Başbakan Ahmet Davutoğlu Akil İnsanlar Heyeti’yle buluştu.
Davutoğlu İstanbul Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde düzenlenen toplantıda konuştu.
İşte Davutoğlu’nun konuşmasından satır başları:
Son gelişmeler olmasaydı da bu toplantı olacaktı. Bu özellikle belirtmek isterim.
Başbakan olmayıp da bir akademisyen olsaydım belki de sizinle birlikte oturuyor olacaktım.
Akil insanlar heyetinin yaptığı temaslar karşılıksız kalmamıştır.
"O TWEETLER ELİMİZDE"
Son olaylarda şiddete davet eden bir tweet, "Bu gece herkes silahlansın ve şurayı bassın" diye tweetler var elimizde.
Biz ne kadar ortak vicdanı harekete geçirirsek geçirelim, provokatif bir grup bütün bu çabaları yok sayan bir sonuç doğurabiliyor ve bir şehir yanmaya başlıyor.
Bu da küreselleşmenin getirdiği basit görünen ama çok etkili araçlar bizim çabalarımızı dumura uğratacak sonuçlar çıkarabiliyor.
“YA BU SINIRLAR ANLAMSIZLAŞTIRILACAK…”
Son olaylar gösterdi ki Suruç’u Kobani’den ayırmak mümkün değil. Ya bu sınırlar barışçıl çabalarla anlamsızlaştırılacak ya da bu acılar çekilecek.
ÇÖZÜM SÜRECİNİN 3 KARAKTERİ
Çözüm sürecinin üç karakterine dikkat çekmek isterim: Çözüm süreci millidir, yerlidir, özgündür.
Bu meseleyi çözüme kavuşturabilmek için her yolu denedik. 5 sene önce imkansız görünen süreçleri bütün siyasi riskleri göze alarak devreye soktuk.
Hangi tabuları nasıl yıktığımızı görsünler. Akil İnsanlar Heyeti’nin kompoziyonu dahi çözüm sürecinin yerli ve özgün olduğunu bize ait olduğunun göstergesidir.
“ÇÖZÜM SÜRECİ, BİR TARAFI İKNA SÜRECİ DEĞİLDİR”
Bu yol bu topraklarda hakkı bulunanların çocuklarının el ele yürüyeceği bir yoldur.
Çözüm süreci, bir tarafı ikna süreci değildir. Böyle bir ikna borcumuz da yok. Milleti ikna çabamız var.
“KOBANİ ÖNEMSİZDİR DEMEDİK”
Biz hiçbir zaman Kobani önemsizdir demedik. Ama Türkiye’deki çözüm süreci Suriye’de Kobani meselesi yokken de vardı. O mesele çözülse de çözülmese de devam edecek.
Türkiye’deki çözüm süreci başarıya ulaştığında bütün çevre faktörleri pozitife dönüştürür.
“ÇÖZÜM SÜRECİ ZARAR GÖRMESİN DİYE AÇIKLAMADIK”
Çok az silahlı unsurun çekildiğini biliyorduk ama deklare etmedik çözüm süreci zarar görmesin diye ama sonra deklare ettik.
“KOBANİ’YE, PYD’YE BAKIŞIMIZ FARKLI OLURDU”
Bu süreç tamamlansaydı bizim de Kobani’ye, PYD’ye bakışımız farklı olurdu.
“GÖRÜŞME TALİMATINI BİZZAT BEN VERDİM”
Birçok eleştiriye rağmen dışişleri bakanı olarak bizzat talimat verdim Salih Müslim ile görüşülecek diye. Çünkü Suriye’deki unsurlarla da demokratik görüşme süreci başlasın istedik. Çağırdık ilk defa muhatap alındı.
O dönemde bize verilen sözler tutuldu mu ki bize şimdi Türkiye sözlerini tutmadı deniyor.
Tam tersini yaptılar ve Suriye rejiminin suçlarına ortak oldular. Türkmenler IŞİD tarafından katledilirken de sessiz kalındı.
6-7 Ekim’de şiddetin gaspın cinayetin her türlüsü işlendi. O zaman samimiyet testinden geçiyor herkes. Her işi ikincil kılıp çözüm süreciyle ilgili her şeyi yapmışken gördüğümüz bu oldu.
“Biz şiddet çağrısı yapmadık” deniyor. “Herkes silahlansın” tweeti atan kimlerle bağlantılı.
Hepimizin oturup iyi bir muhasebe yapması gerekiyor. Özeleştiri yapmaktan da çekinmiyoruz. Faili meçhullerin üzerine gittiğimizi herkes biliyor. Şu anda da failli meçhuller var.
Ama bunlar JİTEM gibi yerler tarafından değil kimliğini gizleyenler tarafından yapılıyor. Yasin Börü’yü kim öldürdü.
Ne zaman çözüm sürecinde yol alsak şu veya bu oluyor ve ortalık karışıyor. Birileri puslu havayı seviyor.
Görevimiz puslu havayı dağıtmak. Bu noktada Akil İnsanlar Heyeti'nin yardımına ihtiyacımız var. Çözüm sürecindeki kararlılığımızda en ufak bir değişiklik yok.
Çözüm süreci kamu düzeninin alternatifi değildir.
Birileri “devlet operasyon yapmasın ama biz şehrin kenarlarında çadırlar kurup insanları hesaba çekelim haraç toplayalım ve yavaş yavaş var olan hukuk düzenin aşındırarak kendi kafamızdaki düzene gitmeye başlayalım” derse o çözüm süreci değildir.
Çözüm süreci konjonktürel bir proje değildir. Bunun başardığımızda Türkiye’nin ayağındaki prangaların nasıl boşalacağını biliyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder