bebek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bebek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mayıs 2017 Perşembe

32 kilo olan Yağız bebeğin sağlığı, 15 bin TL’lik ilaca bağlı

Yağız bebek yardım bekliyor. Henüz 1,5 yaşında olmasına rağmen, "Leptin hormonu eksikliği" nedeniyle sürekli kilo alan 32 kiloya ulaşan Yağız bebeğin ailesi, yurt dışından getirilen ve değeri 15 bin TL olan ilaç için Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan yardım istiyor.


Sedat ve Sevda Bekte çifti, ikinci çocukları Yağız'ı 5 aylıkken kilo problemi nedeniyle doktora götürdü. Yapılan araştırmalar sonucu çocuğa “leptin hormonu eksikliği” teşhisi konuldu. Doktorlar, aileye bebeğin tedavisi için yurt dışında bulunan ve SGK kapsamı dışında olan 4 bin 441 dolar değerindeki ilacın kullanması gerektiğini söyledi.
İlacın hastalık tanısının dışında kaldığını söyleyen aile, ilacı alacak güçlerinin olmadığını belirtti. Bebeklerinin hastalık tanısına göre ilacın SGK kapsamına alınmasını isteyen aile, bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan yardım istiyor. İlacın bir kutusunun 4 bin 441 dolar olduğunu belirten baba Sedat Bekte, ilacın bir kutusunun 3 gün gittiğini söyledi. Bebeğinin aşırı yemekten kilo almadığını vurgulayan anne Sevda Bekte, bebeğinin sadece anne sütüyle bile ayda iki kilo aldığına dikkat çekti.

“DAHA ÖNCE ÜÇ DEFA İLAÇ İÇİN BAŞVURDUK FAKAT REDDEDİLDİK”
Sanayide oto tamir dükkanında çalışan 32 yaşındaki Sedat Bekte, “Yağız 1,5 yaşında ve leptin hastası. Devamlı ve hızlı bir şekilde kilo alıyor. Alınması gereken ilaç Sağlık Bakanlığı tarafından onaylı fakat farklı bir tanıda. Farklı bir tanıda onaylı olduğu için ilacı alamıyoruz. Bu ilacın SGK’dan Yağız’ın tanısına göre onaylanması ve yayınlanması gerekiyor. Yayınlanırsa biz ilacı alıp tedaviye başlayabiliyoruz. Daha önce üç defa ilaç için başvurduk fakat tanı kapsamında olmadığı için talebimiz reddedildi. Bu ilacın SGK’dan onaylanmasını istiyorum. Sayın Cumhurbaşkanıma buradan sesleniyorum. SGK’dan bu ilacın tanımlanmasını ve Yağız’ın tedavisine başlanmasını istiyorum. Yağızın kullanması gereken ilacın bir kutusu 4 bin 441 dolar. Yağız bu ilacı doktorlar kesmediği sürece ömür boyu kullanacak. Türk lirası olarak yaklaşık 15 bin TL. İlacın bir kutusu 3 gün gidiyor. 3 aylık rapora göre 20 kutu ilaç kullanması gerekiyor. Dolar bugün 3,5 TL ise üç aylık ilacı tahminen 300 bin TL gibi bir rakam tutuyor. Yağız bu ilacı kullanmazsa kilo almaya devam edecek, yürüyemeyecek, koşamayacak, nefes almakta sıkıntı çekecek. Şu anda 12 santim karaciğer yağlanması var. Her geçen gün kilo alıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızdan isteğimiz ilacımızın bir an önce onaylanıp, Yağız'ın tedavisine başlamak” dedi.

YAĞIZ’A BAYRAM HEDİYESİ OLSUN
Yağız’ın bir an önce sağlığına kavuşmasını istediğini belirten 26 yaşındaki Sevda Bekte, “Yağız’ın her çocuk gibi koşup yürümesini istiyorum. Yağız gerçekten çok zor durumda. Bir yıldır gitmediğimiz yer kalmadı. Nereye gittiysek elimiz boş döndük. Çalışma yapan arkadaşlarımız var ama zaman sabır diyorlar. Ben sabrımın bittiği yerdeyim şu anda. Sayın Cumhurbaşkanımızın bize yardım etmesini istiyorum. Bu ilacı Yağız’a Ramazan Bayramı hediyesi olarak vermesini rica ediyorum. Kendilerine buradan sesimi duyurmak istiyorum. Şu an ilaç olarak Yağız’a hiçbir tedavi uygulanmıyor. Yağız sürekli yemek yemek istiyor. Ben onu oyalamaya çalışıyorum ama Yağız 32 kilo. Artık sıkıntılarımız başladı. Yağız dışarı çıkmak istiyor, yürümek istiyor, oynamak istiyor, kucağıma gelmek istiyor. Diyet falan dediler fakat Yağız’ın tedavisi diyetlik değil. Anne sütü alırken bile ayda 2 kilo alıyordu. Şu anda ek gıda alıyor ama hala ayda 2-2,5 kilo alıyor. Bu hastalığı 5 aylıkken doktora götürdüm araştırmalar yapıldı ve hormon eksikliği çıktı. Sağ olsun vatandaşlar yardım etmek istiyor ama ilaç pahalı olduğu için bu da zor oluyor. Bu ilacı devlet aracılığıyla bir doktor kontrolünde alabiliyoruz. Bunu da yapsa yapsa bize Cumhurbaşkanımız yapar, bakanlarımız yapar sağlık bakanımız yapar” diye konuştu. ntvmsnc

6 Mayıs 2017 Cumartesi

Devletten Zeynep bebeğe 3 milyon TL'lik ilaç

Manisa'da yaşayan 11 aylık SMA hastası Zeynep Fatma Özden'in ailesinin ilaç isteğini Sağlık Bakanlığı duydu. SMA hastası Zeynep'in yaklaşık 3 milyon liralık ilacının maliyeti bakanlık tarafından karşılanacağı belirtildi.

Alaşehir'de oturan ev kadını 29 yaşındaki Şengül Özden ile Alaşehir'deki bir camide imam, 33 yaşındaki Yusuf Özden çiftinin yaşamı 2 çocuğuklarından 11 aylık Zeynep Fatma Özden'e, SMA hastalığı teşhisi koyulmasıyla değişti. 45 günlükken hareketlerindeki yavaşlama nedeniyle çocuklarını Salihli'deki bir hastaneye götüren Özden çifti, doktorun, 'Omurilikte yer alan ve kasların hareketinden sorumlu olan bazı hücrelerin hastalanması ve görevlerini yapamamaları sonucu ortaya çıkan SMA hastası olabilir' demesi üzerine, bu defa daha kapsamlı araştırma yapılabilecek Ege Üniversitesi Hastanesi'ne başvurdu. Burada yapılan tetkiklerde, minik Zeynep'e SMA tanısı konuldu.
Bu haberle yıkılan aile, Zeynep'in durumunun kötüleşmesi üzerine 45 gün hastanede kaldı. 11 aylık olan Zeynep bebek, solunum cihazına bağlı olarak yaşarken, yavaş yavaş hareketleri de yok olmaya başladı. Çocuklarının hastalığını anlatırken gözyaşlarına boğulan, kızlarını yaşatabilmek için yurtdışından getirilmesi gereken ilacın fiyatının yaklaşık 3 milyan lira olduğunu belirten Özden çiftinin sesini, DHA duyurdu.
Yaklaşık maliyeti 3 milyon lira olan, 3 ay boyunca kullanılacak 6 doz ilaç için Sağlık Bakanlığı harekete geçti. AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, durumu acil olan 15-20 bebek için yurt dışından bu ilacın getirileceğini ve Zeynep Fatma'nın da bu bebekler arasında bulunduğunu duyurdu. AK Partili Özdağ, şöyle dedi:
"İlaçlarının maliyeti 3 milyon lira. Bu ilaç henüz dünyada deneniyor. Sağlık Bakanlığı ile konuştum. Bununla ilgili komisyon kuruldu. Çalışmalar ışığında 15-20 hastaya ilaç getirme kararı aldılar. Bir tanesi de Zeynep Fatma bebek oldu. Baba bizi çok aradı. Ben bakan yardımcıları, ilgilileri çok aradım. Bu ilacın denenmesinde fayda olduğuna karar verdiler. En azından kaslarda güçlenme meydana getiriyor. Kas erimesini durdurduğunu biliyoruz, ama iyileştirme noktasını zamanla göreceğiz. Mesele para değil, insanlarımızın sağlığı ile parayı karşılaştıramayız. Sağlık Bakanlığı'nın heyeti 'Bu ilacı kullanmasında fayda vardır' dediği için ilaç getirilecek. Çocuğumuz da bu ilacı Ege Üniversitesi'nde kullanacak. İnşallah şifa bulur."
"ANNE VE BABA ÇOK MUTLU"
Sağlık Bakanlığı'nın ilaçla ilgili harekete geçmesi Zeynep Fatma bebeğin anne ve babasını çok sevindirdi. Baba Yusuf Özden, kendileri için bir umut doğduğunu belirterek, "Acil durumdaki, durumu uygun olan çocuklardan 20'sine ilaç geleceğini ve kızımızın da bu kişiler arasında yer aldığını öğrendik. Diğer çocuklar için de devamı gelecek. İlacın biran önce gelmesini bekliyoruz" dedi.

22 Nisan 2017 Cumartesi

‘Gömülen bebek’ mucizesi

Güney Afrika’nın Paddock kentinde bir kadın, yeni dünyaya getirdiği bebeğini, üzerini kum ve tahtayla örterek ölüme terk etti.

Ancak bebek mucize eseri hayatta kaldı. Yakınlardaki bir fabrikada çalışan işçiler, 3 gün sonra ağlama sesi duydu.
AİLEM İSTEMİYORDU
İşçilerin bebeği kurtarmasından sonra polis 25 yaşındaki annenin peşine düşüp kısa sürede yakaladı. Kadın 4 yaşında bir çocuğu daha olduğunu, kendi ailesi yeni bir bebek istemediği için onu öldürmeye çalıştığını itiraf etti. Hürriyet

22 Şubat 2017 Çarşamba

Anne isyan etti: Dokuz ay karnımda taşıdığım bebeğimi 9 saatte kaybettim

İzmir'de özel bir hastanede sezaryenle dünyaya gelen erkek bebeğin, hastanede ihmal sonucu yaşamını yitirdiği iddia edildi. Hastane yetkilileri de olayla ilgili bir kusurlarının olmadığını, bebeğin hastane görevlilerinin bilgisi dışında baba tarafından verilen mamanın akciğere kaçması sonucu yaşamını yitirdiğini belirterek, olayda hastane ve hastane görevlilerinin ihmali olmadığını savundu.

Bayraklı ilçesinde yaşayan ve hukuk bürosunda çalışan 2 çocuk annesi 32 yaşındaki Seda Özdemir Özbodur, özel bir hastanede sezaryenle doğum yaptığını ancak fenalaşan bebeğinin doğumdan 9 saat sonra hayatını kaybetmesi üzerine hastane ve hastanedeki görevlilerin ihmali olduğu iddiasıyla şikayetçi oldu.
Anne Özbodur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hamileliğinin 20'nci haftasından sonra sürekli kontrollerini yaptırdığı özel bir hastanede 18 Şubat'ta akşam saatlerinde sezaryenle bir erkek bebek dünyaya getirdiğini ancak bebeğini saatler sonra kaybettiğini anlattı.
Doğum sonrası sağlıklı bir bebek dünyaya getirdiğini ve bunu hastanedeki görevlilerinde söylediğini savunan Özbodur, "Bebeğim süt emmiyordu. Durumu görevli hemşireye bildirdim. Hemşire bebeğime baktıktan sonra doktorla konuşup mama almamız gerektiğini söyledi. Eşim de mama aldı. Ancak bebeğim mama da yemiyordu. Bebeğime 3 damla mama verdik." dedi.
"Doktorun müdahalesiyle nefes almaya başladı"
İlerleyen saatlerde, bebeğinde garip şeyler fark ettiğini ifade eden Özbodur, "Bebeğimi kucağıma aldığımda, kolu ve kafası birden düştü. Durumu tekrar bildirdik. Gelen doktorun müdahalesiyle bebeğim nefes almaya başladı." diye konuştu.
Daha sonra bebeğini alıp götürdüklerini kaydeden Özbodur, "Doğumdan 9 saat sonra eşimi çağırıp bebeğimizin öldüğünü söylemişler. Ben dokuz ay karnımda taşıdığım bebeğimi 9 saatte kaybettim. Dokuz saatte doya doya göremedim bile. Çok büyük bir ihmal sonucu bebeğimi kaybettiğimi düşünüyorum. Ortada cinayet olduğunu düşünüyorum." dedi.
"Herkes hesabını verecek"
Benim canım yandı başkasının canı yanmasın diyen Özbodur, "Bebeğimin yüzünü bir daha göremedim. Anne olanlar beni anlar. Bu dünyanın en büyük acısı. Ablası var ama ona kardeşinin öldüğünü söyleyemedik. Hastanede olduğunu geleceğini düşünüyor ama söyleyemiyorum. Kim suçluysa yargı önünde hesabını versin. Ben özel hastaneye daha iyi ilgi olması için gittim. Ama bizimle yeterince ilgilenilmedi. Benim çocuğuma bakılmadı. Çok büyük bir ihmal var. Bu yeni doğan bir çocuğa cinayettir. Herkes bunun hesabını verecek." diye konuştu.
Özel bir gümrük firmasından çalışan baba Soner Özbodur (37) da polis merkezine giderek ihmali olan kişilerin cezalandırılması için şikayetçi olduklarını belirtti.
Aile, otopsinin ardından 20 Şubat'ta bebeklerini Doğançay mezarlığında toprağa verdiklerini sözlerine ekledi.
Ailenin avukatı Fatih Kanmaz ise ailenin şikayeti üzerine otopsi yapıldığını, bebeğin kesin ölüm sebebinin otopsi sonucu belirleneceğini kaydetti.
Olayın bilinçli taksirle işlenmiş bebek cinayeti olduğunu iddia eden Kanmaz, sorumluların yargı önünde ceza alması için olayın peşini bırakmayacaklarını kaydetti.
Babayı suçladılar
Hastane yetkilileri de olayla ilgili bir kusurlarının olmadığını, bebeğin hastane görevlilerinin bilgisi dışında baba tarafından verilen mamanın akciğere kaçması sonucu yaşamını yitirdiğini belirterek, olayda hastane ve hastane görevlilerinin ihmali olmadığını savundu.
Bu arada olayla ilgili olarak İl Sağlık Müdürlüğü'nün inceleme başlatıldığı öğrenildi.

20 Şubat 2017 Pazartesi

Altı aylık bebek kanseri ‘teşhis etti’

26 yaşındaki Sarah Boyle, 6 aylık bebeği Teddy'nin meme kanserini teşhis ettiğini söyledi.

Bebeğinin sağ memesinden süt emmeyi reddettiğini söyleyen anneye 2013’te iyi huylu kist tanısı konmuştu.
Sarah, kiste tekrar bakılmasını istemiş ancak kendisine endişelenmemesi söylenmişti.
BBC Türkçe’nin haberine göre; genç anne, oğlunun geçen yaza kadar ‘sorunsuz bir şekilde’ süt emdiğini belirtti.
Ancak Sarah’nın söylediğine göre Teddy’nin davranışları birden değişti ve annesini itmeye başladı.
Sarah, “Çok huzursuzlaşmıştı, hatta bana vuruyordu. 8 aylık bir bebeğin annesini itmesi çok kalp kırıcı” diyor.
Sarah kistin sertleştiğini, acı vermeye başladığını ve memesinin şekil değiştirdiğini söylüyor.
Daha sonra tekrar doktora gitti ve meme taraması yapıldıktan sonra doktorlar kiste biyopsi yaparak kanser teşhisi koydular.
Üçlü negatif meme kanserinin ikinci evrede olduğu teşhisi konulan anne, çifte mastektomi yaptırdığını ve kemoterapi gördüğünü söyledi.
Bazı bebeklerin göğüsteki değişiklikleri sezebildiklerine dair anekdotlar olsa da, doktorlar bunun her zaman kanserin işareti olduğunu düşünmüyor.

17 Şubat 2017 Cuma

64 yaşında ikiz doğurdu

İspanya'nın kuzeyindeki Burgos kentinde 64 yaşındaki bir kadının tüp bebek yöntemiyle ikiz bebek doğurduğu bildirildi.

İspanyol haber ajanslarından verilen bilgilerde, M.İ.A. adlı kadının ABD'de tüp bebek yöntemiyle hamile kaldıktan sonra İspanya'ya döndüğü ve Burgos kentindeki Recoletas hastanesinde sezaryen ile ikiz bebek doğumu yaptığı açıklandı.
Biri kız diğeri erkek olan ikiz bebeklerin ve annenin sağlık durumlarının çok iyi olduğu belirtildi. 64 yaşındaki kadının 6 yıl önce yine aynı hastanede bir kız çocuğu dünyaya getirdiği kaydedildi.
Hastane yetkilileri İspanya'da 58 yaş üstü kadınlarda doğum yapma vakalarının çok nadir görüldüğüne dikkat çekerek, 64 yaşında ikiz doğum yapan kadının durumunun özel sayıldığını dile getirdi. cnntürk

8 Şubat 2017 Çarşamba

Trump'a takılan İranlı bebek tedaviye kavuştu

ABD Başkanı Donald Trump'ın nüfusunun çoğunluğu Müslüman 7 ülkeye vize yasağı getiren kararıyla ülkeye girmesi engellenen doğuştan kalp hastası İranlı bebek Fatma Reşad ailesiyle ABD'ye ulaştı.

İran'daki doktorların, sağlığına kavuşması için en az bir kere kalp ameliyatı olması gerektiğini söylediği ancak Trump'ın vize yasağıyla ailesinin ABD vize başvuru randevusu iptal edilen 4 aylık bebeğin tedavisine Oregon eyaletinin Portland kentindeki bir hastanede başlandı.
OHSU Doernbecher Çocuk Hastanesi Çocuk Kardiyolojisi Ana Bilim Dalı Geçici Başkanı Doktor Laurie Armsby, Fatma'nın sağlıklı göründüğünü ancak yapılan muayeneler sonucu bebeğin ciddi kalp rahatsızlığı olduğuna dair teşhisi doğruladıklarını ve acilen tedaviye başlanması gerektiğini söyledi.
Doktor Armsby, bebeğin kalp rahatsızlığının akciğerlerine zarar verdiğini fakat tedaviyle bu durumun aşılabileceğini ifade etti.
Hastaneden yapılan açıklamada da Reşad ailesinin, ABD'ye gelmelerinde destek olan herkese özellikle de kongre temsilcileri ve Oregon ile New York eyaletlerinin valilerine en içten teşekkürlerini sunduğu aktarıldı.
Ameliyatı hayati önem taşıyor
Bu arada, İranlı bebeğe kalp kateterizasyonu uygulanacağı ve ardından 5-6 saat sürecek cerrahi ameliyata alınacağı kaydedildi.
Reşad'ın Portland'da yaşayan ABD vatandaşı dayısı Samad Taghizadeh, İranlı doktorların bebeğin ameliyat olmaması durumunda hayatını kaybedeceğini söylediklerini ifade etmişti.
Tedavisi Trump'a takılıp gecikti
Bebeğin ailesi, ABD'ye turist vizesi başvurusu için Dubai'de randevu almış ancak Trump'ın 7 ülke vatandaşlarının ülkeye girmesine engel olan kararının ardından randevularının iptal edilmesi üzerine tekrar İran'a dönmüştü. Washington eyaleti federal yargıcının, Trump'ın vize yasağını ülke genelinde geçici olarak durdurma kararı vermesi üzerine ailenin ABD'ye girişine yeşil ışık yakılmıştı.
Trump'ın 27 Ocak'ta imzaladığı kararname ile Suriye, Irak, İran, Yemen, Libya, Sudan ve Somali vatandaşlarına 90 günlüğüne vize ve ülkeye giriş yasağı getirilmişti.

29 Ocak 2017 Pazar

Poyraz bebeğin 21 dakika kalbi durdu, 11 ay bitkisel hayatta kaldı

Ankara'da 4 aylıkken kalbi 21 dakika duran, 11 ay bitkisel hayatta kalan her defasında umut kesildiğinde hayata tutunan 3 yaşındaki Poyraz, doktorların "Artık böyle yaşayacak" demesine rağmen etrafına tepki vermeye başladı. Sağlık masraflarını karşılamakta güçlük çeken annesi yetkililerden yardım bekliyor.

Ankara'da 3 yaşındaki Poyraz'ın başına gelmeyen kalmadı. 4 aylıkken geçirdiği rahatsızlık nedeniyle kalbi 21 dakika durdu, hayata döndürüldüğünde beyninde ciddi hasar oluştu, 11 ay bitkisel hayatta kaldı, bir dizi ameliyat geçirdi. Uyandığında hiçbir şeye tepki vermiyordu, doktorlar "böyle yaşayacak" dedi. Ancak şimdi etrafındakileri duymaya, görmeye ve tepki vermeye başladı. Ancak ailesi, yaşam destek ünitesine bağlı Poyraz'ın sağlık masraflarını karşılamakta güçlük çekiyor ve yetkililerden uzanacak yardım elini bekliyor.
Ankara’nın Altınova Mahallesi’nde yaşayan 3 çocuk annesi Aslıhan Telli’nin 33 aylık bebeği Poyraz, tıp dünyasında henüz teşhisi konulmamış bir hastalığa karşı yaşam savaşı veriyor. 4 aylıkken 21 dakika kalbi duran Poyraz bebek yapılan müdahaleler sonrası tekrar hayata döndürüldü ancak beyninde oluşan ciddi hasardan dolayı 11 ay bitkisel hayatta kaldı ve bu süreçte bir dizi ameliyat geçirdi. Küçük çocuk uyandığında hiçbir şeye tepki vermedi.
Doktorlar Poyraz’ın hastalığının bir tedavisi olmadığını ve yaşamının bu şekilde devam edeceğini söylerken, aylar sonra Poyraz bebek duymaya, görmeye ve tepki vermeye başladı. Doktorlar, bebeğin terapilerinin devam ettiği sürece durumunun daha da iyiye gidebileceğini söyledi. Yaşam ünitelerine bağlı şekilde hayatını sürdüren Poyraz evden dışarı çıkartılamadığı için tedavisi evde yapılıyor. 3 yaşındaki Poyraz’ın tüm bakımını ve masraflarını 2 sene önce eşi tarafından terk edilen anne Aslıhan Telli tek başına karşılamaya çalışıyor. Bebeğinin bağlı olduğu yaşam destek ünitelerinin ve tedavi masraflarının karşılanması konusunda sıkıntı çeken anne Telli, uzanacak bir yardım eli bekliyor.
Yetkililerden yardım bekliyor
“Gücümün yettiği kadar mücadele ediyorum ama bir yerde tıkanıyorum” diyen anne Aslıhan Telli, “Tek başıma mücadele ediyorum. Üç tane çocuğum var, evim kira, eşim 2 sene önce bizi terk etti. Benim yetkililerden talebim sadece Poyraz’ın terapilerini sürdürebilmesi için yardım eli uzatmaları” dedi.
Anne Telli, Poyraz’ın aldığı terapilerden sonra hastalığının daha iyiye gittiğini belirterek, “Terapilere ara vermememiz gerekiyor. Poyraz hiçbir şeye tepki vermiyordu şu an her şeye tepki verir oldu. Söylediklerimizi anlıyor. Komutları algılamaya başladı, yani beyin her geçen gün daha iyiye gidiyor” dedi.
Bir iyileşme sürecinin başladığını ve hem doktorların hem de kendinin daha da umutlu olduğunu dile getiren Telli, “Biz umutluyuz. İlaç tedavisine başladık. O ilaçtan sonra Poyraz’da değişimler oldu. Bakışları daha netleşti, komutlarımızı daha net algılıyor. Biz eline bir şey verdiğimizde hadi bunu kaldır, salla dediğimizde bunları yapabiliyor. Çünkü Poyraz çok güçlü ve mücadeleci bir bebek, birçok doktor mucize bebek diye adlandırıyor. Gerçekten bizim mucizemiz Poyraz. Kimsenin başaramaz dediği şeyleri başardı. Ameliyatlar oldu. Doktorlarımızın ‘kalkamaz, bunun üstesinden gelemez’ dediği birçok ameliyatımız oldu ama Poyraz hepsinin üstesinden geldi” diye konuştu.
'Tek başıma kaldım'
Bebeğinin tedavisine destek olmak isteyenlere seslenen anne Telli, “İnşallah sesimizi duyan, Poyraz’ın tedavisine destek olmak isteyenler olur. Çünkü terapileri ciddi ücretler tutuyor” dedi.
Poyraz’ı hayatta tutmak için kullanılan makinelerden dolayı ayda 30-40 lira arası gelen elektrik faturasının 450-500 lira aralıklarında gelmeye başladığını belirten anne Telli, “Bu faturaları ödemekte çok zorlanıyorum. Bugüne kadar bu şartlar altında buraya kadar geldik. Poyraz’ın bu rahatsızlığından sonra babası da terk etti. Tek başıma kaldım, 3 tane çocuğum var, evim kira. Tüm bunlarla tek başına mücadele etmek gerçekten çok zor, hele bir de hasta bebeğiniz varsa bu daha da zorlaşıyor” şeklinde konuştu.
'Poyraz’ı kaderine terk etmek istemiyorum'
“Poyraz’ı kaderine terk etmemek için 2 senedir mücadele veriyorum ama ben artık tıkandım. Tedavi sürecinde ister istemez borçlandık. Ailem olsun, bizler olsun buraya kadar bu gemi geldi ama bundan sonrasında gitmiyor. Poyraz’ı kaderine terk etmek istemiyorum” ifadelerini kullanan anne Telli, Poyraz’ın tedavi masraflarına yardım edilmesini istedi. Anne Telli, şunları dile getirdi:
“Şu anda ben buradan devlet büyüklerime seslenmek istiyorum. Poyraz’ın tedavilerinde, terapilerinde bize yardımcı olun. İnşallah sesimizi duyarlar ve bize el uzatan olur. Gerçekten çok zor bir süreç geçiriyoruz. Bu süreçte hem maddi hem manevi çok yıprandık. Kimse istemezdi böyle bir çocuk sahibi olmak ama Rabbimin bir emaneti bana Poyraz. Ben bu emanete gücümün yettiği yere kadar sonuna kadar sahip çıkacağım.” cnntürk

16 Ocak 2017 Pazartesi

Kedi miyavlaması sendromuyla doğan Zeynep bebeğin hikayesi

5 aylık Zeynep bebek, dünyada çok nadir görülen 'kedi miyavlaması sendromuyla' dünyaya geldi.

Dünyada 50 bin kişide bir görülen, 'kedi miyavlaması sendromuyla' dünyaya gelen Zeynep Erdoğan'ın ailesi tedavisi bilinmeyen bu hastalık karşısında çaresiz. Yemek ve uyku düzeni bozukluğu yaşayan, gelişimi yavaş olan, ağlarken de kedi gibi ses çıkaran Zeynep bebeğin ailesi, bir aydır Sağlık Bakanlığı'ndan gerekli raporu almak için çaba gösteriyor.
Fabrika işçisi baba Mehmet Erdoğan (33), bebeklerinin anne karnındayken yapılan üçlü tarama testinde el ve ayak parmaklarının büyük olduğunu öğrendiklerini belirterek doğuma kadar herhangi bir problem yaşamadıklarını, doktorların bebeğin parmak uzunluğunu soya çekim olarak adlandırdıklarını söyledi.
Erdoğan, erken doğumla dünyaya gelen kızlarının zayıf olmasının nedenini erken doğuma ve yeterli beslenememesine bağladıklarını ifade ederek "Bir zaman sonra evde beslenmesini tam olarak gerçekleştiremediğimiz için panik yapıp birkaç kez doğumun gerçekleştiği hastanenin acil servisine götürdük. Doktorlar bebeğimizin zayıf olmasını anne sütü alamamasına bağladı ve zamanla düzeleceğini söyledi. Fakat öğrendik ki çocuğumuzun hastalığı başkaymış" dedi.
Ağlama sesini duyunca şüphelendi
Zeynep bebeği son olarak Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi yolu aradıklarını aktaran Erdoğan, şöyle konuştu:
"Zeynep'in 2 aylıkken kalbinde büyük bir delik olduğunu öğrendiğimizde yıkıldık. ESOGÜ Tıp Fakültesi'ne tedavi için gittiğimizde kardiyoloji uzmanı doktorumuz, Zeynep'i nöroloji bölümünün de görmesini istedi. Kalp tedavisi esnasında Zeynep ağlayınca sesi duyan doktorumuz oradaki bir başka doktor arkadaşı odaya çağırdı. Gelen doktor da genetik uzmanıymış. Yaptıkları araştırmalar ve incelemeler neticesinde Zeynep'e 'Kedi Miyavlaması Sendromu' teşhisi kondu. Şimdi gecemiz de gündüzümüz de Zeynep. Onun iyi olabilmesi için mücadele veriyorum."
Kedi miyavlaması sendromu nedir? 
ESOGÜ Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Coşkun Yarar, "Kedi Miyavlaması Sendromu"nun 5. kromozomun kısa kolunun bir parçasının kaybıyla ilişkili genetik düzensizlikle ilgili olabildiğini belirterek  şöyle dedi:
"Yaklaşık 50 bin kişide 1 görülen hastalık. Vakaların yüzde 85'i sebebi kendiliğinden gelişen hasarlar sonucu oluşurken yüzde 15'i ailesel kromozom anomalileriyle ilişkili."
Tiz ve yüksek sesle ağlıyor
Hastalarda düşük doğum ağırlığı, büyüme geriliği, kedi miyavlamasına benzer şekilde tiz ve yüksek sesli ağlama belirtilerinin görüldüğünü aktaran Doç. Dr. Coşkun Yarar, "Bu hastalarda zeka geriliği, uyku problemleri, gevşek kaslar, beslenme problemleri, reflü, salya akması, kabızlık, yuvarlak yüz, birbirinden uzak yerleşimli gözler, şaşılık gibi durumlar görülür. Hastaların gelişimlerinin devamlılığı için fizik tedavi ve rehabilitasyona ihtiyaçları var. Hastalığı tamamen iyileştirebilecek bilinen bir tedavi yok. Bunun yanı sıra hastaların gelişimi sırasında çok sayıda bölüm tarafından takibin yapılması gerekir" diye konuştu.

29 Aralık 2016 Perşembe

Bebek sahiline otopark yapılacak

Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Boğazı'nın en güzel noktalarından biri olan Bebek sahiline 143 araçlık bir otopark yapmayı planlıyor. Bebek semtinin sakinleri projeye tepkili. Bu otoparkın halihazırda zaten içinden çıkılmaz olan Bebek trafiğini tamamen bloke edeceğini söyleyen semt sakinleri sosyal medya üzerinden Bebek Semt Girişimi sayfasında endişelerini dile getiriyor.

Habertürk Gazetesi'nden Nagihan Alan'ın haberine göre, Bebekliler Derneği Başkanı Murat Kaynar, İBB ile görüşmelerde bulunduklarını söyleyerek şunları söyledi:
“Biz kıyı düzenlemesine karşı değiliz ama bu konuda iki endişemiz var. İlki zaten kilit olan Bebek trafiği iyice kriz olacak. İkinci endişemiz İSPARK’ın Bebek’te projelendirdiği Teknepark yani marinanın hayata geçme ihtimali. Çünkü bu alan kazıklar yardımıyla 5-6 metreden iki katına 12.5 metreye kadar denize doğru genişliyor. Bizim endişemiz bu otoparkın marinanın ilk adımı olması. Bu otopark yapılırsa marinanın otoparkına zemin oluşacak. Bisiklet yolu yapmak için buranın genişletilmeye ihtiyacı var mı? Otoyoldan daha geniş bir alan burası. Endişemiz bu yönde...”
‘Boğazın en dar yeri, riskli olur’
Bebek Semt Girişimi platformunun gönüllülerinden Damla Kalan Dilekcan ise otoparkın olacağı alan için şu ifadeleri kullandı:
“150 araçlık sahil otoparkına giriş-çıkış için ileri- geri manevra yapıp hafta sonları zaten felç olan trafiğin daha da kilit hale gelmesine neden olacak bu proje. Otoparkta yer bulamadığı için Hisar’a gidip geri dönmek zorunda kalacak araçların yaratacağı ek trafik yükünün yaratacağı kaos da var. Acil ambulans veya itfaiye ihtiyacı olması halinde Bebek’te yaşanacak kriz büyük olacak. Ki araçlar yüzünden çoğu zaman ambulans ve itfaiyenin olay yerine girmesi konusunda sorun yaşanıyor. Ayrıca burası Boğaziçi’nin en dar yeri ve daha da daraltılarak İstanbul Boğazı’ndan geçiş güvenliği riske ediliyor. Marinaya hazırlık ihtimali de endişe yaratıyor. Çünkü sadece kıyı düzenlemesi olsa o alanı genişletmeye ihtiyaç yok bisiklet yolu için. Zaten yeterince geniş. Bebek, Türkiye’nin nazar boncuğu. Önemli bir miras. Buranın keyfini sürmek için karayolu değil deniz ulaşımı gerek. Kimsenin çile çekmesini istemiyoruz.”
‘Dünyanın hiçbir yerinde örneği yok’
Bebek Semt Girişimi gönüllüsü Nigar Alemdağ ise Bebek’te otopark sorunu olduğunu fakat bunun bir çözüm sunmayacağını belirterek ekledi:
“Bebek-Etiler yokuşu tepesinde yüzlerce aracı alacak otopark yapıldı. O otoparkın altını kazarak katlı otopark yapabilirler. Bu Teknepark yani marina yapma projesinin bir ön adımı. İstinye ve Tarabya’da yapılan Teknepark adı altındaki marinaların oradaki otopark tekne sahiplerine hizmet vermiyor. Bu da öyle olacak. Dünyanın hiçbir yerinde kıyıya otopark yok. Bu tüm Boğaz’ı etkileyecek bir sorun oluşturacak. Bu otoparkta araçlar geri geri çıkacak, karşıdan geleni de tıkayacak, trafiği felç edecek. Boğazın en dar yeri burası. Deniz kazalarının artma ihtimali bile var, daha geçen gün bir tekne oturdu. Büyük risk.”
İBB: Sadece otopark değil
İBB ise kıyı düzenleme projesi kapsamında valelerin rastgele yol kenarlarına park etmesini önlemek amacıyla uygulamaya aldıkları bir çalışma olduğunu söyleyerek şu açıklamayı yaptı:
“Emirgan’da da bir örneği var. Balık tutma platformları, bisiklet yolları ve yürüyüş yolları olacak burada. Sadece bir otopark çalışması değil. Yola paralel şekilde araçların park edeceği otopark da olacak bu düzenleme kapsamında. Valeler rastgele park ediyorlar. Onu önlemek ve düzenlemek amacıyla hayata geçirdik. 143 araçlık bir yer. Akabinde marina projesiyle bu otoparkın ilgisi yok. Sahil düzenleme çalışmasını kapsıyor bu uygulama.”

16 Aralık 2016 Cuma

İngiltere'de 3 ebeveynden bebeğe onay

İngiltere'de bağımsız olarak faaliyet gösteren ve doğumla ilgili yönetmelikleri belirleyen komisyon, "iki anne ve bir babadan olacak" tüp bebekleri onayladı.

İngiltere'de 3 ebeveynden dünyaya gelecek tüp bebeklere onay verdi. Tarihi olduğu kadar tartışma da yaratan bu kararla, bebeklerin, ölümcül genetik hastalıklarla doğmasının önüne geçilmesi amaçlanıyor. Uzun süredir konu ile ilgili klinik çalışmalar yürüten Newcastle'daki tüp bebek uzmanı bir grup doktor, onaylanan prosedürü uygulamak için başvurdu.

BBC Türkçe'nin haberine göre; "3 ebeveyinli" ilk çocuğun 2017 sonunda doğması bekleniyor. Tedavi edilemez mitokondriyal hastalıklar nedeniyle birden fazla bebeklerini kaybeden aileler bu tarihi adımın merkezinde bulunuyor.

Bu tür vakalarda hastalık yalnızca anne aracılığı ile geçiyor ve geliştirilen teknik de burada devreye giriyor. Bir vericiden alınacak yumurta, annenin yumurtası ve babanın spermi ile toplam 3 kişiden sağlıklı bir bebek oluşturuluyor.

Geliştirilen bu teknikle, donörden sağlıklı mitokondrinin alınması amaçlanıyor. Annenin hastalık taşıyan mitokondrileri, vericiden alınan sağlıklı mitokondrilerle değiştiriliyor. Ancak mitokondrilerin kendi DNA'sı bulunuyor.

Dolayısıyla, bu birleşim sonucu ortaya çıkan çocukta, öz anne ve babasının yanında eser miktarda da donör DNA'sı bulunuyor. Tartışmalı tekniği onaylayan, Human Fertilisation and Embryology Authority (HFEA) isimli bağımsız kuruluşun başı olan Sally Cheshire, "tarihi öneme sahip bir karar" açıklamasını yaptı.

Ancak tekniğin etik yanını sorgulayan bilim insanları, bu adımın, genetik olarak geliştirilmiş "tasarım" bebeklerin kapısını açabileceği eleştirisini yapıyor.

HFEA ise bu tekniği uygulamak isteyen her kliniğe, "vakaya göre" onay vereceğini açıkladı.
İznin, ancak, bebeğin mitokondriyal hastalık geliştirme ihtimalinin çok yüksek olması durumunda onaylanacağı ifade ediliyor. cnntürk

12 Aralık 2016 Pazartesi

'Yeni doğan bebeğin hastanede zarar gören kulağı koptu' iddiası

Sarıoğlu çifti, bebeğin sağ kulağında, doğum sırasında olmamasına rağmen yara olduğunu fark etti. İddiaya göre bezini değiştirmek için altını açtıklarında ise bebeklerinin poposunda bir yarayla daha karşılaştılar.


İzmir'in Menderes İlçesi'nde oturan çiftçi Kerem Sarıoğlu'nun birlikte yaşadığı İngiliz uyruklu turizmci Hannah Louise Jackson, geçen 7 Ekim'de Aydın'ın Kuşadası İlçesi'ndeki özel bir hastanede ikinci çocuğunu dünyaya getirdi. Solunum problemi nedeniyle İzmir'deki özel bir hastaneye sevk edilen bebeğin, iddiaya göre hastanede zarar gören kulağının bir bölümü evde koptu.

BAŞKA HASTANEDE OLAN ANNEYE 'ANNE SÜTÜ SAĞIMI' FATURASI KESTİLER

Bebeklerini günlerce kucaklarına alamayan çift, avukatları Didem Koparan aracılığıyla hastanenin ihmali olduğunu ileri sürüp savcılığa suç duyurusunda bulundu. Avukat Didem Koparan, bebeğin sevk edildiği özel hastanenin, anne başka hastanede yatmasına rağmen 'anne sütü sağımı' adı altında 2 bin 454 lira fatura çıkardığını, bu haksız talebe karşı da dava açacaklarını söyledi.

Menderes İlçesi'nde oturan ve Ahmetbeyli Köyü'nde çiftçilik yapan Kerem Sarıoğlu ile birlikte yaşadığı ve nikah hazırlıkları yaptığı İngiliz uyruklu turizmci Hannah Louise Jackson'ın 7 Ekim'de Aydın'ın Kuşadası İlçesi'ndeki özel bir hastanede ikinci çocukları dünyaya geldi. Doğumdan sonra bedeninde hiçbir sorun olmayan bebeklerini kucaklarına alan çift, büyük mutluluk yaşadı. Ancak çiftin mutluluğu kısa sürdü. Timur adı verilen bebek, solunum sorunu olduğu belirtilerek tedavisi için ambulansla İzmir'in Karabağlar İlçesi'nde özel bir hastaneye sevk edildi.


12 GÜN SONRA EVE DÖNDÜKLERİNDE...

Bebeğini İzmir'de bırakan baba Sarıoğlu, Kuşadası'ndaki hastanede yatan eşinin yanına döndü. İzmir'deki özel hastanede 12 gün boyunca tedavi gören bebeklerinin bu sürede kendilerine hiç gösterilmediğini iddia eden çift, taburcu edilen Timur bebeği alıp eve döndüklerinde gördükleri manzara karşısında şoke oldu. Talihsiz bebeğin sağ kulağında, doğum sırasında olmamasına rağmen yara olduğunu fark eden çift, bezini değiştirmek için altını açtıklarında ise ikinci şoku yaşadı. Çift, iddiaya göre bebeklerinin poposunda da yara gördü.

Timur bebeğin kulağının bir bölümü yara nedeniyle bir süre sonra koptu. Bebeğin kulağının bir kısmının kopmasına neden olan yarayla poposundaki yaranın İzmir'de hastanede oluştuğunu ileri süren çift, avukatları Didem Koparan aracılığıyla İzmir'de savcılığa suç duyurusunda bulundu.


'BEBEK GÖSTERİLMEDİ'

Müvekkili ve eşinin, günlerce bebeklerinden ayrı kaldığını belirten avukat Didem Koparan, hastane yetkililerinin çeşitli mazeretlerle bebeği göstermediğini öne sürdü. Avukat Koparan suç duyurusu dilekçesinde şöyle dedi:

"Müvekkilim ve eşine bebekleri hep uzaktan gösterilmiş, bebeğin yüzü ve kulağının sargı içinde olduğunu, başında şapka bulunduğunu, bazı solunum aletlerinin bağlı olduğunu görmüşler. Müvekkilim bu durumdan rahatsız olup bebeği başka bir hastaneye götürmek istemiş, ancak hastanedeki doktor böyle bir durumda bebeğin solunum ile ilgili sorun yaşayacağını söylemesi üzerine, müvekkilim sevk işleminden vazgeçmiş. Anne bebeğini kucağına aldığında şapkasını çıkartmak istemiş ancak, görevliler buna da izin vermemiş. Ayrıca annenin bebeğini emzirmesine de izin verilmemiş. Hastanedeki görevliler, bebeğin solumun probleminin dışında başka bir sorundan söz etmemişler. 18 Ekim'de taburcu edilen bebek pusete konup aileye verilmiş. Bebeklerine kavuşmanın mutluluğunu yaşayan müvekkilim ve eşi bebeği kucaklarına almak isteyince görevliler tarafından 'Bebeği çıkartmayın. Burası hastane, enfeksiyon kapar' denilerek engellenmiş."


"BEBEĞİN KULAĞINA TEDAVİ UYGULANMADI"

Bebeğin kulağına uygulanan tedavi için hiçbir alacak kalemi yazılmadığını belirten Avukat Didem Koparan, şöyle devam etti:

"Yani bebeğin kulağına tedavi uygulanmamıştır. Adeta hastane tarafından kulağın kopması sağlanmıştır. Belki de yara zamanında tedavi edilmiş olsaydı, bebekle ilgilenilseydi bugün kulağı kopmayacak ve ömrünün sonuna kadar bu eksiklikle yaşamak zorunda kalmayacaktı. Ayrıca anne başka bir hastanede yatmasına rağmen, 'anne sütü sağılması' adı altında 2 bin 454 lira fatura da belirtilmiştir. Bebeğini 12 gün boyunca kucağına alamayan bir anneye olmadığı bir tarihte nasıl fatura kesilir, bunu anlamış değiliz. Aileye sarılık olduğuna dair bilgi verilmemesine rağmen bu konu da faturada yer almıştır. Bebek gerçekte en fazla üç gün içerisinde solunumu düzelmiş, ancak hastane tarafından bekletilmiştir. Bunun sebebi ise kulağına verilen zarardır. Bu durumu aileden gizlemek ve daha fazla ödeme alabilmek için bebek fazladan hastanede yatırılmıştır. Müvekkilim, ihmali olanlardan ve alınan haksız bedelden dolayı şikayetçidir."

Savcılık şikayet dilekçesini alıp işleme koydu. Avukat Didem Koparan, hastane yetkilileri hakkında tazminat davası da açacaklarını söyledi. DHA


2 Aralık 2016 Cuma

Sinop'ta 10 aylık bebeğe kalp nakli yapıldı

Doğduktan sonra sürekli enfeksiyon hastalıklarına yakalanan, nefes darlığı çeken ve beslenme problemleri yaşayan 10 aylık Beytullah bebek hastaneye kaldırıldı. Yapılan tetkiklerde bebeğin kalbinde sorun olduğu ortaya çıktı.



Kalp yetmezliği teşhisiyle hastaneye yatırılan 7 kiloluk, 10 aylık Beytullah bebek, kalp nakliyle hayata tutundu. Habertürk'ten Lütfi Erdoğan'ın haberine göre Beytullah bebek, doğduktan sonra sürekli enfeksiyon hastalıklarına yakalanması, nefes darlığı çekmesi ve düzenli beslenememesi üzerine hastaneye kaldırıldı. Yapılan tetkiklerde bebeğin kalbinde sorun olduğu belirlendi. Sinop’ta yaşayan aile Beytullah bebeği alarak, Türkiye Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne getirdi. Bebeğe yapılan tetkiklerin ardından kalp yetmezliği teşhisi konuldu. İlaçla tedaviye cevap vermeyen Beytullah bebek için kalp nakli alarmı verildi.

ASKERİ UÇAK AYARLANDI

Sağlık Bakanlığı Ulusal Koordinasyon Merkezi, Beytullah bebek için uygun kalp bulunduğunu gece saat 24.00 sularında hastaneye ve doktorlara bildirdi. Hızlı bir şekilde alınan kalp askeri uçakla Ankara’ya yetiştirildi. Kalp cerrahı Doç. Dr. Ümit Kervan, yaşananları şöyle anlattı: “Beytullah 3-4 aydır bekliyordu. Bu kadar küçük yaşta bebeklere kalp nakli çok zor bir iş. Bundan önce 2 yaşa kadar kalp nakli yapmıştık ama bu ilk defa oldu. Bağışlayıcı ailenin bebeği de 10 aylık. Kilo ve boyu da tam uygun oldu. Daha önce yemek yiyemeyen çocuk şimdi biberonu elinden bırakmaz oldu. Birkaç güne kadar da servise çıkaracağız.”

25 Kasım 2016 Cuma

İki günlük bebeği aracın altına bıraktılar

Batman’da yol kenarındaki bir aracın altında 2 günlük bir bebek bulundu.


Olay, Çarşı Mahallesi 726. Sokakta meydana geldi. Alınan bilgiye göre, Ahmet Taş isimli bir vatandaş eve gittiği sırada yol kenarında bir aracın altında battaniye gördü. Araca yaklaşan Taş, ağlama sesini duyunca battaniyeyi açtı. Battaniyenin içinde bebeği gören Taş, polisi aradı. Kısa sürede olay yerine gelen polis ekipleri bebeği alarak sağlık ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri bebeği ambulansa alarak şekerli su ile karnını doyurdu.

Ahmet Taş, eve giderken battaniyeye sarılı olarak bir aracın altında bebeği gördüğünü belirterek, “Yeni bir battaniyeyi kimin sokağa attığını düşünürken battaniyenin kımıldadığını gördüm. Battaniyeyi açtığımda bebeği gördüm ve yetkililere haber verdim. Bebeği arabanın altına bırakmışlardı. Üç dakika geç görseydim araç hareket edip bebeği ezerdi” dedi.

Bebeğe ilk müdahaleyi olay yerine yapan sağlık ekibi ise, bebeği ambulansa aldıklarını ve ilk müdahaleyi yaptıklarını belirterek, “Bebeğin sağlık durumu iyi acıkmıştı biraz şekerli su verdik. Bebek iki günlük gibi görünüyor çünkü daha göbek bağı duruyor” dedi.

Polis iki günlük bebeği sokağa bırakan kişi ya da kişileri tespit etmek için çalışma başlattı. Sözcü

21 Kasım 2016 Pazartesi

Babalara da yarım gün izin müjdesi!

Anne ya da baba, çocukları okul yaşına gelinceye yani 66 aylık oluncaya kadar part-time çalışabilecek.


Çalışma hayatındaki babalar için müjdeli haber kısa süre önce geldi. Fakat konu hakkında vatandaşların yeterli bilgisi yok. Peki kim, hangi şartlarda, ne kadar süreyle yarım gün çalışacak?
Hürriyet'te yer alan habere göre, anne ya da baba, çocukları okul yaşına gelinceye yani 66 aylık oluncaya kadar part-time çalışabilecek.

1 ay önce bildirim

Yani okul çağma gelinceye kadar kısmi çalışma hakkı sadece kadınlara değil, erkeklere de tanınmış durumda. Bu hakkın kullanılabilmesi için tek şart ise annenin de babanın da çalışması.
Bu haktan faydalanmak için çalışanın kısmi çalışma talebini 1 ay önceden işverene yazılı olarak bildirilmesi yeterli, işçi yarı zamanlı çalışma talebi nedeniyle işten çıkartılamayacak.

3 gün iş 3 gün izin

İşveren, babanın talebin karşılandığını yazılı olarak bildirecek. İşveren süresi içinde cevap vermezse, talep geçerlilik kazanacak.

Maaş çalışılan süreye orantılı olarak ödenecek. Kısmi süreli çalışmaya başlayan işçi, aynı çocuk için bir daha bu haktan faydalanmamak üzere tam süreli çalışmaya dönebilecek. Baba yarım gün yerine 3 gün izin yapıp 3 gün çalışabilecek.

18 Kasım 2016 Cuma

Hastanede emzirme skandalı

Rize’de, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yeni Doğan Yoğun Bakım Ünitesi’nde tedavi gören kız bebeğin, görevli hemşire tarafından yanlışlıkla annesi diye verildiği Suriyeli bir kadın tarafından 2 kez emzirilmesi, şikayete neden oldu. Kan testinde Hepatit B virüsüne rastlanan bebek tedavi altına alınırken, aile suç duyurusunda bulundu, hemşire hakkında da idari soruşturma başlatıldı.


Olay 18 Ekim tarihinde RTEÜ Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde meydna geldi. Özel bir hastanede biri kız diğeri erkek ikiz bebek dünyaya getiren 33 yaşındaki E.M., rahatsızlanan kız bebeğini hastaneye götürdü. Bebek Yeni Doğan Yoğun Bakım Ünitesi'nde bağırsak enfeksiyonu teşhisi ile tedavi altına alındı. İddiaya göre görevli hemşire G.A., tedavisi süren bebeğini emzirmek isteyen anne E.M.'ye, ‘Bebeğin annesi Suriyeli kadın. O da az önce bebeği emzirdi’ diyerek izin vermedi. Anne E.M.'nin tepki göstermesi üzerine adı geçen Suriyeli kadının bebeğinin de Yeni Doğan Yoğun Bakım Ünitesi’nde olduğu, ancak hemşirenin yanlışlıkla verdiği E.M.'nin bebeğini iki kez emzirdiği anlaşıldı.

Anne E.M.'nin şikayetleri üzerine kan testi yapılan ve Hepatit-B virüsüne rastlanan bebek tedavi için Trabzon Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi.

Olaydan sonra suç duyurusu yapan aile, Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) ile Sağlık Bakanlığı’na da şikayette bulundu. Hemşire G.A., hakkında da idari soruşturma başlatıldı. DHA

Genç kadını sezaryende unutulan sargı bezi öldürdü

İzmir'de, sezaryenle yaptığı doğum sırasında rahminde sargı bezi unutulan, yaşadığı acılar nedeniyle gittiği doktorunun, 'ağrının normal olduğunu' söyleyip evine gönderdiği öne sürülen 22 yaşındaki Harika Kanık, 6 ayda oluşan iltihabın tüm vücudunu sarması üzerine, ameliyat edilmesine rağmen yaşamını yitirdi. Eşi Figani Kanık, "Doğumu yaptıran doktor, 'sezaryen ağrısı' dedi, ağrı kesici verip gönderdi. Eşimin ölümünün hesabının verilmesi lazım" dedi. Acılı aile, hem doktor hem de hastane hakkında suç duyurusunda bulundu.



Buca'da oturan Harika Kanık, çocukluk aşkı olan özel güvenlik görevlisi 26 yaşındaki Figani Kanık'la 2 yıl önce evlendi. Çiftin mutluluğu Harika Kanık'ın hamile kalıp geçen nisan ayında özel bir hastanede doğum yapmasıyla daha da arttı. Ancak, sezaryenle gerçekleşen doğumun ardından annelik heyecanı yaşayan Harika'nın karnındaki ağrılar ve halsizliği bir türlü geçmedi. Birkaç kez gittiği doğumu yaptıran kadın doğum uzmanı Ü.Ç., iddiaya göre ağrıların sezaryenden kaynaklandığını söyleyip, ağrı kesici almasını önerdi ve evine gönderdi.



Gerçek 6 ay sonra ameliyatla ortaya çıktı

Rahatsızlıktan kurtulmak için çare arayan Harika Kanık'ın ağrısına teşhis konulamadı. 6 ay boyunca ağrıları daha da artan ve durumu kötüleşen Harika Kanık, doğumu yaptıran doktor Ü.Ç. tarafından Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne gönderildi.

Burada tedaviye alınan Harika Kanık'ın kanında yüksek oranda iltihap çıktı. İltihabın, ilaçla tedavi yöntemlerine rağmen azalmaması üzerine Harika Kanık'ın ameliyata alınmasıyla gerçek anlaşıldı. Özel hastanede doğumu gerçekleştiren Ü.Ç.'nin, Harika Kanık'nın rahminde sargı bezini unuttuğu, bunun zaman içerisinde rahim duvarına yapışmasıyla oranın parçası gibi algılandığı ve vücutta iltihaplanmaya neden olduğu belirlendi.



Ameliyattan 8 gün sonra öldü

Bir saat sürmesi öngörülen ameliyat 6 saat sürdü. Farklı bölümlerde uzmanlaşmış cerrahların da çağırıldığı ameliyatta, Harika Kanık'ın rahminin tamamı ile idrar kesesinin bir bölümü alındı. Operasyondan sonra yoğun bakım ünitesinde uyutulan Harika Kanık, vücuduna yayılan iltihabın organlarında yarattığı tahribat nedeniyle 8 gün sonra, geçen 23 Ekim'de vefat etti.



'Kızını emziremez hale gelmişti'

Harika Kanık'ın ölümüyle yıkılan eşi Figani Kanık ve diğer yakınları, yaşananlara isyan etti. Aile adına avukatları, başta doğumu yaptıran doktor olmak üzere sorumluluğu bulunan kurum ve kişiler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu ve tazminat davası açtı. Harika Kanık'ın dünyaya getirdiği ve 'Seher' ismini verdiği kızına, üzücü olayın ardından 'Harika' adı da konuldu. Annesiz kaldığından habersiz 7 aylık kızını kucağına alan Figani Kanık şöyle dedi:

"Bu olayın sorumluları ceza almalı. Buradan Sağlık Bakanı, Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımızdan yardım istiyorum. Bu olayda kusuru bulunanlar cezalandırılsın. Benim eşim evladını doya doya kucağına alamadı. Son zamanlarda emziremez duruma gelmişti. Büyük acı yaşadık, başkalarının da yaşamaması için mutlaka hesap sorulmasını istiyorum."


Harika Kanık'ın babası Cavit Keskiner de yaşanan hatanın kabul edilemez olduğunu, bunun sorumlularının cezalandırılması gerektiğini söyledi. Ailenin avukatlarından Nilüfer Atılgan Balcı ise, aileye her türlü hukuki desteği verdiklerini, yasal çerçeveler içerisinde kimin üzerinde sorumluluk varsa hukuki yoldan mücadele edeceklerini söyledi.

Taylan YILDIRIM / İZMİR (DHA)


9 Kasım 2016 Çarşamba

Kaan bebeğin son durumu

Annesine otobüs çarpması üzerine 8 aylıkken sezaryenle dünyaya gelen Kaan bebek için Türkiye'nin bir çok yerinden anne sütü gelmiş ve onun sağlıkla yaşama tutunması için herkes dua etmişti. Kaan bebek bugün taburcu oluyor. Beyin felci geçirdiği iddiası üzerine, tedavi gördüğü Yüksek İhtisas Hastanesi'nin Yenidoğan Yoğun Bakım Sorumlu Hekimi Doç. Dr. Mehmet Nevzat Çizmeci, Kaan bebekle ilgili açıklamalarda bulundu: Beyninde bir harabiyet var ama...


Bursa’da yaşayan ve 8 aylık hamile olan Tuğba Dilmeç tatlı almak için dışarı çıkmış ve bir otobüs kazasında yaşamını yitirmişti. Dilmeç’in karnından sezaryenle alınan Kaan bebek ise birçok duyarlı annenin süt bağışı yapmasıyla gündeme gelmişti.  Şimdi ise Kaan bebeğin beyin felci geçirdiği iddiası konuşuluyor. Tedavi gördüğü Yüksek İhtisas Hastanesi’nin Yenidoğan Yoğun Bakım Sorumlu Hekimi Doç. Dr. Mehmet Nevzat Çizmeci’nin konu ile ilgili yaptığı açıklamada: “Beyninde bir harabiyet var ama bunun Kaan bebeğin ileriki yaşamında ne kadar etkili olacağını söylemek mümkün değil” dedi.


Geçtiğimiz ay 8 aylık hamile 35 yaşındaki Tuğba Dilmeç, Setbaşı Caddesi'ndeki tatlıcıya gitmek isterken, S.K. yönetimindeki 16 YT 157 plakalı belediye otobüsünün çarpması sonucu ağır yaralandı. Hastaneye kaldırılan Dilmeç’in bebeği sezaryenle karnından alınırken, kendisinin ise beyin ölümü gerçekleşti. Ailesinden alınan izin ile talihsiz kadının 6 organı başka hastalara nakledildi. Hastanede dünyaya gelen Kaan adı verilen bebek için sosyal medyada süt kampanyası başlatıldı ve bir anne gönüllü olarak Kaan bebeğin süt annesi oldu.

Kaan bebeğin yoğun bakımdaki tedavisi devam ederken, Organ Bağışı Haftası nedeniyle dün Bursa Sağlık Müdürlüğünün düzenlediği etkinlikte Kaan bebeğin teyzesi Ebru Dalkır otobüs sürücüsünün ölüme neden olmasına rağmen tutuklanmadığını söylemişti. Dalkır ayrıca Kaan bebeğin Serebral Palsi (beyin felci) olduğunu iddia etmişti. Dalkır'ın iddiası üzerine Yüksek İhtisas Hastanesi Yenidoğan Yoğun bakım Sorumlu Hekimi Doç. Dr. Mehmet Nevzat Çizmeci açıklama yaptı.
Uygulanan tedavi sonucu bebeğin istenilen kilolara ulaştığını ve bugün taburcu edileceğini belirterek, “Kaan, 32 haftalık prematüre bebek. Annesi çok ağır bir travma geçirdi. Kaan bebek bu travma sonrası dünyaya geldi. Yoğun stres etkisiyle bir haftalık süreci geçirdi. Bu stresin etkisiyle beyinde bir takım harabiyetlerin oluştuğunu biz MR neticesinde gözlemledik. Ancak serebral palsi, yeni doğan bir bebeğe konulan bir tanı değil. Yıllar içinde kendisini gösterir. Bebeğin göz ve işitme taramasını yaptık. Onlarla ilgili sıkıntı yok. Beyninde bir harabiyet var ama bunun Kaan bebeğin ileriki yaşamında ne kadar etkili olacağını söylemek mümkün değil. Kaan bebeği 5 yaşına kadar takipte tutacağız.” DHA


3 Kasım 2016 Perşembe

Doğurduğu bebeği öldüren anneye ömür boyu hapis

İzmir'de, tuvalette dünyaya getirdiği bebeğini evin balkonundan boş alana atarak ölümüne neden olduğu iddiasıyla tutuklu yargılanan 36 yaşındaki Refika Gülkan Akın, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Sanık Refika Gülkan Akın, duruşmada yaptığı son savunmada, "Bana cani gözüyle bakılmasını istemem. İçim acıyor" dedi.


Davaya konu olan olay geçen yıl 11 Ocak'ta meydana geldi. Vatandaşlar, Konak ilçesi Halil Rıfatpaşa Caddesi üzerindeki apartmanlar arasında bulunan boş alanda yeni doğmuş bir bebek cesedi görünce durumu yetkililere bildirdi. Araştırma yapan polis, cesedin bulunduğu yerin karşısındaki apartmanın dördüncü katında hamile bir kadının oturduğu bilgisine ulaştı. Savcılıktan alınan izin sonrası eve giden polis, özel bir şirkette güvenlik görevlisi Refika Gülkan Akın ile karşılaştı. Evlilik dışı ilişkiden hamile kalan Refika Gülkan Akın'ın, tuvalette dünyaya getirdiği bebeğini balkondan attığı anlaşıldı. Gözaltına alınan Refika Gülkan Akın tutuklandı, hakkında dava açıldı.

Yeniden rapor alınsın

İzmir 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'kasten ölüme neden olmak' suçlamasıyla açılan davanın son duruşmasına tutuklu sanık Refika Gülkan Akın ile avukatı Akif Duygu katıldı. İstanbul Adli Tıp Kurumu 4'üncü İhtisas Dairesi'nden gelen raporda, Refika Gürkan Akın'ın cezai ehliyetinin tam olduğu belirtildi. Daha önce de iki ayrı hastaneden cezai ehliyetinin tam olduğuna dair rapor verilen sanığın avukatı Akif Duygu, "Müvekkilim hakkında İstanbul Adli Tıp Kurumu 4'üncü İhtisas Dairesi tarafından verilen rapor yetersizdir. Adli Tıp Genel Kurulu'ndan yeniden rapor alınsın. Üç hafta gözlem altında kalması gerekirken, 4 gün içinde rapor düzenlenmiştir. Raporu düzenleyen heyetteki çoğu kişi FETÖ'den tutuklanmıştır. Bu rapor Yargıtay denetiminde yeterli değildir" dedi.

Savcı cezalandırılmasını istedi

Duruşma Savcısı Çetin Demirci ise yeniden rapor alınması talebinin reddini istedi. Savcı Demirci, mütaalasında sanığın işlediği suçun sabit olduğunu, kasten kendi bebeğini öldürdüğünü belirterek, ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılmasını, sanığın tutukluluk halinin de devamını talep etti.

'İçim acıyor'

Sanık Refika Gülkan Akın, savcının mütalaasına karşı savunmasında başına bu işin nasıl geldiğini anlayamadığını söyledi. Refika Gülkan Akın, "Böyle olmasını istemezdim. Ben böyle bir insan değilim. Böyle bir şeyin nasıl olduğunu kesinlikle anlamıyorum. Ben sonuçta anne adayıydım. Bu yaşadıklarımı anlayamıyorum. Bana cani gözüyle bakılmasını istemem. İçim acıyor" dedi.

İyi hal indirimi

Sanık avukatının yeniden rapor alınması talebini reddeden mahkeme heyeti, sanığı önce ağırlaştırılmış ömürboyu hapis cezasına çarptırdı, ardından cezasını duruşmalardaki iyi hali nedeniyle ömür boyu hapis cezasına indirip, tutukluluğunun devamına karar vererek duruşmayı bitirdi. Sanık Refika Gülkan Akın, ceza karşısında büyük üzüntü yaşarken, avukatı Akif Duygu, kararın temyizi için Yargıtay'a başvuracaklarını belirtti.

21 Ekim 2016 Cuma

Diyanet'ten 'süt kardeş' uyarısı

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaman, İslam dininin süt akrabalığını bir evlenme engeli olarak gördüğünü belirterek, "Onun için bu tür girişimlerin mutlaka kayıt altına alınması yani süt sahiplerinin ve kime verildiğinin bilinmesi gerekmektedir. Yetkililerin de bu yönde tedbir alması yerinde olacaktır." dedi.


Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaman, Bursa'da annesi trafik kazasında hayatını kaybeden bebeğin sezaryenle doğumunun ardından yakınlarının başlattığı "anne sütü" kampanyası üzerine gündeme gelen "süt akrabaları arası evlilik" konusunu AA muhabirine değerlendirdi.

Yaman, öksüz kalan bir bebek için herkesin yardımcı olmaya çalışması ve bunun sorumluluğunu hissedip tedbirler almasının dini bir vecibe olduğunu söyledi. "Yetim ve öksüzler, Müslüman topluma verilmiş birer emanettir. Onların haklarının çiğnenmemesinin yanı sıra ihtiyaçlarının giderilmesi, yaralarının sarılması ve iyi birer insan olarak yetiştirilmeleri farz-ı kifaye yani toplumsal bir görevdir. Halkımızın Kaan bebek dolayısıyla sergilediği yardımlaşma duygusu takdire şayandır." diyen Yaman, bu sorumluluk yerine getirilirken dini değer ve hükümlerin de göz önüne alınması gerektiğini belirtti.
Yaman, şöyle devam etti:

'SÜT AKRABALAR MEYDANA GELEBİLİR'

"Bu bağlamda bebeğin beslenmesi sağlanırken, süt akrabalığının meydana gelip gelmediği de dikkate alınmalıdır. Zira İslam dini, süt akrabalığını bir evlenme engeli olarak görmüş, Nisa Suresi'nin 23. ayetinde ve pek çok hadis-i şerifte bu açıkça vurgulanmıştır. Buna göre süt kardeşler ve süt teyze, süt amca gibi tıpkı nesep/doğum yoluyla evlenilemeyen süt akrabalarla evlenmek yasaklanmıştır. Bu sebeple süt veren anne ve yakınları ile süt verilen bebek arasında bu akrabalığın meydana gelip gelmediğini tespit ve bunu kayıt altına almak son derece önemlidir. Dolayısıyla sırf insani duygularla başlatılan kampanyanın, farkında olmadan ileride evlenmesi söz konusu olabilecek süt akrabalar meydana getirmesi de ihtimal dahilindedir. Onun için bu tür girişimlerin mutlaka kayıt altına alınması yani süt sahiplerinin ve kime verildiğinin bilinmesi gerekmektedir. Yetkililerin de bu yönde tedbir alması yerinde olacaktır."

Bursa'nın merkez Yıldırım ilçesinde 11 Ekim'de geçirdiği trafik kazasında ağır yaralanan 8 aylık hamile Tuğba Dilmeç, Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırılmış, kadın doğum, genel cerrahi ve beyin cerrahi uzmanlarının müdahalesi sonucu bebek, sağlıklı bir şekilde sezaryenle dünyaya gelmişti. Anne Dilmeç, tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetmiş, organları başka hastalara nakledilmişti. Olayın ardından yakınları, annesiz kalan Kaan bebek için "anne sütü" kampanyası başlatmış, çok sayıda duyarlı vatandaş da hastaneye anne sütü göndermişti. Hürriyet