kanser etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kanser etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ağustos 2017 Pazar

Usta yazar Muzaffer İzgü hayatını kaybetti

Türkiye’nin en usta kalemlerinden olan 84 yaşındaki Muzaffer İzgü hayatını kaybetti.

Bir süredir hasta olan usta yazar Muzaffer İzgü, İzmir’de hayatını kaybetti.
İzmir’de Temmuz ayında aşırı kilo kaybı şikayetiyle Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan çocuk kitapları yazarı Muzaffer İzgü’ye yapılan tetkiklerin ardından kanser teşhisi konulmuştu.
Burada kendisine kanser teşhisi konulan İzgü, tedaviyi kabul etmeyip, evine döndü. 3 çocuk babası Muzaffer İzgü, bugün evinde hayatını kaybetti.
Muzaffer İzgü hastanede yattığı dönem, öldükten sonra kendisi için “Muzaffer İzgü doğdu, okudu, düşler kurdu, yazdı ve gitti” denilmesini istemişti.
‘GÜLMECENİN SON ÜÇLÜSÜNÜ KAYBETTİK’
84 yaşındaki Yazar Muzaffer İzgü’nün oğlu Ahmet Şahin İzgü ile gelini Muhterem İzgü büyük üzüntü yaşadıklarını belirtti.
Türk Edebiyatı’nın gülmecenin son üçlüsünü kaybettiğini söyleyen Ahmet Şahin İzgü, “Türk okurunun başı sağolsun. Sevgili babamızı kaybettik. Babamızı kaybetmemizle gülmecenin son üçlüsünü de kaybetmiş bulunuyoruz. Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin ve Muzaffer İzgü. Cenazeyi Pazartesi öğlen Hocazade Camii’nde kaldırmayı düşünüyoruz. Babamız Doğançay Mezarlığı’nda eşi Gülümser İzgü’nün yanına defnedilecek” dedi.
Ayrıca Muzaffer İzgü’nün yazar dostu Bekir Yurdakul da acılı aileyi yalnız bırakmadı.
PAZARTESİ TOPRAĞA VERİLECEK
Muzaffer İzgü, Pazartesi günü Hocazade Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından Doğançay Mezarlığı’nda, eşinin mezarının yanına defnedilecek.
MUZAFFER İZGÜ KİMDİR?
29 Ekim 1933 günü Adana'da doğdu. Babası, Elazığ'ın Dişidi mahallesinden çalışmak üzere Adana'ya gelen ve Adana Kız Lisesi'nde hademelik yapan Şam doğumlu Ahmet İzgü, annesi Antakya'dan Adana'ya gelmiş olan Havva İzgü'dür. Yoksul bir çocukluk geçirdi. İzgü'nün ifadesine göre babası Adana'da ilk gecekonduyu yapan kişidir.

9 Mayıs 2017 Salı

Nobel ödüllü Aziz Sancar'dan kanser hastalarına hayati uyarı

Türkiye’deki kanser hastalarına “Amerika’ya gelmeyin. Tedaviler standart” diyen Nobelli Prof. Dr. Aziz Sancar “Tedavide temel destek aile desteğidir buraya geldiklerinde aile desteğinden yoksun kalıyorlar” uyarısı da yaptı.

Nobel Kimya Ödülü’nü 2015 yılında alan Mardinli bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar, Amerika’nın Sesi Radyosu’na konuştu.
Savur’dan Amerika’ya ve oradan da Nobel ödülüne uzanan yaşam öyküsünü anlatan Sancar, şu anda kanser tedavisinde kullanılan ilaçlardan birinin etkisini artırmak konusunda çalıştıklarını da söyleyerek şu öneri ve uyarıda bulundu:
“Kanseri engellemek için vejetaryen yiyeceklerle besleniyorum. Günde 5-10 kilometre yürümeye çalışıyorum. Uykuyla aram iyi değil. Kanser hastalarına ‘Amerika’ya gelmeyin’ diyorum. Yapılan tedaviler standarttır. Amerika, Avrupa ve dünyanın her yerinde aynı tedavi tatbik ediliyor. Tedavide temel destek aile desteğidir, buraya geldiklerinde aile desteğinden yoksun kalıyorlar.”
‘REÇETEMİ MUSKA DİYE BAŞLARINA KOYARLARDI’
İstanbul’da tıp eğitimini bitirdikten sonra Savur’a bağlı Sürgücü Köyü’ndeki sağlık ocağında görev yapmaya başladığını anlatan Prof. Dr. Aziz Sancar şunları anlattı:
“Beni o kadar severlerdi ki onları muayene ettikten sonra reçete doldururdum, reçetemi başlarına muska diye koyarlardı. O zamanları özlüyorum, bana sorarsanız hayatımın en güzel dönemi Sürgücü Beldesi’nde doktorluk yaptığım dönemlerdi. Damda yatardık, Suriye’nin uzaktan iki şehrinin ışıklarını seyrederdik. Sabah ezan sesi ile uyanırdık.”
Savur’da 8 çocuklu bir ailede büyüdüğünü belirten Prof. Dr. Sancar, annesine ayrı bir yer ayırdı. Annesi Meryem Sarcar’ın bir köy imamının kızı olduğunu ve normalde biraz tutuk ve kapalı olmasının beklendiğini söyleyen Sancar şöyle konuştu:
BÜTÜN ÇOCUKLARININ OKUMASINI İSTEDİ
"Ama o Atatürk’ü taparcasına severdi. Atatürk’ün yaptığı devrimleri kendi hayatına getirdiği değişiklikleri gördü. O bakımdan annem büyük Atatürk hayranıydı. Atatürk’ün fazla vurguladığı konu eğitim ve bilimdi, onu annem de anladı. O bakımdan bütün çocuklarına 'okuyacaksınız’ dedi ve onun sayesinde hepimiz okuduk."
Prof. Dr. Sancar, "1960’larda İstanbul Tıp Fakültesinde gördüğüm eğitimi Avrupa’nın en iyi fakültelerinde alamazdınız. Harika bir eğitim gördüm. Çok harika hocalarımız vardı, beni iyi hazırladı ben Amerika’ya hazırlanmış olarak geldim. Orada imkanlarımız yoktu, burada vardı ama ben teorik olarak hazırdım" dedi.

5 Mart 2017 Pazar

Ekmekle ilgili korkutucu iddia

Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı Hüseyin Demirtaş, ekmekle ilgili korkutucu bir iddiayı gündeme getirdi. Demirtaş, buğday üretiminde sıvı gübre ve tarım ilaçlarının bilinçsiz kullanılması halinde, ekmeğin insanlarda kanser riski oluşturabileceğini ileri sürdü. Demirtaş, Tarım Bakanlığı’nı daha sıkı denetime çağrırken, bakanlık, üretimden tüketime kadar denetimlerin yapıldığını söyledi.

Hürriyet'te yer alan habere göre yılda yaklaşık 20 milyon tonluk buğday üretiminin yapıldığı Türkiye’de, üretimde kullanılan sıvı gübre ve tarım ilaçlarının fazla kullanılması nedeniyle tüketilen ekmeğin insanlarda kanser riskini arttırdığı iddia edildi. İddiayı ortaya atan isim ise Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Başkanı Hüseyin Demirtaş. Hürriyet’e özel açıklamalarda bulunan Demirtaş, yasal düzenlemelerin çok fazla dikkate alınmadığını, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın mutlaka denetimleri sıklaştırması gerektiğine dikkat çekti.
Hastalıklar olabilir
Türkiye’de her gün kişi başı ortalama üç ekmek tüketilirken, bu da ekmek üzerinde çok fazla tartışmanın yaşanmasına neden oluyor. Hüseyin Demirtaş da bu konuya dikkat çekerek, zirai ilaçların kullanımı hakkında değerlendirmelerde bulundu. Zirai ilaçların artık sadece yaş sebze ve meyvede değil, tahıllarda da kullanıldığını dile getiren Demirtaş, “Örneğin sıvı gübreler ve tarım ilaçları fazla kullanılırsa, bu tüketiciye hastalık olarak geri dönüyor. Çünkü buğday ekmeğe dönüşüyor ve Türkiye’de tüketilen ekmeğin miktarı belli. Bunun önüne geçilmezse vahim sonuçları olur. Ekmeğin fazla tüketilmesi bir süre sonra insanda kansere ve çeşitli hastalıklara neden olabilir” dedi.
TİGEM’ler işlevsiz kaldı
Bütün bu sorunların çözümü için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın harekete geçmesi gerektiğini belirten Hüseyin Demirtaş, “Yasal mevzuat var. Maalesef buna uyulmuyor. İyi tarım uygulaması yapılmalı. Çiftçi kayıt sistemi diye bir sistem var, üretimden pazarlamaya kadar ürün takip altında. Tabi rastgele ürün satışının engellenmesi için üretici birlikleri de önemli. Bir de geçmişte Türkiye’de üretim istasyonları vardı. TİGEM’lerin amacı çiftçiye tohumluk ve damızlık verebilmekti. Böylece verim yüksek olurdu. Ancak TİGEM’ler işlevsiz hale getirildi. Bunlar yeniden eski haline getirilmeli. Araştırma ve üretme istasyonları araştırmalar yapıyor, yeni yerli tohumlar ele ediyordu. Sağlığımız için bu istasyonların da eski haline getirilmesi gerekiyor” diye konuştu.
Mevzuata uygun olmayana ceza
TZD Başkanı Demirtaş’ın gündeme getirdiği ‘ekmekteki kanser tehlikesi’ iddialarını biz de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na sorduk. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkilileri ise konuyla ilgili olarak Hürriyet’e, bakanlık olarak üretimden tüketime kadar denetim yaptıklarını belirterek, “Ekmek kalıntısına da bakıyoruz. Örneğin ekmekteki tuz, kül ve katkı maddelerini inceliyoruz. Tuz ve katkı maddesi fazla mı, kül oranı yeterli mi bakıyoruz. Bunlar mevzuata uygun değilse cezai işlem uyguluyoruz” dedi.
Talimatlara uymayanlar var
Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nevzat Artık ise sıvı gübre kullanımında özellikle üreticiye büyük görev düştüğünü söyledi. Nevzat artık şu ifadeleri kullandı: “Üretici toprak analizini mutlaka yaptırmalı. Buradan aldığı reçeteye göre ne üretecekse, kullanacağı gübre miktarını ona göre ayarlamalı. Asıl kontrol edilmesi gereken ise tarım ilaçları. Bu ilaçların fazla kullanılması insan sağlığını olumsuz etkiler. Kimse kafasına göre ilaç kullanamaz. İlaç kullanacaklar ziraat mühendislerinin onayını alarak, deftere işlemeli. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı kullanılan ilaçlarla ilgili sıkı denetim yapıyor. Bu denetim sonuçlarına göre uygun ilaç kullanmayanlar ceza yer. Maalesef bakanlığın talimatına uymayanlar da var.”
İnsan sağlığı kötü etkilenebilir
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Özden Güngör de tarım ilaçlarının fazla kullanılması sonucunda üründe ilaç kalıntısı olabileceğine dikkat çekti. Özden Güngör, “Zirai ilaç buğdayda çok kullanıldıysa, ekmek tüketiminin fazla olduğu ülkemizde insan sağlığını kötü etkileyecek sonuçlar ortaya çıkarır” dedi.

27 Şubat 2017 Pazartesi

Doktor Ömer Coşkun hayatını kaybetti

Televizyondan sattığı bitkisel karışımlarla tanınan Doktor Ömer Coşkun dün tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Ömer Coşkun'un böbrek yetmezliği nedeniyle hayatını kaybettiği öğrenildi. Hazırladığı ilaçları piyasaya süren Doktor Coşkun'un doçentliği, yabancı dil evraklarında sahtecilik gerekçesiyle elinden alınmıştı.

Yaptığı bitkisel karışımlarla ekranların tartışılan ismi olan Doktor Ömer Coşkun, dün gece tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Coşkun'un Amerika'da kanser tedavisi gördüğü, Türkiye dönüşü böbrek rahatsızlığı nedeniyle hastaneye yattığı belirtiliyor.

Hastaları tedavi etmek için hazırladığı ilaçları piyasaya süren Doktor Coşkun'un doçentliği yabancı dil evraklarında sahtecilik gerekçesiyle elinden alınmıştı.

SİCİLİ CEZA DOLUYDU
Ömer Coşkun, 2005 yılında Adana'da muayenehane açmıştı. Aynı yıl, meslek kurallarına ve yönetmeliklere aykırı davranmaktan Adana Tabip Odası Onur Kurulu kararıyla para cezasına çarptırıldı.

Bir yıl sonra da uzmanı olmadığı halde hasta tedavi etmekten ikinci soruşturma açılınca oda üyeliğinden istifa etmek zorunda kaldı. Muayenehanesini resmi olarak kapattı fakat faaliyete devam etti.

BAKANLIK ÜRÜNLER İÇİN İNCELEME BAŞLATMIŞTI
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı daha önce kamuoyunda “Dr. Ömer Coşkun ürünleri” olarak bilinen ve takviye edici gıda niteliğindeki ürünler olmasına rağmen ilaç gibi tanıtılan ürünlerin, çeşitli mecralarda yayınlanan reklamlarına sekreteryası Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen Reklam Kurulunca hassasiyetle incelendiğini bildirmişti.

20 Şubat 2017 Pazartesi

Altı aylık bebek kanseri ‘teşhis etti’

26 yaşındaki Sarah Boyle, 6 aylık bebeği Teddy'nin meme kanserini teşhis ettiğini söyledi.

Bebeğinin sağ memesinden süt emmeyi reddettiğini söyleyen anneye 2013’te iyi huylu kist tanısı konmuştu.
Sarah, kiste tekrar bakılmasını istemiş ancak kendisine endişelenmemesi söylenmişti.
BBC Türkçe’nin haberine göre; genç anne, oğlunun geçen yaza kadar ‘sorunsuz bir şekilde’ süt emdiğini belirtti.
Ancak Sarah’nın söylediğine göre Teddy’nin davranışları birden değişti ve annesini itmeye başladı.
Sarah, “Çok huzursuzlaşmıştı, hatta bana vuruyordu. 8 aylık bir bebeğin annesini itmesi çok kalp kırıcı” diyor.
Sarah kistin sertleştiğini, acı vermeye başladığını ve memesinin şekil değiştirdiğini söylüyor.
Daha sonra tekrar doktora gitti ve meme taraması yapıldıktan sonra doktorlar kiste biyopsi yaparak kanser teşhisi koydular.
Üçlü negatif meme kanserinin ikinci evrede olduğu teşhisi konulan anne, çifte mastektomi yaptırdığını ve kemoterapi gördüğünü söyledi.
Bazı bebeklerin göğüsteki değişiklikleri sezebildiklerine dair anekdotlar olsa da, doktorlar bunun her zaman kanserin işareti olduğunu düşünmüyor.

16 Şubat 2017 Perşembe

Kanser hastası çocuk 11 yaşında zengin oldu

Candela 8 yaşındayken, kendisine lösemi teşhisi kondu. Zamanını Barselona'da hastanelerde geçirmeye başladı. Bir gün birisi Candela'yı tek başına sıkılmış ve üzgün bir halde gördü. 8 yaşındaki küçük çocuğun eğlenmesi için kendisine renkli bileklikler yapmayı öğretti. Ancak öğrettiğinin ileride büyük bir projeye dönüşeceğinden habersizdi.

Candela eve döner dönmez en iyi arkadaşları Daniela ve Mariona'ya da bileklik yapmayı öğretti. Candela hastaneye gittiği sıralarda arkadaşları bileklik yapmaya devam etti.
2 / 5 Kanser hastası çocuk 11 yaşında zengin oldu Daniela ve Mariona, akıllarındaki planı hemen uygulamaya başladılar. Hemen hazırladıkları bileklikleri alarak sokağa çıktılar. Amaçları bileklikleri satarak Candela'nın tedavi masraflarını karşılamaktı. Kızların ebeveynleri başta fikre inanmadılar. Çünkü bileklikleri satarak lösemi hastası Candela'nın tedavi masraflarını karşılamak imkansızdı.
Peki masrafı gerçekten de karşılayamayacaklar mıydı?

Kızların fikrini önce arkadaşları sonra da sokakta hiç tanımadıkları insanlar çok sevdiler. Herkes, 'Candela' ismini verdikleri bu bilekliklerden almak istiyordu.
Daniela ve Mariona bir bilekliği yaklaşık olarak 20 TL'ye sattılar. Bileklikleri o kadar çok kişi sipariş etti ki siparişleri yetiştirememeye başladı.
En sonunda bilekliğin nasıl yapıldığına dair bir video hazırladılar.
Candela'ya yardım etmek isteyen herkesi bileklik yapmaya ve bileklikleri satıp Candela'ya bağışta bulunmaya davet ettiler.

Anlatılanlar 2013 yılında gerçekleşti. İspanyol televizyon kanalı olan Antena3'te yapılan habere göre toplamda 274.000 adet bileklik satılmış ve toplamda 40 milyon TL'den fazla para toplanmış. Sonunda Candela'ya kemik iliği nakli yapıldı ve durumu artık çok daha iyi. Ancak toplanan bağışın kalan kısmını da kendine saklamadı. Öncelikle kendisini tedavi eden hastaneye bağışta bulundu. Sonra da kanser araştırma hastanelerine bağışta bulundu. Candela, "Toplanan o paralarla birçok insanın hayatına dokunulacağı gerçeği beni çok mutlu ediyor" dedi. cnntürk

13 Şubat 2017 Pazartesi

Kanser teşhisiyle 7 kez ameliyat oldu! Gerçek çok farklı çıktı

Adana’da, 10 yıl önce 'kolon kanseri' teşhisi konulan 26 yaşındaki Salih Murat’ın, 7 kez ameliyat geçirip, 26 kiloya düştükten sonra kanser olmadığı anlaşıldı. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’nde Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü’nün, 'Crohn hastası' olduğunu tespit ettiği genç, bu yönde yapılan tedavinin ardından sağlığına kavuştu.

Salih Murat adlı vatandaşın sağlık sorunları 2006 yılında ve henüz 16 yaşındayken başladı. Karnında başlayan ani ağrılarla başvurduğu hastanede “kolon kanseri” teşhisi konularak, onkoloji kliniğinde tedavi gören Salih Murat, bir türlü iyileşemedi. 55 kilodan 26 kiloya kadar düşen gence, ağrıları ve atakları geçmeyince bağırsağında bulunan bir kitlenin yırtılmaya neden olduğu bilgisi verildi. Salih Murat, bunun üzerine birçok kez operasyon geçirse de hiçbir tedaviden olumlu sonuç alınamadı.
Talihsiz genç, hastalığına çare bulmak için ailesi tarafından hastane hastane dolaştırıldı. Yurt içinde birçok hastaneye başvuran, gittiği her hastanede “yapılacak bir şey kalmamış sabahı göremez” denilen genç, onkoloji servislerinde yıllarca adeta çile doldururken, aldığı kemoterapinin ardından saçları döküldü.
'KEMİK YIĞININA DÖNDÜM'

Tedavisi süresince adeta kemik yığınına dönüştüğünü anlatan Salih Murat, şunları söyledi:
“7 ameliyatın 4’ünde apandisit, birinde safra kesemin alındığı yazıldı. 72 saati geçen ağır ataklarım oluyordu. Ağrı başladığında kendimi evin duvarlarına çarpıyordum. Gittiğimiz doktorlar anneme ve akrabalarıma her şeye hazırlıklı olmaları gerektiğini bile söylemişler. Aşırı kilo kaybını gören hastaneler beni umutsuz vaka olarak görüp almak istemiyorlardı. Artık umudum kesilmişti. Ben de hastanelere gitmek istemez olmuştum. Annem, teyzem ve tüm yakınlarımın benden gizli gizli ağladıklarını biliyordum. Ben iyileşemediğim gibi daha çok acı çekiyordum. Ölümü artık kabullenmiş durumdaydım.”

YENİDEN KİLO ALMAYA BAŞLADI
Son çare olarak Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Anabilim Dalı Profesörlerinden Yüksel Gümürdülü’nün kendilerine tavsiye edildiğini anlatan Salih Murat, şöyle devam etti:
“Teyzem, son bir kez de Yüksel hocamın beni görmesi için ısrar etti. Zorla gittiğim Balcalı Hastanesi’nde de aslında umudum yoktu. Değerli hocamız, önce raporlarını inceledi ve yaptırdığı çeşitli tetkiklerin ardından kanser olmadığımı söyledi.”
Salih Murat, Prof. Dr. Gümürdülü’nün tedavisinin ikinci ayından itibaren hızla düzelmeye ve kilo almaya başladığını belirterek, şöyle konuştu:
"10 yıldır kanser olduğunu bildiğim hastalığımın aslında kanser değil crohn (iltihaplı bağırsak hastalığı) ve FMF hastalığı olduğunu Prof. Dr. Gümürdülü’den öğrendim. Doktorum beni çok sıkı takip etti. Hastanede yatak tedaviye başlandığında 26 kiloydum. Gün gün kaybettiğim umutlarımı, yine gün gün yeniden yeşertmeye başlamıştım. Değerli hocam, her gün bizzat kendisi beni muayene ediyor ve hemşirelere yapmaları gerekenleri anlatıyordu."
Yanlış teşhis yüzünden 10 yılının yaşam mücadelesi vermekle ve ameliyatlarla geçtiğini belirten Salih Murat, tedavi boyunca bıçak altına hiç yatmadığını ve ağrı kesici kullanmadan doğru tedavi yöntemleri sayesinde bir yılda iyileştiğini söyledi.

YENİDEN DOĞMUŞ GİBİ
Hayatına kaldığı yerden devam etmek isteyen Salih Murat, şimdi özel bir şirkette çalışıyor ve ikinci üniversiteyi okuyor. Doktorunu sürekli ziyaret eden Salih Murat, “Canı veren Allah elbette ancak, değerli hocam hayatımın kurtulmasına vesile oldu. Bazı geceler 10 yıllık hayat mücadelem gözümün önünde canlanıyor. O anda içimden doktoruma mesaj yazmak geliyor. Cep telefonuma sarılıp defalarca teşekkür duygularımı kendisine iletiyorum. Allah ondan razı olsun” diye konuştu.
Tedaviyi gerçekleştiren Prof. Dr. Gümürdülü ise Salih Murat kendisine geldiğinde öyküsünü dinlediğini ve ardından tetkiklerini yaptırdığını belirterek, “Hastamız crohn hastası idi. Zaten hastalığın belirtileri 16 yaşında görülmüş. Bu yaşta ailesel bir geçiş yoksa kanser hastalığı düşünülemezdi” dedi.
Prof. Dr. Gümürdülü, crohn hastalığının, gastrointestinal sistemin (Gastrointestinal Sistem. Vücudun çiğneme, sindirim, emilim ve boşaltım olaylarının gerçekleştiği ağızdan anüse kadar olan bölümü) herhangi bir yerinde oluşabilen iltihabi bir hastalık olduğunu vurguladı. Crohn hastalığında tedavinin, hastalığın lokalizasyonuna, şiddetine ve komplikasyonların varlığına göre düzenlenmesi gerektiğini vurgulayan Gümürdülü, şöyle devam etti:

KONTROLLERİ DEVAM EDİYOR
“Tedavi, tedaviye alınan cevap, hasta uyumu ve yan etkiler değerlendirilerek her hastaya farklı bir uygulama ve değerlendirmeyle yapılmalıdır. Crohn hastalığında güncel tedavi akut hastalığın tedavisi ve elde edilen düzelmenin sürdürülmesi şeklinde iki basmakta gerçekleştirilir. Hastamız Salih Murat, tedavimize tam olarak 2 ay içinde cevap verdi ve hızla düzelmeye başladı.”
Hastası Salih Murat'ta crohn ve FMF hastalıklarının aynı anda bulunmasının işi zorlaştırdığını ancak, çözümsüz olmadığını anlatan Prof. Dr. Gümürdülü, sözlerini şöyle tamamladı:
“Hastamızı şimdi rutin aralıklarla kontrol altında tutuyor, bir şikayetinin olup olmadığını soruyoruz. Hastanemizden taburcu olduktan sonra hiçbir sorun yaşamadık. Bundan sonra da yaşamayacağını ümit ediyorum.”

Kanser hastası çift bir hafta arayla hayatını kaybetti

Kansere yakalanan çiftin çocukları, anne ve babaları peş peşe hayatını kaybetmeden birkaç gün önce çektikleri bir fotoğrafı paylaştı.

Fotoğrafta 57 yaşındaki Mike Bennet ile eşi 50 yaşındaki Julie, İngiltere'nin Liverpool kentinde bir hastane odasında el ele tutuşurken görülüyor.
BBC Türkçe Servisi'nin haberine göre, Bennet, bu fotoğraf çekildikten kısa bir süre sonra beynindeki tümör nedeniyle hayatını kaybetti.
Ailenin yakınları ve arkadaşları, çiftin en küçüğü 13 yaşında olan üç çocuğuna yardım için bir kampanya başlattı. Kampanyanın ilk 24 saatinde on binlerce sterlin bağış yapıldı.
Anne Julie Bennet'ın bir arkadaşı, "O'na bizlerin bir araya gelerek çocuklara bakacağını söyledim. Gözlerini açtı ve gülümsedi" şeklinde konuştu.
İlkokul öğretmeni olan anne Bennet da eşinden bir hafta sonra hayatını kaybetti. 50 yaşındaki 3 çocuk annesi kadının marangoz olan eşi Mike Bennet ise 2013 yılından bu yana beyin tümörü tedavisi görüyordu.

4 Şubat 2017 Cumartesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Kanseri yenmek elimizde'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dünya Kanser Günü sebebiyle Twitter'dan mesaj paylaştı. Erken teşhisin önemine dikkat çeken Erdoğan, "Yüzde 90 oranında dış etkenlere bağlı olarak ortaya çıkan kanser asla tedavi edilemez değildir. Kanseri yenmek bizim elimizde" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dünya Kanser Günü sebebiyle Twitter'dan bizzat yazarak mesaj yayınladı; erken teşhisin önemine dikkat çekerek, "Yüzde 90 oranında dış etkenlere bağlı olarak ortaya çıkan kanser asla tedavi edilemez değildir. Kanseri yenmek bizim elimizde" dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dünkü Mersin programının ardından gece İstanbul'a geldi. Geceyi Kısıklı'daki konutunda geçiren Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün saat 13.00 sıralarında konutundan çıkarak, Beylerbeyi Sarayı'na geçti. Erdoğan'ın konvoyu Kısıklı'dan çıkarken aynı anda, "görüşeceği kişinin" konvoyu da 15 Temmuz Şehitler Köprüsünü geçerek Beylerbeyi Sarayı'na yöneldi.
Beylerbeyi'nde özel görüşme
Erdoğan'ın konvoyunu ve "özel görüşme" gerçekleştireceği kişinin, bekleyen bu ikinci konvoyu, aynı anda Beylerbeyi Sarayı'na girdi. Cumhurbaşkanlığı kaynakları, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Beylerbeyi'ndeki Ofisi'nde özel bir görüşme gerçekleştireceğini bildirdi.
4 Şubat Dünya Kanser Günü mesajları
Bu arada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi Twitter hesabından 4 Şubat Dünya Kanser Günü sebebiyle, mesaj paylaştı. "RTE" imzalı mesajlar şöyle:
"Kanser hastalığı, maalesef günümüzün en önemli sağlık sorunlarından biri olarak her geçen gün daha fazla insanı etkiliyor. Ülkemizde her yıl 175 bin kişiye kanser teşhisi konulurken, dünya genelinde 10 milyona yakın insan kanser sebebiyle hayatını kaybediyor. Yüzde 90 oranında dış etkenlere bağlı olarak ortaya çıkan kanser asla tedavi edilemez değildir. Kanseri yenmek bizim elimizde.Tütün, alkol ve hareketsizlik gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durarak sağlığımızı koruyabilir, kansere yakalanma riskini azaltabiliriz. Ayrıca, tüm hastalıklarda olduğu gibi kanserle başarılı mücadelede en önemli unsurun erken teşhis olduğunu da unutmamalıyız. Sağlık Bakanlığımız ve diğer kurumlarımızın erken teşhis konusunda yaptığı bilinçlendirme çalışmalarına el birliğiyle destek olmalıyız. 4 Şubat Dünya KanserGünü'nün bu hastalıkla ilgili farkındalığın artmasına katkı sağlamasını temenni ediyorum. RTE"

Mesajları bizzat yazdı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Milyona yakın takipçisi bulunan resmi Twitter hesabından zaman zaman bizzat yazdığı mesajlar da yayınlanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu mesajların sonuna RTE imzasını atıyor. DHA

16 Ocak 2017 Pazartesi

Çocukların vazgeçilmezi raflardan indiriliyor

Palmiye yağının diğer bitkisel yağlardan daha zararlı ve kanserojen olduğununa açıklanmasının ardından İtalya'da palmiye yağı içeren Nutella kavanozları raflardan inmeye başladı.

Palmiye yağı ile ilgili yapılan araştırma sonucu 2016 yılında Avrupa Gıda Standartları Ajansı (EFA), 200 derece üzerinde ısıtılan palmiye yağının diğer bitkisel yağlardan daha tehlikeli olduğunu açıklamıştı.
Dünya Sağlık Örgütü, FAO ve FDA da aynı EFA gibi riske dikkat çekmiş ancak gıdalrda kullanılmasına bir kısıtlama getirmemişti. EFSA'nın raporunun ardından İtalya'da baskıa rtı ve Coop süpermarket zinciri ve unlu mamuller üreticisi Barilla ürünlerinden Palmiye yağını çıkardı.
Ferrero şirketi ise lezzetinin değişeceği gerekçesiyle dünyaca meşhur Nutella isimli çikolata-fındık ezmesi ürününde palmiye yağını kullanmaya devam etti ama İtalya’ daki satışlarının son 12 ayda yüzde 3 düşmesi üzerine palmiye yağını savunan reklâm kampanyaları düzenlemeye başladı.
Nutella Ferrero’ nun en önemli ürünü, şirketin senelik 10 milyar Avro’ yu bulan satışlarının beşte biri Nutella’ dan geliyor. Unilever ve Nestle gibi gıda üreticileri de palmiye yağını birçok üründe kullanıyorlar.
Ancak artan kamuoyu baskısı karşısında bu kez de marketler Palmiye Yağı kullanılan Nutella'ları raflardan indirmeye başladı.

14 Ocak 2017 Cumartesi

İtalyan Nutella şirketi kanser iddiaları sonrası zorda

Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA), Nutella içerisinde yer alan palmiye yağının kanserojen olduğunu duyurdu. Üretici firma Ferrero'nun yanıtı ise bunun aksini iddia eden bir televizyon reklamı oldu.

İtalyan gıda devi Ferrero'nun ürettiği ve dünya çapında bir üne sahip olan çikolata-fındık ezmesi ürünü Nutella'nın başı Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi'nin (EFSA) son raporu sonrası dertte.
Raporda, Nutella içerisinde bulunan palmiye yağı, diğer yağ çeşitlerine göre daha kanserojen bir madde olarak tanımlandı. EFSA'nın bu raporu, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) palmiye yağı hakkında görüşlerini de destekliyor.
Rapor sonrası Nutella hisseleri yüzde 3 düşerken, üretici firma Ferrero bu krizin ardından bir televizyon reklamı yayınladı.
Reklamda palmiye yağının tehlike yaratmayacak şekilde kullanıldığına ve bu yağ olmadan aynı yayılmanın elde edilemeyeceğine vurgu yapıldı.
Uzmanlar Nutella'nın bu hamlesinin ekonomik nedenlerle olduğunu savunuyor. Bunun sebebi ise, Ferroro'nun Nutella'da kullandığı yağı değiştirmeye karar vermesi durumunda, yıllık maliyetlerin 8-22 milyon dolar artacak olması.
FERRERO CEPHESİNDEN AÇIKLAMA
Ferrero'nun satın alma yöneticisi Vincenzo Tapella ise bu durumun sebebinin ekonomik olmadığını iddia ediyor. Tapella'ya göre Nutella'da palmiye yağı dışında bir yağ kullanılması durumunda ürünün niteliğinde bir düşüş yaşanacak.
PALMİYE YAĞI NEDEN ZARARLI?
2016 yılının Mayıs ayında yayınlanan detaylı EFSA raporuna göre, 200 derecenin üzerindeki sıcaklıklarda rafine edilen palmiye yağı, diğer tüm bitkisel yağlardan daha tehlikeli kabul ediliyor. Palmiye yağının doğal kırmızı renginin sökmek ve kokusunu ortadan kaldırmak için yüksek sıcaklıklar kullanılıyor. Bu işlem glisidil yağlı asit esterleri (veya GE) olarak adlandırılan atık maddelere neden oluyor. Bu maddelerin hazmı da tümörlere yol açtığı düşünülen glisidol oluşumuna neden oluyor.
İtalyan Ferrero bünyesinde Nutella'dan başka Kinder (Sürpriz Yumurta), Ferrero Rocher ve Tic Tac gibi bilinen markalar bulunuyor.
NUTELLA HAKKINDA BİLMENİZ GEREKENLER
*“Nutella” ismi, İngilizce “Nut(Fındık)” ve Latince’de tatlılar için kullanılan bir ek olan “ella”nın birleştirilmesiyle meydana gelmiş.
*Nutella, Dünya fındık rezervlerinin yüzde 25’ini kullanıyor.
*Nutella, pürüzsüz dokusu ve raf ömrü nedeniyle palmiye yağını tercih ediyor.
ntvmsnc

21 Kasım 2016 Pazartesi

E-Sigara hiç de masum değil

E-sigara olarak bilinen elektronik nikotin sağlayıcı sistemle solunanlarda aslında ‘yok yok”! İçeriğin bir kısmı kanserojen, nikotinse zaten bağımlılık sebebi.

Hürriyet'in haberine göre Türk Toraks Derneği, e-sigaranın bir tütün ürünü olduğunu hatırlatarak, bağımlılık yaptığı ve sağlığa ciddi zararlı olduğu uyarısında bulunuyor.Derneğin Tütün Kontrolü Çalışma Grubu Başkanı Dr. F. Çağla Uyanusta Küçük’ün verdiği bilgiye göre, e-sigara sıvısının içerdiği söylenen maddelere (gliserol, propilen glikol ve nikotin) ek olarak tıbbi çalışmalarda birçok başka madde de tespit edildi. Bunlar aseton, akrolein, bütadien, sikloheksan, dietilen glikol, etilen glikol, etanol, formaldehid. Ayrıca tütün içermediği iddia edildiği halde tütün alkoloidleri (nornikotin, miyozmin, anabazin) gibi maddeler de bulundu. Dumanında ise gliserol, propilen glikol ve nikotine ek olarak asetaldehid, aseton, akrolein, formaldehid, nitrosonornikotin, metilnitrozamino, piridil, bütanon ve  kadmiyum, kurşun, nikel, bakır, kalay gibi metaller ile toluen saptandı.

Yasak ama ‘serbest’

Dr. Küçük, e-sigarayla ilgili şu uyarılarda bulundu:“İçerdiği maddelerin bir kısmı kanserojen. Bir kısmının da solunum sistemi üzerindeki olumsuz etkileri biliniyor. Bu kimyasallardan bir grubun sigarada da olduğunu bilmemiz, aynı ortamda e-sigara dumanı soluyan ikinci şahısların pasif içici olarak etkileneceklerini göstermesi açısından önemli. Ayrıca, özellikle gençler için sigara ve diğer tütün ürünlerine geçişi de kolaylaştırabilir.”E-sigara bir tütün ürünü. Dolasıyla Türkiye’de satışı yasak. Ancak internet aracılığıyla e-sigara satışı yapan 100’e yakın aktif site bulunuyor.

Sigarayı bıraktırmaz

E-sİgaranın gerçeğini bıraktırdığına dair istatistiksel olarak anlamlı tıbbi kanıt yok.  ABD’de 4 bin 500 öğrenci ile yapılan bir çalışmada, e-sigaranın sigara içme motivasyonunu azaltmadığı görüldü. Dr. Küçük, “Tıbbi çalışmalarda da en sık tüketim şeklinin hem e-sigara hem de sigaranın birlikte kullanımı olduğu saptandı” diyor.

Bağımlılık yapar

E-sİgara dumanındaki nikotin aynen sigarada olduğu gibi bağımlılık yapıyor. Ayrıca nikotin tek başına kullanıldığında bile mide-bağırsak sisteminde yan etkilere, baş ağrısına, çarpıntı ve ağız, cilt gibi bölgelerde rahatsızlık hissine neden oluyor.

19 Kasım 2016 Cumartesi

‘Kanserli kızın dondurulmasına...’

İngiltere'de bir mahkeme, nadir bir kanser türüne yakalanan 14 yaşındaki kız çocuğunun ölmeden önce yaptığı başvurusu üzerine, vücudunun dondurulup, hastalığa çare bulunduğu dönemde ‘çözülmesi’ni kabul etti.


Adı açıklanmayan küçük kız, bu taleple mahkemeye bizzat başvurdu. Boşandığı için onlardan ayrı yaşayan baba bu talebe itiraz etse de annenin de verdiği destek üzerine, mahkeme kızın talebini kabul etti.

‘Kanserli kızın dondurulmasına...’

Kısa süre önce son nefesini veren kız çocuğunun vücudu, ABD’nin Arizona eyaletine bağlı Scottsdale kentindeki soğutma merkezinde dondurularak koruma altına alındı. Operasyonun masrafının 37 bin sterlin (yaklaşık 155 bin TL) olduğu belirtildi. Hürriyet

31 Ekim 2016 Pazartesi

Piyasadaki implantların çoğu sahte

Ankara'da bir doktor implant yaptırdı, Türkiye'de yapılan implantlarla ilgili korkunç gerçek ortaya çıktı. İmplantın çenesini erittiğini ve ciddi sağlık sorunları ortaya çıkardığını iddia eden doktorun şikâyeti üzerine harekete geçen İstanbul Kaçakçılık Şube Müdürlüğü, aralarında bir hastane sahibinin de olduğu onlarca kişiyi yakaladı. Piyasada kullanılan ve Uzak Doğu'dan kaçak olarak getirilen malzemelerin büyük bir bölümünün sağlıksız olduğu ortaya çıktı.


Pahalı bir tedavi yöntemi olan implant tedavisi için Uzak Doğu’dan getirdikleri malzemeleri ‘saf titanyum’ diye piyasaya sürdüler, toplum sağlığı ile oynadılar. Ankara’da implant yaptıran bir doktorun çenesinin erimesiyle ortaya çıkan sağlık çetesinin yurtdışından getirdiği kaçak malzemeleri piyasaya yaydığı ortaya çıktı. İstanbul Kaçakçılık Şube Müdürlüğü, aralarında bir hastane müdürü ve diş hekimlerinin de olduğu çeteyi ve 35 milyon dolarlık sahte malzemeyi ele geçirdi.

Yapılan operasyonlarda piyasada bin-bin 500 dolar para karşılığı uygulanan implantların büyük bir bölümünün sağlıklı olmadığını ortaya çıkardı.

19 AYRI ADRESE OPERASYON

Uzakdoğu, Çin, Bulgaristan ve Malezya gibi ülkelerde merdivenaltı olarak üretilen implantların, yurda kaçak olarak sokulup diş hekimleri ve kliniklere satıldığı belirlendi. İstanbul, Ankara, Antalya, Aydın ve Tekirdağ'da 19 ayrı adrese düzenlenen eş zamanlı operasyonda, 4 diş hekimi, 1 hastane sahibi, 1 yurtdışı kuryesi ile 12 ithalatçı firma sahibi hakkında adli işlem yapıldı. Yürütülen operasyonlarda, piyasa değeri 35 milyon dolar olan 13 bin 28 adet implant ve diş tedavisinde kullanılan ilaç ve malzemeler ele geçirildi.

“ÇENEDE ÇÖZÜLÜYOR VE ÇENE KANSERİNE NEDEN OLABİLİYOR”

IMPLANT Der Başkanı Oğuz Akyüz, “Implantın saf titanyumdan sertifikalı üretim yapılan yerlerden alınması gerekiyor. Ancak günümüzde birçok fırsatçı, Uzakdoğu ülkelerinde merdivenaltı yerlerde kalitesiz olarak üretilen yerlerden tanesini 10 dolara alıp uygulamayla birlikte bin-bin 500 dolara satıyor. Eğer malzeme saf titanyum olmaz, katışıklı bir malzeme olursa, uygulamanın yapıldığı çenede çözülerek, çene erimesi ve çene kanserine bile neden olabiliyor” diye konuştu. Sözcü

11 Ekim 2016 Salı

Baba Umut Özkırımlı'nın evlat mücadelesi

Luca Can, 11 aylıkken diş için gittiği doktorda sinir sistemi kanseri teşhisi konuldu. Tümör yayıldı ve yaşama şansı yüzde 10. Ancak ABD’de geliştirilme aşamasındaki aşı, yaşama şansını yüzde 80'lere çıkarıyor. Aşı için 250 bin dolara ihtiyaç var.


Akademisyen ve yazar Umut Özkırımlı, 2 senedir nöroblastom kanseri ile boğuşan üç buçuk yaşındaki oğlu Luca için destek bekliyor.


Luca'nın bir dizi ameliyat ve kök hücre naklinin ardından nükseden hastalığına yönelik, ABD'de bir klinik deneysel tedavi sunuyor.


9 ay süren kemoterapi, radyoterapi ve kök hücre tedavileri sonrasında hastalığı nükseden küçük savaşçı Luca Can, şimdilerde yüzde 10 gibi çok küçük bir oranda hayatta kalma şansı veren bu hastalığı yenmek için ABD'deki Memorial Sloan Kettering Cancer Center'da geliştirilme aşamasında olan aşıyla tedavi olmayı bekliyor.

Ancak bu tedavi henüz test aşamasında olduğu için devlet katkısı sağlanmıyor. Bu nedenle Özkırımlı Ailesi Luca Can'ın tedavi masraflarını karşılamak için internette bağış kampanyası başlattı.


133 bin dolar toplandı, hedef 250 bin dolar

Luca Can için bağış sitesi 'generocity'de açılan kampanyada 133 bin dolar para toplandı. Hedef ise 250 bin dolara ulaşmak.

Baba Umut Özkırımlı: Destek alamıyoruz

Baba Umut Özkırımlı, "Aşı sadece, nöroblastom teşhisi konmuş, tedavi olmasına rağmen nüksetmiş çocuklar için geliştirilmiş.13 çocuktan 12'si iki seneyi aşkın süredir hayatta. Hastalığın yaşam beklentisi nüksetme halinde yüzde 10 civarında olduğu için bu çok yüksek bir oran. Bu denemeye katılmak istiyoruz. Tedavinin maliyeti 250 bin doları bulabilir. Luca’nın 2 yıl boyunca tedavisi İsveç devleti tarafından karşılandı. Devlet 1 milyon doları aşkın bir harcama yaptı. Aşı deneme aşamasında olduğu için de destek alamıyoruz" diye konuştu.

Arta kalan para vakfa bağışlanacak

Umut Özkırımlı, toplanan paranın herhangi bir nedenle kullanılmayan kısmının ise İsveç’te İsveç Çocuk Kanseri Vakfı Barncancerfonden ile Türkiye’de LÖSEV’e veya bağışçıların arzularına göre belirlenecek, kanser üzerine çalışmalar yapan başka bir vakfa bağışlanacağını söyledi.
Luca'ya lucacan.com adresinden destek olmak mümkün.


Nöroblastom kanseri nedir?

Çocukluk çağı kanserlerinin en agresiflerinden biri olan Nöroblastom, kansere bağlı çocuk ölümlerinin yüzde 15’inin nedeni. Luca’ya konan teşhis aynı zamanda Myc-N amplifikasyonu denilen genetik bir durumu da içeriyor, ki bu da hastalığın daha da saldırgan bir türü.









9 Temmuz 2016 Cumartesi

Kanser hastası emekliye '6 bin liralık pardon' şoku

Mersin'de SGK, 2009 yılında malulen emekli olan bağırsak kanseri hastası 50 yaşındaki Müslüm Uçar'a, yanlışlıkla fazla ödediği 6 bin 10 lira 54 kuruşu geri istedi.Uçar, "Yaptıkları hatanın bedelini ödemek zorunda değilim ama maaşımdan ilk kesintiyi yaptılar" dedi.


İnşaat işçisi Müslüm Uçar, 2005'te bağırsak kanserine yakaladı. Hastalığı ilerleyince çalışamaz duruma gelen Uçar, SGK'ya başvurarak 2009'da malulen emekli oldu. SGK, bir süre önce Müslüm Uçar'a bir yazı göndererek 'yanlış hesaplama' nedeniyle 7 yılda toplam 6 bin 10 lira 54 kuruş fazla maaş ödendiğini belirtti. SGK'ya itirazda bulunmasına rağmen sonuç alamayan Uçar'ın maaşından 250 lira kesinti yapıldı. 900 lira emekli maaşı aldığını ve fazladan ödenen paranın 24 taksitle kesilmeye başladığını belirten Müslüm Uçar, "Sürekli tedavi gördüğüm için bankadan 5 bin lira kredi çekmiştim. Her ay 315 lira kredi borcu ödüyorum. Bir de maaşımdan 24 ay 250 lira kesinti yapmaya başladılar" diye konuştu.

CEZANIN İPTALİNİ İSTİYORUM

Kesintinin nedenini öğrenmek için arkadaşlarının kucağında SGK'ya kadar gittiğini ve araştırma yaptığını kaydeden Uçar şunları söyledi:

"7 yıldır emeklisiniz. Maaşınıza 20-30-50 lira gibi miktarlar tarafımızdan fazla yatırılmıştır. 7 yıl içerisindeki genel toplam 6 bin 10 lira 54 kuruş fazla ödenek çıkıyor. Bu miktarı sizden tahsil edeceğiz' dediler. Ben hesabıma ne kadar yatıyorsa onu çektim. Oradaki memura silah çekip zorla o parayı almış değilim. Adıma ne yatmışsa onu çektim. Memur yanlış yaptıysa, SGK yanlış yaptıysa, bu yanlışın cezasını bu halde benim çekmem mümkün değil. Son 2 yıldır kanser ilerledi ve son evredeyim. ümit bile vermiyor doktorlar. Yatalağım ve zaten paraya ihtiyacım var. Tarafıma kesilen cezanın iptalini istiyorum. Yapmış oldukları hatayı bana mal ediyorlar. Benim olan maaşımı aldılar elimden." Hürriyet

1 Haziran 2016 Çarşamba

Yaşar Nuri Öztürk’ten kötü haber

Daha önce mide kanseri teşhisiyle ameliyat olan Yaşar Nuri Öztürk'ün durumunun ağır olduğu söylentileri sosyal medyada konuşuluyor.

Sosyal medyada ünlü ilahiyatçı Yaşar Nuri Öztürk'ün durumunun ağır olduğu haberleri yayılmaya başladı. İlahiyatçı profesör Yaşar Nuri Öztürk'ün, Yeditepe Üniversitesi Hastanesi'de yattığı ortaya çıktı.

Yaşar Nuri Öztürk, mide kanseri teşhisiyle 12 Kasım 2011'de ameliyat olmuş ve 3.5 ay kemoterapi görmüştü.

Yeditepe Üniversitesi Hastanesi’nde tedavi olan Öztürk’ün şimdi evinde olduğu ancak durumunun ağır olduğu iddia ediliyor.

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK’TEN HABER VAR

Ulaştığımız, Yaşar Nuri Öztürk’ün yardımcısı Azize Hanım, Öztürk’ün iki gündür evde olduğunu ve durumunun iyi olduğunu belirtti.

29 Mart 2016 Salı

Kanser olan oğlunu ‘acı çekmemesi’ için öldürdü!

İzmit'te bir kişinin bağırsak kanseri olan oğlunu acı çekmesin diye başına iki el ateş ederek öldürdüğü iddia edildi.

İzmit’te, belediye işçisi Salim Biricik, bağırsak kanseri olan ve “Çok acı çekiyorum, beni öldürün” diye yalvaran oğlu 23 yaşındaki Fatih Biricik’i başına 2 el ateş ederek öldürdüğü iddiasıyla gözaltına alındı.

Olay dün gece İzmit Erenler Mahallesi Cedit Konutları’nda meydana geldi. İddiaya göre bağırsak kanseri olan Fatih Biricik acı içerisinde kıvranırken, “Beni vurun, çok acı çekiyorum” diyerek anne ve babasına yalvardı. Salim Biricik, oğlunun acı çekmesine dayanamayarak tabanca ile başına doğru 2 el ateş etti. Salim Biricik daha sonra telefonla yakınlarını arayarak olay hakkında bilgi verdi. İhbar üzerine sevk edilen 112 Acil ekibi, Fatih Biricik’in öldüğünü belirledi.

Olay yerinde yapılan inceleme ardından Fatih Biricik’in cenazesi morga kaldırıldı. Gözaltına alınan Salim Biricik kanser olan oğlunun daha fazla acı çekmemesi için öldürdüğünü çok üzgün olduğunu söyledi. Fatih Biricik’in dayısı Temel Onat, ”Eniştem, gece beni aradı. Fatih’i vurduğunu söyledi. Evine gittim orada kardeşim Lalehan’a sahip çıktım. Fatih, ‘Beni vurun, çok acı çekiyorum’ demiş. Bunun üzerine de babası iki el ateş etmiş” dedi. Soruşturma devam ediyor. DHA

19 Mart 2016 Cumartesi

Yanlış teşhis yüzünden rahmi alındı

Kayleigh Wadhams, anormal kanamaları nedeniyle doktora gittiğinde 25 yaşındaydı. Doktorlar ona hormonal bir hastalık olan polikistik over sendromu teşhisi koydular ancak genç kadın tahlil yapılmasını istediyse de doktorlar teşhiste kararlıydı. Bu teşhis ise Kayleigh Wadhams'ın 26 yaşında rahminin alınmasına neden oldu, menopoza girdi ve bir daha çocuk sahibi olamayacağı söylendi.

Daily Mail'de yer alan habere göre 26 yaşındaki Kayleigh Wadhams geçtiğimiz yıl Ocak ayında vajinal kanama şikayeti ile doktora başvurdu. Wadhams, "Sevgilimle 6 yıldır birlikteydik ve artık çocuk yapıp bir aile kurmayı düşünüyorduk. Kanamalarım olmaya başlayınca doktora gittim. İçten içe bir şeylerin yanlış olduğunu biliyordum. Ama benim 'Kanser olmak için çok genç' olduğumu söylediler.

TEŞHİSTE GEÇ KALINMIŞTI

Bu kanamalar devam edince Wadhams, farklı bir aile hekimine gitti. Smear testi yaptırması gerektiğini söyleyen doktorunun ardından kendisine kanser teşhisi koyuldu. Ancak teşhiste geç kalındığı için yumurtalarını donduracak kadar vakti olmadığı ve hemen rahminin alınması gerektiği söylendi.

MENOPOZA GİRDİ

Kayleigh Wadhams, "Menopoza girdim ve osteoporoz ve kemik hassasiyetini engelleyecek hormon terapisi alamıyorum. Sıcak basmaları, uykusuzluk gibi tipik menopoz belirtileri yaşıyorum. Ve hala aklımın bir köşesinde kanser geri gelir mi sorusu var." dedi. Hürriyet