dava etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dava etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Kasım 2017 Perşembe

Sahte estetikçiye 6 yıl hapis cezası

Adana'da dudak dolgusu yaptığı hemşire Merve Keleş'in de aralarında bulunduğu 3 kişinin hastanelik olmalarına neden olduğu iddiasıyla yargılanan Soner Gülnaz, 6 yıl hapis ve 4 bin 100 lira adli para cezasına çarptırıldı.
Adana’da dudak dolgusu yaptığı hemşire Merve Keleş’in de aralarında bulunduğu 3 kişinin hastanelik olmalarına neden olduğu iddiasıyla yargılanan Soner Gülnaz, 6 yıl hapis ve 4 bin 100 lira adli para cezasına çarptırıldı.
İddiaya göre kendisini ‘doktor’ olarak tanıtan Soner Gülnaz, değişik tarihlerde Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’nde hemşire 22 yaşındaki Merve Keleş, 30 yaşındaki Z.U., alnına botoks işlemi yapılan 33 yaşındaki Güllü Sel ile eşi 39 yaşındaki Celal Sel’e dudak dolgusu yaptı. Yapılan işlem sonrası 3 kadın hastanelik olurken Soner Gülnaz şikayet üzerine başlatılan soruşturma sonunda 6 Mayıs 2017’de gözaltına alınıp, bu suçtan ve hakkındaki hırsızlıktan kesinleşmiş hapis cezası nedeniyle tutuklandı.
Cezasını çektiği Adana Açık Ceza İnfaz Kurumu’nda firar ettikten sonra yakalanarak tekrar tutuklanan Soner Gülnaz hakkında Adana 3’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’ne ‘Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’a Muhalefet’ ‘Dolandırıcılık’ ve ‘Taksirle yaralama’ suçlarından 17 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Bugün son kez hakim karşısına çıkan Soner Gülnaz, pişman olduğunu söyledi. Gülnaz, “Bir daha asla böyle bir şeye girişmeyeceğim. Pişmanım. Devletimin işinde 10 yıl çalışmaya razıyım. Suçumu kabul ediyorum. Ancak bir insanı yaralayacak kadar cani değilim” dedi.
Mahkeme, sanığa Merve Keleş ve Z.U.’ya dudaklarına dolgu yaparak dolandırdığı gerekçesiyle 4 yıl, ‘Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunu’na muhalefet’ suçundan da 2 yıl olmak üzere 6 yıl hapis ve 4 bin 100 lira da adli para cezası verdi. Güllü Sel ve eşi Celal Sel ise zarar görmediklerini ve sanıktan şikayetçi olmadıklarını belirttikleri için her iki müşteki yönünden karar verilmedi.  Sanığın ‘taksirle yaralama’ dosyası ise ayrıldı. DHA

23 Haziran 2017 Cuma

Altan kardeşler ve Ilıcak için karar belli oldu

FETÖ'nün medya ayağına yönelik açılan davada 5 gündür savunma yapan gazeteciler Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın da arasında olduğu 6 tutuklu sanık hakkında karar çıktı.

İstanbul Adalet Sarayı’ndaki 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlanan beşinci duruşmaya tutuklu sanıklar Nazlı Ilıcak ve  Fevzi Yazıcı ve Yakup Şimşek getirildi.
Tutuklu sanık Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Şükrü Tuğrul Özşangül duruşmaya SEGBİS ile katıldı.Tutuksuz sanık Tibet Murad Sanlıman duruşmada hazır bulundu. Firari sanıklar Abdulkerim Balcı, Mehmet Kamış, Ekrem Dumanlı, Emre Uslu, Osman Özsoy, Şemseddin Efe, Tuncay Opçin, Ali Çolak, Bülent Keneş ve Faruk Kardıç ise duruşmaya gelmedi.
Sanık avukatları yaptığı savunma sonunda müvekkillerinin tahliyelerini talep ettiler.  Sanıkların  tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme duruşmayı erteledi. DHA

11 Mayıs 2017 Perşembe

Mahkemeden ‘booking’ kararı

Türkiye'deki faaliyetleri askıya alınan booking.com ve otelcilerin, karara yaptığı itiraz mahkeme tarafından reddedildi. Booking için Türkiye operasyonlarına uygulanan engel bir sonraki duruşmaya kadar devam edecek.

Booking.com’un, Türkiye’deki faaliyetlerin durdurulmasına yönelik karar sonrası yaptığı itiraz reddedildi. Dünya Gazetesi’nden Emre Eser’in haberine göre online rezervasyon portalının Türkiye operasyonlarına uygunanan tedbir kararı bir sonraki duruşmaya kadar devam edecek.
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) tarafından, haksız rekabetin önlenmesi amacıyla daha önce açılan davada, online rezervasyon portalı Booking.com’un Türkiye’deki faaliyetlerine tedbiren durdurma kararı verilmişti. Karara başta Booking olmak üzere aralarında Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) gibi birliklerinde bulunduğu çok sayıda taraf itiraz etti.
İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde bugün görülen davada mahkeme, Booking.com ve TÜROB tarafından yapılan itirazı değerlendirdi. İlk itiraz duruşmasında mahkeme, tedbir kararının devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma iki hafta sonra.
İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2015/1174 E. sayılı dosyası ile açılan davanın 29.03.2017 tarihli duruşmasında Booking.com benzeri şirketinin, Booking.com internet adresi üzerinden veya oluşturacakları başka bir adres üzerinden, Türkiye'de yerleşik otel, konaklama tesislerinin pazarlanması ve pazarlanmasına aracılık edilmesi yönündeki faaliyetin durdurulmasına, bu konuda Bilgi Teknolojileri Kurumu'na yazı yazılmasına karar veririlmişti.

4 Mayıs 2017 Perşembe

12 Eylül Darbe davası düşürüldü

Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, 12 Eylül askeri darbesine ilişkin, dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Evren ile eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Şahinkaya hakkındaki davanın, sanıkların ölmüş olmaları nedeniyle düşürülmesine karar verildi.

Ankara 10.Ağır Ceza Mahkemesince, 12 Eylül askeri darbesine ilişkin, dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Ali Tahsin Şahinkaya'nın yargılandığı davanın, sanıkların ölmeleri nedeniyle düşürülmesi kararlaştırıldı.
Yargıtayın, Evren ve Şahinkaya hakkında verilen mahkumiyet hükmüne ilişkin kararı bozmasının ardından tekrar görülmeye başlanan davada karar çıktı. Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, müdahillerin son beyanlarını, sanık avukatlarının esas hakkındaki savunmalarını almasının ardından, Evren ve Şahinkaya hakkındaki davanın düşürülmesine karar verildiğini açıkladı.
'Bari apoletlerini sökün'
Müştekilerin avukatları da yaptıkları son savunmada iki sanığın hayatını kaybettiğini, 1632 sayılı Askeri Kanun uyarınca en azından rütbelerinin sökülmesi talebinde bulundu. Verilen aranın ardından mahkeme iki sanık hakkındaki davanın düşürülmesine karar verirken; sanık generaller Evren ve Şahinkaya'nın rütbesinin sökülmesi talebini reddetti.

Kadir Topbaş'ın damadı tahliye edildi

İş adamlarına yönelik FETÖ soruşturmasında tutuklanan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı, sağlık sorunları gerekçe gösterilerek tahliye edildi.

Topbaş'ın damadı olan Kavurmacı'nın avukatlarının sağlık sorunlarını gerekçe göstererek tahliye talebinde bulunduğu, talebi değerlendiren nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'nin de tahliye kararı verdiği belirtildi. Savcılığın tahliyeye itiraz ettiği ancak üst hakimliğin savcılığın itirazını reddettiği belirlendi.
TUSKON'a üye iş adamlarına yönelik aralarında Ömer Faruk Kavurmacı'nın da bulunduğu 86 kişi hakkında hazırlanan iddianame dün Başsavcılık tarafından onaylanmıştı.
 İddianamede, firari şüpheliler Fetullah Gülen, Rıza Nur Meral ve Mustafa Muhammet Günay hakkında "Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs ve TBMM'yi ve Hükümeti yıkmaya teşebbüs" suçlarından 3'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenirken, aralarında Ömer Faruk Kavurmacı ve Faruk Güllü'nün de bulunduğu 86 iş adamının da "Silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezası talep edildi.  DHA

12 Nisan 2017 Çarşamba

ODA TV davasında karar açıklandı

Gazeteciler Ahmet Şık, Nedim Şener, Soner Yalçın ile Yalçın Küçük ve eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın aralarında bulunduğu 13 sanıklı Oda TV Davası'nda karar açıklandı. Mahkeme tüm sanıkların beraatine karar verdi.

İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, bu davanın tutuksuz sanığı ve Cumhuriyet Gazetesi'ne ilişkin açılan dava kapsamında tutuklu bulunan gazeteci Ahmet Şık getirildi. Duruşmada tutuksuz sanıklar Hanefi Avcı, Soner Yalçın, Yalçın Küçük, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Nedim Şener, Muhammet Sait Çakır ve Coşkun Musluk katıldı. Diğer sanıklar Şükrü Doğan Yurdakul, İlkim Kaleli, Mümtaz İdil ve Müesser Yıldız Uğur ise duruşmaya katılmadı.
15 Şubat'taki celsede tüm sanıklar ve avukatları esas hakkındaki savunmalarını tamamlamıştı. Ancak mahkeme heyetinin iki üyesi yeni atandığı için duruşma ertelenmişti.
Adliye önünde açıklama
Duruşma öncesi Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde toplanan bir grup gazeteci "gazetecilere özgürlük" yazan pankart açarak basın açıklaması yaptı. Basın bildirisini okuyan Ertuğrul Mavioğlu, "Bugün davanın geldiği noktada aldanmadığımızı ve aldatmadığımızı gösteriyor. Muhtemelen bugün 6 yılı aşkın süredir devam eden Odatv davası beraat ile sonuçlanacak. Böylelikle bazı kitapların bombalardan daha tesirli olmadığı da mahkeme kararıyla tescilli hale gelecek. Ancak bu suçlamaya muhatap olan Ahmet Şık, Odatv davasından beraat etse de Cumhuriyet davasından halen tutuklu. Cumhuriyet iddianamesine bakıldığında suçlamalara konu deliller Ahmet Şık'ın yapmış olduğu haberler. Dünün savcıları Odatv'de Ergenekon'la bağ kurma çabasında iken bugünün savcıları, FETÖ, PKK; DHKP-C ile gazeteciler arasında örgüt ilişkisi arıyor. Unutulmamalı ki 150'ye yakın gazetecinin cezaevinde olduğu bir ülkenin ne denli demokratik bir ülke ne kadar hukuk devleti olduğu tartışmaya açıktır. Bir dün olduğu gibi bugün de adalet istiyoruz. Biz dün olduğu gibi basın ve ifade özgürlüğünün serbest olmasını istiyoruz. Biz dün olduğu gibi bugün de gazetecilerin serbest bırakılmasını istiyoruz" dedi.
"Ahmet çıkacak yine yazacak" şeklinde slogan atan gazeteciler davayı izlemek için duruşma salonuna gittiler.
Son sözleri soruldu
 Mahkeme Başkanı, geçen celse tüm sanıkların ve avukatların esas hakkındaki beyanlarının alındığını belirterek sanıklara son sözlerini sordu.
"Adliye sarayı, adaletin mezarı haline geldi"
Sanıklardan Ahmet Şık, "Aklımdan geçenleri söylersem muhtemelen yeni bir dava açılır. Hakkımda yeni iddianameyi yazan iktidarın tetikçiliğini yapanları kastediyorum. Bu adliye sarayı, adaletin mezarı haline geldi. Bu mezarın kazıcısı da bizzat savcılar ve hakimlerdir. Adliye girişinde Themis heykelleri bulunmakta adaletin simgesi olarak, elinde terazi var. Bir kefesinde haysiyet, onur gibi kavramlar var. Diğerinde ise haysiyetsizlik, şerefsizlik gibi kavramlar var. Bu hakim ve savcılar için terazinin kefesindeki kötülük ağır basıyor" dedi.
"FETÖ'den şikayetçiyim"
Oda TV İmtiyaz Sahibi Soner Yalçın ise "7 yıllık süre zarfında söylenecek her şeyi söyledik. Beraatimi istiyorum. Bize bu kumpası kuran FETÖ'den şikayetçiyim" dedi.
"Bu kumpası kuran tüm görevlilerin gelmesini istiyorum"
Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ise, "Sanık sandalyesine bu kumpası kuran tüm devlet görevlilerin gelmesini istiyorum" diye konuştu. Oda TV Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu da, "6 yıl önce bu davada sanık olmak yazıları, kitapları yasaklanmak demekti. 6 yıl sonra yozlaşmış iktidarlardan devlet içindeki çetelerden uzak olmak anlamına geliyor. Bu davada hakim ya da savcı olmaktansa sanık olmayı tercih ediyorum, mutluyum" diye konuştu.
Yalçın Küçük'ten Ahmet Şık'a: "Bana ihtiyacın var mı içerde?"
Prof. Dr. Yalçın Küçük ise "Ergenekon davasında bir numaralı sanıktım. Orduyu, PKK'yi, her şeyi yönetmekten suçlandım. Polis çıraklarının hazırladığı iddianame ile karşınızdayım. Takdir sizindir" dedikten sonra Ahmet Şık'a dönerek "Nasılsın, iyi misin? Bana ihtiyacın var mı içerde?" diye sordu. Küçük'ün sorusu salonda gülüşmelere neden olurken, Ahmet Şık da "Yok hocam" diye yanıt verdi.
"Suç duyurusunda bulunulsun"
Eski emniyet müdürü Hanefi Avcı da "Mahkemenizden tüm sanıkların beraatini ve kumpas kuranlar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını diliyorum" dedi.
"Bu dava bizden çok şey aldı, ama hukuk getirmedi"
Gazeteci Nedim Şener ise, "Buradaki yargılananların yaptıkları, Fetullahçı terör örgütüne karşı halkı uyarmaktı. Bu davada yargılananların yazdıkları azıcık dikkate alınsaydı Türkiye bu günleri, bu denli yaşamazdı, önlemler alabilirdi. Bu dava bizden çok şey aldı, ama hukuk getirmedi" dedi. Diğer sanıklar ve avukatları da beraat talebinde bulundular. Davaya karar açıklanmak üzere 1,5 saatlik ara verildi.
Tüm sanıklar beraat etti
Aranın ardından kararını açıklayan mahkeme kararını açıkladı. İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi, Odatv davası kapsamında yargılanan gazeteciler Yalçın Küçük, Ahmet Şık, Nedim Şener ve Soner Yalçın ile eski emniyet müdürü Hanefi Avcı'nın da aralarında bulunduğu 13 sanığın beraatine karar verdi.
Ahmet Şık: O hakimler ve savcılar da buraya gelecek
Gazeteci Ahmet Şık karar açıklandıktan sonra jandarmalar tarafından salondan çıkarılırken "Cumhuriyet iddianamesini yazanlara bu dava ders olsun. O hakimler ve savcılar da buraya gelecekler. Hepsi aynı çöplüğe gidecekler. Biz çocuklarımızın düşlerini gerçek kılacak bir hayat sunacağız" diye bağırdı.
Şık'ın sözleri üzerine salondaki izleyiciler de "Ahmet çıkacak, yine yazacak" diyerek alkışladılar.  DHA

4 Nisan 2017 Salı

Dursun Çiçek'e "Balyoz" davasından tazminat

Balyoz Planı davası kapsamında beraatine karar verilen CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek'e, 39 bin 361 lira maddi, 50 bin lira manevi olmak üzere 89 bin 361 lira tazminatın yasal faiziyle ödenmesine karar verildi.

İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi, Balyoz Planı davası kapsamında beraatine karar verilen CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek'e, yaşadığı mağduriyetler için 39 bin 361 lira maddi, 50 bin lira da manevi olmak üzere 89 bin 361 lira tazminatın yasal faiziyle ödenmesine hükmetti.
İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesindeki yedinci duruşmaya davacı Dursun Çiçek, avukat kızı İrem Çiçek ile katıldı.
Duruşmada, OYAK Genel Müdürlüğü ve ING Bank tarafından mahkemeye gönderilen yazılar üzerine bilirkişi heyeti oluşturulduğu ve dosyanın bu heyete gönderildiği belirtilerek, bilirkişi heyetinin hazırladığı 25 Ocak 2017 tarihli ek raporun dosyaya sunulduğu tutanağa geçirildi.
Beyanı sorulan davacı Çiçek, her ne kadar bazı aleyhe hususlar olsa da bilirkişi raporunun yerinde olduğunu kaydederek, "Bilirkişi raporuna göre mahkemece maddi tazminata, ayrıca dava dilekçemiz göz önüne alınarak manevi tazminata hükmedilmesini talep ediyorum." dedi.
Esas hakkında görüşü sorulan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Gürsel Akpınar, davacı Çiçek'in tutuklu yargılandığı Balyoz Planı davasının beraatle sonuçlandığını ve buna ilişkin tazminat talepli dava açtığını belirterek, yasal şartların mevcut olması nedeniyle talebi kabul edilerek Çiçek'e tazminat ödenmesine hükmedilmesini istedi.
Davayı karara bağlayan mahkeme heyeti, davacı Çiçek tarafından açılan maddi ve manevi tazminat talepli davanın kısmen kabulüne hükmederek, 31 bin 349, 28 liralık maaş farkı, 6 bin 270, 66 liralık emekli keseneği kaybı, bin 741,86 liralık OYAK Emeklilik yardım farkından oluşan 39 bin 361, 80 lira maddi ve 50 bin lira da manevi olmak üzere toplam 89 bin 361,80 liranın, haksız eylem tarihi olan 3 Ocak 2014'ten itibaren işleyecek faiziyle Hazine'den alınarak davacı Dursun Çiçek'e ödenmesini kararlaştırdı.
Mahkeme heyeti, 10 bin 529 liralık vekalet ücretinin Hazine'den alınarak davacıya verilmesini hükme bağladı.
Mahkemenin bu kararının ardından konuşan Dursun Çiçek, "Dava kapsamında en çok mağdur olan benim ama bugüne kadar mahkemelerin verdiği tazminat miktarlarının en düşüğü de bu oldu" dedi.
Mahkeme Başkanı da Çiçek'e, mağdur edildiği 4 ayın dikkate alındığını belirterek, Yargıtay içtihatlarına göre karar verildiğini, itirazın istinaf mahkemelerine yapılabileceğini söyledi.
BEKTAŞ VE ALAN REKOR TAZMİNAT ALMIŞTI
Ergenekon ve Balyoz planı davaları kapsamında bin 223 gün (40 ay) tutuklu kalan Dursun Çiçek, hakkında verilen beraat kararının Yargıtay tarafından onanmasının ardındanBalyoz Planı davasındaki mağduriyetiyle ilgili avukatı İrem Çiçek aracılığıyla İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesine İçişleri Bakanlığı aleyhine 1 milyon 500 bin liralık tazminat talepli dava açmıştı.
Balyoz Planı davası kapsamında tutuklu yargılanan ve beraatlerine hükmedilen emekli subaylar, daha sonra ikamet ettikleri yerlerdeki ağır ceza mahkemelerine tazminat talepli davalar açmışlardı. Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi, emekli Tümgeneral Salim Erkal Bektaş'a toplam 1 milyon 499 bin, Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi ise emekli Korgeneral Engin Alan'a 1 milyon 363 bin lira maddi-manevi tazminat ödenmesine hükmetmiş ve bu miktarlar şu ana kadar ödenen en yüksek tazminat miktarları olarak dikkati çekmişti. ntvmsnc

31 Mart 2017 Cuma

Atilla Taş tahliye oldu

FETÖ'nün medya yapılanması davasında tutuklanan Atilla Taş'ın da aralarında bulunduğu 21 kişinin tahliyesine karar verildi.

FETÖ’nün medya yapılanması'na ilişkin davada mahkeme Atilla Taş’ın da aralarında bulunduğu 21 sanık tahliye edildi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) medya yapılanmasına ilişkin aralarında "fuatavni" hesabının kurucusu olduğu tespit edilen firari sanık Said Sefa'nın da bulunduğu 26'sı tutuklu 29 sanığın yargılandığı davada cumhuriyet savcısı, aralarında Atilla Taş'ın da olduğu tutuklu 13 sanığın tahliye edilmesini istedi.
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesindeki beşinci duruşmaya, Ünal Tanık, Ufuk Şanlı, Atilla Taş, Gökçe Fırat Çulhaoğlu'nun da aralarında bulunduğu tutuklu 25 sanık, 2 tutuksuz sanık ile avukatları katıldı. Duruşmada sanık ve avukatların talepleri alındı.
Cumhuriyet savcısı, suç vasfının değişme ihtimalinin bulunması, tutukluluğun tedbir mahiyetinde bulunması ve tutuklu kaldıkları süre dikkate alınarak tutuklu sanıklar Atilla Taş, Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Yakup Çetin, Yetkin Yıldız, Seyit Kılıç, Mustafa Erkan Acar, Hüseyin Aydın, Abdullah Kılıç, Ali Akkuş, Bünyamin Köseli, Cihan Acar, Oğuz Usluer ve Murat Aksoy'un haklarında yurt dışına çıkış yasağı konularak tahliyelerine, diğer tutuklu 13 sanığın ise mevcut durumlarının devamına karar verilmesini talep etti.
Savcının talebini açıklamasının ardından söz alan tutuklu sanık Atilla Taş mahkeme heyetine hitaben "Ne olur bizi yalnız bırakmayın. Sizi seviyoruz." dedi.
Mahkeme heyeti 21 sanığın tahliyesine karar verdi. Hürriyet

27 Şubat 2017 Pazartesi

Aziz Kocaoğlu hakkında son dakika gelişmesi

İzmir’de, Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Aziz Kocaoğlu’nun 397 yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı 129 sanıklı davada, savcı Zafer Sercan Yetişer, mütaalasında hukuka aykırı deliller toplandığını ve bu durumun hukuk dilinde ’Zehirli ağacın meyvesi de zehirli olur’ diye değerlendirildiğini belirtip, sanıkların tüm suçlardan beraatine karar verilmesini istedi. Mahkeme heyeti de savcının talebi doğrultusunda tüm sanıkların beraaatine karar verdi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik 2 Mayıs ve 22 Kasım 2011 tarihlerinde iki dalga halinde yapılan polis operasyonuyla başlatılan ’ihalelerde yolsuzluk, organize suç örgütü kurma’ soruşturmasının 129 tutuksuz sanık hakkında açılan davaya, İzmir 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde, 30’uncu celse ile devam edildi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu İzmir Adliyesi’ne gelişinde, Çambidi Bandosu tarafından çalınan ’İzmir Marşı’ ile karşılandı.
Kocaoğlu, ellerinde, üzerinde ’Herkese adalet lazım’ yazılı fotoğrafı ve yüzlerinde fotoğrafından oluşan maske bulunan, Tire ile Bayındır’ın köylerinden ve Bademler’den gelen köylülerin, "İzmir Azizdir aziz kalacak" sloganı arasında adliye binasına girdi.
Duruşmaya hakkında toplam 397 yıl hapis cezası istenen Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve tutuksuz yargılanan diğer bürokrat sanıklar ile avukatları katıldı. Duruşmayı CHP İzmir milletvekilleri Özcan Purçu, Atila Sertel, Ali Yiğit, Zeynep Altıok, Zekeriya Temizel, Musa Çam, Murat Bakan, Mustafa Balbay, CHP Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, CHP İl Başkanı Asuman Ali Güven, CHP’li ilçe belediye başkanları, İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan ile vatandaşlar da izledi. Duruşma salonu tamamen doldu.
Yaklaşık yarım saat süren kimlik tespitinin ardından duruşmaya başlandı.
ANAYASA MAHKEMESE REDDETTİ
Mahkeme Başkanı Tamer Bulam, İstanbul 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasından sonra görülmeye devam eden davaların ’kaldıkları aşamadan devam etmesi’ne ilişkin hükmün, Anayasa’ya aykırı olduğuyla ilgili Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuruyla ilgili kararın geldiğini, davanın reddine karar verildiğini belirtti.
Sanıklardan Tülay Azeri’nin avukatı Emin Azeri, FETÖ’den tutuklu bulunan eski Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak’ın tanık olarak dinlenmesini talep etti. Bulam, ayrıca Akdeniz temizlik şirketinin sahibi Fatih Yazoğlu’nun davaya katılma talebinin bulunduğunu belirtti. Mahkeme heyeti, Yazoğlu’nun katılma talebini kabul ederken, Kavak’ın dinlenmesi istemini ise reddetti.
SAVCI MÜTALAASINDA "SUÇ ÖRGÜTÜ YOK" DEDİ
Savcı Zafer Sercan Yetişer, duruşmada, 29 sayfalık mütalaasını verdi. Savcı Yetişer, 29 sayfadan oluşan 24 ayrı suçun oluştuğu mütaalasını tek tek ayrıntılı olarak değerlendirip okudu. Savcı Zafer Sercan Yetişer, mütalaasında, ortada bir örgütün bulunmadığı sonucuna varıldığını söyledi. Dosyadaki 24 ayrı eylemden 15’inin ihaleye fesat karıştırma suçu olduğunu belirten Savcı Yetişer, dinlenen gizli tanıklar ve belgelere göre ihaleye fesat karıştırma ve diğer eylemlerin oluşmadığını vurguladı. Mütaalada, bazı ihaleye fesat karıştırma eylemlerinde, hukuka aykırı deliller toplandığını da ifade eden Savcı Yetişer, bu durumun hukuk dilinde "Zehirli ağacın meyvesi de zehirli olur" diye değerlendirildiğini ifade etti.
ALKIŞA MAHKEME BAŞKANINDAN UYARI
Savcının mütaalasını okumasının ve tüm sanıklar hakkında tüm suçlardan beraat kararı verilmesini istemesi, salonda bulunan hekes tarafından alkışlandı. Mahkeme Başkanı Tamer Bulam, bunun üzerine "Burası şov yeri değil. Tiyatro alanı değil. Mahkemenin düzenini bozmayalım" diyerek salonda bulunan izleyicileri uyardı. Mahkeme heyeti, sanık avukatlarının ve sanıkların son sözleri ile savcının mütaalasına karşı duruşmaya ara verdi.
DELİLLER MAKSATLI OLUŞTURULMUŞTU
Aranın ardından söz alan Aziz Kocaoğlu’nun avukatı Ercan Demir, davanın ilk duruşmasında, usüle ilişkin o dönemki heyete verdikleri 55 sayfalık dilekçede belirttikleri gibi delillerin toplanması sürecinin hukuka aykırı gerçekleştirildiğini tekrarladıklarını belirterek şunları söyledi:
"Bu davanın soruşturması 2010 yılında başladı. O dönemki özel yetkili savcı, olayı soruşturan kolluğa iki ayda bir ’cebir ve şiddet buldunuz mu’ diye emniyete yazı yazmış. Emniyet 1 yıl sonra kendine göre cebir şiddet bulmuş. Dolayısıyla ’Bu soruşturma hem bu anlamda, hem sonraki delillerin hukuka uygun toplanmaması nedeniyle, bu davanın o dönemde adını yasal olarak koyamasak bile bir koordinasyon ve maksatla oluşturulmuş delillerdir’ demiştik. Geldiğimiz bu aşamada 15 Temmuz sonrası bu yapının bambaşka bir örgütlenme içinde olduğu ortaya çıktı, ki bu yapının kamu görevlilerinin esasen görev tanımlarında yer alan kanun, hukuk kaynaklı davranmadıkları, imamları ve abileri kimse ona göre davrandıkları olgu olarak ortaya çıkmıştır. Olgu diyoruz, çünkü yargı süreci sonrası net olarak ortaya çıkacaktır."
Bu soruşturmayı yürüten savcılar ve ardından davaya bakan hakimlerin yine bu Fethullahçı Terör Örgütü’nün üyesi oldukları gerekçesiyle tutuklanıp, meslekten ihraç edildiklerini hatırlatan Demir, "Bunların bir yapının talimatları doğrultusunda hareket ettikleri ortaya çıktığına göre, bu dosyanın hukuk dışında bir karanlık merkezin talimatıyla oluşturulduğu ortaya çıkmıştır. Bu şekilde oluşturulan bir dosya hukuken batıldır, delillerin değerlendirilmesi dahi hukuken doğru değildir. Dosyanın mahkeme tarafından reddedilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ve tüm sanıklar hakkında derhal beraat kararı verilmesini talep ediyoruz" dedi.
Gülay Azeri ve Hüseyin Çalışkanın avukatı Enis Dinçeroğlu da yaptığı savunmada çete suçlamasıyla yargılananlar değil, yargılayanların çete olduğunun ortaya çıktığını söyledi.
Diğer sanık avukatları da tüm sanıklar hakkında beraat kararı verilmesini talep etti.
TÜM SANIKLARA BERAAT
Tamer Bulam başkanlığındaki mahkeme heyeti, yargılamanın bittiğini belirtip, sanıkların tüm suçlardan beraatine karar verip, davayı bitirdi. Ayrıca o dönemde bu soruşturmayı yürütenler hakkında da suç duyurusunda bulunulması kararlaştırıldı.
Yargılama sürerken ölen sanıklardan Alaettin Eraslan hakkındaki dava da düştü. Kararın açıklanmasının ardından salonda bulunan herkes birbirine sarıldı. Böylece kumpas olduğu belirtilen bir dava daha beraatle sonuçlanmış oldu. Hürriyet

23 Şubat 2017 Perşembe

Kod adı ortaya çıktı

FETÖ iddianamesinde dikkat çeken detay... İddianamede örgüt üyelerinin etraftan anlaşılmasın diye Gülen’den “Kaptan” kod adıyla bahsettiği belirtildi. Gülen’in Hava Harp Okulu öğrencilerine yaptığı bir toplantıda, “En az 20-30 sene sonra harekete geçtiğimizde kimsenin yapacak bir şeyi kalmayacak zaten” dediği de iddianamede yer aldı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin 'ana darbe soruşturması' önceki gün tamamlandı.
Başsavcılık onayının ardından mahkemeye gönderilen iddianamede FETÖ/PDY ve örgüt lideri Fetullah Gülen’e ilişkin çok çarpıcı bilgilere yer verildi.
İddianamede yer verilen bir ifadeye göre FETÖ/PDY terör örgütü lideri Fetullah Gülen’nden “Kaptan” kod adıyla bahsedildiği ortaya çıktı. FETÖ örgütünün Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapılanmasına geçmişte mensup olduğu belirtilen emekli Yarbay Gürol Doğan savcılığa verdiği ifadede, Hava Harp Okulu’nda Fetullah Gülen’den bahsedilirken etraftan anlaşılmaması için ‘Kaptan’ kod isminin kullanıldığını belirtti.
'HAREKETE GEÇTİĞİMİZDE KİMSENİN YAPACAK BİR ŞEYİ OLMAYACAK'
Bir gün Fetullah Gülen’in İstanbul’a gelerek Hava Harp Okulu 3. veya 4. Sınıf öğrencilerine konuşma yaptığını anlatan Doğan bu konuşmada Gülen’in, “Bizim işimiz çok uzun soluklu bir iş, acele etmeyin ve kendinizi belli etmeyin. Askeriyede maarifte, emniyette, yargıda ve bunların en etkin yerlerinde yerimizi alacağız. En az 20-30 sene sonra harekete geçtiğimizde kimsenin yapacak bir şeyi kalmayacak zaten” dediğini söyledi.
O GENERAL DE TOPLANTIDA
Doğan, bu toplantıya katılanlar arasında 15 Temmuz gecesi darbeciler tarafından rehin alınan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın, “Beni Fetullah Gülen ile görüştürmek istedi” dediği Akıncı Üssü Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim’in de olduğunu ifadesinde söyledi.
2006 yılında Albay Selçuk Başyiğit ile Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın bahçesinde konuştuğunu anlatan Doğan, bu konuşma sırasında Başyiğit’in kendisine, “Cemaat olarak Silahlı Kuvvetlerde Tümgeneral seviyesine gelindi. Kaptan emir verdiğinde aynı anda havaya kalkacak birçok F16’mız var” dediğini iddia etti. (Damla Güler / Hürriyet)

20 Şubat 2017 Pazartesi

"Futbolda şikede kumpas" davasında ilk duruşma

FETÖ'nün "futbolda şike" soruşturmasında kumpas kurduğu iddiasıyla haklarında dava açılan 108 sanığın yargılanmasına başlandı. Duruşmada sanıkların kimlik tespitinin yapıldığı sırada müşteki Aziz Yıldırım'la tartışan başka suçtan tutuklu sanıklar Mehmet Baransu ile Ali Fuat Yılmazer salondan çıkarıldı. Basın mensuplarına açıklama yapan Aziz Yıldırım, Yargıtay'ın olumlu veya olumsuz kararını vermesi gerektiğini söyledi.

"Futbolda şike" soruşturmasında "kumpas" kurduğu iddiasıyla haklarında 35 yıldan 85 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan 15'i tutuklu 108 sanık hakim karşısına çıktı.
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında yapılan salonda görülen ilk duruşmaya, tutuklu sanıklar Soner Koç, İbrahim Emre, Nazmi Ardıç, Halil Ardıç, Necmettin Karapınar, Mehmet Aslan, Mustafa Tunç, Mustafa Okumuş, Kemal Atılgan, Abdullah Çelik, Haşim Gülal, Seyfi Erdoğan, Muhammet Kaya, Ahmet Kalender ve Lokman Yanık ile başka suçtan tutuklu eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, Seyfi Erdoğan, Mehmet Baransu, kapatılan Samanyolu Yayın Grubu'nun Başkanı Hidayet Karaca, Yalçın Çibiroğlu ve Ramazan Haktan Helvacı katıldı.
Tutuksuz yargılanan 38 sanığın hazır bulunduğu duruşmaya, aralarında Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın da olduğu 20'den fazla müşteki ile 7 mağdur ve bir tanık da geldi.
Duruşmada kimlik tespitinin yapıldığı sırada tutuklu sanıkların olduğu bölümde oturan Mehmet Baransu ile müştekilerin bulunduğu tarafta bulunan Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım arasında tartışma çıktı.
Baransu'nun kendisine küfür ettiğini belirten Yıldırım, buna tepki gösterdi. Baransu'ya yönelik "Dön önüne terbiyesiz" diyen Yıldırım'a Baransu da "sensin" diyerek karşılık verdi.
Bazı müştekilerin de "Herkesin hayatını kararttınız", "Hainler", "İdamlıksınız" sözleri üzerine uzayan tartışma nedeniyle müştekiler ile tutuklu sanıkların bulunduğu bölüm arasına jandarma ekipleri girerek set oluşturdu.
Yıldırım da Baransu'ya yönelik "İdamlıksınız idamlık, FETÖ'nün adamları, herkesle hesaplaşacağız, ülkeyi karanlığa götürüyordunuz be vatan hainleri" diye konuştu.
Tartışma sırasında arkasını dönerek müştekilerin bulunduğu kısma bakan Ali Fuat Yılmazer'in, jandarma ekipleri önünü kapatarak engel oldu.
ALİ FUAT YILMAZER: ONLAR MÜŞTEKİ DEĞİL SUÇLU
Buna karşı çıkan Yılmazer, "Arkamı dönerim onlar müşteki değil suçlu... Delilli, belgeli" sözlerine Yıldırım ve diğer müştekiler tepki gösterdi. Yıldırım, "Biz suçlu değiliz. Her yerde kumpas yaptınız, siz kumpas yaptınız" karşılığını verdi.
Bunun üzerine jandarma ekiplerince dışarı çıkartılan Yılmazer, bu sırada müştekilere dönerek, "Oradan bağırmakla olmuyor, adam olmak lazım" diyerek bağırdı.
Baransu'nun müşteki tarafına dönmesi üzerine tekrar başlayan tartışma nedeniyle salonda görevli askerler, Baransu'yu zorla dışarı çıkarttı. Baransu'nun "Asker kaçakları ne zaman duruşma salonuna alınmaya başlandı" diyerek bağırdığı görüldü.
Bu arada davaya ilişkin 80'in üzerinde klasörün mahkeme heyetinin arkasındaki bölüme yerleştirildiği görüldü.
Duruşmaya, Aziz Yıldırım'ın yanı sıra davanın müştekilerinden Fenerbahçe Kulubü asbaşkanlarından Şekip Mosturoğlu, Murat Özaydınlı ve Önder Fırat, Fenerbahçe Kulubü Yönetim Kurul Üyesi İlhan Ekşioğlu, kulübün eski yöneticisi Ünal Uzun, Olgun Peker, Sivasspor Kulübü Başkanı Mecnun Odyakmaz katıldı.
REDDİ HAKİM TALEPLERİ
Kimlik tespitinin tamamlanmasıyla verilen öğle arasının ardından yeniden başlayan duruşmada söz alan sanıklardan Nazmi Ardıç ve Muhammet Kaya reddi hakim talebinde bulundu.
Mahkeme heyeti, sanıkların reddi hakim taleplerinin duruşmayı uzatmak amacıyla yapıldığını belirterek, bu talebin oy birliğiyle reddedilmesine karar verdi.
Duruşmada söz alan tutuklu sanıklardan Necmettin Karapınar da "görevsizlik" talebinde bulundu. Sanığın bu talebi de mahkeme heyetince reddedildi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Ali Öztürk, duruşmanın inzibatını bozan olursa gereken her türlü tedbiri alacağını belirterek, bu konuda kimsenin kuşkusunun olmaması gerektiğini söyledi. Öztürk, duruşmada cuma gününe kadar tutuklu sanıkların savunmalarının, cuma günü de tahliye ve diğer taleplerin alınacağını kaydetti.
Bu arada, sabahki oturum sırasında Aziz Yıldırım'la yaşadıkları tartışmanın ardından askerlerce duruşma salonundan çıkartılan Baransu ile Yılmazer, bir süre sonra tekrar duruşma salonuna alındı.
Benzer bir olayın yaşanmaması için öğleden sonraki oturumda sanıklarla müşteki ve mağdurların göz teması kurmaması için tutuklu sanıkların bulunduğu bölümün arkasında askerlerin set oluşturduğu görüldü.
Duruşmada, daha sonra iddianamenin okunmasına geçildi.
AZİZ YILDIRIM'DAN AÇIKLAMA
İlk duruşmaya katılan Yıldırım, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Şike soruşturmasıyla ilgili, "Zamanında biz 'FETÖ yaptı. FETÖ bu işin içinde.' dediğimizde gülüyorlardı." ifadesini kullanan Yıldırım, "O gün Metris'te görevli, buraya tayin olmuş kişilerle konuştuk. 'Geldiğin gün söyledin, giderken yine söyledin' diyorlar. Biz bunları söyledik ama kimse bunu algılayamadı. Zaman içinde gördük ve 15 Temmuz'da Türkiye Cumhuriyeti'ni karanlığa götürecek bir hadise yaşadık" diye konuştu.
''YARGITAY OLUMLU VEYA OLUMSUZ KARARINI VERMELİ''
Yıldırım, Yargıtay'ın şike davasındaki kararını hala açıklamadığını belirterek, şunları söyledi:
"2011'den bu yana Fenerbahçeli yöneticiler olarak hayata konsantre olamadık. Yargıtay'da davanın sonuçlanması için bekledik ama hala karar gelmedi. Yargıtay kararı sonuçlanmadığı için içeride biri 'Suçlular' diye bağırıyor. Yaptıklarını biliyorlar ama kendilerini kurtarmak için bunu söylüyorlar. Artık 4 sene oldu. Bu süreç içinde Yargıtay olumlu veya olumsuz kararını vermeli. Zannediyorlar ki ben ve arkadaşlarım, süreç uzasın diye Yargıtay kararını istemiyoruz. Hayır. Belki de Yargıtay kararı çıkmadan karar vereceğiz. O noktaya geldik. Bu süreci yaşamak bizler ve ailelerimiz için zor oluyor. Demokles'in kılıcı gibi kafamızda duruyor. Bir şey olmaz, her şey meydanda ama bunun bir karar haline gelip bizlere tebliğ edilmesi gerek ki bizler de rahatlayıp mücadeleyi daha iyi yapalım."
"TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU NEREDE?"
Aziz Yıldırım, FETÖ ile mücadelelerini sürdürdüklerini belirterek, Türkiye Futbol Federasyonu, kulüpler ve Kulüpler Birliği Vakfını davaya müdahil olmaya davet etti.
Fenerbahçe'den başka hiçbir kulübün FETÖ'den şikayetçi olmadığını ileri süren Yıldırım, şöyle devam etti:
"2011'de yapılan operasyonda amaçları Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım olduğu için kısa çerçevede tuttular. Genişletmeden operasyonu bitirdiler. Çıkan kanunun 1,5 ay sonra, ligler bittikten sonra uygulanması lazımdı. Kanun yayımlandığı gün yürürlüğe girdi, çünkü tezgahı öyle hazırladılar. Kumpası hazırladılar ve uygulamaya soktular. Fenerbahçe'den başka hiçbir kulüp FETÖ'den şikayetçi değil, neden Federasyon, davalarımız devam ederken avukat gönderdi, davacı olarak takip etti. Eğer haksız çıksaydık, onlar da bizden davacı olacaktı. 2011'de yapılan hadise Türk futboluna darbe vurmadı mı Tüm dengeleri bozdu. Yurt dışında Türkiye'nin itibarı zedelendi. Türkiye Futbol Federasyonu nerede Herkes FETÖ'den korkuyor. Biz korkmuyoruz. Fenerbahçe yöneticileri aslanlar gibi... Bizimle suçlanan insanlar bugün salona geldi. Hepsi burada gereken cevabı veriyor. Nerede kulüpler, kulüpler birliği..."
Yıldırım, "Futbolda şikede kumpas" davasının, kendisinin veya Fenerbahçe'nin değil Türkiye'nin davası olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Şikayetçiyiz. Bunlardan şikayetçiyseniz, buraya geleceksiniz. Bu ülkeyi karanlığa götürdüklerine inanıyorsanız, geleceksiniz burada suçlamanızı yapacaksınız ve onlara karşı haklılığınızı ispat edeceksiniz. Herkes korkup kaçıyor. Biz sonuna kadar buradayız. Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda mücadele ediyor. Her türlü kavgasını yapıyor. Biz de Fenerbahçe olarak yapacağız. Ben Fenerbahçe Kulübü Başkanı olayım veya olmayayım ama yine de yapacağım. Kimse korkmasın. Bu, ne Aziz Yıldırım'ın ne de Fenerbahçe'nin davası. Bu Türkiye'nin davası. Bütün kulüp başkanları, kulüpler, hakemler, basın mensupları, zamanında onlara bulaştırılmak istenmişse bu davada taraf olmalı. Kaçmasınlar, korkmasınlar. Herkes 'bir gün bunlar bir şey olur' diye düşünüyor. Bir şey olmazlar."
"BEŞİKTAŞ KULÜBÜ NEREDE? NEDEN ŞİKAYETÇİ OLMUYORLAR?"
Aziz Yıldırım, Beşiktaş Kulübünü FETÖ'den şikayetçi olmaya davet etti.
Siyah-beyazlı kulübün şikayetçi olmaması durumunda şike yaptığını kabul edeceğini savunan Yıldırım, "Para vermişler. İddianamede yazıyor. Para verdikleri belli ama 'Ben mağdurum' diyor. Neden 'Şikayetçiyim' diyemiyorsunuz, kimden korkuyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti arkamızda. O gün arkamızda kimse yoktu, bugün Cumhuriyet arkamızda. Adalet içinde, hukukun üstünlüğüne inanarak bir dava yapılacak. Neden korkuyorsunuz, Beşiktaş Kulübü nerede Bizim eteğimizde dantel, süs yapmışlardı onları. Neden şikayetçi olmuyorlar Gelin şikayetçi olun. Kaçıyorlar. Gelecekler, şikayetleri varsa yapacaklar. Yoksa susacaklar. Şike yapıp yapmama konusunda çıkıp haklılıklarını savunacaklar. Şikayetçi olmazlarsa savunamazlar. O zaman sen şike yaptın, korkuyorsun" şeklinde görüş belirtti.
Aziz Yıldırım, başka suçtan tutuklu eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve gazeteci Mehmet Baransu ile duruşmada yaşadığı tartışmanın sorulması üzerine, "Sakin duracak, ses çıkarmayacak insanlar, zannediyorlar. Tahrik etmek için, laf atıyorlar. Biz de gerekeni söyledik. Gerektiğinde yine söyleriz'' diyerek sözlerini tamamladı.
BİR NUMARALI SANIK FETULLAH GÜLEN
İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fuzuli Aydoğdu tarafından hazırlanan 434 sayfalık iddianamede bir numaralı sanık olarak terör örgütü FETÖ'nün elebaşısı Fetullah Gülen yer alıyor.
İddianamede, Gülen'in yanı sıra eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, eski Organize Suçlarla Mücadele Şube müdürleri Mutlu Ekizoğlu, Nazmi Ardıç, kapatılan Zaman gazetesinin Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, kapatılan Samanyolu Yayın Grubu'nun Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, avukatlar Halil İbrahim Koca ve Orhan Erdemli, kapatılan Taraf gazetesinin yazarı Mehmet Baransu, iş adamı İhsan Kalkavan, Prof. Dr. Suat Yıldırım, kapatılan Fatih Üniversitesi Rektörü Şerif Ali Tekalan, kapatılan Zaman gazetesinin Haber Müdürü Muhammed Fatih Uğur'un da aralarında bulunduğu 15'i tutuklu 108 sanık bulunuyor.
Davada, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, Eskişehirspor Kulübü Başkanı Halil Ünal, Sivasspor Kulübü Başkanı Mecnun Odyakmaz, eski Trabzonspor Kulübü Başkanı Sadri Şener, Fenerbahçe Kulübü Yöneticileri Osman Murat Özaydınlı, İlhan Yüksel Ekşioğlu, Şekip Mosturoğlu ve Antalyaspor Teknik Direktörü Rıza Çalımbay'ın da aralarında bulunduğu 74 kişi müşteki olarak yer alıyor.
Davada, eski Beşiktaş yöneticisi Serdal Adalı, eski Beşiktaş Teknik Direktörü Tayfur Havutçu, Gaziantepspor Teknik Direktörü Bülent Uygun, Rizespor Teknik Direktörü Hikmet Karaman, Teknik Direktör Yılmaz Vural, futbol yorumcusu Sinan Engin, İstanbul Başakşehir Futbol Kulübü ve Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı Göksel Gümüşdağ, Fenerbahçeli oyuncu Emanuel Emenike ve eski futbolcu Ümit Karan'ın da aralarında bulunduğu 91 kişi de mağdur olarak bulunuyor.
İSTENEN CEZALAR
İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fuzuli Aydoğdu tarafından hazırlanan iddianame kapsamında, 1 numaralı sanık Fetullah Gülen'in, ''kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etmek, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, resmi belgede sahtecilik, iftira, iftira nedeniyle mağdurun gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olma, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme'' suçlarından 35 yıldan 85 yıla kadar hapsi isteniyor.
Suç tarihinde kapatılan Zaman Gazetesinin Genel Yayın Müdürü olan Ekrem Dumanlı hakkında ''resmi belgede sahtecilik, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etmek, iftira, iftira nedeniyle mağdurun gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olma, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme'' suçundan 35 yıldan 78 yıla kadar hapis cezası talep edilen iddianamede, eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca hakkında, ''özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etmek, resmi belgede sahtecilik, iftira, iftira nedeniyle mağdurun gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olma, haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme'' suçlarından 35 yıldan 80 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
İddianamede, eski milletvekili İlhan İşbilen ve iş adamı Muammer İhsan Kalkavan hakkında, "kişiyi 'hürriyetinden yoksun kılma, haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etmek, resmi belgede sahtecilik, iftira, iftira nedeniyle mağdurun gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olma, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme'' suçlarından 35 yıldan 85 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Yardımcısı Mutlu Ekizoğlu, İstanbul Organize Suçlar ile Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç hakkında ise ''kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, iftira nedeniyle mağdurun gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olma, iftira, resmi belgede sahtecilik, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etmek, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek, silahlı terör örgütüne üye olma'' suçlarından ayrı ayrı 34 yıldan 80 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
Kapatılan Fatih Üniversitesi Rektörü Şerif Ali Tekalan ve Prof. Dr. Suat Yıldırım hakkında da ''iftira, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etmek, resmi belgede sahtecilik, iftira nedeniyle mağdurun gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olma, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme'' suçlarından ayrı ayrı 35 yıldan 78 yıla kadar hapis istenen iddianamede, Fetullah Gülen'in avukatı Orhan Erdemli, gazeteci Mehmet Baransu, eski emniyet müdürü Ali Fuat Yılmazer ve avukat Cemalettin Mutlu'nun ''silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan ayrı ayrı 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları talep ediliyor.
Hazırladığı tutanakla ''futbol şikede'' soruşturma sürecini başlatan dönemin polis memuru Lokman Yanık hakkında ''resmi belgede sahtecilik, iftira nedeniyle mağdurun gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olma, iftira, silahlı terör örgütüne üye olma'' suçlarından 10 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası istenen iddianamede, diğer 94 sanık hakkında ise benzer suçlardan 5 yıldan 70 yıla kadar değişen oranlarda hapis cezası öngörülüyor. ntcmsnc

18 Şubat 2017 Cumartesi

Sırbistan'a karşı yeniden soykırım davası açılacak

Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Boşnak üyesi Bakir İzetbegovic, Sırbistan'a karşı yeniden soykırım davası açacaklarını açıkladı.

Bosna Hersek, Sırbistan'a karşı soykırım davasını yeniden açacak.
Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Boşnak üyesi Bakir İzzetbegoviç'in himayesinde, ülkedeki siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de katılımıyla başkent Saraybosna'da düzenlenen danışma toplantısında, Sırbistan'a karşı soykırım davasının revize edilmesi kararı alındı.
İzzetbegoviç, danışma toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nda Sırbistan'a karşı yeniden soykırım davası açılmasının krize neden olacağını ancak bu krizin "bazılarının tehdit olarak öne sürdüğü büyüklükte olmayacağını" söyledi.
Soykırım davasının revize edilmesinin hiç kimsenin hakkını ihlal etmediğini vurgulayan İzzetbegoviç, "Davanın yenilenmesinden vazgeçilmesi, Bosna Hersek devletinin ve kurbanların haysiyetine zarar verirdi." ifadelerini kullandı.
Davanın revize edilmesine, danışma toplantısına katılan 50'den fazla temsilcinin oy birliği ile karar verildiğini aktaran İzzetbegoviç, "Bu davanın yeniden açılması, kurbanların hakkıdır. Adalet ve hakikat peşinde olan herkes bizim yerimizde olsa aynısını yapardı." dedi.
İzzetbegoviç, davanın gelecek hafta açılacağını ifade ederek, davadaki yeni kanıtların eski Sırp komutan Ratko Mladic'in yargılanması sürecinde ortaya çıktığını, bu kanıtlarda eski Yugoslavya'dan binlerce askerin soykırıma iştirak ettiğinin ve dönemin devlet başkanı Slobodan Milosevic rejiminin soykırıma lojistik destek verdiğinin görüldüğünü sözlerine ekledi.
İlk dava, delil yetersizliğinde düşmüştü
Uluslararası Adalet Divanı, 2007 yılının şubat ayında, Bosna Hersek'in Sırbistan'a karşı açtığı soykırım davasını delil yetersizliğinden reddetmiş, Bosna Hersek'e yeni deliller bulması şartıyla 10 yıl içinde yeniden dava açma hakkı tanımıştı.
Mahkemenin davanın revize edilmesi için tanıdığı süre, şubat ayı sonunda dolacak. cnntürk

9 Şubat 2017 Perşembe

Gar katliamının simgesi öğretmen mahkemede konuştu

Ankara Garı'nda 10 Ekim 2015'de düzenlenen canlı bomba saldırısı sonrası, katliamın simgesi haline gelen öğretmen İzzettin Çevik, bugünkü duruşmada ifade verdi. İfadesinde sanığa ismiyle seslenen Çevik, "Benimle helalleşeceksiniz. Benimle nasıl helalleşeceksiniz biliyor musunuz? Mahkemeye yardımcı olacaksınız, adalete yardımcı olacaksınız. Bu işte kimin parmağı varsa vereceksiniz" dedi. Öte yandan katliamda yaşamını yitiren Korkmaz Tetik'in annesi Zöhre Tetik'in ifadesi sırasında 2 kişi bayıldı. 

Katliamla ilgili 36 sanığın yargılandığı davaya Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmaya, saldırıda yaşamını yitirenlerin yakınları, olayda yaralananlar ile avukatları, çeşitli sivil toplum örgütü temsilcileri ve sanıklar katıldı. Duruşmaya sanık avukatlarından katılan olmadı. Mahkeme başkanı kimlik tespitinin ardından sanıkların avukatlarının duruşmada hazır edilmesi için Ankara Barosu'na müzekkere yazılmasını istedi.
Sanıklardan Suphi Alpfidan'a ismiyle hitap etti
Kimlik tespitinin ardından müşteki ifadeleriyle duruşmaya devam edildi. Patlama sonrası kızı Başak Sidar Çevik ile kız kardeşi Nilgün Çevik'i kaybeden, kan gölüne dönen meydanda yaralı eşine sarılmış halde görüntülenen öğretmen İzzettin Çevik ifade verdi. İfadesinde sanıkları göstererek "Buradakiler benim hemşerim. Ben Urfa Suruçluyum. Suphi duydun demi beni. 'Ticaretime bakıyorum' dedin. Beni güldürdün. Buradayım kardeş. Hepiniz benim hemşerimsiniz. Ben hep çalıştım, kardeşlerime bakmak için çalıştım. Bunları niye anlatıyorum size Suphi? Barış niye lazım biliyor musun Suphi? Sizin çocuklarınız için lazım. Benimle helalleşeceksiniz. Benimle nasıl helalleşeceksiniz biliyor musunuz? Mahkemeye yardımcı olacaksınız, adalete yardımcı olacaksınız. Bu işte kimin parmağı varsa vereceksiniz" diye konuştu.
Bizim köyde ilk kez bir kadın inşaat mühendisi olacaktı
Olay anını anlatan Çevik, "Kızımız aramızdaydı, onun yanında da bacım duruyordu. Ben, bacım, eşim, Urfa'dan geldik. Kızım burada okuyordu. İnşaat mühendisi olacaktı. Suphi bilirsin bizim oraları. Bizim köyde ilk kez bir kadın inşaat mühendisi olacaktı. 3 tane kadınla buraya geldim. Ve patlamadan sonra 'ben ne yaptım' dedim. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Öyle bir koku olmaz. Yerdeki sıvılar, öyle bir sıvı olmaz. Sonra ambulansa bindik. Anlatmak istemiyorum; kızımı gördüm orada, kız kardeşimi gördüm orada. Kızım ve kız kardeşim beni korudu. Oradaki insanlar beni korudu" dedi.
Biz intikamcı değiliz, idama karşıyım
Kızını hep iyi bir insan olması için yetiştirdiğini, kızından adaletli olmasını, garibanların hakkını korumasını istediğini belirten Çevik, tekrar sanıklara seslenerek, "Benim kızım yok, kız kardeşim yok artık. Biz intikamcı değiliz, idama karşıyım. Yaşayacaksınız ve benimle helalleşeceksiniz" dedi.
2 kişi baygınlık geçirdi
Katliamda yaşamını yitiren Kokmaz Tetik'in annesi Zöhre Tetik eylem günü etrafta polis olmamasının o anda kendisine garip geldiğini düşündüğünü söyledi. Patlamadan 15 saniye önce oğluna telefon geldiğini ve konuşmak için kendilerinden biraz uzaklaştığını anlatan anne Tetik, "Bir kaç adım atmasıyla bir patlama oldu. Eşim ve kızımla yan yanayız. Eşim 'ses bombası patladı, yere yatın' diye bağırdı. Gara doğru kaçtık. Sonra 'Korkmaz nerde diye bağırdım' tam onu aramaya başladığımızda bir gaz bombası. Gazdan kaçmaya çalıştık. O anda gaz atılmasaydı ben oğlumun yanındaydım. Belki de onu kurtaracaktık. Oğlum çok iri yarıydı. Arkadaşları onu kaldıramamış, gazdan korumak için üzerine kapanmış. Ben, gaz atılmasaydı, onun yanına gidebilirdim. Damarından akan kanı durdurabilirdim. Onun yarası çok küçükmüş. Korkmazım kesin kurtulacaktı. Gaz nedeniyle onu götürememişler. Bu yalan değil hakim bey. Ben gözlerimle gördüm. Biz koşarken üzerimize gaz sıktılar, küfür ettiler. O gazı sıkma emrini veren belli değil mi hakim bey? Bu kadar insan yalan mı söylüyor? Gaz atıldı diyoruz, yalan mı söylüyoruz hakim bey? Tüm sorumlulardan şikayetçiyim" diye konuştu. Tetik'in ifadesi sırasında iki kişi baygınlık geçirdi. Salon dışına çıkarılan iki kişiye sağlık ekipleri müdahale etti.
Ambulans uçakla İzmir yerine Denizli'ye indirdiler
Patlamada yaralandıktan sonra Ankara'daki hastanede yoğun bakımda kalan ve tedavisinin aylar boyu sürecek olması nedeniyle ailesinin bulunduğu İzmir'e kendi isteğiyle sevk istediğini söyleyen öğretmen Mehmet Murat Akçalı ise yaşadıklarını şöyle anlattı: "Hastanede iki gün yoğun bakımda kaldıktan sonra doktorlar tedavimin birkaç ay süreceğini ve hastanede kalmam gerektiğini söylediler. Ailem orada olduğu için İzmir'e sevk istedim. Karayolu ile gitmemin riskli olacağı ve mutlaka uçakla gitmem gerektiği söylendi. Kabul ettim ve her gün 'uçağın bugün akşam, yarın sabah' diyerek beni 5 gün oyaladılar. Oradaki doktorlar iyi niyetle yardım etmeye çalışıyordu ancak anlamadığım bir şekilde uçak bir türlü hazır olmuyordu. 5 günün sonunda uçağa binebildim. Benimle birlikte kuvözde bir bebek de uçağa bindi. Her şey normaldi. Uçak indiğinde etrafıma baktığımda oranın İzmir olmadığını anladım. Sorduğumda, bana bebeğin fenalık geçirdiğini ve Denizli'ye inmek zorunda kaldıklarını, beni de burada indireceklerini söylediler. Ancak bebekte bindirildiğinden farklı bir durum yoktu. Buna da anlam veremedim ama inmeyi mecburen kabul ettim" dedi.
Ambulans beni sedye ile otoyol kenarında bıraktı
İfadesinde Denizli'de indirildikten sonra kendisini bekleyen bir ambulans olduğunu gördüğünü anlatan Mehmet Murat Akçalı, "Ambulansı görünce uçağın Denizli'ye inmesinin planlı olduğunu anladım. Çocuğu indirdiklerinde bir doktor bana, 'Bu hizmet hiçbir ülkede yok, kıymeti bil' gibi şeyler söyledi. Ben de 'tamam çocuk indi beni İzmir'e bırakın' dediğimde, 'Bu uçağın kalkması kaç para biliyor musun" dedi. Sonra ambulansa bindirildim. Ambulansta şoför ve bir tekniker vardı. Bana İzmir'e kadar gidemeyeceklerini söylediler. Ambulanstakiler bana çok iyi davrandı ancak karayolu ile taşınmam riskli olmasına rağmen ambulansta doktor yoktu. Sonra başka bir ambulansa nakil için beni otoyol kenarında sedye ile indirdiler. 5 dakika sonra gelen bir ambulansla nihayet İzmir 9 Eylül Üniversitesi Hastanesi'ne ulaşabildim" diye konuştu.
Bebek Sağlık Bakanı'nın yakınıymış
Yaşadıklarına önce anlam vermediğini daha sonra yaptığı araştırmada uçağa birlikte bindirildiği bebeğin dönemin Sağlık Bakanı'nın bir yakını olduğunu öğrendiğini iddia eden Mehmet Murat Akçalı, "Neden Ankara'da 5 gün uçak beklediğimin cevabını anladım. Çocuk sağlık bakanını yakınıymış ve düzenli olarak Ankara'ya getirilip götürülüyormuş. Onun dönüş gününü beklemişiz. Uçaktakiler benim İzmir'e gitmem gerektiğini bildikleri halde Denizli'ye ineceklerini zaten biliyorlarmış. Bunun için Sağlık Bakanlığı'ndan ve o uçağın personelinden şikayetçiyim" dedi. Akçalı, daha sonra CHP Milletvekili Musa Çam'ın, bu konuyla ilgili TBMM'de soru önergesi verdiğini ve Sağlık Bakanı'nın soruyu, "Böyle bir şey yapmak ahlaksızlıktır" diye cevapladığını belirterek, "Ancak bakan daha sonra Musa Kart'ın kulağına eğilip 'ayıp ettin' demiş. Yani bunu neden ortaya çıkarıyorsun demek istemiş" şeklinde konuştu. Akçalı, mahkemeden konuyla ilgili Musa Çam'ın mahkemeye çağrılarak dinlenmesini de talep etti. Duruşmada, müştekilerin dinlenmesine devam ediliyor. DHA

3 Şubat 2017 Cuma

İşaretiyle 5 bin akademisyen harekete geçmiş

FETÖ'nün Yıldız Teknik Üniversitesi'ndeki akademik yapılanmasına ilişkin iddianame hazırlandı. 21'i tutuklu 83 öğretim görevlisi hakkında, "Terör örgütü üyeliği" suçundan 15 yıla kadar hapis cezası talep edildi. İddianamede, 17-25 Aralık sürecinden sonra FETÖ'nün talimatıyla Bankasya'ya, 5 bin akademisyen üzerinden yaklaşık 5 milyar lira fon yönlendirildiği belirtildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Mehmet Şenay Baygın tarafından FETÖ'nün akademik yapılanmasına ilişkin yürütülen soruşturmada, örgütün Yıldız Teknik Üniversitesi'ndeki yapılanmasına yönelik hazırlanan iddianame İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
"5 bin akademisyen 5 milyar TL yatırdı"
İddianamede, FETÖ'nün 17-25 Aralık girişiminin başarısız olmasının ardından örgütün finans kaynaklarının zor duruma düşmesiyle birlikte Fetullah Gülen'in çağrısı üzerine, Bank Asya'yı kurtarmak için "himmet akademisini"nin kurulduğunun ortaya çıktığı belirtildi. Devlet Denetleme Kurulu (DDK) verilerine göre, himmet paralarının Bankasya'ya yatırılması için 5 bin akademisyen üzerinden yaklaşık 5 milyar lira fon yönlendirildiği, bir araştırma görevlisinin hesabından 42.5 milyon lira çıktığı tespit edildiği ifade edildi.
168 akademisyen ve eşlerinin toplam hesabı 1 milyar 132 milyon
Yine Bankasya'da 168 akademisyen ve eşlerine ait toplam 1 milyar 132 milyon TL bulunduğu tespitine yer verildi. Bu soruşturma kapsamında tüm şüphelilerin de söz konusu tarihlerde örgütün amacı doğrultusunda hareket ederek Bankasya'ya paralar yatırdıkları belirtildi. Şüphelilerin Bankasya'ya yatırdıkları paraların tarihleri ve miktarlarının bulunduğu çizelgelere de yer verildi.
34'ü Bylock kullandı
İddianamede şüphelilerden 34'ünün örgütün kriptolu haberleşme uygulaması olan Bylock'u kullandığının tespit edildiği de belirtildi. İddianmede aralarında 7 profesörün bulunduğu 21'i tutuklu, 13'u firari 83 öğretim görevlisi hakkında, "Terör örgütü üyeliği" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep edildi. İddianame Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. cnntürk

2 Şubat 2017 Perşembe

İşte Türkiye genelindeki FETÖ dava ve soruşturmalarının dökümü

Darbe girişiminin ardından Türkiye genelinde son 6 ayda FETÖ'ye yönelik soruşturmalar kapsamında 78'i darbe girişimine ilişkin, bin 235 dava açıldı. FETÖ davalarından ilki Denizli'de açıldı, ilk karar ise Erzurum'da çıktı. 10 bin 165 soruşturmada 44 bine yakın kişi tutuklandı.

Darbe girişiminin ardından Türkiye genelinde son 6 ayda Fetullahçı Terör Örgütüne (FETÖ) yönelik soruşturmalar kapsamında 78'i darbe girişimine ilişkin olmak üzere bin 235 dava açıldı. FETÖ davalarından ilki Denizli'de açıldı, ilk karar ise Erzurum'da çıktı. 10 bin 165 soruşturmada 44 bine yakın kişi tutuklandı.
10 bin 165 soruşturmada 44 bin şüpheli tutuklandı
AA muhabirinin Adalet Bakanlığı yetkililerinden aldığı bilgiye göre, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye genelinde Cumhuriyet başsavcılıklarınca darbe girişimine ve FETÖ'ye yönelik 10 bin 165 soruşturma açıldı. Soruşturmalar kapsamında 43 bin 998 şüpheli tutuklanarak cezaevine gönderildi.
56 Ağır Ceza Mahkemesinde 1235 kamu davası 
Savcılıklar tarafından yürütülen soruşturmaların tamamlanmasının ardından son 6 ayda "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek, terör örgütü üyesi olmak, örgüt adına suç işlemek, suç ve suçluyu övmek" gibi suçlardan 3 bin 481'i tutuklu 6 bin 402 sanık hakkında 56 Ağır Ceza Mahkemesinde bin 235 kamu davası açıldı.
78 davada 1986 sanık var
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe teşebbüsüne ilişkin ise "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" suçlarından aralarında Ankara, İzmir, İstanbul, Kayseri, Konya, Adana, Muğla, Malatya, Zonguldak ve Trabzon'un da bulunduğu 21 ilde 78 dava açıldı.
Suçlamalar ve istenen cezalar
İddianamelerde bazı şüphelilerin "Fetullahçı Terör Örgütü kurucusu, yöneticisi ve üyesi olma, örgüt üyesi olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek örgüte yardım etmek, nitelikli kasten öldürme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak, askeri komutanlıkların gasbı, kasten yaralama" gibi suçlardan da cezalandırılmaları talep edildi.
Darbe girişimine ilişkin açılan davalarda bin 232'si tutuklu bin 986 sanık bulunuyor.
İlk karar Erzurum'da verildi
"Darbe girişimine" ilişkin ilk karar, Erzurum'da verilmişti. Bir albay ve bir binbaşı hakkında açılan davayı gören Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkları "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırmıştı.
İlk dava Denizli'de açıldı
Darbe girişimine ilişkin ilk dava ise Denizli'de açılmıştı. Denizli 11. Komando Tugay Komutanlığından çok sayıda askeri personelin kalkışmaya destek olmak için Ankara'ya sevk edilmek üzere havaalanına götürülmesiyle ilgili eski Denizli Garnizon ve 11. Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Kamil Özhan Özbakır'ın da arasında bulunduğu 60 sanığın üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile "terör örgütü üyesi olmak" suçundan 15'er yıla kadar hapis istemiyle yargılanmasına Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesinde başlanmıştı. cnntürk

24 Ocak 2017 Salı

Apple tedarikçisine 1 milyar dolarlık dava açtı

Teknoloji devi Apple'ın, tedarikçisi Qualcomm'a telif ücretleri hakkında haksız rekabete neden olduğu için 1 milyar dolarlık tazminat davası açtığı bildirildi.

Teknoloji devi Apple'ın, tedarikçisi Qualcomm'a telif ücretleri hakkında haksız rekabete neden olduğu için 1 milyar dolarlık tazminat davası açtığı bildirildi.
Apple'dan yapılan açıklamada, şirketin akıllı telefon modeli olan iPhone'un içindeki çipleri üreten Qualcomm adlı Amerikalı şirketin, söz konusu çip teknolojisini sağlama karşılığında Apple'dan "haksız yere telif ücreti payı talebinde bulunduğu" belirtildi.
Açıklamada, Apple'ın anlaşması bulunan diğer teknoloji şirketlerinin patent ücretleriyle karşılaştırıldığında Qualcomm'un hepsinin toplamından 5 kat daha fazla lisans ücreti talep ettiği vurgulandı.
Çip tedarikçisi
ABD Federal Ticaret Komisyonu (FTC) da geçen salı günü, Qualcomm'un antitröst yasaları çiğnediğini iddia ederek şirketi tekelcilikle suçlamış ve söz konusu faaliyetlerini durdurması talebiyle dava açmıştı.
FTC'den yapılan açıklamada, Qualcomm'un rakiplerini engelleyerek iPhone telefonlara çip tedarikinde tekel oluşturduğu, ayrıca Apple'ın diğer çip üreticileriyle anlaşmaya varmasını da engellediği kaydedilmişti.
Ayrıca Qualcomm, geçen aralık ayında Güney Kore Adil Ticaret Komisyonu tarafından tekelcilik karşıtı kanunları ihlal ettiği iddiasıyla yaklaşık 850 milyon dolar para cezasına çarptırılmıştı.
Komisyonun iddiasında, Qualcomm'un cep telefonu üreticisi firmalarla adil olmayan patent anlaşmaları yaptığı ve firmaların anlaşma şartlarını kabul etmemesi durumunda bu şirketlere çip tedarik etmeyi reddettiğine yer verilmişti.
İddiaları kabul etmeyen ve söz konusu para cezasını ödemeyi reddeden Qualcomm, komisyonun kararını Güney Kore Yüksek Mahkemesine taşıyacağını duyurmuştu.
Cep telefonlarının iletişim sağlayıcı operatörlere bağlanarak kullanıcıların telefonda konuşmasını sağlayan çipleri üreten Qualcomm, Apple dışında ABD'nin en büyük operatörü Verizon'ın CDMA teknolojisiyle uyumlu cep telefonlarındaki çiplerin de en büyük tedarikçisi konumunda bulunuyor.

23 Ocak 2017 Pazartesi

12 kişinin öldüğü yangında tahliyeler

Adana’nın Aladağ İlçesi’nde 11’i öğrenci 12 kişinin hayatını kaybettiği yurt yangınıyla ilgili tutuklanan dernek yöneticisi 4 kişi, avukatların itirazı üzerine tahliye edildi.

Aladağ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, 12 kişinin öldüğü, 24 kişinin yaralandığı 29 Kasım’daki yurt yangınıyla ilgili olarak kızı da ölen yurt müdürü Cumali Genç, müdür yardımcısı İsmail Uğur ile Aladağ Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği’nin yöneticileri Ramazan Keleş, Ramazan Dede, Mustafa Öztaş, Mahir Kılınç tutuklanmıştı.
4 Aralık’ta tutuklanan şüphelilerle ilgili olarak avukatları Aladağ Sulh Ceza Mahkemesi’ne tahliye talebinde bulundu. Mahkeme, 22 Ocak’ta Aladağ Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği’nin yöneticileri Ramazan Keleş, Ramazan Dede, Mustafa Öztaş, Mahir Kılınç’ı tutuksuz yargılanmak üzere tahliye etti.
Cumali Genç ile yardımcısı İsmail Uğur’un ise tutukluluk halinin devamına karar verildi. Dernek yöneticilerinin tahliye edilmesi üzerine ölen çocukların ailelerinin avukatları, bu kararı itiraz edeceklerini bildirdi.
Yangınla ilgili ise Cumhuriyet Savcılığı’nın soruşturması ise halen devam ediyor.

20 Ocak 2017 Cuma

Zuckerberg'den ada halkına toprak davası

Facebook kurucusu Mark Zuckerberg, 2014 yılında 100 milyon dolara arazi aldığı adanın yerlilerine topraklarını satmaları için dava açtı.

Dünyanın en zengin altıncı insanı olan Zuckerberg, Hawaii'deki Kauai adasının kuzeyinde yaklaşık 3 kilometre karelik bir arazi almıştı.
İş dergisi Forbes, bu toprakların yaklaşık 100 milyon dolara alındığını yazmıştı.
Zuckerberg'in sahip olduğu arazi, beyaz kumlu bir kumsalı, eski bir şeker kamışı tarlasını ve organik bir çiftliği de kapsıyor.
Ancak bu arazide bölgenin yerlilerinin sahip olduğu topraklar da bulunuyor.
Hawaii yasalarına göre tüm sahiller halka açık ve buna Zuckerberg'in arazisindeki sahil de dahil.
Zuckerberg'in adadaki komşuları da onun arazisinden geçerek sahile inebiliyor.
Facebook kurucusu ise yerel halkın kendi arazisi içinde kalan topraklarını satın alarak tam mülkiyete sahip olmak istiyor.
'Sessiz tapu ve bölünme' Yasası
Zuckerberg'ün davayı 'sessiz tapu ve bölünme' yasasına dayanarak açtığı belirtiliyor.
1850 yılında 'Kulena Yasası' ile Hawaii yerlilerine yaşadıkları veya çalıştıkları topraklara sahip olma hakkı tanınmıştı.
Bu yasa nedeniyle adanın yerlileri ve onların çocuklarının ufak tefek araziler üzerinde hakları var.
Ancak ortada bir miras olmaması durumunda, bu araziler aile üyeleri arasında bölüştürülüyor.
'Sessiz tapu' yasası altında mahkemeden arazinin tüm sahiplerini bulması isteniyor.
Buna göre, topraklar satılıyor ve parası tüm sahiplere bölüştürülüyor ya da arazi açık artırmaya sunuluyor.
Zuckerberg: Kimse adadan kovulmayacak
Zuckerberg Facebook'tan yaptığı bir paylaşımda, davayı toprakların sahiplerini bulup satıştan hakettikleri payı alabilmeleri için açtığını söyledi.
"Bu insanların çoğu sahip olduklarının farkında olmadıkları bir şey için para alacaklar. Kimse adadan kovulmayacak" dedi.
Aile üyelerinin adadan ayrılmış olmaları, ortada resmi belgeler olmaması ve arazilerin birden fazla kişiye ait olabilmesi toprakların kime ait olduğunu belirsizleştiriyor.
Zuckerberg arazide payı olan herkesin parasını alacağını söylüyor ancak topraklarını satmak istemeyenlerin açık artırmayı tercih etmesi durumunda da kimin galip geleceği oldukça açık.
Zuckerberg'in arazisindeki topraklarını satmak istemeyenlerin ayrıca mahkemenin uzun ve maliyetli olmasından dolayı geri adım atacakları tahmin ediliyor.
Geçen yıl Zuckerberg arazisinin etrafına taş bir duvar yaptırdığında da okyanus manzarasını kapattığı gerekçesiyle komşularını kızdırmıştı. BBC Türkçe

13 Ocak 2017 Cuma

Reza Zarrab hakkında dava açıldı

Kandilli'de bulunan ve korunması gerekli kültür varlığı olarak tescillenen taşınmazda, izinsiz inşai ve fiziki müdahale yaptırdığı iddia edilen Reza Zarrab ile inşaatı yapan müteahhit Firuz Akın Han hakkında, "imar kirliliğine neden olma" ve "2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet" suçlarından 10'ar yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Üsküdar Kandilli Mahallesi 958 ada, 1 parsel sayılı taşınmazda aykırı ve izinsiz olarak yapılan fiziki ve inşai uygulamalar ile ağaç kesilmesi hususlarına dair gelen ihbarlar doğrultusunda soruşturmaya başlandığı anlatıldı.
Boğaziçi sit alanında kalan söz konusu taşınmazın, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunun kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescillendiği belirtilen iddianamede, aynı kararla taşınmazdaki tek çam ağacının da korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil olunduğu aktarıldı.
İddianamede, Kültür ve Tabiat Varlıkları İstanbul Bölge Kurulu üyelerince, taşınmaza ilişkin yerinde yapılan inceleme sırasında parselde izinsiz fiziki ve inşai uygulamaların yapıldığının tespiti üzerine, Cumhuriyet
Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu belirtilen iddianamede, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nün de aynı taşınmaza ilişkin ruhsat eki projesine aykırı inşaat yapıldığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulunduğu kaydedildi.
İkinci bodrum katının büyütülerek birinci bodrum katıyla birleştirildiği
Şüpheli Reza Zarrab tarafından yaptırıldığı anlaşılan söz konusu izinsiz inşaatın fenni mes'ulünün de şüpheli Firuz Akın Han olduğunun dosya kapsamından anlaşıldığı belirtilen iddianamede, İBB Boğaziçi İmar Müdürlüğünce yapı tadil ruhsatının incelenmesinde, söz konusu taşınmazda döşemelerin kaydırılarak kat yüksekliklerinin değiştirildiği, ikinci bodrum katının büyütülerek birinci bodrum katıyla birleştirildiği, çatı mahyasının yüksek kurulduğu gibi hususların yapıldığının tespit edildiği anlatıldı.
İddianamede, suça konu taşınmazdaki inşaatı yapan müteahhit şüpheli Firuz Akın Han'ın savunmasında, ana binanın kontur ve gabari olarak ruhsatlı projesine uygun olduğunu, projeye aykırı kısmının bina henüz bitmediği için düzeltilebileceğini ifade ettiği belirtildi.
Şüpheli Reza Zarrab'ın savunmasına da yer verilen iddianamede, inşaatta tüm izin ve ruhsatların alınarak işlemlere başlanıldığını, tadilat aşamasında tüm işlemlerin profesyonel kişiler tarafından yürütüldüğünü, konuyla ilgili restorasyon, tadilat uygulama projesinin hazırlandığını ve Boğaziçi İmar Müdürlüğü'ne sunulduğunu, bu haliyle atılı suçların unsurlarının oluşmadığını ve suçsuz olduğunu söylediği belirtildi.
İddianamede, taşınmazda, izinsiz ve ruhsata aykırı müdahalelerin devam edip etmediğinin İBB Boğaziçi İmar Müdürülüğünden sorulduğu belirtilerek, gelen cevap yazısında tespit edilen aykırılıkların mevcudiyetini koruduğunun bildirildiği aktarıldı.
Yargılanmalarına ilerleyen günlerde başlanacak
Tüm dosya kapsamına göre şüpheli savunmalarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu kanaatine varıldığı aktarılan iddianamede, sit alanı olarak tescil edilen ve korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olan bahçeli ev niteliğindeki taşınmazda, Reza Zarrab'ın, Koruma Bölge Kurullarından izin almaksızın inşai ve fiziki müdahale yaptırdığı vurgulandı.
İddianamede, şüpheli Firuz Akın Han'ın da suça konu yerde yine Bölge Koruma Kurullarından izin almaksızın inşai ve fiziki müdahale yaptığı belirtilerek, şüphelilerin eyleminin aynı zamanda "imar kirliliğine neden olma" suçuna da karşılık geldiği bilgisi verildi.
Suça konu taşınmazda ruhsata aykırı olarak bina yapıldığının dosyada mevcut yapı tadil tutanağından anlaşıldığı belirtilen iddianamede, şüpheliler Sarraf ve Han'ın "imar kirliliğine neden olma" ve "2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet" suçlarından 3'er yıldan 10'ar yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.
İddianame, gönderildiği 9. Asliye Ceza Mahkemesince kabul edildi. Şüphelilerin yargılanmalarına ilerleyen günlerde başlanacak.

10 Ocak 2017 Salı

Devlet Şivan Perver'e 14 bin lira tazminat ödeyecek

Anayasa Mahkemesi, Kürt sanatçı Şivan Perver ile Türk Halk Müziği sanatçısı sanatçı Güler Işık arasında 12 yıl süren 'şarkının izinsiz kullanılması' davasında, makul surede yargılama hakkının ihlal edildiğine, bu nedenle Perver'e 14 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi.

Kürt sanatçı Şivan Perver ile Türk Halk Müziği sanatçısı Güler Işık arasında, Perver'in, 'Bejna Zraj' adlı eserinin, Işık tarafından izinsiz olarak uyarlanıp 'Narım' adı ile seslendirilmesi ve albümüne konulması ile ilgili davanın 12 yıl sürmesi konusu Anayasa Mahkemesine taşındı. Şivan Perver avukatı aracılığı ile bireysel başvuru kapsamında Anayasa Mahkemesi'ne, 'Makul surede yargılama hakkının ihlal edildiği' iddiası ile başvuru yaptı. Başvuruda Şivan Perver'in kimliğinin gizli tutulması da istendi.
Anayasa Mahkemesi verdiği kararda, başvurucunun söz ve müziği kendisine ait şarkının izinsiz olarak kullanılması nedeniyle ortaya çıkan maddi ve manevi zararının giderilmesi talebiyle 22 Mayıs 2002 tarihinde dava açtığını, İstanbul 1'inci Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi'nin 26 Nisan 2012 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulüne karar verdiğini ve kararın Yargıtay 11'nci Hukuk Dairesinin 20 Aralık 2013 ilamı ile onandığını, yapılan karar düzeltme talebinin ise reddedildiğini belirtti.
Devlet 14 bin lira ödeyecek
Mahkeme verdiği kararda başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebini de kabul ederek şöyle dedi:
"Başvurucunun makul surede yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının kabul edilebilir olduğuna, başvurucuya net 14 bin lira manevi tazminat ödenmesine, tazminata ilişkin diğer taleplerin reddine karar verilmiştir" dedi.
Davanın geçmişi
Sanatçı Şivan PerVer, avukatı aracılığı ile 2002 yılında halk müziği sanatçısı Güler Işık'ın 'Olsun be yar' adlı albümünde 'Narım' isimli eseri seslendirmesini yargıya taşıdı. Eserin, 1992'de çıkarttığı 'Zembilfroş' albümünde yer alan 'Bejna Zraj' adlı şarkısından izinsiz uyarlandığı iddiasıyla maddi ve manevi 30 bin lira tazminat talebinde bulundu. 10 yıl süren yargılama sonucu mahkeme, Şivan Perwer'e 10 bini maddi, 5 bini de manevi olmak üzere toplam 15 bin lira tazminat verilmesini kararlaştırdı. Güler Işık'ın avukatı Hikmet Yalçın ise mahkemeye, yazar Cevad Mervani'nin Kürtçe şarkı sözleri ve bestelerini derlediği 'Kılam, Stranen Kurdi' kitabını sunarak, eserin anonim olduğunu bu nedenle tazminat kararının ortadan kaldırılmasını talep etti. Bu dilekçeyi dikkate alan mahkeme, yeniden yargılama başlatarak, dosyayı yeni esasa kaydetti. DHA