MHP'den grup başkanvekilliğinden istifa eden Oktay Vural, kararının nedenini anlattı, 'Meral Akşener'i destekleyip desteklemeyeceğine' ilişkin soruyu yanıtladı.
Oktay Vural neden MHP Grup Başkanvekilliği'nden istifa ettiniz sorusuna şu yanıtı verdi: "Bu yaşadığımız süreçle ilgili görüş ve düşüncelerimi herhangi bir makam, mevki ya da şahsi ikbal arayışı olmaksızın camiama iletebilmek için bu safhada istifa etmem gerektiğini gördüm, Ben her türlü gelişme karşısındaki tavrımı açıkça ortaya koyan ve savunan biriyim. Fakat grup başkanvekili olarak temsil ettiğim makam, bu gelişmeler karşısında tavrımı net bir şekilde ortaya koymamı engelliyordu. MHP’nin genel başkanvekili yoktur ama grup başkanvekili vardır. Bu makam güvene dayalıdır. Söyleyeceğim sözler yanlış anlaşılabilirdi. Bu kaygıyla biraz daha bekledim. 10 Temmuz kararıyla kadrolar yenilenecek. Bu bir fırsattır. Herkesin eli açık olsun, demokratik bir ortam içinde düşüncelerimizi paylaşalım istedim. Bu konularla ilgili meseleye hesabi olarak bakmıyorum. Attığım adım, bir plan sonucunda değil"
KOPUŞU GETİREN NE OLDU?
Habertürk'ten Kübra Par'a konuşan Vural'ın "Peki sizi kopuş noktasına getiren ne oldu?" sorusu üzerine şöyle konuştu: "Bu süreç içinde tercihte bulunanların üsluplarının kırıcı noktaya gelmesi, dedikodular ve bizim dışımızdakilerin bu durumu tetiklemesi beni rahatsız etti. Davamızın yıprandığını düşünüyorum. Bu kırılganlıkların kendi aramızdaki hukuku koparmasını, fay hatlarını daha fazla derinleştirmesini istemem. Kamuoyu bu gidişat konusunda benden fikrimi beyan etmemi bekliyordu. Kimseyi kırıp dökmeden, saygınlığımı muhafaza ederek bu beklentilere cevap verdim. Bu bir ihtiyaçtı. Gazetecilerle konuşurken “MHP ile ilgili soru sormayın” demek zorunda kalıyordum. Oysa benim gibi birisinin partisinin gidişatı konusunda fikrinin olması gerekiyordu. Mesela 15 Mayıs’ta Yargıtay kararının beklenmesi gerektiğini düşünüyordum. Saat 16.00’da icra hâkimi bir karar veriyor, 20.00’de başka bir hâkim o kararı bozuyor. Saat başı karar değişiyordu. İnanın bu gelişmelerden rahatsız oldum ama bir tavır ortaya koyamadım çünkü kararı etkilemek istemedim. Artık bundan sonra bir şeyin olmasına ya da olmamasına etki edemem ama karar verecek olanların nasıl karar verebileceğine etki edebilirim.
Vural, bundan sonra ne yapacağına henüz karar vermediğini söyledi.
MERAL AKŞENER’İ DESTEKLEYECEK Mİ?
Vural, "Aday olmayacağınız ve Meral Akşener’e destek vereceğiniz iddiası doğru mu?" sorusu üzerine de şöyle konuştu:
Beklentisi olanlar bu değerlendirmeleri yapıyorlar ama ben tavrımı başkalarının değerlendirmeleriyle yapacak değilim. Bu süreçlerin nasıl başarıya ulaşacağını değerlendirip akıl süzgecinden geçirerek bir karar vereceğim. Bu kararı verince de samimi fikrimi açıklamış olacağım. Hangi kararı vermiş olursam olayım, o karar bu hareketin korunmasına yönelik olacaktır. Herkes bundan emin olabilir. 10 Temmuz’da kadrolar değişecek. Yeni bir şeyler olacak. Şimdi istifa etmemin sebebi, bu ortam içinde neler yapılması gerektiğini ifade edebilmektir. Söylediğimiz sözler makam için zannedilebiliyor ama ikbal arayışında değilim. Allah’ıma hamdolsun ki bakan, genel başkan yardımcısı, grup başkanvekili oldum. Partimi iyi temsil ettiğime inanıyorum. Mücadeleci bir insanım. Güven sağladım. Yenilenme sürecine katkı sağlamak istiyorum. Herkes rahat olsun.
ÖNCE EŞİMİN MEZARINA GİTTİM
Vural, "Grup başkanvekilliğinden ayrılma kararımı salı günü aldım. Kimseye söylemedim çünkü o gün genel başkanın grup toplantısında konuşması vardı, önüne geçmek istemedim. Çarşamba günü eşimin mezarını ziyarete gittim. “Böyle böyle oldu” dedim, biraz hasbihal ettim. Sonra çalışma arkadaşlarımı toplayıp kararımı onlara da açıkladım. Milletvekillerini de arayacaktım çünkü grup başkanvekillerinin istifasını basından öğrenmeleri doğru olmazdı ama o sırada haber patladı.”
26 Haziran 2016 Pazar
TÜBİTAK'ın beğenmediği proje dünya birincisi oldu
TÜBİTAK jürisinin, lise öğrencileri için düzenlenen bilim yarışmasına almadığı proje, ABD'deki Genius Olimpiyatları'nda dünya birincisi oldu.
Habertürk'ten Pervin Kaplan'ın haberine göre, Antalya TED Koleji’nden 10. sınıf öğrencisi Mehmet Can Dursun ile 11. sınıf öğrencisi İrfan Efe Boztepe, şeker hastalarının iyileşmeyen yaraları için atık yengeç ve karides kabuklarından yara bandı üretti. Projelerini TÜBİTAK’ın lise öğrencileri için düzenlediği bilim yarışmasına yolladılar. Ancak TÜBİTAK bölge jürisi, geçen ocak ayında yaptığı değerlendirme toplantısında projeyi beğenmedi ve bölge sergisine bile çağırmadı.
Ancak iki liseli genç, aynı projeyi ABD’deki Genius Olimpiyatları’na gönderdi. Ve atık yengeç-karides kabuklarından yara bandı, 54 ülkeden 2 bin 450 proje ile girdiği yarıştan dünya birincisi olarak çıktı. Üstelik Oswego New York Eyalet Üniversitesi de yıllık 10 bin dolar burs vererek gençleri eğitimlerini burada sürdürmeye davet etti.
"ÇOK ÜZÜLMÜŞTÜK"
TÜBİTAK’ın beğenmediği projenin dünya şampiyonu olmasından büyük mutluluk duyduklarını söyleyen Mehmet Can Dursun ile İrfan Efe Boztepe “TÜBİTAK projemizi beğenmeyip, bölge sergisine bile çağırmadığında çok üzülmüştük. Çünkü güzel bir proje yapmıştık. Hazırladığımız yara örtüsünü denemiş ve iyileştirici özelliğini test etmiştik. TÜBİTAK beğenmedi ama ABD’den şampiyonluk aldık. Keşke kendi ülkemizde de beğenilseydik” dedi.
"KRİTERLERİNİ BİLE ANLAYAMADIK"
Projenin danışmanı kimya öğretmeni Gülay Demirci ise şampiyonluk öyküsünü şöyle anlattı:
“TÜBİTAK’ın proje yarışmasına başvurduk. Türkiye’yi 12 bölgeye ayırarak projeler kabul ediliyordu. Biz Konya bölgesinden katıldık. En başta elendik, beğenilmedik, değerlendirme kriterlerini bile anlamadık. Zaten neden elendiğinizi açıklamıyorlar. Sadece seçilemediğinizi söylüyorlar. Çocuklar çok üzüldü ama ABD’de dünya şampiyonu oldular. Üstelik burslu okumaya ABD’ye davet edildiler.”
DİĞER PROJE DE 3'ÜNCÜ OLDU
Lise öğrencileri arasında çevre konuları ile ilgili uluslararası proje yarışması olan Genius Olimpiyatları SUNY Oswego Üniversitesi tarafından bu yıl 6’ncı kez 5 ayrı kategoride düzenlendi. TED Antalya Koleji bu yarışmaya iki projeyle başvurdu. Yara bandının bilim dalında dünya birinciliği aldığı yarış- mada Baran Başkan ve Ata Özlük tarafından hazırlanan elektromanyetik dalgaları kalkanlayan nano lif projesi ise dünya üçüncüsü oldu. Oswego New York Eyalet Üniversitesi 4 öğrenciyi de yıllık 10 bin dolar bursla üniversitede okumak üzere davet etti.
"IRAK SAVAŞINDAKİ YARALI ASKERLERDEN ETKİLENDİK"
Öğrenciler bu projeyi neden ve nasıl yaptıklarını şöyle anlattı: “Irak savaşı sırasında askerlerin kanayan yaralarına kitosan tozu serpip kanamayı durdurduklarını okumuştuk. Bu da yengeç gibi kabuklu hayvanlarda olan bir madde. Biz bunu polilaktik asit ile birleştirdik. Bu asit yorulunca vücuttan çıkan bir asit yani insana yabancı değil. Bu yara bandı da özellikle şeker hastalarının kapanmayan yaraları ile yanık yaralarında kullanılacak. Çünkü açık yara mikrop kapıyor, kapatınca da iyileşmiyor. Bu bant hava geçirici ve çözünür özellikte...”
Habertürk'ten Pervin Kaplan'ın haberine göre, Antalya TED Koleji’nden 10. sınıf öğrencisi Mehmet Can Dursun ile 11. sınıf öğrencisi İrfan Efe Boztepe, şeker hastalarının iyileşmeyen yaraları için atık yengeç ve karides kabuklarından yara bandı üretti. Projelerini TÜBİTAK’ın lise öğrencileri için düzenlediği bilim yarışmasına yolladılar. Ancak TÜBİTAK bölge jürisi, geçen ocak ayında yaptığı değerlendirme toplantısında projeyi beğenmedi ve bölge sergisine bile çağırmadı.
Ancak iki liseli genç, aynı projeyi ABD’deki Genius Olimpiyatları’na gönderdi. Ve atık yengeç-karides kabuklarından yara bandı, 54 ülkeden 2 bin 450 proje ile girdiği yarıştan dünya birincisi olarak çıktı. Üstelik Oswego New York Eyalet Üniversitesi de yıllık 10 bin dolar burs vererek gençleri eğitimlerini burada sürdürmeye davet etti.
"ÇOK ÜZÜLMÜŞTÜK"
TÜBİTAK’ın beğenmediği projenin dünya şampiyonu olmasından büyük mutluluk duyduklarını söyleyen Mehmet Can Dursun ile İrfan Efe Boztepe “TÜBİTAK projemizi beğenmeyip, bölge sergisine bile çağırmadığında çok üzülmüştük. Çünkü güzel bir proje yapmıştık. Hazırladığımız yara örtüsünü denemiş ve iyileştirici özelliğini test etmiştik. TÜBİTAK beğenmedi ama ABD’den şampiyonluk aldık. Keşke kendi ülkemizde de beğenilseydik” dedi.
"KRİTERLERİNİ BİLE ANLAYAMADIK"
Projenin danışmanı kimya öğretmeni Gülay Demirci ise şampiyonluk öyküsünü şöyle anlattı:
“TÜBİTAK’ın proje yarışmasına başvurduk. Türkiye’yi 12 bölgeye ayırarak projeler kabul ediliyordu. Biz Konya bölgesinden katıldık. En başta elendik, beğenilmedik, değerlendirme kriterlerini bile anlamadık. Zaten neden elendiğinizi açıklamıyorlar. Sadece seçilemediğinizi söylüyorlar. Çocuklar çok üzüldü ama ABD’de dünya şampiyonu oldular. Üstelik burslu okumaya ABD’ye davet edildiler.”
DİĞER PROJE DE 3'ÜNCÜ OLDU
Lise öğrencileri arasında çevre konuları ile ilgili uluslararası proje yarışması olan Genius Olimpiyatları SUNY Oswego Üniversitesi tarafından bu yıl 6’ncı kez 5 ayrı kategoride düzenlendi. TED Antalya Koleji bu yarışmaya iki projeyle başvurdu. Yara bandının bilim dalında dünya birinciliği aldığı yarış- mada Baran Başkan ve Ata Özlük tarafından hazırlanan elektromanyetik dalgaları kalkanlayan nano lif projesi ise dünya üçüncüsü oldu. Oswego New York Eyalet Üniversitesi 4 öğrenciyi de yıllık 10 bin dolar bursla üniversitede okumak üzere davet etti.
"IRAK SAVAŞINDAKİ YARALI ASKERLERDEN ETKİLENDİK"
Öğrenciler bu projeyi neden ve nasıl yaptıklarını şöyle anlattı: “Irak savaşı sırasında askerlerin kanayan yaralarına kitosan tozu serpip kanamayı durdurduklarını okumuştuk. Bu da yengeç gibi kabuklu hayvanlarda olan bir madde. Biz bunu polilaktik asit ile birleştirdik. Bu asit yorulunca vücuttan çıkan bir asit yani insana yabancı değil. Bu yara bandı da özellikle şeker hastalarının kapanmayan yaraları ile yanık yaralarında kullanılacak. Çünkü açık yara mikrop kapıyor, kapatınca da iyileşmiyor. Bu bant hava geçirici ve çözünür özellikte...”
Emekliye maaş promosyonunda 'gizli kredi' iddiası
Bursa Tüketiciler Derneği Genel Başkanı Sıtkı Yılmaz, bazı bankaların maaş promosyonu adı altında emekli aylıklarına kullanılabilir kredi ekleyerek, mağduriyet yaşattığını iddia etti.
Yılmaz, dernek binasında düzenlediği basın toplantısında, bankaların emeklilere maaş taşıma konusunda reklam ve ilanlarında "300 lira promosyon", "çeyrek altın" ve "düşük faizli kredi" gibi cazip tekliflerde bulunduğunu söyledi.
Emeklilerin de bu cazip tekliflerden yararlanmak istediğini belirten Yılmaz, "Maaşlar bankaya yattıktan sonra bazı bankalar emeklinin maaşına 300 lira promosyon parası koymak yerine 500 lira tutarında kullanılabilir kredi koymaktadırlar. Maaş ve kredi ayrı ayrı tanımlanmadığı için de emekli çok yüksek faizli kredi kullandığının farkına geç varmaktadır. Bazı bankalar bir elden emekliye vermiş gibi gözüktüğü parayı, diğer elden fazlasıyla geri almaktadır. Tüketicinin bu mağduriyetine Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) duyarlı olmalı ve denetim görevini yerine getirmelidir." diye konuştu.
Yılmaz, Bursa'da maaşını bankaya taşıyan bir emeklinin, promosyon adı altında mağdur edildiğini öne sürdü.
İlgili bankanın, bu emeklinin maaşına 500 lira kullanılabilir kredi koyduğunu iddia eden Yılmaz, şöyle devam etti:
"Emekli, maaşının son 50 lirasını çekerken kredi uyarısını fark etti ve durumu banka yetkileriyle görüştü. Maaşının içine hangi yetkiyle kredi konulduğunu sordu ve banka yetkilisi emekliye cevap veremedi. Banka yetkilileri emekliye verdiği 300 liranın yanı sıra 150 lirayı tüketiciden alarak krediyi kapattı. 4-5 günlük süre içinde bu kredi nedeniyle Yılmaz bankaya 5,82 lira faiz ödeme durumuyla karşı karşıya kaldı. Bankaya itirazda bulunan emekli haklı bulundu ve banka 5,82 liralık faizi sildi. Yanlışlıkla çektiği krediye karşılık birkaç gün içinde bankaya 5,82 lira borçlanan emekli, maaşının tümünü bankaya vadeli yatırsaydı aylık bu kadar gelir elde etmesi mümkün değildi. Emeklilerimiz maaşlarını taşırken çok dikkatli davranmalı, sadece promosyona kanmamalı, hesap işletim ücretine ve diğer kesintilere kadar bankalarla müzakere etmeli, ondan sonra kararını vermelidir."
Banka yetkililerine çağrıda bulunan Yılmaz, haksız hukuksuz uygulamaların er ya da geç yargıdan döneceğini sözlerine ekledi. Hürriyet
Bu deprem uyarıyor
Merkez üssü Yalova açıkları olan iki deprem dün Marmara Bölgesi’ni salladı. Uzmanlara göre bu sarsıntılar büyük deprem için bir uyarı niteliğinde.
Dün sabah 8.30 ve 8.40’ta Yalova açıklarında meydana gelen 3.0 ve 4.4 şiddetindeki iki deprem İstanbul’da da hissedildi. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi, sitesinde bir açıklama yayınladı. Buna göre depremin merkez üssü 17 Ağustos 1999 Kocaeli depreminin merkez üssünün yanı başında. Açıklamada “Bölgede birkaç yılda bir bu tür orta şiddette depremler meydana geliyor. Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Batı Marmara’dan geçen uzantısı, Marmara Denizi içinde en yoğun deprem aktivitesinin gözlendiği yer” denildi. Bilindiği gibi Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın kuzey kolu, İzmit Körfezi-Adalar açıklarındaki Marmara Denizi’nden geçip Mürefte-Şarköy’e bağlanarak Saroz Körfezi’ne uzanıyor.
ÖNCÜ DEMEK YANLIŞ
Jeolog-Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, “Büyük bir depremin beklenildiği yerde depremin ayak sesini duymak son derece doğal. Bu deprem uyarıyor” diyor. 1999 Gölcük ve Düzce depremlerinden sonra Marmara Denizi’nde uluslararası gemiler kullanarak araştırmalar yaptıklarını ve alarm verdiklerini anlatıyor: “Marmara Bölgesi tehdit altına girdi. Bu biriken enerjiyi, Marmara’da olacak 7 veya üzeri deprem boşaltacak. Önlem alınması için hükümetleri, yerel yönetimleri ve halkı uyardık.”
DÖNÜŞÜM ARSALARI NE OLDU?
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, deprem sonrası vatandaşların konaklaması için ayrılan dönüşüm arsalarını gündeme getirdi. Tekin, Hürriyet’e şunları söyledi: “17 yıllık süre içerisinde en ufak yol alınamadı. Marmara depreminden sonra kamu arsaları dönüşümü ve deprem vergisi getirildi. Ancak geçen zaman içerisinde deprem dönüşümü için ayrılan arsalar rantçılara verildi. Deprem vergisi paralarıyla duble yollar yapıldı. 15 milyon yurttaşımızın deprem anında faydalanması için ayrılan kamu arsaları bin kişiye, tahsis edildi. Ekonomik bedeli ise 100 milyar dolarla 150 milyar dolar civarıdır.” (hürriyet.com.tr)
Dün sabah 8.30 ve 8.40’ta Yalova açıklarında meydana gelen 3.0 ve 4.4 şiddetindeki iki deprem İstanbul’da da hissedildi. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi, sitesinde bir açıklama yayınladı. Buna göre depremin merkez üssü 17 Ağustos 1999 Kocaeli depreminin merkez üssünün yanı başında. Açıklamada “Bölgede birkaç yılda bir bu tür orta şiddette depremler meydana geliyor. Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Batı Marmara’dan geçen uzantısı, Marmara Denizi içinde en yoğun deprem aktivitesinin gözlendiği yer” denildi. Bilindiği gibi Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın kuzey kolu, İzmit Körfezi-Adalar açıklarındaki Marmara Denizi’nden geçip Mürefte-Şarköy’e bağlanarak Saroz Körfezi’ne uzanıyor.
ÖNCÜ DEMEK YANLIŞ
Jeolog-Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, “Büyük bir depremin beklenildiği yerde depremin ayak sesini duymak son derece doğal. Bu deprem uyarıyor” diyor. 1999 Gölcük ve Düzce depremlerinden sonra Marmara Denizi’nde uluslararası gemiler kullanarak araştırmalar yaptıklarını ve alarm verdiklerini anlatıyor: “Marmara Bölgesi tehdit altına girdi. Bu biriken enerjiyi, Marmara’da olacak 7 veya üzeri deprem boşaltacak. Önlem alınması için hükümetleri, yerel yönetimleri ve halkı uyardık.”
DÖNÜŞÜM ARSALARI NE OLDU?
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, deprem sonrası vatandaşların konaklaması için ayrılan dönüşüm arsalarını gündeme getirdi. Tekin, Hürriyet’e şunları söyledi: “17 yıllık süre içerisinde en ufak yol alınamadı. Marmara depreminden sonra kamu arsaları dönüşümü ve deprem vergisi getirildi. Ancak geçen zaman içerisinde deprem dönüşümü için ayrılan arsalar rantçılara verildi. Deprem vergisi paralarıyla duble yollar yapıldı. 15 milyon yurttaşımızın deprem anında faydalanması için ayrılan kamu arsaları bin kişiye, tahsis edildi. Ekonomik bedeli ise 100 milyar dolarla 150 milyar dolar civarıdır.” (hürriyet.com.tr)
25 Haziran 2016 Cumartesi
Nabi Avcı'dan 'Kurban Bayramı tatili' açıklaması
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, bu yıl Ramazan Bayramı gibi Kurban Bayramı'nın da Bakanlar Kurulu tarafından 9 güne çıkartılabileceğini söyledi.
Antalya'nın Demre ilçesinde Likya Uygarlıkları Müzesi'nin açılışına katılan Bakan Avcı, gazetecilere yaptığı açıklamada, Ramazan Bayramı tatilinin, Bakanlar Kurulu kararıyla 9 güne çıkarıldığını hatırlattı.
Bunun iç turizm açısından önemli bir hareketlilik getirdiğine dikkati çeken Avcı, "Erken açıklanması da gördüğümüz kadarıyla sektör tarafından olumlu karşılandı. Bunun sonuçlarını almaya başladıklarını söylüyorlar. Geçen yıl 5 aylık erken rezervasyon sayısı 3 milyonken, bu yıl 4 milyonu geçti. İnşallah Ramazan Bayramı ile bu sayının 4 milyon 300 bin civarında olacağını tahmin ediyoruz. Şu anda otellerdeki doluluk oranları yüzde 80'e ulaşmış gibi görünüyor." dedi.
Avcı, sektör yetkililerinin bu oranın bayramda yüzde 90-95'e çıkacağını söylediğini aktardı. Ramazan Bayramı'nda umdukları neticeyi alacaklarını ifade eden Avcı, bu durumun sadece konaklama sektörüne değil, esnafa da yansımasını ümit ettiklerini dile getirdi.
Kurban Bayramı tatili içinde benzer bir düzenlemeyi planladıklarını vurgulayan Avcı, "Gelecek Kurban Bayramı tatilini yapılacak düzenlemeyle 9 güne çıkartabileceğimiz bir takvim görünüyor. Zannediyorum Bakanlar Kurulu yine erken bir açıklama yapacaktır. Çünkü okulların açılışı hemen arkasından olacağı için erken açıklanmasında yarar olabilir. Dolayısıyla eylül ayında da Kurban Bayramı münasebetiyle turizmde bir hareketlilik bekliyoruz." diye konuştu.
Avcı, turizmcilerden bayram tatillerini iyi değerlendirmelerini, özellikle iç turizme yönelik fiyat politikalarını iyi ayarlamalarını istedi.
Antalya'nın Demre ilçesinde Likya Uygarlıkları Müzesi'nin açılışına katılan Bakan Avcı, gazetecilere yaptığı açıklamada, Ramazan Bayramı tatilinin, Bakanlar Kurulu kararıyla 9 güne çıkarıldığını hatırlattı.
Bunun iç turizm açısından önemli bir hareketlilik getirdiğine dikkati çeken Avcı, "Erken açıklanması da gördüğümüz kadarıyla sektör tarafından olumlu karşılandı. Bunun sonuçlarını almaya başladıklarını söylüyorlar. Geçen yıl 5 aylık erken rezervasyon sayısı 3 milyonken, bu yıl 4 milyonu geçti. İnşallah Ramazan Bayramı ile bu sayının 4 milyon 300 bin civarında olacağını tahmin ediyoruz. Şu anda otellerdeki doluluk oranları yüzde 80'e ulaşmış gibi görünüyor." dedi.
Avcı, sektör yetkililerinin bu oranın bayramda yüzde 90-95'e çıkacağını söylediğini aktardı. Ramazan Bayramı'nda umdukları neticeyi alacaklarını ifade eden Avcı, bu durumun sadece konaklama sektörüne değil, esnafa da yansımasını ümit ettiklerini dile getirdi.
Kurban Bayramı tatili içinde benzer bir düzenlemeyi planladıklarını vurgulayan Avcı, "Gelecek Kurban Bayramı tatilini yapılacak düzenlemeyle 9 güne çıkartabileceğimiz bir takvim görünüyor. Zannediyorum Bakanlar Kurulu yine erken bir açıklama yapacaktır. Çünkü okulların açılışı hemen arkasından olacağı için erken açıklanmasında yarar olabilir. Dolayısıyla eylül ayında da Kurban Bayramı münasebetiyle turizmde bir hareketlilik bekliyoruz." diye konuştu.
Avcı, turizmcilerden bayram tatillerini iyi değerlendirmelerini, özellikle iç turizme yönelik fiyat politikalarını iyi ayarlamalarını istedi.
Yaşar Nuri Öztürk son yolculuğuna uğurlandı
Önceki gün hayata gözlerini yuman İlahiyatçı Yaşar Nuri Öztürk son yolculuğuna uğurlandı. Kelimenin tek anlamıyla Öztürk Ailesi'nin Sözcü'ye verdiği ilanda da denildiği gibi "Türkiye'nin Hocası" son yolculuğunda da yalnız bırakılmadı. Yaşar Hoca'nın ailesi ve çok sayıda seveni, cenaze namazının kılındığı Karacaahmet Şakirin Camii'ni, avlusunu hatta çevresindeki yolları bile hınca hınç doldurdu. Cenazeye siyaset, medya, sanat ve iş dünyasından önemli isimler de katıldı.
Uzun süredir kanser hastalığı ile mücadele eden ve önceki gün hayatını kaybeden ilahiyatçı yazar Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk son yolculuğuna uğurlandı. Öztürk’ün cenazesi Karacaahmet Şakirin Camii’nde kılınan öğle namazının ardından Kanlıca Mezarlığı’nda götürüldü.
Önceki gün doğum gününde, 65 yaşında hayatını kaybeden eski milletvekili ve ilahiyatçı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Türk bayrağına sarılı tabutu Şakirin Camii’ne getirildi. Yakınları ve sevenlerinin erken saatlerde doldurmaya başladığı cami avlusunda oğulları Cüneyt, Mustafa Tahir, Ali Nuri ile kızı Saniye Öztürk taziyeleri kabul etti. Sevenleri, Öztürk’ün tabutu başında dualar etti.
Uzun süredir kanser hastalığı ile mücadele eden ve önceki gün hayatını kaybeden ilahiyatçı yazar Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk son yolculuğuna uğurlandı. Öztürk’ün cenazesi Karacaahmet Şakirin Camii’nde kılınan öğle namazının ardından Kanlıca Mezarlığı’nda götürüldü.
Önceki gün doğum gününde, 65 yaşında hayatını kaybeden eski milletvekili ve ilahiyatçı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Türk bayrağına sarılı tabutu Şakirin Camii’ne getirildi. Yakınları ve sevenlerinin erken saatlerde doldurmaya başladığı cami avlusunda oğulları Cüneyt, Mustafa Tahir, Ali Nuri ile kızı Saniye Öztürk taziyeleri kabul etti. Sevenleri, Öztürk’ün tabutu başında dualar etti.
Oğlu Cüneyt Öztürk yaptığı basın mensuplarına yaptığı açıklamada büyük üzüntü yaşadıklarını belirtti.
“ALLAH DOĞDUĞU GÜNDE KENDİSİNİ YANINA ALDI”
Öztürk, “Ülkemizin çok değerli bir evladı hayata gözlerini yumdu. Hepimiz çok üzgünüz. Son 3-4 ayını hastanede ve evde tedavi altında geçirdi. Yanımızdaydı, elimizin altındaydı. Çok güzel bir vefatı oldu. Tabi vefatların hiçbiri güzel değildir. Ama şekil olarak bizleri üzmedi, kendini yormadı. Allah doğduğu günde kendisini yanına aldı. Hepimizin, vatanımızın, Türk-İslam aleminin başı sağ olsun” diye konuştu.
Yaşar Nuri Öztürk’ün cenazesi Kanlıca’daki aile kabristanlığına defnedildi.
“SON YOLCUĞUNDA BİLE DUYMAK İSTEMİYORSUNUZ”
Yaşar Hoca’yı son yolculuğuna uğurlamak için cami avlusunu, bahçesini hatta çevredeki yolları bile dolduran sevenleri, cenaze namazı öncesinde naaşın başında konuşma yapan imamı duyamayınca kısa süreli alkışlı protestoda bulundu. Ses sisteminin çalıştırılmamasına tepki gösterenlerden, “Hoca’yı son yolculuğunda bile duymak istemiyorsunuz” sesleri yükseldi. Sözcü
Kimsesiz kalan annenin kızı için yürek burkan isteği
İzmir’de önce kızını, sonra eşini kaybeden ve oğlunun da cezaevine girmesiyle yıkılan, hasta kızıyla bir başına kalan acılı anne Fatma Oluk, hayırseverlerden güneş görmek isteyen evladı için balkon istedi.
İzmir'in Gaziemir ilçesinde oturan, mutlu bir evliliği ve çocuklarıyla aile yaşamı olan Fatma Oluk'un hayatı, 2003 yılından sonra yaşadığı acılarla tam anlamıyla bir drama dönüştü. 2003 yılında önce kızı Selma Harmankaya'yı ardından eşi Durmuş Harmankaya'yı kaybeden Fatma Oluk, oğlunun da cezaevine girmesiyle yıkıldı. Doğuştan epilepsi hastası olan ve fizik tedavi göremediği için yürüyememeye başlayan 24 yaşındaki kızı Özlem ile bir başına kalan talihsiz kadın, maddi imkansızlıkların da eklenmesiyle hayat mücadelesi vermeye başladı. Evsiz kalan acılı anne, bir yardımseverin apartman bodrumunu kendilerine vermesiyle yeni bir hayata başladı. Dışarı çıkamayan, yürüyemeyen kızının yıllardır bodrum katından dışarıya çıkamamasının acısını yaşayan anne Fatma Oluk, hayırseverlerden güneşi görmeyi isteyen kızı için balkon istedi.
“ŞU EVLADIM GÜNEŞ GÖRSÜN”
Kendi rahatsızlıkları sebebiyle kızıyla güçlükle ilgilenen ve hayat mücadelesi veren Fatma Oluk, “Kendim için değil ben çocuğum için bir balkonlu yer istiyorum. Kızımın birini trafik kazasında kaybettim, oğlum kaç yıldır cezaevlerinde, daha 3 senesi var. Yanına hiç gidemiyorum. Sadece Cuma günleri telefonla görüşüyorum. Şu evladım güneş görsün, eli günü görsün günler görsün de benim de ömrüm bitmesin böyle ağlaya ağlaya buralarda. Ben başka bir şey istemiyorum. Ben hiçbir şey istemiyorum. Tek çocuğumu dışarılara çıkarmak, göstermek istiyorum” dedi.
“TEK İSTEĞİM ÇOCUĞUM GÜNEŞ GÖRSÜN”
Kızını kilosundan dolayı kaldıramadığını ne yapacağını şaşırdığını belirten acılı anne, “Ne yapayım ben çıkaramıyorum, götüremiyorum. Bahçede yıkıyorum, içeriye katamıyorum. Kocaman hakkından gelemiyorum. Bir tutan yok, Bir Allah'ın kulu gelip de ‘ne yapıyorsun' diyen yok. Beni ne soruyorlar, ne sayıyorlar. Şu kapımı açan yok. Ben bir şey istemiyorum. Tek çocuğum güneş gören bir yerde olsun, bir oda bir salon. Hayırseverlerden istiyorum” diye konuştu.
Kızının kendisinde sürekli dışarı çıkmak, güneş görmek istediğini ileten talihsiz kadın, “Anne dışarı çıkacağım ben diyor. ‘Anne git adam bul gel de beni çıkarıver dışarı' diyor. Kapının önüne çıkıyorum bakıyorum sağa sola, yoldan geçen bir adam çağırıyorum. O da ‘ben çıkaramam belim ağrır' diyor. Hadi yavrum derim, çıkaran yok içeri girelim. Oturur ağlarım dururum artık. Çıkaramıyorum, şuradan kaldırıp çıkaramıyorum ki” ifadelerini kullandı.
“YEMİN EDERİM BENİM ÇEKTİĞİMİ KİMSE ÇEKMEDİ”
Çektiği acıları anlatırken gözyaşlarına hakim olamayan acılı anne, şunları söyledi:
“Yemin ederim benim çektiğimi var ya kimse çekmedi çok zor. Ölen kızım ‘Anne ben sana ev alacağım, kurtaracağım' derdi. Kiramız birikti 4 bin TL oldu, veremedik. Tren kazasında aniden orada ölmüş. Bildirmeyiz, oğlan da soruyor, nasılsınız diye iyiyiz, iyiyiz, iyiyiz. Allah razı olsun akülü araba verdiler. Sürüyoruz, dışarı çıkarmıyoruz. Eskiden komşularım vardı onlarla çıkartırdım. Burada kimseyi görmüyorum. Akşam oldu mu ‘Anne beni çıkar.'”
Anne Fatma Oluk, kızının fizik tedavi alamadığını ve bu yüzden yürüyemediğini, eğer tedavi görürse iyileşecebileceğini de sözlerine ekledi.
TEK DUASI ANNESİNDEN ÖNCE ÖLMEK
Tek dileği bir balkondan dışarıyı, insanları, güneşi görmek olan Özlem Harmankaya'nın duası ise yürekleri sızlattı. Annesinden sonra ölürse ona bakacak kimsenin olmamasından endişe eden Özlem,
“Ben engelliyim, yürüyemiyorum. Annem çıkaramıyor. Gezmek istiyorum, yürüyemiyorum.
Duvarlar arasında kalıyorum, kimseyi göremiyorum. Dışarı çıkmak istiyorum, çıkamıyorum. Bahçeleri görmek istiyorum göremiyorum. Ben yürüyemiyorum, ayaklarım hasta benim. Hiçbir yere çıkamıyorum. Allah'ım beni annemden sonraya koyma.” Sözcü
“ŞU EVLADIM GÜNEŞ GÖRSÜN”
Kendi rahatsızlıkları sebebiyle kızıyla güçlükle ilgilenen ve hayat mücadelesi veren Fatma Oluk, “Kendim için değil ben çocuğum için bir balkonlu yer istiyorum. Kızımın birini trafik kazasında kaybettim, oğlum kaç yıldır cezaevlerinde, daha 3 senesi var. Yanına hiç gidemiyorum. Sadece Cuma günleri telefonla görüşüyorum. Şu evladım güneş görsün, eli günü görsün günler görsün de benim de ömrüm bitmesin böyle ağlaya ağlaya buralarda. Ben başka bir şey istemiyorum. Ben hiçbir şey istemiyorum. Tek çocuğumu dışarılara çıkarmak, göstermek istiyorum” dedi.
“TEK İSTEĞİM ÇOCUĞUM GÜNEŞ GÖRSÜN”
Kızını kilosundan dolayı kaldıramadığını ne yapacağını şaşırdığını belirten acılı anne, “Ne yapayım ben çıkaramıyorum, götüremiyorum. Bahçede yıkıyorum, içeriye katamıyorum. Kocaman hakkından gelemiyorum. Bir tutan yok, Bir Allah'ın kulu gelip de ‘ne yapıyorsun' diyen yok. Beni ne soruyorlar, ne sayıyorlar. Şu kapımı açan yok. Ben bir şey istemiyorum. Tek çocuğum güneş gören bir yerde olsun, bir oda bir salon. Hayırseverlerden istiyorum” diye konuştu.
Kızının kendisinde sürekli dışarı çıkmak, güneş görmek istediğini ileten talihsiz kadın, “Anne dışarı çıkacağım ben diyor. ‘Anne git adam bul gel de beni çıkarıver dışarı' diyor. Kapının önüne çıkıyorum bakıyorum sağa sola, yoldan geçen bir adam çağırıyorum. O da ‘ben çıkaramam belim ağrır' diyor. Hadi yavrum derim, çıkaran yok içeri girelim. Oturur ağlarım dururum artık. Çıkaramıyorum, şuradan kaldırıp çıkaramıyorum ki” ifadelerini kullandı.
“YEMİN EDERİM BENİM ÇEKTİĞİMİ KİMSE ÇEKMEDİ”
Çektiği acıları anlatırken gözyaşlarına hakim olamayan acılı anne, şunları söyledi:
“Yemin ederim benim çektiğimi var ya kimse çekmedi çok zor. Ölen kızım ‘Anne ben sana ev alacağım, kurtaracağım' derdi. Kiramız birikti 4 bin TL oldu, veremedik. Tren kazasında aniden orada ölmüş. Bildirmeyiz, oğlan da soruyor, nasılsınız diye iyiyiz, iyiyiz, iyiyiz. Allah razı olsun akülü araba verdiler. Sürüyoruz, dışarı çıkarmıyoruz. Eskiden komşularım vardı onlarla çıkartırdım. Burada kimseyi görmüyorum. Akşam oldu mu ‘Anne beni çıkar.'”
Anne Fatma Oluk, kızının fizik tedavi alamadığını ve bu yüzden yürüyemediğini, eğer tedavi görürse iyileşecebileceğini de sözlerine ekledi.
TEK DUASI ANNESİNDEN ÖNCE ÖLMEK
Tek dileği bir balkondan dışarıyı, insanları, güneşi görmek olan Özlem Harmankaya'nın duası ise yürekleri sızlattı. Annesinden sonra ölürse ona bakacak kimsenin olmamasından endişe eden Özlem,
“Ben engelliyim, yürüyemiyorum. Annem çıkaramıyor. Gezmek istiyorum, yürüyemiyorum.
Duvarlar arasında kalıyorum, kimseyi göremiyorum. Dışarı çıkmak istiyorum, çıkamıyorum. Bahçeleri görmek istiyorum göremiyorum. Ben yürüyemiyorum, ayaklarım hasta benim. Hiçbir yere çıkamıyorum. Allah'ım beni annemden sonraya koyma.” Sözcü
Metrobüs sapığı aranıyor
Metrobüste vatandaşları taciz eden ve tacizi videoya çekerek sosyal medya üzerinden yayan kişiye tepkiler çığ gibi büyüyor.
Habertürk Gazetesi'nden Nagihan Alan'ın haberine göre, Twitter üzerinden toplu taşımalarda tacizde bulunan ve çektiği görüntüleri yayınlayıp müstehcen paylaşımlar yapan şahsın bulunması için sosyal medya üzerinden şikâyetler yükselmeye başladı.
Sosyal medyada 2 bini aşkın takipçisi bulunan bu kişi, oturan veya ayakta yolculuk eden kadınların yanına gidip cinsel tacizde bulunuyor ve bu anları da videoya çekiyor. İşte bu videolar sosyal medyada çığ gibi yayılınca vatandaşlar da harekete geçti.
HESAP ASKIDA AMA...
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı İnternet Bilgi İhbar Merkezi’ne şikâyet için kampanya başlatan vatandaşların şikâyetinin ardından hesap askıya alındı ama bu şahıs hâlâ elini kolunu sallayarak geziyor.
‘EMNİYET ACİLEN HAREKETE GEÇMELİ’
Avukat Aydeniz Asilbah Tüskan olayla ilgili emniyetin acilen harekete geçmesi ve suçluyu yakalaması gerektiğini söyleyerek, “Ceza Kanunu’na göre hem bilişim hem taciz hem tecavüze yeltenme gibi farklı suçlardan yargılanması gerek. Tacizi alenileştiriyor. Bir an önce takibe alınıp yakalanmalı. Hemen tutuklanmalı. Şikâyetçi taraf olmasa da bu bir kamu davasıdır artık. Emniyet vakit kaybetmeden gerekeni yapmalı” dedi.
‘TALEP ETMELİLER’
İETT konu hakkında, “565 metrobüs aracı var günde 1 milyona yakın yolcu taşınıyor. Saat, gün, durak bilgisi olmadan kameralardan şahsı tespit etmek zor ki bu talep emniyetten gelmeden herhangi bir şey yapamıyoruz” açıklamasında bulundu. Emniyet ise harekete geçmeleri için şikayetin gelmesi gerektiğini, bu konuda bir şikayetin de henüz kendilerine gelmediğini söylüyor.
Habertürk Gazetesi'nden Nagihan Alan'ın haberine göre, Twitter üzerinden toplu taşımalarda tacizde bulunan ve çektiği görüntüleri yayınlayıp müstehcen paylaşımlar yapan şahsın bulunması için sosyal medya üzerinden şikâyetler yükselmeye başladı.
Sosyal medyada 2 bini aşkın takipçisi bulunan bu kişi, oturan veya ayakta yolculuk eden kadınların yanına gidip cinsel tacizde bulunuyor ve bu anları da videoya çekiyor. İşte bu videolar sosyal medyada çığ gibi yayılınca vatandaşlar da harekete geçti.
HESAP ASKIDA AMA...
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı İnternet Bilgi İhbar Merkezi’ne şikâyet için kampanya başlatan vatandaşların şikâyetinin ardından hesap askıya alındı ama bu şahıs hâlâ elini kolunu sallayarak geziyor.
‘EMNİYET ACİLEN HAREKETE GEÇMELİ’
Avukat Aydeniz Asilbah Tüskan olayla ilgili emniyetin acilen harekete geçmesi ve suçluyu yakalaması gerektiğini söyleyerek, “Ceza Kanunu’na göre hem bilişim hem taciz hem tecavüze yeltenme gibi farklı suçlardan yargılanması gerek. Tacizi alenileştiriyor. Bir an önce takibe alınıp yakalanmalı. Hemen tutuklanmalı. Şikâyetçi taraf olmasa da bu bir kamu davasıdır artık. Emniyet vakit kaybetmeden gerekeni yapmalı” dedi.
‘TALEP ETMELİLER’
İETT konu hakkında, “565 metrobüs aracı var günde 1 milyona yakın yolcu taşınıyor. Saat, gün, durak bilgisi olmadan kameralardan şahsı tespit etmek zor ki bu talep emniyetten gelmeden herhangi bir şey yapamıyoruz” açıklamasında bulundu. Emniyet ise harekete geçmeleri için şikayetin gelmesi gerektiğini, bu konuda bir şikayetin de henüz kendilerine gelmediğini söylüyor.
İstanbul'u sallayan deprem için açıklama
Marmara Bölgesi'nde deprem! Sabah saatlerinde merkez üssü Marmara Denizi olan 3.0 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Bundan on dakika sonra 08.40'ta merkez üssü Yalova açıkları olan 4.4 büyüklüğünde deprem meydana geldi. İstanbul da depremi hissetti. Kandilli'den yapılan açıklamada "Deprem tali bir fay parçasının kırılması sonucu meydana gelmiştir" denildi. Son dakika deprem haberlerini aktarmaya devam edeceğiz.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nden verilen bilgiye göre Marmara Denizi’nin Yalova açıklarında ilk olarak saat 8.30’da, denizin doğu kısmında 3.0 büyüklüğünde deprem meydana geldi. İstanbul'da da hissedilen deprem paniğe neden oldu.
MARMARA'DA 4.4 BÜYÜKLÜĞÜNDE BİR DEPREM DAHA..
Bundan 10 dakika sonra da Marmara Denizi’nin Yalova açıklarında 6.8 kilometre derinliğinde 4.4 büyüklüğünde yeni bir deprem meydana geldi.
"TALİ BİR FAY PARÇASININ KIRILMASI SONUCU MEYDANA GELMİŞTİR"
Kandilli'den yapılan yazılı açıklamada şöyle: "Yalova Açıkları Marmara Denizi’nde yerel saat ile 08:40’da aletsel büyüklüğü 4.4 olan orta şiddette bir deprem meydana gelmiştir. Depremin odak derinliği yaklaşık 7 km civarında olup sığ odaklı bir depremdir. Deprem Yalova ili ile İstanbul ili ve ilçelerinde hissedilmiştir.
Depremin meydana geldiği yer Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Marmara Denizinden geçen kuzey kolu içerisinde yer almaktadır ve zonun içerisinde tali bir fay parçasının kırılması sonucu meydana gelmiştir. Bilindiği gibi Kuzey Anadolu Fay Zonu’ nun kuzey kolu İzmit Körfezi-Adalar açıklarından Marmara Denizinden geçerek Mürefte-Şarköy’e bağlanmakta ve oradan Saroz Körfezine uzanmaktadır. Depremin merkez üstüne yakın son yüzyılda meydana gelmiş en etkili deprem 1963 Adalar (6.3) depremidir. Bölge genelinde meydana gelmiş en etkili deprem ise 1999 yılı Kocaeli (7.4) depremidir
" I.DERECE DEPREM BÖLGESİ İÇERİSİNDE YER ALMAKTADIR"
Bölgede birkaç yılda bir bu tür orta şiddette depremler meydana gelmektedir. Kuzey Anadolu Fay Zonunun Batı Marmara’dan geçen uzantısı Marmara Denizi içerisinde en yoğun deprem aktivitesinin gözlendiği yerdir. Marmara Denizi ve çevresi I. Derece Deprem Bölgesi içerisinde yer almaktadır. Dolayısı ile bölgede yaşayan vatandaşlarımızın depreme karşı herzaman hazırlıklı ve bilinçli olması, depreme dayanıklı binalarda oturmaları veya satın alacakları konutların depreme dayanıklı olarak inşa edilmiş olması olası afetlere karşı alınacak en güvenli tedbir olacaktır"
YALOVALILAR SOKAĞA DÖKÜLDÜ
Sarsıntı 17 Ağustos Marmara depreminde ağır kayıplar veren Yalova'da paniğe neden oldu. Depremden korkan vatandaşlar sokaklara döküldü. Bir esnafın elektrik sigortalarının bulunduğu kutunun kapakları ise depremin şiddeti ile yerinden fırladı. Depremden çok korktuklarını dile getiren vatandaşlar depremin olduğu dakikalardan beri sokaklarda ve evlerinin bahçesinde oturuyor ve evlerine girmiyorlar. Sarsıntıyı çok şiddetli hissettiklerini dile getiren vatandaşlar, "Sarsıntı çok korkuttu. Evlerimize girmeye korkuyoruz" diye konuştular.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nden verilen bilgiye göre Marmara Denizi’nin Yalova açıklarında ilk olarak saat 8.30’da, denizin doğu kısmında 3.0 büyüklüğünde deprem meydana geldi. İstanbul'da da hissedilen deprem paniğe neden oldu.
MARMARA'DA 4.4 BÜYÜKLÜĞÜNDE BİR DEPREM DAHA..
Bundan 10 dakika sonra da Marmara Denizi’nin Yalova açıklarında 6.8 kilometre derinliğinde 4.4 büyüklüğünde yeni bir deprem meydana geldi.
"TALİ BİR FAY PARÇASININ KIRILMASI SONUCU MEYDANA GELMİŞTİR"
Kandilli'den yapılan yazılı açıklamada şöyle: "Yalova Açıkları Marmara Denizi’nde yerel saat ile 08:40’da aletsel büyüklüğü 4.4 olan orta şiddette bir deprem meydana gelmiştir. Depremin odak derinliği yaklaşık 7 km civarında olup sığ odaklı bir depremdir. Deprem Yalova ili ile İstanbul ili ve ilçelerinde hissedilmiştir.
Depremin meydana geldiği yer Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Marmara Denizinden geçen kuzey kolu içerisinde yer almaktadır ve zonun içerisinde tali bir fay parçasının kırılması sonucu meydana gelmiştir. Bilindiği gibi Kuzey Anadolu Fay Zonu’ nun kuzey kolu İzmit Körfezi-Adalar açıklarından Marmara Denizinden geçerek Mürefte-Şarköy’e bağlanmakta ve oradan Saroz Körfezine uzanmaktadır. Depremin merkez üstüne yakın son yüzyılda meydana gelmiş en etkili deprem 1963 Adalar (6.3) depremidir. Bölge genelinde meydana gelmiş en etkili deprem ise 1999 yılı Kocaeli (7.4) depremidir
" I.DERECE DEPREM BÖLGESİ İÇERİSİNDE YER ALMAKTADIR"
Bölgede birkaç yılda bir bu tür orta şiddette depremler meydana gelmektedir. Kuzey Anadolu Fay Zonunun Batı Marmara’dan geçen uzantısı Marmara Denizi içerisinde en yoğun deprem aktivitesinin gözlendiği yerdir. Marmara Denizi ve çevresi I. Derece Deprem Bölgesi içerisinde yer almaktadır. Dolayısı ile bölgede yaşayan vatandaşlarımızın depreme karşı herzaman hazırlıklı ve bilinçli olması, depreme dayanıklı binalarda oturmaları veya satın alacakları konutların depreme dayanıklı olarak inşa edilmiş olması olası afetlere karşı alınacak en güvenli tedbir olacaktır"
YALOVALILAR SOKAĞA DÖKÜLDÜ
Sarsıntı 17 Ağustos Marmara depreminde ağır kayıplar veren Yalova'da paniğe neden oldu. Depremden korkan vatandaşlar sokaklara döküldü. Bir esnafın elektrik sigortalarının bulunduğu kutunun kapakları ise depremin şiddeti ile yerinden fırladı. Depremden çok korktuklarını dile getiren vatandaşlar depremin olduğu dakikalardan beri sokaklarda ve evlerinin bahçesinde oturuyor ve evlerine girmiyorlar. Sarsıntıyı çok şiddetli hissettiklerini dile getiren vatandaşlar, "Sarsıntı çok korkuttu. Evlerimize girmeye korkuyoruz" diye konuştular.
Marmara'da art arda iki deprem!
Marmara Bölgesi'nde deprem! Sabah saatlerinde merkez üssü Marmara Denizi olan 3.0 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Bundan on dakika sonra 08.40'ta merkez üssü Yalova açıkları olan 4.4 büyüklüğünde deprem meydana geldi. İstanbul da depremi hissetti.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nden verilen bilgiye göre Marmara Denizi’nin Yalova açıklarında ilk olarak saat 8.30’da, denizin doğu kısmında 3.0 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
İstanbul'da da hissedilen deprem paniğe neden oldu.
MARMARA'DA 4.4 BÜYÜKLÜĞÜNDE BİR DEPREM DAHA..
Bundan 10 dakika sonra da Marmara Denizi’nin Yalova açıklarında 6.8 kilometre derinliğinde 4.4 büyüklüğünde yeni bir deprem meydana geldi.
Yalovalılar depremi hissederken, kısa süreli panik yaşayanlar evlerinden dışarı çıktı.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü'nden verilen bilgiye göre Marmara Denizi’nin Yalova açıklarında ilk olarak saat 8.30’da, denizin doğu kısmında 3.0 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
İstanbul'da da hissedilen deprem paniğe neden oldu.
MARMARA'DA 4.4 BÜYÜKLÜĞÜNDE BİR DEPREM DAHA..
Bundan 10 dakika sonra da Marmara Denizi’nin Yalova açıklarında 6.8 kilometre derinliğinde 4.4 büyüklüğünde yeni bir deprem meydana geldi.
Yalovalılar depremi hissederken, kısa süreli panik yaşayanlar evlerinden dışarı çıktı.
24 Haziran 2016 Cuma
38 bin polisin beklediği haber geldi
Emniyet Teşkilatı Personelinin 2016 Yılı Genel Atamaları çerçevesinde 38 bin 103 personelin atama ve yer değiştirme işlemi gerçekleştirildi.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nden yapılan yazılı açıklamada, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün ilgili mevzuat hükümlerince belirlenen 2016 Yılı Genel Atamaları çerçevesinde Başkomiser, Komiser, Komiser Yardımcısı, Başpolis Memuru ve Polis Memuru rütbelerinde toplam 38 bin 103 personelin atama ve yer değiştirme işleminin gerçekleştirildiği belirtildi.
Açıklamada, 1'inci hizmet bölgesinden 2'nci hizmet bölgesine 23 bin 779 personelin, 2'nci hizmet bölgesinden 1'inci hizmet bölgesine 11 bin 655 personelin, 2'nci hizmet bölgesinden 2'nci hizmet bölgesine bin 033 personelin atama işlemleri yapıldığı, 29 bin 991 personelin ise ipka taleplerinin kabul edildiği kaydedildi.
BİN 636 PERSONEL BATI İLLERİNE ATANDI
1'inci hizmet bölgesi il statüsüne geçen (Malatya, Kahramanmaraş, Tokat, Rize, Yozgat) illerden bin 636 personelin de batı illerine ataması yapıldığı belirtilen açıklamada, “Personelin talepleri dikkate alınarak yapılan atamalarda; 2'nci hizmet bölgesinden 1'inci hizmet bölgesine dönen personelin yüzde 79,30'u ilk 3 tercihinden birine, yüzde 87,37'sinin 7 tercihinden birine, 1'inci hizmet bölgesinden 2'nci hizmet bölgesine giden personelin ise yüzde 45,58'i ilk 3 tercihinden birine, yüzde 85,47'si ise 7 tercihinden birine atandı ” ifadelerine yer verildi.
Yapılan açıklamada;
“Emniyet Genel Müdürlüğü ilgili mevzuat hükümlerince belirlenen 2016 Yılı Genel Atamaları çerçevesinde Başkomiser, Komiser, Komiser Yardımcısı, Başpolis Memuru ve Polis Memuru rütbelerinde toplam 38.103 personelin atama ve yer değiştirme işlemini gerçekleştirdi.
Bu doğrultuda;
1'inci hizmet bölgesinden 2'nci hizmet bölgesine 23.779 personelin,
2'nci hizmet bölgesinden l'inci hizmet bölgesine 11.655 personelin,
2'nci hizmet bölgesinden 2'nci hizmet bölgesine 1.033 personelin atama işlemleri yapılmış olup 29.991 personelin ise ipka talepleri kabul edildi.
1'inci hizmet bölgesi il statüsüne geçen (Malatya, Kahramanmaraş, Tokat, Rize, Yozgat) illerden
1.636 personelin de batı illerine ataması yapıldı.
Personelin talepleri dikkate alınarak yapılan atamalarda;
2'nci hizmet bölgesinden l'inci hizmet bölgesine dönen personelin yüzde 79,30'u ilk 3 tercihinden birine, yüzde 87,37'sinin 7 tercihinden birine,
1’inci hizmet bölgesinden 2'nci hizmet bölgesine giden personelin ise yüzde 45,58'i ilk 3 tercihinden birine, yüzde 85,47'si ise 7 tercihinden birine atandı” denildi. Sözcü
Emniyet Genel Müdürlüğü'nden yapılan yazılı açıklamada, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün ilgili mevzuat hükümlerince belirlenen 2016 Yılı Genel Atamaları çerçevesinde Başkomiser, Komiser, Komiser Yardımcısı, Başpolis Memuru ve Polis Memuru rütbelerinde toplam 38 bin 103 personelin atama ve yer değiştirme işleminin gerçekleştirildiği belirtildi.
Açıklamada, 1'inci hizmet bölgesinden 2'nci hizmet bölgesine 23 bin 779 personelin, 2'nci hizmet bölgesinden 1'inci hizmet bölgesine 11 bin 655 personelin, 2'nci hizmet bölgesinden 2'nci hizmet bölgesine bin 033 personelin atama işlemleri yapıldığı, 29 bin 991 personelin ise ipka taleplerinin kabul edildiği kaydedildi.
BİN 636 PERSONEL BATI İLLERİNE ATANDI
1'inci hizmet bölgesi il statüsüne geçen (Malatya, Kahramanmaraş, Tokat, Rize, Yozgat) illerden bin 636 personelin de batı illerine ataması yapıldığı belirtilen açıklamada, “Personelin talepleri dikkate alınarak yapılan atamalarda; 2'nci hizmet bölgesinden 1'inci hizmet bölgesine dönen personelin yüzde 79,30'u ilk 3 tercihinden birine, yüzde 87,37'sinin 7 tercihinden birine, 1'inci hizmet bölgesinden 2'nci hizmet bölgesine giden personelin ise yüzde 45,58'i ilk 3 tercihinden birine, yüzde 85,47'si ise 7 tercihinden birine atandı ” ifadelerine yer verildi.
Yapılan açıklamada;
“Emniyet Genel Müdürlüğü ilgili mevzuat hükümlerince belirlenen 2016 Yılı Genel Atamaları çerçevesinde Başkomiser, Komiser, Komiser Yardımcısı, Başpolis Memuru ve Polis Memuru rütbelerinde toplam 38.103 personelin atama ve yer değiştirme işlemini gerçekleştirdi.
Bu doğrultuda;
1'inci hizmet bölgesinden 2'nci hizmet bölgesine 23.779 personelin,
2'nci hizmet bölgesinden l'inci hizmet bölgesine 11.655 personelin,
2'nci hizmet bölgesinden 2'nci hizmet bölgesine 1.033 personelin atama işlemleri yapılmış olup 29.991 personelin ise ipka talepleri kabul edildi.
1'inci hizmet bölgesi il statüsüne geçen (Malatya, Kahramanmaraş, Tokat, Rize, Yozgat) illerden
1.636 personelin de batı illerine ataması yapıldı.
Personelin talepleri dikkate alınarak yapılan atamalarda;
2'nci hizmet bölgesinden l'inci hizmet bölgesine dönen personelin yüzde 79,30'u ilk 3 tercihinden birine, yüzde 87,37'sinin 7 tercihinden birine,
1’inci hizmet bölgesinden 2'nci hizmet bölgesine giden personelin ise yüzde 45,58'i ilk 3 tercihinden birine, yüzde 85,47'si ise 7 tercihinden birine atandı” denildi. Sözcü
Doktor hastasının sağlam ayağını kesti
Azerbaycan’da bir doktor sol ayağının kesilmesi konusunda teşhis koyduğu hastanın yanlışlıkla sağ ayağını kesti.
Azerbaycan'ın Başkenti Bakü'de diyabet hastası olan 82 yaşındaki Terlan Eliyeva, Sağlık Bakanlığı Angioloji ve Mikrocerrahi Merkezi’nde, Doktor Valeh Kerimov tarafından muayene edildikten sonra hastanın sol ayağın kesilmesi gerektiği teşhisini koydu. Teşhis konulmasının ardından hasta ameliyata alındı. Her şey buraya kadar normalken, ameliyattan çıkan 82 yaşındaki kadını gören yakınları gözlerine inanamadılar. Çünkü, yaşlı kadının iltihaplı olan sol ayağı yerine sağlam olan sağ ayağının kesildiğini fark ettiler. Angioloji Merkezin Başhekimi Azer Şemseddinski ise ANS PRESS-e açıklamasında gerçeği doğruladı. O meseleden haberi olduğunu ve hala şokta olduğunu söyledi.
Doktor yanlışlıkla hastanın sağ ayağını kestiğini itiraf etti.
Operasyonu gerçekleştiren Sağlık Bakanlığı Angioloji ve mikroşirurjikal Merkezinin Doktoru Valeh Kerimov APA-haber ajansına yaptığı açıklamada, hastanın her iki ayağında da kangren olduğunu ifade ederek, Mekanik bir hata nedeniyle hastanın sol ayağının yerine sağ ayağının kesildiğini itiraf etti.
Doktor Kerimov konuşmasına şöyle devam etti:
‘‘82 yaşındaki kadının hiçbir ayağına kan gelmiyor, kangren var. Sol ayakta süreç daha fazla, sağ ayakta ise azdır. İki ayaktan biri – sol ayağı daha önce kesilmeliydi. Hastanın hayatını kurtarmak için acil ameliyat edildi. Operasyon sırasında mekanik hatadan dolayı yanlışlıkla sağ ayağı kestik. Zaten hastanın sol ayağı da normalde kangrenden dolayı kesilmeliydi. Sonuç böyle oldu” DHA
Azerbaycan'ın Başkenti Bakü'de diyabet hastası olan 82 yaşındaki Terlan Eliyeva, Sağlık Bakanlığı Angioloji ve Mikrocerrahi Merkezi’nde, Doktor Valeh Kerimov tarafından muayene edildikten sonra hastanın sol ayağın kesilmesi gerektiği teşhisini koydu. Teşhis konulmasının ardından hasta ameliyata alındı. Her şey buraya kadar normalken, ameliyattan çıkan 82 yaşındaki kadını gören yakınları gözlerine inanamadılar. Çünkü, yaşlı kadının iltihaplı olan sol ayağı yerine sağlam olan sağ ayağının kesildiğini fark ettiler. Angioloji Merkezin Başhekimi Azer Şemseddinski ise ANS PRESS-e açıklamasında gerçeği doğruladı. O meseleden haberi olduğunu ve hala şokta olduğunu söyledi.
Doktor yanlışlıkla hastanın sağ ayağını kestiğini itiraf etti.
Operasyonu gerçekleştiren Sağlık Bakanlığı Angioloji ve mikroşirurjikal Merkezinin Doktoru Valeh Kerimov APA-haber ajansına yaptığı açıklamada, hastanın her iki ayağında da kangren olduğunu ifade ederek, Mekanik bir hata nedeniyle hastanın sol ayağının yerine sağ ayağının kesildiğini itiraf etti.
Doktor Kerimov konuşmasına şöyle devam etti:
‘‘82 yaşındaki kadının hiçbir ayağına kan gelmiyor, kangren var. Sol ayakta süreç daha fazla, sağ ayakta ise azdır. İki ayaktan biri – sol ayağı daha önce kesilmeliydi. Hastanın hayatını kurtarmak için acil ameliyat edildi. Operasyon sırasında mekanik hatadan dolayı yanlışlıkla sağ ayağı kestik. Zaten hastanın sol ayağı da normalde kangrenden dolayı kesilmeliydi. Sonuç böyle oldu” DHA
Danıştay’dan şeker hastaların müjde
Danıştay İdari Dava Dairesi Kurulu, diyabet hastalarının kullandığı şeker ölçüm çubuğu başına en fazla 32 kuruş ödeneceği yönündeki SUT(Sağlık Uygulama Tebliği) uygulamasına yürütmeyi durdurma kararı verdi.
SGK verilerine göre 5.5 milyondan fazla ilaç kullanan diyabetli var. Hastalar ilaçlarının dozu ve insülinlerinin ünitesini kan şeker sonucuna göre ayarlıyor. Kan şekeri düşükse, dozunu azaltıyor. Yüksekse artırıyor. Kan şekeri ölçümünün doğru sonuç vermesinin diyabetliler için hayati önemi var. SGK 2011 yılından beri şeker ölçüm çubuğu başına en fazla 32 kuruşluk ödeme yapıyor. Bu düşük fiyat hastaları çoğunluğu uzakdoğudan ithal edilmiş ucuz cihaz ve ölçüm çubuklarına itiyor. Çünkü batılı firmaların ürettiği cihazlar için fark ödemesi gerekiyor. Türkiye Diyabet Vakfı, 2014’de Sağlık Bakanlığı ve SGK Başkanlığı aleyhine, şeker ölçüm çubuğunun bedellerini belirleyen birim fiyat listesinin iptali ve yürütmeyi durdurma davası açtı. Yaklaşık iki yıl süren davalar sonucu Danıştay İdari Dava Dairesi Kurulu’nun yürütmeyi durdurmayla ilgili son kararı çıktı. SGK’nın 32 kuruşluk sınırına son verildi. Şimdi gözler sözkonusu yeni mahkeme kararına uygun yeni SUT tebliğinin yayınlanmasında. Nihayi karar verilene kadar hastalar ölçüm çubuklarını fark ücreti ödemeden alabilecek.
DÜNYANIN BAŞKA ÜLKELERİNDE BULUNMAYAN FİRMALAR GİRDİ
Devletin şeker ölçüm çubukları için dünyanın en düşük geri ödeme fiyatını vermesinin, Türkiye’de pazarda olan şeker ölçüm çubuklarının doğruluğunu da tartışmalı hale getirdiğini belirten Prof. Dr. Yılmaz, şunları söyledi:“Adana ve Konya’da iki diyabetli hasta, şeker ölçüm aletlerinin yanlış ölçümü sonucu ketoasidoz komasına(kanın asidik hale gelmesi ve kanda çok az insülin bulunması) girdi. 2010 SUT Tebliği’ne göre SGK’nın ölçüm çubuğu başına ödediği 32 kuruşla ancak güvenirliği şüpheli uzak doğu kaynaklı cihaz ve ölçüm çubukları satılabiliyor. Türkiye’ye 100’ün üzerinde, çoğu dünyanın hiçbir ülkesinde bulunmayan, adı sanı olmayan, hatta kendi ülkesinde bile olmayan şeker ölçüm cihazı girdi. Türkiye adeta bir şeker ölçüm cihazı çöplüğüne döndü. Tamamına yakınının bir teknik servisi, çağrı merkezi hatta adresi yok. Sağlık Bakanlığı ‘teknik servisi olmayanlara izin vermeyin’ talebimize karşılık, ‘serbest rekabete aykırı’ yanıtı verdi. SGK’ya yaptığımız itirazlar hep sonuçsuz kaldı. Biz de dava yoluna gittik.”
AVUKAT DA TİP 1 DİYABETLİ
Kendisi de tip 1(insüline bağımlı) diyabetli olan Türkiye Diyabet Vakfı Hukuk Kurulu sorumlusu
Avukat Çağrı Çakıcı, artık diyabetlilerin yaşamını tehlikeye sokan şeker ölçüm aletleri sorununun diyabet kuruluşlarının da içinde olduğu daha kapsamlı bir kurul tarafından, uluslararası standartlarda çözülmesini beklediklerini söyledi. Çakıcı, “Aksi takdirde hukuk mücadelesini diyabetli hastaların lehine sonuç alınıncaya kadar sürdüreceğiz” dedi. Mesude Erşan / Hürriyet
SGK verilerine göre 5.5 milyondan fazla ilaç kullanan diyabetli var. Hastalar ilaçlarının dozu ve insülinlerinin ünitesini kan şeker sonucuna göre ayarlıyor. Kan şekeri düşükse, dozunu azaltıyor. Yüksekse artırıyor. Kan şekeri ölçümünün doğru sonuç vermesinin diyabetliler için hayati önemi var. SGK 2011 yılından beri şeker ölçüm çubuğu başına en fazla 32 kuruşluk ödeme yapıyor. Bu düşük fiyat hastaları çoğunluğu uzakdoğudan ithal edilmiş ucuz cihaz ve ölçüm çubuklarına itiyor. Çünkü batılı firmaların ürettiği cihazlar için fark ödemesi gerekiyor. Türkiye Diyabet Vakfı, 2014’de Sağlık Bakanlığı ve SGK Başkanlığı aleyhine, şeker ölçüm çubuğunun bedellerini belirleyen birim fiyat listesinin iptali ve yürütmeyi durdurma davası açtı. Yaklaşık iki yıl süren davalar sonucu Danıştay İdari Dava Dairesi Kurulu’nun yürütmeyi durdurmayla ilgili son kararı çıktı. SGK’nın 32 kuruşluk sınırına son verildi. Şimdi gözler sözkonusu yeni mahkeme kararına uygun yeni SUT tebliğinin yayınlanmasında. Nihayi karar verilene kadar hastalar ölçüm çubuklarını fark ücreti ödemeden alabilecek.
DÜNYANIN BAŞKA ÜLKELERİNDE BULUNMAYAN FİRMALAR GİRDİ
Devletin şeker ölçüm çubukları için dünyanın en düşük geri ödeme fiyatını vermesinin, Türkiye’de pazarda olan şeker ölçüm çubuklarının doğruluğunu da tartışmalı hale getirdiğini belirten Prof. Dr. Yılmaz, şunları söyledi:“Adana ve Konya’da iki diyabetli hasta, şeker ölçüm aletlerinin yanlış ölçümü sonucu ketoasidoz komasına(kanın asidik hale gelmesi ve kanda çok az insülin bulunması) girdi. 2010 SUT Tebliği’ne göre SGK’nın ölçüm çubuğu başına ödediği 32 kuruşla ancak güvenirliği şüpheli uzak doğu kaynaklı cihaz ve ölçüm çubukları satılabiliyor. Türkiye’ye 100’ün üzerinde, çoğu dünyanın hiçbir ülkesinde bulunmayan, adı sanı olmayan, hatta kendi ülkesinde bile olmayan şeker ölçüm cihazı girdi. Türkiye adeta bir şeker ölçüm cihazı çöplüğüne döndü. Tamamına yakınının bir teknik servisi, çağrı merkezi hatta adresi yok. Sağlık Bakanlığı ‘teknik servisi olmayanlara izin vermeyin’ talebimize karşılık, ‘serbest rekabete aykırı’ yanıtı verdi. SGK’ya yaptığımız itirazlar hep sonuçsuz kaldı. Biz de dava yoluna gittik.”
AVUKAT DA TİP 1 DİYABETLİ
Kendisi de tip 1(insüline bağımlı) diyabetli olan Türkiye Diyabet Vakfı Hukuk Kurulu sorumlusu
Avukat Çağrı Çakıcı, artık diyabetlilerin yaşamını tehlikeye sokan şeker ölçüm aletleri sorununun diyabet kuruluşlarının da içinde olduğu daha kapsamlı bir kurul tarafından, uluslararası standartlarda çözülmesini beklediklerini söyledi. Çakıcı, “Aksi takdirde hukuk mücadelesini diyabetli hastaların lehine sonuç alınıncaya kadar sürdüreceğiz” dedi. Mesude Erşan / Hürriyet
Ağaoğlu’nun milyarlık projesine yargı ‘dur’ dedi
Ağaoğlu Şirketler Grubu’nun İstanbul Bakırköy'de inşa edeceği proje ikinci kez durduruldu. Ali Ağaoğlu “Yargıtay zaten daha önce konuyla ilgili bizim lehimize bir karar vermişti. Benzer bir sonuç bekliyoruz. Bir iki ay sonra tekrar inşaata ve satışlara başlarız” dedi.
Ağaoğlu Şirketler Grubu'nun İstanbul Bakırköy'de hayata geçireceği 1155 konutluk proje ikinci kez durduruldu. Aralık 2013'te İstanbul 8. İdare Mahkemesi'nin kararıyla durdurulan Bakırköy 46 adlı projede Yargıtay plan iptal kararını bozmuştu ve Mart 2016'da satışlar yeniden başlamıştı. Central Park İstanbul adıyla yeniden tanıtılan projede yerel mahkeme kararında direndi ve imar planının iptalini istedi.
EN MASUM PLAN
Ağaoğlu, karara itiraz etti ve üst mahkemenin vereceği nihai kararı beklemeye başladı. SÖZCÜ'ye konuşan Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, mağduriyet ortaya çıkmaması için şu an satışı ve inşaat çalışmalarını durdurduklarını belirterek, “Yargıtay zaten daha önce konuyla ilgili bizim lehimize bir karar vermişti.
Benzer bir sonuç bekliyoruz. Bir iki ay sonra tekrar inşaata ve satışlara başlarız” dedi. 17-25 Aralık operasyonu sırasında gözaltına alınmasına da neden olan Bakırköy projesinin manevi açıdan kendisini çok yorduğunu kaydeden Ağaoğlu, “Proje gerçekten bölgenin en masum planına sahip. Yoğunluğu artıran bir plan söz konusu değil” diye konuştu.
Ünlü işadamı ‘Yaşam Mimarı' Ali Ağaoğlu, alınan bu karar için üst mahkemeye itiraz etmeye hazırlanıyor.
CEO GÖREVİNDEN AYRILDI
Ağaoğlu Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Önder Halisdemir görevi bıraktı. 2015 yılının başında Aktifbank Genel Müdürlüğü'nden ayrılan Halisdemir, Nisan 2015'te Ağaoğlu ile el sıkışmıştı. Yurtdışına açılma ve gayrimenkul ürünlerinin çeşitlendirilmesi kapsamında oluşturulan İcra Kurulu'nun başına geçen Halisdemir'in ayrılığıyla ilgili konuşan Ali Ağaoğlu, “Önder Bey, kendi işini kurmak istediğini söyledi, saygı ve sevgi çerçevesinde yollarımızı ayırdık” dedi. Sözcü
Ağaoğlu Şirketler Grubu'nun İstanbul Bakırköy'de hayata geçireceği 1155 konutluk proje ikinci kez durduruldu. Aralık 2013'te İstanbul 8. İdare Mahkemesi'nin kararıyla durdurulan Bakırköy 46 adlı projede Yargıtay plan iptal kararını bozmuştu ve Mart 2016'da satışlar yeniden başlamıştı. Central Park İstanbul adıyla yeniden tanıtılan projede yerel mahkeme kararında direndi ve imar planının iptalini istedi.
EN MASUM PLAN
Ağaoğlu, karara itiraz etti ve üst mahkemenin vereceği nihai kararı beklemeye başladı. SÖZCÜ'ye konuşan Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, mağduriyet ortaya çıkmaması için şu an satışı ve inşaat çalışmalarını durdurduklarını belirterek, “Yargıtay zaten daha önce konuyla ilgili bizim lehimize bir karar vermişti.
Benzer bir sonuç bekliyoruz. Bir iki ay sonra tekrar inşaata ve satışlara başlarız” dedi. 17-25 Aralık operasyonu sırasında gözaltına alınmasına da neden olan Bakırköy projesinin manevi açıdan kendisini çok yorduğunu kaydeden Ağaoğlu, “Proje gerçekten bölgenin en masum planına sahip. Yoğunluğu artıran bir plan söz konusu değil” diye konuştu.
Ünlü işadamı ‘Yaşam Mimarı' Ali Ağaoğlu, alınan bu karar için üst mahkemeye itiraz etmeye hazırlanıyor.
CEO GÖREVİNDEN AYRILDI
Ağaoğlu Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Önder Halisdemir görevi bıraktı. 2015 yılının başında Aktifbank Genel Müdürlüğü'nden ayrılan Halisdemir, Nisan 2015'te Ağaoğlu ile el sıkışmıştı. Yurtdışına açılma ve gayrimenkul ürünlerinin çeşitlendirilmesi kapsamında oluşturulan İcra Kurulu'nun başına geçen Halisdemir'in ayrılığıyla ilgili konuşan Ali Ağaoğlu, “Önder Bey, kendi işini kurmak istediğini söyledi, saygı ve sevgi çerçevesinde yollarımızı ayırdık” dedi. Sözcü
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi kampüsünde silahlı kavga: 4 ölü
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Hastanesi Fizik Tedavi Bölümündeki eczanede yaşanan silahlı kavgada 4 kişi yaşamını yitirdi.
Olay, bugün sabah saatlerinde Ankara Üniversitesi Hastanesi’nde meydana geldi. Hastanenin fizik tedavi bölümünde yer alan eczanede teknisyen Enver T. (43) ile eczacılar İlknur Yüce (50), Hikmet Türk (49), Gürsu Ulaşan (53) ve Özler Kiriş (34) arasında tartışma çıktı.
Kavgaya dönüşen olayda Enver T, tartıştığı 4 kişiye ateş etti. Vücutlarına kurşun isabet eden eczacılardan Yüce, Ulaşan ve Kiriş, olay yerinde yaşamını yitirdi. Baş ve karın bölgesinden ağır yaralanan Türk ise aynı hastanede tedavi altına alındı. Türk, müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Yakalanan Enver T, ilk ifadesinde, arkadaşları tarafından hırsızlıkla suçlandığını iddia ederek, bu nedenle bulundurma ruhsatlı tabancasıyla olayı gerçekleştirdiğini söylediği öğrenildi.
VALİLİK: FAİL YAKALANDI
Ankara Valiliği, olayla ilgili açıklama yaparak, "Olayın faili Enver T. silahı ile birlikte yakalanmıştır. Olayla ilgili geniş çaplı inceleme ve soruşturma adli makamlar ve polis tarafından yürütülmektedir" dedi. DHA
Olay, bugün sabah saatlerinde Ankara Üniversitesi Hastanesi’nde meydana geldi. Hastanenin fizik tedavi bölümünde yer alan eczanede teknisyen Enver T. (43) ile eczacılar İlknur Yüce (50), Hikmet Türk (49), Gürsu Ulaşan (53) ve Özler Kiriş (34) arasında tartışma çıktı.
Kavgaya dönüşen olayda Enver T, tartıştığı 4 kişiye ateş etti. Vücutlarına kurşun isabet eden eczacılardan Yüce, Ulaşan ve Kiriş, olay yerinde yaşamını yitirdi. Baş ve karın bölgesinden ağır yaralanan Türk ise aynı hastanede tedavi altına alındı. Türk, müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Yakalanan Enver T, ilk ifadesinde, arkadaşları tarafından hırsızlıkla suçlandığını iddia ederek, bu nedenle bulundurma ruhsatlı tabancasıyla olayı gerçekleştirdiğini söylediği öğrenildi.
VALİLİK: FAİL YAKALANDI
Ankara Valiliği, olayla ilgili açıklama yaparak, "Olayın faili Enver T. silahı ile birlikte yakalanmıştır. Olayla ilgili geniş çaplı inceleme ve soruşturma adli makamlar ve polis tarafından yürütülmektedir" dedi. DHA
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)