cinayet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cinayet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Kasım 2017 Cumartesi

8 yılda en az bin 915 kadın öldürüldü

Kadın cinayetleri durmak bilmiyor. Son 8 yılda 'Yemeğe salça koyduğu' için öldürülen kadın bile var. Kadın cinayeti faillerinin yüzde 50'si kurbanların kocası ya da erkek arkadaşı.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Türkiye’deki tablo, ihtiyaç duyulan mücadelenin boyutlarına dair fikir verici nitelikte: 2010‘dan bu yana en az 1915 kadın öldürüldü. Öldürülen her iki kadından birinin faili kocası veya erkek arkadaşıydı. En az 396 cinayet ayrılık veya boşanma aşamasında gerçekleşti. 355 cinayetin öncesinde kadınlar şiddet, taciz veya tehdide maruz kalmıştı. En az 237 cinayet, kadınların güvenlik endişesiyle resmi bir başvuruda bulunduğu halde işlendi.
Medyaya yansıyan kadın cinayetlerinin haritalandığı kadincinayetleri.org sitesi, 2010’dan bu yana kadınların nerede, ne zaman, kim tarafından, hangi bahaneyle öldürüldüğünü, cinayete giden süreçte ihmallerin yaşanıp yaşanmadığını nesnel olarak ortaya koymak ve cinayetlerin önlenmesi yolunda oluşturulacak politikalara katkı sağlamak amacıyla hazırlandı.
KATİL, GENELDE KADININ PARTNERİ
Kadın cinayetleriye ilgili resmi verilerin paylaşılmaması nedeniyle bianet’in erkek şiddeti çetelesindeki cinayet bilgilerinden yola çıkarak yürütülen çalışmaya göre, öldürülen 1915 kadının 1193‘ünün faili (yüzde 62‘si) kocası, erkek arkadaşı, eski kocası ya da eski erkek arkadaşıydı. 213 kadın babası, oğlu ya da erkek kardeşi tarafından öldürüldü. 114 kadının faili ise erkek akrabası oldu.
BAHANE: TELEFON ŞİFRESİ
Aldatılma şüphesi, kadının boşanma isteği, erkeğin barışma isteğinin reddi ve namus/ töre, erkeklerin kadınları öldürme bahanelerinden önde gelenler oldu. Bunun yanı sıra “Kadının yemeğe salça koyması”, “Erkeğin ‘erkekliğiyle’ dalga geçilmesi”, “Kadının erkeği şikayet etmesi” ya da “Kadının telefon şifresini söylememesi” de kadınları öldürmenin medyaya yansıyan bahaneleri arasında yer aldı.
BİR TEK BAYBURT'TAN HABER GELMEDİ
Kadın cinayetlerinin il ve ilçelere göre dağılımı:
-2010‘dan bu yana sadece İstanbul’da öldürülen kadın sayısı 261.
-İzmir’de 139, Ankara’da 105, Adana’da 102, Gaziantep’te 88, Antalya’da 81.
-Son 8 yılda kadın cinayeti haberinin yansımadığı tek il Bayburt oldu.
-En az sayıda cinayet haberi ise Artvin, Karabük, Gümüşhane, Tunceli ve Bingöl’den geldi.
ATEŞLİ SİLAHLA ÖLDÜRDÜLER
Kadın cinayetleri haberlerinden toplanan bilgilere göre, 2010‘dan bu yana gerçekleşen 1915 cinayetin 1006’sı ateşli silahlarla işlendi. 1195 cinayet ise kadının, erkeğin veya ailelerinin evinde gerçekleşti.
Öldürülen 1915 kadının yaş gruplarına göre dağılımı (kadincinayetleri.org)
(Kaynak:ntvmsnc.com.tr)

19 Mart 2017 Pazar

Kontrolden çıkan robot yaşlı kadını öldürdü!

57 yaşındaki 3 çocuk annesi kadın çalıştığı firmadaki robot tarafından korkunç bir şekilde öldürüldü! Robot kadının üzerine yüzlerce kilo ağırlığındaki römork parçasını attı ve kafatasını ezdi!

Korkunç kaza ABD'de yaşandı... Michigan'da bir araba parçaları üreticisindeki robot, kontrolden çıktı ve 57 yaşındaki teknisyen kadının kafatasını ezdi.
12 yıldır firmada çalışan Wanda Holbrook, rapora göre 'robotik makineler' tarafından sıkıştırıldı ve olay yerinde hayatını kaybetti.

Independent'ın haberine göre, 57 yaşındaki kadın, tesisin 100 numaralı bölümündeyken bir anda çözülemeyen şekilde robot hareket etmeye başladı.
Dava dosyasında yer alan bilgilere göre normalde bölümdeki hücreler güvenlik kapılarıyla ayrılıyordu ancak kapılar henüz çözülemeyen bir şekilde açıldı.

Kadını sıkıştıran robot, Wanda'nın başına bir römork parçası fırlattı ve kafatasını ezdi.
Olayın ardından yıkılan kocası ve ailesi 5 robot firmasına dava açacak.

Beyin gücüyle kontrol edilebilen robot
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nün (MIT) Bilgisayar Bilimi ve Yapay Zeka Laboratuvarı’nın Boston Üniversitesi ile geliştirdiği sistem, beyin sinyalleri ile robotu kontrol etme imkanı sağlıyor.
İrem Kuşoğlu / cnnturk.com

17 Mart 2017 Cuma

Dilek Doğan davasında karar açıklandı

Sarıyer'de terör örgütü DHKP/C'ye yönelik operasyon sırasında yaralanan ve tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Dilek Doğan'ın ölümüne ilişkin davada yargılanan polis memuru Y.M'nin ''bilinçli taksirle öldürme'' suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verildi.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde, güvenlik gerekçesiyle kapalı yapılmasına hükmedilen karar duruşmasına, sanık Y.M. ile maktul Dilek Doğan'ın babası Metin, annesi Aysel ve ağabeyi Mehmet Doğan ile tarafların avukatları katıldı.
Duruşmada, müşteki Aysel Doğan'ın sanığa laf attığı ve tacizde bulunduğu gerekçesiyle duruşma salonundan çıkarıldığı tutanağa geçirildi. Doğan ailesinin avukatları, karar açıklanacağı için duruşmanın açık yapılması talebinde bulundu.
Duruşmanın, güvenlik gerekçesiyle kapalı yapılmasına karar verildiğini belirten mahkeme heyeti, güvenlik sorununun sürmesi dolayısıyla talebi reddetti.
Heyet, sanığın son savunması ile Doğan ailesinin son beyanlarının SEGBİS aracılığıyla alınmasının ardından davayı karara bağladı.
Mahkeme heyeti, sanık Y.M'nin Dilek Doğan'ı ''taksirle öldürme'' eylemine uyan TCK'nın 85/1 maddesi uyarınca suç konusunun önem ve değeri, olayın meydana geliş şekli, sanığın kusurunun yoğunluğu, meydana gelen sonucun ağırlığı dikkate alınarak 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verdi.
Sanığın bu eylemi ''bilinçli taksirle'' gerçekleştirdiğinden sanığa verilen cezada artırım yapılarak, 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmasına hükmeden heyet, sanığın müspet davranışlarını dikkate alarak, verilen cezayı 6 yıl 3 aya düşürdü.
Duruşmanın ardından Dilek Doğan'ın ailesi ve avukatları, slogan atarak karara tepki gösterdi.
Adliye önünde açıklama yapan avukatlar ve aile bireyleri, kararı eleştirdi. ntvmsnc

10 Mart 2017 Cuma

Münevver Karabulut cinayetindeki 8 yıllık sır çözülecek

Cem Garipoğlu tarafından vahşice katledilen Münevver Karabulut'un öldürüldüğü villada kayıp olan 700 bin Euro ile ilgili davayı Jandarma kriminal inceleyecek.

Münevver Karabulut'un vahşice öldürüldüğü villadaki kayıp 700 bin Euro ile ilgili davada 8 yıldır bir sonuca ulaşılamadı
Münevver Karabulut’un katledildiği evdeki ‘kayıp’ 700 bin Euro ile ilgili dava, bilirkişi raporunun 8 yıldır hazırlanmaması ve ulaşılamayan hard disk nedeniyle kilitlendi.
Habertürk’ten Hayati Arıgan’ın haberine göre; vahşi cinayetin, daha sonra cezaevinde intihar eden faili Cem Garipoğlu’nun evinde olay günü bulunan parayı tutanağa geçirmediği ve güvenlik kamerası görüntülerini incelemediği iddiasıyla haklarında dava açılan 6 polis ile görüntüleri sildiği öne sürülen 3 site görevlisinin yargılanmasına devam edildi.
Küçükçekmece 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 8 Mart’ta görülen 22’inci celsede duruşmaya, 5’er yıl hapisleri istenen tutuksuz 9 sanık katılmadı.
Karabulut Ailesi’nin avukatı Rezzan Epözdemir, suça konu hard diskin bulunarak bilirkişi incelenmesine gönderilmesini ve sanıkların suç delillerini gizleme eylemleri nedeniyle ek ifadelerinin alınmasını istedi.

Mahkeme İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden gelen yazıya göre kayıp hard diskin 4 Nisan 2009 da Bahçeşehir’deki cinayetin işlendiği villanın güvenlik görevlisi Yusuf Palta’ya teslim edildiğine dair cevap geldiğini belirtti.
Mahkeme hard diski teslim alarak mahkeme yoluyla Jandarma Kriminal Dairesi’ne gönderilmesine karar verdi.
Avukat Epözdemir mahkemeye sunduğu dilekçesinde şunları söyledi: “8 yıldır hukuki mücadele veriyoruz.
TÜBİ-TAK, ODTÜ, İTÜ, Jandarma Kriminal Daire Başkanlığı ve Adli Tıp Kurumu dahil olmak üzere her yerden olumsuz cevaplar geldi.
Çeşitli bahanelerle yargılamaya konu olan görüntülerin ve kayıtların raporunu hazırlamaktan imtina ediyorlar “ dedi.

15 Şubat 2017 Çarşamba

Annelerini öldüren kız kardeşlerle ilgili son kararı Yargıtay verecek

İzmir'de anneleri Gülseren Süngü'yü öldüren kız kardeşlerle ilgili yeni gelişme yaşandı. Fazla ceza aldıkları yönündeki başvuruyı değerlendiren Yargıtay 1. Ceza Dairesi'ne Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'ndan istenen görüş geldi. Bakanlık, "haksız tahrik" ile "iyi hal indirimlerinin" fazla uygulandığını belirtti.

İzmir'de anneleri Gülseren Süngü'yü (39) bıçaklayarak öldürdükleri gerekçesiyle tutuklu olan Ş.P ve B.P. kardeşler hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "kardeşlerin fazla ceza aldıkları ve kararın bozulması" yönündeki talebine ilişkin, Yargıtay 1. Ceza Dairesi mağdurun "kadın" ve "anne" olduğu için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'ndan görüş istedi.
Aliağa ilçesinde 13 Eylül 2013 tarihinde anneleri Gülseren Süngü'yü öldürdüğü gerekçesiyle 20 yıl hapis cezası alan Ş.P. (olay tarihinde 19 yaşında) ile 10 yıl hapis cezası alan B.P. (olay tarihinde 17 yaşında) avukatları aracılığıyla cezayı çok bularak Yargıtay'a başvurdu.
Başsavcılık, annelerini öldüren kız kardeşlerin aldığı cezayı çok bularak "makul oranda indirim verilmesi gerekirken, asgari oranda indirim yapmak suretiyle sanıklara fazla ceza verildiğini" gerekçe gösterip Yargıtay'a başvurdu.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bozma talebine ilişkin, Yargıtay 1. Ceza Dairesi, "öldürülen kişinin "kadın" ve "anne" olması nedeniyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından görüş istenmesine karar vererek, dosyayı yerel mahkemeye gönderdi.
Bakanlık kardeşlerin cezasını az buldu
Görüşlerine başvurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatları ise kız kardeşlerin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görüşünün aksine "haksız tahrik" ile "iyi hal indirimlerinin" fazla uygulandığını bu nedenle de az ceza verildiği yönünde görüş bildirip, kararın bozulmasını istedi.
Kız kardeşlerin avukatı Hakan Turan, kardeşlerin suçu işleme sebebinin "meşru müdafaa" olduğunu ileri sürerek, Yargıtay'ın talepleri doğrultusunda kararı bozacağına inandığını bildirdi.

11 Şubat 2017 Cumartesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Özgecan Aslan tweet'i

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2 yıl önce vahşice katledilen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan için Twitter'dan #ÖzgecanAslan hashtag'ı ile "Özgecan Aslan kızımızın acısı yüreğimizde hala çok derin, çok taze" mesajını paylaştı. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2 yıl önce vahşice katledilen 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Özgecan Aslan için Twitter üzerinden anma mesajı yayınladı.
Erdoğan, mesajında "Tam iki yıl önce vahşi bir cinayet sonucu genç yaşında hayatını kaybeden Özgecan Aslan kızımızın acısı yüreğimizde hala çok derin, çok taze" dedi.
#ÖzgecanAslan hashtag'ı ile paylaşımlarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları yazdı:
"Biricik kızımız Özgecan'ı bu vesileyle rahmetle yad ediyor, kadına yönelik şiddetin ülkemizde ve tüm dünyada son bulmasını diliyorum. Özgecan Aslan cinayeti, kadına yönelik şiddetin durmaksızın mücadele edilmesi gereken bir sorun olduğunu bizlere anlattı. Özgecan ve kaybettiğimiz tüm canların hatırasını yaşatmak, kadına yönelik şiddete her zaman güçlü bir şekilde DUR demekle mümkündür.Biricik kızımız Özgecan'ı bu vesileyle rahmetle yad ediyor, kadına yönelik şiddetin ülkemizde ve tüm dünyada son bulmasını diliyorum" dedi.

10 Şubat 2017 Cuma

Bağcılar'da 17 yaşındaki Cansu'nun öldürülme anı kamerada

İstanbul Bağcılar'da, 17 yaşındaki Cansu Çartı'nın sokak ortasında pompalı tüfekle öldürülmesi güvenlik kamerasına yansıdı.

Olay, Bağcılar Çınar Mahallesi'nde önceki sabah 09.15 sıralarında meydana geldi. Emniyet kaynaklarından edinilen bilgiye göre, eski erkek arkadaşı olduğu iddia edilen M.A.K.'den bir süre önce ayrılan Cansu Çartı(17) sabah saatlerinde çalıştığı işyerinden satmak için aldığı börekleri seyyar aracına yükleyerek yola koyuldu. Bir süre genç kızı takip eden M.A.K yanında getirdiği pompalı tüfekle Çartı'nın üzerine ateş açtı. Cansu Çartı olay yerinde hayatını kaybetti.
Uyuşturucu, yağma ve hırsızlık suçlarından kaydı çıktı
Şüpheli M.A.K Bağcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliği ekipleri tarafından kısa süre sonra yakalanarak gözaltına alındı. Emniyette yapılan incelemesinde M.A.K'nin 17 yaşında olduğunun belirlenmesi üzerine Üsküdar'da bulunan Çocuk Şube Müdürlüğü'ne gönderildi. Yapılan incelemesinde M.A.K'nin uyuşturucu, yağma ve hırsızlık suçlarından kaydının bulunduğu öğrenildi. Emniyetteki işlemleri tamamlanan M.A.K dün akşam saatlerinde adliyeye sevk edildi. M.A.K çıkartıldığı mahkeme tarafından tutuklandı.
Saldırı anı güvenlik kamerasında
Güvenlik kameraları tarafından kaydedilen görüntülerde, Cansu Çartı'nın börek arabasıyla sokakta ilerlediği, ardından koşarak gelen M.A.K'nin pompalı tüfekle genç kıza ateş açtığı görülüyor. Vurularak ağır yaralanan Cansu Çartı'nın yere yığıldığı, kısa sürede bir kişinin genç kızın yardımına koştuğu kameraya yansıyor. DHA

27 Ocak 2017 Cuma

2 aydır kayıp olan Salih Yılmaz'ın cesedi bulundu

Aydın’da zeytinlik alanda toprağa gömülü erkek cesedi bulundu. Cesedin kendisinden 2 aydır haber alınamayan 20 yaşındaki Salih Yılmaz'a ait olduğu belirlendi.

Kırsal Danişment Mahallesi yolunda bulunan zeytinlik alanda dün saat 16.00’da, 5 arkadaş, toprağın üzerine çıkan bir insan kolunu fark edince jandarmaya haber verdi. İhbar üzerine olay yerine jandarma ekipleri sevk edildi. Bir haftalık olduğu belirlenen ceset, yapılan incelemenin ardından otopsi yapılmak üzere morga gönderildi. Cesedin kimliğinin belirlenmesi için çalışma başlatıldı.
Kimliği tespit edildi
Aydın’da zeytinlik alanda toprağa gömülü bulunan erkek cesedinin kendisinden yaklaşık 2 aydır haber alınamayan 20 yaşındaki Salih Yılmaz’a ait olduğu belirlendi.
Ekipler, 27 Kasım günü kayıp başvurusu yapılan Yılmaz’ın ağabeyi Onur Yılmaz’a ulaştı. Morga gelen ağabey, kardeşi Salih Yılmaz’ı teşhis etti.

26 Ocak 2017 Perşembe

Sevgilisinin 4 yaşındaki çocuğunu döverek öldürdü

Bolu'da yaşanan çocuk ölümü davasında sona gelindi. Birlikte yaşadığı sevgilisinin yaramazlık yaptığını öne sürdüğü 3 çocuğunu döverek birinin ölümüne yol açtığı iddiasıyla tutuklu yargılanan Iraklı 22 yaşındaki B.K.N.A.'ya, 16 yıl 3 ay hapis cezası verildi. İyi hal indirimi uygulanan B.K.N.A suçsuz olduğunu söyleyip beraatini istedi.

Olay, 2015 yılı Eylül ayında B.K.N.A. ile 3 çocuk annesi Iraklı S.M.K.A.’nın birlikte oturdukları evde meydana geldi. Eşinden boşanan S.M.K.A. ve B.K.N.A., çocukları eve kilitleyip gezmeye gitti. B.K.N.A., eve döndüklerinden yaramazlık yapan ikizler ile ablalarını iddiaya göre dövdüler. İki sevgili, ikizlerden 4 yaşındaki M.S.A. bayılınca 3 çocuğu da hastaneye götürdü. Beyin kanaması geçirdiği belirlenen M.S.A., yapılan müdahaleye rağmen hayatını kaybetti. Diğer iki kardeşin de karburgalarında kırık saptandı.
Olayın ardından anne ile sevgilisi gözaltına alındı. Anne serbest bırakılırken, tutuklanan B.K.N.A. hakkında Bolu Ağır Ceza Mahkemesi'nde, 'kasten yaralama' ve 'ölüme sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama' suçlarından dava açıldı.
Karar duruşmasında hazır bulunan tutuklu sanık, son sözü sorulması üzerine, "Irak'tan sığınmacı olarak geldim. 1.5 yıldan beri cezaevindeyim. Çocukların hiçbirini dövmedim. Çocukları hastaneye götüren de benim. Buna rağmen uzun süredir tutukluyum. Suçsuzum, beraatimi istiyorum" dedi.
Mahkeme heyeti suçu işlediğine kanaat getirdiği sanığa iyi hal indirimi de uygulanarak 16 yıl 3 ay hapis cezası ile 12 bin TL adli para cezası verdi. DHA

26 Aralık 2016 Pazartesi

Manken Burcu Çağlayan'ın ölümü böyle çözülecek!

Antalya’da manken Burcu Çağlayan’ın balkondan düşerek mi yoksa itilerek mi öldüğünü 6 yıl sonra tutuklanan sevgilisinin ‘avuç içi’ ortaya çıkaracak

Antalya'da bir deri mağazasında mankenlik yapan Burcu Çağlayan 24 Temmuz 2010'da sevgilisi İbrahim Tokgöz'ün Fener Mahallesi'nde 5'inci kattaki evin balkonundan düşerek yaşamını yitirdi. Çağlayan'ın otopsisinde 0.74 promil Alkol tespit edilmişti. Tokgöz, Çağlayan'ın kendisini kıskandığı için intihar ettiğini ileri sürmüş ve serbest bırakılmıştı.
Ölümünden 3 yıl sonra savcılık, genç mankenin balkondan atıldığı kanaatine varınca Tokgöz hakkında 'kasten adam öldürme', üst kattaki dairede kalan arkadaşı Murat Ergüç hakkında ise 'kasten adam öldürmeye yardım etme' suçundan ömür boyu hapis istemiyle dava açılmıştı. Yakalama kararı çıkarılan Tokgöz 16 Aralık 2016'da duruşmaya katıldı ve olay gecesi alkol aldıklarını belirterek, genç kızın intihar ettiğini anlattı. Tokgöz sonra üst katta oturan arkadaşının yanına gittiğini ve durumu anlattığını söyledi. Savcının talebi doğrultusunda tutuklanan Tokgöz'ün avuç içi izinin alınmasına karar verildi. Ergüç'ün daire kapısındaki avuç içi izinin Tokgöz'e mi yoksa Burcu Çağlayan'a mı ait olduğu belirlenecek. (Kaynak:Sabah)

18 Aralık 2016 Pazar

Yazar Beki İkala Erikli'nin katili tutuklandı

Yazar Beki İkala Erikli’yi ofisinin bulunduğu apartmanda öldüren ve 26 saat sonra suç aleti tabancayla birlikte yakalanan Sinem Koç (31) çıkarıldığı nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı.
Koç, polisteki sorgusunda, Erikli’nin kitaplarını okuduktan sonra dengesinin bozulduğunu belirterek, “İnsanlara zararlı bir kişi olduğu kanaatine vardım. Başkalarına zarar vermesin diye öldürmeye karar verdim” dedi. Eşinden 4 yıl önce boşandıktan sonra annesiyle yaşamaya başlayan Sinem Koç, dün adliyeye sevk edildi.
Hakim: İntihar eğilimi var
Sinem Koç, nöbetçi sulh ceza hakimliğindeki ifadesinde şunları söyledi: “Beki İkala’nın seminerlerine katıldım. Sonra şeytan ve diğer varlıkları görmeye başladım. İki aydır uyuyamıyordum. Öldürmekle bir çok kişinin aynı problemleri yaşamasını engellemiş oldum.”
Koç’un “kasten öldürmek”ten tutuklanmasına karar veren hakim, ayrıca “intihar eğiliminin bulunduğu, ifadesi sırasında ellerini açıp kapatmak, ağlamak, sabit bir noktaya bakmak gibi sıradışı hareketlerde bulunduğunu da tutanağa geçirdi. Hakimlik, Koç’un akıl dengesinin yerinde olup olmadığının ve bu kişinin davranışları üzerindeki etkisinin tespit edilmesi için bir sağlık kuruluşunda gözlem altına alınmasına karar verdi.
Üzerinden not çıktı
Koç’un yakalandığında üzerinden intihar notu çıktı. Notta, “Çok güzel bir hayatım vardı. Bu kadını tanıyana kadar. Meleklerle Yaşamak kitabı beni çok cezbetti, okuduktan sonra hayatım mahvoldu. Güzel kahkahalarım vardı hepsini aldı, uykularımı çaldı. Bu kadını öldürdüm şimdi kendimi öldürüyorum.”
'Sen enerji bedeni ne biliyor musun?'
Savcıya ifade vermek için bekletilen Sinem Koç, yanındaki kadın polislerden ısrarla kelepçelerinin çıkarılmasını istedi. Koç kadın polislere, “Sıkı tutma elimi, çek elini. Senin gibi bir insan değilim. Enerji bedeni ne biliyor musun” dedi. Koç’un oldukça rahat tavırlar sergilediği ve beklediği süre boyunca kafasını aşağı yukarı sallayarak kendi kendine bir şeyler söylediği gözlemlendi. Hürriyet

5 Aralık 2016 Pazartesi

21 yaşındaki eşini döverek öldürdü

Adana'da gece yarısı İzzet Elmas ile eşi 21 yaşındaki Şehriban Elmas tartışmaya başladı. Tartışma büyüyünce İzzet Elmas, eşini öldüresiye döverek kanlar içinde bıraktı. Kendisini sokağa zor atan Şehriban Elmas, sağlık ekiplerinin tüm müdahalelerine rağmen kurtarılamadı. Eşi İzzet Yılmaz ise kaçtı.


Adana'da eşi tarafında dövüldüğü öne sürülen 21 yaşındaki Şehriban Elmas, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Olay, dün saat 00.30 sıralarında merkez Seyhan İlçesi Dağlıoğlu Mahallesi Obalar Caddesi'nde meydana geldi. İzzet Elmas ile eşi Şehriban Elmas arasında evde henüz belirlenemeyen nedenle tartışma çıktı. Tartışma büyüyünce, İzzet Elmas, eşi Şehriban'ı öldüresiye dövdü. Kanlar içerisinde kalan Şehriban Elmas, kocasının elinden kurtulup kendisini sokağa zor attı. Bilincini yitiren Elmas, yol kenarına yığılırken, çevre sakinlerinin ihbarı üzerine olay yerine sağlık ekipleri sevk edildi. Ambulansla Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılan Şehriban Elmas, doktorların tüm çabasına karşın kurtarılamadı. Olayla ilgili soruşturma başlatan polis ekipleri, kaçan İzzet Elmas'ı yakalamaya çalışıyor. DHA

22 Kasım 2016 Salı

Zehirlenerek öldürüldü mü?

Özbekistan'ın Eylül'de hayatını kaybeden eski Cumhurbaşkanı İslam Kerimov’un aylardır ortalıkta görünmeyen büyük kızı Gülnara Kerimova’nın (44) zehirlenerek öldürüldüğü ileri sürüldü.


Orta Asya'dan verdiği haberlerle tanınan "Tsentr-1" adlı site tarafından ortaya atılan ve bir Özbek ulusal güvenlik servisi görevlisine dayandırılan iddiaya göre, zehirlenerek öldürülen Gülnara Kerimova 5 Kasım’da Özbekistan'ın başkenti Taşkent’te toprağa verildi. Mezarın başka biri tarafından bulunmaması için de yerle bir edildiği öne sürüldü.

Söz konusu kaynak, Kerimova'nın defin sürecine bizzat şahit olduğunu iddia etti.
Bir aile ferdi de Rus haber ajansı RIA Novosti'ye yaptığı açıklamada, Kerimova ile ilgili iddiaları yalanladı.

ZORLA AKIL HASTANESİNE KAPATILDIĞI ÖNE SÜRÜLMÜŞTÜ

Aylardır kamuoyunun karşısına geçmeyen ve tek bir fotoğrafı dahi yayımlanmayan Kerimova, babasının Eylül ayındaki cenaze törenine de katılmamıştı.

Ekim ayında basına yansıyan iddialarda; Kerimova'nın, babası İslam Kerimov öldükten sonra başkanlık koltuğuna oturan 59 yaşındaki Şevket Mirziyoyev tarafından zorla akıl hastanesine kapatıldığı öne sürülmüştü.


KERİMOV KIZINI EV HAPSİNE ALDIRMIŞTI

Bir dönemin ‘dokunulamaz’ isimlerinden Gülnara Kerimova, son yıllarda uluslararası medyaya yaptığı açıklamalarda, annesi ve kız kardeşine açıktan cephe almıştı. Onları büyücülükle suçlayan Kerimova, ülkenin istihbarat şefinin babasının yerinde gözü olduğunu savunmuştu. Ticari faaliyetleriyle ilgili birçok skandal ortaya çıkan Kerimova hakkında rüşvet, kara para aklama gibi suçlamalarla hakkında soruşturma açılmıştı. Ayrıca, Gülnara’nın ortaya çıkan yarı çıplak fotoğrafları da babasının öfkesini artırmıştı. Bu gelişmeler sonucunda o döneme kadar babasının varisi olarak görülen Gülnara ev hapsine alınmıştı.


İş kadını, şarkıcı, hayır kurumları yöneticisi, diplomat, modacı, medya patronu, oyuncu gibi birçok sıfata sahip olan ve lüks hayat tarzıyla tanınan Gülnara, sık sık partilerde ünlü oyuncu ve müzisyenlerle boy gösteriyordu. Kerimov’un iki kızı ve bir oğlu bulunuyor. Kerimov, ilk evliliğinden olan oğlunu pek yakınında tutmuyordu. Medyanın da ilgisi Özbek siyasetçinin kızları Gülnara (44) ve Lola’nın (38) üzerindeydi. Ancak iki kız kardeş birbirleriyle yıllardır konuşmuyor. cnntürk


3 Kasım 2016 Perşembe

Doğurduğu bebeği öldüren anneye ömür boyu hapis

İzmir'de, tuvalette dünyaya getirdiği bebeğini evin balkonundan boş alana atarak ölümüne neden olduğu iddiasıyla tutuklu yargılanan 36 yaşındaki Refika Gülkan Akın, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Sanık Refika Gülkan Akın, duruşmada yaptığı son savunmada, "Bana cani gözüyle bakılmasını istemem. İçim acıyor" dedi.


Davaya konu olan olay geçen yıl 11 Ocak'ta meydana geldi. Vatandaşlar, Konak ilçesi Halil Rıfatpaşa Caddesi üzerindeki apartmanlar arasında bulunan boş alanda yeni doğmuş bir bebek cesedi görünce durumu yetkililere bildirdi. Araştırma yapan polis, cesedin bulunduğu yerin karşısındaki apartmanın dördüncü katında hamile bir kadının oturduğu bilgisine ulaştı. Savcılıktan alınan izin sonrası eve giden polis, özel bir şirkette güvenlik görevlisi Refika Gülkan Akın ile karşılaştı. Evlilik dışı ilişkiden hamile kalan Refika Gülkan Akın'ın, tuvalette dünyaya getirdiği bebeğini balkondan attığı anlaşıldı. Gözaltına alınan Refika Gülkan Akın tutuklandı, hakkında dava açıldı.

Yeniden rapor alınsın

İzmir 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'kasten ölüme neden olmak' suçlamasıyla açılan davanın son duruşmasına tutuklu sanık Refika Gülkan Akın ile avukatı Akif Duygu katıldı. İstanbul Adli Tıp Kurumu 4'üncü İhtisas Dairesi'nden gelen raporda, Refika Gürkan Akın'ın cezai ehliyetinin tam olduğu belirtildi. Daha önce de iki ayrı hastaneden cezai ehliyetinin tam olduğuna dair rapor verilen sanığın avukatı Akif Duygu, "Müvekkilim hakkında İstanbul Adli Tıp Kurumu 4'üncü İhtisas Dairesi tarafından verilen rapor yetersizdir. Adli Tıp Genel Kurulu'ndan yeniden rapor alınsın. Üç hafta gözlem altında kalması gerekirken, 4 gün içinde rapor düzenlenmiştir. Raporu düzenleyen heyetteki çoğu kişi FETÖ'den tutuklanmıştır. Bu rapor Yargıtay denetiminde yeterli değildir" dedi.

Savcı cezalandırılmasını istedi

Duruşma Savcısı Çetin Demirci ise yeniden rapor alınması talebinin reddini istedi. Savcı Demirci, mütaalasında sanığın işlediği suçun sabit olduğunu, kasten kendi bebeğini öldürdüğünü belirterek, ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılmasını, sanığın tutukluluk halinin de devamını talep etti.

'İçim acıyor'

Sanık Refika Gülkan Akın, savcının mütalaasına karşı savunmasında başına bu işin nasıl geldiğini anlayamadığını söyledi. Refika Gülkan Akın, "Böyle olmasını istemezdim. Ben böyle bir insan değilim. Böyle bir şeyin nasıl olduğunu kesinlikle anlamıyorum. Ben sonuçta anne adayıydım. Bu yaşadıklarımı anlayamıyorum. Bana cani gözüyle bakılmasını istemem. İçim acıyor" dedi.

İyi hal indirimi

Sanık avukatının yeniden rapor alınması talebini reddeden mahkeme heyeti, sanığı önce ağırlaştırılmış ömürboyu hapis cezasına çarptırdı, ardından cezasını duruşmalardaki iyi hali nedeniyle ömür boyu hapis cezasına indirip, tutukluluğunun devamına karar vererek duruşmayı bitirdi. Sanık Refika Gülkan Akın, ceza karşısında büyük üzüntü yaşarken, avukatı Akif Duygu, kararın temyizi için Yargıtay'a başvuracaklarını belirtti.

28 Ekim 2016 Cuma

Canlı yayında suçunu itiraf eden katilin, minik Irmak'ı öldürdüğü kesinleşti

Manisa'nın Alaşehir ilçesinde 4 yaşındaki Irmak Kupal'ın kaybolmasından sonra canlı yayında suçunu itiraf eden Himmet A.'nın, küçük kıza tecavüz ettiği, ardından eliyle boğduğu Adli Tıp raporuyla da kesinleşti.

Alaşehir'de gündelik işlerde çalışan 44 yaşındaki Bilal Kupal ile 27 yaşındaki Suriye Kupal çiftinin Menderes Mahallesi, Elmadağ Caddesi, 2 Sokak'taki evlerinin önünde oynayan kızları Irmak Kupal, geçen 14 Ekim'de ortadan kayboldu.

Arama çalışmalarına rağmen minik Irmak bulunamadı; baba Bilal Kupal'ın şüphelendiğini söylediği Himmet A. ise katıldığı televizyon programında suçunu itiraf etti.

Türkiye'yi şoke eden itiraftan sonra Himmet A.'nın gösterdiği bölgede üç gün arama yapıldı. Evine 2 kilometre uzaklıkta ilk olarak Irmak'ın ayakkabıları bulundun, ardından da bağ içerisinde cesedi bulundu.

Alaşehir'de toprağa verilen Irmak Kupal'a İzmir Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsinin sonuçları da belli oldu.

Otopsi raporuna göre, Irmak'a tecavüz edildiği, elle boğularak öldürüldüğü saptandı.

Ayrıca, Himmet A.'nın DNA'sı ile tecavüze uğrayan Irmak'tan alınan sperm örneklerinin DNA'sı aynı çıktı. Otopsi raporunun soruşturmayı yürüten Alaşehir Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildği öğrenildi.

25 Ekim 2016 Salı

Irmak'ın ölümünden sonra sosyal medyada en çok paylaşılan yazı

Tatlı Sert programını sunan Müge Anlı, kayıpları bulmak konusunda gündeme damgasını vuruyor. Anlı, en son 4 yaşındaki Irmak Kupal cinayetinin ortaya çıkmasını sağladı. Ekşi Sözlük yazarlarından 'isolda' de Tatlı Sert programı ve toplumun yapısıyla ilgili bir entrty yazdı. Yazı sosyal medyada paylaşıldı, çok sayıda beğeni aldı. 


İşte o yazı...

'Yazması zor bir yazı olacak'
''Baştan belirtme gereği duyuyorum, uzun ve benim için yazması hayli zor bir yazı olacak. 'Müge Anlı'yla her fikrim uyuşmuyor; her yaptığını, her sözünü onaylamıyorum. Mesela "Eşimi sevmiyorum" diyen kadına, toplumumuzun en yaygın problemlerinden olan evlilik içi tecavüzü göz ardı ederek "Sevmeden 4 çocuk yapmışsın, bir de sevsen ohoo..." gibi bir laf etmesini, arada yaptığı bu tarz gafları onaylamıyorum; lakin, özellikle sosyologların ve sosyolojiyle ilgili direkt ya da disiplinler arası çalışan herkesin bu programı izlemesini tavsiye ediyorum.''

Halk stüdyoda oturuyor

''Halk tam olarak Müge Anlı'nın stüdyosunda, Rahmi Bey'in yanında oturuyor. Evde olduğum sabahlar tahammül edebildiğim son sınıra kadar Müge Anlı'yı izlemeye çalışıyorum, bugüne dek neler görmedim ki: Kimin kimin karısıyla/kocasıyla münasebeti olduğunu stüdyodaki üç yüksek eğitimli kişinin çözemediği köyler, eniştesiyle kaçan kızlar, geliniyle ilişki yaşayan kayınpederler, kayınbiraderiyle yaşadığı ilişkiyi öğrendi diye kayınpederini öldürüp baraja atan tülbentli basma etekli kadınlar, para karşılığı birlikte olduğu kadının oğlunu buna şahit oldu diye öldürüp tarlaya atan adam ve oğlunun cesedinin yerini bildiği halde stüdyoya gelip ağlayan, gözüne kalem çeken anne, anneannesine tecavüz edip cesedini ormana atan torun ve bu torunu hapse attırdılar diye kardeşlerine beddualar eden annesi, abisinin üst komşusunu ve 2 küçük çocuğunu uyuşturucu parası için öldüren tipler, en yakın arkadaşını içki masasında öldürüp hiçbir şey olmamış gibi cenazesine giden adamlar, karısını öldürüp apartman boşluğuna atan imam, çocuğunu çocuğu olmayan kardeşine satıp sonra 20 bin tl borç vermedi diye geri isteyenler, "Portakaldan muska çıkarıyorum" diyene akraba evliliğinden dolayı sakat doğan çocuğunun ameliyat parasını sorgusuz sualsiz verenler, yıllar önce kaybolan çocuğu Müge Anlı'ya ailesini aramaya çıkınca gelip çocuğun ağzını burnunu hayvan pazarından davar alır gibi kontrol eden baba, Aydın'da yaşayıp oğullarına Ağrı'dan başlık parasıyla kız alma vaadiyle 50 bin lira dolandırılan aileler, işçi olarak gittiği ülkede hamile bıraktığı yabancı kadınları bir daha asla arayıp sormayan herifler, onların Türkiye'deki akrabalarını bulmaya gelen yarı Alman/Hollandalı/Fransız çocuklarının Kayseri'den gelen ve kemerine telefon kılıfı takılı abileriyle, hepsi türbanlı ablalarıyla kavuşma anları, daha neler neler...''

''Şuraya yazdıklarım bu programda işlenenlerin 100'de 5'i değildir inanın.''

Irmak'ın ölümünden sonra sosyal medyada en çok paylaşılan yazı ''Bir Çam ailesi var mesela, onları dünyanın en iyi 3 üniversitesinden seçilen bir ekip incelemeli. Amerika'da olsa filmleri, belgeselleri, American Horror Story Çam Family diye dizi sezonları çekilir haklarında. Eşi benzeri çok az olan, travmatik, mide bulandırıcı, hastalıklı bir sapık aile vakası.

Büyük şehrin gece hayatının en hareketli olduğu alanında bu vakayı büyük ekranlardan izletsen o sırada bu programa konu olan tiplerin içiyorlar, flört ediyorlar, eğleniyorlar diye "ahlagsızlarr allahsızlarr" diyeceği insanlar şok geçirerek evlerine dönerler.'' ''İçtenlikle söylüyorum ki çoğunuzun İstanbul'dan kaçıp gitmek istediği küçük yerlerin %95'inden nefret ederim. Öğrenciyken teknik geziye diye bulunmaktan bile hiç hoşlanmazdım. Çünkü -bu dediğimin üzerine düşünün- en kalabalık metropolün en kalabalık noktasında, küçük yerde olduğunuzdan daha fazla güvendesiniz farkında olmasanız da.

Georg Simmel'a göre toplum, etkileşimle birbirine bağlı bireylerdir; birey sayısı bu etkileşimin negatifliğini, pozitifliğini ve katmanlarını belirler. Bugün Himmet Aktürk vakasını düşünürken Simmel'ı aklıma getirdim sık sık, mahallelinin "Aramızda para toplayıp Müge Anlı'ya dava açacağız" demeye varan öfkeli tepkisini, insanları hizada tutan şeyin içten mi geldiğini yoksa blase kavramı mı olduğunu...

Simmel dedikten sonra kendi fikrimi onunkinin ardından söylemem bana da abes gelse de uzunca bir zamandır kentleşmenin beşeri insana çeviren şey olduğunu düşünüyorum, burada da "Her beşer insan değildir" diyen Ali Şeriati'ye yine saygı duyuyorum.''

Yazacaklarım için neden böyle dolambaçlı bir yol izledim?


Herkes düşünsün istiyorum

''Çünkü herkes "inanamıyorum/nasıl olur/nasıl yapar/nasıl söyler" demeden biraz düşünsün istiyorum. İnanın arkadaşlar, mahalle denen küçücük birimden niceliği dünyadan daha büyük kötülükler çıkabileceğine, bir adamın 3,5 yaşındaki bir çocuğa cinsel saldırıda bulunup sonra öldürebileceğine, yarım akıllı ve gariban görünenlerin gayet planlı programlı katiller olabileceğine, bir mahalle dolusu insanın bu kişiyi korumak için sıraya dizilebileceğine, Müge Anlı gibi tampon kurumların gerçek kurumlardan daha işlevsel olabileceğine, meşgalesizlik ve cehaletin kimyasal silahtan bile daha çok can alabileceğine inanın. Bu dünyada ayakta kalmak hiç kolay değil, lütfen naifliğinizi tamamen bırakmasanız da bir gömlek gibi katlayıp kenara koyun, her gün değil ara sıra üstünüze geçirin.''

Tekrar küçük yere ve paylaşılmış, hasır altı edilmiş kötülüklere dönüyorum

''Belirttiğim gibi ben ne kasabaları, ne de köyleri belli başlı lokasyonlarda, hatta belli başlı topluluklara ait olmadıkları müddetçe hiç sevmem. Çünkü kasaba dediğimiz yer, şehirle köyün arasında bir yerlerde, ekonomisinin çoğu içsel, işi az, kadın istihdamı yerlerde, özellikle bizimki gibi mazoşist muhafazakar, yani kendi yaratmadığı bir kültürü devşirerek acı veren bir muhafazakarlık içinde kalmış toplumlarda hasetliğin, dedikodunun, fitneciliğin gırla gittiği, çok fazla boş vakitten kalan enerjinin bir Alman kasabası gibi hobilerle sporla atılamadığı için sapıklığa dönüştüğü, cinsel gerilimin akşamları yakılan sobalardan çıkan is kokusu gibi havada öylece durduğu bir gayya kuyusudur.

Onları daha da delirten, muhafazakarlık maskesi altında büyük şehirde işle güçle trafikle uğraşan insanların aklının ucundan geçmeyecek aksiyonları göze alabilirler. Senin "Ah benim saf masum gözlemeci teyzem" diye duygusal belgeselci gibi naif hisler beslediğin teyze, kocası namazdayken dükkanda duran akraba çocuğuyla iş pişirebilir.

Öğlen kahvede oyun oynayan torun torba sahibi amca, gece makatına hıyar soktuğu için çocukları tarafından apar topar ilçeden uzak bir hastaneye götürülebilir.

Hiçbir maddi güvencesi olmayan, tek umudu bir markette asgari ücretle iş bulması için dualar ettiği oğlu olan bir kadın, oğlunun kızını taciz etmesine hatta tecavüze kadar gitmesine kaya gibi bir sükunetle göz yumabilir, çünkü ileride yatalak olunca el evine giden kızı değil oğlunun getirdiği gelin bakacaktır ona.

Adi bir suçlu, pek çok kasabalı tarafından korunabilir, çünkü belki o da başkalarının adi suçlarını
biliyordur, mesela iki ev ötedeki kadının üç ev berideki adamla kırıştırdığını, yan evdeki herifin karısına her akşam döverek tecavüz ettiğini, kahvedeki Ali'nin mahalledeki küçük çocuklara çeşitli el şakaları yaptığını, o derme çatma evlerdeki kendi yağlarında kavrulan insanlar manzarasının aslında bir cılk yara olduğunu.''

Bakışlarında bile bir fütursuzluk vardır bu insanların

''Dejenere şehirlilerin 3 saniyeden fazla göz göze gelmekten tedirginlik duyacakları yabancı kadınlara uzun uzun, hiçbir mimikleri kıpırdamaksızın, ağızları yarı açık bakabilirler, bundan rahatsızlık duymazlar. Büyük şehrin sosyal kurallarının ehlileştiriciliğinden uzak oldukları için çekinceleri pek yoktur. Her an "cıs" olabileceklerini düşünmediklerinden davranışlarının sonucunu pek düşünmezler. Entry'nin Manas Destanı'na evrilmemesi için söylemek istediklerimin kalanını söylemek adına sözü Şükrü Erbaş'a bırakıyorum, lütfen 'Köylüleri neden öldürmeliyiz' isimli şiirini okuyun. Bu kısma sadece şunu eklemek istiyorum, bazen insanlar kendi maruz kaldıkları pislikler ortaya çıkmasın diye pisliği yapanı savunabilirler; çünkü tacize uğramak taciz etmekten, tecavüze uğramak tecavüz etmekten, dayak yemek (yani dayağı hak etmek) dayak atmaktan daha kötü görünür, ahlakı içinden üretmeyip dev bir hap gibi dışarıdan alıp yutmaya çalışırken boğazına takılan toplumlarda. Bir kez tacize uğrayan kişi korunup kollanacağı yerde kamusal bir tecavüz nesnesine dönüşebilir.
Himmet'i ölümüne savunan mahalleliye bir de bu gözle bakmanızı tavsiye ederim.''

''Himmet Aktürk'ün itirafını sabah evden çıkmadan izledim''

'Buraya kadar okuyanların tahmin edeceği üzere bu olay beni sizi ettiği kadar şok etmese de tüm günümün içine sıçtı, 2 ayrı kurumdaki işlerime de dikkatimi veremedim, arkamdan kadın salak galiba demişlerdir. Sabahtan beri bir sütlü kahve bir muzla duruyorum, içim yeme içme almadı, ama Himmet adlı sapık, Irmak'a tecavüz edip öldürdükten, cesedini bir çöp konteynırının içine bıraktıktan sonra bakkala uğrayıp sucuk alıp pişirmiş ve yemiş. Sanıyorum yazdıklarım biraz daha anlamlanmıştır.

Geri dönüp çöpe bıraktığı çuvalı aldıktan sonra 3 km ötedeki bir bağa gömmüş. Son derece soğukkanlı ve planlı. İtirafının son aşamasında bile kendini değil, hala parasını alıp onunla birlikte olmayan kadınları, aslında onunla birlikte olmayan tüm kadınları suçlamasından toplumdaki uç erilliği ve suçunu kabullenmediği için eğer dışarı çıkarsa aynı suçu bir daha işleyeceğini net olarak görebilirsiniz.

Yeri gelmişken, bu "Kadınlar şöyle şöyle, o yüzden blablabla" diye kendi hakaretlerini, kendisinin ya da başka bir erkeğin yaptığı tacizi, kaba davranışlarını aklamaya çalışmak size de hep okuduğunuz bir yerden, mesela bir web sitesinden tanıdık geliyor mu?''

''28 yaşındaki aşırı çaresiz ve babasından dayak yiyen annesi, dedesi yaşındaki babası, babasının stüdyoya gelirken bu kış günü çorap üstü sandalet giymesi, fakirin fakire ettiğini kimsenin edemeyeceğini ispatlarcasına gariban aileye yüklenen mahalleli, yazları Irmak'ın ayağında çıkan ve yürümesine engel olan yaralar, doğru dürüst bir fotoğrafının bile olmaması, olanlardan da bakımsızlığının, garibanlığının bir çift göz olup sanki direkt bize bakması, o sapık tarafından kaçırılırken son sözünün "anne" olması... Çileli kısacık ömrünün aklımızın alamayacağı acılar içinde son bulması, az önce bağda bulunan ayakkabısı... Gitmiyor gözümün önünden.''

Kötülük yok olmuyor

''Suriyeli göçmenler durmadan ürüyor, insanlar bunu eleştirince başka insanlar "ama savaştan sonra var olma psikolojisi", "sana mı soracaklar" gibi argümanlarla eleştirenlere kızıyor, insanlar birbiriyle ağız dalaşına girerken her gün 3 yaşını belki de doldurmayan Suriyeli nice bebek sokağa düşüyor, bir metrobüsten diğerine atlıyor. Bu çocuklarla ilgili birincil endişem ne ileride birer suç makinasına dönecekleri, ne de toplu taşımada verdikleri rahatsızlık. İlk endişem sokaklarda her gün uğradıkları gizli tacizler. Mendil, ıvır zıvır satmaya çalışırken kimler bu çocukların nerelerine elliyor, kuytularda rastlayınca nelere maruz kalıyorlar düşünmek bile istemiyorum ama ben düşünmeyince kötülük yok olmuyor.''

Keşke Irmak izleseydi

''İzleyin arkadaşlar; sosyoloji çalışanlar, küçük yer ve kasabalı algısı ramazan temalı reklamlarda gördüğü bir avluda hazır çorba kaşıklayan 5 aileden ibaret olan beyaz yakalılar, gerçekten tavsiye ediyorum.''

''Müge ablayı da baya takdir ediyorum bu arada, işine emek veriyor, kişisel şovuna çevirmiyor, kendini geliştirmeye çalışıyor. 3 gün önce kaçırılan başka bir kız çocuğu Hatice Kübra, bugün Müge Anlı'nın Himmet'i nasıl öttürdüğünü gösteren yayından sonra jet hızıyla ailesinin kapısına geri bırakılmış, bu gerçekten başarıdır. Akşam haberlerde gördüm, mahalleli davul zurna getirmiş, Hatice Kübra bulunduğu için göbek atıyorlar, yarın bir gün o oynayanlardan birinin benzer bir suça karışma potansiyelini ben biliyorum, bence Müge Anlı da biliyor.

Şimdi Müge Anlı'nın stüdyo koltuğunda oturan halktan, yani gerçeklerden kaçabilmek için 5 bölüm Masha ve Ayı izleyeceğim, keşke benim yerime Irmak izleseydi.''

22 Ekim 2016 Cumartesi

Irmak Kupal'ın cansız cesedi bulundu

Manisa’nın Alaşehir ilçesinde hurdacılık yapan Himmet A. tarafından öldürülerek bağa gömülen 4 yaşındaki Irmak Kupal’ın cansız bedeni 9 gün sonra bulundu.


14 Ekim günü evinin önünde oynarken kaybolan 4 yaşındaki Irmak Kupal'ı öldürdüğünü canlı yayında itiraf eden Himmet A.'nın önce elle kazarak gömdüğünü söylediği Irmak'ı daha sonra çapayla kazarak gömdüğünü öne sürmesi üzerine bugün sabahın erken saatlerinden itibaren bütün ekipler dere yatağında ve bağlarda çapa aradı.

Öte yandan, 12 yaşlarında Ali isimli bir çocuk, arama yapılan yerin karşı tarafındaki bir bağa nar toplamak için girdiğinde bir çapa buldu. Nar ağacının dibinde çapayı bulan küçük çocuk çapayla arama noktasına gelerek çapayı polislere teslim etti. Çapaya, aranan çapa olup olmadığının belirlenmesi için polisler tarafından el konuldu.

Aile sinir krizi geçirdi

Minik Irmak’ın bulunduğu haberi üzerine ailesi sinir krizi geçirdi. Ayakta durmakta güçlük çeken Irmak’ın annesi Suriye Kupal gözyaşlarına boğuldu. Evladına bir an önce kavuşmak isteyen acılı anne Suriye Kupal, “Yavrumu görmek istiyorum ne olur, 9 gündür görmüyorum ne olur gidelim. Ne olur beni yavruma götürsünler. Yavrumu görmek kucağıma basmak istiyorum. Ne olur, yalvarıyorum” dedi.

'Kardeşimi özledim'

Kardeşinin bulunduğu haberini alan 10 yaşındaki ablası Ayşe Kupal da haberi halasından aldığını belirterek, “Irmağı özledim, Irmağı istiyorum. Sevindim, halam söyledi. Irmağı çok özledim. Hem sevindim hem üzüldüm. Öldüğü için çok üzülüyorum” diye konuştu.

Ağıtlar yükseldi

Irmak’ın anneannesi Şaygül Ilgaz da gözyaşlarına boğuldu. Kürtçe ağıtlar yakılan evde yaslar tutuldu. Haberi alan ailenin yakınları ve mahalleli de minik Irmak’ın ailesinin evine akın etti. DHA

21 Ekim 2016 Cuma

Tuba Korkmaz'ı öldürmeye teşebbüs eden eski sevgiliye 14 yıl hapis

Eskişehir'de Tuba Korkmaz'ı bıçakla öldürmeye teşebbüs eden, gırtlağını kesen eski sevgilisi Fatih Sağır 14 yıl hapse mahkum edildi.


Eskişehir'in Vişnelik Mahallesi Park Sokak'ta, 17 Haziran Cuma sabahı işe gitmek üzere servis bekleyen Tuba Korkmaz, iki ay önce ayrıldığı eski erkek arkadaşı Fatih Sağır tarafından saldırıya uğramıştı. Korkmaz'ın karaciğerini, pankreasını ve diyafranını dağıtmış, gırtlağını kesmişti.  
Olayla ilgili Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan davanın ilk duruşması yapıldı. Duruşmaya Tuba Korkmaz, tutuklu sanık Fatih Sağır ile avukatlar ve yakınları katıldı. Sanık Fatih Sağır'ın 'tasarlayarak adam öldürmeye teşebbüs' suçundan yargılandığı davanın son duruşmasında avukatlar ve sanık savunma yaptı.

Duruşmada konuşan sanık Fatih Sağır, mahkemeye 7 sayfalık yazılı savunma sundu. Savunmasında Tuba Korkmaz'a 63 bin lira harcadığını belirten Fatih Sağır, "Ben kendisini eşim, çocuğunu çocuğum gibi gördüm. Kendisiyle mutlu bir yuva kurma hayalim vardı. Maddi manevi herşeyimi ortaya koydum. Sabırlı davranışlarımdan yararlanmak istedi. Sakin namuslu bir ailede çevremde övgü ile bahsedilen bir insanım. Bu suçtan karşınızda durmak istemezdim. Ben bir bilim insanıyım. Benim iyi niyetlerimin katilidir" dedi.

Savcı, Tuba Korkmaz'ı ağır yaralayan Fatih Sağr için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasını istemiş, ancak, olayın teşebbüs aşamasında kalmasından dolayı 13 yıldan 20 yıla kadar cezalandırılmasını talep etmişti.

Görülen son duruşmada kararını açıklayan mahkeme heyeti sanık Fatih Sağır'ı "Kasten Öldürmeye Teşebbüs" suçundan 14 yıl hapse makum ederken cezada indirim uygulamadı. cnntürk

16 Ekim 2016 Pazar

Tornavidalı koca dehşetinde skandal gerekçe

Çekmeköy'de 4 çocuğunun annesi eşi Hasret Çamoğlu'nu tornavida ile öldürmeye teşebbüs eden Yakup Kara'yı önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptıran mahkeme "tahrik, pişmanlık ve iyi hal" nedeniyle cezayı 11 yıl 3 aya indirdi.


Mahkemenin indirim gerekçeleri arasında Hasret Çamoğlu'nun "dul arkadaşları ile gezip tozması", "alkol kullanması" da yer aldı.

Tahrik, pişmanlık ve iyi hal indirimi

Hasret Çamoğlu, evlilikleri sürerken 8 Ağustos 2014 tarihinde eşi Yakup Kara tarafından birçok yerinden tornavida ile yaralandı. Hasret Çamoğlu komşuları tarafından hastaneye kaldırılırken, yakalanan Yakup Kara tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Bunun üzerine avukatlar, Adli Tıp'tan gelen ve genç kadının hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığını belirten raporla birlikte tekrar tutuklama talebinde bulundu. Hakkında yakalama kararı çıkarılan Yakup Kara, 29 Ağustos 2014'te tutuklanarak cezaevine gönderildi. Soruşturmayı yürüten savcılık tarafından Yakup Kara hakkında, "Kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Davanın karar duruşması geçtiğimiz ay görüldü. Yakup Kara'yı önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptıran mahkeme "tahrik, pişmanlık ve iyi hal" nedeniyle cezayı 11 yıl 3 aya indirdi.

"Dul arkadaşları ile gezip tozması..."

Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi 8 sayfalık gerekçeli kararında iddianame, sanık Kara ve mağdur Çamoğlu ile tanıkların beyanlarına yer verdi. Mağdur Hasret Çamoğlu'nun cep telefonu HTS kayıtlarının incelendiği belirtilen gerekçeli kararda, "Gecenin geç saatlerinde (02.00-04.00) arası uzun süreli çok sayıda görüşmesi olduğu, bu görüşmelerin büyük çoğunluğunun Sinan ve Hasan isimli kişilerle olduğu tespit olundu" cümlelerine yer verdi.

2000 yılında evlenen çiftin bir süredir kıskançlık sebebi ile aralarında geçimsizlik bulunduğunu belirtilen gerekçeli kararda, "Özellikle Hasret'in kuaför salonu çalıştırmaya başladıktan sonra dul arkadaşları ile gezip tozması, alkol kullanması, eve geç gelip bazen de birkaç gün gelmemesi, eve ilgi göstermemesi, 28 yıldır aradığı üvey kardeşini bulduğunu söyleyerek bazen bu kişide kalması üzerine tartışma ve geçimsizliğin dozunun arttığı anlaşılmıştır" denildi.

"Öfke ve şiddetli elemin verdiği gazap halinde..."

Olay günü sanık Kara'nın eşi ile konuşmak istediği sırada kadının sık sık telefonun çalması üzerine tartıştıkları ifade edilen kararda, Kara'nın 'aksi ispat edilemeyen' ifadesine göre Hasret Çamoğlu'nun telefonuna cinsel içerikli mesajlar geldiği aktarıldı.

İkilinin arasındaki tartışmanın şiddetlendiği belirtilen kararda, "Sanığın kapıldığı öfke ve şiddetli elemin verdiği gazap halinde eline geçen namlu uzunluğu 15 cm olan öldürmeye elverişli tornavidayı rastgele Çamoğlu'na vurmaya başladığı dosya kapsamından anlaşılmıştır" ifadeleri yeraldı.

"Alkol kullanıp dul arkadaşlarıyla gezmelere çıkması"

Mahkeme, kararda cezada yaptığı indirimlerin gerekçelerini ise şu şekilde belirtti:

"Sanığın 14 yıllık karısının iş yeri çalıştırmaya başladıktan sonra alkol kullanıp, dul arkadaşlarıyla sıkça akşam gezmelerine çıkıp, geceleri eve geç gelip, bazen de gelmeyerek sanıkla aile birliğine uygun düşmeyen davranışları sebebiyle yaşanan anlaşmazlığın getirdiği birikim üzerine olay günü aksi ispatlanamayan telefonda cinsel içerikli mesajları gören sanığa 'Sen adam mısın, bundan sonra böyle, işine gelirse' şeklinde cevap vermesi üzerine sanığın kapıldığı sinir, hiddet ve şiddetli elemin etkisi ile suçu işlediği ve Çamoğlu'nun bu davranışlarının sanık lehine haksız tahrik olarak kabulü gerektiği kanaatine varılarak sanık hakkında haksız tahrik indirimi uygulanmıştır"

(Arzu KAYA / İstanbul DHA)

10 Ekim 2016 Pazartesi

AK Parti Dicle İlçe Başkanı silahlı saldırıda hayatını kaybetti

Diyarbakır'ın Dicle İlçesi'nde AK Parti İlçe Başkanı Deryan Aktert, işyerinde PKK'lı terörist grubun silahlı saldırısı sonucu yaşamını yitirdi. AK Parti Diyarbakır Milletvekili Ebubekir Bal, olayın terör bağlantılı olduğunu değerlendirdiklerini belirtirken, Aktert"in işyerinin düaha öncede saldırıya uğradığını bildirdi.


AK Parti Dilce İlçe Başkanı Deryan Aktert, ilçenin Hani yolu çıkışında bulunan kendisine ait akaryakıt istasyonunda, saat 23.00 sıralarında silahlı saldırıya uğradı. İddiaya göre otomobillerle akarşyakıt istasyonuna gelen yaklaşık 7-8 kişilik PKK'lı bir grubun otomatik silahlarla gerçekleştirdiği saldırı sonucu Deryan Aktert, olay yerinde yaşamını yitirdi. Teröristler yine otomobillerle olay yerinden kaçarken, Aktert'in saldırı sonucu hayatını kaybettiği haberinin duyulması üzerine olay yerine akın eden yakınları, sinir krizleri geçirdi.

Saldırıyı gerçekleştiren PKK'lı grubun ormanlık ve dağlık alana kaçtığı öğrenilirken, teröristlerin yakalanması amacıyla geniş çaplı operasyon başlatıldı.

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Ebubekir Bal, Deryan Aktert'in hayatını kaybettiğini doğrulayarak, saldırın Dicle ilçesinin Hani yolu çıkışında bulunan Aktert'e ait petrol istesyonunda gerçekleştiğini, saldırganların araçla gelip saldırıdan sonra tekrar araçla kaçtıklarını belirttti. Bal, Deryan Aktert'in işyerinin geçen yıl da silahlı saldırıya uğradığını söyledi. Suikastla ilgili soruşturma sürdürülüyor.

Valilik açıkladı

AK Parti Dicle İlçe Başkanı Deryan Aktert'in silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetmesiyle ilgili Diyarbakır Valiliği tarafından yapılan yazılı açıklamada, "İlimiz Dicle ilçesinde 10.10.2016 günü saat: 2.5 sıralarında Diyarbakır ili AK Parti Dicle İlçe Başkanı Deryan Aktert, ilçe merkezindeki akaryakıt istasyonu ofisinde bulunduğu esnada bölücü terör örgütü mensupları tarafından yapıldığı değerlendirilen silahlı saldırı sonucu ağır yaralanmış, kaldırıldığı Dicle Devlet Hastanesi'nde yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşamını yitirmiştir. Merhuma Allah’tan rahmet, değerli ailesine sabırlar dileriz. Olayın fail yada faillerinin yakalanması için çok yönlü çalışmalar başlatılmıştır" denildi. (Ahmet Ün/DHA)