can dündar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
can dündar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Eylül 2017 Perşembe

Can Dündar hakkında kırmızı bülten ve iade talebi

Can Dündar hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen terör soruşturması kapsamında son dakika kararı çıktı. Hakkında "yakalama" kararı verilen eski Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile ilgili "kırmızı bülten" ve iade talebinde bulunuldu. Can Dündar'dan da karara ilişkin ilk açıklama geldi.
Başsavcılık, merkez Bağlar ilçesinde 24 Nisan 2016’da Diyarbakır Esnaf ve Sanaatkarlar Odası Başkanlığı konferans salonunda gerçekleştirilen bir konferansta konuşan Dündar hakkında bir süre önce “terör örgütü propagandası yaptığı” iddiasıyla soruşturma başlattı.
Soruşturma kapsamında Başsavcılığın talebi üzerine 5. Sulh Ceza Hakimliği, Dündar hakkında “yakalama” kararı çıkarttı.
Karar doğrultusunda yapılan aramada, Dündar’ın yurt içinde kayıtlı adresinde bulunmadığı ve Almanya’da olduğu tespit edildi.
Başsavcılık, bunun üzerine Dündar ile ilgili “kırmızı bülten” ve “iade talepnamesi” düzenleyerek, Adalet Bakanlığı Uluslarası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğüne gönderdi.
Devam eden soruşturmada Dündar, konuşmasında terör örgütü PKK’nın cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini öven, meşru gösteren ve teşvik eden ifadeler kullanmakla suçlanıyor.
CAN DÜNDAR’DAN İLK AÇIKLAMA
Kararın ardından Can Dündar’dan ilk açıklama geldi. Dündar, sosyal medya hesabından “Ne gün: Sabah Nobel Barış Ödülü adaylığı, akşam kırmızı bültenle arama kararı…” diye yazdı. Sözcü

22 Nisan 2017 Cumartesi

Can Dündar hakkında hapis istemi

Gazeteci Can Dündar hakkında, "Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni alenen aşağılama" suçundan 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame düzenlendi.

İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanarak Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderilen iddianamede, Kayseri'de oturan Mehmet Akif Ceylan isimli bir vatandaşın 13 Mart 2016 tarihinde BİMER'e başvurarak Can Dündar'ın Twitter paylaşımlarından şikayetçi olduğu, şikayetin Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yetkisizlikle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na, oradan da yetkisizlikle İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildiği belirtildi.
Can Dündar'ın ikamet adresinin Çengelköy olması nedeni ile soruşturmanın Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı'na geldiği belirtilen iddianamede, şüpheli Dündar'ın Twitter hesabının incelendiği, 20 Nisan, 18 Nisan ve 6 Nisan 2016 tarihlerinde attığı Twitler nedeniyle ifadeye çağrıldığı ancak ikamet adresinde bulunamaması nedeniyle beyanının alınamadığı kaydedildi.
Hakkında 5 ayrı yakalama kararı var
Dündar hakkında çeşitli soruşturmalar ve davalar kapsamında 5 ayrı yakalama kararı bulunduğu belirtilen iddianamede, Dündar'ın soruşturmaya konu paylaşımlarında, Türk Ceza Kanunu 301. madde kapsamında düzenlenen, "Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni alenen aşağılama" suçunu işlediği belirtildi. İddianamede, Dündar'ın bu suçtan 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle yagrılanmasının yapılması talep ediliyor.
İddianamenin gönderildiği İstanbul Anadolu Asliye Ceza Mahkemesi'nin 15 gün içinde iddianamenin kabulü veya reddi yönünde karar vermesi bekleniyor. DHA

22 Aralık 2016 Perşembe

Can Dündar hakkında yakalama kararı çıkarıldı

Kapatılan "Özgür Gündem" gazetesiyle ilgili davanın sanığı Can Dündar hakkında "yakalama kararı" çıkarıldı.

İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada Can Dündar'ın yurtdışında olduğu savunmasının ardından duruşma savcısı savunmasının alınabilmesi için Dündar hakkında yakalama kararı çıkarılmasını talep etti.
Heyet yakalama kararı çıkararak duruşmayı 11 Nisan 2017'ye erteledi.

1 Kasım 2016 Salı

Cumhuriyet Gazetesi yöneticilerine operasyon

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu İstanbul'da, yazar Güray Öz Ankara'da gözaltına alındı. Gazetenin 16 yazar ve yöneticisi hakkında gözaltı kararı var. Şu ana kadar Aydın Engin'in de aralarında bulunduğu 11 kişi gözaltına alındı. Yazar Kadri Gürsel de akşam saatlerinde gözaltına alındı. Hakkında yakalama kararı çıkarılan gazetenin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'ın evinde de arama yapıldı.


Cumhuriyet Gazetesi yöneticilerine yönelik bu sabah operasyon düzenlendi.  Haklarında arama ve gözaltı kararı bulunan, gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, okur temsilcisi Güray Tekin Öz, Turhan Günay, Bülent Utku, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, Hakan Karasinir, Bülent Yener, Mustafa Kemal Güngör, Hacı Musa Kart ve Önder Çelik bu sabah gözaltına alındı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosunca yürütülen soruşturma çerçevesinde, "FETÖ ve PKK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" ve ''Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propaganda yapmak" suçlamasıyla hakkında gözaltı kararı bulunan gazetecilerin isimleri şöyle:

Cumhuriyet gazetesi yönelik operasyonda Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet Kitap eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay, Yazar Hikmet Çetinkaya, Yazar Aydın Engin, Yazar Güray Öz, karikatürist Musa Kart, Avukat Bülent Utku (Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurul Üyesi), Avukat Mustafa Kemal Güngör (Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurul Üyesi), Önder Çelik (Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurul Üyesi), Bülent Yener (Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurul eski üyesi) Mali Müşavir Eser Sevinç (Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurul Üyesi) gözaltına alındı. Akşam saatlerinde Kadri Gürsel'in de gözaltına alındığı öğrenildi.

İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay yurtdışında olduğu için hakkında gözaltı kararı verildi. Hakkında gözaltı kararı bulunan isimlerden Nebil Özgentürk'ün de yurtdışında olduğu öğrenildi. Muhasebe müdürü Günseli Özaltay hakkında da gözaltı kararı çıkartıldı.

Cumhuriyet gazetesi internet sitesinden yapılan açıklamada; "Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ve Yazar Güray Öz'ün evine sabah saatlerinde polis baskın yaptı. Polis, Sabuncu ve Öz'ü gözaltına aldı" denildi.

Gözaltına alınanlar arasında yazar Aydın Engin de bulunuyor. Çizer Musa Kart'ın evinde arama yapılıyor.  Orhan Erinç hakkında da yaşlı olduğu için sadece evinde arama kararı alındığı öğrenildi.

Aydın Engin, sağlık kontrolünden geçirildi

Sabah saatlerinde gözaltına alınan Cumhuriyet Gazetesi yazarı Aydın Engin, sağlık kontrolünden geçirilirken gazetecilerin 'neden gözaltına alındınız' sorusu üzerine, "Bir şey söylemiyorum, Cumhuriyet'te çalıştığım için. Cumhuriyet'te çalışıyorum yetmez mi?" diye cevap verdi. Sağlık kontrolünün ardından Engin, polis eşliğinde hastane bahçesine çıktı ve burada bir süre oturarak sivil aracın gelmesini bekledi. Aydın Engin, sivil polis aracının gelmesinin ardından sorgulanmak üzere emniyete götürüldü.

Hikmet Çetinkaya sağlık kontrolünden geçirildi

Sabah saatlerinde gözaltına alınan Cumhuriyet Gazetesi yazarı Çetinkaya sağlık kontrolünün ardından emniyete götürüldü.  Gözaltına alınan avukat Mustafa Kemal Güngör de sağlık kontrolünün ardından emniyet müdürlüğüne götürüldü.

Akın Atalay yurt dışında

Açıklamada Hikmet Çetinkaya'nın evine de sabah saatlerinde polisin baskın yaptığı belirtildi. Hakkında gözaltı kararı bulunanlardan Günseli Özaltay'ın evini de polis bastı, ancak Özaltay'ın adresinde olmadığı öğrenildi. İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay'ın ise yurt dışında olduğu kaydedildi. Atalay'ın dün Almanya'nın Köln kentine gittiği belirtildi.

Can Dündar için yakalama kararı

Hakkında gözaltı kararı bulunanlardan Nebil Özgentürk'ün Tarık Akan'ı anma etkinliği için Almanya'da olduğu öğrenilirken; gazetenin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar hakkında da yurt dışında bulunduğu gerekçesiyle yakalama kararı çıkarıldı. Ayrıca Terörle Mücadele Şubesi ekipleri Dündar'ın Çengelköy'deki evinde arama yaptı. Polisler sabah saatlerinde gittikleri evde kimseyi bulamadı. Daha sonra Can Dündar'ın eşi Dilek Dündar'a ulaşıldı. Dündar, İzmir'den ilk uçakla İstanbul'a geldi. Öğle saatlerinde taksi ile evine gelen Dilek Dündar, kapıları polislere açtı. İçeriye giren Terörle Mücadele Şube Ekipleri arama yaptı. Can Dündar'ın evinde arama yapıldığını öğrenen gazeteci Banu Güven de destek için Dilek Dündar'ın yanına geldi.

Cumhuriyet Başsavcılığından açıklama

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından soruşturmaya ilişkin yapılan açıklamada, Cumhuriyet gazetesinin ve gazetenin imtiyaz sahibi konumundaki vakıf yöneticileri hattında PKK/KCK ve FETÖ/PDY terör örgütlerine müzahir olduklarına, 2 Nisan 2013 tarihli yönetim kurulu toplantısında alınan vakıf üyeliğine seçim kararının usulsüz olduğuna, 15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre önce darbe meşrulaştırıcı yayınlar yapıldığına dair iddia ve tespitler üzerine, "FETÖ ve PKK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" suçlarından bir kısım şüpheliler hakkında 18 Ağustos'ta soruşturma başlatıldığı belirtildi.

Açıklamada, soruşturma kapsamında alınan MASAK ve Vakıflar Genel Müdürlüğü bilirkişi raporları doğrultusunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosunun talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğinden şüpheliler hakkında arama ve gözaltı kararı alındığı, soruşturmanın devam ettiği kaydedildi.

CHP'li Tanal: Operasyon, hukuki değil, tamamen siyasidir

Cumhuriyet Gazetesi’nin Şişli’deki binasına gelen Mahmut Tanal, yaptığı açıklamada "Operasyon, hukuki değil, tamamen siyasidir " dedi.

Tanal, şunları söyledi:

“Cumhuriyet Gazetesi’nin bugüne kadar kuruluş felsefesi ve misyonuna baktığımızda çizgisi hep Atatürk devrimlerini savunmak, demokrasiyi savunmak, temel hak ve özgürlükleri savunmaktır. Bu uğurda verdiği şehitlere baktığımız zaman, Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy. Hep yazarları demokrasi, hukuk adına hep bedelini ödeyen insanlardır. Cumhuriyet Gazetesi o çizgisi o günden bugüne kadar şaşmaz vaziyette devam etmiş durumdadır. Mevcut olan bu soruşturmalara baktığımız zaman darbe girişiminin arkasına sığınarak demokratik, laik hukuk devletinin mücadelesini veren basına yönelik bu soruşturma bu operasyon, hukuki değil, tamamen siyasidir” dedi.

Soruşturma kapsamında Cumhuriyet Kitap Eki yöneticisi Turan Günay’ın gözaltına alındığı, Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Aydın Engin ile Cumhuriyet Gazetesi eski yöneticisinin evinde arama yapıldığı öğrenildi.

Karikatürist Musa Kart açıklama yaptı, emniyete gitti

Cumhuriyet Gazetesi'ne yönelik operasyon kapsamında gözaltı kararı çıkartılan, Cumhuriyet Vakfı yönetim Kurulu Üyesi, karikatürist Musa Kart, "Yıllardır bu ülkede yaşadıklarımızı karikatüre dönüştürmeye çalışıyorum. Ama inanın şu an kendim bir karikatürün içerisinde yaşıyorum, öyle hissediyorum" dedi.

Cumhuriyet Gazetesi binasından çıkışta açıklama yapan Musa Kart, "Bugüne kadar FETÖ ve PKK ile ilgili yüzlerce binlerce karikatür çizdim. Ama bugün öne sürülen gerekçeye baktığımızda gerçekten bir komiği yaşıyoruz. Şunu söylemek istiyorum, yaşanan gülünç bir durum. Bu baskılarla kimseyi korkutamayacaksınız, onu söylemek istiyorum. Bu tabloyu vicdan sahibi insanların kabul etmesi mümkün değildir. Dünyaya anlatamazsınız bunu" diye konuştu.

Musa Kart, aralarında CHP milletvekili Barış Yarkadaş'ın da bulunduğu bina önünde bulunanlarla vedalaştı. Daha sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne gittiğini söyleyerek Cumhuriyet Gazetesi'nden ayrıldı. (cnntürk)

31 Ekim 2016 Pazartesi

Cumhuriyet Gazetesi’ne operasyon

Türkiye güne Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyon ile uyandı. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu gözaltına alındı. Gözaltı listesinde 15 kişinin olduğu öğrenildi.


İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı; Cumhuriyet Gazetesi ve Cumhuriyet Vakfı yöneticileri hakkında,  “FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçlarından bir kısım şüpheliler hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu. Cumhuriyet Gazetesi yönetim kadrosuna  düzenlenen operasyon kapsamında Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ile gazetenin yazarı Güray Öz, İbrahim Aydın Engin ile bazı Cumhuriyet Vakfı yöneticileri gözaltına alındı.

EVLERDE ARAMA YAPILIYOR

Operasyon kapmasında Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay,  Cumhuriyet Vakfı’nın Yönetim Kurulu üyeleri Musa Kart ve Mustafa Kemal Güngör ile yazar Hikmet Çetinkaya’nın evinde de arama yapıldığı öğrenildi. Akın Atalay’ın yurtdışında olduğu için hakkında gözaltı kararı verildiği bildirildi. Yurt dışında bulunan gazetenin eski yayın yönetmeni Can Dündar hakkında da yakalama kararı çıkarıldığı kaydedildi.

15 İSİM VAR

Gözaltı listesinde gazetenin yazar ve yöneticilerinin de bulunduğu 15 kişinin isminin olduğu öğrenildi. Şu ana kadar 9 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan yönetici ve yazarlar, Emniyet’teki işlemlerin ardından Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.

Hükümete yakın Sabah gazetesi, operasyonun “Cumhuriyet Gazetesi hakkında Ağustos ayı içerisinde başlatılan ve gazetenin terör örgütleri FETÖ ve PKK adına suç işledikleri iddiasıyla yürütülen bir soruşturma kapsamında gerçekleştirildiğini” duyurdu. Sözcü

25 Ağustos 2016 Perşembe

Can Dündar'a silahlı saldırı davasında sıcak gelişme

Gazeteci Can Dündar'a, İstanbul Adalet Sarayı önünde silahlı saldırı düzenleyen ve muhabir Yağız Şenkal'ın bacağından yaralanmasına neden olan Murat Şahin'in de aralarında bulunduğu 3 sanığın yargılandığı davada 28. Asliye Ceza Mahkemesi, eylemin kasten adam öldürmeye teşebbüs suçu kapsamında tartışılması gerektiğini belirterek dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verdi.


Gazeteci Can Dündar'a, İstanbul Adalet Sarayı önünde silahlı saldırı düzenleyen ve muhabir Yağız Şenkal'ın bacağından yaralanmasına neden olan Murat Şahin'in de aralarında bulunduğu 3 sanığın yargılandığı davada 28. Asliye Ceza Mahkemesi, eylemin kasten öldürmeye teşebbüs suçu kapsamında tartışılması gerektiğini belirterek dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verdi.

İstanbul 28. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuklu sanık Murat Şahin ile "Azmettirme" suçundan yargılanan tutuksuz sanık Habip Ergün Celep ve Sabri Boyacı katıldı. Duruşmaya Dündar yurtdışında olduğu için katılamazken, saldırıda yaralanan NTV muhabiri Yağız Şenkal duruşmada hazır bulundu.

Avukatlar ağır cezada yargılanmasını talep etti

Duruşmada söz alan Dündar'ın avukatı Bülent Utku, sanıkların eylemi örgütlü işledikleri ve eylemin kasten öldürmeye teşebbüs suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek dosyanın ağır ceza mahkemesinde görülmesini talep etti. Saldırıda ayağından yaralanan muhabir Yağız Şenkal'ın avukatı da, müvekkiline isabet eden merminin ayağına değil de ölümüne yol açacak şekilde vücuduna isabet edebileceğini ifade ederek dosyanın görevsizlik kararı verilip ağır ceza mahkemesine gönderilmesini istedi. Avukatların bu talebine sanık avukatları itiraz etti.   Sanık: Eğer öldürmek isteseydim...

Son olarak söz alan sanık Murat Şahin de adam öldürme kastı ile davranmadığını, bu nedenle kasten öldürmeye teşebbüs suçunu kabul etmediğini söyledi. Şahin, "Eğer öldürmek isteseydim. Beni tutan Dilek Dündar'a vurur, kenara iterdim ve ateş ederdim" diye konuştu. Adının bazı suç örgütü liderleri ile anılmasını istemediğini belirten Şahin, bu eylemi 15 Temmuz darbe girişiminden önce gerçekleştirdiğini söyledi.

Mahkeme, sanıkların ağır cezada yargılanmalarını istedi

İfadelerin tamamlanmasının ardından davayı karara bağlayan 28. Asliye Ceza Mahkemesi sanıkların işlediği eylemin kasten adam öldürmeye teşebbüs suçu kapsamında tartışılması gerektiğini belirterek, görevsizlik kararı verdi ve dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine hükmetti.
Kabul edilirse sanıklar ağır ceza mahkemesinde yargılanacak

Mahkeme ayrıca sanıklar için eylemlerine uyan yeni cezalar istedi. "Kasten öldürmeye teşebbüs", "Hakaret" ve "Ruhsatsız silah" suçlarından Murat Şahin'in 30 yıldan 47 yıla kadar, "Azmettirmek", suçundan tutuksuz sanıklar Sabri Boyacı'nın 10 yıldan 18 yıla kadar, Habip Ergün Celep'in ise 9 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanmaları talep edildi. Mahkeme, istenen yeni ceza miktarına dikkat çekerek Murat Şahin'in tutukluluk halinin de devamına karar verdi. Asliye Ceza Mahkemesi'nin bu kararı kabul edilirse sanıklar ağır ceza mahkemesinde yargılanacak.

Murat Şahin'in 11 yıla kadar hapsi isteniyordu

İddianamede, tutuklu şüpheli Murat Şahin'in "Kasten yaralama", "Silahla tehdit", "Hakaret", "6136 sayılı Kanuna Muhalefet" suçlarından toplam 4 yıldan 11 yıla kadar hapsi isteniyordu. Azmettirmekle suçlanan diğer iki şüphelinin de "Kasten yaralama" ve "Silahla tehdit" suçlarından 2 yıl 8'er aydan 7'şer yıla kadar hapsi talep ediliyordu.

6 Mayıs'da saldırı olmuştu

Can Dündar'a 6 Mayıs'ta Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde Murat Şahin tarafından silahlı saldırıda bulunulmuş, Can Dündar olaydan yara almadan kurtulurken, televizyon muhabiri Yağız Şenkal ise bacağından yaralanmıştı. DHA

7 Temmuz 2016 Perşembe

Can Dündar, Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmenliği’ni bıraktı

Can Dündar, Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni olarak idari/editoryal yetkilerini Cumhuriyet Vakfı’nın İcra Kurulu’na devretti.


Geçtiğimiz günlerde Yayın Danışmanı Doğan Satmış’ın görevine son verilmesiyle sarsılan Cumhuriyet gazetesinde önemli bir gelişme yaşandı.

Medyatava’nın haberine göre Şubat 2015’te gazetenin Genel Yayın Yönetmenliği koltuğuna oturan Can Dündar, görevi geçici olarak bıraktı. Kurum içi yaptığı bir duyuruyla yetkilerini bir süreliğine Cumhuriyet Vakfı’nın İcra Kurulu’na devrettiğini belirten Dündar’ın, yurt dışına çıkacağı ve gazetede yalnızca köşe yazarı olarak yer alacağı öğrenildi.

Ayrıca gazetede Genel Yayın Yönetmeni Yardımcılığı görevini yürüten Tahir Özyurtseven, Yazı İşleri Müdürü Baydu Can, yazı işlerinden Murat Kürşat Can Doker, Emine Özcan, emlak sayfası editörü Ceren Kumbasar, röportajlarıyla tanınan Selin Ongun ve dış haberler şefi Pınar Ersoy görevinden istifa etti.

İşte, Can Dündar’ın kurum içi yaptığı o duyuru:

“Sevgili arkadaşlar,

Son bir yıldır, bir yandan gazetedeki görevimi yapmaya çalışırken bir yandan da suçlamalar, tehditler, davalar, hapislikler, mahkûmiyetler, kurşunlanmalar, ifadeler, savunmalar, hakaret bültenleri ile uğraştım.

Bu süre içinde hiç tatil yapmadım.

Gazetecilik coşkumda ve habercilik inadımda zerrece azalma olmadıysa da bedenen ve ruhen yorulduğumu hissediyorum.

Bu tür durumlarda hep yaptığım gibi, yaz süresince sakin bir köşede yeni bir kitaba kapanmak ve geleceği planlamak istiyorum.

Bu süre içinde Genel Yayın Yönetmeni olarak idari/editoryal bütün yetkilerimi Cumhuriyet Vakfı'nın İcra Kurulu'na devrediyorum.

Cumhuriyet'in de benim de bu zorlu dönemde basın özgürlüğü ve ilkeli habercilik mücadelemizin aynı kararlılıkla süreceğinden kimsenin kuşkusu olmasın.”

8 Mayıs 2016 Pazar

Yılmaz Özdil'in Can Dündar yazısı olay oldu

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, bugünkü köşesinde kaleme aldığı "Can Dündar" başlıklı yazısıyla sosyal medyada gündem oldu.


Yılmaz Özdil'in yazısı şöyle..

Milli futbolcu Emre Belözoğlu sabah namazına giderken otomobiliyle yayaya çarptı, yaya öldü, Emre derhal serbest bırakıldı, karakoldan çıkarken “Türkiye seninle gurur duyuyor” tezahüratı yapıldı.
*
Milleti dolandırmaktan aranan Jet Fadıl, havalimanının VIP kapısından Türkiye'ye giriş yaptı, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye alkışlandı, tutuklandı, bi süre yattı, hapisten çıkarken “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye alkışlandı.
*
Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'yı sokağa saldılar, yoluna güller döküldü, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye bağırıldı, bilahare, yanlış hesapladıkları, erken saldıkları ortaya çıktı, gene içeri tıktılar, biraz daha yattı, gene saldılar, yoluna karanfiller döküldü, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye bağırıldı.
*
Hrant Dink'in katili Ogün Samast duruşmalara girerken “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganları atıldı, cinayet haftasında oynanan futbol maçlarına Ogün Samast gibi beyaz bere takarak gelen taraftarlar “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye tezahürat yaptı.
*
İnsanları domuz bağıyla öldürüp, mezar evlerine gömen Hizbullahçıları serbest bıraktılar, hapishane kapısında karşılayanlar “Türkiye sizinle gurur duyuyor” sloganlarıyla halay çekti.
*
Kerkük'e karışırsanız Diyarbakır'a karışırım diyerek Türkiye'ye posta koyan, Pkk'nın evsahibi Barzani, Akp kongresinde onur konuğu yapıldı, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye ayakta tempo tutuldu.
*
“Barutun kokusu düştü burnuma, dört bir yanı istiyorum dibinden patlatayım, ya ölüm ya kurtuluş, artık savaş zamanıdır, tutmak istiyorum Kürdistanımı” şeklinde hümanist (!) şarkılar söyleyen Şivan Perver, Akp mitinginde asrın liderimizle elele sahneye çıktı, düet yaptı, “Türkiye sizinle gurur duyuyor” diye alkışlandı.
*
Polat Alemdar üniversitede konferans verdi, salon inim inim inledi, “Türkiye seninle gurur duyuyor!”
*
Hakan Şükür henüz Akp'liyken, henüz yurtdışına kaçmamışken, ben aslında Türk falan değilim dedi, yandaş medyada “Türkiye seninle gurur duyuyor” manşetleri atıldı.
*
78 yaşındaki Hüseyin Üzmez, 13 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismardan tutuklandı, bi ara bırakıldı, televizyon televizyon dolaşıp “hovardayım, benim hayatıma giren kadınlar benimle beraber olmasalardı fahişe olurlardı” dedi, “müslüman olduğun için sana iftira atılıyor, Türkiye seninle gurur duyuyor” diye makaleler yazıldı.
*
Gezi protestosuna katılan gençler hakkında “yaptığınız eylemi si.eyim, vatan hainleri, meydanı Ermenilere bıraktınız, Allah belanızı versin çapulcular” diye tweetler atan güreşçiye “Türkiye seninle gurur duyuyor” adıyla facebook sayfası açıldı.
*
Gezi protestoları sırasında katil polis Ethem Sarısülük'ün suratına ateş etti, öldürdü, ertesi gün Ethem'in vurulduğu yere “değerli Türk polisi, Ankara sizinle gurur duyuyor” yazılı pankart asıldı.
*
Keriz Feneri'nin sanığı Zahid Akman serbest bırakıldı, kapıda karşılayanlar “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye alkışladı.
*
17/25'te oğlu tutuklanan ekonomi bakanı, oğlu tutuklanan içişleri bakanı, oğlu gözaltına alınan toki bakanı ve bakara makaracı devlet bakanı, sanki UEFA kupasını kazanmışlar gibi otobüsün üstüne çıkıp, elele poz verdiler, rabia işareti yaptılar, ahaliyi selamladılar, sayın ahalimiz de “Türkiye sizinle gurur duyuyor” diye alkışladı.
*
Kendi ellerimizle beslediğimiz, tırlarla silah-cephane gönderdiğimiz köktendinci teröristler, Reyhanlı'yı havaya uçurdu, 52 insanımız hayatını kaybetti, asrın liderimiz Reyhanlı'ya taziyeye gideceğine, atladı uçağa ABD'ye gitti, dolaştı, geldi, anca 15 gün sonra lütfedip Reyhanlı'ya gitti, otobüslerle şakşakçı taşıdılar, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye tezahürat yaptırdılar.
*
Soma'da 301 madencimizi diri diri gömdüler, Ermenek'te 18 madencimizi diri diri boğdular, Ermenek'e giden enerji bakanı Taner Yıldız'a “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye tezahürat yaptılar.
*
Ensar Vakfı'ndaki sapık, oğlan çocuklarına üç sene boyunca tecavüz etti, aile bakanı Sema Ramazanoğlu “buna bir kere rastlanmış, Ensar Vakfı'yla gurur duyuyoruz” dedi, o hafta Akp grup toplantısında ayakta alkışlandı, “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganları atıldı.
*
Hal böyleyken…
Malum şahsın tetikçisi olan hırt, gazeteci Can Dündar'a kurşun sıktı. Niye yaptın diye sordular, “vatan haini olduğu için” dedi.
*
Akp Türkiyesi'nin özeti.
*
Hırsızsan katilsen dolandırıcıysan sapıksan, Türkiye seninle gurur duyuyor, övünebilirsin.

Yok eğer malum şahsın canını sıkıyorsan, sana da sıkarlar, vatan hainisin.

7 Mayıs 2016 Cumartesi

Can Dündar'a silahlı saldırının en net görüntüleri

Can Dündar'a adliye önünde iki el ateş edildi. Kurşun isabet etmeyen Can Dündar'ın durumu iyi. Kurşunlardan biri Dündar'ın yakınında bulunan NTV muhabiri Yağız Şenkal'in bacağını sıyırdı.

Silahlı saldırgan olay sonrası gözaltına alındı. Can Dündar’a yönelik saldırıyı gerçekleştiren kişinin 1976 doğumlu Murat Şahin olduğu belirlendi. Şahin'in tehdit, hakaret ve yaralama suçlarından suç kayıtları var. Silahın ruhsatsız olduğu, Şahin'in İstanbul'da bir firmada montajcı olarak çalıştığı belirtiliyor.

MİT TIR'ları davasının bugünkü duruşmasında mahkeme heyeti karar için ara verdi. Bu sırada adliye önünde Can Dündar gazetecilerin sorularını yanıtlarken bir şahıs yanına yaklaşıp slogan atarak ayaklarına doğru iki el ateş etti.

Dündar silahlı saldırıda herhangi bir yara almazken, yanında bulunan NTV muhabiri Yağız Şenkal'in bacağını bir kurşun sıyırdı. Dündar ve Şenkal'in sağlık durumu iyi. Polisler şahsa hemen müdahale ederek gözaltına aldı. Can Dündar saldırı girişiminin ardından adliyeye döndü. Dündar, "Kim olduğunu bilmiyorum. Sadece bana yönelik silahını yönelttiğini gördüm. Kimlerin bizi hedef gösterdiğini biliyoruz. Umarım onlar ders alır" diye konuştu.


SALDIRGANIN 3 SUÇ KAYDI VAR

Gazeteci Can Dündar’a silahlı saldırı girişiminde bulunan 40 yaşındaki Murat Şahin’in poliste 3 suç kaydı var. Şahin’in Sivas’ın Hafik ilçesi Çimenyenice köyü nüfusuna kayıtlı olduğu ortaya çıktı. Ailesi yıllar önce Sivas’tan göç eden Şahin’in İstanbul’da dünyaya geldiği belirtildi. 4 üvey ve 5 öz olmak üzere 9 kardeşi bulunan Şahin’in evli ve 8 yaşında bir kız çocuk sahibi olduğu öğrenildi. İstanbul Gaziosmanpaşa’da ikamet eden ve işçi olarak çalıştığı öğrenilen Şahin’in 2011 yılında kasten yaralama, aynı yıl tehdit ve hakaret, 2014 yılı içerisinde ise kapkaç nedeni ile suç kaydının bulunduğu, hakkında bir kaç kez gözaltı ve yakalama kararı çıkarıldığı öğrenildi.

 Bazı görgü tanıkları saldırganın "Seni yaşatmayacağım vatan haini" diye bağırdıktan sonra silahını ateşlediğini söyledi.

İLK İFADESİ ORTAYA ÇIKTI

Olayın ardından gözaltına alınarak götürüldüğü Çağlayan Polis Merkezi'nde ilk ifadesi alınan saldırgan Asayiş Şube Müdürlüğü'ne sevk edildi. Saldırganın bir süre inşaatlarda çalıştığı, uzun süre işsiz kaldıktan sonra bir firmada montajcı olarak işe başladığı belirtiliyor. İfadesinde kendisini azmettiren olmadığın iddia etti. Saldırganın "Şehitler hakkında ileri geri konuşuldu, davayı dUyunca Çağlayan Adliyesi'ne gittim" diye ifade verdiği öğrenildi. Şahin'in, telefon dökümleri çok yönlü olarak incelenecek. Saldırıda kullanılan silah ise ruhsatsız.
DİLEK DÜNDAR O ANLARI ANLATTI
Can Dündar’ın eşi Dilek Dündar’da saldırı girişimini anlattı. Dilek Dündar, "Silahı görünce üzerine gittim. O sırada ’vatan hainisin’ deyip iki defa ateş açtı. Can’ı o sırada başka bir yere kaçırdılar" dedi.
ADLİYEDE YOĞUN GÜVENLİK
Bu arada Can Dündar'a yönelik silahlı saldırının ardından Çağlayan Adliyesi binasına sarı basın kartı sahibi gazeteciler ve milletvekilleri haricinde kimsenin alınmadığı belirtildi.

Can Dündar'a 5 yıl 10 ay hapis

MİT TIR’larına ait görüntüleri yayınladıkları gerekçesi ile Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, davanın dördüncü duruşması dün İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Duruşmaya Can Dündar ve Erdem Gül katıldı. Davanın müştekileri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT Müsteşarlığı avukatları da hazır bulundu. Gizli yapılan duruşmaya sadece Dündar ve Gül’ün eşleri izleyici olarak alındı. Savcı Evliya Çalışkan’ın mütalasının okunmasının ardından söz verilen Can Dündar ve Erdem Gül savunmalarına 6 Mayıs 1972’de idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşla anarak başladı. Suçlamaları kabul etmeyen Dündar, “Diliyoruz ki habercilikten ceza almayalım. Bu bütün gazeteciler üzerinde Demokles kılıcı yerleştirir. Suçsuz olduğumuza inanıyoruz” dedi.

‘SUÇLU DEĞİL GAZETECİYİZ’
Gül de “Büyük hukukçu Faruk Erem’in ‘Suçluyu kazıyın, ardından insan çıkar’ sözünü hatırlatmak istiyorum. Buradaki suçluyu kazıyın, altından gazeteci çıkıyor. Biz suçlu değiliz gazeteciyiz” diye konuştu.

KARAR İÇİN 2,5 SAAT ARA VERDİ
Dündar ve Gül’ün son sözlerinin sorulmasının ardından mahkeme heyeti 17.30’da kararı hazırlamak için duruşmaya ara verdi. Saat 19.50’de yeniden başlayan duruşmada mahkeme kararını açıklamadan önce dosya üzerindeki gizlilik kararını kaldırarak koridorda bekleyen basın mensupları, milletvekillerini de duruşma salonuna aldı.

BAŞKAN, ‘GEÇMİŞ OLSUN’ DEDİ
Duruşma başlamadan önce mahkeme başkanı Canel Rüzgar, duruşma arasında silahlı saldırıya uğrayan Can Dündar’a “Bu alçakça saldırıyı kınıyoruz. Heyet olarak hayretle karşıladık. Şiddetle ve lanetle kınıyoruz” dedi. Duruşma savcısı Evliya Çalışkan da Can Dündar’a “Geçmiş olsun” dedi.
Mahkeme heyeti, varlığı yönünde henüz kesin bir yargı hükmü mevcut olamayan bir örgüte (FETÖ/PDY) yardım etmek şeklinde yüklenen suçtan bu aşamada herhangi bir hüküm kurulamayacağına dikkat çekerek, “Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan dosyanın ayrılarak yargılamanın devamına karar verdi.

DARBEYE TEŞEBBÜSTEN BERAAT
Dündar ve Gül’ün TIR’ı durduran ve yargılanmakta olan sanıklarla önceye dayalı veya eylem sırasında herhangi bir irtibat ve ilişkilerinin bulunmadığını ifade ederek “Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan beraatlerine karar verdi.

CASUSLUK İSPAT EDİLEMEDİ
‘Siyasal ve askeri casusluk maksadıyla hareket etmek’ suçun gerçekleşmesi için zorunlu olan ‘Başka bir devletle veya terör örgütü ile anlaşma olgusu’nun hukuk uygun şekilde elde edilmiş delillerle ispat edilemediği belirtildi.
Sanıkların eylemin oluş ve kabulüne göre “Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçlarından değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.

GİZLİ BİLGİLERİ AÇIKLAMAKTAN CEZA
Can Dündar’ın, “Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçundan alt sınırdan uzaklaşarak 7 yıl hapisle cezalandırılmasına karar verdi. Geçmişi, sabıkasız oluşu ve geleceği üzerindeki etkisini dikkate alarak Dündar’a verilen cezayı 5 yıl 10 aya indirdi. Erdem Güle Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçundan verilen 6 yıl hapis cezası da aynı gerekçelerle 5 yıla indirdi. Gül ve Dündar hakkındaki yurt dışına çıkış yasağını da kaldıran mahkeme heyeti, karara itiraz yolunun açık olduğunu hatırlattı. DHA

6 Mayıs 2016 Cuma

Saldırganın yakasına ilk Can Dündar'ın eşi yapıştı

Gazeteci Can Dündar'a saldırıdan hemen sonra eşi Dilek Dündar saldırganın kaçmaması için yakasına yapıştı.


Çağlayan Adliyesi önünde Can Dündar'a yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırıda eşi Dilek Dündar'ın tavrı dikkat çekti. Saldırgan iki el ateş eder etmez Can Dündar'ın eşi Dilek Dündar saldırganın kaçmasını engellemek için yakasına yapışarak tuttu.

Dilek Dündar'ın yanında bulunan CHP Milletvekili Muharrem Erkek ise, saldırganın boşta kalan elini tutup boğazından yakaladı. Yaklaşık 1 dakika saldırgan bu şekilde etkisiz hale getirilmeye çalışıldı daha sonra sivil polisler saldırgana müdahale etti.

Saldırı olayını anlatan Dilek Dündar, "Silahı görünce üzerine gittim. O sırada ’vatan hainisin’ deyip iki defa ateş açtı. Can’ı o sırada başka bir yere kaçırdılar" dedi.





Can Dündar'dan saldırı sonrası ilk açıklama

Can Dündar, kendisine yapılan saldırı girişiminden sonra açıklama yaptı


Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, saldırının bir gözdağı olduğunu söyledi. Dündar, saldırı girişimi sonrası yaptığı kısa açıklamada, "İyiyim bende bir şey yok. Mahkeme ara vermişti. Çıktığımızda böyle bir saldırı gerçekleşti. Nedir bilmiyorum. Sadece silahını bana yönelttiğini gördüm" diye konuştu.  Saldırının doğrudan kendisine yönelik olduğunu ve saldırganı gördüğünü belirten Dündar, "Kim olduğunu bilmiyoruz sadece kimlerin hedef gösterdiğini biliyoruz. Kimlerin bizi hedef haline getirdiğini biliyoruz" dedi.




Can Dündar'a ateş etti muhabiri vurdu

Can Dündara'a Çağlayan Adliyesi'nde düzenlenen silahlı saldırıda NTV muhabiri Yağız Şenkal yaralandı.


O anlara tanıklık eden ve kendisi de seken kurşunlardan yaralanan NTV muhabiri Yağız Şenkal şunları söyledi:

Saldırgan gözaltında, Can Dündar adliyeye girdi ben de ambulans bekliyorum. Can Dündar’ın yanına birisi yaklaştı. Bir şeyler söyleyip ateş etti. O sırada seken kurşunlardan biri bana, bacağıma geldi.Şimdi ambulans geldi arkadaşlar beni tedavi ediyorlar. DHA






Can Dündar'a silahlı saldırı

MİT TIR'ları davasında kapsamında Çağlayan Adliyesi'nde bulunan Can Dündar'a silahlı saldırı girişiminde bulunuldu. Can Dündar'a adliye önünde iki el ateş edildi. Kurşun isabet etmeyen Can Dündar'ın durumu iyi. Kurşunlardan biri Dündar'ın yakınında bulunan NTV muhabiri Yağız Şenkal'in bacağını sıyırdı. Saldırgan gözaltında. Can Dündar'a silahlı saldırı gerçekleştiren kişinin Murat Şahin adlı kişi olduğu öğrenildi.


MİT TIR'ları davasının bugünkü duruşmasında mahkeme heyeti karar için ara verdi. Bu sırada adliye önünde Can Dündar gazetecilerin sorularını yanıtlarken bir şahıs yanına yaklaşıp slogan atarak ayaklarına doğru iki el ateş etti. Dündar silahlı saldırıda herhangi bir yara almazken, yanında bulunan NTV muhabiri Yağız Şenkal'in bacağını bir kurşun sıyırdı. Dündar ve Şenkal'in sağlık durumu iyi. Polisler şahsa hemen müdahale ederek gözaltına aldı. Can Dündar saldırı girişiminin ardından adliyeye döndü. Dündar, "Kim olduğunu bilmiyorum. Sadece bana yönelik silahını yönelttiğini gördüm. Kimlerin bizi hedef gösterdiğini biliyoruz. Umarım onlar ders alır" diye konuştu.

KİMLİK İDDİASI

Can Dündar'a saldıran kişinin üzerinden 1976 Sivas doğumlu kimlik çıkan Murat Şahin olduğu ortaya çıktı. Görgü tanıkları aldırganın "Seni yaşatmayacağım vatan haini" diye bağırdıktan sonra silahını ateşlediğini söyledi

31 Mart 2016 Perşembe

Kılıçdaroğlu’ndan Can Dündar ve Erdem Gül açıklaması

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Can Dündar ve Erdem Gül için AYM'nin verdiği karar hakkında açıklama yaptı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Can Dündar ve Erdem Gül davasına ilişkin, “Anayasa Mahkemesi (AYM) son derece güzel bir karar verdi. Toplumda oluşan gerginliği sonlandırdı. Yerel mahkeme de bu karara uydu. Dolayısıyla yargı kendi içerisinde bir sorunu çözmüş oldu. Şimdi olay yeniden görüşülüyor. Umarım yargı, tekrar AYM’nin kararına uygun olarak kararını verir. Toplum bu gerginlikten kurtulmuş olur” dedi. DHA

29 Mart 2016 Salı

Yılmaz Özdil'in Sen Kimsin yazısı olay oldu

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, bugünkü köşesinde kaleme aldığı "Sen kimsin" başlıklı yazısıyla sosyal medyada gündem oldu.

Yılmaz Özdil'in yazısı şöyle...
Asrın liderimiz, Kemal Kılıçdaroğlu’na sinirlendi, “çıkmış şimdi, ben burada olduğum sürece başkanlık sistemi gelemez diyor, sen kimsin!”
*
Asrın liderimiz “versin Bilal’i alsın iktidarı” diyen Devlet Bahçeli’ye öfkelendi, “evladı olmadığı için bu çirkin saygısızlığı yapıyor, eğer oğlum yolsuzluk yaptıysa, bunun hesabını yargı sorar, sen kimsin!”
*
Asrın liderimiz, Suriye politikasını eleştiren Selahattin Demirtaş’a hatırlattı, “gerek Özgür Suriye ordusunun, gerekse peşmergenin Kobani’ye girişine biz müsaade ettik, sen kimsin!”
*
Asrın liderimiz, başkanlık sevdasını eleştiren New York Times’a gazetecilik öğretti, “sen bir gazetesin haddini bileceksin, sen kimsin!”
*
Asrın liderimiz, Fethullah Gülen’e haddini bildirdi, “neymiş efendim, Pensilvanya’daki zat ne derse doğruymuş, kimmiş o yav!”
*
Asrın liderimiz, Tüsiad’ın ağzının payını verdi, “neymiş, muhatapları başbakanmış, cumhurbaşkanı değilmiş, sen beni muhatap görsen ne yazar görmesen ne yazar, sen kimsin!”
*
Asrın liderimiz, 23 Nisan çocuk bayramı vesilesiyle, makam koltuğunu ilkokul öğrencisine devretti. Gazeteciler, sembolik başbakan olan çocuğa, en başarılı bakanlar hangileri diye sordu. Çocuk, dışışleri ve enerji bakanlarını beğeniyorum dedi. O sırada salonda bulunan milli eğitim bakanı “niye beni söylemedin, seninle dışarda görüşürüz” diye espri yapınca… Asrın liderimiz devreye girdi, çocuğa akıl öğretti, “senin bu bakanı derhal toplantıdan kovman lazım, sen kimsin ki başbakana laf söylüyorsun demen lazım!”
*
Asrın liderimiz, Akp’yi eleştiren 9’uncu cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e giydirdi, “Chp’nin akıl hocası 87 yaşındaki zat gazete gazete dolaşıyor, ortalığı karıştırıyor, otur oturduğun yerde, sen kimsin!”
*
Asrın liderimiz “sayın Öcalan” ifadesi nedeniyle kendisini eleştiren Deniz Baykal’a açtı ağzını yumdu gözünü, “bizimle aşık atamazsın, sen kimsin!”
*
Asrın liderimiz, miting yapmak üzere Almanya’ya gelmesini eleştiren Yeşiller Partisi eşbaşkanı Cem Özdemir’e seslendi, “sen kökenin itibariyle böyle konuşma hakkına sahip değilsin, sen kimsin!”
*
Asrın liderimiz, Türkiye’nin kredi notunu düşüren Standard&Poor’s’a karşılık verdi, “bunu Tayyip Erdoğan’a yutturamazsın, sen kimsin!”
*
Asrın liderimiz, Yassıada projesine karşı çıkan çevrecilere cevap verdi, “adamıza el sürdürmeyiz diyorlar, Yassıada bizimdir diyorlar, sen kimsin!”
*
Asrın liderimiz, Barolar Birliği Başkanı Profesör Metin Feyzioğlu’na hukuk öğretti, “sen kimsin de ayar vermeye cüret ediyorsun, Avrupa Birliği’nden bahsediyor, HSYK’ya değiniyor, sanat hakkında görüşlerini aktarıyor, tövbe tövbe, kimsin sen ya!”
*
Asrın liderimiz, TBMM adalet komisyonunda söz almak isteyen Yarsav eski başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’na yol yordam gösterdi, “çok meraklıysan milletvekili olursun, sen kimsin!”
*
Asrın liderimiz, Rumelihisarı’na mescit yapılmasına karşı çıkan sanatçılara verdi veriştirdi, “kimin bağından kimi kovuyorsunuz, orası zaten ibadet mekanı, siz kimsiniz!”
*
Asrın liderimiz, Can Dündar ve Erdem Gül’ün duruşmasını takip etmek üzere adliyeye gelen konsoloslara diplomasi dersi verdi, “burası senin ülken değil, burası Türkiye, diplomasinin de bir edebi var, adabı var, siz kimsiniz!”
*
Şimdi diyeceksiniz ki, buraya kadar okuduk, acaba yazı nereye bağlanacak?
*
Asrın liderimizin 14 senedir dilinde tüy bitti, gene de anlatamıyor galiba… İster bağlanır ister bağlanmaz kardeşim, siz kimsiniz!

28 Şubat 2016 Pazar

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Karara uymuyorum, saygı da duymuyorum'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fildişi Sahili'ne yapacağı resmi ziyaret öncesi Atatürk Havalimanı'nda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa Mahkemesi'nin tutuklu gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül için verdiği tahliye kararını değerlendirerek, "Ben Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar ama onu kabul etmek durumunda değilim. Bunu çok açık net söyleyeyim ve verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi ziyaret gerçekleştireceği Fildişi Sahili'ne hareketinden önce Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin Anayasa Mahkemesinin Can Dündar ve Erdem Gül'ün tahliyesine ilişkin verdiği kararla ilgili görüşlerini sorması üzerine Erdoğan, bu konula ilgili şu ana kadar herhangi bir açıklamada bulunmadığını, konuşmadığını söyledi.

"Şunu bir defa çok açık net söylemek durumundayım. Bu olayın ifade özgürlüğüyle yakından, uzaktan alakası yoktur. Bu bir casusluk davasıdır" diyen
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın bununla ilgili cuma günü bazı açıklamalar yaptığını anımsattı. Erdoğan, "Biz şöyle bakar kör olmak durumunda değiliz, bazı gerçekleri çok açık, net görmeliyiz. Bana göre medyanın sınırsız özgürlüğü olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde de medyaya sınırsız özgürlük yoktur. Bu haberlerde, bu ülkenin Başbakanına, Cumhurbaşkanına bugünkü göreviyle burada her türlü saldırı vardır. Basın mensubu yazılı görsel, kalkacak Cumhurbaşkanına, Başbakana istediği gibi saldıracak, istediği gibi onunla ilgili iftira oyunlarının içerisine gerecek, biz buna seyirci kalacağız. Böyle bir şey söz konusu olamaz" değerlendirmesinde bulundu.

'BANA GÖRE DOĞRU ADIMLAR DEĞİL'

Anayasa Mahkemesinin kararına da değinen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ben Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karara sadece sessiz kalırım o kadar. Ama onu kabul etmek durumunda değilim, bunu da çok açık net söyleyeyim ve verdiği karara da uymuyorum, saygı da duymuyorum. Niye? Çünkü ortada bir gerçek var. Bakın bu bir beraat kararı değildir, bu bir tahliye kararıdır. Aslında onlarla ilgili kararı veren mahkeme kararında direnebilirdi. Eğer kararında direnmiş olsaydı bu bireysel başvuru veyahutta Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu karar boşa çıkacak veyahutta şu anda tahliye edilmiş olan bu kişiler AİHM'e gideceklerdi. AİHM'e gittikleri zaman da oradan alacakları netice bellidir. Fakat bu süreç bu şekilde atılan adımlar bana göre doğru adımlar değildir."

"Bakınız bizim 13-14 yıllık iktidarlarımız medyanın fikir ve düşünce özgürlüğü noktasında en ideal noktaya ulaştıkları dönemlerdir" diyen Erdoğan, kendi dönemlerinin basın mensuplarının sürekli cezaevlerine doldurulduğu bir dönem olmadığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: 

"Eğer yazılı ve görsel medya bu konuda samimi ise açsınlar bütün o künyeleri baksınlar. Yüzlerce basın mensubunun cezaevlerine tıkıldığı dönemler bizden önceki dönemlerdir. Bizden önceki dönemlerde cezaevlerindeki bu yüzlerce insan acaba oralarda hangi suçlardan dolayı yatıyorlardı. Bizim iktidarımızda bunlar cezaevlerinden çıkmışlardır, biz önlerini açtık. Biz yaptığımız yasal düzenlemelerle önlerini açtık ve biz bu yaptıklarımız demek ki yanlış yaptık herhalde. Hala bize saldıranlar bunları görmezden gelerek bize saldırıyorlar. Tayyip Erdoğan olarak şahsım, ifade ve düşünce özgürlüğünün sonuna kadar yanındayım ama ifade ve düşünce özgürlüğü maskesi altında bu ülkenin adına veya bu ülkeye saldırı hakkını da kimseye tanınmasına da taraftar değilim çünkü bu bir casusluktur. Niye? Hangi ülke olursa olsun istihbarat örgütleri herhangi bir savcının rahatlıkla müdahale edeceği bir örgüt değildir. İstihbarat örgütlerinin adeta sınırsız diyebileceğimiz yetkileri vardır. Zaten bu yetkiler olmazsa o devlet güçlü olamaz, o devlet ayakta duramaz."

Erdoğan, "Bayırbucak Türkmenlerine Milli İstihbarat Teşkilatımız yardım götürüyor, bu yardım sebebiyle sen kalkacaksın müdahale edeceksin, oradaki şoförünü, subayını hepsini yatıracaksın yere ve onları adeta sanki bir düşman ordusunun mensuplarını yakalamış veya teröristleri yakalamış, onları yere yatırıyormuş gibi yere yatıracaksın, silahları onlara uzatacaksın ve düşünün şimdi bu ülkede yargı makamında olanlar o sürecin resmedilmesine aracı olanları, yardım yataklık edenleri tahliye edecek. Kusura bakmayın ben bu kadar rahat onların yanında olamıyorum ve bu konuda da inandığım doğrular neyse bu doğruların da sonuna kadar arkasında olduğumu ifade etmek istiyorum. Şimdi tabii yola çıkıyorum bundan herhalde biraz daha ortalık çalkalanabilir yani" diye konuştu.

SURİYE'DEKİ ATEŞKES

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin "Suriye'de siyasi bir çözümün bulunmaması halinde ülkenin üçe bölüneceği şeklinde çeşitli ifadeler var. PYD kontrolünde bir Kürt devleti kurulacağı şeklinde ifadeler var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, şu yanıtı verdi:

"Aslında bu ateşkes kısmen şu anda vurulan bir karar durumunda. Ateşkesin uygulandığı bölge ne kadardır diye baktığımızda Suriye'nin üçte birinde bir ateşkes uygulaması söz konusu. Tamamında böyle bir şey söz konusu değil. Dün gece Tel Abyad'da çok ciddi bir oraya DAEŞ'in saldırısı oldu. Bu saldırıda aldığım bilgiye göre, Tel Abyad'ın yüzde 70'ini yeniden ele geçirdiler. DAEŞ'in bu ele geçirmesi üzerine koalisyon güçleri Tel Abyad'a hava saldırıları düzenledi. Bu tabii sadece orada olan olaylar değil, aynı şekilde Suriye'nin diğer bölgelerinde de ateşkes yapılmış değil. Orada da bu tür saldırılar devam ediyor. Üçte ikisi çok çok hareketli bir konumda. Temenni ederiz ki bugün yarın bu ateşkes sağlanmış olur ve Suriye'ye sulh gelmiş olur. Fakat doğrusu bu sağlanabilirse Cenevre Süreci yeniden bir canlılık kazanabilir. Aksi taktirde bizim güven noktasında atacağımız adımları da sarsar ve sarsıyor."

Suriye'deki bölünmeyle ilgili endişelerin şu anda herkeste olduğu gibi Türkiye'de de olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Niye? Çünkü PYD ve YPG'nin kuzeyde sağlamak istediği koridoru birileri destekliyor. Bu destekleyenlerin kimler olduğunu sizler de bizler de takip ediyoruz. Biz Türkiye olarak Suriye'nin kuzeyinde böyle bir koridorun oluşmasına imkan veremeyeceğimizi daha önce söyledik ve bu konuda da üzerimize düşen neyse, bunu yapacağımızı da söyledik. Çünkü orada oluşacak böyle bir terörist örgütlerin koridoru, bizim için her an bir sıkıntıdır, tehlikedir. Buna fırsat veremeyeceğimizi tüm dostlarımıza söyledik. Özellikle koalisyon güçleriyle bunu paylaştık, paylaşmaya devam edeceğiz. Şimdi dedikodusu olan şeyler baktığımız zaman üçte birin bir bölümünü de kim oluşturacak? DAEŞ. Bu görüşmelerde rol alan ülkeler bunu kabul edebilecek mi? Eğer kabul ederlerse onlar da teröre destek vermeleri açısından çok ciddi bir sorumluluğun altına gireceklerdir. Batıya gittiğiniz zaman Lazkiye, kuzeyinde ve güneyindeki daha öncede söylediğim gibi oluşturulmak istenen bir butik devlet anlayışı var. Bu butik devleti de kimlerin, kimler için kurmak istediğini daha önce de söylemiştim. Böyle bir gayretin içindeler. Bu gayretler inşallah gerçekleşmeyecek diye düşünüyorum."

'KARARI PARLAMENTO VERECEK'

Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın cuma günü Başkanlık sistemiyle ilgili açıklaması oldu, yeni anayasanın ayrı ayrı kanaldan yürütüleceği ve bir erken seçimin gündemde olmadığı şeklinde. Bu konuyla ilgili yapılan bir çalışma var mı? Başkanlık sistemi ile yeni anayasa ayrı ayrı mı referanduma mı taşınacak?" sorusunu ise şöyle cevapladı:

"Bu konu bir defa Cumhurbaşkanlığı makamının görevi değil. Orada dil sürçmesi olmuş olabilir. Bu görev tamamıyla parlamentonun görevidir. Bunun kararını parlamento verecektir. Parlamento da böyle bir kararı verirken burada neye ihtiyaç var? Bir defa 330'a ihtiyaç var. Eğer bu 330 sağlanabilirse ancak hangi konuda referanduma gidilmek isteniyorsa, o konuda referanduma gidilebilir. Şimdi bu 330'u sağlamak için gayret gösteren siyasi partiler burada neyi anayasa ile ilgili mi bir referandum yapacaklar veya başkanlık sistemiyle ilgili mi referandum yapacaklar veya yeni anayasanın içinde başkanlık sisteminin de olduğu bir yeni anayasa ile ilgili mi bir referandum yapacaklar, onun kararını bunun müteşebbisleri verecektir. Birinci derecede hükümetin böyle bir gayreti olduğunu biliyoruz. Ama şu anda gördüğümüz kadarıyla yeni anaya çalışmasıyla ilgili veya Anayasa Mutabakat Komisyonunun çalışması, adeta şu anda bir sıkıntıya uğramış vaziyette."

TBMM Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın 4 siyasi partiye tekrar bir mektup gönderdiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bu mektuptan ne gibi bir netice çıkar, bunu da göreceğiz. Bu komisyon iş görür veya görmez. Burada tek başına iktidar partisi dahi kalkar kendisi anayasa ile ilgili önergesini hazırlar ki Başbakanlığım döneminde bizim yapmış olduğumuz hazırlıklar var bu konuda. Zaten neredeyse teklifimiz hazır durumda. Bunu parlamentoya sunar ve parlamentoda bu konuyla ve önergeyle ilgi olarak bu 330'u yakalarsa zaten mesele yok, nereye gidilir? Millete gidilir. Asıl bu işin sahibi karar verecek olanı kimdir? 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.' Bunlar Atatürkçüyüz demiyorlar mı? E hadi bakalım, Atatürkçüyseniz millete gidelim. Kayıtsız şartsız millete soralım. Millet ne diyor? 'Yürüyün.' o zaman yürüyelim. Millet ne diyor, 'Hayır'. Başımız gözümüz üstüne. Yapılması gereken bu ama bunlar milletten dahi korkuyorlar sıkıntı burada. Onun için bunlar kolay kolay millete gidemezler. Şu an da Meclis Başkanımızın mektuplarına nasıl bir cevap gelir onu da göreceğiz. Meclis Başkanımızın mektubuna gelen cevaplarla atılacak adımlar belirlenmiş olacaktır." (Kaynak:hürriyet.com.tr)

25 Şubat 2016 Perşembe

Can Dündar ve Erdem Gül 92 gün sonra serbest

Anayasa Mahkemesi, MİT TIR’larına ilişkin haber nedeniyle 26 Kasım’dan bu yana tutuklu olan gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül için ‘hak ihlali’ kararı vererek tahliye yolunu açtı. Kararda ‘kuvvetli suç şüphesinin olmadığı’ da vurgulandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçtiği bir, TBMM’nin seçtiği iki üye ihlal kararına karşı oy kullandı. Başkan Zühtü Arslan ile 11 üye ise ihlal yönünde oy verdi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin kararına uyarak Dündar ve Gül’ün tahliyesine karar verdi. Saat 03.15’de tahliye edilen ve Silivri Cezaevi önünde açıklama yapan Can Dündar, sözlerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın doğum gününü kutlayarak başladı. 

Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu, 3’e karşı 12 oyla, MİT TIR’ları haberleri nedeniyle tutuklu olan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün “kişi hürriyeti ve güvenliği”, “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” ve “basın hürriyeti” haklarının ihlal edildiğine karar verdi.

AYM ihlal kararında, “kuvvetli suç şüphesi yok” da dedi. Bunun, AYM’nin, tutuklamaya dönük ihlal kararlarında “kuvvetli suç şüphesinin olmadığını” belirttiği ilk kararı olma özelliği taşıdığı belirtildi.

AYM ihlal kararında, “Tutuklama gerekçesi gösterilen eylemlerin tamamı gazetecilik faaliyetidir. Kuvvetli suç şüphesi yok” görüşüne yer verdi.

İKİ ÜYE TOPLANTIYA KATILMADI

AYM Birinci Bölümü, 17 Şubat’ta başvuruyu AYM Genel Kurulu’na sevk etmişti. AYM Genel Kurulu da dün sabah AYM Başkanı Zühtü Arslan başkanlığında 15 kişiyle toplandı. Toplantıya Serdar Özgüldür ve Nuri Necipoğlu katılmadı. AYM Raportörü’nün raporunda tutuklamanın hak ihlali olduğu, Gül ve Dündar’ın tutukluluğunun devamına ilişkin mahkeme kararlarındaki gerekçelerin yeterli olmadığı vurgulandı. AYM de iki gazetecinin bu faaliyetleri nedeniyle tutuklanmalarında “hak ihlali” olduğuna 3’ karşı 12 oyla karar verdi. AYM ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesini de kararlaştırdı.

TAHŞİYE DAVASI UZAYINCA GECİKTİ

Karar 26 Kasım’dan bu yana tutuklu olan Dündar ve Gül’e, tahliye yolunu açtı. Karar, ihlali ortadan kaldıracak tahliye kararı verilmek üzere dün jet hızıyla UYAP üzerinden İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Tahşiye davası uzadığı için 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Can Dündar ve Erdem Gül hakkındaki tahliye kararını gece 00.50’de verdi. İki isme yurtdışına çıkış yasağı var.

AYM kararında, “Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 25/2/2016 tarihinde Erdem Gül ve Can Dündar bireysel başvurusunda (B. No: 2015/18567), tutuklamanın hukuki olmadığı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği şikâyetlerine ilişkin olarak başvurucuların Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ve ihlalin ortadan kaldırılması için kararın ilgili mahkemeye gönderilmesine karar vermiştir” denildi.

TAHLİYE SONRASI İLK AÇIKLAMA

Dündar ile gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül, saat 03.15'de Silivri Cezaevi'nden tahliye edildi.

Silivri Cezaevi önünde açıklama yapan Can Dündar, sözlerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın doğum gününü kutlayarak başladı.

Dündar, "Kusura bakmayın sizi bu saate kadar beklettik. Aslında bizi bekletenlerin asıl niyeti. 25'inden 26'sına günün dönmesiydi. Bugün biliyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanı'nın doğum günü 26'sı. Kendisinin doğum gününü kutluyoruz. Ve böyle bir tahliye kararıyla da kutlamaktan mutluluk duyuyoruz.

Biz evlilik yıldönümümüzde girmiştik. Bizi içeri attırmıştı diyelim. Biz de yaş gününde kendisine bir doğum günü armağanı vermek istedik" diye konuştu.

"BİZİM ÖDEDİĞİMİZ BEDEN TÜRKİYE'DE GAZETECİLERİN ÖDEDİĞİ BEDELİN YANINDA BİR HİÇTİR"

Tarihi bir karar olduğunu söyleyen Can Dündar, "Anayasa Mahkemesi'nin bugünkü kararı sadece bizi değil bütün meslektaşlarımızın basın özgürlüğünün ifade özgürlüğünün önünü açmıştır hakikaten saraya tabi olmayan bir yargı kurumu saraya tabi olmayan bir  medyanın önünü açacak çok tarihi bir karar verdi.

Bizim ödediğimiz beden Türkiye'de gazetecilerin ödediği bedelin yanında bir hiçtir. 3 ay yattık bundan şikayet edecek değiliz. Bu kadar içerde yatan gazeteci bu kadar bunun bedelini ödemiş insanlar varken...

Bakın cebimdeki mendil Abdi İpekçi'den gelen mendil. Kızının gönderdiği mendil. Bu meslek bu haberleri yayınlayabilme adına basın özgürlüğü adına ölüm bedelleri ödedi. Onun için bizimki onun yanında bir hiç. Ama dünyaya ses verebildik direndik. Sizler sayesinde dik durduk sonuç aldık. Gördüğünüz gibi bize her türlü iftirayı her türlü tehdide rağmen bugün karşınızda o haberleri savunabilecek noktaya geldik" dedi.

"KÜÇÜCÜK BİR ÇADIRIN KOSKOCA BİR SARAYI DİZE GETİREBİLECEĞİNİ GÖRDÜK BURADA"

Konuşmasına teşekkür ederek devam eden Dündar, "Öncelikle o küçücük çadırdan bize umut aşılayan umut nöbetçilerimize teşekkür etmek istiyoruz.   Küçücük bir çadırın koskoca bir sarayı dize getirebileceğini gördük burada. Bununla gurur duyuyoruz. Gazetemiz her dakika arkamızda durdu. Gazetedeki arkadaşlarımıza avukatlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Vekiller hiç bizi yalnız bırakmadı. Sizlere ilginizden dolayı teşekkür ediyoruz. En önemlisi ailemiz, eşlerimiz hep yanımızda oldular, çocuklarımız annelerimiz koşturdular bizler için. Ceza infaz kurumu çalışanları çok iyi davrandılar bize keza jandarma çok iyi davrandı bize" dedi.

"ARKAMDA GÖRÜĞÜNÜZ BU TOPLAMA KAMPI MÜZE OLANA KADAR..."

İçeri girerken bir tek şey dilediğini belirten Dündar sözlerine şöyle devam etti:

"O bizi buraya tıkan nefret öfke, bizim içimize salmasın. Bizi zehirlemesin. Ve biz zehirlenmeden çıktık. Kin duymuyoruz.  öfke duymuyoruz ama mücadele etmeye çok kararlıyız. Eskisinden daha yüksek bir sesle kendimizi savunmaya devam edeceğiz henüz bitmedi. Biz tahliye olduk ama davamız devam edecek. Bur bir basın özgürlüğü davasıdır.

Biz çıktık 30'u aşkın meslektaşımız içerde, diliyorum ki bu karar onların da yolunu açacaktır onların da mücadelesinin takipçisi olacağız sonuna kadar. Arkamda gördüğünüz bu toplama kampı müze olana kadar hepimiz basın özgürlüğü ifade özgürlüğü adına mücadele etmeye sonuna kadar devam edeceğiz"

"KEŞKE BUNU MAHKEME YAPSAYDI, KEŞKE BU TUTUKLAMAYI YAPMASAYDI"

Ardından sözü Erdem Gül’e vererek "Tanıştırayım koğuş arkadaşım" dedi.

Erdem Gül de, "Bizim açımızdan bir hatırlatma yapacağım, Ahmet Kaya hatırlatması yapacağım. ’Keşke olmasaydı hatırlıyorsunuz. Bu da bir ’keşke olmasaydı’ hikayesi. Keşkeleri devam ettirirsek, Anayasa Mahkemesi’ne sadece kişisel değil, Türkiye’deki demokrasi, özgürlükler, her türlü özgürlüğün önündeki engellerin aşılması yolundaki attığı hukuki adım için Türkiye adına teşekkür etmemiz lazım. Ama keşke bunu mahkeme yapsaydı, keşke bu tutuklamayı yapmasaydı. Yani; mevcut mahkeme bunu yapsaydı, Anayasa Mahkemesi’ne bu işi bırakmasaydı. Hukuk sistemiyle ilgili daha Türkiye’de alınacak yollar olduğu sonucunu çıkarıyoruz. Biz çıkıyoruz ama bu tutuklu gazeteciler meselesinin bittiği anlamına gelmez. İçerde arkadaşlarımız var, onlarla ilgili mücadelenin devam etmesi gerekiyor. Bundan sonra da basına yönelik baskılara karşı her türlü birlikteliğin sürmesi gerekiyor. Bunu biz Türkiye’nin demokrasi tarihinde, düşünce özgürlüğü tarihinde çok çok büyük bir olay olarak görmüyoruz. Aslolan, bütün basının Türkiye’de ifade özgürlüğü isteyen, her türlü özgürlüğü ve barışı isteyen insanların birlikteliğidir" ifadelerini kullandı.

BİREYSEL BAŞVURU YAPMIŞLARDI

Dündar ve Gül, MİT TIR’larına ilişkin yaptıkları haberler nedeniyle “silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme”, “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk amacıyla temin etme” ve “devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama” suçlarından tutuklandı. Avukatları, 3 Aralık 2015’te Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.

SİLİVRİ'DE KONUŞTULAR

Karar sonrası Can Dündar’ın eşi Dilek Dündar Silivri Cezaevi önüne gitti. Dilek Dündar, Can Dündar ve Erdem Gül’ü elleriyle teslim ettiklerini ve elleriyle almaya geldiklerini söyleyerek, “Ben hep güvenmemiz gerektiğini söylüyordum, özellikle Anayasa Mahkemesi’ne. Anayasa Mahkemesi çok güzel bir karar verdi. Siyaset üstü olduğunu gösterdi bence. Can’ları almaya geldik” dedi.

TAHLİYE MECLİS'TE: ÇOK SEVİNDİK

ANAYASA Mahkemesi’nin “hak ihlali” kararı, Meclis’te anında yankılandı. Muhalefetin yanı sıra AK Parti sözcüsü de Anayasa Mahkemesi’ni kararından dolayı kutladı. AYM’nin kararını Meclis Genel Kurulu’nda duyuran CHP Grup Başkanvekili Levent Gök’ün sözleri salonda bulunan az sayıda muhalefet milletvekilinin alkışıyla karşılandı.

Parti yetkililerinin Genel Kurul’daki değerlendirmeleri şöyle:

AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan: Bahse konu mahkeme kararını sevinçle karşıladığımı ifade etmek istiyorum. Ancak mahkeme kararının üzerinden partimizin ve iktidarımızın itham edilmesini doğru bulmuyorum. Asolan tutuksuz yargılamaktır. Yerel mahkemenin kararı da bizim açımızdan hukuka uygun bir karar olarak değerlendirilecektir, AYM’nin kararı da öyle. Bu, yargının işidir.

CHP Grup Başkanvekili Levent Gök: Haber yazma ve halkın haber alma hakkının dolaylı olarak engellendiği bu haksız tutuklamayla ilgili AYM’nin verdiği kararı memnuniyetle karşılıyoruz. Bir ağır kusurun, Erdem Gül ve Can Dündar’la ilgili haksız kararın, artık “Yanlışın neresinden dönülürse kârdır” şeklinde tezahür eden bu kararın demokrasi açısından, ifade özgürlüğü açısından önemli olduğunu düşünüyorum ve AYM’yi kutluyorum.

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken: Dündar ve Gül’ün haksız şekilde tutuklanmaları, tecrit koşulları altında tutulmaları, cezaevinde haksız şekilde bekletilmeleri bütün dünya kamuoyunun vicdanını kanatıyordu. AYM’nin hak ihlali tespiti son derece önemlidir.

MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay: AYM’nin bu kararını önemli ve sevindirici buldum. Objektiflik, doğru haber ve dürüstlük, toplumun gerçekten haber alma hakkına hizmet eden bir yapının oluşturulması gerekir. Ayrıca herkesin bildiği sır, sırrın ifşası olmaz. (ANKARA)

AVRUPA’DAN AYM’YE ÖVGÜ

AVRUPA Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül hakkında verilen karardan memnuniyet duyduğunu söyledi. AYM kararı doğrultusunda Dündar ve Gül’ün hızlı şekilde serbest bırakılmasını umduğunu vurgulayan Jagland, “Karar, Türkiye’de kararlarını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne dayandıran bağımsız bir Anayasa Mahkemesi’nin önemini gösteriyor” dedi. (Güven ÖZALP / BRÜKSEL)

AYM ‘DOĞRULARI SÖYLEMEK SUÇ DEĞİLDİR’ DEDİ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AYM’nin kararı sonrası Twitter’dan, “Anayasa Mahkemesi verdiği kararla “Doğruları söylemek suç değildir” dedi. Can Dündar, Erdem Gül ve tüm gazetecilere özgürlük diliyorum” mesajını paylaştı. DHA

Anayasa Mahkemesi'nden Dündar ve Gül için karar

Anayasa Mahkemesi, Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün, kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğine karar vererek, ihlalin ortadan kaldırılması için dosyayı ilgili mahkemeye gönderdi.

Kararın 3'e karşı 12 oyla, oy çokluğu ile alındığı öğrenildi.

Dündar ile Gül 25 Kasım 2015 tarihinde tutuklanmıştı ve 92 gündür Silivri Cezaevin'de tutuklu bulunuyordu.

Can Dündar ve Erdem Gül'ün, bu kararın ardından bu akşam tahliye edilebileceği ifade edildi.

AVUKATLARI: BU GECE BIRAKIRLARSA EN UYGUN OLANI ODUR

Can Dündar'ın avukatı Akın Atalay, CNN Türk'e yaptığı açıklamada şöyle dedi: "İki arkadaşımızla da dün gece beraberdik. Bugün çıkacak kararla ilgili konuştuk. Şimdi tekrar Silivri'ye doğru yola çıkacağım, mahkemeye tahliye talebinde bulunacağız. Bu gece bırakırlarsa en uygun olanı odur, bir gece daha kalmamış olurlar. Olmazsa yarın bırakılmaları lazım."

AYM, kararında, bir gazetecinin yaptığı haber nedeniyle tutuklanamayacağından hareketle, Dündar ve Gül’ün tutuklanmasıyla üç Anayasa maddesinin ihlal edildiğine hükmetti:

19. Madde, kişi hürriyeti ve güvenliği: Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

26. Madde, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti: Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

28. Madde, basın hürriyeti: Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve malî teminat yatırma şartına bağlanamaz. Hürriyet

18 Şubat 2016 Perşembe

Can Dündar o iddiayı yalanladı

MİT’e ait olduğu ve silah taşıdığı iddia edilen TIR’ların durdurulmasına ilişkin soruşturma kapsamında görüntüleri yayınladığı gerekçesi ile tutuklanarak hakkında dava açılan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, dün Anadolu Ajansı ve bazı gazetelerde yayınlanan iddiayı yalanladı.

Soruşturma kapsamında tutuklanan Tuğgeneral Hamza Celepoğlu'nun avukatının da aralarında bulunduğu 4 avukat hakkında gözaltı kararı verilmişti. Anadolu Ajansı, şüpheli avukatların, Dündar'a ait olduğu iddia edilen bir evi, MİT tırlarına ait görüntüleri yayınlaması karşılığında fahiş fiyatla satın aldığını öne sürmüştü.

İşte Dündar’ın bugün Cumhuriyet’te yayınlanan yazısı:

Güzel ülkemizin pusu tarihini bildiğim için şaşırmadım.
Tam Anayasa Mahkemesi’nin kararı beklenirken, Türkiye ve dünyadan “özgürlük” sesleri yükselirken, adaletsizlik açıkça belgelenirken, hesabın “düello” ile görülemeyeceği anlaşıldı; “pusu” devreye sokuldu.
Peki. Buyrun. Ona da varım.
Siyaseten başa çıkamazsan “ticari” çamur at, izi kalsın.
Neyse ki ben bir memur çocuğuyum.
Bu para pul işlerinden anlamadığım gibi, en ufak bir leke sürülemesin diye her adımımı bin kez düşünüp, belgeleyip, kayda geçirip atarım.
Bizde öyle bavulla para götürmek olmaz.
En sonda söyleyeceğimi başa yazayım:
Bir kuruş, evet bir kuruşluk bir haksız kazanç söz konusu olsun, bütün kariyerimi yakarım.
Pusucular, sağlam gelsin.

***

Attıkları çamur, eşimle 25 yıllık mesleki birikimimizle Ankara’da aldığımız bir ev...
İstanbul’a taşınmaya karar verince satışa çıkardık. Ama Ankara’da emlak para etmediğinden 2 yıl satışını bekledik.

O arada zavallı ev, Melih Gökçek’ten Akit gazetesine dek türlü çeşit dile düştü.
“ODTÜ’nün orman arazisi” dediler. Paftaları çıkarıp sitemde yayımladım.
Kaçak inşaat dediler, tapu kayıtlarını gösterdim.
Sonunda satıştan ümidi kesip taşındık.
2 yıl sonra kim bilir kaçıncı emlakçı, “Bir müşteri bulduk” dedi.
Sevindik.
Ama önerdikleri para, fiyatının çok altıntaydı.
Ne olursa olsun yeni evin kredi borcunu ödeyebilmem için satmak zorundaydım.
Üzülerek, hiç tanımadığımız bir avukata sattık.
Avukat, aldığı banka kredisiyle ödediği miktarı banka hesabımıza yatırdı.
O saat kredi borcumuza mahsuben para elimizden çıktı.
Zararda olduğumuz eksper raporuyla sabit.
Bunların hepsi, son soruşturma için hesaplarımızı didikleyen MASAK tarafından da biliniyor.
Ey benim küçük zekâlı komplocum:
Adam çantayla rüşvet verecek olsa, niye bunca emlakçılarla uğraşsın.
Ve ey bunları tezgâhlayan akıl...
Eğer savcılık gibi bir yerde çalışıyorsan..
Bunca yıldır üzerine titrediğim sicilimi kirletmen için daha çok beynini bulaştırman lazım.
Elbet bir gün hesaplaşacağız.
Bu böyle yarım kalmayacak.