İslam alemi için büyük anlamı olan üç aylar başladı. Müminler 3 aylarda neler yapılır sorusunun yanı sıra Ramazan ayı ne zaman başlayacak merak ediyor. Kandil günlerini de barındıran üç aylar bin aydan daha hayırlı olarak görülür. Peki, Ramazan ayı ne zaman? Üç aylar başladı mı?
müslüman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
müslüman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
11 Mart 2019 Pazartesi
28 Kasım 2017 Salı
Kandil ne zaman?
Melvid Kandilinin yaklaşmasıyla birçok kişi Mevlid Kandilinin tam olarak hangi tarihte olduğunu merak ediyor. Google'da "kandil bugün mü?" araması yapan vatandaşlar, kandilde hangi ibadetler yapılacağını, kandilin en iyi nasıl değerlendirileceğini araştırıyor. İşte merak edilenler...
İslam alemi 29 Kasım’da Mevlid Kandilini idrak edecek. Mevlid kandiline çok kısa bir süre kala vatandaşlar Google’da kandile dair aramalar yapıyor ancak Google bir hata sebebiye kandil gününü hatalı şekilde veriyor. Google tarafından 30 Kasım olarak gösterilen kandil tarihi aslında 29 Kasım. Peki mevlid kandilinde neler yapılmalı?
MEVLİD KANDİLİ'NDE HANGİ İBADETLER YAPILIR?
Mevlid Kandili peygamber efendimizin doğum gecesidir. Bu anlamlı gece en güzel şekilde değerlendirilmeye çalışılır. Mevlid Kandili'nde;
– Peygamber efendimiz Hz. Muhammed için salatü selamlar getirilir ve şefaati ümit edilerek ümmetinden olma bilinci yenilenir
– Bol bol zikirde bulunulur
– Kuran-ı Kerim okunur, okuyan kişiler dinlenir
– Kişiler kendileri ve Mümin kardeşleri için hayır duaları ederler
– Kandil gecesinin akşam, yatsı ve Sabah namazları camide cemaat ile birlikte kılınır
– Kandil gecesinin gündüzünde oruç tutmaya çalışılır.
MEVLİD KANDİLİ ANLAMI VE ÖNEMİ
Mevlid; doğum zamanı, doğulan yer ve zaman anlamına gelmektedir. Peygamber Efendimiz (sav)’in doğduğu geceye Mevlid Gecesi denir. Bu gece aynı zamanda Rebiülevvel ayının onikinci gecesidir.
Dünyanın her kesiminden Müslümanlar, her sene bu geceyi Mevlid Kandili olarak kutlamaktadır. İslam’da Hz Muhammed (sav)’in doğum günü farklı mezheplerde kutlanır. Sünniler Rebiülevvel ayının Onbirinci gecesini Onikinci’ye bağlayan geceyi, Şiiler ise 17. günü Mevlid günü ve 17’ye dönen geceyi de Mevlid Gecesi olarak adlandırırlar. Bu iki tarih arasındaki haftayı da Kutlu Doğum Haftası olarak ilan etmişlerdir. Peygamber Efendimiz (sav)’in doğumu tüm Müslüman Alemin de kutlu doğum haftası olarak adlandırılarak bir hafta kutlanılır. Bu hafta Müslümanların bayramıdır.
Mevlid Kandili insanı insan yapan bütün güzelliklerin toplandığı rahmet elçisi Hz. Peygamberin (sav)’in doğumunu kutladığımız, onun bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatan insanlık ve merhametini, insaf ve adaletini, sabır ve metanetini, kerem ve cömertliğini, insanlığa sunduğu değerleri anlayıp hayatımızı onun yüce ahlâkıyla güzelleştireceğimiz bir tazelenme haftasıdır.
MEVLİD KANDİLİNDE DÜĞÜN OLUR MU?
İslam alimlerine göre Mevlid Kandili gibi mübarek gün ve gecelerde evlenmekte veya gerdeğe girmekte bir sakınca yoktur. Önemli olan o mübarek günün gecenin öneminin idrak edilmesidir.
MEVLİD KANDİLİ'NDE HANGİ İBADETLER YAPILIR?
Mevlid Kandili peygamber efendimizin doğum gecesidir. Bu anlamlı gece en güzel şekilde değerlendirilmeye çalışılır. Mevlid Kandili'nde;
– Peygamber efendimiz Hz. Muhammed için salatü selamlar getirilir ve şefaati ümit edilerek ümmetinden olma bilinci yenilenir
– Bol bol zikirde bulunulur
– Kuran-ı Kerim okunur, okuyan kişiler dinlenir
– Kişiler kendileri ve Mümin kardeşleri için hayır duaları ederler
– Kandil gecesinin akşam, yatsı ve Sabah namazları camide cemaat ile birlikte kılınır
– Kandil gecesinin gündüzünde oruç tutmaya çalışılır.
MEVLİD KANDİLİ ANLAMI VE ÖNEMİ
Mevlid; doğum zamanı, doğulan yer ve zaman anlamına gelmektedir. Peygamber Efendimiz (sav)’in doğduğu geceye Mevlid Gecesi denir. Bu gece aynı zamanda Rebiülevvel ayının onikinci gecesidir.
Dünyanın her kesiminden Müslümanlar, her sene bu geceyi Mevlid Kandili olarak kutlamaktadır. İslam’da Hz Muhammed (sav)’in doğum günü farklı mezheplerde kutlanır. Sünniler Rebiülevvel ayının Onbirinci gecesini Onikinci’ye bağlayan geceyi, Şiiler ise 17. günü Mevlid günü ve 17’ye dönen geceyi de Mevlid Gecesi olarak adlandırırlar. Bu iki tarih arasındaki haftayı da Kutlu Doğum Haftası olarak ilan etmişlerdir. Peygamber Efendimiz (sav)’in doğumu tüm Müslüman Alemin de kutlu doğum haftası olarak adlandırılarak bir hafta kutlanılır. Bu hafta Müslümanların bayramıdır.
Mevlid Kandili insanı insan yapan bütün güzelliklerin toplandığı rahmet elçisi Hz. Peygamberin (sav)’in doğumunu kutladığımız, onun bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatan insanlık ve merhametini, insaf ve adaletini, sabır ve metanetini, kerem ve cömertliğini, insanlığa sunduğu değerleri anlayıp hayatımızı onun yüce ahlâkıyla güzelleştireceğimiz bir tazelenme haftasıdır.
MEVLİD KANDİLİNDE DÜĞÜN OLUR MU?
İslam alimlerine göre Mevlid Kandili gibi mübarek gün ve gecelerde evlenmekte veya gerdeğe girmekte bir sakınca yoktur. Önemli olan o mübarek günün gecenin öneminin idrak edilmesidir.
4 Kasım 2017 Cumartesi
Dünyada 3 milyon ‘vatansız’ yaşıyor…
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği dünya çapında büyük bölümünü azınlıkların oluşturduğu 3 milyondan fazla 'vatansız' bulunduğunu bildirdi.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) dünya çapında hiçbir ülkenin vatandaşı olmadıkları gerekçesiyle temel insan haklarından mahrum bırakılan ve büyük bölümünü azınlıkların oluşturduğu 3 milyondan fazla ‘vatansız’ bulunduğunu bildirdi.
DW Türkçe’de yer alan habere göre, BMMYK dünya çapındaki vatansızların durumunu “This is Our Home” – Stateless Minorities and their Search for Citizenship” (Bu bizim evimiz – Vatansız azınlıklar ve onların vatandaşlık arayışı) adlı raporda derledi.
Rapora göre dünyadaki en büyük ‘vatansız’ azınlık grubunu, nüfusunun büyük bölümü Budistlerden oluşan Mynanmar’da yaşayan Müslüman Rohingya’lar oluşturuyor. Geçen ağustos ayından bu yana yaklaşık 600 bin Rohingya uğradıkları şiddet ve baskılardan kaçarak Bangladeş’e sığındı.
BMMYK tüm dünyadaki hükümetlere 2024 yılına kadar vatansızlara yönelik ayrımcılığı sona erdirme çağrısı yaptı. BMMYK hükümetleri aksi halde vatansız olacaklarsa, sınırları içinde doğan insanlara vatandaşlık vermeye ve bu sayede topraklarında uzun süreli vatansız olarak yaşamanın önüne geçmeye çağırdı.
“Tüm hak ve yetkilerden mahrumsunuz”
BMMYK Uluslararası Koruma Dairesi Başkanı Carol Batchelor düzenlenen basın toplantısında “Eğer bu dünya üzerinde herhangi bir ülkenin vatandaşı olmadan yaşıyorsanız; bir kimlikten, belgelerden, itirazsız bir şekilde kabul edilen tüm hak ve yetkilerden mahrumsunuz. Buna bir iş sahibi olmak, eğitim almak, çocuğunuzun bir yere ait olduğunu görmek gibi şeyler de dahil…” şeklinde konuştu.
Rapora göre diğer vatansız grupların başında nesillerdir aynı topraklarda yaşayan Suriyeli Kürtler, Madagaskarlı Karanalar, Makedonyalı Romanlar ve Kenyalı Pembalar geliyor.
Raporda Tayland’da yaşayan yaklaşık 30 bin vatansızın 2012’den bu yana vatandaşlık aldığı, Kenya’da ise yaklaşık 4 bin kişilik bir grup olan Makondelerin 43’üncü azınlık grubu olarak tanındığı bilgilerine yer verildi.
BMMYK Vatansızlar Birimi Başkanı Melanie Khanna “Tayland’da, Orta Asya’da, Rusya’da, Batı Afrika’da bir düşüş görüyoruz. Ancak söz konusu rakamlar kesinlikle 2024’e kadar vatansızlığın sona erdirilmesine yetecek düzeyde değil” açıklamasını yaptı.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) dünya çapında hiçbir ülkenin vatandaşı olmadıkları gerekçesiyle temel insan haklarından mahrum bırakılan ve büyük bölümünü azınlıkların oluşturduğu 3 milyondan fazla ‘vatansız’ bulunduğunu bildirdi.
DW Türkçe’de yer alan habere göre, BMMYK dünya çapındaki vatansızların durumunu “This is Our Home” – Stateless Minorities and their Search for Citizenship” (Bu bizim evimiz – Vatansız azınlıklar ve onların vatandaşlık arayışı) adlı raporda derledi.
Rapora göre dünyadaki en büyük ‘vatansız’ azınlık grubunu, nüfusunun büyük bölümü Budistlerden oluşan Mynanmar’da yaşayan Müslüman Rohingya’lar oluşturuyor. Geçen ağustos ayından bu yana yaklaşık 600 bin Rohingya uğradıkları şiddet ve baskılardan kaçarak Bangladeş’e sığındı.
BMMYK tüm dünyadaki hükümetlere 2024 yılına kadar vatansızlara yönelik ayrımcılığı sona erdirme çağrısı yaptı. BMMYK hükümetleri aksi halde vatansız olacaklarsa, sınırları içinde doğan insanlara vatandaşlık vermeye ve bu sayede topraklarında uzun süreli vatansız olarak yaşamanın önüne geçmeye çağırdı.
“Tüm hak ve yetkilerden mahrumsunuz”
BMMYK Uluslararası Koruma Dairesi Başkanı Carol Batchelor düzenlenen basın toplantısında “Eğer bu dünya üzerinde herhangi bir ülkenin vatandaşı olmadan yaşıyorsanız; bir kimlikten, belgelerden, itirazsız bir şekilde kabul edilen tüm hak ve yetkilerden mahrumsunuz. Buna bir iş sahibi olmak, eğitim almak, çocuğunuzun bir yere ait olduğunu görmek gibi şeyler de dahil…” şeklinde konuştu.
Rapora göre diğer vatansız grupların başında nesillerdir aynı topraklarda yaşayan Suriyeli Kürtler, Madagaskarlı Karanalar, Makedonyalı Romanlar ve Kenyalı Pembalar geliyor.
Raporda Tayland’da yaşayan yaklaşık 30 bin vatansızın 2012’den bu yana vatandaşlık aldığı, Kenya’da ise yaklaşık 4 bin kişilik bir grup olan Makondelerin 43’üncü azınlık grubu olarak tanındığı bilgilerine yer verildi.
BMMYK Vatansızlar Birimi Başkanı Melanie Khanna “Tayland’da, Orta Asya’da, Rusya’da, Batı Afrika’da bir düşüş görüyoruz. Ancak söz konusu rakamlar kesinlikle 2024’e kadar vatansızlığın sona erdirilmesine yetecek düzeyde değil” açıklamasını yaptı.
31 Mayıs 2017 Çarşamba
Bardakoğlu: "Öfkeli bir İslam dünyası oluştu"
Diyanet İşleri eski Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, bir arada yaşayan insanların birbirine düşman olduğunu belirterek "Öfkeli bir İslam dünyası oluştu" dedi.
Bursa Sanayicileri ve İş Adamları Derneği'nin (BUSİAD) toplantısında konuşan Diyanet İşleri eski Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu "İslam dünyasında bugüne kadar farklı mezhepler, farklı meşrepler farklı anlayışlar hep zenginlik olarak geldi. Ama şimdi aynı coğrafyada, aynı mahallede, aynı ülkede insanlar birbirine hayatı zindan etmeye başladılar, birbirinin boğazını sıkmaya başladılar. Öfkeli bir İslam dünyası oluştu" dedi.
BUSİAD'ın mayıs ayı Çekirge toplantısı ve geleneksel iftar programına konuşmacı olarak katılan Diyanet İşleri eski Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, 'Sevgi ve hoşgörü üzerine' konulu konuşma yaptı. 'İslam sevgi dinidir, İslam hoşgörü dinidir' demekle toplumda sevgi ve hoşgörü olmayacağını ifade eden Bardakoğlu "Birşeyi çok konuşmak, o şeyi yaşadığımız ve o şeye ulaştığımız anlamına gelmez. Mesela bizim toplumumuz ahlakı çok konuşur. Her cümlesinde ahlak kelimesi öyle veya böyle geçer. Sevgi geçer, barış geçer, ama bütün bu kelimeleri biz aşındırdık, yıprattık ve içi boşaldı bu kelimelerin. İslam sevgi dini barış dini diyoruz ama 57 İslam ülkesi var bunlara baktığımız vakit hiç böyle olmadığını görüyoruz. Sevgi dini, tölerans dini, hoşgörü dini diyoruz ama, insanlarımız birbirine öfke kusuyor, birbirinin boğazını sıkıyor. birbirinden nefret ediyor ve birbirine hep mesafe koyuyor. Bir türlü o huzuru, ahengi sağlayamadık" dedi.
"Allahın dediği dışında kişisel yorumlar anlatılmaya başladı"
Prof.Dr. Ali Bardakoğlu bugün İslam dünyasında Allah'ın ve peygamberin dediği dışında insanların kişisel yorumları ve kanaatlerinin de din olarak anlatılmaya başlandığını belirterek "Hatta insanlar kendi kanaaterini söylerken bile 'İslama göre', 'İslamda' diyerek cümleye başlıyorlar. Halbuki İslam'a göre deyince Allah'ın ve peygamberin dediği anlatılır. Ondan sonra kişisel yorumlar ve bakış açıları devreye girer" diye konuştu.
İslam dünyasında bugüne kadar farklı mezhepler, farklı meşrepler, farklı anlayışların hep zenginlik olarak geldiğini belirten Bardakoğlu şöyle devam etti:
"Ama şimdi aynı coğrafyada, aynı mahallede, aynı ülkede insanlar birbirine hayatı zindan etmeye başladılar, birbirinin boğazını sıkmaya başladılar. Öfkeli bir İslam dünyası oluştu. Şia dünyası 14 asırdır acı ve hüzünle ayakta duruyor. Kerbela acısı. Doğru, büyük bir acıdır. Ama bir kimliği acı ve kin üzerine oluşturamazsınız. Bu müsbet bir kimlik inşaası değildir. Maalesef hem şia dünyası hem sünni dünya hep öfke ve kin üzerine kimlikler oluşturmaya başladı. İşte İslam dünyası öfkeli. Niçin öfkeli? bir defa son derece geri kalmış görüyor. Son derece dünya standardının altında görüyor. Bilimde teknolojide fende hiçbir şey yapamadığını hep ötekinin yaptığını, onlara mahkum olduğunu görüyor. Üretme yani 'Sünnetullah' diye bildiğimiz Allah'ın dünya kuralları konusunda artık sınıfta kaldığını görüyor. Bu sefer sorumlu bulması lazım. Suçlu kimdir? Ötekidir. Öteki olmasaydı ben böyle olmayacaktım diyerek telafi mekanizmasını işletiyor ve kendine dönüp bakmıyor."
"Bireyler iki kişilikli olmaya başladı"
Günümüz İslam dünyasında bireylerin iki kişilikli olmaya başladığını ifade eden Ali Bardakoğlu "Bir, zihninde inandığı biriktirdiği dini bilgi açısından bir başka geçerlilik ölçüsü oluştu. Yaşadığı hayat itibariyle devletin kanunları kurallar, üyesi olduğu grubun kuralları itibariyle bir başka geçerlilik ölçütü var. Sıkıştığı vakit hangisi daha kolayına geliyor sa ona kaçabiliyor. Yeri geliyor 'devletin kanunu nizamı var' oluyor, yeri geliyor 'Tamam var ama dinen bu doğru' deyip kendi zihnindeki dini düşüncesini referans alarak bir başka meşruiyet arayışı bulabiliyor. Hatta birde cemaati tarikatı falan varsa, bağlı olduğu bir şeyh efendi varsa, bir de onun onayı geçerlilik ölçütü oluşursa, üç ayrı yolu olan bir insan tipi oluşturuyor. İslam dünyasında her an herşeyi yapabilir bir insan tipolojisi çıktı" diye konuştu.
Konuşmaların ardından BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Günay Baylan, Prof. Dr. Ali Bardakoğlu'na plaket verdi. (Kaynak:cnntürk.com.tr)
Bursa Sanayicileri ve İş Adamları Derneği'nin (BUSİAD) toplantısında konuşan Diyanet İşleri eski Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu "İslam dünyasında bugüne kadar farklı mezhepler, farklı meşrepler farklı anlayışlar hep zenginlik olarak geldi. Ama şimdi aynı coğrafyada, aynı mahallede, aynı ülkede insanlar birbirine hayatı zindan etmeye başladılar, birbirinin boğazını sıkmaya başladılar. Öfkeli bir İslam dünyası oluştu" dedi.
BUSİAD'ın mayıs ayı Çekirge toplantısı ve geleneksel iftar programına konuşmacı olarak katılan Diyanet İşleri eski Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, 'Sevgi ve hoşgörü üzerine' konulu konuşma yaptı. 'İslam sevgi dinidir, İslam hoşgörü dinidir' demekle toplumda sevgi ve hoşgörü olmayacağını ifade eden Bardakoğlu "Birşeyi çok konuşmak, o şeyi yaşadığımız ve o şeye ulaştığımız anlamına gelmez. Mesela bizim toplumumuz ahlakı çok konuşur. Her cümlesinde ahlak kelimesi öyle veya böyle geçer. Sevgi geçer, barış geçer, ama bütün bu kelimeleri biz aşındırdık, yıprattık ve içi boşaldı bu kelimelerin. İslam sevgi dini barış dini diyoruz ama 57 İslam ülkesi var bunlara baktığımız vakit hiç böyle olmadığını görüyoruz. Sevgi dini, tölerans dini, hoşgörü dini diyoruz ama, insanlarımız birbirine öfke kusuyor, birbirinin boğazını sıkıyor. birbirinden nefret ediyor ve birbirine hep mesafe koyuyor. Bir türlü o huzuru, ahengi sağlayamadık" dedi.
"Allahın dediği dışında kişisel yorumlar anlatılmaya başladı"
Prof.Dr. Ali Bardakoğlu bugün İslam dünyasında Allah'ın ve peygamberin dediği dışında insanların kişisel yorumları ve kanaatlerinin de din olarak anlatılmaya başlandığını belirterek "Hatta insanlar kendi kanaaterini söylerken bile 'İslama göre', 'İslamda' diyerek cümleye başlıyorlar. Halbuki İslam'a göre deyince Allah'ın ve peygamberin dediği anlatılır. Ondan sonra kişisel yorumlar ve bakış açıları devreye girer" diye konuştu.
İslam dünyasında bugüne kadar farklı mezhepler, farklı meşrepler, farklı anlayışların hep zenginlik olarak geldiğini belirten Bardakoğlu şöyle devam etti:
"Ama şimdi aynı coğrafyada, aynı mahallede, aynı ülkede insanlar birbirine hayatı zindan etmeye başladılar, birbirinin boğazını sıkmaya başladılar. Öfkeli bir İslam dünyası oluştu. Şia dünyası 14 asırdır acı ve hüzünle ayakta duruyor. Kerbela acısı. Doğru, büyük bir acıdır. Ama bir kimliği acı ve kin üzerine oluşturamazsınız. Bu müsbet bir kimlik inşaası değildir. Maalesef hem şia dünyası hem sünni dünya hep öfke ve kin üzerine kimlikler oluşturmaya başladı. İşte İslam dünyası öfkeli. Niçin öfkeli? bir defa son derece geri kalmış görüyor. Son derece dünya standardının altında görüyor. Bilimde teknolojide fende hiçbir şey yapamadığını hep ötekinin yaptığını, onlara mahkum olduğunu görüyor. Üretme yani 'Sünnetullah' diye bildiğimiz Allah'ın dünya kuralları konusunda artık sınıfta kaldığını görüyor. Bu sefer sorumlu bulması lazım. Suçlu kimdir? Ötekidir. Öteki olmasaydı ben böyle olmayacaktım diyerek telafi mekanizmasını işletiyor ve kendine dönüp bakmıyor."
"Bireyler iki kişilikli olmaya başladı"
Günümüz İslam dünyasında bireylerin iki kişilikli olmaya başladığını ifade eden Ali Bardakoğlu "Bir, zihninde inandığı biriktirdiği dini bilgi açısından bir başka geçerlilik ölçüsü oluştu. Yaşadığı hayat itibariyle devletin kanunları kurallar, üyesi olduğu grubun kuralları itibariyle bir başka geçerlilik ölçütü var. Sıkıştığı vakit hangisi daha kolayına geliyor sa ona kaçabiliyor. Yeri geliyor 'devletin kanunu nizamı var' oluyor, yeri geliyor 'Tamam var ama dinen bu doğru' deyip kendi zihnindeki dini düşüncesini referans alarak bir başka meşruiyet arayışı bulabiliyor. Hatta birde cemaati tarikatı falan varsa, bağlı olduğu bir şeyh efendi varsa, bir de onun onayı geçerlilik ölçütü oluşursa, üç ayrı yolu olan bir insan tipi oluşturuyor. İslam dünyasında her an herşeyi yapabilir bir insan tipolojisi çıktı" diye konuştu.
Konuşmaların ardından BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Günay Baylan, Prof. Dr. Ali Bardakoğlu'na plaket verdi. (Kaynak:cnntürk.com.tr)
24 Mart 2017 Cuma
Trump'tan bir hamle daha... ABD'ye gitmek zorlaşıyor
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın, geçen hafta tüm dünyadaki ABD diplomatik misyonlarına gönderdiği yazıda, Amerikan vizesi için yapılan başvurularda daha sıkı güvenlik incelemesi yapılması talimatını verdiği bildirildi. Buna göre vize başvurusu yapan kişilerin son 15 yıldaki seyahat geçmişi, ikamet ettiği adresler ve çalıştığı işyerleri ile son 5 yıldaki e-posta adresleri ve sosyal medya hesapları sorulabilecek. Ayrıca İran, Suriye, Libya, Yemen, Somali ve Sudan'dan ABD'ye yapılacak vize başvurularında, başvuru sahiplerine "daha önce DEAŞ'ın kontrol ettiği bir bölgede bulunup bulunmadıkları" da sorulacak.
Amerikan New York Times gazetesinde yer alan ve söz konusu diplomatik belgenin de paylaşıldığı haberde, Trump yönetiminin yeni vize rejimine ilişkin katı güvenlik prosedürlerinin detayları yer aldı.
Belgeye göre, ABD'nin Vize Muafiyet Programı kapsamındaki 38 ülke hariç, dünya genelindeki vize başvurularında başvuru sahiplerinin birçok kişisel bilgisi detaylı olarak incelenebilecek.
Bakan Tillerson imzasını taşıyan 15 Mart tarihli belgede, "ülkenin terör tehdidine karşı korunması için yabancı girişlerinin daha sıkı güvenlik tedbirleriyle kontrol altına alınması" amacına vurgu yapıldı.
Son 5 yıldaki sosyal medya kullanımı sorulabilecek
Buna göre vize başvurusu yapan adayların son 15 yıldaki seyahat geçmişi, ikamet ettiği adresler, çalıştığı işyerleri ile son 5 yıldaki e-posta adresleri ile sosyal medya hesaplarıyla ilgili bilgiler sorulabilecek.
Vize başvurusu yapan kişilerin daha kapsamlı şekilde vize mülakatına alınması önerilen belgede, elçilik veya konsolosluklardaki yetkililerin "kimlerin ABD için tehdit olup olmadığına" karar vereceği ifade edildi.
6 ülkeye ekstra güvenlik prosedürü
Bunun yanı sıra İran, Suriye, Libya, Yemen, Somali ve Sudan'dan ABD'ye yapılacak vize başvurularında ise başvuru sahiplerinin bilgileri daha detaylı incelenirken, "daha önce DEAŞ'ın kontrol ettiği bir bölgede bulunup bulunmadıkları" da sorulacak.
Belgede daha önce DEAŞ'ın elindeki herhangi bir bölgede bulunan kişilerin tüm sosyal medya hesaplarının "zorunlu kontrole" tabi olacağı ve bu kişilerin sosyal medya hesaplarında terör örgütü ile ilgili paylaşım yapıp yapmadıklarının kontrol edileceği belirtildi.
Irak'a ayrı bir parantez açılan belgede, bu ülkenin Trump yönetiminin yeni vize düzenlemesinden muaf tutulduğu ancak özellikle daha önce DEAŞ'ın elinde olan bölgelerde bulunmuş Irak vatandaşlarının da aynı katı güvenlik prosedürlerine tabi olacağı ve tüm sosyal medya hesaplarının kontrol edileceği kaydedildi.
Vize prosedürü uzayacak
Tillerson'ın konsolosluk görevlilerine, "Güvenlik endişesi duyduğunuz herhangi bir durumda başvuruyu reddetmekte tereddüt etmeyin." diye seslendiği belgedeki adımların, zaten uzun süren Amerikan vizesi prosedürünü daha da uzatacağı ifade ediliyor.
ABD Başkanı Donald Trump, 20 Ocak'ta göreve geldikten bir hafta sonra nüfusunun çoğunluğu Müslüman 7 ülke vatandaşlarına 3 ay ülkeye giriş yasağı getirmiş ancak kararın yürütmesi federal bir yargıç tarafından durdurulmuştu. 6 Mart'ta imzalanan, koşulları görece hafifletilmiş ve Irak'a muafiyet getiren yeni vize düzenlemesi de 16 Mart'ta yürürlüğe girmesine saatler kala federal bir yargıç tarafından askıya alınmıştı.
ABD Dışişleri Bakanlığının yürürlüğe soktuğu sıkı güvenlik incelemeleri, Trump'ın iki kez yargıya takılan vize düzenlemesinin tamamlayıcı bir unsuru olarak görülüyor. Hürriyet
Amerikan New York Times gazetesinde yer alan ve söz konusu diplomatik belgenin de paylaşıldığı haberde, Trump yönetiminin yeni vize rejimine ilişkin katı güvenlik prosedürlerinin detayları yer aldı.
Belgeye göre, ABD'nin Vize Muafiyet Programı kapsamındaki 38 ülke hariç, dünya genelindeki vize başvurularında başvuru sahiplerinin birçok kişisel bilgisi detaylı olarak incelenebilecek.
Bakan Tillerson imzasını taşıyan 15 Mart tarihli belgede, "ülkenin terör tehdidine karşı korunması için yabancı girişlerinin daha sıkı güvenlik tedbirleriyle kontrol altına alınması" amacına vurgu yapıldı.
Son 5 yıldaki sosyal medya kullanımı sorulabilecek
Buna göre vize başvurusu yapan adayların son 15 yıldaki seyahat geçmişi, ikamet ettiği adresler, çalıştığı işyerleri ile son 5 yıldaki e-posta adresleri ile sosyal medya hesaplarıyla ilgili bilgiler sorulabilecek.
Vize başvurusu yapan kişilerin daha kapsamlı şekilde vize mülakatına alınması önerilen belgede, elçilik veya konsolosluklardaki yetkililerin "kimlerin ABD için tehdit olup olmadığına" karar vereceği ifade edildi.
6 ülkeye ekstra güvenlik prosedürü
Bunun yanı sıra İran, Suriye, Libya, Yemen, Somali ve Sudan'dan ABD'ye yapılacak vize başvurularında ise başvuru sahiplerinin bilgileri daha detaylı incelenirken, "daha önce DEAŞ'ın kontrol ettiği bir bölgede bulunup bulunmadıkları" da sorulacak.
Belgede daha önce DEAŞ'ın elindeki herhangi bir bölgede bulunan kişilerin tüm sosyal medya hesaplarının "zorunlu kontrole" tabi olacağı ve bu kişilerin sosyal medya hesaplarında terör örgütü ile ilgili paylaşım yapıp yapmadıklarının kontrol edileceği belirtildi.
Irak'a ayrı bir parantez açılan belgede, bu ülkenin Trump yönetiminin yeni vize düzenlemesinden muaf tutulduğu ancak özellikle daha önce DEAŞ'ın elinde olan bölgelerde bulunmuş Irak vatandaşlarının da aynı katı güvenlik prosedürlerine tabi olacağı ve tüm sosyal medya hesaplarının kontrol edileceği kaydedildi.
Vize prosedürü uzayacak
Tillerson'ın konsolosluk görevlilerine, "Güvenlik endişesi duyduğunuz herhangi bir durumda başvuruyu reddetmekte tereddüt etmeyin." diye seslendiği belgedeki adımların, zaten uzun süren Amerikan vizesi prosedürünü daha da uzatacağı ifade ediliyor.
ABD Başkanı Donald Trump, 20 Ocak'ta göreve geldikten bir hafta sonra nüfusunun çoğunluğu Müslüman 7 ülke vatandaşlarına 3 ay ülkeye giriş yasağı getirmiş ancak kararın yürütmesi federal bir yargıç tarafından durdurulmuştu. 6 Mart'ta imzalanan, koşulları görece hafifletilmiş ve Irak'a muafiyet getiren yeni vize düzenlemesi de 16 Mart'ta yürürlüğe girmesine saatler kala federal bir yargıç tarafından askıya alınmıştı.
ABD Dışişleri Bakanlığının yürürlüğe soktuğu sıkı güvenlik incelemeleri, Trump'ın iki kez yargıya takılan vize düzenlemesinin tamamlayıcı bir unsuru olarak görülüyor. Hürriyet
Kanada'da İslamofobi karşıtı tasarıya onay
Kanada Federal Parlamentosu İslamofobiyi ve sistematik ırkçılığı kınayan tasarıyı kabul etti. Oylamada tasarı iktidardaki Liberal Parti tarafından sunuldu. İktidar partisine muhalefetteki Yeni Demokrat Parti milletvekilleri de destek verdi ve tasarı 91'e karşı 201 oyla kabul edildi.
Kanada Federal Parlamentosu, İslamofobiyi ve sistematik ırkçılığı kınayan bir tasarı geçirdi. Liberal Parti Milletvekili İkra Halid tarafından geçen yılın aralık ayında hazırlanan "Motion 103" adlı tasarı, parlamentonun öğleden sonraki oturumunda oylandı. Oylamada tasarı, iktidardaki Liberal Parti’ye muhalefetteki Yeni Demokrat Parti milletvekillerinin destek vermesiyle 91'e karşı 201 oyla kabul edildi.
Komisyona öncülük edecek
Herhangi bir bağlayıcılığı bulunmayan tasarı, İslamofobinin, her çeşit sistematik ırkçılığın ve dini ayrımcılığın kınanmasını içeriyor. Tasarıda, Kanada hükümetinden, İslamofobiyi, sistematik ırkçılığı ve dini ayrımcılığının her biçimini kınaması, kamuoyundaki nefret ve korku ikliminin kaldırılması yönünde adım atması ve İslamofobi dahil sistematik ırkçılık ve dini ayrımcılığı azaltmak veya ortadan kaldırmak için parlamentoda bir komisyon kurulmasına öncülük etmesi isteniyor. Tasarıyla kurulacak komisyonun, nefret suçuyla ilgili verileri toplaması, ayrımcılıktan etkilenen topluluklar için ihtiyaç değerlendirmeleri yapması ve bulguları sekiz ay içinde hükümete sunması öngörülüyor.
Saldırı sonrası önem kazandı
Ana muhalefetteki Muhafazakar Parti, şubat ayında, tasarıdan "İslamofobi" ifadesinin çıkarılması girişiminde bulunmuş, bu konuda yapılan oylamada 126'ya karşılık 165 oyla "İslamofobi" ifadesinin tasarıda kalması kabul edilmişti. Kanada’nın Quebec City kentinde 29 Ocak'ta, namaz vaktinde bir camiye düzenlenen ve 6 kişinin ölümüne yol açan olay sonrası daha da önem kazanan tasarı, son aylarda ülke gündemini meşgul eden konular arasındaydı. Milletvekili Halid, önergeyi sunmasının ardından 50 binin üzerinde hakaret ve küfür dolu mesajlarla tehdit edildiğini açıklamıştı. cnntürk
Kanada Federal Parlamentosu, İslamofobiyi ve sistematik ırkçılığı kınayan bir tasarı geçirdi. Liberal Parti Milletvekili İkra Halid tarafından geçen yılın aralık ayında hazırlanan "Motion 103" adlı tasarı, parlamentonun öğleden sonraki oturumunda oylandı. Oylamada tasarı, iktidardaki Liberal Parti’ye muhalefetteki Yeni Demokrat Parti milletvekillerinin destek vermesiyle 91'e karşı 201 oyla kabul edildi.
Komisyona öncülük edecek
Herhangi bir bağlayıcılığı bulunmayan tasarı, İslamofobinin, her çeşit sistematik ırkçılığın ve dini ayrımcılığın kınanmasını içeriyor. Tasarıda, Kanada hükümetinden, İslamofobiyi, sistematik ırkçılığı ve dini ayrımcılığının her biçimini kınaması, kamuoyundaki nefret ve korku ikliminin kaldırılması yönünde adım atması ve İslamofobi dahil sistematik ırkçılık ve dini ayrımcılığı azaltmak veya ortadan kaldırmak için parlamentoda bir komisyon kurulmasına öncülük etmesi isteniyor. Tasarıyla kurulacak komisyonun, nefret suçuyla ilgili verileri toplaması, ayrımcılıktan etkilenen topluluklar için ihtiyaç değerlendirmeleri yapması ve bulguları sekiz ay içinde hükümete sunması öngörülüyor.
Saldırı sonrası önem kazandı
Ana muhalefetteki Muhafazakar Parti, şubat ayında, tasarıdan "İslamofobi" ifadesinin çıkarılması girişiminde bulunmuş, bu konuda yapılan oylamada 126'ya karşılık 165 oyla "İslamofobi" ifadesinin tasarıda kalması kabul edilmişti. Kanada’nın Quebec City kentinde 29 Ocak'ta, namaz vaktinde bir camiye düzenlenen ve 6 kişinin ölümüne yol açan olay sonrası daha da önem kazanan tasarı, son aylarda ülke gündemini meşgul eden konular arasındaydı. Milletvekili Halid, önergeyi sunmasının ardından 50 binin üzerinde hakaret ve küfür dolu mesajlarla tehdit edildiğini açıklamıştı. cnntürk
6 Şubat 2017 Pazartesi
Trump'tan vize yasağı için yeni adım
ABD Adalet Bakanlığı, nüfusunun çoğunluğu Müslüman 7 ülkeye vize yasağı getiren Başkan Donald Trump'ın başkanlık kararnamesi hakkında San Francisco'daki Temyiz Mahkemesine bilgi notu vererek kararın yeniden uygulanmasını talep etti.
ABD Adalet Bakanlığının, San Francisco'daki Temyiz Mahkemesi 9. Dairesine 15 sayfalık bilgi notu ile başvuruda bulunarak Trump'ın vize yasağının yeniden uygulamaya konmasını talep ettiği bildirildi.
Mahkemeye sunduğu bilgi notunda bakanlık, söz konusu vize yasağı kararının "Başkanın yasal otoritesinin uygulanması" olduğunu ve bu sebeple kararnamenin yeniden uygulanması gerektiğini savundu.
Kararname ile 90 gün vize yasağı getirilen ülkelerin "terör riski taşıdıkları" gerekçesiyle listede olduğunu belirten bilgi notunda, yasağın bir din ile doğrudan ilişkilendirilerek sunulmasının doğru olmadığı vurgusuna yer verildi. Bilgi notunda ayrıca, Seattle'da yasağın ülke çapında uygulanmasını durdurma kararı veren federal hakimin "ülke genelini kapsayan bir karar vermesinin" sakıncalarına değinildi.
San Francisco'daki Temyiz Mahkemesinin bugün alacağı karar merakla beklenirken, olumsuz karar çıkması halinde Trump yönetiminin yeni hukuki adımları atmak için hazırlık yaptığı belirtildi.
Önceki gün San Francisco'daki Temyiz Mahkemesi 9. Dairesi, Washington eyaleti Seattle kentinin federal yargıcı James Robart tarafından verilen ve vize yasağını askıya alan karara ilişkin Adalet Bakanlığının temyiz başvurusunu reddetmişti.
Adalet Bakanlığı temyiz dosyasını hazırlarken, İç Güvenlik ile Dışişleri bakanlıkları yargıcın kararını uygulamaya koymuştu.
Trump önceki hafta cuma günü imzaladığı başkanlık kararnamesi ile Sudan, Irak, Suriye, İran, Libya, Yemen ve Somali vatandaşlarına vize verilmemesi ve bu ülkelerden gelenlerin ülkeye alınmaması talimatını vermişti. cnntürk
ABD Adalet Bakanlığının, San Francisco'daki Temyiz Mahkemesi 9. Dairesine 15 sayfalık bilgi notu ile başvuruda bulunarak Trump'ın vize yasağının yeniden uygulamaya konmasını talep ettiği bildirildi.
Mahkemeye sunduğu bilgi notunda bakanlık, söz konusu vize yasağı kararının "Başkanın yasal otoritesinin uygulanması" olduğunu ve bu sebeple kararnamenin yeniden uygulanması gerektiğini savundu.
Kararname ile 90 gün vize yasağı getirilen ülkelerin "terör riski taşıdıkları" gerekçesiyle listede olduğunu belirten bilgi notunda, yasağın bir din ile doğrudan ilişkilendirilerek sunulmasının doğru olmadığı vurgusuna yer verildi. Bilgi notunda ayrıca, Seattle'da yasağın ülke çapında uygulanmasını durdurma kararı veren federal hakimin "ülke genelini kapsayan bir karar vermesinin" sakıncalarına değinildi.
San Francisco'daki Temyiz Mahkemesinin bugün alacağı karar merakla beklenirken, olumsuz karar çıkması halinde Trump yönetiminin yeni hukuki adımları atmak için hazırlık yaptığı belirtildi.
Önceki gün San Francisco'daki Temyiz Mahkemesi 9. Dairesi, Washington eyaleti Seattle kentinin federal yargıcı James Robart tarafından verilen ve vize yasağını askıya alan karara ilişkin Adalet Bakanlığının temyiz başvurusunu reddetmişti.
Adalet Bakanlığı temyiz dosyasını hazırlarken, İç Güvenlik ile Dışişleri bakanlıkları yargıcın kararını uygulamaya koymuştu.
Trump önceki hafta cuma günü imzaladığı başkanlık kararnamesi ile Sudan, Irak, Suriye, İran, Libya, Yemen ve Somali vatandaşlarına vize verilmemesi ve bu ülkelerden gelenlerin ülkeye alınmaması talimatını vermişti. cnntürk
1 Şubat 2017 Çarşamba
'Her ilaç helal değil' tartışması başladı
Bir gıda denetleme derneğinin başkanı Dr. Hüseyin Kami Büközer, "Batı kaynaklı dev ilaç endüstrisi Musevileri, vejeteryanları düşündüğü kadar Müslümanları düşünmüyor" diyerek "helal ilaç" tartışması başlattı. "En büyük şifa kaynağımız, Kuran-ı Kerim" diyen Büközer, "İlaçların birçoğu Müslümanlar için haram kılınan maddelerden meydana geliyor" dedi.
Gıda denetleme ve sertifikalandırma faaliyeti yürüten GİMDES adlı derneğin başkanı Dr. Hüseyin Kami Büközer, "Batı kaynaklı dev ilaç endüstrisi Musevileri, vejeteryanları düşündüğü kadar Müslümanları düşünmüyor" diyerek "helal ilaç" tartışması başlattı. "En büyük şifa kaynağımız, Kuran-ı Kerim" ifadesini kullanan Büközer, "Hastalıklardan kurtulmak için kullandığımız ilaç, şurup, kremlerin içeriklerinin birçoğu Müslümanlar için haram kılınan maddelerden meydana gelebilmektedir" dedi.
GİMDES Başkanı Dr. Büyüközer, ilaç sektörü ve gıda sanayinde kullanılan koku verici aromalar ile ilgili açıklama yaptı.
Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği (GİMDES) Başkanı Dr. Hüseyin Kami Büyüközer, ilaç sektörü ve gıda sanayinde kullanılan koku verici aromalar ile ilgili açıklama yaptı.
'İlaç endüstrisi Museviler kadar Müslümanları düşünmüyor'
"Batı kaynaklı dev ilaç endüstrisi Musevileri, vejeteryanları düşündüğü kadar Müslümanları düşünmüyor" ifadesini kullanan Büyüközer, şöyle konuştu:
"Bunun en önemli sebebi Müslüman tüketicilerin bu duruma sessiz kalması, Müslüman alimlerin yüz yıldır zaruret kavramına sığınması, Müslüman bilim adamlarının helal alternatifler oluşturmaması olarak görebiliriz. Dev ilaç firmaları 30 yıl önce planladıkları ’Daha çok ilaç satmak için hastalıklar icat edelim’ projelerini 2000’li yıllarda gerçekleştirme imkanı buldular. Bu projelerinin en büyük tüketici pazar kitlesi ise Müslüman tüketicilerdir. Hastalıklardan kurtulmak için kullandığımız ilaç, şurup, kremlerin içeriklerinin birçoğu Müslümanlar için haram kılınan maddelerden meydana gelebilmektedir."
'En büyük şifa kaynağımız Kuran-ı Kerim'
Dr. Büyüközer, sözlerine şöyle devam etti:
"İslam ümmeti üretken olamadığı için zarurete muhtaç kalmamız sonucu karşılaştığımız, sağlığımızın önündeki temel problemler hakkında yıllardır kardeşlerimize bilgi vererek, ’emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker’ vazifemizi yerine getirmeye çalıştık. En büyük şifa kaynağımız, Kuran-ı Kerim’in ifadesiyle ’bütün insanlığa sevgi ve rahmet duyguları ile dolu olan’ efendimizin sağlık, beslenme ve tüketim konularında da bütün insanlığa verdiği ilahi mesajları hatırlatmak istedik. Aslında çoğu insanın şöyle dediğini duyar gibiyiz. 'Tedavi bu, haramı helali mi olur? Önemli olan insan sağlığı. Ne yapsın ölsün mü insan.' Biz inanıyoruz ki bir gün şu hadisin doğruluğunu tüm dünya görecektir."
Gıda maddelerinde alkol
Büyüközer, gıda sanayiinde kullanılan koku verici aromalar ile ilgili de "Gıda aromalarının; ekseriyetle alkolde eritilmiş, tabii veya sentetik esanslardan oluştuğunu, büyük çoğunluktaki İslam düşünürü, alkol içinde eritilmiş aroma ihtiva eden gıda maddesinin de helal olmadığı görüşündedir. Çünkü, çoğu içildiği zaman sarhoşluk veren alkol, çok az da olsa bu gıda maddesine karışmıştır.Gıda ürünlerinde kullanılan tüm katkı maddeleri için şüphe söz konusudur. Çünkü, hepsi de haram veya helal kökenli olabilirler. Mesela pek çok gıda ürününde kullanılan Mono ve Digliserid ’lerin kökeni bitkisel yağlar olduğu takdirde helal olduğu halde, domuz ve helal kesim olmayan hayvanların yağları olduğu takdirde de haram söz konusudur" ifadelerini kullandı.
'Mayalar helal de olabilir, haram da olabilir'
Büyüközer; gliserin, lesitin gibi peynir üretiminde kullanılan enzimlerin maya kökenleri itibari ile helal de haram da olabileceğini belirtirken sözlerini şöyle tamamladı: "Maalesef, market raflarını dolduran gıda ürünlerinin üzerindeki etiketlerde bu katkı maddeleri için ayrıntılı bilgi ekseriyetle mevcut değildir. İster ecnebi ülkelerde, ister İslâm ülkelerinde olsun Müslüman’ın işi zor gözükmektedir." cnntürk
Gıda denetleme ve sertifikalandırma faaliyeti yürüten GİMDES adlı derneğin başkanı Dr. Hüseyin Kami Büközer, "Batı kaynaklı dev ilaç endüstrisi Musevileri, vejeteryanları düşündüğü kadar Müslümanları düşünmüyor" diyerek "helal ilaç" tartışması başlattı. "En büyük şifa kaynağımız, Kuran-ı Kerim" ifadesini kullanan Büközer, "Hastalıklardan kurtulmak için kullandığımız ilaç, şurup, kremlerin içeriklerinin birçoğu Müslümanlar için haram kılınan maddelerden meydana gelebilmektedir" dedi.
GİMDES Başkanı Dr. Büyüközer, ilaç sektörü ve gıda sanayinde kullanılan koku verici aromalar ile ilgili açıklama yaptı.
Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırmaları Derneği (GİMDES) Başkanı Dr. Hüseyin Kami Büyüközer, ilaç sektörü ve gıda sanayinde kullanılan koku verici aromalar ile ilgili açıklama yaptı.
'İlaç endüstrisi Museviler kadar Müslümanları düşünmüyor'
"Batı kaynaklı dev ilaç endüstrisi Musevileri, vejeteryanları düşündüğü kadar Müslümanları düşünmüyor" ifadesini kullanan Büyüközer, şöyle konuştu:
"Bunun en önemli sebebi Müslüman tüketicilerin bu duruma sessiz kalması, Müslüman alimlerin yüz yıldır zaruret kavramına sığınması, Müslüman bilim adamlarının helal alternatifler oluşturmaması olarak görebiliriz. Dev ilaç firmaları 30 yıl önce planladıkları ’Daha çok ilaç satmak için hastalıklar icat edelim’ projelerini 2000’li yıllarda gerçekleştirme imkanı buldular. Bu projelerinin en büyük tüketici pazar kitlesi ise Müslüman tüketicilerdir. Hastalıklardan kurtulmak için kullandığımız ilaç, şurup, kremlerin içeriklerinin birçoğu Müslümanlar için haram kılınan maddelerden meydana gelebilmektedir."
'En büyük şifa kaynağımız Kuran-ı Kerim'
Dr. Büyüközer, sözlerine şöyle devam etti:
"İslam ümmeti üretken olamadığı için zarurete muhtaç kalmamız sonucu karşılaştığımız, sağlığımızın önündeki temel problemler hakkında yıllardır kardeşlerimize bilgi vererek, ’emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker’ vazifemizi yerine getirmeye çalıştık. En büyük şifa kaynağımız, Kuran-ı Kerim’in ifadesiyle ’bütün insanlığa sevgi ve rahmet duyguları ile dolu olan’ efendimizin sağlık, beslenme ve tüketim konularında da bütün insanlığa verdiği ilahi mesajları hatırlatmak istedik. Aslında çoğu insanın şöyle dediğini duyar gibiyiz. 'Tedavi bu, haramı helali mi olur? Önemli olan insan sağlığı. Ne yapsın ölsün mü insan.' Biz inanıyoruz ki bir gün şu hadisin doğruluğunu tüm dünya görecektir."
Gıda maddelerinde alkol
Büyüközer, gıda sanayiinde kullanılan koku verici aromalar ile ilgili de "Gıda aromalarının; ekseriyetle alkolde eritilmiş, tabii veya sentetik esanslardan oluştuğunu, büyük çoğunluktaki İslam düşünürü, alkol içinde eritilmiş aroma ihtiva eden gıda maddesinin de helal olmadığı görüşündedir. Çünkü, çoğu içildiği zaman sarhoşluk veren alkol, çok az da olsa bu gıda maddesine karışmıştır.Gıda ürünlerinde kullanılan tüm katkı maddeleri için şüphe söz konusudur. Çünkü, hepsi de haram veya helal kökenli olabilirler. Mesela pek çok gıda ürününde kullanılan Mono ve Digliserid ’lerin kökeni bitkisel yağlar olduğu takdirde helal olduğu halde, domuz ve helal kesim olmayan hayvanların yağları olduğu takdirde de haram söz konusudur" ifadelerini kullandı.
'Mayalar helal de olabilir, haram da olabilir'
Büyüközer; gliserin, lesitin gibi peynir üretiminde kullanılan enzimlerin maya kökenleri itibari ile helal de haram da olabileceğini belirtirken sözlerini şöyle tamamladı: "Maalesef, market raflarını dolduran gıda ürünlerinin üzerindeki etiketlerde bu katkı maddeleri için ayrıntılı bilgi ekseriyetle mevcut değildir. İster ecnebi ülkelerde, ister İslâm ülkelerinde olsun Müslüman’ın işi zor gözükmektedir." cnntürk
31 Ocak 2017 Salı
Avusturya Başbakanı Kern: Avusturya'da burka yasaklanacak
Avusturya Başbakanı ve Sosyal Demokrat Parti Lideri Kern, kamuya açık alanlarda vücudun tamamını kıyafetlerin giyinilmesinin yasaklanacağını söyledi.
Avusturya'da, koalisyon hükümetini oluşturan Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) ile Avusturya Halk Partisi (ÖVP) arasında erken seçime gidilmesini önlemek için yapılan görüşmelerde uzlaşıldığı bildirildi.
"Koalisyonu Kurtarma Paketi" olarak tanımlanan, 2018'in sonuna kadar geçerli olacak hükümet programı, Avusturya Başbakanı ve Lideri Christian Kern ve Başbakan Yardımcısı Reinhold Mitterlehner tarafından kamuoyuna açıklandı.
Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen'in göreve başlamasının ardından görüşmeleri hızlandıran taraflar, eğitimden yeni iş imkanları oluşturulmasına, ekonomik yatırımlardan yabancı yasasına kadar birçok noktada uzlaşı sağladıklarını, yakın tarihte erken seçim öngörülmediğini kaydetti.
Vücudun tamamını örten kıyafetler yasaklanıyor
Ülkedeki Müslümanlar ve yabancıları yakından ilgilendiren uyum yasasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kern, şöyle konuştu:
"Yeni dil ve uyum kursları hayata geçirilecek, sığınmacıların sosyal sorumluluk alanlarında çalışmalarına müsaade edilecek, buna karşın sığınmacılar, bir avro saatlik ücretle çalıştırılmayacak. Öte yandan, vücudun tamamını örten kıyafetlerin kamuya açık alanlarda giyinilmesi yasaklanacak."
Metindeki belirsizlikler Müslümanları endişelendiriyor
Dışişleri ve Entegrasyon Bakanı Sebastian Kurz tarafından geçen ay gündeme getirilen, okullar dahil kamu kuruluşlarında başörtüsü yasağı önerisine 36 sayfalık program metninde yer verilmezken, "Devlet, ideolojik ve dini açıdan tarafsız olmakla yükümlüdür. Özellikle üniformalı memurlar, hakim ve savcılar, görevlerini icra ederken tarafsızlık ilkesini göz önünde bulundurmalıdır." ifadelerine yer verildi.
Metindeki ucu açık ifadeler, ülkede yaşayan 600 bin Müslüman'ı endişelendiriyor. Müslümanlar, metinde yer alan belirsiz ifadeleri, polis, hakim ve savcılara yönelik başörtüsü yasağı olarak yorumluyor.
"Tehlikeli" kişilere elektronik kelepçe
Koalisyonun devamı için uzlaşılan hükümet programında güvenliğe ilişkin maddeler de yer aldı.
"Tehlikeli" olarak tanımlanan kişilere elektronik kelepçe takılacağı, kesin delil aranmadan gözetim altında tutulacakları kaydedildi. cnntürk
Avusturya'da, koalisyon hükümetini oluşturan Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) ile Avusturya Halk Partisi (ÖVP) arasında erken seçime gidilmesini önlemek için yapılan görüşmelerde uzlaşıldığı bildirildi.
"Koalisyonu Kurtarma Paketi" olarak tanımlanan, 2018'in sonuna kadar geçerli olacak hükümet programı, Avusturya Başbakanı ve Lideri Christian Kern ve Başbakan Yardımcısı Reinhold Mitterlehner tarafından kamuoyuna açıklandı.
Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen'in göreve başlamasının ardından görüşmeleri hızlandıran taraflar, eğitimden yeni iş imkanları oluşturulmasına, ekonomik yatırımlardan yabancı yasasına kadar birçok noktada uzlaşı sağladıklarını, yakın tarihte erken seçim öngörülmediğini kaydetti.
Vücudun tamamını örten kıyafetler yasaklanıyor
Ülkedeki Müslümanlar ve yabancıları yakından ilgilendiren uyum yasasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kern, şöyle konuştu:
"Yeni dil ve uyum kursları hayata geçirilecek, sığınmacıların sosyal sorumluluk alanlarında çalışmalarına müsaade edilecek, buna karşın sığınmacılar, bir avro saatlik ücretle çalıştırılmayacak. Öte yandan, vücudun tamamını örten kıyafetlerin kamuya açık alanlarda giyinilmesi yasaklanacak."
Metindeki belirsizlikler Müslümanları endişelendiriyor
Dışişleri ve Entegrasyon Bakanı Sebastian Kurz tarafından geçen ay gündeme getirilen, okullar dahil kamu kuruluşlarında başörtüsü yasağı önerisine 36 sayfalık program metninde yer verilmezken, "Devlet, ideolojik ve dini açıdan tarafsız olmakla yükümlüdür. Özellikle üniformalı memurlar, hakim ve savcılar, görevlerini icra ederken tarafsızlık ilkesini göz önünde bulundurmalıdır." ifadelerine yer verildi.
Metindeki ucu açık ifadeler, ülkede yaşayan 600 bin Müslüman'ı endişelendiriyor. Müslümanlar, metinde yer alan belirsiz ifadeleri, polis, hakim ve savcılara yönelik başörtüsü yasağı olarak yorumluyor.
"Tehlikeli" kişilere elektronik kelepçe
Koalisyonun devamı için uzlaşılan hükümet programında güvenliğe ilişkin maddeler de yer aldı.
"Tehlikeli" olarak tanımlanan kişilere elektronik kelepçe takılacağı, kesin delil aranmadan gözetim altında tutulacakları kaydedildi. cnntürk
11 Ocak 2017 Çarşamba
2017 Hac kayıt yenileme işlemleri: Diyanet İşleri hac kayıt yenileme ücreti alacak mı?
Hac kayıt yenileme işlemleri 9 Ocak Salı günü Diyanet İşleri'nin yaptığı duyuru ile başladı. 2017 yılında ilk kez hac kaydı yapacak adayların işlemleri geçtiğimiz günlerde dolmuştu. Önceki yıllarda otomatik olarak yapılan kayıt yenileme bu yıl yapılan yeni uygulama ile bireysel başvuru ile yenilemeye dönüştürüldü. Diyanet İşleri'nin resmi internet adresinden yapılan duyuruda işlemler için herhangi bir ücret alınmayacağı ifade edilirken sürenin 31 Ocak'ta dolacağı dile getirildi. İletişim bilgilerinin güncellenmesi ile ilgili hatırlatmayı da yapan kurum adayların kurayı kazanmaları halinde nasıl haberlerinin olacağını da açıkladı.
2017 yılı hac kayıt yenileme işlemleri 9 Ocak 2017 tarihinde başladı. Ocak ayının sonuna kadar devam edecek işlemler boyunca hacı adayları işlemleri hem internet üzerinden hem de Diyanet İşleri'ne ait kurumlardan yapabilecek. Bu yıl ilk kez kayıt yaptıran hacı adayları için tanınan süre 6 Ocak'ta dolarken adaylar yenileme işlemlerinin tamamlanmasının ardından başvuru sonuçlarını beklemeye başlayacak. Cep telefonlarına gelen mesajın yanı sıra adaylar sonuç sorgulama sistemi üzerinden kuradan adlarının çıkıp çıkmadığını öğrenebilecek.
Adaylar kurayı kazanmış olsalar bile yanlış iletişim bilgileri vermiş olmaları halinde sorumluluk kendilerine ait olacak.
BAŞVURULAR NASIL YAPILIR?
Daha önceki yıllarda başvuru yapmayan adaylar için açılan başvuru süreci Diyanet İşleri’nin resmi internet adresinin yanı sıra illerde bulunan müftülüklerden de yapılabilecek. Hac için ilk defa kayıt yaptıracak hacı adayları konaklama tercihlerini de kendileri belirleyecek.
ÜCRET NE KADAR OLACAK?
20 TL’lik ön kayıt ücretini belirtilen bankalara yatıracak olan adaylar kayıt paralarını yatırmalarının ardından “Oda tercihli konaklama” ve “Otel konaklama” türlerinden birini seçecek. Önceki yıllarda kayıt yaptıran adaylar başvurularını yenilediği takdirde kendilerinden ücret alınmayacak.
SON GÜN NE ZAMAN?
2017 yılında ilk kez kayıt yaptıracakların 28 Aralık- 6 Ocak tarihlerinde başvurularını tamamlamış olması gerekiyor. Önceki yıllarda kayıt yaptıran kişiler ise 9 Ocak ile 31 Ocak tarihleri arasında kayıtlarını yenilemek zorunda. Diyanet İşleri yaptığı uyarıda adayların yenileme işlemlerinin otomatik olmayacağını bu nedenle yenileme işlemlerinin bireysel olarak yapılması gerektiğini ifade etti. Yenileme işlemlerini yapmayan adaylar 2017 yılı kuralarına dahil edilmeyecek.
OTOMATİK YENİLEME OLMAYACAK
Önceki yıllarda Hac ibadeti için başvuru yapan adayların kayıtları yenil yılda otomatik olarak yenilenirken Diyanet bu yıl bahsi geçen uygulamanın gerçekleştirilmeyeceğini duyurdu.
İLETİŞİM BİLGİLERİ GÜNCELLENMELİ
Kura çekiminin ardından kutsal topraklara gitme hakkı kazanan kişiler sistemde kayıtlı bulunan iletişim bilgileri üzerinden kurumla iletişime geçecek. Bu nedenle iletişim bilgilerini güncellemeyen adayların sorumlulukları kendilerine ait olacak.
KAZANDIĞIMI NASIL ANLARIM?
Hac ibadeti için seçilen şanslı kişiler arasına giren adayların cep telefonlarına SMS şifresi gelecek. Bu şifre ile birlikte kuruma giden kişiler “Kesin kayıt yaptırabilir” belgesiyle birlikte diğer işlemleri başlatabilecek.
2017 yılı hac kayıt yenileme işlemleri 9 Ocak 2017 tarihinde başladı. Ocak ayının sonuna kadar devam edecek işlemler boyunca hacı adayları işlemleri hem internet üzerinden hem de Diyanet İşleri'ne ait kurumlardan yapabilecek. Bu yıl ilk kez kayıt yaptıran hacı adayları için tanınan süre 6 Ocak'ta dolarken adaylar yenileme işlemlerinin tamamlanmasının ardından başvuru sonuçlarını beklemeye başlayacak. Cep telefonlarına gelen mesajın yanı sıra adaylar sonuç sorgulama sistemi üzerinden kuradan adlarının çıkıp çıkmadığını öğrenebilecek.
Adaylar kurayı kazanmış olsalar bile yanlış iletişim bilgileri vermiş olmaları halinde sorumluluk kendilerine ait olacak.
BAŞVURULAR NASIL YAPILIR?
Daha önceki yıllarda başvuru yapmayan adaylar için açılan başvuru süreci Diyanet İşleri’nin resmi internet adresinin yanı sıra illerde bulunan müftülüklerden de yapılabilecek. Hac için ilk defa kayıt yaptıracak hacı adayları konaklama tercihlerini de kendileri belirleyecek.
ÜCRET NE KADAR OLACAK?
20 TL’lik ön kayıt ücretini belirtilen bankalara yatıracak olan adaylar kayıt paralarını yatırmalarının ardından “Oda tercihli konaklama” ve “Otel konaklama” türlerinden birini seçecek. Önceki yıllarda kayıt yaptıran adaylar başvurularını yenilediği takdirde kendilerinden ücret alınmayacak.
SON GÜN NE ZAMAN?
2017 yılında ilk kez kayıt yaptıracakların 28 Aralık- 6 Ocak tarihlerinde başvurularını tamamlamış olması gerekiyor. Önceki yıllarda kayıt yaptıran kişiler ise 9 Ocak ile 31 Ocak tarihleri arasında kayıtlarını yenilemek zorunda. Diyanet İşleri yaptığı uyarıda adayların yenileme işlemlerinin otomatik olmayacağını bu nedenle yenileme işlemlerinin bireysel olarak yapılması gerektiğini ifade etti. Yenileme işlemlerini yapmayan adaylar 2017 yılı kuralarına dahil edilmeyecek.
OTOMATİK YENİLEME OLMAYACAK
Önceki yıllarda Hac ibadeti için başvuru yapan adayların kayıtları yenil yılda otomatik olarak yenilenirken Diyanet bu yıl bahsi geçen uygulamanın gerçekleştirilmeyeceğini duyurdu.
İLETİŞİM BİLGİLERİ GÜNCELLENMELİ
Kura çekiminin ardından kutsal topraklara gitme hakkı kazanan kişiler sistemde kayıtlı bulunan iletişim bilgileri üzerinden kurumla iletişime geçecek. Bu nedenle iletişim bilgilerini güncellemeyen adayların sorumlulukları kendilerine ait olacak.
KAZANDIĞIMI NASIL ANLARIM?
Hac ibadeti için seçilen şanslı kişiler arasına giren adayların cep telefonlarına SMS şifresi gelecek. Bu şifre ile birlikte kuruma giden kişiler “Kesin kayıt yaptırabilir” belgesiyle birlikte diğer işlemleri başlatabilecek.
21 Aralık 2016 Çarşamba
Trump'tan Rus büyükelçisine suikast yorumu: Haklı olduğumu gösterdi
ABD'de başkan seçilen Donald Trump, bu hafta Berlin ve Ankara'da meydana gelen saldırıların, Müslümanların ABD'ye göç etmesinin sınırlanmasını önermekle ne kadar haklı olduğunu gösterdiğini söyledi.
Berlin'de bir Noel pazarına giren kamyonla 12 kişinin öldürülmesi ve Ankara'da Rusya büyükelçisinin bir suikasta kurban gitmesi hakkında görüşü sorulan Trump, "Bu olanlar korkunç" dedi.
DEAŞ örgütü Berlin saldırısının sorumluluğunu üstlendi ancak Amerikalı yetkililer, olayın DEAŞ tarafından yönetildiğine dair bir kanıt görmediklerini söylüyor.
Ankara'da Rus Büyükelçisi Andrei Karlov'u öldüren kişi de eylem sırasında Suriye'deki savaşla ilgili sloganlar haykırmıştı.
cnntürk'ün haberine göre; Trump, bu şiddet olaylarının ardından Müslümanların ABD'ye girişi hakkındaki görüşünü soran gazetecilere, "Benim planlarımı öteden beri biliyorsunuz. Haklı olduğum kanıtlandı. Yüzde yüz kanıtlandı. Olanlar utanç verici" dedi.
Trump seçim kampanyası sırasında terörle mücadele yöntemi olarak geçici bir süre için Müslümanların ABD'ye girişinin yasaklanması önermiş, bu görüşü hem ABD'de hem de ülke dışında çok eleştirilmişti.
Trump daha sonra bu önerisini yumuşatarak terör ihraç ettiği bilinen bölgelerden gelen ve güvenlik kontrollerinin yapılması mümkün olmayan kişilerin girişine engel olunması gerektiğini söylemişti.
Trump Pazartesi günü meydana gelen Berlin saldırısıyla ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada, DEAŞ ve diğer militan İslamcı gruplar için, "Kendi küresel cihadları kapsamında sürekli olarak Hıristiyanları yaşadıkları yerlerde ve ibadet mekanlarında öldürüyorlar" demişti.
Ancak dün yaptığı açıklamada, daha önce Hıristiyanlara yaptığı atfı kullanmayan Trump bu kez, "Bu insanlığa karşı bir saldırıdır ve mutlaka durdurulmalıdır" dedi.
ABD yetkilileri, Trump'ın ilk sözlerinin Müslümanlar arasında Batı aleyhtarı duyguları körüklemesinden ve Müslüman toplumlarının şiddetle mücadelede gösterdikleri işbirliğini zayıflatmasından kaygı duymuşlardı.
Berlin'de bir Noel pazarına giren kamyonla 12 kişinin öldürülmesi ve Ankara'da Rusya büyükelçisinin bir suikasta kurban gitmesi hakkında görüşü sorulan Trump, "Bu olanlar korkunç" dedi.
DEAŞ örgütü Berlin saldırısının sorumluluğunu üstlendi ancak Amerikalı yetkililer, olayın DEAŞ tarafından yönetildiğine dair bir kanıt görmediklerini söylüyor.
Ankara'da Rus Büyükelçisi Andrei Karlov'u öldüren kişi de eylem sırasında Suriye'deki savaşla ilgili sloganlar haykırmıştı.
cnntürk'ün haberine göre; Trump, bu şiddet olaylarının ardından Müslümanların ABD'ye girişi hakkındaki görüşünü soran gazetecilere, "Benim planlarımı öteden beri biliyorsunuz. Haklı olduğum kanıtlandı. Yüzde yüz kanıtlandı. Olanlar utanç verici" dedi.
Trump seçim kampanyası sırasında terörle mücadele yöntemi olarak geçici bir süre için Müslümanların ABD'ye girişinin yasaklanması önermiş, bu görüşü hem ABD'de hem de ülke dışında çok eleştirilmişti.
Trump daha sonra bu önerisini yumuşatarak terör ihraç ettiği bilinen bölgelerden gelen ve güvenlik kontrollerinin yapılması mümkün olmayan kişilerin girişine engel olunması gerektiğini söylemişti.
Trump Pazartesi günü meydana gelen Berlin saldırısıyla ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada, DEAŞ ve diğer militan İslamcı gruplar için, "Kendi küresel cihadları kapsamında sürekli olarak Hıristiyanları yaşadıkları yerlerde ve ibadet mekanlarında öldürüyorlar" demişti.
Ancak dün yaptığı açıklamada, daha önce Hıristiyanlara yaptığı atfı kullanmayan Trump bu kez, "Bu insanlığa karşı bir saldırıdır ve mutlaka durdurulmalıdır" dedi.
ABD yetkilileri, Trump'ın ilk sözlerinin Müslümanlar arasında Batı aleyhtarı duyguları körüklemesinden ve Müslüman toplumlarının şiddetle mücadelede gösterdikleri işbirliğini zayıflatmasından kaygı duymuşlardı.
19 Ekim 2016 Çarşamba
92 yaşında, 97 eşi 185 çocuğu var
Nijerya'da yaşayan 92 yaşındaki, 97 eşli ve 185 çocuk sahibi Muhammed Bello Ebubekir, hakkında çıkan ölüm iddialarını yalanladı.
Nijerya'nın Niger Eyaleti'nin Bida kasabasında yaşayan 97 yaşındaki Muhammed Bello Ebubekir, hakkında çıkan 'geçirdiği hastalığın ardından hayatını kaybetti' şeklindeki iddiaları yalanladı.
Nijerya'da yayınlanan Vanguard gazetesine konuşan Ebubekir, "Gayet sağlıklı ve dinç olarak hâlâ yaşıyorum. Hakkımda çıkan dedikodular asılsız ve Tanrı'nın benim için yaptıklarına ve yapmaya devam ettiği şeyleri kıskananların işi" ifadelerini kullandı.
'Yaptığım ilahi bir şey'
Ebubekir ayrıca çokeşli ailesini daha da genişletmeye niyetli olduğunu açıkladı: "Yaptığım ilahi bir şey. Bu bir görev ve bunu ömrümün sonuna kadar devam edeceğim." Bu arada şimdiye kadar 107 evlilik yaşayan Ebubekir'in 10 eşinden de boşandığı gelen bilgiler arasında.
84 yaşında 86 eşi vardı
2008 yılında 'henüz' 84 yaşındayken sahip olduğu 86 eşiyle haberlere konu olan Ebubekir eşlerinin sayısı yüzünden şeriat mahkemesi tarafından uyarı almıştı. Şeriat kurallarına göre bir erkek sadece dört kadınla evlenebilir. Ebubekir'in yaşadığı ve Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu Niger eyaletinde 2000 yılından bu yana şeriat kuralları uygulanıyor.
İdam cezasıyla yargılanacağı konusunda uyarılmıştı
8 yıl önce, Nijerya'da şeriat mahkemesi 86 karısı olan Nijeryalı Muhammed Bello Ebubekir'i uyarmıştı. Şeriat kurallarına göre bir erkek sadece 4 kadınla evlenebilir. 84 yaşındaki Nijeryalı Ebubekir eşlerinin sayısını 4'e düşürmezse idam cezasıyla yargılanacak.
Ebubekir'in yaşadığı ve Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu Nijer Bölgesi'nde 2000 yılından bu yana şeriat kuralları uygulanıyor. cnntürk
Nijerya'nın Niger Eyaleti'nin Bida kasabasında yaşayan 97 yaşındaki Muhammed Bello Ebubekir, hakkında çıkan 'geçirdiği hastalığın ardından hayatını kaybetti' şeklindeki iddiaları yalanladı.
Nijerya'da yayınlanan Vanguard gazetesine konuşan Ebubekir, "Gayet sağlıklı ve dinç olarak hâlâ yaşıyorum. Hakkımda çıkan dedikodular asılsız ve Tanrı'nın benim için yaptıklarına ve yapmaya devam ettiği şeyleri kıskananların işi" ifadelerini kullandı.
'Yaptığım ilahi bir şey'
Ebubekir ayrıca çokeşli ailesini daha da genişletmeye niyetli olduğunu açıkladı: "Yaptığım ilahi bir şey. Bu bir görev ve bunu ömrümün sonuna kadar devam edeceğim." Bu arada şimdiye kadar 107 evlilik yaşayan Ebubekir'in 10 eşinden de boşandığı gelen bilgiler arasında.
84 yaşında 86 eşi vardı
2008 yılında 'henüz' 84 yaşındayken sahip olduğu 86 eşiyle haberlere konu olan Ebubekir eşlerinin sayısı yüzünden şeriat mahkemesi tarafından uyarı almıştı. Şeriat kurallarına göre bir erkek sadece dört kadınla evlenebilir. Ebubekir'in yaşadığı ve Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu Niger eyaletinde 2000 yılından bu yana şeriat kuralları uygulanıyor.
İdam cezasıyla yargılanacağı konusunda uyarılmıştı
8 yıl önce, Nijerya'da şeriat mahkemesi 86 karısı olan Nijeryalı Muhammed Bello Ebubekir'i uyarmıştı. Şeriat kurallarına göre bir erkek sadece 4 kadınla evlenebilir. 84 yaşındaki Nijeryalı Ebubekir eşlerinin sayısını 4'e düşürmezse idam cezasıyla yargılanacak.
Ebubekir'in yaşadığı ve Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu Nijer Bölgesi'nde 2000 yılından bu yana şeriat kuralları uygulanıyor. cnntürk
26 Mayıs 2016 Perşembe
Müslüman erkek öğrencilere tokalaşma zorunluluğu
İsviçre'nin Basel kentinde Suriyeli iki Müslüman erkek öğrencinin, kadın öğretmenleriyle tokalaşmayı reddetmesi üzerine, kentin eğitim kurumundan tokalaşma zorunluluğu kararı çıktı.
İsviçre'nin Basel kentinde, Müslüman erkek öğrencilere, kadın öğretmenlerinin elini sıkma zorunluluğu getirildi.
İsviçre medyasında yer alan haberlere göre, Basel'de Suriyeli 14 ve 16 yaşlarındaki iki Müslüman erkek öğrencinin, kadın öğretmenleriyle tokalaşmayı dini gerekçelerle reddetmesi sonrası, kentin eğitim kurumu bir karra aldı.
Kurum, Müslüman erkek öğrencilere, gerektiğinde kadın öğretmenlerin elini
sıkma zorunluluğu getirdi. Karara uymayan öğrencilerin ailelerinin 5 bin frang (yaklaşık 5 bin dolar) para cezasına çarptırılacağı belirtildi.
Kararın erkeklerin, kadınların ellerini sıkmasının İslamın temel ilkeleriyle ters düşmediği gerekçesiyle alındığı ifade edildi.
İsviçre'de geçen nisan ayı başında iki erkek öğrencinin kadın öğretmenleriyle tokalaşmayı reddetmesi üzerine, bu öğrencilere konuyla ilgili karar alınana kadar kendi isteklerine göre hareket etme izni verilmişti.
Geride kalan iki aylık süre içinde İsviçre hükümeti ve eğitim kurumları, öğrencilere verilen bu geçici izin kararını eleştirmişti. İsviçre Adalet Bakanı Simonetta Sommaruga da kararı eleştirerek, tokalaşmanın İsviçre kültürünün bir parçası olduğunu belirtmişti.
Öte yandan, bu iki öğrencinin ailelerinin İsviçre'de vatandaşlık başvurularının da askıya alındığı ifade edildi. ntv
İsviçre'nin Basel kentinde, Müslüman erkek öğrencilere, kadın öğretmenlerinin elini sıkma zorunluluğu getirildi.
İsviçre medyasında yer alan haberlere göre, Basel'de Suriyeli 14 ve 16 yaşlarındaki iki Müslüman erkek öğrencinin, kadın öğretmenleriyle tokalaşmayı dini gerekçelerle reddetmesi sonrası, kentin eğitim kurumu bir karra aldı.
Kurum, Müslüman erkek öğrencilere, gerektiğinde kadın öğretmenlerin elini
sıkma zorunluluğu getirdi. Karara uymayan öğrencilerin ailelerinin 5 bin frang (yaklaşık 5 bin dolar) para cezasına çarptırılacağı belirtildi.
Kararın erkeklerin, kadınların ellerini sıkmasının İslamın temel ilkeleriyle ters düşmediği gerekçesiyle alındığı ifade edildi.
İsviçre'de geçen nisan ayı başında iki erkek öğrencinin kadın öğretmenleriyle tokalaşmayı reddetmesi üzerine, bu öğrencilere konuyla ilgili karar alınana kadar kendi isteklerine göre hareket etme izni verilmişti.
Geride kalan iki aylık süre içinde İsviçre hükümeti ve eğitim kurumları, öğrencilere verilen bu geçici izin kararını eleştirmişti. İsviçre Adalet Bakanı Simonetta Sommaruga da kararı eleştirerek, tokalaşmanın İsviçre kültürünün bir parçası olduğunu belirtmişti.
Öte yandan, bu iki öğrencinin ailelerinin İsviçre'de vatandaşlık başvurularının da askıya alındığı ifade edildi. ntv
11 Şubat 2016 Perşembe
İlk ‘kadın camii’ Danimarka’da açılıyor
İskandinavya'nın ilk kadın camii Danimarka'nın Kopenhag kentinde önümüzdeki günlerde açılıyor.
Sadece kadınların ibadetine açık olacak camide kadın imamlar görev yapacak. Yeni açılacak kadın camiinin bazı Müslüman çevrelerden tepki gördüğü öğrenildi.
Kadın camii projesinin öncülerinden imam Sherin Khankan kadın camii girişimini “feminist bir proje” olarak nitelendirerek kadınların eşitlik haklarını savunmayı, Müslüman kadınların eşlerinden ayrılmayı kolaylaştırmayı amaçladıklarını söyledi.
İmam Sherin Khankan kadın camii projesinin gerekçelerini açıklarken “Mevcut camilerde kendimi hiç bir zaman evimde hissetmedim. Bu camiler çok güzel ve büyük. Ancak buralarda kendimi hep yabancı hissettim. Biz kadınlar bu camilerde balkonlarda oturuyor ve aşağıda ne olduğunu izliyoruz. Bir çok kadın ve genç insan camilerin erkeklerin söz sahibi olduğu, erkek egemen yerler olması nedeniyle camilere gitmiyorlar. Bu nedenle kadınların koşullarına uygun bu camiyi kurduk” dedi.
Güney Danimarka Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi öğretim görevlisi Mehmet Ümit Necef kadın camii girişimini, olumlu bulduğunu söyleyerek bunu İslam’ın modernize edilmesi olarak değerlendirdiğini belirtti. M. Ümit Necef “Dışardan gelen eleştiriler Müslümanlar arasında kuşku ve savunma mekanizmalarını harekete geçiriyor. Eleştiri ve yeni düşünceler içerden geldiği zaman olumlu oluyor. Olasıdır ki bu kadınlar batıcı olmak, İslam’ı bölmek ve İslami kurallara uymamakla suçlanacaklardır” dedi.
İslam Merkezi Camii başkanı İmam Waseem Hussein de Kadın camiinin Danimarka’daki Müslümanlar arasında kabul göreceğini düşünmediğini belirterek “İstediklerini yapabilirler. Ancak teolojik temelleri yanlış. Sadece erkekler için de mi camii açacağız. Böyle bir şey olsa bu Danimarka halkı arasında tepki ile karşılanırdı.” dedi. DHA
Sadece kadınların ibadetine açık olacak camide kadın imamlar görev yapacak. Yeni açılacak kadın camiinin bazı Müslüman çevrelerden tepki gördüğü öğrenildi.
Kadın camii projesinin öncülerinden imam Sherin Khankan kadın camii girişimini “feminist bir proje” olarak nitelendirerek kadınların eşitlik haklarını savunmayı, Müslüman kadınların eşlerinden ayrılmayı kolaylaştırmayı amaçladıklarını söyledi.
İmam Sherin Khankan kadın camii projesinin gerekçelerini açıklarken “Mevcut camilerde kendimi hiç bir zaman evimde hissetmedim. Bu camiler çok güzel ve büyük. Ancak buralarda kendimi hep yabancı hissettim. Biz kadınlar bu camilerde balkonlarda oturuyor ve aşağıda ne olduğunu izliyoruz. Bir çok kadın ve genç insan camilerin erkeklerin söz sahibi olduğu, erkek egemen yerler olması nedeniyle camilere gitmiyorlar. Bu nedenle kadınların koşullarına uygun bu camiyi kurduk” dedi.
Güney Danimarka Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi öğretim görevlisi Mehmet Ümit Necef kadın camii girişimini, olumlu bulduğunu söyleyerek bunu İslam’ın modernize edilmesi olarak değerlendirdiğini belirtti. M. Ümit Necef “Dışardan gelen eleştiriler Müslümanlar arasında kuşku ve savunma mekanizmalarını harekete geçiriyor. Eleştiri ve yeni düşünceler içerden geldiği zaman olumlu oluyor. Olasıdır ki bu kadınlar batıcı olmak, İslam’ı bölmek ve İslami kurallara uymamakla suçlanacaklardır” dedi.
İslam Merkezi Camii başkanı İmam Waseem Hussein de Kadın camiinin Danimarka’daki Müslümanlar arasında kabul göreceğini düşünmediğini belirterek “İstediklerini yapabilirler. Ancak teolojik temelleri yanlış. Sadece erkekler için de mi camii açacağız. Böyle bir şey olsa bu Danimarka halkı arasında tepki ile karşılanırdı.” dedi. DHA
17 Ocak 2016 Pazar
Hz. Muhammed'in yeni müslüman olana öğrettiği ilk dua
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (SAV) yeni müslüman olan bir insana öğrettiği duayı Nihat Hatipoğlu canlı yayında izleyicilerle paylaştı.
Nihat Hatipoğlu, ATV ekranlarına yayınlanan programda yeni Müslüman olan birinin yapması gereken ilk duanın ne olduğunu açıkladı.
Peygamberimizin Müslüman olana öğrettiği ilk dua;
Allah’ım beni bağışla
Bana merhamet et
Bana hidayet et
Beni sağlıklı kıl
Bana helal rızık ver
8 Ocak 2016 Cuma
Almanya’nın Köln kentinde yılbaşı gecesinde yaşanan taciz skandalını gerekçe gösteren Slovakya, Müslüman sığınmacıların ülkeye girişine izin vermeyecek.
Başkent Bratislava’da açıklama yapan Slovakya Başbakanı Robert Fico,”Almanya’da yaşananların Slovakya’da yaşanmasını istemiyoruz” diyerek Müslüman sığınmacılara kapıyı kapattı.
Çokkültürlü Avrupa ideali çöktü
Alman Die Zeit gazetesinin internet sayfasında yer alan habere göre, göçmenlerin uyumunun imkansız olduğunu belirten Slovakya Başbakanı Robert Fico, ”Çokkültürlü Avrupa ideali sona erdi” ifadelerini kullanandı.
Slovakya, Avrupa Birliği’nin sığınmacıların belirli bir orana göre AB içerisinde dağıtılması tezine geçtiğimiz Aralık ayında itiraz etmişti. Zeit Online, şu anda sığınmacı kabul etmeyen Slovakya’da 2015 yılı içerisinde sadece 169 kişinin sığınma başvurusunda bulunduğunu ve bunların sadece sekizinin kabul edildiğini yazdı. Irak’tan gelerek sığınma başvurusunda bulunan 149 Hristiyan’ın ise yanıt beklediği belirtiliyor.
Sadece sınır güvenliğine destek verecek
Bundan sonra sığınmacılara yönelik yardım da yapmayacağını açıklayan Slovakya yönetimi, sadece sınırların güvenliğine yönelik katkı vereceğini duyurdu. Robert Fico, “Mali yardımlarımızı Schengen sınırlarının korunmasına yönelik yapacağız. Yapacağımız yardımların gıda fonlarına değil, sınır güvenliğine gitmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Slovakya Temmuz ayından itibaren AB dönem başkanlığını devralacak.
Polonya da taciz olaylarını gerekçe gösteriyor
Polonya Başbakan Yardımcısı Piotr Gliński de Almanya’da yaşanan taciz skandalını gerekçe göstererek sığınmacılara mesaj verdi. TVN 24 kanalına açıklamalarda bulunan Gliński, savaştan kaçan kadın ve çocuk sığınmacılara yardım edeceklerini ancak, Köln’de yaşanan skandalın kahramanlarını Polonya’da istemediklerini söyledi.
Ahmet Yıldırım / Berlin, (DHA)
Başkent Bratislava’da açıklama yapan Slovakya Başbakanı Robert Fico,”Almanya’da yaşananların Slovakya’da yaşanmasını istemiyoruz” diyerek Müslüman sığınmacılara kapıyı kapattı.
Çokkültürlü Avrupa ideali çöktü
Alman Die Zeit gazetesinin internet sayfasında yer alan habere göre, göçmenlerin uyumunun imkansız olduğunu belirten Slovakya Başbakanı Robert Fico, ”Çokkültürlü Avrupa ideali sona erdi” ifadelerini kullanandı.
Slovakya, Avrupa Birliği’nin sığınmacıların belirli bir orana göre AB içerisinde dağıtılması tezine geçtiğimiz Aralık ayında itiraz etmişti. Zeit Online, şu anda sığınmacı kabul etmeyen Slovakya’da 2015 yılı içerisinde sadece 169 kişinin sığınma başvurusunda bulunduğunu ve bunların sadece sekizinin kabul edildiğini yazdı. Irak’tan gelerek sığınma başvurusunda bulunan 149 Hristiyan’ın ise yanıt beklediği belirtiliyor.
Sadece sınır güvenliğine destek verecek
Bundan sonra sığınmacılara yönelik yardım da yapmayacağını açıklayan Slovakya yönetimi, sadece sınırların güvenliğine yönelik katkı vereceğini duyurdu. Robert Fico, “Mali yardımlarımızı Schengen sınırlarının korunmasına yönelik yapacağız. Yapacağımız yardımların gıda fonlarına değil, sınır güvenliğine gitmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Slovakya Temmuz ayından itibaren AB dönem başkanlığını devralacak.
Polonya da taciz olaylarını gerekçe gösteriyor
Polonya Başbakan Yardımcısı Piotr Gliński de Almanya’da yaşanan taciz skandalını gerekçe göstererek sığınmacılara mesaj verdi. TVN 24 kanalına açıklamalarda bulunan Gliński, savaştan kaçan kadın ve çocuk sığınmacılara yardım edeceklerini ancak, Köln’de yaşanan skandalın kahramanlarını Polonya’da istemediklerini söyledi.
Ahmet Yıldırım / Berlin, (DHA)
20 Aralık 2015 Pazar
Görmez: Mina’da 2 bine yakın kardeşimizi ezerek öldürdük
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "Mekke’de vinç kazasında yaralılar imdat isterken hacı adaylarının tavafa devam etmesi, İslam ilmihallerine girecek bir konudur. Müslümanlığımızdaki çelişkileri göstermek bakımında önemlidir. Bu sene Arafat’ta çok sivrisinek olduğunu ancak, hacı adaylarının ihramlı oldukları için onları öldüremediğini belirten Görmez, "Ama Mina’da 2 bine yakın kardeşimizi ezerek öldürdük. Bunun izahı mümkün değildir" dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nce Kızılcahamam’da ’2015 Yılı Hac Organizasyonu Değerlendirme Toplantısı’, dün akşam Kızılcahamam’daki Swiss Otel’de Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Görmez’in katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantıya Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Dr. Ekrem Keleş, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof.Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürü Enver Günenç, Diyanet İşleri Başkanlığı üst düzey yöneticileri, 2015 yılı hac organizasyonunda görev yapan ekip ve kafile başkanları da katıldı. Toplantı açılışında konuşan Prof.Dr. Mehmet Görmez, şöyle dedi:
"Organizasyonda görev yapan arkadaşların bu hizmeti enine boyuna tartışması, eksikleri tartışması ve çözüm önerileri sunması son derece önemlidir. Diyanet İşleri Başkanlığı ve diğer kurumlarda da bizleri bekleyen en büyük tehlike, işlerimizin rutinleşmesidir. Bunun izahı mümkün değil."
Bu yıl Mekke’deki kazalardan dolayı hac ibadetinin hüzünlü geçtiğini belirten Prof.Dr. Görmez, "Haccın hem başında, hem sonunda iki büyük acı yaşadık. Önce vinç kazasını, sonra da Mina izdihamını yaşadık. Bu kazalarda hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah’tan rahmet diliyor ve bütün İslam dünyasına başsağlığı diliyorum. Vinç kazasında yaralılar ’imdat’ isterken hacı adaylarının tavafa devam etmesi, İslam ilmihallerine girecek bir konudur. Müslümanlığımızdaki çelişkileri göstermek bakımından önemlidir" değerlendirmesinde bulundu.
"MİNA’DA 2 BİNE YAKIN KARDEŞİMİZİ EZEREK ÖLDÜRDÜK"
Bu yıl Arafat’ta çok sivrisinek olduğunu ancak, hacı adaylarının ihramlı oldukları için onları öldüremediğini belirten Görmez, "Ama Mina’da 2 bine yakın kardeşimizi ezerek öldürdük. Bunun izahı mümkün değildir. Bu, biz Müslümanlar’ın ciddi bir sorunudur. Bunu çözmeden masum insanları katleden DAİŞ sorununu çözemeyiz, Afrika’daki Müslümanların sorununu çözemeyiz. Bu, bizim İslam anlayışımızla ilgili bir sorundur" diye konuştu.
"HAC İBADETİYLE DÖNÜŞEMİYORUZ"
Prof. Dr. Görmez, bireyselleşmenin, hac ibadetinin mahiyetini ihlal ettiğini anlatırken, haccın büyük bir dönüşüm ve değişim hareketi olduğunu ifade etti. Prof.Dr. Görmez, "Ancak biz hac ibadetiyle dönüşmüyoruz, dönüşemiyoruz. Kısa süreli bir realiteye uğruyoruz, ama köklü bir dönüşüm gerçekleşmiyor" dedi. Hac ibadetinde Müslümanları bekleyen tehlikelere dikkati çeken Görmez, ibadetteki amaç ve araçların birbiriyle karıştırıldığını belirterek, "Önceliklerimizi kaybediyoruz. Modern zamanlarda artan bireyselleşmeyi hacda da yaşatıyoruz. Bireyselleşme ya da bencillik, hac ibadetinin mahiyetini ihlal ediyor. İbadet asıl manasını kaybediyor. Diğer husus ise, hacı adaylarının ve görevlilerin eğitilmesidir. Haccın hikmeti konusunda hacılarımızı daha iyi bilgilendirmemiz gerekir" dedi.
Nurullah TOSUN/KIZILCAHAMAM (Ankara), (DHA)
Diyanet İşleri Başkanlığı Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nce Kızılcahamam’da ’2015 Yılı Hac Organizasyonu Değerlendirme Toplantısı’, dün akşam Kızılcahamam’daki Swiss Otel’de Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Görmez’in katılımıyla gerçekleştirildi. Toplantıya Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Dr. Ekrem Keleş, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof.Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürü Enver Günenç, Diyanet İşleri Başkanlığı üst düzey yöneticileri, 2015 yılı hac organizasyonunda görev yapan ekip ve kafile başkanları da katıldı. Toplantı açılışında konuşan Prof.Dr. Mehmet Görmez, şöyle dedi:
"Organizasyonda görev yapan arkadaşların bu hizmeti enine boyuna tartışması, eksikleri tartışması ve çözüm önerileri sunması son derece önemlidir. Diyanet İşleri Başkanlığı ve diğer kurumlarda da bizleri bekleyen en büyük tehlike, işlerimizin rutinleşmesidir. Bunun izahı mümkün değil."
Bu yıl Mekke’deki kazalardan dolayı hac ibadetinin hüzünlü geçtiğini belirten Prof.Dr. Görmez, "Haccın hem başında, hem sonunda iki büyük acı yaşadık. Önce vinç kazasını, sonra da Mina izdihamını yaşadık. Bu kazalarda hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah’tan rahmet diliyor ve bütün İslam dünyasına başsağlığı diliyorum. Vinç kazasında yaralılar ’imdat’ isterken hacı adaylarının tavafa devam etmesi, İslam ilmihallerine girecek bir konudur. Müslümanlığımızdaki çelişkileri göstermek bakımından önemlidir" değerlendirmesinde bulundu.
"MİNA’DA 2 BİNE YAKIN KARDEŞİMİZİ EZEREK ÖLDÜRDÜK"
Bu yıl Arafat’ta çok sivrisinek olduğunu ancak, hacı adaylarının ihramlı oldukları için onları öldüremediğini belirten Görmez, "Ama Mina’da 2 bine yakın kardeşimizi ezerek öldürdük. Bunun izahı mümkün değildir. Bu, biz Müslümanlar’ın ciddi bir sorunudur. Bunu çözmeden masum insanları katleden DAİŞ sorununu çözemeyiz, Afrika’daki Müslümanların sorununu çözemeyiz. Bu, bizim İslam anlayışımızla ilgili bir sorundur" diye konuştu.
"HAC İBADETİYLE DÖNÜŞEMİYORUZ"
Prof. Dr. Görmez, bireyselleşmenin, hac ibadetinin mahiyetini ihlal ettiğini anlatırken, haccın büyük bir dönüşüm ve değişim hareketi olduğunu ifade etti. Prof.Dr. Görmez, "Ancak biz hac ibadetiyle dönüşmüyoruz, dönüşemiyoruz. Kısa süreli bir realiteye uğruyoruz, ama köklü bir dönüşüm gerçekleşmiyor" dedi. Hac ibadetinde Müslümanları bekleyen tehlikelere dikkati çeken Görmez, ibadetteki amaç ve araçların birbiriyle karıştırıldığını belirterek, "Önceliklerimizi kaybediyoruz. Modern zamanlarda artan bireyselleşmeyi hacda da yaşatıyoruz. Bireyselleşme ya da bencillik, hac ibadetinin mahiyetini ihlal ediyor. İbadet asıl manasını kaybediyor. Diğer husus ise, hacı adaylarının ve görevlilerin eğitilmesidir. Haccın hikmeti konusunda hacılarımızı daha iyi bilgilendirmemiz gerekir" dedi.
Nurullah TOSUN/KIZILCAHAMAM (Ankara), (DHA)
15 Ekim 2015 Perşembe
'Letonya 50 yıl içinde Müslüman bir ülke olacak'
Letonya'da İslami Kültür Merkezi Basın Sözcüsü, doğurganlık oranı fazla olan Müslümanların, 50 yıl sonra ülkedeki Hıristiyanların sayısını aşacağını söyledi.
Letonya'da Müslüman cemaatinin önde gelen örgütlerinden İslami Kültür Merkezi Basın Sözcüsü Robert Klimoviç, Letonya'nın 50 yıl içinde Müslüman bir ülke haline geleceğini iddia etti. Müslümanların doğurganlık oranlarının yerli nüfusa göre yüksek olduğunu belirten Klimoviç, 50 yıl sonra ülkedeki Müslümanların sayısının Hıristiyanları geçeceğini söyledi.
Letonya'daki Neatkariga Rita Avize gazetesine bir röportaj veren İslami Kültür Merkezi Basın Sözcüsü Robert Klimoviç, Letonya'daki Müslümanların doğurganlık oranının yerli nüfusa göre çok daha yüksek olduğunu, kendisinin de üç çocuk sahibi olduğunu belirterek, bu durumda elli yıl içinde Letonya'da Müslümanların sayısının Hıristiyanların sayısını geçeceğini ifade etti.
Avrupa ülkelerinin göçmen dalgasını kendi elleriyle yarattığını söyleyen Klimoviç, "Çünkü onlara köle gerekiyor, çalışacak insan gerekiyor" diye konuştu. Klimoviç, Müslüman ülkelerden gelenlerin içki içmedikleri ve sürekli sigara molası vermedikleri için, Letonya'da pek çok işletme sahibinin, işyerlerinde sadece Müslüman ülkelerden gelen öğrencilere iş verdiğini dile getirdi. DHA
9 Nisan 2015 Perşembe
"Şiddetli açlıkta karınızı yiyebilirsiniz"
Suudi Arabistan Müftüsü öyle bir fetva yayınladı ki inanılır gibi değil. Müftüye göre Müslüman bir erkek çok aç kalması durumunda karısını yiyebilir.
İran haber sitesi Al Aram'da yer alan habere göre, Suudi arabistan Müftüsü Abdülaziz bin Abdullah'ın yayınladığı fetvada Müslüman bir erkeğin belirli koşullarda karısını yiyebileceği belirtiliyor.
Fetvada, bir erkek şiddetli açlık çekiyorsa karısını veya karısının vücudunun çeşitli parçalarını yemesine izin veriliyor. Fetvanın, kadının kurban edilmesi ve kocasına itaati ile kadının erkeği ile bir olma isteğine kanıt olarak yorumlandığı bildirildi.
Suudi Arabistan Müftüsü'nün fetvası sosyal medyada büyük tepki çekti.
(kaynak:akşam.com.tr)
İran haber sitesi Al Aram'da yer alan habere göre, Suudi arabistan Müftüsü Abdülaziz bin Abdullah'ın yayınladığı fetvada Müslüman bir erkeğin belirli koşullarda karısını yiyebileceği belirtiliyor.
Fetvada, bir erkek şiddetli açlık çekiyorsa karısını veya karısının vücudunun çeşitli parçalarını yemesine izin veriliyor. Fetvanın, kadının kurban edilmesi ve kocasına itaati ile kadının erkeği ile bir olma isteğine kanıt olarak yorumlandığı bildirildi.
Suudi Arabistan Müftüsü'nün fetvası sosyal medyada büyük tepki çekti.
(kaynak:akşam.com.tr)
Etiketler:
haber,
kadın,
müslüman,
Suudi Arabistan
13 Mart 2015 Cuma
Putin böyle Müslüman oldu!
Rusya'nın resmi haber ajansı İnterfax'a dayandırılarak yapılan 'Putin Müslüman oldu' haberi asparagas çıktı.
Rus medyası tarafından dile getirildiği iddia edilen "Putin Müslüman oldu" haberi asparagas çıktı. iddiaya göre, Rusya Başkanı Vladimir Putin’in basın danışmanı Dmitri Peskov, Putin’in Müslümanlığı seçtiğini belirtti. Peskov’un bu yöndeki sorulara, “Evet, Putin böyle bir karar aldı” cevabını verdiği iddia edildi. Hatta Putin’in danışmanı Peskov’un “Putin’in özel nedenlerle böyle bir karar aldığını” söylediği savunuldu. Haber Türkiye 'de bir anda yayıldı.. Ancak ne Interfax ajansında ne de Rus medyasında böyle bir haber yoktu. Böylece Putin, sadece Türkiye'de Müslüman oldu! (radikal.com.tr)
Rus medyası tarafından dile getirildiği iddia edilen "Putin Müslüman oldu" haberi asparagas çıktı. iddiaya göre, Rusya Başkanı Vladimir Putin’in basın danışmanı Dmitri Peskov, Putin’in Müslümanlığı seçtiğini belirtti. Peskov’un bu yöndeki sorulara, “Evet, Putin böyle bir karar aldı” cevabını verdiği iddia edildi. Hatta Putin’in danışmanı Peskov’un “Putin’in özel nedenlerle böyle bir karar aldığını” söylediği savunuldu. Haber Türkiye 'de bir anda yayıldı.. Ancak ne Interfax ajansında ne de Rus medyasında böyle bir haber yoktu. Böylece Putin, sadece Türkiye'de Müslüman oldu! (radikal.com.tr)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)