bm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Aralık 2017 Pazartesi

Arktik Okyanusu’nda balıkçılık yasaklandı

Birleşmiş Milletler ve dokuz ülke, Arktik Okyanusu'nda en az 16 yıl ticari balıkçılık yapılmasını yasaklayan bir anlaşmaya vardı.

Birleşmiş Milletler ve dokuz ülke tarafından 2 Aralık’ta Arktik Okyanusu’nda en az 16 yıl ticari balıkçılık yapılmasını yasaklayan bir anlaşma imzalandı. Anlaşmanın bilim insanlarının okyanustaki deniz ekolojisini ve iklim değişikliğinin bölge üzerindeki etkisini inceleme amacıyla imzalandığı söylendi.
Arktik Okyanusu üzerindeki 2.8 kilometrelik bir alanı kapsayan uluslararası suları koruma anlaşması iki yıl süren görüşmelerden sonra imzalanırken, anlaşmanın yalnızca okyanusa kıyısı olan ülkeleri değil, ticari balıkçılığın yaygın bir meslek olan Japonya, Çin ve Güney Kore gibi bütün ülkelere uygulanacağı belirtildi.
Anlaşmanın 16 yıl boyunca geçerli olacağı ve her beş yılda bir, anlaşmaya dahil olan devletlerden biri itiraz etmediği sürece yenileneceği söylendi. 2015 yılından beri görüşme yöneticisi unvanına sahip olan ABD Dışişleri Bakanlığı elçisi David Balton, “Anlaşma, bölgede çalışma yapılabilecek yönetim ve teknolojiye ulaşılana kadar bekletildi” dedi.
Ayrıca okyanusu ticari balıkçılığa kapatmanın yanında anlaşma dahilinde, okyanustaki canlıların gözlemlenmesine ve iklim değişikliğinin bölge üzerindeki etkisine karar verildi. (DHA)

4 Kasım 2017 Cumartesi

Dünyada 3 milyon ‘vatansız’ yaşıyor…

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği dünya çapında büyük bölümünü azınlıkların oluşturduğu 3 milyondan fazla 'vatansız' bulunduğunu bildirdi.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) dünya çapında hiçbir ülkenin vatandaşı olmadıkları gerekçesiyle temel insan haklarından mahrum bırakılan ve büyük bölümünü azınlıkların oluşturduğu 3 milyondan fazla ‘vatansız’ bulunduğunu bildirdi.
DW Türkçe’de yer alan habere göre, BMMYK dünya çapındaki vatansızların durumunu “This is Our Home” – Stateless Minorities and their Search for Citizenship” (Bu bizim evimiz – Vatansız azınlıklar ve onların vatandaşlık arayışı) adlı raporda derledi.
Rapora göre dünyadaki en büyük ‘vatansız’ azınlık grubunu, nüfusunun büyük bölümü Budistlerden oluşan Mynanmar’da yaşayan Müslüman Rohingya’lar oluşturuyor. Geçen ağustos ayından bu yana yaklaşık 600 bin Rohingya uğradıkları şiddet ve baskılardan kaçarak Bangladeş’e sığındı.
BMMYK tüm dünyadaki hükümetlere 2024 yılına kadar vatansızlara yönelik ayrımcılığı sona erdirme çağrısı yaptı. BMMYK hükümetleri aksi halde vatansız olacaklarsa, sınırları içinde doğan insanlara vatandaşlık vermeye ve bu sayede topraklarında uzun süreli vatansız olarak yaşamanın önüne geçmeye çağırdı.
“Tüm hak ve yetkilerden mahrumsunuz”
BMMYK Uluslararası Koruma Dairesi Başkanı Carol Batchelor düzenlenen basın toplantısında “Eğer bu dünya üzerinde herhangi bir ülkenin vatandaşı olmadan yaşıyorsanız; bir kimlikten, belgelerden, itirazsız bir şekilde kabul edilen tüm hak ve yetkilerden mahrumsunuz. Buna bir iş sahibi olmak, eğitim almak, çocuğunuzun bir yere ait olduğunu görmek gibi şeyler de dahil…” şeklinde konuştu.
Rapora göre diğer vatansız grupların başında nesillerdir aynı topraklarda yaşayan Suriyeli Kürtler, Madagaskarlı Karanalar, Makedonyalı Romanlar ve Kenyalı Pembalar geliyor.
Raporda Tayland’da yaşayan yaklaşık 30 bin vatansızın 2012’den bu yana vatandaşlık aldığı, Kenya’da ise yaklaşık 4 bin kişilik bir grup olan Makondelerin 43’üncü azınlık grubu olarak tanındığı bilgilerine yer verildi.
BMMYK Vatansızlar Birimi Başkanı Melanie Khanna “Tayland’da, Orta Asya’da, Rusya’da, Batı Afrika’da bir düşüş görüyoruz. Ancak söz konusu rakamlar kesinlikle 2024’e kadar vatansızlığın sona erdirilmesine yetecek düzeyde değil” açıklamasını yaptı.

22 Mart 2017 Çarşamba

Her gün 800 çocuk susuzluktan ölüyor

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), su kaynaklarının hızla azalması nedeniyle 2040 yılına kadar dünya genelinde her 4 çocuktan birinin yani 600 milyon çocuğun ölüm ya da hastalık riski bulunacağı uyarısını yaptı. UNICEF tarafından hazırlanan rapora göre her gün 5 yaş altı 800 çocuk temiz su ve hijyene erişimi olmadığı için hayatını kaybediyor.

UNICEF, "Dünya Su Günü"nde yayımladığı raporunda iklim değişikliği, giderek artan kuraklıklar ve dünyanın birçok yerinde yaşanan çatışmalar nedeniyle güvenli su kaynaklarının hızla tükenmesinin çocuklar üzerindeki etkilerine dikkati çekti.
Rapora göre, her geçen yıl suya olan talep arttığı ancak güvenli su kaynaklarının azaldığı dünyada 36 ülke "son derece ciddi su sıkıntısı" yaşıyor.  Dünyada her gün 5 yaş altı 800'den fazla çocuk temiz su ve hijyene erişimi olmadığı için ishalden hayatını kaybediyor.
600 milyon çocuk risk altında
Su kaynaklarının hızla azalması dolayısıyla 2040 yılına kadar dünya genelinde her 4 çocuktan biri yani 600 milyon çocuk ölüm ya da hastalık riski yaşayacak. Raporda ayrıca kuraklığın vurduğu bölgelerdeki birçok çocuğun her gün saatlerce temiz içme suyu bulmaya çalışırken okula gidememesi ve kız çocuklarının bazen saldırılara maruz kalmasına dikkat çekiliyor.
Kuraklığa bağlı kıtlığın yaşandığı Somali, Güney Sudan ile Nijerya ve çatışmaların yaşandığı Yemen'de 1,4 milyon çocuğun aşırı derecede yetersiz beslenme nedeniyle ölüm riski bulunuyor. Etiyopya'da 9 milyondan fazla kişinin bu yıl temiz içme suyuna erişimde sıkıntı yaşayabileceği belirtiliyor.
Rapora göre, dünya nüfusunun yarısı ise 2050'de su kaynaklarına yeterli derecede ulaşamayacak.

11 Şubat 2017 Cumartesi

BM, dünyayı değiştirecek hacker'lar arıyor

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi'ne ulaşılması için başta bilgisayar programcıları ve arayüz tasarımcıları olmak üzere birçok alandan yenilikçi fikirler 10-12 Mart'ta "hackgünü" etkinliğinde yarıştırılacak Etkinlik kapsamında dünya genelinde 9 kentte bin kişinin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi girişimcilerine dönüştürülmesi amacıyla ekip kurulacak.

Birleşmiş Milletler (BM), "Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi (SDG) girişimcisi" olmak üzere 3 günde dünyanın değiştirilmesine yardım edecek bin internet korsanı arıyor. BM'den yapılan açıklamada, en büyük küresel sorunlara çözüm bularak dünyanın değiştirilmesini içeren SDG'lere ulaşılmasına yardımcı olacak bin internet korsanı arandığı bildirildi.
Başvurular 3 Mart'a kadar
Yenilikçi bireylerin ülkeler ve BM'nin ortaklarıyla çalışarak cesur ve iddialı küresel planı harekete geçirmesine acil ihtiyaç duyulduğu aktarılan açıklamada, 3 Mart'a kadar yapılacak başvuruların ardından SDG Eylem Kampanyası, BM Genel Kurulu ve Influx Vakfı Ofisinin 10-12 Mart'ta "hackgünü" açılış etkinliğinde dünya genelinde 9 kentte bin kişiyi SDG girişimcilere dönüştürmek üzere bir ekip kuracağı belirtildi.
Açıklamada, 3 gün sürecek "#Connect2Effect Global Hackathon" etkinliğinin SDG'ler etrafında benzeri görülmemiş bir yenilik ve iş birliği seviyesini hızla üreteceği, yenilikçilerin programlamadan tasarım ve pazarlamaya kadar farklı becerileri bir araya getireceği vurgulandı. Seçilecek internet korsanları ve yenilikçi düşünce sahipleri, fikirlerini sunmak üzere New York'taki BM Genel Merkezinde 15-17 Mayıs tarihlerinde yapılacak Bilim, Teknoloji ve Yenilik Forumu'na davet edilecek.
'Herkesin kritik bir rolü var'
BM Genel Kurul Başkanı Peter Thomson #Connect2Effect inisiyatifine tam desteğini ifade etti. Thomson açıklamasında, "Yeni fikirler ortaya çıkaran yaratıcı düşünce sahipleri, mucitler ve başkalarıyla birlikte çalışarak çözümlerin uygulanmasını sağlayan aktivistler ve sürdürülebilir yaşamın rol modeli bireyler olarak dünyamızı sürdürülebilir bir geleceğe doğru şekillendirmek için her birimizin ve hepimizin oynayacağı kritik bir rolü var." değerlendirmesinde bulundu. Influx'un CEO'su Max Kallis ise ağları ve uzmanlıklarını kullanarak dünyanın en önemli sorunlarının bazılarına çözüm bulma konusunda BM'yi desteklemeye çalıştıklarına değindi. Dünya genelinde 193 ülkenin ortak kararıyla Eylül 2015'te, 2030 yılına kadar yoksulluğun sona erdirilmesi, evrenin korunması ve herkese refah sağlanması konularını kapsayan 17 hedefi bulunan 15 yıllık SDG adlı küresel bir plan üzerinde anlaşmaya varılmıştı.

6 Şubat 2017 Pazartesi

BM ve Ankara'nın ortak mülteci planı

BM, Türk hükümeti ile birlikte Suriyeli mültecilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için iki yıl vadeli Bölgesel Mülteci ve Dayanıklılık Planı (3RP) hazırladı.

Suriye'de altı yıldır devam eden iç savaşın yol açtığı mülteci krizi için yeni bir eylem planı daha hazırlandı. BM ile Türk hükümeti, Suriye krizine müdahaleye dönük hazırlanan 2017-2018 Bölgesel Mülteci ve Dayanıklılık Planı’nın (3RP) Türkiye bölümünü birlikte Ankara'da kamuoyuna duyurdu.
Plan, uluslararası topluma Türkiye’deki Suriyeli mülteciler için 3,5 milyar dolarlık fon çağrısında bulunuyor. Bu fonun kamplarda yaşayan 2 milyon 800 bin Suriyeli mültecinin yanı sıra mültecilere ev sahipliği yapan illerdeki 1 milyon 800 bin Türk vatandaşı için kullanılması öngörülüyor.
Plan 5 ülkeyi kapsıyor
Suriye krizinden etkilenen 5 ülkeyi içine alan 4,69 milyar dolar değerindeki bölgesel bir müdahale planı olan 3RP’nin Türkiye bölümünde 2 milyon 800 bin Suriyeli mülteci ile bu mültecilere evlerini açan 1 milyon 800 bin Türk vatandaşı olmak üzere toplamda 4 milyon 600 bin kişiye insani yardım ulaştırılması hedefleniyor.
İnsani yardım ve dayanıklılık olmak üzere birbirine bağlı iki bileşeni olan plan, 6 müdahale alanındaki (koruma, gıda güvenliği, eğitim, sağlık, temel ihtiyaçlar ve geçim kaynakları) önceliklere odaklanıyor. 3RP bireyler, topluluklar ve kurumların Türkiye’de geçici koruma altında yaşayan Suriyeli mültecilerin yarattığı koşullara daha etkin cevap verebilmesi için tüm müdahale alanlarında orta ve uzun vadede dayanıklılığı güçlendirmeyi hedefliyor.
Türkiye 25 milyar dolar harcadı
3RP’nin kamuoyuna duyurulduğu özel toplantıda konuşan Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Cihad Erginay, Suriye krizinin yarattığı mülteci sorununun çözümünde Türkiye’nin öncü rol üstlendiğini belirterek sorunun çözümü için bugüne kadar ortaya konan fonların yetersiz kaldığına dikkat çekti.
2015 G20 Antalya toplantısıyla ilk kez bir G-20 belgesinde mültecilere atıfta bulunulduğunu, 18 Mart’ta Türkiye ile AB arasında varılan anlaşma gereğince bir günde Ege denizi üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışan 7 bin göçmen sayısının ciddi oranda azaldığını ve Türkiye’nin çabalarıyla 3 bin Suriyelinin Avrupa ülkelerine yerleşmesinin sağlandığını anlatan Erginay, “Gelinen noktada; mülteci sorununa ortak bir tavır, sonuç odaklı bir yaklaşım ortaya koymalıyız. 3RP de bunu hedefliyor” diye konuştu.
Türkiye’nin mülteci sorununun çözümü için başından beri 25 milyar dolar harcadığını anlatan Erginay, “Amacımız, Suriyeli mültecilere yaşayabilecekleri yeni alanlar yaratmak değil, onların yaşam koşullarını da iyileştirmek” dedi. 190 bin Suriyeli bebeğin Türkiye’de doğduğunu, Türkiye’nin bu bebeklere dikkatli bakım koşulları sunmaya, okul çağındaki 1 milyon çocuğun ihtiyaçlarını da karşılamaya çalıştığını söyleyen Erginay, “3RP’yle gelecek fon, Suriyeli mültecilere çok daha kapsamlı bir desteği de beraberinde getirecek ve tüm tarafları daha çok tatmin edecek” diye konuştu.
"Tüm çocuklar okusun”
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’ndan (AFAD) Başkan Yardımcısı Fatih Özer de, Türkiye’deki Suriyeli mülteciler ve yaşam koşulları hakkındaki son bilgileri paylaştı. Özer’in verdiği bilgilere göre Türkiye’de bugün 2 milyon 880 bin kayıtlı Suriyeli bulunuyor. Bu Suriyelilerin 260 bin 213’ü geçici koruma statüsünde. 2016’da kamplarda ve çadır kentlerde rehabilitasyonlar gerçekleştirildi. Bugün 9 konteyner kentte kalan Suriyeliler için 3 yeni konteyner kent daha açılıyor. Suriyeliler için 10 çadır kent de önümüzdeki dönemde faaliyette olmayı sürdürecek.
518 bin Suriyeli öğrenciye eğitim imkanı sunduklarını anlatan Özer, “Tüm öğrencilere eğitim olanağı sunmayı hedefliyoruz. Çocuklarını eğitimden uzak tutan aileleri de eğitime teşvik etmeye çalışıyoruz” diye konuştu.
AFAD, eğitim imkanlarının yanı sıra istihdama dönük çalışmaları da hızlandırıyor. 147 bin Suriyelinin değişik mesleki eğitim kurslarından geçirildiğini anlatan Özer, “Adana’da 2 dekar alanda bir sera yaptık. 213 top salatalık-domates elde edildi. Hem kampta dağıtıldı hem de bin 200 Suriyeli misafirimiz sera ustası sertifikası aldı ve iş bulmaya başladı. Bölgedeki mesleki eğitim kurslarımız hızlandırılacak” dedi.
Özer, Suriyeli mültecilere yardım konusunda AFAD çatısı altında hareket edilmesi gerektiğinin önemine de dikkat çekti ve böylelikle tüm sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte hareket ederek yeni dönemde daha etkin sonuçlar alınacağını söyledi.
"Küresel bir ilk”
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye’den Irena Vojackova Sollorano da 3RP’nin önemine dikkat çekti. Sollorano, “3RP, bölgesel düzeyde ortak şekilde bir plan oluşturmak üzere insani yardım ve kalkınma ortaklarını bir araya getirerek krizlere müdahalesi bağlamında BM için küresel bir ilk” dedi.
Sollorano, küresel düzeydeki mülteci krizinin çözümü için daha hızlı ve daha etkin hareket edilmesinin şart olduğunu ifade ederek Türkiye’nin çabalarının ‘dikkatle alkışlandığını’ kaydetti. Sollorano, “3RP, hem mültecilerin acil ihtiyaçlarına cevap vermek hem de orta ve uzun vadede dayanıklılığı güçlendirmek üzere hükümet ve ilgili tüm kuruluşları etkin şekilde destekleyebilmek için bir çağrıdır ve uluslar arası toplumdan acil yanıt beklenmektedir” diye konuştu.
UNDP Türkiye Direktörü Claudio Tomasi de “Kriz; gitgide büyürken bireyler, topluluklar ve yerel ortaklarımızın dayanıklılığını güçlendirmek bağlamında duyulan artan ihtiyacı kabul etmemiz kritik önem taşıyor” dedi. Tomasi, 3RP’nin hayata geçirilmesi için tüm uluslar arası toplumun acil hareket etmesini istedi. (DW Türkçe)

2016'da sivil ölümlerde rekor sayı

Afganistan'da geçen yıl meydana gelen çatışma ve bombalı saldırı gibi olaylarda 3 bin 498 sivilin hayatını kaybettiği, 2016'nın bir yıl içinde en fazla sivilin öldüğü yıl olarak kayıtlara geçtiği bildirildi.

Afganistan'daki Birleşmiş Milletler (BM) Yardım Misyonu (UNAMA) tarafından açıklanan rapora göre, Afganistan'daki şiddet olaylarında 2016 yılında 3 bin 498 sivil öldü, 7 bin 920 sivil yaralandı. Bu sayının bir yıl içinde ülkede görülen en fazla sivil can kaybı olduğu belirtildi.
Ayrıca ülkede geçen yıl 3 bin 512 çocuğun öldüğü ya da yaralandığı bildirildi. Ülkedeki şiddet olaylarında ölen ya da yaralananların üçte birinin çocuk olduğu, bunun toplamda ölen ve yaralananların yüzde 24'üne tekabül ettiğine dikkat çekildi. Geçen yıl ölen ya da yaralanan çocuk sayısının da bundan önceki senelere göre en yüksek seviyeye çıktığı vurgulandı.
Ölümlerin çoğunun sorumlusu Taliban
Raporda, Taliban gibi hükümet karşıtı gruplar ölümlerin üçte ikisinden sorumlu tutuldu. Hükümet güçlerinin ölümlerin dörtte birinden sorumlu olduğu kaydedildi. Raporda, hükümet karşıtı güçler ile hükümet güçlerinin çoğunlukla sivillerin yaşadığı yerlerde çatışması nedeniyle sivil kayıpların arttığı belirtildi.
BM, Afganistan'da bir sene içinde meydana gelen en yüksek can kaybı ve yaralı sayısı nedeniyle tarafları sivillerin can güvenliğine dikkat etmeleri konusunda uyardı.
BM Özel Temsilcisi'nden çağırı 
UNAMA Başkanı ve BM Genel Sekreteri'nin Afganistan Özel Temsilcisi Tadamichi Yamamoto, binlerce sivil Afganistanlının ölmesi ve yaralanmasının üzüntü verici ve aynı zamanda önlenebilir olduğunu dile getirdi. Yamamoto, "İhtilafın tüm tarafları, hayatları parçalanmış sivil Afgan erkek, kadın ve çocukları korumak için acilen somut önlemler almalı." ifadesini kullandı.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Raad el-Hüseyin ise toplumun en zayıf halkasının en büyük bedeli ödediğini söyledi. El-Hüseyin, çocukların, ihtilafın taraflarının bıraktığı silahlarla oynarken öldüğünü veya sakat kaldığını, kadınların ise sözde adli süreçlerde acımasızca cezalandırıldığını vurguladı. cnntürk

2 Şubat 2017 Perşembe

Birleşmiş Milletler: Somali'de 71 bin çocuğun ölme riski yüksek

BM Somali İnsani Yardım Koordinatörü Clercq ülkedeki aşırı kuraklık nedeniyle durumun her geçen gün daha kötüye gittiğini açıkladı. Clercq, "6.2 milyon kişi yardıma muhtaç, 3 milyon kişi de açlık sınırında. Yetersiz beslenmeye maruz kalmış 5 yaş altı 363 bin çocuktan 71 bininin ölme riski yüksek" dedi.

Birleşmiş Milletler kuraklığın pençesindeki Somali'de acilen önlem alınmazsa ülkenin kıtlık tehlikesi ile karşı karşıya kalacağı uyarısında bulundu.  BM Somali İnsani Yardım Koordinatörü Peter de Clercq, yaptığı yazılı açıklamada, ülkedeki aşırı kuraklık nedeniyle insani durumun her geçen gün kötüye gittiğine dikkati çekti. Somali'de 6,2 milyon kişinin yani ülke nüfusunun yarısının yardıma muhtaç olduğunu ifade eden Clercq, yaklaşık 3 milyon kişinin de açlık tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Aşırı derecede yetersiz beslenmeye maruz kalmış beş yaş altı 363 bin çocuktan 71 binin ölme riskinin yüksek olduğuna dikkati çeken, "Kuraklığın vurduğu Somali, kıtlık ile burun buruna gelebilir." uyarısında bulundu.

30 Ocak 2017 Pazartesi

Kıtlık sınırındalar!

Birleşmiş Milletler (BM) Yemen'de savaş nedeniyle yaşanan gıda krizi bu yıl ülke geneline yayılan büyük bir kıtlığa dönüşebileceği uyarısında bulundu.

BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi Direktörü Stephen O'Brian, BM Güvenlik Konseyi'ne verdiği bilgide ülkede 2 milyon kişinin hayatını devam ettirebilmek için gıda yardımına ihtiyaç duyduğunu, çocuklar arasında yetersiz beslenenlerin oranının bir yılda yüzde 63 arttığını vurguladı.
Her 10 dakikada bir 1 çocuk ölüyor
BBC Türkçe'nin haberine göre, O'Brien ülkede her 10 dakikada bir çocuğun önlenebilir nedenlerden ötürü yaşamını yitirdiğine dikkat çekti.
Ülke savaşa sürüklenmeden önce de Arap dünyasının en yoksul ülkesi olan Yemen'de savaşın yıkımı ve Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun liman ambargosu ülkedeki gıda sıkıntısını artırdı.
Bugün 14 milyondan fazla kişinin gıda sıkıntısı yaşadığı ülkede 2.2 milyon çocuk da sürekli yetersiz besleniyor. 500 bin çocuk ise kritik derecede yetersiz besleniyor.
O'Brien, Batı ülkeleri tarafından desteklenen Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyona uçuşa yasak bölge uygulamasını sonlandırma ve San'a havalimanını açma çağrısında bulundu.
Uygulanan ambargonun siviller üzerinde orantısız etkisi olduğunu vurgulayan O'Brien, bu yüzden önemli ilaçların ülkeye sokulamadığını ve yurtdışında tedavi görmesi gereken 20 bin hastanın bu imkandan mahrum bırakıldığını açıkladı.

Üç aylık buğday kaldı
BM'nin Yemen'deki İnsani Yardım Koordinatörü Jamie McGoldrick BBC'ye insanların çaresiz durumda olduğunu ve ülkede üç ay yetecek kadar buğday kaldığını söyledi:
"Nereye giderseniz gidin dilenen ve çöplerde yemek arayan insanlar görüyorsunuz.
"Çocuklar sağlık merkezlerine götürülemediği için ölüyor.
"Böyle giderse durum daha da kötüleşecek çünkü ekonomi gerçekten kötü bir halde ve bankacılık sektörü işlemiyor".
O'Brian devletin dul, öksüz, yetim, engelli ve yaşlılara ödediği aylıkların artık verilemediğini, 1,25 milyon kamu çalışanının da maaşlarının düzensizleştiğini belirtti:

"Bugün çökmekte olan kamu kurumlarının boşluğunu insani yardım kuruluşları doldurmaya çalışıyor fakat bu kapasitemizi de bütçemizi de aşıyor".
Yemen yaklaşık iki yıldır uluslararası kamuoyunun tanıdığı ve Suudi Arabistan'ın desteklediği Devlet Başkanı Abdurabbu Mansur el-Hadi ile Hesi isyancıları arasında süren çatışmalar nedeniyle yıkıma sürüklendi.
Gıdasının yüzde 90'ını yurtdışından ithal eden ülkenin limanlarına ambargo uygulanması, hükümetin elindeki Aden limanı ve Husilerin elindeki El-Hudeyde limanlarının etrafında yaşanan çatışmalar da büyük bir gıda krizine yol açtı.
Bugün ülkedeki sağlık kuruluşlarının yarısı kapanmış durumda. Bazılarının kapanmasına maddi sıkıntılar yol açarken bazıları da Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun bombalamaları sonucu yıkıldı.

BM'nin Yemen'deki İnsani Yardım Koordinatörü Jamie McGoldrick, bu yıkıcı tabloya rağmen Yemen'in uluslararası toplum tarafından Suriye ve Irak'a göre daha az ilgi çekmesinden şikayetçi:
"Yemenlilerin İtalya ve Yunanistan kıyılarına vurmuyor olması Suriyeli sığınmacılardan farklı şeyler yaşadıkları anlamına gelmiyor".

17 Kasım 2016 Perşembe

Bakliyat fiyatları rekora koşuyor

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından, dünya bakliyat üretimini ve tüketimini arttırmak için ‘2016 Uluslararası Bakliyat Yılı’ ilan edildi. Buna rağmen, dünya bakliyat üretiminde azalma, fiyatlarında ise rekor bir artış yaşanıyor. Dünya, 2016 Bakliyat Yılını, nohut başta olmak üzere fasulye ve mercimek çeşitlerinde %40-%80 oranında fiyat artışıyla kapatıyor. Dünya bakliyat fiyatlarındaki bu yükselişin nedenleri, son dönemde yaşanan kuraklık ve aşırı yağışlar gibi olumsuz iklim koşullarının yanında, eldeki rezerv paranın emtialara yönelmiş olması da sebepler arasında görülebilir.

Mehmet Reis’ten çiftçilere çağrı; “Bakliyat ekili alanlarımızı genişletip, verimliliği de artıralım’’

Dünyadaki bakliyat fiyat artışlarını değerlendiren Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, çiftçilere çağrıda bulunarak, şunları söyledi:

“Bilim insanları tarafından, küresel iklim değişimi nedeniyle, önümüzdeki yıllarda dünya gıda fiyatlarının hızla artacağı açıklanmaktadır. Ancak bizler ülke olarak, nüfus artışına paralel üretim yapmak zorundayız. Aralık ayından itibaren, gelecek yılın mahsulü için bakliyat çeşitlerinin ekimine başlanacak. Buradan çiftçilerimize çağrıda bulunuyorum. Bakliyat ekili alanlarımızı genişletip, verimliliği de artıralım. Nitekim, bakliyatın ana vatanı olan ülkemiz topraklarında yerli tohumlarımızla üretilen bakliyat ürünlerimize, yurtdışından yoğun talep geliyor. Üretim artarsa, ihracat kendiliğinden artacak, üretim azalırsa en ekonomik temel gıda ve sağlıklı beslenme kaynağı olan bakliyat ürünlerine erişim zorlaşacaktır” dedi.

Türkiye, tarımda hak ettiği yeri alacaktır

Reis Gıda Başkanı Mehmet Reis, konuşmasına şöyle devam etti:

“Umudumuz, gelecek yıllar adına Türkiye’de tarım sektörünün, Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan Milli Tarım Projesi ile büyümesidir. Planlı ve sürekli bir çalışma ile ülkemiz iç tüketimini karşılayacak ve tarımsal ticaretle elde edeceği rekabet gücü sayesinde ihracatını arttırarak daha çok kazanç sağlayacaktır. Üretimde havza modeli, prim ve yeni teşvik sürekliliğiyle, üretim gücümüz artacak; üretici kazanacak, tüketici ise yerli tohumlarla üretilen ürünleri daha uygun fiyata satın alarak daha sağlıklı beslenecektir. Tarım ve hayvancılık sektörünün kapasitesi arttırıldığında; milli gelire katkı oranı artacak, büyük kentlere göç azalacak, ülkemiz sosyal ve ekonomik olarak daha istikrarlı ve güçlü bir geleceğe sahip olacaktır. Bu çerçevede, Türkiye tarımda hak ettiği yeri alacaktır. 2016-2017 yılı tarımsal üretim ve hasat döneminde, olumlu iklim şartları ile bereketli bir mahsul alınmasını diliyorum’’ diye konuştu.

24 Eylül 2014 Çarşamba

Obama'dan Müslümanlara çağrı

ABD Başkanı Barack Obama, BM Genel Kurulu'nda konuştu. Dünyanın barış ve savaş arasında bir yol ayrımında olduğunu belirten Obama, ABD'nin IŞİD'i ortadan kaldırmayı hedefleyen uluslararası koalisyona liderlik etmeyi sürdüreceğine dair söz verdi.



İşte Obama'nın konuşmasından satır başları:

- Burada barış ve savaş arasında bir araya geldik. Korku ve umut arasında. Bu enstitü, büyük güçlerin savaşma ihtimalini düşürdü. Yüz milyonlarca insan açlıktan kurtarıldı, yoksulluk yarıya indirildi.

- Dünya halkları haklarını diplomatik bir şekilde çözmeye karar vermiştir.

- İnsanlar umutlarının peşinden gidebiliyor ama dünyamızda zorluklar da söz konusu. bizi bir araya getiren şeyler olmasına rağmen tehlikeler de söz konusu.

- Bizler burada toplanırken Ebola salgını Batı Afrika sınırlarını kasıp kavuruyor. Büyük devletlerin küçük devletlere baskısını gösterdi Rusya’nın Ukrayna’daki gücü. Bu problemlere acil olarak yaklaşmak gereiyor. Uluslararası sistem çökerse, biz toplu olarak gelişmekte olan ülkelerin sağlık kapasitesini artırmaz, uluslararası normları yerine getirmezsek, aşırılığın üstesinden gelmezsek dünya çok daha kötü bir yer olacak.

- Biz buraya gelirken önümüzde uluslararası sistemi yenileme ya da geriye gitme, istikrarsızlığa sürüklenme ihtimallerimiz var. Biz korku yerine umudu seçiyoruz. Geleceği kontrolümüz dışında bir şey olarak görmüyoruz. Biz şüpheciliği reddediyoruz. Dünyanın üzerine düşen görevini yerine getirmesini istiyoruz. Çok şey yapılmalı bu anın testinden geçilmesi için.

- Bugün burada toplananlar BM’nin görevini yerine getirecek mi? Aşırıcılığı söküp atacak mı? Sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. İşbirliğinin önemine inanıyoruz çünkü. Yakın zamanda Rusya’nın saldırganlığı bu normlara karşı geldi.

-Biz doğrunun gücünü kabul ediyoruz. İnsanlar kendi geleceklerini belirleyebilmeli. Müttefiklerimizle birlikte savunmamızı artıracağız. Rusya’ya gösterdiği bu saldırganlığın bedelini göstereceğiz. Herkesi bizim tarafımızda olmaya çağırıyoruz. İnsanların geleceğini belirleme hakkı savunulmalıdır. Diplomasi yolu, barış yolu mümkündür. Ukrayna’daki ateşkes anlaşması bu hedefler için bir ilk adımdır. Soğuk Savaş ideolojisinin sona ermesi Rusya halkına refah getirmiştir. ABD ve Rusya geçtiğimiz yıllarda birlikte çalışarak silahsızlanma anlaşmasını hayata geçirerek Suriye’deki silahları ilahları imha etmiştir. işte gösterilmesi gereken işbirliği budur.

İRAN’A AÇIK MESAJ: BU FIRSATI KAÇIRMAYIN
-Zamanımızın sorusu şu: Biz problemlerimizi birlikte mi çözeceğiz, yoksa geçmişteki yöntemlere mi başvuracağız?
Bugün ABD’nin bütün milletlerle çalışarak BM’nin taahhütlerini yerine getireceğini söylüyorum. Bugün ABD’li askerler Ebola salgınına karşı mücadele ediyor. Bu Ebola salgını ekonomileri istikrarsızlaştırdı, sayısız cana mal oldu. Bizlere bu salgınla mücadelede diğer ülkeleri katkı yapmaya çağırıyoruz.

-ABD, İran’ın nükleer silahlanması konusunda diplomasi yolunu seçti. Bizler dünyada barışın İran olmadan geleceğini düşünmüyoruz. İran halkına mesajım açık: Bu fırsatı kaçırmayın. Enerji ihtiyaçlarını karşılayabilir aynı zamanda dünyaya programınızın barışçıl olduğunu gösterebilirsiniz.

ABD KARBON SALINIMINI AZALTIYOR
-İnsanların gıdaya ulaşması ve tedavi görebilmesini, çocukların hayatın fırsatlarından onurlu bir şekilde yararlanmasını istiyoruz. ABD karbon salınımını azaltıyor. Bizler bu sorumluluğu yerine getirirken gelişmekte olan ülkeler de aynısını yapmalı. Ancak bu şekilde dünyamızı koruyabilir, çocuklarımıza yaşanır bir dünya bırakabiliriz. Gözlerimizi sınırlarımızın ötesine çevirmeli, küresel düşünmeliyiz. İşbirliği içinde hareket etmeliyiz.

-Geleceğe bakarken bir konu var ki, çok fazla ilerlemeyi tersine çevirebilir: Bu da Müslüman dünyayı tehdit etmekte olan aşırılık kanseridir. Terörizm yeni bir şey değil. Kennedy, terör yeni bir silah değil, tarih boyunca kullanıldı demişti.

-20. yüzyıldan farklı olarak çok daha ölümcül bir terörle karşı karşıyayız. Dünyanın en önemli dinlerinden birini çok kötüye kullanıyorlar. Dünyayı ikiye bölüyorlar. Sivilleri, masum vatandaşları öldürüyor, insanları korkutuyorlar. ABD dış politikasının tamamını terörle mücadeleye ayırmayacak, aksine El Kaide ve benzeri örgütlerin üzerine gidecek demiştim.

-ABD İslamla savaş halinde değildir. İslam barış dinidir. Müslümanlar onurlu adalet duygusuyla yaşayan insanlardır. Biz siz ayrımımız yoktur. Milyonlarca Müslüman ülkemizin bir parçasıdır. Biz aşırılık fikrini reddediyoruz. Sadece nefret ve fanatiklik yaratıyorlar. İnsanların geleceği, bir araya gelmemize bağlıdır. Dini, mezhepsel farklılıklarımızı bir kenara bırakmamıza bağlıdır. Toplu biçimde somut adımlar atarak bu dini fanatiklerin üzerinden gelmeliyiz. Dahası aşırılık karşıtı bu kampanyayı devam ettirmeliyiz. El Kaide’yi Afganistan’da yendik, şimdi orada yeni bir hükümet kuruluyor. Aşırıcılar kendilerine yeni yerler alıyorlar.

-IŞİD örgütü zayıflatılmalı ve yok edilmeli. Bu örgüt Irak ve Suriye’de insanları terörize ediyor. Anneleri çocukları taciz ediyor, masum çocukları öldürüyor, savaş silahı olarak kullanıyor. Dini azınlıklar açlıktan öldü. Çok büyük suçlar işlendi. Masum insanların kafaları kesiliyor ve bu videolar servis ediliyor. Hiçbir Tanrı bu acıları kabul etmez. Bu insanlarla müzakere söz konusu olamaz. Bildikleri tek dil, güçtür.

-Bu teröristlerle savaşanları karada eğitiyor, finansmanlarını engelliyor. 40’tan fazla ülke bu koalisyona destek veriyor. Dünyaya bu çabaya destek vermeleri çağrısı yapıyorum.

DÖRT ALANA ODAKLANACAĞIZ
-Nefret için savaşanlar yalnız kalacak. Bizler geleceğin, inşa edenlerin olacağını göreceğiz, yıkanların değil. Önümüzdeki ilk zorluk bu.

-İkinci olarak: Şimdi dünyanın özellikle Müslüman toplumun bir araya gelmesi ve açık bir şekilde El Kaide ve IŞİD gibi örgütlerin ideolojisini reddetmeleri lazım. Sadece Müslüman Yahudi diye insanlar zarar görmemeli. Artık medeni insanlar olarak genç insanların aklının ideolojiyle yıkanmasının önüne geçmeli, bu nefretin kaynağını kurutmalıyız. Çocukların yıkıma sürüklenmesine engel olmalıyız. İnternet ve sosyal medya bu bağlamda önem taşıyor. Propagandayla genç insanlar intihar eylemcisi olmaya sürükleniyor. Bizim alternatif yaratmamız lazım. Bütün dinler aşırılık tehdidiyle karşı karşıya. Tüm dinlere mensup insanların birbirine hoşgörüyle bakması lazım. IŞİD’in Boko Haram’ın El Kaide’nin ideolojsi devamlı biçimde çürütülürse yok olacaktır. Savaşa savaş açmalıyız ki, barış yaratalım. Hıristiyan ve Müslümanlar Orta Afrika’da bir araya gelip dinin kendilerini bölemeyeceğini söylediler. Bugün BM Güvenlik Konseyi bir araya gelip aşırılığa nasıl karşı gelineceğine bakacak. Somut adımlar atmalıyız. Hepimziin buraya geldiğimiz aşırılık karşısında ne adımlar attığımızı söyleyebilmemiz, anlayış köprüleri inşa etmemiz gerekiyor.

Üçüncü olarak:  Öncelikle şiddet sarmanını, mezhep çatışmasını önlemeliyiz ki, teröristler en çok buna sarılıyor. Bu sadece Müslüman toplumlarda değil. Hıristiyanlar arasında da oldu. Bugün Sünni-Şiiler arasındaki acıları görmeli, mezhep çatışmasını reddetmeliyiz. Bu kimsenin kazanamayacağı bir savaş. Suriye’deki iç savaş milyonlarca kişiyi yerinden etti, binlerce kişiyi öldürdü. İyi haber şu, biz Irak’taki bu dalganın değişebileceğine inanıyoruz. Yeni bir hükümet var Irak’ta bu adımların devam etmesi, Suriye’de ateşkes sağlanması gerekiyor. Birlikte müttefiklerimizle Suriyeli muhaliflere destek olacağız ancak Suriye’de ancak siyasi bir çözüm bulabiliriz. Şüpheciler asla böyle bir şeye erişilemeyeceğini söyleyebilirler, ama bu delilik başka türkü son bulacağa benzemiyor. Büyük güçler farklılıklarını barışçıl amaçlarla masaya koymalı. ABD bu çabalara destek verecek.

Son madde: Müslüman dünyası (Arap ülkeleri) kendi potansiyellerinin farkına varmalı. Müslüman dünyadaki gençlere seslenmek istiyorum. Akilsiniz, cahil değilsiniz. İnovasyondan yana, onurlu insanlarsınız. Sizi bu yoldan saptırmaya çalışanlar yanlış yapıyorlar. İyi okullar, eğitim, bilim olursa, girişim sağlanırsa toplumlar gelişir. ABD bu vizyonun arkasında olacak ve bu vizyonu destekleyecek. Kadınların parlamentoya girmesi, barış sürecine eğitime dahil olmasını istiyoruz. Genç insanların tek seçimi aşırılık olmazsa hiçbir terör stratejisi başarılı olamaz. Ancak bu şekilde teröre alternatif yaratılabilir. Bu olumlu değişiklikler için geleneğe dine karşı gelmek gerekmiyor. Irak’ta çok büyük bir kültür var. Tunus’ta yeni bir anayasa için çalıştılar. Senegal’de de gördük. Sivil toplum demokrasiyle gelişti. Malezya’da eski ekonomi gitti, yeni bir ekonomi gelişti.

- En nihayetinde hiçbir dış güç, kalplere ya da zihinlere değişiklik getiremez fakat ABD saygılı ve yapıcı bir partner olmayı sürdürecek. Biz teröristlere güvenli alan sağlamayacağız.  Kendi ve müttefiklerimizin güvenliğini koruyacağız. Aşırı ideolojiye karşı geleceğiz. Mezhep çatışmasının üstünden gelenlere destek olacağız. Çünkü bu yatırımlar şiddete en iyi alternatiftir. Aynı zamanda Filistin -İsrail arasındaki krizin çözümünde de liderlik önemli ABD, barıştan asla vazgeçmeyecek. Suriye, Libya, Irak’taki, bölgedeki durumu anlıyoruz. Burada İsrail-Filistin sorununun çözülmesi gerekiyor. Bölge şiddet sarmalı içinde. İsrail-Filistinliler arasında çatışmalar ve bunların da bir bilançosu oldu. Batı Şeria ve Gazze’deki statüko sürdürülemez. İsraillilere roket gelmesi ya da Filistinli çocukların öldürülmesi kabul edilemez. İki devletin yan yana barış ve güvenlik içinde yaşayabilmesi gerekiyor. ABD üzerine düşeni yapmaya hazırdır. Bizim ideallerimize bağlı olup olmadığımızı sorgulayanlar var. Ortadoğu’da Doğu Avrupa’da istikrarsızlık varken Ferguson’da genç bir çocuk öldürülmüşken anlıyorum. Bizim de kendi gerilimlerimiz olabiliyor, her ülke gibi biz de nasıl çeşitliliği sağlayabileceğimize bakıyoruz. ABD’de problemlerimizin altında neler var. Bunları değerlendiriyoruz. Farklılıkların üstesinden gelmeye çalışıyoruz. ABD, yüz yıl öncesiyle 10 yıl öncesiyle bile aynı durumda değil. Çünkü ideallerimizin peşinden gidiyor ve kendimizi eleştiriyoruz. Yargının, basının özgürlüğünü savunuyoruz. Hukukun üstünlüğü çerçevesinde farklılıklarımızı tartışıyoruz. İnsanların daha iyi bir gelecek kurabileceğini düşünüyoruz.

- Barış için bağnazlığın üstesinden gelinmesi için çalışıyoruz. Roosevelt bir kez, insan hakları nerede başlıyor demişti. Küçük yerlerde, eve yakın yerlerde başlıyor insan hakları. Haritalarda değil bireylerde, yaşadığımız yerlerde, okullarda, çalıştığımız fabrikada, çiftlikte başlıyor. Dünyanın dört bir yanında gençler daha iyi bir dünya için açlar. Dünyanın dört bir yanında gençler nefretin üstesinden gelmeyi, farklılıklara saygı duymayı öğreniyor. Dünya halkı bize bakıyor şu anda onurlu ve cesur olmamızı istiyor. Ve bu kavşakta size söz veriyorum. ABD yapılması gerekeni yapacaktır, özgürlük mirasımızı gerçekleştireceğiz. Bunun için bize katılmanızı bekliyorum. (Medyafaresi)