31 Ekim 2014 Cuma

24 milyon ehliyet değişecek

Ehliyette Avrupa Birliği’ne uyum için değişiklik geliyor. 24 milyon ehliyet değişecek, ehliyetler çipli olacak. Ayrıca 17 sınıfta ehliyet alınacak, sadece otomatik vites kullananlara da ayrı ehliyet verilecek.

EHLİYETLE İLGİLİ 4 KRİTİK DEĞİŞİKLİK

-Otomatik vites kullananlara ayrı ehliyet

-1997 öncesi ilkokul mezunlarına ehliyet hakkı

-Ehliyet çeşidi artıyor

-Ehliyetlere süre kısıtmalası geliyor.

Geçen yıl ağustos ayında çıkarılan torba yasada yer alan ve yaklaşık 24 milyon ehliyetin değişmesini, Avrupa Birliği’nin aradığı koşullarda çipli ehliyet verilmesini sağlayan düzenlemeler, yeni Karayolları Trafik Yönetmeliği’nde yer alacak. Milli eğitim ve İçişleri Bakanlığı’nın ortaklaşa hazırlağını sürdürdüğü yönetmeliğin, 1 Haziran 2015’te yürürlüğe girmesi öngörülüyor.

Yasa, 1 yıllık aday sürücülüğün koşullarını ve ehliyetlerin değiştirilme sürecine ilişkin hükümler içerdi. Halen ehliyet sahibi olanları yeni koşuların kapsamı dışında tutuluyor. Yönetmelik yasada yer alan yeni hükümlerin nasıl uygulanacağını bütün ayrıntılarıyla düzenleyecek. Yeni ehliyet sisteminde sürücüler her 10 yılda bir belli kontrollerden geçirilerek ehliyetlerini yenileyekler. Ancak yönetmelikten önceki tarihlerde ehliyet sahibi olanlar, kullandıkları ehliyet grubuna bağlı olarak ehliyetlerini sınavsız değiştirebilecekler. Yönetmelik taslağına göre, Türk sürücülerin AB ülkelerinde sıkıntı yaşamasına neden olan 9 ayrı ehliyet sınıfı 17 ayrı sınıfa çıkarılacak. Yeni sürücü belgeleri; A1, A2, A, B1, B, BE, C1, C1E, C, CE, D1, D1E, DE, M, F, G ve K sınıfından oluşacak. Ehliyetler artık süreli olacak. A1, A2, A, B1, B, BE, F ve G sınıfı sürücü belgeleri 10 yıl, C1, C1E, C, CE, D1, D1E, D ve DE sınıfı ehliyetler 5 yıl geçerli olacak. Sadece otomatik vites araç kullanan sürücülere B1, aday sürücülere K sınıfı ehliyet verilecek.

Çok acı haber! Facebook'ta bu mesajı paylaşmış...

Tekirdağ’ın Saray İlçesi’nde kaygan zeminde virajı alamayan 20 yaşındaki Damla Canyoran yönetimindeki hafif ticari araç elektrik direğine çarptı. Kazada sürücü Canyoran olay yerinde yaşamını yitirirken, yanında bulunan arkadaşı ise ağır yaralandı.

Kaza, dün gece 23.00 sıralarında Saray Yuvalı Mahallesi yolu üzerinde meydana geldi. Bir tekstil fabrikasında çalışan Damla Canyoran iş çıkışı, aynı işyerinde çalışan arkadaşı Ahmet Topçular’ı da yanına alarak, evlerine gitmek için plakalı hafif ticari araçla yola çıktı. iddiaya göre yağışlı hava nedeniyle kayganlaşan yolda virajı alamayan araç sürücüsü Canyoran, Yuvalı Mahallesi girişinde bulunan demir elektrik direğine çarptı. Kazada hafif ticari araç hurda yığınına dönerken, sürücü Damla Canyoran olay yerinde öldü. Aynı yaştaki arkadaşı Ahmet Topçular ise ağır yaralandı.

Çevredekilerin ihbarıyla gelen ambulansla Saray Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Ahmet Topçular tedavi altına alındı.

Cumhuriyet Savcısının yaptığı incelemenin ardından ölen Canyoran’ın cesedi  Saray Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.

GELİNLİK KISMET OLMADI

Kazada ölen Damla Canyoran’dan geriye sosyal paylaşım sitelerine yüklediği mutluluk fotoğrafları kaldı. Canyoran’ın denemek için giydiği ve geçen 16 Eylül’de sosyal paylaşım sitesinde altına ’Belki bir gün’ yazısıyla paylaştığı gelinlikli fotoğrafı arkadaşları tarafından beğenilirken, yakınları tarafından ’İnşallah hayırlı kişiyle, allahım nasip eder sana çok yakışmış’, ’Tatlım inşallah birgün hayırlisıyla giyersin. Çok yakışmış, prensesim benim’ yorumları yapıldığı görüldü. Milliyet

Şok iddia: Tecavüze uğramış 286 kadın cesedi bulundu

Rus yanlılarının bağımsızlık ilan ettiği Donetsk'te şok iddia...

Donetsk Halk Cumhuriyeti Başbakanı Aleksandr Zaharçenko, Donetsk Bölgesi'nin Krasnoarmeysk kentinde Ukrayna Silahlı Kuvvetleri tarafından düzenlenen özel operasyonlar sırasında 18-25 yaş arası yaklaşık 400 kadının kaybolduğunu iddia etti ve son zamanlarda 286 kadının cesedinin bulunduğunu bildirdi.

Konuyla ilgili açıklama yapan Zaharçenko, "14 Ekim'e kadar 18-25 yaş arası 382 kadın kayboldu. Krasnoarmeysk kentinin yakınında bulunan 286 kişinin ensesinden vurulduğu saptandı" ifadelerini kullandı. Kadınların tecavüze uğradığı açıklandı. Milliyet

Altın 4 yılın en düşüğünde

Fed kararlarının ardından altında düşüş durmuyor. Altın ons başına 1167 dolara kadar düşerek son 4 yılın en düşük seviyesine geriledi.

ABD merkez bankası'nın (Fed) tahvil alımına son vermesinin ardından ABD ekonomisinin 3. çeyrekte beklentileri aşan büyüme performansı sergilemesi altını çok kötü etkiledi.

Dün piyasalar kapanırken ons başına 1202 dolar seviyesinde bulunan altında kritik 1200 dolar seviyesi kırıldı ve altın 1167 dolara kadar geriledi.

Altının bu fiyatı 2010 yılından bu yana en düşük fiyat oldu.

Tahvil alım programını sonlandıran Fed, faiz artırımı konusunda kararını değiştirmese de iyileşen istihdam piyasasına dikkat çekmişti.
Altın fiyatlarının 4 senelik seyri (Grafik: Foreks)

İKİ SENEDE YÜZDE 34 DEĞER KAYBETTİ
Fed'in Eylül 2012'de üçüncü parasal genişleme ile para musluklarını açması sonrasında altın yine Eylül 2012'de 1787 dolara kadar fırlamıştı. Altın para musluklarının kapandığı Ekim sonu itibariyle Eylül 2012'ye göre yüzde 34 değer kaybetti.

İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Müdürü Şant Manukyan düşüşe geçen altının nihai dip seviyelerinin 1060-950 dolar bandı olduğunu belirtti.

ALTININ KADERİNİ YELLEN BELİRLEYECEK
ALB Menkul Değerler Araştırma Müdürü Yeliz Karabulut teknik olarak gerileyen altının tekrar  1180 dolar seviyesi altında kalmaya devam etmesi durumunda altında satış baskısıyla birlikte 1160 ve 1150 seviyeleri test edilebileceğini söyledi. Karabulut "Altının 1180 seviyesi üzerine yükselmesi durumunda alımların tekrar gelebileceği ve  1200 ve 1208 seviyesine doğru bir toparlanma hareketi görebiliriz. Önümüzdeki hafta Altını etkileyebilecek önemli olaylar ABD’de tarım dışı istihdam ve işsizlik oranıyla birlikte Fed başkanı Yellen konuşmasıdır" diye konuştu.

GRAM ALTIN YÜZDE 5'TEN FAZLA DÜŞTÜ
Altındaki sert düşüş İstanbul Kapalıçarşı’da da fiyatlara yansıdı. Gram altının fiyatı yüzde 2'ye yakın gerileyerek 82 TL’ye indi.

Sabah 10.00 itibariyle son fiyatlar şöyle:
Gram altın         82 TL

Cumhuriyet      565 TL
Çeyrek altın      134 TL

Reşat altını        582 TL
Ata yarım            281 TL

İsrail'de gürültü kirliliği gerekçesiyle ezan yasağı tasarısı

İsrail'de aşırı sağcı Evimiz İsrail Partisi milletvekili Robert Ilatov, ezanın gürültü kirliliği yaptığını iddia etti

İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın partisi Evimiz İsrail milletvekili Robert Ilatov, İsrail sınırları içerisinde 5 vakit ezanın yasaklanması yönünde bir yasa tasarısı hazırlandı.

İngiliz The Telegraph gazetesinde yer alan habere göre, "gürültü kirliliği" nedeniyle ezanın yasaklanması yönünde yasa tasarısı hazırlayan Ilatov'un bu önerisinin İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman tarafından da desteklendiği belirtildi.

Ezanın günde 5 kez yüksek sesle okunduğuna dikkat çeken İsrailli aşırı sağcı milletvekili Robert Ilatov, bu durumun uyuyan birçok vatandaşı rahatsız ettiğini ileri sürdü.

Yasa teklifinde, "Negev, Galilee, Kudüs ve İsrail'in tüm şehirlerinde yaşayan yüzbinlerce vatandaş, müezinin camide düzenli olarak çıkardığı gürültüden rahatsız olmaktadır" denildi.

Yasa tasarısının önümüzdeki haftalarda bakanlar kurulu gündemine geleceği iddia edildi. Ancak yasa tasarısının dini özgürlüklere engel olacağı gerekçesiyle reddedileceği belirtiliyor.

İsrail'de benzer bir yasa tasarısı 2011 yılında "Evimiz İsrail' tarafından gündeme gelmişti. O dönem yasa tasarısı Başbakan Binyamin Netanyahu tarafından desketlenmesine rağmen rafa kalkmıştı.

İsrail sınırları içerisinde yaklaşık yüzde 20 oranında Arap yaşıyor. İsrail'de yaşayan Arapların büyük çoğunluğunu Müslümanlar oluşturuyor. Medyafaresi

Isparta'ta trafik faciası: 15 ölü!

Isparta’nın Yalvaç İlçesi’nden elma bahçesinde çalışan işçileri Gelendost’a götüren midibüs kaza yaptı. İlk belirlemelere göre 15 kişi öldü, 27 kişi de yaralandı.

Kaza saat 07.15 sıralarında Yalvaç’ın Balkonak Köyü’ne 2 kilometre uzaklıktaki meydana geldi. Yalvaç’tan Gelendost’a elma toplama işinde çalışanları götüren ve sürücünün kimliği henüz öğrenilemeyen midibüs, virajlı yolda şarampole yuvarlandı.

Kazada ilk belirlemelere göre 15 kişi öldü, 27 kişi de yaralandı.

Yalvaç ve Isparta’dan kaza yerine sağlık ekipleri ve ambulanslar sevk edildi.

Yalvaç Kaymakamı Ahmet Altıntaş, ilçenin Balkonak mevkisinde Akşehir'den Gelendost'a elma toplamaya giden işçileri taşıyan midibüsün ilk belirlemelere göre freninin boşalması sonucu yol kenarında istinat duvarına çarpıp yan yattığını belirtti. DHA  

Meteorolojiden kuvvetli yağış uyarısı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Marmara'nın doğusu ile Batı Karadeniz kıyıları için kuvvetli yağış uyarısında bulundu.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü, bugün öğle saatlerine kadar İstanbul'un Boğaz çevresi ve Anadolu Yakası, Kocaeli, Sakarya, Yalova, Bursa, Bilecik, Zonguldak, Bartın, Düzce, Kastamonu'nun kıyı ilçelerinde yerel olarak kuvvetli sağanak yağış beklendiğini açıkladı. Uyarıda, sağanak yağış sırasında sel, su baskını, ağaç veya direklerin devrilmesi, heyelan ve ulaşımda aksamalar gibi meydana gelebilecek olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması istendi.

Gülen Cemaati kendi içine kapanıyor

Habertürk'ten Ruşen Çakır, Gülen Cemaati'nin 17 Aralık'tan sonra kendi içine kapandığını ve eskisi kadar popüler olmadığını köşesine taşıdı. İşte o yazı...

Fethullah Gülen’in sohbetlerinin yayınlandığı herkul.org adlı internet sitesi 17 Aralık sürecinde epey popüler olmuştu. Ne var ki bir süredir Gülen sohbetleri, Cemaat’le organik ilişkisi olmayan kesimlerin ilgisini eskisi kadar çekmiyor. Zaten 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Gülen’in sohbetlerinde esas olarak, doğrudan kendi cemaatine mesajlar verdiğini görüyoruz. Örneğin  “Yolumuzun Kaderi ve Vazifemiz” başlığıyla yayınlanan sohbetinde Gülen’in öncelikli amacının cemaatini bir arada tutmanın olduğu kolaylıkla anlaşılıyor:
“Konjonktür bizi şöyle bir duruma itti. Bu durumda biz, gaye-i hayalimiz, mefkuremiz için rantabl olarak nasıl çalışırız? Şu anda içinde bulunduğumuz şartlar, neler yapmamıza müsaittir? Bu mevzuda hizmet adına ne türlü alternatifler oluşturabiliriz. İşte buna bakmamız lazım. Yoksa ‘Falan zalim şunu yaptı, filan zalim bunu yaptı. Falan kara yayıncı şunu yaptı, filan ak yayıncı bunu yaptı…’ Bunlarla meşgul olduğunuz zaman, kafa dağınıklığına düşersiniz; nöronlar taşımaz bunu; korteks çatlayıverir birden bire. Sonra yapacağınız işlerde üst üste fiyasko yaşarsınız. Öyleyse, dağılmamak lazım.”

SABIR TELKİNİ

21 Eylül “Musîbetlerin Perde Arkası ve Son Nefese Kadar Hizmet” başlıklı sohbetindeyse Gülen, devletten Cemaat’e yönelik baskılara karşı takipçilerine “sabır” telkin etti.
“Bu dünyada hiçbir zaman firavunsuz yaşanmamıştır. Her zaman Yezidler, Haccaclar bulunmuştur ve onların karşısında da mazlum sahabi ve tâbiin bulunmuştur. Ama dişlerini sıkıp sabretmişlerdir. Kim sabreder, dişini sıkar, katlanırsa, Allah’ın izni ve inayetiyle zaferyâb olur, umduğu şeylere nail ve mazhar olur. Sabır, kurtuluşa ermenin sırlı anahtarıdır.”
Bu cümlelerin benzerleri “Bayrama Hasret Asırlar ve Yumruklandıkça Güçlenen Bahadırlar” başlıklı sohbette de karşımıza çıkıyor:  “Bir yolda yürüyorsunuz! -Benim sözüm inandırıcı olmayabilir, fakat kendim inanarak söylüyorum!- Zerre kadar kendinizi inhirafa salmadan yürüdüğünüz bu yol; baskılar ne kadar şiddetli olursa olsun, yürüdüğünüz yol, doğru yoldur!..”
12 Ekim tarihli “İman hem nurdur hem kuvvettir” başlıklı sohbetinde Gülen tüm baskılara rağmen dağılmadığını söylediği Cemaat mensuplarına teşekkür edip onları motive etmeye çalışıyor:
“O îsâr ruhunu anlamayanlar, öylesine kendini milletine adamışları tanımayanlar, hemen bir el darbesiyle, bir balyozla onları dağıtacaklarını, ürküteceklerini, korkutacaklarını veya algı operasyonlarıyla baskı altına alacaklarını zannettiler, zannederler, zannedecekler.”

GİZLİ TANIK ENDİŞESİ

Kuşkusuz Gülen’in konuşmalarında AKP iktidarına yönelik eleştiriler güçlü bir şekilde var. Fakat sohbetlere bir bütün olarak baktığımızda Gülen’in ve cemaatinin “saldırı”dan “savunma”ya geçtiğini net olarak görüyoruz. Sanıyorum, Cemaat’in çok yakından bildiği ve yakın geçmişte fazlasıyla kullandığı “gizli tanıklık” ve “itirafçılık” gibi yöntemlerle kendileri için de başvurulması ihtimaline karşı bir tür savunma hattı oluşturmak isteniyor. Bu misyonu da esas olarak Fethullah Gülen üstlenmişe benziyor. Bu amaca uygun olarak “haklılık”, “güçlülük” ve “bir arada olma” gibi kavramlar, İslam tarihinden örneklerle ön plana çıkarılıyor.
Son bir not: Gülen’in Kürt sorunu, PKK ve IŞİD üzerine değerlendirmeler yaptığı 11 Ekim tarihli 424. Nağme Cemaat dışına seslendiği ender sohbetlerden biri olarak dikkat çekiyor.

30 Ekim 2014 Perşembe

5 bin kişi bir bebek yüzünden öldü

Dünya bu iddiayı tartışıyor. Yaklaşık 5 bin kişinin ölümüne neden olan Ebola salgınının, geçen yıl Gine'de ölen 2 yaşındaki Emile Ouamouno adlı erkek bebekten çıktığı belirtiliyor.


Emile'nin annesi, kız kardeşi ve anneannesinin de aralarında bulunduğu 14 kişinin de Ebola’dan öldüğünü kaydediyor. Dünya sağlık Örgütü verilerine göre, Ebola salgınında hayatını kaybedenlerin sayısı 5 bine yaklaştı.

Örgüt küresel düzeyde Ebola vakası sayısı, son rapordan bu yana 3000 daha arttığını ve 13 bin 703'e ulaştığını açıkladı. Geçen Cumartesi ise, Ebola vakalarının sayısı 10 bin 141 olarak açıklanmıştı. Ancak kısa bir sürede bu kadar büyük artışın, yeni vakaların duyurulmasından değil, verilerin, eski vakalarla güncellenmesinden kaynaklandığı belirtiliyor.

Eboladan ölenlerin sayısı son açıklanan rakama göre 4920. Bu ölümlerin 10'u dışında hepsi Liberya, Sierra Leone ve Gine'de meydana geldi.

'Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı'

Ermenek ilçesinde suyla dolan kömür ocağında mahsur kalan 18 işçiden Tezcan Gökçe'nin anne ve babası, oğullarına sağ salim kavuşacaklarına dair umutlu bekleyişlerini sürdürüyor. Acılı annenin sözleri yürek burktu: 'Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı...'

Kömür ocağında yaşanan kazanın ardından Tezcan Gökçe'den iyi bir haber  gelmesini bekleyen 75 yaşındaki babası Recep ile annesi Ayşe Gökçe, büyük  endişeyle gelişmeleri takip ediyor.

Ayşe Gökçe, ellerinden hiçbir şey  gelmemesinin üzüntüsü içerisinde olduklarını söyledi. Olayı duyunca ne  yapacaklarını bilemediğini dile getiren Gökce, o günden sonra sürekli ağladığını  ifade etti.

"Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı? Geceleri  uyuyamıyorum. 'Ocağa gitme artık' diye kaç defa söylememe rağmen beni dinlemedi"  diyen Gökçe, geceleri kendileri için Sabah olmadığını vurguladı. Baba Gökçe ise torunlarına babalarının ocakta olduğunu ve geleceğini  söylediklerini anlattı.

"Gitti mi benim oğlan şimdi, saklamayın" 

Böyle bir olayın başlarına geleceğini hiç düşünmediklerini belirten  Gökce, şöyle konuştu: 

"Olayı duyduğumuzda acımızdan çok ağladık. Annesinin ve eşinin 'işi  bırak' demesine rağmen onları hiç dinlemedi. 'Burada dursam ne yapacağım. Gidip  çalışayım' derdi. Hala oğlumdan iyi bir haber alamadığımız için perişan olduk.  İki gündür 'akşam gelecek' diye gözümüz kapıda ama hala gelmedi. Kimse de bir şey  söylemiyor."

Röportaj sırasında Gökçe, "Gitti mi benim oğlan şimdi, saklamayın"  diye sorduğu AA muhabirinden, "Henüz hiçbir şey belli değil. Çalışmalar sürüyor"  cevabını alınca biraz rahatladı.

Kıskançlıktan kız arkadaşının yüzünü kesti!

Tayvan’da 79 yaşındaki bir adam, kız arkadaşının burnunu, kulaklarını ve dudağını kesip tuvalete attıktan sonra tutuklandı.

Soy isminin Huang olduğu belirtilen adam, kız arkadaşının kendisini aldattığından şüphelendiği için bu korkunç saldırıyı gerçekleştirdi.

Çanghua şehrinde yaşanan olayda Huang, yatağa bağladığı 47 yaşındaki sevgilisine bıçakla saldırdı. Yaşlı adam ambulansı aramadan önce kestiği parçaları tuvalete atarak sifonu çekti.

Emlak zengini olan Huang, karısını geçtiğimiz ay kaybetmiş, sevgilisiyle ise 6 önce ilişki yaşamaya başlamış. Polis kaynaklarından alınan bilgiye göre yoga eğitmeni olan kadın kendisiyle evlenmek isteyen başka biri olduğunu açıklayınca Huang korkunç saldırıyı gerçekleştirmiş.

TSK'dan o görüntülere açıklama

Genelkurmay Başkanlığı sınırda Türk askerlerinin IŞİD militanlarıyla karşılaşmasına ilişkin bir açıklama yaptı.

Dicle Haber Ajansı (DİHA) tarafından 22 Ekim’de çekildiği belirtilen görüntülerde, sınırdaki teller arasında kalan bir bölgede Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) üyeleri ve Türkiye askerleri birbiriyle konuşuyor.
Zırhlı akrep tipi aracın açık kapısının arkasında nöbet kulübesinde bir IŞİD’li ile bir Türkiye askeri sohbet ediyor. IŞİD’liler ayrılırken Türkiye’nin askerlerine ellerini kaldırarak veda ediyor. Haberciler turuncu kamuflaj boyalı nöbet kulübelerinin Kobani’nin batısında kalan bölgelerde olduğunu aktarıyor.
IŞİD üyelerinin Suruç sınırının sıfır noktasından Kobani’ye geçişleri İMC TV’nin canlı yayınında ekranlara yansımıştı.

GENELKURMAY'DAN O GÖRÜNTÜ İÇİN AÇIKLAMA
Genelkurmay Başkanlığı, Türkiye-Suriye sınırında Türk askerlerinin, sınırın diğer tarafındaki iki kişi ile görüntülendiği ve basına "Ankara-IŞİD ilişkisi" başlıklarıyla yansıyan fotoğraflar konusunda açıklama yaptı. Genelkurmay, fotoğraftaki Türk askerlerinin, sınırın diğer yanındaki kişileri "mayınlı sahayı terketmeleri konusunda ikaz ettiklerini, uymamaları halinde ateş açılacağını bildirdiklerini" söyledi.

Genelkurmay'ın açıklaması şöyle;
"28 ve 29 Ekim 2014 tarihli bazı gazetelerde "İşte Kanıtı: Ankara - IŞİD İlişkisi Görüntülendi" ve "Bu görüntüler Uluslararası Savaş Mahkemesine götürür" başlıkları ile haberler yayımlanmıştır.
Söz konusu haberler ile ilgili olarak yapılan incelemede; resmin çekildiği bölgenin, 3'üncü Hudut Alay Komutanlığı (Suruç / Şanlıurfa) Karaca Hudut Karakolu sorumluluk bölgesinde bulunan bir nöbet yeri olduğu, resimde görülen Kobra aracı ve askerî personelin, bu nöbet yerinde görev yapan ve devriye görevi icra eden unsurlarımız olduğu, ancak;
a. Sınır hattı olan demiryolunu geçerken hudut nöbetçilerimiz tarafından iki kişinin görüldüğü,
b. Bölgeye iki adet Devriye Timi sevk edildiği,
c. Bölgeye ulaşan Devriye Timleri tarafından mayınlı sahayı terketmeleri konusunda ikaz edildikleri ve ikaza uymamaları halinde ateş açılacağının kendilerine bildirildiği,
ç. Bunun üzerine şahısların "Hududu tel örgü olarak bildiklerini" ifade ederek Suriye topraklarına geri döndükleri tespit edilmiştir.
Sonuç olarak, bazı basın yayın organlarında yer alan iddialar tamamen gerçek dışı olup Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Türk Silahlı Kuvvetlerini karalamaya matuftur." (Medyafaresi)

İmam Hatip öğrencisi kaymakamın elini sıkmadı!

Dereceye giren imam hatip öğrencisi ödülü veren kaymakamın elini sıkmadı.

Büyükçekmece Cumhuriyet Meydanı’nda gerçekleştirilen Cumhuriyet Bayramı kutlamaları coşkuya sahne olurken, ödül töreninde yaşananlar kaymakamın buz kesmesine neden oldu.

İlçe genelinde düzenlenen “Cumhuriyet” konulu kompozisyon yarışmasında dereceye giren öğrencilere ödülleri ilçe protokolünce verildi.

Haberdar.com sitesinin haberine göre, Belediye Başkanı Hasan Akgün ve Garnizon Komutanı Albay Ayhan Akkaya öğrencilere ödüllerini verdikten sonra, kompozisyon dalında ödül kazanan İmam Hatip öğrencisine ödülünün Büyükçekmece Kaymakamı Mustafa Hulusi Arat’ın vereceği anons edildi.

Kaymakam Arat heyecanla dereceye giren öğrenciyle tokalaşmak ve tebrik etmek için elini uzattı. Ancak kaymakamın eli havada kaldı.

Ne yaşandığını anlamayan Kaymakam Arat ikinci kez elini uzatınca da, Büyükçekmece İmam Hatip Ortaokulu Öğrencisi bu kez “Hayır, elimi veremem” diyerek Kaymakamı uyardı ve uzaklaştı. (Medyafaresi)

43 öğrencinin faili zalim ‘first lady’

Meksika’yı ayağa kaldıran kayıp öğrenci olayında, ölüm emrini eyaletin ‘first lady’si Pineda’nın verdiği ortaya çıktı. Pineda’yı protesto edeceği düşünülen öğrenciler, polis tarafından mafyaya teslim edildi.

Meksika’da yaklaşık bir ay önce kaybolan 43 öğrencinin akıbeti hakkında şoke edici gelişmeler yaşanıyor. Iguala kentinde gerçekleşen olayla ilgili korkunç detaylar su yüzüne çıkarken, öğrencilerin ölüm emrini eyaletin Belediye Başkanı Jose Luis Abarca Velazquez’in karısının verdiği iddia ediliyor. Kayıplara karışan Başkan ve eşi, şu an Meksika’nın en çok aranan kişileri arasında...

Geçtiğimiz günlerde Meksika Başsavcılığı, Guerrero eyaleti Belediye Başkanı ve eşi Maria de Los Angeles Pineda Villa’nın öğrencilerin kayboluşunun ardındaki kişiler olabileceğini duyurdu. Basına yansıyan yeni soruşturma detaylarına göre, Başkan’ın eşi Pineda, olay günü Iguala’da büyük bir kampanya etkinliği düzenliyordu. Sayısız hayır işi faaliyeti bulunan Pineda, görev süresi dolduktan sonra eşinin yerini almayı planlıyordu. Ancak Pineda gizlice, hayır işleri için aldığı paranın her ay 40 bin dolarlık bir bölümünü, polis ve bölgede faaliyet gösteren Guerreros Unidos mafyasına rüşvet olarak veriyordu.

Canlı canlı yaktılar
Olayın yaşandığı 26 Eylül günü polis, Pineda’ya yabancı bir grubun şehre girdiğini bildirdi. Bu kişilerin geçen yıl olduğu gibi kendisini protesto etmeye geldiklerini düşünen Pineda, polise “Onlara bir ders verin” diye emretti. Ancak grup, başkentteki bir etkinliğe katılmak için yola çıkan ve Iguala’da mola veren masum öğrencilerdi. Polis otobüslerle seyahat eden öğrencilerin önünü kesti. İddianameye göre, bir kadın polis öğrencilerden birini başından vurdu. Ateş açılmaya devam edilirken 6 öğrenci olay yerinde can verirken, diğerleri polis tarafından Guerreros Unidos mafyasının lideri Chucky’ye teslim edildi. Mafya üyeleri kentin dışında ıssız bir yerde öğrencilere işkence yapıp onları canlı canlı yaktı.

Kayıp öğrenciler için on binlerce kişi günlerce gösteri yapınca hükümet olaya göz yumamadı. Yetkililer 22 polisi gözaltına aldı.

Mafya lideri itiraf etti
Ancak çok fazla şey bilen bu polislerin konuşmasını istemeyen mafya üyelerinden yetkililere, “22 polisi bırakın. Yoksa bizim için çalışan politikacıların adlarını açıklamaya başlarız. Savaş yeni başladı” yazılı bir mesaj gönderildi. Ancak hükümet tehditlere boyun eğmedi. Guerreros Unidos’un yeni lideri yakalanmıştı. Mafya lideri, emri kendilerine Pineda’nın verdiğini itiraf etti. Derhal Belediye başkanı ve eşi için tutuklama emri çıkarılsa da çift, çoktan kayıplara karışmıştı. Milliyet

Bakan Çelik'ten acı itiraf

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'ten acı itiraf: Benim gördüğüm, bu madene ruhsat verilmemeliydi.

Çalışma Bakanı Çelik, VATAN'dan Murat Çelik'e konuştu: Türkiye'de Karaman'daki gibi çok sayıda küçük maden var. Bunlar efektif değil. İşveren, daha fazla kar için yatırım yapmıyor. İşte bu tür madenler kapatılmalı...

Dün saat 21.13...

Gergin bekleyişin sürdüğü Ermenek’te bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ile 12 dakikalık telefon görüşmesi yaptık. Bir telefon röportajı...

Bakan Faruk Çelik, hiç eğip bükmeden, açık açık, tabiri caiz ise dobra dobra yanıtladı sorularımızı.

- Sayın Bakan, öncelikle geçmiş olsun. Pek umut yok ama umarım iyi haberler alırız oradan...

Teşekkür ederim, sağolun. İnşallah, inşallah...

- Sizin Ermenek’teki ilk temaslarınızın ardından, CHP milletvekillerinin de bulunduğu ortamda bu madenin kapatılması gerektiğini söylediğinize dair haberler var internette. Bu mu düşünceniz?

Bakın benim söylediğim şudur. Açıkça söylüyorum. Kim alınıyorsa, sözlerim kime gidiyorsa gitsin. İçim yanıyor benim. Gerçekleri konuşmayacak mıyız? Şunu söylüyorum... Soma’da 301 kişi öldü. Daha birkaç gün sonra ‘İlla ki maden tekrar açılsın’ dendi. Bunu oradaki işçi de istedi, işveren de istedi, esnaf, yöre halkı, herkes istedi. Bölge halkından gelen bu talep doğrultusunda, yaşanan sosyal sorunlar üzerine, yetkililer, mülki amirler, bölge milletvekillerine kadar herkes açılması için talepte bulundu, baskılar yaptı.

- Bakan arkadaşlarınızdan da geldi mi ‘açılsın’ talebi?

Yok canım, bakanlar biziz zaten. Ama dediğim gibi herkesten geldi. Hatta bizlere, eş, dost, tanıdıklarımızı araya sokup ulaşmaya çalışanlar bile oldu. Biz bu duruma rağmen önce açmadık. Ne zaman ki bir galeri sağlıklı hale getirildi, yalnız o galeriyi açtık. Işıklar Ocağı... Onu da her gün başına müfettiş koyarak açtık. 2 gün sonra o galeride yangın çıktı. 50 olması gereken gaz seviyesi 150’ye çıktı. Hemen tahliye edildi, duvar örüldü ve oksijensiz bırakılıp yangın söndürüldü. Allah’tan böyle tedbirli davranmışız ve hemen yine kapatmışız.

Bu kaza değil aslında

- Ermenek’teki durum nedir peki? Yine ihmal mi var?

Bakın buradaki kazada... Gerçi bilemiyorum kaza demek ne kadar doğru. Bu kaza değil aslında. Yer altından buraya bir su patlaması var. Altını çizerek söylüyorum, kesin değil ama ilk incelemelere ve tespitlere göre, daha önce kullanılan ama şu anda metruk halde duran galeriler var, oralarda su birikintileri var. Belli ki çok su birikti o terk edilmiş olan, kullanılmayan galerilerde. Tekrar ediyorum kesin değil, ilk tahminler bu yönde, buralarda biriken suyun aşağıya deşarj olması gibi bir durum var. Böyle görünüyor.

- Siz de indiniz madene. Nedir izlenimleriniz?

Murat bey bakın, çok açık söylüyorum. Benim gördüğüm, bu madene ruhsat verilmemeliydi. Madene Sayın Başbakan ile indik. Ondan önce, 3 bakan indik. Çıkarken hepimizin ceketleri sırılsıklam oldu. Düşünün içerideki durumu. Yüzde 35 eğimli, 350 - 400 metre aşağı iniyor işçi. Raylı sistem yok, asansör yok. Yaya olarak... ‘Geri çıkmamız 45 dakika alıyor’ diyor işçiler. Biz 200 metre indik, çıkıncaya kadar hiç birimizde takat kalmadı. Bu işçi nasıl çalışacak? Herkesle konuşmaya varım

- Siz böyle söyleyince, insanlar da haklı olarak, “İyi ama icra makamında olan sizlersiniz, neden gereği yapılmıyor” diyor.

Tamam, tabii ki biz yapacağız. Sorunların bir çoğunu çözüyoruz ama çözülemeyenleri de konuşmamız gerekiyor. Bakın bu madencilik işinde, biliyorsunuz, önce yer projelendiriliyor ve arama ruhsatı veriliyor. Ara kardeşim burada. Ne kadar bir rezerv var bak. Bölgenin 3 boyutlu görüntülerine kadar çekiliyor. Sonra da, 3 yıllık dönem içinde işletme ruhsatı veriliyor. Bizim görevimiz bu aşamadan sonra başlıyor. Yani aslında tali görev bizimki. Denetimleri yapmak bizim görevimiz. Ama bakın açıkça söylüyorum, Türk madenciliğinin yapısal sorunları var. Hodri meydan, bunları her yerde, herkesle konuşmaya varım ben. Bakın mesela Zonguldak’taki düzen... Orada basıyorsunuz asansörün düğmesine, iniyorsunuz yüzlerce metre aşağıya. Keza raylı sistem... Yatırım ortada. Burada ise yatırım yok. Burası ve burası gibi küçük işletmelerde, adam para harcamıyor, yatırım yapmıyor. Bu küçük işletmeler, güvenlik açısından yatırıma engel işletmeler.

- Ve bu yüzden, bu tür küçük madenlerin kapatılmasından yanasınız öyle mi?

Aynen öyle. Türkiye’de yüksek rezervli büyük madenlerin yanı sıra çok sayıda küçük maden var. Bunlar efektif değil. Buradaki, Karaman’daki maden gibi... İş sağlığı güvenliği hükümlerine uygun olmayan... İşveren, böyle küçük madenler olunca, az sayıda işçinin çalıştığı, rezervi tükenmek üzere olan bu tip ocaklara gereken yatırımı yapmıyor. Daha fazla kar elde etmek için maliyeti minimumda tutmaya çalışıyor ve bu sebeple mevzuatın gereği olan tedbirlerin yarattığı masraftan kaçınıyor. Ben işte bu tür madenlerin kapatılması gerekir diyorum. Bunların kapatılması ve bunların yerine, daha büyük ve iş sağlığı güvenliği koşullarının sağlanabileceği madenlere ağırlık verilmesi gerekir. Söylediğim budur.

Bakan’dan acı itiraf

- Sayın Bakan, tüm bu anlattıklarınız, en yetkili ağızdan gelen bir ‘acı itiraf’ değil mi? İtiraf tabii ki. Bakın ben geçenlerde İstanbul’daki asansör olayında da söyledim bunu. Acı gerçekler var. İmar rantı yok mu bu memlekette? Ben bunları söyleyince bazıları tepki gösteriyor ama kimse kusura bakmasın. Sözlerim nereye gidiyorsa gitsin. Belediyeye ise belediyeye, bakanlığa ise bakanlığa, kendi bakanlığıma ise kendi bakanlığıma. Bu kadar da açık konuşuyorum. İnsanlar ölüyor, içimiz yanıyor. Bazı şeylerin açık açık konuşulması gerekmiyor mu?

IŞİD 250 kişiyi idam etti

IŞİD terör örgütüyle ilgili yine kan donduran bir iddia gündeme geldi. Örgüt bu kez 250 Sünni Iraklı'yı kaçırıp idam etti. Üstelik cesetlerin bir kısmını yolda halka "ibret" olsun diye sergilercesine bıraktı.

Enbar Operasyonlar Komutanı Korgeneral Raşid Felih, terör örgütü IŞİD'in, Irak'ın Enbar kentinde Sünni Bunmer aşireti mensubu 250 kişiyi kaçırdıktan sonra idam ettiğini öne sürdü.

Enbar vilayetinin Hit kasabasında yaşanan vahşette IŞİD kasabada yerel halka ibret olsun diye kendilerine karşı çıkan Sünnileri infaz ettikten sonra, cesetlerini yan yana dizip yolda bıraktı. Söz konusu infaza dair görüntüyü ise Associated Press haber ajansı paylaştı.  (Milliyet)

Yüreği kaldırmayan okumasın

İzmir’in Menemen İlçesi’nde, 4 yıl önce torunları 8 yaşındaki M.B.Ö.’ye kol ve cinsel organını çakmakla yakıp işkence yaptıkları iddiasıyla tutuksuz yargılanan dede, anneanne ve teyzeye 180-225 gün arası hapis cezası verildi

 İzmir'in Menemen İlçesi’nde 51 yaşındaki H.Ö., ikinci evliliğini yaptığı 4.5 yıllık eşi 24 yaşındaki F.A.’dan 2010 yılı mayıs ayında boşandı. Mahkeme, çocukları M.B.Ö.’nün velayetini babasına verdi. Ancak, boşanmalarından 1 hafta sonra M.B.Ö., annesinin özlemine dayanamadı. Baba, bunun üzerine velayeti kendisinde olmasına rağmen oğlunun babasının evine dönen annesi ile kalmasına izin verdi. Baba, oğlunu annesine yakın bir anaokuluna da yazdırdı.

BABA BOŞANDIĞI EŞİNİ ÖLDÜRDÜ 

12 Temmuz 2010’da bir ihtiyacı olup olmadığını öğrenmek için anokuluna uğradığında, oğlu M.B.Ö.’nün vücudunda dayak izleri gören baba Ö., işyerine götürdüğü oğlunun vücudundaki izleri sorduğunda, “Annem ve anneannem Tokat attı, dedem ısırdı, teyzem de kollarımı çakmakla yaktı.

‘Yeliz teyzem bana bıçak soktu ama ölmedim” dediğini anlattı. Bunun üzerine boşandığı eşi F.A. ve yakınlarından, olay tarihinde 4 yaşındaki oğlu M.B.Ö.’yü dövüp kötü muamelede bulundukları iddiasıyla şikâyetçi oldu. Polis tarafından devlet hastanesi’ne kaldırılan M.B.Ö.’nün muayenesinde kol, bacak ve belinde “dayak ve cebir izleri” olduğu belirtilen rapor verildi. Babanın şikâyeti üzerine polis, küçük M.B.Ö.’nün annesi F.A., dedesi F.A., anneannesi F.A., teyzesi Y.D. ile teyzesinin eşi Z.D.’nin ifadelerine başvurdu. Anne F.A. eşinin iddialarının asılsız olduğunu söyledi. Soruşturma devam ederken, 6 Ekim 2011’de anne F.A., çalıştığı işyerine gitmek üzere evden çıktığında, boşandığı H.Ö. tarafından kurşun yağmuruna tutularak öldürüldü. H.Ö.’ye toplam 27 yıl hapis cezası verildi.

AİLE BOYU CEZA PARAYA ÇEVRİLDİ 

Bu davanın bitmesinin ardından, H.Ö.’nün oğluna karşı yapılan işkence şikâyeti üzerine, olayı soruşturan cumhuriyet savcısı; dede F.A., anneanne F.A., teyze Y.D. ile onun eşi Z.D. hakkında “kasten yaralama” suçundan 2-5 yıl hapis cezası istemiyle dava açtı. Menemen 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın son duruşmasında, dede, anneanne ve teyzeye 180- 225 gün arasında değişen hapis cezası verilerek para cezasına çevrildi. M.B.Ö. ise halasının yanında kalıyor. DHA

Madenden yürek yakan detaylar!

Ermenek Güneyyurt'ta su dolan Has Şeker Madencilik'e ait ocakla ilgili tüyler ürperten itiraflar ortaya çıktı. Maden işçileri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'e artan maliyetler nedeniyle işverenin servisleri kaldırdığını ve yemek vermeyi kestiğini söylediler. Madencilerden korkunç bir de açıklama geldi: Maden ağaları tuvalet izni bile vermiyordu. Arkadaşlarımız pet şişelere ihtiyaçlarını gideriyordu. 

Öte yandan maden ocağının girişinde bekleyen aileler perişan... Ocakta mahsur kalan 18 işçiden biri olan İsmail Gürses'in 3 yaşındaki oğlu Mustafa, "Babam bana mama getirecek" diyerek ağlayanları susturuyor.

İşçiler, torba yasa sonrası korkunç gelişmeleri ve sorunları şöyle aktardılar:

 Herkes evinden zeytin, peynir, domates, soğan ve ekmek getiriyordu. İşveren yalnızca 15 dakika öğle arası veriyordu. Bu arada madenden geri çıkıp-inmek mümkün olabilir mi? Bu yüzden yerin yüzlerce metre altında yere sofra kurup getirdiklerimizi yiyoruz. Facia da böyle bir yemek sırasında oldu.

PET ŞİŞEYE İHTİYAÇ

Daha acısı maden ağaları tuvalet izni bile vermiyordu. Arkadaşlarımız pet şişelere ihtiyaçlarını gideriyor, vardiya bitiminde dışarı çıkarıyordu.

Ermenek'te hiç bir madende sendika yok, işverenin insafına kalıyoruz. Buradan çıkıp başka bir madene gitsek, bizden önce adımız gidiyor. İşverenler söz birliği yapıyor, bu şartlarla çalışmaya zorluyor.

'BABAM MAMA GETİRECEK'

Ermenek ilçesindeki maden ocağında mahsur kalan işçilerden İsmail Gürses'in evinde hüzün ve gözyaşı hakim. Gürses'in eşi Fatma ve yakınları sinir krizleri geçiriyor.

İki çocuğu olan Gürses'ten gelecek iyi bir haber umutla bekleniyor.

Ailenin 3 yaşındaki oğlu Mustafa ise "babam bana mama getirecek" diyerek ağlayanları susturmaya çalışıyor.

Gürses'in annesi 48 yaşındaki Ayşe Gürses, acılarının çok büyük olduğunu ancak hala ümitlerini yitirmediklerini söyledi.

Daha önce Soma'daki yaşananları da gözyaşları içinde izlediğini ifade eden Gürses, o olayın ardından sürekli oğlunu dikkatli olması konusunda uyardığını kaydetti.

SOĞUKTA BEKLEDİLER

İsmail'in mahsur kaldığı haberinin ardından hemen maden ocağına gittiklerini, akşam olunca da evlerine dönmek zorunda kaldıklarını dile getiren anne Gürses, "Akşam soba yakamadım. İsmailim sular içindeyken evde soba yakıp ısınmaya yüreğim elvermedi. Evde televizyondan gelişmeleri takip ettim" diye konuştu.

O MADENDEN AYRILACAKTI

Kendisi de maden işçiliğinden emekli olan baba Mustafa Gürses ise oğluyla en son görüştüğünde kendisine başka bir madende çalışmayı düşündüğünü söylediğini kaydetti.

CUMHURİYET

Annesi ve kardeşlerine o bakıyor

Adana’da Cumhuriyet Bayramı dönüşünde kaldırımda ders çalışan çocuğun, babası cezaevinde olduğu için annesi ve 3 kardeşine okuldan arta kalan dönemlerde tartıcılık yaparak baktığı ortaya çıktı. 

Tüm Türkiye’de dün Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümü nedeniyle coşkulu kutlamalar oldu. Adana’da da Uğur Mumcu Meydanı’nda yapılan kutlamaya katılan 11 yaşındaki Bilal Özel bayram bittikten sonra elindeki Türk bayraklarıyla birlikte kaldırımda ders çalışırken görülmüştü. Bilal’in her gün aynı yere gelerek burada tartıcılık yaparak ailesini geçindirdiği ortaya çıktı.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan göç eden ailelerin yoğunlukta olduğu Gülbahçesi Mahallesi’nde oturan ve 3 kardeşi daha olan Bilal’in babası bir süre önce cezaevine girdi. Bunun üzerine evin en büyük çocuğu olan ve çalışmak zorunda kalan Bilal, her gün tartıcılık yaptığı yere kitaplarını da getirerek burada ders çalışmaya başladı. Bilal öğleden sonra okula gittiği için sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yürüyerek Ziyapaşa Bulvarı’na gelip kaldırıma tartısını koyarak işe başlıyor. Günlük 15-20 lira kazanan Bilal bunu götürüp annesine vererek evin geçimini sağlıyor.

"OKUYUP HAKİM OLACAĞIM"
Bilal, okumayı çok istediğini ancak babası cezaevine girdiği için aynı zamanda da çalışmak zorunda kaldığını belirterek, "Diğer kardeşlerim benden küçük. Evin en büyüğü ben olduğum için ben çalışıyorum. 2 kardeşim zaten kız onlar çalışamaz. Ben buraya her sabah gelerek tartıcılık yapıyorum. Günde 15-20 lira para kazanıyorum onu da anneme veriyorum. Okumayı çok istiyorum bu nedenle tartıcılık yaparken de ders çalışıp ödevlerimi yapıyorum. Okuyup hakim olmak istiyorum" dedi.
Dün de burada hem bayrama katıldığını hem de işini yaptığını anlatan Bilal, arkadaşları gibi oyun oynamak istediğini ancak hayat şartlarının buna el vermediğini, futbol oynamayı çok özlediğini, hiç sinemaya, tiyatroya gitmediğini bu ortamları çok merak ettiğini söyledi.

Yaralı Astsubay şehit oldu

Diyarbakır’da eşi ile birlikte semt pazarında alışveriş yapan Hv. Astsb. Üçvş. Nejdet Aydoğdu (25), maskeli 2 kişinin silahlı saldırısına uğradı. Ağır yaralanan Astsubay Aydoğdu, kaldırıldığı Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.

Merkez Bağlar ilçesi Körhat 70. Sokaktaki semt pazarında eşi ile pazar alışverişi yaparken yüzü maskeli 2 kişinin silahlı saldırısı sonucu ağır yaralanan Muharip Hava Kuvveti ve Hava Füze Savunma Komutanlığı'nda görevli Astsubay Üstçavuş Nejdet Aydoğdu, kaldırıldığı Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. (Medyafaresi)

29 Ekim 2014 Çarşamba

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan maden açıklaması

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karaman'ın Ermenek ilçesinde su baskını nedeniyle 18 işçinin mahsur kaldığı maden ocağında incelemelerde bulundu. 

Cumhurbaşkanı, "Soma olayından sonra çok daha farklı şekilde ele alınmasına yönelik bir dizi yasal düzenleme yaptık. Bu yasal düzenlemeyle birlikte buralarda çalışan işçilerimize çok daha farklı imkanlar getirdik. Bunu hazmeden veya hazmedemeyen işverenler var. İşverenlerin bunları hazmedemeyişi ne yazık ki bazı sıkıntıları doğuracağı belliydi" dedi.

Erdoğan, ocaktaki 'yemek' uygulamasına da tepki gösterdi.


Helikopterle, eşi Emine Erdoğan ile Ermenek'e gelen Cumhurbaşkanı  Erdoğan'ı, maden ocağında, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar  Bakanı Taner Yıldız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Ulaştırma,  Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı  Ayşenur İslam ile diğer yetkililer karşıladı. Maden ocağı önüne kurulan Türk Kızılayı çadırına giden Erdoğan, kömür  ocağında mahsur kalan işçilerin yakınlarını dinledi. Erdoğan, ardından Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) Mobil  Koordinasyon Merkezi'ne geçti. Burada, yürütülen çalışmalarla ilgili bilgi alan  Erdoğan, daha sonra maden ocağındaki çalışmaları yerinde inceledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mesajları şöyle:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, su basması sonucu linyit kömür ocağında mahsur kalan 18 işçinin kurtarılma çalışmalarının devam ettiği karaman'ın Ermenek İlçesi'ne geldi. Erdoğan, olayın meydana geldiği maden ocağında incelemelerde bulunduktan sonra basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Mesai saatini 8 saatten 6 saate indiren yasayı bazı işverenlerin hazmedemediğini vurgulayan Erdoğan; "Ülkemizde madencilik ile ilgili yapılan çalışmaların Soma olayından sonra çok daha farklı bir şekilde ele alınmasına yönelik bir dizi yasal düzenleme yaptık. Bu yasal düzenleme ile birlikte buralarda çalışan işçilerimize çok daha farklı imkanlar getirdik. Fakat bunu hazmeden veya hazmedemeyen işverenler var. İşverenlerin bunu hazmedemeyişi ne yazık ki bazı sıkıntıları doğuracağı belliydi. Bütün bunlara karşı her olay sorumluluğumuzu devlet olarak daha da arttırıyor. Burada da şu andaki mevcut gelişmeler ve çalışan ki 180 burada çalışan sigortalı işçi söz konusu, 180 çalışan işçi acaba bu ocaklarda her türlü hakkını tam manası ile alabiliyor mu? Sosyal haklarını alabiliyor mu? Ücretlerdeki durumları ne merkezde? Mesai saatini 8 saatten 6 saate indirirken burada bir ağır iş yükü olması hasebi ile bunu düşünerek böyle bir adımı attık. Ama gel gör ki yine burada edindiğimiz bazı bilgiler bizleri ciddi manada bu işin üzerine daha da farklı gidilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bu olayın olduğu anda özellikle yemeğin aşağıda yenmesine yönelik baskılar böyle bir sıkıntıyı doğurmuştur. Bu 8 saatten 6 saate inmesi, bu tür işveren anlayışını bir defa farklı ele almamız gerektiğini ortaya koyuyor" diye konuştu.

"YOĞUN BİR EKİP ÇALIŞMA HALİNDE"
Madende meydana gelen su basması olayının ardından yapılan çalışmaları aktaran Erdoğan, "Madene su dolması sebebi ile malum 34 işçimiz mahsur kalmış, bu işçilerimizin biri yaralı olmak üzere 16'sı madenden çıkmayı başarmışlardır. 18 işçimiz ise halen madende mahsur durumda. Bu işçilerimizin çıkarılması için devletimizin tüm imkanları seferber edilmiş durumdadır. Olay Ankara'ya geldiği andan itibaren gerek Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız gerek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız gerekse Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız hemen olay yerine intikal ettiler. Yine bugün gerek Başbakanımız gerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız da Ankara'daki törenlerden sonra olay yerine intikal etmiş durumdalar. Milletvekili arkadaşlarımızla birlikte şu anda olay yerinde bütün ailelerle belde sakinleriyle iç içe şu anda süreci takip ediyorlar. Süreç ile ilgili olarak başta AFAD merkezden ve çevre illerden gelen uzman personeli ve çok sayıda aracı ile burada görev yapıyor. Genelkurmay Başkanlığımız 2 uçak ve 2 helikopter ile burada teyakkuzda bulunuyor. Kızılay'ımız aynı şekilde devrede. Sağlık Bakanlığımızın burada hazır olduğunu görüyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyemizin aynı şekilde Ankara Büyükşehir Belediyemizin yine çevreden Konya Büyükşehir Belediyemiz personelleri ve araçları ile burada. İzmir Büyükşehir Belediyemiz aynı şekilde çalışmalara iştirak ediyor. Toplamda yoğun bir ekip burada çalışma halinde" diye konuştu.

"İŞVERENLERİN HAZMEDEMEYİŞİ BAZI SIKINTILARI DOĞURACAĞI BELLİYDİ"
Mesai saatini 8 saatten 6 saate indiren yasayı bazı işverenlerin hazmedemediğini belirten Erdoğan, "Mahsur kalan 18 işçimizin oradan çıkarılmaları için son derece dikkatli sabırlı kararlı bir çalışma yürütülüyor. Özellikle ülkemizde madencilik ile ilgili yapılan çalışmaların Soma olayından sonra çok daha farklı bir şekilde ele alınmasına yönelik bir dizi yasal düzenleme yaptık. Bu yasal düzenleme ile birlikte buralarda çalışan işçilerimize çok daha farklı imkanlar getirdik. Fakat bunu hazmeden veya hazmedemeyen işverenler var. İşverenlerin bunu hazmedemeyişi ne yazık ki bazı sıkıntıları doğuracağı belliydi. Bütün bunlara karşı her olay sorumluluğumuzu devlet olarak daha da arttırıyor. Burada da şu andaki mevcut gelişmeler ve çalışan ki 180 burada çalışan sigortalı işçi söz konusu, 180 çalışan işçi acaba bu ocaklarda her türlü hakkını tam manası ile alabiliyor mu? Sosyal haklarını alabiliyor mu? Ücretlerdeki durumları ne merkezde? Mesai saatini 8 saatten 6 saate indirirken burada bir ağır iş yükü olması hasebi ile bunu düşünerek böyle bir adımı attık. Ama gel gör ki yine burada edindiğimiz bazı bilgiler bizleri ciddi manada bu işin üzerine daha da farklı gidilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bu olayın olduğu anda özellikle yemeğin aşağıda yenmesine yönelik baskılar böyle bir sıkıntıyı doğurmuştur. Bu 8 saatten 6 saate inmesi, bu tür işveren anlayışını bir defa farklı ele almamız gerektiğini ortaya koyuyor. Bu 6 saat kendisinin orada çalışma olayıdır. Siz kalkıp buradaki yemek ile ilgili olayını bu 6 saate yedirmeye kalkarsanız bunun hesabını devletin sorması gerekir. Siz bu hakkı ondan alamazsınız. Aynı şekilde servise yönelik şikayetler var. Bunlar ile ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız gerektiği tetkikleri yapıyor. Burada şimdi adli ve idari soruşturma başlamış durumda. Adli ve idari soruşturmalarda ne çıkacak, bunu göreceğiz. Hemen sürat ile bunu takibi ve bunun neticesini de tabi almamız gerekiyor. Bu neticeyi alacağız. Çünkü iş sağlığı ve güvenliği noktasında yapılan düzenlemelerin harfiyen uygulamaya girmiş olması ve bu noktada da özellikle bakanlığımızın bunu takip ettiğini bilmenizi isterim" ifadelerini kullandı.

"İMKANLARI BÖYLE BİR BELDEDE NASIL SÖMÜRÜRÜZ, ANLAYIŞI İLE HAREKET ETMEYİ DOĞRU BULMAYIZ"
İşçi ve işveren arasındaki ilişkinin sağlıklı yürütülebilmesi için imkanların sömürülmemesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, yasa ile işçi ve işveren arasındaki uyumun gerçekleşeceğini kaydetti. Erdoğan şöyle devam etti; "Burada vatandaşlarımızı dezenformasyon yolu ile yanlış bilgilendirenler de ne yazık ki oluyor. Bu noktada yine tüm çalışanlara ve işverenlere eğer işçi-işveren münasebetlerinin sağlıklı yürümesini istiyorsak burada farklı imkanları veya böyle bir beldede bunu nasıl sömürürüz, anlayışı ile hareket etmeyi doğru bulmayız. Eğer buradaki oluşan yasa ile bu uyumu bu iş bölümünü tam manası ile gerçekleştirebilirsek bu türden acı hadiseleri asgariye düşürmüş oluruz. İşverenlerimizden ve işveren örgütlerimizden bu acı olayların önüne geçecek daha sıkı tedbirler almalarını uygulamalarını bekliyoruz. Burada biz de üzerimize düşen görevleri çok daha hassas bir şekilde özellikle hükümetimizin takip edeceğine olan inancım tamdır. Tüm işçi kardeşlerimden aileleri, çocukları adına güvenlik tedbirlerine dikkat etmelerini eksiklere de mutlaka dikkat çekmelerini burada hatırlatmak istiyorum. Mahsur kardeşlerimiz konusunda umutlarımızı elbette muhafaza etmek istiyoruz. Bu hususta bizler şu anda elimizden gelen son gayreti vermek sureti ile devam ediyoruz. Bakan arkadaşlarım bu işi sonuna kadar burada takip edecekler. İşçi kardeşlerimizi kurtarmak için fedakarca çalışan tüm arkadaşlara başarılar diliyorum. Kazadan kurtulan işçi kardeşlerimize madende çalışan tüm işçilerimize geçmiş olsun dileklerimi ifade etmek istiyorum. Yakınları aşağıda olan ailelere sabırlar diliyorum. Şu anda içinde bulundukları halet-i ruhiyeyi anlamamak mümkün değil. Çalışmaları yakından takip edeceğim" şeklinde konuştu.

MADEN OCAĞINDA İNCELEMELERDE BULUNDU
Eşi Emine Erdoğan ile birlikte karayoluyla maden ocağına gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam karşıladı. Maden ocağı yakınındaki Kızılay çadırına giren Cumhurbaşkanı Erdoğan, kömür ocağında mahsur kalan maden işçilerinin yakınlarını dinledi. Ardından Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) Mobil Koordinasyon Merkezi'ne geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız tarafından yürütülen çalışmalarla ilgili bilgi verildi. 35 dakika süren brifingin ardından maden ocağının girişine gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, AFAD yetkililerinden çalışmaları hakkında yerinde bilgi aldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, daha sonra açıklamalarda bulundu. (Milliyet)

Cumhuriyet 91 yaşında

Türkiye Cumhuriyeti'nin 91. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla yurtta, KKTC'de ve yurt dışındaki temsilciliklerde törenler düzenleniyor.

Türkiye Cumhuriyeti'nin 91. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla yurtta, KKTC'de ve yurt dışındaki temsilciliklerde törenler düzenleniyor.

Türkiye Cumhuriyeti'nin 91. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Ankara'da ilk tören Anıtkabir'de düzenlendi.

Tören saat 8.45'de devlet erkanının Aslanlı Yol'un başında yer almasıyla başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki devlet erkanı, Aslanlı Yol'dan yürüyerek Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün mozolesinin bulunduğu bölüme geçti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Atatürk'ün mozolesine üzerinde ay ve yıldız bulunan kırmızı-beyaz karanfillerden oluşan çelenk koymasının ardından saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu.

Erdoğan ve beraberindekiler, daha sonra Misak-ı Milli Kulesi'ne geçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anıtkabir Özel Defteri'ne şunları yazdı:

"Başkanlığınızdaki Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ilan ettiği, milletimizin en büyük eseri, aynı zamanda gurur ve iftihar kaynağımız olan cumhuriyetimiz bugün 91. yılına ulaştı.

91 yıllık azimli ve kararlı mücadelenin neticesinde bugün Türkiye Cumhuriyeti ekonomisiyle, demokratik standartlarıyla barışa, insan hak ve özgürlüklerine atfettiği değerlerle bölgesinin ve dünyanın saygın bir devleti konumuna yükselmiş, dünyada örnek alınan ve takdirle izlenen ülkeler arasında yerini almıştır.

Cumhuriyetimizin ilk Cumhurbaşkanlığı vazifesini ifa ederken milli iradenin tam anlamıyla tecellisi yönünde hassasiyetinizi her fırsatta ifade etmiş, demokrasiye geçiş yönünde girişimlerde bulunmuştunuz.

Büyük bir iftiharla belirtmeliyim ki 91. yılında Türkiye Cumhuriyeti çok partili hayatı içselleştirmiş, milli iradeyi yüceltmiş, demokrasinin standartlarını ileri seviyelere taşımış, istisnasız herkesin cumhuriyeti olma yolunda tarihi adımlar atmıştır. Cumhurbaşkanının halkın doğrudan oylarıyla seçilmesi de bu sürecin tamamlayıcı adımlarından biri olmuştur.

91. kuruluş yıl dönümünde halkın doğrudan oylarıyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak aziz hatıranızı yad ediyor, tüm şehit ve gazilerimizi rahmetle anıyor, milletimizin Cumhuriyet Bayramı hayırlı olsun diyorum. Ruhunuz şad olsun."

Törene, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanı sıra TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Bakanlar Kurulu üyeleri, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kuvvet Komutanları, Yüksek Yargı mensupları, milletvekilleri, bazı siyasi parti temsilcileriyle diğer askeri ve mülki erkan katıldı.

Erdoğan'ın, Anıtkabir Özel Defteri'ni imzalamasının ardından tören alanındaki Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ve öğrenciler, Atatürk'ün mozolesinin önünden saygı geçişi yaptı.

Putin ölüyor!

Amerikan medyasından şok iddia: 3 yılı kaldı

Amerikan New York Post Gazetesi’nin haberine göre, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin kansere yakalandı. Yazın konulan teşhise göre Putin pankreas ya da omurilik kanseri. Üstelik kanser türü oldukça agresif. Doktorlara göre, bu tür kansere yakalanan hastaların yaşama şansları sadece yüzde 8.

Amerikan gazetesi, Putin’in Almanya’nın Dresdner kentindeki bir doktora başvurduğunu yazdı. Rusya’nın güçlü lideri Putin’in, 84 yaşındaki kanser uzmanı doktoru ile KGB’de görevliyken, Doğu Almanya’da tanıştığı söyleniyor. Doktorun Putin’e kasları güçlendiren steroid iğnesi enjekte ettiği belirtildi.

SPORTMEN LİDER
Zaman zaman yüzerken, balık avlarken kaslı üstsüz fotoğrafları yayımlanan ve sportmen yanını sergilemeye özen gösteren Rus liderin, 7 Ekim’deki 62. yaş gününü 15 yıl sonra ilk kez kutlaması ilginç karşılanmıştı. Siyasete hiç ara vermeyip tatil yapmayan Putin, doğum gününü yerleşim merkezlerinden yüzlerce kilometre uzaklıktaki Sibirya’da bulunan Tayga Ormanları’nda geçirmişti.

ABD’li yazar Richard Johnson da Putin’le ilgili biyografisinde, “Putin’in 3 yıl ömrü kaldı. O ülkesinin sınırlarını genişleterek, öldüğünde bir kahraman olarak anılmak istiyor” dedi. Polonya’daki Fakt Gazetesi ise daha da ileriye giderek, “Kremlin şefinin agresif dış politikaları hastalığından kaynaklanıyor. Aldığı ağır ilaçlar buna bir etken” ifadesine yer verdi. Milliyet

Ömür boyu ehliyet bitiyor

MİLLİ Eğitim Bakanlığı (MEB), sürücü kurslarını ehliyet sınıfı sayısında yapılacak değişiklikle ilgili uyardı.

Bakanlık, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin henüz yayımlanmadığı belirtilerek, “Kullanılan 9 çeşit sürücü belgesi 17’ye çıkarılacak. Bu sürücü belgeleri için kullanılacak araç sayısında da çeşitlilik olacaktır” dedi.

EHLİYETLER 5-10 YIL GEÇERLİ OLACAK

Yazıda işaret edilen Karayolları Trafik Yönetmeliği taslağına göre A1, A2, F, H, B, G, C, D ve E sınıfı sürücü belgeleri rafa kalkacak. Türk sürücülerin AB ülkelerinde sıkıntı yaşamasına neden olan 9 ayrı ehliyet sınıfı 17 ayrı sınıfa çıkarılacak.

Yeni sürücü belgeleri; A1, A2, A, B1, B, BE, C1, C1E, C, CE, D1, D1E, DE, M, F, G ve K sınıfından oluşacak. Ehliyetler ömür boyu geçerli olmayacak. A1, A2, A, B1, B, BE, F ve G sınıfı sürücü belgeleri 10 yıl, C1, C1E, C, CE, D1, D1E, D ve DE sınıfı ehliyetler 5 yıl geçerli olacak.

Sadece otomatik vites araç kullanan sürücülere B1, aday sürücülere K sınıfı ehliyet verilecek. (Habertürk)

Karaman'daki maden ocağında son durum

Karaman’ın Ermenek İlçesi'nde Has Şekerler Madencilik şirketine ait kömür ocağında dün bir dehşet yaşandı. Saat 12.15 sularında galeriye bir anda su dolmaya başladı. 350 metrelik galeride, yaklaşık 68 metrelik alan sular altında kaldı. 16 işçi nefesliği kullanarak dışarı çıkıp kurtuldu. Yeraltında kalan 18 işçiye ulaşma çalışmaları sürüyor.

Bakan Taner Yıldız, yaptığı son açıklamada maden ocağına dolan suyun miktarının yaklaşık 10, 11 bin ton olduğunu söyledi. 

Suyun tahliye çalışmaları gece boyu sürdü. Sabah saatlerinde madendeki su seviyesi düşmeye başladı. Saatte 35 santim su tahliye ediliyor.

Ocakta mahsur kalan işçilerin isimleri de belli oldu.

İŞÇİLERE ULAŞILAMADI

Sebebini net olarak ortaya koyamadıkları, gerekçelerini daha sonra araştıracakları bir suyun maden ocağına dolduğunu belirten Bakan Taner Yıldız, maden ocağına dolan suyun miktarının yaklaşık 10 bin metreküp olduğunu söyledi. Bakan Yıldız, şöyle konuştu: "Takribi 10 bin, 11 bin ton ton civarında ve su bir yandan besleniyor. Şu anda kurulan pompalarla da öncelikle amacımız suyun deşarj edilmesini sağlamak, mutlaka dışarıya çıkarılmasını sağlamak. Şu an elimizdeki kotlar maden ocağında suyun belli bir seviyeye kadar geldiğini gösteriyor. Şu anda hiçbir işçi kardeşimize ulaşabilmiş değiliz.

SU SEVİYESİNDEKİ YÜKSELME DURDURULDU

Bakan Yıldız, saat 01.00’de yaptığı açıklamada ise zamanla değişkenlik gösterse de su seviyesindeki yükselmenin durduğunu açıkladı. Bu sırada madenci yakınlarını teselli etmek için yanlarına giden bakanlar Yıldız, Çelik ve Elvan, tepkiyle karşılandı.i.

Yıldız, saat 03.00 sıralarında su düzeyindeki  yükselmenin durdurulduğunu, su tahliye işlemine başlanıldığını açıkladı. Bakan Yıldız, "Bir artı gelişme özellikle dalgıç pompaları ve yeni kurduğumuz pompadan da şu anda verim aldık. Su seviyesi düşmeye başladı. İstediğimiz seviyede olmasa da düşmeye başlamış olması suyun yükselme eğiliminden düşme eğilimine dönmüş olması sevindirici bir haber" dedi.

Yeni jeneratörlerle bölgenin 250 kilovatlık mevcut kurulu gücünün 6 katıyla çalışmalarını yürüttüklerini ifade eden Yıldız, çok daha seri şekilde su seviyesini düşürmeye gayret edeceklerini vurguladı.

Ocaktaki suyu bir an önce tahliye etmek için zamanla yarışılırken, aralıksız çalıştırılan motopomlarda arıza meydana geldi. Ocakta 12 bin ton olduğu tahmin edilen suyu üç noktadan tahliyede kullanılan motopomlardan bazıları aşırı çalışma nedeniyle devre dışı kaldı.

SAATTE 35 SANTİM SU TAHLİYE EDİLİYOR

Kazanın meydana geldiği linyit kömürü ocağında çalışmalar gece boyunca aralıksız devam etti. Eneri ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, kriz merkezinden birer saat arayla maden ocağının girişine gelerek çalışmaları denetledi, madenci yakınları ile görüştü.

Maden ocağından çapları 10 santimi bulan 4 ayrı boru ve motopomplarla suyun tahliye edilmesi sürerken, 5’inci motopompun devreye de alınacağını açıklandı. Yetkililer 8 metrelik genişlikteki galeriye 400 metrelik boru çekildiğini ve saatte 35 santim su seviyesinin çekildiğini söyledi.

MÜHENDİS: DAHA ÖNCE BÖYLESİNİ GÖRMEDİM

Facianın meydana geldiği maden ocağının yanındaki TURAB Maden Ocağı’nda görev yapan maden mühendisi Emel Tunçdemir de kaza sonrası maden ocağına koşan ekiplerin arasındaydı.

Yaşlı gözlerle çalışmalara katılan Emel Tunçdemir, maden ocağında su tahliyesin hızla devam ettiğini, belirli bir düzeye kadar yardım ekiplerinin ocağa girebildiğini söyledi. Tunçdemir, "Aşağıya inemedim, zaten belirli bir seviyeye kadar inebiliyoruz ondan sonrasına inmek mümkün değil. Takan Deresi yatağında olan galeride suyun patladığını tahmin ediyoruz. Ben daha önce böyle bir kaza duymadım" dedi.

"YANDAKİ OCAKTAN SU PATLAMASI OLABİLİR"

Kazanın, işçilerin bulunduğu ocağın yanındaki daha önce kullanılıp terk edilen ocakta biriken suyun patlamasıyla meydana gelmiş olabileceğini belirten maden mühendisi Emel Tunçdemir, yeraltı suyu patlamalarının dünyada da görüldüğünü söyledi. Tunçdemir, "Ermenek bölgesinde metandan dolayı 10 kişi ölmüştü. Böyle bir kaza ilk defa oluyor. Bu kaza bizi çok derinden etkiledi. Acımız büyük. İçeride benimle çalışan arkadaşlarım da vardı, hepsi efendi insanlardı. Allahtan ümit kesilmez" diye konuştu.

Suyun tahliye edilmesi için TIR’larla dev borular bölgeye taşınırken, kurtarma ekipleri yeraltından güçlü su tahliyesi yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait ’Ahtapot’ olarak nitelendirilen aracın bölgeye gelmesini bekliyor.

İŞTE MAHSUR KALAN İŞÇİLERİN İSİMLERİ

Ermenek'te maden ocağını su basması sonucu mahsur kalan işçilerin isimleri belli oldu. Madende mahsur kalan 18 işçinin isimleri şöyle:
"Osman Çoksöyler, Hüsnü Çolak, Ali Haznedar, Kerim Haznedar, Mehmet Tokat, Hüseyin Çolak, İsa Gözbaşı, Bahri Üzer, Kamil Yaman, Tezcan Gökçe, Uğur İlhan, Hüseyin Gültekin, İsmail Gürses, Mehmet Baha, Mehmet Özcan, Hasan Tuncer, Recep Çiloğlu , Ömer Cansu"

(milliyet.com.tr)






Sucuk sakata geldi

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı birçok gıda ürününde tağşiş (madde karıştırma) tespit etti. Afyon’un İkbal sucuğunda sakatat, Beşler markasında kanatlı eti yakalandı. Bakan Mehdi Eker “Artık zehirli ürünler değil, kâr hırsının öne çıktığı olaylar görüyoruz” dedi

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, aralarında ünlü markaların da bulunduğu 59 parti üründe taklit ve tağşiş yapıldığını, 11 parti ürüne ise ilaç etken maddesi eklendiğini tespit etti.

Dana köftede tavuk
Taklit ve tağşiş (içine başka madde karıştırma) yaptığı belirlenen işletmeler ve ürünlerinin parti numaraları, bakanlığın www.tarim.gov.tr internet sitesinde açıklandı.
Yapılan incelemeler sonucu bazı firmaların dana köftesinde tavuk eti, kıyma ve sucuğunda sakatat, peynirinde bitkisel yağ bulundu.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Milliyet’e yaptığı değerlendirmede, “Artık zararlı, zehirli ve insan sağlığını tehdit eden ürünler değil, ticari kaygının öne çıktığı, kâr hırsının öne çıktığı olaylar görüyoruz” dedi.
Bakanlık, Afyonkarahisarlı İkbal Gıda’nın İkbal Geleneksel marka sucuğunda sakatat buldu. Karizma Beşler Et’in Beşler Gold marka sucuğunda ise kanatlı eti tespit edildi.

Piyasadan toplatılıyor
Taklit veya tağşiş yapıldığı kesinleşen 59 parti ürün için (et ürünü, süt ürünü, bal, fıstık ezmesi, bulgur, baharat, zeytinyağı) ilgili firmalara 13 bin 304 lira idari para cezası uygulanmasına ve ürünlerin toplanmasına karar verildi. Sağlığı tehlikeye düşürecek şekilde bozulmuş, değiştirilmiş ürünlerle ilgili laboratuvar analizleri neticesinde ilaç etken maddesi içerdiği tespit edilen 11 parti ürün için ise (takviye edici gıda, kahve ve enerji içeceği) masrafları sorumlusuna ait olmak üzere piyasadan toplatılmasına karar verildi. Söz konusu ürünleri üreten ve piyasaya arz edenler hakkında Cumhuriyet  savcılığına suç duyurusunda bulunuldu.

 ‘Uçan Ayı’ yakalandı
Kahramanmaraş ve Antep’te 2 gıda işletmesinin antepfıstığı ezmesinde yapay gıda boyası bulundu. 20 gıda işletmesinin yoğurt, peynir, köy peyniri, kaymak gibi ürünlerinde bitkisel yağ, jelatin, nişasta gibi katkılar tespit edildi. Uçan Ayı 7/24 marka enerji içeceğinde ilaç etkin maddesi / Sildenafil çıktı. Mersin’deki Sadıkoğlu firmasının esmer pilavlık bulgurunda ise yapay gıda boyası bulundu. Takviye edici gıdalarda yakalanan ilaç etkin maddeleri de dikkat çekti.

 İtiraz var...
İkbal Gıda AŞ Fabrika Müdürü Sebahattin Doğantaş, Milliyet’e yaptığı açıklamada, şirketleri hakkındaki teşhirin haksız olduğunu, sucuk ürünlerine sakatat katmadıklarını söyledi. Doğantaş, teşhir edilmeleriyle ilgili bakanlığa itiraz edeceklerini söyledi.
Bakanlığın sucuğunda kanatlı eti bulduğunu açıkladığı Beşler ise listeye daha önce de girmişti. Daha önce sosise iç organ kattığı belirtilen Beşler, bakanlığa tepki göstermişti.

Az ilaçlı kahve!
Antepli Burçak marka kırmızı pul biberde yapay gıda boyası, İntima Gıda’nın Sesso marka kahve karışımında ilaç etkin maddesi çıktı. (milliyet.com.tr)

İnsanlık dışı iddia!

Karaman’ın Ermenek ilçesindeki maden ocağında yerin altında kalan 18 işçinin kurtarılması çalışmaları, teknik ekipmanların ocağın bulunduğu yere vaktinde getirilememesi nedeniyle aksadı.
Facianın yaşandığı madende 2 ay önce üretim durduruldu. Ancak şirket 'yemek yok' şartıyla 15 gün önce üretime başladığı iddia edildi.
Facianın yaşandığı maden ocağıyla ilgili olarak tüyler ürperten iddialar ortaya atıldı. 
Torba Yasa ile yürürlüğe giren düzenlemenin ardından Has Şekerler Madencilik Ltd. Şti.'nin de aralarında bulunduğu Karaman'daki 9 madende 2 ay önce üretimin durdurulduğu belirlendi. 
Ancak madenciler ile işletmeciler arasındaki görüşmeler sonucunda "yemek vermemek" şartıyla tarafların anlaştığı ve madenin 15 gün önce yeniden üretime geçtiği belirtildi. Yine iddiaya göre, işçiler yemeklerini evden getiriyordu.

Kazanın meydana geldiği öğlen saatlerinde ocağa oksijen verilirken diğer yandan ocağın içini kaplayan suyun tahliyesine ve ocakta kalanlara ulaşılmaya çalışıldı. Ancak, suyu tahliye etmekte kullanılan su pompası ve hortumların oldukça yetersiz kaldığı görüldü. Öğlen saatlerinde ocak içine sarkıtılan su hortumu patlak verince, su tahliyesi işleri de yarıda kaldı. Bu arada, ocağın çevresinde toplanan madencilerin arkadaşları da ocağın içinin 120 metre civarında suyla dolu olduğunu söyledi.

İmece usulü

Ocakta, mahsur kalan işçilerin arkadaşları 8-10 saat hiçbir faaliyetin yapılmamasına tepki gösterdi. Bu arada ocakta mahsur kalanların yakınları da ocak çevresinde ağıtlar yakarak, yakınlarına bir an önce kavuşmayı bekledi.
Enerji, Ulaştırma ve Çalışma bakanlarının akşam saatlerinde ocakta yaptıkları denetimler sürerken, kamyonlar eşliğinde hem aydınlatmada kullanılmak hem de bir türlü tahliye edilemeyen suyu çıkarmak için büyük jeneratörler ocak yakınına getirildi.
AFAD ekipleri, çevre madenlerde çalışan işçiler de ocağın girişinden yerin altına doğru, plastik boruları imece usulü indirdiler. Ocağı dolduran suyun tahliye işlemleri ancak gece yarısından sonra başlayabildi.

Ocakta mahsur kalan 18 madenci arasında gece vardiyasında çalışıp, maden mühendisinin “Bugün de kalın” demesi üzerine öğle vardiyasına kalan madencilerin de olduğu anlaşıldı. Maden ocağı çevresinde konuştuğumuz madenciler, facianın 20 yıl önce kapanmış olan bir ocağa dolan suyun kömürün çıkarılması sırasında meydana gelen ve madencilik tabirinde “yel vurdu” denilen su basması nedeniyle meydana geldiğini söyledi. 13 Mayıs’ta meydana gelen Soma’daki maden faciasının ardından Ermenek’teki kazada yaşanan arama kurtarma faaliyetlerindeki aksaklık, ocakta yakınları bulunanları isyan ettirdi.

Yemekler ocakta!
Bu arada maden ocağının hemen girişinde 18 ambulans hazır bekletildi. Bu arada ocağın girişinde jandarma ekipleri ve polis tarafından kontrol altına alındı. Madencilerin yemek yemek için yukarı çıkmadıkları da yemeklerini ocağın içinde yedikleri de anlaşıldı. Konuştuğumuz madenciler ocak yetkililerinin, işçilere TBMM’de kabul edilen torba kanunun ardından maden sektöründe günlük çalışma saatinin 6’yı geçemeyeceğine yönelik düzenleme nedeniyle “Çıkmayın, çıkarsanız yevmiyenizden olursunuz“ telkininde bulunduklarını anlattı. Gece yarısından sonra madende kalan işçileri kurtarabilmek amacıyla Mersin’den aralarında dalgıçlarında bulunduğu bir su altı ekibi de maden ocağına geldi. (Milliyet)

28 Ekim 2014 Salı

Validebağ'da polis ile vatandaşlar arasında arbede

Validebağ Korusu'nun yanında yapılması planlanan caminin şantiyesi önünde eylemcilere polis müdahale etti.

Jeneratör taşıyan bir kamyonun geçişine izin vermeyen eylemcilerle polis arasında arbede çıktı.      

Validebağ Korusu'nun yanındaki alana yapılmak istenen inşaata karşı eylem yapanlara polis gaz ile müdahale etti. Müdahale sırasında çevik kuvvet polisleri paintball ile içi biber gazı dolu mermi de attı. Sabah saatlerinden bu yana sakin olan ortam jeneratör taşıyan kamyonun alana girmek istemesiyle son buldu. Kamyonu engellemek isteyen eylemcileri polis önce kalkanlarıyla ittirdi. Ardından gaz ve gaz dolu mermi kullandı. Çok sayıda vatandaşın etkilendiği olaylar devam ediyor.  

Polis eylemcileri gaz kullanarak uzaklaştırdı.

Müdahalenin ardından gruptakiler alandan uzaklaşırken, polis ekiplerinin barikatlarla oluşturduğu güvenlik kordonu genişletildi. Jeneratör taşıyan kamyon, müdahalenin ardından inşaat alanına girdi.

VEKİLDEN TEPKİ

Validebağ’daki polis müdahalesi sırasında CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt olay yerine geldi. Polis ekiplerini durdurmak isteyen Öğüt, çevik kuvvet ekiplerinin arasında kaldı. Çevik kuvvet ekiplerine "Bana vuramazsınız’ diye tepki gösteren Öğüt zabıta ekipleri ile de tartıştı. Öğüt’ü, Üsküdar Emniyet Müdürü Altuğ Verdi uzaklaştırdı.
Öte yandan olaylar sırasında gazdan etkilenen bir kişi sağlık ekiplerinin müdahalesiyle ambulansla hastaneye kaldırıldı. (Hürriyet)

ABD'de iki çocuğa Ebola dayağı

ABD'nin New York kentinde, Senegalli kardeşlerin “Ebola” virüsü taşıdıkları gerekçesiyle dövülmesi üzerine, New York Polis Teşkilatı (NYPD) ve İl Eğitim Müdürlüğü soruşturma başlattı.

Senegal'den bir ay önce gelen 13 yaşındaki Pape Drama ve 11 yaşındaki kardeşi Amadou Drama'nın  eğitime başladıkları Bronx semtindeki okulda dövülmesi, büyük tepki topladı. Yerel medyanın haberine göre, Bronx'taki Tremont İlkokulu'nda okuyan çocuklarının bir kaç haftadır “Ebolalı” oldukları ileri sürülerek, alay edildiğini belirten baba Ousmane Drame, çocuklarının 15 kişilik bir grup tarafından “tekme-tokat” dövüldüğünü söyledi.
     
Dövülmeden önce de çocuklarının aşağılandığını belirten baba Drame, spor salonuna gittiklerinde sınıf arkadaşlarının çocuklarına, topa dokunmamalarını, dokunurlarsa, Ebola kapacaklarını söylediklerini kaydetti. NYPD ve New York Eğitim Müdürlüğü olayla ilgili soruşturma başlatırken, Baba Ousmane Drame, 25 yıldır ABD'de böyle bir sorunla karşılaşmadıklarını belirtti. Afrika Danışma Konseyi Başkanı Charles Cooper olayın ardından yaptığı açıklamada, toplumu bu konuda duyarlı olmaya çağırdı.
     
New York  Eğitim Müdürü ve Okullar Başkanı Carmen Farina yayımladığı açıklamasında, “Özellikle New Yorklular'ın birlikte olması gerektiği bir dönemde, öğrencilerimizi sindirme ve zorbalığa karşı hoşgörümüz olmayacak” ifadesini kullandı. Olayın üzerinde önemle durularak soruşturulduğu belirten Farina, Eğitim Müdürlüğü okul güvenlik personelinin okulda öğrenci ve okul personeliyle görüştüğünü, mağdur öğrencilerin desteklenmesinin sağlanacağını bildirdi. Hürriyet

Her 2 saatte bir su yükselişi sürüyor...

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan akşam saatlerinde bölgeye ulaştı. Bakan yıldız burada yaptığı ilk açıklamada, su seviyesinin işçilerin bulunduğu bölümden yukarı olduğunu ve bunun da can sıkıcı bir durum olduğunu söyledi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, şu ana kadar mahsur kalan her hangi bir işçiye ulaşamadıklarını belirtti. Bakan Yıldız, bölgede 5 maden ocağının bulunduğu ve 2’sinin denetimden sonra kapatıldığını ve 3’ünün faaliyetini sürdürdüğünü kaydetti. 18 işçinin yeraltında olduğunu belirten Bakan Yıldız, su seviyesinin de 2 saate 1 metre  yükseldiğini ve şu an su seviyesinin işçilerin bulunduğu bölümden yukarı olduğunu ve bunun da can sıkıcı bir durum olduğunu söyledi.

Bakan Taner Yıldız, madenin haziran ayında yapılan denetimlerde eksikliklerinden dolayı kapatılıp süre verildiğini ve 3 ay sonra bu eksikliklerin giderilip ocağın tekrar işletmeye açıldığını belirtti. Suyun şu an bir pompayla tahliye edildiğini ikinci pompanın montajlandığını, dalgıçlarında ocakta çalışma yapacağını ifade eden Bakan Yıldız, "Zaman aleyhimize işliyor" dedi.  Bakan Yıldız, gazetecilerin 8 işçinin görüntüsünün kendisine izletildiği iddiasını sormaları üzerine, "Bu tip kriz merkezlerinde spekülatif haberlerden uzaklaşmamız gerek. Bizim şu an tek amacımız suyun akışını kesmek ve su seviyesini azaltmak" dedi. 

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, ise şunları söyledi:

"34 işçi vardiyaya giriyor. Öğlen yemek yerken bu hadise meydana geliyor. Aniden su patlaması şekilde ifade ettiler. Bunun detayı anlaşılacak. 16 kardeşimiz kurtuluyor. Diğer kardeşlerimiz yeraltındalar. Öncelikle hedefimiz yeraltındaki suyu boşalmak, Kızılay, AFAD, burada ve 3 adet mobil istasyon kuruyoruz."

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik de maden ocağında 180 işçinin sigortalı olarak çalıştığını belirterek, "18 kişinin ocakta olduğuyla ilgili kesin tespitler var. İnşallah kardeşlerimizi sağ salim ulaşırız" diye konuştu. 


BAKANLARDAN İLK AÇIKLAMA

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Karaman'daki maden kazasına ilişkin açıklama yaptı. Yıldız, zamanın aleyhlerine işlediğini dile getirerek; "Üst kodumuz 922, alt kodumuz 722 metre. Bunun 820 metresine şu gelmiş bulunuyor. İşçilerimiz de 777 kodunda. O Yüzden zaman aleyhimze işliyor" dedi. Bakan Taner Yıldız, beraberine Bakan Lütfi Elvan'la birlikte basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. 

Yıldız şunları söyledi; "Toplam 34 işçinin vardiyada bulunduğu biliyoruz. Toplam 18 işçinin aşağıda kaldığını görüyoruz. 2 saatte bir metrelik su yükselmesi var. Suyun nasıl gelidiği tespit edilmiş değil. Üst kodumuz 922, alt kodumuz 722 metre. Bunun 820 metresine şu gelmiş bulunuyor. İşçilerimiz de 777 kodunda. O Yüzden zaman aleyhimize işliyor. Su tahliyesini hızlıca yapabilmemiz lazım. Bir pompamız çalışıyor, tek başına yeterli değil, diğer pompanın montajı yapılıyor."

Bu sırada ocaktan sağ kurtulan ve çevre maden ocaklarında çalışan işçiler Bakan Yıldız'a, "Bu üçüncü su baskını önlem alınsaydı. Böyle olmazdı. Ayrıca Torba Yasası'nda çıkan kanununun ardından işçiler öğle yemeklerini madende yiyorlar. Öğle yemeğini madende yemeselerdi. Bu yaşanmazdı. Ayrıca hemen müfettişler denetim yapsın. Yoksa işveren eksiklikleri giderir ve denetimde birşey çıkmaz" diye tepki gösterdi.

Bakan Yıldız da, "Ben bütün gece buradayım. Şu an tek çabamız su seviyesini azaltmak" dedi. Maden ocağındaki su tahliyesi devam ederken, içeriye hava da veriliyor. Hürriyet