İstanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İstanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Mayıs 2018 Pazartesi

Vadistanbul’un 5 yıldızlı oteli için, Radisson Hotel Group ile anlaşma yapıldı

İstanbul’un yeni iş ve yaşam merkezi olarak Ayazağa’da hayata geçirilen Vadistanbul bünyesinde bulunan 5 yıldızlı otelin, Radisson Blu markasıyla hizmete açılması için ön hazırlıklar tamamlandı. Radisson Blu Hotel Vadistanbul, bölgenin en değerli noktasında Kasım 2018’de misafirlerini ağırlamaya hazırlanıyor. Otelde, 193 oda, balo ve toplantı salonları yer alıyor.
Artaş İnşaat, İnvest Eba İnşaat ve Evyap ortaklığıyla Ayazağa’da inşa edilen Vadistanbul, Türkiye’nin en büyük karma projeleri arasında öne çıkıyor. İstanbul’un Maslak, Nişantaşı, İstiklal Caddesi gibi merkezlerinin alternatifi olarak geliştirilen Vadistanbul, AVM’si, ofisleri ve konutlarıyla gündüz nüfusu 40 bin kişiyi bulan yeni bir şehir merkezi niteliğinde konumlanıyor.
Metropolün Kalbinde, Metrosu İçinde
Türkiye’de birçok “İlk”lere ve “En”lere imza atılan proje dâhilinde Türkiye’nin ilk Havaray’ı Vadistanbul için hayata geçirildi ve şehrin Metro ağına doğrudan özel bağlantı sağlandı. Yeni havalimanına yakın bir noktada konumlanan Vadistanbul, TEM ve E-5 Otoyollarına da kolay ulaşım imkânıyla dikkat çekiyor.
Vadistanbul’un 4. Nesil AVM’si, ofisleri ve alışveriş caddesinin bulunduğu Bulvar etabında yer alan Vadistanbul Otelcilik A.Ş. tarafından inşaatı gerçekleştirilen 5 yıldızlı otel, Radisson Blu Hotel kalitesiyle hizmete girecek.
Artaş Turizm Yatırımları Koordinatörü Recep Arifoğlu, Radisson Hotel Group’un 109 yılı aşkın tecrübesi ile Artaş’ın 40 yıllık otel tecrübesini birleştirerek, bölgenin en yeni ve en modern tasarıma sahip oteli olarak öne çıkacaklarını belirtti. Recep Arifoğlu, Radisson Blu Hotel markasının yeni yüzünü, bu heyecan verici projede yansıtabilmek için sabırsızlandıklarını sözlerine ekledi.

30 Kasım 2017 Perşembe

Kadıköy Rıhtım'a yapılacak camiye Koruma Kurulu onay verdi

İstanbul Çevre Düzeni Planı'nda 'yeşil alanı ve spor alanı' olarak belirlenen, Çevre Bakanlığı tarafından 2015'te yapılan değişiklikle 'cami alanı' olan Kadıköy Rıhtım'da Başbakanlık, Diyanet ve İstanbul Müftülüğü talebi doğrultusunda yapılacak 'Kadıköy Ulu Cami' projesine onay çıktı.
Kadıköy Rıhtım’da, Başbakanlık, Diyanet İşleri Başkanlığı ve İstanbul Müftülüğü’nün talebi doğrultusunda yapılacak, 20 bin kişi kapasiteli ‘Kadıköy Ulu Cami Projesi’ne koruma kurulundan onay çıktı: Projenin ayrıtıntıları şöyle:
İstanbul 5 Numaralı Koruma Kurulu’nun 9 Kasım 2017 tarihli kararı doğrultusunda, projenin uygulanacağı yaklaşık 30 bin metrekarelik tescilsiz dolgu alanında, cami, şadırvan ve hizmet birimleri için 11 bin 232 metrekare taban oturumlu ve toplamda 33 bin 559 metrekarelik inşaat alanı oluşturuldu. Peyzaj ve çevre düzenlemesi olarak 19 bin 730 metrekarelik alan ayrıldı. Projede, 3 bodrum katlı ve yaklaşık 1200 araç kapasiteli yeraltı otoparkı da var.
Bakanlık rapor yazdı 
Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre 15 Eylül 2009’da onaylanan ve imarda İstanbul’un anayasası olarak kabul edilen 1/100 bin ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda, “Kentsel ve Bölgesel Yeşil ve Spor Alanı”nı, Çevre Bakanlığı tarafından 2 Kasım 2015 tarihinde onaylanan imar planı değişikliğiyle “cami alanı”na alındı. Bakanlığın raporunda gerekçe olarak, İstanbul’un Anadolu yakasında, planlama alanı ve yakın çevresinde, ‘Selatin Cami’ veya ‘Ulu Cami’ mahiyetinde cami olmadığı belirtilip, “Büyük cemaatlerle cuma namazlarının, bayram namazlarının veya kalabalık cenaze namazlarının kılınacağı bir ‘Ulu Cami’ inşa edilebilecek nitelikte uygun bir yerin planlanması gerektiği tespit edilmiştir” denildi.
Belediye plana itiraz etmişti
Kadıköy Belediyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2 Kasım 2015’te onaylandığı plana itiraz edip dava açtı. Gerekçe olarak da, 8 Ekim 2012’de onaylanan “Haydarpaşa Gar, Kadıköy Meydanı ve Çevresi Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı”nda, arazinin büyük bölümü “İSKİ Hizmet Alanı” ve Kentsel Sit Alanı komşuluğunda, “Etkileme Geçiş Sahası” olarak görüldüğü ve aynı zamanda İSKİ’nin ileri biyolojik arıtma tesisi yapmayı planladığı rezerv alanı olduğunu gösterdi. İptal ve yürütmenin durdurulması için açılan dava henüz sonuçlanmadı.
Nuhoğlu: İBB ruhsatı düzenleyip inşaata başlayabilir
Eğer 5000’lik plana açtıkları dava sonucu, yürütmeyi durdurma kararı çıkmazsa, İBB yapı ruhsatını düzenleyip inşaata başlayabileceğini söyleyen Kadıköy Belediye Başkanı Aykut Nuhoğlu, kararın siyasi olduğunu öne sürdü.
Nuhoğlu şöyle konuştu: “2 yıllık süreçte bu bölgede 33 bin 559 metrekarelik bir inşaat yapısına dönüştü. İmar planında ibadet yeri olarak görünen bir alan değilken, il müftüsünün aklına dolgu alanına cami nereden geldi. Bu süreçte Kadıköy halkı bilgilendirilmedi. Bilirkişi raporları bizden yana. Kurul kararı iptali için açılan davada, 3. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Çevre Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün itirazıyla yürütmeyi durdurma kararı kaldırıldı. Ama dava devam ediyor. İhtiyaç olup olmadığı kararını Kadıköylülerin vermesi gerekiyor. Bu kadar geniş yapıya ihtiyaç olup olmadığı tartışılmalı. Kıyı kanununa göre, yapılaşma alanın yüzde üçünü geçemez, yükseklik 5.5 metreyi aşamaz. Bu kadar hızlı bir şekilde niye ihtiyaç duyuldu? Çevresinde 9 tane ibadet yeri var.”

25 Kasım 2017 Cumartesi

Türkiye'nin IQ ortalaması en yüksek 20 şehri belli oldu

Zeka Testi Merkezi, internetteki adresinde uyguladığı IQ testinde kullanıcıların beyanına göre bulunduğu kent ve cinsiyetlerini sorarak bir puana ulaşıyor. İnternette 30 dakikalık süre içinde verilen cevaplara göre alınan puanlarla, katılımcıların illere göre de sıralaması belirleniyor. 276 bin 565 kişiden toplanan verilere göre Türkiye’nin IQ ortalaması en yüksek 20 kenti belirlendi. İşte bu endekse göre IQ ortalaması en yüksek 20 kent.


20- Antalya IQ Ortalaması: 108.44
19- Karabük IQ Ortalaması: 108.59
18- Bayburt IQ Ortalaması: 108.68
17- Muğla IQ Ortalaması: 108.80
16- Isparta IQ Ortalaması: 108.81
15- Karaman IQ Ortalaması: 108.85
14- Sakarya IQ Ortalaması: 108.86
13- Gümüşhane IQ Ortalaması: 109.10
12- Balıkesir IQ Ortalaması: 109.33
11- Yalova IQ Ortalaması: 109.35
10- Kocaeli IQ Ortalaması: 109.40
9- Kütahya IQ Ortalaması: 109.42
8- Bartın IQ Ortalaması: 109.47
7- Edirne IQ Ortalaması: 109.54
6- İstanbul IQ Ortalaması: 109.75
5- Trabzon IQ Ortalaması: 110.05
4- İzmir IQ Ortalaması: 110.35
3- Çanakkale IQ Ortalaması: 110.61
2- Eskişehir IQ Ortalaması: 112.08
1- Ankara IQ Ortalaması: 112.16
Bazı küçük illerden katılımcı sayısı az olduğu için, o ilin genel ortalaması çok düşük ya da yüksek çıkabiliyor. İşte beyana dayalı bu sistemle Türkiye’nin IQ ligi...
162 IQ İLE EİNSTEİN'I GEÇMİŞTİ
İngiltere’de 11 yaşındaki Aum Amin, IQ testinde ünlü fizikçiler Albert Einstein ve Stephen Hawking’ten daha fazla puan almayı başarmıştı. Dünyanın en prestijli IQ testlerinden olan Mensa sınavına giren Aum Amin’in IQ’su 162 çıkmıştı.
ntvmsnc.com.tr

13 Kasım 2017 Pazartesi

36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı'na rekor katılım

36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı sona erdi. 4-12 Kasım arasında düzenlenen fuara 742 bin 445 kişi katıldı.

TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile düzenlenen 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı ile 27. İstanbul Sanat Fuarı, 12 Kasım 2017 Pazar akşamı saat 19.00’da rekor sayıda kitapsever ve sanatseverin ziyaretiyle sona erdi.
İstanbul Kitap Fuarı'na katılım geçtiğimiz yıla oranla %20’ye yakın artış göstererek 742 bin 445 ziyaretçiye ulaştı.
Geçen yıl düzenlenen fuara ise 621 bin kişi katılmıştı.

11 Kasım 2017 Cumartesi

İstanbul’a 7 milyon yabancı turist geldi

Kültürel zenginlikleri ve tarihi dokusuyla dünyanın sayılı metropolleri arasında yer alan İstanbul’u bu yıl, ilk 8 ayda 7 milyon yabancı turist ziyaret etti. İstanbul’a en çok gelen yabancı ziyaretçiler listesinde Almanya başı çekti.


Ajans Press'in Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerini derlediği incelemede 2017 yılının Ağustos ayında İstanbul'u ziyaret eden yabancı turist sayısı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 37 gibi yüksek bir artış oranıyla 1 milyon 247 bin 384 kişiye ulaştı. Yılın ilk 8 aylık diliminde ise İstanbul'a gelen turist sayısı, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 10,8 arttı.
İstanbul, Ocak Ağustos arası dönemde 6 milyon 952 bin 86 yabancı ziyaretçiyi ağırladı. İncelemeye göre bu yıl turizm konulu 166 bin 549 haber yansıması tespit edilirken, bu rakam geçtiğimiz yılın aynı döneminde 159 bin 364 oldu. Turizmde yaşanan hareketliliğin medyaya da yansıdığı tespit edildi.
ALMANLAR İSTANBUL'U ÇOK SEVDİ
İstanbul'a gelen yabancı turistlerin ülkelere göre dağılımı incelendiğinde Alman vatandaşların başı çektiği belirtildi. Yılın ilk sekiz aylık diliminde 656 bin 428 Alman turist İstanbul'u ziyaret ederken, Almanya'yı 526 bin 84 kişi ile İran ve 413 bin 273 kişi ile Suudi Arabistan takip etti. Son yıllarda İstanbul'a Arap ülkelerinden gelen ziyaretçilerin ise her geçen yıl arttığı tespit edildi. Geçtiğimiz yıl 1 milyon 303 bin 631 Arap turist İstanbul'u ziyaret ederken bu rakam bu yılın aynı döneminde 1 milyon 782 bin 536'ya ulaştı.

7 Kasım 2017 Salı

UNESCO: Türkiye, kitap okuma oranında 86'ıncı sırada

Türkiye’de, kitap okuma alışkanlığı yayıncılara göre ne durumda? Türkiye’de kitaba ne kadar zaman ve para harcanıyor? Bu soruların cevapları, pek iç açıcı değil. Çözüm önerilerinin odak noktasında ise, çocuklar var.

İstanbul’da Kadıköy-Beşiktaş vapurundaki yüzlerce yolcudan Merve Ulus, 20-25 dakikalık o sefer sırasında kitap okuyan yalnızca birkaç kişiden biriydi. Oysa, İstanbul vapurları kitap okumak için belki de en konforlu toplu taşıma aracı. Ancak, diğerlerinde de olduğu gibi kitap okuyanların sayısı oldukça az.
30 yaşındaki doktora öğrencisi Ulus, önünde engel bulunmadığı her ortamda okumaya çalıştığını anlatıyor. “Okuma alışkanlığım ailemden geliyor. Hem annem hem babam hem de dedelerim, hepsi kitap okumayı bana küçük yaşta öğreten insanlar oldular. Benim çevremde kitap okunuyor, arkadaşlarım da okuyor” diyor Ulus, “Sanırım bu, hem sosyo-ekonomik ve kültürel yapıyla, hem de alışkanlıklarla alakalı. Okuduğumuz kitapları tartışıyoruz sonra aramızda.”
Araştırmalar, Ulus gibi okuyucuların Türkiye’de çok az olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) geçen yıl yayınladığı verilere göre, Türkiye'de kitap okumaya kişi başına ayırılan süre günde yalnızca bir dakika. Buna karşın, televizyon izlemeye 6 saat, internete 3 saat harcanıyor.
İstanbul’da dün 36’ncısı açılan Uluslararası Kitap Fuarı’nın 9 gün içinde en az yarım milyon kişinin ziyaret etmesi bekleniyor. Yayıncılara göre, İstanbul’daki fuar dünyanın en çok ziyaretçi çeken kitap fuarı. Ama, Türkiye'de düzenli kitap okuyanların oranı neredeyse binde bir. Bu oran, en fazla kitap okuyan ülkelerin başında gelen İngiltere ve Fransa’da yüzde 21, Japonya'da yüzde 14, ABD'de yüzde 12 civarında.
UNESCO: Türkiye, kitap okuma oranında 86'ıncı sırada
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) verilerine göre Türkiye, kitap okuma oranında dünyada 86'ncı sırada, yoksul Afrika ülkeleriyle aynı kategoride. TÜİK’e göre ise Türkiye'de kitap, ihtiyaç listesinin 235'inci sırasında yer alıyor. Dünyada kitap için kişi başına harcanan para ortalama 1,3 dolarken, Türkiye’de çeyrek dolar.
Yalnızca İstanbul’daki değil, dünyadaki önemli kitap fuarlarının da gediklilerinden yazar Esmahan Aykol, İstanbul Kitap Fuarı'nı ziyaret edenlerin önemli bir kısmının aslında okuyucu olmadığını gözlemlediğini söylüyor. "Çevredeki semtlerden, sitelerden ve hatta İstanbul’a komşu kentlerden pazar günü ya da hafta sonu yapacak işi olmayan, bir gezelim görelim, diyerek gelen pek çok kişi var” diyor.
Kadıköy’deki Akademi Kitabevi’nin sahiplerinden yayıncı Özcan Sapan da İstanbul’da en çok kitapçı ve sahafın bulunduğu birkaç semt arasında bulunan Kadıköy’e gezmeye ve eğlenmeye gelen pek çok kişinin kitap alıcısı olmadığını belirtiyor. Sapan, "Kitap alanlar Kadıköy’ün yerlileri ve öğrenciler” diyor, “Bir de, bazı ebeveynler çocukları için kitap alıyor. Ama, kendileri okumuyorlar. Satışlar iyi bir yerde değil. İyi edebiyat, felsefe ve araştırma kitaplarının çok az okuyucusu var.”
Kitap endüstrisi büyüyor
Buna karşın, Türkiye’de kitap endüstrisi hızla büyüyor. Türkiye, 2 milyar 100 milyon doları aşan hacmiyle dünya sıralamasında 11'inci en büyük kitap cirosuna sahip ülke. Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, yıllık baskı sayısının 660 milyonu aştığını belirtiyor. 2016’da 56 bin yeni kitap çıkmış. Bu sayının  yıl sonunda 60 bine yaklaşmasını bekliyor.
Kocatürk, “Bir şehir efsanesi var, ‘Türkiye'de kitap okunmuyor' deniliyor. Elbette, istenen durumda değil, ideal durumda hiç değil, yapısal pek çok sorun var. Ama, okunmasa bu kadar kitap üretimi nasıl olabilir? Üretim artıyor sonuçta” diyor.
Ancak, bu üretimin önemli bir kısmı, devletin okullarda ücretsiz olarak dağıttığı eğitimle ilgili kitaplar. Sınavlara hazırlık kitapları ve yardımcı kitaplar da bu kategoride önemli yer tutuyor. Yayımcı Meslek Birlikleri Federasyonu verilerine göre, bu yıl eylül ayında basılan 45 milyondan fazla kitabın kategorileri hakkındaki veriler, Türkiye’deki okurların hangi kitapları okuduğu hakkında da bilgi veriyor.
Bu verilere göre, eğitimle ilgili yayınların oranı yüzde 63. Yetişkin inceleme, araştırma kitaplarının payı yüzde 15. Bunu, yüzde 8’le çocuk ve gençlik kitapları, yüzde 7’yle inanç kitapları takip ediyor. Yetişkin edebiyat ve sanat kitaplarının oranı ise, yüzde 4.
Çocuk kitaplarının satış payı artıyor
Peki, neden kitap okuma oranları çok düşük Türkiye’de? Pek çok yazar ve yayıncı, bunun siyaset ve yarattığı atmosferden bağımsız olmadığı görüşünde. Çocuk kitapları yazarı ve eski gazeteci Hakan Bayhan, “İktidarın okuyana, yazana karşı bir öfkesi var. Bütün siyasi argümanlarında, söylemlerinde bunu kullanmaya başladılar ve bunu kullanırken de tabanlarına yaydılar” diyor; "ve bu o kadar çok konuşulur, dile getirilir oldu ki, insanlar artık kitap okuyana, kitap yazana, kitapla ilgilenene farklı bakmaya başladı.”
UNESCO'ya göre Türkiye, birkaç yıl önce çocuklara kitap hediye etme konusunda 180 ülke arasında 140'ıncı sıradaydı. Yayıncılar ve yazarlar, son yıllarda çocuk kitaplarının satışındaki payda önemli yükselişlere dikkat çekiyor. Ancak yazar Bayhan, yalnızca kitaba ulaşabilmelerinin, sahip olmalarının, çocukların kitap okuma alışkanlığı edinebilmeleri için yeterli olmayacağının altını çiziyor.
“Çocuklar rol model olarak anne-babalarını örnek alır” diyor yazar Bayhan, “ama siz televizyon seyretmek, telefonunuzla ilgilenmek gibi başka şeylerle uğraşıyorsanız, çocuklar da aynısını yapar. Eğer hakikaten okumasını istiyorsanız, iyi bir insan olması için, bu dünyayı anlaması için, adalet duygusunun gelişmesi için kitap en önemli araçlardan biri. Ancak, bu alışkanlığı kazandırmanız için önce kendinizin okuması lazım.”
(Kaynak: dw.com/turkish)

2 Kasım 2017 Perşembe

36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı için geri sayım

Türkiye’de yayıncılık sektöründe faaliyet gösteren yayıncıları ve yayın dağıtımcılarını temsil eden Türkiye Yayıncılar Birliği; TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. ile birlikte düzenlediği 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda, yayıncılıkla ilgili önemli konuların, yerli yabancı kıymetli isimler tarafından tartışılacağı birçok etkinlikle sürecek. TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi-Büyükçekmece’de düzenlenen ve Onur Konuğu Kore olan 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, 4-12 Kasım 2017 tarihleri arasında kitap severlerle buluşacak.

Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin (International Publishers Association–IPA) Türkiye’yi temsil eden tek üyesi Türkiye Yayıncılar Birliği; yayıncılık mesleğini geliştirmek, sektörel sorunları çözmek, korsanla mücadeleye destek sağlamak, telif hakları ile yayınlama özgürlüğünü korumak, okuma kültürünün gelişimine katkıda bulunmak ve Türkiye’yi uluslararası boyutta bir yayıncılık merkezi haline getirmek için çalışıyor. 1985 yılında kurulan Türkiye Yayıncılar Birliği’nin Yönetim Kurulu Başkanlığı ise Kenan Kocatürk tarafından yürütülüyor.
Türkiye Yayıncılar Birliği, TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. ile birlikte düzenlediği 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’ında, yurtdışından konukların davetli olduğu ve yayıncılık alanında önemli konuların tartışılacağı uluslararası etkinliklerle yer alıyor. Türkiye Yayıncılar Birliği’nin, 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’ındaki etkinlikleri arasında; “Prix Voltaire’in Ardından Türkiye ve Dünyada Yayınlama Özgürlüğü”, “PISA 2015 Sonuçları Işığında Eğitim Yayıncılığının Önemi”, “Türkiye ve Kore’de Çizgi Roman Yayıncılığının Durumu”, "Güçlü ve Çeşitli Bir Piyasa İçin Sabit Kitap Fiyatı: Almanya Örneği" başlıklı panel ve yuvarlak masa toplantıları ön plana çıkıyor.
"TÜRKİYE VE DÜNYADA YAYINLAMA ÖZGÜRLÜĞÜ”
4 Kasım Cumartesi günü, saat 14.00-15.00 arasında Karadeniz Salonu’nda gerçekleştirilecek olan “Prix Voltaire’in Ardından Türkiye ve Dünyada Yayınlama Özgürlüğü” başlıklı panel, Metis Kitap Yayın Yönetmeni Müge Sökmen tarafından yönetilecek. Panele, Uluslararası Yayıncılar Birliği Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı Kristenn Einarsson, Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay ve yayıncı Cavit Nacitarhan konuşmacı olarak katılıyor. Panelde, Voltaire Ödülü'nün amacı ve 2017 yılındaki bağlamı, Türkiye ve dünyada yayınlama özgürlüğü sorunları tartışılacak.
"EĞİTİM YAYINCILIĞININ ÖNEMİ”
5 Kasım Pazar günü, saat 14.30-16.00 arasında Karadeniz Salonu’nda gerçekleştirilecek olan “PISA 2015 Sonuçları Işığında Eğitim Yayıncılığının Önemi” konulu panel, Eğitim Reformu Girişimi Direktörü Batuhan Aydagül tarafından yönetilecek. Panele, PISA 2015’in 1. sırasında yer alan ülke olan Singapur’dan, Marshall Cavendish Yayınları Direktörü Lee Fei Chen, 3. sırada yer alan Estonya’dan eğitim yayıncısı Antti Rammo ve 5. Sırada yer alan Finlandiya’dan Yayıncılar Birliği Eğitim Yayıncıları Grubu Başkanı Teuvo Sankila konuşmacı olarak katılıyor. Panelde, PISA sonuçlarında başarı gösteren ülkelerden eğitimci yayıncılarıyla, Türkiye’nin PISA 2015 uygulamasında ortalamanın altında kalma nedenleri, kaliteli içerikler, içerik çeşitliliği ve eğitim yayıncılığının öğrencilerin gelişimine ve eğitime katkıları konuşulacak.
"YAYINCILIĞININ DURUMU”
Onur Konuğu Kore başlıklı program kapsamında ise, 5 ve 6 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek yuvarlak masa toplantılarında; iki ülkenin kitap pazarları, edebiyat, çocuk ve çizgi roman yayıncılığı, telif alışverişinin özellikleri ve potansiyelleri paylaşılıp tartışılacak. 5 Kasım Pazar günü, saat 11.00-13.00 arasında Büyükada Salonu’nda Nazlı Berivan Ak’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilecek olan “Kore ve Türkiye’de Çizgi Roman Yayıncılığının Durumu” başlıklı yuvarlak masa toplantısına Comicpop Yayınları’ndan Seon Jung-u ve Arkabahçe Çizgi Roman’ın kurucusu Ahmet Kocaoğlu konuşmacı olarak katılacak.
6 Kasım Pazartesi günü, saat 14.30-15.45 arasında Karadeniz Solunu’nda gerçekleştirilecek olan ve Kenan Kocatürk’ün yöneteceği "Güçlü ve Çeşitli bir Piyasa için Sabit Kitap Fiyatı: Almanya Örneği" başlıklı panele, AlmanYayıncılar ve Kitapçılar Birliği hukuk danışmanı Christian Sprang ve Eichborn Yayınları Direktörü Dominique Pleimling konuşmacı olarak katılacak. Konuşmacılar panelde, Almanya’da Sabit Fiyat Yasası’nın tarihini ve güncel uygulamalarını, yasanın yayıncılık dünyasına, bağımsız kitabevlerinin güçlenmesine ve okuma kültürünün gelişmesine ve dağıtım sisteminin gelişmesine faydalarını anlatacaklar.
TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde 4-12 Kasım 2017 tarihleri arasında gerçekleşecek olan TÜYAP 36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı; hafta sonu 10.00-20.00, hafta içi ve 12 Kasım’da ise 10.00-19.00 saatleri arasında kitap severleri ağırlayacak

5 Ekim 2017 Perşembe

İstanbul'un 5 ilçesi yeni yerine taşınıyor...

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, İstanbul’da Avrupa ve Anadolu Yakası olmak üzere 2 yeni dev bölge için çalışma başlattıklarını belirterek, “Kentsel dönüşümü depreme dayanaklı bu 2 bölge üzerinden yürüteceğiz. Avrupa Yakası’nda belirlediğimiz bölge içine 10-12 ilçeyi alacak büyüklükte ve nüfusu 1 milyon olacak. İlk etapta Esenler, Güngören, Bağcılar, Eyüp ve Sultangazi’yi buraya taşıyacağız” dedi.
ÇEVRE ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, İstanbul’da depreme dayanıklı iki büyük yeni ilçe için çalıştıklarını açıkladı. Hürriyet Ankara Büro’ya konuk olan Özhaseki, “Öyle askeri alanlar var ki, şehrin hafif kenarlarında, iki tane ağaç bile yok. İstanbul’da Avrupa Yakası’nda böyle bir alan tespit ettim. O tespit ettiğim alan kabul görürse, yeni bir şehir kurulur ve en az 10 ilçenin kentsel dönüşümünü orada yapabiliriz. Anadolu Yakası’nda da benzer bir yer tespit ettik” dedi. İstanbul’da kentsel dönüşümü bu 2 dev ilçe üzerinden yürütmeyi planladıklarını kaydeden Özhaseki şöyle konuştu:
 1 MİLYON NÜFUS OLACAK
“İstanbul için özel bir birim kuruyoruz. Avrupa Yakası’nda belirlediğimiz yeni ilçe içine 10-12 ilçe alacak büyüklükte. Anadolu Yakası’ndaki de 8-10 ilçeyi alır. Biri askeri alan, diğeri o kadar askeri gözükmüyor. 1 ay içinde netleşecek. Benim kuracağım şehir Avrupa yakasında 1 milyon nüfuslu olacak. Hiçbir yükseltisi yok. Mahalle dokusunda olacak. Depreme karşı yıkılabilecek alanlarda oturanlar öncelikli olarak taşınacak, sosyal donatı alanları olarak kullanılması gereken ama işgalli olan yerdekiler- dere yataklarının içindekiler- ikinci halkada taşınacak, üçüncü etapta sağlık ocağı var ama üstünde 3 gecekondu var… Bunlar taşınacak. Depreme dayanıklı yeni bir ilçe çıkacak, böylece eski ilçeler de rahatlayacak.”
BAĞCILAR TAŞINACAK
Bu senenin sonuna kadar konuyla ilgili çalışacaklarını kaydeden Özhaseki, “Kendi ekibimle çalışıyorum. Sonra Bakanlar Kurulu’na anlatmalıyım, Cumhurbaşkanımıza anlatmalıyım. Sonra vatandaşa anlatmalıyız. İstanbul’da Esenler, Güngören, Bağcılar, Eyüp ve Sultangazi’nin olduğu çevreyi çok yakından ilgilendiriyor. İkinci halkada Fatih, Bahçelievler, sonra Avcılar en çok risk taşıyan yerler. En geç 5 yıl içinde yepyeni bir şehir çıkar” dedi. Yeni ilçelerin mimarisine de önem verdiklerini söyleyen Özhaseki, 10-15 mimarın konuyla ilgili çalıştığını ifade ederken, yeni ilçelerde zemin dahil en fazla 6 kata izin vereceklerini kaydetti. Özhaseki planladıkları çalışmaları yaparlarsa, 15 sene içinde deprem korkusunu bitirmek istediklerini de sözlerine ekledi.
DEPREM MALİYETİ 100 MİLYAR DOLAR
TÜRKİYE’nin topraklarının yüzde 66’sının deprem riski altında olduğunu ve nüfusun yüzde 71’inin birinci ve ikinci derece deprem bölgesinde olduğunu ifade eden Özhaseki, “En büyük risk İstanbul’da. Deprem hocalarının hepsini okudum. İstanbul’da bir deprem var, en geç 2030’a geliyor. Hocalar ‘7 ve üstünde olur’ diyorlar” diye konuştu. Böyle bir durumda 100 milyar dolara yakın bir maliyet çıkacağını belirten Özhaseki, bu nedenle kentsel dönüşüm yasasında da revizyon planladıklarını açıkladı. Yeni bir hedef koyduklarını ve 15 yılda riskli 7.5 milyon bağımsız birimi yenileyeceklerini ifade eden Özhaseki, “Senede 500 bin konut yenileyeceğiz. Bunun 200-300 bini İstanbul geri kalanı Anadolu’da olacak. Böylece bina stoğunun yüzde 40’ını yenileyeceğiz. Kişi kendisi binasını güçlendirmek veya değiştirmek istiyorsa, belediyeye harç-ruhsat filan hiçbir şey vermeyecek. Belediye bu işe girdiğinde ise, can suyu olan parayı sıfır faizle vereceğiz. Yaptıkça para vermeye de devam edeceğiz” dedi.
KAYNAĞI BİZ SAĞLAYACAĞIZ
Bu iş için İller Bankası’nın da devreye gireceğini söyleyen Özhaseki yeni modeli şöyle anlattı: “Gelecek seneden itibaren İller Bankası belediyelerin üst yapılarına para vermeyecek. Bir de elimizde sosyal tesisler var. Onları satışa çıkardık. Sosyal tesislerden 2 milyar lira gelir bekliyoruz. Diğer kaynaklar 3 milyar lira. İller Bankası da 5 milyar lira verecek. 10 milyar lirayı fedakarlıkla biz sağlayacağız. Şöyle bir mantığı doğru bulmadığımız için teklif bile etmiyoruz, ‘Benzine 10 kuruş koyarsak şu eder, tapuya şunu koyarsak şöyle olur.’ Bu vatandaşa yük getirir. Dünya Bankası ve İslam Kalkınma Bankası’ndan sıfıra yakın faizli kaynak kullanacağız. DASK’ı da kefalet gibi düşünüyoruz.”
YENİ BÜYÜKŞEHİRLER GELEBİLİR
BÜYÜKŞEHİRLERLE ilgili de yeni bir çalışmaları olduğunu açıklayan Özhaseki, büyükşehir olmak için gerekli olan 750 bin nüfus şartının değişebileceğini söyledi. Özhaseki, “Burada bir tartışma var. Hangi şehirler büyükşehir olsun, nüfusu 500 bine düşürdüğünüzde şu kadar il daha giriyor. 400 bine düşürdüğünüzde şu kadar il daha giriyor. 300 bine düşürdüğünüzde şu kadar il daha giriyor. Bu arada daha da aşağı düştüğünde acaba oradaki belediye başkanları teşkilatları taşıyabilir mi? Bunların hepsi tartışılıyor. Önümüzdeki günlerde meclise gelecek” dedi.
İMARA BAKANLIK DENETİMİ GELİYOR
BELEDİYELERDE imar denetimi için de yeni bir çalışma yaptıklarını açıklayan Özhaseki, bu konuda bakanlığa genel bir yetki vereceklerini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da konuyu anlattıklarını ifade eden Özhaseki, “İmar yasaları genel olarak çıkacak. Biz de denetleyeceğiz. Büyükşehirlerden başlayarak merkez ilçeler ve taşraya yayılan bir denetim sistemi kuracağız. Senede bir kez en azından müfettişlerimiz gidecek. İmarda kaçakları bulmak çok basittir.. 1 sene içinde inşallah bunu çıkarırız” diye konuştu. Kurallarla ve yeni bir bilinçle yepyeni bir silüet oluşturulabileceğini ifade eden Özhaseki, “Emin olun 15-20 yılda Türkiye’nin yarısını değiştirebiliriz” dedi.
DEPREM TERÖRDEN DAHA TEHLİKELİ
FİKİRTEPE’nin kentsel dönüşümde laboratuvar gibi olduğunu söyleyen Özhaseki, “Fikirtepe’de 500 kişi anlaşmış. Bir tanesi yüzde bir hissesini İngiltere’ye satıyor, Macaristan’da olan yeğenine satış gösteriyor, işi tıkıyor. Canına okuyor. Ne kadar şeytanlık varsa orada denendiği için... Bunları kısaltacak düzenlemeler geliyor. Meclis gündeminde yer bulursak, benim isteğim orada. Orada olmazsa da kaybedecek vakit yok. Bence terörden daha tehlikeli bir deprem riski var” ifadelerini kullandı.
SİT ALANLARINDA KAYA GİBİ DURUYORUZ
SİT alanlarıyla ilgili tartışmalara da değinen Özhaseki, “Tabiat varlıkları dediğimiz konuyla ilgili müthiş bir titizlik var. Hatta bizi ‘yatırıma engel oluyor’ diye şikayet edenler var. Ama haklıyız hepsinde. Bakanlık buralarda kaya gibi duruyor. Herkes rahat olsun. Müsterih olsunlar” dedi. (hürriyet.com.tr)

16 Eylül 2017 Cumartesi

Metrobüste şaşırtan görüntü!

Toplu ulaşım araçlarını kullananların kitap okuma yerine cep telefonlarını yaygın kullanmasına kaşılık toplumsal duyarlılık yaratmak isteyen bir grup amatör sanatçı harekete geçti. Özel boyalarla tepeden tırnağa boyanan ve metrobüse binerek ‘Kitap Okuyan Heykel’ gibi hareketsiz duran tiyatrocuları görenler şaşırdı. Metrobüste bulunan bir kadın ise performans sanatçısı gençlerin sürdükleri boyanın ağır koktuğunu belirterek "Bizi zehirleyecekler" diye tepki gösterdi.

İstanbul Avcılar’da amatör ‘Çığlık Sanat Atölyesi’nin genç oyuncuları, toplu ulaşım araçlarında yolculuk edenlerin kitap okuma alışkanlığının bulunmamasına dikkat çekmek amacıyla harekete geçti. Bugüne kadar Kurtuluş Savaşı’ndan, depreme, Seyit Onbaşı'dan Yunus Emre'ye, kadına şiddette kadar birçok konu ve özel günlerde sokakta hareketsiz durarak toplumsal farkındalık yaratmaya çalışan amatör tiyatro grubu kitap okumanın yagınlaştırılması için çaba harcamaya başladı. Çığlık Sanat Atölyesi Sanat yönetmeni Cemal Uçarman, çalıştırdığı genç oyunculara okumayan toplumların, gelişemeyeceğini ve bağımlı hale geleceğini anlatırken performanslarını sergilerken ellerinde tutacakları dünya klasikleri kitaplarının sayfalarını çevirmemelerini, hareket etmemelerini istedi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden çekim izni alınması ardından yaklaşık 10 dakika yürüyerek gittikleri Avcılar Üniversite Kampusü istasyonundan metrobüse binen tümü öğrenci amatör tiyatrocular, yolcuların şaşkın bakışları arasında yolculuğa başladı. Koltukta veya ayakta hareketsiz duran ellerinde kitap bulunan, tepeden tırnağa yaldız renkli boyalı heykeli andıran gençleri görenler şaşırdı. Yolculardan biri altın renkli sanatçıların gerçekten kitap okuyarak altın gibi değerlendiklerini söylerken, önemli bölümü ne yapılmak istendiğini veya ne mesaj verilmeye çalışıldığını sormaktan kendilerini alamadı. Bir ara metrobüsten inerek durakta kitap okuyan heykel performansı sergileyen tiyatrocuları takdir edenler çıkarken bir kadın üzerlerindeki kokunun çok ağır olduğunu, gençlerin mesaj vermeye çalışırken kullandıkları boya nedeniyle kendilerini zehirlediğini söyledi. Genç bir kız şaşırarak izlediği tiyatrocuların amacını öğrendikten sonra okumayı sevdiğini ancak İstanbul’daki toplu taşıma amaçlarında ayakta durmakta zorlanıldığını bu nedenle kitap okumanın imkansız olduğunu ifade etti. Bir yolcu gençleri takdir ettiğini, toplu ulaşım araçlarında sesli okuma denemeleri de yapılabileceğini söyledi.

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Kemal Kılıçdaroğlu 'Adalet Mitingi'nde konuştu, 10 maddelik çağrı yaptı

CHP'li vekil Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasının ardından, 'Adalet' diyerek Ankara'dan İstanbul'a 'Adalet Yürüyüşü' başlatan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yürüyüşü tamamladı. 25 günlük yürüyüşün ardından İstanbul Maltepe'de düzenlenen mitingde, 10 maddelik bir adalet çağrısında bulunarak, katılımcılara, 'onaylıyor musunuz' diye sordu. CHP'ye göre, mitinge 1 milyon 600 bin kişi katıldı.

Kemal Kılıçdaroğlu 25 günlük yürüyüşün ardından Maltepe, 'Adalet Mitingi'ne katıldı. Miting sahnesine kendisini yürüyüşte yalnız bırakmayan eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile el ele çıktı. Daha sonra alandaki kalabalığa seslendi.
Konuşmasından satır başları:
Sevgili yol arkadaşlarım, sevgili adalet arayıcıları, bizleri televizyon başında izleyen yurttaşlarım, Maltepe'den herkese gönül dolusu selamlar... 15 Haziran'da Güvenpark'ta başlattığımız yürüyüşü Maltepe'de bitirdik. Ama kimse bu yürüyüşün bir son olduğunu düşünmesin, bu yürüyüş bizim ilk adımımızdır. Herkes şunu çok iyi bilsin 9 Temmuz yeni bir adım, yeni bir doğuştur.
Ankara'da bir grup yoldaşımızla.  ilk yürüyüşe başladığımızda 21 km yürüdük. Yol boyunca bizi yüreklendiren Ankara, Kahramankazan, Kızılcahamam, Gerede, Bolu, Kaynaşlı, Düzce, Hendek, Adapazarı, İzmit, Derince, Körfez, Tavşancıl, Gebze ve İstanbul'a yürekten teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu ülkeye demokrasiyi mutlaka getireceğiz. Kemal Kılıçdaroğlu herkese saygılıdır. Protesto eden yurttaşlarıma da saygılarımı gönderiyorum. Bu ülkeye birinci sınıf demokrasiyi mutlaka getireceğiz.
Dünyanın en barışçıl eylemini, yürüyüşünü yaptık. Hiçbir yurttaşımızın burnu dahi kanamadı. O nedenle güvenliğimizi sağlayan, benimle beraber yürüyen adalete susamış 80 milyona saygılarımı sunuyorum.
 Yürüyüşümüze destek veren pek çok kesim oldu. Destek açıklaması yapan siyasi partiler ve milletvekillerine, sendikalara, sanatçılara, muhtarlara, engellilere, gazi ve şehit ailelerine, Ergenekon, Balyoz ve KHK mağdurlarına, kadınlara, STK'lara, barolara, çiftçilere, mağdur ailelere yürekten teşekkürlerimi sunuyorum.
Neden yürüdük?
Olmayan adalet için, mazlumların hakkı için, hapisteki milletvekilleri, tutuklu gazeteciler için yürüdük. Üniversiteden atılan hocalar için yürüdük, KHK'larla üniversite hocalarının işine son verilmesi tam bir demokrasi ayıbıdır. Bunu geçmişte paşalar, Hitler yapıyordu. O hocalara Gazi Mustafa Kemal Atatürk sahip çıkmıştı. Haksız yere atılan memurlar için yürüdük, çocuk işçiler için yürüdük, hapisteki askeri öğrenciler için yürüdük, linç edilen askerler için yürüdük, FETÖ'ye karşı olduğumuz için yürüdük, tek adam rejimine karşı olduğumuz için yürüdük, IŞİD, PKK terör örgütlerine karşı yürüdük, devlette liyakat sistemi kalmadığı için yürüdük, çalınan sınav soruları için yürüdük, şiddet mağduru kadınlar için yürüdük, Mavi Marmara şehitleri için yürüdük, KHK ile görevlerinden atılan hak arayan, hak aradıkları için hapse atılan, açlık grevindeki Nuriye ve Semih için yürüdük, FETÖ'nün siyasi ayağı ortaya çıksın diye yürüdük, 249 şehidimiz için yürüdük. Bu ülkede adalet için yürüdük.
Niçin adalet?
Farklılıklarımızla birlikte yaşamak için, huzurla yaşamak için, Türkiye'nin saygın bir konumu olsun diye adalet. Zulüm ile abad olunmaz, zulüm ediyorlar. Fakir fukaraya zulüm ediyorlar. Çiftçiye zulüm ediyorlar. Zulme karşı durmak bizim namus borcumuzdur.
Dünyanın bütün nehirleri, adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez. Bu meydan ve bu meydanın dışında adalete susamış sizlere saygılarımı sunuyorum.
 Önce adalet, hak, hukuk, adalet diyoruz. Siyaset ahlak temelli yapılmak zorundadır. Siyaset malı götürme alanı değildir. Siyaset ülke için yapılır. Siyaset ülkeyi birleştirmektir. O nedenle her yerde söylüyorum, bir daha söyleyeceğim; Hiç kimsenin etnik kimliğine, inancına göre siyaset yapmayacağız. Yapanlar vatan hainleridir. Herkesin kimliğine saygı duyuyorum. Başörtü kadınlarımız için diyorlar ki; efendim iktidar değişirse sizin yaşam tarzınızla uğraşacaklar. Bunu söyleyenlere itibar etmeyiniz. Biz herkesin kimliğine sonuna kadar saygılıyız.

Adalet, adalet, adalet...
 Adalet sokakta aranmaz diyorlar. Bir ülkede adaletsizlik varsa, o ülkenin mahkemeleri bağımsız değilse, TBMM'nin yetkileri gasp edilmişse, halkın gözü, kulağı ve sesi olan basın susturulmuşsa o zaman adalet arayışımızın tek yeri sokaktır. Kimse bundan endişe etmesin. Adalet, adalet, adalet...
Darbeyi önlemek için sokak güzel, adaleti getirmek için kötü. Darbeyi de önleyeceğiz, adaleti de getireceğiz.
İki tane 15 Temmuz var; biri halkın diğeri sarayın 15 Temmuz'u. Halkın 15 Temmuz'da halk sokağa indi, darbeyi önledi. Bu 15 Temmuz bizim onurumuz, gururumuzdur. Bir de sarayın 15 Temmuz'u var, darbe girişiminden yararlanıp, KHK'lar çıkaran sarayın 15 Temmuz'u var. Biz buna sonuna kadar direneceğiz.
Hakim gözünü saraya dikmiş, bakıyor
 Bir kişinin suçlu olup olmadığına siyasi, bakan, milletvekili esnaf karar vermez. Bir kişinin suçlu olup olmadığına ancak hakim karar verebilir. Beyefendi şimdi kişiye ceza kesiyor. Ne olursan ol, kim olursan ol adaleti bu ülkeye getireceğiz.  1971 ve 1980 darbelerinden sonra sıkı yönetim mahkemeleri kurulmuştu. Ama savcı, hakim karar verirken; savcı delil topluyor hakim de en azından o delillere bakarak karar veriyordu. Şimdi 20 Temmuz sivil darbesinden sonra dosyada delil varmış, yokmuş önemli değil. Hakim gözünü dikmiş saraya, oradan gelen talimata göre karar veriyor.
 Yaşadığımız dönem bir dikta dönemidir. Hitler'in bir adalet müşaviri vardı. Şöyle söylüyor hakimlere; karar vermeden önce kendinize şunu sorun, benim yerimde Führer olsaydı nasıl karar verirdi. Aynı oyun bugün Türkiye'de oynanıyor. Hakim aldığı talimatla karar veriyor. Oysa hakimlik kutsal bir görevdir, hakim kimsenin önünde diz çökmez, ayağa kalkmaz, cübbesini iliklemez. Şimdi ben buradan bütün yargıçlara sesleniyorum; adaletin hakkını korumak benim kadar sizin de görevinizdir. Saraydan talimat varsa elinizin tersiyle itin.
AYM üyelerine seslendi: O koltukları boşaltın
 Anayasa Mahkemesi'nin başkanına ve üyelerine de sesleniyorum; korkmayın, onurlu ve dik durun. Daha önce karar verdiniz; milletvekilleri yargılanabilir ama tutuklanamaz demiştiniz. Bu sözünüzün arkasında durun. AYM üyeleri; sizin dik durmanız, sizin onurlu durmanız, sizin adaleti korumanız, sizin Türkiye'nin onurunu korumanız size güç katar. Birilerinin oyununa gelmeyin, saray ne yaparsa yapsın, yarın çocuklarınızın yüzüne bakacaksınız, arkadaşlarınızın yüzüne bakacaksınız. Saraydan talimat geldi, biz o yüzden karar verdik diyorsanız lütfen o koltukları boşaltın.
 450 km büyük bir keyifle, inançla, kararlılıkla yürüdüm, 80 milyon için yürüdüm. Hiçbir ayrım yapmadım, herkesi kucakladım.
Bu yürüyüşle ne kazandık?
Korku gömleğini çöpe attık. Yalnız olmadığımızı gördük. Adaletli bir Türkiye kuracağımızı gördük ve bunu bütün dünyaya seslendirdik. Umudumuzu yeniden yeşerttirdik. Hepimiz umutluyuz. Biliyorsunuz umut bulaşıcıdır. Maltepe meydanı umutluysa Maltepe'nin tamamı umutludur. Herkes umut tohumlarını yeniden eksin. Aşımızı, ekmeğimizi paylaşmayı öğrendik. Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşamayı özledik. Türkiye tarihinin en önemli sayfalarından birini yazdık.
Yürüyüş yaptık ne istiyoruz?
Bir; OHAL kalksın.
İki; Adliyeye, kışlaya, camiye siyaset girmesin. Yargı tarafsız kılınsın.
Üç; Özgür medya istiyoruz.
Dört; Üniverrsiteleri susturulmuş değil, konuşan bir Türkiye istiyoruz.
Milletin seçtiği vekillerin TBMM'de görev yapmasını istiyoruz.
FETÖ ile mücadelenin gerçekten yapılamasını ve darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılmasını istiyoruz.
Tek adam rehjimine hayır diyoruz. 
Gerçekten de kadın-erkek eşitliği istiyoruz. 
Gençlere saygı istiyoruz, gençleri önemsemeliyiz. 
Tüm anti demokratik uygulamaların sona erdirilmesini istiyoruz. 
450 kilometreyi yürürken ormanları fark ettim, yağmuru gördüm. Cennet gibi ülkeyi cehenneme çevirmeye kimin hakkı var. Bu ülkeyi cennet gibi yapmak bizim görevimiz değil mi? Niye yapmayalım?
10 maddelik adalet çağrısı
Biz, 15 Haziran’dan bu yana yürüyen on binler, bugün İstanbul Maltepe’de bir araya gelen yüzbinler, milyonlar olarak tüm Türkiye’ye ve dünyaya sesleniyoruz.
Biz, sadece ve sadece adalet istiyoruz. Sadece burada bir araya gelenler için değil, sadece bizleri destekleyenler için değil, herkes için adalet istiyoruz.
Biz, 25 gündür, on binlerce ağızdan hep birlikte haykırdığımız ‘Hak, Hukuk, Adalet’ talebimizin çok geç olmadan karşılanmasını istiyoruz.
Biz, siyasete ve toplumsal yaşama Adalet Yürüyüşümüzün gösterdiği barışçıllığın hakim olmasını istiyoruz.
Adalet bir haktır. Adalet hakkımızdır. Biz hakkımızı istiyoruz.
Adalet mülkün temelidir. Günümüz Türkiye’sinde mülkün temeli ne yazık ki sallanmaktadır. Gün, temelinde adalet olan yeni bir toplumsal sözleşme yapma günüdür.
İşte bu anlayışla bir araya gelen milyonlar olarak Türkiye’nin özellikle son bir yılda içine sokulduğu duruma dair tespitlerimiz ve en acil şekilde yerine getirilmesi gerekenlere ilişkin çağrımız şudur:
1. 15 Temmuz darbe girişimini bir kez daha açık ve kesin bir dille lanetliyoruz. 15 Temmuz gecesi TBMM’nin kararlı, onurlu duruşu ve halkımızın sokağa çıkarak FETÖ darbe girişimine karşı direnmesi ülkemizin anayasal ve demokratik kazanımı olmuştur. Biz buna sokağın/halkın 15 Temmuzu diyoruz. Ancak bu darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılması iktidar tarafından bilinçli olarak engellenmektedir. 249 şehidimizin aziz hatırası ve 2301 gazimiz için Fetullah Gülen Terör Örgütünün siyasi ayağı ortaya çıkarılmalı ve gerçek darbecilerden hesap sorulmalıdır.
2. İktidar tarafından 15 Temmuz darbe girişimi fırsat bilinerek, 20 Temmuz darbesi yapılmıştır. 20 Temmuz’da OHAL ilan edilmiş ve TBMM’nin yetkileri gasp edilmiştir. Biz buna Sarayın 15 Temmuzu diyoruz. Bir sivil darbeye dönüşen OHAL uygulamaları yasama, yargı ve yürütme gücünü tek kişide toplamıştır. OHAL derhal kaldırılmalı ve hukuk düzeni evrensel ilkelere uygun olarak yeniden tesis edilmelidir.
3. Yargıyı siyasetin emrine vermek demokrasiye ihanettir. Dolayısıyla demokrasinin, can ve mal güvenliğinin vazgeçilmez kuralı olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmalıdır. Adil yargılanma hakkı eksiksiz bir şekilde uygulanmalıdır. “Kolektif suç” gibi insan haklarına aykırı uygulamalardan vazgeçilmelidir.
4. Bugün, OHAL uygulamalarıyla mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik hakları ellerinden alınmıştır. OHAL mağdurları adeta “sivil ölüme” terkedilmiştir. Mağdurların yargıya erişim ve sosyal güvenlik haklarını kısıtlayan tüm uygulamalara hukuk devletinin gereği olarak son verilmelidir.
5. 20 Temmuz sivil darbesinden sonra, 15 Temmuz darbe girişimiyle veya onun arkasındaki örgütle hiçbir ilişkisi bulunmayan, ama sırf Hükümete muhalif görüldüğü için bütün haklarından yoksun kılınan akademisyenler ve diğer kamu görevlileri görevlerine iade edilmelidir. Anayasa Mahkemesinin içtihatları dikkate alınarak, tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalıdır.
6. 150’nin üzerinde gazetecinin hapiste olduğu bir ülkede demokrasiden söz edilemez. Sadece mesleklerini yaptıkları için tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalı, medya üzerindeki tüm baskılara son verilmelidir. Düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
7. OHAL koşullarında, serbest tartışmanın yapılamadığı bir ortamda ve üstelik “devletin bütün imkânları seferber edilerek” gerçekleştirilen Anayasa değişikliği gayrimeşrudur. Toplumun ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan anayasa yerine, bir kişinin beklentilerine yanıt veren bir Anayasa değişikliği Yüksek Seçim Kurulu’nun yasadışı kararıyla yürürlüğe konulmuştur. Bu bir “mühürsüz seçimdir.” Türkiye gayrimeşru bir anayasa ile yönetilemez, yönetilmemelidir.
8. Demokratik parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayet kaldırılmalıdır. Din ve vicdan özgürlüğünün güvencesi olan, insan haklarına dayalı demokratik, laik, sosyal hukuk devleti güçlendirilmeli, liyakat esası kamuda göreve başlama ve yükselmede esas alınmalıdır. Eğitimde laiklik ilkesinin aşındırılmasına son verilmeli ve toplumsal adaletsizliği yeniden üreten eğitim politikaları değiştirilmelidir.
9. Sadece hukuk alanında değil, toplumsal yaşamın bütün alanlarında yaygın bir adaletsiz düzen devam etmektedir. İşsizlik, yoksulluk, insanca yaşam ücretinden yoksunluk, örgütsüzlük, ayrımcılık, yaygın şiddet, terör gibi çok geniş bir yelpazede yaşanan toplumsal adaletsizliklerin giderilmesi için ortak irade geliştirilmelidir. Toplumsal barışımızı bozan tüm antidemokratik uygulamalara eşit yurttaşlık temelinde son verilmelidir. Toplumsal adaletsizliğin en vahim görünümlerden biri olan kadınlara karşı ayrımcılığın önüne geçilmeli, kadınların özgürlük alanları korunmalı, kadın hakları toplumsal hayatın her alanında uygulanmalıdır.
10. Son zamanlarda uygulanan saldırgan dış politika ülkemizin içindeki adaletsizlikleri de kökleştiren bir kısırdöngü yaratmıştır. Adalet sadece iç politikaya ve toplumsal yaşama değil uluslararası ilişkilere de hâkim olmalıdır. Türkiye coğrafyasındaki tüm halklara, tüm kimliklere kardeşçe, adilane yaklaşan, barışçıl ve uluslararası hukuka saygılı bir dış politikaya dönüş yapmalıdır. Türkiye yüzünü insan haklarına, hukuk devletine, adalete önem veren milletler ailesine çevirmelidir.
Hukuka ve Anayasaya saygı, adaleti sağlamanın ilk koşuludur. Hukuk güvenliğinin olmadığı ve adaletin gerçekleşmediği bir toplumda, kamu düzeni ve toplumsal barış sağlanamaz. Adaletsiz toplum ise, insan haysiyetinin zedelendiği bir toplumdur.
Bu “Adalet Çağrısı”; adaletin, insan haysiyetine saygının ve toplumsal barışın temeli olduğu inancıyla hazırlanmıştır.
Bu mücadele bizim mücadelemiz. Ve biz Türkiye’yiz. Adalet isteyen, barış isteyen, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve kardeşlik isteyen Türkiye’yiz. Biz dünyadan kopmak değil, dünya ile barış içinde kardeşçe yaşamak isteyen Türkiye’yiz. Biz kavga değil huzur isteyen Türkiye’yiz. Biz halkız. Bu yol bizim yolumuz, bu meydanlar bizim meydanımız. Bu memleket bizim memleketimiz.
Korku duvarlarını yıkacağız
Bu mücadele adalet mücadelesi… Bu yürüyüş bizim yürüyüşümüz. Bu çağrıdaki tüm taleplerimiz karşılanıncaya kadar durmayacağız. Bu yürüyüş artık başladı. Korku duvarlarını yıkacağız. Adalet yürüyüşümüzün bu son günü yeni bir başlangıçtır… Yeni bir ilk adımdır.
Bu bağlamda Yasama/yürütme ve yargı erklerini kullanan bütün yetkililere bu uyarılarımızı iletirken, siyasal partileri, toplumun farklı kesimlerini, sivil toplum örgütlerini ve bütün yurttaşları, bildirinin hedeflerini sahiplenmeye ve hayata geçirmek için mücadeleye çağırıyoruz.
Şimdi bu çağrıyı Maltepe meydanında onaya sunuyorum. Kabul edenler el kaldırsın. Yeniden doğuyoruz, ülke için doğuyoruz. Bayrağımız, vatanımız için doğuyoruz. Kimsenin yaşam tarzına müdahale etmeden yürüyeceğiz. Hepinize şükran borçluyum.
Hiç kimse unutmasın, her Firavun'un Musa'sı vardır. Musa buradadır. Çünkü biz adalet istiyoruz. Adaletsizliğe, zulme karşı olacağız. Zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır. Şeytan olmayacak bu ülkede. Hepinizi dostça kucaklıyorum.

7 Temmuz 2017 Cuma

Kemal Kılıçdaroğlu 'Adalet Yürüyüşü'nde İstanbul'a girdi

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Adalet Yürüyüşü'nün 23. gününde İstanbul'a girdi. Kılıçdaroğlu bugüne kadar 390 km yürüdü.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, saat 11.00'de Çayırova mevkiinde bulunan İstanbul yazılı trafik tabelasının önünden geçerek İstanbul sınırlarına giriş yaptı.
Kılıçdaroğlu, Adalet Yürüyüşü'nün 23'üncü gününde yürüyüşe başlamadan önce açıklama yaptı.

'Son derece mutluyum, huzurluyum'
Kılıçdaroğlu, "Bugün Kocaeli'den ayrılıyoruz. İstanbul'a giriyoruz. Son derece mutluyum, huzurluyum. Kimsenin burnu kanamadan uzun bir yolculuğu katedip İstanbul'a girmiş olacağız" dedi. Kemal Kılıçdaroğlu, "Ayı 9'unda, pazar günü bu yürüyüşü sonlandırmış olacağız. Ancak adalet arayışımızı değil, adalet arayışımız devam edecek" diye konuştu.

"Türkiye sadece iktidar partisinden ibaret değildir"
Avrupa Parlamentosu'nun kararını değerlendiren Kılıçdaroğlu, "Buradan Avrupa Parlamentosu'na seslenmek isterim. Biz herkes için adalet istiyoruz, sizden de adalet istiyoruz. Türkiye sadece iktidar partisinden ibaret değildir. Türkiye'de bir adalet yürüyüşü yapıyoruz, 10 binler var. Referandum yaptık. Yüzde 50'den fazlası demokrasi istiyor bu ülkenin. Dolayısıyla AB ile ilişkilerin askıya alınması değil daha sağlıklı ve tutarlı sürdürülmesi gerekiyor. Bu konuda umarım bizim adalet arayışımıza da destek vererek Türkiye'ye olan ilişkilerin devamı yönünde karar alırlar. Adalet sadece Türkiye için değil bütün insanlık için geçerli olan bir kavramdır. Avrupa Parlamentosu da adil davranarak Türkiye'ye olan ilişkileri sürdürme yönünde karar alır" şeklinde konuştu.

'Gandi'nin rekorunu kırmak güzel'
Habertürk'e konuşan Kılıçdaroğlu şunları söyledi: "Son derece mutluyum, güzel bir atmosferde adalet için yürüdük. Bu yürüyüşü gerçekleştirebileceğimi başlangıçta düşünememiştim. Gandi'nin rekorunu kırmak güzeldi"



12 Mayıs 2017 Cuma

Atlara fayton işkencesi

Adalar'da tur yapmak için kullanılan faytonlara koşulan atlar Hayvan Hakları İzleme Komitesi'nin (HAKİM) raporuna göre en fazla iki yıl yaşayabiliyor.
Bianet'ten Çiçek Tahaoğlu'nun haberine göre, atların faytonda çalıştırılması Adalar’a has bir gelenek değil. Antalya, Kuşadası, Eskişehir, İzmir, birçok ilde fayton hala turistik bir ulaşım aracı. Yine de en çok sömürü Adalar’da, Kınalı Ada hariç. Faytona Binme Atlar Ölüyor İnisiyatifi'ne göre, Adalar toplamındaki 272 faytonun yaklaşık 230’u Büyükada’da bulunuyor.
Elif Narin, “Atların ortalama ömrü 20 yıl. Faytonda çalıştırılan atlar ise çalıştırılmaya başladıktan sonra en fazla iki yıl yaşıyor” diyor:
“Adalar’ın çok dik yokuşları var. Asfalt yolda ve dik yokuşlarda koşmak atların doğasına aykırı. Özetle Adalar’da faytonda çalıştırılmak atların doğasına aykırı. Ayrıca asfaltlar parçalandığında, atların ayağı takılıyor ve yaralanıyorlar. Yaralandıklarında da artık koşamayacakları için ölüme terkediliyorlar.”

Aç ve susuz koşmak zorundalar
Elif Narin, koşturulan atların çok fazla yememesi ve su içmemesi gerektiğini söylüyor.
“Atlarda ‘çatlama’ diye bir durum var. Eğer yemek yiyip, su içip üzerine koşarlarsa çatlama yaşayabilirler. Bu nedenle aç ve susuz koşturuluyorlar. Çok acı bir şey bu. İnsanlar da sıraya giriyor, sonra üstlerine binip geziyorlar. Hamile atlar, yeni doğum yapmış atları koşturuyorlar.”
Adalar’a teknelerle taşınıyorlar
Bu atların Adalar’a nasıl getirildiğini Narin şöyle anlatıyor:
“Yurdun çeşitli yerlerinde yetiştirilen atlar önce Kartal’a getiriliyor. Burada teknelere yüklenip Adalar’a taşınıyorlar, köle gibi tıklım tıklım teknelerde… Yaralanmış, koşamayacak durumda olan atların denize atıldığına dair duyumlar da alıyoruz. Bunlar ne kadar doğru bilmiyoruz ama denizin dibinde at cesetlerinin görüntülendiği fotoğrafları gördük.”

“Taksi plakası gibi kiralıyorlar”
Narin, Büyükada’da faytonculuğun tekelleştiğini ve faytonların taksi plakası gibi kiralandığını anlatıyor:
“Büyükada’daki faytonların tümü birkaç kişinin elinde. Taksi plakası kiralandığı gibi faytonlar da kiralanıyor. Mesela 6 aylığına belli bir ücret karşılığında faytonu kiralıyorlar, alan kişi de verdiği parayı çıkartabilmek için atları canı çıkana kadar sömürüyor.
“Atlar faytonu kullanan kişilerle birlikte kalıyor. Kaldıkları yerleri ziyaret ettik ve ne hayvan ne de insan için uygun olmayan yerler olduğunu gördük. İnsan sağlığı için de atlarla beraber yaşam koşulları uygun değil.”

Büyükada’da atlar için sağlık merkezi yok
Narin’in dikkat çektiği bir diğer konu, faytonlarıyla ünlü Adalar’da atlara yönelik bir tedavi merkezi olmaması.
“Her yerde faytonlar var ama atların bakımını yapacak bir merkez, bir veteriner yok. Atlara araç muamelesi yapılıyor, faytonlar İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ve fiyat tarifeleri belirleniyor ama sağlıklarına dair bir çalışma yok.
“Adalar’ın elektrikli araçlar, bisikletler ve faytonların oluşturduğu keşmekeşinde sürekli fayton kazaları oluyor. At düşüp bacağı kırıldığında, inşaattan kepçe çağrılıyor ve at kepçeyle taşınıp ormana atılıyor. Orada kaderine terkediliyor.”

4 Mayıs 2017 Perşembe

Kadir Topbaş'ın damadı tahliye edildi

İş adamlarına yönelik FETÖ soruşturmasında tutuklanan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı, sağlık sorunları gerekçe gösterilerek tahliye edildi.

Topbaş'ın damadı olan Kavurmacı'nın avukatlarının sağlık sorunlarını gerekçe göstererek tahliye talebinde bulunduğu, talebi değerlendiren nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'nin de tahliye kararı verdiği belirtildi. Savcılığın tahliyeye itiraz ettiği ancak üst hakimliğin savcılığın itirazını reddettiği belirlendi.
TUSKON'a üye iş adamlarına yönelik aralarında Ömer Faruk Kavurmacı'nın da bulunduğu 86 kişi hakkında hazırlanan iddianame dün Başsavcılık tarafından onaylanmıştı.
 İddianamede, firari şüpheliler Fetullah Gülen, Rıza Nur Meral ve Mustafa Muhammet Günay hakkında "Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs ve TBMM'yi ve Hükümeti yıkmaya teşebbüs" suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenirken, aralarında Ömer Faruk Kavurmacı ve Faruk Güllü'nün de bulunduğu 86 iş adamının da "Silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezası talep edildi.  DHA

11 Nisan 2017 Salı

Fabrika alanları lüks konut projelerine döndü, değerleri yüzde 200 arttı

İstanbul'da arsa arzı sınırlı kalınca fabrika alanları yüzde 200 değerlendi. Geniş arsa alanları ile şirketlerin gözde bölgeleri haline gelen alanlarda birer birer lüks konut projeleri inşa ediliyor. Hürriyet gazetesinin haberine göre Zeytinburnu, Basın Ekspres Yolu, Ayazağa, Kağıthane, Kartal, Sancaktepe sanayiden dönüşümde en çok etkilenen bölgelerin başında geliyor. Bu bölgelerde fabrika sahipleri ile anlaşma yapan şirketler, önce alandaki sanayi tesisini yıkıyor, sonra yerine markalı konut dediğimiz lüks projeleri inşa ediyor. Fabrika yerine yapılan projeler büyük oranda kentsel dönüşüm kapsamına alındığı için evlerin yüzde 8 ya da 18 yerine yüzde 1 KDV oranı ile satılması da avantaj olarak görülüyor. İşte İstanbul'un değerine değer katan bölgeleri;

1- KARTAL
Adalar manzarasıyla dikkat çeken Kartal, Anadolu yakası metrosunun da etkisiyle kentsel dönüşümde öne çıkan bölgelerden biri haline geldi. TSKB Gayrimenkul Değerleme Genel Müdür Yardımcısı Ozan Kolcuoğlu, Kartal metrosu, adliye gibi faktörlerle birlikte değer kazanan semtte konutların önümüzdeki yıllarda daha da değer kazanması beklediklerini söylüyor. Kartal’da konut metrekare fiyatlarının projenin konumuna, büyüklüğüne ve manzara durumuna bağlı olarak değişkenlik göstermekle birlikte genel olarak 4 bin 500 lira ile 6 bin lira aralığında olduğunu belirten Kolcuoğlu, “Sahilyolu aksına baktığımızda ise fiyatların 7 bin 500 lira ile 10 bin lira aralığında. Maltepe bölgesindeki kentsel dönüşüm çalışmalarının hızlanması ile Kartal bölgesine talebin artacağı ve fiyatların, doluluk oranlarının yükseleceği tahmin ediliyor” diyor.
2- CENDERE
Fabrikadan dönüşüm konusunda en hızlı ilerleme kaydeden bölgelerden biri de Cendere oldu. Ayazağa ve Seyrantepe’yi de içeren Cendere Vadisi’nde konut, otel, ofis ve alışveriş caddelerini kapsayan karma kullanımlı projeler inşa ediliyor. Bölgede 5 yıl önce metrekaresi 1000-1500 liraya konut bulmak mümkündü. Bugün o  evlerin metrekare fiyatı 3 bin  500 lirayı buldu. Markalı yeni projelerde ortalama metrekare fiyatı 7 bin 500 lira. Yeni projelerde metrekaresi 10 bin liradan satışa çıkanlar da var.
3- SANCAKTEPE
Üsküdar – Sancaktepe metro hattı inşaası ile Sancaktepe’de konut fiyatlarında yüksek  artışların yaşandığına dikkat  çeken Ozan Kolcuoğlu,  “Önceki yıllarda metrekaresi 2 bin - 2 bin 500 lira olan daire fiyatları günümüzde metro hattının inşası ve markalı konut geliştiricilerinin bölgeye gelmesi ile birlikte 3 bin 500 ile 4 bin 500 aralığına geldi.
4- GÜNEŞLİ
Güneşli Basın Ekspres aksı ise geniş sanayi alanları ile markalı konut üreticiler için önemli bir adres oldu. Atatürk Havalimanı’na yakınlığı nedeni ile bölgede sadece konut değil, ofis ve otel yatırımları da yapılıyor.
5- ZEYTİNBURNU
Zeytinburnu ilçesinin en önemli özelliği yakın zamana kadar kaçak ve çarpık yapılaşmanın en yoğun olduğu bölgelerden birisi olmasına rağmen kısa sürede hızlı bir dönüşümle farklı bir çehreye dönüşmesi. Zeytinburnu’ndaki bu dönüşümdeki en büyük etkenlerden ikisi; sanayi yapılaşmalarının hızla şehir dışına taşınmasıyla ortaya çıkan arsa stoku ve konumundan kaynaklı ulaşım avantajı. Zeytinburnu’nun yalnızca D-100 vasıtasıyla değil, deniz ve demiryolu vasıtasıyla da ulaşım için elverişli bir bölge olduğunu belirten Kolcuoğlu, “Marmaray hattının ve Avrasya Tüneli’nin de bölgeye etkisi ile fiyatlar hızla yükselmiş ve büyük projeler yapılmaya başlanmıştır. Sahil yolu hattındaki markalı konut projelerinde metrekare fiyatları 15 bin lira ve üzerinde görülürken, iç kesimlerde kalan projelerde metrekare fiyatı 7 bin lira ile 10 bin lira arasında değişiyor” diyor.
6- KAĞITHANE
Kağıthane’de sanayi alanların konuta dönüşmesine en etkili faktör konumu oldu. Maslak’a yakınlığı, Levent ve Maslak’tan sonra ofis piyasası icin 2. bölge olarak gelişmesi Kağıthane’yi öne çıkarıyor. Bölgede 2010 yılında metrekare satış fiyatı bin 500 lirayken bugün 5 bin lirayı buluyor.

15 Şubat 2017 Çarşamba

Proje hazırlandı! İstanbul'a 3 yeni ada geliyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Pendik'e 3 ada yapıyor. Toplam yüzölçümü 603 bin 500 metrekareden oluşacak olan adalarda su sporu alanları, yelken, tekne turları, gezinti ve seyir terasları, dinlenme ve yemek alanları, parklar ve bisiklet parkurları gibi çok sayıda aktivite alanı yer alacak.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan proje, toplam yüzölçümü 603 bin 500 metrekare olan 3 adacıktan oluşuyor. Adaların toplam kıyı uzunluğu ise 7 bin 460 metreye ulaşacak. Tüm İstanbulluların ve ziyaretçilerinin faydalanacağı ada projesinin dinlence, eğlence ve sportif faaliyetleri bir arada barındırması hedefleniyor.
Birbiriyle bağlantılı adalarda su sporu alanları, yelken, tekne turları, gezinti ve seyir terasları, dinlenme ve yemek alanları, parklar ve bisiklet parkurları gibi çok sayıda aktivite alanı yer alacak. Adaya ulaşım için karayla arasında araç trafiğine kapalı bir asma köprü, yat ve çekek alanı, Teleferik İstasyonu ve Su Taksi Terminali inşa edilecek. Adaların arasına da köprüler inşa edilerek bağlantıları sağlanacak.
Adalar, eğlence ve sporun merkezi olacak
Projede yer alan 3 adacığın fonksiyonları şu şekilde belirlendi:
1'nci ada: Yüzölçümü 372 bin metrekare olacak ada, su sporları merkezi olacak. Kumsalı bulunacak adaya; su sporları kulübü, yüzme havuzu, rafting parkuru, deniz feneri ve kayıkhaneler inşa edilecek. Ayrıca geniş bir piknik alanı olacak. Bu adada yelken, optimist, rüzgar sörfü, kürek, rafting ve plaj voleybolu gibi pek çok spor yapılabilecek. Su sporları tesisi ise sutopu ve sualtı sporları, olimpik açık ve kapalı havuzlar, kürek, sualtı hokeyi, sualtı ragbisi ve dalış okulu gibi çok sayıda su sporuna imkân verecek şekilde yapılacak.
2'nci ada: Aktivitelerin toplandığı adanın büyüklüğü 125 bin metrekare olacak. İçinde ise su spor sahaları, mini golf, paten parkı, tırmanma duvarları, basketbol, futbol ve tenis sahaları, tırmanma duvarı, yürüyüş ve bisiklet parkurları ve yeme içme alanları yer alacak.
3'üncü ada: 106 bin metrekare büyüklüğündeki ada, karşılama adası olarak planlandı. Adada karşılama çadırı, restoranlar, tekne kiralama, koşu ve bisiklet parkurları, iskeleler, gösteri alanları ve parklar bulunacak. Adaların ortasında ise gezinti ve spor için korunaklı bir su alanı bulunacak. Burada elektrikli tekne kiralama, kürekle sandal sefası, su bisikleti ve pedallı araçlar, su kayağı, su akrobasi gösterileri, optimist ve yelken faaliyetleri, saltanat kayığı, gezi ve amfibik araçla gezinti yapılabilecek. Hürriyet

13 Aralık 2016 Salı

Konut alacakların dikkatine! Ev fiyatları düşüşe geçti

İstanbul’da özellikle kentsel dönüşüm etkisi ile yoğun inşaat çalışmaları yapılan yerlerde ve lüks konut bölgelerinde konut satış ve kira fiyatları düşüşe geçti.


Konut sayısı talep edilenin üstünde olunca fiyatlar yüzde 20’yi aşan oranda geriledi. Birkaç yıl öncesinde kiralık ev bulunamayan yerlerde şimdi evler boş. Uzmanlar fiyatlarındaki düşüşü 2 nedene bağlıyor.

Birincisi; kentsel dönüşüm başlayınca insanlar evlerini bırakıp geçici ev aradı. Bir anda talep arzın önüne geçince fiyatlar tırmandı. Şimdilerde vatandaş biten evine geçince geçici evler boşaldı. Hürriyet Gazetesi'nden Gülistan Alagöz'ün haberine, bir de dönüşüm projelerinde müteahhidin payına düşen evler piyasaya çıktı. Yüzlerce proje aynı aynda bitince bu defa arz talebin çok önüne geçti. Fiyat düşüşündeki ikinci neden olarak da suni artışlar gösteriliyor. Yani fiyatlandırma hatası yapıp gereğinden pahalıya satılmaya çalışılan projeler şimdi mecburen makul seviyelere çekiliyor.Finansman sorunu çeken orta ve küçük ölçekli firmalar fiyatları düşürürken markalı konut projeleri üreten firmalarda indirim ve uzun vadelerle önünü açmaya çalışıyor.

Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER) Başkanı Ömer Faruk Çelik konut pazarında arz talep dengesinin bozulduğuna dikkat çekti. Çelik, “Fikirtepe, Bağdat Caddesi gibi yerlerde arz talep dengesine bakılmaksızın fütursuzca üretim yapıldı. Dönüşüm müteahhidin kazandığı, para eden ilçelerde yoğunlaştı. Model böyle olunca belli yerlerde ihtiyaç fazlası konut birikti. Bunu satamayan müteahhit de fiyatlarını geri çekmek zorunda kaldı. Bankacılık sektörünün inşaata bakışı ortada. Satış sorunu çeken şirketler itibarını korumak ve banka borcunu ödemek için fiyat düşürdü. Burada asıl sorun yapılan iş modelinde. Anadolu yakasını örnek veriyoruz ama İstanbul’ün tümü hatta Ankara ve İzmir için de aynı sonuç bizi bekliyor. Türkiye’de yıllık ortalama 600 bin konut ihtiyacı var. Müteahhitler bunu yapıyor. Ama şimdi 200-300 bin de dönüşümden ilave geliyor. Pazarda ihtiyaç fazlası ürün birikiyor. Ürün geliyor ama vatandaşın alım gücü artmıyor. Arz artıyor, ihtiyacı olan vatandaş evden uzaklaşıyor” diye konuştu.

Anadolu yakası düşüşte

Anadolu Yakası İnşaat Müteahhitleri Derneği (AYİDER) Başkanı Melih Tavukçuoğlu’na göre Anadolu yakasında fiyatını yüzde 35 düşüren müteahhit de var. Avrupa yakasına kıyasla Anadolu yakasında fiyat düşüşlerinin daha etkili olduğunu belirten Tavukçuoğlu, “Nerede son yıllarda fazla ev yapıldıysa fiyatlar bugünlerde orada düşüşe geçti. Anadolu yakasında orta ve küçük ölçekli çok firma dönüşüme girdi. Sadece Kadıköy’de 2 yılda 2 bin ruhsat alındı. Bu en az 10 bin yeni ev demek. Ülkedeki gelişmeler, ekonomik durum, sınırımızda olanlar, moral bozukluları hepsi bir araya gelince talep düşüyor. Kadıköy’ün geneli, Sancaktepe, Ataşehir’in bir bölümü, Kartal ve Maltepe’da düşüşler var. Kimi yerde yüzde 5 kiminde yüzde 35” dedi. İstanbul’da kentsel dönüşümün en yoğun olduğu bölgelerin başında Kadıköy geliyor. Şantiye alanına dönen bölgede 1000’den fazla şantiye de çalışma sürüyor. Bölgede konut ve satış fiyatları ise bu yıl gerilemeye başladı. Bağdat Caddesi’nde faaliyet gösteren Remax Türkiye ofisi sahibi Savaş Kurtbaş, “Projeler peş peşe bitti. Evler aynı anda piyasaya çıktı. Geçen yıl 150 metrekare bir evi çok rahat 5 bin liraya kiraya verirdik şimdi 3 bin 500 lira ve ev boş. Geçen yıl metrekare fiyatı 5 bin dolar olan ev şimdi 3 bin 500- 4 bin dolar. Bölge genelinde hem satış hem kirada yüzde 20-25 düşüş var” dedi. Era Gayrimenkul Türkiye Genel Koordinatörü Mustafa Baygan ise hatalı fiyatlandırma yapan müteahhitlerin bugün sorun yaşadığını söyledi. Baygan, “Fiyatlar şimdi törpüleniyor. Çünkü bölge bazında ciddi şişmeler vardı. Bağdat Caddesi’nde geçen yıl 3+1 bir yeni ev için 2 milyon dolar diyen bugün 1.5 milyon TL diyor. Doğu fiyatla çıkan projelerde satış sorunu yok” diye konuştu.

Kiracı aranıyor!

İstanbul Emlakçılar Odası Başkanı Nizameddin Aşa ise İstanbul genelinde kiraların düştüğünü söyledi. Tüm emlak ofislerinin elinde kiracı bekleyen ev olduğunu belirten Aşa, “Geçen yıl ev bulunamıyor diyorduk şimdi emlak ofisleri kiracı bulamıyor diye ev sahibine evini geri veriyor” dedi. Geçtiğimiz yıllarda hem dönüşüm hem de Suriyelilerin etkisi ile ciddi bir talep olduğunu belirten Aşa, şimdilerde hem talebin düştüğünü hem de arzın arttığını ifade etti. Kira rakamlarının yüzde 20-25 düştüğünü belirten Aşa, satışta ise lüks konutlarda sorun olduğunu söyledi. Alt ve orta gelirli için konut ihtiyacının sürdüğünü belirten Aşa, “Merkezi lokasyonda milyon dolarları anlıyoruz. Ama şehrin dışındaki ilçelerde de evlerin metrekare fiyatı 4-5 bini buldu. İnsanlar işine 2 saat uzakta yaşayıp bu fiyatı ödemek istemiyor. Son aylarda satışlar düşünce inşaat şirketleri ciddi kampanyalara başladı” dedi.

1 milyon liraüstü sorunlu

EVA Gayrimenkul Değerleme Genel Müdürü Cansel Turgut Yazıcı konut alımının moralle ilişkisine dikkat çekti. Son aylarda vatandaşların harcamalarında kesintiye gittiğini belirten Yazıcı, “İstanbul’da yüzde 18’i bulan fiyat düşüş var. Bazı bölgelerde fiyatlar gerçekten çok şişmişti. Arz talep makası da açıldı. Özellikle 1 milyon lira üstü evlerde problem ciddi. Ama erişilebilir konutta sorun yok. En büyük kriz döneminde dahi bu kesimde alışveriş oluyor” dedi.

Sorunun lüks konutta olduğunu belirten Coldwell Banker Broker’ı Burak Özmutafoğlu, “Bahçeşehir bölgesinde faaliyet gösteriyoruz. Bölgede milyonluk villa tipi konutlarda yüzde 10’luk bir fiyat gerilemesi var. Ancak daha makul fiyatlarda gerileme yok. Kira piyasası ise kötü. Nedeni ise arz fazlası. Sadece Kiptaş bölgede 4 bin ev yaptı ve bunların büyük kısmını satmak ya da kiralamak için yatırımcı grup aldı. Şimdi o evler müşteri bekliyor. Kiralar için yüzde 20’lik düşüşten bahsetmek mümkün” dedi. Sanayi ve fabrika binalarının rezidanslara dönüştüğü Basın Ekspres ve Güneşli bölgesinde de benzer bir tablo var. Hem kira hem de konut fiyatlarında 6 aydır gerileme olduğunu belirten Altın Emlak Broker’ı Mehmet Tatar, “Markalı büyük projeler var ve onlarda fiyat düşmüyor. Ama tek, 2 blok yapan firmalarda durum farklı. 3 ay önce evine 420 bin isteyen şimdi 360 bine razı. Yine bir dükkan kirası için 45 bin isteyen müşterim 30 bine düştü. Fiyatlar olması gerek yere geldi çünkü fazla şişmişti. Kriz fiyatları terbiye etti” dedi.

15 Nisan 2016 Cuma

Topbaş’ın çılgın projesi: İstanbul Boğazı'nın altından yaya yolu

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Kabataş ile Üsküdar arasında “Yaya Tüneli ile bir yürüyüş yolu” oluşturacaklarını açıkladı. Üsküdar’da Marmaray metrosundan inen yolcular, denizin altından, yürüme bandı ile karşı yakaya geçip, Kabataş metrosuna ulaşabilecek.

Topbaş, İBB Meclisi’nin Nisan ayı oturumlarının son gününde, 2015 Yılı Faaliyet Raporu’nun oylanması öncesi yaptığı sunumda, çok önemli vizyon projelerini açıklayacağını söyledi. İstanbul’da devam eden metro yatırımlarının yanı sıra önümüzdeki günlerde ihaleye çıkacak metro hatları yatırımlarını anlatan Topbaş, ilk bir projeyi Meclis kürsüsünden açıkladı.

CHP sıralarından “Çılgın proje olmasın” şeklindeki sataşmaya, Ak Parti sıraları alkışla karşılık gelirken, Topbaş gülerek CHP sıralarına, “Sıkı durun” diye seslendi. Tüm meclis salonu heyecanla kendisinin ne söyleyeceğini bekleyen meclis üyelerini daha fazla heyecanlandırmayan Topbaş,  şu açıklamayı yaptı: “Üsküdar ile Kabataş arasında bir yürüme tüneli yapacağız. Üsküdar metrosundan çıkanlar, yüzeye çıkmadan, yürüme bandıyla Kabataş’taki metro istasyonuna gelecek. Oradan metroyla, Kirazlı’ya gidecek. Etiler’de finikülerle Aşiyan’a gidebilecek” dedi.

DAĞLARI DELİP GEÇECEĞİZ
Topbaş, İstanbul’a yeni tünel projelerini hayata geçireceklerini belirtip, “D100 karayolu üzerinde Çobançeşme’den gireceğiz, Küçükçekmece’den çıkacağız. Haramidere’den girip Büyükçekmece’den çıkacağız. Dağları delip geçeceğiz. Söylediysek yaparız” dedi.

BOĞAZİÇİ İMAR MÜDÜRLÜĞÜ PARK OLACAK
Topbaş, Boğaziçi İmar Müdürlüğü’nün bulunduğu alanı halka açacaklarını söyledi. Park ve Bahçeler Daire Başkanı’na bu konuda talimat verdiğini ifade eden Topbaş, “Mevcut ağaçlar kesilmeden, rengarenk ağaçları tespit edip, bir bölümü kiraz ağacı yolu, bir tarafı erguvan yolu, bir yerde de hatmi çiçeği yolu yapacağız. Rengarenk bir park olacak.

Topbaş, ayrıca İstanbul’da bir de “Kuş Akvaryumu” çalışması başlattıklarını söyledi.

İSTANBUL’A 1000 YENİ OTOBÜS
Topbaş, İstanbul’a 1000 yeni otobüs alacakların, tedavülden kalkan otobüsleri ise Afrika’nın kentlerine göndereceklerini ifade etti.

CHP: TOPAŞ’IN MASALLARINI DİNLEDİK
Topbaş’ın açıklamalarına ardından  CHP Grubu adına söz alan İBB Meclis Üyesi Hakkı Sağlam, “Topbaş’tan masallar dinledik. Topbaş’ın sözüne ettiği zaman kaybı, kendisinden başkası değildir” diye konuştu. Sağlam, Topbaş’ın açıkladığı projeyi, “ Peki bunun çalışmasını yaptınız mı? Ters akıntı var, balıklar var, canlılar var. Nasılsa bir daha ki dönem siz olmayacaksınız. ‘Benden sonra, CHP’liler  doğruyu tespit etti yapmadı’ diyeceksiniz” sözleriyle eleştirdi. DHA

29 Mart 2016 Salı

Beratcan cinayetinde ürperten gerekçe

Beratcan cinayetinin şüphelisi servis şoförü Ersin Kaşıkçı’nın ifadesi kan dondurdu: “Annesiyle sevgiliyiz. Çocuk bizi birlikte görmüş. Babasına söyler diye, öldürmemi annesi istedi.” Beratcan'ın annesi ise "Ersin Kaşıkçı’ya ayrılmak istediğimi söylediğimde çok kızdı. Oğlumun kaybolduğu gün de ayrılmak istediğimi söyledim. ‘Senin canını çok fena yakacağım’ dedi. Oğlumu öldürdü, böyle canımı yaktı" diye ifade verdi. Beratcan'ın katil zanlısı Kaşıkçı tutuklandı. Anne T.K. ise azmettirme suçundan tutuklamaya yeterli delil olmadığından mahkemece serbest bırakıldı. Kaşıkçı, Maltepe Cezaevi’ne gönderildi. Bu arada Beratcan'ın babası da ilk kez konuştu. Acılı baba Ergün Karakütük, ''Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Eğer doğruysa boşanırım ondan'' dedi.


İstanbul’da kaybolduktan 15 gün sonra cesedi Tuzla’da bir su kanalında bulunan 10 yaşındaki Beratcan K.’yi öldürmekten yakalanan servis şoförü Ersin Kaşıkçı ve onun ifadesi üzerine gözaltına alınan çocuğun annesi T.K. poliste sorgulandı.

Cinayet Büro ekipleri, servis sürücüsü Kaşıkçı’yı, Gaziosmanpaşa’da bir kız arkadaşına giderken önceki gece yakaladı. Asayiş Şube’de sorgulanan 2 çocuk babası Ersin Kaşıkçı şu kan donduran ifadeyi verdi:

‘ORTADAN KALDIR’

“Annesi T.K. ile ilişkimiz vardı. T.K. ‘Beratcan ilişkiye girdiğimizi gördü, babasına söylemekle tehdit ediyor. Kocam öğrenirse beni öldürür. Bu çocuğu ortadan kaldır’ dedi. Okul çıkışı, Beratcan’ı araca aldım. Tenha bir yerde aracı durdurdum. Koli bandıyla ağzını kapattım. El ve ayaklarını bağladım. Servis saatim yaklaşmıştı. Beratcan’ı bagaja gizledim. Servise çok insan binmiyordu, binenler de ön tarafa biniyordu. Çocuk hareket ettiğinde ses duyulmasın diye müziğin sesini de açtım.”
“Servis bittikten sonra Tuzla’daki su kanalına gittim. Koli bandının burnunu kapatması nedeniyle bilinci gitmiş gibiydi. Hareket etmiyordu. Kucağıma alarak su kanalına götürdüm. 15 dakika başını suyun içinde tuttum. Öldüğünü düşünerek ayrıldım. Daha sonra ölmemiş olabilir diye kanala döndüm tekrar baktım, ölmüştü.”

Bu ifade üzerine, Beratcan’ın annesi T.K. de cenazeyi toprağa vermek için gittiği Karabük’te önceki gece gözaltına alınarak İstanbul’a getirildi.

‘KOCAM ŞÜPHELENİYORDU’

Anne T.K. ilişkiyi doğrulayarak, “6 yıl önce tanıştık. Sevdiğim için birlikte oldum. Son zamanlarda mahalleden çok laf geliyordu. Eşim bazı mesajlarımı görmüş, şüpheleniyordu. Ersin Kaşıkçı’ya ayrılmak istediğimi söylediğimde çok kızdı. Oğlumun kaybolduğu gün de ayrılmak istediğimi söyledim. ‘Senin canını çok fena yakacağım’ dedi. Oğlumu öldürdü, böyle canımı yaktı. Oğlumun öldürülmesinde en ufak bir dahlim olmamıştır. Benim kendisini azmettirdiğim iddiası yalandır” dedi. Emniyetteki İşlemlerin ardından adliyeye çıkarılan Kaşıkçı, “Çocuğu veya beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak kişiyi tasarlayarak öldürme” suçundan tutuklandı. Anne T.K. ise azmettirme suçundan tutuklamaya yeterli delil olmadığından mahkemece serbest bırakıldı. Kaşıkçı, Maltepe Cezaevi’ne gönderildi. DHA

19 Mart 2016 Cumartesi

Dış basın İstiklal Caddesi'ndeki patlamayı böyle gördü

Uluslararası haber ajansları, İstanbul'un en kalabalık yerlerinden biri olan İstiklal Caddesi'ndeki patlamayı 'son dakika' gelişmesi olarak duyurdu. CNN International ve Al Jazeera gibi yayın kuruluşları İstiklal Caddesi'nden canlı yayına geçerken, dış basın Türkiye'nin kalbini vuran canlı bomba saldırısına geniş yer verdi.


Patlamayı ilk geçen ajans Reuters oldu. İngiliz haber ajansı, "İstanbul'un turistik merkezinde yaşanan patlamada beş kişinin öldüğünü, 20 kişinin de yaralandığını" yazdı.

Amerikan Associated Press (AP) haber ajansı ise İstanbul'un kabalık caddesinde patlama yaşandığını ve bölgeye ambulansların sevk edildiğini duyurdu. AP, İstiklal Caddesi'ndeki patlamanın Ankara'da yaşanan ve PKK bağlantılı TAK'ın üstlendiği son iki patlamanın ardından yaşandığını vurguladı.
Fransız haber ajansı AFP ilk haberinde, "İstanbul'un kalbindeki kalabalık alışveriş caddesinde patlama yaşandı. Patlamanın nedeni bilinmiyor. Ambulanslar olay yerine sevk edildi" ifadelerini kullandı.

AFP son gelişmeleri aktardığı diğer haberinde ise "patlamanın canlı bomba saldırısı sonucu yaşandığını ve canlı bomba dahil beş kişinin hayatını kaybettiğini, 20 kişinin yaralandığını" yazdı.

'ANKARA SALDIRISI' VURGUSU

İngiliz yayın kuruluşu BBC patlamanın İstanbul'un önemli turistik bölgelerinden birinde yaşandığını duyurdu. Beş kişinin öldüğü, en az 20 kişinin yaralandığı belirtilen BBC haberinde, geçen pazar günü Başkent Ankara'da gerçekleştirilen ve 37 kişinin öldüğü canlı bomba saldırısını TAK'ın üstlendiği vurgulandı.

İngilizlerin saygın gazetesi Independent ise haberinde şu ifadeleri kullandı: "İstanbul patlaması: Türkiye'de turistik alışveriş bölgesi İstiklal Caddesi'nde intihar saldırısı düzenlendi. En az beş ölü" Independent da geçen Pazar Ankara'da 37 kişinin hayatını kaybettiği TAK'ın canlı bomba saldırısı ile İstanbul Sultanahmet Meydanı'ndan 13 Alman turistin hayatını kaybettiği IŞİD saldırısını hatırlattı.

Amerikan yayın kuruluşu CNN, "İstanbul'un merkezindeki işlek turistik bölgede intihar saldırısı düzenlendi. En az dört kişi öldü. 20 kişi de yaralandı. Helikopterler bölge üzerinde uçarken, polis, Taksim Meydanı'nı kordon altına aldı" yazdı.

İngiliz The Mirror gazetesi de İstanbul'un kalbindeki canlı bomba saldırısına geniş yer verdi.
Fransa merkezli Euronews yayın kuruluşu, olay mahalli üzerinde helikopterlerin uçtuğunu ve insanların bölgeden kaçıştığını aktardı.

Alman Bild gazetesi internet sitesinden duyurduğu olaya ilişkin şu ifadeleri kullandı: "Cumartesi sabahı meydana gelen patlama İstanbul’un sevilen alışveriş caddesini sarstı. Türkiye’de durum aylardır gergin. Terör ihtimaline karşı İstanbul’daki Alman Başkonsolosluğu, Ankara’daki Büyükelçilik ve Alman okulları Perşembe ve Cuma günü kapalı kalmıştı.”

Deutsche Welle ise “Türk metropolünü sevilen alışveriş caddesinde meydana gelen patlama sarstı. CNN Türk saldırının canlı bomba olduğunu duyurdu. Geçen Pazar günü Ankara’da meydana gelen patlamada 37 kişi yaşamını yitirmişti. Saldırıyı PKK’dan kopan bir grup üstlenmişti" yazdı.

Teröristle ilgili yeni iddialar

İstiklal Caddesi Balo Sokak'ta meydana gelen canlı bomba saldırısında biri canlı bomba 5 kişinin öldüğü, 37 kişinin yaralandığı bildiriliyor. Teröristin asıl hedefine gitmeye çalışırken patladığı iddiası var. Bir diğer iddia ise teröristin turistlerin yanından geçerken bombayı harekete geçirdiği yönünde. Reuters'ın haberinde ise teröristin daha kalabalık bir yeri vurmayı planladığı ancak bombayı korkudan erken patlattığı öne sürülüyor.


CNNTürk muhabirinin verdiği ilk bilgilere göre, saldırganın asıl hedefine ulaşamadan bir yere giderken, yolda bombanın patladığı iddiası araştırılıyor. Canlı bombanın kaymakamlık önünde patladığı öğrenildi.

REUTERS: DAHA KALABALIK BİR YERDE PATLATACAKTI

Uluslararası haber ajansı Reuters’a konuşan üst düzey bir Türk yetkili ise intihar bombacısının, farklı bir zamanda daha kalabalık bir yeri vurmayı planladığının altını çizdi. Yetkili, saldırganın üzerindeki bombayı “korkudan” erken patlattığını sözlerine ekledi.

İlk tahminler, canlı bombanın İstiklal Caddesi üzerinden Galatasaray Meydanı'na doğru ilerlediği yönünde. Görgü tanıklarına göre ise patlama, canlı bomba bir turist kafilesin yanından geçerken gerçekleşti.