etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ekim 2016 Pazar

Türkiye’de, iki kadından biri işsiz ve eğitimsiz

Türkiye’de 20-24 yaş arasındaki kadınların yüzde 47’si hem işsiz hem de eğitim görmüyor. Bu oranla Ekonomik İşbirliği Kalkınma Örgütü’nün en kötü ülkesi olduk


Türkiye, 20-24 yaş grubunda hem işsiz hem de eğitim görmeyen kadınların oranında en kötü OECD ülkesi oldu. Bu yaş grubunda işsiz ve eğitim görmeyen kadınların oranı yüzde 47'yi geçiyor. Yani yetişkin hayatının başındaki her iki kadından biri okulsuz ve işsiz durumda yaşıyor.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) “Bir Bakışta Eğitim 2016” raporundaki verilere göre, kuruluşun üyesi olan 35 ülkede 20-24 yaş arasını kapsayan nüfusta eğitime devam etme oranı yüzde 44.8'i buluyor. Türkiye'de ise bu yaş grubundakilerin yalnızca yüzde 34.7'si eğitime devam ediyor. İngiltere hariç Avrupa ülkelerinin tamamında bu yaş grubunda eğitime devam edenlerin oranı yüzde 40'ın üzerindeyken, ABD'de yüzde 38.5'e karşılık geliyor.

3 GENÇTEN BİRİ BOŞTA

Türkiye'de 20-24 yaş grubundaki her 3 genç yetişkinden 1'i eğitim dışında kaldığı gibi iş de bulamıyor. Bu oran aynı yaş grubundaki genç kadınlarda ise yüzde 47.6'ya kadar çıkarken, erkeklerde yüzde 18.3'te kalıyor. 20-24 yaş grubundakiler arasında hem eğitim sistemi hem de iş hayatı dışında kalanların oranı OECD genelinde yüzde 17 civarında seyrediyor.

35 ülke ortalamasında bu kategoride yer alan kadınlar ve erkekler arasında Türkiye'de olduğu gibi uçurum bulunmuyor. Erkekler arasında işsiz ve eğitim dışı kalanların oranı yüzde 15.5 iken, kadınlarda yüzde 18.5 olarak gözüküyor. Raporda; Türkiye, Şili ve Meksika gibi ülkelerde iş hayatı ve eğitim dışı kalmış kadınların oranının erkeklerinkine göre daha fazla olduğuna dikkat çekilerek, “Bu ülkelerdeki cinsiyete dayalı fark kısmen, erkek ailenin geçimini sağlarken kadının evin ve çocukların bakımını üstlendiği geleneksel kadın-erkek rol paylaşımı ile açıklanabilir” denildi.
380 kişilik kadroya 2.500 başvuru Batman'da İŞKUR'un başlattığı Toplum Yararına Programı kapsamında 8 aylık süre için 380 kişinin alınacağı açıklandı. 10 günlük süresi olan iş için ilk gün 2 bin 500 başvuru yapıldı.

380 kişilik kadroya 2.500 başvuru

Batman'da İŞKUR'un başlattığı Toplum Yararına Programı kapsamında 8 aylık süre için 380 kişinin alınacağı açıklandı. 10 günlük süresi olan iş için ilk gün 2 bin 500 başvuru yapıldı.

Okulsuz-işsizlerin çoğu iş aramıyor

Türkiye'de eğitim sistemi ve iş hayatı dışında kalan 20-24 yaş grubundaki kadınlar arasında, iş aramayanların oranının yüksekliği dikkat çekiyor.

Yaklaşık yüzde 47'lik bu kesimin yüzde 40'ının iş arayışı içinde de olmadığı, yani OECD'nin tanımıyla “aktif olmayan” grubunda bulunduğu kaydedildi.

Yani bu yaş grubunda okulsuz-işsiz olmasına karşın iş arayan kadınların oranı yalnızca yüzde 7 civarında seyrediyor. Yaklaşık yüzde 22'lik bir kesim çalışıyor, yüzde 30'luk bir kesim ise eğitimine devam ediyor.

Aynı yaş grubundaki erkeklerde ise okulsuz-işsiz olan yüzde 18.3'lük kesimin yarısından biraz azı iş bulma umudu taşımadan hayatına devam ediyor. (Engin Esen / Sözcü)

6 Eylül 2016 Salı

Üniversitelere yüzlerce personel alınacak

Darbe girişimi sonrası boşalan akademik ve idari kadroların doldurulması için personel alımı başlıyor. Üniversitelerde oluşan yüzlerce kişilik boş kadroya profesör, doçent, hemşire, ebe, avukat ve daha birçok alanda personel alımı yapılacak. Başvurular için son tarih Eylül ortası.


15 Temmuz darbe girişimi sonrasında FETÖ’ye yönelik ağırlıklı operasyonların yapıldığı alanlardan biri de üniversiteler oldu. Darbe girişiminin hemen ardından YÖK, tüm devlet ve vakıf üniversitelerinin rektörlerinden FETÖ ile bağlantılı akademik ve idari personelin tespitini istedi. Ardından terör örgütü ile bağlantılı üniversiteler birer birer kapatıldı. Ve bu süreçte, Türkiye’nin dört bir tarafındaki üniversitelerden 4 bine yakın akademisyen ve idari personel hakkında soruşturma başlatıldı; kimileri açığa, kimileri gözaltına alındı. Halen de üniversitelere ve akademisyenlere yönelik operasyonlar bitmiş değil.

PROFESÖR DE VAR, DOÇENT DE

Kritik soru ise, üniversitelerin açılmasına az bir zaman kala, boşalan kadroların nasıl ve ne zaman doldurulacağı? Sorunun çözümü için de düğmeye basıldı. Son 15 gün içinde üniversiteler hem akademik hem de idari personel alımı için birer birer ilana çıkmaya başladı. Sadece Anadolu’da değil Marmara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi gibi büyük şehirlerdeki üniversiteler de ihtiyaçları doğrultusunda personel alacak. Arananlar arasında kimler yok ki; profesörler, doçentler, araştırma görevlileri. Bunlar akademik personel. Bir de sözleşmeli alınacak olan idari ve destek personeli var. Hemşiresinden ebesine, güvenlik görevlisinden avukatına kadar her alanda üniversiteler, eleman arıyor.

2 BİNE YAKIN PERSONEL ALINACAK

Önümüzdeki iki ay içinde de üniversitelerin 2 bine yakın akademik ve idari personel alımı yapması bekleniyor. Peki, başvurular ne zaman? İhtiyaçtan dolayı çok uzun bir zaman yok. Üniversitesine göre değişmekle birlikte başvuru için son tarih Eylül ortası. Yani şu sıralar adayların başvurması gerekiyor. 

Akademik personel için aranan genel şartlar ise belli. Türk vatandaşı olmak, başvurulacak kadro için gerekli öğretim şartını yerine getirmek gibi devlet memurluğu için gerekli olan şartlar. Özel şartlar ise; öğretim üyesi dışındaki öğretim elemanı kadrolarına yapılacak atamalarda ALES’ten en az 70 puan almış olmak, YÖK tarafından kabul edilen merkezi yabancı dil sınavından gerekli puanı almış olmak, yabancı ülkelerden alınan diplomaların denkliğinin onaylanmış olması.


Sözleşmeli personele gelince, genel şartların dışında hizmet göreceği alanda ilgili öğretim ve eğitim kurumlarından diploma almış olmak. Hürriyet

2 Eylül 2016 Cuma

"İdeal maaş en az 4 bin TL olmalı"

Online araştırma şirketi DORinsight tarafından yapılan "Meslek Tercihleri Araştırması"na göre, ideal bir maaş en az 4 bin TL olmalı. Doktorluk hala en prestijli meslek olarak görülürken, meslek seçimindeki en önemli kriter ise "sevilen bir iş olması".


2-5 Ağustos 2016 tarihleri arasında online olarak tamamlanan araştırmaya 5 bin 942 kişi katıldı.
Araştırma kapsamında, katılımcılara meslek tercihleri, mesleklerinden memnun olup olmadıkları, tercih yaparken göz önünde bulundurdukları kriterler ile ilgili sorular yöneltildi.

Araştırma sonucunda "Şu anda çalışıyor musunuz?" sorusuna yanıt veren her 4 katılımcıdan 3'ünün (yüzde 75) halen bir işte çalışmakta olduğu ortaya çıktı. Cinsiyet bazında ele alındığında ise erkeklerin yüzde 82'sinin, kadınların da yüzde 65'inin çalıştığı tespit edildi.

Katılımcılara meslek tercihlerindeki en önemli kriter de soruldu. Yüzde 50 oranı ile "sevdiğim bir iş olması" seçeneği ilk sırada gelirken, bu seçeneği yüzde 35 ile "maaş", yüzde 6 ile "işin kişiye kattığı donanım" takip etti.

En prestijli meslek doktorluk

Katılımcıların en prestijli buldukları meslek yüzde 22 ile doktorluk oldu. En prestijli meslekler listesinde pilotluk yüzde 12 ile ikinci sırada yer alırken, pilotluğu yüzde 11 ile diplomatlık, yüzde 10 ile mühendislik, yüzde 8 ile yöneticilik/müdürlük ve yüzde 7 ile astronotluk takip etti.

"Küçükken keşke olsaydım" denilen meslekler listesinde de doktorluk yüzde 19 ile ilk sırada yer aldı. Sıralamada doktorluk hayalini pilotluk (yüzde 15), öğretmenlik (yüzde 12), mühendislik (yüzde 10) ve avukatlık (yüzde 6) meslekleri takip etti.

Aylık maaş en az 4 bin TL olmalı

Katılımcıların yüzde 80'i üniversitenin meslek tercihleri üzerinde etkisi olduğunu, yüzde 7'si ise etkisi olmadığını düşünüyor.

Üniversite seçimine bakıldığında ise tercih yaparken üniversitenin sağladığı iş olanakları yüzde 59, eğitim kadrosu yüzde 43, uygulamalı çalışma alanı yüzde 31, öğrenciye sağladığı farklı olanaklar yüzde 28, üniversitenin bilinirliliği yüzde 21 ve kampüs yüzde 16 ile belirleyici temel unsurlar arasında yer alıyor.

"Bir kişinin aylık ortalama maaşı sizce ne kadar olmalıdır?" sorusu sorulduğunda ise katılımcıların yüzde 37'si 4 bin ila 6 bin TL aralığını, yüzde 36'sı 2 bin ila 4 bin TL aralığını, yüzde 12'si 6 bin ila 8 bin TL aralığını ideal maaş olarak gördüğünü belirtti. (cnntürk.com.tr)

20 Mayıs 2016 Cuma

Eğitimsiz ve işsiz genç sayısında şampiyonuz

Gençlik 19 Mayıs’ı hüzünlü kutladı


Türkiye, OECD'ye üye 34 ülke içinde, 15-29 yaş arasında yüzde 28.4'lük oranla işsiz ve eğitimsiz genç sayısında lider…

Gazi Mustafa Kemal'in Samsun'a ayak basmasının 97'nci yılını kutlarken, büyük bir bölümü işsiz olan gençlerin bir günü daha hüzünlü geçti. Gençlerimizin bugünkü nüfusu 89 yıl önceki Türkiye nüfusunu neredeyse yakaladı. İlk sayım yılı olan 1927'de nüfusumuz 13.6 milyondu. 2015 yılına gelindiğinde 15-25 yaş arasındaki genç nüfusumuz tam 12.9 milyon oldu.

HER 3 GENÇTEN BİRİ İŞSİZ

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) raporuna göre üye 34 ülke içinde 15-29 yaş arasında işsiz ve eğitimsiz genç oranın en yüksek olduğu ülke Türkiye. Buna göre ülkemizdeki her yüz gençten 28.4'ü işsiz ve eğitimsiz. Bizden sonra yüzde 26.7 oranıyla Yunanistan geliyor. Bu oranın en düşük olduğu ülke ise yüzde 6.5 ile Lüksemburg. OECD'nin ortalaması ise yüzde 14.0. Yani bizdeki eğitimsiz ve işsiz genç oranı, OECD ülkeleri ortalamasının tam 2 katı.

İş aramayıp çalışmaya hazır olan genç işsizleri de kattığımızda, yüzde 30.9 ile Türkiye'de üç gençten birinin işsiz olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Gençler arasında yüksek öğrenimde okullaşma oranı 2014/2015 öğrenim döneminde yüzde 39.5 olarak gerçekleşti. Kadınlar arasında yüksek öğrenimde okullaşma oranı daha yüksek yüzde 41.1, erkekler arasında ise daha düşük oranla yüzde 38 oldu. Uzmanlar, “Kadınların daha fazla yükseköğrenim görmesi, Avrupa yolunda modern toplum olmanın önemli bir göstergesidir” yorumunu yaptı.

Gençler arasında işsizliğin yüksek olmasının bazı psikolojik sonuçlara ve sosyal sorunlara neden olduğunu vurgulayan psikologlar, işsizliğingençlerde, stres ve depresyon yaratıp, kaygı düzeyinde artışa neden olduğuna dikkat çekti. Uzmanlar, “Özgüven kaybının yanı sıra topluma ve aileye karşı isyankarlığa ve çatışmaya neden oluyor. Genci yetiştirip, okutup işsiz bırakmak ortalama verimliliğin düşmesi ve toplumsal maliyetin zayi olması demektir” açıklamasında bulundu.

877 bin genç işsizimiz var

TÜRKİYE Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) 19 Mayıs 2016'nın genç işsizliğini değerlendirdi. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) geçtiğimiz pazartesi günü açıkladığı Şubat 2016 dönemi Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına dayalı DİSK-AR araştırmasında şöyle denildi:

“Genç işsizliği (15-24 yaş) yüzde 18.6, tarım dışı genç işsizliği yüzde 20.8 olarak gerçekleşti. Genç işsiz sayısı son iki yılda 117 bin artarak 877 bine ulaştı. Genç kadın işsizliği, yüzde 20.7'ye tarım dışı genç kadın işsizliği ise yüzde 24.4'e ulaştı. Genç ve eğitimli işsizliğinde çarpıcı artışlar var. Son iki yılda 181 bin üniversite mezunu işsizler ordusuna katıldı. Üniversite mezunu işsizler 670 bine ulaştı. Üniversiteli işsizlikte iki yıllık artış yüzde 35 oldu.” (Taylan Büyükşahin / Sözcü)

Yıllık izinde yeni dönem

Yıllık izinde 10 günlük blok dışındaki izinlerin istenildiği kadar bölünebileceği yeni dönem bu yaz başlıyor.

İş Kanunu'na tabi olarak çalışanların yıllık izin haklarında nisan ayında gerçekleştirilen değişiklik ilk kez, bu yaz tatilinden itibaren uygulanmaya başlanacak. 10 günlük kısmı aşan izin süreleri sınırsız olarak bölünebilecek. Habertürk’ten Ahmet Kıvanç ve Tahsin Akça’nın haberine göre izin süresi ne kadar bölünürse o kadar daha çok tatil imkânı doğacak. Hafta içine denk gelen Kurban ve Ramazan bayramlarında 1 gün, 1.5 gün izin kullanan 9 güne kadar tatil yapabilecek.

Şimdiye kadar izin süreleri; bir bölümü 10 günden az olmamak üzere, en fazla üçe bölünebiliyordu. Yeni dönemde işçiler, blok kullanılacak 10 gün dışındaki izinlerini isterlerse 1'er gün kullanabilecek. Bu, işçilere büyük bir avantaj sağlayacak. Ulusal ve dini bayramların başına ya da sonuna yıllık izin eklemek suretiyle hafta sonuyla da birleştirilerek daha uzun izin yapmak mümkün olacak.
2016 yılında Ramazan Bayramı 5 Temmuz Salı günü başlayacak, perşembe günü sona erecek. Pazartesi öğleye kadar ve cuma günü izin alan bir işçi bayram tatiliyle birlikte 9 güne kadar izin yapabilecek. Kurban Bayramı'nda 9 gün tatil yapmak için ise sadece 1 gün izin yeterli olacak. Çünkü Kurban Bayramı 12 Eylül Pazartesi başlayıp, perşembe gününe kadar devam edecek. İşveren, 10 günlük blok kullanılabilecek izni bölemeyecek. Bölerse işçi başına 285 lira idari para cezası ödeyecek.

KAÇ YIL ÇALIŞAN KAÇ GÜN İZİN KULLANABİLİYOR?

Yıllık izin hakkı, işyerindeki hizmet sürelerine göre şöyle:

Bir yıldan beş yıla (dahil) kadar olanlara: 14 gün
Beş yıldan fazla onbeş yıldan az olanlara: 20 gün
Onbeş yıl ve daha fazla olanlara: 26 gün
Hizmet süresi ne olursa olsun 18 yaşından küçük, 50 yaşından büyük işçilere: 20 gün

İZİN SIRASINDA BAŞKA YERDE ÇALIŞMAK YASAK
Geçim derdinde olan çoğu işçi yıllık izin döneminde para kazanmak için başka işte çalışabiliyor. Ancak, kanuna göre izin döneminde başka bir işte çalışmak yasak. Yakalanmazsa sorun yok ama yakalanırsa işveren izin dönemi için ödediği ücreti isteme hakkına sahip bulunuyor.

MEMURLARIN YILLIK İZİN HAKKI EN AZ 20 GÜN
İşçilerden farklı olarak devlet memurlarının yıllık izin süresi 20 günden başlıyor. Hizmeti 1 yıldan on yıla kadar olan memurlar 20 gün, hizmeti on yıldan fazla olanlar ise yılda 30 gün izin hakkına sahip. Zorunlu hallerde, bu sürelere gidiş ve dönüşte ikişer gün eklenebiliyor.

İşçiler kullanmadıkları iznin parasını alma hakkına sahip ancak memurların böyle bir hakkı bulunmuyor. Memurların kullanılmayan izin hakları en fazla iki yıl devredilebiliyor. Kullanılmayan izinler iki yıldan sonra yanıyor.

İŞTE UCUZ TATİLİN 41 ADRESİ İŞTE UCUZ TATİLİN 41 ADRESİ
Devlet memurları, isterlerse bir yıla kadar süreyle maaş almadan izin hakkını kullanabilirler. Bu izni çalışma yaşamları boyunca iki defa kullanma hakkına sahipler. Ücretsiz izin hakkından yararlanabilmek için memurun en az beş yıl hizmet süresinin olması gerekiyor.

HAFTA SONU TATİLİ İZİN GÜNÜNDEN SAYILAMAZ
Yıllık izinde işçi ile işvereni karşı karşıya getiren uygulamalardan biri, hafta sonuna rastlayan günlerin izinden sayılıp sayılmaması. Kanuna göre, yıllık ücretli izin günlerinin hesabında izin süresine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmıyor. Pazartesiden başlayarak 5 gün izin alan işçi, hafta sonunu da ekleyerek daha uzun izin yapabilir.

YILLIK İZİN HAKKINDAN VAZGEÇİLEMEZ
İşçinin yılın belli dönemlerinde dinlenme hakkını kullanabilmesi ve işverenin suiistimal etmesini önlemek amacıyla kanunda koruyucu bir hüküm bulunuyor. Buna göre, işçi istese de izin hakkından vazgeçemez.

İZİN HAKKI 1 YIL ÇALIŞTIKTAN SONRA DOĞUYOR
Yıllık izin hakkını elde edebilmek için işçinin işyerinde işe başladığı günden itibaren bir yıl çalışmış olması gerekli. İlk defa işe başlayan gençler için deneme süresi de hesaba dahil ediliyor. Çalışma süresi arttıkça yıllık izin süresi de artıyor. Bir yıldan beş yıla kadar 14 gün, beş yıldan 15 yıla kadar 20 gün, 15 yıl ve daha fazla olan işçilere de 26 gün yıllık izin verilmesi gerekiyor. Ancak bunlar asgari süreler. Toplu sözleşmelerle bu sürenin üzerine çıkılabiliyor.

AYNI İŞYERİNDEKİ SÜRESİ DİKKATE ALINIYOR
Yıllık izinlerin hesaplanmasında çalışma hayatındaki toplam süre değil, aynı işverenin işyerlerindeki hizmet süreleri dikkate alınıyor. Bankalar veya çok şubeli şirketlerin farklı işyerlerinde geçen hizmet süreleri, yıllık iznin hesabında birleştiriliyor. Kaza veya hastalık nedeniyle işe gidilemeyen günler, kadın işçilerin doğumdan önce ve sonra çalıştırılmadığı süreler, yıllık izin hesabında çalışılmış gibi kabul ediliyor.

MADENCİ 4 GÜN FAZLA İZİN YAPIYOR
Madenler ve diğer yeraltı işlerinde çalışan işçiler çok ağır koşullarda görev yaptıkları için geçen yıldan itibaren onlara fazladan 4 gün izin hakkı sağlandı. Çalışma süreleri itibarıyla diğer işçilere kaç gün izin hakkı tanınıyorsa, yeraltı işçilerine 4 gün daha ilave ediliyor.

18 YAŞ ALTI VE 50 YAŞ ÜSTÜNE EN AZ 20 GÜN
18 yaşından küçük ve 50 yaşından büyük işçiler, çalışma süreleri kaç yıl olursa olsun yıllık en az 20 gün izin hakkına sahip.

İŞÇİLER İZİN PARASINI PEŞİN İSTEME HAKKINA SAHİP
İşveren, izin dönemine ilişkin ücreti işçiye, izne çıkmadan önce peşin olarak ödemek veya avans olarak vermek zorunda. Örneğin, normalde ücretini çalışma bitiminde alan işçi, ayın 1'i ile 15'i arasında izne çıkacaksa, o sürenin parasını avans veya peşin olarak alabilir.

İZİN YERİNE PARASINI İSTEME HAKKI BULUNMUYOR
Bazen işçiler “Ben bu sene izin yapmayayım, bana izin paramı ödeyin” diyebiliyor. Kanuna göre bu mümkün değil. Çünkü işçinin izin hakkından vazgeçmesi mümkün değil. İzin parasını almak, ancak işten ayrılma halinde söz konusu olabiliyor.

17 Mayıs 2016 Salı

Norveç'in nüfusu kadar işsizimiz var

Türkiye’de işgücüne dahil her beş kişiden biri işsiz. 6.5 milyona ulaşan işsiz sayısı Norveç, Danimarka, Finlandiya gibi ülkelerin nüfusunu aştı.


Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) iş bulma umudunu yitirmiş ve iş aramaktan vazgeçmiş işsizler ordusuna dahil etmediği işsizlik verilerini açıkladı. Şubat ayında işsizlik oranı 0.3 puan azalışla yüzde 10.9, işsiz sayısı ise 3 milyon 224 olarak açıklandı. Ancak, TÜİK tarafından hesaplanan işsizlik oranı iş bulma ümidini kaybeden, iş aramayıp çalışmaya hazır olan, mevsimlik ve zamana bağlı eksik çalışanları kapsamıyor.

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü'nün (DİSK-AR) gerçek işsizlik rakamlarını ortaya koyan geniş tanımlı işsizlik raporuna göre, Türkiye'deki işsizler ordusu 6 milyon 437 bine ulaşarak Norveç'in nüfusunu geride bıraktı. Gerçek işsizlik oranı ise yüzde 19.7'ye kadar çıktı. Bu tablo işgücüne dahil her beş kişiden birinin işsiz olduğu anlamına geliyor. Analistler önümüzdeki dönemde Suriyeli mültecilerin ucuz işgücü olarak istihdam edilmesi, jeopolitik riskler ve turizm sektöründeki sıkıntıların işgücü piyasasında baskıyı sürdürmesini bekliyor.

KAYIT DIŞI İSTİHDAM ARTTI
TÜİK verilerine göre, tarım dışı işsizlik yüzde 12.7, genç işsizlik ise yüzde 18.6 olarak gerçekleşti. Genç ve eğitimli işsizliğinde çarpıcı artışlar meydana geldi. Son iki yılda 181 bin üniversite mezunu işsizler ordusuna katıldı. Üniversite mezunu işsizlerin sayısı 670 bine ulaştı. Üniversiteli işsizlik oranlarında iki yıllık artış yüzde 35 oldu ve 678 bin genç iş bulma ümidini kaybetti.
Şubat döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre 0.4 puan artarak yüzde 32.1 olarak gerçekleşti. Maliye Bakanlığı tarafından derlenen verilere göre, 2016'nın ilk döneminde toplam kamu istihdamı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5.4 oranında artarak 3 milyon 604 bin kişi oldu. Mevsim etkilerinden arındırılmış işgücüne katılma oranı bir önceki döneme göre 0.1 puan azalarak yüzde 51.5'te kaldı. Ekonomik faaliyete göre istihdam edilenlerin sayısı, hizmet sektöründe 55 bin, inşaat sektöründe 19 bin kişi artarken, sanayi sektöründe 24 bin kişi, tarım sektöründe ise 6 bin kişi azaldı.

İşsizlik son kez dip yaptı
Kapital FX Araştırma Uzmanı Enver Erkan,  işsizlikte yıl ortasında dip, sonrasında ise artış beklendiğini belirtti.  Erkan, “Yılın ortalarına doğru yoğun göçmen girişinin etkileri kademeli olarak azalacak” dedi. Geçen yıl genç işsiz oranının yüzde 20 olduğunu hatırlatan Erkan, “Şubat 2016'da yüzde 18.6 seviyesine geriledi. Ancak, bu durum iş bulma umudunu yitirenlerin  istihdam piyasasından çekilmesinden kaynaklandı” dedi. sözcü.com.tr

12 Mayıs 2016 Perşembe

Topuklu ayakkabıyı reddedince kovuldu!

İngiltere'de topuklu ayakkabı giymek istemeyen resepsiyonist ilk iş gününde evine geri gönderildi.
Sputnik Türkiye'nin aktardığı habere göre İngiltere'de topuklu ayakkabı giymeyi reddeden bir resepsiyonist, mesai ücretini alamadan evine gönderildi. İngiltere'de 27 yaşındaki Nicola Thorp'a Londra'daki finans şirketi PricewaterhouseCoopers şirketinde işe başladığı ilk gün, 5-10 cm arasında topukları olan ayakkabı giymesi söylendi. Bu isteği reddeden ve erkek iş arkadaşlarına böyle taleplerle gelinmediğini söyleyen Thorp, aynı gün eve gönderildi.
Thorp işverenine yüksek topuklu ayakkabılarla bütün gün ayakta çalışmasının zor olacağını, bunun yerine şık alçak topuklu ayakkabı giymek istediğini belirtti. Bunun üzerine genç kadına gidip hemen kendine yüksek topuklu ayakkabılar alması söylendi. BBC Radyo'ya konuşan Thorp, "Bana alçak topukla neden bu işi yapamayacağımı söylerlerse ve gerçerli bir neden verirlerse talebi kabul edeceğimi söyledim. Ama hiçbir neden veremediler" dedi. Thorp "9 saat boyunca ayakta olmam ve müşterilere toplantı odalarına kadar eşlik etmem gerekiyordu. Bunu yüksek topuklu ayakkabılarla yapamayacağımı söyledim" diye devam etti. Diğer taraftan Thorp bir erkeğin aynı çalışma saatlerini yüksek topuklu ayakkabılarla yapıp yapamayacağını sorması üzerine kendisine gülündüğünü söyledi.

İMZA KAMPANYASI BAŞLATTI

Bu arada başına gelenleri arkadaşlarına anlatan daha sonra da Facebook sayfasında paylaşan ve pek çok kadının benzer olaylar yaşadığını gören Thorp, topuklu ayakkabılarla ilgili imza toplamaya başladı. Thorp, "Başta bu konuda açıkça konuşmaktan olumsuz tepki alırım diye korkmuştum. Ama büyük bir konu olduğu için sesimi çıkarmaya karar verdim" dedi.

'TOPUKSUZ AYAKKABIYLA DA ŞIK VE RESMİ OLUNABİLİR'

Kadınların topuksuz ayakkabıyla da şık ve resmi olabileceğini söyleyen Thorp, "İşverenler resmi kıyafet giyme zorunluluğu getirme hakkına sahip. Onlara bu konuda karşı değilim. Ama yüksek topuklu ayakkabı giyip giymemek kadına ait bir karar. Bu ayrıca bir cinsiyetçilik meselesi. Şirketler kadın çalışanlara bunu dayatamazlar" dedi.

FİRMA: HABERİMİZ YOKTU

Konuyla ilgili açıklama yapan PwC ise kapıdaki resepsiyon hizmetinin başka bir şirketin yönettiğini ve konudan 5 ay sonra haberdar olduklarını açıkladı. PwC sözcüsü resmi kıyafet zorunluluğuna yönelik maddeyi taşeron şirketle görüştüklerini ve kendi şirket politikaları olmadığını da ekledi. cnntürk

6 Mayıs 2016 Cuma

300 bin kişiye iş

Çalışma Bakanı Süleyman Soylu, esnek çalışmayı düzenleyen yeni İş Kanunu’nun köle tasarısı olmadığını belirterek kayıtdışını kayıtaltına alarak özel istihdam bürolarından iş sağlayarak 300 bin kişiye yeni istihdam yaratacaklarını söyledi.


Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, İş Kanunu’nda değişiklik yapan tasarı ile ilgili detayları paylaştı. Düzenlemenin sendikaların nitelendirdiği gibi “köle tasarısı” olmadığını savunan Soylu, “Bu, Türkiye’de belki de ancak 250 bin kişiye, 300 bin kişiye yeni bir iş kapısı açacaktır.
Doğum yapan yerine özel istihdam bürosundan bir geçici kadın işçi temin edilecek ve yarı gün o çalışacak, yarı gün de ötekisi çalışacak” dedi. TBMM Genel Kurulu’nda İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın öneceki akşamki görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Soylu, merdiven altında, kayıtdışı çalışan insanları kayıt içine almak için böyle bir yasa tasarısı ortaya çıktığını dile getirdi. Soylu “Bugün hangi kadın evinde bir metal işiyle uğraşırken veya bir örgü işiyle uğraşırken veya bir kutu yapımı işiyle uğraşırken bir sosyal güvenlik sistemi içerisindedir? Bugün hiçbirisinin sosyal güvenlik sistemi yok” dedi.

GEÇİCİ DAİMİ İŞÇİ OLABİLİR Mİ

Soylu, bu düzenlemenin iş hayatında önemli bir süreci gerçekleştirecek anlayışı ortaya koyacağını vurgulayarak, “Kayıtdışı istihdam alanındaki tabloyu, bu tasarıyla istihdama döndürmeye çalışıyoruz. Bu tasarı, Türkiye’de 250-300 bin kişiye yeni bir iş kapısı, istihdam kapısı açacaktır” diye konuştu. “Kadınların sigortalı olmadan önce yaptıkları doğumla ilgili borçlanma gerçekleştirilebilir mi?” diye sorulduğunu ifade eden Soylu, “Bu yapılabilir ama aktüel dengemizi alt üst eder. Bunu yaptığımız andan itibaren, gelir-gider dengemizi yürütebilme kabiliyetine sahip olamayız. Eğer kadın doğum borçlanmasını, sigorta başlangıç tarihinden önceye çektiğimiz andan itibaren, bu, sigorta sistemi açısından sürdürülebilir olmayacaktır” ifadesini kullandı.

DOĞUM YAPAN KADIN YERİNE 

Kadınlarla ilgili yapılan eleştiriyi son derece yanlış bulduğunu söyleyen Soylu “Son çıkardığımız kanunda, bir kadın doğum yaptığı zaman iki ay, dört ay, altı ay ve altı yaşına kadar, çocuğu okula gidene kadar bir şekilde yarı zamanlı çalışabilme fırsatına sahip. Yarı zamanlı çalışabilme fırsatına sahip olduğu zaman, işvereni ile, işyeri ile çalışan kadın arasında bir problem oluşabilir. Tam da bunu tahkim eden, orada onun daimî işçiliğini daimî kılan bir anlayıştır bu. Onun yerine özel istihdam bürosundan bir geçici kadın işçi temin edilecek ve yarı gün o çalışacak, yarı gün de ötekisi çalışacak ve orada doğum yapan ve doğum yapması sebebiyle de hem iki ay izin alan hem de yarı zamanlı çalışma hakkı bulunan kadının da iş akdiyle ilgili herhangi bir problem ortaya çıkmayacak” dedi.

Geçici daimi olmayacak

En önem verdikleri meselenin “Acaba geçici işçi olarak bir yere giren bir kişi muvazaayla daimî bir işçi olabilir mi?” olduğunu kaydeden Soylu yasada en az 50 adet tedbirle bunun önünü kestiklerini belirtti. Soylu şöyle devam etti: “Mümkün değil, bir hareket kabiliyeti söz konusu değildir. İşveren de bundan taraftır, işçi de bundan taraftır. İnsan geçici işçi olarak girer, ondan sonra başka bir iş yerinde çalışır, bu bir istihdam açma kanalıdır ve bu özellikle kadınları, gençleri, uzun süre işsiz kalanları önemli ölçüde istihdamla beraber buluşturma anlayışının kendisidir. Geçici işçiliğin daimî işçiliğe daimî işçiymiş gibi, daimî işçinin yerine oluşmasına imkân vermeyecek bir düzenleme ortaya koyduk. Geçici işçiyse o, süresi içerisinde geçici işçi olarak kalır, daimî işçi de daimî işçiliğini devam ettirir.”

Sigortalıda mevsimsel düşüş

Bakan Soylu 2015 Aralık ayında 12 milyon 794 bin toplam 4/A sigortalı olduğunu belirterek “2016 Ocakta 12 milyon 480 bin, 2016 Şubatta 12 milyon 495 bin, 2016 Martta 12 milyon 570 bin. Aralık, ocak, şubat ve mart aylarında her yıl mevsimsel bir düşüş söz konusudur özellikle çalışanlarda yani bu, 2015, 2014, 2013’te de aynısıdır. Bizim 4/A’lı sigortalı sayımız özellikle 2002, 2003’ten itibaren merdiven şeklinde çıkar yani kasım ve aralık aylarında en yükseğe vurur, aralık ayından sonra da ocak ayından itibaren de tam anlamıyla, geçen seneki ulaştığı noktadan 250 bin, 300 bin, 350 bin yukarıdan başlar” dedi. Hürriyet

3 Mayıs 2016 Salı

3 ayda 415 işçi iş kazalarında hayatını kaybetti

ÇATIDER Başkanı Yavuz, yılın ilk 3 ayında 415 işçinin, son 10 yılda da 11 bin içinin iş kazalarında hayatını kaybettiğini belirtti.


Çatı Sanayici ve İşadamları Derneği (ÇATIDER) Başkanı M. Nazım Yavuz, ölümlü iş kazalarının önemli bir bölümünün inşaat sektöründe meydana geldiğini, Türkiye’de son 10 yılda 11 bini aşkın işçi iş kazasında hayatını kaybettiğini söyledi. Yavuz, “Geçtiğimiz yıl 423 işçinin inşaatlarda çalışırken, 298 işçi ise yüksekten düşme sonucu öldü. 2016 yılının ilk üç ayında ise 415 işçi iş kazasında hayatını yitirdi” dedi.

ÇATIDER Başkanı Yavuz, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Haftası nedeniyle yaptığı açıklamada ölümlü iş kazalarının önemli bölümünün inşaat sektöründe görüldüğünü bildirdi. Yavuz, şöyle konuştu:
“Türkiye’de son 10 yılda 11 bini aşkın işçi iş kazasında hayatını kaybetti. Geçtiğimiz yıl 423 işçi inşaatlarda çalışırken, 298 işçi ise, yüksekten düşme sonucu öldü. 2016 yılının ilk 3 ayında ise 415 işçi iş kazasında hayatını yitirdi. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda yapılan değişiklikler, iş kazalarının önlenmesine ilişkin hayati düzenlemeler getirdi. İnşaat ve yalıtım sektörünün de bulunduğu 40 meslekte yeterlilik belgesi olmayan, 26 Mayıs 2016’dan itibaren çalışamayacak.”

EN ÇOK ÖLÜMLÜ KAZA İSTANBUL’DA

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre 2015 yılında yine Türkiye’nin hemen hemen her yerinde iş ölümü görüldüğünü bildiren Yavuz, şöyle devam etti:

“En çok ölümlü kaza İstanbul’da meydana geldi. 2015 yılında 423 işçi inşaatlarda çalışırken, 298 işçi yüksekten düşerek hayatını kaybetti. 2016 yılının ilk üç ayında ise 415 iş ölümü yaşanırken, sadece Mart ayında düşme nedeniyle 28, nesne düşmesi ve çarpması nedeniyle 4 işçi öldü. Ülkemizde son 10 yılda yaklaşık 11 bin işçi, iş kazalarında hayatını kaybetti. İnşaat sektörü, en fazla işçi ölümünün yaşandığı iş kolları arasında yer alıyor. Bu konuda alınan yasal tedbirler kadar eğitim de çok önemli, yasal düzenlemeler tek başına sorunu çözemez. Bu kazalarının sık görülmesinin temel sebepleri arasında, eğitimsizlik, ihmal, iş yerlerinde güvenlik önlemlerinin alınmaması ve işverenin bu tür önlemleri maliyet olarak görmesi gibi nedenler var. Standart bir iskele, uygun bir emniyet kemeri, kenar korumaları ya da en basitinden bir ağ gerilmesi bile düşmeleri önemli bir oranda engelleyebilir. İş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin meslek içine yayılması ve bu konudaki bilinç düzeyinin, sektörde yer alan herkesi kapsayacak biçimde yükseltilmesi gerekiyor.”

İş kazalarının yüzde 98’inin insan hatasından kaynakladığını belirten Yavuz, şunları söyledi:

“İnşaat sektörünün en önemli kollarından biri olan çatılarda çalışacak kişilerin yüksekte çalışma ve iş güvenliği konularında eğitimleri ve sertifikaları olmalı. ÇATIDER olarak konuyla ilgili hem ustalara hem de işverenlere yönelik eğitimler veriyoruz. 2013 yılında Milli Eğitim Bakanlığı ile bir protokol imzaladık ve Antalya’dan Sinop’a, Gaziantep’ten İzmir’e kadar Türkiye genelinde, bünyesinde İnşaat Teknolojisi Çatıcılık Dalı olan toplam 19 meslek lisesinde sektöre yönelik ‘Çatıcılık Kursu’ açma yetkisi aldık. 2014 Aralık ayı içinde Antalya’da Halk Eğitim ve Muratpaşa Meslek Lisesi ile birlikte açtığımız ‘Uyum ve Geliştirme’ kursu ile 24 çatıcıya belge verdik. 2015 Şubat ayı içinde Ankara’da Mimar Sinan Meslek Lisesi ile birlikte açtığımız kursları başarı ile bitiren 25 çatı ustası belgelendirildi. Kursiyerler Milli Eğitim Bakanlığı onaylı belge ile “ağır ve tehlikeli iş sınıfındaki çatı işlerinde çalışma hakkını” elde ediyor. Kurslarımızda çatı sistemleri eğitiminin yanında önemli bir başlığı ‘iş güvenliği ve işçi sağlığı’ oluşturuyor.”

İş sağlığı ve güvenliği konusunda işverenlere büyük görev düştüğünü de söyleyen Yavuz, 2013 yılı itibarıyla yürürlüğe giren 6 bin 331 Sayılı Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Kanunu’nun, 1 çalışanı bulunsa bile tüm işverenleri ilgilendirerek birçok yükümlülük getirdiğini, ağır cezai yaptırımlar öngördüğünü vurguladı. Yavuz, şöyle “Kanunla ilgili 23 Nisan 2015 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan değişikliklerin de, duyarlılığı artıracağına inanıyoruz” dedi.

Yavuz, yapılan yasal düzenlemeyle aralarında inşaat ve yalıtım sektörünün de bulunduğu 40 meslekte yeterlilik belgesi olmayanın, 26 Mayıs 2016’dan itibaren çalışamayacağını, tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde çalışanların mutlaka belge sahibi olması gerektiğini yineledi. DHA

22 Nisan 2016 Cuma

İşe alırken üniversite ayrımı yapılamayacak

Resmi Gazete’de yayımlanan 6701 sayılı kanuna göre işe alımda uzmanlık ve yetkinlik tercihi yapılabilirken, artık “Boğaziçi, İTÜ, ODTÜ mezunu başvurabilir” denemeyecek.


Habertürk Gazetesi'nin haberine göre, Türkiye İnsan Hakları Kurulu’nun yerini almak üzere Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu oluşturulmasını öngören 6701 sayılı kanun önceki gün Resmi Gazete’de yayımlandı. Kanunda, çalışma yaşamına ilişkin ayrımcılık hususlarında önemli düzenlemelere yer verildi.

Kanunun 6’ncı maddesine göre, işverenler işe eleman alırken, özellikler ve yetkinliğe göre bölüm ayrımı yapabilecek ancak üniversite ayrımı yapamayacak. Örneğin bir pozisyona mühendis alırken, işveren hangi mühendislik bölümlerinin tercih edildiği belirtilebilecek fakat “Sadece İTÜ, ODTÜ, Boğaziçi mezunları başvurabilir” diyemeyecek. Kanunun “İstihdam ve serbest meslek” başlıklı 6. maddesi, “işverenlerin, iş ya da staj başvurusunda bulunanlar arasında işe başvuru, seçim kriterleri, işe alım şartları ile çalışma ve çalışmanın sona ermesi süreçlerinde” ayrımcılık yapamayacaklarını öngörüyor.

İŞ BAŞVURUSU GEBELİK VE ÇOCUK NEDENİYLE REDDEDİLEMEYECEK

Bu yasak, “İş ilanı, işyeri, çalışma şartları, mesleki rehberlik, mesleki eğitim ve yeniden eğitimin tüm düzeylerine ve türlerine erişim, meslekte yükselme ve mesleki hiyerarşinin tüm düzeylerine erişim” konularını da kapsıyor. İş başvurusunda bulunan kadınlar “Sen gebesin, küçük bebeğin var, bakım gerektiren çocuğun bulunuyor” gibi gerekçelerle geri çevrilemeyecek. Ayrıca özel sektörde serbest mesleğe kabul, ruhsat, kayıt, disiplin gibi konularda ayrımcılık yapılamayacağı da 6’ncı maddede belirtiliyor. Söz konusu ayrımcılık düzenlemesi, kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı da kapsıyor.

FARKLI MUAMELE İSTİSNALARI VAR

Kanunda, işverenin işe alım süreciyle ilgili hangi durumlarda ayrımcılık iddiasının ileri sürülemeyeceği hususları da düzenlendi. Bunlar şöyle sıralandı:

-Zorunlu mesleki gerekliliklerin varlığı halinde amaca uygun ve orantılı olan farklı muamele.

-Sadece belli bir cinsiyetin istihdamını zorunlu kılan durumlar.

-Hizmetin zorunlulukları nedeniyle, amaçla orantılı olması şartıyla yaşa dayalı farklı muamele.

-Bir dine ait kurumda, din hizmeti veya o dine ilişkin eğitim ve öğretim vermek üzere sadece o dine mensup kişilerin istihdamı.

İTİRAZ SÜRECİ NASIL İŞLEYECEK?

KURUMA ŞİKÂYET HALİNDE BİLİRKİŞİ GÖREVLENDİRİLECEK

-İş başvurusunda, işe alımda, işte çalışırken ayrımcılığa maruz kaldığını iddia eden kişiler şikâyetçi olabilecek.

-Şikâyet için illerde valilikler, ilçelerde kaymakamlıklar aracılığıyla Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu’na başvuracaklar.

-Kurula başvurmadan önce kanuna aykırılığın giderilmesi için işverenden talepte bulunulacak.

-30 gün içerisinde yazılı cevap verilmezse kurula başvuru yapılabilecek.

-Kurul bilirkişi görevlendirerek ve tanık dinleyerek konuyu inceleyebilecek.

-Ayrımcılık yapıldığının tespiti halinde bin liradan 15 bin liraya kadar para cezası verilecek.

-Cezaların 1 ay içinde ödenmesi gerekecek.

CUMHURBAŞKANI VE MECLİS’E RAPOR EDECEK

İdari ve mali özerkliğe sahip, özel bütçeli, Başbakanlık ile ilişkili bir yapıda olacak Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu, insan haklarının korunmasına, geliştirilmesine, ayrımcılığın önlenmesine ve ihlallerin giderilmesine yönelik çalışmalar yapacak. İnsan hakları ve ayrımcılıkla mücadele konularında kitle iletişim araçlarını da kullanarak bilgilendirme ve eğitim yoluyla kamuoyunda duyarlılığı geliştirecek. Özgürlüğünden mahrum bırakılan ya da koruma altına alınan kişilerin bulundukları yerlere haberli veya habersiz düzenli ziyaretler gerçekleştirerek, bu ziyaretlere ilişkin raporları ilgili kurum ve kuruluşlara iletecek. Kurum, Cumhurbaşkanlığı’na, TBMM’ye ve Başbakanlık’a sunulmak üzere, yıllık raporlar hazırlayacak. Kamuoyunu bilgilendirecek düzenli yıllık raporlar dışında, gerek görüldüğünde görev alanına ilişkin özel raporlar yayımlayacak, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları ve üniversitelerle işbirliği yapacak.

19 Nisan 2016 Salı

İşte 2016 yılının en gözde mesleği!

Bakkallık, bayilik ve büfecilik mesleğini yapmak için 2016 yılı ilk 3 ayında en fazla tescili yapılan 20 meslek içerisinde ilk sırada yer aldı.


TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, 2015 yılında rağbet gören ilk 10 mesleğin başında gelen bakkalcılığın 2016 yılın ilk 3 ayında da tercih edilen meslekler arasında olmasının sevindirici olduğunu söyledi.

Türkiye’de 2015 yılın gözde meslekleri olan bakkallık, bayilik ve büfecilik, 2016 yılının ilk 3 ayında yine halkın en çok tercih ettiği mesleklerin başında geldi. Bakkallık, bayilik ve büfecilik mesleğini yapmak için 2016 yılı ilk 3 ayında en fazla tescili yapılan 20 meslek içerisinde 8 bin 048 kişi ile ilk sırada yer aldı.

“BAKKALLIK GÖZDE MESLEKLERİN HER ZAMAN BAŞINDA GELİYOR”

Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonun istatistik verilerini değerlendiren TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Bakkallık, Bayilik ve Büfecilik ülkemizin gözde mesleklerinin her zaman başında geliyor. 2014-2015 yıllarında lider konumda olan bakkallık mesleği 2016 yılının da gözde mesleği olacağını daha yılın ilk 3 ayında gösterdi. 2016 yılının ilk 3 ayında yeni iş yeri açılış tescili yaptıran 42 bin 723 kişiden 8 bin 48’i bakkallık, bayilik ve büfecilik mesleğini tercih etmiştir. Halkımız mahalle esnaf ve sanatkarına sahip çıktıkça bizler hizmet etmeye, süpermarketlerle rekabet etmeye devam edeceğiz ” dedi.

EN TERCİH EDİLEN 10 MESLEK

2015 yılında rağbet gören ilk 10 mesleğin başında gelen bakkallığın 2016 yılın ilk 3 ayında da tercih edilen meslekler arasında olmasının sevindirici olduğunu anlatan Palandöken, “2016 yılının ilk 3 ayında bakkallık, bayilik ve büfecilik mesleğini yapmak için 8 bin 48 kişi tescil kaydı yaptırmış. Bu da 2016 yılında da bakkallık, bayilik ve büfeciliğin lider mesleklerin başında geleceğinin göstergesidir. Perakendenin içinde gıda hacmi sürekli büyümektedir. Son yıllarda perakende hacmindeki düşük büyümeye rağmen sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde bakkallık yoğun rağbet görmektedir. Hatırlatmak isterim ki ülkemizde ve dünyada en büyük iş adamı ve büyük holding sahiplerinin çıktığı meslek bakkallıktır. Bakkallık, bayilik ve büfecilik mesleğini 3 bin 262 iş yeri ile Kadın ve Erkek Kuaförlüğü, 3 bin 218 iş yeri ile kahvecilik, kıraathanecilik ve internet kafe işletmeciliği, 2 bin 835 iş yeri ile Pazarcılık, 2 bin 671 iş yeri ile Lokantacılık, 2 bin 531 kişi ile Servis Aracı İşletmeciliği, 2 bin 316 kişi ile Minibüsçülük, 2 bin 165 kişi ile Nakliyecilik ve nakliye komisyonculuğu işletmeciliği, bin 777 kişi ile Taksicilik, bin 765 kişi ile Emlak komisyonculuğu ve danışmanlığı ve bin 581 kişi ile Konfeksiyon imal ve satıcılığı takip etmektedir” diye açıkladı. (Sözcü)

12 Nisan 2016 Salı

Turizm sektörüne bir iyi haber daha

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Soylu, Antalya ve Muğla'da turizm sektörlerinde 2015 yılında 9 ay çalışan, 3 ay işi askıya alınan toplam 44 bin 753 kişinin, 2016 yılında 9 ay çalışma şartıyla sigorta primleri ve ücretlerinin İŞKUR tarafından karşılanacağını bildirdi.    


Turizm sektörüne yönelik daha önce kredi yapılandırılması ve bölgesel teşviklerden yararlanma gibi destekler gündeme geldi.

Turizm ve işletme belgesi deniz turizm yatırımları, yatırımlarda devlet yardımları hakkında kararın "İllerin Bölgesel Desteklerden Yararlanabilecek Sektörlerine İlişkin Sektör Numaraları" tablosuna eklenmişti.

Resmi Gazete'de yayımlanan açıklamada turizm kredilerinin yeniden yapılandırılacağı da belirtilmişti.

1 Nisan 2016 Cuma

68 yaşında İŞKUR’a başvurdu

Türkiye'de bu da oldu. "Geçinemiyorum" diyen 68 yaşındaki teyze İŞKUR'a başvurdu.


68 yaşında… Adı Hasibe Ak… “Bugüne kadar devletin hiçbir kurumundan yardım almadım” diyor. İçinde bulunduğu hâl Türkiye gerçeğini özetlemeye yetiyor. Geçinemiyorum diyen Hasibe teyze iş bulmak için İŞKUR’a başvurdu.

Sinoplu gazeteci Mete Çağdaş, 0549 807 27 99 numaralı Sözcü WhatsApp Hattı’ndan bize ulaştı. Kendisi de, başvurduğu İŞKUR çalışanları da şaşkın. Sinop’un Erfelek ilçesindeki Veysel Köyü’nde eşiyle birlikte yaşayan 68 yaşındaki Hasibe teyze çalışmak istiyor. İlçedeki İşçi Bulma Kurumu’na başvuran Hasibe teyze bu davranışıyla ülkedeki geçim şartlarının zorluğunu gözler önüne serdi.

İŞSİZLİK ORANI ARTIYOR

Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre Kasım, Aralık 2015 ile Ocak 2016 aylarını kapsayan aralık döneminde işsizlik oranı yüzde 10.8’e çıktı. Yıllık bazda 0.1 puan azalış, önceki döneme göre 0.3 puan artışı ifade eden işsizlik oranı en son geçen yılın şubat döneminde yüzde 11.2’yi görmüştü.


RESMİ İŞSİZ SAYISI 3.2 MİLYON

Aralık döneminde tarım dışı işsizlik oranı da bir önceki döneme göre 0.3 puan artarak yüzde 12.7’ye yükseldi. TÜİK, bu dönemde işsiz sayısının geçen yılın aynı dönemine göre 59 bin kişi artarak 3 milyon 204 bine ulaştığını hesapladı. Verilere göre, çalışmaya hazır olduğu halde iş aramayı bırakan işsizlerin sayısı 127 bin kişi birden artarak 2 milyon 545 bine ulaştı. Bu işsizlerin arasında “iş bulma ümidim kalmadı” diyenlerin sayısı 126 bin kişi arttı, 719 bine çıktı. TÜİK resmi işsiz sayısını ise 3.2 milyon olarak açıkladı.

GENÇLER İŞSİZ

3 yıldan daha fazla süredir iş arayıp bulamayanların sayısı da 42 binden 46 bine yükseldi. Veriler, 3.2 milyonluk işsizler ordusunun 1 milyon 338 bininin 1 ila 2 aydır iş arayan yeni işsizler grubunda yer aldığını gösteriyor. 2015 yılı Aralık döneminde 15-24 yaş grubuna dahil genç işsizlik oranı yüzde 19.2 düzeyinde gerçekleşirken 15-64 yaş grubunda bu oran yüzde 11.0 oldu. Bu dönemde işgücüne katılım oranı yüzde 50.9, istihdam oranı yüzde 45.4, tarım dışı işsizlik oranı da yüzde 11.5 ve kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 32.1 düzeyinde gerçekleşti. Bu dönemde hizmetler sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 1.1 puan artarken sanayinin payı yüzde 0.5 oranında, tarımın payı 0.6 azaldı.
(sözcü.com.tr)

16 Mart 2016 Çarşamba

İstanbul’da 16 bin kişi işe alınacak

İş ilanların çoğu İstanbul’dan veriliyor. Şehirde toplam 16 bin kişi işe alınacak. 3 bin de satış uzmanı aranıyor….

Yenibiris.com verilerine göre iş ilanlarının yarısından çoğu megakent İstanbul’dan veriliyor. Firmalar 3 bin satış uzmanı arıyor. Bankalar ise ayda 50 bin başvuru alıyor. Türkiye’deki iş ilanlarının yarısından fazlası İstanbul için yayınlanıyor. Megakentte işe alınmak üzere aranan kişi sayısı 16 binin üzerinde. İşe alım açısından öne çıkan sektörler turizm-otelcilik, hizmet, yapı-inşaat, eğitim ve perakende olarak sıralanıyor. En çok alım yapılan iş alanları ise satış-pazarlama, öğretmenlik, muhasebe, satış sonrası destek ve güvenlik hizmetleri.

Tüm sektörler incelendiğinde ise en çok satış danışmanı /müşteri temsilcisine ihtiyaç duyulduğu görülüyor. Sadece 3 bine yakın kişi satış departmanları için aranıyor.

Satış uzmanının ardından en çok ihtiyaç duyulan pozisyonların başında özel güvenlik görevlisi, muhasebe elemanı, İngilizce öğretmeni, çağrı merkezi müşteri temsilcisi, yönetici asistanı, iş güvenliği uzmanı, kasiyer, sekreter ve resepsiyonist geliyor.

İstanbul’da en çok eleman aranan 10 sektör şöyle:

1-Turizm-Otelcilik: Resepsiyonist

2-Hizmet: Özel güvenlik görevlisi

3-Yapı-İnşaat: Makine mühendisi

4-Eğitim: İngilizce öğretmeni

5-Perakendecilik-Toptancılık: Satış danışmanı

6-Bilişim: Yazılım uzmanı, satış uzmanı

7-Sağlık-Tıp: Hemşire

8-Üretim-İmalat: Üretim sorumlusu

9-Lojistik: Operasyon elemanı

10-Gıda: Gıda mühendisi

BANKALARA AYDA 50 BİN BAŞVURU

İstanbul’daki işlere son 1 ayda yaklaşık 2 milyon 700 bin kişi başvurdu. En çok iş başvurusu yapılan 10 sektör ve son 1 aydaki başvuru sayıları şöyle:

Bankacılık (50 bin), Eğitim (37 bin kişi), Hizmet (33 bin kişi), Perakende (32 bin kişi), Yapı-İnşaat (30 bin kişi), Turizm (29 bin kişi), Lojistik (21 bin kişi), Gıda (20 bin kişi), Sağlık-Tıp (19 bin kişi), Üretim (18 bin kişi).

Bankacılık-finans, en çok iş ilanı verilen 10 sektör arasında yer almasa da iş arayanlar en çok bu sektörde çalışmak istiyor. İstanbul’daki banka ve finans şirketlerine son 1 ayda 50 bin kişi iş başvurusu yaptı. Bu işlerde de satış pozisyonları öne çıktı. En çok ihtiyaç duyulanlar satış uzmanlığı, kredi kartı satış temsilciliği, çağrı merkezi müşteri temsilciliği ve portföy yöneticiliği.

İstanbul’a diğer şehirlerarasında en çok Ankara’dan talep var. Son 1 ayda Ankara’dan 251 bin, İzmir’den 210 bin, Kocaeli’nden 164 bin ve Adana’dan 76 bin kişi İstanbul’da çalışmak için iş başvurusu yaptı.

19 Şubat 2016 Cuma

10 Suriyeli 6 Türk vatandaşını işsiz bırakıyor!

Suriyeli mülteciler büyümeyi pozitif etkiliyor. Ancak enflasyon ve işsizlikte durum farklı. Dünya Bankası’na göre 10 mülteci 6 yereli işsiz bırakıyor.

Suriyeli mültecilerin Türkiye’deki mevcudiyeti her geçen gün daha kalıcı hale gelirken ülke nüfusunun yüzde 3′ünü aşmaları nedeniyle mültecilerin makro dengeler üzerindeki etkileri de başta büyümede olmak üzere her geçen gün daha da belirginleşiyor.

Analistler barınma ve yaşam için ana ihtiyaç kalemleri olan yatak, beyaz eşya satışlarıyla başlayan ve başlangıçta daha çok geçici ve sektörel olarak nitelendirilen ekonomik etkilerin artık makro verilerde daha belirgin ve kalıcı olarak hissedildiğine dikkat çekiyorlar.

Büyümedeki pozitif etkiye rağmen, bölgesel bazda daha belirgin olmak üzere Türkiye genelinde enflasyon ve işsizlikte yükseliş olarak kendini gösteriyor.

Hükümet kısa süre önce büyüme öngörülerinde yukarı yönlü revizyonlara giderken 2015 büyüme beklentisi yüzde 3′ten yüzde 4′e, 2016 beklentisi ise yüzde 4′ten yüzde 4.5′e revize edildi. Analistler bu revizyonlarda mültecilerin de önemli etkisini olduğunu belirtiyorlar.

Mültecilerin önemli kısmının yerleşik hale gelmesi makro etkilerin belirginleşmesindeki ana etken olarak öne çıkarken analistler yeni göç dalgaları yaşanması halinde etkinin daha da belirginleşebileceğini belirtiyor. Mevcut verilere göre Türkiye şu anda dünyanın en çok mülteci barındıran ülkesi konumunda.

Hükümet yetkilileri Suriye rejimi ve Rusya’nın bombalamaları nedeniyle yeni bir göç dalgası başladığını belirtirken, Halep’e bombardımanın artması halinde mülteci sayısının 1.5 milyona ulaşabileceğini, sahil şeridinin tamamı düşünülecek olursa da 3-3.5 milyon insanın göç etme potansiyeli bulunduğunu belirtiyorlar.

Üst düzey bir ekonomi yetkilisi Reuters’a yaptığı açıklamada, “Türkiye’deki 2.5 milyonu aşan mülteci tüketici harcamaları kanalı ile büyümeyi destekliyor. Suriye’den gelen göçmenler bugüne kadar ekonominin sadece tüketim tarafında vardı. Üretimde hiç yer almamışlardı. Bu da hem enflasyonda artışa neden oluyor hem de enflasyondaki baskının sonra ermesini engelliyordu” dedi ve ekledi:

“Artık mültecilere çalışma hakkı verildi. Bu hak istihdam piyasası üzerinde elbette baskı yaratıyor ancak mültecilerin üretime katılması enflasyon üzerindeki baskı hafifleyecektir.”

TİSK ve üniversitelerin ortaklaşa yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye’de çalışan mültecilerin sayısı 300 bine ulaştı.

TÜİK verilerine göre, 300 bin kişi Türkiye’deki işsiz sayısı olan 3.13 milyon kişinin yaklaşık yüzde 10′una denk gelirken ekonomistler, kaçak çalışmanın halihazırda çift hanede olan işsizlik oranını 1 puan kadar yukarı çektiğini belirtiyorlar.

TİSK raporunda, “Geçici koruma altındaki 2 milyonun üzerindeki Suriyelinin, Türkiye’deki mevzuata göre yasak olmasına rağmen kayıt dışı ekonomi içinde yasadışı çalıştıkları bilinen bir durumdur” denilirken, kısa süre önce yasalaşan mevzuata göre artık mülteciler belirli şartlarda çalışma iznine kavuştu.

BÖLGESEL ENFLASYON TÜRKİYE ORTALAMASININ ÜZERİNDE

İçişleri tarafından yapılan araştırmalarda yer alan resmi olmayan rakamlara göre yüzde 85′inin kampların dışında yaşayan mülteciler nedeniyle Suriye sınırı ve civarındaki illerde yaşayan yaklaşık 10 milyon nüfusa 2 milyon civarında yeni nüfus eklendi.

Kilis’in nüfusu 100 binin altında yer alırken 5 Şubat itibarıyla resmi verilere göre Kilis’te yaşayan Suriyeli mülteci sayısı il nüfusunu da geçerek 127,134 olarak gerçekleşti. Yaşanan bu hızlı artış kendini enflasyonda belirgin bir şekilde gösterdi.

Türkiye genelinde Ocak ayında enflasyon yüzde 9.58 olarak gerçekleşirken TÜİK verine göre mültecilerin yoğun olarak yaşadığı Gaziantep, Adıyaman, Kilis bölgesindeki manşet enflasyon ise yüzde 10.67 olarak gerçekleşti. Enflasyondaki bölgesel farklılık kira ve gıda kalemlerinde daha da belirginleşiyor.

YENİ GÖÇ DALGASI EKONOMİ ÜZERİNDEKİ ETKİYİ ARTIRABİLİR

İş Yatırım Ekonomisti Muammer Kömürcüoğlu, “Ülkemizdeki Suriyeli göçmenlerin açlık sınırında yaşadığı varsayımında yıllık toplam harcamalar milli gelirin yüzde 0.5′ine, yoksulluk sınırı alınırsa yüzde 1.7′sine ulaşıyor” dedi. Bu nedenle, Türkiye’de yaşayan 2.6 milyon Suriyelinin 2015 yılında beklentileri aşan büyümede önemli bir rolü olduğu kanaatindeyiz. Ancak büyüme tarafındaki olumlu desteğin karşılığını enflasyon ve işsizlik tarafında ödüyoruz” dedi.

Bu hesaplamaya göre 750 milyar dolar büyüklüğündeki Türkiye ekonomisinde mültecilerin açlık sınırındaki yıllık harcamalarının 4 milyar doları bulduğu yoksulluk sınırında ise harcamanın 12 milyar dolara kadar yaklaştığı görülüyor. Bu rakamların bir kısmı devlet tarafından finanse ediliyor.

Hükümet yetkilileri mülteciler için yapılan harcamaların 10 milyar dolara yaklaştığını belirtiyorlar. Bir diğer taraftan ise AB’den mültecilere harcanmak üzere gelecek 3 milyar euronun da büyümede yaşanan etkiyi artırması bekleniyor.

Büyüme üzerindeki pozitif etkinin 2016 yılında da devamını beklediğini belirten Kömürcüoğlu, “Hükümet yetkililerinin son dönemde uyardıkları yeni göç dalgası da gerçekleşirse mültecilerin ekonomi üzerindeki etkisi daha da belirginleşebilir” dedi.

Kömürcüoğlu, mültecilerin Türkiye’deki işsizliği yaklaşık 1 puan arttırdığına dikkat çekerken, “Asgari ücrete yapılan yüzde 30′luk zam sonrasında özellikle katma değeri düşük sektörlerde kayıt dışının payının yükseleceği ve mültecilerin tercih edilmesi nedeniyle işsizlik üzerinde yukarı yönlü baskının daha da artacağı kanısındayız” dedi.

Dünya Bankası tarafından yayımlanan araştırma, mültecilerin özellikle tarımda sektöründekileri, kayıt dışı ve vasıfsız çalışanlar ile kadınları işlerinden ettiğini gösteriyor. Ancak aynı araştırmada düşük gelirli işlerin Suriyelilere geçmesine karşın nüfus artışı ve daha düşük maliyetler sebebiyle yeni ve daha vasıflı yasal işlerin oluştuğuna da dikkat çekiliyor.

Dünya Bankası araştırması her 10 mülteci nedeniyle kayıtdışı çalışan 6 kişinin işsiz kaldığına dikkat çekerken buna karşın oluşan daha düşük maliyetler ve artan nüfus sayesinde 3 lokal işçinin daha kaliteli ve kayıt altında bir iş bulduğuna dikkat çekiyor. (sözcü.com.tr)

18 Şubat 2016 Perşembe

Yanlış işe alım politikasının, İşletmelere yıllık kaybı 3 milyar TL’yi geçiyor

AL Danışmanlık Genel Müdürü, Marka Yönetimi ve İnsan Kaynakları Danışmanı Ayşen Laçinel, yanlış işe alım politikasının, işletmelere yıllık kaybının 3 milyar TL’nin üzerinde olduğunu açıkladı.

Perakende başta olmak üzere hizmet sektöründe çalışan yılda yaklaşık 500 bin kişinin, 2 veya 3 ay bir iş yerinde çalışıp işten ayrıldığını ve bu turnoverın devam ettiğini anlatan Ayşen Laçinel, şunları söyledi:

“Bir firma, açık pozisyonu için önce ilan veriyor. Ardından, gelen özgeçmişleri inceliyor. Sonrasında, uygun gördüğü adayları görüşmeye davet ediyor. Çoğu zaman işe alınan yeni personele, ilgili departman yetkilisi tarafından oryantasyon eğitimi veriliyor. Eğer, açık pozisyona, yanlış bir işe alım yapıldıysa, kişi o alanda başarılı olmuyor ve 2- 3 ay içinde işten ayrılıyor. Bu turnover, özellikle hizmet sektöründe sürekli devam ediyor. x işletmeden ayrılan, y işletmeye geçiyor; y’den ayrılan x’te çalışmaya başlıyor. Özetle, yanlış işe alım nedeniyle işletmeler, para, zaman, emek ve itibar kaybı maliyetine katlanmak zorunda kalıyor. İşten çıkan kişiler, çoğu zaman ayrıldığı firma hakkında olumsuz konuştuğu için, firmanın marka imajına olumsuz bir etki de oluşabiliyor” dedi.

Görev tanımı ve hedefler net olarak belirlenmelidir

Doğru işe alım politikasının gerçekleşmesi için, açık pozisyona dair görev tanımının net olarak tanımlanması gerektiğinin altını çizen Ayşen Laçinel, konuşmasına şöyle devam etti:
“Görev tanımı ve hedefler, net olarak belirlenmelidir. Ardından işletmeler; iyi çalışanın ödüllendirileceği ve iyi çalışmayanın ise fark edileceği bir sistemi kurarak yönetmelidir. Verimliliği yüksek başarılı bir şirketin ‘reçetesi’ budur” diye konuştu.

16 Ocak 2016 Cumartesi

Anneye yarım çalışma hakkı tartışma çıkardı

Plan ve Bütçe Komisyonu’nda önceki gün kabul edilen düzenlemelerle annelere yarım çalışma hakkı tanınması, birçok tartışmayı da beraberinde getirdi.


Türk-İş “Kiralık işçiliğin tekrar getirilebilmesi için annelere yarım çalışma hakkı verildiğini düşünüyoruz. Bu truva atı olabilir” derken, TİSK de “Kadınların lehine olacak bu düzenleme kadınların çalışmasına engel olur mu endişesi taşıyoruz” dedi.Memur ve işçi kadın çalışanlara doğum veya evlat edinmi sonrası getirilmesi planlanan yeni haklar, tüm gün süren görüşmelerle komisyondan geçti.

Doğum sonrası 6 ay yarı zamanlı çalışma veya ücretsiz izin, çocuk ilkokul çağına gidene kadar da yarı zamanlı çalışma imkanı getiren düzenlemelerin komisyon görüşmelerinde gündeme en sık gelen konu ise “kiralık işçilik” oldu. Çocuk ilkokula gidene kadar kısmi çalışma yaptırılmasının doğru olduğunu belirten ancak bazı kaygılar yaşadıklarını belirten CHP İzmir Milletvekili Musa Çam, “Bunun arkasından kiralık işçilik düzenlemesini getirirseniz, sonuna kadar karşısında oluruz” dedi.Komisyon görüşmelerine Türk-İş adına katılan Enis Bağdadioğlu da, benzer kaygıları yaşadıklarını ifade ederken, “Yarım zamanlı çalışmada kadın çalışanın yerinin nasıl doldurulacağı yönünde şüphelerimiz var” dedi.

Kiralık işçiliğin bu vesileyle tekrar gündeme gelmesi halinde taşeron çalışmayı kat kat aşacak yeni sorunlar oluşacağını belirten Bağdadioğlu, “Özel istihdam bürolarıyla ilgili gelişmeleri bu nedenle kaygıyla izleyeceğiz” diye konuştu. TİSK Genel Sekreteri Bülent Pirler ise, yasayla 5 yıl süreyle kısmi çalışmanın getirildiğini belirtirken, “Bu kadar uzun süreli kısmi çalışma başka ülkelerde yok. Bir de olaya şöyle bakın. 1 veya 2 çalışanı olan yerlerde de bu uygulamanın sonuçlarını düşünmek gerekir” dedi.

MEVZUAT YOK

TOBB Müşaviri Ahmet Şağar da, uygulamanın yaşama geçmesi halinde işçi bulmada sıkıntı yaşanacağnıı söyledi. Yarı zamanlı çalışmada uygulanacak kurallara ilişkin mevzuatın olmadığını söyleyen Şağar, “Özel istihdam bürolarıyla ilgili düzenleme çıkana, işçi ve işveren arasında uzlaşma sağlanmalı” diye konuştu. Hürriyet

15 Ocak 2016 Cuma

İşsizlik beklentilerin biraz üstünde

TÜİK verilerine göre, Ekim ayı işsizlik oranı yüzde 10.5 olarak gerçekleşti. Beklenti, yüzde 10,3’tü.

Ekim ayında işsizlik, yüzde 0,1 artarak, beklentilerin biraz üzerinde açıkladı. Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2015 yılı Ekim döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 104 bin kişi artarak 3 milyon 147 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,1 puanlık artış ile yüzde 10,5 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 0,1 puanlık artış ile yüzde 12,6 olarak tahmin edildi. 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı 0,4 puanlık azalış ile yüzde 19,3 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 0,1 puanlık artış ile yüzde 10,7 olarak gerçekleşti.

İSTİHDAM ORANI YÜZDE 46,2 OLDU

İstihdam edilenlerin sayısı 2015 yılı Ekim döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 718 bin kişi artarak 26 milyon 856 bin kişi, istihdam oranı ise 0,5 puanlık artış ile yüzde 46,2 oldu.

Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 69 bin kişi, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı ise 649 bin kişi arttı. İstihdam edilenlerin yüzde 20,4’ü tarım, yüzde 20’si sanayi, yüzde 7,6’sı inşaat, yüzde 52’si ise hizmetler sektöründe yer aldı. Önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında hizmet sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 0,8 puan artarken, sanayi sektörünün payı 0,5 puan, tarım sektörünün payı 0,3 puan azaldı, inşaat sektörünün payı ise değişim göstermedi.

İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI YÜZDE 51,6 OLARAK GERÇEKLEŞTİ

İşgücü 2015 yılı Ekim döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 822  bin kişi artarak 30 milyon 3 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,6 puan artarak yüzde 51,6 olarak gerçekleşti. Aynı dönemler için yapılan kıyaslamalara göre; erkeklerde işgücüne katılma oranı 0,4 puanlık artışla yüzde 71,9, kadınlarda ise 0,9 puanlık artışla yüzde 31,8 olarak gerçekleşti.

KAYIT DIŞI ÇALIŞANLAR AZALDI

Ekim 2015 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,4 puan azalarak yüzde 33,6 olarak gerçekleşti.

Mevsim etkilerinden arındırılmış istihdam bir önceki döneme göre 39 bin kişi azalarak 26 milyon 772 bin kişi olarak gerçekleşti. İstihdam oranı 0,1 puanlık azalış ile yüzde 46,1 oldu.

Mevsim etkilerinden arındırılmış işsiz sayısı bir önceki döneme göre 56 bin kişi artarak 3 milyon 180 bin kişi olarak gerçekleşti. İşsizlik oranı da 0,2 puanlık artış ile yüzde 10,6 oldu.

Mevsim etkilerinden arındırılmış işgücüne katılma oranı bir önceki döneme göre 0,1 puanlık azalış ile yüzde 51,5 olarak gerçekleşti. Ekonomik faaliyete göre istihdam edilenlerin sayısı, tarım sektöründe 93 bin kişi azalırken, sanayi sektöründe 36 bin, hizmet sektöründe 16 bin, inşaat sektöründe ise 2 bin kişi arttı. Sözcü

26 Aralık 2015 Cumartesi

3 milyon işsizimiz varken Suriyeli’ye çalışma izni

Türkiye’de resmi 3 milyon 103 bin işsiz varken, hükümet yüzbinlerce Suriyeli mültecilere çalışma izni vermeye hazırlanıyor.

Türkiye’de resmi olarak 3 milyon 103 bin işsiz varken sığınmacı olarak ülkemizde bulunan Suriyelilere iş kapıları açılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Suriyeli öğretmen atamasının ardından Avrupa Birliği  Bakanı Volkan Bozkır da, Suriyelilerin iş piyasasına girmelerini de içeren bir paket hazırladıklarını, Başbakan Davutoğlu’nun muhalefet liderleriyle yapacağı görüşmede bunun ele alınacağını bildirdi.

Resmi rakamlara göre sayıları 2 milyon 421 bine ulaşan mültecilere çalışma izni verilmesi için Bakanlar Kurulu kararı çıkartılacak. Suriyelilerle ilgili adımın mesajını AB Bakanı Volkan Bozkır, önceki gün TBMM’de verdi. TBMM AB Uyum Komisyonu’na bilgi veren Bakan Bozkır, geri kabul anlaşmasını 1 Haziran 2016’dan itibaren 3 ay deneme olarak uygulayacaklarını açıkladı. Ekim 2016’da AB’nin vizeyi kaldıracağını hatırlatan Bakan, “Eğer vize kalkmazsa biz de bunu durduracağız, hatta geri kabul anlaşmasını her anlaşma içinde yer alan bir maddeye göre fesih imkanımız var” ifadelerini kullandı.

MÜLTECİ DİYEMİYORUZ

Ülkemizde bulunan Suriyelileri neden ‘mülteci’ olarak görmediklerini bakan şöyle anlattı: “Suriyelilerle ilgili ‘misafir’ tabirini kullanırken, bizim 1948 Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğumuz bir coğrafi çekince var. O coğrafi çekinceyi kaldırmadığımız sürece güney komşularımızdan gelenlere mülteci demiyoruz.”

İŞ HAYATINA GİRECEKLER

Bozkır, Türkiye’de bulunan Suriyelilerin iş piyasasına uyumlarını sağlayacak düzenleme yapacaklarını ve bu konunun Başbakan Davutoğlu’nun muhalefet liderleriyle yapacağı görüşmede ele alınacağını da açıkladı.  Bakan, “Ülkemizde geçici korumadan yararlanan Suriye vatandaşlarının iş piyasasına erişimlerini sağlayacak Bakanlar Kurulu kararı. Türkiye -Yunanistan- Bulgaristan arasında üçlü temas merkezi anlaşmasına ilişkin sözleşme gibi yaklaşık 10 kadar da sözleşme var. Şimdi, bu yasaları ayrı ayrı değil, bir paket halinde getirmeye planlıyoruz ve Başbakanımız da, bütün parti liderleriyle buna yönelik olarak görüşme yapacak” dedi.

400 BİN KAÇAK ÇALIŞIYOR

Hacettepe Üniversitesi, Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi tarafından hazırlanan rapora göre Suriye’de iç savaşın başladığı 2011’den bu yana Türkiye’ye sığınan Suriyeli mülteci sayısı 2.4 milyona ulaştı. Çoğunluğu çocuk olan kaçak Suriyeli işçi sayısı da 400 bine ulaştı.

Her ne kadar toplum ve siyasiler nezdinde sığınmacılara geçici gözüyle baksa da göç uzmanları, ‘kalıcılık göçün fıtratında var’ vurgusu ile Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin artık kalıcı olduğuna ve bir daha geri dönmeyeceklerine işaret ediyor. Bugüne kadar yaklaşık 7.5 milyar dolarlık harcama yapılan Suriyeli göçmenlerin 400 bini, inşaat ve imalat sanayi başta olmak üzere pek çok sektörde kayıt dışı olarak çalışıyor. Rapora göre sadece Gaziantep’te kayıt dışı çalışanların sayısı 150 bin. Rapora göre, iş dünyası ise Suriyeli sığınmacıların istihdama kazandırılmasından yana. Ancak işverenler, Suriyelileri yabancı statüsünde çalıştırmanın getireceği ilave maliyetler konusunda devletin teşvik politikaları ile özendirici olmasını talep ediyor.

SURİYELİLER 6′INCI

ÇALIŞMA Bakanlığı verilerine göre, 2014 sonu itibarıyla 52 bin 304 yabancıya Türkiye’de çalışma izni verildi. Verilere göre, uyruklara ve izin türlerine göre yabancılara verilen çalışma izin sayısına 7 bin 680 ile Gürcistanlılar ilk sırada yer alıyor. İkinci sırada, 4 bin 334 ile Ukraynalılar, 3’üncülüğü 2 bin 635 kişi ile Türkmenler, 4’üncülüğü 2 bin 621 ile Çinliler ve 5’inciliği ise 2 bin 562 kişi ile Ruslar izledi. Türkiye’de çalışma izni verilen Suriyelilerin sayısı ise 2 bin 541 oldu. Suriyeliler bu rakamla en fazla çalışma izni verilen yabancılar sıralamasında 6’ncı oldu. Yabancılara çalışma izni verilmesine ilişkin tartışmalar özellikle işsizlik oranlarını yüzde 10’u aşması ile geniş bir kesim tarafından tepki ile karşılanıyor. Resmi verilere göre Türkiye’de çalışma izni alan yabancı sayısı sınırlı olmasına karşın Türkiye’de yasadışı çalışan sayısının çok büyük rakamlara ulaştığı biliniyor.

sözcü.com.tr

21 Aralık 2015 Pazartesi

Bankalar 7 bin kişiyi işe alacak

8 banka toplam 7 bin kişiyi işe alacağını açıkladı.



Bankalar 2015’te şube açılışlara ve istihdam açısından vasat bir yıl geçirdi. Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) verilerine göre çalışan sayısı bir önceki yılın aynı dönemine gövre 2506 kişi, Aralık yılsonu rakamlarına göre 719 kişi artarak 201.605 oldu. Burcu Özçelik Sözer’in Hürriyet İK’daki haberine göre şube ve istihdam rakamlarını açıklayan 8 banka çalışan sirkülasyonunu da göz önüne alarak 7 bin kişiyi işe alacak.