ohal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ohal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ekim 2017 Cuma

Semih Özakça için flaş karar

OHAL KHK’sıyla ihraç edildikleri işlerine dönmek için 226 gün önce açlık grevini başlayan Semih ve Nuriye davasından flaş bir karar çıktı. Tutuklu yargılanan Semih Özakça'nın adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verildi. Aynı davada yargılanan Nuriye Gülmen’in ise tutukluluk halinin devamına karar verildi.

Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, açlık grevi yapan tutuklu Semih Özakça hakkında sağlık koşullarını gerekçe göstererek tahliye kararı verdi. Nuriye Gülmen hakkında ise tutukluluğa devam kararı çıktı. Özakça hakkındaki tahliye kararı elektronik kelepçe şartıyla verildi.
Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, OHAL KHK'sıyla ihraç edildikleri işlerine dönmek için yaptıkları 226 gün önce açlık grevine başlamışlardı.
Nuriye Gülmen'in ise 226 gündür açlık grevinde olan Nuriye ve Semih’in üçüncü duruşması bugün yapıldı. Mahkeme Semih Özakça’ya tahliyesine karar verdi. Nuriye Gülmen'in ise tutukluluk hali devam edecek. Duruşmaya 4 gün kala 16 Ekim'de savcılık kararıyla Gülmen’in ifadesi alınmak istenmiş ancak Gülmen savcıya ifade vermeyi reddederek tahliyesini talep etmişti. Sözcü

25 Eylül 2017 Pazartesi

CHP'li vekilden çarpıcı iddia: SGK '36 kod' ile fişleme yapıyor

CHP Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın, SGK'nın, işten çıkış kodları arasına eklediği '36 kod' ile fişleme yaptığını ve insanların çoğunun bu fişlemeden habersiz olduğunu iddia etti.

CHP Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın, SGK'nın, işten çıkış kodları arasına eklediği '36 kod' ile fişleme yaptığını ve insanların çoğunun bu fişlemeden habersiz olduğunu iddia etti.
CHP Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın 2 Ağustos 2016 tarihinde yayınladığı genelge ile SGK'nın işten çıkışlarda kullandığı kodlara '36' kod numarasını eklediğini söyledi. Buna göre çalıştığı işyeri OHAL KHK'sıyla kapatıldığı için işsiz kalan kişilerin sigorta siciline '36' kodu işlendiğini belirten İrgil, sicilinde bu kod bulunanların işverenlerin tercih etmediği için çalışmalarının zorlaştığını açıkladı.
'Bunun adı otomatik fişleme'
Açıklamasında, "36 kod işveren için bir alarm niteliği taşıyor" diyen CHP Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil, yaptığı yazılı basın açıklamasında şu görüşlere yer verdi.
“KHK ile kapatılan işyerlerinde çalışanların, OHAL KHK'ları ile doğrudan işten çıkarılan işçilerin yanısıra işverenin de kendi takdiriyle FETÖ/PDY ilişkisi veya irtibatı kanaatine vararak işten çıkardığı işçilerin sigorta sicillerine '36 kod' işleniyor. Bu keyfiyet doğru değildir. Ayrıca devlet izniyle açılmış, devlet denetiminde olan ve OHAL KHK'larıyla kapatılan eğitim kurumlarındaki tüm çalışanların da sigorta sicillerine bu kod işleniyor. Öte yandan kapatılan kurumlarda zorunlu staj yapmış öğrencilerin sigorta sicillerine de 36 kod işlendiğini görüyoruz. Zorunlu staja bile bu kod neden işlenir? Bu şu demektir; haklarında hiçbir suç bulunmayan insanlar otomatik olarak fişleniyor. Madem resmi bir fişleme yapıyorlar, hangi meslek gruplarından kaç kişi fişlenmiş açıklasınlar, bilelim."
CHP'li İrgil, hükümetin resmi olarak yaptığı fişlemeden insanların çoğunluğunun haberi olmadığını belirterek; “Kişi iş başvurusunda bulunduğunda, hatta İŞKUR'daki bir kursa başvurduğunda siciline 36 kodun işlendiğinden haberi oluyor. 36 kod nedeniyle ülke genelinde işsizlik tehdidiyle karşı karşıya kalmış bir insan grubu var. Bunu yaratan da hükümet" dedi.
Ceyhun İrgil, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu'na konuyla ilgili verdiği soru önergeside, tarih itibariyle Sosyal Güvenlik Kurumu işten çıkışı 36 koduyla gerçekleştirilmiş kaç kişi olduğunu; tarih itibarıyla SGK'da işten çıkışı 36 koduyla gerçekleştirilmiş kişilerin meslek gruplarına göre dağılımını; zorunlu stajını yaptığı kurum OHAL KHK'sıyla kapatılan öğrencilerin sigorta sicillerine neden 36 kod işlendiğini; sigorta sicillerindeki 36 kodun değiştirilmesi için başvuran sayısının kaç kişi olduğunu; 36 kodun değiştirildiği kişi sayısını ve bu mağduriyet ve haksızlığın giderilmesi için yapılan bir çalışmaların olup olmadığını sorduğunu sözlerine ekledi. DHA

20 Temmuz 2017 Perşembe

FETÖ, ilk kez ABD’nin terör raporunda

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ABD Dışişleri Bakanlığının yayınladığı terör raporunda ilk kez yer aldı.
ABD Dışişleri Bakanlığının yayınladığı Terörizm 2016 Ülkeler Raporu'nda FETÖ ilk kez yer aldı. Milli Güvenlik Kurulunun, FETÖ’yü 26 Mayıs 2016’da terör örgütü olarak tanımladığı belirtildi. Raporda, “Hükümet, 240‘tan fazla kişinin öldüğü, 2 bin 100‘den fazlasının yaralandığı 15 Temmuz'daki darbe girişiminden Gülen hareketini sorumlu tutuyor.” ifadesine yer verildi.
PYD YİNE TERÖR ÖRGÜTÜ OLARAK ANILMADI
PKK'nın, 2016'da Türkiye'de terör saldırıları düzenlemeye devam ettiğine dikkat çekilen raporda,  Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) 2015 yılı Temmuz ayından bu yana 8 bin PKK teröristini öldürdüğü, yaraladığı ya da ele geçirdiği belirtildi. PKK saldırılarında şehit düşen güvenlik güçlerinin sayısının ise 750‘den fazla olduğu kaydedildi. PKK'nın uzantısı olan Kürdistan Özgürlük Şahinleri'nin (TAK) de güvenlik güçlerine, altyapılara ve turistik tesislere yönelik saldırılarını artırdığına işaret edildi.
Raporda PKK'nın Suriye uzantısı PYD/YPG terör örgütü olarak anılmazken ilgili bölümde şu ifadelere yer verildi:
“Türk hükümeti, ülke içindeki bazı örgütleri, terör örgütü ilan etti. Bu örgütler, Türk Hizbullahı, Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TKP-ML), Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TİKKO) ve Marksist Leninist Komünist Partisi (MLKP). Türkiye ayrıca Suriye merkezli Demokratik Birlik Partisini (PYD) ve partinin silahlı kanadı YPG'yi, PKK'yla yakın ilişki içindeki terör örgütleri olarak tanımlıyor.” (Kaynak:sözcü.com.tr)

19 Temmuz 2017 Çarşamba

FETÖ'nün 48 milyar lirası devletin kasasına girdi

Milli Güvenlik Kurulu'nun son toplantısında FETÖ başta olmak üzere terör örgütleri ile mücadele masaya yatırıldı. Kurula sunulan rapora göre immet, bağış gibi adlar altında, çoğu zaman baskı ve tehditle milletten elde ettiği haksız servet, yine millete iade edildi. Terör örgütünün 7.5 milyar liralık gayrimenkul, 41 milyar liralık şirket varlığı olmak üzere toplam 48 milyar lirası devlete geçti.
Milli Güvenlik Kurulu'nun son toplantısında FETÖ başta olmak üzere terör örgütleri ile mücadele masaya yatırıldı. Kurula sunulan FETÖ Raporu'nda, mücadelede gelinen nokta kapsamlı olarak değerlendirildi. FETÖ'nün gücünün kırılması sürecinde en fazla mesafe alınan alan olarak "finans" boyutu ön plana çıktı. FETÖ'nün, himmet, bağış gibi adlar altında, çoğu zaman baskı ve tehditle milletten elde ettiği haksız servet, yine millete iade edildi. Terör örgütünün 7.5 milyar liralık gayrimenkul, 41 milyar liralık şirket varlığı olmak üzere toplam 48 milyar lirası devlete geçti.
Dudak uçuklatan servet
Sabah Gazetesi'nin haberine göre, 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından kararlılıkla sürdürülen FETÖ ile mücadelede, bugüne kadar örgütün 7.5 milyar liralık gayrimenkulüne el konuldu. Ayrıca, FETÖ ile bağlantılı 966 şirketin kayyuma devredilen aktif toplamı da 41 milyar lira olarak hesaplandı. Böylece toplamda, yaklaşık 15 milyar dolarlık varlığının FETÖ terör örgütü tarafından kullanılması önlendi.
Dış ayağı da inceleniyor
MGK'daki değerlendirmede, FETÖ ile mücadelenin dış ayağı üzerinde de duruldu. FETÖ lobisinin faaliyetlerinin önlenmesi noktasında, özellikle darbe yargılamalarının sonuçlanmasının önemine işaret edildi. Kesinleşmiş yargı kararları, gerekçeleri ve eklerindeki belgelerin, uluslararası alanda FETÖ'nün etkisizleştirilmesi ve elebaşının iade sürecini hızlandırabileceği sonucuna varıldı. Bu aşamada Yargıtay'ın, Erzurum'daki FETÖ davasında, gerekçeli kararını açıklamış olması yeni bir aşama olarak görülüyor. Yargıtay, darbenin FETÖ tarafından tasarlanıp uygulandığını, ByLock'un örgütün gizli haberleşme kanalı olduğunu tüm yönleri ve gerekçeleri ile somut bir karara bağladı. Devam etmekte olan davaların önemli bölümünün yıl sonuna kadar sonuçlanmasının beklendiği, mahkemelerden çıkacak kararların tercümesi üzerinden, FETÖ'cüleri himaye eden ülkeler nezdinde diplomatik ve hukuki zeminde takiplerin sıkılaştırılması planlanıyor.
50 bin 344 kişi tutuklandı
FETÖ ile yürütülen yoğun mücadele kapsamında kamuda büyük bir temizlik yapıldı. Bu güne kadar kamudan 111 bin 240 kişi ihraç edilirken, 33 bin 180 kişi açığa alınarak görevinden uzaklaştırıldı. Hain darbe girişiminin püskürtülmesinin ardından 168 bin 977 kişi hakkında hukuki işlem yapıldı. Soruşturmalar çerçevesinde gözaltına alınan 50 bin 344 kişi tutuklandı. 47 bin 136 kişi adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı.
Halen 55 bin 495 kişi ise tutuksuz olarak yargılanıyor. 7 bin 605 şüpheli hakkında ise FETÖ üyeliğinden yakalama kararı bulunuyor.
En önemli gelir kaynağı Türkiye
MGK'daki sunumlarda, FETÖ'nün en önemli gelir kaynağının Türkiye olduğu, esnaf ve işadamlarından sağlanan paraların yurtdışına transfer edildiği, bu musluğun kesildiği vurgulandı. FETÖ okulları için her bir ilde farklı iş ve meslek gruplarından, örgüte mensup isimler tarafından "himmet" tahsil edildiği ve genelde nakit olarak ülke dışına çıkarıldığı tespitine yer verildi.Sabah

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Kemal Kılıçdaroğlu 'Adalet Mitingi'nde konuştu, 10 maddelik çağrı yaptı

CHP'li vekil Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasının ardından, 'Adalet' diyerek Ankara'dan İstanbul'a 'Adalet Yürüyüşü' başlatan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yürüyüşü tamamladı. 25 günlük yürüyüşün ardından İstanbul Maltepe'de düzenlenen mitingde, 10 maddelik bir adalet çağrısında bulunarak, katılımcılara, 'onaylıyor musunuz' diye sordu. CHP'ye göre, mitinge 1 milyon 600 bin kişi katıldı.

Kemal Kılıçdaroğlu 25 günlük yürüyüşün ardından Maltepe, 'Adalet Mitingi'ne katıldı. Miting sahnesine kendisini yürüyüşte yalnız bırakmayan eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile el ele çıktı. Daha sonra alandaki kalabalığa seslendi.
Konuşmasından satır başları:
Sevgili yol arkadaşlarım, sevgili adalet arayıcıları, bizleri televizyon başında izleyen yurttaşlarım, Maltepe'den herkese gönül dolusu selamlar... 15 Haziran'da Güvenpark'ta başlattığımız yürüyüşü Maltepe'de bitirdik. Ama kimse bu yürüyüşün bir son olduğunu düşünmesin, bu yürüyüş bizim ilk adımımızdır. Herkes şunu çok iyi bilsin 9 Temmuz yeni bir adım, yeni bir doğuştur.
Ankara'da bir grup yoldaşımızla.  ilk yürüyüşe başladığımızda 21 km yürüdük. Yol boyunca bizi yüreklendiren Ankara, Kahramankazan, Kızılcahamam, Gerede, Bolu, Kaynaşlı, Düzce, Hendek, Adapazarı, İzmit, Derince, Körfez, Tavşancıl, Gebze ve İstanbul'a yürekten teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu ülkeye demokrasiyi mutlaka getireceğiz. Kemal Kılıçdaroğlu herkese saygılıdır. Protesto eden yurttaşlarıma da saygılarımı gönderiyorum. Bu ülkeye birinci sınıf demokrasiyi mutlaka getireceğiz.
Dünyanın en barışçıl eylemini, yürüyüşünü yaptık. Hiçbir yurttaşımızın burnu dahi kanamadı. O nedenle güvenliğimizi sağlayan, benimle beraber yürüyen adalete susamış 80 milyona saygılarımı sunuyorum.
 Yürüyüşümüze destek veren pek çok kesim oldu. Destek açıklaması yapan siyasi partiler ve milletvekillerine, sendikalara, sanatçılara, muhtarlara, engellilere, gazi ve şehit ailelerine, Ergenekon, Balyoz ve KHK mağdurlarına, kadınlara, STK'lara, barolara, çiftçilere, mağdur ailelere yürekten teşekkürlerimi sunuyorum.
Neden yürüdük?
Olmayan adalet için, mazlumların hakkı için, hapisteki milletvekilleri, tutuklu gazeteciler için yürüdük. Üniversiteden atılan hocalar için yürüdük, KHK'larla üniversite hocalarının işine son verilmesi tam bir demokrasi ayıbıdır. Bunu geçmişte paşalar, Hitler yapıyordu. O hocalara Gazi Mustafa Kemal Atatürk sahip çıkmıştı. Haksız yere atılan memurlar için yürüdük, çocuk işçiler için yürüdük, hapisteki askeri öğrenciler için yürüdük, linç edilen askerler için yürüdük, FETÖ'ye karşı olduğumuz için yürüdük, tek adam rejimine karşı olduğumuz için yürüdük, IŞİD, PKK terör örgütlerine karşı yürüdük, devlette liyakat sistemi kalmadığı için yürüdük, çalınan sınav soruları için yürüdük, şiddet mağduru kadınlar için yürüdük, Mavi Marmara şehitleri için yürüdük, KHK ile görevlerinden atılan hak arayan, hak aradıkları için hapse atılan, açlık grevindeki Nuriye ve Semih için yürüdük, FETÖ'nün siyasi ayağı ortaya çıksın diye yürüdük, 249 şehidimiz için yürüdük. Bu ülkede adalet için yürüdük.
Niçin adalet?
Farklılıklarımızla birlikte yaşamak için, huzurla yaşamak için, Türkiye'nin saygın bir konumu olsun diye adalet. Zulüm ile abad olunmaz, zulüm ediyorlar. Fakir fukaraya zulüm ediyorlar. Çiftçiye zulüm ediyorlar. Zulme karşı durmak bizim namus borcumuzdur.
Dünyanın bütün nehirleri, adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez. Bu meydan ve bu meydanın dışında adalete susamış sizlere saygılarımı sunuyorum.
 Önce adalet, hak, hukuk, adalet diyoruz. Siyaset ahlak temelli yapılmak zorundadır. Siyaset malı götürme alanı değildir. Siyaset ülke için yapılır. Siyaset ülkeyi birleştirmektir. O nedenle her yerde söylüyorum, bir daha söyleyeceğim; Hiç kimsenin etnik kimliğine, inancına göre siyaset yapmayacağız. Yapanlar vatan hainleridir. Herkesin kimliğine saygı duyuyorum. Başörtü kadınlarımız için diyorlar ki; efendim iktidar değişirse sizin yaşam tarzınızla uğraşacaklar. Bunu söyleyenlere itibar etmeyiniz. Biz herkesin kimliğine sonuna kadar saygılıyız.

Adalet, adalet, adalet...
 Adalet sokakta aranmaz diyorlar. Bir ülkede adaletsizlik varsa, o ülkenin mahkemeleri bağımsız değilse, TBMM'nin yetkileri gasp edilmişse, halkın gözü, kulağı ve sesi olan basın susturulmuşsa o zaman adalet arayışımızın tek yeri sokaktır. Kimse bundan endişe etmesin. Adalet, adalet, adalet...
Darbeyi önlemek için sokak güzel, adaleti getirmek için kötü. Darbeyi de önleyeceğiz, adaleti de getireceğiz.
İki tane 15 Temmuz var; biri halkın diğeri sarayın 15 Temmuz'u. Halkın 15 Temmuz'da halk sokağa indi, darbeyi önledi. Bu 15 Temmuz bizim onurumuz, gururumuzdur. Bir de sarayın 15 Temmuz'u var, darbe girişiminden yararlanıp, KHK'lar çıkaran sarayın 15 Temmuz'u var. Biz buna sonuna kadar direneceğiz.
Hakim gözünü saraya dikmiş, bakıyor
 Bir kişinin suçlu olup olmadığına siyasi, bakan, milletvekili esnaf karar vermez. Bir kişinin suçlu olup olmadığına ancak hakim karar verebilir. Beyefendi şimdi kişiye ceza kesiyor. Ne olursan ol, kim olursan ol adaleti bu ülkeye getireceğiz.  1971 ve 1980 darbelerinden sonra sıkı yönetim mahkemeleri kurulmuştu. Ama savcı, hakim karar verirken; savcı delil topluyor hakim de en azından o delillere bakarak karar veriyordu. Şimdi 20 Temmuz sivil darbesinden sonra dosyada delil varmış, yokmuş önemli değil. Hakim gözünü dikmiş saraya, oradan gelen talimata göre karar veriyor.
 Yaşadığımız dönem bir dikta dönemidir. Hitler'in bir adalet müşaviri vardı. Şöyle söylüyor hakimlere; karar vermeden önce kendinize şunu sorun, benim yerimde Führer olsaydı nasıl karar verirdi. Aynı oyun bugün Türkiye'de oynanıyor. Hakim aldığı talimatla karar veriyor. Oysa hakimlik kutsal bir görevdir, hakim kimsenin önünde diz çökmez, ayağa kalkmaz, cübbesini iliklemez. Şimdi ben buradan bütün yargıçlara sesleniyorum; adaletin hakkını korumak benim kadar sizin de görevinizdir. Saraydan talimat varsa elinizin tersiyle itin.
AYM üyelerine seslendi: O koltukları boşaltın
 Anayasa Mahkemesi'nin başkanına ve üyelerine de sesleniyorum; korkmayın, onurlu ve dik durun. Daha önce karar verdiniz; milletvekilleri yargılanabilir ama tutuklanamaz demiştiniz. Bu sözünüzün arkasında durun. AYM üyeleri; sizin dik durmanız, sizin onurlu durmanız, sizin adaleti korumanız, sizin Türkiye'nin onurunu korumanız size güç katar. Birilerinin oyununa gelmeyin, saray ne yaparsa yapsın, yarın çocuklarınızın yüzüne bakacaksınız, arkadaşlarınızın yüzüne bakacaksınız. Saraydan talimat geldi, biz o yüzden karar verdik diyorsanız lütfen o koltukları boşaltın.
 450 km büyük bir keyifle, inançla, kararlılıkla yürüdüm, 80 milyon için yürüdüm. Hiçbir ayrım yapmadım, herkesi kucakladım.
Bu yürüyüşle ne kazandık?
Korku gömleğini çöpe attık. Yalnız olmadığımızı gördük. Adaletli bir Türkiye kuracağımızı gördük ve bunu bütün dünyaya seslendirdik. Umudumuzu yeniden yeşerttirdik. Hepimiz umutluyuz. Biliyorsunuz umut bulaşıcıdır. Maltepe meydanı umutluysa Maltepe'nin tamamı umutludur. Herkes umut tohumlarını yeniden eksin. Aşımızı, ekmeğimizi paylaşmayı öğrendik. Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşamayı özledik. Türkiye tarihinin en önemli sayfalarından birini yazdık.
Yürüyüş yaptık ne istiyoruz?
Bir; OHAL kalksın.
İki; Adliyeye, kışlaya, camiye siyaset girmesin. Yargı tarafsız kılınsın.
Üç; Özgür medya istiyoruz.
Dört; Üniverrsiteleri susturulmuş değil, konuşan bir Türkiye istiyoruz.
Milletin seçtiği vekillerin TBMM'de görev yapmasını istiyoruz.
FETÖ ile mücadelenin gerçekten yapılamasını ve darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılmasını istiyoruz.
Tek adam rehjimine hayır diyoruz. 
Gerçekten de kadın-erkek eşitliği istiyoruz. 
Gençlere saygı istiyoruz, gençleri önemsemeliyiz. 
Tüm anti demokratik uygulamaların sona erdirilmesini istiyoruz. 
450 kilometreyi yürürken ormanları fark ettim, yağmuru gördüm. Cennet gibi ülkeyi cehenneme çevirmeye kimin hakkı var. Bu ülkeyi cennet gibi yapmak bizim görevimiz değil mi? Niye yapmayalım?
10 maddelik adalet çağrısı
Biz, 15 Haziran’dan bu yana yürüyen on binler, bugün İstanbul Maltepe’de bir araya gelen yüzbinler, milyonlar olarak tüm Türkiye’ye ve dünyaya sesleniyoruz.
Biz, sadece ve sadece adalet istiyoruz. Sadece burada bir araya gelenler için değil, sadece bizleri destekleyenler için değil, herkes için adalet istiyoruz.
Biz, 25 gündür, on binlerce ağızdan hep birlikte haykırdığımız ‘Hak, Hukuk, Adalet’ talebimizin çok geç olmadan karşılanmasını istiyoruz.
Biz, siyasete ve toplumsal yaşama Adalet Yürüyüşümüzün gösterdiği barışçıllığın hakim olmasını istiyoruz.
Adalet bir haktır. Adalet hakkımızdır. Biz hakkımızı istiyoruz.
Adalet mülkün temelidir. Günümüz Türkiye’sinde mülkün temeli ne yazık ki sallanmaktadır. Gün, temelinde adalet olan yeni bir toplumsal sözleşme yapma günüdür.
İşte bu anlayışla bir araya gelen milyonlar olarak Türkiye’nin özellikle son bir yılda içine sokulduğu duruma dair tespitlerimiz ve en acil şekilde yerine getirilmesi gerekenlere ilişkin çağrımız şudur:
1. 15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz. 15 Temmuz gecesi TBMM’nin kararlı, onurlu duruşu ve halkımızın sokağa çıkarak FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın/halkın 15 Temmuzu diyoruz. Ancak bu darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir. 249 şehidimizin aziz hatırası ve 2301 gazimiz için Fetullah Gülen Terör Örgütünün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır.
2. İktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek, 20 Temmuz darbesi yapılmıştır. 20 Temmuz’da OHAL ilan edilmiş ve TBMM’nin yetkileri gasp edilmiştir. Biz buna Sarayın 15 Temmuzu diyoruz. Bir sivil darbeye dönüşen OHAL uygulamaları yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplamıştır. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni evrensel ilkelere uygun olarak yeniden tesis edilmelidir.
3. Yargıyı siyasetin emrine vermek demokrasiye ihanettir. Dolayısıyla demokrasinin, can ve mal güvenliğinin vazgeçilmez kuralı olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır. “Kolektif suç” gibi insan haklarına aykırı uygulamalardan vazgeçilmelidir.
4. Bugün, OHAL uygulamalarıyla mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları ellerinden alınmıştır. OHAL mağdurları adeta “sivil ölüme” terkedilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik haklarını kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son verilmelidir.
5. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimiyle veya onun arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan, ama sırf Hükümete muhalif görüldüğü için bütün haklarından yoksun kılınan akademisyenler ve diğer kamu görevlileri görevlerine iade edilmelidir. Anayasa Mahkemesinin içtihatları dikkate alınarak, tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır.
6. 150’nin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir. Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
7. OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılamadığı bir ortamda ve üstelik “devletin bütün imkânları seferber edilerek” gerçekleştirilen Anayasa değişikliği gayrimeşrudur. Toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan anayasa yerine, bir kişinin beklentilerine yanıt veren bir Anayasa değişikliği Yüksek Seçim Kurulu’nun yasadışı kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu bir “mühürsüz seçimdir.” Türkiye gayrimeşru bir anayasa ile yönetilemez, yönetilmemelidir.
8. Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan, insan haklarına dayalı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat esası kamuda göreve başlama ve yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmeli ve toplumsal adaletsizliği yeniden üreten eğitim politikaları değiştirilmelidir.
9. Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın bir adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, yoksulluk, insanca yaşam ücretinden yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, yaygın şiddet, terör gibi çok geniş bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir. Toplumsal adaletsizliğin en vahim görünümlerden biri olan kadınlara karşı ayrımcılığın önüne geçilmeli, kadınların özgürlük alanları korunmalı, kadın hakları toplumsal hayatın her alanında uygulanmalıdır.
10. Son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemizin içindeki adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısırdöngü yaratmıştır. Adalet sadece iç politikaya ve toplumsal yaşama değil uluslararası ilişkilere de hâkim olmalıdır. Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe, adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış politikaya dönüş yapmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine, adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir.
Hukuka ve Anayasaya saygı, adaleti sağlamanın ilk koşuludur. Hukuk güvenliğinin olmadığı ve adaletin gerçekleşmediği bir toplumda, kamu düzeni ve toplumsal barış sağlanamaz. Adaletsiz toplum ise, insan haysiyetinin zedelendiği bir toplumdur.
Bu “Adalet Çağrısı”; adaletin, insan haysiyetine saygının ve toplumsal barışın temeli olduğu inancıyla hazırlanmıştır.
Bu mücadele bizim mücadelemiz. Ve biz Türkiye’yiz. Adalet isteyen, barış isteyen, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik isteyen Türkiye’yiz. Biz dünyadan kopmak değil, dünya ile barış içinde kardeşçe yaşamak isteyen Türkiye’yiz. Biz kavga değil huzur isteyen Türkiye’yiz. Biz halkız. Bu yol bizim yolumuz, bu meydanlar bizim meydanımız. Bu memleket bizim memleketimiz.
Korku duvarlarını yıkacağız
Bu mücadele adalet mücadelesi… Bu yürüyüş bizim yürüyüşümüz. Bu çağrıdaki tüm taleplerimiz karşılanıncaya kadar durmayacağız. Bu yürüyüş artık başladı. Korku duvarlarını yıkacağız. Adalet yürüyüşümüzün bu son günü yeni bir başlangıçtır… Yeni bir ilk adımdır.
Bu bağlamda Yasama/yürütme ve yargı erklerini kullanan bütün yetkililere bu uyarılarımızı iletirken, siyasal partileri, toplumun farklı kesimlerini, sivil toplum örgütlerini ve bütün yurttaşları, bildirinin hedeflerini sahiplenmeye ve hayata geçirmek için mücadeleye çağırıyoruz.
Şimdi bu çağrıyı Maltepe meydanında onaya sunuyorum. Kabul edenler el kaldırsın. Yeniden doğuyoruz, ülke için doğuyoruz. Bayrağımız, vatanımız için doğuyoruz. Kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeden yürüyeceğiz. Hepinize şükran borçluyum.
Hiç kimse unutmasın, her Firavun'un Musa'sı vardır. Musa buradadır. Çünkü biz adalet istiyoruz. Adaletsizliğe, zulme karşı olacağız. Zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır. Şeytan olmayacak bu ülkede. Hepinizi dostça kucaklıyorum.

5 Temmuz 2017 Çarşamba

İkisi de yürüyemiyor

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın başlattığı açlık grevi 119 gün geride kaldı. Yakınlarının aktardıklarına göre; ikisi de artık hiç yürüyemiyor. Açlık grevine başladıklarında Nuriye 59, Semih 86 kiloydu. Şu an Nuriye 44, Semih 61 kilo geliyor.

OHAL kararnameleriyle ihraç edilen tutuklu akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın “İşimi istiyorum” talebiyle başlattıkları açlık grevi yarın 120’nci gününe giriyor. Hürriyet’ten Gamze Kolcu’ya konuşan, Semih Özakça’nın eşi Esra Özakça, iki akademisyenle ilgili şunları söyledi; “Semih’in böbrek sıkıntıları başladı. Görüşe tekerlekli sandalyeyle gelmiş ancak üzülmemizi istemediği için bizim
görebileceğimiz noktaya gelince ayağa kalkmış. Nuriye’de de benzer sorunlar var. Artık hiç yürüyemiyor. Açlık grevine başladıklarında Nuriye 59, Semih 86 kiloydu. Şu an Nuriye 44, Semih 61 kilo geliyor.” Hürriyet

27 Nisan 2017 Perşembe

Avrupa Parlamentosu'ndan çok sert Türkiye raporu

AKPM'nin Türkiye kararının ardından Avrupa Parlamentosu da benzer nitelikteki raporunu açıkladı. Raporda, AB ile müzakerelerin yanı sıra Türkiye'ye aktarılan fonların da askıya alınması önerildi.

Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Hollandalı parlamenter Kati Piri, raporunu hazırladı. Belge, yine Ankara’nın sert tepkisine neden olacak içerikte.
Amerika’nın Sesi’nin haberine göre; Avrupa Parlamentosu’nun geçen yıllarda hazırladığı raporları çok sert şekilde eleştiren ve yok hükmünde sayıp “geri gönderen” Türkiye’nin bu sene de aynı yaklaşım içine girme olasılığı oldukça yüksek. Bunun nedeni ise Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raportörü, Hollandalı parlamenter Kati Piri tarafından hazırlanan bu yılki raporun da çok sert eleştiriler içermesi.
Rapor, sert içeriğinin yanı sıra ilişkilerin devamında yaşanabilecek olası sorunları da gözler önüne seriyor. Son dönemde Avrupa Parlamentosu’nda sıkça dile getirilen Türkiye ile müzakerelerin askıya alınması mesajı bu belgede de net şekilde veriliyor.
2019'da kriz vurgusu
Taslak raporda, Avrupa Birliği Komisyonu’na ve üye devletlere, anayasa paketinin değiştirilmeden uygulanması halinde Türkiye ile katılım müzakerelerini askıya alma çağrısı yapılıyor. Türkiye’nin bu pakette herhangi bir değişikliğe gitmeyecek olmasından hareketle, daha önce radikal bir gelişme yaşanmaması halinde, bu çağrı doğrultusunda 2019’da çok ciddi bir kriz yaşanacağı söylenebilir.
Belgenin dikkat çeken diğer iki vurgusu ise Gümrük Birliği ve Türkiye’ye mali yardımlarla ilgili. Ankara, Gümrük Birliği’nin güncellenmesine büyük önem veriyor. Avrupa Parlamentosu ise bu konuda da Türkiye’yi zorlama hazırlığı içinde. Belgede, Komisyon’a yönelik olarak yapılan, “Güncellenmiş Gümrük Birliği’ne insan hakları ve temel özgürlüklerle ilgili siyasi kriterler katma” çağrısı yapılması bunun ilk sinyallerinden.
"Fonlar askıya alınsın"
Türkiye’nin Kopenhag kriterlerine uymaması durumunda tüm katılım öncesi fonları askıya alması çağrısı da belgeye yansıtıldı. Söz konusu mali yardımlar 2017-2020 dönemi için yaklaşık 2.5 milyar Euro seviyesinde.
Diğer Avrupa Birliği kurumlarının ve liderlerinin idam cezası konusunda yaptığı açıklamalara paralel bir söylem Piri’nin raporunda da yer alıyor. Belgede, “İdam cezasının yeniden getirilmesinin Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerini ihlal edeceğinin ve Avrupa Birliği müzakerelerinin derhal sona ermesine yol açacağının altını çizeriz” vurgusuna yer veriliyor.
Erdoğan'ın sözlerine tepki
İlişkilerde kriz yaşandığı mesajıyla Avrupa Birliği Konseyi’ne Türkiye ile acilen zirve yapma çağrısı yapılan taslakta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bazı Avrupa Birliği liderlerini “Nazi uygulaması” yapmakla suçlaması güçlü şekilde kınanarak, bu tür açıklamaların devamının bir siyasi ortak olarak Türkiye’nin kredibilitesinin altını kazdığı uyarısında bulunuluyor.
İfade özgürlüğü ihlallerinin ve medya özgürlüğüne yönelik ciddi ihlallerin de güçlü şekilde kınandığı belgede, 150’den fazla gazetecinin tutuklanmasının endişe kaynağı olduğu vurgulanarak, özgür ve çoğulcu bir medyanın her demokrasinin temel bileşeni olduğu hatırlatılıyor ve Türk hükümeti tüm gazetecileri derhal serbest bırakmaya teşvik ediliyor.
OHAL konusu gündemde
Avrupa Parlamentosu, 2016’nın Türkiye için zor bir yıl olduğunun kabul etmekle birlikte olağanüstü hal altında alınan önlemlerin, geniş kapsamlı, orantısız ve ülkede temel özgürlüklerin korunmasında uzun süre olumsuz etki yapacak nitelikte olduğu görüşünde.
Metinde, “Olağanüstü hal ve adil bir kampanya olmasını önleyen şartlar altında 16 Nisan’da yapılan referandumun sonucunu not ediyoruz. Tüm usulsüzlük iddialarına ilişkin bağımsız bir değerlendirmeyi destekliyoruz” ifadelerine de yer verildi.
"Hakim ve savcıların güçlü siyasi baskı altında olmayı sürdürmesinden endişe duyulduğunun" belirtildiği raporda, Türkiye’de gerçekleştirilen terör saldırıları en güçlü ifadelerle kınanıyor. 2002’den bu yana Avrupa Birliği’nin terörist listesinde yer alan PKK’nın şiddete dönüşüne yönelik kınama tekrarlanıyor ve Avrupa Birliği ülkeleri, Avrupa Birliği’nin terör örgütleri listesinde yer alan örgütlerin işaret ve sembollerini yasaklayan yasal düzenlemeleri güçlendirmeye davet ediliyor.
Taslak belgede, Avrupa Birliği-Türkiye arasında iyi ilişkilerin her iki taraf için de stratejik öneme sahip olduğu ve Avrupa Parlamentosu’nun, Türk hükümetiyle işbirliği yapma ve açık bir diyalog sürdürme taahhüdüne bağlı olduğunun da altı çiziliyor.
Taslak rapor, 2 Mayıs’ta Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu’nda görüşülecek. cnntürk

18 Nisan 2017 Salı

OHAL 3 ay daha uzatılıyor

MGK ardından toplanan Bakanlar Kurulu'ndan alınan karar sonrası OHAL yeniden uzatılması gündeme geldiği ve kararın TBMM gönderildiği açıklandı. OHAL, TBMM'de geçerse OHAL'de 4. dönem başlamış olacak. 3. dönem OHAL süresi 19 Nisan'da sona erecek yeni dönem başlayacak.

Referandumun ardından dün, önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık ettiği MGK, ardından Bakanlar Kurulu toplandı. Bakanlar Kurulu ardından yapılan açıklamada “OHAL'in bir kez daha uzatılması kararı alındı. Kararın TBMM’ye gönderildiği ifade edildi
OHAL’in uzatılmasına yönelik tavsiye kararının MGK’da alındığı ve Bakanlar Kurulu’nda onaylandığı ifade edildi.
OHAL 20 Temmuz’da ilan edilmiş, Temmuz ve Ekim 2016  ve Ocak 2017’de olmak üzere 3 kez uzatılmıştı. Dün yeniden uzatılmasıyla OHAL’de dördüncü dönem başladı ve Türkiye olağanüstü hal dönemini böylece bir yıl yaşamış olacak.
KURTULMUŞ: TBMM ONAYIYLA OHAL 3 AY DAHA UZATILACAK
Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası yaptığı açıklamalardan satır başları şöyle;
“Bu seçim kampanyasıyla ilgili 4 temel değerlendirmenin önemli olacağını düşünmekteyim.”
“Katılımın yüksekliği… Yaşlı, çocuk, sakat herkes demokratik bir şekilde katılıma ortak oldular.”
“Türkiye gelişmiş bir şekilde referandum kampanyası geçirdi. Son derece olgun, keyifli, barışçıl bir şekilde kampanya süreci geçirdik. Bu referandumla Türkiye önemli kazanımlar elde etti.”
“Seçim güvenliği ve her sandığın sonuçları alınarak il ve ilçe seçim kuruluna olaysız şekilde ulaştırılmıştır.”
“En çok önemle altını çizerek üstünde duracağım konu Türkiye’de, anayasa yapma ve değişikliği… Hep askerlerin dipçikleriyle önü kesilmiştir. Şimdi bütünüyle sivil iradeyle Türkiye çok önemli yönetim sistemi değişikliği ortaya koydu. Kazanan millettir.”
“Bundan sonraki süreçte TBMM üzerine düşen, uyum sürecini geçirmek. YSK kararından sonra hemen uygulamaya konulacak. Uyum sürecini parlamentonun hızlı çalışarak geçireceğimizi biliyorum. Yeni yönetim sistemimiz Türkiye için hayırlı olsun.”
“Sayın Cumhurbaşkanı liderliğinde MGK toplantısı yaptık. Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra OHAL, Bakanlar Kurulu toplantımızda ele alındı. Bugünden itibaren 3 ay uzatılması için Bakanlar Kurulu’na verildi. İmzalandı. TBMM onayıyla OHAL 3 ay daha uzatılacaktır. Türkiye 15 Temmuz’da darbenin kıyısından dönmüştür. Devletin içine sızmış olan FETÖ’cü eşkıyalar başta olmak üzere terörle mücadeleye girilmiştir. Devletin içine sızmış olan ayaklarının temizlenmesi, finans kaynakları için OHAL’ın uzatılması gerekmekteydi. Terör örgütüyle mücadele sürdürülmeli. Bu sadece hükümetin değil, Tükiye’nin milli güvenlik meselesidir.”
SONUÇLARA GÖLGE DÜŞÜRÜLDÜĞÜ İDDİASI
“Bununla ilgili muhatap YSK’dır.. Bu konuda taraf değiliz. YSK gerekli açıklamayı yapmıştır.”
“RESMİ GAZETEDE YAYINLANDIĞI AN CUMHURBAŞKANI NE ZAMAN İSTERSE AK PARTİ’YE ÜYE OLABİLİR”
“YSK’ya itirazlar olacak tamamlanması süre alır. Sonra YSK resmen seçim sonuçlarını ilan edecek. Resmi gazetede yayınlandığı andan itibaren yürürlüğe girecek. Cumhurbaşkanı isterse Ak Parti’nin üyesi olabilir. Hiçbir engel kalmıyor istediği zaman partiye üye olabilir.”
“18 maddenin bir an evvel yasalaşmasıdır. Bu aziz millet işinin sahibidir. Milletimiz bu süreçte ne şekilde karar verirse, TBMM halleder halledemezse millete gidebilir. Türkiye’nin bundan sonra hakimi de, sahibi de, sözünde sahibi millettir. Zaman zaman belli konularda milletin görüşüne gidilebilir.”
“Bu yapılan parti seçimi değildir. Dolayısıyla herhangi bir şekilde her hangi partinin önceki seçimlere göre kıyaslanması doğru değildir. Bu halk oylamasıdır. Diğer yerel ve genel seçimlerle karıştırmamak lazım.”
AB İLE İLİŞKİLER – VİZESİZ SEYAHAT
“Mayıs ayı içerisinde Avrupa Birliği ile görüşeceğiz. Her gün binlerce ifade edilen göçmenler neredeyse sıfıra inmiştir. Türkiye üzerine düşeni yapmıştır. Avrupa Birliği, Türkiye vatandaşlarına vize olayında ipe un serdiler. Bunları tekliflerimizi Mayıs’ta onlara ileteceğiz, konuşacağız.” Sözcü

22 Şubat 2017 Çarşamba

Kapalı cezaevleri doldu, açık cezaevlerine yolculuk başlıyor

FETÖ’den tutuklu sayısı 42 bini, cezaevlerindeki toplam mahkûm sayısı 197 bini aşınca açık cezaevlerine geçişi kolaylaştırmak için yönetmelik değişikliği yapıldı.

Adalet Bakanlığı, FETÖ’den tutuklu sayısı 42 bini, cezaevlerindeki toplam hükümlü/tutuklu sayısı 197 bin 297’yi aşınca kapalı cezaevlerini boşaltmak için açık cezaevine ayrılmayı kolaylaştıran yönetmelik değişikliği yaptı. Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ‘Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’ndeki değişikliğe göre, toplam cezası 10 yılın altında olan hükümlüler kapalı cezaevinde 1 ay sıkı infaz koşullarında hapis yatacak; sonra infaz koşulları rahat olan açık cezaevlerine gönderilebilecek.
10 yılın üstünde ceza alan mahkûmlar, cezalarının 10’da birini (1/10 oranı) yatıp açık cezaevine yollanacaklar. Bakanlık kaynakları Hürriyet’ten Oya Armutçu'ya, “Eski düzenlemede toplam cezanın 1/10’u kapalı kurumlarda çekiliyor sonra açığa ayrılma işlemi yapılıyordu. Yeni düzenleme ile ikili bir ayrım ve bu düzenleme yapıldı” dedi.
Eski yönetmeliğe göre 3 defa hücre disiplin cezası alanlar cezalarının kaldırılmasından sonra açık cezaevi için 3 yıl bekliyordu. Yeni düzenlemede 5 defa hücre cezası alanların açık cezaevine ayrılmak için cezanın kaldırılmasından itibaren 1 yıl beklemesi gerekecek.
Eski yönetmelikte disiplin nedeniyle açık kurumdan kapalı kuruma bir defa iade edilen mahkûmlar, disiplin cezasının kaldırılma tarihinden itibaren 6 ay, birden fazla iade edilenler ise cezalarının kaldırılma tarihinden itibaren 1 yıl geçtikten sonra açık cezaevine ayrılabiliyordu. Beklenmesi gereken 6 ay ve 1 yıllık süre kaldırıldı.
Yeni yönetmelikte, “Açık kurumda cezası infaz edilmekteyken ilk kez firar edip yakalanan ve hücreye koyma disiplin cezası verilmek suretiyle kapalı kuruma iade edilen hükümlüler, cezanın kaldırılmasından itibaren bir daha firar etmeyeceği değerlendirildiği takdirde açık kuruma ayrılabilir” düzenlemesi yapıldı.

Cezaevleri doldu Adalet Bakanlığı yönetmelik değişikliğine gitti

Darbe girişimi sonrasında başlatılan FETÖ soruşturmalarında tutuklu sayısı 42 bini buldu, cezaevlerindeki toplam tutuklu ve hükümlü sayısı da 197 bin 297’yi aştı. Bunun üzerine Adalet Bakanlığı kapalı cezaevlerini boşaltmak için açık cezaevine ayrılmayı kolaylaştıran yönetmelik değişikliği yaptı.

Adalet Bakanlığı, FETÖ’den tutuklu sayısı 42 bini, cezaevlerindeki toplam hükümlü-tutuklu sayısı 197 bin 297’yi aşınca kapalı cezaevlerini boşaltmak için açık cezaevine ayrılmayı kolaylaştıran yeni bir yönetmelik değişikliği daha yaptı.
Hürriyet'in haberine göre, bugünkü, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’ndeki değişikliğe göre, 10 yıldan az hapis cezası alıp, sadece 1 ayını iyi halli geçirenler infaz koşulları son derece rahat olan açık cezaevine gönderilebilecekler.
Yeni yönetmelikle, Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’nin kapalıdan açığa ayrılmayı düzenleyen 6/1-a maddesinde, “cezalarının” ibaresi “cezaları 10 yıldan az olanlar bir ayını, 10 yıl ve yukarı olanlar ise” olarak değiştirildi. Böylece, cezası 10 yılın altında olan hükümlüler sadece 1 ay kapalı cezaevinde sıkı infaz koşullarında hapis yatacak, daha sonra ise açık cezaevlerine gönderilebilecekler. 10 yılın üstündekilerin ise cezalarının 10’da birini yatıp açık cezaevine yollanacaklar. Eski yönetmelikle ancak “Toplam cezalarının beşte birini kapalı kurumlarda iyi hâlli olarak geçiren ve koşullu salıverilme tarihine altı yıl veya daha az süre kalanlar” açık cezaevine gönderiliyordu.
1 kez firar eden de açığa ayrılacak
Yönetmelikteki ikinci değişiklikle, “Açık kuruma ayrılmayacak hükümlülerin” koşulları da yumuşatıldı. Toplam üç kez hücre cezası yerine beş ve daha fazla hücre cezası alanların açığa ayrılamayacakları düzenlendi. Bir kez firar edenler de artık yönetmelikteki koşulları taşırlarsa yeniden açığa gönderilecekler.
Yeniden ayrılma koşulları da yumuşatıldı
Üçüncü değişikliğe göre ise cezası açıkta infaz edilmekte iken; firar suçu hariç kınama dışında disiplin cezası verilmek suretiyle kapalı kuruma iade edilenler disiplin cezasının kaldırılma tarihinden itibaren, yönetmelikte aranan diğer şartlara uyduğu takdirde açık kuruma yeniden ayrılabilecek. Böylece, disiplin cezalarının üzerinden 6 aylık ve 1 yıllık bekleme süreleri kaldırıldı. Yeni yönetmelikte, “Açık kurumda cezası infaz edilmekte iken ilk kez firar edip yakalanan ve hücreye koyma disiplin cezası verilmek suretiyle kapalı kuruma iade edilen hükümlüler, disiplin cezasının kaldırılmasından itibaren Yönetmelikte aranan diğer şartlara uyduğu ve bir daha firar etmeyeceği değerlendirildiği takdirde açık kuruma ayrılabilir. Açık kurumdan ikinci kez firar eden hükümlüler hakkında ise bu Yönetmeliğin 8 inci maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi hükmü uygulanır” düzenlemesi de yapıldı. Buna göre kurumdan ikinci kez firar edenler ise açığa ayrılamayacaklar.
Eski yönetmeliğin bu konudaki 13. maddesine göre, açık cezaevine geçtikten sonra kınama dışında disiplin cezası verilmek suretiyle kapalı kuruma bir defa iade edilenler disiplin cezasının kaldırılma tarihinden itibaren altı ay, birden fazla iade edilenler ise disiplin cezasının kaldırılma tarihinden itibaren bir yıl geçtikten sonra yeniden açığa ayrılabiliyordu.

9 Şubat 2017 Perşembe

YSK'nın özel TV kanallarına denetimine son verildi

Yeni yayımlanan kanun hükmünde kararname ile Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) özel televizyon kanalları üzerindeki yetkileri tırpanlandı. Kararname ile referandum sürecinde YSK'nın belirlediği kurallara göre yayın yapma zorunluluğu ortadan kalkıyor. Yani, YSK, özel TV ve radyolara, eşitlik ilkesini de içeren esaslara aykırı yayın yapması halinde verilmesi öngörülen yayın durdurma ve para cezalarını artık veremeyecek.

Yüksek Seçim Kurulu'na kanun hükmünde kararname ile referandum ayarı geldi. Hükümet olağanütü hal yetkisiyle yayımladığı yeni kararnameyle seçim dönemlerinde eşitlik ilkesine göre yayın yapmayan özel radyo ve televizyonlara, Yüksek Seçim Kurulu'nca verilen yayın durdurma cezası kaldırıldı.
687 Sayılı OHAL kapsamında bazı düzenlemeler yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi.  Kararname ile Yüksek Seçim Kurulu'nun özel radyo ve televizyonlara yönelik denetim yetkisini düzenleyen 298 sayılı kanunun 149/a maddesi yürürlükten kaldırıldı.
Buna göre, Yüksek Seçim Kurulu (YSK), özel TV ve radyolara, eşitlik ilkesini de içeren esaslara aykırı yayın yapması halinde verilmesi öngörülen yayın durdurma ve para cezalarını veremeyecek.
Öte yandan KHK ile 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunu'nda yer alan "verici tesis ve işletim şirketi"yle ilgili "kuran ve işleten" ibaresi "kuran ve/veya işleten" şeklinde değiştirildi. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunu'nda "özel radyo ve televizyon yayınlarına ilişkin suçlar"la ilgili YSK tarafından belirlenen esaslara aykırı olarak yayın yapılması halinde verilecek yayın durdurma ve para cezaları verilmesini öngören 149/A maddesi yürürlükten kaldırıldı.
Bakanlar Kurulu kararıyla ülke genelinde ilan edilen OHAL kapsamında yürürlüğe konulan KHK'lar gereğince kapatılan özel radyo ve televizyonların, 15 Temmuz 2016 tarihi itibarıyla sahip oldukları yayın lisansları, yayın hakları, frekans ve kanal kullanımı ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) nezdindeki benzeri izinleri Maliye Bakanlığının bu yöndeki talebi üzerine RTÜK tarafından verilecek.
Bu lisans ve haklar ile frekans, kanal kullanımı ve RTÜK nezdindeki benzeri izinlerin Maliye Bakanlığınca veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca kapatılan özel radyo ve televizyonlara ait diğer varlıklarla birlikte ya da ayrı ayrı satılması durumunda, bunların yeni alıcıları adına devri ve tescili işlemleri, Fonun bildirimi üzerine gerekli bilgi ve belgelerin tamamlanmasını müteakip başkaca bir işleme gerek kalmaksızın en fazla bir ay içinde tamamlanacak.
Cezaların büyük bölümü ise muhalefete yer vermeyen özel kanallara verilmişti
1 Kasım 2015 seçimlerinde bu kuralları ihlal eden özel yayın kuruluşlarına toplam 580 kez ceza uygulandığı belirtildi. Bu cezaların büyük bölümü ise muhalefete yer vermeyen özel kanallar oldu.
149'uncu madde ne diyor?
Madde 149/A- (Yeniden düzenleme: 15/7/2003-4928/4 md.) Bu Kanunun 55/A maddesine ve Yüksek Seçim Kurulunca belirlenen esaslara aykırı olarak yayın yapılması halinde, ülke genelinde yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarını Yüksek Seçim Kurulu, yerel yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarını ise yayının yapıldığı yer ilçe seçim kurulu uyarır veya aynı yayın kuşağında açık bir şekilde özür dilemesini ister. Bu talebe uyulmaması veya aykırılığın tekrarı halinde, Yüksek Seçim Kurulu veya yayının yapıldığı yer ilçe seçim kurulunca, ihlâle konu programın yayını bir ilâ oniki kez arasında durdurulur. Aykırılığın tekrarı hâlinde, ülke genelinde yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarının yayınlarının Yüksek Seçim Kurulunca beş günden onbeş güne kadar durdurulmasına, yerel yayın yapan özel radyo ve televizyonların yayınlarının ise yayının yapıldığı yer ilçe seçim kurulunca üç günden yedi güne kadar durdurulmasına karar verilir. Bu kararlar ilgili en yüksek mülkî amirlerce derhâl yerine getirilir. (Değişik üçüncü fıkra: 23/1/2008-5728/298 md.) Birinci fıkra hükmüne göre hakkında yayın durdurulması kararı verilen özel radyo ve televizyon kuruluşlarının sorumlularına, onbeşbin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına; yerel yayın yapan özel radyo ve televizyon kuruluşlarının sorumlularına, beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilir. cnntürk

7 Şubat 2017 Salı

Yeni KHK ile 4 bin 464 kişi devlet memurluğundan atıldı

Yeni çıkan Kanun Hükmü Kararname ile 4 bin 464 kişi devlet memurluğundan atıldı. OHAL kapsamındaki 686 sayılı KHK ile Milli Eğitim Bakanlığı'ndan 2 bin 585, İçişleri Bakanlığı'ndan 49, Emniyet Genel Müdürlüğü'nden 417, Jandarma Genel Komutanlığı'ndan 893 kişi kamu görevinden çıkarıldı.

Olağanüstü hal kapsamında kamu görevinden çıkarılanlar ve göreve iade edilenlere ilişkin listelerin de bulunduğu 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Resmi Gazete'de yayımlandı
Yeni KHK'ya göre, Emniyet Genel Müdürlüğünden, aralarında emniyet müdürlerinin de bulunduğu 417 personel kamu görevinden çıkarıldı.
Ayrıca Yüksek Seçim Kurulundan 10, Yargıtaydan 10, Sermaye Piyasası Kurulundan 1, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığından (TOKİ) 2, Türkiye Radyo Televizyon Kurumundan (TRT) 80, Vakıflar Genel Müdürlüğünden 2, Avrupa Birliği Bakanlığından 3, Dışişleri Bakanlığından 48, Ekonomi Bakanlığından 15, İçişleri Bakanlığından 49, Jandarma Genel Komutanlığından 893 asker, Sahil Güvenlik Komutanlığından 3 asker, Kültür ve Turizm Bakanlığından 16, Milli Eğitim Bakanlığından 2 bin 585 kişi kamu görevinden çıkarıldı.
Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) bünyesindeki 330 akademik personel de kamu görevinden çıkarılanlar arasında yer aldı.
17 kişi göreve iade edildi
Öte yandan, daha önce görevden uzaklaştırılan 2 Emniyet Genel Müdürlüğü, 1 İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler, 1 Kültür ve Turizm Bakanlığı, 9 Milli Eğitim Bakanlığı, 4 Sağlık Bakanlığı personeli ise göreve iade edildi. ABD'de öğrenim gören 2 kişinin de öğrencilik statüsü geri verildi.  
kamudan-ihrac-edilenlerin-listesi-1-2

14 Ocak 2017 Cumartesi

Yargıtay Başkanı: '2017'de seferberlik ilan etmemiz gerekiyor'

Yargıtay Başkanı İsmail Cirit, istinaf mahkemelerinin kurulmasının, hukuk uyuşmazlık dosyalarında beklenen azalmayı sağlamadığını belirterek, "2017 yılında Yargıtay'da adeta seferberlik ilan ederek her zamankinden daha çok çalışmamız gerekiyor" dedi.

Başkanlar Kurulu Toplantısında konuşan Yargıtay Başkanı İsmail Cirit, istinaf mahkemelerinin kurulmasının, temyiz organının önündeki hukuk uyuşmazlık dosyalarında beklenen azalmayı sağlamadığını söyledi. İstinaf mahkemelerini Türk yargısı için bir fırsat ve sınav olarak niteleyen Cirit, "2017 yılında Yargıtay'da adeta seferberlik ilan ederek her zamankinden daha çok çalışmamız gerekiyor" dedi.
Yargıtay'ın her yıl Ocak ayında yapılan Başkanlar Kurulu Toplantısı Balıkesir'in Edremit ilçesinde yapıldı. Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, daha iyi hizmet sunmak, daha adil, adalet sistemi kurmak için Yargıtay'ın içtihat mahkemesi niteliğinde faaliyet yürütebilmesi için iş bölümünü yaptıklarını söyledi.
Yargıtay Başkanlar Kurulu, Edremit'in termal suları ile ön plana çıkan yerleşimi Güre Mahallesi'ndeki Hattuşa Termal Otel'de toplandı. Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Yargıtay üyelerine konuşma yaptı.
Yargıtay'ın önündeki dosya sayılarını açıkladı
Anayasal bir kurum olarak hukukun ülkede uygulanmasını sağlama görevini layıkıyla yerine getirebilmek için çalıştıklarını söyleyen Yargıtay Başkanı Cirit, dairelerde bulunan dosya sayılarına ilişkin bilgi verdi. Cirit, "2016 yılı sonu itibarıyla hukuk dairelerinde 424 bin 376, ceza dairelerinde 379 bin 968 olmak üzere toplam 804 bin 344 derdest dosya bulunmaktadır. Aynı yıl içinde karar verilen dosya sayısı, hukuk dairelerinde 354 bin 644, ceza dairelerinde 294 bin 551 olmak üzere toplam 649 bin 195 olmuştur. Hukuk Genel Kurulu'ndaki derdest dosya sayısı 2 bin 727, Ceza Genel Kurulu'ndaki derdest dosya sayısı 893'tür. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arşivinde 630 bin 895 dosya beklemektedir" dedi.
'İstinafların kurulması dosyaları beklenen oranda azaltmayacak'
Daire başkanları, üyeler, tetkik hakimleri ve Cumhuriyet savcılarının büyük fedakarlıklarla çalışmalarına rağmen "iş yükünün" hala Yargıtay'ın önemli sorunu olduğunu ifade eden Yargıtay Başkanı Cirit, sözü istinaf mahkemelerine getirdi. İstinaf mahkemelerinin hayata geçirilmesinin Türk yargısı için büyük bir fırsat ve sınav olarak niteleyen Yargıtay Başkanı Cirit şunları söyledi:
"İstinafların kurulması ile Yargıtay'a temyiz incelemesine gelecek dosya sayısında umulan azalmanın, hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dosyalar bakımından beklenen oranda 'yüzde 11' gerçekleşmeyeceği, aksine bu oranın daha yüksek olacağını göz önünde tutularak, 2017 yılında Yargıtay'da adeta seferberlik ilan ederek her zamankinden daha çok çalışmamız, tetkik hakimlerinin yetiştirilmesine özel önem vererek, daha verimli çalışmanın yollarını bulmamız gerekmektedir. Aksi halde, topluma verdiğimiz sözleri yerine getirememiş oluruz. Netice itibariyle Yargıtay, ideal anlamda bir içtihat mahkemesi olma yolunda belirlemiş olduğu vizyona uygun olarak yapısal tedbirlerini almış ve pek çoğunu da hayata geçirmiştir."
Toplantıyla ilgili basına bilgi verdi
Toplantı sonrası basın mensuplarına açıklama yapan Cirit, 2016 yılını değerlendirildiklerini belirterek şunları söyledi.
"Yargıtay'ımızın yıllık iş bölümü toplantısını yaptık. 2016'da istinafların faaliyete geçmiş olması ve yargıda yaşanan birçok gelişmeden sonra 6723 Sayılı Yasa gereği olarak da Yargıtay'ın iş hacminin azalması, daire sayılarının da azaltılması neticesinde bu yıl 5 daireyi kapatmıştık. Daha iyi hizmet sunabilmek, daha adil, adaletli sistemi kurabilmek için Yargıtay'ın 'içtihat mahkemesi' niteliğinde faaliyet yürütebilmesi için iş bölümünü yaptık. 1924 yılında faaliyeti kaldırılan istinaf mahkemeleri, Temmuz 2016 itibarıyla tekrar faaliyete geçirilmiştir. İkili olan denetim sitemi üçlü bir sistem haline getirilmiştir ve bu üçlü denetim sisteminin ülkemize daha yarar getireceğine, adil ve daha sağlıklı sonuçların kısa sürede alınmasını sağlayacağına inanıyorum. Bu bağlamda toplantımızı yaptık ve karar altına aldık."
Öte yandan; ilk olarak ceza ve hukuk daireleri başkanları birlikte toplantı yaptı. Daha sonra ceza ve hukuk dairesi başkanları, 2 ayrı salonda toplantılarına ayrı ayrı devam etti. Heyet üyelerinin yarın (pazar) Burhaniye'de düzenlenecek deve güreşlerinin ardından Ayvalık ve Burhaniye ilçelerinde çeşitli etkinliklere katılacağı belirtildi. DHA

13 Ocak 2017 Cuma

Sosyal medyaya büyük gözaltı: 17 bin 862 dosya bekliyor

15 Temmuz darbe girişiminin ardından sosyal medyada terör yanlısı paylaşımlarda bulunduğu belirlenen  3 bin 861 kişi gözaltına alındı. Şüphelilerden bin 734'ü tutuklanırken, bin 317 kişi adli kontrol şartıyla, 810 kişi ise ifadeleri alındıktan sonra emniyetten serbest bırakıldı. Cumhuriyet Savcılıklarında gözaltı talimatı bekleyen 17 bin 862 dosyanın bulunuyor. 47 bin 24 sosyal paylaşım hesabının da kullanıcısının tespiti için çalışmalar sürüyor. Şüpheliler arasında Türkiye'nin ilk korku filmlerinden biri olan Dabbe'nin yönetmeni olan Hasan Karacadağ da bulunuyor

15 Temmuz darbe girişiminin ardından sosyal medyada terör yanlısı paylaşımlarda bulunduğu belirlenen 3 bin 861 kişi gözaltına alındı.
AA muhabirinin güvenlik kaynaklarından edindiği bilgiye göre, güvenlik güçlerince terör örgütlerine yönelik operasyonlar kararlılıkla sürdürülürken, diğer taraftan da sosyal medya üzerinden yapılan terör yanlısı paylaşımlar da yakın takibe alındı.
Son 6 ayda sosyal paylaşım sitelerinden Facebook ve Twitter üzerinden bu yönde paylaşımlar yaptıkları gerekçesiyle 68 bin 774 hesap hakkında ihbarda bulunuldu. Bu hesaplardan 21 bin 723'ünün kullanıcısı tespit edilirken, 47 bin 24 hesabı kullanan şüphelilerin tespiti için çalışmaların sürdüğü öğrenildi.
Yapılan tespitlerin ardından terör ekiplerince düzenlenen operasyonlarda internet üzerinden terör örgütü propagandası yaptığı tespit edilen 3 bin 861 kişi gözaltına alındı. Şüphelilerden bin 734'ü tutuklanırken, bin 317 kişi adli kontrol şartıyla, 810 kişi ise ifadeleri alındıktan sonra emniyetten serbest bırakıldı.
Konuya ilişkin çalışmaların sürdüğü ve Cumhuriyet Savcılıklarında gözaltı talimatı bekleyen 17 bin 862 dosyanın bulunduğu öğrenildi.
Aralarında ünlü isimler de var
Terör örgütü propagandası yapan, infial yaratıcı ve devlet büyüklerine hakaret içeren paylaşımlarda bulunan şüpheliler arasında Reina saldırısını "mezhep çatışmasına dönüştürmek isteyerek infial yaratıcı paylaşımda bulunduğu"gerekçesiyle tutuklanan Barbaros Şansal ile yine yaptığı paylaşım nedeniyle aranan, Türkiye'nin ilk korku filmlerinden biri olan Dabbe'nin yönetmeni olan Hasan Karacadağ da bulunuyor. Şansal, Reina'ya düzenlenen terör saldırısının ardından twitter'dan "İşletmecisi ve tüm çalışanları Alevi olduğu için Noel Baba kılığındaki Sünni Müslümanlar insanları silahla taradı. Özeti budur" yazılı açıklama yaparken, Can Batuta adını kullanan Karacadağ ise yine twitter üzerinden "2017 Nisan-Mayıs. Suriye batağında Türk askerini bekleyen kimyasal saldırı. Takip edin yazacağım" şeklinde paylaşımda bulunmuştu.
Şansal ve Karacadağ'ın yanı sıra haklarında işlem yapılan kişilerden bazılarının bölücü terör örgütü elebaşının açıklamalarını yazdığı ya da terörist fotoğrafları altında örgüt propagandası yaptığı, bazılarının da infial yaratacak (İzmir'de neden patlama olmuyor? / Patlama ve PKK ayaklanmalarının olacağı iller) şekilde paylaşımlarda bulunduğu görüldü. cnntürk

9 Ocak 2017 Pazartesi

FETÖ'den talimat: Yerinizde zıplayarak bekleyin

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin hazırlanan TÜRKSAT iddianamesinde, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in örgüt üyelerine verdiği talimat yer aldı.

Örgüt elebaşı tarafından daha önce TSK içerisine sızdıkları, yerleştirilen örgüt elemanlarının şu an general ve albay rütbesinde olduğu belirtilen iddianamede, kuvvet komutanlıkları, jandarma ve emniyet teşkilatları içindeki mensuplarından oluşan ve "on binleri" bulan devletten ayrı hiyerarşiye bağlı silahlı bir yapılanmasının olduğu vurgulandı. İddianamede, "Darbe girişiminin gerçekleşmesi hâlinde bunun devlet için gerçek bir yıkım olacağı, ülkenin bir iç savaşa sürüklenebileceği, milyonlarca insanın ölüp milyonlarca mültecinin ortaya çıkabileceği, devletin yeniden ayağa kaldırılmasının mümkün olamayabileceği" tespitleri de yer aldı.
Örgüt elebaşı Gülen'in Türkiye'de kendisine bağlı örgütün önünün kesildiği, bu durumda en kötü ihtimalde yerlerinde zıplayarak beklemeleri, geri gitmemeleri ve fırsatını buldukları zaman ilerlemeleri gerektiği talimatının örgüt elemanlarına iletildiği de ifade edildi.İddianamede, "Örgüt elemanlarının hukuku çok iyi inceleyerek kendilerine uygun düzeltmeleri yapmaları gerektiği" talimatının verildiği kaydedildi.

6 Ocak 2017 Cuma

Yayın kısıtlamalarına uymayanlara "yayın durdurma" cezası

680 sayılı KHK'ye göre, Basın Kanunu uyarınca getirilen yayın yasak vekısıtlamalarına aykırı olarak yayın yapılması halinde RTÜK, medya hizmetsağlayıcı kuruluşun programlarının yayınını bir gün durduracak

Olağanüstü hal (OHAL) kapsamında yayınlanan 680 sayılıKanun Hükmünde Kararname'ye (KHK) göre, Basın Kanunu uyarınca getirilen yayın yasak ve kısıtlamalarına aykırı olarak yayın yapılması halinde, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), medya hizmet sağlayıcı kuruluşun programlarının yayınını bir gün durduracak.
OHAL kapsamında hazırlanan 680 sayılı KHK, Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında yayımlandı.
Yayın durdurma cezası KHK ile 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un olağanüstü dönemlerde yayınlarını düzenleyen 7'nci maddesine yeni bir fıkra eklendi. Buna göre, 5187 sayılı Basın Kanunu uyarınca getirilen yayın yasak ve kısıtlamalarına aykırı olarak yayın yapılması halinde, Üst Kurul tarafından medya hizmet sağlayıcı kuruluşun programlarının yayını birgün durdurulacak.
Bir yıl içinde aykırılığın tekrarı halinde medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınlarının 5 güne kadar, ikinci kez tekrar edilmesi halinde 15 güne kadar durdurulmasına, üçüncü kez tekrar edilmesi halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilebilecek.
Medya hizmet sağlayıcıları, terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet edecek sonuçlar doğuracak şekilde sunamayacak. RTÜK, lisans başvurularına ilişkin olarak ilgili kurumların görüşü de alınmak suretiyle milli güvenlik, kamu düzeninin korunması ve kamu yararı gereklerinden kaynaklanan sebeplerle lisans taleplerini reddedebilecek.
Ortakları ile yönetim kurulu başkan ve üyelerinin terör örgütlerine iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu Milli İstihbarat Teşkilatı veya Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından bildirilen medya hizmet sağlayıcı kuruluşların lisans başvuruları reddedilecek.

3 yeni KHK yayımlandı: 631 akademisyen ihraç edildi, 83 dernek kapatıldı

OHAL kapsamında 3 yeni Kanun Hükmünde Kararname yayınlandı. Olağanüstü hal kapsamında bazı tedbirler alınması hakkında kanun hükmünde kararname 6 Ocak 2017 tarih ve 29940 sayılı Resmi Gazetede yayımlandı.

OHAL kapsamında 3 yeni Kanun Hükmünde Kararname yayınlandı. 679.680 ve 681 no'lu kararnameler yayınlandı. Yayınlanan yeni KHK ile Danıştay'dan 8 kişinin atıldı.
Öte yandan 679 sayılı KHK nedeniyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndan 149 askerin görevden alındığı ayrıca Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndan 164 askerin görevden alındığı belirtildi.
Sağlık Bakanlığı'nda görevli 838 kişinin görevle ilişiğinin kesildiği bildirildi.
Ayrıca 649 akademisyenin görevine son verildi.
Emniyet'ten 2687 personel görevden alındı.
Yeni KHK'ya göre 20 ilde derneklerin kapatılması ile ilgili karar verildi. OHAL kapsamında yayımlanan 679 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olan 83 dernek kapatıldı.
Özel güvenliğe silah yetkisi düzenleniyor. 680 sayılı KHK ile getirilen düzenlemeye göre özel güvenlik
görevlileri, silahlarını görev alanı dışına çıkaramayacak. Öte yandan özel güvenlik görevlisi olarak istihdam edilecekler ile özel güvenlik şirketlerinde,alarm izleme merkezlerinde ve özel güvenlik eğitimi verecek kurumlarda kurucuveya yönetici olarak çalışacaklar hakkında valilikçe güvenlik soruşturması vearşiv araştırması yapılacak. Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kuruluncadevletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı,oluşum veya gruplara iltisakı veya irtibatı olduğu tespit edilen kişiler, özelgüvenlik alanında faaliyet yürüten şirket veya birimlerde çalışamayacak.
Kamudan 2853 kişinin görevine son verildi.
680 Sayılı KHK ile polise, sanal ortamda işlenen suçlarda internet abonelerine ait kimlik bilgilerine ulaşma, sanal ortamda araştırma yapma yetkisi verildi.
Diyanet İşleri'nden 135 personel ihraç edildi.
İlkokul mezunları uzman erbaş olabilecek.
679 nolu kararnameyle 11 gazete geri açıldı.
OHAL kasamında çıkarılan 3 yeni Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile çeşitli kamu kurumlarından çok sayıda kişi ihraç edildi. Emniyet ve Adalet Bakanlığı'ndan da toplamda 4386 kişi ihraç edildi.
OHAL kapsamında çıkarılan 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel (işçiler dahil), TBMM kararlarına dayanılarak Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin gönderilmesine karar verilen ülkelerde geçici olarak görev yapmak üzere görevlendirilebilecek.
680 Sayılı KHK ile getirilen düzenlemeye göre Emniyet Genel Müdürlüğünce yürütülen araç tescil hizmetlerine ilişkin iş ve işlemler noterliklere devredilebilecek.
OHAL kapsamında çıkarılan 680 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile valinin teklifi ve İçişleri Bakanının uygun görmesi halinde, daha önce ilgili maddeler çerçevesinde görevden ilişiği kesilmiş güvenlik korucuları operasyonel faaliyetler maksadıyla tekrar göreve çağrılabilecek.
OHAL kapsamında yayımlanan 679 sayılı KHK ile Emniyet Genel Müdürlüğünden 2'si 2. sınıf, 14'ü 3. sınıf, 37'si 4. sınıf emniyet müdürü, 108'i emniyet amiri, 47'si başkomiser, 202'si komiser, 562'si komiser yardımcısı, 91'i başpolis, bin 592'si polis, 7'si çarşı ve mahalle bekçisi ve 25'i sivil personel olmak üzere 2 bin 687 emniyet çalışanı meslekten ihraç edildi.

5 Ocak 2017 Perşembe

Kemal Kılıçdaroğlu: Pazartesiden itibaren televizyonları izleyin

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi'nin 45 dev yatırımının "Toplu Açılış Ve Temel Atma Töreni" ne katıldı. Kılıçdaroğlu, halka çağrıda bulundu. 'Pazartesiden itibaren Meclis TV'yi izleyin' dedi.

TBMM'de pazartesi günü anayasa görüşmeleri başlayacak. CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun gündeminde de bu konu vardı. Yeni anayasaya kesinlikle karşı çıkacaklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, 'Mücadelemizi TBMM'de sürdüreceğiz' dedi.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:
Gazetelerin, televizyonların kapatıldığı bir Türkiye istemiyoruz. Bizim gibi düşünmeyenlerin bile düşüncelerini özgürce ifade edebildikleri bir Türkiye istiyoruz. Mustafa Kemal'in Türkiye'sini istiyoruz. 15 Temmuz darbe girişimi aydınlanmadı, bir daha söylüyorum, 15 Temmuz darbe girişimi tam aydınlanmış değildir. Sorduk, 15 Temmuz darbesinden haberiniz var mıydı, yok muydu. Cevabını almış değiliz. Bir kez daha soruyorum, ey hükümet yetkilileri, 15 Temmuz darbe girişiminden önceden haberiniz var mıydı, yok muydu?
Kim bu Adil Öksüz?
Hatırlarsınız sormuştum, bu Adil Öksüz kimdir diye. Askeri birliğin içinde yakalanıyor. Herkesin eline kelepçe takılırken buna takılmıyor. Herkesin cep telefonları toplanırken bununki alınmıyor. Herkesin konuşması yasakken bu beyefendi telefonla konuşmaya devam ediyor. Herkes tutuklanıyor, bu tutuklanmıyor. Telefonları eline veriyor, serbestsin deniyor. Kim bu Adil Öksüz, kim olduğunu ben de biliyorum, onlar da biliyorlar.
FETÖ terör örgütünün bütün olaylarını bilen bir kişi, üstelik bir akademisyen. Nasıl oluyor da bu GPS cihazıyla birlikte ellerine kelepçe vurulmadan serbest bırakılıyor. Bunu bilmeden bu olayı aydınlatamayız. TBMM'de darbe girişimini araştırma komisyonu kuruldu. Komisyonun AKP'li üyeleri eskiden Fethullah Gülen'e övgüler düzen kişilerdi. Bunun takipçisi olacağız, hesabını mutlaka soracağız. 20 Temmuz'da OHAL'i ilan ettiler. Şimdi, olağan hal üstünden yararlanarak anayasayı değiştirmek istiyorlar, rejimini değiştirmek istiyorlar. Dikta rejimine geçmek istiyorlar. Çok partili hayatı sınırlandırmak istiyorlar. Sen neden buna destek vermedin diyorlar. Bu proje, bu anayasa değişikliği Türkiye Cumhuriyeti tarihine ihanettir. Milli kurtuluş savaşının ruhuna ihanettir. CHP, ihanet içinde olmayan partidir. Önce itiraz ettiler, sonra itiraf ettiler "Evet biz bir rejim değişikliği yapıyoruz vesayetten kurtarıyoruz" diyorlar. Bir vesayetten kurtarıyorsun, çok daha ağır bir vesayete sokuyorsun. Pazartesi gününden itibaren parlamentoyu izleyin, CHP'nin değerlerimizi korumak için verdiğimiz mücadeleye tanık olacaksınız. Sizin için, ülkemiz için, bayrağımız için, bu ülkeyi bize emanet eden Mustafa Kemal Atatürk için bu mücadeleyi vereceğiz.
Pazartesi televizyonları izleyin
Kadınlarımıza sesleniyorum. 1934 yılında Yunanistan'dan İsviçre'den Japonya'dan önce seçme ve seçilme hakkını Atatürk size verdi. Bunu unutmayın. Çocuklarınız huzur içinde oyun oynayabiliyor, okununa gidebiliyorsa, gitmesini istiyorsunuz birlikte bu karanlık tabloyu değiştirebiliriz.
Milli Kurtuluş Savaşını yürüten bu Gazi Meclis, kendisini feshetme yetkisini başkasına veremez. Bu Meclis Atatürk'e bile başkomutanlık yetisini belli dönemlerde vermiştir. Pazartesinden itibaren televizyonları izleyin, ne kadar verirlerse, Mücadelemizi TBMM Genel Kurulu'nda vereceğiz. Demokrasiyi, rejili korumak için, bağımsız yargıyı, özgür medya bu mücadeleyi yapacağız.
Bir bedel ödenecekse o parlamentoda ilk bedeli önce CHP'li vekiller ödeyecektir. Anayasa kitapçığı herkesin kitabı olmak zorundadır.

4 Ocak 2017 Çarşamba

OHAL süresince 41 bin kişi tutuklandı

Darbe girişiminden sonra ilan edilen ve 19 Ocak'tan itibaren 3 ay daha uzatılması kararlaştırılan OHAL süresince, Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre 103 bin kişi şüpheli ilan edildi, 41 bin kişi tutuklandı, 49 kin kişi serbest bırakıldı.

Cumhuriyet'ten Sinan Tartanoğlu'nun haberine göre, darbe girişiminden sonra ilan edilen ve 3 ay daha uzatılması kararlaştırılan OHAL süresince 122 bin kişi hakkında işlem başlatıldı, 87 bin kişi ihraç edildi, 35 bin kişi açığa alındı, 17 bin kişi işine geri döndü. İdari ve adli soruşturmalar sonucunda 66 bin kişinin suçsuz olduğu belirlendi.
Medyada OHAL
177 medya kuruluşu kapatıldı, 2 bin 500’e yakın gazeteci ve medya çalışanı işsiz kaldı. 144 gazeteci tutuklandı.
Belediyelerde OHAL
50 belediyeye kayyım atandı. Eş başkanlarının da dahil olduğu 12 HDP milletvekili ve çok sayıda il ve ilçe yöneticisi tutuklandı.
Sosyal medyada OHAL
3 bin 750 sosyal medya kullanıcısı hakkında adli işlem başlatıldı, 656’sı tutuklandı, 10 bin kişinin dosyası savcılık masasında yer aldı.
OHAL ilan edildiği günden bu yana 13 terör saldırısında aralarında yabancıların, bir büyükelçinin, polis, asker ve sivil yurttaşların da olduğu 204 kişi yaşamını yitirdi, 767 kişi yaralandı. Hükümet OHAL’i 3 ay daha uzatma kararı alırken, Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, “yılbaşı saldırısı” ile birlikte terör örgütlerinin “2017’de de bela olmaya devam edeceğiz” mesajını verdiği değerlendirmesini yaptı.
Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre, darbe girişiminin ardından 103 bin 850 şüpheli hakkında işlem yapıldı. Soruşturmalar çerçevesinde gözaltına alınanlardan 41 bin 326’sı cezaevlerine konuldu. 902 kişi ise halen gözaltında.
204 ölüm, 767 yaralanma
22 Temmuz’da başlayan OHAL döneminde terör saldırıları da durmadı. 1 Ağustos’ta Bingöl’de seyir halinde çevik kuvvet aracına PKK tarafından saldırı düzenlendi. 7 polis şehit oldu. 18 Ağustos’ta Elazığ Emniyet Müdürlüğü’ne düzenlenen PKK saldırısında üç polis şehit oldu, 217 kişi yaralandı. 20 Ağustos’ta Gaziantep’te sokakta yapılan düğünde kalabalığın arasına karışan canlı bomba 54 kişiyi öldürdü, 91 kişiyi yaraladı.
26 Ağustos’ta Cizre Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan PKK saldırısında 11 polis şehit oldu, 78 kişi yaralandı.
6 Ekim’de İstanbul Yenibosna’da Polis Merkezi’ne TAK tarafından düzenlenen saldırıda 10 kişi yaralandı. 9 Ekim’de Hakkâri Şemdinli Durak jandarma karakoluna düzenlenen saldırıda 10’u asker 15 kişi şehit oldu, 13’ü asker 26 kişi yaralandı.
4 Kasım’da Diyarbakır’da hem IŞİD hem TAK tarafından üstlenilen emniyet müdürlüğü saldırısında 10 sivil, iki polis şehit oldu, 100 kişi yaralandı. 10 Kasım’da Mardin Derik Kaymakamlığı’na düzenlenen saldırıda Derik Belediyesi’ne kayyım olarak atanan kaymakam Muhammed Safitürk şehit oldu, 2 kişi yaralandı. 24 Kasım’da Adana Valiliği’ne düzenlenen saldırıda 2 kişi yaşamını yitirdi 33 kişi yaralandı.
10 Aralık’ta İstanbul Beşiktaş’ta düzenlenen TAK saldırısında 36’sı polis, 44 kişi yaşamını yitirdi, 155 kişi yaralandı. 17 Aralık’ta Kayseri’de Komando Tugay’ından hafta sonu iznine çıkan askerlerin bulunduğu otobüse düzenlenen canlı bomba saldırısında 15 asker şehit oldu, 56 kişi yaralandı. 19 Aralık’ta Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov, Ankara’daki Çağdaş Sanatlar Merkezi’ndeki fotoğraf sergisi açılışı sırasında düzenlenen saldırı ile yaşamını yitirdi. Suikastçı Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde görevli saldırgan Mevlüt Mert Altıntaş özel harekât polisleri ile girdiği çatışma sonrası öldürüldü. İstanbul Ortaköy’de Reina gece kulübünde 31 Aralık’ı 1 Ocak’a bağlayan yılbaşı gecesinde düzenlenen terörist saldırıda 1’i polis 39 kişi yaşamını yitirdi.

3 Ocak 2017 Salı

OHAL 3 ay daha uzatılıyor

19 Ocak Perşembe günü itibariyle 3 ay süre ile uzatılmasına ilişkin Başbakanlık Tezkeresi bugün TBMM Genel Kurulunda görüşülecek.

Alınan bilgiye göre, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bugün Genel Kurulu, "son günlerdeki gelişmeler ve iç güvenlikle ilgili" bilgilendirecek.
Genel Kurulda; Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının, NATO'nun Afganistan'da icra edeceği kararlı destek misyonu ve devamı kapsamında yurtdışına gönderilmesi, aynı amaçlara yönelik olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin anılan misyona katılmak için Türkiye üzerinden Afganistan'a intikali ile geri intikali kapsamında Türkiye'de bulunması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin hükümet tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için, 6 Ocak 2017 tarihinden itibaren iki yıl uzatılmasına ilişkin Başbakanlık Tezkeresi görüşülecek.
Tezkere üzerinde hükümet adına Milli Savunma Bakanı Fikri Işık konuşacak.
Genel Kurulda, TBMM'nin 21 Temmuz 2016 tarihli kararı ile ülke genelinde ilan edilen, 11 Ekim 2016 tarihli kararı uyarınca devam etmekte olan olağanüstü halin, 19 Ocak 2017 Perşembe günü saat 01.00'den geçerli olmak üzere 3 ay süre ile uzatılmasına ilişkin Başbakanlık Tezkeresi de ele alınacak. Tezkere üzerinde Hükümet adına Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş söz alacak.
TBMM Genel Kurulunda ayrıca, HDP'nin, İçişleri Bakanı Soylu hakkında verdiği gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmamasına ilişkin görüşmeler ve Kişisel Verileri Koruma Kuruluna üye seçimi yapılacak.