Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca hazırlanan düzenlemeyle, geçmişte aldıkları evde bakım yardımından dolayı icraya düşen 9 bin 200 yoksul vatandaşın toplamda 51 milyon 870 bin liralık borcu silinecek.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca hazırlanan düzenlemeyle, geçmişte aldıkları evde bakım yardımından dolayı icraya düşen 9 bin 200 yoksul vatandaşın toplamda 51 milyon 870 bin liralık borcu silinecek.
Torba Kanun'da yer aldı
Bakanlıkça hazırlanan ve geçen hafta TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen "Torba Kanun Tasarısı"nda yer alan düzenleme ile evde bakım yardımı alan yoksul durumdaki binlerce vatandaşın devlete sehven zamanında bildirimde bulunmaması sebebiyle borçlu duruma düşmesi sonucu yaşadığı mağduriyetin ortadan kaldırılması amaçlanıyor.
Yersiz ödemelerin tahsilinden vazgeçilecek
2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu'na eklenen geçici maddeyle gerçekleştirilecek düzenleme ile evde bakım yardımı uygulamasından yararlanan ihtiyaç sahibi engelli vatandaşların gelirindeki değişikler, sağlık raporu süresinin bitmesi, kurumsal bakıma geçme, kişinin ölümü veya adres değişikliği gibi durumları zamanında devlete bildirmemesi nedeniyle aldığı yersiz ödemelere yönelik oluşan borçlarının yasal faizleriyle birlikte tahsilinden vazgeçilecek.
Haksız ödeme alanlar yararlanamayacak
Yapılacak düzenlemeden, gerçeğe uygun olmayan belge ve sağlık kurulu raporu kullanmak suretiyle haksız ödeme alanlar yararlanamayacak. Daha önce tahsil edilen tutarlara yönelik olarak ise hak talebinde bulunulamayacak.
51 milyon liralık borç silinecek
Düzenleme yasalaştığında söz konusu sebepler dolayısıyla oluşan ancak Bakanlıkça takibi yapılıp, haczedilecek herhangi bir mal varlığı bulunmayan yoksul vatandaşların toplamda 51 milyon 870 bin liralık borcu silinmiş olacak.
9 bin 200 engelli ve yakınları yararlanacak
Düzenlemeden 9 bin 200 engelli vatandaş veya yakını faydalanacak. Bakanlık ayrıca yersiz ödeme olaylarının tekrar yaşanmaması amacıyla evde bakım yardımına ilişkin tüm iş ve işlemleri Bütünleşik Sosyal Yardım Bilgi Sisteminde yeni hazırlanan "Evde Bakım Modülü" aracılığıyla yürütecek.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarınca uygulanacak sistem sayesinde vatandaşların tüm bilgileri kontrol edilerek ödeme dosyaları oluşturulacağından, önceki dönemlerde oluşan olumsuzluklar ile yersiz ödemelerin son bulacağı yeni bir dönem de başlamış olacak.
29 Aralık 2016 Perşembe
Ticari yazılımların payı 2017’de 6 milyar TL’yi geçecek
Son yıllarda çift haneli büyüme ivmesi gösteren yazılım sektörü, 2016 yılındaki tüm olumsuzluklara rağmen, büyüme rakamlarında hız kesmedi. Kurumsal Kaynak Planlama (ERP) ve paket programlara ilave olarak, birkaç yıldır ülke gündeminde olan i-Dönüşüm (e-Fatura, e-Defter, e-Arşiv vb) uygulamaları, yazılım sektörünü atağa geçirdi.
Ekonomideki büyüme oranının üzerinde bir büyümenin, yazılım sektöründe devam edeceğini belirten Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ Başkanı Mehmet Önder, şunları söyledi: “Tüm sektörlere kaldıraç etkisini yapan yazılım sektörü, bugünün ve geleceğin sektörüdür. Sektörümüzde, 2017 yılındaki ticari yazılımların payının 6 milyar TL’yi geçeceğini öngörüyoruz. i-Dönüşüm’de hizmet veren 60 özel entegratör firma ile ERP yazılımı yapan ve paket programı satan yaklaşık bine yakın firma, bu pastadan pay alacaktır” dedi.
Milli yazılım stratejisi, yerli firmaları uluslararası arenaya taşıyacak
Devlet stratejisi olan milli yazılım konusuna değinen Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, şunları kaydetti: “Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, Devlet kurumlarımız, milli yazılım konusunda önemli açıklamalar yapıyor. Devletimiz, milli yazılım konusunda arama konferansları yaparak, yetenekli firmaları ve ekosistemleri tespit ediyor. Devlet kurumları ve özel sektör, tercihini bu yönde kullanırsa, yerli yazılım sektörü bir basamak daha yukarıya çıkacaktır. Buradan elde edilecek, Devlet projesi ve büyük projeler yapabilme yetenekleri, ülke gücünü de arkasına alarak, gelecek dönemde yerli yazılım firmalarını daha fazla uluslararası arenaya taşıyacaktır. Uyumsoft, milli ERP yazılımında lider bir kuruluştur. Uluslararası rekabeti yakalayan şirketimiz, uluslararası ürünlerini ortaya çıkaran, dünyaya ihracat yapan, milli yazılım konusunda yeteneklerini geliştiren, özel sektör ve kamuda çok sayıda başarılı projeyi hayata geçiren yerli bir firmadır. Türkiye’nin milli ve yerli ERP firmasıyız” diye konuştu.
Uyumsoft, 2017 yılında %25 büyüme hedefliyor
Cloud ERP ve Mobil ERP’de sektöre liderlik ettiğini anlatan Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, konuşmasına söyle devam etti: “Web ERP, Cloud ERP, Mobil ERP konularında sektörümüze liderlik etmeyi sürdürüyoruz. Kurumsal Kaynak Planlama (ERP) ve i-Dönüşüm (e-Fatura, e-Defter, e-Arşiv) uygulamalarında, 45 farklı sektördeki, 5 bin 500’ün üzerindeki müşterimize hizmet veriyoruz. Yıldız Teknik Üniversitesi Teknoparkı’ndaki merkez binamız dahil 6 ofisimiz ile Türkiye’nin tüm bölgelerine ve yurtdışına yazılım ve danışmanlık hizmeti sağlıyoruz. 2016 yılı başarılı bir yıl oldu ve %25 büyüdük. 2017 yılında da, en az %25 bir büyümeyi hedefliyoruz” diye konuştu. Önümüzdeki dönemin şirketlerin tek başına rekabetinden çıkarak, ekosistemlerin rekabetine dönüşeceğini kaydeden Mehmet Önder, çalışanları ve ekosistemdeki 150 iş ortağıyla büyümeye devam ettiklerini söyledi. Mehmet Önder, Uyumsoft ERP’nin, Fildişi Sahili’nde Hindistan’a, İngiltere’den Azerbaycan’a kadar 10’dan fazla ülkede kullanılmakta olduğunu açıkladı.
Ekonomideki büyüme oranının üzerinde bir büyümenin, yazılım sektöründe devam edeceğini belirten Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ Başkanı Mehmet Önder, şunları söyledi: “Tüm sektörlere kaldıraç etkisini yapan yazılım sektörü, bugünün ve geleceğin sektörüdür. Sektörümüzde, 2017 yılındaki ticari yazılımların payının 6 milyar TL’yi geçeceğini öngörüyoruz. i-Dönüşüm’de hizmet veren 60 özel entegratör firma ile ERP yazılımı yapan ve paket programı satan yaklaşık bine yakın firma, bu pastadan pay alacaktır” dedi.
Milli yazılım stratejisi, yerli firmaları uluslararası arenaya taşıyacak
Devlet stratejisi olan milli yazılım konusuna değinen Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, şunları kaydetti: “Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, Devlet kurumlarımız, milli yazılım konusunda önemli açıklamalar yapıyor. Devletimiz, milli yazılım konusunda arama konferansları yaparak, yetenekli firmaları ve ekosistemleri tespit ediyor. Devlet kurumları ve özel sektör, tercihini bu yönde kullanırsa, yerli yazılım sektörü bir basamak daha yukarıya çıkacaktır. Buradan elde edilecek, Devlet projesi ve büyük projeler yapabilme yetenekleri, ülke gücünü de arkasına alarak, gelecek dönemde yerli yazılım firmalarını daha fazla uluslararası arenaya taşıyacaktır. Uyumsoft, milli ERP yazılımında lider bir kuruluştur. Uluslararası rekabeti yakalayan şirketimiz, uluslararası ürünlerini ortaya çıkaran, dünyaya ihracat yapan, milli yazılım konusunda yeteneklerini geliştiren, özel sektör ve kamuda çok sayıda başarılı projeyi hayata geçiren yerli bir firmadır. Türkiye’nin milli ve yerli ERP firmasıyız” diye konuştu.
Uyumsoft, 2017 yılında %25 büyüme hedefliyor
Cloud ERP ve Mobil ERP’de sektöre liderlik ettiğini anlatan Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, konuşmasına söyle devam etti: “Web ERP, Cloud ERP, Mobil ERP konularında sektörümüze liderlik etmeyi sürdürüyoruz. Kurumsal Kaynak Planlama (ERP) ve i-Dönüşüm (e-Fatura, e-Defter, e-Arşiv) uygulamalarında, 45 farklı sektördeki, 5 bin 500’ün üzerindeki müşterimize hizmet veriyoruz. Yıldız Teknik Üniversitesi Teknoparkı’ndaki merkez binamız dahil 6 ofisimiz ile Türkiye’nin tüm bölgelerine ve yurtdışına yazılım ve danışmanlık hizmeti sağlıyoruz. 2016 yılı başarılı bir yıl oldu ve %25 büyüdük. 2017 yılında da, en az %25 bir büyümeyi hedefliyoruz” diye konuştu. Önümüzdeki dönemin şirketlerin tek başına rekabetinden çıkarak, ekosistemlerin rekabetine dönüşeceğini kaydeden Mehmet Önder, çalışanları ve ekosistemdeki 150 iş ortağıyla büyümeye devam ettiklerini söyledi. Mehmet Önder, Uyumsoft ERP’nin, Fildişi Sahili’nde Hindistan’a, İngiltere’den Azerbaycan’a kadar 10’dan fazla ülkede kullanılmakta olduğunu açıkladı.
Esnafa işsizlik maaşı geliyor
Ekonomik olarak zor duruma düşmeleri nedeniyle iş yerini kapatan veya iflas eden esnafın gelir kayıplarını telafi etmek üzere Ahilik Sigortası Fonu kurulacak.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Hazine Müsteşarlığı ve Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) tarafından yürütülen çalışmalar sonunda Ahilik Sigortası Fonu Kanun Tasarısı taslağı hazırlandı.
Mevcut İşsizlik Sigortası Fonu'na benzer bir sistemin kurulması esasına dayanan taslağa göre, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı olanlar, noterler, anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları da bu düzenlemeden yararlanabilecek.
Esnaf ve sanatkarlar faaliyetini bırakmaları (kayıtlı oldukları tüm işletmelerini terkin yapmaları) ve iflas kararı alarak sigortalılığını sonlandırmaları durumunda işsizlik maaşı almak için başvurabilecek. Bu hallerin dışında kendi isteği ile iş yerinin faaliyetine son veren kişiler işsizlik maaşı için başvuramayacak.
Yararlanma koşulları
Fondan, son 3 yılda en az 600 gün Ahilik Sigortası Primi ödeyenler yararlanabilecek. Prim borcu bulunan sigortalılar için ise sigortalının en az 600 gün prim ödemiş olması şartı ile sigortalılığın sona erdiği tarihten itibaren geriye doğru en fazla 90 güne kadar olan prim borçları merkezi bütçeden karşılanarak Ahilik Sigortası Fonu'ndan aylık (ahilik ödeneği) bağlanacak.
Ahilik sigortalıları için sigortalılığının sona ermesinden önceki son 120 gün sürekli çalışmış olanlardan, son üç yıl içinde, 600 gün faaliyetini sürdüren ve ahilik sigortası primi ödemiş olanlara 180 gün, 900 gün faaliyetini sürdüren ve ahilik sigortası primi ödemiş olanlara 240 gün, bin 80 gün faaliyetini sürdüren ve ahilik sigortası primi ödemiş olanlara 300 gün süre ile ahilik ödeneği verilecek.
Ahilik ödeneği aylık miktarı brüt asgari ücretin yüzde 40'ından az, yüzde 80'ininden fazla olamayacak. Mevcut asgari ücrete göre, söz konusu ödenecek miktar asgari 658 liradan az, bin 317 liradan fazla olamayacak.
Fonun işleyişi ve sigortalılara yapılacak ödemelere ilişkin unsurlar şöyle olacak:
- Fona katılım zorunlu olacak
- Fona sigortalıların prime esas aylık kazançlarından yüzde 2'si veya yüzde 3'ü oranında pay ayrılacak, ayrıca devlet yüzde 1 katkı sağlayacak
- Sigortalılara son 4 aylık ortalama kazancının yüzde 40'ı oranında aylık verilecek
- Ödenecek aylık miktarı brüt asgari ücretin yüzde 40'ından az, yüzde 80'ininden fazla olamayacak
- Ahilik ödeneği alan sigortalılara, ödenek süresince sağlık hizmetleri de verilecek
- Hileli iflas durumu ve iş yerinin alt ve üst soya devirler ile muvazaalı olarak yapılan devirlerde yapılan ödemeler ve sağlık giderleri ilgiliden yasal faizi ile geri alınacak
- Fon İŞKUR bünyesinde faaliyet yürütecek
- Primler SGK tarafından toplanacak. (cnntürk)
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Hazine Müsteşarlığı ve Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) tarafından yürütülen çalışmalar sonunda Ahilik Sigortası Fonu Kanun Tasarısı taslağı hazırlandı.
Mevcut İşsizlik Sigortası Fonu'na benzer bir sistemin kurulması esasına dayanan taslağa göre, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı olanlar, noterler, anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları da bu düzenlemeden yararlanabilecek.
Esnaf ve sanatkarlar faaliyetini bırakmaları (kayıtlı oldukları tüm işletmelerini terkin yapmaları) ve iflas kararı alarak sigortalılığını sonlandırmaları durumunda işsizlik maaşı almak için başvurabilecek. Bu hallerin dışında kendi isteği ile iş yerinin faaliyetine son veren kişiler işsizlik maaşı için başvuramayacak.
Yararlanma koşulları
Fondan, son 3 yılda en az 600 gün Ahilik Sigortası Primi ödeyenler yararlanabilecek. Prim borcu bulunan sigortalılar için ise sigortalının en az 600 gün prim ödemiş olması şartı ile sigortalılığın sona erdiği tarihten itibaren geriye doğru en fazla 90 güne kadar olan prim borçları merkezi bütçeden karşılanarak Ahilik Sigortası Fonu'ndan aylık (ahilik ödeneği) bağlanacak.
Ahilik sigortalıları için sigortalılığının sona ermesinden önceki son 120 gün sürekli çalışmış olanlardan, son üç yıl içinde, 600 gün faaliyetini sürdüren ve ahilik sigortası primi ödemiş olanlara 180 gün, 900 gün faaliyetini sürdüren ve ahilik sigortası primi ödemiş olanlara 240 gün, bin 80 gün faaliyetini sürdüren ve ahilik sigortası primi ödemiş olanlara 300 gün süre ile ahilik ödeneği verilecek.
Ahilik ödeneği aylık miktarı brüt asgari ücretin yüzde 40'ından az, yüzde 80'ininden fazla olamayacak. Mevcut asgari ücrete göre, söz konusu ödenecek miktar asgari 658 liradan az, bin 317 liradan fazla olamayacak.
Fonun işleyişi ve sigortalılara yapılacak ödemelere ilişkin unsurlar şöyle olacak:
- Fona katılım zorunlu olacak
- Fona sigortalıların prime esas aylık kazançlarından yüzde 2'si veya yüzde 3'ü oranında pay ayrılacak, ayrıca devlet yüzde 1 katkı sağlayacak
- Sigortalılara son 4 aylık ortalama kazancının yüzde 40'ı oranında aylık verilecek
- Ödenecek aylık miktarı brüt asgari ücretin yüzde 40'ından az, yüzde 80'ininden fazla olamayacak
- Ahilik ödeneği alan sigortalılara, ödenek süresince sağlık hizmetleri de verilecek
- Hileli iflas durumu ve iş yerinin alt ve üst soya devirler ile muvazaalı olarak yapılan devirlerde yapılan ödemeler ve sağlık giderleri ilgiliden yasal faizi ile geri alınacak
- Fon İŞKUR bünyesinde faaliyet yürütecek
- Primler SGK tarafından toplanacak. (cnntürk)
Gayrimenkulde yeni dönem başlıyor
Türk ekonomisinin lokomotif sektörlerinden biri olan gayrimenkulde önemli değişikliklere gidiliyor. Hükümet düşük fiyata ev kiralayacak ve parsel bazında yoğunluk artışını yasaklayacak...
TOKİ, İller Bankası, belediyeler ve şirketler, kurulacak Gayrimenkul borsası aracılığıyla kentsel dönüşüm ve konut projelerinde bir metrekareye denk gelecek şekilde sertifika ihraç edebilecek.
Sözcü Gazetesi'nden İsmail Şahin'in haberine göre, tahvil, bono, hisse senedi ve kira sertifikası ihraçlarında olduğu gibi gayrimenkul sertifikaları da yurtiçinde ve yurtdışında tüm yatırımcılara satılabilecek. Alıcılar, emlak fiyatlarında ortaya çıkacak değer artışında pay alacak.
Ucuz kiralık ev:
Konut projelerinde dar gelirliler, engelliler, yaşlılar, kadınlar ve öğrenciler gibi dezavantajlı grupların barınma ihtiyacının karşılanması için sosyal kiralık konut oluşturulacak. Öncelik konut fiyatlarının çok yükseldiği şehirlere ve kentsel dönüşüm projelerine verilecek.
Finansal destek:
Afet riskli alanlarda hak sahiplerinin bireysel olarak veya inşaat şirketlerinin kurumsal olarak dönüşüm uygulamalarına girişebilmesi için yeni finansal araçlar geliştirilecek. Kentsel dönüşümün yeni, yerli ve yenilikçi üretimi destekleyecek şekilde uygulanmasına yönelik usul ve esaslar belirlenecek.
Veri bankası:
Konut konusundaki verilerin geliştirilmesi için Mekansal Adres Kayıt Sistemi, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi ile diğer kaynaklardaki konut göstergeleri derlenecek. Konut ihtiyacı, finansman yöntemleri ve piyasa işleyişi hakkında toplanacak bilgiler kurulacak veri bankası ile kamuoyuyla paylaşılacak.
Arsa üretecek:
Sağlıklı, engelsiz, güvenli, çevre ve çocuk dostu konut alanlarının geliştirilmesi için mevcut standartlar gözden geçirilecek. Kamunun, konut piyasasında yönlendirici, düzenleyici, denetleyici ve destekleyici rolü güçlendirilecek, altyapısı hazır arsa üretimi hızlandırılacak.
Yapı merkezi:
Yenilikçi ve sürdürülebilir, yapım-tasarım teknikleri ve ekipmanlarının geliştirilmesi amacıyla yapı araştırma merkezi kurulacak. Yapı denetim sistemi iyileştirilecek. Yapı müteahhitliği hizmetlerinin alanında yetkin kişiler tarafından verilmesi sağlanacak. Ara iş gücünün ustalık seviyeleri belgelendirilecek.
Akademik dönüşüm:
Kentsel dönüşüm uygulama örnekleri yerinde incelenerek üniversiteler ve diğer paydaş kurumlar ile birlikte planlama ilkeleri belirlenecek. Kentsel dönüşüm alanlarında planlama ilkelerini ortaya koyan bir rehber hazırlanarak kentsel dönüşüm uygulamalarının kent bütününe etkilerinin analizinin yapılmasına ilişkin yol haritası oluşturulacak.
Belediye yasası değişiyor
Hükümet, Belediye Yasası'nda da kapsamlı değişikliğe hazırlanıyor. İmar planlarının yapımındaki süreç daha şeffaf ve hesap verilebilir hale getirilecek, parsel bazlı yoğunluk artışlarına sınırlama getirilecek. İmar uygulamaları daha adil ve hızlı yapılacak ve imar planı değişiklikleri sonucunda oluşan değer artışından belediyeler pay alacak.
Planların yapımı, kabul edilen planların askıya çıkarılması, imar uygulaması ve yapı ruhsatı gibi temel süreçlere ilişkin mevzuattaki düzenlemeler konusunda kamuoyu internet üzerinden belediyelerce bilgilendirilecek. İmar planı değişikliği, planın ana kararlarını bozacak nitelikte olmayacak. İmar değişikliği, planda öngörülmeyen yeni ihtiyaç ve kentin gelişimini sağlamaya yönelik olacak.
TOKİ, İller Bankası, belediyeler ve şirketler, kurulacak Gayrimenkul borsası aracılığıyla kentsel dönüşüm ve konut projelerinde bir metrekareye denk gelecek şekilde sertifika ihraç edebilecek.
Sözcü Gazetesi'nden İsmail Şahin'in haberine göre, tahvil, bono, hisse senedi ve kira sertifikası ihraçlarında olduğu gibi gayrimenkul sertifikaları da yurtiçinde ve yurtdışında tüm yatırımcılara satılabilecek. Alıcılar, emlak fiyatlarında ortaya çıkacak değer artışında pay alacak.
Ucuz kiralık ev:
Konut projelerinde dar gelirliler, engelliler, yaşlılar, kadınlar ve öğrenciler gibi dezavantajlı grupların barınma ihtiyacının karşılanması için sosyal kiralık konut oluşturulacak. Öncelik konut fiyatlarının çok yükseldiği şehirlere ve kentsel dönüşüm projelerine verilecek.
Finansal destek:
Afet riskli alanlarda hak sahiplerinin bireysel olarak veya inşaat şirketlerinin kurumsal olarak dönüşüm uygulamalarına girişebilmesi için yeni finansal araçlar geliştirilecek. Kentsel dönüşümün yeni, yerli ve yenilikçi üretimi destekleyecek şekilde uygulanmasına yönelik usul ve esaslar belirlenecek.
Veri bankası:
Konut konusundaki verilerin geliştirilmesi için Mekansal Adres Kayıt Sistemi, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi ile diğer kaynaklardaki konut göstergeleri derlenecek. Konut ihtiyacı, finansman yöntemleri ve piyasa işleyişi hakkında toplanacak bilgiler kurulacak veri bankası ile kamuoyuyla paylaşılacak.
Arsa üretecek:
Sağlıklı, engelsiz, güvenli, çevre ve çocuk dostu konut alanlarının geliştirilmesi için mevcut standartlar gözden geçirilecek. Kamunun, konut piyasasında yönlendirici, düzenleyici, denetleyici ve destekleyici rolü güçlendirilecek, altyapısı hazır arsa üretimi hızlandırılacak.
Yapı merkezi:
Yenilikçi ve sürdürülebilir, yapım-tasarım teknikleri ve ekipmanlarının geliştirilmesi amacıyla yapı araştırma merkezi kurulacak. Yapı denetim sistemi iyileştirilecek. Yapı müteahhitliği hizmetlerinin alanında yetkin kişiler tarafından verilmesi sağlanacak. Ara iş gücünün ustalık seviyeleri belgelendirilecek.
Akademik dönüşüm:
Kentsel dönüşüm uygulama örnekleri yerinde incelenerek üniversiteler ve diğer paydaş kurumlar ile birlikte planlama ilkeleri belirlenecek. Kentsel dönüşüm alanlarında planlama ilkelerini ortaya koyan bir rehber hazırlanarak kentsel dönüşüm uygulamalarının kent bütününe etkilerinin analizinin yapılmasına ilişkin yol haritası oluşturulacak.
Belediye yasası değişiyor
Hükümet, Belediye Yasası'nda da kapsamlı değişikliğe hazırlanıyor. İmar planlarının yapımındaki süreç daha şeffaf ve hesap verilebilir hale getirilecek, parsel bazlı yoğunluk artışlarına sınırlama getirilecek. İmar uygulamaları daha adil ve hızlı yapılacak ve imar planı değişiklikleri sonucunda oluşan değer artışından belediyeler pay alacak.
Planların yapımı, kabul edilen planların askıya çıkarılması, imar uygulaması ve yapı ruhsatı gibi temel süreçlere ilişkin mevzuattaki düzenlemeler konusunda kamuoyu internet üzerinden belediyelerce bilgilendirilecek. İmar planı değişikliği, planın ana kararlarını bozacak nitelikte olmayacak. İmar değişikliği, planda öngörülmeyen yeni ihtiyaç ve kentin gelişimini sağlamaya yönelik olacak.
28 Aralık 2016 Çarşamba
Tüp bebek merkezinde 'yanlışlık' skandalı
Hollanda'da tüp bebek tedavisi gören 26 kadının yumurtalarının yanlış bir erkeğin sperm hücreleriyle döllendiği ortaya çıktı. Utrecht Üniversitesi Tıp Merkezi tarafından yapılan açıklamada çiftlerin yarısının gebelik sürecinde ya da bebekleri olduğunu belirterek, "Konuyla ilgili olarak bilgilendirildiler" dedi.
Hollanda'da bir tüp bebek merkezinde 26 kadının yumurtalarının yanlış bir erkeğin sperm hücreleriyle döllendiği ortaya çıktı. Utrecht Üniversitesi Tıp Merkezi (UMC) Nisan 2015 ile Kasım 2016 tarihleri arasında "prosedür hatası" yaşandığını açıkladı. Tüp bebek tedavisi gören 26 çiftin yarısının gebelik sürecinde ya da bebekleri olduğu belirtildi. Tüp bebek merkezi çiftlerin konuyla ilgili bilgilendirildiğini de ekledi.
"Olasılık düşük ama..."
BBC Türkçe'nin haberine göre, merkezden yapılan açıklamada "UMC kurulu çiftlerin bu haberi almak zorunda olmalarından üzgün. Döllenme sırasında tedavi altındaki bir çiftten alınan sperm hücreleri diğer 26 çiftin yumurtalarına girmiş olabilir. Yani söz konusu yumurtaları hedeflenen babanın spermleri dışında döllenmiş olabilir" denildi. Merkez bunun gerçekleşme olasılığının düşük olduğunu ancak yine de bu olasılığın "dışlanamayacağını" söyledi. 2012 yılında Singapur'daki bir anne yumurtalarının eşinin değil bir yabancının spermleriyle döllendiği gerekçesiyle bir tüp bebek merkezini dava etmişti. Çinli kadın doğan bebeğinin çok farklı saç ve ten rengi nedeniyle bir yanlışlık olduğunu düşünmüştü.
Hollanda'da bir tüp bebek merkezinde 26 kadının yumurtalarının yanlış bir erkeğin sperm hücreleriyle döllendiği ortaya çıktı. Utrecht Üniversitesi Tıp Merkezi (UMC) Nisan 2015 ile Kasım 2016 tarihleri arasında "prosedür hatası" yaşandığını açıkladı. Tüp bebek tedavisi gören 26 çiftin yarısının gebelik sürecinde ya da bebekleri olduğu belirtildi. Tüp bebek merkezi çiftlerin konuyla ilgili bilgilendirildiğini de ekledi.
"Olasılık düşük ama..."
BBC Türkçe'nin haberine göre, merkezden yapılan açıklamada "UMC kurulu çiftlerin bu haberi almak zorunda olmalarından üzgün. Döllenme sırasında tedavi altındaki bir çiftten alınan sperm hücreleri diğer 26 çiftin yumurtalarına girmiş olabilir. Yani söz konusu yumurtaları hedeflenen babanın spermleri dışında döllenmiş olabilir" denildi. Merkez bunun gerçekleşme olasılığının düşük olduğunu ancak yine de bu olasılığın "dışlanamayacağını" söyledi. 2012 yılında Singapur'daki bir anne yumurtalarının eşinin değil bir yabancının spermleriyle döllendiği gerekçesiyle bir tüp bebek merkezini dava etmişti. Çinli kadın doğan bebeğinin çok farklı saç ve ten rengi nedeniyle bir yanlışlık olduğunu düşünmüştü.
İstanbul'un arsa değeri açıklandı
Türkiye Veri İşleme Üssü TUVIUS'un araştırmasına göre İstanbul'daki toplam 5,2 milyar metrekarelik arsa ve arazinin değeri 2 trilyon dolar.
Yıldız Teknik Üniversitesi Teknoparkta faaliyet gösteren TUVIUS'un genel müdürü İshak Kurtuluş Altun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son yaptıkları araştırmanın sonuçlarını hakkında bilgi verdi.
İstanbul'da en ucuz konut hangi ilçede?
Altun, toplam alanı yaklaşık olarak 5,2 milyar metrekare olan İstanbul'da yol, göl ve değer atanması mümkün olmayan ve satışı gerçekleştirilemeyecek alanlar dışındaki bütün arsa ve arazileri değerlendiremeye aldıklarını dile getirdi.
Arsaların ortalama metrekare değerinin bin 250 lira olduğunu kaydeden Altun, "Yaptığımız araştırmalar sonucu İstanbul'un toplam arsa ve arazi değerini 2 trilyon 50 milyar 974 milyon 856 bin 94 dolar olarak belirledik. Biz ortalama 2 trilyon dolar diyoruz. Dolar kuru 3,5 lira olarak ele alırsak İstanbul'un toplam arsa ve arazi değeri 7 trilyon lira." dedi.
En değerli ilçeler Avrupa yakasında
İstanbul'un en değerli ilçelerinin başında Şişli geldiğini, onu Beyoğlu, Beşiktaş, Zeytinburnu ve Fatih'in takip ettiğini aktaran Altun, bu ilçelerde ortalama arsa metrekare değerinin 10 ila 25 bin lira arasında değiştiğini vurguladı.
Altun, en değerli ilçelerin Avrupa Yakasında olduğunun altını çizerek, bu yakadaki diğer değerli ilçelerin ise Bakırköy ve Güngören olduğunu aktardı. Altun, Bağcılar, Bayrampaşa, Bahçelievler ve Kağıthane'de ortalama metrekare değerinin 5 bin ila 10 bin lira arasında değiştiği bilgisini verdi.
Genel Müdür Altun, "Yine Avrupa tarafındaki ilçelerimizden bilgi verecek olursak, ortalama arsa ve arazi değerleri Sarıyer, Gaziosmanpaşa, Eyüp, Sultangazi, Esenler, Küçükçekmece, Avcılar, Esenyurt'ta 2 bin 500 lira ila 5 bin lira, Başakşehir ve Beylikdüzü'nde 1000 lira ila 2 bin 500 lira aralığında." ifadelerini kullandı.
Anadolu'da Kadıköy, Ataşehir ve Maltepe öne çıkıyor
Altun, Anadolu Yakasında en değerli ilçeler konusunda başı Kadıköy, Ataşehir ve Maltepe'nin çektiğini belirterek, bu semtlerde ortalama metrekare değerinin 5 bin ila 10 bin lira arasında değiştiğini söyledi.
Üsküdar, Ümraniye ve Kartal'da toplam arsa ve arazilerin ortalama değerinin metrekare başına 2 bin 500 ila 5 bin lira aralığında olduğunu dile getiren Altun, Beykoz, Sancaktepe, Tuzla, Suntanbeyli, Pendik ve Çekmeköy'de ise ortalama değerin 1000 lira ila 2 bin 500 lira arasında olduğunu anlattı.
Altun, Çatalca, Şile ve Silivri'deki toplam arsa ve arazilerin ortalama metrekare değerinin 500 liranın altında olduğunu ifade ederek, "Bu 3 ilçemizi ise bu alanda ortalaması 500 ile 1000 lira arasında değişen Büyükçekmece ve Arnavutköy geliyor." diye konuştu.
"Projeler, arsa fiyatlarının artmasında önemli etken"
Altun, İstanbul'da arsa fiyatlarının tek bir kritere göre şekillenmediğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Arsa ve arazi değerlerinde son 5 sene içerisinde düşüş eğilimlerine nadiren rastlanıyor. Arsalar son yıllarda ciddi değer kazandı. Özellikle tanıtımı gerçekleştirilen önemli proje alanları ve yakın çevresinde yüksek talepler doğurması, yabancı yatırımlarının gayrimenkule yönelik işlem hacimleri, altyapı ve kentsel hizmetlerin erişilebilirliğin artışına paralel gelişimi fiyatların yükselmesinde etken. İlçe arazi metrekare değerlerini etkileyen ön önemli ve dikkat çekici nokta ise projeler."
Yıldız Teknik Üniversitesi Teknoparkta faaliyet gösteren TUVIUS'un genel müdürü İshak Kurtuluş Altun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son yaptıkları araştırmanın sonuçlarını hakkında bilgi verdi.
İstanbul'da en ucuz konut hangi ilçede?
Altun, toplam alanı yaklaşık olarak 5,2 milyar metrekare olan İstanbul'da yol, göl ve değer atanması mümkün olmayan ve satışı gerçekleştirilemeyecek alanlar dışındaki bütün arsa ve arazileri değerlendiremeye aldıklarını dile getirdi.
Arsaların ortalama metrekare değerinin bin 250 lira olduğunu kaydeden Altun, "Yaptığımız araştırmalar sonucu İstanbul'un toplam arsa ve arazi değerini 2 trilyon 50 milyar 974 milyon 856 bin 94 dolar olarak belirledik. Biz ortalama 2 trilyon dolar diyoruz. Dolar kuru 3,5 lira olarak ele alırsak İstanbul'un toplam arsa ve arazi değeri 7 trilyon lira." dedi.
En değerli ilçeler Avrupa yakasında
İstanbul'un en değerli ilçelerinin başında Şişli geldiğini, onu Beyoğlu, Beşiktaş, Zeytinburnu ve Fatih'in takip ettiğini aktaran Altun, bu ilçelerde ortalama arsa metrekare değerinin 10 ila 25 bin lira arasında değiştiğini vurguladı.
Altun, en değerli ilçelerin Avrupa Yakasında olduğunun altını çizerek, bu yakadaki diğer değerli ilçelerin ise Bakırköy ve Güngören olduğunu aktardı. Altun, Bağcılar, Bayrampaşa, Bahçelievler ve Kağıthane'de ortalama metrekare değerinin 5 bin ila 10 bin lira arasında değiştiği bilgisini verdi.
Genel Müdür Altun, "Yine Avrupa tarafındaki ilçelerimizden bilgi verecek olursak, ortalama arsa ve arazi değerleri Sarıyer, Gaziosmanpaşa, Eyüp, Sultangazi, Esenler, Küçükçekmece, Avcılar, Esenyurt'ta 2 bin 500 lira ila 5 bin lira, Başakşehir ve Beylikdüzü'nde 1000 lira ila 2 bin 500 lira aralığında." ifadelerini kullandı.
Anadolu'da Kadıköy, Ataşehir ve Maltepe öne çıkıyor
Altun, Anadolu Yakasında en değerli ilçeler konusunda başı Kadıköy, Ataşehir ve Maltepe'nin çektiğini belirterek, bu semtlerde ortalama metrekare değerinin 5 bin ila 10 bin lira arasında değiştiğini söyledi.
Üsküdar, Ümraniye ve Kartal'da toplam arsa ve arazilerin ortalama değerinin metrekare başına 2 bin 500 ila 5 bin lira aralığında olduğunu dile getiren Altun, Beykoz, Sancaktepe, Tuzla, Suntanbeyli, Pendik ve Çekmeköy'de ise ortalama değerin 1000 lira ila 2 bin 500 lira arasında olduğunu anlattı.
Altun, Çatalca, Şile ve Silivri'deki toplam arsa ve arazilerin ortalama metrekare değerinin 500 liranın altında olduğunu ifade ederek, "Bu 3 ilçemizi ise bu alanda ortalaması 500 ile 1000 lira arasında değişen Büyükçekmece ve Arnavutköy geliyor." diye konuştu.
"Projeler, arsa fiyatlarının artmasında önemli etken"
Altun, İstanbul'da arsa fiyatlarının tek bir kritere göre şekillenmediğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Arsa ve arazi değerlerinde son 5 sene içerisinde düşüş eğilimlerine nadiren rastlanıyor. Arsalar son yıllarda ciddi değer kazandı. Özellikle tanıtımı gerçekleştirilen önemli proje alanları ve yakın çevresinde yüksek talepler doğurması, yabancı yatırımlarının gayrimenkule yönelik işlem hacimleri, altyapı ve kentsel hizmetlerin erişilebilirliğin artışına paralel gelişimi fiyatların yükselmesinde etken. İlçe arazi metrekare değerlerini etkileyen ön önemli ve dikkat çekici nokta ise projeler."
2017 yılında alınacak Motorlu Taşıtlar Vergisi açıklandı
Motorlu taşıtlardan 2017 yılında alınacak Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) vergisi en düşük 68 liraya, en yüksek de 23,586 liraya çıkarıldı.
Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alan ilgili tebliğ uyarınca, 1-3 yaş arası 1,600 cm3 - 1,800 cm3 arası motor hacmine sahip araçlardan 1,827 lira; 1,800 cm3 - 2,000 cm3 arası motor hacmine sahip araçlardan ise 2,878 lira MTV alınacak.
Bu yıl için yüzde 3.83 olarak belirlenen yeniden değerleme oranında artırılan MTV listesine göre, en yüksek MTV, 23,586 TL ile 1-3 yaş arasındaki 4,000 cm3 ve yukarısı motor hacmine sahip araçlardan alınacak.
Listede yer alan en düşük MTV tutarı ise 68 TL ile 1,300 cm3 ve aşağısı motor hacmine sahip 16 ve yukarı yaştaki araçlardan alınacak.
Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alan ilgili tebliğ uyarınca, 1-3 yaş arası 1,600 cm3 - 1,800 cm3 arası motor hacmine sahip araçlardan 1,827 lira; 1,800 cm3 - 2,000 cm3 arası motor hacmine sahip araçlardan ise 2,878 lira MTV alınacak.
Bu yıl için yüzde 3.83 olarak belirlenen yeniden değerleme oranında artırılan MTV listesine göre, en yüksek MTV, 23,586 TL ile 1-3 yaş arasındaki 4,000 cm3 ve yukarısı motor hacmine sahip araçlardan alınacak.
Listede yer alan en düşük MTV tutarı ise 68 TL ile 1,300 cm3 ve aşağısı motor hacmine sahip 16 ve yukarı yaştaki araçlardan alınacak.
Nükleer tıp uzmanından cep telefonu uyarısı
Nükleer tıp uzmanı Prof. Dr. Akın Yıldız, cep telefonu ve wi-fi kullanımının gittikçe arttığına dikkat çekerek, önemli bir uyarıda bulundu: Aşırı cep telefonu kullanımının beyin tümörü görülme oranını artırdığı kanıtlandı. Peki nasıl önlem alacağız? İşte Yıldız'ın çözümü...
Nükleer tıp uzmanı Prof. Dr. Akın Yıldız, tüm dünyada cep telefonlarının aşırı kullanımı sonucu ortaya çıkan radyasyonun önemli riskleri beraberinde getirdiğini belirterek, bu konunun son zamanlarda geri planda bırakıldığını belirtti. Ancak sosyal hayatta çokça kullanılan cep telefonları hayatımızı tehdit edecek boyutta riskler taşıyor ve beyin tümörü görülme oranını artırıyor. Prof. Dr. Yıldız, wi-fi’ler nedeniyle de her an her yerde elektro manyetik radyasyona maruz kalındığına dikkat çekerek, bu riski azaltmanın yollarını paylaştı.
MEDSTAR Antalya Hastanesi Nükleer Tıp Bölümü’nden Prof. Dr. Akın Yıldız, günümüzdeki birçok hastalığın görüntüleme yöntemi yapıldıktan sonra tanı konulduğunu belirterek, doğru tedavi için görüntülemenin çok önemli olduğunu aktardı. MR, tomografi, röntgen, PET/CT gibi görüntüleme yöntemlerinin doğru biçimde doğru zamanda ve doğru kişiye kullanıldığında son derece etkin biçimde tedaviyi yönlendirdiğini kaydeden Prof. Dr. Yıldız, görüntüleme yöntemlerinin hastanın vücuduna aldığı radyasyon açısından değerlendirildiğinde, ultrasonografinin radyasyon yaymayan bir yöntem olduğunu söyledi. Prof. Dr. Yıldız, “Ultrasongrafi, ses dalgalarıyla, yani elektromanyetik spektrum olan bir dalga ama iyonizasyon yapmayan, hastaya zararının olmadığını kabul ettiğimiz bir yöntem” dedi. Bir diğer zararsız yöntemin Manyetik Rezonans (MR) görüntüleme olduğunu aktaran Prof. Dr. Yıldız şunları kaydetti:
“MR yönteminde de radyasyon olmadığını biliyoruz. Vücutta bir ısınmaya yol açıyor ama bugün için veriler MR’ın da vücuda belirgin bir zarar vermediği yolunda. Sintigrafi, tomografi ve PET/CT gibi yöntemlerde radyasyon var. Anjiyografi ve PET/CT’de daha fazla radyasyon olabilir. Radyasyona maruz kalma birimi olarak kullanılan bir ölçüm birimi var. Milisievert adı verilen. Verilen dozlar yapılacak tetkike göre oldukça değişken olabilmektedir.”
BÜYÜK ŞEHİRLERDE BİSİKLETLE EVE GİTMEK DAHA RİSKLİ
Prof. Dr. Yıldız, görüntüleme yöntemlerinin neden olduğu radyasyon riskini ‘yaşam riski’ olarak değerlendirmek gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
“Tomografi çekmeyi, gündelik yaşamınızdaki risklerden biri gibi düşünmek lazım. Yaşamımızda çok riskler var. Örneğin kalabalık bir şehirde bisikletle dolaşmak, uçakla çok sık seyahat etmek de bir risktir ki en güvenli yolculuk uçak olmasına karşın. Örneğin uçakta kozmik ışına daha fazla maruz kalıyorsunuz. 5 transatlantik uçuşta bir akciğer filmi çekilmiş gibi dozlara ulaşabiliyorsunuz. Bunların hepsini birer yaşam riski olarak düşünmek lazım. Şunu da unutmamak lazım, radyasyon gerçekten zararlıdır. Doğru yerde doğru biçimde doğru hastaya doğru zamanda uygulanmalıdır. Uygun dozlar seçilmeli ve minimum dozlar özellikle kullanılmalıdır. Örneğin hamilelere gerekmedikçe bu tür tetkikler yapılmamalıdır. Hamile ve çocuklara mümkün olduğunca radyasyonun olmadığı görüntüleme yöntemleri uygulanmalıdır. Böyle bir temel prensip üzerinde yürümelidir.”
CEP TELEFONLARI GERİ PLANDA KALDI
Cep telefonlarının yaydığı radyasyonla ilgili konunun son yıllarda geri planda kaldığını belirten Prof. Dr. Akın Yıldız, “İlk başlarda büyük korku vardı. Baz istasyonu, cep telefonu çok gündemdeydi ama biraz geride kaldı son yıllarda. Aslında bu çok önemli bir konu, çünkü telefon kullanımı çok yaygın” dedi. Gelişmiş ülkelerde kişi başı telefon sayısının 1.8 olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Düşünün bir kişinin 2 telefonu var. Gelişmiş ülkelerde sayısal veriler daha güvenilir olduğu için söylüyorum, evlerdeki wi-fi oranı yüzde 60’ları geçmiş. Her yerde wi-fi var. Her yerde elektromanyetik radyasyona maruz kalınıyor bir şekilde. Eskiden televizyonda radyasyon var deniliyordu ama artık onun çok ötesinde, her an her yerde gözle göremediğimiz, bizim ürettiğimiz enerji dalgalarına maruz kalıyoruz.”
BEYİN TÜMÖRLERİNDE ARTIŞA NEDEN OLDUĞU BİLİMSEL OLARAK KANITLANDI
2016 yılında wi-fi ve cep telefonlarıyla ilgili yayımlanan ve kongrelerde sunulan çalışmalar olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yıldız, aşırı cep telefonu kullanımının beyin tümörü görülme oranını artırdığının artık bilimsel olarak ortaya konduğunu söyledi. Prof. Dr. Yıldız, yapılan çalışmalarla iyi huylu ve kötü huylu tümörlerde 2.4 oranında artıştan söz edildiğini söyledi.
ÇOCUKLARDA CEP TELEFONUNA DİKKAT
Özellikle çocuklarda cep telefonu kullanımına vurgu yapan Prof. Dr. Akın Yıldız, “Çocuklarda kafatası kalınlığı ve geçirgenliği büyüklere göre daha fazla. Bu konuda çok dikkatli olunmalı” dedi. Yatak odasında cep telefonlarının şarj edilmemesi, evdeki wi-fi’nin uyurken kapatılması gerektiğini aktaran Prof.Dr. Yıldız, “Yatak odasında elektromanyetik sinyallerin mümkün olduğunca alınmaması gerekiyor. Uyurken cep telefonunun kapatılması uygun olur. Gereksiz radyasyona mümkün olduğunca maruz kalmayalım. Uzak tutalım kendimizden” diye konuştu.
GEREKMEDİKÇE KULLANMAYIN, KONUŞMAYIN MESAJ ATIN
Cep telefonlarının kulaklıkla kullanılmasının doğru olduğunu belirten Prof. Dr. Yıldız, gerekmedikçe kullanılmamasını önererek, “Örneğin yazı biçiminde iletişim mümkünse onu yapmak lazım. Eğer konuşmamız gerekmiyorsa mesaj göndermek lazım. Yazılı mesaj göndermekle daha az elektromanyetik radyasyona maruz kalınır. Cep telefonu sohbet değil, iletişim aracı olmalı. Şu anda belki bunun sonuçlarını görmüyoruz ama 5-10 sene sonra sinir tümörlerinin daha fazla karşımıza çıkacağı ifade ediliyor. Bu riskin yüksek olduğu söyleniyor” dedi.
Prof. Dr. Akın Yıldız, bilim dünyasında yapılan çalışmalarla cep telefonlarının yaydığı radyasyonun başta kanser olmak üzere dikkat eksikliği, migren, parkinson, uyku bozukluğu ve kalpte ritim bozukluğuna yol açabileceği yönünde kuşkular olduğunu da kaydetti. DHA
Nükleer tıp uzmanı Prof. Dr. Akın Yıldız, tüm dünyada cep telefonlarının aşırı kullanımı sonucu ortaya çıkan radyasyonun önemli riskleri beraberinde getirdiğini belirterek, bu konunun son zamanlarda geri planda bırakıldığını belirtti. Ancak sosyal hayatta çokça kullanılan cep telefonları hayatımızı tehdit edecek boyutta riskler taşıyor ve beyin tümörü görülme oranını artırıyor. Prof. Dr. Yıldız, wi-fi’ler nedeniyle de her an her yerde elektro manyetik radyasyona maruz kalındığına dikkat çekerek, bu riski azaltmanın yollarını paylaştı.
MEDSTAR Antalya Hastanesi Nükleer Tıp Bölümü’nden Prof. Dr. Akın Yıldız, günümüzdeki birçok hastalığın görüntüleme yöntemi yapıldıktan sonra tanı konulduğunu belirterek, doğru tedavi için görüntülemenin çok önemli olduğunu aktardı. MR, tomografi, röntgen, PET/CT gibi görüntüleme yöntemlerinin doğru biçimde doğru zamanda ve doğru kişiye kullanıldığında son derece etkin biçimde tedaviyi yönlendirdiğini kaydeden Prof. Dr. Yıldız, görüntüleme yöntemlerinin hastanın vücuduna aldığı radyasyon açısından değerlendirildiğinde, ultrasonografinin radyasyon yaymayan bir yöntem olduğunu söyledi. Prof. Dr. Yıldız, “Ultrasongrafi, ses dalgalarıyla, yani elektromanyetik spektrum olan bir dalga ama iyonizasyon yapmayan, hastaya zararının olmadığını kabul ettiğimiz bir yöntem” dedi. Bir diğer zararsız yöntemin Manyetik Rezonans (MR) görüntüleme olduğunu aktaran Prof. Dr. Yıldız şunları kaydetti:
“MR yönteminde de radyasyon olmadığını biliyoruz. Vücutta bir ısınmaya yol açıyor ama bugün için veriler MR’ın da vücuda belirgin bir zarar vermediği yolunda. Sintigrafi, tomografi ve PET/CT gibi yöntemlerde radyasyon var. Anjiyografi ve PET/CT’de daha fazla radyasyon olabilir. Radyasyona maruz kalma birimi olarak kullanılan bir ölçüm birimi var. Milisievert adı verilen. Verilen dozlar yapılacak tetkike göre oldukça değişken olabilmektedir.”
BÜYÜK ŞEHİRLERDE BİSİKLETLE EVE GİTMEK DAHA RİSKLİ
Prof. Dr. Yıldız, görüntüleme yöntemlerinin neden olduğu radyasyon riskini ‘yaşam riski’ olarak değerlendirmek gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
“Tomografi çekmeyi, gündelik yaşamınızdaki risklerden biri gibi düşünmek lazım. Yaşamımızda çok riskler var. Örneğin kalabalık bir şehirde bisikletle dolaşmak, uçakla çok sık seyahat etmek de bir risktir ki en güvenli yolculuk uçak olmasına karşın. Örneğin uçakta kozmik ışına daha fazla maruz kalıyorsunuz. 5 transatlantik uçuşta bir akciğer filmi çekilmiş gibi dozlara ulaşabiliyorsunuz. Bunların hepsini birer yaşam riski olarak düşünmek lazım. Şunu da unutmamak lazım, radyasyon gerçekten zararlıdır. Doğru yerde doğru biçimde doğru hastaya doğru zamanda uygulanmalıdır. Uygun dozlar seçilmeli ve minimum dozlar özellikle kullanılmalıdır. Örneğin hamilelere gerekmedikçe bu tür tetkikler yapılmamalıdır. Hamile ve çocuklara mümkün olduğunca radyasyonun olmadığı görüntüleme yöntemleri uygulanmalıdır. Böyle bir temel prensip üzerinde yürümelidir.”
CEP TELEFONLARI GERİ PLANDA KALDI
Cep telefonlarının yaydığı radyasyonla ilgili konunun son yıllarda geri planda kaldığını belirten Prof. Dr. Akın Yıldız, “İlk başlarda büyük korku vardı. Baz istasyonu, cep telefonu çok gündemdeydi ama biraz geride kaldı son yıllarda. Aslında bu çok önemli bir konu, çünkü telefon kullanımı çok yaygın” dedi. Gelişmiş ülkelerde kişi başı telefon sayısının 1.8 olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Düşünün bir kişinin 2 telefonu var. Gelişmiş ülkelerde sayısal veriler daha güvenilir olduğu için söylüyorum, evlerdeki wi-fi oranı yüzde 60’ları geçmiş. Her yerde wi-fi var. Her yerde elektromanyetik radyasyona maruz kalınıyor bir şekilde. Eskiden televizyonda radyasyon var deniliyordu ama artık onun çok ötesinde, her an her yerde gözle göremediğimiz, bizim ürettiğimiz enerji dalgalarına maruz kalıyoruz.”
BEYİN TÜMÖRLERİNDE ARTIŞA NEDEN OLDUĞU BİLİMSEL OLARAK KANITLANDI
2016 yılında wi-fi ve cep telefonlarıyla ilgili yayımlanan ve kongrelerde sunulan çalışmalar olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yıldız, aşırı cep telefonu kullanımının beyin tümörü görülme oranını artırdığının artık bilimsel olarak ortaya konduğunu söyledi. Prof. Dr. Yıldız, yapılan çalışmalarla iyi huylu ve kötü huylu tümörlerde 2.4 oranında artıştan söz edildiğini söyledi.
ÇOCUKLARDA CEP TELEFONUNA DİKKAT
Özellikle çocuklarda cep telefonu kullanımına vurgu yapan Prof. Dr. Akın Yıldız, “Çocuklarda kafatası kalınlığı ve geçirgenliği büyüklere göre daha fazla. Bu konuda çok dikkatli olunmalı” dedi. Yatak odasında cep telefonlarının şarj edilmemesi, evdeki wi-fi’nin uyurken kapatılması gerektiğini aktaran Prof.Dr. Yıldız, “Yatak odasında elektromanyetik sinyallerin mümkün olduğunca alınmaması gerekiyor. Uyurken cep telefonunun kapatılması uygun olur. Gereksiz radyasyona mümkün olduğunca maruz kalmayalım. Uzak tutalım kendimizden” diye konuştu.
GEREKMEDİKÇE KULLANMAYIN, KONUŞMAYIN MESAJ ATIN
Cep telefonlarının kulaklıkla kullanılmasının doğru olduğunu belirten Prof. Dr. Yıldız, gerekmedikçe kullanılmamasını önererek, “Örneğin yazı biçiminde iletişim mümkünse onu yapmak lazım. Eğer konuşmamız gerekmiyorsa mesaj göndermek lazım. Yazılı mesaj göndermekle daha az elektromanyetik radyasyona maruz kalınır. Cep telefonu sohbet değil, iletişim aracı olmalı. Şu anda belki bunun sonuçlarını görmüyoruz ama 5-10 sene sonra sinir tümörlerinin daha fazla karşımıza çıkacağı ifade ediliyor. Bu riskin yüksek olduğu söyleniyor” dedi.
Prof. Dr. Akın Yıldız, bilim dünyasında yapılan çalışmalarla cep telefonlarının yaydığı radyasyonun başta kanser olmak üzere dikkat eksikliği, migren, parkinson, uyku bozukluğu ve kalpte ritim bozukluğuna yol açabileceği yönünde kuşkular olduğunu da kaydetti. DHA
Kadıköy'deki cami ve parklar icralık mı oldu?
Taşyapı'nın, 2007 ile 2010 yılları arasındaki inşaat çalışmaları sırasında işini yavaşlattığı gerekçesiyle Kadıköy Belediyesi'ne açtığı ve kazandığı dava sürecinde yeni bir gelişme yaşandı. Kadıköy Belediyesi, Taşyapı'nın kamuya ait mallara haciz işlemi başlattığını duyururken, Taşyapı'nın patronu Emrullah Turanlı cnnturk.com'a yaptığı açıklamada bu iddiaları reddetti.
Kadıköy Belediyesi, Taşyapı'nın açtığı ve 2007 yılından bu yana süren tazminat davasını kazanmasının ardından şimdi de şirketin, belediyeye ait birçok park, camii, muhtarlık binası, spor salonuna el konulması için icra davası başlattığını açıkladı. Kadıköy Belediye'sinden servis edilen yazılı açıklamaya göre, Taşyapı'nın Kadıköy Belediyesi'ne karşı icra işlemi başlatılan yapılar arasında, Fikirtepe Cami, Fikirtepe Yeni Cami, Ali İsmail Korkmaz Parkı, Moda Parkı, Koşuyolu Parkı, Halis Kurtça Kültür Merkezi, Caferağa Spor Salonu, Kalamış Gençlik Merkezi, Suadiye Muhtarlığı, Rasimpaşa Muhtarlığı bulunuyor.
Taşyapı'nın patronu Turanlı: Bizim kamunun malına kastımız olamaz, çivisine bile dokunmayız
Kadıköy Belediyesi'nin yaptığı açıklamadan sonra telefonla ulaştığımız Taşyapı'nın patronu Emrullah Turanlı icra işlemi başlattıkları iddiaları kabul etmedi "Bizim belediyelere, kamuya saygımız sonsuz, ancak belediyede görev alan ve hukuksuzluğa imza aranların cezalandırılmasını istiyoruz" şeklinde konuştu.
İşte her iki tarafın yaptığı açıklamalar:
KADIKÖY BELEDİYESİ'NİN İDDİALARI
Kadıköy Belediyesi'nin konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklama metni şöyle;
"Göztepe’deki Meteoroloji arsasına ayrıcalıklı imar kullanarak gökdelen yapan Taşyapı, Kadıköy Belediyesi’ne ait camilere, parklara ve kültür merkezlerine el konulması için icra işlemi başlattı.
Kadıköy’deki Meteoroloji arsasına ayrıcalıklı imar kullanarak dört tane gökdelen yapan ve 2007-2010 yıllarında usulsüz yapılan çalışmalardan doları Kadıköy Belediyesi’nin uyguladığı yasal işlemlerin kendisini zarara uğrattığını iddia eden Taşyapı belediyeye tazminat davası açmıştı.Tartışmalı bilirkişi raporu ile davayı kazanan firma belediyeye taşınmazlarına icra işlemi başlatılması için İcra Müdürlüğü’ne başvurdu.
Kadıköy Belediyesi’nin 2007-2010 yılları arasında inşaat faaliyetini yavaşlattığı gerekçesiyle tazminat davası açan Taşyapı gerekçeli kararın açıklanmasının ardından 24. İcra Müdürlüğü’ne başvuruda bulunarak Kadıköy Belediyesi’nin taşınmazları ve banka hesaplarına el konulmasını istedi.
Camilere bile icra
İcra işlemi başlatılan taşınmazlar arasında camiler, parklar ve muhtarlık binaları var. Taşyapı’nın haczedilmesini istediği yerler arasında belediye Fikirtepe Cami, Fikirtepe Yeni Cami bulunuyor. Firmanın icra işlemi yapılmasını istediği 25 taşınmaz arasında Ali İsmail Korkmaz Parkı, Moda Parkı, Koşuyolu Parkı, Halis Kurtça Kültür Merkezi, Caferağa Spor Salonu, Kalamış Gençlik Merkezi, Suadiye Muhtarlığı, Rasimpaşa Muhtarlığı da bulunuyor.
İstanbul Anadolu 6. Asliye Mahkemesinin Taşyapı lehine verdiği gerekçeli karara itiraz ettiklerini açıklayan Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu “Yüzlerce yurttaşımızın hayatını kaybettiği, şehitler verdiğimiz bugünlerde birileri çıkıyor camilere bile haciz gönderiyor. Halkın kullandığı parkları, yediden yetmişe herkesin spor yapığı alanları, binlerce sanat etkinliğine ev sahipliği yapan kültür merkezlerini almak istiyor. Ben bunu açıklayacak cümle bulamıyorum. Bir ülkenin haline bakın bir de bunların yaptığına bakın. Kadıköylülerin malını ve parasını kimseye vermeyeceğiz. Sonuna kadar mücadelemiz sürecek. “ dedi. Taşyapı’nın mevcut projede 9 bin metrekarelik fazladan inşaat yaptığı Kadıköy Belediyesi tarafından tespit edilmiş ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen iskân için İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 4. Dava Dairesi yürütmeyi durdurma kararı vermişti.
İşte Kadıköy Belediyesi'nin yayınladığı icra belgesi;
TAŞYAPI'NIN PATRONU EMRULLAH TURANLI'NIN AÇIKLAMALARI
Kadıköy Belediyesi'nin yaptığı açıklamadan sonra telefonla ulaştığımız Taşyapı'nın patronu Emrullah Turanlı'nın konuya ilişkin cnnturk.com'a yaptığı açıklama şöyle;
"2007 yılından bu yana sürdürdüğümüz davayı kazandık ve daha önce de yayınladığımız gerekçeli karar gereği hukukçularımız belediyeye müracatta bulundu. Bu aşamada belediyenin elinde bulundurduğu nakit parayı ve kayıtlı malları bildirmesi gerekiyor. Belediyenin başında bulunan kişiler daha önce de yaptıkları gibi konuyu saptırmak için bu beyanda bulunmadılar. Bu nedenle İcra Müdürlüğü belediyeye ait malların dökümünü çıkardı. Biz kamuya ait mallara haciz işlemi yaptırmadık. Tek bir çivisine bile elimizi sürmeyiz, aksine biz buralara hizmet etme çabasındayız. Ancak suçu işleyenler ve kanunen de ortaya çıkarılmış kişilerin hesap vermesi gerekiyor.
İcra sürecinden sonra gerekirse Sayıştay'a da belediyenin başındaki kişilere ait zimmetlerin çıkarılması için dava açacağım. O koltuklara devlete halka hizmet etmek için oturmuş kişilerin kurumlara ve kamuya bu şekilde zarar verme hakları yok. Hepsini hesap vermesini istiyoruz. Yoksa kamuya ait mallara tek bir kastımız bile olamaz. Yayınladıkları belge de belediyenin başındakilerin hiçbir beyanda bulunmamaları nedeniyle İcra dairesinin gönderdiği belgedir."
Hüseyin Koyuncuoğlu / cnnturk.com
Kadıköy Belediyesi, Taşyapı'nın açtığı ve 2007 yılından bu yana süren tazminat davasını kazanmasının ardından şimdi de şirketin, belediyeye ait birçok park, camii, muhtarlık binası, spor salonuna el konulması için icra davası başlattığını açıkladı. Kadıköy Belediye'sinden servis edilen yazılı açıklamaya göre, Taşyapı'nın Kadıköy Belediyesi'ne karşı icra işlemi başlatılan yapılar arasında, Fikirtepe Cami, Fikirtepe Yeni Cami, Ali İsmail Korkmaz Parkı, Moda Parkı, Koşuyolu Parkı, Halis Kurtça Kültür Merkezi, Caferağa Spor Salonu, Kalamış Gençlik Merkezi, Suadiye Muhtarlığı, Rasimpaşa Muhtarlığı bulunuyor.
Taşyapı'nın patronu Turanlı: Bizim kamunun malına kastımız olamaz, çivisine bile dokunmayız
Kadıköy Belediyesi'nin yaptığı açıklamadan sonra telefonla ulaştığımız Taşyapı'nın patronu Emrullah Turanlı icra işlemi başlattıkları iddiaları kabul etmedi "Bizim belediyelere, kamuya saygımız sonsuz, ancak belediyede görev alan ve hukuksuzluğa imza aranların cezalandırılmasını istiyoruz" şeklinde konuştu.
İşte her iki tarafın yaptığı açıklamalar:
KADIKÖY BELEDİYESİ'NİN İDDİALARI
Kadıköy Belediyesi'nin konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklama metni şöyle;
"Göztepe’deki Meteoroloji arsasına ayrıcalıklı imar kullanarak gökdelen yapan Taşyapı, Kadıköy Belediyesi’ne ait camilere, parklara ve kültür merkezlerine el konulması için icra işlemi başlattı.
Kadıköy’deki Meteoroloji arsasına ayrıcalıklı imar kullanarak dört tane gökdelen yapan ve 2007-2010 yıllarında usulsüz yapılan çalışmalardan doları Kadıköy Belediyesi’nin uyguladığı yasal işlemlerin kendisini zarara uğrattığını iddia eden Taşyapı belediyeye tazminat davası açmıştı.Tartışmalı bilirkişi raporu ile davayı kazanan firma belediyeye taşınmazlarına icra işlemi başlatılması için İcra Müdürlüğü’ne başvurdu.
Kadıköy Belediyesi’nin 2007-2010 yılları arasında inşaat faaliyetini yavaşlattığı gerekçesiyle tazminat davası açan Taşyapı gerekçeli kararın açıklanmasının ardından 24. İcra Müdürlüğü’ne başvuruda bulunarak Kadıköy Belediyesi’nin taşınmazları ve banka hesaplarına el konulmasını istedi.
Camilere bile icra
İcra işlemi başlatılan taşınmazlar arasında camiler, parklar ve muhtarlık binaları var. Taşyapı’nın haczedilmesini istediği yerler arasında belediye Fikirtepe Cami, Fikirtepe Yeni Cami bulunuyor. Firmanın icra işlemi yapılmasını istediği 25 taşınmaz arasında Ali İsmail Korkmaz Parkı, Moda Parkı, Koşuyolu Parkı, Halis Kurtça Kültür Merkezi, Caferağa Spor Salonu, Kalamış Gençlik Merkezi, Suadiye Muhtarlığı, Rasimpaşa Muhtarlığı da bulunuyor.
İstanbul Anadolu 6. Asliye Mahkemesinin Taşyapı lehine verdiği gerekçeli karara itiraz ettiklerini açıklayan Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu “Yüzlerce yurttaşımızın hayatını kaybettiği, şehitler verdiğimiz bugünlerde birileri çıkıyor camilere bile haciz gönderiyor. Halkın kullandığı parkları, yediden yetmişe herkesin spor yapığı alanları, binlerce sanat etkinliğine ev sahipliği yapan kültür merkezlerini almak istiyor. Ben bunu açıklayacak cümle bulamıyorum. Bir ülkenin haline bakın bir de bunların yaptığına bakın. Kadıköylülerin malını ve parasını kimseye vermeyeceğiz. Sonuna kadar mücadelemiz sürecek. “ dedi. Taşyapı’nın mevcut projede 9 bin metrekarelik fazladan inşaat yaptığı Kadıköy Belediyesi tarafından tespit edilmiş ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen iskân için İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 4. Dava Dairesi yürütmeyi durdurma kararı vermişti.
İşte Kadıköy Belediyesi'nin yayınladığı icra belgesi;
TAŞYAPI'NIN PATRONU EMRULLAH TURANLI'NIN AÇIKLAMALARI
Kadıköy Belediyesi'nin yaptığı açıklamadan sonra telefonla ulaştığımız Taşyapı'nın patronu Emrullah Turanlı'nın konuya ilişkin cnnturk.com'a yaptığı açıklama şöyle;
"2007 yılından bu yana sürdürdüğümüz davayı kazandık ve daha önce de yayınladığımız gerekçeli karar gereği hukukçularımız belediyeye müracatta bulundu. Bu aşamada belediyenin elinde bulundurduğu nakit parayı ve kayıtlı malları bildirmesi gerekiyor. Belediyenin başında bulunan kişiler daha önce de yaptıkları gibi konuyu saptırmak için bu beyanda bulunmadılar. Bu nedenle İcra Müdürlüğü belediyeye ait malların dökümünü çıkardı. Biz kamuya ait mallara haciz işlemi yaptırmadık. Tek bir çivisine bile elimizi sürmeyiz, aksine biz buralara hizmet etme çabasındayız. Ancak suçu işleyenler ve kanunen de ortaya çıkarılmış kişilerin hesap vermesi gerekiyor.
İcra sürecinden sonra gerekirse Sayıştay'a da belediyenin başındaki kişilere ait zimmetlerin çıkarılması için dava açacağım. O koltuklara devlete halka hizmet etmek için oturmuş kişilerin kurumlara ve kamuya bu şekilde zarar verme hakları yok. Hepsini hesap vermesini istiyoruz. Yoksa kamuya ait mallara tek bir kastımız bile olamaz. Yayınladıkları belge de belediyenin başındakilerin hiçbir beyanda bulunmamaları nedeniyle İcra dairesinin gönderdiği belgedir."
Hüseyin Koyuncuoğlu / cnnturk.com
Ordu'nun maskotu: Faturamatik Yakup
Ordu’da ‘Faturamatik Yakup’ olarak tanınan 38 yaşındaki Yakup Akdeniz, esnafın adeta eli ayağı oldu.
Ordu'da 'Faturamatik Yakup' olarak tanınan 38 yaşındaki Yakup Akdeniz, esnafın adeta eli ayağı oldu. 1 metrelik boyuyla şehrin maskotu haline gelen 'Faturamatik Yakup', esnafın faturalarını yatırıp aldığı harçlıkla geçimini sağlıyor.
Yakup Ordu'nun Altınordu ilçesinde 1 metrelik boyuyla esnafın maskotu haline gelen Yakup Akdeniz, iş yerini kapatıp fatura ödemek için banka veya fatura ödeme merkezlerine gidemeyen esnafın imdadına yetişiyor. İlk dönemlerde esnafların getir-götür işlerini yapan 'Faturamatik Yakup', daha sonra bunu iş haline getirdi. Kendisine kartvizit bastıran, iki adet telefonu olan 'Faturamatik Yakup', esnafların banka, doğalgaz, elektrik faturalarını ödemeye başladı. Esnaflar da bu hizmet karşılığında 'Faturamatik Yakup'a belli bir ücret ödüyor. Esnaf sıra bekleme derdi yaşamadan faturalarını günü ve zamanında yatırırken Faturamatik Yakup da geçimini bu yolla sağlıyor.
Günde 40-50 lira kazanıyor
Geçimini esnafların faturalarını yatırarak kazandığını belirten Faturamatik Yakup Akdeniz, "Kartvizit bıraktığım esnaflar fatura ödeme durumlarında beni arıyorlar. Ben de faturaları alıp bankalara, ödeme merkezlerine yatırıyorum. Artan 3-5 lira bana kalıyor. Bazen ilçelere de gidiyorum. Günde 40-50 lira kazanıyorum. Cumartesi-pazar çalışmıyorum. Hafta sonları gezmeye gidiyorum" dedi.
Bu arada esnafların en çok kendisine çay söylemesinden yakınan 'Faturamatik Yakup', "Yemek söyleyen yok. Hep çay. Başka bir şey yok" diye dert yandı.
Esnaf Cengiz Aydın, 'Faturamatik Yakup'u esnaflar olarak sevdiklerini ve güvendiklerini belirterek, "Fatura ödemelerimizi ona yaptırıyoruz. Güvendiğimiz bir arkadaşımızdır" diye konuşurken, esnaf Mehmet Ali Ersan ise, "Mağazayı, iş yerini kapatıp fatura ödemeye gidemiyoruz. Banka, doğalgaz, elektrik faturalarımızı Yakup'a veriyoruz. O gidiyor bizim adımıza yatırıyor. Esnaflar olarak kendisini seviyor ve güveniyoruz. Elimizden geldiği kadar kendisine destek oluyoruz" ifadelerini kullandı.
Yakup Ordu'nun Altınordu ilçesinde 1 metrelik boyuyla esnafın maskotu haline gelen Yakup Akdeniz, iş yerini kapatıp fatura ödemek için banka veya fatura ödeme merkezlerine gidemeyen esnafın imdadına yetişiyor. İlk dönemlerde esnafların getir-götür işlerini yapan 'Faturamatik Yakup', daha sonra bunu iş haline getirdi. Kendisine kartvizit bastıran, iki adet telefonu olan 'Faturamatik Yakup', esnafların banka, doğalgaz, elektrik faturalarını ödemeye başladı. Esnaflar da bu hizmet karşılığında 'Faturamatik Yakup'a belli bir ücret ödüyor. Esnaf sıra bekleme derdi yaşamadan faturalarını günü ve zamanında yatırırken Faturamatik Yakup da geçimini bu yolla sağlıyor.
Günde 40-50 lira kazanıyor
Geçimini esnafların faturalarını yatırarak kazandığını belirten Faturamatik Yakup Akdeniz, "Kartvizit bıraktığım esnaflar fatura ödeme durumlarında beni arıyorlar. Ben de faturaları alıp bankalara, ödeme merkezlerine yatırıyorum. Artan 3-5 lira bana kalıyor. Bazen ilçelere de gidiyorum. Günde 40-50 lira kazanıyorum. Cumartesi-pazar çalışmıyorum. Hafta sonları gezmeye gidiyorum" dedi.
Bu arada esnafların en çok kendisine çay söylemesinden yakınan 'Faturamatik Yakup', "Yemek söyleyen yok. Hep çay. Başka bir şey yok" diye dert yandı.
Esnaf Cengiz Aydın, 'Faturamatik Yakup'u esnaflar olarak sevdiklerini ve güvendiklerini belirterek, "Fatura ödemelerimizi ona yaptırıyoruz. Güvendiğimiz bir arkadaşımızdır" diye konuşurken, esnaf Mehmet Ali Ersan ise, "Mağazayı, iş yerini kapatıp fatura ödemeye gidemiyoruz. Banka, doğalgaz, elektrik faturalarımızı Yakup'a veriyoruz. O gidiyor bizim adımıza yatırıyor. Esnaflar olarak kendisini seviyor ve güveniyoruz. Elimizden geldiği kadar kendisine destek oluyoruz" ifadelerini kullandı.
Kışın boş mezara giriyorlar
İran’da evsiz olan onlarca insanın, kışın soğuğundan korumak için ölüler için hazırlanan boş mezarları ev olarak kullandığı ortaya çıktı.
Tahran merkezli Şehrvend gazetesi, aralarında kadın ve çocukların da olduğu onlarca evsiz insanın Tahran’ın güneyindeki Nasirabad mezarlığında sabahladığını yazdı.
Belediyenin kazdığı boş mezarlarda yaşayan bu kişiler, birkaç gündür bölgede etkili olan yağmurdan korunmak için mezar üstünü naylonumsu materyallerle kapatarak battaniye ile ısınıyor.
Gazete, tek bir ölü için kazılan bazı mezarlarda 4 kişinin birlikte kaldığını aktardı.
Olayın basında yer almasının ardından İran Cumhurbaşkanı Ruhani açıklama yaptı.
Ruhani “Dünyada yoksulluktan köprü altında yatan insan duymuştuk, ancak mezar içinde yatanını ilk kez duyuyoruz” diyerek öz eleştiride bulundu.
Ülkede büyük tepkiye neden olan olayın ardından İran polis bu sabah çoğu uyuşturucu bağımlısı bu kişileri mezarlıktan topladı. DHA
Tahran merkezli Şehrvend gazetesi, aralarında kadın ve çocukların da olduğu onlarca evsiz insanın Tahran’ın güneyindeki Nasirabad mezarlığında sabahladığını yazdı.
Belediyenin kazdığı boş mezarlarda yaşayan bu kişiler, birkaç gündür bölgede etkili olan yağmurdan korunmak için mezar üstünü naylonumsu materyallerle kapatarak battaniye ile ısınıyor.
Gazete, tek bir ölü için kazılan bazı mezarlarda 4 kişinin birlikte kaldığını aktardı.
Olayın basında yer almasının ardından İran Cumhurbaşkanı Ruhani açıklama yaptı.
Ruhani “Dünyada yoksulluktan köprü altında yatan insan duymuştuk, ancak mezar içinde yatanını ilk kez duyuyoruz” diyerek öz eleştiride bulundu.
Ülkede büyük tepkiye neden olan olayın ardından İran polis bu sabah çoğu uyuşturucu bağımlısı bu kişileri mezarlıktan topladı. DHA
27 Aralık 2016 Salı
Boğaz'a bir geçiş daha
İstanbul’un iki yakasını altıncı kez birbirine bağlayacak, Üsküdar-Kabataş arasında iki kilometre uzunluğundaki yayaların ve bisikletlilerin geçeceği “İstanbul Boğaziçi Bulvarı” için sondaj çalışmaları başladı.
Proje, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Kadir Topbaş’ın, ustalık dönemi vaatlerinden biriydi. İBB şirketlerinden BİMTAŞ, “Taahhüt Altında Bulunan Kabataş-Üsküdar Arası Boğaz Geçiş Yaya Tüneli Deniz ve Kara Sondajlarının Yapılması Hizmet Alım İşi” adı altında yaptığı sondaj ihalesini, merkezi Ankara’da bulunan Envy Enerji ve Çevre Yatırımları AŞ, 7 milyon 500 bin liraya üstlendi.
13 Aralık’ta sözleşme imzalayan şirket, sondaj çalışmalarını 12 Mart 2017’ye kadar tamamlayacak. Envy Enerji firmasının, “A” grubu hisselerinin tamamını geçtiğimiz haziran ayında, Fransız firma Assystem SA satın almıştı. “B” grubu hisselerinin çoğunluğu ise Osman Selçuk Yahşi’ye ait. Kadir Topbaş’ın 2019 yılında sona erecek üçüncü dönemi bitene kadar hayata geçirmeyi planladığı, denizin 20 metre altından geçecek iki katlı yaya tünelinin üst katından yayalar ve bisikletliler geçecek.
Alt katından ise lastik tekerlekli, elektrikli araçlar yolcu taşıyacak. (Fatma Aksu / Hürriyet)
Proje, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Kadir Topbaş’ın, ustalık dönemi vaatlerinden biriydi. İBB şirketlerinden BİMTAŞ, “Taahhüt Altında Bulunan Kabataş-Üsküdar Arası Boğaz Geçiş Yaya Tüneli Deniz ve Kara Sondajlarının Yapılması Hizmet Alım İşi” adı altında yaptığı sondaj ihalesini, merkezi Ankara’da bulunan Envy Enerji ve Çevre Yatırımları AŞ, 7 milyon 500 bin liraya üstlendi.
13 Aralık’ta sözleşme imzalayan şirket, sondaj çalışmalarını 12 Mart 2017’ye kadar tamamlayacak. Envy Enerji firmasının, “A” grubu hisselerinin tamamını geçtiğimiz haziran ayında, Fransız firma Assystem SA satın almıştı. “B” grubu hisselerinin çoğunluğu ise Osman Selçuk Yahşi’ye ait. Kadir Topbaş’ın 2019 yılında sona erecek üçüncü dönemi bitene kadar hayata geçirmeyi planladığı, denizin 20 metre altından geçecek iki katlı yaya tünelinin üst katından yayalar ve bisikletliler geçecek.
Alt katından ise lastik tekerlekli, elektrikli araçlar yolcu taşıyacak. (Fatma Aksu / Hürriyet)
Çevreyi rahatsız ettikleri gerekçesiyle sığınmacılara ev hapsi
Hollanda'nın güneyindeki Weert kentinde Kuzey Afrika kökenli 20 sığınmacıya, halkı rahatsız ettikleri gerekçesiyle Belediye Başkanı Jos Heijmans tarafından ev hapsi verildi
Kamu Düzeni ve Güvenliği Merkezi ile sığınmacı avukatları uygulamaya "çirkin ve hukuk dışı" olarak değerlendirerek, ev hapsi uygulamasına tepki gösteriyor.
Belediye Başkanı Heijmans ise, "ev hapsinden başka seçeneği kalmadığını" belirterek sığınmacıları suçladı.
Heijmans, Kuzey Afrika kökenli 20 kişilik gruptan en az 5'inin geçen hafta soygun ve hırsızlıktan gözaltına alındığını söyledi.
Belediye Başkanı, bu grubun sürekli kavga edip, kaba davranışta bulunduğunu ve sokaklara tükürerek halkı rahatsız ettiğini savundu.
Heijmans, "Allah'tan korkmaz, kuldan utanmazlar" diye tanımladığı sığınmacı grubunun kendisine başka seçenek bırakmadığını savundu.
Bu nedenle Kuzey Afrikalı grubun, sığınma merkezinden çıkışını yasakladı. Sığınmacılar, günde üç kez merkezin güvenlik görevlilerine bildirimde bulunacak.
Sadece bir saatlik izin
Afrika kökenli sığınmacılar, sadece gündüz 13:00 - 14:00 arası süper market alış verişi ya da doktor kontrolü için sadece 1 saatliğine dışarıya çıkabilecekler.
Olaylara karıştığı belirtilen sığınmacı grubunun bu 1 saatlik izinden de yararlanamayacağı açıklandı.
Kamu Düzeni ve Güvenliği Merkezi ile sığınmacı avukatları, belediyenin kararına tepkili.
Kamu Düzeni ve Güvenliği Merkezi'ınden yapılan açıklamada, herhangi bir mahkeme kararı olmadan kişilerin özgürlükten yoksun bırakılamayacağı vurgulandı.
Sığınmacı avukatları da ev hapsi kararının, Hollanda Anayasası'na aykırı olduğuna işaret etti.
Belediye Başkanı Jos Heijmans ise, eleştirileri umursamadığını belirtti. Heijmans'a göre, halka rahatsızlık veren grup güvenli ülkelerden geliyor ve sığınma hakkı talep edecek bir nedenleri yok.
Heijmans, bu nedenle Kuzey Afrika kökenli grubun bir an önce sınır dışı edilmesi gerektiğini savundu.
BBC Türkçe / Yusuf Özkan
Kamu Düzeni ve Güvenliği Merkezi ile sığınmacı avukatları uygulamaya "çirkin ve hukuk dışı" olarak değerlendirerek, ev hapsi uygulamasına tepki gösteriyor.
Belediye Başkanı Heijmans ise, "ev hapsinden başka seçeneği kalmadığını" belirterek sığınmacıları suçladı.
Heijmans, Kuzey Afrika kökenli 20 kişilik gruptan en az 5'inin geçen hafta soygun ve hırsızlıktan gözaltına alındığını söyledi.
Belediye Başkanı, bu grubun sürekli kavga edip, kaba davranışta bulunduğunu ve sokaklara tükürerek halkı rahatsız ettiğini savundu.
Heijmans, "Allah'tan korkmaz, kuldan utanmazlar" diye tanımladığı sığınmacı grubunun kendisine başka seçenek bırakmadığını savundu.
Bu nedenle Kuzey Afrikalı grubun, sığınma merkezinden çıkışını yasakladı. Sığınmacılar, günde üç kez merkezin güvenlik görevlilerine bildirimde bulunacak.
Sadece bir saatlik izin
Afrika kökenli sığınmacılar, sadece gündüz 13:00 - 14:00 arası süper market alış verişi ya da doktor kontrolü için sadece 1 saatliğine dışarıya çıkabilecekler.
Olaylara karıştığı belirtilen sığınmacı grubunun bu 1 saatlik izinden de yararlanamayacağı açıklandı.
Kamu Düzeni ve Güvenliği Merkezi ile sığınmacı avukatları, belediyenin kararına tepkili.
Kamu Düzeni ve Güvenliği Merkezi'ınden yapılan açıklamada, herhangi bir mahkeme kararı olmadan kişilerin özgürlükten yoksun bırakılamayacağı vurgulandı.
Sığınmacı avukatları da ev hapsi kararının, Hollanda Anayasası'na aykırı olduğuna işaret etti.
Belediye Başkanı Jos Heijmans ise, eleştirileri umursamadığını belirtti. Heijmans'a göre, halka rahatsızlık veren grup güvenli ülkelerden geliyor ve sığınma hakkı talep edecek bir nedenleri yok.
Heijmans, bu nedenle Kuzey Afrika kökenli grubun bir an önce sınır dışı edilmesi gerektiğini savundu.
BBC Türkçe / Yusuf Özkan
Prof. Dr. Çağrı Erhan'dan 'Üçüncü Dünya Savaşı' uyarısı
Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan, dünyada korumacılık önlemlerinin devreye girdiğini, geçmişte bunların yaşandığı dönemlerde dünya savaşları yaşandığını hatırlatarak, "Bunun sürmesi halinde yeni bir dünya savaşı riski var" dedi. Erhan, Türkiye’nin de ekonomik gelişme için tekrar 1923’teki fabrika ayarlarına dönmek zorunda olduğunu söyledi.
Ekonomi ve dış politikadaki gelişmeler Ege İhracatçı Birlikleri'nin düzenlediği toplantıda ele alındı. Toplantıda konuşmacılar Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan ve Prof. Dr. Emre Alkin, 2016'yı değerlendirdi ve 2017'ye ilişkin öngörülerini paylaştı.
'Yeni bir dünya savaşı riski'
Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan dünya genelinde korumacılık önlemlerinin devreye girdiğini, geçmişte bunların yaşandığı dönemlerde dünya savaşları yaşandığını hatırlattı. Prof. Dr. Erhan, bunun sürmesi halinde yeni bir savaş riskinin dünyayı beklediğini belirtti.
Her yüzyılda dünya genelinde bir başat ülke olduğuna vurgu yapan Erhan, "15. yüzyılda İspanya, 17. yüzyılda Hollanda, 19. yüzyılda İngiltere, 20. yüzyılda ise ABD. Bu sürecin başatı olmak için O dönemin sanayi ve ticaret yollarını ele geçirmek ve su yollarına hakim olmak gerekiyor. Bu yüzyıl olur,150 yıl olur ama genel seyir böyle" dedi.
'Türkiye 1923’teki fabrika ayarlarına dönmek zorunda'
Türkiye’nin ekonomik gelişme için tekrar 1923’teki fabrika ayarlarına dönmek zorunda olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çağrı Erhan, şöyle devam etti:
"Yeniden bir şey üretmek zorundayız. İlk yıllar kalkınma yüzde 8, yokluklardan yüzde 8. Yeni bir şey üretti, buldu, yakaladı. Bugünde yeni bir şey yakalayarak yükselebiliriz. Bizde zenginleşme ile harcama modeli ayrı. Uçağın varsa zenginleşmişsin diyorlar. Hayır harcamışsın, bu zenginleşme değil. Türkiye’de anket yapmışlar Yüzde 50'si işler iyi, yüzde 50'si işler kötü gidiyor diye kriz gelecekse bile kamuda olmaz, o günler yok artık. Özel sektörü vurur. Orada kriz olur."
Şirketlerinize liderlik yapın
İş adamlarına inovasyon ve Ar-Ge’ye yatırım yapmaları çağrısında bulunan Prof. Dr. Erhan, whatsapp’ı örnek olarak gösterdi. Whatsapp üzerinden günlük 32 milyar mesaj atıldığını anlatan Erhan, 55 kişinin çalıştığı Whatsapp’ın 19 milyar dolar piyasa değerine sahip olduğunu kaydetti. Erhan, "Ne kadar yükü hafif değil mi, Çarpıcı sıradışı bir şey yapalım. Şirketlerde patronculuk yapmayalım, şirketlerinize liderlik yapın" tavsiyesinde bulundu.
'2017'de talep de düşecek'
Prof. Dr. Alkin 2017'de talepte düşme yaşanacağını ve iş dünyasının bu yılki ciroları yakalayamama riskiyle karşılaşacakları uyarısında bulundu. 2016'da üretimdeki artışa rağmen malların daha ucuza satıldığını, önümüzdeki yıl da buna uluslararası ticaretteki daralma nedeniyle talepteki düşmenin ekleneceğini söyledi. Korumacılık dönemlerinin bir gerginliğe yol açtığını, insanların güvensizlik olduğu zaman kendi paralarına döndüğünü ileri süren Alkin, yerli parayla ticaretin olabileceğini belirtti. Prof. Dr. Alkin, "Ruble ile TL ile ticaret olur burada önemli olan parite" dedi.
'Dolar ne olacak?'
Türkiye'deki yüzde 4'lük büyümenin yüzde 3'ünün harcamadan kaynaklandığını söyleyen Alkin, 2017'deki büyüme oranına ilişkin yüzde 2,5-3 tahmininde bulundu. Kamu harcamalarının genişlediğini ancak vergi tabanının genişlemediğini tespit eden Alkin, bunun da vergi yükünü ağırlaştırdığına işaret etti. İş dünyasının cevabını merakla beklediği, "Dolar ne olacak?" sorusuna da cevap veren Alkin şöyle konuştu: "Türkiye’nin döviz rezervinin 7 katı döviz riski var. Döviz ile borcu olanların işi kolay değil. Bu sadece Türkiye için geçerli değil. Amerikan Merkez Bankası’nın bastığı tedavülde olan 1.4 trilyon dolar var. Ancak dünya genelinde 237 trilyon dolarlık işlem var. Dolar beynelminel takas aracı olduğu için dolar varmış gibi işlem yapıyoruz."
'Çin en büyük ekonomi olacak'
Dünyada yaşanması beklenen değişim ve dönüşümlere de değinen Prof. Dr. Alkin, 2050'de Çin'in dünyanın en büyük ekonomisi olacağını ancak bu ülkenin kişi başına düşen milli gelir, kültür, teknoloji, müzik, moda, özgürlükler gibi alanlardaki karnesi nedeniyle süper güç olmaktan uzak bulunduğunu ileri sürdü.
'2016 umduğumuz bir yıl olmadı'
Toplantının açılış konuşmasını yapan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatörü Başkanı Sabri Ünlütürk ise 2016 yılının umdukları gibi geçmediğini belirterek, darbe girişimi, terör saldırıları, ekonomik dalgalanma ve döviz kurlarındaki büyük değişimleri hatırlattı. Ünlütürk, 2017'nin güzellikleri getirmesini diledi.
Ekonomi ve dış politikadaki gelişmeler Ege İhracatçı Birlikleri'nin düzenlediği toplantıda ele alındı. Toplantıda konuşmacılar Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan ve Prof. Dr. Emre Alkin, 2016'yı değerlendirdi ve 2017'ye ilişkin öngörülerini paylaştı.
'Yeni bir dünya savaşı riski'
Kemerburgaz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çağrı Erhan dünya genelinde korumacılık önlemlerinin devreye girdiğini, geçmişte bunların yaşandığı dönemlerde dünya savaşları yaşandığını hatırlattı. Prof. Dr. Erhan, bunun sürmesi halinde yeni bir savaş riskinin dünyayı beklediğini belirtti.
Her yüzyılda dünya genelinde bir başat ülke olduğuna vurgu yapan Erhan, "15. yüzyılda İspanya, 17. yüzyılda Hollanda, 19. yüzyılda İngiltere, 20. yüzyılda ise ABD. Bu sürecin başatı olmak için O dönemin sanayi ve ticaret yollarını ele geçirmek ve su yollarına hakim olmak gerekiyor. Bu yüzyıl olur,150 yıl olur ama genel seyir böyle" dedi.
'Türkiye 1923’teki fabrika ayarlarına dönmek zorunda'
Türkiye’nin ekonomik gelişme için tekrar 1923’teki fabrika ayarlarına dönmek zorunda olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çağrı Erhan, şöyle devam etti:
"Yeniden bir şey üretmek zorundayız. İlk yıllar kalkınma yüzde 8, yokluklardan yüzde 8. Yeni bir şey üretti, buldu, yakaladı. Bugünde yeni bir şey yakalayarak yükselebiliriz. Bizde zenginleşme ile harcama modeli ayrı. Uçağın varsa zenginleşmişsin diyorlar. Hayır harcamışsın, bu zenginleşme değil. Türkiye’de anket yapmışlar Yüzde 50'si işler iyi, yüzde 50'si işler kötü gidiyor diye kriz gelecekse bile kamuda olmaz, o günler yok artık. Özel sektörü vurur. Orada kriz olur."
Şirketlerinize liderlik yapın
İş adamlarına inovasyon ve Ar-Ge’ye yatırım yapmaları çağrısında bulunan Prof. Dr. Erhan, whatsapp’ı örnek olarak gösterdi. Whatsapp üzerinden günlük 32 milyar mesaj atıldığını anlatan Erhan, 55 kişinin çalıştığı Whatsapp’ın 19 milyar dolar piyasa değerine sahip olduğunu kaydetti. Erhan, "Ne kadar yükü hafif değil mi, Çarpıcı sıradışı bir şey yapalım. Şirketlerde patronculuk yapmayalım, şirketlerinize liderlik yapın" tavsiyesinde bulundu.
'2017'de talep de düşecek'
Prof. Dr. Alkin 2017'de talepte düşme yaşanacağını ve iş dünyasının bu yılki ciroları yakalayamama riskiyle karşılaşacakları uyarısında bulundu. 2016'da üretimdeki artışa rağmen malların daha ucuza satıldığını, önümüzdeki yıl da buna uluslararası ticaretteki daralma nedeniyle talepteki düşmenin ekleneceğini söyledi. Korumacılık dönemlerinin bir gerginliğe yol açtığını, insanların güvensizlik olduğu zaman kendi paralarına döndüğünü ileri süren Alkin, yerli parayla ticaretin olabileceğini belirtti. Prof. Dr. Alkin, "Ruble ile TL ile ticaret olur burada önemli olan parite" dedi.
'Dolar ne olacak?'
Türkiye'deki yüzde 4'lük büyümenin yüzde 3'ünün harcamadan kaynaklandığını söyleyen Alkin, 2017'deki büyüme oranına ilişkin yüzde 2,5-3 tahmininde bulundu. Kamu harcamalarının genişlediğini ancak vergi tabanının genişlemediğini tespit eden Alkin, bunun da vergi yükünü ağırlaştırdığına işaret etti. İş dünyasının cevabını merakla beklediği, "Dolar ne olacak?" sorusuna da cevap veren Alkin şöyle konuştu: "Türkiye’nin döviz rezervinin 7 katı döviz riski var. Döviz ile borcu olanların işi kolay değil. Bu sadece Türkiye için geçerli değil. Amerikan Merkez Bankası’nın bastığı tedavülde olan 1.4 trilyon dolar var. Ancak dünya genelinde 237 trilyon dolarlık işlem var. Dolar beynelminel takas aracı olduğu için dolar varmış gibi işlem yapıyoruz."
'Çin en büyük ekonomi olacak'
Dünyada yaşanması beklenen değişim ve dönüşümlere de değinen Prof. Dr. Alkin, 2050'de Çin'in dünyanın en büyük ekonomisi olacağını ancak bu ülkenin kişi başına düşen milli gelir, kültür, teknoloji, müzik, moda, özgürlükler gibi alanlardaki karnesi nedeniyle süper güç olmaktan uzak bulunduğunu ileri sürdü.
'2016 umduğumuz bir yıl olmadı'
Toplantının açılış konuşmasını yapan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatörü Başkanı Sabri Ünlütürk ise 2016 yılının umdukları gibi geçmediğini belirterek, darbe girişimi, terör saldırıları, ekonomik dalgalanma ve döviz kurlarındaki büyük değişimleri hatırlattı. Ünlütürk, 2017'nin güzellikleri getirmesini diledi.
Meğer sinemalarda da FETÖ parmağı varmış
TBMM FETÖ ve 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı ön taslak raporunda FETÖ’nün sinemadaki yapılanması ve filmlerdeki subliminal mesajlara da yer verildi. FETÖ’nün 2009’dan itibaren 6 film çektiği, yaklaşık 7 milyon bilet satıldığı vurgulandı.
TBMM FETÖ ve 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı ön taslak raporunda FETÖ’nün sinemadaki yapılanması ve filmlerdeki subliminal mesajlara da yer verildi. FETÖ’nün 2009’dan itibaren 6 film çektiği, yaklaşık 7 milyon bilet satıldığı vurgulandı. Hürriyet gazetesinin haberinde yer alan Rapora göre, örgüt imamları, askerlerle hafta sonları sinemalarda buluşuyordu. FETÖ’cülerin buluşmalarda kendilerine ‘sol tandanslı şahıs’ görünümü verdiği belirtildi.
'Film başına 1 milyon kişi'
Taslak rapor özetle şöyle: “Gülen cemaati, sinemada kendini göstermeye 2009 yılında başlamıştır. Sırasıyla Kelebek (2009), Eşrefpaşalılar (2010), Allah’ın Sadık Kulu: Barla (2011), Selam (2013), Birleşen Gönüller (2014), Selam: Bahara Yolculuk (2015) filmleri gösterime girmiştir. Bu filmler için yaklaşık 7 milyon bilet satılmıştır. Türkiye’de film başına düşen ortalama izleyici 100 bin civarındayken, bu 6 filmin gişe ortalamasının 1 milyonu aşması ve sinemaya mesafeli bir cemaatin bu rakamları yakalamış olması dikkat çekicidir. Mezkûr filmler, Türkiye’de yüzlerce salonda gösterilmiştir ki bunun bir film için kolay bir şey olmadığı sinema eleştirmenleri tarafından ifade edilmiştir.
Subliminal mesajlar
Gülen cemaatinin sinema filmlerinde temel hikâye, hizmet hareketidir. Genellikle uzak illere veya ülkelere giden öğretmen, doktor veya imam üzerinden sıla özlemi, gurbet vurgusu, hizmet aşkı ve cemaat olabilmenin önemi vurgulanmıştır. Ancak bazı filmlerde bu hikâyeler üzerinden subliminal mesajlar verilmiştir.
İlk film Kelebek’te, Mevlânâ’nın görüşlerinden etkilenmiş bir cemaatin yurtdışı faaliyetleri anlatılmıştır. Cemaat üyeleri Afganistan’da eğitim ve sağlık hizmetleri vermektedirler. ABD’yle yakın ilişkisi olan cemaatin, önemli hizmetlerinden biri de ABD’ye öğrenci göndermektir. Filmin ilginç yanlarından birisi, cemaat / tarikat üyelerinin terör konusunda eski ABD Başkanı Bush ile aynı fikirde olmalarıdır. Tek suçlu, El Kaide ve Taliban gibi örgütlerdir. ABD, masum ve mazlûmdur. Bu yönüyle film, Amerikancı ılımlı İslâm propagandası yapmaktadır.
'Hoca' Fethullah Gülen mi?
Eşrefpaşalılar’da ise hikâyenin kahramanı, idealist bir imamdır. Film boyunca ‘hoca’ olarak anılır. Söz konusu ‘hoca’ camiye uğramayan mahalleliyi değiştirmeye çalışır. Filmdeki hocanın Fetullah Gülen’i temsil ettiğine dair ipuçları vardır. Filmin bir sahnesinde, ‘Başkalarının Günahına Ağlayan Adam’ kitabı gösterilir. Filmin sonundaki ‘Teşekkürler’ listesinin en başında yer alan ‘O’na’ ibaresinin Gülen’e bir atıf olduğu basında iddia edilmiştir. Kelebek ve Eşrefpaşalılar filmlerinde Hz. Muhammed’den (SAV) hiç bahsedilmemesi dikkat çekicidir.
Sol tandanslı kamuflaj
Raporda, örgüt içindeki imamlarla askeri personel buluşmalarının hafta sonları kafe, lokanta, sinema, ev gibi yerlerde yapıldığı vurgulandı. Raporda, imamların askeri personelle temas kurma şekilleri özetle şöyle sıralandı: “Buluşma yapılacak yere il içinden / il dışından geldikleri, buluşmaya gelenlerin 25-30 yaş aralığında, üniversite öğrencisi veya mezunu olduğu, kendilerine sol tandanslı şahısların görünümünü verdikleri, takibe karşı aşırı duyarlı oldukları, GSM kullanmadıkları, ankesörlü ve kontörlü telefonlardan irtibat kurdukları, kod isim kullandıkları, ‘ByLock’un deşifresiyle birlikte ‘Eagle’ adlı programın kullanılması talimatı verildiği, buluşmalardan sonra çoğunlukla aynı gün geri döndükleri şeklinde bilgiler elde edilmiştir.” cnntürk
TBMM FETÖ ve 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı ön taslak raporunda FETÖ’nün sinemadaki yapılanması ve filmlerdeki subliminal mesajlara da yer verildi. FETÖ’nün 2009’dan itibaren 6 film çektiği, yaklaşık 7 milyon bilet satıldığı vurgulandı. Hürriyet gazetesinin haberinde yer alan Rapora göre, örgüt imamları, askerlerle hafta sonları sinemalarda buluşuyordu. FETÖ’cülerin buluşmalarda kendilerine ‘sol tandanslı şahıs’ görünümü verdiği belirtildi.
'Film başına 1 milyon kişi'
Taslak rapor özetle şöyle: “Gülen cemaati, sinemada kendini göstermeye 2009 yılında başlamıştır. Sırasıyla Kelebek (2009), Eşrefpaşalılar (2010), Allah’ın Sadık Kulu: Barla (2011), Selam (2013), Birleşen Gönüller (2014), Selam: Bahara Yolculuk (2015) filmleri gösterime girmiştir. Bu filmler için yaklaşık 7 milyon bilet satılmıştır. Türkiye’de film başına düşen ortalama izleyici 100 bin civarındayken, bu 6 filmin gişe ortalamasının 1 milyonu aşması ve sinemaya mesafeli bir cemaatin bu rakamları yakalamış olması dikkat çekicidir. Mezkûr filmler, Türkiye’de yüzlerce salonda gösterilmiştir ki bunun bir film için kolay bir şey olmadığı sinema eleştirmenleri tarafından ifade edilmiştir.
Subliminal mesajlar
Gülen cemaatinin sinema filmlerinde temel hikâye, hizmet hareketidir. Genellikle uzak illere veya ülkelere giden öğretmen, doktor veya imam üzerinden sıla özlemi, gurbet vurgusu, hizmet aşkı ve cemaat olabilmenin önemi vurgulanmıştır. Ancak bazı filmlerde bu hikâyeler üzerinden subliminal mesajlar verilmiştir.
İlk film Kelebek’te, Mevlânâ’nın görüşlerinden etkilenmiş bir cemaatin yurtdışı faaliyetleri anlatılmıştır. Cemaat üyeleri Afganistan’da eğitim ve sağlık hizmetleri vermektedirler. ABD’yle yakın ilişkisi olan cemaatin, önemli hizmetlerinden biri de ABD’ye öğrenci göndermektir. Filmin ilginç yanlarından birisi, cemaat / tarikat üyelerinin terör konusunda eski ABD Başkanı Bush ile aynı fikirde olmalarıdır. Tek suçlu, El Kaide ve Taliban gibi örgütlerdir. ABD, masum ve mazlûmdur. Bu yönüyle film, Amerikancı ılımlı İslâm propagandası yapmaktadır.
'Hoca' Fethullah Gülen mi?
Eşrefpaşalılar’da ise hikâyenin kahramanı, idealist bir imamdır. Film boyunca ‘hoca’ olarak anılır. Söz konusu ‘hoca’ camiye uğramayan mahalleliyi değiştirmeye çalışır. Filmdeki hocanın Fetullah Gülen’i temsil ettiğine dair ipuçları vardır. Filmin bir sahnesinde, ‘Başkalarının Günahına Ağlayan Adam’ kitabı gösterilir. Filmin sonundaki ‘Teşekkürler’ listesinin en başında yer alan ‘O’na’ ibaresinin Gülen’e bir atıf olduğu basında iddia edilmiştir. Kelebek ve Eşrefpaşalılar filmlerinde Hz. Muhammed’den (SAV) hiç bahsedilmemesi dikkat çekicidir.
Sol tandanslı kamuflaj
Raporda, örgüt içindeki imamlarla askeri personel buluşmalarının hafta sonları kafe, lokanta, sinema, ev gibi yerlerde yapıldığı vurgulandı. Raporda, imamların askeri personelle temas kurma şekilleri özetle şöyle sıralandı: “Buluşma yapılacak yere il içinden / il dışından geldikleri, buluşmaya gelenlerin 25-30 yaş aralığında, üniversite öğrencisi veya mezunu olduğu, kendilerine sol tandanslı şahısların görünümünü verdikleri, takibe karşı aşırı duyarlı oldukları, GSM kullanmadıkları, ankesörlü ve kontörlü telefonlardan irtibat kurdukları, kod isim kullandıkları, ‘ByLock’un deşifresiyle birlikte ‘Eagle’ adlı programın kullanılması talimatı verildiği, buluşmalardan sonra çoğunlukla aynı gün geri döndükleri şeklinde bilgiler elde edilmiştir.” cnntürk
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)