Tarihçi İlber Ortaylı'nın sosyal medyada yaptığı Atatürk paylaşımı beğeni rekoru kırdı.
Atatürk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Atatürk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
12 Mayıs 2019 Pazar
11 Mart 2019 Pazartesi
İstiklal Marşı 98 yaşında
İstiklal Marşı'nın kabülünün 98. yıldönümü yaklaştı. Mehmet Âkif Ersoy tarafından kaleme alınan bu eser, 12 Mart 1921'de Birinci TBMM tarafından “İstiklâl Marşı” olarak kabul edilmiştir. 1921 yılında yapılan yarışmaya 724 eser katılmış ama Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı eser, 12 Mart 1921'de TBMM'de İstiklal Marşı olarak kabul edilmiştir. İşte İstiklal Marşı’mızın kabulü Mehmet Akif Ersoy’un hayat öyküsü ve bilinmeyenler…
13 Kasım 2017 Pazartesi
Anıtkabir'de yine rekor kırıldı
Anıtkabir, 10 Kasım'da doldu taştı. Resmi anma töreninin ardından ziyarete açılan Anıtkabir'e gelenlerin sayısı 1 milyona yaklaştı.
Güvenlik birimlerinden edinilen bilgiye göre Anıtkabir'i 10 Kasım'da ziyaret eden sayısı 920 bin oldu.
Yetkililer, Cumartesi ve Pazar günü de ziyaretlerin akın akın devam ettiğine dikkat çektiler. Özellikle şehir dışından binlerce otobüsle Ankara'ya gelindiğini belirten yetkililer, Atatürk'ü Anma Haftası itibariyle ziyaretçi sayısına bakıldığında ise tüm zamanların rekorunun kırılmış olabileceğini söylediler.
10 Kasım 2013'te Anıtkabir'i 1 milyon 89 bin 615 kişi ziyaret etmişti. Bu sayının tüm zamanların ziyaretçi rekoru olduğu belirtilmişti.
Güvenlik birimlerinden edinilen bilgiye göre Anıtkabir'i 10 Kasım'da ziyaret eden sayısı 920 bin oldu.
Yetkililer, Cumartesi ve Pazar günü de ziyaretlerin akın akın devam ettiğine dikkat çektiler. Özellikle şehir dışından binlerce otobüsle Ankara'ya gelindiğini belirten yetkililer, Atatürk'ü Anma Haftası itibariyle ziyaretçi sayısına bakıldığında ise tüm zamanların rekorunun kırılmış olabileceğini söylediler.
10 Kasım 2013'te Anıtkabir'i 1 milyon 89 bin 615 kişi ziyaret etmişti. Bu sayının tüm zamanların ziyaretçi rekoru olduğu belirtilmişti.
11 Kasım 2017 Cumartesi
TRT’nin çizgi filminde Atatürk'e büyük saygısızlık!
TRT Çocuk kanalında yayınlanan ‘’İstanbul Muhafızları’’ adlı çizgi filminin daha önce yayınlanan bir bölümünde, kötü adamın çocuklara yapacaklarının not alındığı listenin altına "Gazi Mustafa Kemal” imzası atıldı. Skandal yeni ortaya çıktı ancak tepkiler büyük...
SÖZCÜ'den Deniz Ayhan'ın haberine göre: Çizgi filmde önce ”Kötü adam” çocukları aşağılıyor sonra da çocukların ellerinin sıkıca bağlanması gerektiğini söylüyor. Çocukları bağlayacak olan kişi ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk imzalı kağıdı göstererek, “Peki bunu ne yapayım patron?” diye soruyor. Kötü adam da ‘Onu sıkı bağlamana gerek yok, nasıl olsa bir şey yapamaz” cevabını veriyor.
TRT büyük tepki üzerine çizgi filmin bu bölümünü Youtube'daki kanalından sildi. TRT'nin video kanalında, “Bu video, TRT tarafından bulunulan bir telif hakkı talebi nedeniyle artık kullanılamıyor” ifadesi yer aldı. 2016 yılının haziran ayından beri TRT Çocuk kanalında yayınlanan ve TRT'nin Youtube'daki kanalında da gösterilen dizinin sponsorları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi de yer aldı.
TRT HENÜZ AÇIKLAMA YAPMADI
Diziyle ilgili olarak TRT'den herhangi bir açıklama yapılmazken, sosyal medya kullanıcıları “Küçük çocukların izlediği filmde sübliminal mesaj veriliyor. Atatürk'e hakaret edilen bu çizgi filmle ilgili soruşturma açılmalı” diyerek tepki gösterdi.
CHP’Lİ ALTIOK’TAN TEPKİ
CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok ise skandalla ilgili yaptığı açıklamada “Geçen yıl TRT’de yayınlanan İstanbul Muhafızları çizgi filminde, kötü adamın çocuklara yapacakları yazılan notun altına “Gazi M. Kemal” imzası atılmış. Olay fark edilince Youtube’dan kaldırılmış… Soru; TRT konuyla ilgili soruşturma açmış mıdır? Sonuç nedir?” dedi.
SÖZCÜ'den Deniz Ayhan'ın haberine göre: Çizgi filmde önce ”Kötü adam” çocukları aşağılıyor sonra da çocukların ellerinin sıkıca bağlanması gerektiğini söylüyor. Çocukları bağlayacak olan kişi ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk imzalı kağıdı göstererek, “Peki bunu ne yapayım patron?” diye soruyor. Kötü adam da ‘Onu sıkı bağlamana gerek yok, nasıl olsa bir şey yapamaz” cevabını veriyor.
TRT büyük tepki üzerine çizgi filmin bu bölümünü Youtube'daki kanalından sildi. TRT'nin video kanalında, “Bu video, TRT tarafından bulunulan bir telif hakkı talebi nedeniyle artık kullanılamıyor” ifadesi yer aldı. 2016 yılının haziran ayından beri TRT Çocuk kanalında yayınlanan ve TRT'nin Youtube'daki kanalında da gösterilen dizinin sponsorları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi de yer aldı.
TRT HENÜZ AÇIKLAMA YAPMADI
Diziyle ilgili olarak TRT'den herhangi bir açıklama yapılmazken, sosyal medya kullanıcıları “Küçük çocukların izlediği filmde sübliminal mesaj veriliyor. Atatürk'e hakaret edilen bu çizgi filmle ilgili soruşturma açılmalı” diyerek tepki gösterdi.
CHP’Lİ ALTIOK’TAN TEPKİ
CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok ise skandalla ilgili yaptığı açıklamada “Geçen yıl TRT’de yayınlanan İstanbul Muhafızları çizgi filminde, kötü adamın çocuklara yapacakları yazılan notun altına “Gazi M. Kemal” imzası atılmış. Olay fark edilince Youtube’dan kaldırılmış… Soru; TRT konuyla ilgili soruşturma açmış mıdır? Sonuç nedir?” dedi.
10 Kasım 2017 Cuma
Saat 09.05... Tüm Türkiye'de hayat durdu
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk vefatının 79. yılında sevgi, saygı ve özlemle anılıyor. Saat 09.05'te tüm Türkiye'de adeta hayat durdu, milyonlar Atatürk'e saygı duruşunda bulundu.
Saygı duruşu sırasında Atatürk Havalimanı’nda da hayat durdu. Uçuş için bekleyen pilotlar, kabin ekipleri, havalimanı çalışanları ve yolcular da saygı duruşunda bulundu.
İstanbul'da 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde seyir halinde olan vatandaşlar saat 09.05'te araçlarından inerek saygı duruşunda bulundu.
İşte o kareler...
Saygı duruşu sırasında Atatürk Havalimanı’nda da hayat durdu. Uçuş için bekleyen pilotlar, kabin ekipleri, havalimanı çalışanları ve yolcular da saygı duruşunda bulundu.
İstanbul'da 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde seyir halinde olan vatandaşlar saat 09.05'te araçlarından inerek saygı duruşunda bulundu.
İşte o kareler...
10 Kasım'da paylaşabileceğiniz en güzel Atatürk Sözleri
Cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün 79. ölüm yıldönümü bugün yapılacak anma programlarıyla anılacak. Atatürk'ün en güzel ve en anlamlı sözleri vatandaşlar tarafından aranıyor.. Siz de sosyal medya hesaplarınızda Atatürk sözleri paylaşmak istiyorsanız, en güzel sözleri haberimizde derledik. İşte Atatürk'ün geleceğe ışık tutan en güzel sözleri
Ulu önder Atatürk, 10 Kasım 1938 yılında İstanbul – Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yummuştur. Cenazesi Ankara Etnografya Müzesi’nde tutulduktan 15 yıl sonra 10 Kasım 1953 yılında Anıtkabir’in inşasının tamamlanmasıyla cenazesi Ankara – Anıtkabir’e nakledilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, cesur ve unutulmaz önderi Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca Türk milletinin Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yöneten komutan olarak değil, aynı zamanda gerçekleştirdiği devrimlerle de dahi bir devlet adamı olarak tarihe geçti. Atatürk, 57 yıl süren yaşamının büyük kısmında, milletinin ve vatanının bağımsızlığı, mutluluğu için yılmadan çalıştı ve girdiği her mücadeleden zaferle çıktı.
ATATÜRK SÖZLERİ
Akıl ve mantığın halledemeyeceği mesele yoktur.
Amerika, Avrupa ve bütün uygarlık dünyası bilmelidir ki Türkiye halkı her uygar ve kabiliyetli millet gibi kayıtsız şartsız hür ve müstakil yaşamaya kesin karar vermiştir. Bu haklı kararı bozmaya yönelik her kuvvet, Türkiye'nin ebedi düşmanı kalır.
Anadolu, en büyük hazinedir.
Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır. Bu söylediklerim hakikat olduğu gün, senden ve bütün medeni beşeriyetten dileğim şudur: Beni hatırlayınız.
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir.
Ben, 1919 yılı mayısı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin soyluluğundan doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım.
Ben manevî miras olarak hiçbir nas-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş, kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevî mirasçılarım olurlar.
Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.
Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır. Ve Türk milleti güven ve mutluluğun kefili olan ilkelerle, uygarlık yolunda, tereddütsüz yürümeye devam edecektir.
Benim Türk milletine, Türk cemiyetine, Türklüğün istikbaline ait ödevlerim bitmemiştir, siz onları tamamlayacaksınız. Siz de sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz.
Bir kelime ile ifade etmek gerekirse, diyebiliriz ki yeni Türkiye Devleti bir halk devletidir; halkın devletidir. Mazi kurumları ise bir şahıs devleti idi, şahıslar devleti idi.
Bir toplumun eksikliği ne olabilir? Ulusu ulus yapan, ilerleten ve geliştiren güçler vardır: Düşünce güçleri, sosyal güçler. Düşünceler, anlamsız, yararsız, akla sığmaz saçmalarla dolu olursa o düşünceler hastalıklıdır. Bir de toplumsal yaşayış, akıldan mantıktan uzak, yararsız, zararlı birtakım görenek ve geleneklerle dopdolu olursa yaşama sayılamaz. İlerleyemez, gelişemez, inmeliler gibi olduğu yerde bocalar kalır.
Birbirimize daima gerçeği söyleyeceğiz. Felaket ve saadet getirsin, iyi ve fena olsun, daima gerçekten ayrılmayacağız.
Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir.
Biz, her vasıtadan yalnız ve ancak bir tek temel görüşe dayanarak yararlanırız. O görüş şudur: Türk milletini medenî dünyada lâyık olduğu mevkie yükseltmek, Türkiye Cumhuriyeti’ni sarsılmaz temelleri üzerinde her gün daha çok güçlendirmek ve bunun için de istibdat fikrini öldürmek...
Bizce, Türkiye Cumhuriyeti anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en saygın düzeyde, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir varlıktır.
Bizi yanlış yola sevk eden kötü yaradılışlılar, çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din örtüsü altındaki küfür ve kötülükten gelmiştir.
Bizim barış ülküsüne ne kadar bağlı olduğumuzu, bu ülkünün güvenlik altına alınmasındaki dileğimizin ne kadar esaslı bulunduğunu izaha lüzum görmüyorum.
Bizim milletimiz esasen demokrattır. Kültürünün, geleneklerinin en derin maziye ait evreleri bunu doğrular.
Bugünkü hükümetimiz, devlet örgütümüz doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet örgütü ve hükumettir ki onun ismi Cumhuriyettir. Artık hükumet ile millet arasında mazideki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millettir ve millet hükümettir. Artık hükümet ve hükümet mensupları kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır.
Bugünün ihtiyaçlarına uygun kanun yapmak ve onu iyi uygulamak refah ve ilerleme vasıtalarının en mühimlerindendir.
Bunca asırlarda olduğu gibi, bugün dahi, milletlerin bilgisizliğinden ve taassubundan istifade ederek binbir türlü siyası ve şahsı maksat ve menfaat temini için dini alet ve vasıta olarak kullanmak teşebbüsünde bulunanların, içeride ve dışarıda varlığı, bizi bu konuda söz söylemekten ne yazık ki henüz uzak bulundurmuyor.
Bütün Dünya bilsin ki benim için bir taraflılık vardır: Cumhuriyet taraftarlığı, fikri ve sosyal inkılap taraftarlığı. Bu noktada, yeni Türkiye topluluğunda bir ferdi, hariç düşünmek istemiyorum.
Bütün ilerlemeler, insan fikrinin eseridir. Fikri harekete getirmek, birinci işimiz olmalıdır. Bir kere millet benliğine hakim olsun ve düşünebilsin, yeter! Başlangıçta hatalı düşünse de, az zaman sonra bu hatayı düzeltebilir. Fikir bir kere faaliyete başladı mı, her şey yavaş yavaş düzene girer ve düzelir. Fikrin serbest hareketi ise, ancak bireyin düşündüğünü serbest olarak söylemek, yazmak ve verdiği karara göre her türlü girişimde bulunmak serbestisine sahip olmakla mümkündür.
Büyük Önder Atatürk, Harp Akademisi'ni 1905'te kurmay yüzbaşı olarak bitirdi.
Mustafa Kemal Atatürk, 1905'te Şam'da 5'inci Ordu'da, 1907'de Makedonya'daki 3'üncü Ordu'da görevlendirildi. Manastır ve Selanik'te görevliyken 1909'da İstanbul'daki 31 Mart Vakası'nı bastıran Hareket Ordusu'nda görev yaptı.
Arnavutluk isyanını bastırma harekatına katılan Atatürk, İtalya'nın 1911'de Trablusgarp'a asker çıkarması üzerine Tobruk'a gönderildi. Tobruk ve Derne'de Türk kuvvetlerini başarıyla yönettikten sonra binbaşı rütbesiyle 1912-1913 yıllarında Balkan Savaşı'na katılan Atatürk, Edirne'yi Bulgaristan'dan geri alan kolorduda görev yaptı.
'Anafartalar Kahramanı'
Sofya'da 1913-1915 yıllarında ataşe olarak bulunan Atatürk, Birinci Dünya Savaşı'nda, 1915'te 19'uncu Tümen Komutanı olarak Çanakkale Savaşı'na katıldı. Mustafa Kemal Atatürk, Gelibolu'da düşman saldırılarını başarıyla durdurdu, "Anafartalar kahramanı" olarak ün kazandı.
Doğu Cephesi'ne 1916'da Kolordu Komutanı olarak atanan Atatürk, generalliğe terfi etti. Rus saldırılarını durduran, Bingöl ve Muş'u düşmandan geri alan Mustafa Kemal Atatürk, 1917'de Filistin ve Suriye'de görevli 7'nci Ordu Komutanlığı'na atandı. Atatürk, aynı yıl Veliaht Vahdettin ile Almanya'ya gitti.
Alman Genel Karargahı ve Alman savaş cephelerinde incelemeler yaptı. 1918'de yeniden görevlendirildiği Suriye cephesinde 7'nci Ordu Komutanıyken, Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra İstanbul'a döndü. Ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak amacını gizli tutarak, Ordu Müfettişliği görevi ile İstanbul'dan ayrıldı.
Tam bağımsızlığa giden ilk adım
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), onun çabalarıyla 23 Nisan 1920'de Ankara'da tarihi görevine başladı. Mustafa Kemal, Meclis ve Hükümet Başkanı seçildi. Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması'nı Türk milletinin kabul etmediğini dünyaya duyurdu.
TBMM açılmadan 17 gün önce, 6 Nisan 1920'de, Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla Anadolu Ajansı (AA) kuruldu.
"Türkiye'nin sesini dünyaya duyurmak" amacıyla kurulan AA, TBMM'nin çıkardığı ilk yasaları duyurdu, Milli Mücadele'nin ve Kurtuluş Savaşı'nın her aşamasına, Cumhuriyet devrimlerine tanıklık etti.
Yunan Ordusu bozguna uğratıldı
İtilaf Devletleri'nin yardımıyla İzmir'i işgal eden Yunan kuvvetlerinin ilerlemesi 1921'de, Birinci ve İkinci İnönü savaşlarıyla durduruldu. 23 Ağustos 1921'de yeniden saldıran Yunan ordusu bozguna uğratılarak, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın yönettiği Türk ordusu, Sakarya Meydan Savaşı'nı zaferle sonuçlandırdı. 22 gün süren bu savaşta Yunan ordusu ağır kayıplara uğratıldı. Bu zafer nedeniyle Mustafa Kemal Atatürk'e, TBMM tarafından "Mareşal" rütbesi ve "Gazi" unvanı verildi.
Türk ordusu, vatanı düşman işgalinden kurtarmak için 26 Ağustos 1922'de karşı saldırıya başladı. Mustafa Kemal Paşa'nın yönettiği 30 Ağustos 1922'deki Başkomutan Meydan Savaşı'nda Türk ordusu, Yunan ordusunun büyük kısmını yok etti. Bozguna uğrayarak kaçan düşman kuvvetlerini izleyen Türk ordusu, 9 Eylül 1922'de İzmir'e girdi. 11 Ekim 1922'de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı ve İtilaf Devletleri işgal ettikleri Türk topraklarından çekildi.
Cumhuriyetin kurucusu
Kurtuluş Savaşı'nın ardından TBMM tarafından 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edilirken, Mustafa Kemal Atatürk de Cumhurbaşkanı seçildi. 1938'deki ölümüne dek arka arkaya 4 kez cumhurbaşkanı seçilen Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten cumhurbaşkanı oldu.
Mustafa Kemal'e, 24 Kasım 1934'de 2587 sayılı kanunla "Atatürk" soyadı verildi ve bu soyadının başkaları tarafından kullanılması yasaklandı.
Bölgesinde ve dünyada etkin Türkiye
Mustafa Kemal Atatürk, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'nın etkilerini hafifletmek ve ülkenin kalkınmasını hızlandırmak amacıyla 1933'te Beş Yıllık Sanayi Planı'nı başlattı. Aynı dönemde dış politikada da önemli adımlar atıldı; Milletler Cemiyeti'ne girilmesi, Balkan Antantı'nın imzalanması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Sadabat Paktı gibi girişimler, Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada etkili bir aktör olarak öne çıkmasına katkıda bulundu.
Atatürk, Hatay'ın anavatana katılması için yoğun diplomatik çaba sarf etti ve onun bu amacı, vefatının ardından 1939'da gerçekleşti.
Yalnızca Türk milletinin Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yöneten bir komutan olarak değil, aynı zamanda gerçekleştirdiği devrimlerle de dahi bir devlet adamı olarak tarihe geçen Mustafa Kemal Atatürk, 57 yıl süren yaşamının büyük kısmında, milletinin ve vatanının bağımsızlığı ve mutluluğu için yılmadan çalıştı ve girdiği her mücadeleden zaferle çıktı.
Cesur ve unutulmaz önder
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, cesur ve unutulmaz önderi Mustafa Kemal Atatürk, 79 yıl önce 10 Kasım 1938'de Dolmabahçe Sarayı'nda saat dokuzu beş geçe hayata gözlerini yumdu.
Atatürk'ün naaşı, Dolmabahçe Sarayı salonunda özel bir katafalka yerleştirildi. Türk bayrağına sarılı ve başında silah arkadaşlarının nöbet tuttuğu tabut, üç gün süreyle milletin ziyaretine bırakıldı.
20 Kasım'da Ankara'ya nakledilen Atatürk'ün naaşı, 21 Kasım'da törenle Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrine konuldu. Naaş, 10 Kasım 1953'de düzenlenen devlet töreniyle Etnografya Müzesi'ndeki kabirden alınarak Anıtkabir'e nakledildi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, cesur ve unutulmaz önderi Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca Türk milletinin Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yöneten komutan olarak değil, aynı zamanda gerçekleştirdiği devrimlerle de dahi bir devlet adamı olarak tarihe geçti. Atatürk, 57 yıl süren yaşamının büyük kısmında, milletinin ve vatanının bağımsızlığı, mutluluğu için yılmadan çalıştı ve girdiği her mücadeleden zaferle çıktı.
ATATÜRK SÖZLERİ
Akıl ve mantığın halledemeyeceği mesele yoktur.
Amerika, Avrupa ve bütün uygarlık dünyası bilmelidir ki Türkiye halkı her uygar ve kabiliyetli millet gibi kayıtsız şartsız hür ve müstakil yaşamaya kesin karar vermiştir. Bu haklı kararı bozmaya yönelik her kuvvet, Türkiye'nin ebedi düşmanı kalır.
Anadolu, en büyük hazinedir.
Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır. Bu söylediklerim hakikat olduğu gün, senden ve bütün medeni beşeriyetten dileğim şudur: Beni hatırlayınız.
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir.
Ben, 1919 yılı mayısı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin soyluluğundan doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım.
Ben manevî miras olarak hiçbir nas-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş, kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım ilim ve akıldır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevî mirasçılarım olurlar.
Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.
Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır. Ve Türk milleti güven ve mutluluğun kefili olan ilkelerle, uygarlık yolunda, tereddütsüz yürümeye devam edecektir.
Benim Türk milletine, Türk cemiyetine, Türklüğün istikbaline ait ödevlerim bitmemiştir, siz onları tamamlayacaksınız. Siz de sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz.
Bir kelime ile ifade etmek gerekirse, diyebiliriz ki yeni Türkiye Devleti bir halk devletidir; halkın devletidir. Mazi kurumları ise bir şahıs devleti idi, şahıslar devleti idi.
Bir toplumun eksikliği ne olabilir? Ulusu ulus yapan, ilerleten ve geliştiren güçler vardır: Düşünce güçleri, sosyal güçler. Düşünceler, anlamsız, yararsız, akla sığmaz saçmalarla dolu olursa o düşünceler hastalıklıdır. Bir de toplumsal yaşayış, akıldan mantıktan uzak, yararsız, zararlı birtakım görenek ve geleneklerle dopdolu olursa yaşama sayılamaz. İlerleyemez, gelişemez, inmeliler gibi olduğu yerde bocalar kalır.
Birbirimize daima gerçeği söyleyeceğiz. Felaket ve saadet getirsin, iyi ve fena olsun, daima gerçekten ayrılmayacağız.
Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir.
Biz, her vasıtadan yalnız ve ancak bir tek temel görüşe dayanarak yararlanırız. O görüş şudur: Türk milletini medenî dünyada lâyık olduğu mevkie yükseltmek, Türkiye Cumhuriyeti’ni sarsılmaz temelleri üzerinde her gün daha çok güçlendirmek ve bunun için de istibdat fikrini öldürmek...
Bizce, Türkiye Cumhuriyeti anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en saygın düzeyde, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir varlıktır.
Bizi yanlış yola sevk eden kötü yaradılışlılar, çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din örtüsü altındaki küfür ve kötülükten gelmiştir.
Bizim barış ülküsüne ne kadar bağlı olduğumuzu, bu ülkünün güvenlik altına alınmasındaki dileğimizin ne kadar esaslı bulunduğunu izaha lüzum görmüyorum.
Bizim milletimiz esasen demokrattır. Kültürünün, geleneklerinin en derin maziye ait evreleri bunu doğrular.
Bugünkü hükümetimiz, devlet örgütümüz doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet örgütü ve hükumettir ki onun ismi Cumhuriyettir. Artık hükumet ile millet arasında mazideki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millettir ve millet hükümettir. Artık hükümet ve hükümet mensupları kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır.
Bugünün ihtiyaçlarına uygun kanun yapmak ve onu iyi uygulamak refah ve ilerleme vasıtalarının en mühimlerindendir.
Bunca asırlarda olduğu gibi, bugün dahi, milletlerin bilgisizliğinden ve taassubundan istifade ederek binbir türlü siyası ve şahsı maksat ve menfaat temini için dini alet ve vasıta olarak kullanmak teşebbüsünde bulunanların, içeride ve dışarıda varlığı, bizi bu konuda söz söylemekten ne yazık ki henüz uzak bulundurmuyor.
Bütün Dünya bilsin ki benim için bir taraflılık vardır: Cumhuriyet taraftarlığı, fikri ve sosyal inkılap taraftarlığı. Bu noktada, yeni Türkiye topluluğunda bir ferdi, hariç düşünmek istemiyorum.
Bütün ilerlemeler, insan fikrinin eseridir. Fikri harekete getirmek, birinci işimiz olmalıdır. Bir kere millet benliğine hakim olsun ve düşünebilsin, yeter! Başlangıçta hatalı düşünse de, az zaman sonra bu hatayı düzeltebilir. Fikir bir kere faaliyete başladı mı, her şey yavaş yavaş düzene girer ve düzelir. Fikrin serbest hareketi ise, ancak bireyin düşündüğünü serbest olarak söylemek, yazmak ve verdiği karara göre her türlü girişimde bulunmak serbestisine sahip olmakla mümkündür.
Büyük Önder Atatürk, Harp Akademisi'ni 1905'te kurmay yüzbaşı olarak bitirdi.
Mustafa Kemal Atatürk, 1905'te Şam'da 5'inci Ordu'da, 1907'de Makedonya'daki 3'üncü Ordu'da görevlendirildi. Manastır ve Selanik'te görevliyken 1909'da İstanbul'daki 31 Mart Vakası'nı bastıran Hareket Ordusu'nda görev yaptı.
Arnavutluk isyanını bastırma harekatına katılan Atatürk, İtalya'nın 1911'de Trablusgarp'a asker çıkarması üzerine Tobruk'a gönderildi. Tobruk ve Derne'de Türk kuvvetlerini başarıyla yönettikten sonra binbaşı rütbesiyle 1912-1913 yıllarında Balkan Savaşı'na katılan Atatürk, Edirne'yi Bulgaristan'dan geri alan kolorduda görev yaptı.
'Anafartalar Kahramanı'
Sofya'da 1913-1915 yıllarında ataşe olarak bulunan Atatürk, Birinci Dünya Savaşı'nda, 1915'te 19'uncu Tümen Komutanı olarak Çanakkale Savaşı'na katıldı. Mustafa Kemal Atatürk, Gelibolu'da düşman saldırılarını başarıyla durdurdu, "Anafartalar kahramanı" olarak ün kazandı.
Doğu Cephesi'ne 1916'da Kolordu Komutanı olarak atanan Atatürk, generalliğe terfi etti. Rus saldırılarını durduran, Bingöl ve Muş'u düşmandan geri alan Mustafa Kemal Atatürk, 1917'de Filistin ve Suriye'de görevli 7'nci Ordu Komutanlığı'na atandı. Atatürk, aynı yıl Veliaht Vahdettin ile Almanya'ya gitti.
Alman Genel Karargahı ve Alman savaş cephelerinde incelemeler yaptı. 1918'de yeniden görevlendirildiği Suriye cephesinde 7'nci Ordu Komutanıyken, Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra İstanbul'a döndü. Ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak amacını gizli tutarak, Ordu Müfettişliği görevi ile İstanbul'dan ayrıldı.
Tam bağımsızlığa giden ilk adım
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), onun çabalarıyla 23 Nisan 1920'de Ankara'da tarihi görevine başladı. Mustafa Kemal, Meclis ve Hükümet Başkanı seçildi. Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması'nı Türk milletinin kabul etmediğini dünyaya duyurdu.
TBMM açılmadan 17 gün önce, 6 Nisan 1920'de, Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla Anadolu Ajansı (AA) kuruldu.
"Türkiye'nin sesini dünyaya duyurmak" amacıyla kurulan AA, TBMM'nin çıkardığı ilk yasaları duyurdu, Milli Mücadele'nin ve Kurtuluş Savaşı'nın her aşamasına, Cumhuriyet devrimlerine tanıklık etti.
Yunan Ordusu bozguna uğratıldı
İtilaf Devletleri'nin yardımıyla İzmir'i işgal eden Yunan kuvvetlerinin ilerlemesi 1921'de, Birinci ve İkinci İnönü savaşlarıyla durduruldu. 23 Ağustos 1921'de yeniden saldıran Yunan ordusu bozguna uğratılarak, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın yönettiği Türk ordusu, Sakarya Meydan Savaşı'nı zaferle sonuçlandırdı. 22 gün süren bu savaşta Yunan ordusu ağır kayıplara uğratıldı. Bu zafer nedeniyle Mustafa Kemal Atatürk'e, TBMM tarafından "Mareşal" rütbesi ve "Gazi" unvanı verildi.
Türk ordusu, vatanı düşman işgalinden kurtarmak için 26 Ağustos 1922'de karşı saldırıya başladı. Mustafa Kemal Paşa'nın yönettiği 30 Ağustos 1922'deki Başkomutan Meydan Savaşı'nda Türk ordusu, Yunan ordusunun büyük kısmını yok etti. Bozguna uğrayarak kaçan düşman kuvvetlerini izleyen Türk ordusu, 9 Eylül 1922'de İzmir'e girdi. 11 Ekim 1922'de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı ve İtilaf Devletleri işgal ettikleri Türk topraklarından çekildi.
Cumhuriyetin kurucusu
Kurtuluş Savaşı'nın ardından TBMM tarafından 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edilirken, Mustafa Kemal Atatürk de Cumhurbaşkanı seçildi. 1938'deki ölümüne dek arka arkaya 4 kez cumhurbaşkanı seçilen Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten cumhurbaşkanı oldu.
Mustafa Kemal'e, 24 Kasım 1934'de 2587 sayılı kanunla "Atatürk" soyadı verildi ve bu soyadının başkaları tarafından kullanılması yasaklandı.
Bölgesinde ve dünyada etkin Türkiye
Mustafa Kemal Atatürk, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'nın etkilerini hafifletmek ve ülkenin kalkınmasını hızlandırmak amacıyla 1933'te Beş Yıllık Sanayi Planı'nı başlattı. Aynı dönemde dış politikada da önemli adımlar atıldı; Milletler Cemiyeti'ne girilmesi, Balkan Antantı'nın imzalanması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Sadabat Paktı gibi girişimler, Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada etkili bir aktör olarak öne çıkmasına katkıda bulundu.
Atatürk, Hatay'ın anavatana katılması için yoğun diplomatik çaba sarf etti ve onun bu amacı, vefatının ardından 1939'da gerçekleşti.
Yalnızca Türk milletinin Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yöneten bir komutan olarak değil, aynı zamanda gerçekleştirdiği devrimlerle de dahi bir devlet adamı olarak tarihe geçen Mustafa Kemal Atatürk, 57 yıl süren yaşamının büyük kısmında, milletinin ve vatanının bağımsızlığı ve mutluluğu için yılmadan çalıştı ve girdiği her mücadeleden zaferle çıktı.
Cesur ve unutulmaz önder
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, cesur ve unutulmaz önderi Mustafa Kemal Atatürk, 79 yıl önce 10 Kasım 1938'de Dolmabahçe Sarayı'nda saat dokuzu beş geçe hayata gözlerini yumdu.
Atatürk'ün naaşı, Dolmabahçe Sarayı salonunda özel bir katafalka yerleştirildi. Türk bayrağına sarılı ve başında silah arkadaşlarının nöbet tuttuğu tabut, üç gün süreyle milletin ziyaretine bırakıldı.
20 Kasım'da Ankara'ya nakledilen Atatürk'ün naaşı, 21 Kasım'da törenle Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrine konuldu. Naaş, 10 Kasım 1953'de düzenlenen devlet töreniyle Etnografya Müzesi'ndeki kabirden alınarak Anıtkabir'e nakledildi.
Zülfü Livaneli’den çok konuşulacak 10 Kasım mesajı
Sanatçı Zülfü Livaneli, Ulu önder Atatürk'ün 79. ölüm yıldönümü nedeniyle yaptığı paylaşımda "Atatürk istismarcılarına kanmamaya ve onun fikirlerine doğrudan doğruya ulaşmaya çalışın" ifadelerini kullandı.
Ünlü sanatçı Zülfü Livaneli, Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 79. ölüm yıl dönümü nedeniyle yaptığı paylaşımda Atatürk istismarcılarına işaret etti.
Livaneli paylaşımda şöyle dedi:
“Hangi partiye, hangi görüşe, hangi bölgeye ait olursanız olun; unutmayın ki bu ülkede başı dik yaşamakta oluşumuzu, tarihin en büyük insanlarından birisi olan Gazi Mustafa Kemal'e borçluyuz. Atatürk istismarcılarına kanmamaya ve onun fikirlerine doğrudan doğruya ulaşmaya çalışın. ZL”
Livaneli paylaşımda şöyle dedi:
“Hangi partiye, hangi görüşe, hangi bölgeye ait olursanız olun; unutmayın ki bu ülkede başı dik yaşamakta oluşumuzu, tarihin en büyük insanlarından birisi olan Gazi Mustafa Kemal'e borçluyuz. Atatürk istismarcılarına kanmamaya ve onun fikirlerine doğrudan doğruya ulaşmaya çalışın. ZL”
BBC Türkiye arşivlerini açtı
BBC Türkçe, BBC'nin Türkiye'yle ilgili 60 yıllık TV arşivlerini izleyiciyle buluşturuyor. 'BBC arşivlerinde Türkiye' kapsamında ilk olarak, 1970 yapımı 'Atatürk: Türklerin Babası' belgeseli yayınlandı.
BBC’nin 1950’lerden 2000’lere uzanan Türkiye arşivlerinde, Türkiye siyasetiyle ilgili haber paketleri, programlar ve belgeseller yer alıyor.
Arşiv görüntüleri; birçok önemli devlet insanı, siyasetçi, iş insanı, siyasi eylemci, sivil toplum örgütü temsilcisiyle röportajları da içeriyor.
Arşivlerde, Türkiye tarihindeki olayların yanı sıra kültürel içerikli görüntüler de yer alıyor.
‘BBC Arşivlerinde Türkiye’ 1950, 1960, 1970 ve 1980’lerden, çoğu İstanbul’dan olmak üzere, farklı kentlerin görüntülerine de yer verecek.
BELGESELDE NELER YER ALIYOR?
Belgeselde Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk yıllarındaki gelişmelere paralel olarak anlatılıyor.
Michael Adams tarafından hazırlanan belgeselde görüntüler, hem 1970 yılında Çanakkale, Samsun, Amasya, Sivas ve Ankara’da BBC tarafından yapılan kayıtlar hem de tarihi görüntülerden oluşuyor.
Belgeselde röportajları yer alan isimlerse şunlar:
– Türkiye’nin ilk Başbakanı ve ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü
– Türkiye’nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu
– Kurtuluş Savaşı’nı genç bir gazeteci olarak izleyen ünlü İngiliz tarihçi Arnold Toynbee
– Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu kadrolarından, Atatürk’ün yakın arkadaşlarından asker ve siyasetçi Ali Fethi Okyar’ın oğlu Prof. Dr. Osman Okyar
BBC’nin 1950’lerden 2000’lere uzanan Türkiye arşivlerinde, Türkiye siyasetiyle ilgili haber paketleri, programlar ve belgeseller yer alıyor.
Arşiv görüntüleri; birçok önemli devlet insanı, siyasetçi, iş insanı, siyasi eylemci, sivil toplum örgütü temsilcisiyle röportajları da içeriyor.
Arşivlerde, Türkiye tarihindeki olayların yanı sıra kültürel içerikli görüntüler de yer alıyor.
‘BBC Arşivlerinde Türkiye’ 1950, 1960, 1970 ve 1980’lerden, çoğu İstanbul’dan olmak üzere, farklı kentlerin görüntülerine de yer verecek.
BELGESELDE NELER YER ALIYOR?
Belgeselde Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk yıllarındaki gelişmelere paralel olarak anlatılıyor.
Michael Adams tarafından hazırlanan belgeselde görüntüler, hem 1970 yılında Çanakkale, Samsun, Amasya, Sivas ve Ankara’da BBC tarafından yapılan kayıtlar hem de tarihi görüntülerden oluşuyor.
Belgeselde röportajları yer alan isimlerse şunlar:
– Türkiye’nin ilk Başbakanı ve ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü
– Türkiye’nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu
– Kurtuluş Savaşı’nı genç bir gazeteci olarak izleyen ünlü İngiliz tarihçi Arnold Toynbee
– Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu kadrolarından, Atatürk’ün yakın arkadaşlarından asker ve siyasetçi Ali Fethi Okyar’ın oğlu Prof. Dr. Osman Okyar
Atatürk’ü özlemle anıyoruz
Tarih 10 Kasım 1938... Saat 09:05... Yoktan bir ülke var eden, Mustafa Kemal Atatürk, hayata gözünü yumdu. Milyonlar yasa boğuldu. Aradan 79 yıl geçti. Acı hiç dinmedi. Atamızı hâlâ büyük bir özlem, saygı ve sevgiyle anıyoruz, arıyoruz!
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bütün hayatı mücadele içinde geçti. Ülkenin birliği ve bütünlüğü için, milletin özgürlüğü için gece gündüz uğraştı. Onun için Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı hiçbir şeyden kıymetli değildi!.. Ocak 1938'de, siroz teşhisi konulduğunda da tek düşüncesi, Hatay'ın ana vatana bağlanmasıydı. Doktorların uyarılarına rağmen ömrünün son günlerinde büyük bir heyecan ve şevkle bunun için çabaladı…
TÜM DÜNYA YASTA
Deniz havası iyi geldiği için bir süre Savarona'da kaldı. Hastalığı ağırlaşınca İstanbul'daki Dolmabahçe Sarayı'na nakledildi. 5 Eylül 1938 günü vasiyetini yazıp servetini Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarına bağışladı. Kasım ayı başında durumu daha da ağırlaştı. Doktorları hep yanındaydı. Türk Milleti dualarıyla Atasını yalnız bırakmıyordu. Ve tarih 10 Kasım 1938, günlerden perşembe… Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, saat 9'u 5 geçe Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumdu. Atatürk'ün ölüm haberi tüm yurdu yasa boğdu. Sadece Türkiye'de değil birçok ülkede de yas ilan edildi.
12 GENERAL OMUZLADI
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşı, 16 Kasım 1938'de Dolmabahçe Sarayı'ndaki katafalka konuldu. İstanbullular son kez Atasıyla buluştu. Üç gün üç gece, gözü yaşlı bir insan seli Mustafa Kemal Atatürk'e olan bağlığını gösterdi. Mustafa Kemal Atatürk'ün cenaze namazı da 19 Kasım günü yine Dolmabahçe'de kılındı. On iki generalin omzunda sarayın dış kapısına çıkarılan tabut, top arabasına konularak, gözyaşları arasında Gülhane Parkı'na götürüldü.
ARADAN 79 YIL GEÇTİ…
Ulu Önder Atatürk'ün naaşı buradan Yavuz zırhlısına nakledildi. Büyükada açıklarına kadar Türk Donanması ve törene katılmak için gelen yabancı gemilerin eşlik ettiği Yavuz zırhlısı, cenazeyi İzmit'e götürdü. Mustafa Kemal'in naaşı buradan da özel bir trenle Ankara'ya gönderildi. 21 Kasım 1938'de yabancı devlet yetkililerinin de katıldığı büyük bir törende geçici kabri olan Etnografya Müzesi'ne defnedildi. Ulu Önder için hazırlanan anıt mezarın tamamlanmasının ardından Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşı 10 Kasım 1953'te Etnografya Müzesi'nden alınarak Anıtkabir'e nakledildi. Yurdun her ilinden getirilmiş vatan toprağı hazırlanan ebedî istirahatgâhına yerleştirildi. Atatürk'ün aramızdan ayrılışının üzerinden tam 79 yıl geçti. Ancak acı hiç dinmedi. Atatürk'ün açtığı yolda hiç durmadan ilerleyen, devrimlerine ve ilkelerine son nefesine kadar sahip çıkan Türk Milleti'nin, Atasına olan özlemi ve minneti her geçen gün daha arttı. O artık aramızda yok ancak onun sayesinde biz varız…
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bütün hayatı mücadele içinde geçti. Ülkenin birliği ve bütünlüğü için, milletin özgürlüğü için gece gündüz uğraştı. Onun için Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı hiçbir şeyden kıymetli değildi!.. Ocak 1938'de, siroz teşhisi konulduğunda da tek düşüncesi, Hatay'ın ana vatana bağlanmasıydı. Doktorların uyarılarına rağmen ömrünün son günlerinde büyük bir heyecan ve şevkle bunun için çabaladı…
TÜM DÜNYA YASTA
Deniz havası iyi geldiği için bir süre Savarona'da kaldı. Hastalığı ağırlaşınca İstanbul'daki Dolmabahçe Sarayı'na nakledildi. 5 Eylül 1938 günü vasiyetini yazıp servetini Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarına bağışladı. Kasım ayı başında durumu daha da ağırlaştı. Doktorları hep yanındaydı. Türk Milleti dualarıyla Atasını yalnız bırakmıyordu. Ve tarih 10 Kasım 1938, günlerden perşembe… Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, saat 9'u 5 geçe Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumdu. Atatürk'ün ölüm haberi tüm yurdu yasa boğdu. Sadece Türkiye'de değil birçok ülkede de yas ilan edildi.
12 GENERAL OMUZLADI
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşı, 16 Kasım 1938'de Dolmabahçe Sarayı'ndaki katafalka konuldu. İstanbullular son kez Atasıyla buluştu. Üç gün üç gece, gözü yaşlı bir insan seli Mustafa Kemal Atatürk'e olan bağlığını gösterdi. Mustafa Kemal Atatürk'ün cenaze namazı da 19 Kasım günü yine Dolmabahçe'de kılındı. On iki generalin omzunda sarayın dış kapısına çıkarılan tabut, top arabasına konularak, gözyaşları arasında Gülhane Parkı'na götürüldü.
ARADAN 79 YIL GEÇTİ…
Ulu Önder Atatürk'ün naaşı buradan Yavuz zırhlısına nakledildi. Büyükada açıklarına kadar Türk Donanması ve törene katılmak için gelen yabancı gemilerin eşlik ettiği Yavuz zırhlısı, cenazeyi İzmit'e götürdü. Mustafa Kemal'in naaşı buradan da özel bir trenle Ankara'ya gönderildi. 21 Kasım 1938'de yabancı devlet yetkililerinin de katıldığı büyük bir törende geçici kabri olan Etnografya Müzesi'ne defnedildi. Ulu Önder için hazırlanan anıt mezarın tamamlanmasının ardından Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşı 10 Kasım 1953'te Etnografya Müzesi'nden alınarak Anıtkabir'e nakledildi. Yurdun her ilinden getirilmiş vatan toprağı hazırlanan ebedî istirahatgâhına yerleştirildi. Atatürk'ün aramızdan ayrılışının üzerinden tam 79 yıl geçti. Ancak acı hiç dinmedi. Atatürk'ün açtığı yolda hiç durmadan ilerleyen, devrimlerine ve ilkelerine son nefesine kadar sahip çıkan Türk Milleti'nin, Atasına olan özlemi ve minneti her geçen gün daha arttı. O artık aramızda yok ancak onun sayesinde biz varız…
8 Kasım 2017 Çarşamba
İşte 10 Kasım Anıtkabir ziyaret saatleri!
Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrılışını andığımız 10 Kasım'a çok az bir süre kaldı. Yurttaşlarımız Anıtkabir ziyaret saatlerini merak ediyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da hem siyasiler hem de vatandaşlar, Türkiye'nin ilk cumhurbaşkanı Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ü Anıtkabir’de ziyaret edecek. Peki Anıtkabir ziyaret saatleri ne? Anıtkabir hangi saatler arası ziyarete açık? İşte İşte 10 Kasım Anıtkabir ziyaret saatleri! Anıtkabir hangi saatler arasında halka açılacak?
Kasım 1938’de aramızdan ayrılan Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıl dönümü, vefat saati olan 09.05’te hem ülkemizde hem de Anıtkabir'de gerçekleşecek törenlerle anılacak. 10 Kasım anma töreni dahilinde, sabah saatlerinde düzenlenen resmi törenin ardından Anıtkabir yurttaş ziyaretine açılacak. İşte İşte 10 Kasım Anıtkabir ziyaret saatleri ve Anıtkabir hangi saatler arasında halka açılacak? sorusunun cevabı…
İŞTE TSK’DAN GELEN ZİYARET SAATİ AÇIKLAMASI
Anıtkabir, 1 Kasım- 31 Ocak tarihlerinde saat 09:00 – 16:00 saat aralığında ziyaretçilere açık olacak. Ancak saat aralığı 29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıs ve 10 Kasım gibi Türk tarihinin önemli günlerinden değişiklik gösterebiliyor.
ANITKABİR ÇEKİM YASAĞI HAKKINDA
“08 Kasım 2017 tarihinde bazı basın yayın organlarında “Bu yıl hiçbir televizyon kanalına Anıtkabir'den haberlerin sunulmasına, halkla röportaj yapılmasına izin verilmeyeceği” şeklinde bir haber yayımlanmıştır.
Söz konusu haberlerin tamamen yanlış bir anlaşılmadan kaynaklandığı değerlendirilmektedir. Her yıl 10 Kasım tarihinde düzenlenen ulu önderimiz Atatürk'ü anma törenleri kapsamında yayın kuruluşlarının taleplerine istinaden Anıtkabir'den çekim yapma izni verilmektedir. Bu yıl da talepte bulunan televizyon kanallarına Genelkurmay Başkanlığınca yapılacak düzenlemeye istinaden yayın yapma izni verilmiştir. Resmi tören sonrasında ve akşam saatlerinde yapılması talep edilen çekim/haberler ise halen değerlendirme aşamasındadır.”
Kasım 1938’de aramızdan ayrılan Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıl dönümü, vefat saati olan 09.05’te hem ülkemizde hem de Anıtkabir'de gerçekleşecek törenlerle anılacak. 10 Kasım anma töreni dahilinde, sabah saatlerinde düzenlenen resmi törenin ardından Anıtkabir yurttaş ziyaretine açılacak. İşte İşte 10 Kasım Anıtkabir ziyaret saatleri ve Anıtkabir hangi saatler arasında halka açılacak? sorusunun cevabı…
İŞTE TSK’DAN GELEN ZİYARET SAATİ AÇIKLAMASI
Anıtkabir, 1 Kasım- 31 Ocak tarihlerinde saat 09:00 – 16:00 saat aralığında ziyaretçilere açık olacak. Ancak saat aralığı 29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıs ve 10 Kasım gibi Türk tarihinin önemli günlerinden değişiklik gösterebiliyor.
ANITKABİR ÇEKİM YASAĞI HAKKINDA
“08 Kasım 2017 tarihinde bazı basın yayın organlarında “Bu yıl hiçbir televizyon kanalına Anıtkabir'den haberlerin sunulmasına, halkla röportaj yapılmasına izin verilmeyeceği” şeklinde bir haber yayımlanmıştır.
Söz konusu haberlerin tamamen yanlış bir anlaşılmadan kaynaklandığı değerlendirilmektedir. Her yıl 10 Kasım tarihinde düzenlenen ulu önderimiz Atatürk'ü anma törenleri kapsamında yayın kuruluşlarının taleplerine istinaden Anıtkabir'den çekim yapma izni verilmektedir. Bu yıl da talepte bulunan televizyon kanallarına Genelkurmay Başkanlığınca yapılacak düzenlemeye istinaden yayın yapma izni verilmiştir. Resmi tören sonrasında ve akşam saatlerinde yapılması talep edilen çekim/haberler ise halen değerlendirme aşamasındadır.”
7 Kasım 2017 Salı
10 Kasım’da okullar tatil mi? 10 Kasım Cuma resmi tatil mi?
10 Kasım tatil mi? sorusu hem öğrenciler hem de velileri tarafından sorulmaya başlandı. Milyonlarca öğrenci ve veli bu sene Cuma gününe rastlayan 10 Kasım'da resmi tatil olacak mı diye merak ediyor. 10 Kasım 1938'de kaybettiğimiz Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıl dönemi nedeniyle bu sene de saat tam 09.05'te sirenlerle hatırlanacak. Peki 10 Kasım Cuma günü okullar tatil mi?
Bu sene Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 79. ölüm yıldönümü. Günün anlam ve önemine uygun çeşitli program ve anma törenleri yapılacak. Bu törenlerin 10 Kasım’ın Cuma gününe denk gelmesi ile birlikte hem öğrenciler hem de veliler Cuma günü tatil olacak mı sorusuna cevap arıyor. İşte tüm bu sorulara cevap olacak 10 Kasım tatil mi sorusunun cevabı…
10 KASIM RESMİ TATİL Mİ? 10 KASIMDA OKULLAR TATİL OLACAK MI?
10 Kasım, Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıl dönümüdür. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu sene de 10 Kasım resmi tatil olarak kabul edilmemektedir. Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938’de saat 09.05’te hayata gözlerini yummuştur. Her yıl Atatürk’ü anmak için resmi kurumlarda, okullarda anma törenleri ve etkinlikleri düzenlenir.
10 Kasım Cuma günü okullarda eğitim ve öğretim kaldığı yerden devam edecektir.
10 KASIM RESMİ TATİL Mİ? 10 KASIMDA OKULLAR TATİL OLACAK MI?
10 Kasım, Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıl dönümüdür. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu sene de 10 Kasım resmi tatil olarak kabul edilmemektedir. Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938’de saat 09.05’te hayata gözlerini yummuştur. Her yıl Atatürk’ü anmak için resmi kurumlarda, okullarda anma törenleri ve etkinlikleri düzenlenir.
10 Kasım Cuma günü okullarda eğitim ve öğretim kaldığı yerden devam edecektir.
29 Ekim 2017 Pazar
Cumhuriyet 94 yaşında; Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun
Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı'nda yenilgiye uğramasından sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğindeki Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın ardından 94 yıl önce bugün kuruldu. Atatürk, Büyük Millet Meclisi'nde yapılan oylamada oybirliğiyle, saltanata son verilerek ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkan oldu.
30 Ekim 1918'de Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu, Mondros Mütarekesi'ni imzaladı. Mustafa Kemal Paşa, 31 Ekim günü Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı göreviyle karargâhın bulunduğu Adana'ya gitti. 10 Kasım 1918'de görevinden ayrılan Mustafa Kemal, Adana'dan trenle İstanbul'a hareket etti.
Bu sırada Osmanlı toprakları üzerinde işgal yayılıyoprdu. 13 Kasım'da İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gemilerinden oluşan İtilaf Ordusu, İstanbul'a gelerek karaya kuvvet çıkardı.
9 Kasım 1918'de İngilizler İskenderun'u, 6 Aralık'ta İngilizler Kilis'i, 7 Aralık'ta Fransızlar Antakya'yı işgal etti, ardından Mersin'e çıkarma başladı.
23 Aralık'ta Islahiye, Osmaniye, Bahçe, Hassa, Mamure'yi düşman çizmesi çiğnedi. 1 Ocak 1919'da İngiliz askerleri Antep'e girdi, 12 Ocak'ta Kars'a yerleşti. 1 Şubat'ta Aydın demiryolu, İngiliz ve Fransız işgaline uğradı. 22 Şubat 1919'da Maraş İngilizlerin, 8 Mart'ta Zonguldak Fransızların, 9 Mart'ta Samsun, 24 Mart'ta da Urfa İngilizlerin, 28 Mart'ta Antalya İtalyanların işgali altına girmişti. 16 Nisan 1919'da Fransızlar Afyonkarahisar istasyonuna el koyarken, 20 Nisan 1919'da da Gürcü ordusu Ardahan'a girdi.
İşgal süreci eşliğinde İtilaf devletleri temsilcileri Paris'te toplandı. Toplantıda Yunanların İzmir'i işgali konusunda karar alındı. Yunan ordusu 15 Mayıs'ta İzmir'i işgal etti.
Mustafa Kemal 'milli mücadele' için Anadolu'da
Mustafa Kemal, maiyetiyle 16 Mayıs 1919'da Bandırma Vapuru ile İstanbul'dan ayrıldı ve ertesi günü İnebolu'ya, 18 Mayıs'ta Sinop'a ulaştı.
Cumhuriyet tarihi için dönüm noktası sayılan 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Samsun'a çıktı. Mustafa Kemal, Samsun'dan Havza'ya geçerken işgaller devam ediyordu. Yunan ordusu 26 Mayıs'ta Manisa'ya, 27 Mayıs'ta Aydın'a girdi.
Damat Ferit Paşa, 17 Haziran'da Paris Barış Konferansı'na, Osmanlı Devleti'nin barış isteklerini bildiren muhtıra gönderirken Mustafa Kemal, bu tarihten dört gün sonra İstanbul'da bulunan çok sayıda önemli isme Amasya'dan mektup göndererek milli mücadeleye davet ediyordu.
Mustafa Kemal Paşa, 21 Haziran 1919'da "Amasya Tamimi"ni yaveri Cevat Abbas'a dikte ettirdi.
Amasya Tamimi, ertesi sabah, Anadolu'daki mülki ve askeri makamlara tarihe geçen şu ifadelerle ulaştı:
"Vatanın tamamiyeti, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azmi ve kararı kurtaracaktır. Sivas'ta milli bir kongrenin acele toplanması kararlaştırılmıştır..."
Bu arada, Posta ve Telgraf Umum Müdürü Refik Halit, 24 Haziran'da telgrafhanelere "Mustafa Kemal'in azledildiğini, bu sebeple telgraflarının kabul edilmemesini bildiren" bir şifre gönderdi.
Harbiye Nazırı Ali Ferit Paşa, 5 Temmuz'da Mustafa Kemal Paşa'yı padişah adına İstanbul'a çağırdı.
Mustafa Kemal, Harbiye Nazırı'na "Vilayet-i Şarkiye ahalisi arasından çıkıp gelmek hususundaki yüksek tekliflerinizi yerine getirmede şahsi irademi kullanmaktan manen ve maddeten memnu bulunuyorum" yanıtını verdi ve 14 Temmuz 1919'da ordudan istifa ederek, Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin başına geçti.
Erzurum ve Sivas kongreleri: Ya istiklal, ya ölüm
Milli mücadelenin dönüm noktalarından olan Erzurum Kongresi, 23 Temmuz 1919'da toplandı.
Bu arada Mustafa Kemal Paşa, 9 Ağustos'ta askerlik mesleğinden ihraç edildi, rütbesinin kaldırılmasına, nişanlarının da geri alınmasına karar verildi.
Erzurum Kongresi adına ilan edilen beyanname, 10 Ağustos'ta Erzurum'da çoğaltılarak, binlerce nüsha hâlinde tüm yurda gönderildi.
Mustafa Kemal Paşa, Erzurum'da arkadaşlarına "İstanbul, bir Amerikan mandasıdır tutturmuş gidiyor. Bu olmayacaktır. Türkiye istiklal bütünlüğüne sahip olacaktır. Hayır paşalar hayır, hayır beyefendiler... Manda yok, ya istiklal ya ölüm var" diyordu.
Erzurum Kongresi'nin ardından, 4 Eylül'de açılan Sivas Kongresi, 11 Eylül'de son buldu.
10 maddelik "Umumi Kongre Beyannamesi" yayımlandı. Milli mücadele tüm hızıyla sürerken, Osmanlı padişahı adına Damat Ferit ile İngiltere temsilcisi arasında İngiliz mandasının kabul edildiğine ilişkin gizli bir anlaşma imzalandı.
27 Aralık 1919'da Mustafa Kemal Paşa, Heyet-i Temsiliye üyeleriyle Ankara'ya geldi. 29 Aralık'ta Mustafa Kemal hakkındaki askerlikten çıkarılma ve madalyalarının geri alınma kararı Meclis-i Vükela tarafından düzeltildi.
Mustafa Kemal Paşa'nın kendisinin Osmanlı ordusundan istifa etmiş olduğu ve madalyalarının iadesi kararı alındı. Bu arada Erzurum'da Mustafa Kemal'in Erzurum Mebusu seçildiğine dair mazbata düzenlenirken, 12 Ocak 1920 tarihinde İstanbul'da son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı açıldı.
İstanbul'un işgali
16 Mart 1920'de saat 10.00'dan itibaren İstanbul'un askeri işgal altına alınacağına dair İtilaf Devletleri adına İngiltere, Fransa ve İtalya yüksek komiserlerinin birlikte imzaladıkları nota, Sadrazam Salih Paşa'ya tebliğ edildi. İstanbul, artık işgal altındaydı.
Telgraf memuru Manastırlı Hamdi Efendi, işgali Mustafa Kemal Paşa'ya iletti. Ankara'da 6 Nisan 1920'de ulusal mücadeleyi tüm dünyaya duyuran Anadolu Ajansı kuruldu.
İlk Meclis, ilk anayasa
21 Nisan 1920'de de Mustafa Kemal, vilayetlere Meclis'in 23 Nisan 1920 günü açılacağını bildirdi. 23 Nisan 1920'de Millet Meclisi açıldı, ertesi günü Mustafa Kemal Meclis Başkanlığı'na seçildi.
Mustafa Kemal Paşa, 11 Mayıs 1920 tarihinde, İstanbul'da Divan-ı Harb tarafından idama mahkûm edildi. Bu arada TBMM Hükümeti ile Fransız hükümeti arasında imzalanan 20 günlük ateşkes anlaşması yapılırken, 10 Ağustos 1920'de İstanbul Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında Sevr Anlaşması imzalandı. Bu arada, Ermeniler ile Gümrü Anlaşması'na da imza koyuldu.
Ulusun Kurtuluş Savaşı, 10 Ocak 1920'de İnönü mevzilerinde Yunanlarla çarpışmaların ardından İsmet Paşa komutasında 1. İnönü Zaferi'nin kazanılmasıyla başarıya ulaşmaya başlamıştı.
20 Ocak 1921'de ilk Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (1921 Anayasası) kabul edilirken, 5 Şubat'ta TBMM'nin gizli oturumunda Londra Konferansı'na Ankara Hükümeti adına heyet gönderilmesi ve heyetin Meclis üyelerinden oluşması kararlaştırıldı.
6 Şubat'ta Bekir Sami Bey başkanlığındaki heyet Ankara'dan hareket etti ve 21 Şubat'ta başlayan konferans, 12 Mart'ta sona erdi. TBMM Hükümeti ile Rusya arasında 16 Mart'ta Moskova Anlaşması imzalandı.
Saltanat kaldırıldı
TBMM, 1 Kasım 1922'de bir devri sona erdirdi. Hilafet ve saltanatın birbirinden ayrılarak, saltanatın lağvına karar verildi. Hilafet de, Cumhuriyet'in ilanının ardından 3 Mart 1924'te kaldırılacaktı.
Meclis Hükümeti, 5 Kasım 1922 sabahı idareye el konulduğuna dair Ankara'nın kararını Refet Paşa aracılığıyla İstanbul Hükümeti'ne tebliğ etti:
"5 Kasım 1922 öğle vaktinden itibaren İstanbul'un idaresine el konulmuştur!"
Ardından, Vahdettin'in halifelikten de uzaklaştırıldığına dair Şeriye Vekili Vehbi Efendi 18 Kasımda fetva çıkardı.
'Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz'
Ulusal Kurtuluş Savaşı sona ermiş, sıra anlaşmaya gelmişti. Lozan Konferansı, 20 Kasım 1922 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde açıldı.
Konferans, 2 ay süren görüşmelerden sonra, 4 Şubat'ta kesintiye uğradı. Ardından İsmet Paşa başkanlığındaki heyet anlaşmayla geri döndü.
25 Ağustosta itilaf kuvvetleri, Lozan Anlaşması gereğince İstanbul'u boşaltma hazırlıklarına başladı ve 27 Ekimde Halk Fırkası Meclis Grubu, Mustafa Kemal Paşa'nın başkanlığında toplandı.
Akşam Çankaya'da yemek esnasında Mustafa Kemal Paşa, hazır bulunanlara haberi verdi:
"Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz!"
Bütün hazırlıklar bitmiş ve 29 Ekim günü gelmişti. Mustafa Kemal Paşa'nın cumhuriyet ilan edilmesi teklifi, Halk Fırkası toplantısında kabul edildi. Halk Fırkası toplantısından sonra Büyük Millet Meclisi, saat 18.00'de toplandı ve Kanun-u Esasi Encümeni tarafından Cumhuriyet teklifi mazbatası hazırlandı. Daha sonra Büyük Millet Meclisi'nde Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun bazı maddeleri değiştirilerek "Türkiye Devleti'nin hükümet şeklinin Cumhuriyet olduğu" 1921 Anayasası'na geçirildi. Yeni rejim, "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri arasında kabul edildi.
30 Ekim 1918'de Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu, Mondros Mütarekesi'ni imzaladı. Mustafa Kemal Paşa, 31 Ekim günü Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı göreviyle karargâhın bulunduğu Adana'ya gitti. 10 Kasım 1918'de görevinden ayrılan Mustafa Kemal, Adana'dan trenle İstanbul'a hareket etti.
Bu sırada Osmanlı toprakları üzerinde işgal yayılıyoprdu. 13 Kasım'da İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gemilerinden oluşan İtilaf Ordusu, İstanbul'a gelerek karaya kuvvet çıkardı.
9 Kasım 1918'de İngilizler İskenderun'u, 6 Aralık'ta İngilizler Kilis'i, 7 Aralık'ta Fransızlar Antakya'yı işgal etti, ardından Mersin'e çıkarma başladı.
23 Aralık'ta Islahiye, Osmaniye, Bahçe, Hassa, Mamure'yi düşman çizmesi çiğnedi. 1 Ocak 1919'da İngiliz askerleri Antep'e girdi, 12 Ocak'ta Kars'a yerleşti. 1 Şubat'ta Aydın demiryolu, İngiliz ve Fransız işgaline uğradı. 22 Şubat 1919'da Maraş İngilizlerin, 8 Mart'ta Zonguldak Fransızların, 9 Mart'ta Samsun, 24 Mart'ta da Urfa İngilizlerin, 28 Mart'ta Antalya İtalyanların işgali altına girmişti. 16 Nisan 1919'da Fransızlar Afyonkarahisar istasyonuna el koyarken, 20 Nisan 1919'da da Gürcü ordusu Ardahan'a girdi.
İşgal süreci eşliğinde İtilaf devletleri temsilcileri Paris'te toplandı. Toplantıda Yunanların İzmir'i işgali konusunda karar alındı. Yunan ordusu 15 Mayıs'ta İzmir'i işgal etti.
Mustafa Kemal 'milli mücadele' için Anadolu'da
Mustafa Kemal, maiyetiyle 16 Mayıs 1919'da Bandırma Vapuru ile İstanbul'dan ayrıldı ve ertesi günü İnebolu'ya, 18 Mayıs'ta Sinop'a ulaştı.
Cumhuriyet tarihi için dönüm noktası sayılan 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Samsun'a çıktı. Mustafa Kemal, Samsun'dan Havza'ya geçerken işgaller devam ediyordu. Yunan ordusu 26 Mayıs'ta Manisa'ya, 27 Mayıs'ta Aydın'a girdi.
Damat Ferit Paşa, 17 Haziran'da Paris Barış Konferansı'na, Osmanlı Devleti'nin barış isteklerini bildiren muhtıra gönderirken Mustafa Kemal, bu tarihten dört gün sonra İstanbul'da bulunan çok sayıda önemli isme Amasya'dan mektup göndererek milli mücadeleye davet ediyordu.
Mustafa Kemal Paşa, 21 Haziran 1919'da "Amasya Tamimi"ni yaveri Cevat Abbas'a dikte ettirdi.
Amasya Tamimi, ertesi sabah, Anadolu'daki mülki ve askeri makamlara tarihe geçen şu ifadelerle ulaştı:
"Vatanın tamamiyeti, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azmi ve kararı kurtaracaktır. Sivas'ta milli bir kongrenin acele toplanması kararlaştırılmıştır..."
Bu arada, Posta ve Telgraf Umum Müdürü Refik Halit, 24 Haziran'da telgrafhanelere "Mustafa Kemal'in azledildiğini, bu sebeple telgraflarının kabul edilmemesini bildiren" bir şifre gönderdi.
Harbiye Nazırı Ali Ferit Paşa, 5 Temmuz'da Mustafa Kemal Paşa'yı padişah adına İstanbul'a çağırdı.
Mustafa Kemal, Harbiye Nazırı'na "Vilayet-i Şarkiye ahalisi arasından çıkıp gelmek hususundaki yüksek tekliflerinizi yerine getirmede şahsi irademi kullanmaktan manen ve maddeten memnu bulunuyorum" yanıtını verdi ve 14 Temmuz 1919'da ordudan istifa ederek, Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin başına geçti.
Erzurum ve Sivas kongreleri: Ya istiklal, ya ölüm
Milli mücadelenin dönüm noktalarından olan Erzurum Kongresi, 23 Temmuz 1919'da toplandı.
Bu arada Mustafa Kemal Paşa, 9 Ağustos'ta askerlik mesleğinden ihraç edildi, rütbesinin kaldırılmasına, nişanlarının da geri alınmasına karar verildi.
Erzurum Kongresi adına ilan edilen beyanname, 10 Ağustos'ta Erzurum'da çoğaltılarak, binlerce nüsha hâlinde tüm yurda gönderildi.
Mustafa Kemal Paşa, Erzurum'da arkadaşlarına "İstanbul, bir Amerikan mandasıdır tutturmuş gidiyor. Bu olmayacaktır. Türkiye istiklal bütünlüğüne sahip olacaktır. Hayır paşalar hayır, hayır beyefendiler... Manda yok, ya istiklal ya ölüm var" diyordu.
Erzurum Kongresi'nin ardından, 4 Eylül'de açılan Sivas Kongresi, 11 Eylül'de son buldu.
10 maddelik "Umumi Kongre Beyannamesi" yayımlandı. Milli mücadele tüm hızıyla sürerken, Osmanlı padişahı adına Damat Ferit ile İngiltere temsilcisi arasında İngiliz mandasının kabul edildiğine ilişkin gizli bir anlaşma imzalandı.
27 Aralık 1919'da Mustafa Kemal Paşa, Heyet-i Temsiliye üyeleriyle Ankara'ya geldi. 29 Aralık'ta Mustafa Kemal hakkındaki askerlikten çıkarılma ve madalyalarının geri alınma kararı Meclis-i Vükela tarafından düzeltildi.
Mustafa Kemal Paşa'nın kendisinin Osmanlı ordusundan istifa etmiş olduğu ve madalyalarının iadesi kararı alındı. Bu arada Erzurum'da Mustafa Kemal'in Erzurum Mebusu seçildiğine dair mazbata düzenlenirken, 12 Ocak 1920 tarihinde İstanbul'da son Osmanlı Meclis-i Mebusan'ı açıldı.
İstanbul'un işgali
16 Mart 1920'de saat 10.00'dan itibaren İstanbul'un askeri işgal altına alınacağına dair İtilaf Devletleri adına İngiltere, Fransa ve İtalya yüksek komiserlerinin birlikte imzaladıkları nota, Sadrazam Salih Paşa'ya tebliğ edildi. İstanbul, artık işgal altındaydı.
Telgraf memuru Manastırlı Hamdi Efendi, işgali Mustafa Kemal Paşa'ya iletti. Ankara'da 6 Nisan 1920'de ulusal mücadeleyi tüm dünyaya duyuran Anadolu Ajansı kuruldu.
İlk Meclis, ilk anayasa
21 Nisan 1920'de de Mustafa Kemal, vilayetlere Meclis'in 23 Nisan 1920 günü açılacağını bildirdi. 23 Nisan 1920'de Millet Meclisi açıldı, ertesi günü Mustafa Kemal Meclis Başkanlığı'na seçildi.
Mustafa Kemal Paşa, 11 Mayıs 1920 tarihinde, İstanbul'da Divan-ı Harb tarafından idama mahkûm edildi. Bu arada TBMM Hükümeti ile Fransız hükümeti arasında imzalanan 20 günlük ateşkes anlaşması yapılırken, 10 Ağustos 1920'de İstanbul Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında Sevr Anlaşması imzalandı. Bu arada, Ermeniler ile Gümrü Anlaşması'na da imza koyuldu.
Ulusun Kurtuluş Savaşı, 10 Ocak 1920'de İnönü mevzilerinde Yunanlarla çarpışmaların ardından İsmet Paşa komutasında 1. İnönü Zaferi'nin kazanılmasıyla başarıya ulaşmaya başlamıştı.
20 Ocak 1921'de ilk Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (1921 Anayasası) kabul edilirken, 5 Şubat'ta TBMM'nin gizli oturumunda Londra Konferansı'na Ankara Hükümeti adına heyet gönderilmesi ve heyetin Meclis üyelerinden oluşması kararlaştırıldı.
6 Şubat'ta Bekir Sami Bey başkanlığındaki heyet Ankara'dan hareket etti ve 21 Şubat'ta başlayan konferans, 12 Mart'ta sona erdi. TBMM Hükümeti ile Rusya arasında 16 Mart'ta Moskova Anlaşması imzalandı.
Saltanat kaldırıldı
TBMM, 1 Kasım 1922'de bir devri sona erdirdi. Hilafet ve saltanatın birbirinden ayrılarak, saltanatın lağvına karar verildi. Hilafet de, Cumhuriyet'in ilanının ardından 3 Mart 1924'te kaldırılacaktı.
Meclis Hükümeti, 5 Kasım 1922 sabahı idareye el konulduğuna dair Ankara'nın kararını Refet Paşa aracılığıyla İstanbul Hükümeti'ne tebliğ etti:
"5 Kasım 1922 öğle vaktinden itibaren İstanbul'un idaresine el konulmuştur!"
Ardından, Vahdettin'in halifelikten de uzaklaştırıldığına dair Şeriye Vekili Vehbi Efendi 18 Kasımda fetva çıkardı.
'Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz'
Ulusal Kurtuluş Savaşı sona ermiş, sıra anlaşmaya gelmişti. Lozan Konferansı, 20 Kasım 1922 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde açıldı.
Konferans, 2 ay süren görüşmelerden sonra, 4 Şubat'ta kesintiye uğradı. Ardından İsmet Paşa başkanlığındaki heyet anlaşmayla geri döndü.
25 Ağustosta itilaf kuvvetleri, Lozan Anlaşması gereğince İstanbul'u boşaltma hazırlıklarına başladı ve 27 Ekimde Halk Fırkası Meclis Grubu, Mustafa Kemal Paşa'nın başkanlığında toplandı.
Akşam Çankaya'da yemek esnasında Mustafa Kemal Paşa, hazır bulunanlara haberi verdi:
"Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz!"
Bütün hazırlıklar bitmiş ve 29 Ekim günü gelmişti. Mustafa Kemal Paşa'nın cumhuriyet ilan edilmesi teklifi, Halk Fırkası toplantısında kabul edildi. Halk Fırkası toplantısından sonra Büyük Millet Meclisi, saat 18.00'de toplandı ve Kanun-u Esasi Encümeni tarafından Cumhuriyet teklifi mazbatası hazırlandı. Daha sonra Büyük Millet Meclisi'nde Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun bazı maddeleri değiştirilerek "Türkiye Devleti'nin hükümet şeklinin Cumhuriyet olduğu" 1921 Anayasası'na geçirildi. Yeni rejim, "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri arasında kabul edildi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)