İngiltere'de yaşayan tıp öğrencisi Anna Phillips kilo vermek için Türkiye'den online olarak sipariş ettiği zayıflama haplarından içti. Sokakta kalp krizi geçiren Anna Phillips hayatını kaybetti. Genç kızın ölümüne bu hapların sebep olduğu iddia ediliyor.
Daily Mail'in haberine göre İngiltere'nin Falmouth kentinde yaşayan 20 yaşındaki tıp öğrencisi Anna Phillips diyet hapları yüzünden yaşamını kaybetti. 3 yıl önce psikiyatri merkezinde tedavi gördüğü belirtilen genç kız, Türkiye merkezli bir internet sitesinden diyet hapları sipariş etti.
Kalp krizi geçirdi
Bu ilaçlardan aşırı dozda alan Phillips, sokakta kalp krizi geçirdi. Bir bankta hareketsiz halde bulunan Phillips olay yerine gelen ambulansla hastaneye kaldırıldı. Ancak Phillips, yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.
Olayın ardından Adli Tıp Kurumu Phillips'in cesedine otopsi yaptı. Otopsiye giren doktor Cornwall Cox, “Durumu Sağlık Bakanlığı'na bildireceğim. Bu ilaçların ülkeye kolay giriş yapması dehşet verici” dedi.
Kendisi de doktor olan anne Penny Phillips, “Hükümeti bu ilaçlar konusunda uyaran doktora minnettarım. Umarım bu tavsiye bu ilaçları kullanan başka kişilerin de hayatını kurtarır” dedi. cnntürk
öldü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
öldü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
26 Ocak 2017 Perşembe
29 Kasım 2016 Salı
FETÖ'den tutuklu Uğur Derin Dondurucu'nun sahibi yaşamını yitirdi
FETÖ soruşturması kapsamında 28 Temmuz'da tutuklanan Uğur Derin Dondurucu'nun sahiplerinden Ünal Takmaklı cezaevinde kalp krizinden yaşamını yitirdi. Takmaklı hastaneye kaldırıldı ancak kurtarılamadı.
Hürriyet'in haberine göre Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında 28 Temmuz'da Nazilli'de tutuklanan Uğur Derin Dondurucu'nun sahiplerinden Ünal Takmaklı (77) bulunduğu Menemen T Tipi Ceza İnfaz Kurumu'nda bugün kalp krizi geçirdi.
Cezaevi tarafından acilen Menemen Devlet Hastanesi'ne getirilen Takmaklı'nın duran kalbi burada çalıştırıldı.
Ancak daha önceden geçirdiği başka rahatsızlıkları da bulunan Takmaklı, hayatını kaybetti.
Nazilli'de yürütülen FETÖ soruşturması kapsamında geçen Temmuz evlerinde gözaltına alınan Uğur Derin Dondurucu'nun sahipleri İşadamı Mehmet, Ali ve Ünal Takmaklı, çıkarıldıkları 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanmıştı. Takmaklı kardeşler Menemen T Tipi Ceza İnfaz Kurumu'nda bulunuyordu.
Hürriyet'in haberine göre Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında 28 Temmuz'da Nazilli'de tutuklanan Uğur Derin Dondurucu'nun sahiplerinden Ünal Takmaklı (77) bulunduğu Menemen T Tipi Ceza İnfaz Kurumu'nda bugün kalp krizi geçirdi.
Cezaevi tarafından acilen Menemen Devlet Hastanesi'ne getirilen Takmaklı'nın duran kalbi burada çalıştırıldı.
Ancak daha önceden geçirdiği başka rahatsızlıkları da bulunan Takmaklı, hayatını kaybetti.
Nazilli'de yürütülen FETÖ soruşturması kapsamında geçen Temmuz evlerinde gözaltına alınan Uğur Derin Dondurucu'nun sahipleri İşadamı Mehmet, Ali ve Ünal Takmaklı, çıkarıldıkları 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanmıştı. Takmaklı kardeşler Menemen T Tipi Ceza İnfaz Kurumu'nda bulunuyordu.
25 Kasım 2016 Cuma
Fidel Castro vefat etti
Eski Küba Devlet Başkanı Fidel Castro hayatını kaybetti.
Küba Devlet Başkanı Raul Castro, devlet televizyonundan yaptığı açıklamada abisi Fidel Castro'nun Küba saati ile akşam 19.00'da yaşamını yitirdiğini açıkladı. Kardeş Castro, konuşmasını "Zafere kadar, daima!" sözleriyle bitirdi.
Castro son 10 yıldır bağırsak hastalığından muzdaripti. Devrimci lider, 2006 yılında bağırsak hastalığı nedeniyle az daha yaşamını yitiriyordu. Bu olaydan iki yıl sonra da yönetimi kardeşi Raul'a devretti.
En son yedi ay önce kameralar önüne çıkan Castro, "Yakında öleceğim, bu son konuşmam olabilir ama ideallerimiz yaşamalı" demişti.
Castro, Küba'da iktidarda bulunan diktatör Fulgencio Batista'ya karşı gerilla mücadelesini 1953'te başlatmıştı. Batista'nın 1958'te ülkeden kaçmasının ardından Castro, 1959'da başbakan olmuştu.
Küba'yı yeniden halkına veren lider olarak tanınan Castro, 1976 - 2008 yılları arasında devlet başkanı olarak Küba'yı yönetmişti.
Küba Devlet Başkanı Raul Castro, devlet televizyonundan yaptığı açıklamada abisi Fidel Castro'nun Küba saati ile akşam 19.00'da yaşamını yitirdiğini açıkladı. Kardeş Castro, konuşmasını "Zafere kadar, daima!" sözleriyle bitirdi.
Castro son 10 yıldır bağırsak hastalığından muzdaripti. Devrimci lider, 2006 yılında bağırsak hastalığı nedeniyle az daha yaşamını yitiriyordu. Bu olaydan iki yıl sonra da yönetimi kardeşi Raul'a devretti.
En son yedi ay önce kameralar önüne çıkan Castro, "Yakında öleceğim, bu son konuşmam olabilir ama ideallerimiz yaşamalı" demişti.
Castro, Küba'da iktidarda bulunan diktatör Fulgencio Batista'ya karşı gerilla mücadelesini 1953'te başlatmıştı. Batista'nın 1958'te ülkeden kaçmasının ardından Castro, 1959'da başbakan olmuştu.
Küba'yı yeniden halkına veren lider olarak tanınan Castro, 1976 - 2008 yılları arasında devlet başkanı olarak Küba'yı yönetmişti.
21 Ekim 2016 Cuma
Google Fetullah Gülen'in ölüm tarihini verdi
Arama motoru Google'da Fetullah Gülen'i aratanlar FETÖ liderinin ölüm tarihiyle karşılaştı.
Dünyanın en çok kullanılan arama motorlarından birisi olan Google, arama yapıldığında sağda çıkan bilgilerde FETÖ örgütü lideri Fetullah Gülen'in ölüm tarihi olarak 13 Nisan 2017 tarihini verdi.
İşte o görüntü:
cnntürk.com.tr
Etiketler:
fethullah gülen,
haber,
internet,
öldü
22 Ağustos 2016 Pazartesi
O anne ömrü boyunca bu dört mezara bakacak!
Gaziantep'te düğüne saldırıdan sağ kurtulan tanıklar yaşadıkları dehşeti anlattı. Hain saldırıda 4 çocuğunu kaybeden, eşi de ağır yaralanan Emine Ayhan, "tek çocuğum olmasaydı intihar
ederdim" dedi.
Gaziantep’te kına gecesinde meydana gelen canlı bomba saldırısında 54 kişi yaşamını yitirdi çoğu ağır 70’den fazla kişi de yaralandı. Saldırıda ölenlerin çoğunun çocuk olduğu ortaya çıktı.
‘İNTİHAR EDERDİM’
Patlamada 4 çocuğunu kaybettiğini, eşinin de yoğun bakımda olduğunu anlatan Emine Ayhan, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı “Düğün bizim yakın akrabamızındı. Ben eve su içmeye giderken birden büyük bir patlama oldu. Önce havai fişek veya başka bir patlama olduğunu düşündük. Hemen patlama yerine koştum baktım ortalık kan gölüne dönmüş ve her yer ceset yeri olmuş. Çocuklarımı aradım ancak cesetlerini buldum. O an sinir krizi geçirdim. Dünyam her şeyim bitti çünkü 5 çocuğumdan biri kaldı. Eğer kalan 1 çocuğum olmasaydı intihar ederdim çünkü dayanamıyorum.” Sözcü
ederdim" dedi.
Gaziantep’te kına gecesinde meydana gelen canlı bomba saldırısında 54 kişi yaşamını yitirdi çoğu ağır 70’den fazla kişi de yaralandı. Saldırıda ölenlerin çoğunun çocuk olduğu ortaya çıktı.
‘İNTİHAR EDERDİM’
Patlamada 4 çocuğunu kaybettiğini, eşinin de yoğun bakımda olduğunu anlatan Emine Ayhan, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı “Düğün bizim yakın akrabamızındı. Ben eve su içmeye giderken birden büyük bir patlama oldu. Önce havai fişek veya başka bir patlama olduğunu düşündük. Hemen patlama yerine koştum baktım ortalık kan gölüne dönmüş ve her yer ceset yeri olmuş. Çocuklarımı aradım ancak cesetlerini buldum. O an sinir krizi geçirdim. Dünyam her şeyim bitti çünkü 5 çocuğumdan biri kaldı. Eğer kalan 1 çocuğum olmasaydı intihar ederdim çünkü dayanamıyorum.” Sözcü
Gaziantep'teki canlı bomba saldırısında ölenlerin 29'u çocuk
Gaziantep'te kına gecesine düzenlenen 'canlı bomba' saldırısında yaşamını yitiren 51 kişiden 44'ünün kimlik tespiti yapılıp defnedilirken, 7 kişinin ise otopsi ve kimlik tespiti işlemleri devam ediyor. Ölenlerden kimlikleri belirlenen 44 kişiden 29'ununun yaşı 18'den küçük. Bunlardan 31'i erkek, 13'ü kadın.
Saldırıda yaşamını yitirenlerden 44'ünün isimleri şöyle:
Şükran Akdoğan (17), İsmail Alpaslan (14), Süheyla Yağız (32), Mehmet Nazım Akdoğan (13), Ali Özcan (26), Serhat Eryılmaz (13), Büşra İlter (9), Muhammet Alpaslan (11), Muhyettin Akdoğan (26), Doğan Özcan (22), Nergiz Özcan (10), Kerem Özer (12), Orhan Yavuz (13), Aliye Yağız (30), Ali Toraman (11), Bünyamin Akdoğan (11), Mehmet Ali Taş (23), Abdulalim Çelikten (14), Metin Caner (16), Mürvet Ayhan (28), Vesile Uluhatun (38), Şükran Ayhan (11), Semanur Özer (14), Mehmet Urtekin (14), Mizgin Gürbüz (14), Murat Kalay (14), Kamile Ayhan (35), Emine Nisa Gören (9), Salih İlter (15), Saliha Akdoğan (21), Gurbet Akcan (4), Muhammet Yağız (4), Devran Eryılmaz (12), İbrahim Urtekin (16), Osman Toroman (21), Ahmet Urtekin (22), Kamil Akdoğan (23), Hasan Akdoğan (11), Öbeyit Akdoğan (28), Sinan Urtekin (14), Süleyman Durak (22), Hakkı Okur (14), Fatma Zehra Abdullah (11) ve Suriyeli Hüsam Cuma (7).
Saldırıda yaşamını yitirenlerden 44'ünün isimleri şöyle:
Şükran Akdoğan (17), İsmail Alpaslan (14), Süheyla Yağız (32), Mehmet Nazım Akdoğan (13), Ali Özcan (26), Serhat Eryılmaz (13), Büşra İlter (9), Muhammet Alpaslan (11), Muhyettin Akdoğan (26), Doğan Özcan (22), Nergiz Özcan (10), Kerem Özer (12), Orhan Yavuz (13), Aliye Yağız (30), Ali Toraman (11), Bünyamin Akdoğan (11), Mehmet Ali Taş (23), Abdulalim Çelikten (14), Metin Caner (16), Mürvet Ayhan (28), Vesile Uluhatun (38), Şükran Ayhan (11), Semanur Özer (14), Mehmet Urtekin (14), Mizgin Gürbüz (14), Murat Kalay (14), Kamile Ayhan (35), Emine Nisa Gören (9), Salih İlter (15), Saliha Akdoğan (21), Gurbet Akcan (4), Muhammet Yağız (4), Devran Eryılmaz (12), İbrahim Urtekin (16), Osman Toroman (21), Ahmet Urtekin (22), Kamil Akdoğan (23), Hasan Akdoğan (11), Öbeyit Akdoğan (28), Sinan Urtekin (14), Süleyman Durak (22), Hakkı Okur (14), Fatma Zehra Abdullah (11) ve Suriyeli Hüsam Cuma (7).
21 Ağustos 2016 Pazar
Gaziantep'te ölü sayısı 50 oldu
Gaziantep valiliğinden yapılan açıklamada düğün alanında gerçekleştirilen bombalı saldırıda hayatını kaybedenlerin sayısının 50'ye yükseldiği belirtildi.
Alçak saldırı dün akşam saat 22.40 sıralarında merkez Şahinbey İlçesi'ne bağlı Akdere Mahallesi'nde meydana geldi. Terör nedeniyle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki kentlerden göç eden vatandaşların yoğun olarak yaşadığı mahallede, Siirt'in Pervari İlçesi'nden göç eden iki ailenin gençlerinin, sokakta yapılan kına gecesinde, canlı bomba terörist, davetli gibi kalabalığın arasına karıştı. Terörist, üzerindeki bombayı infilak ettirdi. Tam anlamıyla dehşetin yaşandığı patlamada, 50 kişi yaşamını yitirdi, 80’in üzerinde kişi de yaralandı.
İKİNCİ BİR PATLAMAYA KARŞIN BÖLGEDE ÖNLEM ALINDI
İkinci bir patlama olma ihtimaline karşın polis ekipleri, şerit çekerek olay yerinde geniş güvenlik önlemi aldı. Yaralılar, ambulanslarla Doktor Ersin Arslan, Şehitkamil ve 25 Aralık Devlet hastaneleri ile bölgede bulunan özel hastanelere kaldırıldı. Cesetler ise hastanelerin morglarına götürüldü. Güvenlik güçleri, patlama sonrası çevreye saçılan çok sayıda ceset parçası ile delil topladı.
VATANDAŞLAR HASTANELERE AKIN ETTİ
Saldırıyı televizyondun duyan Gaziantepli vatandaşlar, kan ihtiyacı olma ihtimaline karşın hastanele akın etti, kan vermek istedi. Yakınları hakkında bilgi almak isteyen yaralı yakınları ile polis arasında zaman zaman gerginlik yaşandı. Bunun üzerine polis ekipleri, hastane bahçelerinde yoğun güvenlik önlemi aldı.
GÖRGÜ TANIKLARI 2 KİŞİNİN KAÇTIĞINI İDDİA ETTİ
Bu arada, görgü tanıkları, canlı bomba teröristin yanında 25 yaşlarında 2 kişi ile geldiği, patlamanın ardından da olay yerinden kaçarak uzaklaştığı iddia edildi. Polis ekipleri, kaçtığı iddia edilen 2 şüphelinin yakalanması için çalışma başlattığı belirtildi.
20 AĞUSTOS'TA POLİS MERKEZİNE SALDIRI DÜZENLENMİŞTİ
Gaziantep'te 4 yıl önce 20 Ağustos günü, Karşıyaka Polis Merkezi önüne bırakılan bomba yüklü otomobil infilak ettirilmiş, 10 kişi yaşamını yitirmişti. Sözcü
8 Temmuz 2016 Cuma
İğneden ölüme 550 bin lira tazminat
İzmir 1'inci İdare Mahkemesi iki yıllık yargılama sonunda, Ege Üniversitesi'ni Zeynep bebeğin ölümünde kusurlu bularak Üniversite Rektörlüğü'nü toplam 550 bin lira manevi tazminata mahkum etti.
İzmir’deki Ege Üniversitesi Hastanesi’nde ameliyat olduktan sonra kanında pıhtı oluşan 16 aylık kızları Zeynep Mustak’ın, nöbetçi hemşirenin yanlışlıkla 10 kat fazla kan sulandırıcı iğne yapması nedeniyle yaşamını yitirdiğini öne süren Hatice ve Gültekin Mustak çiftinin, 1.5 milyon lira tazminat istemiyle açtığı davada karar çıktı. İzmir 1’inci İdare Mahkemesi iki yıllık yargılama sonunda, Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nü toplam 550 bin lira manevi tazminata mahkum etti.
Denizli’de yaşayan pide ustası Gültekin Mustak ve ev kadını Hatice Mustak çiftinin Zeynep adını verdiği ikinci kızları, doğuştan kalp rahatsızlığı ile dünyaya geldi. Ege Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi gören minik kız, iki yıl önce kalbindeki damarlarının ters olması nedeniyle ameliyat edildikten sonra, kanında pıhtılaşma meydana geldi. Bunun üzerine nöbetçi hemşire G.Ç. tarafından küçük Zeynep’e normalde 0.7 dizyem yapılması gereken kan sulandırıcı iğne yanlışlıkla 7 dizyem yapıldı. Yapılan iğnenin ardından fenalaşan Zeynep, bir gün sonra kan kustu, kalbinin durmasıyla yaşamını yitirdi.
1.5 MİLYON LİRALIK TAZMİNAT DAVASI
Aile, kızlarının yapılan yanlış iğne sonucu öldüğünü ileri sürerek avukatları Mehmet Emin Keleş aracılığı ile hukuk mücadelesi başlattı. Anne Hatice Mustak ve baba Gültekin Mustak için 500’er bin lira, Zeynep’in o dönemde 7 yaşında olan ablası Huri Nur Mustak için de 500 bin lira olmak üzere toplamda 1 milyon 500 bin liralık manevi tazminat davası açıldı. İğneyi yapan hemşire G.Ç. hakkında da inceleme başlatıldı. Ancak, görüşüne başvurulan Dokuz Eylül Üniversitesi Profesörler Kurulu raporunda, hemşirenin yüksek doz ilaç uygulaması yaptığı, ancak vücuttan atılım hızı, kanamanın ve ölümün hemşire tarafından uygulanan yüksek doz iğne ile doğrudan ilişkilendirilemeyeceği belirtilerek, hemşire hakkında soruşturma açılmamasına karar verildi.
ADLİ TIP HEMŞİREYİ SUÇLU BULDU
İzmir 1’inci İdare Mahkemesi’nde tazminat davası sürerken, İzmir Adli Tıp Kurumu raporunu tamamladı. Raporda şöyle denildi:
“Nöbetçi hemşire G.Ç. tarafından, doktor tarafından belirtilen 0.7 dzm yerine 7 dzm şeklinde 10 katı dozda gece ilaç yapıldığı, bu durumun sabah fark edildiği, çocuğun takip ve tedaviye alındığı, kanamasının başladığı, bebeğe uygulanması gereken dozun 10 katının uygulanmış olması nedeniyle hemşire G.Ç.’nin kusurlu olduğu ve kusurlu eylem ile ölüm arasında illiyet bağının bulunduğu oy birliği ile mütalaa olunmuştur.”
550 BİN LİRA TAZMİNATA HÜKMEDİLDİ
Adli Tıp Kurumu’ndan gelen raporu da değerlendiren İzmir 1’inci İdare Mahkemesi, bebeğin ölümünün yüksek doz kan sulandırıcı iğne yapılmasına bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiğine ve olayda Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nün hizmet kusuru bulunduğuna kanaat getirdi. Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nün baba Gültekin Mustak ve anne Hatice Mustak’a 250’şer bin lira, küçük Zeynep’in ablası Nur için de 50 bin lira manevi tazminatın, yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verildi. Ödenecek manevi tazminat tutarının yasal faiziyle birlikte 600 bin lirayı bulacağı belirtildi.
‘PARA KIZIMI GERİ GETİRMEYECEK’
İzmir Barosu avukatlarından Mehmet Emin Keleş’ten davayı kazandıklarını öğrenince telefonda uzun süre ağlayan baba Gültekin Mustak, “Kızıma sadece bir su damlası şeklinde yapılan ilacın, normalden çok fazla yapılmak üzere olduğunu gördüğümde, hemşirenin elini tutmuş ve hata yaptıklarını söylemiştim. Buna rağmen hemşire beni dinlemeyerek iğneyi vurdu. Kızım bu olaydan bir gün sonra kan kusarak yaşamını yitirdi. Kazanılan hiçbir para kızımı geri getirmeyecek” dedi. Anne Hatice Mustak ise, “Tazminat ve para benim için önemli değil. Ben çocuğumun ölümüne sebep olanların cezalandırılmasını istiyorum ki bu olay başka çocukların da başına gelmesin. Keşke bu olay hiç yaşanmasaydı da biz bu parayı almasaydık” diye konuştu.
KARDEŞE VERİLEN TAZMİNATI AZ BULDU
Ailenin avukatı Mehmet Emin Keleş ise kararı 7 yaşındaki ablası yönünden temyiz ettiklerini belirtti. Avukat Keleş, “Mahkemenin takdir ettiği 50 bin lira çok az. 7 yaşında bir çocuğun 1.5 yaşındaki kardeşini kaybetmesi nedeniyle duyduğu üzüntü anne ve babanın duyduğu üzüntüden daha az olamaz. Mahkemece, en az onlar yönünden hükmedilen tazminat miktarı kadar tazminata hükmedilmesi gerekir” dedi.
YENİDEN SORUŞTURMA AÇILMASI TALEP EDİLECEK
Avukat Mehmet Emin Keleş, ayrıca olaya sebebiyet verenler hakkında, adli tıp raporu ve mahkeme kararı doğrultusunda savcılığa başvurarak, soruşturma açılmamasına ilişkin kararının kaldırılması ve kovuşturmaya başlanılması için başvuruda bulunacaklarını söyledi. DHA
İzmir’deki Ege Üniversitesi Hastanesi’nde ameliyat olduktan sonra kanında pıhtı oluşan 16 aylık kızları Zeynep Mustak’ın, nöbetçi hemşirenin yanlışlıkla 10 kat fazla kan sulandırıcı iğne yapması nedeniyle yaşamını yitirdiğini öne süren Hatice ve Gültekin Mustak çiftinin, 1.5 milyon lira tazminat istemiyle açtığı davada karar çıktı. İzmir 1’inci İdare Mahkemesi iki yıllık yargılama sonunda, Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nü toplam 550 bin lira manevi tazminata mahkum etti.
Denizli’de yaşayan pide ustası Gültekin Mustak ve ev kadını Hatice Mustak çiftinin Zeynep adını verdiği ikinci kızları, doğuştan kalp rahatsızlığı ile dünyaya geldi. Ege Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi gören minik kız, iki yıl önce kalbindeki damarlarının ters olması nedeniyle ameliyat edildikten sonra, kanında pıhtılaşma meydana geldi. Bunun üzerine nöbetçi hemşire G.Ç. tarafından küçük Zeynep’e normalde 0.7 dizyem yapılması gereken kan sulandırıcı iğne yanlışlıkla 7 dizyem yapıldı. Yapılan iğnenin ardından fenalaşan Zeynep, bir gün sonra kan kustu, kalbinin durmasıyla yaşamını yitirdi.
1.5 MİLYON LİRALIK TAZMİNAT DAVASI
Aile, kızlarının yapılan yanlış iğne sonucu öldüğünü ileri sürerek avukatları Mehmet Emin Keleş aracılığı ile hukuk mücadelesi başlattı. Anne Hatice Mustak ve baba Gültekin Mustak için 500’er bin lira, Zeynep’in o dönemde 7 yaşında olan ablası Huri Nur Mustak için de 500 bin lira olmak üzere toplamda 1 milyon 500 bin liralık manevi tazminat davası açıldı. İğneyi yapan hemşire G.Ç. hakkında da inceleme başlatıldı. Ancak, görüşüne başvurulan Dokuz Eylül Üniversitesi Profesörler Kurulu raporunda, hemşirenin yüksek doz ilaç uygulaması yaptığı, ancak vücuttan atılım hızı, kanamanın ve ölümün hemşire tarafından uygulanan yüksek doz iğne ile doğrudan ilişkilendirilemeyeceği belirtilerek, hemşire hakkında soruşturma açılmamasına karar verildi.
ADLİ TIP HEMŞİREYİ SUÇLU BULDU
İzmir 1’inci İdare Mahkemesi’nde tazminat davası sürerken, İzmir Adli Tıp Kurumu raporunu tamamladı. Raporda şöyle denildi:
“Nöbetçi hemşire G.Ç. tarafından, doktor tarafından belirtilen 0.7 dzm yerine 7 dzm şeklinde 10 katı dozda gece ilaç yapıldığı, bu durumun sabah fark edildiği, çocuğun takip ve tedaviye alındığı, kanamasının başladığı, bebeğe uygulanması gereken dozun 10 katının uygulanmış olması nedeniyle hemşire G.Ç.’nin kusurlu olduğu ve kusurlu eylem ile ölüm arasında illiyet bağının bulunduğu oy birliği ile mütalaa olunmuştur.”
550 BİN LİRA TAZMİNATA HÜKMEDİLDİ
Adli Tıp Kurumu’ndan gelen raporu da değerlendiren İzmir 1’inci İdare Mahkemesi, bebeğin ölümünün yüksek doz kan sulandırıcı iğne yapılmasına bağlı gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiğine ve olayda Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nün hizmet kusuru bulunduğuna kanaat getirdi. Ege Üniversitesi Rektörlüğü’nün baba Gültekin Mustak ve anne Hatice Mustak’a 250’şer bin lira, küçük Zeynep’in ablası Nur için de 50 bin lira manevi tazminatın, yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verildi. Ödenecek manevi tazminat tutarının yasal faiziyle birlikte 600 bin lirayı bulacağı belirtildi.
‘PARA KIZIMI GERİ GETİRMEYECEK’
İzmir Barosu avukatlarından Mehmet Emin Keleş’ten davayı kazandıklarını öğrenince telefonda uzun süre ağlayan baba Gültekin Mustak, “Kızıma sadece bir su damlası şeklinde yapılan ilacın, normalden çok fazla yapılmak üzere olduğunu gördüğümde, hemşirenin elini tutmuş ve hata yaptıklarını söylemiştim. Buna rağmen hemşire beni dinlemeyerek iğneyi vurdu. Kızım bu olaydan bir gün sonra kan kusarak yaşamını yitirdi. Kazanılan hiçbir para kızımı geri getirmeyecek” dedi. Anne Hatice Mustak ise, “Tazminat ve para benim için önemli değil. Ben çocuğumun ölümüne sebep olanların cezalandırılmasını istiyorum ki bu olay başka çocukların da başına gelmesin. Keşke bu olay hiç yaşanmasaydı da biz bu parayı almasaydık” diye konuştu.
KARDEŞE VERİLEN TAZMİNATI AZ BULDU
Ailenin avukatı Mehmet Emin Keleş ise kararı 7 yaşındaki ablası yönünden temyiz ettiklerini belirtti. Avukat Keleş, “Mahkemenin takdir ettiği 50 bin lira çok az. 7 yaşında bir çocuğun 1.5 yaşındaki kardeşini kaybetmesi nedeniyle duyduğu üzüntü anne ve babanın duyduğu üzüntüden daha az olamaz. Mahkemece, en az onlar yönünden hükmedilen tazminat miktarı kadar tazminata hükmedilmesi gerekir” dedi.
YENİDEN SORUŞTURMA AÇILMASI TALEP EDİLECEK
Avukat Mehmet Emin Keleş, ayrıca olaya sebebiyet verenler hakkında, adli tıp raporu ve mahkeme kararı doğrultusunda savcılığa başvurarak, soruşturma açılmamasına ilişkin kararının kaldırılması ve kovuşturmaya başlanılması için başvuruda bulunacaklarını söyledi. DHA
22 Haziran 2016 Çarşamba
Yaşar Nuri Öztürk hayatını kaybetti
Uzun süredir kanser hastalığı ile mücadele eden ilahiyatçı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk hayatını kaybetti.
Uzun süredir kanser tedavisi gören İlahiyat Profesörü Yaşar Nuri Öztürk doğduğu gün olan 22 Haziran’da hayatını kaybetti. Yaşar Nuri Öztürk, mide kanseri teşhisiyle 12 Kasım 2011'de ameliyat olmuş ve 3.5 ay kemoterapi görmüştü.
Yaşar Nuri Öztürk’ün yaşamanı yitirdiği haberini, HYP Genel Başkanı olan Ragıp Önder Günay Facebook sayfasından duyurdu.
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK’ÜN KIZI DAHA ÖNCE İDDİALARI YALANLAMIŞTI
1 Haziran günü, Yaşar Nuri Öztürk’ün durumunun ağır olduğu söylentileri ilişkin, kızı Saniye Hanım cevap vermişti. Saniye Hanım, babasının gripten dolayı vücudunda enfeksiyon olduğunu ve bu yüzden hastaneye gittiklerini söyledi. Şuan evde ve iyi olduğunu ekleyen Saniye Hanım, sosyal medya çıkan haberlere de; “geçen yıl biz tatildeydik, denize giriyorduk, babam hakkında vefat etti haberleri çıkardılar” diyerek sitem etmişti.
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK KİMDİR?
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk vefat etti. Yaşar Nuri Öztürk neden öldü? Yaşar Nuri Öztürk ne hastasıydı? Yaşar Nuri Öztürk kaç yaşındaydı?
Kasım 2011'de mide kanseri teşhisi konulan ve kısa süre sonra midesi alınan Yaşar Nuri Öztürk hayatını kaybetti. Yaşar Nuri Öztürk'ün sağlık durumunun ciddileştiği bir süredir konuşuluyordu ve Öztürk kaybettiği kilolalarla da medyanın gündemine gelmişti.
Peki Yaşar Nuri Öztürk Kimdir? Yaşar Nuri Öztürk'ün hayat hikayesi…
22 Haziran 1951 yılında Trabzon'un Sürmene ilçesinde doğan Yaşar Nuri Öztürk ürk ilahiyat profesörü, hukukçu, yazar, eski milletvekili,felsefeci olarak tanınmaktadır. Yaşar Nuri Öztürk, Bayburtlu bir anne ile Trabzonlu bir babanın çocuğu olarak Trabzon'un Sürmene ilçesinde doğup büyüdü.çoğu çaykarada bulunan niyazoğlu sülalesindendir İlk eğitimini babasından Kur'an okuyarak aldı ve 9 yaşında hafız oldu. On yıllık klasik medrese eğitiminden sonra hukuk ve ilahiyat tahsilini tamamladı. 12 yıl imamlık ve vaizlik yaptıktan sonra, üniversiteye tekrar dönerek 1980 yılında “İslam Felsefesi” konulu doktorasını tamamladı ve 1986 yılında aynı dalda doçent oldu. Ortadoğu, Balkanlar, Avrupa ve Afrika ülkeleri, ABD, Güney Kore ve Japonya'da kendi alanı ile ilgili akademik araştırmalar yapan Öztürk, ayrıca Fransa'da Grenoble Üniversitesi'nde çalıştı. New York'ta “İslam Düşüncesi ve Çağdaş Sufi Düşünce” dersleri okuttu. Türkçe, Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca dillerinde çeşitli çalışmaları bulunan Yaşar Nuri Öztürk, 1978 ve 1982'de “Türkiye Milli Kültür Vakfı” ödülünü kazandı. Yurtdışında ve yurtiçinde pek çok yerde İslam zihniyeti, insan ve insan hakları konularında konferanslar verdi. Türkiye'de Kur'an'a dönüş hareketinin öncüsü olan ve Time Dergisinin gerçekleştirdiği “20. Yüzyılın En Önemli Kişileri” listesinde kamuoyunca belirlenen yüz isim arasında ilk 10 arasına giren Yaşar Nuri Öztürk aynı zamanda da, Türk üniversitelerinde öğretim üyesi ve dekan olarak 26 yıl görevde bulundu. ABD- New York’ta (The Theological Seminary of Barrytown) bir yıl misafir profesör olarak “İslam Düşüncesi” dersleri okuttu. Aynı süre içinde, The World Scripture’ın İslam bölümünün hazırlanışında görev aldı. Büyük çoğunluğu İslâmiyet hakkında elliye yakın kitabı vardır. Özellikle onun “Kur'an'daki İslâm” adlı ansiklopedi vasfındaki kitabı, Yaşar Nuri Öztürk tarafından çoğu konferansında telkin edilmektedir. “Kur’an’ın Yorum Katılmamış İlk Türkçe Çevirisi”ni yapan ilahiyatçı olduğu iddia edilir. 1993-2003 yılları arasında 126 baskı yapan bu çeviri, “Türkiye Cumhuriyeti Tarihinin En Çok Baskı Yapan Kitabı” sayılmaktadır.
Uzun süredir kanser tedavisi gören İlahiyat Profesörü Yaşar Nuri Öztürk doğduğu gün olan 22 Haziran’da hayatını kaybetti. Yaşar Nuri Öztürk, mide kanseri teşhisiyle 12 Kasım 2011'de ameliyat olmuş ve 3.5 ay kemoterapi görmüştü.
Yaşar Nuri Öztürk’ün yaşamanı yitirdiği haberini, HYP Genel Başkanı olan Ragıp Önder Günay Facebook sayfasından duyurdu.
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK’ÜN KIZI DAHA ÖNCE İDDİALARI YALANLAMIŞTI
1 Haziran günü, Yaşar Nuri Öztürk’ün durumunun ağır olduğu söylentileri ilişkin, kızı Saniye Hanım cevap vermişti. Saniye Hanım, babasının gripten dolayı vücudunda enfeksiyon olduğunu ve bu yüzden hastaneye gittiklerini söyledi. Şuan evde ve iyi olduğunu ekleyen Saniye Hanım, sosyal medya çıkan haberlere de; “geçen yıl biz tatildeydik, denize giriyorduk, babam hakkında vefat etti haberleri çıkardılar” diyerek sitem etmişti.
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK KİMDİR?
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk vefat etti. Yaşar Nuri Öztürk neden öldü? Yaşar Nuri Öztürk ne hastasıydı? Yaşar Nuri Öztürk kaç yaşındaydı?
Kasım 2011'de mide kanseri teşhisi konulan ve kısa süre sonra midesi alınan Yaşar Nuri Öztürk hayatını kaybetti. Yaşar Nuri Öztürk'ün sağlık durumunun ciddileştiği bir süredir konuşuluyordu ve Öztürk kaybettiği kilolalarla da medyanın gündemine gelmişti.
Peki Yaşar Nuri Öztürk Kimdir? Yaşar Nuri Öztürk'ün hayat hikayesi…
22 Haziran 1951 yılında Trabzon'un Sürmene ilçesinde doğan Yaşar Nuri Öztürk ürk ilahiyat profesörü, hukukçu, yazar, eski milletvekili,felsefeci olarak tanınmaktadır. Yaşar Nuri Öztürk, Bayburtlu bir anne ile Trabzonlu bir babanın çocuğu olarak Trabzon'un Sürmene ilçesinde doğup büyüdü.çoğu çaykarada bulunan niyazoğlu sülalesindendir İlk eğitimini babasından Kur'an okuyarak aldı ve 9 yaşında hafız oldu. On yıllık klasik medrese eğitiminden sonra hukuk ve ilahiyat tahsilini tamamladı. 12 yıl imamlık ve vaizlik yaptıktan sonra, üniversiteye tekrar dönerek 1980 yılında “İslam Felsefesi” konulu doktorasını tamamladı ve 1986 yılında aynı dalda doçent oldu. Ortadoğu, Balkanlar, Avrupa ve Afrika ülkeleri, ABD, Güney Kore ve Japonya'da kendi alanı ile ilgili akademik araştırmalar yapan Öztürk, ayrıca Fransa'da Grenoble Üniversitesi'nde çalıştı. New York'ta “İslam Düşüncesi ve Çağdaş Sufi Düşünce” dersleri okuttu. Türkçe, Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca dillerinde çeşitli çalışmaları bulunan Yaşar Nuri Öztürk, 1978 ve 1982'de “Türkiye Milli Kültür Vakfı” ödülünü kazandı. Yurtdışında ve yurtiçinde pek çok yerde İslam zihniyeti, insan ve insan hakları konularında konferanslar verdi. Türkiye'de Kur'an'a dönüş hareketinin öncüsü olan ve Time Dergisinin gerçekleştirdiği “20. Yüzyılın En Önemli Kişileri” listesinde kamuoyunca belirlenen yüz isim arasında ilk 10 arasına giren Yaşar Nuri Öztürk aynı zamanda da, Türk üniversitelerinde öğretim üyesi ve dekan olarak 26 yıl görevde bulundu. ABD- New York’ta (The Theological Seminary of Barrytown) bir yıl misafir profesör olarak “İslam Düşüncesi” dersleri okuttu. Aynı süre içinde, The World Scripture’ın İslam bölümünün hazırlanışında görev aldı. Büyük çoğunluğu İslâmiyet hakkında elliye yakın kitabı vardır. Özellikle onun “Kur'an'daki İslâm” adlı ansiklopedi vasfındaki kitabı, Yaşar Nuri Öztürk tarafından çoğu konferansında telkin edilmektedir. “Kur’an’ın Yorum Katılmamış İlk Türkçe Çevirisi”ni yapan ilahiyatçı olduğu iddia edilir. 1993-2003 yılları arasında 126 baskı yapan bu çeviri, “Türkiye Cumhuriyeti Tarihinin En Çok Baskı Yapan Kitabı” sayılmaktadır.
2 Nisan 2016 Cumartesi
Hindistan'ın 'çocuk gelin'i evinde ölü bulundu
Hindistan televizyonlarının tanınmış isimlerinden, Pratyusha Banerjee evinde ölü bulundu. Polis 24 yaşındaki Banerjee'nin evinin tavanındaki pervaneye asılı halde bulunduğunu bildirdi.
Associated Press'in haberine göre, Banerjee'nin ölüm nedeni otopsinin tamamlanmasının ardından açıklanacak.
Polis yetkilisi Sudhir Butere, Banerjee'nin erkek arkadaşının, diğer arkadaşlarının ve komşularının sorgulandığını belirtti.
Banerjee, Hindistan'ın en uzun soluklu dizisi olarak bilinen 'Balika Vadhu'nun (Çocuk Gelin) başrolü olarak tanınmıştı.
2100 bölümden fazla yayınlanan dizi'de Banerjee, çocukken evlendirilmiş genç bir kadını canlandırıyor.
Associated Press'in haberine göre, Banerjee'nin ölüm nedeni otopsinin tamamlanmasının ardından açıklanacak.
Polis yetkilisi Sudhir Butere, Banerjee'nin erkek arkadaşının, diğer arkadaşlarının ve komşularının sorgulandığını belirtti.
Banerjee, Hindistan'ın en uzun soluklu dizisi olarak bilinen 'Balika Vadhu'nun (Çocuk Gelin) başrolü olarak tanınmıştı.
2100 bölümden fazla yayınlanan dizi'de Banerjee, çocukken evlendirilmiş genç bir kadını canlandırıyor.
1 Nisan 2016 Cuma
Halkalı’da 2 polis ölü bulundu!
Küçükçekmece Halkalı'da 2 polis, evlerinde ölü bulundu.
İstanbul’da, görevlerine gitmeyen 3 polis memurunun, merak ederek evine giden meslektaşları acı bir tabloyla karşılaştı. Kapıyı kırarak içeriye giren ekipler, 2 polisin öldüğünü, birinin ise komaya girdiği belirlendi.
Halkalı, Atakent Mahallesi, Orkide Sitesi’nde meydana gelen olay, bu sabah 3 polis memuru görevlerine gitmeyince ortaya çıktı. Bahçelievler Asayiş Büro Amirliği’nde çalışan R.K., Güngören İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli Ç.O.T. ve S.M.’nin arkadaşları, meslektaşlarına telefonla ulaşmaya çalıştı. Ancak sonuç alınamayınca, araştırma başlatıldı. Arkadaşlarının ulaşamadığı polislerin, en son Küçükçekmece’de oldukları belirlendi. Üç arkadaşın, polislerden birinin yakınına ait Orkide Sitesi’ndeki evde kaldıkları bilgisine ulaşıldı.
Bunun üzerine İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne haber verildi. Arkadaşlarını arayan polislerle ilçe ekipleri adrese gitti. Zili çalan polisler, kimsenin cevap vermemesi üzerine, kapıyı kırdı. İçeriye giren ilçe ekipleri, meslektaşlarının hareketsiz olarak yattığını gördü. Hemen sağlık ekiplerine bilgi verildi. Kısa sürede olay yerine ulaşan ambulans görevlileri, R.K. ve Ç.O.T.’nin öldüğünü belirledi. Bilinci kapalı olan S. M. ise hastaneye kaldırıldı.
Hayatını kaybeden polislerin cesetleri Adli Tıp Kurumu Morgu’na gönderildi. Ön bulgularda, polislerin zehirlendiği tespit edildi. Olayın sebebinin ve nasıl yaşandığının belirlenmesi için soruşturma başlatıldı. Sözcü
İstanbul’da, görevlerine gitmeyen 3 polis memurunun, merak ederek evine giden meslektaşları acı bir tabloyla karşılaştı. Kapıyı kırarak içeriye giren ekipler, 2 polisin öldüğünü, birinin ise komaya girdiği belirlendi.
Halkalı, Atakent Mahallesi, Orkide Sitesi’nde meydana gelen olay, bu sabah 3 polis memuru görevlerine gitmeyince ortaya çıktı. Bahçelievler Asayiş Büro Amirliği’nde çalışan R.K., Güngören İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli Ç.O.T. ve S.M.’nin arkadaşları, meslektaşlarına telefonla ulaşmaya çalıştı. Ancak sonuç alınamayınca, araştırma başlatıldı. Arkadaşlarının ulaşamadığı polislerin, en son Küçükçekmece’de oldukları belirlendi. Üç arkadaşın, polislerden birinin yakınına ait Orkide Sitesi’ndeki evde kaldıkları bilgisine ulaşıldı.
Bunun üzerine İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne haber verildi. Arkadaşlarını arayan polislerle ilçe ekipleri adrese gitti. Zili çalan polisler, kimsenin cevap vermemesi üzerine, kapıyı kırdı. İçeriye giren ilçe ekipleri, meslektaşlarının hareketsiz olarak yattığını gördü. Hemen sağlık ekiplerine bilgi verildi. Kısa sürede olay yerine ulaşan ambulans görevlileri, R.K. ve Ç.O.T.’nin öldüğünü belirledi. Bilinci kapalı olan S. M. ise hastaneye kaldırıldı.
Hayatını kaybeden polislerin cesetleri Adli Tıp Kurumu Morgu’na gönderildi. Ön bulgularda, polislerin zehirlendiği tespit edildi. Olayın sebebinin ve nasıl yaşandığının belirlenmesi için soruşturma başlatıldı. Sözcü
19 Mart 2016 Cumartesi
İstiklal Caddesi'nde patlama meydana geldi
İstiklal Caddesi'nde saat 11.00 sularında patlama meydana geldi. Sivil ve resmi araç giriş çıkışı yasaklandı. Patlama Balo sokakta Demirören AVM yakınlarında gerçekleşti. Patlamanın nedeni canlı bomba saldırısı. İstanbul Valisi Vasip Şahin, Beyoğlu'nda kaymakamlık önünde canlı bomba saldırısı meydana geldiğini belirterek, olayda canlı bombayla birlikte 5 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Sağlık Bakanı ise 37 kişinin yaralandığını, yaralılardan 12'sinin yabancı uyruklu olduğunu açıkladı. Patlamanın gerçekleştiği saatte ölü sayısı önce 2 olarak açıklandı ancak, hastanelerdeki yaralıların vefatıyla birlikte ölü sayısı 5'e yükseldi. Ölenlerden biri canlı bomba...
YARALILARDAN 2'Sİ ÇOCUK
İstiklal Caddesi'ndeki patlamada yaralananlar hastanelere getirildi. Yaralıların sayısı ve getirildikleri hastaneler şöyle:
Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 1'i ağır 5 yaralı
Şişli Etfal Eğitim ve Hastanesi : 2'si ağır 10 yaralı
Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne getirildi. 2 si çocuk 6 yaralı
Taksim İlkyardım Eğitim ve Araştırma Hastanesi : İsrail vatandaşı 3 yaralı
5 KİŞİ ÖLDÜ, 37 YARALI VAR
İstanbul Valisi Vasip Şahin: "Beyoğlu'nda kaymakamlık önünde öğleden önce bir canlı bomba kendini patlatarak 4 vatandaşımızın ölümüne sebebiyet vermiştir, 37 vatandaş yaralı olarak hastanelere kaldırıldı. Bunlardan 3'ü ağırdı. Bunlardan biri de biraz önce hastanede vefat etmiştir. Ölü sayısı 5'e yükselmiştir" dedi.
GÖRGÜ TANIKLARI: TURİST GRUBU YANINDA PATLATTI
Bir görgü tanığı canlı bombanın turist grubunun yanından geçerken bombayı patlattığını söyledi.
İstiklal Caddesi'nin yaşanan patlama anını iki görgü tanığı anlattı. Bir görgü tanığı istiklal Caddesi'nde yürüdüğü sırada arkasında patlama sesi duyduğunu ve yaralılar gördüğü belirtti. Görgü tanığının diğeri ise ölü ve yararlılar olduğunu ve çığlık sesi olduğunu belirterek gözyaşlarına boğuldu.
BAKAN DOĞRULADI
İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Emmanuel Nahshon da İstiklal Caddesi'nde düzenlenen canlı bomba saldırısında yaralananlar arasında İsrail vatandaşları olduğunu doğruladı. Ancak Nahshon, yaralanan İsraillilerin sayısı ya da durumları konusunda net bir bilgisi olmadığını ifade etti.
SAĞLIK BAKANLIĞI'NDAN AÇIKLAMA
Sağlık Bakanlığı, "İstanbul Taksim İstiklal Caddesi'nde gerçekleşen patlama olayı sonrasında 112 Komuta Kontrol Merkezimize ilk çağrı saat 10.58 itibariyle gelmiş olup, saat 11.04'de ambulanslarımız olay yerine ulaşmıştır. 28 adet 112 ambulansı ile olay yerindeki yaralılara müdahale edilmiş ve hastanelere nakiller gerçekleştirilmektedir" açıklamasında bulundu.
İSTİKLAL CADDESİ KAPATILDI
İstiklal Caddesi'nde ilk belirlemelere göre 2 kişinin ölümüne çok sayıda kişinin de yaralanmasına neden olan patlama sonrası cadde boydan boya kapatıldı. Polis ise vatandaşlardan İstiklal Caddesi'ni Tünel Meydanı'na kadar tahliye etmelerini istedi. İstiklal Caddesi'nde ilk belirlemelere göre, 2 kişinin ölümüne çok sayıda kişinin yaralanmasına neden olan patlama nedeniyle, çevrede yoğun güvenlik önlemi alındı. Bölgeye çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edilirken, İstiklal Caddesi de boydan boya kapatıldı. Caddede bulunan iş yerlerinin kepenkleri ise indirildi. Polis ekipleri anons geçerek vatandaşlardan İstiklal Caddesi'ni Tünel Meydanı'na kadar tahliye etmelerini istedi.
BOMBA İMHA EKİPLERİ DE OLAY YERİNDE
Bomba imha ekipleri de olay yerinde çalışıyor.
YARALILARIN GÖTÜRÜLDÜĞÜ HASTANELER
Bu arada, yaralılar Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Alman Hastanesi'ne kaldırılarak, tedavi altına alındı. DHA
YARALILARDAN 2'Sİ ÇOCUK
İstiklal Caddesi'ndeki patlamada yaralananlar hastanelere getirildi. Yaralıların sayısı ve getirildikleri hastaneler şöyle:
Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 1'i ağır 5 yaralı
Şişli Etfal Eğitim ve Hastanesi : 2'si ağır 10 yaralı
Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne getirildi. 2 si çocuk 6 yaralı
Taksim İlkyardım Eğitim ve Araştırma Hastanesi : İsrail vatandaşı 3 yaralı
5 KİŞİ ÖLDÜ, 37 YARALI VAR
İstanbul Valisi Vasip Şahin: "Beyoğlu'nda kaymakamlık önünde öğleden önce bir canlı bomba kendini patlatarak 4 vatandaşımızın ölümüne sebebiyet vermiştir, 37 vatandaş yaralı olarak hastanelere kaldırıldı. Bunlardan 3'ü ağırdı. Bunlardan biri de biraz önce hastanede vefat etmiştir. Ölü sayısı 5'e yükselmiştir" dedi.
GÖRGÜ TANIKLARI: TURİST GRUBU YANINDA PATLATTI
Bir görgü tanığı canlı bombanın turist grubunun yanından geçerken bombayı patlattığını söyledi.
İstiklal Caddesi'nin yaşanan patlama anını iki görgü tanığı anlattı. Bir görgü tanığı istiklal Caddesi'nde yürüdüğü sırada arkasında patlama sesi duyduğunu ve yaralılar gördüğü belirtti. Görgü tanığının diğeri ise ölü ve yararlılar olduğunu ve çığlık sesi olduğunu belirterek gözyaşlarına boğuldu.
BAKAN DOĞRULADI
İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Emmanuel Nahshon da İstiklal Caddesi'nde düzenlenen canlı bomba saldırısında yaralananlar arasında İsrail vatandaşları olduğunu doğruladı. Ancak Nahshon, yaralanan İsraillilerin sayısı ya da durumları konusunda net bir bilgisi olmadığını ifade etti.
SAĞLIK BAKANLIĞI'NDAN AÇIKLAMA
Sağlık Bakanlığı, "İstanbul Taksim İstiklal Caddesi'nde gerçekleşen patlama olayı sonrasında 112 Komuta Kontrol Merkezimize ilk çağrı saat 10.58 itibariyle gelmiş olup, saat 11.04'de ambulanslarımız olay yerine ulaşmıştır. 28 adet 112 ambulansı ile olay yerindeki yaralılara müdahale edilmiş ve hastanelere nakiller gerçekleştirilmektedir" açıklamasında bulundu.
İSTİKLAL CADDESİ KAPATILDI
İstiklal Caddesi'nde ilk belirlemelere göre 2 kişinin ölümüne çok sayıda kişinin de yaralanmasına neden olan patlama sonrası cadde boydan boya kapatıldı. Polis ise vatandaşlardan İstiklal Caddesi'ni Tünel Meydanı'na kadar tahliye etmelerini istedi. İstiklal Caddesi'nde ilk belirlemelere göre, 2 kişinin ölümüne çok sayıda kişinin yaralanmasına neden olan patlama nedeniyle, çevrede yoğun güvenlik önlemi alındı. Bölgeye çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edilirken, İstiklal Caddesi de boydan boya kapatıldı. Caddede bulunan iş yerlerinin kepenkleri ise indirildi. Polis ekipleri anons geçerek vatandaşlardan İstiklal Caddesi'ni Tünel Meydanı'na kadar tahliye etmelerini istedi.
BOMBA İMHA EKİPLERİ DE OLAY YERİNDE
Bomba imha ekipleri de olay yerinde çalışıyor.
YARALILARIN GÖTÜRÜLDÜĞÜ HASTANELER
Bu arada, yaralılar Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Alman Hastanesi'ne kaldırılarak, tedavi altına alındı. DHA
14 Mart 2016 Pazartesi
"Türkiye Ortadoğu'nun başkenti oldu"
CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Güvenpark’ta yaşanan ve 37 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan terör saldırısına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
İnce açıklamasında “Ortadoğu’daki değişim dalgasını yönetme, değişim dalgasının öncüsü olma” hayalleri kuranlar, Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak kıpırdamaz diyenler Çağdaş Cumhuriyetimizin Başkenti Ankara’yı bombaların patladığı bir “Ortadoğu Başkenti” yapmayı başardılar” dedi.
İşte CHP’li Muharrem İnce’nin yaptığı o açıklama:
Güvenpark katliamı bir kez daha gösterdi ki Reyhanlı’dan başlayan katliamlar serisi istihbarat ve güvenlik alanındaki basiretsizliğin ve zafiyetlerin bir sonucudur.
Sıfırlanmış terörle devralınmış bir ülke 14 yılın sonunda meydanlarında, sokaklarında, parklarında bomba patlatılan bir ülke oldu.
Bu noktaya nasıl geldiğimiz hakkında söylenecek çok sözümüz var. Bugün savunmasız insanlarımızı teröre kurban veriyorsak, bu Habur sınır kapısında terörist karşılamaların, Oslo, İmralı ve
Dolmabahçe görüşmelerinin, Valilere talimat verip PKK’ya operasyon yaptırılmamasının sonucudur.
“Ortadoğu’daki değişim dalgasını yönetme, değişim dalgasının öncüsü olma” hayalleri kuranlar,
Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak kıpırdamaz diyenler Çağdaş Cumhuriyetimizin Başkenti Ankara’yı bombaların patladığı bir “Ortadoğu Başkenti” yapmayı başardılar!
Ankara’nın kalbinde bombalar patlarken Ortadoğu’nun sultanlarına özenerek hesap vermeyen, sorumluluk üstlenmeyerek başkanlık sevdasına kapılanlar ve gündemi sadece başkanlık olanların Türkiye’yi getirdiği nokta burasıdır.
Fırat’ın kenarındaki kuzuyu geçtik, 5 ayda 3 kez karalar bağlayan Ankara’nın sorumluluğunu üstlenecek, beceremedik, beceremiyoruz diyecek kimse yok mu?
Gelinen noktada bunları unutmadan, hesap sormayı ertelemeden terör karşısında mücadelemizi güçlendirmek durumundayız.
Yaşadıklarımız karşısında iktidarın halkımıza birlik ve beraberlik çağrısı yapmasının inandırıcılığı ve bir anlamı kalmamıştır.
Bir ülke düşünün ki düşüncelerini açıklayanlar engelleniyor!
Haber yapan gazeteciler engelleniyor!
Haklarını arayan işçiler, öğrenciler engelleniyor!
Doğayı korumak isteyenler engelleniyor!
Yetimin hakkını korumaya çalışan bürokratlar engelleniyor!
Türkiye’nin birliği ve bütünlüğü için hükümeti eleştirenler engelleniyor!
Teröre karşı mücadele etmek isteyen askerlerimiz engelleniyor!
Hakaret edene karşı sözünü iade edenler engelleniyor!
Twitter, Facebook engelleniyor!
Ama teröristin aracı “seyir halinde” olduğu için engellenemiyor!
İntihar saldırısı yapacak olanlar henüz saldırıya geçmediği için engellenemiyor!
Bu saldırının önceden yapılacağına ilişkin istihbarat bilgisi alındığı halde halkımıza duyuru yapılmaması, nedeni ne olursa olsun yanlıştır.
Elbette terör örgütlerinin amacı korku ve panik yaratmaktır. Ama devletin görevi de insanını yaşatmaktır.
Alınan istihbarat güvenilir ve sağlam ise üst düzeyde güvenlik önleminin bir parçası olarak halkımızı uyarmak kalabalık yerlere zorunlu olmadıkça gitmemelerini geçici bir süre istemek durumundayız.
Bu terör örgütlerine verilen bir ödün değil, insan yaşamını her şeyin üstünde görmek demektir.
Eğer insanımıza kentinin caddelerinde, sokaklarında, parklarında özgürce yaşama imkânı sağlayamıyorsak onun devleti de olamayız.
Bu mücadele sadece güvenlik güçlerimizin çabalarıyla değil onlardan alınan bilgilerle halkımızın doğru bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesiyle kazanılacak bir mücadeledir.
Bir başka nokta ise hükümetin Suriye, Irak politikalarından ve iç siyasette kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı dil ve söylemlerden vaz geçmesi gerektiğidir.
Her olayda biraz daha ayrışan bir toplum olma halinden acilen çıkmamız gerekiyor.
Demokrasimizi, ulusal birliğimizi, bütünlüğümüzü engelleyenleri de bizim engellememiz gerekiyor.
Teröre, teröriste, teröre alışmamız gerektiğini söyleyenlere, terör eylemleri sonucunda oylarını
artırdıklarını açıklayanlara, kifayetsiz, beceriksiz yüzsüzlere karşı dimdik ayakta durmalıyız.
Bu hain saldırıyı gerçekleştirenleri bir kez daha lanetliyor, yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralılarımız şifa diliyorum.
İnce açıklamasında “Ortadoğu’daki değişim dalgasını yönetme, değişim dalgasının öncüsü olma” hayalleri kuranlar, Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak kıpırdamaz diyenler Çağdaş Cumhuriyetimizin Başkenti Ankara’yı bombaların patladığı bir “Ortadoğu Başkenti” yapmayı başardılar” dedi.
İşte CHP’li Muharrem İnce’nin yaptığı o açıklama:
Güvenpark katliamı bir kez daha gösterdi ki Reyhanlı’dan başlayan katliamlar serisi istihbarat ve güvenlik alanındaki basiretsizliğin ve zafiyetlerin bir sonucudur.
Sıfırlanmış terörle devralınmış bir ülke 14 yılın sonunda meydanlarında, sokaklarında, parklarında bomba patlatılan bir ülke oldu.
Bu noktaya nasıl geldiğimiz hakkında söylenecek çok sözümüz var. Bugün savunmasız insanlarımızı teröre kurban veriyorsak, bu Habur sınır kapısında terörist karşılamaların, Oslo, İmralı ve
Dolmabahçe görüşmelerinin, Valilere talimat verip PKK’ya operasyon yaptırılmamasının sonucudur.
“Ortadoğu’daki değişim dalgasını yönetme, değişim dalgasının öncüsü olma” hayalleri kuranlar,
Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak kıpırdamaz diyenler Çağdaş Cumhuriyetimizin Başkenti Ankara’yı bombaların patladığı bir “Ortadoğu Başkenti” yapmayı başardılar!
Ankara’nın kalbinde bombalar patlarken Ortadoğu’nun sultanlarına özenerek hesap vermeyen, sorumluluk üstlenmeyerek başkanlık sevdasına kapılanlar ve gündemi sadece başkanlık olanların Türkiye’yi getirdiği nokta burasıdır.
Fırat’ın kenarındaki kuzuyu geçtik, 5 ayda 3 kez karalar bağlayan Ankara’nın sorumluluğunu üstlenecek, beceremedik, beceremiyoruz diyecek kimse yok mu?
Gelinen noktada bunları unutmadan, hesap sormayı ertelemeden terör karşısında mücadelemizi güçlendirmek durumundayız.
Yaşadıklarımız karşısında iktidarın halkımıza birlik ve beraberlik çağrısı yapmasının inandırıcılığı ve bir anlamı kalmamıştır.
Bir ülke düşünün ki düşüncelerini açıklayanlar engelleniyor!
Haber yapan gazeteciler engelleniyor!
Haklarını arayan işçiler, öğrenciler engelleniyor!
Doğayı korumak isteyenler engelleniyor!
Yetimin hakkını korumaya çalışan bürokratlar engelleniyor!
Türkiye’nin birliği ve bütünlüğü için hükümeti eleştirenler engelleniyor!
Teröre karşı mücadele etmek isteyen askerlerimiz engelleniyor!
Hakaret edene karşı sözünü iade edenler engelleniyor!
Twitter, Facebook engelleniyor!
Ama teröristin aracı “seyir halinde” olduğu için engellenemiyor!
İntihar saldırısı yapacak olanlar henüz saldırıya geçmediği için engellenemiyor!
Bu saldırının önceden yapılacağına ilişkin istihbarat bilgisi alındığı halde halkımıza duyuru yapılmaması, nedeni ne olursa olsun yanlıştır.
Elbette terör örgütlerinin amacı korku ve panik yaratmaktır. Ama devletin görevi de insanını yaşatmaktır.
Alınan istihbarat güvenilir ve sağlam ise üst düzeyde güvenlik önleminin bir parçası olarak halkımızı uyarmak kalabalık yerlere zorunlu olmadıkça gitmemelerini geçici bir süre istemek durumundayız.
Bu terör örgütlerine verilen bir ödün değil, insan yaşamını her şeyin üstünde görmek demektir.
Eğer insanımıza kentinin caddelerinde, sokaklarında, parklarında özgürce yaşama imkânı sağlayamıyorsak onun devleti de olamayız.
Bu mücadele sadece güvenlik güçlerimizin çabalarıyla değil onlardan alınan bilgilerle halkımızın doğru bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesiyle kazanılacak bir mücadeledir.
Bir başka nokta ise hükümetin Suriye, Irak politikalarından ve iç siyasette kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı dil ve söylemlerden vaz geçmesi gerektiğidir.
Her olayda biraz daha ayrışan bir toplum olma halinden acilen çıkmamız gerekiyor.
Demokrasimizi, ulusal birliğimizi, bütünlüğümüzü engelleyenleri de bizim engellememiz gerekiyor.
Teröre, teröriste, teröre alışmamız gerektiğini söyleyenlere, terör eylemleri sonucunda oylarını
artırdıklarını açıklayanlara, kifayetsiz, beceriksiz yüzsüzlere karşı dimdik ayakta durmalıyız.
Bu hain saldırıyı gerçekleştirenleri bir kez daha lanetliyor, yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralılarımız şifa diliyorum.
12 Mart 2016 Cumartesi
Hamilesin dediler kanserden öldü
22 yaşındaki makyaj uzmanı genç kadına "hamilesin" dediler, kısa bir süre sonra ise kanser olduğu ortaya çıktı ve hayatını kaybetti. Demi Wright'a doktorlar karnındaki ağrının sebebinin hamilelik olabileceğini söylemişti.
Hemen testler yapılan Wright'ın ise vücudunda 12 santim çapında, hızlı ilerleyen bir tümör olduğu belirlendi. Genç kadın teşhisin ardından yalnızca 3 hafta sonra hayatını kaybetti.
HAMİLELİK HORMONLARI YÜKSELDİ
Kasım ayında hastaneye giden genç kadına yapılan testlerde hamileliğe bağlı bazı hormonların yükseldiği belirlendi. Bu nedenle de kadın doğum servisine yönlendirildi. Ancak ağrıları devam edince Cambridge'de başka bir hastaneye gitti. Wright'a burada kanser teşhisi koyuldu. Etrafı tarafından çok neşeli, hayat dolu olarak nitelendirilen Wright, tedaviye başladıktan 3 hafta sonra ise hayatını kaybetti. Hürriyet
Hemen testler yapılan Wright'ın ise vücudunda 12 santim çapında, hızlı ilerleyen bir tümör olduğu belirlendi. Genç kadın teşhisin ardından yalnızca 3 hafta sonra hayatını kaybetti.
HAMİLELİK HORMONLARI YÜKSELDİ
Kasım ayında hastaneye giden genç kadına yapılan testlerde hamileliğe bağlı bazı hormonların yükseldiği belirlendi. Bu nedenle de kadın doğum servisine yönlendirildi. Ancak ağrıları devam edince Cambridge'de başka bir hastaneye gitti. Wright'a burada kanser teşhisi koyuldu. Etrafı tarafından çok neşeli, hayat dolu olarak nitelendirilen Wright, tedaviye başladıktan 3 hafta sonra ise hayatını kaybetti. Hürriyet
4 Mart 2016 Cuma
Dünyanın konuştuğu bebek öldü
Tüm dünya bu bebekle ABD’de Demokratların aday adaylarından Bernie Sanders’in Las Vegas’taki seçim kampanyası sırasında tanıştı.
Sosyalist aday Sanders’a benzemesi için başına beyaz peruk ve gözüne kocaman siyah çerçeveli gözlük takılan üç aylık bebeğin fotoğrafı tüm haber ajansları tarafından servis edildi ve kampanyanın en renkli karesi olarak sosyal medyanın çok konuşulanları arasına girdi.
Ancak şimdi tüm dünya “Bernie Baby” lakabı takılan Oliver Lomas isimli bebeğin ani bebek ölümü sendromu nedeniyle yaşamını yitirmesinin şokunu yaşıyor.
Time dergisinin haberine göre 25 Şubat’ta ölen bebeğin ardından ailesi GoFundMe sitesinde hesap açarak, cenaze töreni masrafları için insanlardan destek olmasını istedi. Bugüne kadar 17 bin 500 dolar bağış toplandı.
ANİ BEBEK ÖLÜMÜ SENDROMU NEDİR?
Halk arasında "beşik ölümü" olarak bilinen ani bebek ölümü sendromu, bir hastalığı olmayan bebeğin yatakta nedensiz olarak ölü olarak bulunmasıdır. Yapılan otopsilerin ortak özelliği oksijensizlik bulgularının saptanmasıdır. Bir ayla bir yaş arası dönemde görülür. Olguların yüzde 90’ı ilk 6 aydadır. Özellikle gece geç saatlerde gerçekleşir. Kış aylarında ani bebek ölümü sıklığı artar. Ani bebek ölümü sendromu oranları bu konuda yürütülen çalışmalarla düşüş göstermektedir. (hürriyet.com.tr)
Sosyalist aday Sanders’a benzemesi için başına beyaz peruk ve gözüne kocaman siyah çerçeveli gözlük takılan üç aylık bebeğin fotoğrafı tüm haber ajansları tarafından servis edildi ve kampanyanın en renkli karesi olarak sosyal medyanın çok konuşulanları arasına girdi.
Ancak şimdi tüm dünya “Bernie Baby” lakabı takılan Oliver Lomas isimli bebeğin ani bebek ölümü sendromu nedeniyle yaşamını yitirmesinin şokunu yaşıyor.
Time dergisinin haberine göre 25 Şubat’ta ölen bebeğin ardından ailesi GoFundMe sitesinde hesap açarak, cenaze töreni masrafları için insanlardan destek olmasını istedi. Bugüne kadar 17 bin 500 dolar bağış toplandı.
ANİ BEBEK ÖLÜMÜ SENDROMU NEDİR?
Halk arasında "beşik ölümü" olarak bilinen ani bebek ölümü sendromu, bir hastalığı olmayan bebeğin yatakta nedensiz olarak ölü olarak bulunmasıdır. Yapılan otopsilerin ortak özelliği oksijensizlik bulgularının saptanmasıdır. Bir ayla bir yaş arası dönemde görülür. Olguların yüzde 90’ı ilk 6 aydadır. Özellikle gece geç saatlerde gerçekleşir. Kış aylarında ani bebek ölümü sıklığı artar. Ani bebek ölümü sendromu oranları bu konuda yürütülen çalışmalarla düşüş göstermektedir. (hürriyet.com.tr)
6 Ocak 2016 Çarşamba
İstanbul’un göbeğinde 10 aylık bebek donarak öldü
İstanbul Fatih’te, anneannesi ile birlikte sokakta yaşayan 10 aylık Aybüke, donarak yaşamını yitirdi. Polis, olayla ilgili olarak anneanne Canan A. ve anne Feride A.’yı gözaltına aldı. Baba da aranıyor.
Alınan bilgiye göre, dün sabah saat 06.30 sıralarında Fatih Horhor Caddesi üzerindeki özel bir hastaneye giden Canan A., 10 aylık torunu Aybüke’nin donarak öldüğünü söyledi. Hastane yönetiminin haber vermesi üzerine, Cinayet Büro Amirliği olayla ilgili soruşturma başlattı. Aybüke bebeğin cesedi Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Yapılan ön otopside bebeğin üzerinde herhangi bir darp izine rastlanmadığı, kesin ölüm sebebinin ise yapılacak detaylı otopsinin ardından belirleneceği bildirildi.
ANNE VE ANNEANNE GÖZALTINDA, BABA DA ARANIYOR
Yürütülen soruşturma kapsamında, Aybüke’nin annesi Feride A. ile anneanne Canan A. gözaltına alındı.
Yapılan sorgulamada, Feride A’nın bebeğin başkasıyla evli Alaattin K.’dan olduğunu söylediği öğrenildi. Feride A., birlikteliğin ortaya çıkmasının üzerine, kendi ailesi ve Alaattin K.’nın ailesinin bebeğe sahip çıkmadığını belirtti. Anneanne Canan A. ise bebeğe sahip çıktığı için kendi ailesi tarafından dışlandığını savundu. Canan A., komşularının yardımıyla Aybüke ile birlikte sokakta yaşamaya başladığını, bazı geceleri hastanelerin acil servislerinde geçirdiğini anlattı.
KALACAK YER BULAMAYINCA CAMİYE SIĞINMIŞ
Olay gecesi kalacak yer bulamayınca bir camiye sığınan anneanne Canan A.’nın, sabah kalktığında torununun hareketsiz ve yüzü mor olarak yattığını görerek yakındaki bir özel hastaneden yardım istediği, hastanede ise bebeğin donarak hayatını kaybettiğinin belirlendiği öğrenildi.
Polis, devam eden soruşturma kapsamında baba Alaattin K.’yı arıyor. Gözaltındaki anne ve anneannenin işlemleri tamamlandıktan sonra "taksirle ölüme sebebiyet verme" suçlamasıyla adliyeye sevk edileceği belirtildi.
Ali AKSOYER-Özgür EREN/DHA
Alınan bilgiye göre, dün sabah saat 06.30 sıralarında Fatih Horhor Caddesi üzerindeki özel bir hastaneye giden Canan A., 10 aylık torunu Aybüke’nin donarak öldüğünü söyledi. Hastane yönetiminin haber vermesi üzerine, Cinayet Büro Amirliği olayla ilgili soruşturma başlattı. Aybüke bebeğin cesedi Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Yapılan ön otopside bebeğin üzerinde herhangi bir darp izine rastlanmadığı, kesin ölüm sebebinin ise yapılacak detaylı otopsinin ardından belirleneceği bildirildi.
ANNE VE ANNEANNE GÖZALTINDA, BABA DA ARANIYOR
Yürütülen soruşturma kapsamında, Aybüke’nin annesi Feride A. ile anneanne Canan A. gözaltına alındı.
Yapılan sorgulamada, Feride A’nın bebeğin başkasıyla evli Alaattin K.’dan olduğunu söylediği öğrenildi. Feride A., birlikteliğin ortaya çıkmasının üzerine, kendi ailesi ve Alaattin K.’nın ailesinin bebeğe sahip çıkmadığını belirtti. Anneanne Canan A. ise bebeğe sahip çıktığı için kendi ailesi tarafından dışlandığını savundu. Canan A., komşularının yardımıyla Aybüke ile birlikte sokakta yaşamaya başladığını, bazı geceleri hastanelerin acil servislerinde geçirdiğini anlattı.
KALACAK YER BULAMAYINCA CAMİYE SIĞINMIŞ
Olay gecesi kalacak yer bulamayınca bir camiye sığınan anneanne Canan A.’nın, sabah kalktığında torununun hareketsiz ve yüzü mor olarak yattığını görerek yakındaki bir özel hastaneden yardım istediği, hastanede ise bebeğin donarak hayatını kaybettiğinin belirlendiği öğrenildi.
Polis, devam eden soruşturma kapsamında baba Alaattin K.’yı arıyor. Gözaltındaki anne ve anneannenin işlemleri tamamlandıktan sonra "taksirle ölüme sebebiyet verme" suçlamasıyla adliyeye sevk edileceği belirtildi.
Ali AKSOYER-Özgür EREN/DHA
Halis Toprak'ın son isteğini kızı Ayfer Toprak açıkladı
Pazar günü Fransa’da yaşama veda eden ünlü işadamı Halis Toprak’ın son isteğini kızı Ayfer Toprak açıkladı: ‘Börek istedi. Türkiye’den yufka götürdüm ama nasip olmadı.’
İş dünyası, hafta sonunda Fransa’nın Nice şehrinde vefat eden Halis Toprak’ın yaşama vedasıyla sarsıldı. Ünlü iş adamının kızı Ayfer Toprak, babasının son isteğinin börek olduğunu, İstanbul’dan aldığı yufka ve peyniri vakumlayıp Fransa’ya götürdüğünü Esin Övet’e anlattı.
Onunla gurur duyuyorum
Babasının ölümüyle kahrolan Ayfer Toprak, ‘Börek istedi. Nice’te yufka olmadığı için buradan götürdüm. Böreği de yaptım ama yiyemedi. İyi ki yapmışım. Son günlerinde yanında oldum şükür. Onun kızı olmaktan gurur duyuyorum. 50 bin kişinin karnının doymasını sağlıyordu’ diye konuştu.
Babasının ölümüyle kahrolan Ayfer Toprak, ‘Börek istedi. Nice’te yufka olmadığı için buradan götürdüm. Böreği de yaptım ama yiyemedi. İyi ki yapmışım. Son günlerinde yanında oldum şükür. Onun kızı olmaktan gurur duyuyorum. 50 bin kişinin karnının doymasını sağlıyordu’ diye konuştu.
TOPRAK İNŞAAT'I KURDU
1938 yılında Diyarbakır Lice’de doğan duayen sanayici ve iş adamı Halis Toprak, İş hayatına Adana’da başladı.
1938 yılında Diyarbakır Lice’de doğan duayen sanayici ve iş adamı Halis Toprak, İş hayatına Adana’da başladı.
1977’de İstanbul’da Toprak İnşaat firmasını kurdu. Toprak Holding A.Ş. de aynı yılın mayıs ayında kuruldu. 1992 yılında ana ortakları Toprak Grubu şirketleri olan Toprakbank kuruldu.
Halis Toprak, kızları Ayfer Toprak Karavan, Sevgi Toprak Tunga ile birlikte.
TMSF ŞİRKETLERİNE EL KOYDU
Mali yapısı bozulan Toprakbank 2001 sonunda Tasarruf Mevduatları Sigorta Fonu (TMSF) kapsamına alındı. Halis Toprak, 32 yıl sürdürdüğü yönetim kurulu başkanlığını 2009’da oğlu Mehmet Toprak’a devretti.
BORCUN TAMAMINI ÖDEDİ
Aynı yıl Toprak Grubu’nun şirketlerinin tümünün yönetimine TMSF el koydu. Halis Toprak, Toprak Grubuna ait 22 şirketin ve 21 sanayi tesisinin yönetimini, Toprak Grubu'nun TMSF'ye olan borcunun tamamını ödeyerek geri almıştı.
İş dünyasında ‘‘Halis Ağa’’ olarak da anılan Toprak, TMSF ile zorlu bir süreç yaşadı.
Halis Toprak’ın defin süreci, aile üyelerinin alacağı kararın ardından açıklanacak.
21 ŞİRKETİNİ DEVRALMIŞTI
Toprak Grubu, Toprakbank borçlarını tasfiye için TMSF ile ‘gayrimenkul karşılığı ayni ödeme’ anlaşması yapmıştı. Böylece el konulduktan 1056 gün sonra 29 Haziran 2012’de, 22 şirket (21 fabrika) Toprak Grubu’na iade edilmiş oldu.
Halis Toprak, kızları Ayfer Toprak Karavan, Sevgi Toprak Tunga ile birlikte.
TMSF ŞİRKETLERİNE EL KOYDU
Mali yapısı bozulan Toprakbank 2001 sonunda Tasarruf Mevduatları Sigorta Fonu (TMSF) kapsamına alındı. Halis Toprak, 32 yıl sürdürdüğü yönetim kurulu başkanlığını 2009’da oğlu Mehmet Toprak’a devretti.
BORCUN TAMAMINI ÖDEDİ
Aynı yıl Toprak Grubu’nun şirketlerinin tümünün yönetimine TMSF el koydu. Halis Toprak, Toprak Grubuna ait 22 şirketin ve 21 sanayi tesisinin yönetimini, Toprak Grubu'nun TMSF'ye olan borcunun tamamını ödeyerek geri almıştı.
İş dünyasında ‘‘Halis Ağa’’ olarak da anılan Toprak, TMSF ile zorlu bir süreç yaşadı.
Halis Toprak’ın defin süreci, aile üyelerinin alacağı kararın ardından açıklanacak.
21 ŞİRKETİNİ DEVRALMIŞTI
Toprak Grubu, Toprakbank borçlarını tasfiye için TMSF ile ‘gayrimenkul karşılığı ayni ödeme’ anlaşması yapmıştı. Böylece el konulduktan 1056 gün sonra 29 Haziran 2012’de, 22 şirket (21 fabrika) Toprak Grubu’na iade edilmiş oldu.
Toprak Grubu’ndan yapılan açıklamada ise şöyle denilmişti: “TMSF yönetimi altında Toprak Grubu’na ait 22 sanayi tesisinden sadece bir tanesi (Toprak İzolasyon Fabrikası) bir Alman firmasına satılmış, geriye kalan ve ülkemizin 6 bölgesinde bulunan 21 sanayi tesisi halen Toprak Grubu’na aittir.
Bu sanayi tesislerimizin büyük kısmı halen üretim faaliyetine devam edememektedir. Toprak Grubu’nun hedefi ülkemizin milli serveti olan bu tesisleri en kısa süre içinde tekrar faaliyete geçirip, ilaveten 7 bin 500 kişiye yeniden iş imkanı sağlamaktır. 1977 yılından beri 35 senedir milyarlarca dolar katma değer yaratarak hizmet ettiğimiz Türk ekonomisine, yeniden üretim ve istihdam yaratarak, ihracat yaparak ve vergi vererek katkı sağlamaya devam etmek istiyoruz.”
'BU DEFA HELALLEŞTİK'
Halis, Mehmet, Ahmet Toprak ve Toprak Grubu şirketleriyle TMSF arasında, Toprakbank A.Ş.’nin borçlarının ödenmesi için 18 Aralık 2004 tarihinde ana protokol imzalanmıştı. 6 Şubat 2008 tarihinde birinci ek protokol ve son olarak 15 Haziran 2012 tarihinde de ikinci ek protokol imzalandı. Toprak Grubu’nun açıklamasında “Bu protokoller sonucunda Toprak Grubu TMSF’ye borcunu tamamıyla ödemiş ve TMSF ile nihayetinde helalleşmiştir. Toprak Grubu’nun 22 şirketinin ve 21 sanayi tesisinin yönetimi 29 Haziran 2012 tarihinde, 1056 gün sonra Halis Toprak’ın Yönetim Kurulu Başkanlığı’nda Toprak Ailesi’ne geçecek” denildi.Hürriyet
'BU DEFA HELALLEŞTİK'
Halis, Mehmet, Ahmet Toprak ve Toprak Grubu şirketleriyle TMSF arasında, Toprakbank A.Ş.’nin borçlarının ödenmesi için 18 Aralık 2004 tarihinde ana protokol imzalanmıştı. 6 Şubat 2008 tarihinde birinci ek protokol ve son olarak 15 Haziran 2012 tarihinde de ikinci ek protokol imzalandı. Toprak Grubu’nun açıklamasında “Bu protokoller sonucunda Toprak Grubu TMSF’ye borcunu tamamıyla ödemiş ve TMSF ile nihayetinde helalleşmiştir. Toprak Grubu’nun 22 şirketinin ve 21 sanayi tesisinin yönetimi 29 Haziran 2012 tarihinde, 1056 gün sonra Halis Toprak’ın Yönetim Kurulu Başkanlığı’nda Toprak Ailesi’ne geçecek” denildi.Hürriyet
31 Aralık 2015 Perşembe
Eski Başbakan Yardımcısı Ekrem Pakdemirli vefat etti
Eski Başbakan yardımcılarından Ekrem Pakdemirli, Manisa'da tedavi gördüğü hastanede 76 yaşında hayatını kaybetti.
Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) Tıp Fakültesi Hafsa Sultan Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Emin Kurt, 21 Ekim'den bu yana yoğun bakımda tedavi edilen Pakdemirli'nin bugün 07.55'te vefat ettiğini bildirdi.
Acılarının büyük olduğunu belirten Kurt, Pakdemirli'ye Allah'tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diledi.
21 Ekim'de Manisa'nın Akhisar ilçesindeki bahçesinde kendi üretimi olan zeytin toplama aparatının tanıtımı için zeytin üreticileriyle bir arayla gelen Pakdemirli, başına traktörün yük kaldırmak için kullanılan parçasının çarpması sonucu ağır yaralanmıştı.
Ambulansla Akhisar Mustafa Kirazoğlu Devlet Hastanesine kaldırılan Pakdemirli, daha sonra CBÜ Tıp Fakültesi Hafsa Sultan Hastanesine sevk edilmişti.
Ulaştırma, Maliye, Gümrük ve Devlet Bakanlığı görevlerinde de bulunan Pakdemirli evli ve 5 çocuk babasıydı.
Celal Bayar Üniversitesi (CBÜ) Tıp Fakültesi Hafsa Sultan Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Emin Kurt, 21 Ekim'den bu yana yoğun bakımda tedavi edilen Pakdemirli'nin bugün 07.55'te vefat ettiğini bildirdi.
Acılarının büyük olduğunu belirten Kurt, Pakdemirli'ye Allah'tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diledi.
21 Ekim'de Manisa'nın Akhisar ilçesindeki bahçesinde kendi üretimi olan zeytin toplama aparatının tanıtımı için zeytin üreticileriyle bir arayla gelen Pakdemirli, başına traktörün yük kaldırmak için kullanılan parçasının çarpması sonucu ağır yaralanmıştı.
Ambulansla Akhisar Mustafa Kirazoğlu Devlet Hastanesine kaldırılan Pakdemirli, daha sonra CBÜ Tıp Fakültesi Hafsa Sultan Hastanesine sevk edilmişti.
Ulaştırma, Maliye, Gümrük ve Devlet Bakanlığı görevlerinde de bulunan Pakdemirli evli ve 5 çocuk babasıydı.
EKREM PAKDEMİRLİ KİMDİR
1939 yılında İzmir’de doğan Ekrem PAkdemirli, ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. ODTÜ Teorik fizik bölümünde asistan, bir yıl sonra da Makine bölümünde öğretim görevlisi oldu. Daha sonra 1967 Ağustos ayında Imperial College'de (University of London) doktorasını tamamladı. ODTÜ de öğretim üyeliği yaptı. Devlet Planlama Teşkilatı'nda grup başkanlığı ve Müsteşar Yardımcılığı, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektör Yardımcılığı, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı, Başbakanlık Baş Danışmanlığı ve Merkez Büyükelçiliği görevlerinde bulundu.
XVIII., XIX., XX. ve XXI. dönemlerde Manisa Milletvekili olarak, Ulaştırma Bakanlığı, Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı yaptı.
2003 yılından itibaren Bilkent, Başkent ve İstanbul Ticaret üniversitelerinde öğretim üyesi olarak görev yaptı. Akbank yönetim kurulu üyeliği, Vestel Elektronik A.Ş. Vestel Beyaz Eşya A.Ş adlı özel şirkette Yönetim Kurulu Başkanvekilliği, BİM Birleşik Mağazalar A.Ş. adlı ticari şirkette Yönetim Kurulu Üyeliği ve Çevresel Kimya San. ve Tic. Ltd. Şti. firmasında Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerinde bulundu.
23 Aralık 2015 Çarşamba
Bülend Ulusu vefat etti
12 Eylül döneminin başbakanı ve 9’uncu Deniz Kuvvetleri Komutanı Emekli Oramiral Bülend Ulusu, vefat etti.
stanbul’da yaşamını sürdüren 12 Eylül döneminin başbakanı Bülend Ulusu 92 yaşında hayata veda etti. Ulusu’nun cenazesi yarın Teşvikiye Camii’nde öğleyin kılınacak namazın ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek.
Bülend Ulusu, 1 Mayıs 1940 tarihinde girdiği Deniz Harp Okulu’ndan 15 Ekim 1941 tarihinde asteğmen rütbesi ile mezun oldu. Mezuniyetinin ardından, muhriplerde branş subaylığı, bölüm amirliği ve çeşitli karargâh görevlerinde bulundu. 1955 yılında Deniz Harp Akademisi’nden mezun oldu. Daha sonra sırasıyla TCG Gaziantep Komutanlığı, çeşitli karargah görevleri ve II. Muharip Filotilla Komodorluğu görevlerinde bulundu.
Bülend Ulusu 1964 yılında Tuğamiral rütbesine terfi etti. Bu rütbede Deniz Kuvvetleri Harekat Daire Başkanlığı, Mayın Filosu Komutan Vekilliği görevlerine atandı. 1967 yılında Tümamiral rütbesine terfi etti. Bu rütbede Harp Filosu Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Harekât Başkanlığı görevlerinde bulundu. Bülend Ulusu,1970 yılında Koramiral rütbesine terfi etti. Bu rütbede Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı ve Donanma Komutanlığı görevlerini yürüttü ve 1974 yılında Oramiral rütbesine terfi etti. Bu rütbede Yüksek Askeri Şura üyeliği, Millî Savunma Bakanlığı Müsteşarlığı görevlerinde bulundu. 1977-1980 yılları arasında Deniz kuvvetleri Komutanı olarak görev yaptı. 1980 yılının Ağustos ayında emekli oldu. 12 Eylül Darbesinden önce 11 Temmuz günü yapılması planlanan Bayrak Harekatı’nın ertelenmesi nedeniyle askeri müdahaleyi yapan kadro arasında yer alamadı.
HÜKÜMETİ KURMAKLA GÖREVLENDİRİLDİ
Evli ve 1 çocuk babası Bülend Ulusu, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra Millî Güvenlik Konseyi tarafından hükümeti kurmakla görevlendirildi. Yeniden serbest seçimlerin yapıldığı 1983 yılına kadar Başbakanlık yaptı.
Bülend Ulusu 1983-1987 yılları arasında İstanbul Milletvekilliği yaptı. Yeditepe Üniversitesi mütevelli heyeti üyeliği yaptı. Sözcü
stanbul’da yaşamını sürdüren 12 Eylül döneminin başbakanı Bülend Ulusu 92 yaşında hayata veda etti. Ulusu’nun cenazesi yarın Teşvikiye Camii’nde öğleyin kılınacak namazın ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek.
Bülend Ulusu, 1 Mayıs 1940 tarihinde girdiği Deniz Harp Okulu’ndan 15 Ekim 1941 tarihinde asteğmen rütbesi ile mezun oldu. Mezuniyetinin ardından, muhriplerde branş subaylığı, bölüm amirliği ve çeşitli karargâh görevlerinde bulundu. 1955 yılında Deniz Harp Akademisi’nden mezun oldu. Daha sonra sırasıyla TCG Gaziantep Komutanlığı, çeşitli karargah görevleri ve II. Muharip Filotilla Komodorluğu görevlerinde bulundu.
Bülend Ulusu 1964 yılında Tuğamiral rütbesine terfi etti. Bu rütbede Deniz Kuvvetleri Harekat Daire Başkanlığı, Mayın Filosu Komutan Vekilliği görevlerine atandı. 1967 yılında Tümamiral rütbesine terfi etti. Bu rütbede Harp Filosu Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Harekât Başkanlığı görevlerinde bulundu. Bülend Ulusu,1970 yılında Koramiral rütbesine terfi etti. Bu rütbede Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı ve Donanma Komutanlığı görevlerini yürüttü ve 1974 yılında Oramiral rütbesine terfi etti. Bu rütbede Yüksek Askeri Şura üyeliği, Millî Savunma Bakanlığı Müsteşarlığı görevlerinde bulundu. 1977-1980 yılları arasında Deniz kuvvetleri Komutanı olarak görev yaptı. 1980 yılının Ağustos ayında emekli oldu. 12 Eylül Darbesinden önce 11 Temmuz günü yapılması planlanan Bayrak Harekatı’nın ertelenmesi nedeniyle askeri müdahaleyi yapan kadro arasında yer alamadı.
HÜKÜMETİ KURMAKLA GÖREVLENDİRİLDİ
Evli ve 1 çocuk babası Bülend Ulusu, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra Millî Güvenlik Konseyi tarafından hükümeti kurmakla görevlendirildi. Yeniden serbest seçimlerin yapıldığı 1983 yılına kadar Başbakanlık yaptı.
Bülend Ulusu 1983-1987 yılları arasında İstanbul Milletvekilliği yaptı. Yeditepe Üniversitesi mütevelli heyeti üyeliği yaptı. Sözcü
1 Aralık 2015 Salı
Kuran Kursu binasında yangın: 6 ölü, 3 yaralı
Diyarbakır’ın Kulp İlçesi’ne bağlı Karaağaç Köyü’nde, Kulp Müftülüğü’ne ait Kur’an Kursu’nda sabaha karşı bilinmeyen nedenle çıkan yangında ilk belirlemelere göre 6 çocuk öldü, 6 çocuk yaralandı.
Kulp İlçesi’ne 17 kilometre uzaklıkta bulunan ve Sarım Çayı yakınlarındaki Karaağaç Köyü’nde bulunan yatılı Kur’an Kursu binasında saat 02.40 sıralarında, ilk belirlemelere göre elektrikli ısıtıcıdan yangın çıktı.
Köye 400 metre uzaklıkta 2 katlı Kuran Kursu’nda öğrenim gören çocuklardan yangını fark edenler, pencereden atlayıp canlarını kurtarırken, onların haber vermesi üzerine köylüler alevlere müdahale etti ve bir yandan da itfaiyeyi aradı. Alevler arasından çıkamayıp diri diri yanan öğrencilerin çığlıkları yükselirken, köylüler ve Kulp’tan gelen itfaiye ekibi yangını güçlükle söndürdü.
Yangında Kuran Kursu öğrencilerinden Muhammed Bingöl, Sabahattin Altun, Serhat Sancar, Suat Çankaya, Şahin Kahraman ve Nurmuhamed Bayka yaşamını yitirdi. Ölen öğrencilerin cenazeleri Dr. Abdullah Biroğul Kulp İlçe Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.
Kulp itfaiyesi yetkilileri, ilk belirlemelere göre yangının elektrikli ısıtıcıdan kaynaklandığını söyledi. DHA
Kulp İlçesi’ne 17 kilometre uzaklıkta bulunan ve Sarım Çayı yakınlarındaki Karaağaç Köyü’nde bulunan yatılı Kur’an Kursu binasında saat 02.40 sıralarında, ilk belirlemelere göre elektrikli ısıtıcıdan yangın çıktı.
Köye 400 metre uzaklıkta 2 katlı Kuran Kursu’nda öğrenim gören çocuklardan yangını fark edenler, pencereden atlayıp canlarını kurtarırken, onların haber vermesi üzerine köylüler alevlere müdahale etti ve bir yandan da itfaiyeyi aradı. Alevler arasından çıkamayıp diri diri yanan öğrencilerin çığlıkları yükselirken, köylüler ve Kulp’tan gelen itfaiye ekibi yangını güçlükle söndürdü.
Yangında Kuran Kursu öğrencilerinden Muhammed Bingöl, Sabahattin Altun, Serhat Sancar, Suat Çankaya, Şahin Kahraman ve Nurmuhamed Bayka yaşamını yitirdi. Ölen öğrencilerin cenazeleri Dr. Abdullah Biroğul Kulp İlçe Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.
Kulp itfaiyesi yetkilileri, ilk belirlemelere göre yangının elektrikli ısıtıcıdan kaynaklandığını söyledi. DHA
Etiketler:
çocuk,
Diyarbakır,
haber,
öldü,
vefat
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)