Tarihçi İlber Ortaylı'nın sosyal medyada yaptığı Atatürk paylaşımı beğeni rekoru kırdı.
ilber ortaylı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ilber ortaylı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
12 Mayıs 2019 Pazar
28 Aralık 2018 Cuma
İlber Ortaylı paylaştı sosyal medya yıkıldı
Prof. Dr. İlber Ortaylı, Instagram hesabından 32 yaşında çekilmiş fotoğrafını paylaştı. Fotoğrafa kısa sürede çok sayıda beğeni ve yorum geldi.
32 yaşındaki halini paylaşan Ortaylı, fotoğrafın altına "Gençlik, Ankara, 1979" notunu düştü.
Kısa sürede 50 bin'e yakın beğeni alan fotoğrafa yüzlerce yorum geldi.
32 yaşındaki halini paylaşan Ortaylı, fotoğrafın altına "Gençlik, Ankara, 1979" notunu düştü.
Kısa sürede 50 bin'e yakın beğeni alan fotoğrafa yüzlerce yorum geldi.
18 Ekim 2017 Çarşamba
Prof. Dr. İlber Ortaylı: Irak diye bir memleket yok
TARİH profesörü İlber Ortaylı, "Irak diye bir memleket yok, onu bilin. Bunların hepsi maalesef 1’inci Cihan Harbi’nden çizilen coğrafyalardır. Cetvelle çizildi" dedi.
DTI University, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi (ALKÜ), Alanya Hamdullah Emin Paşa (AHEP) Üniversitesi, Amasya Üniversitesi, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi ile Alanya Belediyesi işbirliğinde Alanya’da düzenlenen 2’nci Uluslararası Akademik Araştırmalar Kongresi (INES-2017) başladı. Kongrenin ilk gününde Prof. Dr.İlber Ortaylı, Alanya Kültür Merkezi’nde (AKM) konferans verdi.
Konuşmasına Kerkük meselesiyle başlayanProf. Dr. İlber Ortaylı, salondan gelen uğultudan dolayı konuşmasını böldü. İçeri giremeyenlerin devamlı konuşarak salonu da rahatsız ettiğini söyleyenProf. Dr. Ortaylı,sesin devam etmesi üzerinetepki gösterdi. Daha sonra konuşmasını sürdüren Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Bugünkü konumuz Kerkük, çok sıcak bir konu. Son olarak dün yine 4 şehit verildi, Kerkük’ün kurtarılması babında. Haberlerde dikkatinizi çekmiştir, ’Irak ordusu’ diye bahsediliyor. Irak ordusu diye bir şeyin ne kadar mevcut olduğunu bilmiyorum. Oradaki büyük destek Türk ordusundan geliyor ve İran da var. Hatta ve hatta çok belirgin bir ölçüde başka tür gerillalar da katılıyor. Irak’ın kuzeyinde Kürt Muhtar Bölgesi var. Bunun güney bölgesinde çok münakaşalı olarak ilhak edilmeye çalışılan Kerkük ve Erbil var. Bunlar iki tane büyük ve Türklerin yaşadığı kentlerdir. Bu bir coğrafyadır, onun üzerinde duracağım. Irak diye bir memleket yok, onu bilin. Bunların hepsi maalesef 1’inci Cihan Harbi’nde çizilen coğrafyalardır. Cetvelle çizildi. Amerika haritasına bakarsanız, böyle cetvelle çizilen bir sürü eyalet var. Bunlar gerçekten otonomdur, onu da söyleyeyim, fakat burada farklı etnikler yaşamaz, göçmenler dışında. Fakat Ortadoğu’da böyle bir sınır olamaz. Çünkü Ortadoğu’da muhtelif etnik gruplar vardır. Bunlar aynı dili konuşsa bile dinleri uymaz. Dinleri uysa, tarihleri uymaz, o uysa mantaliteleri uymaz. Ortadoğu çok alengirli olması lazım. İşte o Irak haritası zengin bir İngiliz olan Gertude Bell tarafından çizilmiştir. Kolonyal ofis bunu, Irak’ı çizmek için görevlendirdi ve o da cetvelle çizdi" dedi.
’IRAKLI ’IRAKLIYIM’ DİYEMİYOR’
Büyük Ortadoğu Projesi olarak adlandırılan şeyin gerçekleşemeyeceğini anlatanProf. Dr. İlber Ortaylı, şunları söyledi:
"Büyük Ortadoğu Projesi falan diyorlar, yok öyle bir şey. Şimdi bu suni olarak çizilen dünya patladı. Öyle büyük projeleri burada kimse çizemez. Onu aklınızdan çıkarın. Burada oturan insanlar, derbeder milletlerdir. Aralarında sağlam bir ideoloji yoktur. Devletlerinde, ’devlet nedir’ farkında değillerdir. Bağlılık ve sadakatleri vatan ve devlet değil, aynı sülale ve aşirettir. Vatan-ül Arap tamamen suni ve siyasi bir laftır. Hiçbir şey de ifade etmiyor. Mısırlı ’Mısırlıyım’ diyor, Suriyeli ’Suriyeliyim’ diyor, Filistinli ’Filistinliyim’ diyor, ama Iraklı ’Iraklıyım’ diyemiyor. Çünkü bir bütünlük değil, kendine ’Bağdadi’ diyor. Bağdadi de bir eyalet, bir kültür. Bizim bugün Irak dediğimiz yerdeki Türklük, Anadolu’dan daha evveldir. Yani bugün, hani böyle başladılar, ’Bayır-Bucak Türkmenleri’ falan gibi aptal laflar. Yani 4’üncü Levent Türkleri ile Beşiktaş Türkmenleri gibi laflar söylesen, İstanbul’da bu kadar manasız olur. Bayır-Bucak diye bir şey yok, orası Türkmen bölgesi. Şurası bir gerçek; Türkiye inşallah çok uzun sürecek bir Ortadoğu probleminin içine girmez ve kendini zamanında toparlayarak bazı meseleleri halleder."
’İYİ Kİ YOK’
Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını da yanıtlayanProf. Dr. İlber Ortaylı, bir öğrencinin yeni sınav sisteminde tarih dersinin çıkarılması konusundaki sorusuna, "İyi ki yok. Tarihin kaldırılması ÖSYM’de problem yaratacak, fakat bazı adamların yazdığı tarihin de okunmamasında büyük fayda görüyorum" karşılığını verdi.
Engin ANAK/ALANYA (Antalya), (DHA)
DTI University, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi (ALKÜ), Alanya Hamdullah Emin Paşa (AHEP) Üniversitesi, Amasya Üniversitesi, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi ile Alanya Belediyesi işbirliğinde Alanya’da düzenlenen 2’nci Uluslararası Akademik Araştırmalar Kongresi (INES-2017) başladı. Kongrenin ilk gününde Prof. Dr.İlber Ortaylı, Alanya Kültür Merkezi’nde (AKM) konferans verdi.
Konuşmasına Kerkük meselesiyle başlayanProf. Dr. İlber Ortaylı, salondan gelen uğultudan dolayı konuşmasını böldü. İçeri giremeyenlerin devamlı konuşarak salonu da rahatsız ettiğini söyleyenProf. Dr. Ortaylı,sesin devam etmesi üzerinetepki gösterdi. Daha sonra konuşmasını sürdüren Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Bugünkü konumuz Kerkük, çok sıcak bir konu. Son olarak dün yine 4 şehit verildi, Kerkük’ün kurtarılması babında. Haberlerde dikkatinizi çekmiştir, ’Irak ordusu’ diye bahsediliyor. Irak ordusu diye bir şeyin ne kadar mevcut olduğunu bilmiyorum. Oradaki büyük destek Türk ordusundan geliyor ve İran da var. Hatta ve hatta çok belirgin bir ölçüde başka tür gerillalar da katılıyor. Irak’ın kuzeyinde Kürt Muhtar Bölgesi var. Bunun güney bölgesinde çok münakaşalı olarak ilhak edilmeye çalışılan Kerkük ve Erbil var. Bunlar iki tane büyük ve Türklerin yaşadığı kentlerdir. Bu bir coğrafyadır, onun üzerinde duracağım. Irak diye bir memleket yok, onu bilin. Bunların hepsi maalesef 1’inci Cihan Harbi’nde çizilen coğrafyalardır. Cetvelle çizildi. Amerika haritasına bakarsanız, böyle cetvelle çizilen bir sürü eyalet var. Bunlar gerçekten otonomdur, onu da söyleyeyim, fakat burada farklı etnikler yaşamaz, göçmenler dışında. Fakat Ortadoğu’da böyle bir sınır olamaz. Çünkü Ortadoğu’da muhtelif etnik gruplar vardır. Bunlar aynı dili konuşsa bile dinleri uymaz. Dinleri uysa, tarihleri uymaz, o uysa mantaliteleri uymaz. Ortadoğu çok alengirli olması lazım. İşte o Irak haritası zengin bir İngiliz olan Gertude Bell tarafından çizilmiştir. Kolonyal ofis bunu, Irak’ı çizmek için görevlendirdi ve o da cetvelle çizdi" dedi.
’IRAKLI ’IRAKLIYIM’ DİYEMİYOR’
Büyük Ortadoğu Projesi olarak adlandırılan şeyin gerçekleşemeyeceğini anlatanProf. Dr. İlber Ortaylı, şunları söyledi:
"Büyük Ortadoğu Projesi falan diyorlar, yok öyle bir şey. Şimdi bu suni olarak çizilen dünya patladı. Öyle büyük projeleri burada kimse çizemez. Onu aklınızdan çıkarın. Burada oturan insanlar, derbeder milletlerdir. Aralarında sağlam bir ideoloji yoktur. Devletlerinde, ’devlet nedir’ farkında değillerdir. Bağlılık ve sadakatleri vatan ve devlet değil, aynı sülale ve aşirettir. Vatan-ül Arap tamamen suni ve siyasi bir laftır. Hiçbir şey de ifade etmiyor. Mısırlı ’Mısırlıyım’ diyor, Suriyeli ’Suriyeliyim’ diyor, Filistinli ’Filistinliyim’ diyor, ama Iraklı ’Iraklıyım’ diyemiyor. Çünkü bir bütünlük değil, kendine ’Bağdadi’ diyor. Bağdadi de bir eyalet, bir kültür. Bizim bugün Irak dediğimiz yerdeki Türklük, Anadolu’dan daha evveldir. Yani bugün, hani böyle başladılar, ’Bayır-Bucak Türkmenleri’ falan gibi aptal laflar. Yani 4’üncü Levent Türkleri ile Beşiktaş Türkmenleri gibi laflar söylesen, İstanbul’da bu kadar manasız olur. Bayır-Bucak diye bir şey yok, orası Türkmen bölgesi. Şurası bir gerçek; Türkiye inşallah çok uzun sürecek bir Ortadoğu probleminin içine girmez ve kendini zamanında toparlayarak bazı meseleleri halleder."
’İYİ Kİ YOK’
Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını da yanıtlayanProf. Dr. İlber Ortaylı, bir öğrencinin yeni sınav sisteminde tarih dersinin çıkarılması konusundaki sorusuna, "İyi ki yok. Tarihin kaldırılması ÖSYM’de problem yaratacak, fakat bazı adamların yazdığı tarihin de okunmamasında büyük fayda görüyorum" karşılığını verdi.
Engin ANAK/ALANYA (Antalya), (DHA)
8 Eylül 2017 Cuma
İlber Ortaylı: Türkiyeli diye bir ırk yoktur. Türk vardır.
Sivas Valiliği ve diğer kamu kuruluşları tarafından organize edilen 6'ncı Sivas Kitap Günleri kapsamından kente gelen ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı Buruciye Medresesi içerisinde okurlarıyla buluştu.
8-14 Eylül arasında düzenlenen Sivas Kitap Günleri kapsamında fuarın onur konuğu olarak kente gelen tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, imza ve söyleşi programında sevenleriyle bir araya geldi. Burada konuşan İlber Ortaylı, "Bu memleket dünyayı tanımıyor. Bizim coğrafya ve tarih kültürümüz çok eksiktir. İnsan bilgimiz eksiktir. Bunları yapamadığımız takdirde ne kendimizi çizebilir ne de kendimizi savunabiliriz. Her zaman böyle bölümlemeler yapılır. Cumhuriyet diyor, Osmanlı milleti diyor.
OSMANLI MİLLETİ DİYE BİR ŞEY YOK
Osmanlı milleti diye bir şey yok. Osmanlılık bir pasaportla verilir. Biz hiçbir şekilde yeni bir dünyada yenisine geçmedik. Böyle Osmanlılıkmış, Türklükmüş bunlar manasız şeyler. Biz Türk'üz. Osmanlı imparatorluğu Türklerin imparatorluğu, Cumhuriyet de Türklerin Cumhuriyeti. Bu kadar açık. Bunun arasında fark yok. Bunları değiştirmeniz mümkün değildir. Biz rejim değiştirdik. Çok önemli bir şey bu yani saltanatın muhtelif aşamaları vardır. Ondan sonra Cumhuriyet'in de kendine göre bir yapılanması vardır. Bunun yapısı çok açık bir şey. Biz bunu konuşuyoruz. Yoksa devlet ortadan kalkar mı? Devlet dediğin kökeni hala tartışılan sosyolojik ve felsefi olarak ama aynı zamanda da varlığı olarak garip bir aparattır. Ve insanlar onun içindedirler. Onunla şekillenirler. Onun için son günlerde bir politikacının yanlış kullandığı bir tabir var 'Biz yeni devlet kuruyoruz' lafı hem etrafta hem de o parti içerisinde tepki uyandırdı. Bazı tabulara çomak sokamazsınız. Soktuğunuz taktirde çok fena felaketler çıkar" dedi.
"Türkiyeli diye bir ırk yoktur"
Anadolu'da birçok kan toplandığını vurgulayarak, "Doktorun biri bir sürü Anadolu'da kan topladı. Bilmiyorum ne yaptı bunları. Hepsinin pratik ticari amaçları vardır dünyada bunları bilmek gerek. Bilim için bu kadar masrafa girmiyor kimse. Hele toplum bilimleri için. Bunlar mümkün değil. Türkiyeli diye bir ırk yoktur. Türk vardır. Bu Türkler de Türkçe konuşurlar. Bu kadar basittir. Bunlar derhal bir araya gelir. Ne yapsanız yapın derhal bir araya gelirler. Ana dili ne konuşuyor? Çok önemli bir şey Ruslaşmadan bahsettiler. Doğrudur, çaresi yoktur. Bir Özbek'le bir Litvanyalı kadın evleniyor. Evde ikisi de bazen Rusları tenkit ediyorlar. Çünkü Litvanyalılar Rusları sevmez Özbekler de sevmez. Ama evde Rusça konuşuyorlar. Tabi biriniz Özbekçe bildiği yok diğerinin de Litvanya'nın dilini konuşacak hali yok. Bunlar Rusça konuşuyor. Çocuklar da Rus olarak büyüyor" şeklinde konuştu.
Söyleşiye Vali Davut Gül, Adalet Komisyonu Başkanı Mehmet Burçin Çetinkaya, protokol üyeleri ile çok sayıda davetli katıldı. Program sonunda Vali Gül tarafından İlber Ortaylı'ya hediye takdim edilerek günün anısına hatıra fotoğrafı çektirildi. Hürriyet
OSMANLI MİLLETİ DİYE BİR ŞEY YOK
Osmanlı milleti diye bir şey yok. Osmanlılık bir pasaportla verilir. Biz hiçbir şekilde yeni bir dünyada yenisine geçmedik. Böyle Osmanlılıkmış, Türklükmüş bunlar manasız şeyler. Biz Türk'üz. Osmanlı imparatorluğu Türklerin imparatorluğu, Cumhuriyet de Türklerin Cumhuriyeti. Bu kadar açık. Bunun arasında fark yok. Bunları değiştirmeniz mümkün değildir. Biz rejim değiştirdik. Çok önemli bir şey bu yani saltanatın muhtelif aşamaları vardır. Ondan sonra Cumhuriyet'in de kendine göre bir yapılanması vardır. Bunun yapısı çok açık bir şey. Biz bunu konuşuyoruz. Yoksa devlet ortadan kalkar mı? Devlet dediğin kökeni hala tartışılan sosyolojik ve felsefi olarak ama aynı zamanda da varlığı olarak garip bir aparattır. Ve insanlar onun içindedirler. Onunla şekillenirler. Onun için son günlerde bir politikacının yanlış kullandığı bir tabir var 'Biz yeni devlet kuruyoruz' lafı hem etrafta hem de o parti içerisinde tepki uyandırdı. Bazı tabulara çomak sokamazsınız. Soktuğunuz taktirde çok fena felaketler çıkar" dedi.
"Türkiyeli diye bir ırk yoktur"
Anadolu'da birçok kan toplandığını vurgulayarak, "Doktorun biri bir sürü Anadolu'da kan topladı. Bilmiyorum ne yaptı bunları. Hepsinin pratik ticari amaçları vardır dünyada bunları bilmek gerek. Bilim için bu kadar masrafa girmiyor kimse. Hele toplum bilimleri için. Bunlar mümkün değil. Türkiyeli diye bir ırk yoktur. Türk vardır. Bu Türkler de Türkçe konuşurlar. Bu kadar basittir. Bunlar derhal bir araya gelir. Ne yapsanız yapın derhal bir araya gelirler. Ana dili ne konuşuyor? Çok önemli bir şey Ruslaşmadan bahsettiler. Doğrudur, çaresi yoktur. Bir Özbek'le bir Litvanyalı kadın evleniyor. Evde ikisi de bazen Rusları tenkit ediyorlar. Çünkü Litvanyalılar Rusları sevmez Özbekler de sevmez. Ama evde Rusça konuşuyorlar. Tabi biriniz Özbekçe bildiği yok diğerinin de Litvanya'nın dilini konuşacak hali yok. Bunlar Rusça konuşuyor. Çocuklar da Rus olarak büyüyor" şeklinde konuştu.
Söyleşiye Vali Davut Gül, Adalet Komisyonu Başkanı Mehmet Burçin Çetinkaya, protokol üyeleri ile çok sayıda davetli katıldı. Program sonunda Vali Gül tarafından İlber Ortaylı'ya hediye takdim edilerek günün anısına hatıra fotoğrafı çektirildi. Hürriyet
19 Ağustos 2017 Cumartesi
İlber Ortaylı: 'Azeri diye bir millet yok, Stalin hıyarı uydurdu'
Lüleburgaz'da bir etkinliğe katılan tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Sovyetler Birliği'nin liderlerinden Stalin'le ilgili ilginç sözler sarf etti. Ortaylı, "Azerbaycan'lı başka, Azeri başka. Türkler arasında Azeri diye bir millet yoktur. Bunu Stalin hıyarı çıkardı. Stalin cahil bir Gürcü'dür. Milliyetlerden anlamaz, felaket bir heriftir" dedi.
Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Kırklareli'de Lüleburgaz Belediyesi'nin kültür etkinlikleri kapsamında "Çınaraltı Sohbetleri" etkinliğinde konuştu.
Burada Lüleburgazlılar ile bir araya gelen Prof. Dr. Ortaylı, "Trakya'nın Tarihi, Siyasal, Ekonomik ve Kültürel Fay Hatları" başlıklı bir oturumda halkla sohbet etti.
Çevre il ve ilçelerden de katılımın olduğu sohbette yoğun ilgiyle karşılaşan Ortaylı, Trakya'nın ve Balkanların tarihi öneminden bahsetti. 20 yıl önce Lüleburgaz'a geldiğini belirten tarihçi "20 yıldan sonra geldiğim şehirde çok sağlıklı bir gelişim gördüm. Sizlerle sohbet ederken kadınların ve erkeklerin katılımını bu kadar eşit oranda görmek beni çok mutlu etti. Tartışmaya açık ve sağlıklı sorular sorabilen bir toplulukla karşılaşmak sevindirici" dedi.
Kurtuluş Savaşı'ndan Osmanlı moderleşmesine, Balkanlar'daki Türk nüfusundan kültürel tarihe kadar pek çok konuda dinleyicilerin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Ortaylı, ailesi Bulgaristan'dan göçen genç bir dinleyicinin, kökenini açıklamaya çalıştığında "Bulgar mısın?" sorusuyla karşılaştığını anlatması üzerine şunları söyledi:
"Azerbaycan'lı başka, Azeri başka. Türkler arasında Azeri diye bir millet yoktur. Komünist şairler bile 'Türk kızları' diye yazar. Bunu Stalin hıyarı çıkardı. Stalin cahil bir Gürcü'dür, milliyetlerden anlamaz, felaket bir heriftir" dedi.
Programlarına örnek ve saygıdeğer bir bilim insanı ile başlamaktan dolayı memnuniyetini belirten Lüleburgaz Belediye Başkanı Emin Halebak da "Bu etkinlikleri Trakya'nın siyasal, ekonomik ve kültürel fay hatları konu başlıkları ve alanında değerli isimlerle devam ettireceğiz" dedi.
Burada Lüleburgazlılar ile bir araya gelen Prof. Dr. Ortaylı, "Trakya'nın Tarihi, Siyasal, Ekonomik ve Kültürel Fay Hatları" başlıklı bir oturumda halkla sohbet etti.
Çevre il ve ilçelerden de katılımın olduğu sohbette yoğun ilgiyle karşılaşan Ortaylı, Trakya'nın ve Balkanların tarihi öneminden bahsetti. 20 yıl önce Lüleburgaz'a geldiğini belirten tarihçi "20 yıldan sonra geldiğim şehirde çok sağlıklı bir gelişim gördüm. Sizlerle sohbet ederken kadınların ve erkeklerin katılımını bu kadar eşit oranda görmek beni çok mutlu etti. Tartışmaya açık ve sağlıklı sorular sorabilen bir toplulukla karşılaşmak sevindirici" dedi.
Kurtuluş Savaşı'ndan Osmanlı moderleşmesine, Balkanlar'daki Türk nüfusundan kültürel tarihe kadar pek çok konuda dinleyicilerin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Ortaylı, ailesi Bulgaristan'dan göçen genç bir dinleyicinin, kökenini açıklamaya çalıştığında "Bulgar mısın?" sorusuyla karşılaştığını anlatması üzerine şunları söyledi:
"Azerbaycan'lı başka, Azeri başka. Türkler arasında Azeri diye bir millet yoktur. Komünist şairler bile 'Türk kızları' diye yazar. Bunu Stalin hıyarı çıkardı. Stalin cahil bir Gürcü'dür, milliyetlerden anlamaz, felaket bir heriftir" dedi.
Programlarına örnek ve saygıdeğer bir bilim insanı ile başlamaktan dolayı memnuniyetini belirten Lüleburgaz Belediye Başkanı Emin Halebak da "Bu etkinlikleri Trakya'nın siyasal, ekonomik ve kültürel fay hatları konu başlıkları ve alanında değerli isimlerle devam ettireceğiz" dedi.
11 Mayıs 2017 Perşembe
"Atatürk’e hakaret eden alçakların ortak özellikleri"
Hürriyet gazetesi köşe yazarı Ahmet Hakan, Atatürk'e hakaret tartışmasını yorumladı. Ahmet Hakan'ın konuyla ilgili yazısı;
- İlber Hoca’nın tabiriyle... İstisnasız hepsi hödüktür.
*
- Geçimlerini Atatürk’e iftira ve hakaretten sağlamaktadırlar.
*
- Dakikada 49 iftira atma becerisine sahiptirler.
*
- İftira atmak ve hakaret etmek dışında Atatürk’e dair yapabilecekleri tek bir şey bile yoktur.
*
- “Keşke Yunan işgali başarılı olsaydı” diyecek kadar kafadan çatlaktırlar.
*
- Kafayı Atatürk’ün yatak odasına takacak kadar sapıktırlar.
*
- İffetli bir kadına iftira atmanın öteki dünyadaki bedelini unutacak kadar alçalmışlardır.
*
- Haysiyet nedir bilmezler.
*
- Atatürk’e dil uzatmanın çok riskli olduğu dönemlerde susacak kadar korkaktırlar.
*
- Müslümanlık adına ahlaksızlık yapılabileceğine inanacak kadar Müslümanlıktan uzaktırlar.
*
- Zihinleri, ilgileri, merakları... Hep bellerinin altındadır.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız.
- İlber Hoca’nın tabiriyle... İstisnasız hepsi hödüktür.
*
- Geçimlerini Atatürk’e iftira ve hakaretten sağlamaktadırlar.
*
- Dakikada 49 iftira atma becerisine sahiptirler.
*
- İftira atmak ve hakaret etmek dışında Atatürk’e dair yapabilecekleri tek bir şey bile yoktur.
*
- “Keşke Yunan işgali başarılı olsaydı” diyecek kadar kafadan çatlaktırlar.
*
- Kafayı Atatürk’ün yatak odasına takacak kadar sapıktırlar.
*
- İffetli bir kadına iftira atmanın öteki dünyadaki bedelini unutacak kadar alçalmışlardır.
*
- Haysiyet nedir bilmezler.
*
- Atatürk’e dil uzatmanın çok riskli olduğu dönemlerde susacak kadar korkaktırlar.
*
- Müslümanlık adına ahlaksızlık yapılabileceğine inanacak kadar Müslümanlıktan uzaktırlar.
*
- Zihinleri, ilgileri, merakları... Hep bellerinin altındadır.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız.
10 Mayıs 2017 Çarşamba
Tarihçi İlber Ortaylı: Zübeyde Hanım'a bunları diyen hayvandır
Bir televizyon programında Atatürk ve Afet İnan'a hakaret dolu sözler söyleyen Mustafa Armağan'a, tarihçi İlber Ortaylı çok ağır tepki gösterdi. Katıldığı televizyon programında konuşan Ortaylı, "Bunlar cahil adamlar, ne bilirler tarihi. Bir b*k bildikleri yok. Zübeyde Hanım'a bunları diyen hayvandır" diye konuştu.
Tarihçi İlber Ortaylı, bir televizyon programında Atatürk ve Afet İnan'a hakaret dolu sözler söyleyen Mustafa Armağan'a ve Hasan Akar'a, çok sert tepki gösterdi. Ortaylı şunları söyledi:
"Mustafa Armağan, kendi etnik kökeni yüzünden etnik milliyetçilik yapıyor. Normal bir adam Kazım Karabekir'le Mustafa Kemal'i ne diye düşman gibi gösterir. Ne derdin var İstiklâl Harbi komutanlarıyla. Rahat bırakın İstiklâl Harbi komutanlarını. Kimse bunlara bir şey demiyor. Mahallenin delisi gibi ben çıkıp söylüyorum. Herif kendine göre tarihi çarpıtıyor. Bunlar cahil adamlar, ne bilirler tarihi. Bir b*k bildikleri yok. Ne okuyacak ne bilecek. Allah'ın hödüğü suratına baksan halde turp sattırmazsın. Hepinizi ananız babanız üniversitelerde okutmuş. Dünya tarihini okuyacak kapasiteniz var. Birinci Dünya Harbi'nden sonraki İtalya'yı, Fransa'yı, Balkanları okuyacak kaynaklarınız var. Bunlara cevap da verilir ama böyle şey olur mu?"
'Afet İnan benim hocamdı'
"Afet İnan'a çok ayıp edildi. Afet Hanım hem benim hocamdı hem de çocukları arkadaşım olduğu için gider gelirdik. Ben dünyada bu kadar terbiyeli, seviyeli, mütevazi, herşeyi gayet güzel anlatan şekerler şekeri bir hoca görmedim. Üniversitedeki çok insandan daha cesurdur. Gadre uğrayan insanları kendi kürsüsüne alır korur. Kaç tane böyle isim var. Şerafettin Turan (Atatürk'ün Türk Dil Kurumu'nun son başkanı) bunlardan biri. Çok şeker bir kadıncağızdı, Allah rahmet eylesin. Her bakımdan mükemmeldi. Bir kere kadın yaşlanmasını bilen nadir Türk kadınlarındandı. Aynı şekilde Sabiha Gökçen de öyleydi. Bu adamlar zamanında kadınlarla iyi ilişkiler kursaydı, böyle olmazlardı."
'Onu kim niye çağırıyor?
(Mustafa Armağan'ın İstanbul Üniversitesi'ne konuşmacı olarak davet edilmesi) "Dünyada hangi üniversitenin hangi fakültenin aklına gelir Mustafa Armağan'ı tarih konuşturmak için oraya çağırmak. Böyle bir şey yok. Harvard'da bir günde yüzlerce seminer olur. Tarih fakültelerinde, fizik fakültelerinde olur, her şey olur ama hepsinde bir kalite olur. Hepsi aynı ayarda değildir ama bir mantığı vardır çağırmalarının. Burada yok. Onu kim niye çağırıyor?
'Nurcuları efendi bilirdim'
(Nur Cemaati'nin ‘Okuyucular' kolu hocalarından olduğu belirtilen Hasan Akar'ın Atatürk'e ve annesi Zübeyde Hanım için söylediği sözler üzerine) Bu Nurcuları efendi bilirdim. Okumuyorlar ‘okuyucu' adını almışlar. Çok büyük terbiyesizlik. Zübeyde Hanım'a bunları diyen hayvandır."
Tarihçi İlber Ortaylı, bir televizyon programında Atatürk ve Afet İnan'a hakaret dolu sözler söyleyen Mustafa Armağan'a ve Hasan Akar'a, çok sert tepki gösterdi. Ortaylı şunları söyledi:
"Mustafa Armağan, kendi etnik kökeni yüzünden etnik milliyetçilik yapıyor. Normal bir adam Kazım Karabekir'le Mustafa Kemal'i ne diye düşman gibi gösterir. Ne derdin var İstiklâl Harbi komutanlarıyla. Rahat bırakın İstiklâl Harbi komutanlarını. Kimse bunlara bir şey demiyor. Mahallenin delisi gibi ben çıkıp söylüyorum. Herif kendine göre tarihi çarpıtıyor. Bunlar cahil adamlar, ne bilirler tarihi. Bir b*k bildikleri yok. Ne okuyacak ne bilecek. Allah'ın hödüğü suratına baksan halde turp sattırmazsın. Hepinizi ananız babanız üniversitelerde okutmuş. Dünya tarihini okuyacak kapasiteniz var. Birinci Dünya Harbi'nden sonraki İtalya'yı, Fransa'yı, Balkanları okuyacak kaynaklarınız var. Bunlara cevap da verilir ama böyle şey olur mu?"
'Afet İnan benim hocamdı'
"Afet İnan'a çok ayıp edildi. Afet Hanım hem benim hocamdı hem de çocukları arkadaşım olduğu için gider gelirdik. Ben dünyada bu kadar terbiyeli, seviyeli, mütevazi, herşeyi gayet güzel anlatan şekerler şekeri bir hoca görmedim. Üniversitedeki çok insandan daha cesurdur. Gadre uğrayan insanları kendi kürsüsüne alır korur. Kaç tane böyle isim var. Şerafettin Turan (Atatürk'ün Türk Dil Kurumu'nun son başkanı) bunlardan biri. Çok şeker bir kadıncağızdı, Allah rahmet eylesin. Her bakımdan mükemmeldi. Bir kere kadın yaşlanmasını bilen nadir Türk kadınlarındandı. Aynı şekilde Sabiha Gökçen de öyleydi. Bu adamlar zamanında kadınlarla iyi ilişkiler kursaydı, böyle olmazlardı."
'Onu kim niye çağırıyor?
(Mustafa Armağan'ın İstanbul Üniversitesi'ne konuşmacı olarak davet edilmesi) "Dünyada hangi üniversitenin hangi fakültenin aklına gelir Mustafa Armağan'ı tarih konuşturmak için oraya çağırmak. Böyle bir şey yok. Harvard'da bir günde yüzlerce seminer olur. Tarih fakültelerinde, fizik fakültelerinde olur, her şey olur ama hepsinde bir kalite olur. Hepsi aynı ayarda değildir ama bir mantığı vardır çağırmalarının. Burada yok. Onu kim niye çağırıyor?
'Nurcuları efendi bilirdim'
(Nur Cemaati'nin ‘Okuyucular' kolu hocalarından olduğu belirtilen Hasan Akar'ın Atatürk'e ve annesi Zübeyde Hanım için söylediği sözler üzerine) Bu Nurcuları efendi bilirdim. Okumuyorlar ‘okuyucu' adını almışlar. Çok büyük terbiyesizlik. Zübeyde Hanım'a bunları diyen hayvandır."
22 Şubat 2017 Çarşamba
Bizdekiler kadar fakir ders kitabı olan çok az
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlber Ortaylı, hem tarih eğitimi hem de eğitim sisteminin genelindeki sorunları değerlendirdi. Ortaylı, 'Dünyanın her yanında ders kitapları sıkıcı olabilir ama üslup bakımından bizimkisi kadar fakir olanı çok az' dedi.
Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın Hürriyet'ten Yenal Bilici'ye verdiği söyleşinin ilgili kısmı şöyle:
Okullarımızdaki tarih eğitimini nasıl buluyorsunuz?
Bir nesilden diğerine, tarih derslerinin müfredatı değişiyor. Bunlar zamana ve zemine uyan, araştırmaların getirdiği yenilikleri takip eden zaruri değişimler değil. Bizim nesil ortaokulda eskiçağ ve ortaçağ tarihi; Bizans, Yunan-Roma, Osmanlı tarihi öğrendi. Lisede de bunların daha da gelişkin bir versiyonunu öğrendik. Sonra bunun yerine 'milli' tarih eğitimi başladı. 30-40 yıllık bir süreçten bahsediyorum. Ama şu unutuldu: Türkler olmadan Avrupa ve dünya tarihini anlamak mümkün değil. Bizi de dünyasız anlamak mümkün değil. Bir başka sorun da şu: Tarih kitaplarımızda kullanılan üslup mukayeseli bir eğitime imkân vermiyor. Dünyanın her yanında ders kitapları sıkıcı olabilir ama üslup bakımından bizimkisi kadar fakir olanı çok az.
Peki tarih eğitimi dışında genel olarak eğitim sistemimizde sorunlar görüyor musunuz?
Maalesef. Sistematik düşünemeyen, renkli üslubu olmayan bir eğitimci kitlesi var. Matematik ders kitapları bile rast gele bir şekilde yabancı kitaplardan derlenmiş. Matematiğin millisi olmaz elbette ama müfredatın iyi takip edilmediği açık. Talebeye aşırı ders yükleyen, matematikte, geometride düşünmeyi, temel kavramları yeterince öğretmeden doğrudan problem çözmeye sevk eden bir sistem bu.
Üniversitede karşınıza gelen öğrencileri, liseden yeterli donanımla çıkmış buluyor musunuz?
Hayır, katiyen bulamıyorum. Yeterli donanımı bırak, saptırılmış bir şekilde geliyorlar. Kronoloji nedir, senkronizasyon nasıl yapılır, tarihte belgelerin önemi nedir, tarih nasıl yapılır öğretilmemiş. Bunlar olmadığı zaman çocuk donanımsız geliyor üniversiteye.
Lise profesörü gibi öğretmen
Peki ne yapılabilir? Hem tarih eğitimi hem de genel olarak eğitim sistemi açısından soruyorum.
Liselerdeki tarih öğretmenlerini adamakıllı yetiştirmek gerekir; lisan öğrenmeyen tarih öğretmenlerini de mesleğe almamak gerekir. İyi öğretmen yetiştirmek için Fransa'da bugün de takip edilen yöntemi yerleştirmek lazım. Fransızlar felsefe, tarih, matematikte hususi imtihan açar; lise profesörü diye bir unvan vardır. Orada efsane lise profesörleri yetişmiştir. Bizim de seçkin öğretmenler yetiştirmemiz lazım.
Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın Hürriyet'ten Yenal Bilici'ye verdiği söyleşinin ilgili kısmı şöyle:
Okullarımızdaki tarih eğitimini nasıl buluyorsunuz?
Bir nesilden diğerine, tarih derslerinin müfredatı değişiyor. Bunlar zamana ve zemine uyan, araştırmaların getirdiği yenilikleri takip eden zaruri değişimler değil. Bizim nesil ortaokulda eskiçağ ve ortaçağ tarihi; Bizans, Yunan-Roma, Osmanlı tarihi öğrendi. Lisede de bunların daha da gelişkin bir versiyonunu öğrendik. Sonra bunun yerine 'milli' tarih eğitimi başladı. 30-40 yıllık bir süreçten bahsediyorum. Ama şu unutuldu: Türkler olmadan Avrupa ve dünya tarihini anlamak mümkün değil. Bizi de dünyasız anlamak mümkün değil. Bir başka sorun da şu: Tarih kitaplarımızda kullanılan üslup mukayeseli bir eğitime imkân vermiyor. Dünyanın her yanında ders kitapları sıkıcı olabilir ama üslup bakımından bizimkisi kadar fakir olanı çok az.
Peki tarih eğitimi dışında genel olarak eğitim sistemimizde sorunlar görüyor musunuz?
Maalesef. Sistematik düşünemeyen, renkli üslubu olmayan bir eğitimci kitlesi var. Matematik ders kitapları bile rast gele bir şekilde yabancı kitaplardan derlenmiş. Matematiğin millisi olmaz elbette ama müfredatın iyi takip edilmediği açık. Talebeye aşırı ders yükleyen, matematikte, geometride düşünmeyi, temel kavramları yeterince öğretmeden doğrudan problem çözmeye sevk eden bir sistem bu.
Üniversitede karşınıza gelen öğrencileri, liseden yeterli donanımla çıkmış buluyor musunuz?
Hayır, katiyen bulamıyorum. Yeterli donanımı bırak, saptırılmış bir şekilde geliyorlar. Kronoloji nedir, senkronizasyon nasıl yapılır, tarihte belgelerin önemi nedir, tarih nasıl yapılır öğretilmemiş. Bunlar olmadığı zaman çocuk donanımsız geliyor üniversiteye.
Lise profesörü gibi öğretmen
Peki ne yapılabilir? Hem tarih eğitimi hem de genel olarak eğitim sistemi açısından soruyorum.
Liselerdeki tarih öğretmenlerini adamakıllı yetiştirmek gerekir; lisan öğrenmeyen tarih öğretmenlerini de mesleğe almamak gerekir. İyi öğretmen yetiştirmek için Fransa'da bugün de takip edilen yöntemi yerleştirmek lazım. Fransızlar felsefe, tarih, matematikte hususi imtihan açar; lise profesörü diye bir unvan vardır. Orada efsane lise profesörleri yetişmiştir. Bizim de seçkin öğretmenler yetiştirmemiz lazım.
26 Eylül 2016 Pazartesi
İlber Ortaylı'dan Topkapı Sarayı açıklaması
Topkapı Sarayı'nda hazinenin sergilendiği Fatih Köşkü'nün çökme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunun ortaya çıkmasının ardından konuyla ilgili konuşan Eski Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Bakanlığımızın bütçesi fevkalade yetersiz. Topkapı çok yük Bakanlığa. Bir şey yapılamıyor. Temel bir restorasyon; adam akıllı ciddi bir restorasyon lazım" dedi.
MEF Üniversitesi 2016-2017 Akademik Yılı Açılış Töreni, ilk dersi ve oryantasyon programına katılan Prof. Dr. İlber Ortaylı, törenin ardından DHA'ya özel açıklamalarda bulundu.
"Bakanlığımızın bütçesi fevkalade yetersiz"
Topkapı Sarayı'nda, hazinenin sergilendiği Fatih Köşkü'nde İstanbul 4 Numaralı Koruma Kurulu'nun izniyle yapılan incelemelerde kol girecek büyüklükteki yarıklar oluştuğunun ortaya çıkmasının ardından Ortaylı, "İfade edilen gerçek, çok uzun zamandır biliniyor. Hatta rasathane müdürümüz Mustafa Erbik ve Celal Şengör; uluslararası otorite bu konuda, kendilerinin raporları var, Marmara'ya bakan duvarlar için. Maalesef para toparlanamıyor. Bakanlığımızın bütçesi fevkalade yetersiz. Ya bir şekilde el atılır, kampanya açılır, veyahut Milli Saraylar gibi bir kuruluşa kapanır. Topkapı çok yük bakanlığa. Bu açık yani ve bir şey yapılamıyor. Temel bir restorasyon; adamakıllı ciddi bir restorasyon lazım. Bunu söylemek lazım. Bu biliniyor. Bunu hep ifade ettik. 10 yılı geçti bunun rapora dökülmesi" dedi.
"Topkapı'nın geneli için bir tehlike var mı?" sorusuna Ortaylı, "hayır ama güney duvarı ciddi tehlike altında. O açık" şeklinde yanıt verdi.
Öte yandan Ortaylı MEF Üniversitesi 2016-2017 Akademik yılının ilk dersini de törene katılan öğrencilere verdi. Törene Öğretim görevlileri, öğrencileri, veliler ile çok sayıda davetli katıldı. DHA
MEF Üniversitesi 2016-2017 Akademik Yılı Açılış Töreni, ilk dersi ve oryantasyon programına katılan Prof. Dr. İlber Ortaylı, törenin ardından DHA'ya özel açıklamalarda bulundu.
"Bakanlığımızın bütçesi fevkalade yetersiz"
Topkapı Sarayı'nda, hazinenin sergilendiği Fatih Köşkü'nde İstanbul 4 Numaralı Koruma Kurulu'nun izniyle yapılan incelemelerde kol girecek büyüklükteki yarıklar oluştuğunun ortaya çıkmasının ardından Ortaylı, "İfade edilen gerçek, çok uzun zamandır biliniyor. Hatta rasathane müdürümüz Mustafa Erbik ve Celal Şengör; uluslararası otorite bu konuda, kendilerinin raporları var, Marmara'ya bakan duvarlar için. Maalesef para toparlanamıyor. Bakanlığımızın bütçesi fevkalade yetersiz. Ya bir şekilde el atılır, kampanya açılır, veyahut Milli Saraylar gibi bir kuruluşa kapanır. Topkapı çok yük bakanlığa. Bu açık yani ve bir şey yapılamıyor. Temel bir restorasyon; adamakıllı ciddi bir restorasyon lazım. Bunu söylemek lazım. Bu biliniyor. Bunu hep ifade ettik. 10 yılı geçti bunun rapora dökülmesi" dedi.
"Topkapı'nın geneli için bir tehlike var mı?" sorusuna Ortaylı, "hayır ama güney duvarı ciddi tehlike altında. O açık" şeklinde yanıt verdi.
Öte yandan Ortaylı MEF Üniversitesi 2016-2017 Akademik yılının ilk dersini de törene katılan öğrencilere verdi. Törene Öğretim görevlileri, öğrencileri, veliler ile çok sayıda davetli katıldı. DHA
5 Eylül 2016 Pazartesi
İlber Ortaylı: Cehaletimizden haklarımızı savunamıyoruz
Ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Sürekli Avrupa İnsan Hakları Divanı'nda, mahkemede dava kaybediyoruz. Emin olun hepsi bizim haksız olduğumuzdan ileri gelmiyor. Yani bazı haklarımızı cehaletimizden savunamıyoruz" dedi.
Ortaylı, İzmir Enternasyonal Fuarı'nda (İEF) söyleşiye katıldı.
Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği söyleşide Ortaylı, 15 Temmuz darbe girişimi hakkında şunları söyledi:
"Darbe teşebbüsü hassas bir konu. Ne oldu? Kime karşı yapıldığı mühim değil. Burada inanılmaz şekilde toplum üzerinde, toplumun yaşadığı tarihe, kurumlara karşı küstahça bir davranış, bir talep söz konusudur.
Adamın birisi adamlarıyla dünyayı yeniden kendine göre kurmak istiyor. Yani bu adam belki bir Humeyni olmak istiyor. İran'da Muhammed Rıza Pehlevi rejimine son verip İslam Cumhuriyeti'ni kuran ve devrimden sonraki tüm dini yetkileri elinde tutan Şii önderdir Humeyni.
Size Humeyni'yi tanıyan, gören, okuyan bir adam olarak açık söyleyeyim; Türkiye'de din alimleri arasında Humeyni ayarında biri yoktur, açık söyleyeyim."
"Türkler asker bir millettir"
Konuşmasında Türkiye tarihi ile ilgili önemli bilgiler aktaran ve güncel konuları değerlendiren Ortaylı, Türkiye'de adliye konusunda kurulu düzenin devam ettiğini belirterek, "Bu ülkede hukuk sistemi değişmiştir. Hukuk devrimi olmuştur. Romanist hukuk sistemine geçmişizdir ama bunu hiçbir zaman memlekette adli sistemin çökmesi duraklaması davaların görülmemesi veya bir takım insanların hapishaneye koyulup unutulması veya hapishanelerdeki insanların cezalarını çekmeden başıboş şekilde sokağa çıkması gibi olayları neticelenmemiştir. Bunların üzerinde durmamız lazım. Türklerin ordusu eski bir kurumdur ve Türkler asker bir millettir. Bu sadece askerlik hocasının derste söylediği ortaya attığı bir slogan değildir" ifadelerine yer verdi.
"Cehaletimizden haklarımızı savunamıyoruz"
"Cehaletimizden dolayı Avrupa'da haklarımızı savunamıyoruz" diyerek konuşmasını sürdüren İlber Ortaylı, "Sürekli Avrupa İnsan Hakları Divanı'nda, mahkemede dava kaybediyoruz. Emin olun hepsi bizim haksız olduğumuzdan ileri gelmiyor. Yani bazı haklarımızı cehaletimizden savunamıyoruz. Bakın hukuk fakültesi sayısını artırdılar, hoca yok. Tıp fakültesi kurmaya kalksan nerede kurarsan kur, gerekli hocayı buluyorsun kürsüleri kurabiliyorsun. Hatta mühendislik için de bu geçerli. Ama hukuk fakültesi açtın mı, yok hoca. Yani bu demektir ki hukuk eğitimine sistem yeteri önemi vermemiş. Ülke olarak kaybediyoruz. Buna dikkat etmiyoruz" diye konuştu.
"Türkiye eski bir devletin değiştirilmiş rejimidir" diyen Ortaylı, Türkiye'nin belli kurumlar üzerinde durduğunu, yapılan araştırmalarda Türkiye'de adliyenin vatandaşların en çok güvendiği kurum olmadığını söyledi.
Ortaylı, İzmir Enternasyonal Fuarı'nda (İEF) söyleşiye katıldı.
Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği söyleşide Ortaylı, 15 Temmuz darbe girişimi hakkında şunları söyledi:
"Darbe teşebbüsü hassas bir konu. Ne oldu? Kime karşı yapıldığı mühim değil. Burada inanılmaz şekilde toplum üzerinde, toplumun yaşadığı tarihe, kurumlara karşı küstahça bir davranış, bir talep söz konusudur.
Adamın birisi adamlarıyla dünyayı yeniden kendine göre kurmak istiyor. Yani bu adam belki bir Humeyni olmak istiyor. İran'da Muhammed Rıza Pehlevi rejimine son verip İslam Cumhuriyeti'ni kuran ve devrimden sonraki tüm dini yetkileri elinde tutan Şii önderdir Humeyni.
Size Humeyni'yi tanıyan, gören, okuyan bir adam olarak açık söyleyeyim; Türkiye'de din alimleri arasında Humeyni ayarında biri yoktur, açık söyleyeyim."
"Türkler asker bir millettir"
Konuşmasında Türkiye tarihi ile ilgili önemli bilgiler aktaran ve güncel konuları değerlendiren Ortaylı, Türkiye'de adliye konusunda kurulu düzenin devam ettiğini belirterek, "Bu ülkede hukuk sistemi değişmiştir. Hukuk devrimi olmuştur. Romanist hukuk sistemine geçmişizdir ama bunu hiçbir zaman memlekette adli sistemin çökmesi duraklaması davaların görülmemesi veya bir takım insanların hapishaneye koyulup unutulması veya hapishanelerdeki insanların cezalarını çekmeden başıboş şekilde sokağa çıkması gibi olayları neticelenmemiştir. Bunların üzerinde durmamız lazım. Türklerin ordusu eski bir kurumdur ve Türkler asker bir millettir. Bu sadece askerlik hocasının derste söylediği ortaya attığı bir slogan değildir" ifadelerine yer verdi.
"Cehaletimizden haklarımızı savunamıyoruz"
"Cehaletimizden dolayı Avrupa'da haklarımızı savunamıyoruz" diyerek konuşmasını sürdüren İlber Ortaylı, "Sürekli Avrupa İnsan Hakları Divanı'nda, mahkemede dava kaybediyoruz. Emin olun hepsi bizim haksız olduğumuzdan ileri gelmiyor. Yani bazı haklarımızı cehaletimizden savunamıyoruz. Bakın hukuk fakültesi sayısını artırdılar, hoca yok. Tıp fakültesi kurmaya kalksan nerede kurarsan kur, gerekli hocayı buluyorsun kürsüleri kurabiliyorsun. Hatta mühendislik için de bu geçerli. Ama hukuk fakültesi açtın mı, yok hoca. Yani bu demektir ki hukuk eğitimine sistem yeteri önemi vermemiş. Ülke olarak kaybediyoruz. Buna dikkat etmiyoruz" diye konuştu.
"Türkiye eski bir devletin değiştirilmiş rejimidir" diyen Ortaylı, Türkiye'nin belli kurumlar üzerinde durduğunu, yapılan araştırmalarda Türkiye'de adliyenin vatandaşların en çok güvendiği kurum olmadığını söyledi.
3 Eylül 2016 Cumartesi
İlber Ortaylı: Mussolini devrindeki belediyeler bile daha demokratik
Ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Mussolini devrindeki belediyeler bile bizim belediyelerden daha demokratikti çünkü kimse kısıtlanmıyordu" dedi.
İstanbul Beylikdüzü'nde Sevgi ve Barış Buluşmaları kapsamında düzenlenen Çardak Altı Sohbetleri'nin konuğu Ortaylı oldu.
Söyleşinin moderatörlüğünü yapan sunucu Özge Uzun'un sorularını yanıtlayan ünlü tarihçi, hem güldürdü hem de eleştirdi.
Ev işlerinin zamana göre farklılık gösterdiğini söyleyen Ortaylı, "Bu zamanda hiçbir erkek üç kadına bakmaz. Ancak başka şehirlerde bakabilirse bakar. Normal bir Türk erkeğinin günlük çalışması bu kadar dükkan gezen birine yetmez. Küçük aile diye bir yapı vardır ama kalkıp bu yapının iyi bir şey olduğunu söyleyemeyiz" dedi.
"Belediyelerimiz demokratik değil"
Mussolini devrindeki İtalyan Belediyeleri bile bizim belediyelerden daha demokratikti diyen Ortaylı, "Belediye seçim şartlarına bakın demokratik değildir. İşsiz adam seçilebiliyor ama memur adama seçilemiyor. Mussolini devrindeki belediyeler bile bizim belediyelerden daha demokratikti çünkü kimse kısıtlanmıyordu. Yerel düzeyde bile demokratik kuruluşumuz tam değildir ve bunu ıslah edecek uyanık bir halk yok. Merkez yönetimde oturan yöneticilerin hiçbiride buna uymuyor" dedi.
"Kanunsuz ve hukuk anlayışsız demokrasi olmaz"
Kanunsuz ve hukuk anlayışsız demokrasi olmaz diyen Ortaylı, "Beynelminel sahada hukuk usulünü bilmeyen ve hazırlayamayan hukukçular bir türlü davaları kazanamıyor. Bu yüzden her şeye baştan başlıyor" dedi.
İstanbul Beylikdüzü'nde Sevgi ve Barış Buluşmaları kapsamında düzenlenen Çardak Altı Sohbetleri'nin konuğu Ortaylı oldu.
Söyleşinin moderatörlüğünü yapan sunucu Özge Uzun'un sorularını yanıtlayan ünlü tarihçi, hem güldürdü hem de eleştirdi.
Ev işlerinin zamana göre farklılık gösterdiğini söyleyen Ortaylı, "Bu zamanda hiçbir erkek üç kadına bakmaz. Ancak başka şehirlerde bakabilirse bakar. Normal bir Türk erkeğinin günlük çalışması bu kadar dükkan gezen birine yetmez. Küçük aile diye bir yapı vardır ama kalkıp bu yapının iyi bir şey olduğunu söyleyemeyiz" dedi.
"Belediyelerimiz demokratik değil"
Mussolini devrindeki İtalyan Belediyeleri bile bizim belediyelerden daha demokratikti diyen Ortaylı, "Belediye seçim şartlarına bakın demokratik değildir. İşsiz adam seçilebiliyor ama memur adama seçilemiyor. Mussolini devrindeki belediyeler bile bizim belediyelerden daha demokratikti çünkü kimse kısıtlanmıyordu. Yerel düzeyde bile demokratik kuruluşumuz tam değildir ve bunu ıslah edecek uyanık bir halk yok. Merkez yönetimde oturan yöneticilerin hiçbiride buna uymuyor" dedi.
"Kanunsuz ve hukuk anlayışsız demokrasi olmaz"
Kanunsuz ve hukuk anlayışsız demokrasi olmaz diyen Ortaylı, "Beynelminel sahada hukuk usulünü bilmeyen ve hazırlayamayan hukukçular bir türlü davaları kazanamıyor. Bu yüzden her şeye baştan başlıyor" dedi.
17 Temmuz 2016 Pazar
İlber Ortaylı'dan sosyal medya açıklaması
Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Darbe gecesinde ve sonraki günlerde sosyal medyayı kullanmadım, herhangi bir mesaj yayınlamadım. İnternette dolaşan yazılara itibar etmeyiniz" dedi.
Prof. Dr. Ortaylı'nın açıklaması şöyle:
"Sosyal medyaya (Twitter ve Facebook) aktif olarak katılmıyorum. Daha doğrusu 'akıllı telefon' benim hayatımda yok. Bu teknolojiyle temasım yardımcılarım sayesinde oluyor. Birkaç yıldan beri benim adıma sahte hesaplar açılıyor ve yalan yanlış bilgiler paylaşılıyor. Kritik günlerde başkasının imzasıyla hüküm yürütmeyi doğru bulmuyorum, bu maalesef bizde çok yapılıyor. Yardımcılarım tarafından bilgi paylaşılan Twitter hesabı @ilberortayligsu’dur ve yakında resmi Facebook sayfası da açılacak. Darbe gecesinde ve sonraki günlerde sosyal medyayı kullanmadım, herhangi bir mesaj yayınlamadım. İnternette dolaşan yazılara itibar etmeyiniz. Bu acı günlerle ilgili değerlendirmemi Hürriyet gazetesindeki köşemde paylaşacağım."
Prof. Dr. Ortaylı'nın açıklaması şöyle:
"Sosyal medyaya (Twitter ve Facebook) aktif olarak katılmıyorum. Daha doğrusu 'akıllı telefon' benim hayatımda yok. Bu teknolojiyle temasım yardımcılarım sayesinde oluyor. Birkaç yıldan beri benim adıma sahte hesaplar açılıyor ve yalan yanlış bilgiler paylaşılıyor. Kritik günlerde başkasının imzasıyla hüküm yürütmeyi doğru bulmuyorum, bu maalesef bizde çok yapılıyor. Yardımcılarım tarafından bilgi paylaşılan Twitter hesabı @ilberortayligsu’dur ve yakında resmi Facebook sayfası da açılacak. Darbe gecesinde ve sonraki günlerde sosyal medyayı kullanmadım, herhangi bir mesaj yayınlamadım. İnternette dolaşan yazılara itibar etmeyiniz. Bu acı günlerle ilgili değerlendirmemi Hürriyet gazetesindeki köşemde paylaşacağım."
Etiketler:
darbe,
facebook,
ilber ortaylı,
medya,
twitter
31 Mayıs 2016 Salı
İlber Ortaylı’dan ‘Fatih hristiyan mı öldü?’ sorusuna sert yanıt
Ünlü tarihçi İlber Ortaylı, katıldığı canlı yayında, İstanbul'un Fethi'ne ilişkin çok çarpıcı açıklamalar yaptı. Ortaylı, bir gazetecinin kendisini arayıp, 'Fatih hristiyan mı öldü' diye soru sorduğunu ve bunun üzerine çok sinirlendiğini ifade etti.
CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın sorularını yanıtlayan Ortaylı, İstanbul’un Fethi’ni değerlendirdi. Ortaylı, “Bir gazeteci aradı beni ama öyle saçma bir soru sordu ki çok sinirlendim. Bana Fatih hristiyan mı öldü sorusunu sordu” diyerek sözlerine şöyle devam etti: Böyle saçma bir şey olamaz. Adam bir padişahın oğlu ve hilafet bize Yavuz Sultan Selim ile gelmedi vardı o unvan eskiden de. En azından kaynaklarda bunu görürsünüz. Bir takım arkadaşlar var Fatih’e hıristiyanlık yaraştırıyorlar, bir takım arkadaşlar da var Fatih’in Müslüman olması rahatsız ediyor ne hikmetse..”
25 Nisan 2016 Pazartesi
İlber Ortaylı’dan çarpıcı tespit
Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın sözleri 'göç' sempozyumuna damgasını vurdu: Avrupa Birliği ile yapılan anlaşma yanlıştır.
Ortaylı: Maalesef samimi konuşmak zorundayım Avrupa Birliği ile yapılan anlaşma yanlıştır. Bunun çok vahim sonuçları olur. Gittiği yerden zorla getirilen insanlar burada tıpkı Lübnan’daki Filistinlilerin fonksiyonuna dönüşebilirler. Geleceğin terörü çıkabilir, bu kaçınılmazdır.
GÖÇ, İNSAN VE ADALET
Yargıda Birlik Derneği tarafından “Göç, İnsan ve Adalet” konulu uluslararası bir sempozyum düzenlendi. Haliç Kongre Merkezi’nde sabah saatlerinde başlayan sempozyumda Adalet Bakan Yardımcısı Bilal Uçar, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek, Avrupa Birliği Müsteşarı Dr. Michael A. Rupp, MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Ümit Kiler, İstanbul Adalet Sarayı Başsavcısı Hadi Salihoğlu, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı Fehmi Tosun, çok sayıda hakim, savcı ve katılımcı yer aldı.
“YARGI MENSUPLARININ TALİMAT ALDIĞI YARGI DÜZENİ KABUL EDİLEMEZ”
Programın açılış konuşmacılarından Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek, “Son yıllarda meydana gelen göç ve mültecilik sorunu ülkemizin ve bir çok devletin şu an en acil sorunlarının başında bulunmaktadır. İki buçuk milyonu aşan mülteci sayısıyla Türkiye sorunu en fazla yaşayan birkaç ülkeden birisidir. Son yıllarda çok açık bir şekilde ortaya çıkan yargıda ehliyet ve liyakat ilkeleri kadar yasaları da çiğneyen kişilerin varlığının hem yargının hem de ülkemizin üzerinde kara bir gölge gibi düştüğünü gördük. Bizim temel yaklaşımımız yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ilkesidir. Yargı mensuplarının telkin ve talimat aldığı bir yargı düzeni hiçbirimiz için kabul edilemezdir” dedi. Adalet Bakan Yardımcısı Bilal Uçar ise, “Bugün insanlar kitleler halinde göç ediyorsa terörün ne zaman ve nerede kimi vuracağı bilinmiyorsa insanlığın da dünyanın da aradığı adalettir” diye konuştu.
“GÖÇ DEĞİL ZORUNLU TEHCİRDİR”
Açılış konuşmalarının ardından sempozyumun birinci oturumuna geçildi. Birinci oturum konuşmacılarından yazar Alev Alatlı, “Bu turnaların göçü değil beyler hanımlar. Turnalar kalkıp bir sazlıktan diğerine uçmuyorlar. Bu göç değil zorunlu tehcirdir. Kimse keyfinden kalkıp Avrupa’ya gitmiyor. Bu insanları zorlayan, neresinden bakarsanız bakın bu dünyanın içindeki turbo kapitalist düzendir. Bu sahtekarlığın önlenmesi lazım” dedi.
“AB İLE YAPILAN ANLAŞMA YANLIŞTIR”
Bir diğer konuşmacı Prof. Dr. İlber Ortaylı ise Suriye’den Türkiye’ye yapılan göçlere değinerek, “Yeni bir vatandaş kitlesi kazanacağız. Bunların ruhu çok aydınlık. Tabi bunların içinde bize hiç intibak edemeyen de olacak. Maalesef samimi konuşmak zorundayım Avrupa Birliği ile yapılan anlaşma yanlıştır. Bunun çok vahim sonuçları olur. Gittiği yerden zorla getirilen insanlar burada tıpkı Lübnan’daki Filistinlilerin fonksiyonuna dönüşebilirler. Geleceğin terörü çıkabilir, bu kaçınılmazdır. Bu çok yanlış bir politikadır. Bir tek Almanya bir parça mülteci kabulüne yanaştı. Öbürlerinin baskısıyla mürai bir uygulamanın içine girildi ve bu bizim başımıza dert açacak ve bizim göç geleneğimize de yakışmıyor. Bunun değiştirilmesi lazım. Bir şekilde bu kararın düzeltilmesi lazım. Burada oturan burada oturur. Kimsenin zorla verdiğini almak zorunda değiliz. Türkiye gönlü kırgın insanların rezervi olamaz. Hiçbir ülke olamaz. Bu çok yanlıştır” diye konuştu.
“EN ÖNEMLİ SORUN, GÖÇ VE GÖÇMEN SORUNU”
Konferansa ilişkin DHA kameralarına konuşan İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı Fehmi Tosun Yargıda Birlik Derneği’nin 2015 yılında dernekleştiğini belirterek, “Dernekleşmeden sonra sosyal faaliyetlerine ve toplumsal konulara etkin bir şekilde katkı sağlamaya başladı. 2010 yılından bu tarafa gerek Türkiye’nin gerekse uluslararası arenanın en önemli sorunu göç ve göçmen sorunu. Göçmen sorununa hukuki açıdan ve kısmen de ekonomik açıdan bakmak amacıyla bu sempozyum düzenlendi. Sempozyum sayesinde uluslararasında ve Türkiye’de yaşanan sorunları gerek kamuoyunun gerekse bütün dünyanın önüne getirmeyi amaçladık” dedi. DHA
Ortaylı: Maalesef samimi konuşmak zorundayım Avrupa Birliği ile yapılan anlaşma yanlıştır. Bunun çok vahim sonuçları olur. Gittiği yerden zorla getirilen insanlar burada tıpkı Lübnan’daki Filistinlilerin fonksiyonuna dönüşebilirler. Geleceğin terörü çıkabilir, bu kaçınılmazdır.
GÖÇ, İNSAN VE ADALET
Yargıda Birlik Derneği tarafından “Göç, İnsan ve Adalet” konulu uluslararası bir sempozyum düzenlendi. Haliç Kongre Merkezi’nde sabah saatlerinde başlayan sempozyumda Adalet Bakan Yardımcısı Bilal Uçar, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek, Avrupa Birliği Müsteşarı Dr. Michael A. Rupp, MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Ümit Kiler, İstanbul Adalet Sarayı Başsavcısı Hadi Salihoğlu, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı Fehmi Tosun, çok sayıda hakim, savcı ve katılımcı yer aldı.
“YARGI MENSUPLARININ TALİMAT ALDIĞI YARGI DÜZENİ KABUL EDİLEMEZ”
Programın açılış konuşmacılarından Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek, “Son yıllarda meydana gelen göç ve mültecilik sorunu ülkemizin ve bir çok devletin şu an en acil sorunlarının başında bulunmaktadır. İki buçuk milyonu aşan mülteci sayısıyla Türkiye sorunu en fazla yaşayan birkaç ülkeden birisidir. Son yıllarda çok açık bir şekilde ortaya çıkan yargıda ehliyet ve liyakat ilkeleri kadar yasaları da çiğneyen kişilerin varlığının hem yargının hem de ülkemizin üzerinde kara bir gölge gibi düştüğünü gördük. Bizim temel yaklaşımımız yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ilkesidir. Yargı mensuplarının telkin ve talimat aldığı bir yargı düzeni hiçbirimiz için kabul edilemezdir” dedi. Adalet Bakan Yardımcısı Bilal Uçar ise, “Bugün insanlar kitleler halinde göç ediyorsa terörün ne zaman ve nerede kimi vuracağı bilinmiyorsa insanlığın da dünyanın da aradığı adalettir” diye konuştu.
“GÖÇ DEĞİL ZORUNLU TEHCİRDİR”
Açılış konuşmalarının ardından sempozyumun birinci oturumuna geçildi. Birinci oturum konuşmacılarından yazar Alev Alatlı, “Bu turnaların göçü değil beyler hanımlar. Turnalar kalkıp bir sazlıktan diğerine uçmuyorlar. Bu göç değil zorunlu tehcirdir. Kimse keyfinden kalkıp Avrupa’ya gitmiyor. Bu insanları zorlayan, neresinden bakarsanız bakın bu dünyanın içindeki turbo kapitalist düzendir. Bu sahtekarlığın önlenmesi lazım” dedi.
“AB İLE YAPILAN ANLAŞMA YANLIŞTIR”
Bir diğer konuşmacı Prof. Dr. İlber Ortaylı ise Suriye’den Türkiye’ye yapılan göçlere değinerek, “Yeni bir vatandaş kitlesi kazanacağız. Bunların ruhu çok aydınlık. Tabi bunların içinde bize hiç intibak edemeyen de olacak. Maalesef samimi konuşmak zorundayım Avrupa Birliği ile yapılan anlaşma yanlıştır. Bunun çok vahim sonuçları olur. Gittiği yerden zorla getirilen insanlar burada tıpkı Lübnan’daki Filistinlilerin fonksiyonuna dönüşebilirler. Geleceğin terörü çıkabilir, bu kaçınılmazdır. Bu çok yanlış bir politikadır. Bir tek Almanya bir parça mülteci kabulüne yanaştı. Öbürlerinin baskısıyla mürai bir uygulamanın içine girildi ve bu bizim başımıza dert açacak ve bizim göç geleneğimize de yakışmıyor. Bunun değiştirilmesi lazım. Bir şekilde bu kararın düzeltilmesi lazım. Burada oturan burada oturur. Kimsenin zorla verdiğini almak zorunda değiliz. Türkiye gönlü kırgın insanların rezervi olamaz. Hiçbir ülke olamaz. Bu çok yanlıştır” diye konuştu.
“EN ÖNEMLİ SORUN, GÖÇ VE GÖÇMEN SORUNU”
Konferansa ilişkin DHA kameralarına konuşan İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı Fehmi Tosun Yargıda Birlik Derneği’nin 2015 yılında dernekleştiğini belirterek, “Dernekleşmeden sonra sosyal faaliyetlerine ve toplumsal konulara etkin bir şekilde katkı sağlamaya başladı. 2010 yılından bu tarafa gerek Türkiye’nin gerekse uluslararası arenanın en önemli sorunu göç ve göçmen sorunu. Göçmen sorununa hukuki açıdan ve kısmen de ekonomik açıdan bakmak amacıyla bu sempozyum düzenlendi. Sempozyum sayesinde uluslararasında ve Türkiye’de yaşanan sorunları gerek kamuoyunun gerekse bütün dünyanın önüne getirmeyi amaçladık” dedi. DHA
Etiketler:
almanya,
ilber ortaylı,
mülteci,
Türkiye
18 Nisan 2016 Pazartesi
“Sanki 10 bin senedir ağacın üstünde yaşıyorduk”
İlber Ortaylı: 'Her şey siyasi partilere ve müesses meclise bırakırsanız demokrasi yürümez'
Almanya`nın Bavyera eyaletinin başkenti Münih`te ‘Üç beş kişi’ olarak adlandırılan Halk Hareketi Derneği tarafından düzenlenen konferansa Prof. Dr. İlber Ortaylı konuk oldu. Gündemle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Ortaylı, demokrasi konusunda konuşurken”
Söyleşi başlamadan önce Ortaylı, büyük gezilerin yorucu olduğunu ve bu sene 70 yaşına gireceğini belirterek bu tip etkinliklere daha fazla katılamayacağını söyledi.
“BİR MEMLEKETTE KİMLİK ÇOK ÖNEMLİDİR”
İlber Ortaylı, ‘Hayatınızın kompartımanlarında işte Alevi var, Sünni var vesaire çizerken politika yapamazsınız. Böyle bir kimlik olmaz; bu çok önemlidir. ‘Hepimiz elhamdülillah Müslümanız’ deriz; fakat kalkıp bunun üzerinden bir kimlik yapamazsınız. Bir Memlekette kimlik çok önemlidir; fakat bunu hiçbir şekilde politikaya, daha doğrusu bireyin yaşam tercihlerine, o tercihlerin gruplaşmasına, gruplaşmaların partileşmesine müdahalesi mümkün değildir, çok açıktır ve bu her yerde olur. Türkiye`de birçok şey değişti ve ikinci harbin sonunda dünyada çoğunluğu meydana getiren az gelişmişler arasında değildik. Üniversitemizi kurduk, sağlık hizmetlerinin temeli atılmıştı ve tabi ki yapılmayacak ve çok zor olan şeyler vardı; fakat birtakım şeylerde hazırlanmıştı ve vatanı 14 Mayıs 1950`lerde biz kurduk hikayelerine inanmayın’ diyerek eleştirdi.
“BİZİMLE MÜSLÜMANLIK GELİYOR SÖYLEMLERİNİ, YALAN YAZILAN KİTAP VE DERGİLERİ ELEŞTİRDİ”
Ortaylı ‘Biz sanayileştik, zenginlik bizle geldi ve Turgut Özal ile başladı’ söylemlerini eleştirdi. ‘Süleyman Demirel Türkiye`nin gördüğü en önemli mühendislerden ve aklı başında politikacılardan biri. Her ne kadar kusuru varsa da, çok iyi yaptığı işleri de var’ dedi.
Ortaylı Sözlerine şöyle devam etti: ‘Bizimle Müslümanlık geliyor’ söylemlerine ‘sanki 10 bin senedir ağacın üstünde yaşıyorduk, şamanlık yapıyorduk. Bunlar boş şeyler ve tarih bilmemek, istismar etmek, kötü ve küçük amaçla kullanmak için ihlal etmektir. Bunlara itibar etmeyin. Böyle şeylerle iki gün insanları kandırırsınız ve üçüncü gün yetişen genç nesil sizi fena yapar. Hakikaten mezarınızın üstüne tükürecek dereceye gelir’ diyerek yalan yazılan dergi ve kitapları eleştirdi.
“HAKSIZLIKLARIN ARTMASI DOLAYISIYLA, MUHTELİF SAYFALARDA GERİLİM ARTACAKTIR”
Ortaylı: ‘Ne yazık ki akrabacılık, etnik ve bölgesel ayrımcılık, tarikatçılık, mezhepçilik vesaire bunlar fevkalade tehlikeli ve yeni Türkiye`yi bölecek ve kuruluşumuzu, gelişmemizi engelleyecek şeyler. Bunun ilk reaksiyonları ise aklı başında ve zekası yerinde bütün gençliğin kaçmasıdır. Haksızlıkların artması dolayısıyla muhtelif saflarda gerilim artacaktır. Memleket için en kötü gelecek budur. Bunu önleyecek tedbirlere gidilmesi lazım’ dedi.
“TÜRKLERİN İSLAMİYETİ ÖĞRENDİKLERİ MEMLEKET İRAN`DIR”
Ortaylı: ‘İran’la temasımızın çok olduğunu’ belirterek ‘Türklerin İslamiyet’i öğrendikleri memleket İran’dır ve Araplar değildir’ dedi. İlber Ortaylı, sözlerine şöyle devam etti: ‘Bazı arkadaşlar uydurarak Kuteybe bin Müslim Orta Asya`yı fethetmiş, Türkler bunu görünce bayılmışlar ve İslami kabul etmişler. Zor fethetti bir kere o doğru değil. Türkler öyle bayılarak din kabul etmez. Son derece çakal bir millettir; düşünür, bakar ve işine gelirse. Askerler çünkü, her şeyi öyle zart diye almazlar ve stratejik bir yapısı vardır. Bizim ilk devletimiz onuncu asrın sonudur’ dedi.
“HER ŞEYİ SİYASİ PARTİLERE VE MÜESSES MECLİSE BIRAKIRSANIZ DEMOKRASİ YÜRÜMEZ”
Ortaylı, her şey siyasi partilere ve müesses meclise bırakılırsa demokrasinin yürümeyeceğini vurguladı. Ortaylı, ‘Size İsrail`i tanımanızı tavsiye ediyorum, mutlaka tanıyın gezin. Onlar yasa biçimdeki laikliği nasıl getiriyorlar; çünkü laik bir devlet değil. Türkiye`de de bu, pratikle olacak bir şeydir, bunu Cumhuriyet yapmaya başladı ve bu çok önemlidir.’ dedi.
500 kişinin katıldığı ve 2,5 saat süren gece soru cevap şeklinde devam etti ve ardından İlber Ortaylı büyük alkışla uğurlandı. Ayrıca, Ortaylı sahneden ayrılmadan önce, Alman ZDF Kanalının sunucusu Böhmermann`ın Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerine yayınladığı şiir hakkında gazetecilere şöyle yanıt verdi: ‘Parti grupları değişik reaksiyon gösterdiler. Buna cevap vereceksem, böyle mahkemeye verin, atın falan olmaz. Ondokuzuncu Yüzyılda değiliz; o zaman öyle işliyordu. Aynı ağırlıkta; fakat gerçek hicve başvuran cevaplar verebilirsin.’ diyerek sözünü bitirdi. DHA
Almanya`nın Bavyera eyaletinin başkenti Münih`te ‘Üç beş kişi’ olarak adlandırılan Halk Hareketi Derneği tarafından düzenlenen konferansa Prof. Dr. İlber Ortaylı konuk oldu. Gündemle ilgili değerlendirmelerde de bulunan Ortaylı, demokrasi konusunda konuşurken”
Söyleşi başlamadan önce Ortaylı, büyük gezilerin yorucu olduğunu ve bu sene 70 yaşına gireceğini belirterek bu tip etkinliklere daha fazla katılamayacağını söyledi.
“BİR MEMLEKETTE KİMLİK ÇOK ÖNEMLİDİR”
İlber Ortaylı, ‘Hayatınızın kompartımanlarında işte Alevi var, Sünni var vesaire çizerken politika yapamazsınız. Böyle bir kimlik olmaz; bu çok önemlidir. ‘Hepimiz elhamdülillah Müslümanız’ deriz; fakat kalkıp bunun üzerinden bir kimlik yapamazsınız. Bir Memlekette kimlik çok önemlidir; fakat bunu hiçbir şekilde politikaya, daha doğrusu bireyin yaşam tercihlerine, o tercihlerin gruplaşmasına, gruplaşmaların partileşmesine müdahalesi mümkün değildir, çok açıktır ve bu her yerde olur. Türkiye`de birçok şey değişti ve ikinci harbin sonunda dünyada çoğunluğu meydana getiren az gelişmişler arasında değildik. Üniversitemizi kurduk, sağlık hizmetlerinin temeli atılmıştı ve tabi ki yapılmayacak ve çok zor olan şeyler vardı; fakat birtakım şeylerde hazırlanmıştı ve vatanı 14 Mayıs 1950`lerde biz kurduk hikayelerine inanmayın’ diyerek eleştirdi.
“BİZİMLE MÜSLÜMANLIK GELİYOR SÖYLEMLERİNİ, YALAN YAZILAN KİTAP VE DERGİLERİ ELEŞTİRDİ”
Ortaylı ‘Biz sanayileştik, zenginlik bizle geldi ve Turgut Özal ile başladı’ söylemlerini eleştirdi. ‘Süleyman Demirel Türkiye`nin gördüğü en önemli mühendislerden ve aklı başında politikacılardan biri. Her ne kadar kusuru varsa da, çok iyi yaptığı işleri de var’ dedi.
Ortaylı Sözlerine şöyle devam etti: ‘Bizimle Müslümanlık geliyor’ söylemlerine ‘sanki 10 bin senedir ağacın üstünde yaşıyorduk, şamanlık yapıyorduk. Bunlar boş şeyler ve tarih bilmemek, istismar etmek, kötü ve küçük amaçla kullanmak için ihlal etmektir. Bunlara itibar etmeyin. Böyle şeylerle iki gün insanları kandırırsınız ve üçüncü gün yetişen genç nesil sizi fena yapar. Hakikaten mezarınızın üstüne tükürecek dereceye gelir’ diyerek yalan yazılan dergi ve kitapları eleştirdi.
“HAKSIZLIKLARIN ARTMASI DOLAYISIYLA, MUHTELİF SAYFALARDA GERİLİM ARTACAKTIR”
Ortaylı: ‘Ne yazık ki akrabacılık, etnik ve bölgesel ayrımcılık, tarikatçılık, mezhepçilik vesaire bunlar fevkalade tehlikeli ve yeni Türkiye`yi bölecek ve kuruluşumuzu, gelişmemizi engelleyecek şeyler. Bunun ilk reaksiyonları ise aklı başında ve zekası yerinde bütün gençliğin kaçmasıdır. Haksızlıkların artması dolayısıyla muhtelif saflarda gerilim artacaktır. Memleket için en kötü gelecek budur. Bunu önleyecek tedbirlere gidilmesi lazım’ dedi.
“TÜRKLERİN İSLAMİYETİ ÖĞRENDİKLERİ MEMLEKET İRAN`DIR”
Ortaylı: ‘İran’la temasımızın çok olduğunu’ belirterek ‘Türklerin İslamiyet’i öğrendikleri memleket İran’dır ve Araplar değildir’ dedi. İlber Ortaylı, sözlerine şöyle devam etti: ‘Bazı arkadaşlar uydurarak Kuteybe bin Müslim Orta Asya`yı fethetmiş, Türkler bunu görünce bayılmışlar ve İslami kabul etmişler. Zor fethetti bir kere o doğru değil. Türkler öyle bayılarak din kabul etmez. Son derece çakal bir millettir; düşünür, bakar ve işine gelirse. Askerler çünkü, her şeyi öyle zart diye almazlar ve stratejik bir yapısı vardır. Bizim ilk devletimiz onuncu asrın sonudur’ dedi.
“HER ŞEYİ SİYASİ PARTİLERE VE MÜESSES MECLİSE BIRAKIRSANIZ DEMOKRASİ YÜRÜMEZ”
Ortaylı, her şey siyasi partilere ve müesses meclise bırakılırsa demokrasinin yürümeyeceğini vurguladı. Ortaylı, ‘Size İsrail`i tanımanızı tavsiye ediyorum, mutlaka tanıyın gezin. Onlar yasa biçimdeki laikliği nasıl getiriyorlar; çünkü laik bir devlet değil. Türkiye`de de bu, pratikle olacak bir şeydir, bunu Cumhuriyet yapmaya başladı ve bu çok önemlidir.’ dedi.
500 kişinin katıldığı ve 2,5 saat süren gece soru cevap şeklinde devam etti ve ardından İlber Ortaylı büyük alkışla uğurlandı. Ayrıca, Ortaylı sahneden ayrılmadan önce, Alman ZDF Kanalının sunucusu Böhmermann`ın Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerine yayınladığı şiir hakkında gazetecilere şöyle yanıt verdi: ‘Parti grupları değişik reaksiyon gösterdiler. Buna cevap vereceksem, böyle mahkemeye verin, atın falan olmaz. Ondokuzuncu Yüzyılda değiliz; o zaman öyle işliyordu. Aynı ağırlıkta; fakat gerçek hicve başvuran cevaplar verebilirsin.’ diyerek sözünü bitirdi. DHA
28 Mart 2016 Pazartesi
İlber Ortaylı’dan iç savaş açıklaması
İlber Ortaylı: "Daha henüz iç savaş safhasına gelmedik. Çok ürküyorum. Çok ürktüğümü itiraf etmek zorundayım"
Tarihçi İlber Ortaylı, Türkiye’nin içinde bulunduğu çatışma ortamına ilişkin “Daha henüz iç savaş safhasına gelmedik. Çok ürküyorum. Çok ürktüğümü itiraf etmek zorundayım” dedi.
Nokta dergisinden Armağan Çağlayan’ın sorularını yanıtlayan İlber Ortaylı’nın açıklamaları şöyle:
Türkiye’de yaşadığımız dönemi iç savaş olarak tanımlar mısınız?
Hayır. Daha henüz oraya gelmedik o safhaya. Çok ürküyorum. Çok ürktüğümü itiraf etmek zorundayım.
Neden ürküyorsunuz?
Niye ürkmeyeyim, sen iç savaşın ne olduğunu biliyor musun? Ben çok iyi biliyorum. Benim ömrüm sözlü ve yazılı tarihini okumakla geçti bunun. Bu çok enteresan bir olgudur. Türkiye bunun dışında kalarak evrimlerini, devrimlerini yapmış bir ülkeydi. Fakat şimdi gene önümüze getirip bu şartlar dayanıyor. Birileri dayıyor diye aptal bir komplo teorisinden bahsetmem. Kendi kaderini kendin çizersin. Maalesef bu zümreyle, bu elitlerle ve bu halkla bu iş böyle gider. Bu kadar oluyor, çok üzücü bir şey.
Gerçekten korkuyor musunuz?
Evet, ben korkarım.
Siz de gitmek istiyorsunuz o zaman yurtdışına?
Yok, öyle bir şey demedim ama korkuyorum.
Tarihçi İlber Ortaylı, Türkiye’nin içinde bulunduğu çatışma ortamına ilişkin “Daha henüz iç savaş safhasına gelmedik. Çok ürküyorum. Çok ürktüğümü itiraf etmek zorundayım” dedi.
Nokta dergisinden Armağan Çağlayan’ın sorularını yanıtlayan İlber Ortaylı’nın açıklamaları şöyle:
Türkiye’de yaşadığımız dönemi iç savaş olarak tanımlar mısınız?
Hayır. Daha henüz oraya gelmedik o safhaya. Çok ürküyorum. Çok ürktüğümü itiraf etmek zorundayım.
Neden ürküyorsunuz?
Niye ürkmeyeyim, sen iç savaşın ne olduğunu biliyor musun? Ben çok iyi biliyorum. Benim ömrüm sözlü ve yazılı tarihini okumakla geçti bunun. Bu çok enteresan bir olgudur. Türkiye bunun dışında kalarak evrimlerini, devrimlerini yapmış bir ülkeydi. Fakat şimdi gene önümüze getirip bu şartlar dayanıyor. Birileri dayıyor diye aptal bir komplo teorisinden bahsetmem. Kendi kaderini kendin çizersin. Maalesef bu zümreyle, bu elitlerle ve bu halkla bu iş böyle gider. Bu kadar oluyor, çok üzücü bir şey.
Gerçekten korkuyor musunuz?
Evet, ben korkarım.
Siz de gitmek istiyorsunuz o zaman yurtdışına?
Yok, öyle bir şey demedim ama korkuyorum.
25 Mart 2016 Cuma
İlber Ortaylı’dan cahiller için reçete
Ünlü tarihçi ve yazar İlber Ortaylı katıldığı canlı yayında cehalete karşı tavsiyelerini sıraladı.
Prof. Dr. İlber Ortaylı CNN TÜRK’te Duygu Demirdağ ile İnsanlık Hali’nin konuğu oldu. Ortaylı cehaletle ilgili görüşlerini paylaştı. Ünlü tarihçi bir konferanstaki “Cahil olabilirsiniz yarı cahil olmaya hakkınız yok” sözlerine değindi ve “cehaletin ilacını” anlattı. Ortaylı tavsiyelerini şöyle sıraladı: “Kitap sevsinler, sinema sevsinler, tiyatro sevsinler, aynı konuyu mukayeseli okusunlar.”
Prof. Dr. İlber Ortaylı CNN TÜRK’te Duygu Demirdağ ile İnsanlık Hali’nin konuğu oldu. Ortaylı cehaletle ilgili görüşlerini paylaştı. Ünlü tarihçi bir konferanstaki “Cahil olabilirsiniz yarı cahil olmaya hakkınız yok” sözlerine değindi ve “cehaletin ilacını” anlattı. Ortaylı tavsiyelerini şöyle sıraladı: “Kitap sevsinler, sinema sevsinler, tiyatro sevsinler, aynı konuyu mukayeseli okusunlar.”
13 Mart 2016 Pazar
"Vizeler kalkacak" yorumu: Siz inanıyor musunuz
“Türkiye tarihi günler yaşıyor” diye bir klişe vardır gazetecilikte. Boş bulunup bu cümleyi kullanan espri konusu olur, çünkü Türkiye’nin tarihi günleri, tarihi kavşakları bitmez! Çalkantılı dönemlerde yaşadıklarımızı anlamak, bilgili kararlar almak, öngörülerde bulunmak için tarihi iyi bilmek gerekir. Hürriyet bu boşluğu ülkemizin önemli tarihçilerinden Prof. Dr. İlber Ortaylı’yla dolduruyor.
Hürriyet'yen Çınar Oskay röportajı...
İlber Hoca her pazar, yazılarıyla, bazen bugün yaptığımız gibi keyifli tarih sohbetleriyle Hürriyet’te olacak. Zaman zaman yine yazılarıyla hafta içi de karşınıza çıkacak. Hürriyet’e hoş geldiniz Hocam...
SURİYELİLER TÜRKİYE İÇİN KAZANÇ OLABİLİR
En sıcak konuyla başlayalım... Türkiye- AB arasında mülteciler üzerinde yürütülen pazarlığı nasıl görüyorsunuz?
Tutmayacak, çok açık. Sen üç milyar dolar ödeyerek bir-iki yılda bir memlekette göç denilen olayı nasıl durduracaksın? O suyu tutmaya yetmiyor, görülüyor bu.
Bu büyük göç dalgası, dünyayı değiştirecek yeni bir ‘Kavimler Göçü’ mü?
Kavimler Göçü’nde bu kadar kalabalık yoktu! Dünyayı değil ama Avrupa’yı değiştirecek. Geçen gün öğrencilerime söyledim. Çok yakın bir gelecekte 2.5 milyon mültecinin içinde hiç değilse 25 çocuk çıkacak. Bu gençler, Türkçe, Arapça, Farsça, Almanca, İngilizce bilen adamlar olacak. Siz bu beş dil bilen insanlarla nasıl rekabet edeceksiniz? İngilizceniz bile yok doğru dürüst. Biraz Osmanlıca okuyanınız kendini bir şey sanıyor. Bir asır evvel bu kadar iyi yetişen insanlar aristokrasiden çıkardı, bilinçli münevver orta sınıf burjuvadan çıkardı. Bu defa ayak takımından çıkacak. Sırtında torbası kaçan köylülerden, şehirlilerden çıkacak. Alt-üst olacak dünya. Bu bile yeter...
Mülteciler içinden dünyayı değiştirecek insanlar çıkacak yani...
Kaç politikacı çıkacak, kaç Theodora çıkacak, güzelliğiyle dünyayı idare eden... Kaç şarkıcı, tiyatrocu, futbolcu çıkacak... Ortalığı yıkacaklar!
Türkiye’nin tutumu nasıl? Başbakan “Kayseri pazarlığı” dedi.
Kayseri pazarlığını ancak Kayserililer yapar. Başbakanımızın nereli olduğu belli. Bu kadar söylüyorum.
Türkleri Avrupa’ya vizesiz alacaklar mı?
Siz inanıyor musunuz? Kendisi inanıyor mu acaba muhatap olan? Söz veren adam inanıyor mu?
İNTİBAK RAHAT OLUR
Kandırıyor mu Avrupalı liderler bizi?
18’inci, 19’uncu asırdaki devlet adamı, bürokrat portresine baktığı zaman benim gibi tarihçiler şöyle düşünür: Merkel, Hollande gibileri, eski Almanya’da, Fransa’da devlet adamlarının kulübünde sekreterlik bile yapamazlardı. Basit bir sekreterya hizmetinde memur bile olamazlardı. Böyle bir dekadans var dünyada. Hepimize okulda bir şey öğretilmiş: Biz müspet bir ilerleme ve sıçrama halindeyiz. Gerçekten öyle mi acaba?
Bugün 3 milyona yakın Suriyeli mülteci ülkemizde. Araştırmalar Suriyelilerin büyük bölümünün
ülkesine dönmeyeceğine işaret ediyor. Bu Türkiye’yi nasıl değiştirecek?
Büyük kazanca dönüşebilir. Suriye dediğin ülkede 5 bin yıllık medeniyetin uzantılarını görürsün. Çok zeki insanlar çıkar. Bunu yaratan bir yapı, bir tortu vardır. Tabii ki kriminal da, üçkâğıtçı da çıkacak ama doğru dürüstleri de çıkacak. Suriye diye bir devlet zaten yok tarihte, çok rahat şekilde bize de intibak edebilirler.
TÜRKİYE'DE MONARŞİ MÜMKÜN DEĞİL
Atatürk Cumhuriyeti’nin sonuna mı geliyoruz?
Hayır. Türkiye Cumhuriyet ile idare edilen bir toplum. Monarşi olması mümkün değil. Mesele o değil. Atatürk Cumhuriyeti’nin sonu neden gelmez? Çünkü insanların alıştıkları bir tarz-ı hayat var. Ondan vazgeçilemez. Çok radikal bir hayat değişikliğini getirecek düzenlemelere Türkiye tahammül edemez. Kırılmalar yeni kutuplaşmalar meydana getirdi. O kutuplaşmaların olduğu yerde bu tip değişmeler olamaz. Herhangi bir değişme sağlam zemin bulamaz.
‘Kutuplaşma’ya farklı bir bakış bu. Bir tarafın kendi yaşam kültürünü dayatmasını engelleyen bir şey yani...
Burada bu zemin çürükse sen kocaman elbise dolaplarını, bir ton ağırlığındaki masaları oradan oraya oynatamazsın. Zemin pat diye çöküverir, hepsi aşağı iner.
LAFINI ETTİKLERİ FEDERASYON ÇALIŞMAZ
Ufukta bir Kürt devleti görüyor musunuz?
Kürtlerin kendileri bu işin etrafında ne kadar toplanıyorlar, onu göreceğiz, görüyoruz da...
PKK bağımsızlık istiyor mu?
Bağımsızlık lafını etmiyorlar. Ama lafını ettikleri federasyon çalışmaz. 1918’de Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu gümledikten sonra federasyon devri bitmiştir. Pratik bir yanı yoktur. Ondan sonraki federasyon sopa işidir. KGB lazımdır, Stalin lazımdır ve uyuşuk bir halk lazımdır. Ama görünen o ki hiçbir yerde böyle bir sistemin yürüme şartı yoktur. Yugoslavya’da bir zaman “Aman olacak galiba” dedik, sonra çok kanlı, utanç verici manzaralar seyrettik.
Tarihte Türkler ve Kürtler uyum içinde yaşamış mıdır? Yoksa bu çatışma tarihsel mi?
O zamanlar Kürtlerin coğrafyası bugünkü gibi değildi. Balkanlar’ın tümünden çok daha geç bağlandı imparatorluğa. Buradaki birkaç asır devam eden uyum çok şey ifade etmiyor. O kadar da tarihselci olmayalım.
IŞİD’e, İslamcı teröre ne diyorsunuz? İslam dünyası krizde mi?
Hiç alakası yoktur. İslam tamamıyla devletçi bir dindir. Devlet kuran bir peygamberin resulu olduğu bir dindir. Bu gibi yapılanmalar, İslam’ın devlet ve toplum teorisiyle bağdaşmaz.
Anadolu’daki İslam geleneği, IŞİD gibi selefi, çatışmacı akımlara nasıl bakar?
Uyumlu değildir kesinlikle. O yüzden böyle macera isteyenler, Anadolu’dan kalkıp oraya gidiyorlar. Cemaat meselesine gelelim... Erzurum’dan bir imam çıkıyor ve takipçileriyle birlikte devlet aygıtlarını ele geçiriyor.
Tarihte örneği var mı?
Tarihteki cemaat yapılanması örnekleri buna benzemez. Ümit ederim, insanlar haksızca bu yapılanmanın içine sokulmadan iş biter. Devlet içinde devleti kimse tasvip edemez. Bu ne demokratiktir, ne rasyoneldir.
İKİ CEMİYET BİRBİRİNE MUHTAÇ
Rusya ile çatışmamız tarihsel mi, önlenemez bir şey mi?
Evet, gelişmemizin, tarihteki nefes almamızın önünü kesen bir kuvvettir. Rusya’nın da önünü kesen kuvvetlerden biri biziz. İkisinin rasyonel ve üretken bir hayat tarzı yakınlaşması söz konusuydu. Son olaylarla suya düştü. Düzelmesi gerekiyor. İki devlet, iki cemiyet birbirine muhtaç. Anlaşıyorlar, evlilikleri, işbirlikleri iyi gidiyor. Türkiye-Rusya politikasının bilgisizliğe, fevri hareketlere, gösterişe tahammülü yok. İki taraf için de geçerli bu durum.
Dünya, insanlık bunca çalkantılı bir dönem yaşarken çocuğunuza, öğrencilerinize ne öneriyorsunuz? Hayatı nasıl yaşamalıyız?
İyi yaşayın, eğlenin, spor yapın, çalışın. Etrafı öğrenmeye çalışın. Dindar mısın kardeşim, o zaman öbür dinleri de öğreneceksin. Solcu musun, öbür akımlara da dikkat edeceksin. Bakacaksın dünyaya... Küçük Prens’in gezegenleri gibi gökyüzünde bir yerde değilsiniz. Dünya’da yaşıyorsunuz. Bu gezegeni bilmek zorundayız. Merakınızı koruyunuz, meraksız olmaz.
S. ARABİSTAN BUGÜN VAR, YARIN YOK
Türkiye bu dönemde Suudi Arabistan ve Katar ile yakınlaştı. Bu ittifakın tarihi arka planı var mı?
Ciddi bir yakınlaşma değil. Suudi Arabistan, 20’nci yüzyılın devletidir. Bugün var, yarın yok. Tabii ben Katar ile Suudiler’i aynı kefeye koyacak kadar bilgisiz değilim.
Nedir farkları?
Katar, çok zengin bir ülke. Suudiler’e göre kaynakları çok fazla. Sıvı gaza dayanıyor. Nüfusları çok az. İçtimai yapı alt katmandaki insanlara daha çok ekmek vermeye yönelik. Eğer, üst sınıf parayı daha iyi kullanırsa ilimde, kültürde, teknik sahada iyi işler yapabilirler. Şeyha Moza güzel bir kraliçe, akıllı bir kadın. Batı’da bile az rastlanacak tipte bir entelektüel. Böyle bir yere gitmek, gelmek, iş yapmak büyük kazançtır aslında. Suudiler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Fakat bu gibi birleşmelerin sabit politika, devamlı bir destek olacağı kanaatinde değilim.
Suriye’de bundan sonra ne olur? Bölünecek mi?
Tabii bölünecek, bölündü bile. Irak nasıl bölündüyse, Suriye de bölündü.
Türkiye ne yapmalı?
Bir şey yapmamalı. Kendi koruyacağı azınlıklar var Suriye’de, ona dikkat etmeli. Başka hiçbir şey yapmamalı.
TOPLUM UMUTSUZ
Bugünlerde toplumumuzun psikolojisini nasıl görüyorsunuz?
Umutsuz, kırık... İyimser görünende bile bir zorlama var. Mezarlıktan geçerken şarkı söyler gibi... Her sınıf insanın kendine göre memnuniyetsizliği var. Ve en kötüsü nepotizm...* Nepotizmi herkes kabul etmiş durumda. *(Eş dost, akraba kayırma)
Peki böyle mi devam edecek?
Hayır. Hiçbir sistem buna ebediyen dayanamaz. Önemli bir düzeltme gerekir. Bu düzeltmenin nasıl olacağı bir soru. O soru bizi endişelendiriyor.
TÜRKİYE İRAN OLMAZ O İŞ ORADA DA CIVIDI
Türkiye’de otoriter, dini bir sistem kurulabilir mi? Klasik soruyu sorayım: Türkiye İran olur mu?
İran’da bile o iş cıvıdı. Bu bu kadardır. Tıkanır kalır, değişirler. Türkiye, İran olmaz. Bazı yönlerden keşke İran olabilse... Onlar kadar okusa, onlar kadar altan alta işleri çözmeyi öğrense... Ama burası İran filan olmaz.
Peki, Türkiye toplumun muhalif katmanlarına diz çöktürerek yönetilebilecek bir ülke mi?
Ben toplumun diğer katmanlarına diz çöktürecek kapasitede bir lider, bu kapasite ve inançta bir kadro görmüyorum. Bu kadar basit.
'BU AHALİNİN AĞASI OLURUZ' GERÇEKÇİ DEĞİL
Türkiye kapılarını mültecilere açarken bir virtüözlük var mı, buna bakarım. Yufka yüreklilik, hümanist bir yaklaşım mı? “Elhamdülillah hepimiz Müslümanız, alalım” tipinde bir yaklaşım mı? Ki bu ikisine çok itirazım yok. Yoksa “Bunları alır, hepsini idare ederiz, bu ahalinin ağası, efendisi oluruz” mu? Ama böyle bir vizyon gerçekçi değil. Kim bu Ortadoğu’yu kolayca ele geçirip, idare edebilir? Siyasi tarihte istediğini rahat yapan büyük devlet yoktur. Büyük devlet istemediğini önleyen devlettir.
ANADOLU’DA MÜSLÜMANLIK YEKNESAK DEĞİLDİR
Derler ki, Anadolu’daki İslamiyet’in mesela bir Arabistan’daki Vahabilik gibi, İran’daki Şii’lik gibi yeknesak bir homojen hali yok. Bu çok açık.
MÜLTECİ MESELESİNDE ABD DE SUÇLU
Amerika Birleşik Devletleri’nde Noam Chomsky çıkıyor ve “Utanç verici! Bu ülke daha kaç milyon mülteci doldurur! Bırak Doğu sahillerini, Amerika’nın orta bölgeleri bomboş” diyor. Amerika da suçludur mülteci konusunda. İkinci Cihan Harbi’nde her yıl Avrupa’dan aldıkları kontenjanı kıstılar. Yahudileri Nazizmin insafına bıraktılar. Goebbels bunun çok propagandasını yaptı: “Sizin istemediğinizi, biz niye tutalım” diye.
HER AVRUPALI TÜRKLERE AYNI GÖZLE BAKMAZ
Avrupa’nın Türkiye’ye bakışı muhtelif bir şeydir. Türkleri berbat, yamyam gibi görenler vardır. Ama başka türlü görenler de vardır. Bunu genelleyemezsiniz.
ERKEKLERDEN İCAZETLİ KADIN HAKLARI OLMAZ
Gayet banal bir ayrımcılığı, tasvip edilmeyecek, bilgisiz bir muhafazakârlığı alkışlayan bir kadın takımıyla kadın hakları yürüyecek, öyle mi? Böyle bir şey olmaz. Erkeklerden icazetli kadın hakları farfarasına kimse inanmaz.
Hürriyet'yen Çınar Oskay röportajı...
İlber Hoca her pazar, yazılarıyla, bazen bugün yaptığımız gibi keyifli tarih sohbetleriyle Hürriyet’te olacak. Zaman zaman yine yazılarıyla hafta içi de karşınıza çıkacak. Hürriyet’e hoş geldiniz Hocam...
SURİYELİLER TÜRKİYE İÇİN KAZANÇ OLABİLİR
En sıcak konuyla başlayalım... Türkiye- AB arasında mülteciler üzerinde yürütülen pazarlığı nasıl görüyorsunuz?
Tutmayacak, çok açık. Sen üç milyar dolar ödeyerek bir-iki yılda bir memlekette göç denilen olayı nasıl durduracaksın? O suyu tutmaya yetmiyor, görülüyor bu.
Bu büyük göç dalgası, dünyayı değiştirecek yeni bir ‘Kavimler Göçü’ mü?
Kavimler Göçü’nde bu kadar kalabalık yoktu! Dünyayı değil ama Avrupa’yı değiştirecek. Geçen gün öğrencilerime söyledim. Çok yakın bir gelecekte 2.5 milyon mültecinin içinde hiç değilse 25 çocuk çıkacak. Bu gençler, Türkçe, Arapça, Farsça, Almanca, İngilizce bilen adamlar olacak. Siz bu beş dil bilen insanlarla nasıl rekabet edeceksiniz? İngilizceniz bile yok doğru dürüst. Biraz Osmanlıca okuyanınız kendini bir şey sanıyor. Bir asır evvel bu kadar iyi yetişen insanlar aristokrasiden çıkardı, bilinçli münevver orta sınıf burjuvadan çıkardı. Bu defa ayak takımından çıkacak. Sırtında torbası kaçan köylülerden, şehirlilerden çıkacak. Alt-üst olacak dünya. Bu bile yeter...
Mülteciler içinden dünyayı değiştirecek insanlar çıkacak yani...
Kaç politikacı çıkacak, kaç Theodora çıkacak, güzelliğiyle dünyayı idare eden... Kaç şarkıcı, tiyatrocu, futbolcu çıkacak... Ortalığı yıkacaklar!
Türkiye’nin tutumu nasıl? Başbakan “Kayseri pazarlığı” dedi.
Kayseri pazarlığını ancak Kayserililer yapar. Başbakanımızın nereli olduğu belli. Bu kadar söylüyorum.
Türkleri Avrupa’ya vizesiz alacaklar mı?
Siz inanıyor musunuz? Kendisi inanıyor mu acaba muhatap olan? Söz veren adam inanıyor mu?
İNTİBAK RAHAT OLUR
Kandırıyor mu Avrupalı liderler bizi?
18’inci, 19’uncu asırdaki devlet adamı, bürokrat portresine baktığı zaman benim gibi tarihçiler şöyle düşünür: Merkel, Hollande gibileri, eski Almanya’da, Fransa’da devlet adamlarının kulübünde sekreterlik bile yapamazlardı. Basit bir sekreterya hizmetinde memur bile olamazlardı. Böyle bir dekadans var dünyada. Hepimize okulda bir şey öğretilmiş: Biz müspet bir ilerleme ve sıçrama halindeyiz. Gerçekten öyle mi acaba?
Bugün 3 milyona yakın Suriyeli mülteci ülkemizde. Araştırmalar Suriyelilerin büyük bölümünün
ülkesine dönmeyeceğine işaret ediyor. Bu Türkiye’yi nasıl değiştirecek?
Büyük kazanca dönüşebilir. Suriye dediğin ülkede 5 bin yıllık medeniyetin uzantılarını görürsün. Çok zeki insanlar çıkar. Bunu yaratan bir yapı, bir tortu vardır. Tabii ki kriminal da, üçkâğıtçı da çıkacak ama doğru dürüstleri de çıkacak. Suriye diye bir devlet zaten yok tarihte, çok rahat şekilde bize de intibak edebilirler.
TÜRKİYE'DE MONARŞİ MÜMKÜN DEĞİL
Atatürk Cumhuriyeti’nin sonuna mı geliyoruz?
Hayır. Türkiye Cumhuriyet ile idare edilen bir toplum. Monarşi olması mümkün değil. Mesele o değil. Atatürk Cumhuriyeti’nin sonu neden gelmez? Çünkü insanların alıştıkları bir tarz-ı hayat var. Ondan vazgeçilemez. Çok radikal bir hayat değişikliğini getirecek düzenlemelere Türkiye tahammül edemez. Kırılmalar yeni kutuplaşmalar meydana getirdi. O kutuplaşmaların olduğu yerde bu tip değişmeler olamaz. Herhangi bir değişme sağlam zemin bulamaz.
‘Kutuplaşma’ya farklı bir bakış bu. Bir tarafın kendi yaşam kültürünü dayatmasını engelleyen bir şey yani...
Burada bu zemin çürükse sen kocaman elbise dolaplarını, bir ton ağırlığındaki masaları oradan oraya oynatamazsın. Zemin pat diye çöküverir, hepsi aşağı iner.
LAFINI ETTİKLERİ FEDERASYON ÇALIŞMAZ
Ufukta bir Kürt devleti görüyor musunuz?
Kürtlerin kendileri bu işin etrafında ne kadar toplanıyorlar, onu göreceğiz, görüyoruz da...
PKK bağımsızlık istiyor mu?
Bağımsızlık lafını etmiyorlar. Ama lafını ettikleri federasyon çalışmaz. 1918’de Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu gümledikten sonra federasyon devri bitmiştir. Pratik bir yanı yoktur. Ondan sonraki federasyon sopa işidir. KGB lazımdır, Stalin lazımdır ve uyuşuk bir halk lazımdır. Ama görünen o ki hiçbir yerde böyle bir sistemin yürüme şartı yoktur. Yugoslavya’da bir zaman “Aman olacak galiba” dedik, sonra çok kanlı, utanç verici manzaralar seyrettik.
Tarihte Türkler ve Kürtler uyum içinde yaşamış mıdır? Yoksa bu çatışma tarihsel mi?
O zamanlar Kürtlerin coğrafyası bugünkü gibi değildi. Balkanlar’ın tümünden çok daha geç bağlandı imparatorluğa. Buradaki birkaç asır devam eden uyum çok şey ifade etmiyor. O kadar da tarihselci olmayalım.
IŞİD’e, İslamcı teröre ne diyorsunuz? İslam dünyası krizde mi?
Hiç alakası yoktur. İslam tamamıyla devletçi bir dindir. Devlet kuran bir peygamberin resulu olduğu bir dindir. Bu gibi yapılanmalar, İslam’ın devlet ve toplum teorisiyle bağdaşmaz.
Anadolu’daki İslam geleneği, IŞİD gibi selefi, çatışmacı akımlara nasıl bakar?
Uyumlu değildir kesinlikle. O yüzden böyle macera isteyenler, Anadolu’dan kalkıp oraya gidiyorlar. Cemaat meselesine gelelim... Erzurum’dan bir imam çıkıyor ve takipçileriyle birlikte devlet aygıtlarını ele geçiriyor.
Tarihte örneği var mı?
Tarihteki cemaat yapılanması örnekleri buna benzemez. Ümit ederim, insanlar haksızca bu yapılanmanın içine sokulmadan iş biter. Devlet içinde devleti kimse tasvip edemez. Bu ne demokratiktir, ne rasyoneldir.
İKİ CEMİYET BİRBİRİNE MUHTAÇ
Rusya ile çatışmamız tarihsel mi, önlenemez bir şey mi?
Evet, gelişmemizin, tarihteki nefes almamızın önünü kesen bir kuvvettir. Rusya’nın da önünü kesen kuvvetlerden biri biziz. İkisinin rasyonel ve üretken bir hayat tarzı yakınlaşması söz konusuydu. Son olaylarla suya düştü. Düzelmesi gerekiyor. İki devlet, iki cemiyet birbirine muhtaç. Anlaşıyorlar, evlilikleri, işbirlikleri iyi gidiyor. Türkiye-Rusya politikasının bilgisizliğe, fevri hareketlere, gösterişe tahammülü yok. İki taraf için de geçerli bu durum.
Dünya, insanlık bunca çalkantılı bir dönem yaşarken çocuğunuza, öğrencilerinize ne öneriyorsunuz? Hayatı nasıl yaşamalıyız?
İyi yaşayın, eğlenin, spor yapın, çalışın. Etrafı öğrenmeye çalışın. Dindar mısın kardeşim, o zaman öbür dinleri de öğreneceksin. Solcu musun, öbür akımlara da dikkat edeceksin. Bakacaksın dünyaya... Küçük Prens’in gezegenleri gibi gökyüzünde bir yerde değilsiniz. Dünya’da yaşıyorsunuz. Bu gezegeni bilmek zorundayız. Merakınızı koruyunuz, meraksız olmaz.
S. ARABİSTAN BUGÜN VAR, YARIN YOK
Türkiye bu dönemde Suudi Arabistan ve Katar ile yakınlaştı. Bu ittifakın tarihi arka planı var mı?
Ciddi bir yakınlaşma değil. Suudi Arabistan, 20’nci yüzyılın devletidir. Bugün var, yarın yok. Tabii ben Katar ile Suudiler’i aynı kefeye koyacak kadar bilgisiz değilim.
Nedir farkları?
Katar, çok zengin bir ülke. Suudiler’e göre kaynakları çok fazla. Sıvı gaza dayanıyor. Nüfusları çok az. İçtimai yapı alt katmandaki insanlara daha çok ekmek vermeye yönelik. Eğer, üst sınıf parayı daha iyi kullanırsa ilimde, kültürde, teknik sahada iyi işler yapabilirler. Şeyha Moza güzel bir kraliçe, akıllı bir kadın. Batı’da bile az rastlanacak tipte bir entelektüel. Böyle bir yere gitmek, gelmek, iş yapmak büyük kazançtır aslında. Suudiler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Fakat bu gibi birleşmelerin sabit politika, devamlı bir destek olacağı kanaatinde değilim.
Suriye’de bundan sonra ne olur? Bölünecek mi?
Tabii bölünecek, bölündü bile. Irak nasıl bölündüyse, Suriye de bölündü.
Türkiye ne yapmalı?
Bir şey yapmamalı. Kendi koruyacağı azınlıklar var Suriye’de, ona dikkat etmeli. Başka hiçbir şey yapmamalı.
TOPLUM UMUTSUZ
Bugünlerde toplumumuzun psikolojisini nasıl görüyorsunuz?
Umutsuz, kırık... İyimser görünende bile bir zorlama var. Mezarlıktan geçerken şarkı söyler gibi... Her sınıf insanın kendine göre memnuniyetsizliği var. Ve en kötüsü nepotizm...* Nepotizmi herkes kabul etmiş durumda. *(Eş dost, akraba kayırma)
Peki böyle mi devam edecek?
Hayır. Hiçbir sistem buna ebediyen dayanamaz. Önemli bir düzeltme gerekir. Bu düzeltmenin nasıl olacağı bir soru. O soru bizi endişelendiriyor.
TÜRKİYE İRAN OLMAZ O İŞ ORADA DA CIVIDI
Türkiye’de otoriter, dini bir sistem kurulabilir mi? Klasik soruyu sorayım: Türkiye İran olur mu?
İran’da bile o iş cıvıdı. Bu bu kadardır. Tıkanır kalır, değişirler. Türkiye, İran olmaz. Bazı yönlerden keşke İran olabilse... Onlar kadar okusa, onlar kadar altan alta işleri çözmeyi öğrense... Ama burası İran filan olmaz.
Peki, Türkiye toplumun muhalif katmanlarına diz çöktürerek yönetilebilecek bir ülke mi?
Ben toplumun diğer katmanlarına diz çöktürecek kapasitede bir lider, bu kapasite ve inançta bir kadro görmüyorum. Bu kadar basit.
'BU AHALİNİN AĞASI OLURUZ' GERÇEKÇİ DEĞİL
Türkiye kapılarını mültecilere açarken bir virtüözlük var mı, buna bakarım. Yufka yüreklilik, hümanist bir yaklaşım mı? “Elhamdülillah hepimiz Müslümanız, alalım” tipinde bir yaklaşım mı? Ki bu ikisine çok itirazım yok. Yoksa “Bunları alır, hepsini idare ederiz, bu ahalinin ağası, efendisi oluruz” mu? Ama böyle bir vizyon gerçekçi değil. Kim bu Ortadoğu’yu kolayca ele geçirip, idare edebilir? Siyasi tarihte istediğini rahat yapan büyük devlet yoktur. Büyük devlet istemediğini önleyen devlettir.
ANADOLU’DA MÜSLÜMANLIK YEKNESAK DEĞİLDİR
Derler ki, Anadolu’daki İslamiyet’in mesela bir Arabistan’daki Vahabilik gibi, İran’daki Şii’lik gibi yeknesak bir homojen hali yok. Bu çok açık.
MÜLTECİ MESELESİNDE ABD DE SUÇLU
Amerika Birleşik Devletleri’nde Noam Chomsky çıkıyor ve “Utanç verici! Bu ülke daha kaç milyon mülteci doldurur! Bırak Doğu sahillerini, Amerika’nın orta bölgeleri bomboş” diyor. Amerika da suçludur mülteci konusunda. İkinci Cihan Harbi’nde her yıl Avrupa’dan aldıkları kontenjanı kıstılar. Yahudileri Nazizmin insafına bıraktılar. Goebbels bunun çok propagandasını yaptı: “Sizin istemediğinizi, biz niye tutalım” diye.
HER AVRUPALI TÜRKLERE AYNI GÖZLE BAKMAZ
Avrupa’nın Türkiye’ye bakışı muhtelif bir şeydir. Türkleri berbat, yamyam gibi görenler vardır. Ama başka türlü görenler de vardır. Bunu genelleyemezsiniz.
ERKEKLERDEN İCAZETLİ KADIN HAKLARI OLMAZ
Gayet banal bir ayrımcılığı, tasvip edilmeyecek, bilgisiz bir muhafazakârlığı alkışlayan bir kadın takımıyla kadın hakları yürüyecek, öyle mi? Böyle bir şey olmaz. Erkeklerden icazetli kadın hakları farfarasına kimse inanmaz.
21 Ocak 2016 Perşembe
İlber Ortaylı: Padişahlar esrar içerdi
Ünlü tarih profesörü İlber Ortaylı, katıldığı programda Osmanlı padişahlarının içki içip içmediği sorusuna ilginç bir yanıt verdi.
Katıldığı programda İlber Ortaylı, Osmanlı padişahlarının içki içip içmediği sorusunu yanıtladı ve padişahların hem içki hem de esrar içtiklerini söyledi.
Habertürk’te katıldığı programda “Hangi padişahlar içki içerdi” sorusuna yanıt veren Profesör İlber Ortaylı, “Valla Fatih içiyor olabilir ne kadar içtiğini falan kadehini saymadım. Deniz mahsulatına pek bir düşkündü. Mesela Bayezit de içmiş sonra vazgeçmiş. Sultan Abdülhamit Han da içermiş veliahtken bir daha içmemiş. Hatta en sevdiği kardeşi Sultan Vahdettin’le içer. Ayyaşlıktan tahtı terk eden yok ama var içiliyor yani” diye konuştu.
Altaylı’nın “Bayezit esrar da içmiş sonra vazgeçmiş” ifadesini Ortaylı, “Eyvallah, esrar daha çok kullanılmış o dönemde” diyerek onayladı.
Ortaylı, Altaylı’nın “Evet büyük bir bölümünün içtiğini biliyoruz. Saray kayıtlarında içki alımı yok değil mi? Onu başka isim altında alıyorlar saraya” sözlerini de destekledi.
Katıldığı programda İlber Ortaylı, Osmanlı padişahlarının içki içip içmediği sorusunu yanıtladı ve padişahların hem içki hem de esrar içtiklerini söyledi.
Habertürk’te katıldığı programda “Hangi padişahlar içki içerdi” sorusuna yanıt veren Profesör İlber Ortaylı, “Valla Fatih içiyor olabilir ne kadar içtiğini falan kadehini saymadım. Deniz mahsulatına pek bir düşkündü. Mesela Bayezit de içmiş sonra vazgeçmiş. Sultan Abdülhamit Han da içermiş veliahtken bir daha içmemiş. Hatta en sevdiği kardeşi Sultan Vahdettin’le içer. Ayyaşlıktan tahtı terk eden yok ama var içiliyor yani” diye konuştu.
Altaylı’nın “Bayezit esrar da içmiş sonra vazgeçmiş” ifadesini Ortaylı, “Eyvallah, esrar daha çok kullanılmış o dönemde” diyerek onayladı.
Ortaylı, Altaylı’nın “Evet büyük bir bölümünün içtiğini biliyoruz. Saray kayıtlarında içki alımı yok değil mi? Onu başka isim altında alıyorlar saraya” sözlerini de destekledi.
10 Haziran 2015 Çarşamba
İlber Ortaylı: Başkanlık tartışmaları bitmiştir
7 Haziran seçimlerine gidilirken en çok üzerinde durulan konulardan biri de anayasa değişikliği ve başkanlık sistemine geçiş konusuydu. AK Parti haziran seçimlerinde aldığı yüzde 40. 86’lık oyla dokuz puanla beraber tek başına iktidarı da kaybetti. Seçimden önce başkanlık sisteminin Türkiye uymayacağını söyleyen Prof. Dr. İlber Ortaylı, seçim sonuçlarını Radikal'den Ümit Buget'e değerlendirdi. İlber Ortaylı, bu sonuçlarla başkanlığın gittiğini ve halkın kesin bir şekilde bu sisteme 'hayır' dediğini söyledi.
''HEYECANLI ADAMIN CUMHURBAŞKANI OLMASI MÜMKÜN DEĞİL''
İlber Ortaylı, Türkiye’deki reisi cumhur olma arzusunun çocukluktan kalma bir özlem olduğunu düşünüyor. Ortaylı, ''Halkın çocukları çok fazla ve kolay yükseliyor. Başbakan olan cumhurbaşkanı olmak istiyor. Temyiz sahibi ve yüksek bir mevki ama aktif heyecanlı bir adamın cumhurbaşkanı olması mümkün değil'' ifadelerini kullandı.
''CUMHURBAŞKANLIĞI BİLGELİK MAKAMI''
İlber Ortaylı, cumhurbaşkanının seçimle gelse dahi hükümet gibi bir icraat makamı olmadığına dikkat çekti: ‘Kritik zamanlarda durumu dengeleyen bir nevi bilgelik makamı aslında’
''TEK İSTİSNASI DEMİREL''
Ortaylı, icraatın içinde olmak özlemi olanların o makama çıkmasının akla yatkın olmadığı görüşünde. ‘Kaç kere denenen bir şey bu. İşin içinde olma özlemi varsa partisini bırakıp niye oraya çıkıyor?’ diyen Ortaylı'ya göre, bu konunun istisnası Süleyman Demirel. İlber Ortaylı, ‘O başbakanlık makamında yapacaklarını bitirmişti. Cumhurbaşkanlığı döneminde uzlaşmacı, kontrollü sempatik ve sevilen bir profil çizdi. Eskiden düşmanı olan bile sevdi’ dedi.
''ÖZAL’IN ÖMRÜ VEFA ETMEDİ''
‘Recep Tayyip Erdoğan yerinde duramayan biri. Nasıl reisi cumhur olacak?’ diye soran Ortaylı, ‘Ben onun içine öbürünü de koyarım diye düşünüyor, ama kaldırmıyor işte’ diye ekledi. İlber Ortaylı, Özal’ın da icraatçı bir cumhurbaşkanı olduğunu, geri dönmeyi düşündüğünü ama ömrünün buna vefa etmediğini belirtti.
''TÜRKİYE’DE BAŞKANLIK YÜRÜMEZ''
Ortaylı, başkanlık sisteminin bu toprakların DNA’sına uymadığını kendine özgü üslubuyla anlatırken ‘Türkiye de yürümez başkanlığın ne tarihini ne coğrafyasını biliyoruz’ ifadesini kullandı.
İlber Ortaylı, Ak Parti’deki düşüşü değerlendirirken ‘Seçim sonuçlarını geçim derdi ve istikbal korkusu belirledi. Üç sene evvelki rahat hali kalmadı kimsenin. İşsizlik dengeyi bozan bir rahatsızlık ve işi buraya kadar düşürdü. Daha hassas düşünen bir seçmen kitlesi olsa daha düşerdi onu da söyleyeyim’ şeklinde konuştu. (DHA)
''HEYECANLI ADAMIN CUMHURBAŞKANI OLMASI MÜMKÜN DEĞİL''
İlber Ortaylı, Türkiye’deki reisi cumhur olma arzusunun çocukluktan kalma bir özlem olduğunu düşünüyor. Ortaylı, ''Halkın çocukları çok fazla ve kolay yükseliyor. Başbakan olan cumhurbaşkanı olmak istiyor. Temyiz sahibi ve yüksek bir mevki ama aktif heyecanlı bir adamın cumhurbaşkanı olması mümkün değil'' ifadelerini kullandı.
''CUMHURBAŞKANLIĞI BİLGELİK MAKAMI''
İlber Ortaylı, cumhurbaşkanının seçimle gelse dahi hükümet gibi bir icraat makamı olmadığına dikkat çekti: ‘Kritik zamanlarda durumu dengeleyen bir nevi bilgelik makamı aslında’
''TEK İSTİSNASI DEMİREL''
Ortaylı, icraatın içinde olmak özlemi olanların o makama çıkmasının akla yatkın olmadığı görüşünde. ‘Kaç kere denenen bir şey bu. İşin içinde olma özlemi varsa partisini bırakıp niye oraya çıkıyor?’ diyen Ortaylı'ya göre, bu konunun istisnası Süleyman Demirel. İlber Ortaylı, ‘O başbakanlık makamında yapacaklarını bitirmişti. Cumhurbaşkanlığı döneminde uzlaşmacı, kontrollü sempatik ve sevilen bir profil çizdi. Eskiden düşmanı olan bile sevdi’ dedi.
''ÖZAL’IN ÖMRÜ VEFA ETMEDİ''
‘Recep Tayyip Erdoğan yerinde duramayan biri. Nasıl reisi cumhur olacak?’ diye soran Ortaylı, ‘Ben onun içine öbürünü de koyarım diye düşünüyor, ama kaldırmıyor işte’ diye ekledi. İlber Ortaylı, Özal’ın da icraatçı bir cumhurbaşkanı olduğunu, geri dönmeyi düşündüğünü ama ömrünün buna vefa etmediğini belirtti.
''TÜRKİYE’DE BAŞKANLIK YÜRÜMEZ''
Ortaylı, başkanlık sisteminin bu toprakların DNA’sına uymadığını kendine özgü üslubuyla anlatırken ‘Türkiye de yürümez başkanlığın ne tarihini ne coğrafyasını biliyoruz’ ifadesini kullandı.
İlber Ortaylı, Ak Parti’deki düşüşü değerlendirirken ‘Seçim sonuçlarını geçim derdi ve istikbal korkusu belirledi. Üç sene evvelki rahat hali kalmadı kimsenin. İşsizlik dengeyi bozan bir rahatsızlık ve işi buraya kadar düşürdü. Daha hassas düşünen bir seçmen kitlesi olsa daha düşerdi onu da söyleyeyim’ şeklinde konuştu. (DHA)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)