İstanbul’un ilk “QR Kodlu Mobil Turizm Tanıtım Projesi”, Anadolu Hisarı’ndan start aldı. Anadolu Hisarı’nın tarihi, QR kod ile mobilden tanıtılacak.
İstanbul’un ilk “QR Kodlu Mobil Turizm Tanıtım Projesi”, Beykoz ilçesine bağlı Anadolu Hisarı’ndan start aldı. QR kodlu mobil tanıtım ile Anadolu Hisarı, turizmin yeni cazibe bölgesi olmaya aday. Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek’in ev sahipliğindeki Turizm Haftası etkinlikleri kapsamında, 20 Nisan Cuma günü Küçüksu Kasrı’nda, İstanbul’un diğer ilçelerine de yaygınlaştırılması planlanan QR kodlu turizm tanıtım projesinin açılışı, kamu, yerel yönetimler ve turizm sivil toplum örgütlerinin katılımıyla yapıldı.
Turizm Haftası boyunca, tarihi Baruthane çayırında sergilenen Hacivat&Karagöz, Meddah ve Orta oyunları da, İstanbullulara coşku dolu anlar yaşatıyor.
Beykoz, Dünyanın İncisidir
Beykoz’un, Boğaz’ın ve İstanbul’un incisi olduğunu kaydeden Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, şunları söyledi:
“Beykoz hepimizin, Beykoz hepinizin. Beykoz’umuzu daha iyi tanıtmak için, birçok projeyi hayata geçirmekteyiz. Turizmde de bir atılım içerisindeyiz ve önümüzdeki dönemde turizmden daha fazla pay alacağız” dedi.
Bacasız sanayi olan turizmden Beykoz olarak gelecek yıllarda daha fazla yararlanacaklarını ifade eden Beykoz Kaymakamı Ahmet Katırcı, “Beykoz, dünyanın incisidir. Turizme yönelik yapılmakta olan çalışmalar ile gelecek birkaç yıl içinde yerli ve yabancı misafirlerimizi daha fazla ağırlayacağız” diye konuştu.
QR kodlu yürüyüş yolu, İstanbulluları ve turistleri bekliyor
Küçük Ayasofya Camii ve Sfendon Duvarı ile ilgili farkındalık yaratma projeleri dahil birçok projeyi gerçekleştiren Sultanahmet’teki Arena Hotel’in sahibi Gül Küçükserim, kendisini tarihi ve kültürel eserlerin korunmasına ve tanıtımına adadı. Anadolu Hisarı’nın tanıtımı için QR kodlu mobil turizm tanıtım projesini hazırlayan Gül Küçükserim, şunları söyledi:
“Anadolu Hisarı’nın tarihini, teknolojiyle buluşturduk. Tarihe tanıklık etmek isteyenler, telefonlarına indirecekleri ücretsiz QR kodu ile Anadolu Hisarı ve çevresinin, geçmişten günümüze hikâyesini seçecekleri dilde öğrenecektir. İstanbullular ve turistler için, QR kodlu yürüyüş yolu haritamızı da hazırladık ve herkesi bekliyoruz” şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından, Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek, Beykoz Kaymakamı Ahmet Katırcı, İstanbul İl Kültür Turizm Müdürlüğü ile turizm sektörü dernekleri TÜROB, TÜRSAB, TUREB, SKAL, İRO’nun üst düzey temsilcilerinin katıldığı protokol; QR kodlu yürüyüş yolu haritasında yer alan tarihi eserleri birlikte gezdiler.
30 Nisan 2018 Pazartesi
Uyumsoft, e-İhracat Konferansına katıldı
Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ, 26 - 27 Nisan 2018 tarihleri arasında, İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen Avrupa’nın en büyük “e-İhracat Konferansı”na katıldı.
Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder ve ekibi, iki gün süren konferans boyunca standı ziyaret edenlere, Kurumsal Kaynak Planlama ERP, ekoTicari ürün ailesi, iDönüşüm (e-Fatura, e-Arşiv, e-Defter vd) uygulamaları ve kamuda hayata geçirdikleri projeler hakkında bilgiler verdi.
Uzmanlar, e-İhracatın püf noktalarına değindiler
e-İhracat konferansında, yerli ve yabancı uzmanlar; e-ihracatta devlet teşvikleri, Ortadoğu’da satış fırsatları, dijitalleşen dünyada ekonominin itici gücü e-Ticaret, dünyada online ödeme trendleri, sınır ötesi e-Ticarette lojistik sorunlar, Avrupa’da kişisel verilerin korunması, ihracatta bir çıkış yolu: e-Ticaret ve e-İhracatta stratejik yaklaşımlar gibi çeşitli konuları masaya yatırdılar. Aynı zamanda, e-ihracata yönelik verilmekte olan destekler hakkında da bilgiler aktarıldı.
Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder ve ekibi, iki gün süren konferans boyunca standı ziyaret edenlere, Kurumsal Kaynak Planlama ERP, ekoTicari ürün ailesi, iDönüşüm (e-Fatura, e-Arşiv, e-Defter vd) uygulamaları ve kamuda hayata geçirdikleri projeler hakkında bilgiler verdi.
e-İhracat konferansında, yerli ve yabancı uzmanlar; e-ihracatta devlet teşvikleri, Ortadoğu’da satış fırsatları, dijitalleşen dünyada ekonominin itici gücü e-Ticaret, dünyada online ödeme trendleri, sınır ötesi e-Ticarette lojistik sorunlar, Avrupa’da kişisel verilerin korunması, ihracatta bir çıkış yolu: e-Ticaret ve e-İhracatta stratejik yaklaşımlar gibi çeşitli konuları masaya yatırdılar. Aynı zamanda, e-ihracata yönelik verilmekte olan destekler hakkında da bilgiler aktarıldı.
YAPDER "Almanya dünya ticaretinin kalbidir"
YAPDER, Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki yatırım fırsatlarını masaya yatırdı
Almanya, dünya ticaretinin kalbidir ve Türk yatırımcılar, Almanya’ya yatırımda geç kalıyor.
Dr. Adem Akkaya, “Dünyaya mal satmak için Almanya’da bir merkezin olması önemlidir”
Büyük Kulüp Safran Toplantı Salonu’nda, Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği (YAPDER) tarafından Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki yatırım fırsatları masaya yatırıldı.
YAPDER ve Ekonomi Gazetecileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğündeki geçtiğimiz günlerde yapılan toplantıda, Büyük Kulüp Genç Girişimciler Komitesi Başkanı Hakan Kefoğlu, NRW.INVEST Türkiye Temsilcilik Müdürü Dr. Adem Akkaya, Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti’nden YMM Cevdet Kocaş, Köln Emili Avukatlık Bürosundan Av. Dr. Abdullah Emili ve Orka Group Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu birer konuşma yaptılar. Büyük Kulüp’de düzenlenen etkinliğe, Büyük Kulüp üyeleri ve iş dünyası yoğun ilgi gösterdi.
Panelde, Dr. Adem Akkaya Avrupa pazarlarına çıkış kapısı, YMM Cevdet Kocaş Uluslararası Vergi Hukuku, Av.Dr. Abdullah Emili Kuzey Ren-Vestfalya’da Şirketleşmenin Amaçları, Uygulamalar ve Hukuki Süreç konuları hakkında bilgi verirken; Süleyman Orakçıoğlu ise D’S Damat’ın yurtdışı yatırımlarını ve başarı hikayesini anlattı. Konuşmacılar yaptıkları konuşmanın ana fikrinde, “Almanya, dünya ticaretinin kalbidir ve Türk yatırımcılar, Almanya’ya yatırımda geç kalıyor” dediler.
Toplantının açılış konuşmasını yapan YAPDER ve EGD Başkanı Celal Toprak ve Büyük Kulüp Genç Girişimciler Komitesi Başkanı Hakan Kefoğlu, Türk şirketlerinin Almanya pazarına girişlerinin stratejik olduğunun altını çizerek, Almanya pazarından dünyaya açılma yolculuğunun önemine değendiler.
Avrupa’ya ve dünyaya mal satmak için pazarın içinde olmak gerekiyor
NRW.INVEST Türkiye Temsilcilik Müdürü Dr. Adem Akkaya, konuşmasında Kuzey Ren-Vestfalya eyaletine yatırım yapmaya davet ederek, bürokratik destek vermekte olduklarını belirtti. konuşmasında Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin dünyanın en geniş fuar alanlarından birisi olduğunu kaydeden Adem Akkaya, Almanya’nın en büyük 50 firmasından 19’nun bölgede olduğunu söyledi. Dünyaya mal satmak için Almanya’da bir merkezin olmasının önemine değinen Adem Akkaya, “Avrupa’ya ve dünyaya mal satmak için, pazarın içinde olmak gerekiyor. Almanya, Avrupa’nın kalbi ve Almanya’da bir merkezin olması önemlidir. Türk yatırımcıları, Kuzey Ren-Vestfalya eyaletine yatırıma davet ediyoruz” dedi.
Türk vergi usulü, Almanya’dan alınmıştır
Yurtdışında yatırım yapıldığında, gidilen ülkenin vergi hukukuna göre süreçlerin yönetileceğini kaydeden Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti’nden YMM Cevdet Kocaş, Almanya’da şahıs veya sermaye şirketi kurulabileceğini söyledi. Şirket kurulumuna ilişkin noterde yapılacak sözleşmenin ardından, firmanın çalışmalarına başlayabileceğini anlatan Cevdet Kocaş, tüm şirket kurulum işlemlerinin 4/5 haftayı alabileceğini belirtti. Türk vergi usulünün Almanya’dan alındığını da hatırlatan Cevdet Kocaş, vergiler ve sorumlulukların birbirine benzer olduğunu sözlerine ekledi.
Türkiye ile Almanya arasında, 80 milyar Euro iş potansiyeli gerçekleşiyor
Almanya’da şirket kurmanın uygulamaları ve hukuki süreçleri hakkında bilgi veren Köln Emili Avukatlık Bürosundan Av. Dr. Abdullah Emili, şirket kurulduktan sonra oturum izniyle birlikte çalışmaya başlandığını söyledi. Şirket kurulduğunda şirketin başında olacak kişinin oturum ve çalışma izni alabileceğini anlatan Abdullah Emili, ardından eşin ve çocukların da gelebileceğini ifade etti. İki ülke arasındaki iş potansiyeline değinen Abdullah Emili, Türkiye ile Almanya arasında yaklaşık 80 milyar Euro iş potansiyelinin gerçekleşmekte olduğunu belirtti.
Türk markaları, gelecek birkaç yıl içinde dünyada daha çok konuşulacak
Orka Group Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu konuşmasında, panelin ana başlığı Almanya olduğu için önce fuarlar ve mağazaları dahil, Almanya pazarındaki deneyimlerini izleyiciler ile paylaştı. Ardından D’S Damat’ın, Almanya’nın yanı sıra dünya genelindeki yurtdışı yatırımlarını ve markanın başarı hikayesini anlattı. Almanya’nın, Türk hazır giyim sektöründe büyük bir pazar olduğuna da vurgu yapan Süleyman Orakçıoğlu, ihracatın yaklaşık %40’nın Almanya pazarına yapılmakta olduğunu söyledi.
“Almanya pazarında işlerimiz iyi gidiyor” diyerek konuşmasına devam eden Süleyman Orakçıoğlu, şunları kaydetti:
“Almanya’da mağazalar açıyoruz, açılışlarımız büyük ses getiriyor ve işlerimizi iyi gidiyor. Her iki ülke de, birbirini tamamlayan başarılı işler yapıyor. Alman pazarında 1+1: 2 değil, bazen 1+1:11 olabiliyor. Bu yıl içinde, Almanya’daki mağaza sayımızı 9’a çıkartacağız. Ben, Türk markalarının, gelecek birkaç yıl içinde, dünyada daha çok konuşulacağını biliyorum. Türk hazır giyim markaları olarak, gerek tasarımlarımız, gerek yaptığımız inovasyon çalışmalarıyla, iyi bir noktadayız ve sektörümüzde dünyaya yön vermeye devam edeceğiz. Orka Group olarak, Almanya’nın dışında, diğer ülkelerde de mağazalar açmayı sürdürüyoruz. Mesela, İtalya’da 9 günde 9 mağaza açılışımız oldu ve şuan İtalya’daki mağaza sayımız 16’ya ulaştı. Markamız, Brezilya’dan Şili’ye, İspanya’dan Rusya’ya kadar 80 ülkede satışa sunulurken, pazarlama politikası olarak, lüksü ulaşabilir hale getirdiğimiz için yoğun ilgi görüyoruz ve talep almaktayız” şeklinde konuştu.
Panelistlerin ve salondaki konukların konuya ilişkin değerlendirmeleri ve soruların ardından, konuşmaların sonunda panelistlere teşekkür plaketleri verildi.
Almanya, dünya ticaretinin kalbidir ve Türk yatırımcılar, Almanya’ya yatırımda geç kalıyor.
Dr. Adem Akkaya, “Dünyaya mal satmak için Almanya’da bir merkezin olması önemlidir”
Büyük Kulüp Safran Toplantı Salonu’nda, Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği (YAPDER) tarafından Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki yatırım fırsatları masaya yatırıldı.
YAPDER ve Ekonomi Gazetecileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğündeki geçtiğimiz günlerde yapılan toplantıda, Büyük Kulüp Genç Girişimciler Komitesi Başkanı Hakan Kefoğlu, NRW.INVEST Türkiye Temsilcilik Müdürü Dr. Adem Akkaya, Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti’nden YMM Cevdet Kocaş, Köln Emili Avukatlık Bürosundan Av. Dr. Abdullah Emili ve Orka Group Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu birer konuşma yaptılar. Büyük Kulüp’de düzenlenen etkinliğe, Büyük Kulüp üyeleri ve iş dünyası yoğun ilgi gösterdi.
Panelde, Dr. Adem Akkaya Avrupa pazarlarına çıkış kapısı, YMM Cevdet Kocaş Uluslararası Vergi Hukuku, Av.Dr. Abdullah Emili Kuzey Ren-Vestfalya’da Şirketleşmenin Amaçları, Uygulamalar ve Hukuki Süreç konuları hakkında bilgi verirken; Süleyman Orakçıoğlu ise D’S Damat’ın yurtdışı yatırımlarını ve başarı hikayesini anlattı. Konuşmacılar yaptıkları konuşmanın ana fikrinde, “Almanya, dünya ticaretinin kalbidir ve Türk yatırımcılar, Almanya’ya yatırımda geç kalıyor” dediler.
Toplantının açılış konuşmasını yapan YAPDER ve EGD Başkanı Celal Toprak ve Büyük Kulüp Genç Girişimciler Komitesi Başkanı Hakan Kefoğlu, Türk şirketlerinin Almanya pazarına girişlerinin stratejik olduğunun altını çizerek, Almanya pazarından dünyaya açılma yolculuğunun önemine değendiler.
NRW.INVEST Türkiye Temsilcilik Müdürü Dr. Adem Akkaya, konuşmasında Kuzey Ren-Vestfalya eyaletine yatırım yapmaya davet ederek, bürokratik destek vermekte olduklarını belirtti. konuşmasında Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin dünyanın en geniş fuar alanlarından birisi olduğunu kaydeden Adem Akkaya, Almanya’nın en büyük 50 firmasından 19’nun bölgede olduğunu söyledi. Dünyaya mal satmak için Almanya’da bir merkezin olmasının önemine değinen Adem Akkaya, “Avrupa’ya ve dünyaya mal satmak için, pazarın içinde olmak gerekiyor. Almanya, Avrupa’nın kalbi ve Almanya’da bir merkezin olması önemlidir. Türk yatırımcıları, Kuzey Ren-Vestfalya eyaletine yatırıma davet ediyoruz” dedi.
Türk vergi usulü, Almanya’dan alınmıştır
Yurtdışında yatırım yapıldığında, gidilen ülkenin vergi hukukuna göre süreçlerin yönetileceğini kaydeden Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti’nden YMM Cevdet Kocaş, Almanya’da şahıs veya sermaye şirketi kurulabileceğini söyledi. Şirket kurulumuna ilişkin noterde yapılacak sözleşmenin ardından, firmanın çalışmalarına başlayabileceğini anlatan Cevdet Kocaş, tüm şirket kurulum işlemlerinin 4/5 haftayı alabileceğini belirtti. Türk vergi usulünün Almanya’dan alındığını da hatırlatan Cevdet Kocaş, vergiler ve sorumlulukların birbirine benzer olduğunu sözlerine ekledi.
Türkiye ile Almanya arasında, 80 milyar Euro iş potansiyeli gerçekleşiyor
Almanya’da şirket kurmanın uygulamaları ve hukuki süreçleri hakkında bilgi veren Köln Emili Avukatlık Bürosundan Av. Dr. Abdullah Emili, şirket kurulduktan sonra oturum izniyle birlikte çalışmaya başlandığını söyledi. Şirket kurulduğunda şirketin başında olacak kişinin oturum ve çalışma izni alabileceğini anlatan Abdullah Emili, ardından eşin ve çocukların da gelebileceğini ifade etti. İki ülke arasındaki iş potansiyeline değinen Abdullah Emili, Türkiye ile Almanya arasında yaklaşık 80 milyar Euro iş potansiyelinin gerçekleşmekte olduğunu belirtti.
Türk markaları, gelecek birkaç yıl içinde dünyada daha çok konuşulacak
Orka Group Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu konuşmasında, panelin ana başlığı Almanya olduğu için önce fuarlar ve mağazaları dahil, Almanya pazarındaki deneyimlerini izleyiciler ile paylaştı. Ardından D’S Damat’ın, Almanya’nın yanı sıra dünya genelindeki yurtdışı yatırımlarını ve markanın başarı hikayesini anlattı. Almanya’nın, Türk hazır giyim sektöründe büyük bir pazar olduğuna da vurgu yapan Süleyman Orakçıoğlu, ihracatın yaklaşık %40’nın Almanya pazarına yapılmakta olduğunu söyledi.
“Almanya pazarında işlerimiz iyi gidiyor” diyerek konuşmasına devam eden Süleyman Orakçıoğlu, şunları kaydetti:
“Almanya’da mağazalar açıyoruz, açılışlarımız büyük ses getiriyor ve işlerimizi iyi gidiyor. Her iki ülke de, birbirini tamamlayan başarılı işler yapıyor. Alman pazarında 1+1: 2 değil, bazen 1+1:11 olabiliyor. Bu yıl içinde, Almanya’daki mağaza sayımızı 9’a çıkartacağız. Ben, Türk markalarının, gelecek birkaç yıl içinde, dünyada daha çok konuşulacağını biliyorum. Türk hazır giyim markaları olarak, gerek tasarımlarımız, gerek yaptığımız inovasyon çalışmalarıyla, iyi bir noktadayız ve sektörümüzde dünyaya yön vermeye devam edeceğiz. Orka Group olarak, Almanya’nın dışında, diğer ülkelerde de mağazalar açmayı sürdürüyoruz. Mesela, İtalya’da 9 günde 9 mağaza açılışımız oldu ve şuan İtalya’daki mağaza sayımız 16’ya ulaştı. Markamız, Brezilya’dan Şili’ye, İspanya’dan Rusya’ya kadar 80 ülkede satışa sunulurken, pazarlama politikası olarak, lüksü ulaşabilir hale getirdiğimiz için yoğun ilgi görüyoruz ve talep almaktayız” şeklinde konuştu.
Panelistlerin ve salondaki konukların konuya ilişkin değerlendirmeleri ve soruların ardından, konuşmaların sonunda panelistlere teşekkür plaketleri verildi.
5 Nisan 2018 Perşembe
“Marka itibari, işletmelerin uzun soluklu olmasını sağlıyor”
Butik oteller gurusu İzim Bozada, otellerde itibar yönetiminin ipuçlarını paylaştı. Hotel Care Kurucu Ortağı İzim Bozada, “Marka itibari, işletmelerin uzun soluklu olmasını sağlıyor”
İnternetin hayatımıza girmesiyle, iletişim kavramı hız ve şeffaflık kazandı. İşletmeler tarafından atılan adımlar, kamuoyu tarafından yakından takip ediliyor oldu. Olumlu girişimler toplumdan destek bulurken, olumsuz girişimler markaların itibarına zarar vermeye başladı.
Marka itibarının, işletmelerin uzun soluklu olmasını sağlayan önemli unsurlardan birisi olduğunu kaydeden Hotel Care kurucu ortağı İzim Bozada, şunları söyledi:
“İç müşterilerimiz olan çalışanlarımız, dış müşterilerimiz olan konuklarımız, tedarikçilerimiz ve toplum ile iletişim kurarken, marka bilinirliğini arttıracak etkinlikler yaparken, sosyal sorumluluk projelerini düzenlerken, oluşacak algıyı doğru yönetmemiz gerekiyor. Nitekim marka itibarı doğru yönetildiğinde, şirketlerin toplam değeri artıyor. Bu da pazar paylarının artmasını, rakiplerine karşı üstünlük kazanmalarını ve gelecekte var olma şanslarını arttırıyor” dedi.
Otellerde, online itibar yönetiminin ipuçları
Dijital ortamlardaki online itibar yönetiminin ipuçları hakkında bilgi veren İzim Bozada, konuşmasına şöyle devam etti:
“Hotel Care olarak, arama motoru optimizasyonundan, web sitesi ve sosyal medya takibine, online misafir ilişkileri yönetiminden, otelin iç operasyonlarına kadar birçok farklı konuda uzmanlık gerektiren bir süreci yönetiyoruz. İşbirliği içinde olduğumuz küçük ve butik otellerde hayata geçirdiğimiz online itibar yönetiminde, şu başlıkları ele alıyoruz. Öncelikle kurumsal kimlik detaylarını oluşturuyoruz. Sosyal medya aktivitelerindeki görsel seçimi ve iletişim yöntemini sağlıyoruz. Misafir ile e-posta, telefon ya da online rezervasyon ile başlayan ve işletme içinde devam eden misafir deneyiminin süreç yönetimi gerçekleştiriyoruz. Online satış portallarındaki yorumları ve bu yorumlara yazılan cevaplardaki iletişimi yönetiyoruz. ‘Meta Search’ adını verdiğimiz yorum sitelerinde yorumlara verilen cevaplar ve bu iletişimde korunacak yöntemleri oluşturuyoruz. Bu başlıklar altında yer alan, onlarca detayın üzerinde yoğunlaşarak, dijital pazarlama ile işletmelerin hedeflerine ulaşmalarına ve daha da ‘sürdürülebilir’ olmalarına destek sağlıyoruz” diye konuştu.
Otellerin vitrini olan web sitesinde, ürün ve hizmetler en iyi şekilde anlatmalı
Web sitesinin otellerin vitrini olduğunun altını çizen aynı zamanda Küçük Oteller Sitesi’nin kurucusu İzim Bozada, şunları anlattı:
“Web sitesi, otel işletmelerinin vitrinleridir. Dolayısıyla, ürünlerini (hizmetlerini) en iyi şekilde anlatmaları gerekiyor. Bu noktada şunlara önem verilmelidir. Web sitesinde, profesyonel fotoğraflar olmalıdır; SEO uyumlu içerikler hazırlanmalıdır; özel teklifler (web sitesinden ya da doğrudan rezervasyonu teşvik edecek ek değer üreten teklifler) sunulmalıdır; Call to Action mesajları (sadece ana sayfada değil, ara sayfalarda da rezervasyon girişimine davet edici) hazırlanmalıdır; online rezervasyon motoru yapılmalıdır. Nitekim web sitesinde, çok uzun metinlere ve çok sayıda sayfaya ihtiyaç olduğunu da düşünmüyoruz. Potansiyel misafirlerin zamanları yok ve otelin web sitesi kararlarını çabuklaştıracak kadar net olmalıdır. Sosyal medya da ise, süreklilik, otel kapalı olsa bile ilham verici paylaşımların devamı, yapılan paylaşımlardaki özen, kurgu, görüntü ve paylaşım kalitesi, kullanılan hashtagler ile konuklara arada sırada jestler yapmak, onlarla sürekli etkileşimde olmak, rezervasyon ve sorularını cevaplamak gerekiyor. Biz, https://www.hotelcare.co/ danışmanlığımız kapsamında, gelir yönetiminden iş geliştirmeye, web ve sosyal medya yönetiminden web satışa, doluluk oranlarının maksimize edilmesinden dağıtım kanallarının yönetilmesi ve e-marketinge kadar çok geniş bir yelpazede, konusunda uzman bir ekibimizle hizmet veriyoruz” şeklinde konuştu.
Marka itibarının, işletmelerin uzun soluklu olmasını sağlayan önemli unsurlardan birisi olduğunu kaydeden Hotel Care kurucu ortağı İzim Bozada, şunları söyledi:
“İç müşterilerimiz olan çalışanlarımız, dış müşterilerimiz olan konuklarımız, tedarikçilerimiz ve toplum ile iletişim kurarken, marka bilinirliğini arttıracak etkinlikler yaparken, sosyal sorumluluk projelerini düzenlerken, oluşacak algıyı doğru yönetmemiz gerekiyor. Nitekim marka itibarı doğru yönetildiğinde, şirketlerin toplam değeri artıyor. Bu da pazar paylarının artmasını, rakiplerine karşı üstünlük kazanmalarını ve gelecekte var olma şanslarını arttırıyor” dedi.
Otellerde, online itibar yönetiminin ipuçları
Dijital ortamlardaki online itibar yönetiminin ipuçları hakkında bilgi veren İzim Bozada, konuşmasına şöyle devam etti:
“Hotel Care olarak, arama motoru optimizasyonundan, web sitesi ve sosyal medya takibine, online misafir ilişkileri yönetiminden, otelin iç operasyonlarına kadar birçok farklı konuda uzmanlık gerektiren bir süreci yönetiyoruz. İşbirliği içinde olduğumuz küçük ve butik otellerde hayata geçirdiğimiz online itibar yönetiminde, şu başlıkları ele alıyoruz. Öncelikle kurumsal kimlik detaylarını oluşturuyoruz. Sosyal medya aktivitelerindeki görsel seçimi ve iletişim yöntemini sağlıyoruz. Misafir ile e-posta, telefon ya da online rezervasyon ile başlayan ve işletme içinde devam eden misafir deneyiminin süreç yönetimi gerçekleştiriyoruz. Online satış portallarındaki yorumları ve bu yorumlara yazılan cevaplardaki iletişimi yönetiyoruz. ‘Meta Search’ adını verdiğimiz yorum sitelerinde yorumlara verilen cevaplar ve bu iletişimde korunacak yöntemleri oluşturuyoruz. Bu başlıklar altında yer alan, onlarca detayın üzerinde yoğunlaşarak, dijital pazarlama ile işletmelerin hedeflerine ulaşmalarına ve daha da ‘sürdürülebilir’ olmalarına destek sağlıyoruz” diye konuştu.
Web sitesinin otellerin vitrini olduğunun altını çizen aynı zamanda Küçük Oteller Sitesi’nin kurucusu İzim Bozada, şunları anlattı:
“Web sitesi, otel işletmelerinin vitrinleridir. Dolayısıyla, ürünlerini (hizmetlerini) en iyi şekilde anlatmaları gerekiyor. Bu noktada şunlara önem verilmelidir. Web sitesinde, profesyonel fotoğraflar olmalıdır; SEO uyumlu içerikler hazırlanmalıdır; özel teklifler (web sitesinden ya da doğrudan rezervasyonu teşvik edecek ek değer üreten teklifler) sunulmalıdır; Call to Action mesajları (sadece ana sayfada değil, ara sayfalarda da rezervasyon girişimine davet edici) hazırlanmalıdır; online rezervasyon motoru yapılmalıdır. Nitekim web sitesinde, çok uzun metinlere ve çok sayıda sayfaya ihtiyaç olduğunu da düşünmüyoruz. Potansiyel misafirlerin zamanları yok ve otelin web sitesi kararlarını çabuklaştıracak kadar net olmalıdır. Sosyal medya da ise, süreklilik, otel kapalı olsa bile ilham verici paylaşımların devamı, yapılan paylaşımlardaki özen, kurgu, görüntü ve paylaşım kalitesi, kullanılan hashtagler ile konuklara arada sırada jestler yapmak, onlarla sürekli etkileşimde olmak, rezervasyon ve sorularını cevaplamak gerekiyor. Biz, https://www.hotelcare.co/ danışmanlığımız kapsamında, gelir yönetiminden iş geliştirmeye, web ve sosyal medya yönetiminden web satışa, doluluk oranlarının maksimize edilmesinden dağıtım kanallarının yönetilmesi ve e-marketinge kadar çok geniş bir yelpazede, konusunda uzman bir ekibimizle hizmet veriyoruz” şeklinde konuştu.
14 Mart 2018 Çarşamba
“Aile şirketlerinin ortalama ömrü 25 yıl”
İş dünyasının liderleri, “Değişim Dinamikleri” toplantısında buluştu. Gümrük ve Ticaret Bakanı Yardımcısı Fatih Çiftçi, “Aile şirketlerinin ortalama ömrü 25 yıl”
Ülkemizdeki işletmelerin %95’ni oluşturan aile şirketlerinin ortalama ömrünün 25 yıl olduğuna işaret eden Gümrük ve Ticaret Bakanı Yardımcısı Fatih Çiftçi, “Türkiye’deki aile şirketlerinin %30’u 2. kuşak, %12'si 3. kuşak ve %3’ü 4. kuşağa geçebiliyor. Aile şirketlerinin ortalama ömrü 25 yıl. Şirketlerin ömrünü uzatmak için, kuşak çatışmasının önüne geçmek, kurumsallaşmak ve sürdürülebilir bir şekilde bu grafiği korumak gerekiyor. Bu noktada şirketlerle beraber, aileyi de kurumsallaştırabilirsek, profesyonel bir yaklaşımla sürdürülebilir bir aile şirketi oluşturmak daha mümkün olabilecek” dedi.
Değişim Dinamikleri Yönetim Merkezi tarafından, 4.’sü düzenlenen “Büyüme ve Kurumsallaşma Sürecinde Değişim Yönetimi” konulu toplantı, iş dünyasının liderlerini geçtiğimiz gün Çırağan Sarayı’nda buluşturdu. Gümrük ve Ticaret Bakanı Yardımcısı Fatih Çiftçi, İstanbul Ticaret Odası Eski Başkanı Doç. Dr. Murat Yalçıntaş, Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, Uyumsoft Genel Müdürü Hüseyin Şahin, Gezer Ayakkabı Kurumsal Yönetim ve Mali İşler Genel Müdür Yardımcısı Selçuk Şen, Emin Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Tuğrul, Erçal Group Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Erçal’ın aralarında bulunduğu işadamları; Değişim Dinamikleri Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Erdemir ve Değişim Dinamikleri Genel Müdürü Ahmet Nedim Erdemir’in organize ettiği toplantıda bir araya geldi. Gezer Ayakkabı, Uyumsoft AŞ’nin aralarında bulunduğu sponsorların katkılarıyla yapılan ve gün boyu süren panellerde, aile şirketlerinde büyüme ve kurumsallaşmanın getirdiği değişimin yönetimi, intikal yönetimi, insan kaynakları, mali değişim, hukuki değişim, marka ve kurumsal iletişim süreçleri gibi birçok konu ele alınarak, masaya yatırıldı.
Çiftçi, “Değişime uyum sağlayıp, yönetenler ayakta kalabilir”
Bilgiye önce ulaşıp, değer katabilmenin önemine işaret eden Fatih Çiftçi, “Bir ulusun zenginliği, rekabetçiliğinin, inovasyon kapasitesinin ve endüstrisinin kalitesinin yükselmesine bağlıdır. Günümüz dünyasının rekabet üstünlüğü, büyük ölçüde bilgi ekonomisine dayanıyor. Artık zenginliğin kaynağı, yeni fikirler ile yeni fikirleri içeren ürün, hizmet ve çözüm de olacak. Değişen dünya şartlarına uyum sağlayanlar ve değişimi yönetenler ayakta kalabilir” dedi.
Acar, “Destekler, işletmeleri rehavete düşürmemeli”
Kamunun vermekte olduğu destekler hakkında değerlendirme yapan Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı Ahmet Cevat Acar, “KOSGEB, yenilikçi girişimlere destek veriyor. Ancak bu destekler kimi zaman, şirketleri rehavete düşürme gibi bir handikap da yaratabiliyor. Yatırımları doğru yönetmek gerekir. Ülkemizdeki aile şirketlerinin geçmişleri uzun bir tarihe dayanmıyor, değişim süreçlerine adaptasyon gerekiyor” dedi.
Yıkıcı dönüşüme hazır olmalıyız
Teknolojideki gelişmeler, dijitalleşme, endüstri 4.0 vb ile yeni bir dönüşümün başladığını ifade eden Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, “Bireylerin, şirketlerin ve ülkelerin, gelecek 5 – 10 yıl içerisindeki değişime hazırlanmaları gerekiyor. Değişim ve dönüşümün yıkıcı etkilerini azaltmak için, bugünden sürecin iyi algılanarak niteliklerini ve değerlerini ortaya çıkartıp, yol haritasının belirlenmesi lazımdır. Bu süreçte, yeni iş modelleri olacak ve değişim bu iş modellerini hayata geçiren liderlerle gerçekleşecek. Bugüne baktığımızda, gelişmenin temelinde üretim ve pazarlama olmakla birlikte, know-how ve danışmanlıklar, şirketlere kaldıraç etkisi yapmaktadırlar. Değişim Dinamikleri firmasının işletmelerde elde ettiği kurumsallığın üzerine, Kurumsal Kaynak Planlama (ERP) gerçekleştiğinde, kurumlardaki verimlilik, katma değerli olma, ölçeklenebilirlik gibi kavramlar artarak, iş süreçlerinin yönetimi daha etkin olmaktadır” dedi.
Yalçıntaş: “Kötü yönetim, şirketlerin batmasına neden oluyor”
Kötü yönetimlerin, işletmelerin batmasına neden olduğunun altını çizen Doç. Dr. Murat Yalçıntaş, aile şirketlerinde nesilden nesile geçişin doğru yapılamaması ve yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle, birçok aile şirketinin faaliyetlerini sonlandırdığını belirti.
Grup olarak fındık, otomotiv, inşaat sektörlerinde faaliyet gösterdiklerini kaydeden Erçal Group Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Erçal ise, 4. kuşağa gittiklerini anlatarak, “Aile şirketlerinin geleceği için, zamanında tedbir alınamıyorsa, başarı kazanılmaz. Şirketler var oldukça, sürekli yenilenerek, kurumsallaşma tedbirlerini almalıdır” dedi.
Ülkemizdeki işletmelerin %95’ni oluşturan aile şirketlerinin ortalama ömrünün 25 yıl olduğuna işaret eden Gümrük ve Ticaret Bakanı Yardımcısı Fatih Çiftçi, “Türkiye’deki aile şirketlerinin %30’u 2. kuşak, %12'si 3. kuşak ve %3’ü 4. kuşağa geçebiliyor. Aile şirketlerinin ortalama ömrü 25 yıl. Şirketlerin ömrünü uzatmak için, kuşak çatışmasının önüne geçmek, kurumsallaşmak ve sürdürülebilir bir şekilde bu grafiği korumak gerekiyor. Bu noktada şirketlerle beraber, aileyi de kurumsallaştırabilirsek, profesyonel bir yaklaşımla sürdürülebilir bir aile şirketi oluşturmak daha mümkün olabilecek” dedi.
Değişim Dinamikleri Yönetim Merkezi tarafından, 4.’sü düzenlenen “Büyüme ve Kurumsallaşma Sürecinde Değişim Yönetimi” konulu toplantı, iş dünyasının liderlerini geçtiğimiz gün Çırağan Sarayı’nda buluşturdu. Gümrük ve Ticaret Bakanı Yardımcısı Fatih Çiftçi, İstanbul Ticaret Odası Eski Başkanı Doç. Dr. Murat Yalçıntaş, Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, Uyumsoft Genel Müdürü Hüseyin Şahin, Gezer Ayakkabı Kurumsal Yönetim ve Mali İşler Genel Müdür Yardımcısı Selçuk Şen, Emin Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Tuğrul, Erçal Group Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Erçal’ın aralarında bulunduğu işadamları; Değişim Dinamikleri Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Erdemir ve Değişim Dinamikleri Genel Müdürü Ahmet Nedim Erdemir’in organize ettiği toplantıda bir araya geldi. Gezer Ayakkabı, Uyumsoft AŞ’nin aralarında bulunduğu sponsorların katkılarıyla yapılan ve gün boyu süren panellerde, aile şirketlerinde büyüme ve kurumsallaşmanın getirdiği değişimin yönetimi, intikal yönetimi, insan kaynakları, mali değişim, hukuki değişim, marka ve kurumsal iletişim süreçleri gibi birçok konu ele alınarak, masaya yatırıldı.
Çiftçi, “Değişime uyum sağlayıp, yönetenler ayakta kalabilir”
Bilgiye önce ulaşıp, değer katabilmenin önemine işaret eden Fatih Çiftçi, “Bir ulusun zenginliği, rekabetçiliğinin, inovasyon kapasitesinin ve endüstrisinin kalitesinin yükselmesine bağlıdır. Günümüz dünyasının rekabet üstünlüğü, büyük ölçüde bilgi ekonomisine dayanıyor. Artık zenginliğin kaynağı, yeni fikirler ile yeni fikirleri içeren ürün, hizmet ve çözüm de olacak. Değişen dünya şartlarına uyum sağlayanlar ve değişimi yönetenler ayakta kalabilir” dedi.
Acar, “Destekler, işletmeleri rehavete düşürmemeli”
Kamunun vermekte olduğu destekler hakkında değerlendirme yapan Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Başkanı Ahmet Cevat Acar, “KOSGEB, yenilikçi girişimlere destek veriyor. Ancak bu destekler kimi zaman, şirketleri rehavete düşürme gibi bir handikap da yaratabiliyor. Yatırımları doğru yönetmek gerekir. Ülkemizdeki aile şirketlerinin geçmişleri uzun bir tarihe dayanmıyor, değişim süreçlerine adaptasyon gerekiyor” dedi.
Yıkıcı dönüşüme hazır olmalıyız
Teknolojideki gelişmeler, dijitalleşme, endüstri 4.0 vb ile yeni bir dönüşümün başladığını ifade eden Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, “Bireylerin, şirketlerin ve ülkelerin, gelecek 5 – 10 yıl içerisindeki değişime hazırlanmaları gerekiyor. Değişim ve dönüşümün yıkıcı etkilerini azaltmak için, bugünden sürecin iyi algılanarak niteliklerini ve değerlerini ortaya çıkartıp, yol haritasının belirlenmesi lazımdır. Bu süreçte, yeni iş modelleri olacak ve değişim bu iş modellerini hayata geçiren liderlerle gerçekleşecek. Bugüne baktığımızda, gelişmenin temelinde üretim ve pazarlama olmakla birlikte, know-how ve danışmanlıklar, şirketlere kaldıraç etkisi yapmaktadırlar. Değişim Dinamikleri firmasının işletmelerde elde ettiği kurumsallığın üzerine, Kurumsal Kaynak Planlama (ERP) gerçekleştiğinde, kurumlardaki verimlilik, katma değerli olma, ölçeklenebilirlik gibi kavramlar artarak, iş süreçlerinin yönetimi daha etkin olmaktadır” dedi.
Yalçıntaş: “Kötü yönetim, şirketlerin batmasına neden oluyor”
Kötü yönetimlerin, işletmelerin batmasına neden olduğunun altını çizen Doç. Dr. Murat Yalçıntaş, aile şirketlerinde nesilden nesile geçişin doğru yapılamaması ve yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle, birçok aile şirketinin faaliyetlerini sonlandırdığını belirti.
Grup olarak fındık, otomotiv, inşaat sektörlerinde faaliyet gösterdiklerini kaydeden Erçal Group Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Erçal ise, 4. kuşağa gittiklerini anlatarak, “Aile şirketlerinin geleceği için, zamanında tedbir alınamıyorsa, başarı kazanılmaz. Şirketler var oldukça, sürekli yenilenerek, kurumsallaşma tedbirlerini almalıdır” dedi.
8 Mart 2018 Perşembe
Küçük otellerin 2018 hedefi 5 milyon turist
Küçük oteller 2018’de, 5 milyona yakın yerli ve yabancı turisti ağırlayıp, 3 milyar dolara yakın turizm geliri elde etmeyi hedefliyor.
Küçük otellere yerli misafirlerin yanı sıra Avrupa, Uzakdoğu, Rusya ve Ortadoğu ülkelerinden talebin olacağını kaydeden Küçük Oteller Sitesi kurucusu İzim Bozada, şunları söyledi:
“Küçük otellerde yaz sezonunda özellikle haftasonları yer bulma sıkıntısı yaşandığından, geçtiğimiz yıla oranla bu yıl, erken rezervasyonlarda bir artış gözleniyor. Yerli misafirlerin yanı sıra, Almanya, İngiltere, Çin, Hindistan, İran ve Rusya’dan yoğun bir ilgi bekleniyor. Nitekim özellikle Çin büyüyecek bir pazar olarak görülürken, Hindistan acentalarının ve bireysel rezervasyon taleplerinde artışlar yaşanıyor. Küçük oteller bu yıl, ağırlıklı yerli misafirler olmak üzere 5 milyona yakın turisti ağırlayıp, 3 milyar dolara yakın turizm geliri elde edecektir. Ülkemizde yaklaşık 60 bin yatağı temsil eden 1600’e yakın Küçük ve Butik Otellerin, turizm gelirlerindeki payı %12 civarlarına ulaştı” dedi.
Oteller, tanıtımda rotayı Uzakdoğu ve Ortadoğu pazarlarına çevirdi
İç pazarın yanı sıra, yurtdışındaki hedef ülkelerde tanıtım ve pazarlama çalışmalarına devam edildiğini anlatan İzim Bozada, şunları kaydetti:
“Küçük Oteller'in tanıtım ve pazarlama çalışmalarında, 2015 yılının öncesinde Avrupa ve Amerika pazarlarına ağırlık veriyorduk. 2015 yılından sonra bu pazarlardan beklenen dönüş alınmadığı için rotayı Uzakdoğu ve Ortadoğu pazarlarına çevirdik. Hedef pazarlarımız arasında, Çin, Hindistan, Kore, Japonya, İran, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeleri sıralayabiliriz. Tanıtım ve pazarlama adına yapılan çalışmalar değerlidir ve kısa zamanda meyvelerini almaya başlarsınız” diye konuştu.
Küçük otel yatırımları hız kesmiyor
Hayallerini ertelemek istemeyen muazzam bir girişimci kitlesinin olduğunu ifade eden İzim Bozada, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ülkemizde, hayallerini ertelemek istemeyen muazzam bir girişimci kitlesi gözlemliyorum. Yeni yapılan oteller ağırlıklı olarak, Assos, Ayvalık Cunda, Çeşme, Datça, Kaş, Çıralı, Kapadokya ve Fethiye bölgelerinde yoğunlaşıyor. Ege ve Akdeniz bölgelerinin yanı sıra, son dönemlerde Artvin ve Rize’nin ön plana çıktığını söyleyebiliriz. Yerli yatırımcıların yanı sıra, son yıllarda Ortadoğu ve Uzakdoğu’dan yabancı yatırımcıların da ülkemize ilgisi var. İstanbul, Bolu ve Bursa bölgeleri ile Karadeniz yaylarına yabancı yatırımcıların ilgisi yüksek” şeklinde konuştu.
Ülkemizdeki 1600 otelin bölgesel dağılımı
Ege: %52.5
Marmara: %20
Akdeniz: %15
Karadeniz: %5
İç Anadolu: %5
Güneydoğu Anadolu: %2
Doğu Anadolu: %0.5
Small Hotels of Turkey - www.smallhotels.com.t r
The Small Hotels of the World - www.thesmallhotels.com
Küçük otellere yerli misafirlerin yanı sıra Avrupa, Uzakdoğu, Rusya ve Ortadoğu ülkelerinden talebin olacağını kaydeden Küçük Oteller Sitesi kurucusu İzim Bozada, şunları söyledi:
“Küçük otellerde yaz sezonunda özellikle haftasonları yer bulma sıkıntısı yaşandığından, geçtiğimiz yıla oranla bu yıl, erken rezervasyonlarda bir artış gözleniyor. Yerli misafirlerin yanı sıra, Almanya, İngiltere, Çin, Hindistan, İran ve Rusya’dan yoğun bir ilgi bekleniyor. Nitekim özellikle Çin büyüyecek bir pazar olarak görülürken, Hindistan acentalarının ve bireysel rezervasyon taleplerinde artışlar yaşanıyor. Küçük oteller bu yıl, ağırlıklı yerli misafirler olmak üzere 5 milyona yakın turisti ağırlayıp, 3 milyar dolara yakın turizm geliri elde edecektir. Ülkemizde yaklaşık 60 bin yatağı temsil eden 1600’e yakın Küçük ve Butik Otellerin, turizm gelirlerindeki payı %12 civarlarına ulaştı” dedi.
Oteller, tanıtımda rotayı Uzakdoğu ve Ortadoğu pazarlarına çevirdi
İç pazarın yanı sıra, yurtdışındaki hedef ülkelerde tanıtım ve pazarlama çalışmalarına devam edildiğini anlatan İzim Bozada, şunları kaydetti:
“Küçük Oteller'in tanıtım ve pazarlama çalışmalarında, 2015 yılının öncesinde Avrupa ve Amerika pazarlarına ağırlık veriyorduk. 2015 yılından sonra bu pazarlardan beklenen dönüş alınmadığı için rotayı Uzakdoğu ve Ortadoğu pazarlarına çevirdik. Hedef pazarlarımız arasında, Çin, Hindistan, Kore, Japonya, İran, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeleri sıralayabiliriz. Tanıtım ve pazarlama adına yapılan çalışmalar değerlidir ve kısa zamanda meyvelerini almaya başlarsınız” diye konuştu.
Küçük otel yatırımları hız kesmiyor
Hayallerini ertelemek istemeyen muazzam bir girişimci kitlesinin olduğunu ifade eden İzim Bozada, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ülkemizde, hayallerini ertelemek istemeyen muazzam bir girişimci kitlesi gözlemliyorum. Yeni yapılan oteller ağırlıklı olarak, Assos, Ayvalık Cunda, Çeşme, Datça, Kaş, Çıralı, Kapadokya ve Fethiye bölgelerinde yoğunlaşıyor. Ege ve Akdeniz bölgelerinin yanı sıra, son dönemlerde Artvin ve Rize’nin ön plana çıktığını söyleyebiliriz. Yerli yatırımcıların yanı sıra, son yıllarda Ortadoğu ve Uzakdoğu’dan yabancı yatırımcıların da ülkemize ilgisi var. İstanbul, Bolu ve Bursa bölgeleri ile Karadeniz yaylarına yabancı yatırımcıların ilgisi yüksek” şeklinde konuştu.
Ülkemizdeki 1600 otelin bölgesel dağılımı
Ege: %52.5
Marmara: %20
Akdeniz: %15
Karadeniz: %5
İç Anadolu: %5
Güneydoğu Anadolu: %2
Doğu Anadolu: %0.5
Small Hotels of Turkey - www.smallhotels.com.t
The Small Hotels of the World - www.thesmallhotels.com
5 Ocak 2018 Cuma
Canovate Isı Pompaları, enerji giderlerinde %80 kadar tasarruf ettiriyor
Bilişim, iletişim ve savunma sanayi alanlarında faaliyet gösteren %100 yerli sermayeli Canovate Group’un, şirketleri arasında yer alan Canovate Enerji’nin %85 yerlilik oranıyla imal ettiği ısı pompaları, enerji giderlerinde %80’e kadar tasarruf ettiriyor.
Toprak, su ve havada var olan ısıyı kullanan Canovate Isı Pompaları, ısınmada kömür, fueloil ve doğalgaza alternatif en etkin çözümlerden birisidir. Böylece, enerji bağımlılığından kurtulmak, cari açığı düşürmek, karbon salınımını düşürmek, enerjiyi verimli kullanmak ve milyarlarca doların ülke dışına çıkmasını önlemek gerçekleşebilir.
Canovate, ısı pompalarının yanında, chiler üniteleri, crac ve adyabatik sistemlerini yurtdışına ihraç etmeye başlıyor.
Otellerde ve fabrikalarda yoğun olarak tercih ediliyor
Canovate Enerji bünyesinde Türk mühendisleriyle geliştirilen “Canovate Isı Pompası” nın, 10 yılı aşkın ar-ge ve tasarım geçmişi bulunuyor. Konutlar, fabrikalar ve otellerde yoğun talep görüyor. Mesela, bir turizm tesisinde, kışın ısıtma görevini yapan Canovate Isı Pompaları, yazın da soğutma görevini yerine getirebiliyor. Bu durumda, ayrıca bir klima veya VRV sistemi kurulmasına da gerek bulunmuyor. Projenin büyüklüğüne göre, sistem kendisini 8 - 24 ay arasında amorti edebiliyor. Canovate Isı Pompaları kullanıldığı tesislere birkaç örnek verilirse, Eskişehir’de Hızlı Tren Test ve Arge merkezi olan URAYSİM, Admiral Hotel Resort &Spa, Sunrise Park Resort & Spa, Bursa Beyçelik, Bursa Sanko gibi işletmeler belirtilebilir.
Avrupa’da yasaklanan konvansiyonel kombiler, Türkiye pazarında satılıyor
Verimsiz çalışması ve emisyon değerlerinin yüksek olması nedeniyle Avrupa’da satışı yasaklanan birçok kombinin, Türkiye pazarına satılmakta olduğunu kaydeden Canovate Group Yönetim Kurulu Başkanı Can Gür, şunları söyledi:
“Ülkemizde, neredeyse Avrupa’nın tümü kadar inşaat yapılıyor. Bu nedenle Türkiye, ısıtma, soğutma, havalandırma konusunda, dünyanın 5.’ci pazarı konumunda bulunuyor. Ülkemizdeki birçok firma, yurtdışından ithal ettiği kazanların, kombilerin ve klimaların satışını iç pazara yapıyor. Özetle, Avrupa’da satışı yasaklanmış olan bu kombiler, Türkiye pazarında satılmaya devam ediyor. Nitekim, Avrupa ülkeleri ve Amerika’da yoğun olarak ‘Isı Pompaları- Heat Pump’lar kullanılıyor. Isı pompasında, enerjinin %70- %80’i toprak, su veya havadan bedavaya alınıyor. Böylece, Isı pompaları sayesinde, enerji giderleri çok ciddi oranda düşüyor. Ülkemizin, doğalgaz bağımlılığından ve ithal gelen kontrolsüz cihazlarından kurtulmasında; %100 yerli olan ısı pompaları büyük rol oynayabilir” dedi.
Canovate Isı Pompası kullanım alanı ve tasarruf değerleri:
-Otellerde ısıtma, soğutma ve sıcak su amaçlı %80’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
-Konutlarda yakıt cinsine göre, %50- % 80’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
-Fabrikalarda prosese göre, %60-%80’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
-AVM’lerde, %70’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
-Seralarda, %70’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
-Kümeslerde, % 70’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
-Kamu binalarında, %70’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
-Okullarda, % 70’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
-Ofislerde, % 70’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
Bir uygulama örneği verilirse, yerden ısıtma ve fancoillerle soğutma yapılan bir binada; 3 bin 600 metrekare kapalı alanın, 150 metreküp havuzunun ısıtılması ve sıcak suyun temini için aylık yakıt gideri olarak (LPG olarak) 40 bin TL ödeniyordu. Çözüm olarak, toprak kaynaklı Canovate Isı Pompası uygulaması yapıldı ve maksimum aylık gider yaklaşık 5 bin TL’ye düşürüldü.
Canovate Group, veri merkezi ve fiber optikte dünyada ilk 10’a girdi
Canovate Group, veri merkezi (data center) ve fiber optik sistemlerindeki teknolojisi ve uçtan uça ürün portföyü ile dünyanın ilk 10 global markası arasına girdi. 50 yıllık geçmişiyle %100 Türk firması olan Canovate Group, bilişim, telekom, savunma sanayi, balistik sistemler, elektro-optik sistemler, ısıtma/soğutma alanlarında birçok ar-ge projesi yaparak, ileri teknoloji ürünleri geliştirmeye devam ediyor.
İstanbul Çekmeköy’de 30 bin metrekare alan üzerinde 100’ü aşan mühendis ekibi ve (tüm grubun bünyesindeki) 1000’in üzerinde çalışanı ile yüksek teknoloji üretim yapan mühendislik odaklı bir grup olan Canovate, özellikle veri merkezi (data center) ve fiber optik teknolojilerindeki geniş ürün gamını 4 kıtada 71 ülkeye ihracat ediyor.
Türkiye’nin ve dünyanın ileri gelen ar-ge ve inovasyon odaklı global firmalarından birisi olduklarını kaydeden Canovate Group Yönetim Kurulu Başkanı Can Gür, “Geçen 20 yılda, ar-ge’ye 20 milyon doların üzerinde yatırım gerçekleştirdik. Ar-Ge’ye her yıl, 1 - 1.5 milyon dolar arasında kaynak ayırmaya devam edeceğiz” dedi.
Toprak, su ve havada var olan ısıyı kullanan Canovate Isı Pompaları, ısınmada kömür, fueloil ve doğalgaza alternatif en etkin çözümlerden birisidir. Böylece, enerji bağımlılığından kurtulmak, cari açığı düşürmek, karbon salınımını düşürmek, enerjiyi verimli kullanmak ve milyarlarca doların ülke dışına çıkmasını önlemek gerçekleşebilir.
Canovate, ısı pompalarının yanında, chiler üniteleri, crac ve adyabatik sistemlerini yurtdışına ihraç etmeye başlıyor.
Otellerde ve fabrikalarda yoğun olarak tercih ediliyor
Canovate Enerji bünyesinde Türk mühendisleriyle geliştirilen “Canovate Isı Pompası” nın, 10 yılı aşkın ar-ge ve tasarım geçmişi bulunuyor. Konutlar, fabrikalar ve otellerde yoğun talep görüyor. Mesela, bir turizm tesisinde, kışın ısıtma görevini yapan Canovate Isı Pompaları, yazın da soğutma görevini yerine getirebiliyor. Bu durumda, ayrıca bir klima veya VRV sistemi kurulmasına da gerek bulunmuyor. Projenin büyüklüğüne göre, sistem kendisini 8 - 24 ay arasında amorti edebiliyor. Canovate Isı Pompaları kullanıldığı tesislere birkaç örnek verilirse, Eskişehir’de Hızlı Tren Test ve Arge merkezi olan URAYSİM, Admiral Hotel Resort &Spa, Sunrise Park Resort & Spa, Bursa Beyçelik, Bursa Sanko gibi işletmeler belirtilebilir.
Avrupa’da yasaklanan konvansiyonel kombiler, Türkiye pazarında satılıyor
Verimsiz çalışması ve emisyon değerlerinin yüksek olması nedeniyle Avrupa’da satışı yasaklanan birçok kombinin, Türkiye pazarına satılmakta olduğunu kaydeden Canovate Group Yönetim Kurulu Başkanı Can Gür, şunları söyledi:
“Ülkemizde, neredeyse Avrupa’nın tümü kadar inşaat yapılıyor. Bu nedenle Türkiye, ısıtma, soğutma, havalandırma konusunda, dünyanın 5.’ci pazarı konumunda bulunuyor. Ülkemizdeki birçok firma, yurtdışından ithal ettiği kazanların, kombilerin ve klimaların satışını iç pazara yapıyor. Özetle, Avrupa’da satışı yasaklanmış olan bu kombiler, Türkiye pazarında satılmaya devam ediyor. Nitekim, Avrupa ülkeleri ve Amerika’da yoğun olarak ‘Isı Pompaları- Heat Pump’lar kullanılıyor. Isı pompasında, enerjinin %70- %80’i toprak, su veya havadan bedavaya alınıyor. Böylece, Isı pompaları sayesinde, enerji giderleri çok ciddi oranda düşüyor. Ülkemizin, doğalgaz bağımlılığından ve ithal gelen kontrolsüz cihazlarından kurtulmasında; %100 yerli olan ısı pompaları büyük rol oynayabilir” dedi.
Canovate Isı Pompası kullanım alanı ve tasarruf değerleri:
-Otellerde ısıtma, soğutma ve sıcak su amaçlı %80’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
-Konutlarda yakıt cinsine göre, %50- % 80’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
-Fabrikalarda prosese göre, %60-%80’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
-AVM’lerde, %70’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
-Seralarda, %70’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
-Kümeslerde, % 70’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
-Kamu binalarında, %70’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
-Okullarda, % 70’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
-Ofislerde, % 70’e kadar enerji tasarrufu sağlanıyor.
Bir uygulama örneği verilirse, yerden ısıtma ve fancoillerle soğutma yapılan bir binada; 3 bin 600 metrekare kapalı alanın, 150 metreküp havuzunun ısıtılması ve sıcak suyun temini için aylık yakıt gideri olarak (LPG olarak) 40 bin TL ödeniyordu. Çözüm olarak, toprak kaynaklı Canovate Isı Pompası uygulaması yapıldı ve maksimum aylık gider yaklaşık 5 bin TL’ye düşürüldü.
Canovate Group, veri merkezi ve fiber optikte dünyada ilk 10’a girdi
Canovate Group, veri merkezi (data center) ve fiber optik sistemlerindeki teknolojisi ve uçtan uça ürün portföyü ile dünyanın ilk 10 global markası arasına girdi. 50 yıllık geçmişiyle %100 Türk firması olan Canovate Group, bilişim, telekom, savunma sanayi, balistik sistemler, elektro-optik sistemler, ısıtma/soğutma alanlarında birçok ar-ge projesi yaparak, ileri teknoloji ürünleri geliştirmeye devam ediyor.
İstanbul Çekmeköy’de 30 bin metrekare alan üzerinde 100’ü aşan mühendis ekibi ve (tüm grubun bünyesindeki) 1000’in üzerinde çalışanı ile yüksek teknoloji üretim yapan mühendislik odaklı bir grup olan Canovate, özellikle veri merkezi (data center) ve fiber optik teknolojilerindeki geniş ürün gamını 4 kıtada 71 ülkeye ihracat ediyor.
Türkiye’nin ve dünyanın ileri gelen ar-ge ve inovasyon odaklı global firmalarından birisi olduklarını kaydeden Canovate Group Yönetim Kurulu Başkanı Can Gür, “Geçen 20 yılda, ar-ge’ye 20 milyon doların üzerinde yatırım gerçekleştirdik. Ar-Ge’ye her yıl, 1 - 1.5 milyon dolar arasında kaynak ayırmaya devam edeceğiz” dedi.
3 Ocak 2018 Çarşamba
“Ortadoğu, Asya ve Kuzey Afrika’da, tur operatörlerimiz olmalıdır”
Geçtiğimiz yıl 31 milyon turisti ağırlayan Türk turizmi, bu yıl 35 milyon turisti misafir etmeyi hedefliyor. Bu yıl turizmde yaraların sarılacağını kaydeden turizmciler, turist sayısındaki artışla birlikte, gelirde de artışın süreceğini belirtiyorlar. Turizmde bu yıl mevcut pazarların yanı sıra, Çin, Hindistan, Malezya, Endonezya, Güney Kore gibi hedef ülkelerde tanıtım ve pazarlama çalışmalarına ağırlık verilmesi planlanıyor.
Geçtiğimiz yıl ve bu yıla dair İstanbul turizmini değerlendiren Artaş Grubu Turizm Yatırımları Koordinatörü Recep Arifoğlu, şunları söyledi: “İstanbul turizmi açısından, 2017 yılına pek umutla başlamamıştık; ancak Mart ayındaki yükselmelerle birlikte 2017 yılını, 2016 yılına göre daha başarılı geçirdik. Geçtiğimiz yıl ağırlıklı olarak Ortadoğu, Asya ve Kuzey Afrika ülkelerinden turistleri ağırladık. Gelen turist sayısındaki artışa rağmen, kentimizin oda geliri 2015 yılının %50 gerisinde kaldı. Özetle, İstanbul olarak 2018 yılında da yoğun olarak, Ortadoğu, Asya ve Kuzey Afrika ülkelerinden turistleri misafir edeceğiz ve bu yıl da %20- %30 arasında bir büyüme öngörüyoruz” dedi.
Yoğun turistin geldiği üç pazarda tur operatörü bulunmuyor
Son yıllarda, Ortadoğu, Asya ve Afrika ülkelerinden gelen turistlerin, İstanbul’da turizmcilerin yüzünü güldürdüğünü anlatan Recep Arifoğlu, şunları kaydetti: “Avrupa’dan gelen turist sayısında ciddi düşüşler yaşanınca, bizler de yeni pazarlar olarak Ortadoğu, Asya ve Kuzey Afrika ülkelerine yöneldik ve bu pazarları mercek altına aldık. Örneğin, Asya’da yaşayan 1 milyar 100 milyon Müslüman nüfusun yaklaşık 250 milyonunun gelir düzeyi yüksek ve bunların büyük çoğunluğu sık sık seyahat edebiliyor. Bu pazarlardan daha fazla turist alabilmemiz için tanıtım ve pazarlama çalışmalarının yanı sıra, tur operatörlerimizin de olması gerekiyor. Ancak, bu üç pazarda (Ortadoğu, Asya ve Kuzey Afrika) tur operatörümüz bulunmuyor. Gerekli destek ve teşvikler ile bu pazarlarda biran önce Türk tur operatörlerimizi oluşturmalıyız. Mesela, Cezayir’den ülkemize gelmeyi isteyen ciddi bir turist kitlesi bulunuyor. Cezayir ile karşılıklı vize uyguluyoruz. Eğer vize problemi ortadan kalkarsa, daha fazla Cezayirli turist tatil için ülkemize gelebilir.” diye konuştu.
Çin ile Türkiye arasındaki uçuş sayısı arttırılmalıdır
Çin’de 2018 yılının Türkiye Turizm Yılı ilan edildiğini hatırlatan Recep Arifoğlu, şunları anlattı: “Çin’de bu yıl, Bakanlığımız ve özel sektör olarak çeşitli etkinlikler organize edeceğiz. Ancak, bir konunun da buradan altını çizmeyi isterim ki, eğer Çin’den daha fazla turist almayı istiyorsak, iki ülke arasındaki uçuş sayısının arttırılması gerekiyor. Şuan rakamsal olarak telaffuz edilen Çinli turistleri, ülkemize getirebilecek kadar koltuk bulunmuyor. Mesela, Beijing’den Atina’ya direk uçuş var, ama İstanbul’a yok. Nitekim, 3. Havalimanı’nın devreye girmesiyle birlikte, İstanbul küresel bir havacılık merkezi olacaktır.” dedi.
Avrupalı turistler, 2019’dan sonra daha yoğun gelebilir
Son yıllarda, İstanbul’a gelen Avrupalı turist sayısının düşüşüne de değinen Recep Arifoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Geçtiğimiz yıl gelen, Avrupalı turist olarak ifade edilen misafirlerimizin büyük çoğunluğu Türk pasaportuna sahipti. Avrupa’dan gelen turist sayısındaki ciddi düşüşün arkasında bazı olumsuz olayların yanı sıra, sigorta maliyetlerinin yükselmesinin de büyük rolü bulunuyor. Sigorta firmaları Türkiye seyahatlerine yüksek sigorta yaptıklarından, bu durum Avrupalı turistlerin seyahat maliyetini yükseltiyor. Özetle, Avrupa’dan bu yıl da, İstanbul’a ciddi bir turist gelmesini beklemiyoruz. Ancak, tanıtım ve pazarlama çalışmalarımızı bu pazarlarda arttırarak ve aralıksız olarak sürdürmeliyiz. 2019 yılından sonra, gerek tanıtım- pazarlama çalışmaların etkisi, gerek Galataport’ un açılması ve gerekse 3. Havalimanının açılması gibi birçok olumlu gelişmeyle, daha fazla Avrupalı turisti yeniden ağırlamaya başlayacağımızı öngörüyoruz.” şeklinde konuştu.
Geçtiğimiz yıl ve bu yıla dair İstanbul turizmini değerlendiren Artaş Grubu Turizm Yatırımları Koordinatörü Recep Arifoğlu, şunları söyledi: “İstanbul turizmi açısından, 2017 yılına pek umutla başlamamıştık; ancak Mart ayındaki yükselmelerle birlikte 2017 yılını, 2016 yılına göre daha başarılı geçirdik. Geçtiğimiz yıl ağırlıklı olarak Ortadoğu, Asya ve Kuzey Afrika ülkelerinden turistleri ağırladık. Gelen turist sayısındaki artışa rağmen, kentimizin oda geliri 2015 yılının %50 gerisinde kaldı. Özetle, İstanbul olarak 2018 yılında da yoğun olarak, Ortadoğu, Asya ve Kuzey Afrika ülkelerinden turistleri misafir edeceğiz ve bu yıl da %20- %30 arasında bir büyüme öngörüyoruz” dedi.
Yoğun turistin geldiği üç pazarda tur operatörü bulunmuyor
Son yıllarda, Ortadoğu, Asya ve Afrika ülkelerinden gelen turistlerin, İstanbul’da turizmcilerin yüzünü güldürdüğünü anlatan Recep Arifoğlu, şunları kaydetti: “Avrupa’dan gelen turist sayısında ciddi düşüşler yaşanınca, bizler de yeni pazarlar olarak Ortadoğu, Asya ve Kuzey Afrika ülkelerine yöneldik ve bu pazarları mercek altına aldık. Örneğin, Asya’da yaşayan 1 milyar 100 milyon Müslüman nüfusun yaklaşık 250 milyonunun gelir düzeyi yüksek ve bunların büyük çoğunluğu sık sık seyahat edebiliyor. Bu pazarlardan daha fazla turist alabilmemiz için tanıtım ve pazarlama çalışmalarının yanı sıra, tur operatörlerimizin de olması gerekiyor. Ancak, bu üç pazarda (Ortadoğu, Asya ve Kuzey Afrika) tur operatörümüz bulunmuyor. Gerekli destek ve teşvikler ile bu pazarlarda biran önce Türk tur operatörlerimizi oluşturmalıyız. Mesela, Cezayir’den ülkemize gelmeyi isteyen ciddi bir turist kitlesi bulunuyor. Cezayir ile karşılıklı vize uyguluyoruz. Eğer vize problemi ortadan kalkarsa, daha fazla Cezayirli turist tatil için ülkemize gelebilir.” diye konuştu.
Çin ile Türkiye arasındaki uçuş sayısı arttırılmalıdır
Çin’de 2018 yılının Türkiye Turizm Yılı ilan edildiğini hatırlatan Recep Arifoğlu, şunları anlattı: “Çin’de bu yıl, Bakanlığımız ve özel sektör olarak çeşitli etkinlikler organize edeceğiz. Ancak, bir konunun da buradan altını çizmeyi isterim ki, eğer Çin’den daha fazla turist almayı istiyorsak, iki ülke arasındaki uçuş sayısının arttırılması gerekiyor. Şuan rakamsal olarak telaffuz edilen Çinli turistleri, ülkemize getirebilecek kadar koltuk bulunmuyor. Mesela, Beijing’den Atina’ya direk uçuş var, ama İstanbul’a yok. Nitekim, 3. Havalimanı’nın devreye girmesiyle birlikte, İstanbul küresel bir havacılık merkezi olacaktır.” dedi.
Avrupalı turistler, 2019’dan sonra daha yoğun gelebilir
Son yıllarda, İstanbul’a gelen Avrupalı turist sayısının düşüşüne de değinen Recep Arifoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Geçtiğimiz yıl gelen, Avrupalı turist olarak ifade edilen misafirlerimizin büyük çoğunluğu Türk pasaportuna sahipti. Avrupa’dan gelen turist sayısındaki ciddi düşüşün arkasında bazı olumsuz olayların yanı sıra, sigorta maliyetlerinin yükselmesinin de büyük rolü bulunuyor. Sigorta firmaları Türkiye seyahatlerine yüksek sigorta yaptıklarından, bu durum Avrupalı turistlerin seyahat maliyetini yükseltiyor. Özetle, Avrupa’dan bu yıl da, İstanbul’a ciddi bir turist gelmesini beklemiyoruz. Ancak, tanıtım ve pazarlama çalışmalarımızı bu pazarlarda arttırarak ve aralıksız olarak sürdürmeliyiz. 2019 yılından sonra, gerek tanıtım- pazarlama çalışmaların etkisi, gerek Galataport’ un açılması ve gerekse 3. Havalimanının açılması gibi birçok olumlu gelişmeyle, daha fazla Avrupalı turisti yeniden ağırlamaya başlayacağımızı öngörüyoruz.” şeklinde konuştu.
29 Aralık 2017 Cuma
Canovate, veri merkezi ve fiber optikte dünyada ilk 10’a girdi
Veri merkezi (data center) ve fiber optik sistemlerindeki teknolojisi ve uçtan uça ürün portföyü ile dünyanın ilk 10 global markası arasına giren Canovate Group, 27- 30 Aralık 2017 tarihleri arasında, bu yıl ikincisi düzenlenen Kastamonu Sanayi ve İş Dünyası Fuarı (KASTEXPO)’ya katıldı.
50 yıllık geçmişiyle %100 Türk firması olan Canovate, bilişim, telekom, savunma sanayi, balistik sistemler, elektro-optik sistemler, ısıtma/soğutma alanlarında birçok ar-ge projesi yaparak, ileri teknoloji ürünleri geliştirmeye devam ediyor.
30 farklı sektörden 175 firma katıldı
Yeşilköy’deki İstanbul Fuar Merkezi’nin (İFM) 9. ve 10. salonlarında ziyaretçilerini ağırlamakta olan fuara, 30 farklı sektörden 175 firma katıldı. Ülkemizin ilk ve tek resmi şehir fuarı olma özelliği bulunan KASTEXPO Fuarı’nın açılışına, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Kastamonu Valisi Yaşar Karadeniz, Kastamonu Belediye Başkanı Tahsin Babaş ve protokol ile Canovate Group Yönetim Kurulu Başkanı Can Gür’ün aralarında bulunduğu işadamları katıldı.
Canovate, 4 kıtada 71 ülkeye ihracat yaptı, ciroda %48 büyüdü
İstanbul Çekmeköy’de 30 bin metrekare alan üzerinde 100’ü aşan mühendis ekibi ve (tüm grubun bünyesindeki) 1000’in üzerinde çalışanı ile yüksek teknoloji üretim yapan mühendislik odaklı bir grup olan Canovate, özellikle veri merkezi (data center) ve fiber optik teknolojilerindeki geniş ürün gamını 4 kıtada 71 ülkeye ihracat ediyor.
Türkiye’nin ve dünyanın ileri gelen ar-ge ve inovasyon odaklı global firmalarından birisi olduklarını kaydeden Canovate Group Yönetim Kurulu Başkanı Can Gür, “Geçen 20 yılda, ar-ge’ye 20 milyon doların üzerinde yatırım gerçekleştirdik. Ar-Ge’ye her yıl, 1 - 1.5 milyon dolar arasında kaynak ayırmaya devam edeceğiz” dedi.
Canovate Group açısından, 2017 yılının global pazarlarda atılım yılı olduğunu ifade eden Can Gür, konuşmasına şöyle devam etti: “Canovate olarak 2017’de, üretim kapasitemizin %66’sını 4 kıtada 71 ülkeye ihraç ettik ve cirosal olarak %48 büyüme sağladık. Avusturya, Danimarka, İspanya, Suudi Arabistan, Umman, Filipinler, Nijerya, Etiyopya, Sudan gibi birçok ülkeye veri merkezleri ihraç ediyoruz. Yine, Suudi Arabistan Endonezya, Fas, Cezayir, Hollanda, Almanya, Fransa, Şili, Guantanamo gibi birçok ülkeye FTTH (evlere kadar fiber) ihracatı yapıyoruz. 2018 yılında dünyadaki mevcut pazarlarımızın yanı sıra, özellikle Amerika pazarında ciddi bir tanıtım ve pazarlama faaliyeti yürütmeyi planlıyoruz. Canovate Group olarak, bilişim ve iletişim konularında, Türkiye’yi 4 kıtada en iyi şekilde temsil etmenin haklı gururunu yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
50 yıllık geçmişiyle %100 Türk firması olan Canovate, bilişim, telekom, savunma sanayi, balistik sistemler, elektro-optik sistemler, ısıtma/soğutma alanlarında birçok ar-ge projesi yaparak, ileri teknoloji ürünleri geliştirmeye devam ediyor.
30 farklı sektörden 175 firma katıldı
Yeşilköy’deki İstanbul Fuar Merkezi’nin (İFM) 9. ve 10. salonlarında ziyaretçilerini ağırlamakta olan fuara, 30 farklı sektörden 175 firma katıldı. Ülkemizin ilk ve tek resmi şehir fuarı olma özelliği bulunan KASTEXPO Fuarı’nın açılışına, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Kastamonu Valisi Yaşar Karadeniz, Kastamonu Belediye Başkanı Tahsin Babaş ve protokol ile Canovate Group Yönetim Kurulu Başkanı Can Gür’ün aralarında bulunduğu işadamları katıldı.
Canovate, 4 kıtada 71 ülkeye ihracat yaptı, ciroda %48 büyüdü
İstanbul Çekmeköy’de 30 bin metrekare alan üzerinde 100’ü aşan mühendis ekibi ve (tüm grubun bünyesindeki) 1000’in üzerinde çalışanı ile yüksek teknoloji üretim yapan mühendislik odaklı bir grup olan Canovate, özellikle veri merkezi (data center) ve fiber optik teknolojilerindeki geniş ürün gamını 4 kıtada 71 ülkeye ihracat ediyor.
Türkiye’nin ve dünyanın ileri gelen ar-ge ve inovasyon odaklı global firmalarından birisi olduklarını kaydeden Canovate Group Yönetim Kurulu Başkanı Can Gür, “Geçen 20 yılda, ar-ge’ye 20 milyon doların üzerinde yatırım gerçekleştirdik. Ar-Ge’ye her yıl, 1 - 1.5 milyon dolar arasında kaynak ayırmaya devam edeceğiz” dedi.
Canovate Group açısından, 2017 yılının global pazarlarda atılım yılı olduğunu ifade eden Can Gür, konuşmasına şöyle devam etti: “Canovate olarak 2017’de, üretim kapasitemizin %66’sını 4 kıtada 71 ülkeye ihraç ettik ve cirosal olarak %48 büyüme sağladık. Avusturya, Danimarka, İspanya, Suudi Arabistan, Umman, Filipinler, Nijerya, Etiyopya, Sudan gibi birçok ülkeye veri merkezleri ihraç ediyoruz. Yine, Suudi Arabistan Endonezya, Fas, Cezayir, Hollanda, Almanya, Fransa, Şili, Guantanamo gibi birçok ülkeye FTTH (evlere kadar fiber) ihracatı yapıyoruz. 2018 yılında dünyadaki mevcut pazarlarımızın yanı sıra, özellikle Amerika pazarında ciddi bir tanıtım ve pazarlama faaliyeti yürütmeyi planlıyoruz. Canovate Group olarak, bilişim ve iletişim konularında, Türkiye’yi 4 kıtada en iyi şekilde temsil etmenin haklı gururunu yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
27 Aralık 2017 Çarşamba
Tünel Dijital, 2018’de büyüme hedefliyor
Adapazarı’nda 2009 yılında Copy Center olarak faaliyetine başlayan Tünel Dijital, aradan geçen dokuz yılda ciddi bir büyüme trendi göstererek, açık hava reklamcılığından dijital baskı sektörüne kadar geniş bir yelpazede hizmet vermeye devam ediyor.
Bu yıl başarılı bir yıl geçirdiklerini ve önümüzdeki yılda büyüme trendinin devam edeceğini kaydeden Tünel Dijital Genel Müdürü Zafer Bekdemir, şunları söyledi:
“Piyasaların durgunluğu ve dövizdeki artışa rağmen, yatırımlarımıza devam etmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Yatırım yapmadığımız ve yerimizde saydığımız zaman, bu durum bizi olumsuz etkileyecektir. Sektörümüzün geleceği parlak ve pazarımız geniş. Müşterileriniz büyüdükçe, sizin de büyümenizin önünde sizden başka engel kalmıyor. Bu sebepten, gelecek bizim elimizde” dedi.
2017 ve 2018 makine yatırımları devam ediyor
Bu yıl başarılı bir yıl geçirdiklerini ve gelecek yılın bu yıldan daha başarılı olması için çalıştıklarını ifade eden Zafer Bekdemir, 2017 ve 2018’de makine yatırımına devam ettiklerini belirtti. Yatırım yapmanın büyümenin anahtarı olduğunu anlatan Zafer Bekdemir, konuşmasına şöyle devam etti:
“2017 yılında, Xerox Versant 80 ve D125 makinelerini, makine parkurumuza dahil ederek yatırımlarımıza devam ediyoruz. 2017 yılı hedeflerimiz doğrultusunda devam ediyor ve 2016’ya göre ciddi bir büyüme kaydettik. 2018 yılının sıkıntılı geçeceğini, piyasalardan, dövizdeki artıştan ve dünya genelindeki savaşlardan görebiliyoruz. Fakat biz, yatırımlarımıza devam ederek, yeni istihdamlar sağlamalıyız. Gelecek yıl, bu yıldan daha fazla bir büyüme hedefimiz var” diye konuştu.
Sektörünün liderleri arasında yer alıyor
Müşterilerin ihtiyaçlarını en doğru ve zamanında giderirken, en uygun fiyatı sunduklarını ifade eden Zafer Bekdemir, şunları kaydetti:
“Tünel Reklam’ın, sektöründe işini kaliteli yapan, zaman kavramını doğru değerlendiren, kaliteden hiçbir zaman taviz vermeden müşterisine en kaliteli ürünü doğru zamanda ve uygun fiyatta müşterisine sunan firma olarak bilinmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Sektörümüzde, her zaman lider firmalar arasında yer alacağız. Hedefimiz, gerekli olan yatırımları yaparak, bölgemizde sektörümüze katkı sağlamak ve ihtiyacı olan firmaların aklına ilk gelen tedarikçi olarak, müşterilerimizin ihtiyaçlarını en doğru şekilde gidermektir. Sektörümüzde çok kaliteli firmalar var ve hep beraber iyi yerlere gelmemiz gerekiyor. Bunun için birinci önceliğimiz, rakip değil, dost olabilmemizdir. Bu olduğu sürece, teknolojiyi de daha rahat takip ederiz, tedariği daha rahat sağlarız, istihdamda faydamız olur birbirimize. Böyle olduğumuz sürece, hedeflere ulaşmamız daha kolay olacaktır” şeklinde konuştu.
Lidya Grup’u herkese tavsiye ederim
Lidya Grup’tan aldığı hizmetin memnuniyetine vurgu yapan Zafer Bekdemir, şunları söyledi:
“Lidya Grup ile 2010 tanıştık ve çalışmaya devam ediyoruz. Lidya Grup’tan Xerox 560, Versant 80, D125, Epson 50610, Epson 7000 makinelerini aldık. Bu makinaların tamamı, işimize müthiş katkı sağladı. Bu makinelerin ileri teknoloji olması ve bunları kullananların insan faktörün bazen yeterli bilgiye sahip olamamasından, sorunlarımız oldu. Bu durumlarda, Lidya Grup’un makinelerinin arkasında olarak, hızlıca müdahale etmesi, bize büyük katkı sağlıyor. Lidya Grup’tan çok memnunuz. En büyük sebebi de, verdiğimiz paranın karşılığını alabilmemizdir. Ticaret tek taraflı olmaz, para kazanmadığı sürece kimse memnun kalmaz. Para kazanmak isteyen herkese Lidya Grup ile işbirliği yapmasını tavsiye ederim” dedi.
Tünel Dijital firması kuruluş öyküsü:
2009 yılında, Adapazarı Şal Sokakta 20 metrekarelik bir dükkanda, 1 renkli, 1 siyah beyaz, cilt makinası, süblimasyon baskı v.s gibi makinalarla Copy Center sektöründe hizmet vermeye başladı. 2011 yılında Sakarya’nın en iyi makinalarından birini alarak, Açıkhava Reklamcılığı sektörüne 2.şube olarak hizmet vermeye devam etti. 2015 yılında Sakarya’nın yerel matbaalarından biriyle ortaklık yaparak, matbaa sektörüne giriş yaptı. 2015 yılında büyük bir hamle ile 750 metrekare kapalı, 500 metrekare açık olmak üzere, 1.250 metrekare alanda üretime devam ediyor. 2016 yılında, 4 arkadaş reklam makinaları sektöründe 3 adet uzak doğu firmasının bayiliğini alarak, reklam makinaları satışı üzerine bir şirket kurdu. 2017 yılı itibariyle Serdivan bölgesindeki merkez ofisinde; baskı merkezi, tabela imalatı ve grafik tasarım faaliyetlerine devam ediyor. Çarşı Şubesi Copy Center olarak, matbaası Tığcılar mahallesinde, makine satış şirketi Erenlerde olmak üzere faaliyetlerini sürdürüyor. Tünel Dijital bünyesindeki 19 kişilik bir ekiple başarıdan başarıya imza atmaktadır.
Bu yıl başarılı bir yıl geçirdiklerini ve önümüzdeki yılda büyüme trendinin devam edeceğini kaydeden Tünel Dijital Genel Müdürü Zafer Bekdemir, şunları söyledi:
“Piyasaların durgunluğu ve dövizdeki artışa rağmen, yatırımlarımıza devam etmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Yatırım yapmadığımız ve yerimizde saydığımız zaman, bu durum bizi olumsuz etkileyecektir. Sektörümüzün geleceği parlak ve pazarımız geniş. Müşterileriniz büyüdükçe, sizin de büyümenizin önünde sizden başka engel kalmıyor. Bu sebepten, gelecek bizim elimizde” dedi.
2017 ve 2018 makine yatırımları devam ediyor
Bu yıl başarılı bir yıl geçirdiklerini ve gelecek yılın bu yıldan daha başarılı olması için çalıştıklarını ifade eden Zafer Bekdemir, 2017 ve 2018’de makine yatırımına devam ettiklerini belirtti. Yatırım yapmanın büyümenin anahtarı olduğunu anlatan Zafer Bekdemir, konuşmasına şöyle devam etti:
“2017 yılında, Xerox Versant 80 ve D125 makinelerini, makine parkurumuza dahil ederek yatırımlarımıza devam ediyoruz. 2017 yılı hedeflerimiz doğrultusunda devam ediyor ve 2016’ya göre ciddi bir büyüme kaydettik. 2018 yılının sıkıntılı geçeceğini, piyasalardan, dövizdeki artıştan ve dünya genelindeki savaşlardan görebiliyoruz. Fakat biz, yatırımlarımıza devam ederek, yeni istihdamlar sağlamalıyız. Gelecek yıl, bu yıldan daha fazla bir büyüme hedefimiz var” diye konuştu.
Sektörünün liderleri arasında yer alıyor
Müşterilerin ihtiyaçlarını en doğru ve zamanında giderirken, en uygun fiyatı sunduklarını ifade eden Zafer Bekdemir, şunları kaydetti:
“Tünel Reklam’ın, sektöründe işini kaliteli yapan, zaman kavramını doğru değerlendiren, kaliteden hiçbir zaman taviz vermeden müşterisine en kaliteli ürünü doğru zamanda ve uygun fiyatta müşterisine sunan firma olarak bilinmesi için elimizden geleni yapıyoruz. Sektörümüzde, her zaman lider firmalar arasında yer alacağız. Hedefimiz, gerekli olan yatırımları yaparak, bölgemizde sektörümüze katkı sağlamak ve ihtiyacı olan firmaların aklına ilk gelen tedarikçi olarak, müşterilerimizin ihtiyaçlarını en doğru şekilde gidermektir. Sektörümüzde çok kaliteli firmalar var ve hep beraber iyi yerlere gelmemiz gerekiyor. Bunun için birinci önceliğimiz, rakip değil, dost olabilmemizdir. Bu olduğu sürece, teknolojiyi de daha rahat takip ederiz, tedariği daha rahat sağlarız, istihdamda faydamız olur birbirimize. Böyle olduğumuz sürece, hedeflere ulaşmamız daha kolay olacaktır” şeklinde konuştu.
Lidya Grup’u herkese tavsiye ederim
Lidya Grup’tan aldığı hizmetin memnuniyetine vurgu yapan Zafer Bekdemir, şunları söyledi:
“Lidya Grup ile 2010 tanıştık ve çalışmaya devam ediyoruz. Lidya Grup’tan Xerox 560, Versant 80, D125, Epson 50610, Epson 7000 makinelerini aldık. Bu makinaların tamamı, işimize müthiş katkı sağladı. Bu makinelerin ileri teknoloji olması ve bunları kullananların insan faktörün bazen yeterli bilgiye sahip olamamasından, sorunlarımız oldu. Bu durumlarda, Lidya Grup’un makinelerinin arkasında olarak, hızlıca müdahale etmesi, bize büyük katkı sağlıyor. Lidya Grup’tan çok memnunuz. En büyük sebebi de, verdiğimiz paranın karşılığını alabilmemizdir. Ticaret tek taraflı olmaz, para kazanmadığı sürece kimse memnun kalmaz. Para kazanmak isteyen herkese Lidya Grup ile işbirliği yapmasını tavsiye ederim” dedi.
Tünel Dijital firması kuruluş öyküsü:
2009 yılında, Adapazarı Şal Sokakta 20 metrekarelik bir dükkanda, 1 renkli, 1 siyah beyaz, cilt makinası, süblimasyon baskı v.s gibi makinalarla Copy Center sektöründe hizmet vermeye başladı. 2011 yılında Sakarya’nın en iyi makinalarından birini alarak, Açıkhava Reklamcılığı sektörüne 2.şube olarak hizmet vermeye devam etti. 2015 yılında Sakarya’nın yerel matbaalarından biriyle ortaklık yaparak, matbaa sektörüne giriş yaptı. 2015 yılında büyük bir hamle ile 750 metrekare kapalı, 500 metrekare açık olmak üzere, 1.250 metrekare alanda üretime devam ediyor. 2016 yılında, 4 arkadaş reklam makinaları sektöründe 3 adet uzak doğu firmasının bayiliğini alarak, reklam makinaları satışı üzerine bir şirket kurdu. 2017 yılı itibariyle Serdivan bölgesindeki merkez ofisinde; baskı merkezi, tabela imalatı ve grafik tasarım faaliyetlerine devam ediyor. Çarşı Şubesi Copy Center olarak, matbaası Tığcılar mahallesinde, makine satış şirketi Erenlerde olmak üzere faaliyetlerini sürdürüyor. Tünel Dijital bünyesindeki 19 kişilik bir ekiple başarıdan başarıya imza atmaktadır.
Uyumsoft’tan YTÜ’lü mühendislere ERP semineri
Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) ve Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri arasında ‘Eğitim, Öğretim ve Bilimsel Faaliyet İşbirliği Protokolü’ bulunuyor. Bu protokol kapsamında, Uyum Akademi Yöneticisi Kerim Şahin ve Ar-Ge Sorumlusu Bülent Sarı tarafından, geçtiğimiz günlerde, Bilgisayar Mühendisliği 4. sınıf öğrencilerine ERP semineri verildi.
Uyum Akademi Yöneticisi Kerim Şahin, “ERP Nedir? Kurumlara ERP nasıl katkılar sunar, Uyumsoft Cloud ERP’de hangi modüller hangi amaçlarla kullanılıyor” gibi ERP’ye ilişkin konulara dair açıklamalarda bulundu.
Ar-Ge Sorumlusu Bülent Sarı, Uyumsoft Cloud ERP ürününde kullanılan teknolojiler, ürünün altyapısı ve nasıl geliştirildiğine dair teknik bilgiler ile ürünün müşteri ve çözüm ortakları tarafından nasıl geliştirildiğini anlattı.
Aynı zamanda, Uyum Akademi´nin her yıl Yaz Okulu kapsamında Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) ile ortak organize ettiği Staj Programına ilişkin de öğrencilere bilgi aktarıldı.
Uyum Akademi Yöneticisi Kerim Şahin, “ERP Nedir? Kurumlara ERP nasıl katkılar sunar, Uyumsoft Cloud ERP’de hangi modüller hangi amaçlarla kullanılıyor” gibi ERP’ye ilişkin konulara dair açıklamalarda bulundu.
Ar-Ge Sorumlusu Bülent Sarı, Uyumsoft Cloud ERP ürününde kullanılan teknolojiler, ürünün altyapısı ve nasıl geliştirildiğine dair teknik bilgiler ile ürünün müşteri ve çözüm ortakları tarafından nasıl geliştirildiğini anlattı.
Aynı zamanda, Uyum Akademi´nin her yıl Yaz Okulu kapsamında Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) ile ortak organize ettiği Staj Programına ilişkin de öğrencilere bilgi aktarıldı.
İstiklal Marşı’nın yazarı Mehmet Akif Ersoy bundan 81 yıl önce yaşama veda etti
2 Mart 1921 yılında kabul edilen İstiklal Marşı'nın şairi ve güftecisi Mehmet Akif Ersoy, bundan tam 81 yıl önce hayata gözlerini yumdu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ersoy'un ölüm yıldönümü dolayısıyla bir mesaj yayınladı.
İstiklal Marşı’nın yazarı Mehmet Akif Ersoy, bundan 81 yıl önce 27 Aralık 1936’da hayata gözlerini yumdu.
20 Aralık 1873’te İstanbul’da doğan Ersoy’ın babası Fatih Medresesi müderrislerinden Mehmet Tahir Efendi, Osmanlı Devleti’ne bağlı Arnavutluk’un İpek kazasına bağlı Şuşise Köyü’nden İstanbul’a gelmişti. Ersoy’un annesi Emine Cemile Hanım ise Buharalı Mehmet Efendi’nin kızı olarak Samsun’da doğmuştu. Mehmet Tahir Efendi, ona ebced hesabıyla doğduğu yıl olan 1290’a karşılık gelen Rağıf ismini vermişse de çevresi tarafından Akif olarak çağrıldı. Akif dışında bir de Nuriye adında bir kızları bulunuyordu.
Mehmet Akif, İstanbul’da Fatih’in Sarıgüzel semtinin Nasuh Mahallesi’nde doğdu. Çocukluğu Osmanlı Devleti’nin “hasta adam” olarak nitelendirildiği döneme denk geldi. 1878 yılında, Akif 4 yaşındayken Fatih’de Emir Buhari Mahalle Mektebi’ne başladı. Burada iki yıl eğitim gördükten sonra Fatih İbtidaisi’ne geçti. Aynı yıl babası ona Arapça dersleri vermeye başladı.
Babasının yazın Emin Paşa’nın çocuklarına ders vermesi sebebiyle Emin Paşa’nın çocukları ile arkadaşlık kurdu. Mehmet Akif, 1882 yılında ilköğretimini tamamlayarak Fatih Merkez Rüştiyesi’ne başladı. Ayrıca Fatih Camii’nde Esad Dede’nin İran Edebiyatı derslerine katılıyordu. Lise eğitiminde Mülkiye’nin İdadi bölümünde başladıktan sonra yüksek kısmına geçti. Kısa bir süre sonra evlerinin yanması ve babasının vefatı sebebiyle okula devam edemeyip sivil veterinerlik okulu olan Baytar Mektebi’ne geçti. Şiirle ilgisi bu dönemde başlayan Mehmet Akif, ilk şiirlerini bu dönemde yazmaya başladı.
BİRİNCİLİKLE MEZUN OLDU
22 Aralık 1893 tarihinde birincilik ile mezun olmasından sonra Orman ve Ma’adin ve Ziraat Nezare’Baytar Müfettiş Muavini olarak tayin edildi. 1895 yılında ilk eseri olan 7 beyitlik gazeli “Kur’an’a Hitab”, Servet-i Fünun Gazetesi’nde yayınlandı. 4 yıl boyunca Rumeli, Anadolu ve Arabistan’da görev yaptı. Bu seyahatler Mehmet Akif’in düşünce ve yazın hayatını çok etkiledi.
1 Eylül 1898’de 25 yaşında iken Tophane-i Amire veznedarı Mehmet Emin Bey’in kızı İsmet Hanım ile evlendi. Aynı yıllarda Maarif Dergisi’nde ve Resimli Gazete’de şiir yazıları ve Arapça, Farsça ve Fransızca’dan yaptığı çevirilen yayınlandı. 1906 yılında Halkalı Ziraat Mektebi’ne Kitabet-i Resmiye Muallimi ve 1907’de Çiftlik Makinist Okulu’na Türkçe öğretmeni olarak atandı. Ardından bir yıl sonra II. Meşrutiyet’in ilan edildiği dönem İstanbul’da Umur-i Baytariye Dairesi Müdür Muavinliği’ne getirildi. 1908-1910 yılları arasında “Sırat’ı Müstakim” dergisinde yazdığı dönem en ünlü şiirleri “Küfe” ve “Seyfi Baba” yayınlandı.
KURTULUŞ HAREKETİNE DESTEK VERDİ, GÖREVDEN ALINDI
Kısa bir süre sonra Darülfünun Edebiyat-ı Umumiye müderrisliğine tayin edilen Mehmet Akif, uzun süre bu kadroda kaldı. 1913’te İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. I. Dünya Savaşı sırasında bu cemiyete bağlı bir örgüt olan Teşkilat-ı Mahsusa aracılığıyla Almanya’daki Müslüman tutsakların durumunu incelemek üzere Berlin’e gönderildi. Ardından Arabistan ve Lübnan’a gitmiş ve burada batı-doğu ayrımına şahit oldu. İstanbul’a döndükten sonra Darül-Hikmet-i İslamiye’nin başkatipliğine atandı. Miili Mütareke döneminde kurtuluş hareketine destek verdi. Balıkesir’de yaptığı konuşmadan dolayı İstanbul’daki görevinden alındı. Ankara Hükümeti’nin kurulmasından sonra Burdur Milletvekili olarak meclise girdi.
500 LİRAYI KABUL ETMEDİ, ORDUYA VERDİ
O sırada Maarif Vekili Hamdullah Suphi’nin desteği ile İstiklal Marşı için açılan yarışmaya giren Mehmet Akif Ersoy, 724 şiir arasından yarışmayı kazandı. 18 Mart 1921’de kabul edilen şiir, 1924 yılında Osman Zeki Üngör tarafından bestelenerek “Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Marşı” olarak ilan edildi. Mehmet Akif Ersoy yarışmadan kazandığı 500 lirayı kabul etmeyerek Türk Ordusu’na armağan etti.
EDİRNEKAPI ŞEHİTLİĞİ’NE DEFNEDİLDİ
Sakarya Zaferi’nden sonra İstanbul’a geldi ancak İslami uyanışçı düşünürlerden olan Mehmet Akif Ersoy, Cumhuriyet’in laik düzeninin oturması sebebiyle Mısır’a gitti. 1936 yılına kadar Mısır’da Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi. Siroz’a yakalanması üzerine 1935’te Lübnan’a, 1936’da Antakya’ya gitti. Hastalığının ilerlemesi üzerine ülkesine döndü ve 27 Aralık 1936’da İstanbul’da vefat etti. Mezarı Edirnekapı Şehitliği’nde bulunmaktadır.
İSTİKLAL MARŞI’NI TÜRK MİLLETİ’NE ARMAĞAN ETTİ
Mehmet Akif Ersoy’un en önemli eseri olan “Safahat”, 7 kitaptan oluşmaktadır. 1911 yılında yazdığı birinci bölümde osmanlı toplumunun meşrutiyet dönemini; 1912 yılında yazdığı “Süleymaniye Kürsüsünde” adlı ikinci kitapta, Osmanlı aydınlarını işlemiştir. 1913’de Safahat’ın üçüncü bölümü olan “Halkın Sesleri”ni ve 1914 yılında dördüncü bölüm “Fatih Kürsüsünde”yi yazdı. Ardından 1917 tarihli “Hatıralar” ve I. Dünya Savaşı hakkında görüşlerinin yer aldığı 1924 tarihli “Asım”ı yazdı. Son ve 7. bölüm olan “Gölgeler”i 1933 yılında yazdı. Şiirlerinin toplu olarak yer aldığı 7 kitaplık eserine “İstiklal Marşı”nı koymayarak bu eserini Türk Milleti’ne armağan etmişti.
Başlangıcı 1911 olan “Safahat”, 1933 yılında tamamlandı. Özmer Ziya Doğrul, Mehmet Akif Ersoy’un kitaplarına almadığı şiirlerini de ekleyerek eseri, 1943 yılında tekrar yayımladı. Ardından 1987 yılında M. Ertuğrul Düzdağ, eseri önceki baskıları arasındaki farkı gösteren yeni bir basımını yaptı. “Kur’an’dan Ayet ve Hadisler” ve “Mehmet Akif Ersoy’un Makaleleri” adlı çalışmaları da ölümünden sonra yayımlanmıştır.
MİLLİ EDEBİYATA KARŞI ÇIKTI
Mesnevi, Hafız Divanı, Güllistan, Fuzuli’nin Leyla ve Mecnu’nu, Victor Hugo, Lamartine ve Emile Zola gibi eserleri okumuş olan Mehmet Akif Ersoy’un eserleri anlatıya ve övgüye dayalıdır. “Sanat sanat içindir” görüşüne karşı çıkmış dini yönü ağırlıkta bir edebiyat tarzı benimsemiştir. Edebiyat dili olarak Milli Edebiyat akımına karşı çıkmış, aruz kullanmıştır. Hatta edebiyatta batılılaşma konusunda Tevfik Fikret ile çatışmıştır.
ESERLERİ
Şairin Safahat adı altında toplanan şiirleri 8 kitaptan oluşmuştur. Şair, İstiklâl Marşı’nı Safahat’a koymamıştır. Nedenini ise şöyle açıklar: “Çünkü ben onu milletimin kalbine gömdüm”.
Safahat (1911) – 44 manzume içerir. Siyasal olaylar, mistik duygular, dünyevi görevlerden bahsedilir.
Süleymaniye Kürsüsünde (1912) – Süleymaniye Camisi’ne giden iki kişinin söyleşileri ile başlar, kürsüde Seyyah Abdürreşit İbrahim’in konuşturulduğu uzun bir bölümle devam eder.
Hakkın Sesleri (1913) – Topluma İslami mesajı yaymaya çalışan on manzumedir.
Fatih Kürsüsünde (1914) – Fatih Camisi’ne giden iki kişinin söyleşileri ile başlar, vaizin uzun konuşması ile devam eder.
Hatıralar (1917) – Âkif’in gezdiği yerdeki izlenimleri ve toplumsal felaketler karşısında Allah’a yakarışını içerir.
Asım (1924) – Hocazade ile Köse İmam arasındaki konuşmalar şeklinde tasarlanmış tek parça eserdir.
Gölgeler (1933) – 1918-1933 arasında yazılmış 41 adet manzumeyi içerir. Her biri, yazıldıkları dönemin izlerini taşır.
Safahat (Toplu Basım) (ilki 1943) – 6 Safahatını bir araya getirir.
Mehmet Akif Ersoy'un ölümünün 75. ve İstiklal Marşı'nın Kabulünün 90. Yılı olması nedeniyle 2011 yılı T.C. Başbakanlığı tarafından “Mehmet Akif Ersoy Yılı” olarak ilan edilmiştir. Yıl boyunca yapılacak çalışmaların sorumluluğu Kültür ve Turizm Bakanlığı’na verilmiştir.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN MESAJ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy'un vefat yıl dönümü nedeniyle bir mesaj yayınladı. İşte, o mesaj:
“Milli değerlerimizi, karakterimizi ve ideallerimizi yansıtan eserleriyle, şiirleriyle ve mücadeleci kişiliğiyle bugünümüzü aydınlatmaya, bizlere yol göstermeye devam eden Mehmet Akif Ersoy'u vefat yıl dönümünde rahmetle, minnetle yad ediyoruz. İstiklal ve istikbal mücadelemizin en çetin geçtiği dönemlerinde bağımsızlık fikrini İslam coğrafyasına taşıyan Mehmet Akif Ersoy, dünyadaki tüm Müslümanların kalplerinin bir ve beraber atması için mücadele vermiştir. Mehmet Akif, Balkanlardan Kafkasya'ya, Afrika'dan Ortadoğu ve Hint alt kıtasına kadar tüm Müslümanların; kendine Mekke'yi, Kudüs'ü kıble bilen tüm kardeşlerimizin ittihadını savunuyor, zalimlere karşı hep birlikte mücadele idealini taşıyordu. Coşkulu, heyecanlı ve daima umutlu kişiliğiyle milletimize öncülük eden istiklal şairimiz, çıkardığı dergiler, yazıları, kürsü konuşmalarıyla bir düşüncenin, inancın, idealin taşıyıcısı olmuş; şiirleri ve İstiklal Marşı ile bu misyonu en veciz ifadelerle dile getirmiştir. Aldığı geleneksel ve modern eğitim ile son derece donanımlı bir alim, idrak kabiliyetiyle arif, savaşta cepheye atılacak kadar vatansever biri olan Mehmet Akif, hakiki bir mütefekkirdir. Ülkemizin bekasını sürdürmenin, İslam coğrafyasındaki haksızlıkları, hukuksuzlukları, zulmü sona erdirmenin yolu, İstiklal Marşımızdaki o ruhu daima canlı tutmayı başarmaktan geçiyor. Samimi, sahici kişiliği, tertemiz ahlakı, mütevazılığı, ahde vefası ve dinine, milletine sadakati İstiklal Marşı'nda tecessüm eden Akif'in bu mirasını gelecek nesillere aktarmak, onun düşünce ve ideallerini yaşatmak en büyük vazifemizdir. Ebedi aleme irtihalinin yıl dönümünde Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u hürmet, rahmet ve minnetle yad ediyor, vatandaşlarımızı en kalbi duygularımla selamlıyorum.”
Kaynak:sözcü.com.tr
İstiklal Marşı’nın yazarı Mehmet Akif Ersoy, bundan 81 yıl önce 27 Aralık 1936’da hayata gözlerini yumdu.
20 Aralık 1873’te İstanbul’da doğan Ersoy’ın babası Fatih Medresesi müderrislerinden Mehmet Tahir Efendi, Osmanlı Devleti’ne bağlı Arnavutluk’un İpek kazasına bağlı Şuşise Köyü’nden İstanbul’a gelmişti. Ersoy’un annesi Emine Cemile Hanım ise Buharalı Mehmet Efendi’nin kızı olarak Samsun’da doğmuştu. Mehmet Tahir Efendi, ona ebced hesabıyla doğduğu yıl olan 1290’a karşılık gelen Rağıf ismini vermişse de çevresi tarafından Akif olarak çağrıldı. Akif dışında bir de Nuriye adında bir kızları bulunuyordu.
Mehmet Akif, İstanbul’da Fatih’in Sarıgüzel semtinin Nasuh Mahallesi’nde doğdu. Çocukluğu Osmanlı Devleti’nin “hasta adam” olarak nitelendirildiği döneme denk geldi. 1878 yılında, Akif 4 yaşındayken Fatih’de Emir Buhari Mahalle Mektebi’ne başladı. Burada iki yıl eğitim gördükten sonra Fatih İbtidaisi’ne geçti. Aynı yıl babası ona Arapça dersleri vermeye başladı.
Babasının yazın Emin Paşa’nın çocuklarına ders vermesi sebebiyle Emin Paşa’nın çocukları ile arkadaşlık kurdu. Mehmet Akif, 1882 yılında ilköğretimini tamamlayarak Fatih Merkez Rüştiyesi’ne başladı. Ayrıca Fatih Camii’nde Esad Dede’nin İran Edebiyatı derslerine katılıyordu. Lise eğitiminde Mülkiye’nin İdadi bölümünde başladıktan sonra yüksek kısmına geçti. Kısa bir süre sonra evlerinin yanması ve babasının vefatı sebebiyle okula devam edemeyip sivil veterinerlik okulu olan Baytar Mektebi’ne geçti. Şiirle ilgisi bu dönemde başlayan Mehmet Akif, ilk şiirlerini bu dönemde yazmaya başladı.
BİRİNCİLİKLE MEZUN OLDU
22 Aralık 1893 tarihinde birincilik ile mezun olmasından sonra Orman ve Ma’adin ve Ziraat Nezare’Baytar Müfettiş Muavini olarak tayin edildi. 1895 yılında ilk eseri olan 7 beyitlik gazeli “Kur’an’a Hitab”, Servet-i Fünun Gazetesi’nde yayınlandı. 4 yıl boyunca Rumeli, Anadolu ve Arabistan’da görev yaptı. Bu seyahatler Mehmet Akif’in düşünce ve yazın hayatını çok etkiledi.
1 Eylül 1898’de 25 yaşında iken Tophane-i Amire veznedarı Mehmet Emin Bey’in kızı İsmet Hanım ile evlendi. Aynı yıllarda Maarif Dergisi’nde ve Resimli Gazete’de şiir yazıları ve Arapça, Farsça ve Fransızca’dan yaptığı çevirilen yayınlandı. 1906 yılında Halkalı Ziraat Mektebi’ne Kitabet-i Resmiye Muallimi ve 1907’de Çiftlik Makinist Okulu’na Türkçe öğretmeni olarak atandı. Ardından bir yıl sonra II. Meşrutiyet’in ilan edildiği dönem İstanbul’da Umur-i Baytariye Dairesi Müdür Muavinliği’ne getirildi. 1908-1910 yılları arasında “Sırat’ı Müstakim” dergisinde yazdığı dönem en ünlü şiirleri “Küfe” ve “Seyfi Baba” yayınlandı.
KURTULUŞ HAREKETİNE DESTEK VERDİ, GÖREVDEN ALINDI
Kısa bir süre sonra Darülfünun Edebiyat-ı Umumiye müderrisliğine tayin edilen Mehmet Akif, uzun süre bu kadroda kaldı. 1913’te İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. I. Dünya Savaşı sırasında bu cemiyete bağlı bir örgüt olan Teşkilat-ı Mahsusa aracılığıyla Almanya’daki Müslüman tutsakların durumunu incelemek üzere Berlin’e gönderildi. Ardından Arabistan ve Lübnan’a gitmiş ve burada batı-doğu ayrımına şahit oldu. İstanbul’a döndükten sonra Darül-Hikmet-i İslamiye’nin başkatipliğine atandı. Miili Mütareke döneminde kurtuluş hareketine destek verdi. Balıkesir’de yaptığı konuşmadan dolayı İstanbul’daki görevinden alındı. Ankara Hükümeti’nin kurulmasından sonra Burdur Milletvekili olarak meclise girdi.
500 LİRAYI KABUL ETMEDİ, ORDUYA VERDİ
O sırada Maarif Vekili Hamdullah Suphi’nin desteği ile İstiklal Marşı için açılan yarışmaya giren Mehmet Akif Ersoy, 724 şiir arasından yarışmayı kazandı. 18 Mart 1921’de kabul edilen şiir, 1924 yılında Osman Zeki Üngör tarafından bestelenerek “Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Marşı” olarak ilan edildi. Mehmet Akif Ersoy yarışmadan kazandığı 500 lirayı kabul etmeyerek Türk Ordusu’na armağan etti.
EDİRNEKAPI ŞEHİTLİĞİ’NE DEFNEDİLDİ
Sakarya Zaferi’nden sonra İstanbul’a geldi ancak İslami uyanışçı düşünürlerden olan Mehmet Akif Ersoy, Cumhuriyet’in laik düzeninin oturması sebebiyle Mısır’a gitti. 1936 yılına kadar Mısır’da Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi. Siroz’a yakalanması üzerine 1935’te Lübnan’a, 1936’da Antakya’ya gitti. Hastalığının ilerlemesi üzerine ülkesine döndü ve 27 Aralık 1936’da İstanbul’da vefat etti. Mezarı Edirnekapı Şehitliği’nde bulunmaktadır.
İSTİKLAL MARŞI’NI TÜRK MİLLETİ’NE ARMAĞAN ETTİ
Mehmet Akif Ersoy’un en önemli eseri olan “Safahat”, 7 kitaptan oluşmaktadır. 1911 yılında yazdığı birinci bölümde osmanlı toplumunun meşrutiyet dönemini; 1912 yılında yazdığı “Süleymaniye Kürsüsünde” adlı ikinci kitapta, Osmanlı aydınlarını işlemiştir. 1913’de Safahat’ın üçüncü bölümü olan “Halkın Sesleri”ni ve 1914 yılında dördüncü bölüm “Fatih Kürsüsünde”yi yazdı. Ardından 1917 tarihli “Hatıralar” ve I. Dünya Savaşı hakkında görüşlerinin yer aldığı 1924 tarihli “Asım”ı yazdı. Son ve 7. bölüm olan “Gölgeler”i 1933 yılında yazdı. Şiirlerinin toplu olarak yer aldığı 7 kitaplık eserine “İstiklal Marşı”nı koymayarak bu eserini Türk Milleti’ne armağan etmişti.
Başlangıcı 1911 olan “Safahat”, 1933 yılında tamamlandı. Özmer Ziya Doğrul, Mehmet Akif Ersoy’un kitaplarına almadığı şiirlerini de ekleyerek eseri, 1943 yılında tekrar yayımladı. Ardından 1987 yılında M. Ertuğrul Düzdağ, eseri önceki baskıları arasındaki farkı gösteren yeni bir basımını yaptı. “Kur’an’dan Ayet ve Hadisler” ve “Mehmet Akif Ersoy’un Makaleleri” adlı çalışmaları da ölümünden sonra yayımlanmıştır.
MİLLİ EDEBİYATA KARŞI ÇIKTI
Mesnevi, Hafız Divanı, Güllistan, Fuzuli’nin Leyla ve Mecnu’nu, Victor Hugo, Lamartine ve Emile Zola gibi eserleri okumuş olan Mehmet Akif Ersoy’un eserleri anlatıya ve övgüye dayalıdır. “Sanat sanat içindir” görüşüne karşı çıkmış dini yönü ağırlıkta bir edebiyat tarzı benimsemiştir. Edebiyat dili olarak Milli Edebiyat akımına karşı çıkmış, aruz kullanmıştır. Hatta edebiyatta batılılaşma konusunda Tevfik Fikret ile çatışmıştır.
ESERLERİ
Şairin Safahat adı altında toplanan şiirleri 8 kitaptan oluşmuştur. Şair, İstiklâl Marşı’nı Safahat’a koymamıştır. Nedenini ise şöyle açıklar: “Çünkü ben onu milletimin kalbine gömdüm”.
Safahat (1911) – 44 manzume içerir. Siyasal olaylar, mistik duygular, dünyevi görevlerden bahsedilir.
Süleymaniye Kürsüsünde (1912) – Süleymaniye Camisi’ne giden iki kişinin söyleşileri ile başlar, kürsüde Seyyah Abdürreşit İbrahim’in konuşturulduğu uzun bir bölümle devam eder.
Hakkın Sesleri (1913) – Topluma İslami mesajı yaymaya çalışan on manzumedir.
Fatih Kürsüsünde (1914) – Fatih Camisi’ne giden iki kişinin söyleşileri ile başlar, vaizin uzun konuşması ile devam eder.
Hatıralar (1917) – Âkif’in gezdiği yerdeki izlenimleri ve toplumsal felaketler karşısında Allah’a yakarışını içerir.
Asım (1924) – Hocazade ile Köse İmam arasındaki konuşmalar şeklinde tasarlanmış tek parça eserdir.
Gölgeler (1933) – 1918-1933 arasında yazılmış 41 adet manzumeyi içerir. Her biri, yazıldıkları dönemin izlerini taşır.
Safahat (Toplu Basım) (ilki 1943) – 6 Safahatını bir araya getirir.
Mehmet Akif Ersoy'un ölümünün 75. ve İstiklal Marşı'nın Kabulünün 90. Yılı olması nedeniyle 2011 yılı T.C. Başbakanlığı tarafından “Mehmet Akif Ersoy Yılı” olarak ilan edilmiştir. Yıl boyunca yapılacak çalışmaların sorumluluğu Kültür ve Turizm Bakanlığı’na verilmiştir.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DAN MESAJ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy'un vefat yıl dönümü nedeniyle bir mesaj yayınladı. İşte, o mesaj:
“Milli değerlerimizi, karakterimizi ve ideallerimizi yansıtan eserleriyle, şiirleriyle ve mücadeleci kişiliğiyle bugünümüzü aydınlatmaya, bizlere yol göstermeye devam eden Mehmet Akif Ersoy'u vefat yıl dönümünde rahmetle, minnetle yad ediyoruz. İstiklal ve istikbal mücadelemizin en çetin geçtiği dönemlerinde bağımsızlık fikrini İslam coğrafyasına taşıyan Mehmet Akif Ersoy, dünyadaki tüm Müslümanların kalplerinin bir ve beraber atması için mücadele vermiştir. Mehmet Akif, Balkanlardan Kafkasya'ya, Afrika'dan Ortadoğu ve Hint alt kıtasına kadar tüm Müslümanların; kendine Mekke'yi, Kudüs'ü kıble bilen tüm kardeşlerimizin ittihadını savunuyor, zalimlere karşı hep birlikte mücadele idealini taşıyordu. Coşkulu, heyecanlı ve daima umutlu kişiliğiyle milletimize öncülük eden istiklal şairimiz, çıkardığı dergiler, yazıları, kürsü konuşmalarıyla bir düşüncenin, inancın, idealin taşıyıcısı olmuş; şiirleri ve İstiklal Marşı ile bu misyonu en veciz ifadelerle dile getirmiştir. Aldığı geleneksel ve modern eğitim ile son derece donanımlı bir alim, idrak kabiliyetiyle arif, savaşta cepheye atılacak kadar vatansever biri olan Mehmet Akif, hakiki bir mütefekkirdir. Ülkemizin bekasını sürdürmenin, İslam coğrafyasındaki haksızlıkları, hukuksuzlukları, zulmü sona erdirmenin yolu, İstiklal Marşımızdaki o ruhu daima canlı tutmayı başarmaktan geçiyor. Samimi, sahici kişiliği, tertemiz ahlakı, mütevazılığı, ahde vefası ve dinine, milletine sadakati İstiklal Marşı'nda tecessüm eden Akif'in bu mirasını gelecek nesillere aktarmak, onun düşünce ve ideallerini yaşatmak en büyük vazifemizdir. Ebedi aleme irtihalinin yıl dönümünde Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u hürmet, rahmet ve minnetle yad ediyor, vatandaşlarımızı en kalbi duygularımla selamlıyorum.”
Kaynak:sözcü.com.tr
Lidya Grup, 2018 yılında %20 büyüme hedefliyor
Bu yılı, 3.çeyreğin tüm olumsuzluklarına rağmen %25- 27 arasında bir büyümeyle kapatacaklarını belirten Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Öz, 2018 yılında %20’nin üzerinde bir büyüme planladıklarını kaydetti.
Ülkemizde ve dünya pazarlarında şartlar ne olursa olsun, daima büyümeye ve yeni fırsatlara odaklandıklarını anlatan Bekir Öz, şunları söyledi: “Dijital baskı sektöründe dünya devleri arasında bulunan Xerox, Epson ve EFI markalarının Türkiye distribütörüyüz. Lidya Grup olarak, sermayemiz güçlü, iş yapabilme kapasitemiz yüksek, hedeflerimiz büyük, enerjimiz ve moralimiz zirvede. Tüm bunları birleştirdiğinizde, başarıyı da beraberinde getiriyor. Ekonomilerde, zaman zaman sıkıntılar olabilir. Grup olarak biz, daima yeni fırsatlara odaklanarak, tüm gücümüzle çalışıyoruz. Yatırım, büyümenin anahtarıdır. 2018 yılı da, bizim açımızdan büyüme hedefiyle başlayacak bir yıl olacaktır” dedi.
Global pazarlardaki fırsatları değerlendirecek
2018’de, Londra ofisiyle birlikte, baskı çözümlerinde global pazarlardaki fırsatları değerlendireceklerini ifade eden Bekir Öz, şunları kaydetti: “Türkiye pazarında elde ettiğimiz tecrübemizi ve başarılarımızı, global pazarlara taşımak için yola çıkıyoruz. İngiltere ofisimizden, Avrupa, Ortadoğu ve Afrika ülkelerine hizmet vermeyi planlıyoruz. Aynı zamanda, Lidya Print Management (LPM) projemizde, ciddi bir olgunluk sürecine geldik. Örneğin, işletmesinde farklı markaların baskı makineleri olan müşterilerimiz, LPM projesi sayesinde, sahip oldukları makineleri %25 daha verimli kullanabilecektir” diye konuştu.
Büyüme yolunda sürekli pedal çevirmek gerekiyor
Şartlar ne olursa olsun, büyümek için daima fırsatların olduğuna inanmak gerektiğinin altını çizen Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı Rıza Başoğlu, şunları söyledi: “Gelecek yılın, kolay bir yıl olmayacağı öngörülüyor. Teknoloji ithalatı yapan firmalar açısından zor olan konulardan birisi, kurlardaki artışlardan ziyade, dalgalanmaların olmasıdır. Dalgalanmalar, yatırımları olumsuz etkiliyor. Ancak, yola çıktıysanız ve büyüme hamlesi içerisindeyseniz, büyümesiz bir dönemi kapatmanın da, küçülmek anlamına geldiğini bilmelisiniz. Tüm planlarınızı, büyümek üzerine kurgulamanız önemlidir. Büyüme yolunda atılan bir adımdan geriye dönmek, işletmeleri 5- 10 yıl geriye götürebilir. Pedalı sürekli çevirmeniz gerekiyor. Çünkü, mazeretler üreterek olumsuz düşüncelere kapılan kişiler veya kurumlar, sadece kendisine zarar verebilir. Ülkemizin üretmek ve büyümekten başka bir seçeneği yok. Gerçekler bu ise, bu gerçeklerin gereğini yapmak ve piyasanın dinamiklerine göre, aksiyon almak her işletmenin görevidir. Çünkü pazarda daima büyümek için fırsatlar mevcuttur” şeklinde konuştu.
Ülkemizde ve dünya pazarlarında şartlar ne olursa olsun, daima büyümeye ve yeni fırsatlara odaklandıklarını anlatan Bekir Öz, şunları söyledi: “Dijital baskı sektöründe dünya devleri arasında bulunan Xerox, Epson ve EFI markalarının Türkiye distribütörüyüz. Lidya Grup olarak, sermayemiz güçlü, iş yapabilme kapasitemiz yüksek, hedeflerimiz büyük, enerjimiz ve moralimiz zirvede. Tüm bunları birleştirdiğinizde, başarıyı da beraberinde getiriyor. Ekonomilerde, zaman zaman sıkıntılar olabilir. Grup olarak biz, daima yeni fırsatlara odaklanarak, tüm gücümüzle çalışıyoruz. Yatırım, büyümenin anahtarıdır. 2018 yılı da, bizim açımızdan büyüme hedefiyle başlayacak bir yıl olacaktır” dedi.
Global pazarlardaki fırsatları değerlendirecek
2018’de, Londra ofisiyle birlikte, baskı çözümlerinde global pazarlardaki fırsatları değerlendireceklerini ifade eden Bekir Öz, şunları kaydetti: “Türkiye pazarında elde ettiğimiz tecrübemizi ve başarılarımızı, global pazarlara taşımak için yola çıkıyoruz. İngiltere ofisimizden, Avrupa, Ortadoğu ve Afrika ülkelerine hizmet vermeyi planlıyoruz. Aynı zamanda, Lidya Print Management (LPM) projemizde, ciddi bir olgunluk sürecine geldik. Örneğin, işletmesinde farklı markaların baskı makineleri olan müşterilerimiz, LPM projesi sayesinde, sahip oldukları makineleri %25 daha verimli kullanabilecektir” diye konuştu.
Büyüme yolunda sürekli pedal çevirmek gerekiyor
Şartlar ne olursa olsun, büyümek için daima fırsatların olduğuna inanmak gerektiğinin altını çizen Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı Rıza Başoğlu, şunları söyledi: “Gelecek yılın, kolay bir yıl olmayacağı öngörülüyor. Teknoloji ithalatı yapan firmalar açısından zor olan konulardan birisi, kurlardaki artışlardan ziyade, dalgalanmaların olmasıdır. Dalgalanmalar, yatırımları olumsuz etkiliyor. Ancak, yola çıktıysanız ve büyüme hamlesi içerisindeyseniz, büyümesiz bir dönemi kapatmanın da, küçülmek anlamına geldiğini bilmelisiniz. Tüm planlarınızı, büyümek üzerine kurgulamanız önemlidir. Büyüme yolunda atılan bir adımdan geriye dönmek, işletmeleri 5- 10 yıl geriye götürebilir. Pedalı sürekli çevirmeniz gerekiyor. Çünkü, mazeretler üreterek olumsuz düşüncelere kapılan kişiler veya kurumlar, sadece kendisine zarar verebilir. Ülkemizin üretmek ve büyümekten başka bir seçeneği yok. Gerçekler bu ise, bu gerçeklerin gereğini yapmak ve piyasanın dinamiklerine göre, aksiyon almak her işletmenin görevidir. Çünkü pazarda daima büyümek için fırsatlar mevcuttur” şeklinde konuştu.
17 Aralık 2017 Pazar
İşte 2018 resmi tatiller listesi
2018 yılının ilk günü yani 1 Ocak resmi tatil olacak mı merak ediliyor. Haberimizden 2018 yılı resmi tatillerini öğrenebilirsiniz. Peki yılbaşı hangi güne denk geliyor? İşte 2018 yılı tüm resmi tatiller listesi...
Tüm çalışanlar resmi tatil günlerini merak ediyor. 2018 yılı resmi tatil günlerini öğrenip tatil planı yapmak isteyenler için en yakın tarih 1 Ocak 2018. Peki yılbaşı yani 1 Ocak hangi güne denk geliyor? Resmi tatil mi? Geçen yıl 1 Ocak pazar gününe denk geldiği için tatil ilan edilmemişte. Bu sene durum nasıl olacak sorusunun yanıtı ve resmi tatiller listesini yazımızın devamından öğrenebilirsiniz.
1 OCAK 2018 HANGİ GÜNE DENK GELİYOR? RESMİ TATİL Mİ?
Bu yıl 01 Ocak 2018 tarihi pazartesi gününe denk geliyor. Bu vesileyle tatil planı yapanlar için fırsat doğdu. Yılbaşının pazartesine denk gelmesi sebebiyle hafta sonu plan yapanlar toplamda 3 gün izin yapmış olacak. 1 Ocak pazartesi günü okullar kapanacak ve tüm kamu daireleri resmi izinli olacak.
2018 YILINDA YAPILACAK RESMİ TATİLLER LİSTESİ
– 1 Ocak Yılbaşı (Pazartesi günü) resmi tatil
– 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı (Pazartesi günü)
– 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü (Salı günü) resmi tatil
– 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı (Cumartesi)
– 14 Haziran Ramazan Bayramı Arifesi (Perşembe günü) resmi tatil
– 15 Haziran Ramazan Bayramı 1.gün (Cuma günü) resmi tatil
– 16 Haziran Ramazan Bayramı 2.gün (Cumartesi günü)
– 17 Haziran Ramazan Bayramı 3.gün (Pazar günü)
– 15 Temmuz Demokrasi Bayramı (Pazar günü)
– 20 Ağustos Kurban Bayramı Arifesi (Pazartesi günü) resmi tatil
– 21 Ağustos Kurban Bayramı 1.gün (Salı günü) resmi tatil
– 22 Ağustos Kurban Bayramı 2.gün (Çarşamba günü) resmi tatil
– 23 Ağustos Kurban Bayramı 3.gün (Perşembe günü) resmi tatil
– 24 Ağustos Kurban Bayramı 4.gün (Cuma günü) resmi tatil
– 30 Ağustos Zafer Bayramı (Perşembe günü) resmi tatil
– 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı (Pazartesi günü)
(sözcü.com.tr)
Tüm çalışanlar resmi tatil günlerini merak ediyor. 2018 yılı resmi tatil günlerini öğrenip tatil planı yapmak isteyenler için en yakın tarih 1 Ocak 2018. Peki yılbaşı yani 1 Ocak hangi güne denk geliyor? Resmi tatil mi? Geçen yıl 1 Ocak pazar gününe denk geldiği için tatil ilan edilmemişte. Bu sene durum nasıl olacak sorusunun yanıtı ve resmi tatiller listesini yazımızın devamından öğrenebilirsiniz.
1 OCAK 2018 HANGİ GÜNE DENK GELİYOR? RESMİ TATİL Mİ?
Bu yıl 01 Ocak 2018 tarihi pazartesi gününe denk geliyor. Bu vesileyle tatil planı yapanlar için fırsat doğdu. Yılbaşının pazartesine denk gelmesi sebebiyle hafta sonu plan yapanlar toplamda 3 gün izin yapmış olacak. 1 Ocak pazartesi günü okullar kapanacak ve tüm kamu daireleri resmi izinli olacak.
2018 YILINDA YAPILACAK RESMİ TATİLLER LİSTESİ
– 1 Ocak Yılbaşı (Pazartesi günü) resmi tatil
– 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı (Pazartesi günü)
– 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü (Salı günü) resmi tatil
– 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı (Cumartesi)
– 14 Haziran Ramazan Bayramı Arifesi (Perşembe günü) resmi tatil
– 15 Haziran Ramazan Bayramı 1.gün (Cuma günü) resmi tatil
– 16 Haziran Ramazan Bayramı 2.gün (Cumartesi günü)
– 17 Haziran Ramazan Bayramı 3.gün (Pazar günü)
– 15 Temmuz Demokrasi Bayramı (Pazar günü)
– 20 Ağustos Kurban Bayramı Arifesi (Pazartesi günü) resmi tatil
– 21 Ağustos Kurban Bayramı 1.gün (Salı günü) resmi tatil
– 22 Ağustos Kurban Bayramı 2.gün (Çarşamba günü) resmi tatil
– 23 Ağustos Kurban Bayramı 3.gün (Perşembe günü) resmi tatil
– 24 Ağustos Kurban Bayramı 4.gün (Cuma günü) resmi tatil
– 30 Ağustos Zafer Bayramı (Perşembe günü) resmi tatil
– 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı (Pazartesi günü)
(sözcü.com.tr)
Etiketler:
bayram tatili,
tatil,
Türkiye,
yılbaşı
11 Aralık 2017 Pazartesi
Uyumsoft, İnovaLİG 2017’nin şampiyonları arasına girdi
Uyumsoft, Türkiye’nin inovasyon liderleri arasına adını yazdırdı. Uyumsoft, 971 katılımcı firma arasından, İnovaLİG 2017’nin şampiyonları arasına girdi.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından düzenlenen ‘İnovasyon ve İnovaLİG 2017 ödülleri’ töreni, 9 Aralık 2017 tarihinde İstanbul Kongre Merkezi’nde yapıldı.
Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder ‘Uyumsoft’un İnovasyon Döngüsü kategorisindeki 3.’lük ödülünü’, diğer ödül alan firmalarla birlikte, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ve TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin ellerinden aldı.
Uyumsoft, yerli yazılımda Türkiye’nin lider firması oldu
İnovaLİG 2017 ödülleri töreninde, yazılım ve ERP sektöründe tek ödül alan firma olan Uyumsoft, yerli yazılımda Türkiye’nin lider firması olarak adını yazdırdı. HAVELSAN’ın A-Grubu tedarikçisi olan Uyumsoft, en iyi yazılım ve ERP firması olarak, bu yılın ilk yarısında akredite edildi.
EkoTicari ürün ailesini 4 kıtaya ihraç etmeyi hedefliyor
Türkiye’nin inovasyon liderleri arasında yer almaktan duydukları gururu ve mutluluğu dile getiren Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, şunları söyledi: “20.yılımızda aldığımız bu anlamlı ödülün haklı gururunu yaşıyoruz. Bu ödülü almamızda, Uyumsoft’a bugüne kadar değer katan tüm çalışma arkadaşlarımızı canı gönülden kutluyoruz. Bizleri bu ödüle layık gören TİM’e ve emeği geçen herkese sonsuz teşekkür ediyoruz. Uyumsoft, yerli yazılımda ülkemizin gurur kaynağı olan firmalarından birisidir. 20 yıldır inovasyon ve ar-ge’ye yaptığımız yatırımlarla, global bir marka olma yolunda ilerliyoruz. İleri teknoloji konularına odaklanarak, yıllık gelirimizin %43’nü ar-ge faaliyetlerine ayırmaktayız. Gelecek yıllarda da, ileri teknoloji uygulamaları ve üniversite-sanayi işbirlikleri konularında yaptığımız çalışmalara yenilerini eklemeyi sürdüreceğiz. 20.yılımızda, Cloud ERP, Mobil ERP ve iDönüşüm (e-Fatura, e-Arşiv, e-Defter, e-Bilet) kurumsal iş çözümlerinde, binlerce yerli ve yabancı işletmeye hizmet vermekteyiz. Bu yıl büyümekte olan KOBİ’ler için bulut ürünümüz olan EkoTicari ve EkoHR’ı pazarın hizmetine sunduk. 10 ülkede çalışan yazılımlarımızı, EkoTicari ürün ailesiyle birlikte 4 kıtaya satmak için çalışmalara başladık. Yerli ve milli ERP’nin temelini oluşturan EkoTicari ürün ailesini, 2023 yılına kadar bir dünya markası yapmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki süreçte, iş yazılımları kadar, ülke güvenliğini ilgilendiren savunma sanayi yazılımlarına da yönelerek, bu projeleri eko-sistemimizde bulunan iş ve çözüm ortaklarımızla birlikte geliştirmeyi planlıyoruz. Uyumsoft ailesi olarak, hedeflerimiz çok büyük. Yazılım ve danışmanlıktaki öncü rolümüz ile ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşması için daha çok çalışacağız” diye konuştu.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından düzenlenen ‘İnovasyon ve İnovaLİG 2017 ödülleri’ töreni, 9 Aralık 2017 tarihinde İstanbul Kongre Merkezi’nde yapıldı.
Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder ‘Uyumsoft’un İnovasyon Döngüsü kategorisindeki 3.’lük ödülünü’, diğer ödül alan firmalarla birlikte, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ve TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin ellerinden aldı.
Uyumsoft, yerli yazılımda Türkiye’nin lider firması oldu
İnovaLİG 2017 ödülleri töreninde, yazılım ve ERP sektöründe tek ödül alan firma olan Uyumsoft, yerli yazılımda Türkiye’nin lider firması olarak adını yazdırdı. HAVELSAN’ın A-Grubu tedarikçisi olan Uyumsoft, en iyi yazılım ve ERP firması olarak, bu yılın ilk yarısında akredite edildi.
EkoTicari ürün ailesini 4 kıtaya ihraç etmeyi hedefliyor
Türkiye’nin inovasyon liderleri arasında yer almaktan duydukları gururu ve mutluluğu dile getiren Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, şunları söyledi: “20.yılımızda aldığımız bu anlamlı ödülün haklı gururunu yaşıyoruz. Bu ödülü almamızda, Uyumsoft’a bugüne kadar değer katan tüm çalışma arkadaşlarımızı canı gönülden kutluyoruz. Bizleri bu ödüle layık gören TİM’e ve emeği geçen herkese sonsuz teşekkür ediyoruz. Uyumsoft, yerli yazılımda ülkemizin gurur kaynağı olan firmalarından birisidir. 20 yıldır inovasyon ve ar-ge’ye yaptığımız yatırımlarla, global bir marka olma yolunda ilerliyoruz. İleri teknoloji konularına odaklanarak, yıllık gelirimizin %43’nü ar-ge faaliyetlerine ayırmaktayız. Gelecek yıllarda da, ileri teknoloji uygulamaları ve üniversite-sanayi işbirlikleri konularında yaptığımız çalışmalara yenilerini eklemeyi sürdüreceğiz. 20.yılımızda, Cloud ERP, Mobil ERP ve iDönüşüm (e-Fatura, e-Arşiv, e-Defter, e-Bilet) kurumsal iş çözümlerinde, binlerce yerli ve yabancı işletmeye hizmet vermekteyiz. Bu yıl büyümekte olan KOBİ’ler için bulut ürünümüz olan EkoTicari ve EkoHR’ı pazarın hizmetine sunduk. 10 ülkede çalışan yazılımlarımızı, EkoTicari ürün ailesiyle birlikte 4 kıtaya satmak için çalışmalara başladık. Yerli ve milli ERP’nin temelini oluşturan EkoTicari ürün ailesini, 2023 yılına kadar bir dünya markası yapmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki süreçte, iş yazılımları kadar, ülke güvenliğini ilgilendiren savunma sanayi yazılımlarına da yönelerek, bu projeleri eko-sistemimizde bulunan iş ve çözüm ortaklarımızla birlikte geliştirmeyi planlıyoruz. Uyumsoft ailesi olarak, hedeflerimiz çok büyük. Yazılım ve danışmanlıktaki öncü rolümüz ile ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşması için daha çok çalışacağız” diye konuştu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)