İran-Irak sınırında Halepçe kenti yakınında 7,3 büyüklüğünde deprem oldu. Dün saat 21:18'de meydana gelen deprem Türkiye'nin doğu ve güneydoğusundaki illerle de hissedildi. İlk belirlemelere göre İran ve Irak'ta 348 kişi hayatını kaybetti, 5 bin 953 kişi de yaralandı. İran'da 341, Irak'ta da 7 kişi yaşamını yitirdi. TSK ve Kızılay yardım için Süleymaniye'ye ekip gönderdi. IKBY Başbakanı Barzani, yardımlarından dolayı Türkiye'ye teşekkür etti.
Irak-İran sınırında dün 21.18'de 7,3 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Depremin merkez üssünün Irak 'ın Halepçe kentinin 32 kilometre güneybatısı olduğu belirtildi. İran'da 341 kişi hayatını kaybederken, 5 bin 953 kişi de yaralandı. Ölü sayısının artmasından endişe ediliyor.
Kuzey Irak Sağlık Bakanlığı, depremde ilk belirlemelere göre en az 7 kişinin öldüğü ve 225 kişinin yaralandığını açıkladı. Deprem sonrası bölgede 70 bin kişinin yardıma muhtaç olduğu belirtiliyor.
BARZANİ'DEN TÜRKİYE'YE TEŞEKKÜR
Depremin ardından bölgeye ilk yardım oluşturan ülke Türkiye oldu. IKBY Başbakanı Neçirvan Barzani yaptığı basın açıklamasında Türkiye'ye yardımlarından dolayı teşekkür etti.
Irak 'ın Süleymaniye'de 8 köyde büyük hasar oluştuğu belirtiliyor. Depremin ardından Süleymaniye'deki Derbendihan Barajı'na yakın yerleşim alanlarının boşatılması istendi.
Süleymaniye'de elektrikler kesildi, telefon ve internet hattı koptu. Deprem Türkiye dahil 7 ülkede hissedildi.
İRAN'DA EN AZ 341 KİŞİ ÖLDÜ
Depremin İran sınırında yaşanması nedeniyle ülkenin batısındaki 8 köyde hasar meydana geldi.
İran'da en az 328 kişi hayatını kaybederken, 5 bin 953 kişi de yaralandı. İran 3 günlük yas ilan ettiğini duyurdu.
3 ARTÇI SARSINTI DAHA MEYDANA GELDİ
Irak-İran sınırında meydana gelen 7,3'lük depremin ardından bölgedeki panik devam ederken, üç artçı sarsıntı daha meydana geldi.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü verilerine göre, saat 00.33'te meydana gelen artçı 4,8, 01.31'de gerçekleşen artçı 4,6, saat 02,37'deki deprem ise 4, büyüklüğünde ölçüldü.
KALIN: EKİPLERİMİZ HAREKETE GEÇMİŞ DURUMDA
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Kuzey Irak'ta meydana gelen depremle ilgili olarak "Irak’ın kuzeyinde meydana gelen deprem nedeniyle AFAD, Kızılay ve diğer birimlerimiz arama-kurtarma çalışmaları ve ilaç, battaniye vb. insani yardımlar için harekete geçmiş durumda" açıklamasında bulunmuştu.
7 ÜLKEDE HİSSEDİLDİ
Deprem Irak'ın tamamı ve Türkiye'nin güney illerinin yanı sıra İran, Suriye, Kuveyt, Azerbaycan ve Birleşik Arap Emirlikleri ülkelerinde de hissedildi
TÜRKİYE'DE BAZI KENTLERDE DE HİSSEDİLDİ
Deprem, Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu illerinden de şiddetle hissedildi. Birçok bölgede vatandaşlar sarsıntı ile sokaklara çıkarken, depremin Türkiye sınırlarında yıkıma yol açıp açmadığı konusunda çalışmalar başlatıldı.
TÜRK KIZILAYI GENEL BAŞKANI KINIK: “EKİPLERİMİZİ BÖLGEYE SEVK EDİYORUZ”
Türk Kızılayı Genel Başkanı Kerem Kınık, Irak-İran sınırında meydana gelen deprem nedeniyle bölgeye gönderilmek üzere 3 bin çadır, 10 bin battaniye, 3 bin ısıtıcı, 10 bin yatak ve 1 mobil mutfağın hazırlandığını kaydetti.
Türk Kızılayı Genel Başkanı Kerem Kınık, sosyal paylaşım sitesi Twitter’dan, “Ekiplerimizi bölgeye sevk ediyoruz, Irak Kızılayı ile irtibat halindeyiz. 3.000 çadır, 10.000 battaniye, 1 mobil mutfak, 3.000 ısıtıcı ve 10.000 yatak Adana Muş ve Elazığ Afet Bölge Depolarımızdan yükleniyor. Irak ve İran Kızılayı ile eşgüdüm halinde çalışıyoruz. Kuzey Irak Erbil depolarımızdan da sevkiyat hazırlığı yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
SAĞLIK BAKANI DEMİRCAN: HAZIRLIĞIMIZI YAPTIK
Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, Irak'ta meydana gelen 7,3 büyüklüğündeki depreme ilişkin, "Kuzey Irak'tan gelecek talebe göre her türlü hazırlığımızı yaptık, bekliyoruz" demişti.
GENELKURMAY'IN YARDIM UÇAĞI SÜLEYMANİYE'YE GİDECEK
Bu arada Genelkurmay'ın yardım uçağının da Süleymaniye'ye gideceği öğrenildi. TSK, uçakla ilaç, sağlık malzemeleri ve 250 büyük boy çadır da gönderiyor. Uçakta 20 kişilik sağlık ekibi de yer alıyor. (ntvmsnc.com.tr)
Irak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Irak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
13 Kasım 2017 Pazartesi
Irak'ta 7.3 büyüklüğünde deprem.. İki ülkede ölü sayısı artıyor!
Irak'ın güneydoğusunda yer alan Süleymaniye ve Halepçe kentlerinin kesiştiği noktada 7.3 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Irak'ta ilk belirlemelere göre 7 kişi hayatını kaybetti, en az 50 kişi de yaralandı. İran'da ise Kermanşah eyaletine bağlı kentlerde yaşamını yitirenlerin sayısı 207'ye çıktı, 1700'den fazla yaralı var. Çok sayıda kişinin de enkaz altında olduğu bildiriliyor. Deprem, Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde birçok şehir ile birlikte İran, Suriye, Kuveyt, Azerbaycan ve Birleşik Arap Emirlikleri ülkelerinde de hissedildi. Irak'taki 7,3 büyüklüğündeki depremin ardından AFAD koordinasyonuyla arama kurtarma ve medikal müdahale birimlerinden oluşturulan ekip, askeri kargo uçağıyla Ankara'dan Irak'ın Süleymaniye kentine hareket etti. Depremin vurduğu İran'ın Kırmaşan bölgesinde 70 bin kişinin evini terk ettiği belirtiliyor.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) bağlı Süleymaniye kenti yakınlarında dün saat 21.18’de deprem oldu. ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi’ne göre;
7.3 büyüklüğündeki ve 33.9 kilometre derinlikte meydana gelen depremin merkez üssü Halepçe kentinin 32 kilometre güneybatısı olarak belirlendi.
İKİNCİ DEPREM 00.33'DE
Duhok ve Erbil’in yanı sıra başkent Bağdat’ta da korkuya neden olan deprem, Bağdat’ta 20 saniye,diğer kentlerde ise daha uzun hissedildi. Irak-İran sınırında 00.33'te 4.8 büyüklüğünde bir deprem daha meydana geldi. Halk geceyi sokaklarda geçirdi.
Kürt Bölgesi Sağlık Bakanı Rekavt Raşit, Süleymaniye’ye bağlı Derbendihan’da durumun oldukça kritik olduğunu açıkladı. Derbendihan Barajı’na yakın yerleşim alanlarının ivedi şekilde boşatılması istendi.
Bağdat Salihiye’de yaşayan Macide Ameer adlı bir kadın, “Çocuklarımla akşam yemeği yerken bir anda bina havada dans etmeye başladı. Başta büyük bir bomba sandım. Fakat insanların ‘deprem’ diye bağırdığını duydum” dedi.
İRAN'DA ÖLÜ SAYISI ARTIYOR
Irak'ın İran sınırına yakın Halepçe kenti yakınında meydana gelen deprem nedeniyle ülkenin batısındaki Kermanşah eyaletine bağlı kentlerde yaşamını yitirenlerin sayısı 207'e çıktı. Yaralı sayısının ise 1.700'nin üzerine çıktığı belirtildi.
Can kaybının büyük bölümü Kermanşah vilayetine bağlı Irak sınırına 15 kilometre kadar mesafedeki Sarpol-e Zahab kasabasında meydana geldi.
İran devlet televizyonuna konuşan Kermanşah Eyaleti Vali Yardımcısı Mücteba Niykkerdar da göçük altında çok sayıda insan bulunduğunu dile getirdi.
Niykkerdar, "Sabah günün ağarmasıyla helikopterlerle köylerde hasar tespit çalışmaları yapılacak. Ölü ve yaralı sayısının artmasından endişe ediyoruz" şeklinde konuştu. Kermanşah eyaleti valiliğinden yapılan açıklamada, deprem nedeniyle eyalette 3 gün yas ilan edildiği duyuruldu.
IRAK'TA EN AZ 7 KİŞİ ÖLDÜ
Irak'ta depremden en az 7 kişinin yaşamını yitirdi, 50'den fazla kişi de yaralandı.
DEPREM 7 ÜLKEDE HİSSEDİLDİ
Richter ölçeğine göre 7.3 şiddetinde olan deprem, Irak ve Türkiye'nin yanı sıra İran, Suriye, Kuveyt, Azerbaycan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde de hissedildi.
Deprem İran, Suriye, İsrail, Azerbaycan ve Kuveyt’in yanı sıra Türkiye’den de hissedildi. Hakkâri, Van, Muş, Batman, Diyarbakır, Malatya ve Şırnak’ta sarsıntıyı hissedenler sokaklara çıktı.
TÜRKİYE TEYAKKUZA GEÇTİ
Sağlık Bakanı Ahmet Demircan deprem sonrası Twitter'dan yaptığı açıklamada, 'Adana ve Mersin Şehir Hastanelerimiz olası hasta ve yaralı sevki için teyakkuza geçirilmiştir. Şırnak, Ş.Urfa, Gaziantep, Kilis ve Hatay illerimizde birer adet ağır iklim tipi Sahra Hastanesi hazırlanmıştır. Afetzedelerin gerektiğinde kara ve hava ambulansları ile sevki için 10’u 4 sedyeli olmak üzere 40 kara ambulansı hazır beklemektedir. Sağlık Bakanlığı olarak milletimiz adına Irak ve İran halkları için her türlü yardıma hazırız. Tüm afetzedelere geçmiş olsun." ifadelerini kullandı.
BAŞBAKAN YILDIRIM: TÜRKİYE DEPREMZEDE KARDEŞLERİNİN YANINDA
Başbakan Binali Yıldırım, Irak'taki depreme ilişkin, "Türkiye'nin bütün varlığıyla depremzede kardeşlerinin yanında olduğunu bilmelerini istiyoruz. Deprem acısını yaşayan kardeş Irak halkının ihtiyaç duyacağı tıbbi ve gıda yardımı başta olmak üzere bütün talepleri için Türkiye harekete geçmiş, ilk yardım konvoyunu yola çıkarmıştır." ifadesini kullandı.
Yıldırım, yazılı açıklamasında, Türkiye'nin, Kuzey Irak'ta merkez üssü Süleymaniye olan depremin acısını yüreğinde hissederek ilk dakikadan itibaren depremzede kardeşlerinin yanında olmak için harekete geçtiğini belirtti.
DERBENDİHAN BARAJI'NA YAKIN YERLERE TAHLİYE ÇAĞRISI
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Ziraat ve Su Kaynakları Bakanı Abdulsettar Mecid, yaptığı yazılı açıklamada, Süleymaniye'deki barajda hasar meydana geldiğini, zararın boyutlarının tespiti için çalışma başlatıldığını bildirdi.
Mecid, zararın tespiti ve olası bir felaketin önüne geçilmesi için özellikle baraj zemininde incelemelerin yapılacağını belirterek, evleri baraja yakın olanlara can güvenlikleri için bölgeden uzaklaşmaları çağrısında bulundu.
KIZILAY YARDIM GÖNDERDİ
Türk Kızılayı Doğu Anadolu Bölge Afet Yönetim Merkezi, Irak’taki depremin ardından harekete geçti. Muş’un Hasköy ilçesindeki depolardan Irak’a gönderilmek üzere ilk etapta bin adet çadır tırlara yüklenmeye başlandı.
Konuyla ilgili gazetecilere açıklamalarda bulunan Türk Kızılayı Doğu Anadolu Bölge Afet Yönetim Merkezi Müdürü Baran Akar, Irak’taki depremin ardından harekete geçtiklerini söyledi. Akar, “Depremin hemen ardından depolarımızı açtık ve çadırları tırlara yüklemeye başladık. İlk etapta bin adet çadır göndereceğiz” dedi.
DİYARBAKIR, MARDİN VE BATMAN'DA KORKUYA NEDEN OLDU
Deprem, hissedildiği Diyarbakır, Mardin ve Batman'da korkuya neden oldu. Yaklaşık 40 saniye süren deprem nedeniyle panik yaşayan vatandaşlar, kendilerini sokağa attı. Mardin'de çocuğunu kucaklayarak sokağa çıkan bir vatandaş, "Depremi eşim bayağı hissetti. Eşim panikledi bu yüzden çok korktum" dedi.
DEPREM CİZRE’DE DE HİSSEDİLDİ, HASTALAR TAHLİYE EDİLDİ
Irak’ın Süleymaniye kentinde meydana gelen deprem Şırnak’ın Cizre ilçesinde de hissedildi. Deprem nedeniyle Devlet Hastanesi acil servisindeki hastalar tedbir amacıyla tahliye edildi.
Irak’ın güneydoğusundaki Süleymaniye kentinde meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki deprem, Cizre’de de hissedildi. Deprem nedeniyle büyük korku yaşayan vatandaşlar evlerini terk ederek, sokaklara çıktı. Cizre Dr. Selahattin Cizrelioğlu Devlet Hastanesi acil servisindeki hasta ve hasta yakınları da tedbir amacıyla tahliye edildi. Hastanede görevli polisler, deprem sarsıntısının hissedilmesiyle birlikte vatandaşlardan dışarı çıkmalarını istedi. Bazı hastalar kollarına takılı serumlarla birlikte hastaneyi terk etti. Sarsıntının ardından hasta ve hasta yakınları yeniden içeriye alındı.
(Kaynak:hürriyet.com.tr)
7.3 büyüklüğündeki ve 33.9 kilometre derinlikte meydana gelen depremin merkez üssü Halepçe kentinin 32 kilometre güneybatısı olarak belirlendi.
İKİNCİ DEPREM 00.33'DE
Duhok ve Erbil’in yanı sıra başkent Bağdat’ta da korkuya neden olan deprem, Bağdat’ta 20 saniye,diğer kentlerde ise daha uzun hissedildi. Irak-İran sınırında 00.33'te 4.8 büyüklüğünde bir deprem daha meydana geldi. Halk geceyi sokaklarda geçirdi.
Kürt Bölgesi Sağlık Bakanı Rekavt Raşit, Süleymaniye’ye bağlı Derbendihan’da durumun oldukça kritik olduğunu açıkladı. Derbendihan Barajı’na yakın yerleşim alanlarının ivedi şekilde boşatılması istendi.
Bağdat Salihiye’de yaşayan Macide Ameer adlı bir kadın, “Çocuklarımla akşam yemeği yerken bir anda bina havada dans etmeye başladı. Başta büyük bir bomba sandım. Fakat insanların ‘deprem’ diye bağırdığını duydum” dedi.
İRAN'DA ÖLÜ SAYISI ARTIYOR
Irak'ın İran sınırına yakın Halepçe kenti yakınında meydana gelen deprem nedeniyle ülkenin batısındaki Kermanşah eyaletine bağlı kentlerde yaşamını yitirenlerin sayısı 207'e çıktı. Yaralı sayısının ise 1.700'nin üzerine çıktığı belirtildi.
Can kaybının büyük bölümü Kermanşah vilayetine bağlı Irak sınırına 15 kilometre kadar mesafedeki Sarpol-e Zahab kasabasında meydana geldi.
İran devlet televizyonuna konuşan Kermanşah Eyaleti Vali Yardımcısı Mücteba Niykkerdar da göçük altında çok sayıda insan bulunduğunu dile getirdi.
Niykkerdar, "Sabah günün ağarmasıyla helikopterlerle köylerde hasar tespit çalışmaları yapılacak. Ölü ve yaralı sayısının artmasından endişe ediyoruz" şeklinde konuştu. Kermanşah eyaleti valiliğinden yapılan açıklamada, deprem nedeniyle eyalette 3 gün yas ilan edildiği duyuruldu.
IRAK'TA EN AZ 7 KİŞİ ÖLDÜ
Irak'ta depremden en az 7 kişinin yaşamını yitirdi, 50'den fazla kişi de yaralandı.
DEPREM 7 ÜLKEDE HİSSEDİLDİ
Richter ölçeğine göre 7.3 şiddetinde olan deprem, Irak ve Türkiye'nin yanı sıra İran, Suriye, Kuveyt, Azerbaycan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nde de hissedildi.
Deprem İran, Suriye, İsrail, Azerbaycan ve Kuveyt’in yanı sıra Türkiye’den de hissedildi. Hakkâri, Van, Muş, Batman, Diyarbakır, Malatya ve Şırnak’ta sarsıntıyı hissedenler sokaklara çıktı.
TÜRKİYE TEYAKKUZA GEÇTİ
Sağlık Bakanı Ahmet Demircan deprem sonrası Twitter'dan yaptığı açıklamada, 'Adana ve Mersin Şehir Hastanelerimiz olası hasta ve yaralı sevki için teyakkuza geçirilmiştir. Şırnak, Ş.Urfa, Gaziantep, Kilis ve Hatay illerimizde birer adet ağır iklim tipi Sahra Hastanesi hazırlanmıştır. Afetzedelerin gerektiğinde kara ve hava ambulansları ile sevki için 10’u 4 sedyeli olmak üzere 40 kara ambulansı hazır beklemektedir. Sağlık Bakanlığı olarak milletimiz adına Irak ve İran halkları için her türlü yardıma hazırız. Tüm afetzedelere geçmiş olsun." ifadelerini kullandı.
BAŞBAKAN YILDIRIM: TÜRKİYE DEPREMZEDE KARDEŞLERİNİN YANINDA
Başbakan Binali Yıldırım, Irak'taki depreme ilişkin, "Türkiye'nin bütün varlığıyla depremzede kardeşlerinin yanında olduğunu bilmelerini istiyoruz. Deprem acısını yaşayan kardeş Irak halkının ihtiyaç duyacağı tıbbi ve gıda yardımı başta olmak üzere bütün talepleri için Türkiye harekete geçmiş, ilk yardım konvoyunu yola çıkarmıştır." ifadesini kullandı.
Yıldırım, yazılı açıklamasında, Türkiye'nin, Kuzey Irak'ta merkez üssü Süleymaniye olan depremin acısını yüreğinde hissederek ilk dakikadan itibaren depremzede kardeşlerinin yanında olmak için harekete geçtiğini belirtti.
DERBENDİHAN BARAJI'NA YAKIN YERLERE TAHLİYE ÇAĞRISI
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Ziraat ve Su Kaynakları Bakanı Abdulsettar Mecid, yaptığı yazılı açıklamada, Süleymaniye'deki barajda hasar meydana geldiğini, zararın boyutlarının tespiti için çalışma başlatıldığını bildirdi.
Mecid, zararın tespiti ve olası bir felaketin önüne geçilmesi için özellikle baraj zemininde incelemelerin yapılacağını belirterek, evleri baraja yakın olanlara can güvenlikleri için bölgeden uzaklaşmaları çağrısında bulundu.
KIZILAY YARDIM GÖNDERDİ
Türk Kızılayı Doğu Anadolu Bölge Afet Yönetim Merkezi, Irak’taki depremin ardından harekete geçti. Muş’un Hasköy ilçesindeki depolardan Irak’a gönderilmek üzere ilk etapta bin adet çadır tırlara yüklenmeye başlandı.
Konuyla ilgili gazetecilere açıklamalarda bulunan Türk Kızılayı Doğu Anadolu Bölge Afet Yönetim Merkezi Müdürü Baran Akar, Irak’taki depremin ardından harekete geçtiklerini söyledi. Akar, “Depremin hemen ardından depolarımızı açtık ve çadırları tırlara yüklemeye başladık. İlk etapta bin adet çadır göndereceğiz” dedi.
DİYARBAKIR, MARDİN VE BATMAN'DA KORKUYA NEDEN OLDU
Deprem, hissedildiği Diyarbakır, Mardin ve Batman'da korkuya neden oldu. Yaklaşık 40 saniye süren deprem nedeniyle panik yaşayan vatandaşlar, kendilerini sokağa attı. Mardin'de çocuğunu kucaklayarak sokağa çıkan bir vatandaş, "Depremi eşim bayağı hissetti. Eşim panikledi bu yüzden çok korktum" dedi.
DEPREM CİZRE’DE DE HİSSEDİLDİ, HASTALAR TAHLİYE EDİLDİ
Irak’ın Süleymaniye kentinde meydana gelen deprem Şırnak’ın Cizre ilçesinde de hissedildi. Deprem nedeniyle Devlet Hastanesi acil servisindeki hastalar tedbir amacıyla tahliye edildi.
Irak’ın güneydoğusundaki Süleymaniye kentinde meydana gelen 7,2 büyüklüğündeki deprem, Cizre’de de hissedildi. Deprem nedeniyle büyük korku yaşayan vatandaşlar evlerini terk ederek, sokaklara çıktı. Cizre Dr. Selahattin Cizrelioğlu Devlet Hastanesi acil servisindeki hasta ve hasta yakınları da tedbir amacıyla tahliye edildi. Hastanede görevli polisler, deprem sarsıntısının hissedilmesiyle birlikte vatandaşlardan dışarı çıkmalarını istedi. Bazı hastalar kollarına takılı serumlarla birlikte hastaneyi terk etti. Sarsıntının ardından hasta ve hasta yakınları yeniden içeriye alındı.
(Kaynak:hürriyet.com.tr)
4 Kasım 2017 Cumartesi
Sağlık turizmi için gelenler, Residence’ları tercih ediyor
Onkoloji, ortopedi gibi uzun dönemli sağlık tedavileri için ülkemize gelenler, ağırlıklı olarak residence’larda konaklamayı tercih ediyor. Bulgaristan, Gürcistan, Irak gibi bulunduğumuz coğrafyadaki ülkelerden gelen sağlık turistlerinin sayısı her geçen yıl artıyor.
Avrupa Residence Suites’de konaklayanların yaklaşık %50’sini sağlık turistlerinin oluşturduğunu kaydeden Avrupa Residence Suites Genel Müdürü Ercan Yılmaz, şunları söyledi: “Bölgemizdeki birçok hastane ile anlaşmamız bulunuyor. Onkoloji, ortopedi gibi, 2 ay ve üzeri süren uzun soluklu tedaviler için gelenler, ev konforu yaşatması nedeniyle residence’ları tercih ediyor. Bir otel odasından daha büyük metrekaresi olan, içinde mutfağı dahil imkanları bulunan residenceler, 1+1, 2+1, 3+1, 4+1 gibi farklı daire alternatifleri sunmasıyla da, refakatçisiyle gelen hastaların, tedavileri boyunca kendilerine ait bir odada dinlenebilmesine imkan sağlıyor” dedi.
Ortadoğu pazarı ‘Residence’ diyor
Ortadoğu pazarında güçlü olduklarını ve yoğun misafir ağırladıklarını anlatan Ercan Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti: “TEM Avrupa Konutları bitişiğinde bulunan Avrupa Residence Suites, 2012 yılında faaliyete başladı. 147 adet dairenin bulunduğu tesisimiz, ağırlıklı olarak 85m2 ve 120m2 tam donanımlı dairelerden oluşuyor. Ayrıca, 270m2 teraslı dubleks ve 250m2 seyir teraslı 360 derece manzarası olan dairelerimiz de mevcut. Oda sayısı yüksek olan dairelerimizde,10- 13 kişiye kadar konaklama olduğundan, özellikle Suudi Arabistan başta olmak üzere Ortadoğulu turistler tarafından yoğun talep görüyoruz. Misafirlerimiz, yemeklerini kendileri pişirebileceği gibi tesisin dışındaki restoranlardan da sipariş verebiliyor. Residence olarak aynı zamanda, bir otelin sunduğu, resepsiyon, güvenlik, temizlik, kapalı yüzme havuzu, sauna, fitness salonu gibi hizmetleri biz de veriyoruz” diye konuştu.
2018 yılında %75 doluluk hedefliyor
Gelecek yılın hedeflerine değinen Ercan Yılmaz, şunları kaydetti: “Bu yılı, %65’in üzerinde doluluk ortalamasıyla kapatacağız. 2018 yılı hedefimiz, %75 doluluk oranlarına ulaşmaktır. Önümüzdeki yıl, uzun süreli sağlık ve iş turizmi için gelen misafirlerimizin yanı sıra, Ortadoğu ülkelerinden gelen turistleri ağırlamaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Avrupa Residence Suites’de konaklayanların yaklaşık %50’sini sağlık turistlerinin oluşturduğunu kaydeden Avrupa Residence Suites Genel Müdürü Ercan Yılmaz, şunları söyledi: “Bölgemizdeki birçok hastane ile anlaşmamız bulunuyor. Onkoloji, ortopedi gibi, 2 ay ve üzeri süren uzun soluklu tedaviler için gelenler, ev konforu yaşatması nedeniyle residence’ları tercih ediyor. Bir otel odasından daha büyük metrekaresi olan, içinde mutfağı dahil imkanları bulunan residenceler, 1+1, 2+1, 3+1, 4+1 gibi farklı daire alternatifleri sunmasıyla da, refakatçisiyle gelen hastaların, tedavileri boyunca kendilerine ait bir odada dinlenebilmesine imkan sağlıyor” dedi.
Ortadoğu pazarı ‘Residence’ diyor
Ortadoğu pazarında güçlü olduklarını ve yoğun misafir ağırladıklarını anlatan Ercan Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti: “TEM Avrupa Konutları bitişiğinde bulunan Avrupa Residence Suites, 2012 yılında faaliyete başladı. 147 adet dairenin bulunduğu tesisimiz, ağırlıklı olarak 85m2 ve 120m2 tam donanımlı dairelerden oluşuyor. Ayrıca, 270m2 teraslı dubleks ve 250m2 seyir teraslı 360 derece manzarası olan dairelerimiz de mevcut. Oda sayısı yüksek olan dairelerimizde,10- 13 kişiye kadar konaklama olduğundan, özellikle Suudi Arabistan başta olmak üzere Ortadoğulu turistler tarafından yoğun talep görüyoruz. Misafirlerimiz, yemeklerini kendileri pişirebileceği gibi tesisin dışındaki restoranlardan da sipariş verebiliyor. Residence olarak aynı zamanda, bir otelin sunduğu, resepsiyon, güvenlik, temizlik, kapalı yüzme havuzu, sauna, fitness salonu gibi hizmetleri biz de veriyoruz” diye konuştu.
2018 yılında %75 doluluk hedefliyor
Gelecek yılın hedeflerine değinen Ercan Yılmaz, şunları kaydetti: “Bu yılı, %65’in üzerinde doluluk ortalamasıyla kapatacağız. 2018 yılı hedefimiz, %75 doluluk oranlarına ulaşmaktır. Önümüzdeki yıl, uzun süreli sağlık ve iş turizmi için gelen misafirlerimizin yanı sıra, Ortadoğu ülkelerinden gelen turistleri ağırlamaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
6 Şubat 2017 Pazartesi
Trump'tan vize yasağı için yeni adım
ABD Adalet Bakanlığı, nüfusunun çoğunluğu Müslüman 7 ülkeye vize yasağı getiren Başkan Donald Trump'ın başkanlık kararnamesi hakkında San Francisco'daki Temyiz Mahkemesine bilgi notu vererek kararın yeniden uygulanmasını talep etti.
ABD Adalet Bakanlığının, San Francisco'daki Temyiz Mahkemesi 9. Dairesine 15 sayfalık bilgi notu ile başvuruda bulunarak Trump'ın vize yasağının yeniden uygulamaya konmasını talep ettiği bildirildi.
Mahkemeye sunduğu bilgi notunda bakanlık, söz konusu vize yasağı kararının "Başkanın yasal otoritesinin uygulanması" olduğunu ve bu sebeple kararnamenin yeniden uygulanması gerektiğini savundu.
Kararname ile 90 gün vize yasağı getirilen ülkelerin "terör riski taşıdıkları" gerekçesiyle listede olduğunu belirten bilgi notunda, yasağın bir din ile doğrudan ilişkilendirilerek sunulmasının doğru olmadığı vurgusuna yer verildi. Bilgi notunda ayrıca, Seattle'da yasağın ülke çapında uygulanmasını durdurma kararı veren federal hakimin "ülke genelini kapsayan bir karar vermesinin" sakıncalarına değinildi.
San Francisco'daki Temyiz Mahkemesinin bugün alacağı karar merakla beklenirken, olumsuz karar çıkması halinde Trump yönetiminin yeni hukuki adımları atmak için hazırlık yaptığı belirtildi.
Önceki gün San Francisco'daki Temyiz Mahkemesi 9. Dairesi, Washington eyaleti Seattle kentinin federal yargıcı James Robart tarafından verilen ve vize yasağını askıya alan karara ilişkin Adalet Bakanlığının temyiz başvurusunu reddetmişti.
Adalet Bakanlığı temyiz dosyasını hazırlarken, İç Güvenlik ile Dışişleri bakanlıkları yargıcın kararını uygulamaya koymuştu.
Trump önceki hafta cuma günü imzaladığı başkanlık kararnamesi ile Sudan, Irak, Suriye, İran, Libya, Yemen ve Somali vatandaşlarına vize verilmemesi ve bu ülkelerden gelenlerin ülkeye alınmaması talimatını vermişti. cnntürk
ABD Adalet Bakanlığının, San Francisco'daki Temyiz Mahkemesi 9. Dairesine 15 sayfalık bilgi notu ile başvuruda bulunarak Trump'ın vize yasağının yeniden uygulamaya konmasını talep ettiği bildirildi.
Mahkemeye sunduğu bilgi notunda bakanlık, söz konusu vize yasağı kararının "Başkanın yasal otoritesinin uygulanması" olduğunu ve bu sebeple kararnamenin yeniden uygulanması gerektiğini savundu.
Kararname ile 90 gün vize yasağı getirilen ülkelerin "terör riski taşıdıkları" gerekçesiyle listede olduğunu belirten bilgi notunda, yasağın bir din ile doğrudan ilişkilendirilerek sunulmasının doğru olmadığı vurgusuna yer verildi. Bilgi notunda ayrıca, Seattle'da yasağın ülke çapında uygulanmasını durdurma kararı veren federal hakimin "ülke genelini kapsayan bir karar vermesinin" sakıncalarına değinildi.
San Francisco'daki Temyiz Mahkemesinin bugün alacağı karar merakla beklenirken, olumsuz karar çıkması halinde Trump yönetiminin yeni hukuki adımları atmak için hazırlık yaptığı belirtildi.
Önceki gün San Francisco'daki Temyiz Mahkemesi 9. Dairesi, Washington eyaleti Seattle kentinin federal yargıcı James Robart tarafından verilen ve vize yasağını askıya alan karara ilişkin Adalet Bakanlığının temyiz başvurusunu reddetmişti.
Adalet Bakanlığı temyiz dosyasını hazırlarken, İç Güvenlik ile Dışişleri bakanlıkları yargıcın kararını uygulamaya koymuştu.
Trump önceki hafta cuma günü imzaladığı başkanlık kararnamesi ile Sudan, Irak, Suriye, İran, Libya, Yemen ve Somali vatandaşlarına vize verilmemesi ve bu ülkelerden gelenlerin ülkeye alınmaması talimatını vermişti. cnntürk
17 Ocak 2017 Salı
Irak'tan Türkiye'ye DEAŞ uyarısı: Ya girdi ya giriyorlar
Irak'ın elindeki bilgilere göre, önemli sayıda DEAŞ’lı teröristin Türkiye’ye geçtiğini ve bir kısmının da geçmeye çalıştığını belirten Irak’ın Ankara Büyükelçisi Hişam El-Alevi, bu konuda Türk istihbaratına bilgi aktardıklarını söyledi.
Başbakan Binali Yıldırım’ın Bağdat ziyareti sırasında bir araya gelen Irak ve Türkiye’nin istihbarat şeflerinin DEAŞ’a karşı işbirliği yapmak üzere mutabık kaldığını kaydeden Büyükelçi El-Alevi, Hürriyet’e konuştu.
Büyükelçi, söz konusu DEAŞ unsurlarının Musul, Telafer ve bölgedeki diğer şehirlerden geldiklerini ifade ederek, “Bu çok ciddi bir konu, binlerce DEAŞ’lıdan bahsediyoruz” uyarısı yaparak şöyle devam etti: “Evlerini terk etmek zorunda kalan gerçek Irak vatandaşları ile Musul operasyonu nedeniyle bulundukları şehirlerden ayrılmak zorunda kalan DEAŞ unsurlarını ayırt etmek üzere iki tarafın işbirliği yapması, bilgi paylaşmamız önemli. Bu unsurlar hem Türkiye’nin hem de Irak’ın ulusal güvenliğine tehdit oluşturuyor.”
Irak’ı ziyaret eden Türk heyetinin Erbil temaslarında da konunun gündemde olduğunu anımsatan Büyükelçi, kendisinin de katıldığı ziyarette güvenlik işbirliğinin konuşulduğunu belirtti. Büyükelçi, Musul operasyonu konusunda da şunları söyledi:
Sırada Sincar var
“Musul kentine yapılan operasyonun batı kısmı, doğusuna göre daha hızlı ilerleyecek gibi görünüyor. Bu da Musul’da DEAŞ varlığının son bulması demek. Böylece aralarında Sincar’ın da bulunduğu diğer bölgelere ilerleyebiliriz. Irak Merkezi Hükümeti ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında varılan uzlaşıya göre Irak ordusu ve Peşmerge güçleri, Sincar’ın (PKK’dan) temizlenmesi için ortak operasyon düzenleyecek.”
Uzlaşıda isimlerin paylaşılması da var
Hürriyet’e bilgi veren Türk güvenlik kaynakları da, Bağdat’ta yapılan görüşmelerde, terörle mücadele başta olmak üzere ikili ilişkilerin geliştirilmesi ve işbirliğinin arttırılması konusunda mutabık kalındığını, bu uzlaşının terör örgütü üyelerinin isimlerinin paylaşılmasını da kapsadığını ifade etti.
Başbakan Binali Yıldırım’ın Bağdat ziyareti sırasında bir araya gelen Irak ve Türkiye’nin istihbarat şeflerinin DEAŞ’a karşı işbirliği yapmak üzere mutabık kaldığını kaydeden Büyükelçi El-Alevi, Hürriyet’e konuştu.
Büyükelçi, söz konusu DEAŞ unsurlarının Musul, Telafer ve bölgedeki diğer şehirlerden geldiklerini ifade ederek, “Bu çok ciddi bir konu, binlerce DEAŞ’lıdan bahsediyoruz” uyarısı yaparak şöyle devam etti: “Evlerini terk etmek zorunda kalan gerçek Irak vatandaşları ile Musul operasyonu nedeniyle bulundukları şehirlerden ayrılmak zorunda kalan DEAŞ unsurlarını ayırt etmek üzere iki tarafın işbirliği yapması, bilgi paylaşmamız önemli. Bu unsurlar hem Türkiye’nin hem de Irak’ın ulusal güvenliğine tehdit oluşturuyor.”
Irak’ı ziyaret eden Türk heyetinin Erbil temaslarında da konunun gündemde olduğunu anımsatan Büyükelçi, kendisinin de katıldığı ziyarette güvenlik işbirliğinin konuşulduğunu belirtti. Büyükelçi, Musul operasyonu konusunda da şunları söyledi:
Sırada Sincar var
“Musul kentine yapılan operasyonun batı kısmı, doğusuna göre daha hızlı ilerleyecek gibi görünüyor. Bu da Musul’da DEAŞ varlığının son bulması demek. Böylece aralarında Sincar’ın da bulunduğu diğer bölgelere ilerleyebiliriz. Irak Merkezi Hükümeti ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında varılan uzlaşıya göre Irak ordusu ve Peşmerge güçleri, Sincar’ın (PKK’dan) temizlenmesi için ortak operasyon düzenleyecek.”
Uzlaşıda isimlerin paylaşılması da var
Hürriyet’e bilgi veren Türk güvenlik kaynakları da, Bağdat’ta yapılan görüşmelerde, terörle mücadele başta olmak üzere ikili ilişkilerin geliştirilmesi ve işbirliğinin arttırılması konusunda mutabık kalındığını, bu uzlaşının terör örgütü üyelerinin isimlerinin paylaşılmasını da kapsadığını ifade etti.
2 Ocak 2017 Pazartesi
Reina saldırısında milyarder iş adamı Muhammed el-Sarraf da ölmüş
Reina'da 39 kişinin can hain saldırı sonrasında ölenlerin kimlikleriyle ilgili yeni detaylar ortaya çıkıyor. Ölenler arasında Ürdün'ün en zengin isimlerinden Muhammed el-Sarraf da var.
İstanbul'da dünyaca ünlü gece kulübü Reina'da meydana gelen terör saldırısında, Ürdünlü milyarder işadamı Muhammed el-Sarraf da hayatını kaybetti.
Ülkesinin en zengin isimlerinden biri
Irak asıllı Ürdünlü işadamı ve ülkenin en zengin isimlerinden Muhammed el-Sarraf da Reina saldırısında öldü. Ürdün ve Irak’ta yatırımları olan El-Sarraf’ın, Ürdün’de 13 şirketi bulunduğu öğrenildi.
Arkadaşı da ölenler arasında
Telekomünikasyon, güvenlik ve su arıtma tesisleri yatırımları bulunan El-Sarraf, Ürdün hükümetiyle çalışan işadamlarından biri olarak biliniyordu. Edinilen bilgilere göre, El-Sarraf’ın arkadaşı olan Nawras Affas da ölenler arasında.
Ürdün’ün başkenti Umman’da Pi Lounge adlı kulübün işletmecisi olan Affas, işadamı El-Sarraf’la birlikte yılbaşı için İstanbul’a gelmişti.
İstanbul'da dünyaca ünlü gece kulübü Reina'da meydana gelen terör saldırısında, Ürdünlü milyarder işadamı Muhammed el-Sarraf da hayatını kaybetti.
Ülkesinin en zengin isimlerinden biri
Irak asıllı Ürdünlü işadamı ve ülkenin en zengin isimlerinden Muhammed el-Sarraf da Reina saldırısında öldü. Ürdün ve Irak’ta yatırımları olan El-Sarraf’ın, Ürdün’de 13 şirketi bulunduğu öğrenildi.
Arkadaşı da ölenler arasında
Telekomünikasyon, güvenlik ve su arıtma tesisleri yatırımları bulunan El-Sarraf, Ürdün hükümetiyle çalışan işadamlarından biri olarak biliniyordu. Edinilen bilgilere göre, El-Sarraf’ın arkadaşı olan Nawras Affas da ölenler arasında.
Ürdün’ün başkenti Umman’da Pi Lounge adlı kulübün işletmecisi olan Affas, işadamı El-Sarraf’la birlikte yılbaşı için İstanbul’a gelmişti.
28 Ekim 2016 Cuma
Türkiye ve Irak karşılıklı olarak vizeleri kaldırdı
Türkiye ve Irak vizeleri kaldırıldı. Karar yarından itibaren geçerli olacak. Açıklamayı Türkiye'nin Bağdat Büyükelçisi Faruk Kaymakcı duyurdu.
Bağdat Büyükelçiliği'nin internet sayfasında konuyla ilgili yapılan açıklama şöyle:
Türkiye Büyükelçisi Kaymakcı: Irak ve Türk diplomatik, hizmet ve hususi pasaportlarına vize 28 Ekim’de kalkıyor.
Bazı gazetecilerin sorularına yanıt olarak Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Faruk Kaymakcı, 2014 yılından beri üzerinde çalışılan Türkiye ile Irak arasında resmi pasaportlara vizeyi kaldıran anlaşmanın nihayet 28 Ekim 2016 tarihinde yürürlüğe girdiğini, sözkonusu anlaşma uyarınca diplomatik, hizmet ve hususi pasaport hamili Türk ve Irak vatandaşlarının Irak ve Türkiye’ye seyahat için artık vizeye gereksinim duymayacaklarını doğruladı.
Büyükelçi Kaymakcı, değişikliğin sadece diplomatik, hizmet ve hususi pasaportlar için geçerli olduğunu, umuma mahsus Irak pasaportlarına ise etiket vize, e-vize ve C1 (tedavi, turizm ve ticaret) vize uygulamasının devam ettiğini, Türkiye’nin vize koşullarını yerine getiren ve önerildiği şekilde başvuran Iraklılara aynı gün vize verebildiğini vurguladı. Büyükelçi Kaymakcı, 2016 yılı başında başlatılan yeni vize uygulamaları ve kolaylıklarıyla, koşulları yerine getiren Iraklıların kolay ve hızlı bir şekilde vize alabilirken, Irak’tan Türkiye’ye ve diğer Avrupa ülkelerine yasadışı göçün ise önemli ölçüde azaltıldığını da kaydetti.
Bağdat Büyükelçiliği'nin internet sayfasında konuyla ilgili yapılan açıklama şöyle:
Türkiye Büyükelçisi Kaymakcı: Irak ve Türk diplomatik, hizmet ve hususi pasaportlarına vize 28 Ekim’de kalkıyor.
Bazı gazetecilerin sorularına yanıt olarak Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Faruk Kaymakcı, 2014 yılından beri üzerinde çalışılan Türkiye ile Irak arasında resmi pasaportlara vizeyi kaldıran anlaşmanın nihayet 28 Ekim 2016 tarihinde yürürlüğe girdiğini, sözkonusu anlaşma uyarınca diplomatik, hizmet ve hususi pasaport hamili Türk ve Irak vatandaşlarının Irak ve Türkiye’ye seyahat için artık vizeye gereksinim duymayacaklarını doğruladı.
Büyükelçi Kaymakcı, değişikliğin sadece diplomatik, hizmet ve hususi pasaportlar için geçerli olduğunu, umuma mahsus Irak pasaportlarına ise etiket vize, e-vize ve C1 (tedavi, turizm ve ticaret) vize uygulamasının devam ettiğini, Türkiye’nin vize koşullarını yerine getiren ve önerildiği şekilde başvuran Iraklılara aynı gün vize verebildiğini vurguladı. Büyükelçi Kaymakcı, 2016 yılı başında başlatılan yeni vize uygulamaları ve kolaylıklarıyla, koşulları yerine getiren Iraklıların kolay ve hızlı bir şekilde vize alabilirken, Irak’tan Türkiye’ye ve diğer Avrupa ülkelerine yasadışı göçün ise önemli ölçüde azaltıldığını da kaydetti.
4 Temmuz 2016 Pazartesi
Bağdat’taki IŞİD saldırısında ölü sayısı 200’ü aştı
Irak, Başkent Bağdat'ta dün sabaha karşı IŞİD tarafından gerçekleştirilen korkunç bir saldırıyla sarsılırken, ülkede üç günlük ulusal yas ilan edildi. Fransız haber ajansı AFP'ye bilgi veren kaynaklar, ölü sayısının 200'ü aştığını aktardı.
IŞİD, önceki gün sahur vaktine doğru Karada semtinde bir restoran ve alışveriş merkezinin bulunduğu bölgede bomba yüklü bir aracı patlattı.
Iraklı yetkililer, caddelerin kabalık olduğu bir saatte düzenlenen saldırıda en az 151 kişinin öldüğünü, yaklaşık 200 kişinin ise yaralandığını açıklamıştı.
Bugün gelen haberlerde ölü sayısının 200’ü aştığı bildiriliyor. Fransız haber ajansı AFP’ye bilgi veren Iraklı yetkililer, ölü sayısının 213’e ulaştığını, 200’den fazla kişinin de yaralandığını belirtti.
Bu rakam, resmi makamlarca teyit edilirse, Irak tarihinin en kanlı intihar saldırısı olarak tarihe geçecek.
Dinci canilerin korkunç saldırısına ilişkin dün de çelişkili haberler geldi. Al Jazeera’ye konuşan polis kaynakları ölü sayısının en az 131 olduğunu söyledi. Bazı medya organlarına göre ise bu sayı maalesef 172’ydi…
BAŞBAKAN YILDIRIM’DAN İBADİ’YE TAZİYE TELEFONU
Dün bombalı saldırıyla sarsılan Karada’yı ziyaret eden Irak Başbakanı Haydar el İbadi, öfkeli bir kalabalığın tepkisiyle karşılaştı. Göstericiler İbadi’nin konvoyunu taş yağmuruna tutarken, “Hırsız” sloganları attı.
Başbakan Binali Yıldırım’ın taziye telefonu açtığı Iraklı mevkidaşı İbadi, daha sonra yaptığı açıklamada, üç günlük ulusal yas ilan etti ve öfkeli kalabalığın tepkisini anlayışla karşıladığını ifade etti.
Başbakan Yıldırım görüşmede, “Bağdat’ta yaralananlar için hert ürlü desteği vermeye hazırız. Irak’ın toprak bütünlğünün Türkiye için çok önemli. DAEŞ ortak bela” dedi. İbadi’nin de Başbakan Yıldırım’a teşekkürlerini ilettiği belirtildi.
CESETLERİN ÇIKARILMASI İÇİN BİRKAÇ GÜNE İHTİYAÇ VAR
Patlayıcı yüklü soğutma kamyonun El Hadi merkezi yakınlarında infilak ettirilmesiyle gerçekleştiği belirtilen patlamanın, bu yıl Irak’ta düzenlenen en kanlı saldırı olduğu bildiriliyor.
AFP haber ajansına konuşan bir sivil savunma birliği üyesi, “Cesetlerin çıkarılması için birkaç güne ihtiyacımız var. Çok zor bir görev. Ölenlerin listesinde aileler olduğunu gördüm, babalar, oğullar, anneler, kızlar, tüm aileler patlamayla yok olmuş” dedi.
Beyaz Saray’dan saldırıyla ilgili yapılan açıklamada “IŞİD’in yok edilmesi için ortak çabalarımız doğrultusunda Irak halkı ve hükümetiyle birliğimizi koruyoruz” dendi. Sözcü
IŞİD, önceki gün sahur vaktine doğru Karada semtinde bir restoran ve alışveriş merkezinin bulunduğu bölgede bomba yüklü bir aracı patlattı.
Iraklı yetkililer, caddelerin kabalık olduğu bir saatte düzenlenen saldırıda en az 151 kişinin öldüğünü, yaklaşık 200 kişinin ise yaralandığını açıklamıştı.
Bugün gelen haberlerde ölü sayısının 200’ü aştığı bildiriliyor. Fransız haber ajansı AFP’ye bilgi veren Iraklı yetkililer, ölü sayısının 213’e ulaştığını, 200’den fazla kişinin de yaralandığını belirtti.
Bu rakam, resmi makamlarca teyit edilirse, Irak tarihinin en kanlı intihar saldırısı olarak tarihe geçecek.
Dinci canilerin korkunç saldırısına ilişkin dün de çelişkili haberler geldi. Al Jazeera’ye konuşan polis kaynakları ölü sayısının en az 131 olduğunu söyledi. Bazı medya organlarına göre ise bu sayı maalesef 172’ydi…
BAŞBAKAN YILDIRIM’DAN İBADİ’YE TAZİYE TELEFONU
Dün bombalı saldırıyla sarsılan Karada’yı ziyaret eden Irak Başbakanı Haydar el İbadi, öfkeli bir kalabalığın tepkisiyle karşılaştı. Göstericiler İbadi’nin konvoyunu taş yağmuruna tutarken, “Hırsız” sloganları attı.
Başbakan Binali Yıldırım’ın taziye telefonu açtığı Iraklı mevkidaşı İbadi, daha sonra yaptığı açıklamada, üç günlük ulusal yas ilan etti ve öfkeli kalabalığın tepkisini anlayışla karşıladığını ifade etti.
Başbakan Yıldırım görüşmede, “Bağdat’ta yaralananlar için hert ürlü desteği vermeye hazırız. Irak’ın toprak bütünlğünün Türkiye için çok önemli. DAEŞ ortak bela” dedi. İbadi’nin de Başbakan Yıldırım’a teşekkürlerini ilettiği belirtildi.
CESETLERİN ÇIKARILMASI İÇİN BİRKAÇ GÜNE İHTİYAÇ VAR
Patlayıcı yüklü soğutma kamyonun El Hadi merkezi yakınlarında infilak ettirilmesiyle gerçekleştiği belirtilen patlamanın, bu yıl Irak’ta düzenlenen en kanlı saldırı olduğu bildiriliyor.
AFP haber ajansına konuşan bir sivil savunma birliği üyesi, “Cesetlerin çıkarılması için birkaç güne ihtiyacımız var. Çok zor bir görev. Ölenlerin listesinde aileler olduğunu gördüm, babalar, oğullar, anneler, kızlar, tüm aileler patlamayla yok olmuş” dedi.
Beyaz Saray’dan saldırıyla ilgili yapılan açıklamada “IŞİD’in yok edilmesi için ortak çabalarımız doğrultusunda Irak halkı ve hükümetiyle birliğimizi koruyoruz” dendi. Sözcü
23 Nisan 2016 Cumartesi
Yabancılara konut satışında Iraklılar zirvede
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bu yılın mart ayına ilişkin konut satış istatistiklerini açıkladı. Buna göre, satış sonucu el değiştiren konut sayısı, martta bir önceki aya göre yüzde 15,2 artarak 117 bin 205 oldu. Konut satışlarında İstanbul 21 bin 993 ile en yüksek paya (yüzde 18,8) sahip oldu. Yabancılara konut satışında ise martta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 0,9 azalışla bin 595 olurken, satışların yaklaşık yarısı Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Afganistan vatandaşlarına yapıldı.
9 Mart 2016 Çarşamba
Korkulan oldu! IŞİD kimyasal kullandı
Kerkük Valisi Necmeddin Kerim, terör örgütü IŞİD'in Tazehurmatu kasabasına kimyasal silah saldırısı düzenlendiğini söyledi.
Kerim ve beraberindeki bir heyet, IŞİD'in yoğun bir şekilde havan ve katyuşa mermileri ile saldırılar düzenlediği Tazehurmatu'yu ziyaret etti. Söz konusu saldırıya ilişkin kasabadaki yerel ve idari sorumlularla bir araya geldi.
Toplantısı sonrası gazetecilere açıklama yapan Kerim, "Kasabamız, uzun bir süredir terör örgütü IŞİD'in tehdidi altındadır. Örgütün hedefi kasaba sakinlerini korkutmaktır. Bölgeye atılan son havanların içerisinde bir tür kimyasal maddenin olduğu tespit edildi" dedi. Söz konusu saldırıdan etkilenip fenalaşan vatandaşların sağlık durumu hakkında bilgi aldıklarını belirten Kerim, "Hastaneye kaldırılan tüm vatandaşlarda nefes darlığı, alerji ve bir kısmının cildinde ciddi yanıklar tespit edilmiştir. Bu çok büyük bir tehlikenin işaretidir” değerlendirmesinde bulundu.
Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkan Yardımcısı ve Kerkük Milletvekili Hasan Turan ise düzenlediği bir başka basın toplantısında, kasabadaki sivillerin ciddi bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu belirterek şunları kaydetti: "Sivil halka yönelik kullanılan bombalarda hardal gazının tespit edildiğine yönelik ortaya çıkan bulgular bizi endişelendiriyor. Bir an önce bölgenin DAEŞ'ten temizlenmesi gerekiyor. Tazehrumatu 25 bin Türkmen nüfuslu bir nahiyedir. Güvenlik durumu ve bombardıman devam ettiği takdirde bölge halkı göçe maruz kalacak. Bölgede önemli bir elektrik santrali bulunmakta. Doğalgaz ile çalışan bu santral bombalandığı takdirde, gaz borularının patlaması neticesinde Kerkük ve etrafı büyük bir tehlikeye girecektir." Hürriyet
Kerim ve beraberindeki bir heyet, IŞİD'in yoğun bir şekilde havan ve katyuşa mermileri ile saldırılar düzenlediği Tazehurmatu'yu ziyaret etti. Söz konusu saldırıya ilişkin kasabadaki yerel ve idari sorumlularla bir araya geldi.
Toplantısı sonrası gazetecilere açıklama yapan Kerim, "Kasabamız, uzun bir süredir terör örgütü IŞİD'in tehdidi altındadır. Örgütün hedefi kasaba sakinlerini korkutmaktır. Bölgeye atılan son havanların içerisinde bir tür kimyasal maddenin olduğu tespit edildi" dedi. Söz konusu saldırıdan etkilenip fenalaşan vatandaşların sağlık durumu hakkında bilgi aldıklarını belirten Kerim, "Hastaneye kaldırılan tüm vatandaşlarda nefes darlığı, alerji ve bir kısmının cildinde ciddi yanıklar tespit edilmiştir. Bu çok büyük bir tehlikenin işaretidir” değerlendirmesinde bulundu.
Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkan Yardımcısı ve Kerkük Milletvekili Hasan Turan ise düzenlediği bir başka basın toplantısında, kasabadaki sivillerin ciddi bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu belirterek şunları kaydetti: "Sivil halka yönelik kullanılan bombalarda hardal gazının tespit edildiğine yönelik ortaya çıkan bulgular bizi endişelendiriyor. Bir an önce bölgenin DAEŞ'ten temizlenmesi gerekiyor. Tazehrumatu 25 bin Türkmen nüfuslu bir nahiyedir. Güvenlik durumu ve bombardıman devam ettiği takdirde bölge halkı göçe maruz kalacak. Bölgede önemli bir elektrik santrali bulunmakta. Doğalgaz ile çalışan bu santral bombalandığı takdirde, gaz borularının patlaması neticesinde Kerkük ve etrafı büyük bir tehlikeye girecektir." Hürriyet
1 Mart 2016 Salı
Suriye'yi kurtarmak için Türkiye'yi feda etmeyin
Uluslararası Kriz Grubu (ICG) Başkanı Jean-Marie Guehenno, Guardian gazetesinin internet sitesine Türkiye ve Orta Doğu'daki gelişmelere ilişkin bir makale yazdı.
"Suriye'yi kurtarmak için Türkiye'yi feda etmeyin" başlıklı yazıda Ankara'da askeri lojmanın hedef alındığı ve 28 kişinin hayatını kaybettiği intihar saldırısı da hatırlatılarak "Türkiye, çok yönlü krizlere sürükleniyor. Batı'daki dostları araya girmeli" deniyor.
Yorum yazısında özetle şu ifadeler yer alıyor:
"ABD ve AB ile olan dostluğu giderek daha kırılgan hale gelen ülke şimdi de tarihi düşmanı Rusya ile kanlı bıçaklı."
"Ankara'da dolaşan en korkunç senaryolarda bile 14'üncü Rus-Türk savaşı, Türk toplumundaki eşi benzeri görülmemiş kutuplaşma ve Suriyeli mülteci dalgasının devamı konuşuluyor."
"Tüm sorunlarına rağmen, Rusya ile Batı ve Orta Doğu ile Avrupa arasındaki bugünün gergin jeopolitik fay hatları için istikrarın çapası olan Türkiye'ye odaklanma vakti geldi."
"Türkiye'nin çok cepheli krizinin bazı kısımlarına, yönetimin kendisi sebep oldu. Fakat ülkeyi aşağı çeken bu kısır döngünün tersine çevrilmesi için Türkiye'nin dostlarının büyük bir müdahalesi gerekiyor. Gerek üst seviyelerde ortak ziyaretler aracılığıyla, gerekse de mülteciler için mali destek veya sahadaki eylemleriyle. En azından Batı tarafında, ABD ve Avrupa'nın gerçek çıkarları, her zaman olduğu gibi Türkiye ile devamlı, birbirine bağımlı ve istikrarlı bir ortaklığa dayanıyor."
Uluslararası Kriz Grubu Başkanı Guehenno, Türkiye'nin sorunlarının belirli bir bağlam içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtip ekonomisinin hâlâ güçlü olduğunu, Avrupa'da son beş yılda en iyi hava yolu seçilen Türk Hava Yolları'nın başarısıyla İstanbul havaalanının hareketli olduğunu yazıyor ve Türk devletinin, tarihin de gösterdiği üzere topraklarını hiçbir başka güce terk etmeyeceğini ifade ediyor.
'Tarih Batı'nın Suriye kararını yargılar'
Orta Doğu'daki gelişmelere ilişkin olarak da, Batı'nın 2003 yılında Irak işgaline ve 2011 yılında Libya bombardımanına Ankara'nın karşı çıktığı hatırlatılıyor fakat Türkiye'nin Suriye'de Beşar Esad rejimine yönelik ise dönüşü olmayan bir şekilde tepki gösterdiği belirtiliyor. Makalede "Tarih, Batı'nın Ankara'yı göz ardı etme ve Suriye'de erken ve keskin eyleme geçmeme kararını da ağır bir şekilde yargılayabilir" deniyor.
Suriye'nin kuzeyinde de tehlikeli bir dönüm noktasında olunduğuna dikkat çeken Uluslararası Kriz Grubu Başkanı, Türkiye'nin Kürt savaşçılar, Rusya ve İran'dan gelecek güçlüklerle karşı karşıya olduğunu yazıyor.
Makale şöyle devam ediyor:
"Türkiye ve ABD tarafından atılan yanlış adımlar, hali hazırda Türkiye'nin Batı'yla ilişkisinde yarıklar oluşturuyor. ABD'li ve Avrupalı liderler, IŞİD'i bedeli ne olursa olsun karşı konulacak ana tehdit olarak belirledi."
"Bu teşhis doğru değil. IŞİD'in vahşi soytarılıkları, Orta Doğu'da daha önce uygulanan kötü politikaların ve iktidar boşluğunun doğurduğu berbat emarelerden daha önemli bir gerekçe oluşturmuyor. Esad'ın Suriye hükümetinin yaptığı kontrolsüz bombardımanlarda, IŞİD'in öldürdüklerinden daha fazla insan öldü."
"Her şeyi IŞİD merceğinden görmek, (örgütün) oluşturduğu propaganda tuzağına düşürür. IŞİD'in öncelik olarak belirlendiği taktikler, daha büyük bir ödülün, istikrarlı, müreffeh bir Türkiye'nin kaybedilmesi riskini doğurur. Sürdürülebilir her türlü Suriye stratejisi Türkiye boyutunu da entegre edebilmek için elinden gelenin fazlasını yapmalıdır."
'Batı ve Türkiye, Suriyeli Kürtler konusunda uzlaşmalı'
"Burada, Türkiye ve Batı, Suriyeli Kürtlerle ilgili anlaşmazlıklarının üstesinden gelmelidir. IŞİD'le mücadele adına ABD, Suriyeli Kürt milis grubu YPG ile işbirliği yapıyor. YPG ise, Türkiye'ye karşı 31 yıldır savaşan ve ABD ile AB'nin terörist örgüt olarak tanıdığı PKK'nın tamamına sahip olduğu bir ortağıdır."
"Batılı hükümetler kendi politikalarını birbirleriyle uyumlu hale getirmelidir. Türkiye'nin, Kürt hakları dâhil yönetimle ilgili uluslararası standartlara bağlı kalmasını sağlamalı ve Türkiye'yi geçen yıl kesilen PKK ile barış görüşmelerine dönmeye ikna etmek için elinden gelenin fazlasını yapmalıdırlar."
"Ama aynı zamanda, PKK'nın ateşkesin sabote edilmesinde büyük bir rol oynadığını ve Batı'nın Suriye'deki desteğinin Türkiye'de yeni kazanımlar için heveslendiğini de kabul etmeleri gerekir."
"Türkiye, Rusya ile İran'ın, ülkenin ayağına çelme takmak ve fırsatçı bir şekilde Suriye krizini kullanarak Türkiye'nin Batı'yla ilişkilerini zayıflatmak, NATO'da kriz yaratmak amacıyla PKK'yı desteklediklerine inanıyor. Rus savaş uçakları sürekli olarak Türkiye'nin Suriye sınırı yakınlarında uçuyor ve Türkiye'nin kolay sinirlenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı öfkelendirmeye çalışıyor."
'PKK ile barış çabaları yeniden başlamalı'
"Erdoğan'ın şimdi, Türkiye'nin stratejik güvenliği için iyi niyetlerine ihtiyacı olduğu Batılı ortaklarıyla yapıcı bağlar kurmaya ihtiyacı var. PKK ile barış çabalarını yeniden başlatmalı ve YPG ile doğrudan görüşmelerle, Türkiye sınır güvenliğinin sağlama alınacağı ve Türkiye ordusunun Suriye'ye ateşi sona erdireceği bir anlaşmaya varmalı."
"Batı da, gelecek için en uygun stratejisine geri dönmeli, Türkiye'de istikrarın bozulmasının kabul edilmez olduğu konusunda PKK'yı uyarmalı, barış sürecine dönülmesi çağrısı yapmalı ve Türkiye'nin Rusya ile tırmanan gerilimini dindirme çabalarına yardım etmeli, Türkiye ile AB ilişkilerini inşa etmeye yönelmeli."
Guehenno, Türkiye'nin AB üyelik sürecine ilişkin gelecekte ne olacağını kimsenin bilmediğini, AB içindeki diğer krizlerin, Birlik içinde genişleme niyeti olmadığına işaret ettiğini belirtiliyor. Fakat yazara göre müzakerelerde sağlanacak ilerleme "Türkiye'ye geleceğe yönelik inandırıcı bir reform gündemi verebilir, ülke içinde yaşamın ve yönetim gelişmesini sağlayabilir."
AB'nin de mülteci kriziyle baş etmek için Türkiye'ye 3 milyar euro teklif ettiği de hatırlatılıyor. Orta Doğu'daki açmazın Türkiye'ye daha fazla uzanması durumunda da, bedelin daha ağır olacağı ve hatta 1990lı yıllardaki gibi Türkiyeli Kürt mültecilerin sayısının da artabileceği belirtiliyor.
Makalede 'ülkeleri Türkiye'den daha zengin ve daha güvenli olan Avrupalı liderlerin yüce gönüllü davranıp kılavuzluk etmeleri gerektiği tavsiye edilirken, Türk yetkililerin de eski işbirliğine dönmekte istekleri oldukları' yorumu yapılıyor.
Uluslararası Kriz Grubu Başkanı Guehenno, makalesini şu sözle noktalıyor:
"Suriye savaşı, giderek büyüyen uluslararası bir trajedi. Mevcut jeopolitik fırtınalarda, Türkiye ve Batı da şüphesiz aynı gemide."
"Suriye'yi kurtarmak için Türkiye'yi feda etmeyin" başlıklı yazıda Ankara'da askeri lojmanın hedef alındığı ve 28 kişinin hayatını kaybettiği intihar saldırısı da hatırlatılarak "Türkiye, çok yönlü krizlere sürükleniyor. Batı'daki dostları araya girmeli" deniyor.
Yorum yazısında özetle şu ifadeler yer alıyor:
"ABD ve AB ile olan dostluğu giderek daha kırılgan hale gelen ülke şimdi de tarihi düşmanı Rusya ile kanlı bıçaklı."
"Ankara'da dolaşan en korkunç senaryolarda bile 14'üncü Rus-Türk savaşı, Türk toplumundaki eşi benzeri görülmemiş kutuplaşma ve Suriyeli mülteci dalgasının devamı konuşuluyor."
"Tüm sorunlarına rağmen, Rusya ile Batı ve Orta Doğu ile Avrupa arasındaki bugünün gergin jeopolitik fay hatları için istikrarın çapası olan Türkiye'ye odaklanma vakti geldi."
"Türkiye'nin çok cepheli krizinin bazı kısımlarına, yönetimin kendisi sebep oldu. Fakat ülkeyi aşağı çeken bu kısır döngünün tersine çevrilmesi için Türkiye'nin dostlarının büyük bir müdahalesi gerekiyor. Gerek üst seviyelerde ortak ziyaretler aracılığıyla, gerekse de mülteciler için mali destek veya sahadaki eylemleriyle. En azından Batı tarafında, ABD ve Avrupa'nın gerçek çıkarları, her zaman olduğu gibi Türkiye ile devamlı, birbirine bağımlı ve istikrarlı bir ortaklığa dayanıyor."
Uluslararası Kriz Grubu Başkanı Guehenno, Türkiye'nin sorunlarının belirli bir bağlam içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtip ekonomisinin hâlâ güçlü olduğunu, Avrupa'da son beş yılda en iyi hava yolu seçilen Türk Hava Yolları'nın başarısıyla İstanbul havaalanının hareketli olduğunu yazıyor ve Türk devletinin, tarihin de gösterdiği üzere topraklarını hiçbir başka güce terk etmeyeceğini ifade ediyor.
'Tarih Batı'nın Suriye kararını yargılar'
Orta Doğu'daki gelişmelere ilişkin olarak da, Batı'nın 2003 yılında Irak işgaline ve 2011 yılında Libya bombardımanına Ankara'nın karşı çıktığı hatırlatılıyor fakat Türkiye'nin Suriye'de Beşar Esad rejimine yönelik ise dönüşü olmayan bir şekilde tepki gösterdiği belirtiliyor. Makalede "Tarih, Batı'nın Ankara'yı göz ardı etme ve Suriye'de erken ve keskin eyleme geçmeme kararını da ağır bir şekilde yargılayabilir" deniyor.
Suriye'nin kuzeyinde de tehlikeli bir dönüm noktasında olunduğuna dikkat çeken Uluslararası Kriz Grubu Başkanı, Türkiye'nin Kürt savaşçılar, Rusya ve İran'dan gelecek güçlüklerle karşı karşıya olduğunu yazıyor.
Makale şöyle devam ediyor:
"Türkiye ve ABD tarafından atılan yanlış adımlar, hali hazırda Türkiye'nin Batı'yla ilişkisinde yarıklar oluşturuyor. ABD'li ve Avrupalı liderler, IŞİD'i bedeli ne olursa olsun karşı konulacak ana tehdit olarak belirledi."
"Bu teşhis doğru değil. IŞİD'in vahşi soytarılıkları, Orta Doğu'da daha önce uygulanan kötü politikaların ve iktidar boşluğunun doğurduğu berbat emarelerden daha önemli bir gerekçe oluşturmuyor. Esad'ın Suriye hükümetinin yaptığı kontrolsüz bombardımanlarda, IŞİD'in öldürdüklerinden daha fazla insan öldü."
"Her şeyi IŞİD merceğinden görmek, (örgütün) oluşturduğu propaganda tuzağına düşürür. IŞİD'in öncelik olarak belirlendiği taktikler, daha büyük bir ödülün, istikrarlı, müreffeh bir Türkiye'nin kaybedilmesi riskini doğurur. Sürdürülebilir her türlü Suriye stratejisi Türkiye boyutunu da entegre edebilmek için elinden gelenin fazlasını yapmalıdır."
'Batı ve Türkiye, Suriyeli Kürtler konusunda uzlaşmalı'
"Burada, Türkiye ve Batı, Suriyeli Kürtlerle ilgili anlaşmazlıklarının üstesinden gelmelidir. IŞİD'le mücadele adına ABD, Suriyeli Kürt milis grubu YPG ile işbirliği yapıyor. YPG ise, Türkiye'ye karşı 31 yıldır savaşan ve ABD ile AB'nin terörist örgüt olarak tanıdığı PKK'nın tamamına sahip olduğu bir ortağıdır."
"Batılı hükümetler kendi politikalarını birbirleriyle uyumlu hale getirmelidir. Türkiye'nin, Kürt hakları dâhil yönetimle ilgili uluslararası standartlara bağlı kalmasını sağlamalı ve Türkiye'yi geçen yıl kesilen PKK ile barış görüşmelerine dönmeye ikna etmek için elinden gelenin fazlasını yapmalıdırlar."
"Ama aynı zamanda, PKK'nın ateşkesin sabote edilmesinde büyük bir rol oynadığını ve Batı'nın Suriye'deki desteğinin Türkiye'de yeni kazanımlar için heveslendiğini de kabul etmeleri gerekir."
"Türkiye, Rusya ile İran'ın, ülkenin ayağına çelme takmak ve fırsatçı bir şekilde Suriye krizini kullanarak Türkiye'nin Batı'yla ilişkilerini zayıflatmak, NATO'da kriz yaratmak amacıyla PKK'yı desteklediklerine inanıyor. Rus savaş uçakları sürekli olarak Türkiye'nin Suriye sınırı yakınlarında uçuyor ve Türkiye'nin kolay sinirlenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı öfkelendirmeye çalışıyor."
'PKK ile barış çabaları yeniden başlamalı'
"Erdoğan'ın şimdi, Türkiye'nin stratejik güvenliği için iyi niyetlerine ihtiyacı olduğu Batılı ortaklarıyla yapıcı bağlar kurmaya ihtiyacı var. PKK ile barış çabalarını yeniden başlatmalı ve YPG ile doğrudan görüşmelerle, Türkiye sınır güvenliğinin sağlama alınacağı ve Türkiye ordusunun Suriye'ye ateşi sona erdireceği bir anlaşmaya varmalı."
"Batı da, gelecek için en uygun stratejisine geri dönmeli, Türkiye'de istikrarın bozulmasının kabul edilmez olduğu konusunda PKK'yı uyarmalı, barış sürecine dönülmesi çağrısı yapmalı ve Türkiye'nin Rusya ile tırmanan gerilimini dindirme çabalarına yardım etmeli, Türkiye ile AB ilişkilerini inşa etmeye yönelmeli."
Guehenno, Türkiye'nin AB üyelik sürecine ilişkin gelecekte ne olacağını kimsenin bilmediğini, AB içindeki diğer krizlerin, Birlik içinde genişleme niyeti olmadığına işaret ettiğini belirtiliyor. Fakat yazara göre müzakerelerde sağlanacak ilerleme "Türkiye'ye geleceğe yönelik inandırıcı bir reform gündemi verebilir, ülke içinde yaşamın ve yönetim gelişmesini sağlayabilir."
AB'nin de mülteci kriziyle baş etmek için Türkiye'ye 3 milyar euro teklif ettiği de hatırlatılıyor. Orta Doğu'daki açmazın Türkiye'ye daha fazla uzanması durumunda da, bedelin daha ağır olacağı ve hatta 1990lı yıllardaki gibi Türkiyeli Kürt mültecilerin sayısının da artabileceği belirtiliyor.
Makalede 'ülkeleri Türkiye'den daha zengin ve daha güvenli olan Avrupalı liderlerin yüce gönüllü davranıp kılavuzluk etmeleri gerektiği tavsiye edilirken, Türk yetkililerin de eski işbirliğine dönmekte istekleri oldukları' yorumu yapılıyor.
Uluslararası Kriz Grubu Başkanı Guehenno, makalesini şu sözle noktalıyor:
"Suriye savaşı, giderek büyüyen uluslararası bir trajedi. Mevcut jeopolitik fırtınalarda, Türkiye ve Batı da şüphesiz aynı gemide."
BBC Türkçe
22 Ocak 2016 Cuma
Suudi Arabistan Başmüftüsü: Satranç haram, yasaklanmalı
Suudi Arabistan Başmüftüsü Şeyh Abdülaziz el-Şeyh verdiği fetvada İslam dinine uygun olmadığını savunduğu satrancın zaman kaybı olduğu ve kumarı teşvik ettiği gerekçesiyle yasaklanması gerektiğini söyledi.
Satrancı 'haram' ve 'vakit kaybı' olarak niteleyen Başmüftü, "Oyunu oynayanlar arasında düşmanlığa yol açıyor" dedi.
Irak'ın en önemli Şii din adamı Ayetullah Ali el-Sistani de daha önce satrancın yasaklanması gerektiğini söylemişti.
Satranç oyunu, 1988'e kadar İran'da da 'haram' olarak kabul edildiği için yasaklanmıştı.
Ancak İran'ın eski dini lideri Ayetullah Humeyni, kumar oyunu olarak kullanılmadığı sürece satranca izin verileceğini söylemişti.
İran'ın uluslararası turnuvalara katılan bir ulusal satranç federasyonu da bulunuyor.
İngiltere, de yayınlanan Guardian gazetesi, "Satrancı yasaklamaya yönelik adımlar şaşkınlıkla karşılanıyor. 7. yüzyılda bugün İran'ın bulunduğu toprakları fetheden Müslümanlar satranç oyununu benimseyip Avrupa'ya kadar taşımışlardı" diyor.
Gazetenin haberinde Müslüman din adamlarının satrancı şanstan çok beceriye dayalı bir oyun olduğu için kumardan ayrıştırdığı da hatırlatılıyor.
BBC'ye konuşan İngiltere satranç şampiyonu Nigel Short, Suudi Arabistan'ın satrancı yasaklamasının 'büyük bir trajedi' olacağını ifade etti ve "Satrancın toplum için bir tehdit olduğunu düşünmüyorum. Ayetullah Humeyni bile zamanında satrancı yasaklayarak aşırıya kaçtığını kabul etmişti" dedi.
Bir soruya yanıt olarak verildiği için fetvanın daha çok tavsiye olarak görüleceği tahmin ediliyor ve bir yasağa dönüşmesi beklenmiyor.
BBC Türkçe
Irak'ın en önemli Şii din adamı Ayetullah Ali el-Sistani de daha önce satrancın yasaklanması gerektiğini söylemişti.
Satranç oyunu, 1988'e kadar İran'da da 'haram' olarak kabul edildiği için yasaklanmıştı.
Ancak İran'ın eski dini lideri Ayetullah Humeyni, kumar oyunu olarak kullanılmadığı sürece satranca izin verileceğini söylemişti.
İngiltere, de yayınlanan Guardian gazetesi, "Satrancı yasaklamaya yönelik adımlar şaşkınlıkla karşılanıyor. 7. yüzyılda bugün İran'ın bulunduğu toprakları fetheden Müslümanlar satranç oyununu benimseyip Avrupa'ya kadar taşımışlardı" diyor.
Gazetenin haberinde Müslüman din adamlarının satrancı şanstan çok beceriye dayalı bir oyun olduğu için kumardan ayrıştırdığı da hatırlatılıyor.
BBC'ye konuşan İngiltere satranç şampiyonu Nigel Short, Suudi Arabistan'ın satrancı yasaklamasının 'büyük bir trajedi' olacağını ifade etti ve "Satrancın toplum için bir tehdit olduğunu düşünmüyorum. Ayetullah Humeyni bile zamanında satrancı yasaklayarak aşırıya kaçtığını kabul etmişti" dedi.
Bir soruya yanıt olarak verildiği için fetvanın daha çok tavsiye olarak görüleceği tahmin ediliyor ve bir yasağa dönüşmesi beklenmiyor.
BBC Türkçe
Etiketler:
avrupa,
haber,
Irak,
İngiltere,
Suudi Arabistan
20 Aralık 2015 Pazar
Irak’ta 43 yıldan sonra güzellik yarışması
Irak'ın başkenti Bağdat'ta 43 yıl aradan sonra güzellik yarışması düzenlendi.
Kültür, Sanat ve Medya Grubu el-Mada tarafından “Irak’ın güzelini seçiyoruz” adıyla Bağdat’taki İştar Sheraton Oteli’nde düzenlenen yarışmaya 10 kişi katıldı. Adaylar arasında bulunan Şeyma Kasım, jüri üyeleri tarafından 2015 yılı Irak güzeli seçildi.
Irak’ta 1972′den bu yana güzellik yarışması düzenlenmiyordu. Yarışmaya 150 başvuru yapıldığı ve 110 kişinin mülakata çağrıldığı belirtilirken, elemeler sonucu 10 kişi yarışmaya katılabildi.
Yarışmanın organizatörü, birinci seçilen Şeyma Kasım’ın, dünya güzellik yarışmasında Irak’ı temsil edeceğini belirtti.
Güzellik yarışmasına Bağdat’ta bulunan yabancı misyon temsilcileri, Iraklı bazı bakan, siyasetçi ve sanatçılar katıldı.
Kültür, Sanat ve Medya Grubu el-Mada tarafından “Irak’ın güzelini seçiyoruz” adıyla Bağdat’taki İştar Sheraton Oteli’nde düzenlenen yarışmaya 10 kişi katıldı. Adaylar arasında bulunan Şeyma Kasım, jüri üyeleri tarafından 2015 yılı Irak güzeli seçildi.
Irak’ta 1972′den bu yana güzellik yarışması düzenlenmiyordu. Yarışmaya 150 başvuru yapıldığı ve 110 kişinin mülakata çağrıldığı belirtilirken, elemeler sonucu 10 kişi yarışmaya katılabildi.
Yarışmanın organizatörü, birinci seçilen Şeyma Kasım’ın, dünya güzellik yarışmasında Irak’ı temsil edeceğini belirtti.
Güzellik yarışmasına Bağdat’ta bulunan yabancı misyon temsilcileri, Iraklı bazı bakan, siyasetçi ve sanatçılar katıldı.
15 Aralık 2015 Salı
Kılıçdaroğlu: Efelendiler şimdi geri çekiliyorlar
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu.
Başika kampındaki askerlerin durumuna ilişkin Kılıçdaroğlu, ""Irak merkezi yönetiminden izin alırsınız askerinizi gönderirsiniz. Evrensel hukuku bilmeniz gerekiyor. NATO, BM …var. Bütün bu hukuka uyacaksınız. Bunu yapmıyorlar tankeri, askeri gönderdik. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bölgesinde saygınlığı, ağırlığı olan bir cumhuriyeti nasıl bu hale getirirsiniz. Bunun hesabı sorulmayacak mı? Arap kardeşlerimizle dostluğumuz var. neden bozuyoruz? Açıkca Türk halkına yalan söylediler. ’Biz oraya davetli olarak gidiyoruz’ dediler. Irak’ın Başbakanı, Dışişleri Bakanı biz davet etmedik diyor. Merak ediyorum sizi kim davet etti? Efelendiler kahramanlık edebiyatı yaptılar şimdi geri çekiliyorlar. Bunlar birike birike Türkiye’nin itibar kaybına yol açıyor. Türkiye’nin uluslararası saygınlığına kim gölge düşürüyor?" dedi.
"GELİRİM MAAŞIMI DA ALIRIM DURUMUM DA İYİ MİLLETVEKİLİ OYUNUNU OYNARIM"
Sorunların çözüm merkezi olarak TBMM’yi adres gösteren Kılıdaroğlu, "Ne olursa olsun herhangi bir çocuğumuzun burnu kanamasın istiyoruz. Bizim gösterdiğimiz duyarlılığı siz de gösterin. Parlamentoyu daha güzel çalıştıralım. Eğer bunları yapamayacaksak bu parlamentoda ne işimiz var. Nasıl olsa gelirim maaşımı da alırım durumum da iyi milletvekili oyununu oynarım. Bu parlamento, kurucu gazi parlamento. O zaman gereğini yapalım" dedi.
"O BİZİM ONURUMUZ, GURURUMUZ SEVGİLİ AZİZ SANCAR SENİ ÇOK SEVİYORUZ BİZE MUTLULUK YAŞATTIĞIN İÇİN"
Aziz Sancar’ı tebrik eden Kılıçdaroğlu, "Bizi sevince boğan başka bir olay var. Aziz Sancar, Nobel Kimya ödülünü aldı. Hepimizi gururlandıran bir olay. İlk duyduğumda olağanüstü sevindim. Üstelik kimya gibi bir dalda alıyorsunuz çığır açacak bir ödül. Yeni ödüllerle umarım başarısını perçinleştirir. O bir cumhuriyet çocuğu. Zor koşullarda okudu. Dünyanın en prestijli ödüllerinden birini aldı. O bizim onurumuz, gururumuz sevgili Aziz Sancar seni çok seviyoruz bize mutluluk yaşattığın için. Aziz Sancar’ın bir başka özelliği Mustafa Kemal’e olan hayranlığı. Bir kez daha Mustafa Kemal’i haklı çıkardılar. ’Hayatta en hakiki mürşit ilimdir fendir’ diyor. Sevgili Aziz Sancar bu ödül ’Atamız sayesinde alınmıştır’ diyor. Cumhuriyete ve Mustafa Kemal Atatürk’e saygının gereği olarak söylüyor" diye konuştu.
"TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI SAYGINLIĞINA KİM GÖLGE DÜŞÜRÜYOR?"
Basın özgürlüğüne vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "Basının özgür olamadığı bir ülkede toplum da özgür değildir. Gazeteci yazdığı haberden dolayı hapise atılıyorsa, neden bu haberi yaptın diye baskı kuruluyor işinden atılıyorsa hep beraber düşünmemiz lazım. bu işin sağı solu, ilerisi gerisi yok. Şucusu bucusu yok. Medyanın her koşulda özgür olması gerekir. bunun olmadı yerde demokrasi yara almış demektir. Türkiye’yi bu hale kim getirdi? Türkiye’nin uluslararası saygınlığına kim gölge düşürüyor?" diye sorudu.
"BUNUN HESABINI VERECEKLER DİYOR BİR DİKTATÖR BOZUNTUSU BUNUN HESABINI SEN VERECEKSİN SEN"
Kılıçdaroğlu, "Bunun hesabını verecekler’ diyor bir diktatör bozuntusu. Bunun hesabını sen vereceksin sen. Hiç kimsenin Türkiye’nin onuru ile oynamaya hakkı yoktur. 32 gazetecimiz hapiste. Bir ülkenin başbakanı veya cumhurbaşkanı herhangi bir ülkeye gittiğinde en zor soru sinin ülkenizde gazeteciler niye hapiste bu sorularla muhatap olunması Türkiye açısından en büyük ayıptır bunun farkında bile değiller. Biz yargılanmasınlar demiyoruz. Efendim kaçacaklar olur mu telefon açıyorsunuz geliyorlar. Niye kaçsınlar haberleri karartacaklar zaten yazmış ne yazacaksa" dedi.
"BİRİLERİ YARGIÇ CÜPPESİ GİYEREK BİRİLERİNİN TALİMATINI YERİNE GETİRİYOR"
Kılıçdaroğlu, "Birileri yargıç cüppesi giyerek birilerinin talimatını yerine getiriyorsa o ülke yargı bağımsızlığı konusunda sorun var demektir. Bir yargıç mahkum ederken bir başka yargıç mektup yazıp haksızlığa dikkat çekiyorsa o ülkede en azından umut da vardır. Türkiye bu nokta. Ayıp olan bir başka şey daha var" dedi.
"GAZETECİLERDEN BİRİ TUTUKLU GAZETECİLERİ SORMUYOR KORKUYORSANIZ O UÇAĞA NİYE BİNİYORSUNUZ?"
Kılıçdaroğlu, "Sayın cumhurbaşkanı gazetecilerle geliyor. Uçakta çok sayıda gazeteci var. Ağırlıklı olan havuz medyası her şey soruluyor. Birinin aklına şu tutuklu gazetecileri sorayım gelmiyor. Niçin gelmiyor? Korkuyorsanız o uçağa niye biniyorsunuz? Dünyanın sorduğu soruyu sormaktan korkuyorlar. Osmanlı görkemli bir geçmişimizdir. Ama Osmanlı da medya özgürlüğüne önem vermiştir. Ali Paşa; ’basın hürriyeti ancak hatalarını düzeltmek istemeyen hükümetler için bir tehlikedir’ diyor. Bari Ali Paşa’ya saygı duy. 100 yıl önceden bunu söylemiş. Gazeteci kamu adına görev yapar. O nedenle bütün dünyada korunurlar. Anayasal güvence altına alınmışlardır. Ama siz darbe dönemlerini aratmayacak bir yargılama süreci içerisinde gazetecileri hapise atıyorsunuz" ifadelerini kullandı.
"EFELENDİLER, KAHRAMANLIK EDEBİYATI YAPTILAR ŞİMDİ GERİ ÇEKİLİYORLAR"
Başika kampındaki askerlerin durumuna ilişkin Kılıçdaroğlu, "Suriye sorunumuz azmış gibi bir de üstüne Irak’ı ekledik. Irak merkezi yönetiminden izin alırsınız askerinizi gönderirsiniz. Ne için Türkiye’nin güvenliği için peşmergeleri eğitmek, IŞİD ile mücadele için olabilir. Kimsenin itiraz ettiği yok. Evrensel hukuku bilmeniz gerekiyor. NOTO, BM …var. Bütün bu hukuka uyacaksınız. Bunu yapmıyorlar tankeri, askeri gönderdik. Arkasından bir de kahramanlık edebiyatı yaptık. Efendim kimse geri gönderemez. Onlardan mı izin alacağız. Benzeri daha önce yaşamıştık. Eski Enerji ve Tabi Kaynaklar bakanımız Taner Yıldız vardı. 4 Aralık 2012’de o da biniyor GAP uçağına Erbil’e gideceğiz diyor pilota. Konferansa gideceğiz diyorlar. Uçak bir süre sonra Kayseri’ye iniyor. Niye Kayseri? O merkezi hükümet izin vermiyor. Kardeşim niye daha önce izin almıyorsunuz Türkiye’yi rezil ediyorsun. Şimdi aynı şey gönderdik. Efelendiler, kahramanlık edebiyatı yaptılar. Şimdi geri çekiliyorlar. Hani sen geri çekilmeyecektin Türkiye’nin saygınlığını ayaklar altına almak için sana bu yetkiyi kim verdi? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bölgesinde saygınlığı, ağırlığı olan bir cumhuriyeti nasıl bu hale getirirsiniz" diye konuştu.
"BUNLAR BİRİKE BİRİKE TÜRKİYE’NİN İTİBAR KAYBINA YOL AÇIYOR"
Kılıçdaroğlu, "Bunun hesabı sorulmayacak mı? Arap kardeşlerimizle dostluğumuz var. neden bozuyoruz? Açıkca Türk halkına yalan söylediler. ’Biz oraya davetli olarak gidiyoruz’ dediler. Irak’ın Başbakanı, Dışişleri Bakanı biz davet etmedik diyor. Merak ediyorum sizi kim davet etti? Diyecekler ki yine bizi kandırdılar. E sen çocuk musun? Türkiye’nin onuru ile oynamaya bu yetkiyi hakkı size kim verdi? Devlet yönetmek bu kadar ucuz kolay mı? sanki Trabzon’a, Rize’ye…gönderiyoruz. Orası başka bir ülke. Irak’8ın toprak bütünlüğüne saygılıyız diyorsun. Peki bu geri çekilme nedir o zaman? Niye gittin niye geri çekildin? Heyetin önceden gitmesi gerekirken sonradan gitti. Mutabakat sağlandıysa niye geri çekiliyorsun. Kim seni kandırdı niye geri çekiliyorsun. Bunlar birike birike Türkiye’nin itibar kaybına yol açıyor" açıklamasında bulundu.
Hakime TORUN / ANKARA (DHA)
Başika kampındaki askerlerin durumuna ilişkin Kılıçdaroğlu, ""Irak merkezi yönetiminden izin alırsınız askerinizi gönderirsiniz. Evrensel hukuku bilmeniz gerekiyor. NATO, BM …var. Bütün bu hukuka uyacaksınız. Bunu yapmıyorlar tankeri, askeri gönderdik. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bölgesinde saygınlığı, ağırlığı olan bir cumhuriyeti nasıl bu hale getirirsiniz. Bunun hesabı sorulmayacak mı? Arap kardeşlerimizle dostluğumuz var. neden bozuyoruz? Açıkca Türk halkına yalan söylediler. ’Biz oraya davetli olarak gidiyoruz’ dediler. Irak’ın Başbakanı, Dışişleri Bakanı biz davet etmedik diyor. Merak ediyorum sizi kim davet etti? Efelendiler kahramanlık edebiyatı yaptılar şimdi geri çekiliyorlar. Bunlar birike birike Türkiye’nin itibar kaybına yol açıyor. Türkiye’nin uluslararası saygınlığına kim gölge düşürüyor?" dedi.
"GELİRİM MAAŞIMI DA ALIRIM DURUMUM DA İYİ MİLLETVEKİLİ OYUNUNU OYNARIM"
Sorunların çözüm merkezi olarak TBMM’yi adres gösteren Kılıdaroğlu, "Ne olursa olsun herhangi bir çocuğumuzun burnu kanamasın istiyoruz. Bizim gösterdiğimiz duyarlılığı siz de gösterin. Parlamentoyu daha güzel çalıştıralım. Eğer bunları yapamayacaksak bu parlamentoda ne işimiz var. Nasıl olsa gelirim maaşımı da alırım durumum da iyi milletvekili oyununu oynarım. Bu parlamento, kurucu gazi parlamento. O zaman gereğini yapalım" dedi.
"O BİZİM ONURUMUZ, GURURUMUZ SEVGİLİ AZİZ SANCAR SENİ ÇOK SEVİYORUZ BİZE MUTLULUK YAŞATTIĞIN İÇİN"
Aziz Sancar’ı tebrik eden Kılıçdaroğlu, "Bizi sevince boğan başka bir olay var. Aziz Sancar, Nobel Kimya ödülünü aldı. Hepimizi gururlandıran bir olay. İlk duyduğumda olağanüstü sevindim. Üstelik kimya gibi bir dalda alıyorsunuz çığır açacak bir ödül. Yeni ödüllerle umarım başarısını perçinleştirir. O bir cumhuriyet çocuğu. Zor koşullarda okudu. Dünyanın en prestijli ödüllerinden birini aldı. O bizim onurumuz, gururumuz sevgili Aziz Sancar seni çok seviyoruz bize mutluluk yaşattığın için. Aziz Sancar’ın bir başka özelliği Mustafa Kemal’e olan hayranlığı. Bir kez daha Mustafa Kemal’i haklı çıkardılar. ’Hayatta en hakiki mürşit ilimdir fendir’ diyor. Sevgili Aziz Sancar bu ödül ’Atamız sayesinde alınmıştır’ diyor. Cumhuriyete ve Mustafa Kemal Atatürk’e saygının gereği olarak söylüyor" diye konuştu.
"TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI SAYGINLIĞINA KİM GÖLGE DÜŞÜRÜYOR?"
Basın özgürlüğüne vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "Basının özgür olamadığı bir ülkede toplum da özgür değildir. Gazeteci yazdığı haberden dolayı hapise atılıyorsa, neden bu haberi yaptın diye baskı kuruluyor işinden atılıyorsa hep beraber düşünmemiz lazım. bu işin sağı solu, ilerisi gerisi yok. Şucusu bucusu yok. Medyanın her koşulda özgür olması gerekir. bunun olmadı yerde demokrasi yara almış demektir. Türkiye’yi bu hale kim getirdi? Türkiye’nin uluslararası saygınlığına kim gölge düşürüyor?" diye sorudu.
"BUNUN HESABINI VERECEKLER DİYOR BİR DİKTATÖR BOZUNTUSU BUNUN HESABINI SEN VERECEKSİN SEN"
Kılıçdaroğlu, "Bunun hesabını verecekler’ diyor bir diktatör bozuntusu. Bunun hesabını sen vereceksin sen. Hiç kimsenin Türkiye’nin onuru ile oynamaya hakkı yoktur. 32 gazetecimiz hapiste. Bir ülkenin başbakanı veya cumhurbaşkanı herhangi bir ülkeye gittiğinde en zor soru sinin ülkenizde gazeteciler niye hapiste bu sorularla muhatap olunması Türkiye açısından en büyük ayıptır bunun farkında bile değiller. Biz yargılanmasınlar demiyoruz. Efendim kaçacaklar olur mu telefon açıyorsunuz geliyorlar. Niye kaçsınlar haberleri karartacaklar zaten yazmış ne yazacaksa" dedi.
"BİRİLERİ YARGIÇ CÜPPESİ GİYEREK BİRİLERİNİN TALİMATINI YERİNE GETİRİYOR"
Kılıçdaroğlu, "Birileri yargıç cüppesi giyerek birilerinin talimatını yerine getiriyorsa o ülke yargı bağımsızlığı konusunda sorun var demektir. Bir yargıç mahkum ederken bir başka yargıç mektup yazıp haksızlığa dikkat çekiyorsa o ülkede en azından umut da vardır. Türkiye bu nokta. Ayıp olan bir başka şey daha var" dedi.
"GAZETECİLERDEN BİRİ TUTUKLU GAZETECİLERİ SORMUYOR KORKUYORSANIZ O UÇAĞA NİYE BİNİYORSUNUZ?"
Kılıçdaroğlu, "Sayın cumhurbaşkanı gazetecilerle geliyor. Uçakta çok sayıda gazeteci var. Ağırlıklı olan havuz medyası her şey soruluyor. Birinin aklına şu tutuklu gazetecileri sorayım gelmiyor. Niçin gelmiyor? Korkuyorsanız o uçağa niye biniyorsunuz? Dünyanın sorduğu soruyu sormaktan korkuyorlar. Osmanlı görkemli bir geçmişimizdir. Ama Osmanlı da medya özgürlüğüne önem vermiştir. Ali Paşa; ’basın hürriyeti ancak hatalarını düzeltmek istemeyen hükümetler için bir tehlikedir’ diyor. Bari Ali Paşa’ya saygı duy. 100 yıl önceden bunu söylemiş. Gazeteci kamu adına görev yapar. O nedenle bütün dünyada korunurlar. Anayasal güvence altına alınmışlardır. Ama siz darbe dönemlerini aratmayacak bir yargılama süreci içerisinde gazetecileri hapise atıyorsunuz" ifadelerini kullandı.
"EFELENDİLER, KAHRAMANLIK EDEBİYATI YAPTILAR ŞİMDİ GERİ ÇEKİLİYORLAR"
Başika kampındaki askerlerin durumuna ilişkin Kılıçdaroğlu, "Suriye sorunumuz azmış gibi bir de üstüne Irak’ı ekledik. Irak merkezi yönetiminden izin alırsınız askerinizi gönderirsiniz. Ne için Türkiye’nin güvenliği için peşmergeleri eğitmek, IŞİD ile mücadele için olabilir. Kimsenin itiraz ettiği yok. Evrensel hukuku bilmeniz gerekiyor. NOTO, BM …var. Bütün bu hukuka uyacaksınız. Bunu yapmıyorlar tankeri, askeri gönderdik. Arkasından bir de kahramanlık edebiyatı yaptık. Efendim kimse geri gönderemez. Onlardan mı izin alacağız. Benzeri daha önce yaşamıştık. Eski Enerji ve Tabi Kaynaklar bakanımız Taner Yıldız vardı. 4 Aralık 2012’de o da biniyor GAP uçağına Erbil’e gideceğiz diyor pilota. Konferansa gideceğiz diyorlar. Uçak bir süre sonra Kayseri’ye iniyor. Niye Kayseri? O merkezi hükümet izin vermiyor. Kardeşim niye daha önce izin almıyorsunuz Türkiye’yi rezil ediyorsun. Şimdi aynı şey gönderdik. Efelendiler, kahramanlık edebiyatı yaptılar. Şimdi geri çekiliyorlar. Hani sen geri çekilmeyecektin Türkiye’nin saygınlığını ayaklar altına almak için sana bu yetkiyi kim verdi? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bölgesinde saygınlığı, ağırlığı olan bir cumhuriyeti nasıl bu hale getirirsiniz" diye konuştu.
"BUNLAR BİRİKE BİRİKE TÜRKİYE’NİN İTİBAR KAYBINA YOL AÇIYOR"
Kılıçdaroğlu, "Bunun hesabı sorulmayacak mı? Arap kardeşlerimizle dostluğumuz var. neden bozuyoruz? Açıkca Türk halkına yalan söylediler. ’Biz oraya davetli olarak gidiyoruz’ dediler. Irak’ın Başbakanı, Dışişleri Bakanı biz davet etmedik diyor. Merak ediyorum sizi kim davet etti? Diyecekler ki yine bizi kandırdılar. E sen çocuk musun? Türkiye’nin onuru ile oynamaya bu yetkiyi hakkı size kim verdi? Devlet yönetmek bu kadar ucuz kolay mı? sanki Trabzon’a, Rize’ye…gönderiyoruz. Orası başka bir ülke. Irak’8ın toprak bütünlüğüne saygılıyız diyorsun. Peki bu geri çekilme nedir o zaman? Niye gittin niye geri çekildin? Heyetin önceden gitmesi gerekirken sonradan gitti. Mutabakat sağlandıysa niye geri çekiliyorsun. Kim seni kandırdı niye geri çekiliyorsun. Bunlar birike birike Türkiye’nin itibar kaybına yol açıyor" açıklamasında bulundu.
Hakime TORUN / ANKARA (DHA)
24 Kasım 2015 Salı
Mülteciler birbirlerinin ağızlarını dikti
Yunanistan - Makedonya sınırında geçişlerine izin verilmeyen sığınmacılar, alışılmadık bir protesto yöntemine başvurdu.
Makedon sınır görevlileri bir süredir yalnızca belirli milliyetlerden sığınmacıların geçişine izin veriyor. İdomeni sınır kapısında bu nedenle cuma gününden bu yana yüzlerce sığınmacı birikti.
İran'dan geldiklerini belirten 5 kadar sığınmacı, ağızlarını dikerek uygulamayı protesto etti. Göğüslerine çeşitli sloganlar yazan protestocular, açlık grevine başlama tehdidinde bulundu.
Balkan ülkeleri Makedonya, Sırbistan ve Hırvatistan perşembe gününden bu yana yalnızca Suriye, Afganistan ve Irak vatandaşlarının geçişine izin veriyor.
İDOMENİ'DEN BİNDEN FAZLA SIĞINMACI BİRİKTİ
İdomeni sınır kapısında biriken binden fazla sığınmacı Pakistan, İran, Fas, Bangladeş ve Cezayir'den geliyor. Makedon görevliler bunların geçişine izin vermiyor.
Balkan güzergâhı adı verilen ve Makedonya, Sırbistan ve Hırvatistan'ın yer aldığı hat üzerinden şimdiye kadar yüz binlerce kişi Batı Avrupa ülkelerine ulaştı. Sığınmacıların büyük kısmı Almanya'ya gitmek istiyor.
Birçoğu iç savaşın devam ettiği Suriye'den ya da Irak ve Afganistan gibi çatışmaların devam ettiği ülkelerden geliyor.
Otoriter rejimle idare edilen Eritre de sığınmacıların geldiği Afrika ülkelerinin başında yer alıyor.
(Kaynak:hürriyet.com.tr)
Etiketler:
Afganistan,
afrika,
Irak,
mülteci,
Türkiye,
yunanistan
27 Ekim 2015 Salı
'Sadece İstanbul'da tüm Avrupa'dan daha fazla mülteci var'
Uluslararası Kurtarma Komitesi Başkanı David Miliband, başta Suriyeliler olmak üzere mültecilerin yüzde 60'ının metropollerde yaşadığını ve sadece İstanbul'daki mültecilerin Avrupa'ya gelen toplam mülteci sayısının üzerinde olduğunu söyledi.
İngiltere merkezli sivil toplum örgütü Uluslararası Kurtarma Komitesi verilerine göre İstanbul'da yaşayan mülteci sayısı 336 bin. Bu sayı, tüm Avrupa ülkelerine giden mültecilerden daha fazla.
Türkiye'deki toplam mülteci sayısı ise 2,5 milyona yakın.
Bir daha Suriye'ye dönmeyi düşünmüyorlar
Uluslararası Kurtarma Komitesi Türkiye'de yürüttüğü çalışmalarda İzmir ve çevresinde yaşayan 800 aileyle mülakatlar yaptı. Araştırmadan üç sonuç öne çıkarılıyor:
-- Türkiye'ye gelenlerin yüzde 80'i Suriyeli ya da Iraklı
--Neredeyse tamamı mülteci. Ekonomik amaçlarla göç etmiyorlar, savaştan kaçıyorlar
-- Büyük kısmının amacı Türkiye'ye yerleşmek değil, Avrupa ülkelerine gitmek
Associated Press haber ajansına konuşan Miliband, konuştukları mültecilerinin çok önemli bir kısmının bir daha Suriye'ye dönmek gibi bir niyetlerinin olmadığını, insan kaçakçılarına gerekli ödemeleri yapabilmek için evlerini ve Suriye'deki tüm varlıklarını sattıklarını da söyledi.
Miliband, insan kaçakçılığının bir türlü önlenememesinin en önemli nedeninin ise Avrupa'ya giriş için yasal yolların Suriyelilere neredeyse tamamiyle kapalı olması olduğunu vurguladı ve "Türkiye'ye iltica başvuru merkezlerinin açılması şart. Böylece bu insanlar gitmek istedikleri ülkeye başvurularını Türkiye'de yapabilir ve ne zaman gidebileceklerine dair somut bir yanıt alabilirler" dedi.
'Küresel sistem başarısız oldu'
İngiltere merkezli sivil toplum örgütü Uluslararası Kurtarma Komitesi verilerine göre İstanbul'da yaşayan mülteci sayısı 336 bin. Bu sayı, tüm Avrupa ülkelerine giden mültecilerden daha fazla.
Türkiye'deki toplam mülteci sayısı ise 2,5 milyona yakın.
Bir daha Suriye'ye dönmeyi düşünmüyorlar
Uluslararası Kurtarma Komitesi Türkiye'de yürüttüğü çalışmalarda İzmir ve çevresinde yaşayan 800 aileyle mülakatlar yaptı. Araştırmadan üç sonuç öne çıkarılıyor:
-- Türkiye'ye gelenlerin yüzde 80'i Suriyeli ya da Iraklı
--Neredeyse tamamı mülteci. Ekonomik amaçlarla göç etmiyorlar, savaştan kaçıyorlar
-- Büyük kısmının amacı Türkiye'ye yerleşmek değil, Avrupa ülkelerine gitmek
Associated Press haber ajansına konuşan Miliband, konuştukları mültecilerinin çok önemli bir kısmının bir daha Suriye'ye dönmek gibi bir niyetlerinin olmadığını, insan kaçakçılarına gerekli ödemeleri yapabilmek için evlerini ve Suriye'deki tüm varlıklarını sattıklarını da söyledi.
Miliband, insan kaçakçılığının bir türlü önlenememesinin en önemli nedeninin ise Avrupa'ya giriş için yasal yolların Suriyelilere neredeyse tamamiyle kapalı olması olduğunu vurguladı ve "Türkiye'ye iltica başvuru merkezlerinin açılması şart. Böylece bu insanlar gitmek istedikleri ülkeye başvurularını Türkiye'de yapabilir ve ne zaman gidebileceklerine dair somut bir yanıt alabilirler" dedi.
'Küresel sistem başarısız oldu'
Uluslararası Kurtarma Komitesi Başkanı David Miliband, mülteci krizinin küresel sistemin zayıf ve parçalı bir yapıya dönüşmesinden kaynaklandığını düşünüyor.
Miliband, alışıldık 'kampta bekleyen mülteci' tablosunun artık geçerli olmadığını, savaşlardan kaçan insan sayısının milyonları bulmasıyla kurulan mülteci kamplarının yetersiz kaldığını ifade etti.
Miliband, "Mülteciler kamplara koyulmak da istemiyor. O kadar uzun süre ülkelerinden ayrı yaşamak zorunda kalıyorlar ki yeni bir hayat kurmayı, bir işe girip çalışmayı tercih ediyorlar" diye konuştu.
Dünyanın karşı karşıya kaldığı mülteci sorununu 'karanlık bir tablo' olarak niteleyen Miliband, "Daha da kötüsü yaşananlar devam eden bir trendin sadece bir parçası. Yürüttüğümüz araştırmalar dünyada 200 milyondan fazla insanın daha iyi yaşam şartları için ülkelerini terk etmeyi tercih edebileceklerini gösteriyor" diye ekledi.
İngiltere Dışişleri Bakanlığı da yapmış olan David Miliband, yaşanan mülteci krizini küresel sistemin bir başarısızlığı olarak niteledi ve şöyle devam etti:
"Dünyada en az 30-40 ülke vatandaşlarının temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor. Bu ülkelerde toplum içi etnik, dini ya da siyasi ayrışmalar da bulunuyor. Uluslararası siyasi sistem soğuk savaşın bitiminden bu yana ilk kez bu kadar zayıf ve parçalı bir hal aldı."
Birleşmiş Milletler mülteci krizi raportörü Francois Crepeau, Cuma günü konuşmuş ve Avrupa ülkelerinin gelecek 5 yıl içerisinde her yıl Ortadoğu'dan ortalama 400 bin mülteciyi kabul etmek zorunda kalacağını öngörmüştü.
BBC Türkçe
Türkiye dahil Avrupa tehlikede
Irak'tan sonra Suriye’de de kolera salgını başladı. Uzmanlar ülkenin sağlık sisteminin çöktüğünü, bu durumun uluslararası bir krize dönüşebileceğini belirtiyor.
Habertürk'te yer alan habere göre 5 yaşında bir çocuğun öldüğü Suriye’deki sağlıkçalışanları, ülkenin çökmüş sağlık sistemi, uluslararası yardım kuruluşlarının birçok bölgeye yardım ulaştıramaması nedeniyle salgının büyüyebileceği, göçmenler nedeniyle uluslararası bir tehdit haline dönüşebileceği konusunda uyardı.
İNSANLAR SÜREKLİ HAREKET EDİYOR O YÜZDEN KOLERA YAYILIYOR
Suriye Amerikan Tıp Birliği’nden Dr. Ahmed Tarakji, geçen hafta 5 yaşındaki bir çocuğun Halep’te hayatını kaybettiğine vurgu yaparak şunları söyledi: “İnsanlar evlerini terk ediyor, sürekli hareket halindeler. Böylece kolera bölgeden bölgeye yayılıyor. Ülke dışına, Avrupa’ya gidenler var. Bu nedenle uluslararası anlamda da bir tehlike söz konusu.”
Dünyada kayıtlı 4 milyon Suriyeli sığınmacı var, 8 milyon kişi de ülke içinde evini terk etti.
16 Nisan 2015 Perşembe
300 eski polis ve subayı idam edildi
Irak Cumhurbaşkan Yardımcısı Usame en-Nuceyfi, "terör örgütü IŞİD'in, birkaç gün içerisinde Musul kentinde 300 eski polis ve subayı idam ettiğini" öne dürdü.
Hürriyet'in haberine göre; Nuceyfi, Musul'un Telafer ilçesinden gelen aşiret liderleriyle yaptığı görüşmenin ardından başkent Bağdat'ta düzenlediği basın toplantısında, "IŞİD, son birkaç günde Musul'da, 300 eski polis ve subayı idam etti" dedi.
Nuceyfi, "Irak hükümeti, ordunun yapılanması konusunda askeri çalışmaların yanı sıra operasyonda yer alacak Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve uluslararası koalisyon güçleriyle anlaşma yapılıyor" ifadesini kullandı.
Irak Başbakanı Haydar el-İbadi ile IKBY Başkanı Mesut Barzani, IŞİD'in kontrolündeki Musul kentinin kurtarılması konusunda anlaşmaya varmıştı.
Hürriyet'in haberine göre; Nuceyfi, Musul'un Telafer ilçesinden gelen aşiret liderleriyle yaptığı görüşmenin ardından başkent Bağdat'ta düzenlediği basın toplantısında, "IŞİD, son birkaç günde Musul'da, 300 eski polis ve subayı idam etti" dedi.
Nuceyfi, "Irak hükümeti, ordunun yapılanması konusunda askeri çalışmaların yanı sıra operasyonda yer alacak Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve uluslararası koalisyon güçleriyle anlaşma yapılıyor" ifadesini kullandı.
Irak Başbakanı Haydar el-İbadi ile IKBY Başkanı Mesut Barzani, IŞİD'in kontrolündeki Musul kentinin kurtarılması konusunda anlaşmaya varmıştı.
9 Mart 2015 Pazartesi
IŞİD'e katılan 3 genç kız Rakka'da
İngiltere'den terör örgütü IŞİD'e katılmak için Suriye'ye gittiği iddia edilen üç genç kızın aileleri, İngiliz polisinin kendilerinden özür dilemesi istedi. Bu arada kızların dün akşam Suriye'nin Rakka kentinde oldukları belirlendi.
Polisin "Kızları Suriye'ye gitmeden önce bir arkadaşlarının bu ülkede olduğunu bildikleri" iddiasının doğru olmadığını belirten aileler, önceden konuyla ilgili bilgi sahibi olmaları durumunda kızlarının Suriye'ye gidişini önleyebileceklerini dile getirdiler.
Ailelerin avukatı Tasnime Akunjee, "Aileleri yalancılıkla suçlamanın utanç verici olduğunu" belirterek, "Polis ailelere, genç kızların bir arkadaşının Suriye'yede olduğunu kızları bu bu ülkeye gittikten sonra bildirmiştir, önce değil. Bu iletişim hatası, ailelerin kızlarının Suriye'ye gitme planlarını önleme olasılığını da ortadan kaldırmıştır" açıklamasında bulundu.
Akunjee, yarın İngiliz Parlamentosu İçişleri Komisyonu'nda konuya ilişkin soruları yanıtlayacak Londra Polis Teşkilatı Başkanı Sir Bernard Hogan-Howe'dan polisin ihmalkarlığını kabul etmesini ve ailelerden özür dilemesini istedi. IŞİD'e katılmak için Suriye'ye gittikleri iddia edilen 15 yaşındaki Shamima Begum, 15 yaşındaki Amira Abase ve 16 yaşındaki Kadiza Sultana'nın aileleri, İngiliz polisini önemli bir mektubu doğrudan kendilerine iletmedikleri için ihmalkarlık ve işini iyi yapmamakla suçlamıştı.
POLİS KIZLARA MEKTUP VERMİŞ
İngiliz polisi, okuldan yakın arkadaşları bir genç kızın aralık ayında IŞİD'e katılmak üzere Suriye'ye gitmesinin ardından Begum, Abase ve Sultana'nın ifadesine başvurmuştu. Polisin geçen ay başında üç kızla tekrar konuştuğu ve ailelerine iletmek üzere kızlara birer mektup verdiği ortaya çıkmıştı.
Mektupta, kızların Suriye'ye giden arkadaşlarıyla ilgili yazılı ifade vermesi için ailelerinden izin isteniyordu. Genç kızların, mektubu ailelerinden sakladıkları, mektubun kızlar Suriye'ye gittikten sonra yatak odalarında bulunduğu belirtildi.
17 Şubat'ta Londra'dan İstanbul'a giden kızların, Türkiye'den Suriye'ye geçerek IŞİD'e katıldıkları tahmin ediliyor. Sky haber kanalı, dün akşam kızların Suriye'nin Rakka kentinde başka bir İngiliz kızla bir evde kaldıklarının öğrenildiğini bildirmişti. milliyet.com.tr
Polisin "Kızları Suriye'ye gitmeden önce bir arkadaşlarının bu ülkede olduğunu bildikleri" iddiasının doğru olmadığını belirten aileler, önceden konuyla ilgili bilgi sahibi olmaları durumunda kızlarının Suriye'ye gidişini önleyebileceklerini dile getirdiler.
Ailelerin avukatı Tasnime Akunjee, "Aileleri yalancılıkla suçlamanın utanç verici olduğunu" belirterek, "Polis ailelere, genç kızların bir arkadaşının Suriye'yede olduğunu kızları bu bu ülkeye gittikten sonra bildirmiştir, önce değil. Bu iletişim hatası, ailelerin kızlarının Suriye'ye gitme planlarını önleme olasılığını da ortadan kaldırmıştır" açıklamasında bulundu.
Akunjee, yarın İngiliz Parlamentosu İçişleri Komisyonu'nda konuya ilişkin soruları yanıtlayacak Londra Polis Teşkilatı Başkanı Sir Bernard Hogan-Howe'dan polisin ihmalkarlığını kabul etmesini ve ailelerden özür dilemesini istedi. IŞİD'e katılmak için Suriye'ye gittikleri iddia edilen 15 yaşındaki Shamima Begum, 15 yaşındaki Amira Abase ve 16 yaşındaki Kadiza Sultana'nın aileleri, İngiliz polisini önemli bir mektubu doğrudan kendilerine iletmedikleri için ihmalkarlık ve işini iyi yapmamakla suçlamıştı.
POLİS KIZLARA MEKTUP VERMİŞ
İngiliz polisi, okuldan yakın arkadaşları bir genç kızın aralık ayında IŞİD'e katılmak üzere Suriye'ye gitmesinin ardından Begum, Abase ve Sultana'nın ifadesine başvurmuştu. Polisin geçen ay başında üç kızla tekrar konuştuğu ve ailelerine iletmek üzere kızlara birer mektup verdiği ortaya çıkmıştı.
Mektupta, kızların Suriye'ye giden arkadaşlarıyla ilgili yazılı ifade vermesi için ailelerinden izin isteniyordu. Genç kızların, mektubu ailelerinden sakladıkları, mektubun kızlar Suriye'ye gittikten sonra yatak odalarında bulunduğu belirtildi.
17 Şubat'ta Londra'dan İstanbul'a giden kızların, Türkiye'den Suriye'ye geçerek IŞİD'e katıldıkları tahmin ediliyor. Sky haber kanalı, dün akşam kızların Suriye'nin Rakka kentinde başka bir İngiliz kızla bir evde kaldıklarının öğrenildiğini bildirmişti. milliyet.com.tr
8 Mart 2015 Pazar
IŞİD üyesi saldırı öncesi eroin kullanmış
Güvenlik görevlilerini şehit eden IŞİD üyelerinin yargılanacağı mahkemenin kesinleşmesinin ardından, dava dosyasındaki ayrıntılar da ortaya çıkmaya başladı. 3 kez ağırlaştırılmış ömürboyu hapis cezası istenen Alman vatandaşı 25 yaşındaki Benjamin Xu’nun, yol kontrolü yapan güvenlik güçlerine saldırmadan önce eroin kullandığı ortaya çıktı.
İsviçre vatandaşı Çendrim Ramadani ve Makedonyalı Muhammed Zakiri ile birlikte 20 Mart 2014’te Niğde’nin Ulukışla İlçesi’nde yol kontrolü sırasında Jandarma Astsubay Üstçavuş Adil Kozanoğlu ile polis memuru Adem Çoban’ı şehit edip, 7 asker ve yolcu otobüsündeki 1 kişiyi de yaraladıktan sonra gasp ettikleri kamyonun şoförü Turan Yaşar’ı da öldüren ve tamamı tutuklu yargılanan Benjamin Xu’nun iddianamede yer alan savcılık ifadesinde, Türkiye’ye nasıl girdiğini ve saldırıyı nasıl gerçekleştirdikleri en ince detayına kadar kendi itirafları ile anlatılıyor.
İSTANBUL’UN GÖBEĞİNDE MÜCAHİT EVİ
Tercüman aracılığıyla Almanca verdiği ifadesinde babası Nimatullahi’nin arkadaşı Filistinli Abu Mualn ile birlikte 2013 yılının nisan ayında İstanbul’a geldiklerini belirten Xu, ’Muhammed’ adında bir Türk ile buluştuklarını ve Muhammed’in, ambleminde açık yeşil renkler olan bir yardımlaşma derneğini çalıştığı yer olarak gösterdiğini söyledi. Evin, İstanbul’un göbeğinde ve çocukların girip çıktığı resmi bir yer olduğunu ifade eden Benjamin Xu, "Yardımlaşma derneğine benziyor, orada bulunan çocuklara ’Bunlar geleceğin mücahitleri’ diyorlardı. Babam, Millet-i İbrahim isimli daha çok Türklerin bulunduğu gruba dahil olmak için İstanbul’a geldi. Babam Fatih isimli Türk uyruklu Alman vatandaşını da kaçak yollarla İstanbul’a getirdi" diye konuştu.
’ÇEÇENLERLE BULUŞTUK’
Daha sonra Ankara’ya, oradan Hatay’ın Reyhanlı İlçesi’ne geçtiklerini belirten Xu, burada Reyhanlı’da 52 kişinin yaşamını yitirdiği patlamanın da sorumluları arasında gösterilen Heysem Topalca ile buluştuklarını söyledi. Buluşmanın ardından Suriye’ye geçtiklerini kaydeden Xu, şunları söyledi:
"Heysem, görevlilerle çok samimiydi. Heysem, Suriye’deki kamplarda bulunan Türkleri tanıyordu. Suriye’ye geçtikten sonra ’Babil Hauva’ isimli bir yere gittik. Daha sonra Şeyh Ömer’in evine gittik. Şeyh Ömer ’Cündüş Şam’ isimli örgüt adına, Heysem de özgür Suriye ordusu adına savaşıyor. Şeyh Ömer’in evinde bir gece kaldıktan sonra Latakia’ya gidip burada Çeçenlerle buluştuk. Burada babamı, beni, Fatih ve Filistinliyi Cündüş Şam isimli örgütün kampına aldılar. 2- 3 ay kalıp savaşa hazırlık yaptık. Bana ve babama Kalaşnikof silah verdiler. Kampta Çeçenler, Türkler ve Almanlar bulunuyor."
Kampta lider konumunda olan Çeçen Ebu Turab ve Müslim isimli şahısların Hatay’da evleri bulunduğunu, babasının kendisini Muhammed Zakiri ile tanıştırdığını belirten Benjamin Xu, ifadesine şöyle devam etti:
"Kampa katıldıktan yaklaşık 4 ay sonra babam ve yanındaki birkaç kişiyle birlikte tuttuğu eve giderken, Esad’ın ordusundan atılan roket aracımıza isabet etti. Bu saldırıda babam öldü ben de yaralandım. Babam ölünce çok üzüldüm ve eve dönmek istedim ancak izin vermediler. Muhammed Zakiri ile Arnavutça bildiğim için anlaşabiliyordum. Muhammed bana daha önce Türkiye’ye kaçak yollarla geldiğini ve yakalanınca sınır dışı edildiğini, daha sonra ise Yunanistan ve Türkiye üzerinden yine kaçak yollarla Suriye’ye geldiğini söyledi. Muhammed, El Kaide örgütünde savaşıyordu. Suriye’de bulunduğum sırada en güçlü örgüt IŞİD ile El Nusra’ydı. El Nusra, Cündüş Şam ve IŞİD birlikte hareket ediyor, Muhammed’in IŞİD’in içinde çok sayıda tanıdığı vardı."
’KAMPTAN KAÇTIM, YAKALAYIP 2 AY BİR ODAYA KAPATTILAR’
Muhammed ile birlikte buradaki kamptan Çeçenlerin haberi olmadan kaçarak Halep’teki ’Şeyh Süleyman’ olarak bilinen ve IŞİD’e ait olan bir kampa gittiklerini, Çendrim Ramadani ile de burada tanıştıklarını anlatan Xu, daha sonra kamptan kaçtığını söyledi. Türkiye’ye gitmek istediğini ancak yakalandığını ifade eden Xu, bu konuda da şöyle ifade verdi:
"Yakalanıp tekrar kampa götürüldüm. 2 ay bir odada tutuklu kaldım. Bu süre içerisinde sürekli IŞİD örgütüne ilişkin propaganda yapıldı ve anlatılanları kabul ettiğimi söyleyince odadan çıkardılar. Muhammed ve Çendrim aniden Makedonya’ya gitmeye karar verdi. IŞİD bırakmadığı için kamptan izinsiz ayrılarak bir köye gittik."
Kaçarken kalaşnikof silahları da sattıklarını belirten Benjamin Xu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çendrim ve Muhammed ellerinde 3 çanta parayla geldiler. Bana satılan silah karşılığı olarak 1500 dolar verip, Türkiye’den Makedonya’ya geçecek bir yol bulduklarını söyleyerek taksi ile yola çıktık. Türkiye’ye yakın ’Atme’ diye bir yerde bizi Türkiye’ye geçirecek El Kaide örgütünden birilerinin yanına geldik. Bu kişilerle ’Selkin’ isimli bir yere gittik. Türkiye tarafından kırmızı renkli Türkiye plakalı bir Mercedes bekliyordu. Reyhanlı’da uyuyup ertesi gün bir taksiyle Hatay’a gittik. Bir taksiciyle 1100 dolara anlaşarak İstanbul’a doğru yola çıktık. "
’ÇENDRİM BANA EROİN VERDİ’
İstanbul’a giderken taksicinin kendi inisiyatifiyle jandarma kontrol noktasında girdiğini belirten Xu, taksicinin daha sonra araçtan inip askerlerin yanına gittiğini söyledi. Bu sırada Muhammed Zakiri ve Çendrim Ramadani’nin de taksiden indiğini kaydeden Benjamin Xu, olay anını şu sözlerle anlattı:
"Muhammed aracın arkasında bulunan çantasına yöneldiği sırada ben de taksiden inip onların yanına gittim. Çendrim üzerindeki tabancayı çıkarıp yavaş yavaş yanına gittiği askere ateş etmeye başladı. Bu sırada Muhammed de çantasından silah çıkarttı ancak taksici Muhammed’in elini tuttu. Bu esnada daha önce Çendrim’in verdiği beyaz toz nedeniyle kendimde değildim. Pasaportum olmadığı için Türkiye’ye geçerken heyecanlandığım için Çendrim bana eroin vermişti. Muhammed’in elini taksici tutuğu sırada Muhammed havaya ateş etti. Taksici de korkarak silahı bırakıp kaçtı. Çendrim bir askeri vurduktan sonra tekrar yanımıza gelip çantasını alarak Muhammed’le koşmaya başladılar. Muhammed bu arada silahı yere attı ve elime aldığımda boş olduğunu anladım. Şaşkınlıkla Muhammed’in peşinden koşarken Çendrim ’Dur, nereye koşuyorsun yoksa vururum’ dedi. Korkarak durdum. Çendrim, ’Kaçan münafıkları vurmak gerekir’ dedi. Bu sırada Muhammed kaçtı. Çendrim üzerindeki hücum yeleğinden çıkardığı iki el bombasını pimini çekerek askerlere doğru attı. Sonra bir daha el bombası attı. Çendrim bu sırada yaralıydı. Bende silah yoktu. Çendrim, bize doğru gelen polis aracına ateş etti. Çatışma sırasında elindeki Kalaşnikofu kullanan Çendrim, daha sonra kamyona gitmemi istedi. Arkamdan gelip şoförü vurduktan sonra kamyona binmemi istedi ve daha önce hiç kamyon kullanmama rağmen aracı çalıştırıp hareket ettirirken, Çendrim etrafa ateş etmeye devam etti. Yolda giderken Çendrim karşıdan gelen askeri araca da ateş etti. Çendrim ile yaralı halde bir köye gidip ’Doktor’ diye bağırdım. Köylüler ikimizi de sağlık ocağına götürdü. Daha sonra görevliler tarafından tutuklanarak hastaneye götürüldüm."
TÜRK GAZETECİ İLE KELEPÇELEMİŞLER
İddianamede, Özgür Suriye Ordusu adına savaşan Heysem Topalca ile röportaj yapmak için gittiği Suriye’de IŞİD tarafından 40 gün rehin tutulan Milliyet Gazetesi Muhabiri Bünyamin Aygün’ün ifadesi de yer aldı. Topalca ile röportaj yapmayı beklerken maskeli 8 kişi tarafından alıkonulduğunu belirten Aygün’ün iddianamede yer alan ifadesinde şu bölüm dikkati çekiyor.
"Suriye’deki muhalif grupların 5 gün süren operasyonu sonucunda serbest bırakılıp MİT’e teslim edildim. 17 gün boyunca Heysem Topalca ile birlikte ellerimiz birbirine bağlı şekilde rehin tutulduk. Heysem 17 gün sonra serbest bırakıldı. Rehin kaldığım süre içerisinde beni rehin alanlar kamera kaydını açıp, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na casus dememi ve küfürlü sözler söylememi sağladılar."
DURUŞMAYA GETİRİLMİYOR
Güvenlik nedeniyle davanın başka bir ile nakli isteği Adalet Bakanlığı tarafından kabul edilmeyince, Niğde Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaları kesinleşti. 3 IŞİD’ci hakkında 3’er kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası isteniyor. 4’ü tutuklu 11 sanıklı davada baronun görevlendirdiği avukatlar da çekilmişti. Hürriuet
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)