CHP eski Genel Başkanı ve CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal dün akşam saatlerinde üçüncü operasyonu geçirdi. Baykal'ın kafatasındaki basınç artışına müdahale edildi. Partinin doktor vekillerinden Metin Lütfi Baydar, Baykal'a yapılan son müdahaleye ilişkin açıklama yaptı. Baydar, cilt altı kanamasının kafatasına basınç yapmaması için ameliyathane ortamında operasyon gerçekleştirildiğini söyledi.Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş, 'Deniz Bey’de maalesef kanama ve ödem en üst düzeyde gerçekleşiyor. Solunum desteği sağlanıyor. Bilinci kapalı olarak uyuyor. Ciddi bir durum bu. Ağır bir beyin hasarı ve o hayati tehlike her an var' diye konuştu. Gece saatlerinde ortaya atılan 'beyin ölümü gerçekleşti' iddialarına ise yalanlama geldi.
Hastanede tedavisi süren CHP milletvekili Deniz Baykal’a beyninde oluşan basınç nedeniyle ameliyathanede müdahale edildi edildi.
CHP’Lİ BAYDAR AÇIKLAMA YAPTI
CHP’nin doktor vekillerinden Metin Lütfi Baydar, Baykal’a yapılan son müdahaleye ilişkin açıklama yaptı. Baydar, “Bunu 3. operasyon olarak adlandırmayalım. Bu cilt altında olan kanamanın temizlenmesi amacıyla müdahale ameliyathane ortamında yapıldı” dedi.
Baydar, şu bilgileri verdi: “Kan sulandırcı kullanmamız lazım. Bu da kanamayı arttırıyor. Dengeyi sağlamamız lazım. Öyle dozda verilmesi lazım ki hem kanama olmaması ama stentin çalışması gerekiyor. İkisini sağlamamız gerekiyor. Doktorlar bilgisayarlı tomoğrafi tekniğiyle Deniz Bey’in durumunu takip ediyorlar.”
BEYİN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞTİ İDDİALARINA YALANLAMA
Baykal'ın sağlık durumuna ilişkin sosyal medyada birbiri ardına iddialar ortaya atıldı.
Önce Habertürk yazarı Sevilay Yılman, Deniz Baykal'ın “beyin ölümünün gerçekleştiğini”, Spor sunucusu Emre Tilev de öldüğünü ileri sürdü.
İddialar üzerine CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel açıklama yaptı.
Özel, sosyal medya hesabından yaptığı açıkamada “Doktorların son açıklamasından bu yana sağlık durumunda bir değişiklik yok” dedi.
KILIÇDAROĞLU ZİYARET ETTİ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İbn-i Sina Hastanesinde tedavisi süren Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ı ziyaret etti. Deniz Baykal'ın durumu hakkında bilgi alan Kılıçdaroğlu, çıkışta basın mensuplarına “Hekim arkadaşlar ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar. Bütün dualarımız Deniz beyle beraber” ifadelerini kullandı.
Deniz Baykal’ın sağlık durumuna ilişkin son dakika açıklaması geldi. Ankara Üniversite rektörü Erkan İbiş “Olayın başından beri hayati tehlikesi vardı. Kanama ve ödem üstü düzeyde seyrediyor. Kendisine solunum desteği sağlanıyor.” dedi.
ERKAN İBİŞ SON DURUMU AÇIKLADI
Ankara Üniversitesi rektörü Prof.Dr. Erkan İbiş, CHP Antalya milletvekili Deniz Baykal’ın son durumuna ilişkin açıklamalarda bulundu.
İbiş şöyle dedi:
Beynindeki basıncı azaltmak için operasyon gerçekleşti. Cilt altında biriken kanın temizlenmesi ameliyathane ortamında yapıldı.
SOLUNUM DESTEĞİ SAĞLANIYOR
Solunum desteği sağlanıyor. Süreç içerisinde kendisinin bilinci kapalı olarak uyuyor. Beyni hasssas bir organ. şu ana kadar tablo içinde umutlarımızı koruyoruz. Bazı olumsuzluklar yaşadığımızı biliyorsunuz. Yoğun bakımda destek tedavisi devam edecek. Tomoğrafik görüntüler alınıyor. Farklı bulgu gelişebiliyor.”
İbiş gazetcilerin sorularını da yanıtladı:
Hayati tehlikesi var mı?
Hep bunu söyledik, olayın ilk başladığı anda hayati tehlikesi var zaten, çünkü hep dedik ki ciddi bir durum bu. Ağır bir beyin hasarı ve o hayati tehlike her an var. Yine de var elbette ki ama bu hastaneye geldiği anda da vardı. Yoğun bakımda, yoğun tedavi altında olma, ciddi bir durum olduğunun göstergesi.
Durumu ciddi mi?
Yoğun tedavi altında olmak zaten bunun ifadesi. Hastalığı ciddi. Tedavilerle o ciddi durumun ortadan kalkacağına inanıyoruz.
Felç durumu olabilir mi?
Süreç içerisinde ne gibi gelişme olacak, akciğerindeki enfeksiyon ne derece beynin yeterli oksijenlenmesine izin verecek. Bunları zaman içerisinde göreceğiz. Şimdiden ne söylersek aslında tahminden öteye gitmez ama o tahminler de değişik, farklı yorumlara yol açabilir. Bunun iyileşme periyodu da öyle kısa süreli, saatlerle, kısa günlerle olacak gibi görünmüyor. O yüzden de ‘ciddi' demekte yarar var. Uyandırma için zaman zaman denemeler yapılıyor.”
KAFATASINDAN 12 SANTİMLİK BÖLÜM ALINDI
Bu arada Baykal'ın kafatasından yaklaşık 12 santimlik bir bölümün de ödemin baskı yapmamasına yönelik çıkarıldığı öğrenildi.
BİLİNCİ KAPALI
Bilinç kapalı durumdfa. Öyle kalması da arkadaşların arzu ettiği bir durum. Her beyne dönük stres oksijen kullanıma yol açıyor ve hasar açabilir kaygısı taşınıyor.
STENT ÇALIŞIYOR
Baykal’ın tedavisini sürdüren doktorlar ise “Stent çalışıyor. Beyin dolaşımında sorun yok. Riskleri görüyoruz şu an. Şimdi onlarla mücadele etmeye çalışıyoruz” dedi.
Fransa seyahati sonrası gece yarısı yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırılan ve yoğun bakıma alınan Deniz Baykal, beynindeki ödem nedeniyle sabah saatlerinde ameliyata alınmıştı.
Baykal’ın akşam saatlerinde tekrar beyin tomografisi çekildi ve beyninde oluşan basınç nedeniyle 3. kez ameliyata alındı.
CHP'Lİ VEKİLLER HASTANEYE AKIN ETTİ
Ankara Üniversitesi İbni Sina Hastanesinde tedavisine devam edilen Deniz Baykal'ı CHP'li vekiller yalnız bırakmadı. Hastane önüne çok sayıda CHP'li milletvekili geldi. Sözcü
deniz baykal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
deniz baykal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
18 Ekim 2017 Çarşamba
17 Ekim 2017 Salı
Deniz Baykal ameliyata alındı!
Deniz Baykal'ın sağlık durumu ile ilgili açıklama geldi. Yapılan açıklamada Baykal'ın beynindeki ödem nedeniyle ameliyata alındığı bildirildi.
Fransa seyahati sonrası yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırılan ve yoğun bakıma alınan Deniz Baykal’ın, beynindeki ödem nedeniyle bu sabah saatlerinde yeniden ameliyata alındığı öğrenildi. Hastane yetkililerinden alınan bilgiye göre Deniz Baykal’ın beyin tomografisinde ödem ve kanama artışı tespit edildi. Bu bulgular üzerine doktorlar ameliyat kararı aldı.
Deniz Baykal’ın sağlık durumuyla ilgili bir açıklama yapan Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, “Baykal’a şu anda bir müdahale daha yapılıyor. Endişe edilecek bir noktada değiliz” dedi.
Fransa seyahati sonrası yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırılan ve yoğun bakıma alınan Deniz Baykal’ın, beynindeki ödem nedeniyle bu sabah saatlerinde yeniden ameliyata alındığı öğrenildi. Hastane yetkililerinden alınan bilgiye göre Deniz Baykal’ın beyin tomografisinde ödem ve kanama artışı tespit edildi. Bu bulgular üzerine doktorlar ameliyat kararı aldı.
Deniz Baykal’ın sağlık durumuyla ilgili bir açıklama yapan Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, “Baykal’a şu anda bir müdahale daha yapılıyor. Endişe edilecek bir noktada değiliz” dedi.
16 Ekim 2017 Pazartesi
Deniz Baykal hastaneye kaldırıldı
Fransa'dan dönüşünde gece yarısı ateşi yükselen Deniz Baykal, hastanede tedavi altına alındı. Yapılan ilk açıklamada, Baykal'ın Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi yoğun bakım servisinde tedavi altına alındığı öğrenildi. CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, sosyal medyadan yaptığı açıklamada Baykal'ın bir damarında pıhtılaşma olduğunu bildirdi. Baykal'a tıkanık damarın açılması için boynundan anjiyo yapıldığı öğrenildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl, "Bir pıhtı sonucu damar tıkanıklığı söz konusuydu ancak yapılan anjiyoyla damar açıldı, o pıhtının yarattığı sorunlar giderildi" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Ankara Üniversitesi Rektörü'nü arayarak Deniz Baykal’ın sağlık durumu hakkında bilgi aldı.
CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Fransa'nın Strasbourg kentinde temaslarını sürdürüyordu. Türkiye'ye dönen Baykal, gece yarısı yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırıldı. FOX TV'den İsmail Küçükkaya, Baykal'ın yüksek ateş ve zatürre başlangıcı nedeniyle tedavi altında tutulduğunu söylerken, AA'nın haberine göre, Deniz Baykal'ın Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi yoğun bakım servisinde tedavi altına alındığı öğrenildi.
'İYİ HABERLERİ BEKLİYORUZ'
CHP Antalya eski Milletvekili Tuncay Ercenk, yaptığı açıklamada, 'Baykal önce özel bir hastaneye ardından İbni Sina Hastanesi’ne sevk edildi. Yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Doktorlarının verdiği bilgiye göre üst solunum yolu enfeksiyonu var. Tedavisi sürüyor. Gelecek iyi haberleri bekliyoruz' dedi.
YARKADAŞ SON BİLGİLERİ VERDİ
CHP Milletvekili Barış Yarkadaş da hastanede görüştüğü yetkililerden son bilgileri aktardı. Yarkadaş, Baykal'a bazı testler yapıldığını, bir damarında pıhtı tespit edildiğini ve hastanenin gerekli müdahaleyi yaptığını bildirdi. Baykal'ın tıkanan damarı için anjiyo yapıldığı öğrenildi.
Yarkadaş sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, hastanenin yarım saat içinde konuyla ilgili bilgilendirme yapacağını da belirtti.
'HAYATİ TEHLİKESİ YOK'
Baykal'ın sağlık durumuna ilişkin eski CHP Milletvekili Yılmaz Ateş'ten bir açıklama geldi. NTV canlı yayınına telefonla katılan Ateş, Baykal'ın hayati tehlikesi olmadığını söyledi. Baykal'ın oğlu Prof. Dr. Ataç Baykal da hastanede bulunuyor.
'DAMAR AÇILDI, PIHTININ YARATTIĞI SORUNLAR GİDERİLDİ'
CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl, eski CHP Genel Başkanı Baykal'ın sağlık durumu ile ilgili şu açıklamayı yaptı: "Bir pıhtı sonucu damar tıkanıklığı söz konusuydu ancak yapılan anjiyoyla damar açıldı, o pıhtının yarattığı sorunlar giderildi. Şu anda durumu iyi. İşlem bitmek üzere, oradan da yoğun bakıma alıp ilaçla takip edecekler."
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN BİLGİ ALDI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi yoğun bakım servisinde bulunan CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın sağlık durumu hakkında bilgi aldı. Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuyla ilgili olarak Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş'i bu sabah telefonla aradı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP Antalya Milletvekili Baykal'ın sağlığına ilişkin Prof. İbiş'ten bilgi aldığı, durumu yakından takip ettiği belirtildi.
CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Fransa'nın Strasbourg kentinde temaslarını sürdürüyordu. Türkiye'ye dönen Baykal, gece yarısı yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırıldı. FOX TV'den İsmail Küçükkaya, Baykal'ın yüksek ateş ve zatürre başlangıcı nedeniyle tedavi altında tutulduğunu söylerken, AA'nın haberine göre, Deniz Baykal'ın Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi yoğun bakım servisinde tedavi altına alındığı öğrenildi.
'İYİ HABERLERİ BEKLİYORUZ'
CHP Antalya eski Milletvekili Tuncay Ercenk, yaptığı açıklamada, 'Baykal önce özel bir hastaneye ardından İbni Sina Hastanesi’ne sevk edildi. Yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Doktorlarının verdiği bilgiye göre üst solunum yolu enfeksiyonu var. Tedavisi sürüyor. Gelecek iyi haberleri bekliyoruz' dedi.
YARKADAŞ SON BİLGİLERİ VERDİ
CHP Milletvekili Barış Yarkadaş da hastanede görüştüğü yetkililerden son bilgileri aktardı. Yarkadaş, Baykal'a bazı testler yapıldığını, bir damarında pıhtı tespit edildiğini ve hastanenin gerekli müdahaleyi yaptığını bildirdi. Baykal'ın tıkanan damarı için anjiyo yapıldığı öğrenildi.
Yarkadaş sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, hastanenin yarım saat içinde konuyla ilgili bilgilendirme yapacağını da belirtti.
'HAYATİ TEHLİKESİ YOK'
Baykal'ın sağlık durumuna ilişkin eski CHP Milletvekili Yılmaz Ateş'ten bir açıklama geldi. NTV canlı yayınına telefonla katılan Ateş, Baykal'ın hayati tehlikesi olmadığını söyledi. Baykal'ın oğlu Prof. Dr. Ataç Baykal da hastanede bulunuyor.
'DAMAR AÇILDI, PIHTININ YARATTIĞI SORUNLAR GİDERİLDİ'
CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl, eski CHP Genel Başkanı Baykal'ın sağlık durumu ile ilgili şu açıklamayı yaptı: "Bir pıhtı sonucu damar tıkanıklığı söz konusuydu ancak yapılan anjiyoyla damar açıldı, o pıhtının yarattığı sorunlar giderildi. Şu anda durumu iyi. İşlem bitmek üzere, oradan da yoğun bakıma alıp ilaçla takip edecekler."
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN BİLGİ ALDI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Hastanesi yoğun bakım servisinde bulunan CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın sağlık durumu hakkında bilgi aldı. Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuyla ilgili olarak Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş'i bu sabah telefonla aradı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP Antalya Milletvekili Baykal'ın sağlığına ilişkin Prof. İbiş'ten bilgi aldığı, durumu yakından takip ettiği belirtildi.
7 Temmuz 2017 Cuma
Deniz Baykal 'Adalet Yürüyüşü'ne neden katılmadığını açıkladı
Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Adalet Yürüyüşü'ne katılmadığı için çok sayıda eleştiri almıştı. Baykal, yürüyüşe neden katılmadığını açıkladı.
Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın partinin şimdiki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başlatığı Adalet Yürüyüşü'ne neden katılmadığını, Hürriyet'ten Fatih Çekirge değerlendirdi.
Çekirge, Baykal'ın, "Bu yürüyüşün ruhunu paylaşan milyonlar var. Herkes gelip yürüyor mu? Yürüyen de yürümeyen de katkı yapıyor" dediğini aktardı.
Çekirge'nin yazısından ilgili yer şöyle:
''Neden yürümedi
“Atatürk, İnönü ve Ecevit’ten sonra CHP genel başkanlığı koltuğuna oturan Baykal neden yürümüyor?”
Bu soru o kadar soruldu ki. Cevabı Baykal’ın sözleri arasından ben seçiyorum:
“Bu yürüyüşün ruhunu paylaşan milyonlar var. Herkes gelip yürüyor mu? Yürüyen de yürümeyen de katkı yapıyor.”
Kemal Bey'i selamlayacağım
Baykal yürüyüşü İstanbul girişinde CHP il teşkilatıyla karşılayacak.
Orada Kılıçdaroğlu’nu selamlayarak kısa bir konuşma yapacak.
Özetle şöyle diyecek:
“Türkiye demokrasisi için çok önemli, medeni ve barışçıl bir tepki olmuştur. Kutlarım. Demokrasimizin gelişmesi açısından insanların tepkilerini barışçıl bir şekilde gösterebileceğinin kanıtı olmuştur. Türkiye’nin buna ihtiyacı var.”
Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın partinin şimdiki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başlatığı Adalet Yürüyüşü'ne neden katılmadığını, Hürriyet'ten Fatih Çekirge değerlendirdi.
Çekirge, Baykal'ın, "Bu yürüyüşün ruhunu paylaşan milyonlar var. Herkes gelip yürüyor mu? Yürüyen de yürümeyen de katkı yapıyor" dediğini aktardı.
Çekirge'nin yazısından ilgili yer şöyle:
''Neden yürümedi
“Atatürk, İnönü ve Ecevit’ten sonra CHP genel başkanlığı koltuğuna oturan Baykal neden yürümüyor?”
Bu soru o kadar soruldu ki. Cevabı Baykal’ın sözleri arasından ben seçiyorum:
“Bu yürüyüşün ruhunu paylaşan milyonlar var. Herkes gelip yürüyor mu? Yürüyen de yürümeyen de katkı yapıyor.”
Kemal Bey'i selamlayacağım
Baykal yürüyüşü İstanbul girişinde CHP il teşkilatıyla karşılayacak.
Orada Kılıçdaroğlu’nu selamlayarak kısa bir konuşma yapacak.
Özetle şöyle diyecek:
“Türkiye demokrasisi için çok önemli, medeni ve barışçıl bir tepki olmuştur. Kutlarım. Demokrasimizin gelişmesi açısından insanların tepkilerini barışçıl bir şekilde gösterebileceğinin kanıtı olmuştur. Türkiye’nin buna ihtiyacı var.”
23 Nisan 2017 Pazar
Deniz Baykal: ÇAYKUR borca karşılık rehin verildi
CHP milletvekili Deniz Baykal, ÇAYKUR'un satıldığı iddiaları hakkında konuştu. Baykal, "Katarlılardan 650 milyon dolar borç alınıp bunun karşılığında ÇAYKUR hisseleri teminat gösterilerek rehin verilmiştir" dedi.
CHP milletvekili Deniz Baykal, ÇAYKUR’un hisselerinin teminat karşılığında Katarlılara verildiğine yönelik iddialara ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
Bu durumun Türkiye maliyesi açısından bir dönüm noktası olduğunu belirten Deniz Baykal, şunları kaydetti:
“Varlık Fonu’nun hangi amaçla ve nasıl kullanılacağı ortaya çıkmıştır. Katarlılardan 650 milyon dolar borç alınıp bunun karşılığında ÇAYKUR hisseleri teminat gösterilerek rehin verilmiştir. Böylece, devletin daralan finans imkanları, artan finansman ihtiyacı karşısında milletin/kamunun varlığını rehin vererek karşılamak zorunda kalmaya başlamıştır.
Bu Türkiye maliyesi açısından bir dönüm noktasıdır. Olayın sadece rehin verme boyutu değil, satış boyutu da değerlendirmeye muhtaçtır. Usullere ve ülke yararlarına uygun bir satış söz konusu olmadan, bedeli şartları rekabete açılmadan milli varlıklar yabancı fonlara aktarılmaya çalışılmaktadır.” DHA
CHP milletvekili Deniz Baykal, ÇAYKUR’un hisselerinin teminat karşılığında Katarlılara verildiğine yönelik iddialara ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
Bu durumun Türkiye maliyesi açısından bir dönüm noktası olduğunu belirten Deniz Baykal, şunları kaydetti:
“Varlık Fonu’nun hangi amaçla ve nasıl kullanılacağı ortaya çıkmıştır. Katarlılardan 650 milyon dolar borç alınıp bunun karşılığında ÇAYKUR hisseleri teminat gösterilerek rehin verilmiştir. Böylece, devletin daralan finans imkanları, artan finansman ihtiyacı karşısında milletin/kamunun varlığını rehin vererek karşılamak zorunda kalmaya başlamıştır.
Bu Türkiye maliyesi açısından bir dönüm noktasıdır. Olayın sadece rehin verme boyutu değil, satış boyutu da değerlendirmeye muhtaçtır. Usullere ve ülke yararlarına uygun bir satış söz konusu olmadan, bedeli şartları rekabete açılmadan milli varlıklar yabancı fonlara aktarılmaya çalışılmaktadır.” DHA
14 Nisan 2017 Cuma
Baykal'dan 'eyalet' yorumu
CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal, 16 Nisan referandumuyla ilgili MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından dile getirilen 'eyalet sistemi' tartışmalarına ilişkin, 18 madde içinde gizli bir madde olduğunu ve bunu tespit ettiklerini söyledi. Baykal, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçmişteki açıklamalarını da gündeme getirerek, "Şu andaki cumhurbaşkanı eyaleti iyi diye düşünüyor" dedi.
Antalya İşadamları Derneği'nin (ANTİAD) Akra Hotel'de düzenlediği toplantıya katılan Deniz Baykal, referanduma ilişkin açıklamalarda bulundu. Baykal şunları söyledi: “Şimdi bir anayasa var evlere şenlik. 200 devletin hiçbirinde, Avrupa'nın hiçbir ülkesinde yok. Bir kişinin söylediği hepimizi bağlayacak. Bu 18'inci yüzyılın işi. 21'inci yüzyılda böyle bir şey yok. Kanunu da sen yap, ülkeyi de sen yönet, parayı da sen harca. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir şey yoktur. Ben bunu kendime hakaret sayıyorum bu ülkenin bir vatandaşı olarak. Egemenliği milleten alacağız tek adama vereceğiz, niye vereceğiz? 80 milyonun yerini tutacak bir kişi yok. Hepimiz beşeriz. Bugün varız, yarın yokuz beşer şaşar. Nitekim şaştı."
2010'dan daha büyük yanlış
2010 referandumu öncesinde Atlantik ötesinden 'Mezarlarınızdaki ölülerinizi kaldırın onlar da gitsin oy versin' diye bir talimat geldiğinin hatırlanmasını isteyen Deniz Baykal konuşmasını şöyle sürdürdü:
“HSYK, Anayasa Mahkemesi ve bütün devlet teşkilatı bunların eline geçti. Sonuç ne, 2010'daki referandum, 2016'da 15 Temmuz askeri darbe girişimi. O askeri darbe girişiminin arkasında o referandum vardır. O referandum geçmeseydi, HSYK kapıları, adliye koridorları, silahlı kuvvetler rütbeleri, güvenlik makamları bunların eline geçemezdi. Şimdi önümüzdeki bundan kat kat daha büyük yanlış. Şimdi oylayacağımız referandum 2010'dan daha büyük yanlış. Televizyonda sayın Cumhurbaşkanını izlerken, şöyle bir duygu geliyor içimden, 'Ya ben bu filmi gördüm daha önceden' duygusu vardır ya, 'Ben bu filmi gördüm' diyorum. Nerede gördüm, 2010'da. 2010'da aynı konuşmalar, aynı heyecan, aynı suçlayıcı ifadeler, aynı karalamalar, aynı vaadler, aynı bağrış çağrış. Milleti ikna ettin de darbe yaptı o yerleştirdiğin insanlar. Şimdi çok daha büyük bir felakete ikna etmeye çalışıyor."
16'ncı maddede gizli eyalet kurma yetkisi
Deniz Baykal, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de gündeme getirdiği eyalet tartışmalarıyla ilgili ortaya yeni bir iddia attı. Baykal, 18 maddeyi tek tek inceledikleri ve bir maddenin gizlendiğini söyledi. Önemli bir konunun açıkça söylenmeden geçiştirildiğini belirten Baykal, şunları anlattı:
“18 madde diyorlar ya aslında 18 madde değil. 16'ncı madde torba madde, tek madde değil. içinde 60 madde var. O 60 maddenin bir kısmı önemli değil, kelime değişiklikleri, biçimsel değişiklik. Ama bazı çok önemli değişiklik yapıyorlar. Ciddi incelemezsen göremezsin. Biz inat ettik ciddi inceledik. Diyor ki 'Anayasamızın 123'üncü maddesinin 3'üncü cümlesine aşağıdaki ibare eklenmiştir.' İbare 'bir cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle.' Ya bu nedir diye döndük anayasayı açıp 123'üncü maddeyi bulduk. Bir gördük, eyalet kurma yetkisini içeren tüzel kişilik yetkisi, kamu tüzel kişiliği kurma. Tıpkı vilayet, belediye gibi, il kurmak kamu tüzel kişiliği kurmak. Bu konularda yürürlükteki anayasamıza göre yetki Meclis'teydi. Meclis isterse yeni tüzel kişilik kurabilir. Yeni tüzel kişilik ne, adı yazılı değil ama eyalet. Eyalette vilayet üstü bir kamu tüzel kişiliğidir. Eyaleti kurabilir, kim kurabilir şimdi TBMM. Meclis 'arkadaşlar artık vilayet zamanı geçti biz eyalete geçeceğiz diyebilir mi', diyebilir. Diyemez diye bir şey yok, meclis yetki sahibi. Eyalet düzenine geçilebilir. Ama nasıl geçer, teklif gelir, kamuoyunda konuşulur, mecliste tartışılır, herkes görüşünü söyler, vatandaş tepkisini söyler falan ve ona göre olgunlaşır ve ağırlık kazanırsa yapabilir. Şimdi oraya yeni bir şey geldi. Sadece kanunla TBMM değil, kararnameyle cumhurbaşkanı da yapabilir denildi."
Cumhurbaşkanının eyalet konuşmasını anlattı
Bununla ilgili cumhurbaşkanı başbakanken yaptığı bir televizyondaki açıklamasını da toplantılarda projeksiyonla yansıtmaya başladıklarını anlatan Deniz Baykal şöyle konuştu:
“Elimizde hazır. Ne diyor orada o zamanki sayın başbakan, 'Arkadaşlar eyaletten korkmayınız. Güçlü devletler eyaletten korkmaz. Bakın Osmanlı İmparatorluğu'nda Lazistan eyaleti vardı. Kürdistan eyaleti vardı.' 'Olabilir, peki efendim eyaletin başındaki insan seçimle gelirse olur mu, bunu da mı düşünüyorsunuz' diye gazeteci soruyor. Ona cevap gene, o zamanki sayın başbakanın, 'O 2023'ün işi.' Aynen, 'O 2023'ün işi.' Bunu biz gösteriyoruz her yerde. Tabi bunu görünce insanlar 'ya ne oluyoruz' diye rahatsız olmaya başladı. Şu andaki cumhurbaşkanı eyaleti iyi diye düşünüyor, 'Osmanlı'da vardı' diyor, ismini vererek 'Kürdistan, Laziztan' diyerek. Halbuki unutuyor ki 1864'de Osmanlı vazgeçti o işten. 'Yanlıştır, benim üzerimdeki planları tahrik eder' dedi ama o planlar devam etti ve sonuç Sevr'dir. Biz, o bölme taktiklerini Sevr planı kabul etti sonra Lozan'da yırttık ve o işi aştık. Suriye, Irak aşamadı ve yanıyor şimdi. Eyalet Türkiye üzerinden ayrıştırma bölme politikalarına zemin sunacak bir anlayış. Bir davetiye çıkarma. Olacak iş değil."
Rahatsızlıklar Bahçeli'ye ulaştı
Bu konunun kamuoyunda dalgalandığı ve tepki duyan bazı insanların Bahçeli'ye kadar ulaştıklarının da anlaşıldığını dile getiren Deniz Baykal şöyle dedi:
“Ya bu ne biçim iş, ne oluyor falan diye. Tam bu sırada da cumhurbaşkanının danışmanı önce çıktı, '16 Nisan'da halk kendi devletini kuracak' dedi. Biz sadece yönetim sistemi değişecek diye biliyorduk. Öyle diyordu Binali bey, 'Hayır hayır rejim değişikliği değil yönetim sistemi değişikliği' diyordu. Şimdi bırakın yönetim, rejim değişikliğini, meğer devlet kurulacakmış, devlet kuruluşu başlayacakmış 16 Nisan'da."
16 maddedeki yetki ne?
Sadece bir anayasa değişikliği değil başka planlar, başka tezgahlar, dilin altında dönen bir bakla olduğunu dile getiren Baykal, “Bu ilk orada çıktı. Biraz önce bir başka danışman 'Biz eyaleti kuracağız' demiş ve onu dediği video da dolaşıyor ortalıkta. Adnan Tanrıverdi. Eski askermiş, sosyal medyada şimdi onun açıklaması dolaşıyor" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı'nın peygamber benzetmesine tepki
Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Marmaris'te darbeci askerlerin uçağında yaptığı aramayla ilgili anlattığı olay üzerine de sert açıklamada bulundu. Yeni bir saptırma olayı çıktığını belirten Baykal, şöyle tepki gösterdi:
“Sayın cumhurbaşkanı 'Bu darbeciler gelmişler Marmaris'te benim kaldığım otele, uçağa, helikoptere girmişler, aramışlar, bana bakmışlar ama bulamamışlar. Tıpkı Hz Peygamberimizin yanında daha sonra halife olacak Ebubekir Sıddık'la beraber saklandığı Nur Dağı'ndaki durumda olduğu gibi. Hani bilirsiniz ya örümcek ağı örmüş peygamberimizi arayanlar müşrikler yakalayacaklar, örümcek ağını görünce gitmişler. Ya tıpkı onun gibi' demiş. Şimdi arkadaşlar bu kampanyada çok gaf yapıldı, gerçek dışı sözler söylendi. Başbakan 'Selam olsun Bolu Beyi çocuklarına' dedi. Bunlar olabilir, ufak tefek yanlış şeyler ama şimdi anlattığım söz iyi düşünülmüş ve çok tehlikeli bir laf. Yani bu Allah'a şirk koşmaktır, bu peygambere şirk koşmaktır. Peygambere şirk koymak, Allah'ın peygamberi tek olduğu için de Allah'ın hükmüne karşı çıkmaktır. Yani bir siyasetçi nasıl olur da kendisini peygambere benzetebilir. Biz birtakım siyasetçileri biliriz, 'Benim liderime dokunmak ibadettir, benim liderim Allah'ın bütün vasıflarını üzerinde taşımaktadır' dediğine tanık olduk. Bu laflar karşısında isterdik ki kendisine böyle sözler söylenen lider çıksın, 'Haddini bil kendine gel öyle bir şey olamaz' diye tepki göstersin. Bizzat sayın cumhurbaşkanının kendisinin kendisini örümcek sayesinde kurtulmuş olan peygambere benzetiyor olduğuna bu kampanyada tanık olmak gerçekten ibret vericidir. Sözkonusu olan dağ değil, mağaradır. Nur Dağı değildir Sevr Mağarası'dır. Bu da işin bir başka boyutu. Şimdi bu işlere kalkınca insanın ayağı dolanır. Bu da Allah'ın takdiri olmuştur. Böyle benzetmeye kalkığı zaman bunun yakışık almadığı böyle bir benzetmeyi yapanın ayağına dolaşmasından dilinin dolaşmasından da ortaya çıkmıştır. Böyle şeylere tanık olmak istemiyoruz. Kimsenin kendisini peygamberle mukayese ederek itibar kazanma arayışına milletimizin fırsat vermemesini istiyoruz." cnntürk
Antalya İşadamları Derneği'nin (ANTİAD) Akra Hotel'de düzenlediği toplantıya katılan Deniz Baykal, referanduma ilişkin açıklamalarda bulundu. Baykal şunları söyledi: “Şimdi bir anayasa var evlere şenlik. 200 devletin hiçbirinde, Avrupa'nın hiçbir ülkesinde yok. Bir kişinin söylediği hepimizi bağlayacak. Bu 18'inci yüzyılın işi. 21'inci yüzyılda böyle bir şey yok. Kanunu da sen yap, ülkeyi de sen yönet, parayı da sen harca. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir şey yoktur. Ben bunu kendime hakaret sayıyorum bu ülkenin bir vatandaşı olarak. Egemenliği milleten alacağız tek adama vereceğiz, niye vereceğiz? 80 milyonun yerini tutacak bir kişi yok. Hepimiz beşeriz. Bugün varız, yarın yokuz beşer şaşar. Nitekim şaştı."
2010'dan daha büyük yanlış
2010 referandumu öncesinde Atlantik ötesinden 'Mezarlarınızdaki ölülerinizi kaldırın onlar da gitsin oy versin' diye bir talimat geldiğinin hatırlanmasını isteyen Deniz Baykal konuşmasını şöyle sürdürdü:
“HSYK, Anayasa Mahkemesi ve bütün devlet teşkilatı bunların eline geçti. Sonuç ne, 2010'daki referandum, 2016'da 15 Temmuz askeri darbe girişimi. O askeri darbe girişiminin arkasında o referandum vardır. O referandum geçmeseydi, HSYK kapıları, adliye koridorları, silahlı kuvvetler rütbeleri, güvenlik makamları bunların eline geçemezdi. Şimdi önümüzdeki bundan kat kat daha büyük yanlış. Şimdi oylayacağımız referandum 2010'dan daha büyük yanlış. Televizyonda sayın Cumhurbaşkanını izlerken, şöyle bir duygu geliyor içimden, 'Ya ben bu filmi gördüm daha önceden' duygusu vardır ya, 'Ben bu filmi gördüm' diyorum. Nerede gördüm, 2010'da. 2010'da aynı konuşmalar, aynı heyecan, aynı suçlayıcı ifadeler, aynı karalamalar, aynı vaadler, aynı bağrış çağrış. Milleti ikna ettin de darbe yaptı o yerleştirdiğin insanlar. Şimdi çok daha büyük bir felakete ikna etmeye çalışıyor."
16'ncı maddede gizli eyalet kurma yetkisi
Deniz Baykal, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de gündeme getirdiği eyalet tartışmalarıyla ilgili ortaya yeni bir iddia attı. Baykal, 18 maddeyi tek tek inceledikleri ve bir maddenin gizlendiğini söyledi. Önemli bir konunun açıkça söylenmeden geçiştirildiğini belirten Baykal, şunları anlattı:
“18 madde diyorlar ya aslında 18 madde değil. 16'ncı madde torba madde, tek madde değil. içinde 60 madde var. O 60 maddenin bir kısmı önemli değil, kelime değişiklikleri, biçimsel değişiklik. Ama bazı çok önemli değişiklik yapıyorlar. Ciddi incelemezsen göremezsin. Biz inat ettik ciddi inceledik. Diyor ki 'Anayasamızın 123'üncü maddesinin 3'üncü cümlesine aşağıdaki ibare eklenmiştir.' İbare 'bir cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle.' Ya bu nedir diye döndük anayasayı açıp 123'üncü maddeyi bulduk. Bir gördük, eyalet kurma yetkisini içeren tüzel kişilik yetkisi, kamu tüzel kişiliği kurma. Tıpkı vilayet, belediye gibi, il kurmak kamu tüzel kişiliği kurmak. Bu konularda yürürlükteki anayasamıza göre yetki Meclis'teydi. Meclis isterse yeni tüzel kişilik kurabilir. Yeni tüzel kişilik ne, adı yazılı değil ama eyalet. Eyalette vilayet üstü bir kamu tüzel kişiliğidir. Eyaleti kurabilir, kim kurabilir şimdi TBMM. Meclis 'arkadaşlar artık vilayet zamanı geçti biz eyalete geçeceğiz diyebilir mi', diyebilir. Diyemez diye bir şey yok, meclis yetki sahibi. Eyalet düzenine geçilebilir. Ama nasıl geçer, teklif gelir, kamuoyunda konuşulur, mecliste tartışılır, herkes görüşünü söyler, vatandaş tepkisini söyler falan ve ona göre olgunlaşır ve ağırlık kazanırsa yapabilir. Şimdi oraya yeni bir şey geldi. Sadece kanunla TBMM değil, kararnameyle cumhurbaşkanı da yapabilir denildi."
Cumhurbaşkanının eyalet konuşmasını anlattı
Bununla ilgili cumhurbaşkanı başbakanken yaptığı bir televizyondaki açıklamasını da toplantılarda projeksiyonla yansıtmaya başladıklarını anlatan Deniz Baykal şöyle konuştu:
“Elimizde hazır. Ne diyor orada o zamanki sayın başbakan, 'Arkadaşlar eyaletten korkmayınız. Güçlü devletler eyaletten korkmaz. Bakın Osmanlı İmparatorluğu'nda Lazistan eyaleti vardı. Kürdistan eyaleti vardı.' 'Olabilir, peki efendim eyaletin başındaki insan seçimle gelirse olur mu, bunu da mı düşünüyorsunuz' diye gazeteci soruyor. Ona cevap gene, o zamanki sayın başbakanın, 'O 2023'ün işi.' Aynen, 'O 2023'ün işi.' Bunu biz gösteriyoruz her yerde. Tabi bunu görünce insanlar 'ya ne oluyoruz' diye rahatsız olmaya başladı. Şu andaki cumhurbaşkanı eyaleti iyi diye düşünüyor, 'Osmanlı'da vardı' diyor, ismini vererek 'Kürdistan, Laziztan' diyerek. Halbuki unutuyor ki 1864'de Osmanlı vazgeçti o işten. 'Yanlıştır, benim üzerimdeki planları tahrik eder' dedi ama o planlar devam etti ve sonuç Sevr'dir. Biz, o bölme taktiklerini Sevr planı kabul etti sonra Lozan'da yırttık ve o işi aştık. Suriye, Irak aşamadı ve yanıyor şimdi. Eyalet Türkiye üzerinden ayrıştırma bölme politikalarına zemin sunacak bir anlayış. Bir davetiye çıkarma. Olacak iş değil."
Rahatsızlıklar Bahçeli'ye ulaştı
Bu konunun kamuoyunda dalgalandığı ve tepki duyan bazı insanların Bahçeli'ye kadar ulaştıklarının da anlaşıldığını dile getiren Deniz Baykal şöyle dedi:
“Ya bu ne biçim iş, ne oluyor falan diye. Tam bu sırada da cumhurbaşkanının danışmanı önce çıktı, '16 Nisan'da halk kendi devletini kuracak' dedi. Biz sadece yönetim sistemi değişecek diye biliyorduk. Öyle diyordu Binali bey, 'Hayır hayır rejim değişikliği değil yönetim sistemi değişikliği' diyordu. Şimdi bırakın yönetim, rejim değişikliğini, meğer devlet kurulacakmış, devlet kuruluşu başlayacakmış 16 Nisan'da."
16 maddedeki yetki ne?
Sadece bir anayasa değişikliği değil başka planlar, başka tezgahlar, dilin altında dönen bir bakla olduğunu dile getiren Baykal, “Bu ilk orada çıktı. Biraz önce bir başka danışman 'Biz eyaleti kuracağız' demiş ve onu dediği video da dolaşıyor ortalıkta. Adnan Tanrıverdi. Eski askermiş, sosyal medyada şimdi onun açıklaması dolaşıyor" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı'nın peygamber benzetmesine tepki
Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Marmaris'te darbeci askerlerin uçağında yaptığı aramayla ilgili anlattığı olay üzerine de sert açıklamada bulundu. Yeni bir saptırma olayı çıktığını belirten Baykal, şöyle tepki gösterdi:
“Sayın cumhurbaşkanı 'Bu darbeciler gelmişler Marmaris'te benim kaldığım otele, uçağa, helikoptere girmişler, aramışlar, bana bakmışlar ama bulamamışlar. Tıpkı Hz Peygamberimizin yanında daha sonra halife olacak Ebubekir Sıddık'la beraber saklandığı Nur Dağı'ndaki durumda olduğu gibi. Hani bilirsiniz ya örümcek ağı örmüş peygamberimizi arayanlar müşrikler yakalayacaklar, örümcek ağını görünce gitmişler. Ya tıpkı onun gibi' demiş. Şimdi arkadaşlar bu kampanyada çok gaf yapıldı, gerçek dışı sözler söylendi. Başbakan 'Selam olsun Bolu Beyi çocuklarına' dedi. Bunlar olabilir, ufak tefek yanlış şeyler ama şimdi anlattığım söz iyi düşünülmüş ve çok tehlikeli bir laf. Yani bu Allah'a şirk koşmaktır, bu peygambere şirk koşmaktır. Peygambere şirk koymak, Allah'ın peygamberi tek olduğu için de Allah'ın hükmüne karşı çıkmaktır. Yani bir siyasetçi nasıl olur da kendisini peygambere benzetebilir. Biz birtakım siyasetçileri biliriz, 'Benim liderime dokunmak ibadettir, benim liderim Allah'ın bütün vasıflarını üzerinde taşımaktadır' dediğine tanık olduk. Bu laflar karşısında isterdik ki kendisine böyle sözler söylenen lider çıksın, 'Haddini bil kendine gel öyle bir şey olamaz' diye tepki göstersin. Bizzat sayın cumhurbaşkanının kendisinin kendisini örümcek sayesinde kurtulmuş olan peygambere benzetiyor olduğuna bu kampanyada tanık olmak gerçekten ibret vericidir. Sözkonusu olan dağ değil, mağaradır. Nur Dağı değildir Sevr Mağarası'dır. Bu da işin bir başka boyutu. Şimdi bu işlere kalkınca insanın ayağı dolanır. Bu da Allah'ın takdiri olmuştur. Böyle benzetmeye kalkığı zaman bunun yakışık almadığı böyle bir benzetmeyi yapanın ayağına dolaşmasından dilinin dolaşmasından da ortaya çıkmıştır. Böyle şeylere tanık olmak istemiyoruz. Kimsenin kendisini peygamberle mukayese ederek itibar kazanma arayışına milletimizin fırsat vermemesini istiyoruz." cnntürk
19 Şubat 2017 Pazar
Deniz Baykal'dan referandum çağrısı: 'Sakın ha tapuyu kaptırmayın'
CHP Antalya Milletvekili ve CHP'nin eski genel başkanı Deniz Baykal partisinin Zeytinburnu'nda düzenlediği referandumla ilgili toplantıda yaptığı konuşmada, "Bu oy çok kıymetli, bu oyunuzun kıymetini bilin, bu oy olağanüstü önemli. Sakın ha tapuyu kaptırmayın. Hem gecekondunun tapusunu, hem de devletin tapusunu" dedi.
CHP Antalya Milletvekili ve CHP'nin eski genel başkanı Deniz Baykal, partisinin Zeytinburnu'nda düzenlediği referandumla ilgili toplantıya katıldı. Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi'ndeki toplantıya Baykal'ın yanı sıra CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat da katıldı. Toplantıda konuşan Deniz Baykal, "Sakın ha tapuyu kaptırmayın. Hem gecekondunun tapusunu, hem de devletin tapusunu" dedi.
Türkiye'nin tarihi bir kırılma noktasına doğru yaklaştığını söyleyen ve milli bir görev duygusu içinde Zeytinburnu'ndan başlayarak bir görev yapmak üzere yola çıktıklarını ifade eden Deniz Baykal, "Ülkemize hayırlı olsun, Allah mahcup etmesin, inşallah hep birlikte ülkemizin layık olduğu, hak ettiği güzel sonuçları sağlarız" dedi.
Baykal: Gençleri oy vermeye yönlendirin Baykal, "Bugün burada bir siyasi parti toplantısı yapmıyoruz, bir siyasi parti tartışması içinde değiliz. Elbette hepimizin siyasi kimliği vardır. Umut ediyorum bu salonda, bu muhteşem buluşmada bir arada olduğumuz değerli arkadaşlarım bizimkilerden daha farklı bir siyasi kimliği vardır. Biz burada günlük anlamda siyaset yapmak, parti tartışmak üzere buluşmadık. Burada siyaset yapmak için değil bir vatan görevi yapmak için bir aradayız. Anlayışımız burada milli bir sorumluk duygusu içinde, bir milli duyarlılık içinde, hangi siyasi anlayışa sahip olursa olsun, hangi etnik kimlikten olursa olsun, hangi inançtan, mezhepten olursa olsun Türkiye'nin bütün insanlarını daha iyi günlere taşıyacağına inandığımız bir anayasal düzeni savunmak için bir arada bulunuyoruz" diye konuştu.
Deniz Baykal, "Bu ihtiyaç nereden çıktı? Niçin Türkiye birden bire bir anayasa krizi içine çekildi. Böyle bir anayasal arayışın, talebin, ihtiyacın Anadolu'da insanlarımız yaşam ortamlarında, hanelerde, okullarda, dükkanlarda, fabrikalarda , sokakta, meydan ortaya çıktığına tanık olduk mu? Böyle bir milli ihtiyaç mı var, talep mi var? Bu anayasa taslağı tepeden inme bir anayasa taslağıdır. Bu anayasa taslağı aşağıdan yukarıya, milletin ihtiyacından kaynaklanan, milletin talebinden kaynaklanan, milletin arayışından kaynaklanan bir anayasa arayışı değildir. Bunu önce çok iyi bilelim. Dayatma bir anayasadır, tepeden inme bir anayasadır, müellifi belli ortaya çıkamayan bir anayasadır. Müellifi yoktur, yazarı iftiharla 'ben yazdım' diye çıkabilecek durumda değildir. Ne hukuk, ne siyaset hiç bir bakımdan, dünyanın hiçbir ölçüsüyle hazırlayana kesinlikle şeref ve onur kazandırmayacak bir anayasa taslağıdır. 12 Eylül anayasasının bir sahibi vardı. Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı. Bir hukukçu olarak çıktı, 'bunu ben hazırladım' dedi. İyi, kötü... Bunun sahibini arıyoruz. Sahibi yok ama arkasındaki siyasi irade bellidir. Sahibinin sesidir bu anayasa. Sahibi arkasındadır" şeklinde konuştu.
Baykal, şunları söyledi: "Karanlıkta hazırlanmış, meclisteki milletvekillerinin daha okumadan imzaladığı, boş kağıda imza atarak meclise sunulmuş bir anayasa. Mecliste iktidar partisine mensup çok değerli hukukçular var, eski meclis başkanları var, Adalet Bakanlığı yapmış insanlar var. çok deneyimli, bilgili, saygı değer hukukçular var. O insanlarla konuştuğumuz zaman görüyoruz ki, onlarda bizim gibi düşünüyor. Onlarda bunun doğru olmadığı inancında. Bunu bazıları da kamuoyunda ifade etti. Bu kadar net ifadeyle değil ama lisanı münasiple, lafın tamamı deliye söylenir. Uygun bir şekilde anlattı ki bu olmadı ama onlarda gittiler oy verdiler. Bu onların bir siyasi parti anlayışıdır. Ama yanlış olduğunu da lisanı münasiple, bazen açıktan özel sohbette net bir şekilde ifade ettiler. Bugün sizin önünüze gelen bu yasanın hazırlanış ve önünüze geliş macerası budur. Yani meclisteki milletvekilleri çeşitli bağımlılıklar nedeniyle, çeşitli zorunluluklar nedeniyle 'biz beraber yola çıktık, parti almış kararı' diyerek partici anlayışla, partizanca düşünceyle bir dayanışma ve sorumluluğu paylaşan anlayışı içinde bunlara oy vermiş olabilir. Ama siz milletsiniz, siz kimsenin partizan kapı kulu değilsiniz, halksınız."
Baykal, anayasa taslağının henüz anlaşılmadığını, 2019'da yürürlüğe gireceğini ancak buna rağmen her şeyin alelacele yapıldığını belirtti. Baykal, çözüm sürecinde "Akil Adamlar" grubunun oluşturulduğunu hatırlatarak, "Bu anayasa içinde akil adamlar oluştursa, onları da seferber etsene. Millet onları bir dinlese bir sorgulasa ya" dedi.
Deniz Baykal, "Bugün Türkiye'de giderek yükselen, kabaran 'anayasaya hayır' dalgası var. Bu Türkiye'nin her yerinde var. Bunu anlamak lazım. Bu siyasi bir partinin organize ettiği, yönlendirdiği 'hayır' dalgası değildir. Bu 'hayır'ın hiçbir sahibi yoktur, bunu yönlendiren, yöneten kimse yoktur. Bu 'hayır' milletin, halkın hayrıdır. Ve biz buna saygı anlayışı içinde, her birimizin parti kimliği olduğu halde ve parti kimliğimizde iftihar ettiğimiz halde, Türkiye'nin o parti kimliğine şiddetle muhtaç olduğunu en yakında bildiğimiz halde, bugün buraya ben Cumhuriyet Halk Partili olarak değil bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak geldim. Ve karşımdaki herkesi de siyasi kimliğini hiç düşünmeden onu benimle eşit konumda, bu ülkenin hukukuyla ilgili benim kadar söz söyleme hakkına sahip, benim gibi birere vatandaş gibi düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Deniz Baykal, "Toplumun her yerinde çoban ateşleri gibi kendiliğinde, talimatsız, emirsiz, yönlendirmesiz, sosyal medyada, kahvede, sokakta, hayatın içinde insanlar birdenbire 'olmaz, buna evet diyemeyiz' diye tepki koymaya başladılar. Şimdi bu tepkiyi etkisiz kılmak için buna uydurma sahipler bulmaya çalışıyorlar. Bu halkın tepkisini, milletin tepkisini, toplumun içinden gelen, yürekten gelen, akıldan gelen bu tepkisini siyasallaştırmaya, terörize etmeye çalışıyorlar. Yok PKK'lılarmış, yok FETÖ'cülermiş, vatan hainleriymiş. Türkiye'yi bugünlere getiren o güzellikleri savunmak için herkes 'hayır' diyor" dedi.
Baykal, "Biz iktidarı İstanbul'daki saraydan almışız, Ankara'daki o onurlu meclise getirmişiz. Şimdi Ankara'daki meclisten onu alacaklar, Beştepe'deki saraya götürecekler. Ana hatlarıyla getirilen anayasanın niteliği tek adam inşa etmeye yönelik olmasıdır. Bunu söyleyince rahatsız oluyor AKP'liler ama gerçek bu. Gerçek bu çünkü onu yapıyorsunuz. Size onu yaptırıyorlar. Adını bile koyamıyorsunuz. Tek adam anayasasıdır bu" dedi.
Deniz Baykal, anayasa taslağının geçmiş suçları kapsamadığına dikkat çekerek, "Başbakanlığı döneminde işlediği suçlarla ilgili olarak bir iddia ortaya atıldığı zaman, bugün atıldığı zaman, 'bir dakika adam cumhurbaşkanı' denecek. Cumhurbaşkanıysa cumhurbaşkanı, bu ayrı bir olay. Yok artık o cumhurbaşkanı. Bir insanın geldiği makama göre dokunulmazlığının değişmesi, böyle bir şey olabilir mi? Özel suç olsa mesela. Mesela birisine komplo yapmış olsa ve bu komplo zaman içinde yavaş yavaş şekillense. İşaretleri çıkmaya başladı, davalar açıldıkça açıklamalar gelecek, öyle gözüküyor. Kimin talimatıyla, kimin yönlendirmesiyle bu işler olduğu ortaya çıksa. Bir ondan mahkumiyet olsa. Onun statüsü ne olacak. Bu görevi ile ilgili bir suç değil, başka bir şey bu, adi bir suç. Ne olacak o zaman. O da aynı. Allah göstermesin seçilecek olan cumhurbaşkanı çekse birisini vursa ne olacak? Mecliste daha önce böyle bir iki olay oldu. Anında suç üstü uygulaması yapıldı. Meydan da gitse vursa ne olacak? 'Bir dakika ne yapıyorsun, burası dağ başı mı? O bir vatandaş onunda hukuk var' diyebilecek olan baba yiğit var?" diye konuştu.
'Sakın ha tapuyu kaptırmayın'
Deniz Baykal şunları söyledi: "Bu oyu çok kıymetli, bu oyunuzun kıymetini bilin, bu oy olağanüstü önemli. Sakın ha tapuyu kaptırmayın. Hem gecekondunun tapusunu, hem de devletin tapusunu. İkisi de senin elinde, ikisi de senin hakkın. Atalarından kaldı sana o. O İstiklal Savaşı dediğin neydi? İşte o tapuyu kazanma savaşıydı. O tapuyu kazanmak için o şehitleri verdik, o mücadeleyi yaptık. Anadolu'yu, o 776 bin kilometrekareyi o şekilde kurtarabildik. Şimdi ona sahip çıkın. Onu kaptırmayın ona buna. En küçük bir vekalet verirken 40 defa düşünüyorsun da 'acaba bu ince ince yazılı lafların arkasında' beni tuzağa mı düşürüyorlar diye, ona, buna soruyorsun. Kardeşim bu oyunun kıymetini bil, o bir vekalet, senin her şeyinin vekaleti. Devletin tapusu, senin tapun, senin kimliğin, bağımsızlığın, başının dik olması. Onurun, şerefin o ya, kıymetini bil onun."
Baykal sözlerini şöyle sürdürdü: "1946'dan 2003'e kadar 57 yıllık sürede Türkiye'nin gelmiş geçmiş hükümetlerinin, içinde savaş, isyanlar, darbeler dahil ortalama kalkınma hızı yıllık 5.1. Şimdi bu son 14 yılı ortalama kalkınma hızı yüzde 4.6. 5.1 cumhuriyetin yani çok partili dönemin, 14 yıl bu dönemin. 'Şartlar böyle oldu' falan, mesele yok bunu da bir şikayet konusu diye söylemiyorum. Ama bilelim ne olduğunu. Olay 4.6'dır. Bunun içinde her şey dahildir, o havalimanlı, köprüler, tüneller her şey dahildir."
"Sonuç 4.6. Bu 4.6'ya daha bir ince bakacak olursak, şunu görürüz; bu dönemin içinde iki dönem var, Sayın Erdoğan'ın 2003-2014 dönem, 11 yıllık iktidar dönemi ondan sonra da 3 yıllık öbür dönem. O da cumhurbaşkanlığı dönemi. Cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye'nin büyümesi, başbakanlığı dönemindeki büyümesinin yarısı kadar altında, 3.1. O 4.6, 5 küsürlük oran ilk dönem, sonra da 3.1'lik ikinci dönem. Bu güçlü Türkiye'ye uygulama bu."
"Nasıl gidiyoruz kardeşim? Sen cumhurbaşkanı oldun, bütün bağlardan kurtuldun, Türkiye tökezlemeye başladı. Gidişat geriye düşmeye başladı. Senin o şikayet ettiğin dönemler var ya, Ahmet Necdet Sezer'de vardı, Abdullah Gül'de vardı falan. Ne oldu? Geçineceksin kardeşim, siyaset bu. 'Kimse olmayacak, ne söylersem o olacak', onunla bir yere gitmen mümkün değil. Bu açıkça gözüküyor. İlk 5 yıl çıraklı diyordu, ikinci 5 yıl kalfalık, üçüncü 5 yılda ustalık... Allah ustalıktan sonrasından sakınsın Türkiye'yi. Güçlü Türkiye bu. Güçlü Türkiye'nin anayasayla ne alakası var. Sen anayasayı anlat bana. İnanalım sen söylüyorsun diye."
Deniz Baykal, "İstikrar dediği meclis zırt pırt seçim yapamasın, siyasi iradesini 5 yıl içinde değiştirmeye teşebbüs edemesin. Değişiverirse benim dengelerim allak bullak olur. O nedenle meclisi sustur. Meclisi sustururken, milleti susturuyor aslında. İstikrar bu. Bürokrasinin vesayeti. Sevsinler bu vesayet diyeni. Türkiye'de senin dışında vesayet koyacak kim kaldı ya. Türkiye'de şimdi, zaten bir tek adam vesayeti vardı, bu anayasal güvencelere bağlanmış bir tek adam vesayetidir. Gerçek vesayet bu anayasadadır. Vesayet lafıyla bunu izah etmek hiç bir şekilde mümkün değildir" şeklinde konuştu.
Baykal, "Hayır çıktığı zaman, cumhurbaşkanı değişmeyecek, başbakan değişmeyecek, hükümet değişmeyecek. Hatta tam tersine, başbakan ve hükümeti kurtaracağız. Başbakan da, Bakanlar Kurulu da kurtulacak" dedi.
Türkiye'nin tarihi bir kırılma noktasına doğru yaklaştığını söyleyen ve milli bir görev duygusu içinde Zeytinburnu'ndan başlayarak bir görev yapmak üzere yola çıktıklarını ifade eden Deniz Baykal, "Ülkemize hayırlı olsun, Allah mahcup etmesin, inşallah hep birlikte ülkemizin layık olduğu, hak ettiği güzel sonuçları sağlarız" dedi.
Baykal: Gençleri oy vermeye yönlendirin Baykal, "Bugün burada bir siyasi parti toplantısı yapmıyoruz, bir siyasi parti tartışması içinde değiliz. Elbette hepimizin siyasi kimliği vardır. Umut ediyorum bu salonda, bu muhteşem buluşmada bir arada olduğumuz değerli arkadaşlarım bizimkilerden daha farklı bir siyasi kimliği vardır. Biz burada günlük anlamda siyaset yapmak, parti tartışmak üzere buluşmadık. Burada siyaset yapmak için değil bir vatan görevi yapmak için bir aradayız. Anlayışımız burada milli bir sorumluk duygusu içinde, bir milli duyarlılık içinde, hangi siyasi anlayışa sahip olursa olsun, hangi etnik kimlikten olursa olsun, hangi inançtan, mezhepten olursa olsun Türkiye'nin bütün insanlarını daha iyi günlere taşıyacağına inandığımız bir anayasal düzeni savunmak için bir arada bulunuyoruz" diye konuştu.
Deniz Baykal, "Bu ihtiyaç nereden çıktı? Niçin Türkiye birden bire bir anayasa krizi içine çekildi. Böyle bir anayasal arayışın, talebin, ihtiyacın Anadolu'da insanlarımız yaşam ortamlarında, hanelerde, okullarda, dükkanlarda, fabrikalarda , sokakta, meydan ortaya çıktığına tanık olduk mu? Böyle bir milli ihtiyaç mı var, talep mi var? Bu anayasa taslağı tepeden inme bir anayasa taslağıdır. Bu anayasa taslağı aşağıdan yukarıya, milletin ihtiyacından kaynaklanan, milletin talebinden kaynaklanan, milletin arayışından kaynaklanan bir anayasa arayışı değildir. Bunu önce çok iyi bilelim. Dayatma bir anayasadır, tepeden inme bir anayasadır, müellifi belli ortaya çıkamayan bir anayasadır. Müellifi yoktur, yazarı iftiharla 'ben yazdım' diye çıkabilecek durumda değildir. Ne hukuk, ne siyaset hiç bir bakımdan, dünyanın hiçbir ölçüsüyle hazırlayana kesinlikle şeref ve onur kazandırmayacak bir anayasa taslağıdır. 12 Eylül anayasasının bir sahibi vardı. Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı. Bir hukukçu olarak çıktı, 'bunu ben hazırladım' dedi. İyi, kötü... Bunun sahibini arıyoruz. Sahibi yok ama arkasındaki siyasi irade bellidir. Sahibinin sesidir bu anayasa. Sahibi arkasındadır" şeklinde konuştu.
Baykal, şunları söyledi: "Karanlıkta hazırlanmış, meclisteki milletvekillerinin daha okumadan imzaladığı, boş kağıda imza atarak meclise sunulmuş bir anayasa. Mecliste iktidar partisine mensup çok değerli hukukçular var, eski meclis başkanları var, Adalet Bakanlığı yapmış insanlar var. çok deneyimli, bilgili, saygı değer hukukçular var. O insanlarla konuştuğumuz zaman görüyoruz ki, onlarda bizim gibi düşünüyor. Onlarda bunun doğru olmadığı inancında. Bunu bazıları da kamuoyunda ifade etti. Bu kadar net ifadeyle değil ama lisanı münasiple, lafın tamamı deliye söylenir. Uygun bir şekilde anlattı ki bu olmadı ama onlarda gittiler oy verdiler. Bu onların bir siyasi parti anlayışıdır. Ama yanlış olduğunu da lisanı münasiple, bazen açıktan özel sohbette net bir şekilde ifade ettiler. Bugün sizin önünüze gelen bu yasanın hazırlanış ve önünüze geliş macerası budur. Yani meclisteki milletvekilleri çeşitli bağımlılıklar nedeniyle, çeşitli zorunluluklar nedeniyle 'biz beraber yola çıktık, parti almış kararı' diyerek partici anlayışla, partizanca düşünceyle bir dayanışma ve sorumluluğu paylaşan anlayışı içinde bunlara oy vermiş olabilir. Ama siz milletsiniz, siz kimsenin partizan kapı kulu değilsiniz, halksınız."
Baykal, anayasa taslağının henüz anlaşılmadığını, 2019'da yürürlüğe gireceğini ancak buna rağmen her şeyin alelacele yapıldığını belirtti. Baykal, çözüm sürecinde "Akil Adamlar" grubunun oluşturulduğunu hatırlatarak, "Bu anayasa içinde akil adamlar oluştursa, onları da seferber etsene. Millet onları bir dinlese bir sorgulasa ya" dedi.
Deniz Baykal, "Bugün Türkiye'de giderek yükselen, kabaran 'anayasaya hayır' dalgası var. Bu Türkiye'nin her yerinde var. Bunu anlamak lazım. Bu siyasi bir partinin organize ettiği, yönlendirdiği 'hayır' dalgası değildir. Bu 'hayır'ın hiçbir sahibi yoktur, bunu yönlendiren, yöneten kimse yoktur. Bu 'hayır' milletin, halkın hayrıdır. Ve biz buna saygı anlayışı içinde, her birimizin parti kimliği olduğu halde ve parti kimliğimizde iftihar ettiğimiz halde, Türkiye'nin o parti kimliğine şiddetle muhtaç olduğunu en yakında bildiğimiz halde, bugün buraya ben Cumhuriyet Halk Partili olarak değil bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak geldim. Ve karşımdaki herkesi de siyasi kimliğini hiç düşünmeden onu benimle eşit konumda, bu ülkenin hukukuyla ilgili benim kadar söz söyleme hakkına sahip, benim gibi birere vatandaş gibi düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Deniz Baykal, "Toplumun her yerinde çoban ateşleri gibi kendiliğinde, talimatsız, emirsiz, yönlendirmesiz, sosyal medyada, kahvede, sokakta, hayatın içinde insanlar birdenbire 'olmaz, buna evet diyemeyiz' diye tepki koymaya başladılar. Şimdi bu tepkiyi etkisiz kılmak için buna uydurma sahipler bulmaya çalışıyorlar. Bu halkın tepkisini, milletin tepkisini, toplumun içinden gelen, yürekten gelen, akıldan gelen bu tepkisini siyasallaştırmaya, terörize etmeye çalışıyorlar. Yok PKK'lılarmış, yok FETÖ'cülermiş, vatan hainleriymiş. Türkiye'yi bugünlere getiren o güzellikleri savunmak için herkes 'hayır' diyor" dedi.
Baykal, "Biz iktidarı İstanbul'daki saraydan almışız, Ankara'daki o onurlu meclise getirmişiz. Şimdi Ankara'daki meclisten onu alacaklar, Beştepe'deki saraya götürecekler. Ana hatlarıyla getirilen anayasanın niteliği tek adam inşa etmeye yönelik olmasıdır. Bunu söyleyince rahatsız oluyor AKP'liler ama gerçek bu. Gerçek bu çünkü onu yapıyorsunuz. Size onu yaptırıyorlar. Adını bile koyamıyorsunuz. Tek adam anayasasıdır bu" dedi.
Deniz Baykal, anayasa taslağının geçmiş suçları kapsamadığına dikkat çekerek, "Başbakanlığı döneminde işlediği suçlarla ilgili olarak bir iddia ortaya atıldığı zaman, bugün atıldığı zaman, 'bir dakika adam cumhurbaşkanı' denecek. Cumhurbaşkanıysa cumhurbaşkanı, bu ayrı bir olay. Yok artık o cumhurbaşkanı. Bir insanın geldiği makama göre dokunulmazlığının değişmesi, böyle bir şey olabilir mi? Özel suç olsa mesela. Mesela birisine komplo yapmış olsa ve bu komplo zaman içinde yavaş yavaş şekillense. İşaretleri çıkmaya başladı, davalar açıldıkça açıklamalar gelecek, öyle gözüküyor. Kimin talimatıyla, kimin yönlendirmesiyle bu işler olduğu ortaya çıksa. Bir ondan mahkumiyet olsa. Onun statüsü ne olacak. Bu görevi ile ilgili bir suç değil, başka bir şey bu, adi bir suç. Ne olacak o zaman. O da aynı. Allah göstermesin seçilecek olan cumhurbaşkanı çekse birisini vursa ne olacak? Mecliste daha önce böyle bir iki olay oldu. Anında suç üstü uygulaması yapıldı. Meydan da gitse vursa ne olacak? 'Bir dakika ne yapıyorsun, burası dağ başı mı? O bir vatandaş onunda hukuk var' diyebilecek olan baba yiğit var?" diye konuştu.
'Sakın ha tapuyu kaptırmayın'
Deniz Baykal şunları söyledi: "Bu oyu çok kıymetli, bu oyunuzun kıymetini bilin, bu oy olağanüstü önemli. Sakın ha tapuyu kaptırmayın. Hem gecekondunun tapusunu, hem de devletin tapusunu. İkisi de senin elinde, ikisi de senin hakkın. Atalarından kaldı sana o. O İstiklal Savaşı dediğin neydi? İşte o tapuyu kazanma savaşıydı. O tapuyu kazanmak için o şehitleri verdik, o mücadeleyi yaptık. Anadolu'yu, o 776 bin kilometrekareyi o şekilde kurtarabildik. Şimdi ona sahip çıkın. Onu kaptırmayın ona buna. En küçük bir vekalet verirken 40 defa düşünüyorsun da 'acaba bu ince ince yazılı lafların arkasında' beni tuzağa mı düşürüyorlar diye, ona, buna soruyorsun. Kardeşim bu oyunun kıymetini bil, o bir vekalet, senin her şeyinin vekaleti. Devletin tapusu, senin tapun, senin kimliğin, bağımsızlığın, başının dik olması. Onurun, şerefin o ya, kıymetini bil onun."
Baykal sözlerini şöyle sürdürdü: "1946'dan 2003'e kadar 57 yıllık sürede Türkiye'nin gelmiş geçmiş hükümetlerinin, içinde savaş, isyanlar, darbeler dahil ortalama kalkınma hızı yıllık 5.1. Şimdi bu son 14 yılı ortalama kalkınma hızı yüzde 4.6. 5.1 cumhuriyetin yani çok partili dönemin, 14 yıl bu dönemin. 'Şartlar böyle oldu' falan, mesele yok bunu da bir şikayet konusu diye söylemiyorum. Ama bilelim ne olduğunu. Olay 4.6'dır. Bunun içinde her şey dahildir, o havalimanlı, köprüler, tüneller her şey dahildir."
"Sonuç 4.6. Bu 4.6'ya daha bir ince bakacak olursak, şunu görürüz; bu dönemin içinde iki dönem var, Sayın Erdoğan'ın 2003-2014 dönem, 11 yıllık iktidar dönemi ondan sonra da 3 yıllık öbür dönem. O da cumhurbaşkanlığı dönemi. Cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye'nin büyümesi, başbakanlığı dönemindeki büyümesinin yarısı kadar altında, 3.1. O 4.6, 5 küsürlük oran ilk dönem, sonra da 3.1'lik ikinci dönem. Bu güçlü Türkiye'ye uygulama bu."
"Nasıl gidiyoruz kardeşim? Sen cumhurbaşkanı oldun, bütün bağlardan kurtuldun, Türkiye tökezlemeye başladı. Gidişat geriye düşmeye başladı. Senin o şikayet ettiğin dönemler var ya, Ahmet Necdet Sezer'de vardı, Abdullah Gül'de vardı falan. Ne oldu? Geçineceksin kardeşim, siyaset bu. 'Kimse olmayacak, ne söylersem o olacak', onunla bir yere gitmen mümkün değil. Bu açıkça gözüküyor. İlk 5 yıl çıraklı diyordu, ikinci 5 yıl kalfalık, üçüncü 5 yılda ustalık... Allah ustalıktan sonrasından sakınsın Türkiye'yi. Güçlü Türkiye bu. Güçlü Türkiye'nin anayasayla ne alakası var. Sen anayasayı anlat bana. İnanalım sen söylüyorsun diye."
Deniz Baykal, "İstikrar dediği meclis zırt pırt seçim yapamasın, siyasi iradesini 5 yıl içinde değiştirmeye teşebbüs edemesin. Değişiverirse benim dengelerim allak bullak olur. O nedenle meclisi sustur. Meclisi sustururken, milleti susturuyor aslında. İstikrar bu. Bürokrasinin vesayeti. Sevsinler bu vesayet diyeni. Türkiye'de senin dışında vesayet koyacak kim kaldı ya. Türkiye'de şimdi, zaten bir tek adam vesayeti vardı, bu anayasal güvencelere bağlanmış bir tek adam vesayetidir. Gerçek vesayet bu anayasadadır. Vesayet lafıyla bunu izah etmek hiç bir şekilde mümkün değildir" şeklinde konuştu.
Baykal, "Hayır çıktığı zaman, cumhurbaşkanı değişmeyecek, başbakan değişmeyecek, hükümet değişmeyecek. Hatta tam tersine, başbakan ve hükümeti kurtaracağız. Başbakan da, Bakanlar Kurulu da kurtulacak" dedi.
Etiketler:
anayasa,
chp,
deniz baykal,
referandum
2 Şubat 2017 Perşembe
CHP'li vekiller sahaya iniyor
Referanduma 'hayır' diyecek olan CHP'nin hazırlıkları sürüyor. Kılıçdaroğlu bu kapsamda tüm il ve ilçe başkanlarını pazar günü Ankara'ya çağırdı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde dün toplanan CHP MYK, yak laşık üç saat sürdü. Alınan bilgilere göre toplantıda nisan ayının ilk yarısında yapılması öngörülen Anayasa değişikliği teklifine ilişkin referandum çalışmalarının hızlandırılması kararlaştırıldı. Bu kapsamda Kılıçdaroğlu'nun pazar günü tüm il ve ilçe başkanlarını Ankara'ya çağırdığı, il ve ilçe başkanlarına referandumda nasıl davranacaklarına ve "hayır" kampanyasını nasıl yürüteceklerine ilişkin kapsamlı bir değerlendirme sunulacağını açıkladığı öğrenildi.
'Sert söylemden kaçının'
Milliyet'in haberine göre, Kılıçdaroğlu'nun önümüzdeki hafta Parti Meclisi ve milletvekili grubuyla birlikte bir toplantı gerçekleştireceğini, bazı eski siyasilerle de bu kapsamda bir buluşma tasarlandığını anlattığı ifade edildi. Kılıçdaroğlu'nun "hayır" kampanyasının partiler üstü olması gerektiği, kampanya boyunca CHP bayrağının kullanılmaması gerektiği, parti içine hitap edecek sert söylemlerden kaçınılması uyarısında bulunduğu öğrenilirken, sandık ve seçim güvenliğine özel önem verileceği, bu kapsamda sandık görevlilerinin şimdiden belirlenmesi kararı benimsendi.
Kılıçdaroğlu o ismin istifasını istiyor
Kılıçdaroğlu, önceki seçim kampanyalarına kıyasla daha az miting yapacağı, seçimin "parti seçimi" olmaması nedeniyle daha az görünür olmayı tercih edeceği öğrenildi. Toplantıda, kampanya sürecinin nasıl yürütülmesi konusunda da görüş alışverişinde bulunulurken, bir strateji ekibinin oluşturulmasının doğru olacağı değerlendirmeleri yapıldı.
Toplantıda ayrıca önceki gün, 7 yıl önceki tweet'leri nedeniyle CHP PM üyesi Sera Kadıgil'in gözaltına alınması konusu ele alındı. Kılıçdaroğlu'nun Kadıgil'e yapılan uygulamalarının referandumda "hayır" diyeceklere yönelik bir linç kampanyası yürütülerek bir algı oluşturulmaya çalışıldığını aktardığı ifade edildi. Kılıçdaroğlu, iletişim giderleri tartışma konusu olan Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen'in durumunu önce MYK'da ardından TBMM'de bir araya geldiği kurmaylarıyla ele aldı. Türkmen'e Başkanlık Divanı'ndaki görevini bırakması için bugüne kadar süre tanındığı öğrenildi.
Dört koldan kampanya
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun partili ilçe ve belde belediye başkanlarına referandum sürecinde parti rozetini çıkarıp belde sakinlerine anayasa değişikliği teklifinin neler getirdiğini anlatma talimatı verdiği, partinin dört önemli isminin referandum sürecinde Türkiye'yi dolaşacağı bilgisini paylaştığı öğrenildi. Kılıçdaroğlu, bu isimlerin eski Genel Başkan Deniz Baykal, Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce olacağı bilgisini verdi.
Kılıçdaroğlu, önceki gün parti genel merkezinde İç Anadolu ve Doğu Anadolu'da bulunan partili ilçe ve belde belediye başkanlarıyla buluştu. Yaklaşık 4 saat süren toplantının 1 saatlik bölümüne katılan Kılıçdaroğlu'nun, "Referandum sürecinde parti rozetinizi çıkarmanız gerekiyor. Anayasa maddelerinin ne anlama geldiğini halka en iyi siz ifade edebilirsiniz. Beldenizin sakinlerine anayasa değişikliğinin neler getirdiğini anlatmanız gerekiyor çünkü halk şu anda teklifin ne getirdiğine hakim değil" talimatını verdiği öğrenildi.
Otobüs tahsis edilecek
Sorunun bir parti sorunu değil demokrasi sorunu olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu'nun halka gerçekleri anlatmak için partinin dört önemli ismine birer otobüs tahsis edileceğini, bu isimlerin Türkiye'yi dolaşacağını, ancak sayının ihtiyaca göre artabileceği bilgisini paylaştığı da ifade edildi. Kılıçdaroğlu'nun bu isimlerin eski Genel Başkan Deniz Baykal, Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce olacağı bilgisini verdiği kaydedildi.
Görüşmeler sürecek
CHP'de geçtiğimiz günlerde referandum sürecine yönelik olarak Ankara'da büyükşehir ve il belediye başkanları ile bir toplantı gerçekleştirilmiş, İstanbul'da ise İstanbul'un ilçe belediye başkanları ile bilgi alışverişinde bulunulmuştu. Toplantıların bugün Marmara, yarın Ege, pazartesi günü de Akdeniz'deki ilçe ve belde belediye başkanlarıyla devam etmesi öngörülüyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde dün toplanan CHP MYK, yak laşık üç saat sürdü. Alınan bilgilere göre toplantıda nisan ayının ilk yarısında yapılması öngörülen Anayasa değişikliği teklifine ilişkin referandum çalışmalarının hızlandırılması kararlaştırıldı. Bu kapsamda Kılıçdaroğlu'nun pazar günü tüm il ve ilçe başkanlarını Ankara'ya çağırdığı, il ve ilçe başkanlarına referandumda nasıl davranacaklarına ve "hayır" kampanyasını nasıl yürüteceklerine ilişkin kapsamlı bir değerlendirme sunulacağını açıkladığı öğrenildi.
'Sert söylemden kaçının'
Milliyet'in haberine göre, Kılıçdaroğlu'nun önümüzdeki hafta Parti Meclisi ve milletvekili grubuyla birlikte bir toplantı gerçekleştireceğini, bazı eski siyasilerle de bu kapsamda bir buluşma tasarlandığını anlattığı ifade edildi. Kılıçdaroğlu'nun "hayır" kampanyasının partiler üstü olması gerektiği, kampanya boyunca CHP bayrağının kullanılmaması gerektiği, parti içine hitap edecek sert söylemlerden kaçınılması uyarısında bulunduğu öğrenilirken, sandık ve seçim güvenliğine özel önem verileceği, bu kapsamda sandık görevlilerinin şimdiden belirlenmesi kararı benimsendi.
Kılıçdaroğlu o ismin istifasını istiyor
Kılıçdaroğlu, önceki seçim kampanyalarına kıyasla daha az miting yapacağı, seçimin "parti seçimi" olmaması nedeniyle daha az görünür olmayı tercih edeceği öğrenildi. Toplantıda, kampanya sürecinin nasıl yürütülmesi konusunda da görüş alışverişinde bulunulurken, bir strateji ekibinin oluşturulmasının doğru olacağı değerlendirmeleri yapıldı.
Toplantıda ayrıca önceki gün, 7 yıl önceki tweet'leri nedeniyle CHP PM üyesi Sera Kadıgil'in gözaltına alınması konusu ele alındı. Kılıçdaroğlu'nun Kadıgil'e yapılan uygulamalarının referandumda "hayır" diyeceklere yönelik bir linç kampanyası yürütülerek bir algı oluşturulmaya çalışıldığını aktardığı ifade edildi. Kılıçdaroğlu, iletişim giderleri tartışma konusu olan Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen'in durumunu önce MYK'da ardından TBMM'de bir araya geldiği kurmaylarıyla ele aldı. Türkmen'e Başkanlık Divanı'ndaki görevini bırakması için bugüne kadar süre tanındığı öğrenildi.
Dört koldan kampanya
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun partili ilçe ve belde belediye başkanlarına referandum sürecinde parti rozetini çıkarıp belde sakinlerine anayasa değişikliği teklifinin neler getirdiğini anlatma talimatı verdiği, partinin dört önemli isminin referandum sürecinde Türkiye'yi dolaşacağı bilgisini paylaştığı öğrenildi. Kılıçdaroğlu, bu isimlerin eski Genel Başkan Deniz Baykal, Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce olacağı bilgisini verdi.
Kılıçdaroğlu, önceki gün parti genel merkezinde İç Anadolu ve Doğu Anadolu'da bulunan partili ilçe ve belde belediye başkanlarıyla buluştu. Yaklaşık 4 saat süren toplantının 1 saatlik bölümüne katılan Kılıçdaroğlu'nun, "Referandum sürecinde parti rozetinizi çıkarmanız gerekiyor. Anayasa maddelerinin ne anlama geldiğini halka en iyi siz ifade edebilirsiniz. Beldenizin sakinlerine anayasa değişikliğinin neler getirdiğini anlatmanız gerekiyor çünkü halk şu anda teklifin ne getirdiğine hakim değil" talimatını verdiği öğrenildi.
Otobüs tahsis edilecek
Sorunun bir parti sorunu değil demokrasi sorunu olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu'nun halka gerçekleri anlatmak için partinin dört önemli ismine birer otobüs tahsis edileceğini, bu isimlerin Türkiye'yi dolaşacağını, ancak sayının ihtiyaca göre artabileceği bilgisini paylaştığı da ifade edildi. Kılıçdaroğlu'nun bu isimlerin eski Genel Başkan Deniz Baykal, Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin ve Yalova Milletvekili Muharrem İnce olacağı bilgisini verdiği kaydedildi.
Görüşmeler sürecek
CHP'de geçtiğimiz günlerde referandum sürecine yönelik olarak Ankara'da büyükşehir ve il belediye başkanları ile bir toplantı gerçekleştirilmiş, İstanbul'da ise İstanbul'un ilçe belediye başkanları ile bilgi alışverişinde bulunulmuştu. Toplantıların bugün Marmara, yarın Ege, pazartesi günü de Akdeniz'deki ilçe ve belde belediye başkanlarıyla devam etmesi öngörülüyor.
20 Ocak 2017 Cuma
türkiye Deniz Baykal: Referandumun altında korku var
Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Meclis'te görüşülmekte olan anayasa değişikliği paketinin asıl nedeninin 'korku' olduğunu söyledi. Baykal, "Bu paketin altında yargılanma korkusu, siyaset korkusu var" dedi.
Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Meclis'te görüşülmekte olan anayasa görüşmelerini değerlendirdi. Baykal, "Bu paketin altında korku yatıyor. Yargılanma korkusu, siyaset korkusu. Bu korku 7 Haziran korkusudur. 7 Haziran Erdoğan için bir kâbustur, bir felakettir. Bu paketle bu kabusu bir daha yaşamamak istiyor" dedi.
Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül'e konuşan Baykal görüşmelere ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı:
Paketle, bu kadar hukuku, demokrasiyi, bizim siyasal birikimimizi inkâr eden bir yapılanma hangi ihtiyaçla tasarlandı? Ne var bunun arkasında? Böyle bir anayasal tasarım hangi mecburiyetle yapıldı? Kuvvetler birliğini yok eden, parlamentonun üstünlüğüne son veren bu değişikliğe nasıl oldu da mecbur oldular? Burada bir mecburiyet var çünkü. Bunları düşününce bunun arkasında bir korkunun yattığını görüyoruz. Bu paketi korku yaratmıştır. "Nedir o? Yargılanma korkusu" Nedir o? Yargılanma korkusu. Yargılanmayı imkansız hale getirmek istiyor. Çünkü büyük tartışmalı süreçlerden geçtik. 17-25 Aralık hala tartışılıyor. Böyle bir manzara içinde bu paketin altında yargılanma korkusu olduğu net olarak görülüyor.
'7 Haziran kabusu sürüyor'
Bu paket, aynı zamanda siyasetten de korktuklarını gösteriyor. 7 Haziran Erdoğan için bir kabus, bir felaket. Öyle görüyor. İşte bu paketle 7 Haziran kabusunu bir daha yaşamamayı güvence altına almak istiyor. 7 Haziran tablosu onu bu korku paketine mecbur ediyor. 7 Haziran tablosunun ortaya çıkarabileceği sonuçları engellemek istiyor. Çünkü nasıl olumsuz koşullar olursa olsun halk, bir seçimde muhalefete çoğunluğu verebilir. İşte bunu 7 Haziran'da gördüğü için bu paketle önlem alıyor. Nasıl yapıyor? Parlamento seçimlerini cumhurbaşkanı seçimleriyle ilişkilendiriyor, birleştiriyor, onun bir parçası haline getiriyor. Daima birlikte seçim. Böylece iktidar partisi ve Meclis'in denetimi dışına çıkmasına izin vermiyor. Ve bunun sonucunda parlamentodaki çoğunluğun yürütmeyi yönlendirmesine, yargıyı şekillendirmesine imkân tanımıyor. Parlamentodaki çoğunluğu etkisiz hale getiriyor.
'Kimse hesap soramaz'
Başkanlık sisteminin doğası gereği iki partili yapıya doğru gidileceği düşünülürse, 2 partiden birini elinde tutacak, bütçeyi hazırlayacak, kimse hesap soramayacak, toplumdaki dalgalanmalar parlamentoya yansıyamayacak. Tekrar 7 Haziran tablosu yaşansa bile iktidar elinde olacak. Yani bu paketin altında yargılanma korkusu, hesap verme korkusu demokrasi korkusu ve kabus olarak gördüğü 7 Haziran'daki tabloyu yaratabilecek siyaset korkusu yatıyor.
Ne diyorlar paketi savunurken? İstikrarsızlık olacak. 15 yıldır iktidardasın, ne istikrarından istikrarsızlığından söz ediyorsun. 7 Haziran korkusu olduğu için milletin gelecekteki siyasi iradesine ipotek koyuyor, onu gasp ediyor. Meclis için köprüden önceki son çıkıştır. Kendi tarihine ihanet etme tehlikesiyle Meclis karşı karşıyadır. Bu Meclis, Türkiye'yi çağdaş bir demokrasiye değil, bir Ortadoğu diktasına götürebilecek bir anayasa hazırlamıştır. Buradan Kaddafi çıkar, Saddam çıkar, Esad çıkar, Mübarek çıkar. Buradan hiçbir şart altında demokratik bir ülkenin hesap veren sorumlu başkanı çıkmaz. Bu, Türkiye'ye bir Ortadoğu dikta rejiminin hukuki altyapısını getiren tekliftir.. Ne olur? İstikrar getirmez, huzur getirmez.
Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, Meclis'te görüşülmekte olan anayasa görüşmelerini değerlendirdi. Baykal, "Bu paketin altında korku yatıyor. Yargılanma korkusu, siyaset korkusu. Bu korku 7 Haziran korkusudur. 7 Haziran Erdoğan için bir kâbustur, bir felakettir. Bu paketle bu kabusu bir daha yaşamamak istiyor" dedi.
Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül'e konuşan Baykal görüşmelere ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı:
Paketle, bu kadar hukuku, demokrasiyi, bizim siyasal birikimimizi inkâr eden bir yapılanma hangi ihtiyaçla tasarlandı? Ne var bunun arkasında? Böyle bir anayasal tasarım hangi mecburiyetle yapıldı? Kuvvetler birliğini yok eden, parlamentonun üstünlüğüne son veren bu değişikliğe nasıl oldu da mecbur oldular? Burada bir mecburiyet var çünkü. Bunları düşününce bunun arkasında bir korkunun yattığını görüyoruz. Bu paketi korku yaratmıştır. "Nedir o? Yargılanma korkusu" Nedir o? Yargılanma korkusu. Yargılanmayı imkansız hale getirmek istiyor. Çünkü büyük tartışmalı süreçlerden geçtik. 17-25 Aralık hala tartışılıyor. Böyle bir manzara içinde bu paketin altında yargılanma korkusu olduğu net olarak görülüyor.
'7 Haziran kabusu sürüyor'
Bu paket, aynı zamanda siyasetten de korktuklarını gösteriyor. 7 Haziran Erdoğan için bir kabus, bir felaket. Öyle görüyor. İşte bu paketle 7 Haziran kabusunu bir daha yaşamamayı güvence altına almak istiyor. 7 Haziran tablosu onu bu korku paketine mecbur ediyor. 7 Haziran tablosunun ortaya çıkarabileceği sonuçları engellemek istiyor. Çünkü nasıl olumsuz koşullar olursa olsun halk, bir seçimde muhalefete çoğunluğu verebilir. İşte bunu 7 Haziran'da gördüğü için bu paketle önlem alıyor. Nasıl yapıyor? Parlamento seçimlerini cumhurbaşkanı seçimleriyle ilişkilendiriyor, birleştiriyor, onun bir parçası haline getiriyor. Daima birlikte seçim. Böylece iktidar partisi ve Meclis'in denetimi dışına çıkmasına izin vermiyor. Ve bunun sonucunda parlamentodaki çoğunluğun yürütmeyi yönlendirmesine, yargıyı şekillendirmesine imkân tanımıyor. Parlamentodaki çoğunluğu etkisiz hale getiriyor.
'Kimse hesap soramaz'
Başkanlık sisteminin doğası gereği iki partili yapıya doğru gidileceği düşünülürse, 2 partiden birini elinde tutacak, bütçeyi hazırlayacak, kimse hesap soramayacak, toplumdaki dalgalanmalar parlamentoya yansıyamayacak. Tekrar 7 Haziran tablosu yaşansa bile iktidar elinde olacak. Yani bu paketin altında yargılanma korkusu, hesap verme korkusu demokrasi korkusu ve kabus olarak gördüğü 7 Haziran'daki tabloyu yaratabilecek siyaset korkusu yatıyor.
Ne diyorlar paketi savunurken? İstikrarsızlık olacak. 15 yıldır iktidardasın, ne istikrarından istikrarsızlığından söz ediyorsun. 7 Haziran korkusu olduğu için milletin gelecekteki siyasi iradesine ipotek koyuyor, onu gasp ediyor. Meclis için köprüden önceki son çıkıştır. Kendi tarihine ihanet etme tehlikesiyle Meclis karşı karşıyadır. Bu Meclis, Türkiye'yi çağdaş bir demokrasiye değil, bir Ortadoğu diktasına götürebilecek bir anayasa hazırlamıştır. Buradan Kaddafi çıkar, Saddam çıkar, Esad çıkar, Mübarek çıkar. Buradan hiçbir şart altında demokratik bir ülkenin hesap veren sorumlu başkanı çıkmaz. Bu, Türkiye'ye bir Ortadoğu dikta rejiminin hukuki altyapısını getiren tekliftir.. Ne olur? İstikrar getirmez, huzur getirmez.
10 Ocak 2017 Salı
Deniz Baykal’dan TBMM’de tarihi konuşma
TBMM’de görüşülmeye başlanan Anayasa paketinde ilk sözü alan CHP eski lideri Deniz Baykal tarihi bir konuşma yaptı. Önce babasını anan Baykal, ‘’TBMM tarafından İstiklal Madalyası ile onurlandırılmış bir istiklal gazisinin oğlu olarak, babamın helalliğini kazanabilmek için konuşmak zorundayım'’ dedi.
Sözlerine “Tarihi bir toplantı yapıyoruz, buraya Türkiye’ye sahip çıkmak için geldim, buna ihtiyaç var” diyerek başlayan Baykal şunları söyledi:
BELKİ SON ŞANS
Belki hiç birimiz için, bundan sonra böyle bir konuşma şansı olmayacak. Bu değişiklik alel acele hazırlanış sipariş bir projedir. Millet egemenliğinin yerine şahıs hegomanyası geliyor. Bu tekliften Türk halkının haberi yok. Üniversitelerin, baroların, sendikaların, esnafın, milletin haberi yoktur. Milleti uyarmadan işi olup bittiye getirme çabası var. Karda kışta zemheride bu telaş niye… Talimatla milletin arkasından oyun çevirmeyin. Gümrükten mal mı kaçırıyorsunuz ?”
ŞAHIS HEGOMONYASI
Ne yazık ki böyle tarihi karar anına bizi taşıyan, müellifi bilinmeyen boş kağıt imzalatılarak önümüze getirilen bir projedir. Bu projenin müellifi belli değildir ama arkasındaki siyasi irade bellidir. Bu proje alel acele bir hazırlanmış, hukuki ve siyasal olgunluktan uzak bir sipariş projedir. Milletin egemenliğini ve Meclis'in üstünlüğü anlayışını temel alan bir asırlık milli siyasi kültürümüzü çökertecek, millet egemenliği yerine şahıs hegemonyasını inşa edecek bu tasarı önümüzde duruyor.
HALKIN HABERİ YOK
Türk halkının bu tasarıdan haberi yok. Anayasamızın devletimizin en temel dayanaklarıyla oynan milletin haberi olmadan görüşme durumunda kalıyoruz. 80 milyon, kaderi ile ilgili bu vahim tasarı için hiç bilgilendirilmemiştir. Üniversite, baroların, sendikaların, esnaf kuruluşlarının haberi yoktur. Milleti uyarmadan işi olup bittiye getirme çabası vardır. Çözüm sürecinde PKK ile anlaşmayı halka anlatmak için akil adamlarla çırpınıyordunuz. Anayasa değişikliğini millete anlatmak için en küçük çaba sarf ediyor musunuz?
NİYE KAÇIYORSUNUZ
Meclis TV kapatılmış. Böylesine önemli bir konu konuşulurken kendisine güvenen insanlar milletin göz önünde bu tartışmayı yapmaktan niye kaçınırlar. İşi olup bittiye getirme çabası var. Bu sizin tasarınıza güvenemediğinizi gösterir. Bırakın millet gerçekleri öğrensin. Acele etmeyin acele işe şeytan karışır. Eğer oldurmaya çalışıyorsanız bunun içinde bir çapanoğlu, sıkıntı var demektir. Uzatmayın bitirin bu işi diyen varsa ona söylemeniz gereken ‘Size saygı duyarız ama millete daha çok saygı duyarız' demektir. Milletin arkasından talimatla oyun çevirmek kimseye yakışmaz.
OHAL ALTINDA
Bu tasarıyı OHAL rejimi altında konuşuyoruz. Kararnamelerle yargı yetkileri kullanılıyor, idari kararların ne zaman yargı denetimine alınacağı hale belirsiz. Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör saldırılarını yaşıyoruz. Ekonomi alarm veriyor. Suikast timleri kentlerimizde yuvalanmış. Güvenlik krizi sizi muhalefet liderlerine zırhlı araba teklif etme noktasına getirmiş. Allah aşkına bu ortamda referandum yapma düşüncesini nasıl aklınızdan geçirebiliyorsunuz. Millet can derdinde birileri et derdinde. yasını tutan, matemini yaşayanlara bana oy ver diyeceksiniz. Bu bana kargaşa ortamında ayıplı malını pazarlamaya çalışan kurnaz bir tüccarı hatırlatıyor.
BAŞBAKAN'IN SAYGINLIĞI
Başbakan ‘OHAL altında referandum yapılmaz' diyor. Başbakanın saygınlığını da tahrip etmiştir. Bu dayatmanın altında yatan halkın bilgilenmesinden, teklifin iç yüzünün ortaya çıkmasından duyulan telaş ve korkudur. İlk kez Türkiye'de 12 Eylül'den bu yana uzlaşma olmadan bir anayasa değişikliği yapılıyor. Şimdi ilk kez milleti ikiye bölmeye iktidar davetiye çıkarmaktadır. Halbuki Türkiye'nin birliğe ihtiyaç vardır. Sıradan bir değişiklik değil. Anayasanın temellerini, egemenlik anlayışını, birbirleriyle ilişkisini dünyanın hiçbir yerinde olmayacak kadar allak bullak edecek bir proje.
YÜZDE 100'Ü FESHEDECEK
Anayasanın temelinde milli egemenlik ve Meclis'in üstünlüğü var. Bu değişiklik bunları ortadan kaldıracaktır. Bu Meclis'in arkasında yüzde 100 ile millet var. Ama şimdi seçim yapacağız. Yüzde 51 ile seçeceğimiz Cumhurbaşkanı bu milletin yüzde 100'ünü temsil edecek. Meclis'i de gerekçesiz feshedebilecek. Cumhurbaşkanı iktidar partisinin de genel başkanı olacak. Bu yasama ile yürütmeyi iç içe geçirmek demektir. Tüm Türkiye'nin temsilcisi Grup toplantısına, MYK toplantısına katılacak, o partinin çıkarlarını takip edecek, AKP genel başkanı yargıyı, anayasa mahkemesini, HSYK'yı belirleyecek. Sağ duyumumuzu mu kaybettik. Bir de tarafsızlık yemini edecek. Cumhurbaşkanı köşkünde tarafsız, AKP genel merkezinde genel başkan… Bu parti devletini oluşturmak demektir. Siyaseti devletin temeline sokmak demektir. Esad bile Meclis'i gerekçesiz fesih yetkisine sahip değil.
BAŞBAKAN YOK
Kabine kuracak. OHAL kararnamesi çıkaracak. KHK ile anayasayı değiştirecek. Yürütme yetkilerini kullanacak. İstediği bakanlıkları kullanır. Bu kadar büyük yetkiler kullanan birisi denetlenemez. Başbakanı ortadan kaldırıyor. AKP genel başkanı olarak milletvekillerini de yazacak. Bu Anayasa değişikliği geçmezse, Türkiye rahatlar, siz kimliğinizi kazanacaksınız. Dolmabahçe sarayından egemenliği getirdik şimdi siz Beştepe'deki saraya taşıyorsunuz. Sözcü
Sözlerine “Tarihi bir toplantı yapıyoruz, buraya Türkiye’ye sahip çıkmak için geldim, buna ihtiyaç var” diyerek başlayan Baykal şunları söyledi:
BELKİ SON ŞANS
Belki hiç birimiz için, bundan sonra böyle bir konuşma şansı olmayacak. Bu değişiklik alel acele hazırlanış sipariş bir projedir. Millet egemenliğinin yerine şahıs hegomanyası geliyor. Bu tekliften Türk halkının haberi yok. Üniversitelerin, baroların, sendikaların, esnafın, milletin haberi yoktur. Milleti uyarmadan işi olup bittiye getirme çabası var. Karda kışta zemheride bu telaş niye… Talimatla milletin arkasından oyun çevirmeyin. Gümrükten mal mı kaçırıyorsunuz ?”
ŞAHIS HEGOMONYASI
Ne yazık ki böyle tarihi karar anına bizi taşıyan, müellifi bilinmeyen boş kağıt imzalatılarak önümüze getirilen bir projedir. Bu projenin müellifi belli değildir ama arkasındaki siyasi irade bellidir. Bu proje alel acele bir hazırlanmış, hukuki ve siyasal olgunluktan uzak bir sipariş projedir. Milletin egemenliğini ve Meclis'in üstünlüğü anlayışını temel alan bir asırlık milli siyasi kültürümüzü çökertecek, millet egemenliği yerine şahıs hegemonyasını inşa edecek bu tasarı önümüzde duruyor.
HALKIN HABERİ YOK
Türk halkının bu tasarıdan haberi yok. Anayasamızın devletimizin en temel dayanaklarıyla oynan milletin haberi olmadan görüşme durumunda kalıyoruz. 80 milyon, kaderi ile ilgili bu vahim tasarı için hiç bilgilendirilmemiştir. Üniversite, baroların, sendikaların, esnaf kuruluşlarının haberi yoktur. Milleti uyarmadan işi olup bittiye getirme çabası vardır. Çözüm sürecinde PKK ile anlaşmayı halka anlatmak için akil adamlarla çırpınıyordunuz. Anayasa değişikliğini millete anlatmak için en küçük çaba sarf ediyor musunuz?
NİYE KAÇIYORSUNUZ
Meclis TV kapatılmış. Böylesine önemli bir konu konuşulurken kendisine güvenen insanlar milletin göz önünde bu tartışmayı yapmaktan niye kaçınırlar. İşi olup bittiye getirme çabası var. Bu sizin tasarınıza güvenemediğinizi gösterir. Bırakın millet gerçekleri öğrensin. Acele etmeyin acele işe şeytan karışır. Eğer oldurmaya çalışıyorsanız bunun içinde bir çapanoğlu, sıkıntı var demektir. Uzatmayın bitirin bu işi diyen varsa ona söylemeniz gereken ‘Size saygı duyarız ama millete daha çok saygı duyarız' demektir. Milletin arkasından talimatla oyun çevirmek kimseye yakışmaz.
OHAL ALTINDA
Bu tasarıyı OHAL rejimi altında konuşuyoruz. Kararnamelerle yargı yetkileri kullanılıyor, idari kararların ne zaman yargı denetimine alınacağı hale belirsiz. Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör saldırılarını yaşıyoruz. Ekonomi alarm veriyor. Suikast timleri kentlerimizde yuvalanmış. Güvenlik krizi sizi muhalefet liderlerine zırhlı araba teklif etme noktasına getirmiş. Allah aşkına bu ortamda referandum yapma düşüncesini nasıl aklınızdan geçirebiliyorsunuz. Millet can derdinde birileri et derdinde. yasını tutan, matemini yaşayanlara bana oy ver diyeceksiniz. Bu bana kargaşa ortamında ayıplı malını pazarlamaya çalışan kurnaz bir tüccarı hatırlatıyor.
BAŞBAKAN'IN SAYGINLIĞI
Başbakan ‘OHAL altında referandum yapılmaz' diyor. Başbakanın saygınlığını da tahrip etmiştir. Bu dayatmanın altında yatan halkın bilgilenmesinden, teklifin iç yüzünün ortaya çıkmasından duyulan telaş ve korkudur. İlk kez Türkiye'de 12 Eylül'den bu yana uzlaşma olmadan bir anayasa değişikliği yapılıyor. Şimdi ilk kez milleti ikiye bölmeye iktidar davetiye çıkarmaktadır. Halbuki Türkiye'nin birliğe ihtiyaç vardır. Sıradan bir değişiklik değil. Anayasanın temellerini, egemenlik anlayışını, birbirleriyle ilişkisini dünyanın hiçbir yerinde olmayacak kadar allak bullak edecek bir proje.
YÜZDE 100'Ü FESHEDECEK
Anayasanın temelinde milli egemenlik ve Meclis'in üstünlüğü var. Bu değişiklik bunları ortadan kaldıracaktır. Bu Meclis'in arkasında yüzde 100 ile millet var. Ama şimdi seçim yapacağız. Yüzde 51 ile seçeceğimiz Cumhurbaşkanı bu milletin yüzde 100'ünü temsil edecek. Meclis'i de gerekçesiz feshedebilecek. Cumhurbaşkanı iktidar partisinin de genel başkanı olacak. Bu yasama ile yürütmeyi iç içe geçirmek demektir. Tüm Türkiye'nin temsilcisi Grup toplantısına, MYK toplantısına katılacak, o partinin çıkarlarını takip edecek, AKP genel başkanı yargıyı, anayasa mahkemesini, HSYK'yı belirleyecek. Sağ duyumumuzu mu kaybettik. Bir de tarafsızlık yemini edecek. Cumhurbaşkanı köşkünde tarafsız, AKP genel merkezinde genel başkan… Bu parti devletini oluşturmak demektir. Siyaseti devletin temeline sokmak demektir. Esad bile Meclis'i gerekçesiz fesih yetkisine sahip değil.
BAŞBAKAN YOK
Kabine kuracak. OHAL kararnamesi çıkaracak. KHK ile anayasayı değiştirecek. Yürütme yetkilerini kullanacak. İstediği bakanlıkları kullanır. Bu kadar büyük yetkiler kullanan birisi denetlenemez. Başbakanı ortadan kaldırıyor. AKP genel başkanı olarak milletvekillerini de yazacak. Bu Anayasa değişikliği geçmezse, Türkiye rahatlar, siz kimliğinizi kazanacaksınız. Dolmabahçe sarayından egemenliği getirdik şimdi siz Beştepe'deki saraya taşıyorsunuz. Sözcü
16 Haziran 2015 Salı
Deniz Baykal: Kasedi yüzüne söyledim
7 Haziran seçiminden 3 gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı sürpriz görüşmeyle gündeme oturan CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, çok merak edilen o sorunun yanıtını Hürriyet’e açıkladı: ''10 Haziran'daki görüşmede bunu Sayın Cumhurbaşkanı'na da söyledim''
Erdoğan’ın davetini kabul etmesi kendisinin 2010 yılında CHP Genel Başkanlığı’nı bırakmasına neden olan kaset komplosunda Erdoğan’ın rolüne dair kanaatinin değiştiği anlamına mı geliyordu? Baykal’ın bu soruya yanıtı duygusallığa teslim olmayan karakterini çarpıcı şekilde ortaya koyuyor. O yanıtı ve Erdoğan’la ilişkisinin köşe taşı olarak görünen meşhur 2003 randevusuna dair tarihi detayları ilk kez okuyacaksınız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 7 Haziran seçiminin ardından neden Meclis’e giren siyasi partilerin liderlerinden önce sizinle görüşmek istedi? Kendisinin geçmişteki hukukunuz nedeniyle size özel bir güveni mi var?
Bana onun değil herkesin güveninin olması için yeter sebebim var. Çünkü ben kimse aleyhinde hiçbir tezgâh kurmadım.
Ama size tezgâh kuruldu...
Evet, onları da taşıdım.
Genel Başkanlığı bırakmanıza neden olan kaset komplosunda o zaman başbakan olan Erdoğan’ın sorumluluğuna işaret eden açıklamalarınız var. Nisan 2013’teki röportajımızda ‘Bunun Başbakan’ın bilgisi ve onayı dahilinde yapıldığını düşünüyorum’ demiştiniz.
Aynen. Hâlâ aynı kanaatteyim, o ayrı bir iş. O bununla ilgili değil. Bu devlet işi.
Nasıl oluyor da bunun bu kadar üzerine çıkıp siyaset yapabiliyorsunuz? Kişisel kırgınlıklarınızı bir kenara itebiliyorsunuz öyle mi?
Evet, aynen öyle işte. İnsanlar bunu anlamıyorlar, siyasetimizin problemi budur. Ama benim olayım aynen budur. Ben onu yaşadım. Görüşümü de istifa ederken söyledim. 2013’te sizinle konuşurken aynen tekrar ettim. 2015’te şimdi bana soruyorsunuz, yine aynı şeyi söylüyorum. Hadi size şunu da söyleyeyim, belki yanlış yapıyorum ama... Bunu Sayın Cumhurbaşkanı’na da söyledim.
10 Haziran 2015 görüşmesinde mi?
Evet.
Ne söylediniz?
Size söylediğimi ifade etmem yetmedi mi?
BANA YAŞATILAN ACILAR BİR YANA ŞİMDİ DEVLET İŞİ YAPIYORUZ
Bana 2013’te söylediğinizin aynısını ona da söylediniz, doğru mu?
Bir şeyi herkesin anlaması için bunu söylüyorum. Benim yaşadığım olaylar, maruz kaldığım haksızlıklar ve komplolar, bana yaşatılmak istenen acılar, onun karşısında takınılan tavırlar bir yana. Hiç onlarla meşgul değilim. Bunun hesabını hukuk ve tarih zamanı gelince soracaktır. Şimdi bir devlet işi yapıyoruz.
Bu şekilde mi söylediniz?
Hayır, ben bunu sana izah ediyorum. Ona izah etmem gerekmiyor, ben orada sadece kanaatimi söyledim.
KASEDE RAĞMEN AMELİYATINDAN SONRA ZİYARET ETTİM
Yanıt verdi mi?
Gazetecilik yapma şimdi. Ben bir şey anlatıyorum sana. Ben o kadar sağlamım ki bunu muhatabına da aynen böyle söyledim. Bakın hatırlayın; o zaman başbakanken bir sağlık sorunuyla karşılaştı. Ben eşimi aldım, Sayın Başbakan’a geçmiş olsun ziyareti yaptım. O da eşiyle, kızıyla karşıladı. Tatlı bir aile sohbeti yaptık ve ayrıldık. Ben oraya giderken bu kanaatimi taşıyordum. Eşim de aynı kanaati taşıyor. Ama biz görevimizi yaptık. Şimdi Türkiye’yle ilgili benim yapmam gereken bir şey varsa; hırstı, kavgaydı, intikamdı bunları aştığımı hissediyorum ne mutlu ki. Dünyaya hiçbir zaman bu kişisel ilişkilerin, düşmanlıkların, intikam hırslarının etkisi altında bakmıyorum. İçine girdiğimiz bu yeni dönemde, Türkiye’nin toparlanması ve yeni siyasetin inşası sürecinin başarılı bir şekilde noktalanmasını istiyorum. Olur mu olmaz mı bilmiyorum ama bir şans var.
Bahçeli için de mücadele ederdim
MHP lideri Bahçeli geçen gün gazetemize yaptığı açıklamada ‘AKP Genel Başkanı’nı başbakanlığa götüren 116 günlük sürecin mimarlarından biri olduğu şüphesi vardır’ sözleriyle sizin Erdoğan’la 2002’de şaibeli bir pazarlık içinde olduğunuzu ima eden o meşhur dedikoduyu gündeme getirdi.
Şüphe yok, ben o sürecin mimarlarından, mühendislerinden, sorumlularından birisiyim. Muhalefet partisi olarak böyle bir anayasa değişikliğine destek vereceğimizi ilan ettik ve o desteği de sonuna kadar sürdürdük. Sayın Erdoğan’ın siyasi haklarını kazanmasına dönük adım bizim tarafımızdan atılmıştır. Şüpheli bir olay yok. Biz attık. Ayrıca Sayın Bahçeli o açıklamasında diyor ki ‘Türkiye’de birileri birileri adına ona sahip çıkarsa...’ Bizim bu düzenlememizin arkasında birilerinin olduğunu, birilerinin adına bu adımı attığımızı düşünüyorsa Sayın Bahçeli’nin o kanaatinin dayanaklarını derhal açıklamasını talep etmek benim hakkımdır. Birilerinin yönlendirmesiyle böyle bir adım attığımızı düşünüyorsa kimi ima ettiğini ben öğrenmek isterim. O yasal düzenleme ne zaman gelmiş? 12 Eylül döneminde gelmiş. Kenan Evren’den önce Türkiye’de böyle bir düzenleme yok. Böyle bir düzenlemeyi hukuka, milli irade anlayışına, demokrasi anlayışına sığdırmak ve bunu sürdürmeyi denemek hiçbir şekilde benim anlayışıma sığmadı. Bu çarpıklığın halkoyuna sunulması halinde bir parti genel başkanının milletvekili seçilme yasağını savunmanın ayıbını ben de taşıyamazdım, partime de taşıtamazdım. Hâlâ o yasağı savunup da kendisine demokrat diyebilmesine şaşırıyorum. Sayın Bahçeli için böyle bir yasak söz konusu olsaydı hiç kuşku yok onun için de aynı şekilde mücadele ederdim. Bu CHP’nin Türkiye demokrasisine yönelik ciddi bir olumlu adımıdır. Kimseyi sevdiğimiz için değil, ona bir kıyak olsun diye değil, doğrusu bu olduğu için yapılmıştır. Bizim parti olarak iftiharımızdır. Ben bunun sorumluluğunu üstlenerek yaptım.
Balıkçıda tezkereyi konuştuk
Beylerbeyi’ndeki balıkçıdaki o meşhur buluşma hangi tarihte olmuştu? Tayyip Erdoğan’la o görüşmenizin gündeminde Erdoğan’la ilgili yasal düzenleme mi vardı?
Sayın Erdoğan’ın milletvekili seçilmesinin önündeki engel olan anayasa değişikliğinin kaldırılmasına yönelik değişiklik 27 Aralık 2002 tarihinde tamamlandı. Bundan 4 gün sonra, yani 31 Aralık 2002 tarihinde 24980 sayılı Resmi Gazete’de yayınlandı. Bizim işimiz bitti, benim işim o kadardı. Peki söylediğin balıkçı buluşması ne zaman oldu? 22 Şubat 2003’te. Neredeyse 2 ay sonra. Ben anayasa değişikliği konusunda öncülük yaparken ne Sayın Erdoğan ile doğrudan ya da dolaylı temasım oldu ne de bir başkasından bu konuda telkin aldım.
O halde iş bittikten sonra 22 Şubat’ta neden buluştunuz?
1 Mart tezkeresi öncesinde oldu o buluşma. Ben o sırada tezkereye şiddetle karşı çıkıyordum ve AKP üzerinde de belli bir etki sağlanmış bu konuda. Tezkerenin reddedilmesinin doğuracağı siyasi sonuçlar ne olabilir, çıkacak güçlükler karşısında ne olabilir? AKP’nin gerçek kurucusu bunları benimle konuşma ihtiyacı hissetti. Orada bir şey verdi de, kıyaktı da... Bunların hepsi boştur. Siyaseti bu dedikodulardan arındıralım.
Sonuçta 1 Mart tezkeresi Meclis’ten geçmedi. Erdoğan’ın sizinle yaptığı görüşmenin de etkili olduğunu yazıp söyleyen oldu. Bu yorumun doğru olduğunu düşünür müsünüz?
Tayyip Bey ‘yapalım mı yapmayalım mı’ noktasını değil geçmemesi halinde ne olacağını sordu. Tayyip Bey geçmesi gerektiği noktasında gayret gösterdi. Ben bir tuzak mı kuruyorum, yoksa Türkiye için doğru olanı yapma gayreti içinde miyim? Muhtemelen kafasında bu vardı. Tabii oradan başladık, YÖK’ü de konuştuk, Kıbrıs’ı da konuştuk. Tek kelime de bana ‘Eksik olma bu anayasa değişikliğinde demokratik bir atılım gerçekleştirdin’ demedi. Ne ben ona bunu hatırlattım ne o bana herhangi bir şey söyleme gereği duydu. Bu son görüşmede de (10 Haziran 2015) ben başlarken dedim ki; ‘Sizinle bir araya gelmemiz Türkiye’de daima ciddi dedikodulara yol açıyor. Spekülasyonların ardı arkası kesilmiyor. Yığınla dert üretiyoruz. Halbuki tek kelime o işleri de konuşmamıştık’. Bu şekilde karşılıklı şaka yaptık.
‘Yine kim bilir neler yazacaklar’ diye dedikodumuzu yaptınız yani.
Evet. Dedim ki ‘O görüşmede de hiçbir pazarlık olmadığını sen de biliyorsun, ben de biliyorum. Bunun için de kim bilir neler diyecekler’. Boş ver deyip geçtik...
Cansu Çamlıbel / Hürriyet
Erdoğan’ın davetini kabul etmesi kendisinin 2010 yılında CHP Genel Başkanlığı’nı bırakmasına neden olan kaset komplosunda Erdoğan’ın rolüne dair kanaatinin değiştiği anlamına mı geliyordu? Baykal’ın bu soruya yanıtı duygusallığa teslim olmayan karakterini çarpıcı şekilde ortaya koyuyor. O yanıtı ve Erdoğan’la ilişkisinin köşe taşı olarak görünen meşhur 2003 randevusuna dair tarihi detayları ilk kez okuyacaksınız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 7 Haziran seçiminin ardından neden Meclis’e giren siyasi partilerin liderlerinden önce sizinle görüşmek istedi? Kendisinin geçmişteki hukukunuz nedeniyle size özel bir güveni mi var?
Bana onun değil herkesin güveninin olması için yeter sebebim var. Çünkü ben kimse aleyhinde hiçbir tezgâh kurmadım.
Ama size tezgâh kuruldu...
Evet, onları da taşıdım.
Genel Başkanlığı bırakmanıza neden olan kaset komplosunda o zaman başbakan olan Erdoğan’ın sorumluluğuna işaret eden açıklamalarınız var. Nisan 2013’teki röportajımızda ‘Bunun Başbakan’ın bilgisi ve onayı dahilinde yapıldığını düşünüyorum’ demiştiniz.
Aynen. Hâlâ aynı kanaatteyim, o ayrı bir iş. O bununla ilgili değil. Bu devlet işi.
Nasıl oluyor da bunun bu kadar üzerine çıkıp siyaset yapabiliyorsunuz? Kişisel kırgınlıklarınızı bir kenara itebiliyorsunuz öyle mi?
Evet, aynen öyle işte. İnsanlar bunu anlamıyorlar, siyasetimizin problemi budur. Ama benim olayım aynen budur. Ben onu yaşadım. Görüşümü de istifa ederken söyledim. 2013’te sizinle konuşurken aynen tekrar ettim. 2015’te şimdi bana soruyorsunuz, yine aynı şeyi söylüyorum. Hadi size şunu da söyleyeyim, belki yanlış yapıyorum ama... Bunu Sayın Cumhurbaşkanı’na da söyledim.
10 Haziran 2015 görüşmesinde mi?
Evet.
Ne söylediniz?
Size söylediğimi ifade etmem yetmedi mi?
BANA YAŞATILAN ACILAR BİR YANA ŞİMDİ DEVLET İŞİ YAPIYORUZ
Bana 2013’te söylediğinizin aynısını ona da söylediniz, doğru mu?
Bir şeyi herkesin anlaması için bunu söylüyorum. Benim yaşadığım olaylar, maruz kaldığım haksızlıklar ve komplolar, bana yaşatılmak istenen acılar, onun karşısında takınılan tavırlar bir yana. Hiç onlarla meşgul değilim. Bunun hesabını hukuk ve tarih zamanı gelince soracaktır. Şimdi bir devlet işi yapıyoruz.
Bu şekilde mi söylediniz?
Hayır, ben bunu sana izah ediyorum. Ona izah etmem gerekmiyor, ben orada sadece kanaatimi söyledim.
KASEDE RAĞMEN AMELİYATINDAN SONRA ZİYARET ETTİM
Yanıt verdi mi?
Gazetecilik yapma şimdi. Ben bir şey anlatıyorum sana. Ben o kadar sağlamım ki bunu muhatabına da aynen böyle söyledim. Bakın hatırlayın; o zaman başbakanken bir sağlık sorunuyla karşılaştı. Ben eşimi aldım, Sayın Başbakan’a geçmiş olsun ziyareti yaptım. O da eşiyle, kızıyla karşıladı. Tatlı bir aile sohbeti yaptık ve ayrıldık. Ben oraya giderken bu kanaatimi taşıyordum. Eşim de aynı kanaati taşıyor. Ama biz görevimizi yaptık. Şimdi Türkiye’yle ilgili benim yapmam gereken bir şey varsa; hırstı, kavgaydı, intikamdı bunları aştığımı hissediyorum ne mutlu ki. Dünyaya hiçbir zaman bu kişisel ilişkilerin, düşmanlıkların, intikam hırslarının etkisi altında bakmıyorum. İçine girdiğimiz bu yeni dönemde, Türkiye’nin toparlanması ve yeni siyasetin inşası sürecinin başarılı bir şekilde noktalanmasını istiyorum. Olur mu olmaz mı bilmiyorum ama bir şans var.
Bahçeli için de mücadele ederdim
MHP lideri Bahçeli geçen gün gazetemize yaptığı açıklamada ‘AKP Genel Başkanı’nı başbakanlığa götüren 116 günlük sürecin mimarlarından biri olduğu şüphesi vardır’ sözleriyle sizin Erdoğan’la 2002’de şaibeli bir pazarlık içinde olduğunuzu ima eden o meşhur dedikoduyu gündeme getirdi.
Şüphe yok, ben o sürecin mimarlarından, mühendislerinden, sorumlularından birisiyim. Muhalefet partisi olarak böyle bir anayasa değişikliğine destek vereceğimizi ilan ettik ve o desteği de sonuna kadar sürdürdük. Sayın Erdoğan’ın siyasi haklarını kazanmasına dönük adım bizim tarafımızdan atılmıştır. Şüpheli bir olay yok. Biz attık. Ayrıca Sayın Bahçeli o açıklamasında diyor ki ‘Türkiye’de birileri birileri adına ona sahip çıkarsa...’ Bizim bu düzenlememizin arkasında birilerinin olduğunu, birilerinin adına bu adımı attığımızı düşünüyorsa Sayın Bahçeli’nin o kanaatinin dayanaklarını derhal açıklamasını talep etmek benim hakkımdır. Birilerinin yönlendirmesiyle böyle bir adım attığımızı düşünüyorsa kimi ima ettiğini ben öğrenmek isterim. O yasal düzenleme ne zaman gelmiş? 12 Eylül döneminde gelmiş. Kenan Evren’den önce Türkiye’de böyle bir düzenleme yok. Böyle bir düzenlemeyi hukuka, milli irade anlayışına, demokrasi anlayışına sığdırmak ve bunu sürdürmeyi denemek hiçbir şekilde benim anlayışıma sığmadı. Bu çarpıklığın halkoyuna sunulması halinde bir parti genel başkanının milletvekili seçilme yasağını savunmanın ayıbını ben de taşıyamazdım, partime de taşıtamazdım. Hâlâ o yasağı savunup da kendisine demokrat diyebilmesine şaşırıyorum. Sayın Bahçeli için böyle bir yasak söz konusu olsaydı hiç kuşku yok onun için de aynı şekilde mücadele ederdim. Bu CHP’nin Türkiye demokrasisine yönelik ciddi bir olumlu adımıdır. Kimseyi sevdiğimiz için değil, ona bir kıyak olsun diye değil, doğrusu bu olduğu için yapılmıştır. Bizim parti olarak iftiharımızdır. Ben bunun sorumluluğunu üstlenerek yaptım.
Balıkçıda tezkereyi konuştuk
Beylerbeyi’ndeki balıkçıdaki o meşhur buluşma hangi tarihte olmuştu? Tayyip Erdoğan’la o görüşmenizin gündeminde Erdoğan’la ilgili yasal düzenleme mi vardı?
Sayın Erdoğan’ın milletvekili seçilmesinin önündeki engel olan anayasa değişikliğinin kaldırılmasına yönelik değişiklik 27 Aralık 2002 tarihinde tamamlandı. Bundan 4 gün sonra, yani 31 Aralık 2002 tarihinde 24980 sayılı Resmi Gazete’de yayınlandı. Bizim işimiz bitti, benim işim o kadardı. Peki söylediğin balıkçı buluşması ne zaman oldu? 22 Şubat 2003’te. Neredeyse 2 ay sonra. Ben anayasa değişikliği konusunda öncülük yaparken ne Sayın Erdoğan ile doğrudan ya da dolaylı temasım oldu ne de bir başkasından bu konuda telkin aldım.
O halde iş bittikten sonra 22 Şubat’ta neden buluştunuz?
1 Mart tezkeresi öncesinde oldu o buluşma. Ben o sırada tezkereye şiddetle karşı çıkıyordum ve AKP üzerinde de belli bir etki sağlanmış bu konuda. Tezkerenin reddedilmesinin doğuracağı siyasi sonuçlar ne olabilir, çıkacak güçlükler karşısında ne olabilir? AKP’nin gerçek kurucusu bunları benimle konuşma ihtiyacı hissetti. Orada bir şey verdi de, kıyaktı da... Bunların hepsi boştur. Siyaseti bu dedikodulardan arındıralım.
Sonuçta 1 Mart tezkeresi Meclis’ten geçmedi. Erdoğan’ın sizinle yaptığı görüşmenin de etkili olduğunu yazıp söyleyen oldu. Bu yorumun doğru olduğunu düşünür müsünüz?
Tayyip Bey ‘yapalım mı yapmayalım mı’ noktasını değil geçmemesi halinde ne olacağını sordu. Tayyip Bey geçmesi gerektiği noktasında gayret gösterdi. Ben bir tuzak mı kuruyorum, yoksa Türkiye için doğru olanı yapma gayreti içinde miyim? Muhtemelen kafasında bu vardı. Tabii oradan başladık, YÖK’ü de konuştuk, Kıbrıs’ı da konuştuk. Tek kelime de bana ‘Eksik olma bu anayasa değişikliğinde demokratik bir atılım gerçekleştirdin’ demedi. Ne ben ona bunu hatırlattım ne o bana herhangi bir şey söyleme gereği duydu. Bu son görüşmede de (10 Haziran 2015) ben başlarken dedim ki; ‘Sizinle bir araya gelmemiz Türkiye’de daima ciddi dedikodulara yol açıyor. Spekülasyonların ardı arkası kesilmiyor. Yığınla dert üretiyoruz. Halbuki tek kelime o işleri de konuşmamıştık’. Bu şekilde karşılıklı şaka yaptık.
‘Yine kim bilir neler yazacaklar’ diye dedikodumuzu yaptınız yani.
Evet. Dedim ki ‘O görüşmede de hiçbir pazarlık olmadığını sen de biliyorsun, ben de biliyorum. Bunun için de kim bilir neler diyecekler’. Boş ver deyip geçtik...
Cansu Çamlıbel / Hürriyet
Etiketler:
chp,
deniz baykal,
haber,
recep tayyip erdoğan,
tbmm
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)