Gazeteci Can Dündar'ın annesi Öznur Dündar, oğlu hapse atıldıktan sonra yaşadıklarını anlattı. Oğlu hapse girdiğinden beri tansiyon hapı ve antidepresan alan, sigaraya başlayan anne Dündar, "Oğlum çıkana kadar içeceğim." dedi.
Hürriyet Pazar'dan Ayşe Arman'a konuşan acılı anne, "Evladım, korku bunun adı! Artık herkes birbirinden korkuyor. Dışarıya çıkmaktan korkuyor. İnsanlar başımız belaya girmesin diye apolitik oluyor. Bırak siyasi görüşünü, tuttuğu takımı bile söylemiyor... Erdoğan'a 'Senin de çocuğun var!' demek isterim, o kadar. Başka hiçbir şey söylemek istemem." şeklinde konuştu.
Hürriyet Pazar'dan Ayşe Arman'a konuşan acılı anne, "Evladım, korku bunun adı! Artık herkes birbirinden korkuyor. Dışarıya çıkmaktan korkuyor. İnsanlar başımız belaya girmesin diye apolitik oluyor. Bırak siyasi görüşünü, tuttuğu takımı bile söylemiyor... Erdoğan'a 'Senin de çocuğun var!' demek isterim, o kadar. Başka hiçbir şey söylemek istemem." şeklinde konuştu.
ANKARA'DA TEK BAŞINA...
Memur emeklisi olan anne Öznur Dündar, Ankara'da tek başına yaşıyor. Eşi Ali Rıza Bey'i, beş yıl önce kaybetmiş. 75 yaşında. Öznur Dündar, "Peki sizin aile Ankaralı mı?' sorusuna şu cevabı verdi: "Evet ama babam Kırım'dan gelmiş. Tatarız biz, gözler ondan çekik. Anne ise Çubuklu."
Memur emeklisi olan anne Öznur Dündar, Ankara'da tek başına yaşıyor. Eşi Ali Rıza Bey'i, beş yıl önce kaybetmiş. 75 yaşında. Öznur Dündar, "Peki sizin aile Ankaralı mı?' sorusuna şu cevabı verdi: "Evet ama babam Kırım'dan gelmiş. Tatarız biz, gözler ondan çekik. Anne ise Çubuklu."
"OĞLUMUN ORADA KALMASINA GÖNLÜM RAZI OLMUYOR"
"Oğlumun sıcaklığını özledim, gülüşünü özledim, kokusunu özledim. Orada kalmasına gönlüm razı olmuyor..." diyen yaşlı anne, şöyle devam etti: "Torunum Ege'yle ilişkim çok güzel. Ege, bana bir ikinci bahar hediyesi oldu. Birlikte çok güzel günler geçirdim. Allah kısmet ederse daha da geçireceğiz. Ege de babası gibi sevgi doludur."
Öznur Dündar'ın, oğluyla ilgili sorulara verdiği cevaplardan bazıları şu şekilde:
- Öznur Teyze, oğlunuz 52 gündür içeride. Ne hissediyorsunuz?
- Anneyim ben... Üzgünüm, endişeliyim, öfkeliyim, kırgınım... Hepsi... O, benim biricik oğlum. 'Ben biliyorum, millet de okusun, bilsin her şeyi' diye ayna tuttu. Yaptığı bu. Bir gazeteci olarak görevini yaptı. Ben oğlumla gurur duyuyorum. Can dürüsttür, iyi bir gazeteci, iyi bir insan ve iyi bir adamdır... Ne mutlu bana ki, "Benim oğlum, adam gibi adam" diyebiliyorum. Bunu okuyucuları da biliyor, herkes biliyor. Dünyanın her tarafından gelen destekler, beni fevkalade mutlu ediyor...
"OĞLUM, İYİ BİR EVLAT"
- Ama tabii çok sarsıldınız...
- Hem nasıl. Sarsılmaz mısın evladım? Sürekli ilaç alıyorum. Çünkü uyku tutmuyor. Yediğim her lokmada oğlumu düşünüyorum, 'Ne yiyor acaba' diyorum. 'Acaba üşüyor mu' diyorum. Anneyim ben. İyi bir anneyim diyemem, bunu oğluma sormak lazım. Ama benim oğlum, iyi bir evlat. Ben onun başarılarıyla gurur duyuyorum. Sadece gurur duymuyorum, oğluma saygı da duyuyorum. Cesaretine, duruşuna...
"Oğlumun sıcaklığını özledim, gülüşünü özledim, kokusunu özledim. Orada kalmasına gönlüm razı olmuyor..." diyen yaşlı anne, şöyle devam etti: "Torunum Ege'yle ilişkim çok güzel. Ege, bana bir ikinci bahar hediyesi oldu. Birlikte çok güzel günler geçirdim. Allah kısmet ederse daha da geçireceğiz. Ege de babası gibi sevgi doludur."
Öznur Dündar'ın, oğluyla ilgili sorulara verdiği cevaplardan bazıları şu şekilde:
- Öznur Teyze, oğlunuz 52 gündür içeride. Ne hissediyorsunuz?
- Anneyim ben... Üzgünüm, endişeliyim, öfkeliyim, kırgınım... Hepsi... O, benim biricik oğlum. 'Ben biliyorum, millet de okusun, bilsin her şeyi' diye ayna tuttu. Yaptığı bu. Bir gazeteci olarak görevini yaptı. Ben oğlumla gurur duyuyorum. Can dürüsttür, iyi bir gazeteci, iyi bir insan ve iyi bir adamdır... Ne mutlu bana ki, "Benim oğlum, adam gibi adam" diyebiliyorum. Bunu okuyucuları da biliyor, herkes biliyor. Dünyanın her tarafından gelen destekler, beni fevkalade mutlu ediyor...
"OĞLUM, İYİ BİR EVLAT"
- Ama tabii çok sarsıldınız...
- Hem nasıl. Sarsılmaz mısın evladım? Sürekli ilaç alıyorum. Çünkü uyku tutmuyor. Yediğim her lokmada oğlumu düşünüyorum, 'Ne yiyor acaba' diyorum. 'Acaba üşüyor mu' diyorum. Anneyim ben. İyi bir anneyim diyemem, bunu oğluma sormak lazım. Ama benim oğlum, iyi bir evlat. Ben onun başarılarıyla gurur duyuyorum. Sadece gurur duymuyorum, oğluma saygı da duyuyorum. Cesaretine, duruşuna...
- İddianame bile açıklanmadan, 'Suçu budur!' demeden, 50 küsur gündür içeride... Mahkemeye kadar hapiste tutmak ne anlama geliyor sizce?
- Artık herkes biliyor ki, bu yeni bir cezalandırma yöntemi. Bir süredir tanık oluyoruz... Gözdağı vermek... 'Siz de yaparsanız, bak başınıza gelecek budur!' demek...
ERDOĞAN'IN AÇIKLAMASI
- Gazeteciler Günü'nde Cumhurbaşkanı, 'Gazeteciler özgür olmalı, basın özgür olmalı. Basın özgür olursa ülke de özgür olur' dedi. Can ve Erdem içerideyken, siz bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Çelişkili! Gördüğünüz gibi kimse özgür olamıyor. İstediklerini yazdırmak istiyorlar. Yazmayanların başına gelen bu...
- İnsanların genelinde bir yorgunluk, bıkkınlık söz konusu... Ve bir ümitsizlik hali...
- Evladım, korku bunun adı! Artık herkes birbirinden korkuyor. Dışarıya çıkmaktan korkuyor. İnsanlar başımız belaya girmesin diye apolitik oluyor. Bırak siyasi görüşünü, tuttuğu takımı bile söylemiyor...
ERDOĞAN'A MESAJI: SENİN DE ÇOCUĞUN VAR
- Cumhurbaşkanı'na söylemek istediğiniz bir şey var mı?
- 'Senin de çocuğun var!' demek isterim, o kadar. Başka hiçbir şey söylemek istemem.
"SİLİVRİ ÇOK SOĞUK BİR YER"
- Cezaevi koşullarıyla ilgili en çok neye takıyorsunuz?
- Ne yiyor, ne içiyor buna takıyorum. Bir kere gittim Silivri'ye. Çok soğuk bir yer orası. 'Burada benim kalbim durur herhalde!' dedim, o kadar soğuk. Dayanamadım o demir kapılara filan. 'Ben oğlumu niye burada görüyorum' dedim, her şey anlamsız geldi. Ama ağlamadık... Bana, 'Çok iyiyim, sakın merak etme. Rahatım, gayet verimli çalışıyorum' dedi. Ama işte ben sonra sigaraya başladım.
- Yapmayın!
- Evet.
- Eğer az içiyorsanız, günde üç-dört tane, bir şey olmaz!
- Ne münasebet!
- Ha anladım, siz yapınca tam yapıyorsunuz...
- E bir şeyler yapmam lazım. Oğlum çıktığı zaman, ben de sigarayı bırakacağım. Ama o çıkana kadar içeceğim...
- Peki Can'ın gazeteci olma macerası...
- Ben Basın Yayın'da çalışıyordum. Can da gidip geliyordu. Belki de orada etkilendi. Gazeteci olmaya karar verdi. Zaten 19 yaşında, Nokta dergisinde Yazı İşleri Müdürü oldu. O görevi devraldı, kupür kesmekten terfi etti. Can, bu mesleğin her kademesinde çalıştı...
- Tansiyonunuz yükselince, 'Ya sağlığıma bir şey olursa' diye korktunuz mu?
- Kendi adıma değil, oğlum adına korktum. 'Bir de ölürsem, cezaevinden izin alamaz. Gelemez cenazeme, kahrolur' diye düşündüm. Oğlumu üzmek istemem, o yüzden sağlığıma daha fazla dikkat ediyorum. O cezaevinden çıkınca, benden sağlıklısı, benden mutlusu olmayacak... (Kaynak: Hürriyet)
- Artık herkes biliyor ki, bu yeni bir cezalandırma yöntemi. Bir süredir tanık oluyoruz... Gözdağı vermek... 'Siz de yaparsanız, bak başınıza gelecek budur!' demek...
ERDOĞAN'IN AÇIKLAMASI
- Gazeteciler Günü'nde Cumhurbaşkanı, 'Gazeteciler özgür olmalı, basın özgür olmalı. Basın özgür olursa ülke de özgür olur' dedi. Can ve Erdem içerideyken, siz bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Çelişkili! Gördüğünüz gibi kimse özgür olamıyor. İstediklerini yazdırmak istiyorlar. Yazmayanların başına gelen bu...
- İnsanların genelinde bir yorgunluk, bıkkınlık söz konusu... Ve bir ümitsizlik hali...
- Evladım, korku bunun adı! Artık herkes birbirinden korkuyor. Dışarıya çıkmaktan korkuyor. İnsanlar başımız belaya girmesin diye apolitik oluyor. Bırak siyasi görüşünü, tuttuğu takımı bile söylemiyor...
ERDOĞAN'A MESAJI: SENİN DE ÇOCUĞUN VAR
- Cumhurbaşkanı'na söylemek istediğiniz bir şey var mı?
- 'Senin de çocuğun var!' demek isterim, o kadar. Başka hiçbir şey söylemek istemem.
"SİLİVRİ ÇOK SOĞUK BİR YER"
- Cezaevi koşullarıyla ilgili en çok neye takıyorsunuz?
- Ne yiyor, ne içiyor buna takıyorum. Bir kere gittim Silivri'ye. Çok soğuk bir yer orası. 'Burada benim kalbim durur herhalde!' dedim, o kadar soğuk. Dayanamadım o demir kapılara filan. 'Ben oğlumu niye burada görüyorum' dedim, her şey anlamsız geldi. Ama ağlamadık... Bana, 'Çok iyiyim, sakın merak etme. Rahatım, gayet verimli çalışıyorum' dedi. Ama işte ben sonra sigaraya başladım.
- Yapmayın!
- Evet.
- Eğer az içiyorsanız, günde üç-dört tane, bir şey olmaz!
- Ne münasebet!
- Ha anladım, siz yapınca tam yapıyorsunuz...
- E bir şeyler yapmam lazım. Oğlum çıktığı zaman, ben de sigarayı bırakacağım. Ama o çıkana kadar içeceğim...
- Peki Can'ın gazeteci olma macerası...
- Ben Basın Yayın'da çalışıyordum. Can da gidip geliyordu. Belki de orada etkilendi. Gazeteci olmaya karar verdi. Zaten 19 yaşında, Nokta dergisinde Yazı İşleri Müdürü oldu. O görevi devraldı, kupür kesmekten terfi etti. Can, bu mesleğin her kademesinde çalıştı...
- Tansiyonunuz yükselince, 'Ya sağlığıma bir şey olursa' diye korktunuz mu?
- Kendi adıma değil, oğlum adına korktum. 'Bir de ölürsem, cezaevinden izin alamaz. Gelemez cenazeme, kahrolur' diye düşündüm. Oğlumu üzmek istemem, o yüzden sağlığıma daha fazla dikkat ediyorum. O cezaevinden çıkınca, benden sağlıklısı, benden mutlusu olmayacak... (Kaynak: Hürriyet)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder