Ankara Büyükşehir Belediyesi, Melih Gökçek’in istifa tarihi belli olmadan önce belediyenin haftalık bültenini farklı bir formatta hazırladı. Fotoğraflarla 23 yıllık çalışmaları özetleyen bülten Başkentte 'veda bülteni' olarak yorumlandı.
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin faaliyetleriyle ilçe belediyelerinden haberlerin yer aldığı bültenin 17-24 Ekim tarihleri arasında yayınlanan 654. sayısında, geniş fotoğraflar ve kısa yazılarla Büyükşehir’in 23 yılı özetlendi. Kapakta “Nereden nereye... Ankara köy görüntüsünden marka kente dönüştü” başlığıyla Gökçek’in baretli fotoğrafı yer aldı.
İç sayfalarda da Ankara’daki bazı alanların eski ve yeni fotoğrafları karşılaştırmalı olarak kullanıldı.
VEDA TOPLANTISIYLA İSTİFA EDECEK
Melih Gökçek’in istifasını vereceği, Büyükşehir Belediye Meclisi’nin olağanüstü toplantısı 28 Ekim Cumartesi Günü saat 14.00’da Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonu’nda düzenlenecek.
Gökçek, dün gece twitter'dan paylaştığı mesajda “Dört gün boyunca Ankara bürokrasisine ve bazı sivil toplum örgütlerine veda ziyaretleri yapacağım” dedi. (Hürriyet)
24 Ekim 2017 Salı
23 Ekim 2017 Pazartesi
2018 düğünlerinde %20 artış bekliyor
Kayserili gurbetçiler, düğünlerini Kayseri’de yapıyor. Yurtdışında yaşayan Kayserili gurbetçilerden yoğun talep aldıklarını anlatan Radisson Blu Hotel Kayseri Ziyafet ve Toplantı Organizasyonları Satış Yöneticisi Tuğba Korkmaz, şunları söyledi: “Kayserili olup yurtdışında yaşayan yurttaşlarımızdan, düğün için otelimize yoğun talep alıyoruz. Yurtdışında yaşayan Kayserililer arasında, en yüksek talebi ABD ve Hollanda’da yaşayanlardan almaktayız. Aynı zamanda İstanbul ve Ankara’da yaşayanlardan da talepler gerçekleşiyor” dedi. Geçtiğimiz yıla oranla, bu yılın düğün ve nişan organizasyonu sayısında %15 artış yaşandığını belirten Tuğba Korkmaz, 2018 yılı için %20’lik bir artış oranı olacağını kaydetti.
Eylül – Ekim ayları doldu, kampanyaya yoğun ilgi gözleniyor
Bu yılın ikinci yarısının, ilk yarıya oranla doluluklarda ve düğün organizasyonlarında daha başarılı olduğunu ifade eden Tuğba Korkmaz, şunları kaydetti: “Eylül ve Ekim aylarında, çok az boş tarihimiz kaldı. Diğer aylara da, düğünle birlikte, kongre ve toplantılar için talepler geliyor. “Kayseri’de düğün İstanbul’da balayı” kampanyamızın satışlarımıza %15’lik bir katkısı oldu. Bu yılsonuna kadar planladığımız kampanyayı, 2018 yılında da devam ettireceğiz” diye konuştu.
Kaliteden ödün vermiyor, daha iyisi için çalışıyor
Toplantı ve organizasyonların vazgeçilmez markası olduklarını anlatan Tuğba Korkmaz, konuşmasına şöyle devam etti: “Otelimiz, üst kalite toplantı ve organizasyonlar için vazgeçilmez bir marka haline geldi. Gerek salonlarının şıklığı, gerek içeride sunulan teknik ekipman ve yemeklerin yüksek kalitesi ile zarif organizasyonların vazgeçilmezi olmuş durumdayız. Mimarisi ve genişliği ile de özellikle büyük organizasyonların ihtiyaç duyduğu imkanları kolaylıkla sağlayabilen otelimiz, şehir ve ülke çapında büyük organizasyon ve kongrelere ev sahipliği yapıyor. Açıldığımızdan beri, şehirde gerçekleşen önemli toplantılarda ile çok üst düzey yerli ve yabancı devlet adamlarını başarıyla ağırlayan otelimiz, şehrin en çok tercih edilen elit mekanı oldu. Kayseri’nin hak ettiği Radisson’un dünya kalitesini sunuyoruz ve %100 misafir memnuniyeti kalitemizden hiçbir şekilde ödün vermiyoruz. Hatta daha da iyisi için çaba sarf ediyoruz. Otelimizin açılması ile birlikte, elit bir düğün veya organizasyon gerçekleştirmek için İstanbul veya Ankara’yı tercih etme gerekliliği de son bulmuştur” dedi.
Saygı ve hürmet, ayrıcalıklı hissettiriyor
Davet sahiplerinin hayallerindeki düğünün tüm detaylarıyla mükemmel olmasını istediğini ifade eden Tuğba Korkmaz, şunları anlattı: “Burada bizim tecrübeli ekibimiz devreye girerek, istedikleri düğünü, bütçelerine en uygun ama davetlilerin de en çok keyif alacağı zarif bir şekilde gerçekleştirebilmeleri için danışmanlık sağlıyor. Ayrıca, bizim otelimize ister düğün, ister konaklamak için gelmiş olsun, tüm misafirlerimiz VIP’dir. Düğün için gelen davetlilere gösterdiğimiz saygı ve hürmet sebebiyle, misafirlerimiz kendilerini ayrıcalıklı hissetmektedirler. Ziyafet organizasyonunda, eğitimli servis personeli kadar, eğitimli mutfak personelinin kalitesi de önemlidir. Ziyafet menülerinde yer alan yemeklerin görünüşü, lezzeti ve sunuşunun başarılı olabilmesi için, özel bir mutfak ekibimiz bulunuyor. Otelimizin kuruluşu sırasında, iyi düzenlenmiş bir ziyafet mutfağını da planlayarak, en son teknoloji ile çalışan özel ekipmanlarla ziyafet mutfaklarını donattık. Diğer yandan, düğünlerde verilen yemeklerin kalitesi ISO22000 standartlarında hazırlanmaktadır. Damak tadına hitap ediyor olmamızın da, yoğun tercih edilmemizde büyük payı bulunuyor” şeklinde konuştu.
Eylül – Ekim ayları doldu, kampanyaya yoğun ilgi gözleniyor
Bu yılın ikinci yarısının, ilk yarıya oranla doluluklarda ve düğün organizasyonlarında daha başarılı olduğunu ifade eden Tuğba Korkmaz, şunları kaydetti: “Eylül ve Ekim aylarında, çok az boş tarihimiz kaldı. Diğer aylara da, düğünle birlikte, kongre ve toplantılar için talepler geliyor. “Kayseri’de düğün İstanbul’da balayı” kampanyamızın satışlarımıza %15’lik bir katkısı oldu. Bu yılsonuna kadar planladığımız kampanyayı, 2018 yılında da devam ettireceğiz” diye konuştu.
Kaliteden ödün vermiyor, daha iyisi için çalışıyor
Toplantı ve organizasyonların vazgeçilmez markası olduklarını anlatan Tuğba Korkmaz, konuşmasına şöyle devam etti: “Otelimiz, üst kalite toplantı ve organizasyonlar için vazgeçilmez bir marka haline geldi. Gerek salonlarının şıklığı, gerek içeride sunulan teknik ekipman ve yemeklerin yüksek kalitesi ile zarif organizasyonların vazgeçilmezi olmuş durumdayız. Mimarisi ve genişliği ile de özellikle büyük organizasyonların ihtiyaç duyduğu imkanları kolaylıkla sağlayabilen otelimiz, şehir ve ülke çapında büyük organizasyon ve kongrelere ev sahipliği yapıyor. Açıldığımızdan beri, şehirde gerçekleşen önemli toplantılarda ile çok üst düzey yerli ve yabancı devlet adamlarını başarıyla ağırlayan otelimiz, şehrin en çok tercih edilen elit mekanı oldu. Kayseri’nin hak ettiği Radisson’un dünya kalitesini sunuyoruz ve %100 misafir memnuniyeti kalitemizden hiçbir şekilde ödün vermiyoruz. Hatta daha da iyisi için çaba sarf ediyoruz. Otelimizin açılması ile birlikte, elit bir düğün veya organizasyon gerçekleştirmek için İstanbul veya Ankara’yı tercih etme gerekliliği de son bulmuştur” dedi.
Saygı ve hürmet, ayrıcalıklı hissettiriyor
Davet sahiplerinin hayallerindeki düğünün tüm detaylarıyla mükemmel olmasını istediğini ifade eden Tuğba Korkmaz, şunları anlattı: “Burada bizim tecrübeli ekibimiz devreye girerek, istedikleri düğünü, bütçelerine en uygun ama davetlilerin de en çok keyif alacağı zarif bir şekilde gerçekleştirebilmeleri için danışmanlık sağlıyor. Ayrıca, bizim otelimize ister düğün, ister konaklamak için gelmiş olsun, tüm misafirlerimiz VIP’dir. Düğün için gelen davetlilere gösterdiğimiz saygı ve hürmet sebebiyle, misafirlerimiz kendilerini ayrıcalıklı hissetmektedirler. Ziyafet organizasyonunda, eğitimli servis personeli kadar, eğitimli mutfak personelinin kalitesi de önemlidir. Ziyafet menülerinde yer alan yemeklerin görünüşü, lezzeti ve sunuşunun başarılı olabilmesi için, özel bir mutfak ekibimiz bulunuyor. Otelimizin kuruluşu sırasında, iyi düzenlenmiş bir ziyafet mutfağını da planlayarak, en son teknoloji ile çalışan özel ekipmanlarla ziyafet mutfaklarını donattık. Diğer yandan, düğünlerde verilen yemeklerin kalitesi ISO22000 standartlarında hazırlanmaktadır. Damak tadına hitap ediyor olmamızın da, yoğun tercih edilmemizde büyük payı bulunuyor” şeklinde konuştu.
Lidya Grup’tan, SIGN 2017’de Teknoloji Şöleni
Baskı sektörünün lideri Lidya Grup, 4-8 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan SIGN İstanbul 2017 Fuarı’nda, milyon dolarlık dijital baskı makinelerini sergileyecek. Teknolojisiyle baskı sektörünün dünya devleri arasında yer alan Xerox, Epson ve EFI markalarının Türkiye distribütörü olan Lidya Grup, fuarın buluşma noktası haline gelecek.
TÜYAP’ta gerçekleşecek 19.Uluslararası Endüstriyel Reklam ve Dijital Baskı Teknolojileri SIGN İstanbul 2017 Fuarı’na, milyon dolarlık makineler ile katılacak olan Lidya Grup, standını teknoloji şölenine dönüştürecek. 308 metrekarelik standında, dijital baskıda dünyadaki son teknolojiyi sergileyecek.
Yılın son dört ayında, yatırım iştahı gerçekleşiyor
Bu yılın son dört ayında hareketli günlerin yaşanmakta olduğunu kaydeden Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Öz, şunları söyledi: “Bu yılın ilk sekiz ayını 2’ye bölersek, yılın ilk dört ayında yüksek bir ivme gerçekleşirken, ikinci dört ayda durağanlık oldu. Döviz kurlarındaki artış, yaz tatili, bulunduğumuz coğrafyadaki olumsuz şartlar dahil birçok etken nedeniyle, yatırımlar yılın son dört ayına ötelendi. Yatırımcının yatırım iştahı, içinde bulunduğumuz son dört ayda atağa geçti. Lidya Grup olarak bu yıl, hedefimizin üzerinde bir büyüme gerçekleştireceğiz. Vizyoner yönetimimiz ve iş modelimizle yılı %30- %35 arasında bir büyümeyle kapatacağız” dedi.
3 markanın, ileri teknoloji ürünleri sergilenecek
Xerox, Epson ve EFI markalarının ileri teknoloji makilerinin fuarda yer alacağını belirten Bekir Öz, şunları anlattı: “Dijital baskı sektöründe dünyanın en ileri teknolojisine sahip milyon dolarlık makineleri standımızda sergileyeceğiz. Örneğin, dünyada ve ülkemizde alanında rakipsiz olan EFI GS3250LXPro modelinin demosunu canlı olarak yapacağız. Epson’un uygun fiyat ile kaliteli baskıların yapıldığı ürün ailesini, yakından incelenme fırsatı sunacağız. Xerox’un aynı anda lansmanını yaptığı teknolojik ürün ailesinden modelleri sergileyeceğiz” diye konuştu.
Lidya’dan, LPM projesi tanıtımı
Fuar sırasında, LPM projesi hakkında bilgilendirme yapılacağını da kaydeden Bekir Öz, şunları söyledi: “Fuar sırasında, kendimizin geliştirdiği LPM (Lidya Print Management) projesinin tanıtımını da yapacağız. LPM projemiz, ekipmanın doğru seçilerek verimli kullanılmasından, organizasyona doğru enjekte edilmesine kadar yazılım çözümleri sunuyor. Lidya Grup olarak, ekipman satışı ve servisinin ötesine geçerek; satın alınan ürünlerin daha verimli nasıl kullanılacağı hakkında çözümler sunacağız. Günümüzde konu artık, fotokopi ve printer almaktan öteye geçmiştir. Kullanıcılar, kişiselleştirilmiş ve “Akıllı Multifunction” uygulamaları talep etmektedir” dedi.
Fuara özel, cazip fiyatlar sunulacak
Fuar sırasında, ürün segmentlerinde, cazip fiyatların olabileceğini kaydeden Lidya Grup Grafik Sanatlar Satış Direktörü Adem Öz, şunları anlattı: “Geçmişte, ileri teknolojideki makineleri, genelde uluslararası fuarlara katılarak, yurtdışında görüp inceleyebiliyorduk. Lidya Grup ile bu süreç değişmiştir. Fuardaki 308 metrekarelik standımızda, dijital baskıda dünyanın son teknolojisine sahip makinelerini sergileyeceğiz. Fuardan, hem ziyaretçi, hem ciro açısından beklentimiz yüksektir. 5 günlük fuar boyunca, ürün segmentlerinde, fuara özel cazip fiyatlar sunacağız” şeklinde konuştu.
TÜYAP’ta gerçekleşecek 19.Uluslararası Endüstriyel Reklam ve Dijital Baskı Teknolojileri SIGN İstanbul 2017 Fuarı’na, milyon dolarlık makineler ile katılacak olan Lidya Grup, standını teknoloji şölenine dönüştürecek. 308 metrekarelik standında, dijital baskıda dünyadaki son teknolojiyi sergileyecek.
Yılın son dört ayında, yatırım iştahı gerçekleşiyor
Bu yılın son dört ayında hareketli günlerin yaşanmakta olduğunu kaydeden Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Öz, şunları söyledi: “Bu yılın ilk sekiz ayını 2’ye bölersek, yılın ilk dört ayında yüksek bir ivme gerçekleşirken, ikinci dört ayda durağanlık oldu. Döviz kurlarındaki artış, yaz tatili, bulunduğumuz coğrafyadaki olumsuz şartlar dahil birçok etken nedeniyle, yatırımlar yılın son dört ayına ötelendi. Yatırımcının yatırım iştahı, içinde bulunduğumuz son dört ayda atağa geçti. Lidya Grup olarak bu yıl, hedefimizin üzerinde bir büyüme gerçekleştireceğiz. Vizyoner yönetimimiz ve iş modelimizle yılı %30- %35 arasında bir büyümeyle kapatacağız” dedi.
3 markanın, ileri teknoloji ürünleri sergilenecek
Xerox, Epson ve EFI markalarının ileri teknoloji makilerinin fuarda yer alacağını belirten Bekir Öz, şunları anlattı: “Dijital baskı sektöründe dünyanın en ileri teknolojisine sahip milyon dolarlık makineleri standımızda sergileyeceğiz. Örneğin, dünyada ve ülkemizde alanında rakipsiz olan EFI GS3250LXPro modelinin demosunu canlı olarak yapacağız. Epson’un uygun fiyat ile kaliteli baskıların yapıldığı ürün ailesini, yakından incelenme fırsatı sunacağız. Xerox’un aynı anda lansmanını yaptığı teknolojik ürün ailesinden modelleri sergileyeceğiz” diye konuştu.
Lidya’dan, LPM projesi tanıtımı
Fuar sırasında, LPM projesi hakkında bilgilendirme yapılacağını da kaydeden Bekir Öz, şunları söyledi: “Fuar sırasında, kendimizin geliştirdiği LPM (Lidya Print Management) projesinin tanıtımını da yapacağız. LPM projemiz, ekipmanın doğru seçilerek verimli kullanılmasından, organizasyona doğru enjekte edilmesine kadar yazılım çözümleri sunuyor. Lidya Grup olarak, ekipman satışı ve servisinin ötesine geçerek; satın alınan ürünlerin daha verimli nasıl kullanılacağı hakkında çözümler sunacağız. Günümüzde konu artık, fotokopi ve printer almaktan öteye geçmiştir. Kullanıcılar, kişiselleştirilmiş ve “Akıllı Multifunction” uygulamaları talep etmektedir” dedi.
Fuara özel, cazip fiyatlar sunulacak
Fuar sırasında, ürün segmentlerinde, cazip fiyatların olabileceğini kaydeden Lidya Grup Grafik Sanatlar Satış Direktörü Adem Öz, şunları anlattı: “Geçmişte, ileri teknolojideki makineleri, genelde uluslararası fuarlara katılarak, yurtdışında görüp inceleyebiliyorduk. Lidya Grup ile bu süreç değişmiştir. Fuardaki 308 metrekarelik standımızda, dijital baskıda dünyanın son teknolojisine sahip makinelerini sergileyeceğiz. Fuardan, hem ziyaretçi, hem ciro açısından beklentimiz yüksektir. 5 günlük fuar boyunca, ürün segmentlerinde, fuara özel cazip fiyatlar sunacağız” şeklinde konuştu.
Toplumun %60’ı yeteneklerinin farkında değil
Gününü tehdit ve endişe hissi altında yaşayan birey, aslında hayatı da kaçırıyor. Hayat, tehdit altındayken, anı yaşatmıyor.
Toplumun %60’ı yeteneklerinin farkında değil
Toplumun %60’nın, yeteneklerinin farkında olmadan kendilerine uygun görülen hayatları yaşadığını kaydeden AL Danışmanlık Genel Müdürü, Marka Yönetimi ve İnsan Kaynakları Danışmanı Ayşen Laçinel, şunları söyledi:
“Zorlu yaşam şartları, bireyleri hep bir yerlere ve bir şeylere yetişmeye zorluyor. Birey, kendini duymamaya, kendine inanmamaya başlıyor ve maalesef kendini unutuyor. Kendini unutan birey, yeteneklerini de, gücünü de, katacağı farklılığı da unutuyor. Oysa kapasitesini ve kendini diğerlerinden ayıran yeteneklerini, koçluk alarak veya koçluk yaklaşımını bilen yönetici, eş, arkadaşlarının vasıtasıyla fark edenler, harikalar yaratarak kendilerini gerçekleştiriyorlar. Nitekim koçluk eğitimlerimde ve koçluk yaptığım çalışmalarda, kişinin önce kendini tanımasını, güçlü yönlerini, yeteneklerini farklılıklarını fark etmesini hedefliyorum. Kendini bilen, kendine inanır ve gerçekleştirir. Bu da, mutlu ve verimli bir yaşam yaratacaktır” dedi.
Dünün ve yarının hesapları yapılıyor, bugün kaçırılıyor
Günlerin endişe altında geçmemesi gerektiğini ifade eden Ayşen Laçinel, konuşmasına şöyle devam etti: “Hayatın her gününü, beta beyin dalgasında yani tehdit endişe hissi altında yaşayan birey, aslında hayatı da kaçırıyor. Çünkü hayat tehdit altındayken, anı yaşatmıyor. Refleks olarak, dünün ve yarının hesapları çıkarımları yapılıyor. ‘Düne dair bundan nasıl kurtuldum ve yarın ne yapmalıyım’ diyen birey ise, anları kaçırıyor. Elbette savaşta, saldırıda ve hayati ortamlarda ‘Beta beyin dalgası’ hakim olacaktır. Ancak, eğer bir tehdit ve savaş durumu yoksa, o zaman sevgi, dinginlik ortamı olan ‘Alfa beyin dalgasına’ geçilmelidir. Yaşamın özünde, Beta’dan hızla ayrılıp, Alfa’da daha fazla kalmalıyız. Birey, bunu fark etmelidir. Günlük yaşamın sadece %30’u betada geçirilebilir. Zira, daha uzun beta’da kalma durumu var ise, kişi de ne performans, ne huzur kalır” diye konuştu.
Etkili iletişimin stratejik yol haritası
Günümüz iletişimde daha çok talimat ve vaaz verildiğinin altını çizen Ayşen Laçinel, “Oysa, gerçek iletişim anlayarak başlar ve mesajlar karşılıklıdır. Bu yaklaşımda, öğütler vermek yerine, anlama ve farkettirme önceliği vardır” dedi. Ülkemizin önde gelen kurumlarına marka ve insan kaynakları danışmanlığı yapan, eğitimler veren, kariyer koçluğu yapan Ayşen Laçinel, etkili iletişimin yol haritasına ilişkin şunları anlattı: “Etkili bir iletişimin stratejik yol haritasını şu aşamalar oluşturuyor. Dinlemek; anlamak; farketmek; konu nedir; amaç nedir; iletişim planı nedir; kiminlesin (yaşı, tarzı, duygusu, değerleri nedir) ve anladığını farkettiğini sentezleyip bilmesi görmesi gerekeni ona nasıl farkettireceksin maddeleri olmaktadır” şeklinde konuştu.
Toplumun %60’ı yeteneklerinin farkında değil
Toplumun %60’nın, yeteneklerinin farkında olmadan kendilerine uygun görülen hayatları yaşadığını kaydeden AL Danışmanlık Genel Müdürü, Marka Yönetimi ve İnsan Kaynakları Danışmanı Ayşen Laçinel, şunları söyledi:
“Zorlu yaşam şartları, bireyleri hep bir yerlere ve bir şeylere yetişmeye zorluyor. Birey, kendini duymamaya, kendine inanmamaya başlıyor ve maalesef kendini unutuyor. Kendini unutan birey, yeteneklerini de, gücünü de, katacağı farklılığı da unutuyor. Oysa kapasitesini ve kendini diğerlerinden ayıran yeteneklerini, koçluk alarak veya koçluk yaklaşımını bilen yönetici, eş, arkadaşlarının vasıtasıyla fark edenler, harikalar yaratarak kendilerini gerçekleştiriyorlar. Nitekim koçluk eğitimlerimde ve koçluk yaptığım çalışmalarda, kişinin önce kendini tanımasını, güçlü yönlerini, yeteneklerini farklılıklarını fark etmesini hedefliyorum. Kendini bilen, kendine inanır ve gerçekleştirir. Bu da, mutlu ve verimli bir yaşam yaratacaktır” dedi.
Dünün ve yarının hesapları yapılıyor, bugün kaçırılıyor
Günlerin endişe altında geçmemesi gerektiğini ifade eden Ayşen Laçinel, konuşmasına şöyle devam etti: “Hayatın her gününü, beta beyin dalgasında yani tehdit endişe hissi altında yaşayan birey, aslında hayatı da kaçırıyor. Çünkü hayat tehdit altındayken, anı yaşatmıyor. Refleks olarak, dünün ve yarının hesapları çıkarımları yapılıyor. ‘Düne dair bundan nasıl kurtuldum ve yarın ne yapmalıyım’ diyen birey ise, anları kaçırıyor. Elbette savaşta, saldırıda ve hayati ortamlarda ‘Beta beyin dalgası’ hakim olacaktır. Ancak, eğer bir tehdit ve savaş durumu yoksa, o zaman sevgi, dinginlik ortamı olan ‘Alfa beyin dalgasına’ geçilmelidir. Yaşamın özünde, Beta’dan hızla ayrılıp, Alfa’da daha fazla kalmalıyız. Birey, bunu fark etmelidir. Günlük yaşamın sadece %30’u betada geçirilebilir. Zira, daha uzun beta’da kalma durumu var ise, kişi de ne performans, ne huzur kalır” diye konuştu.
Etkili iletişimin stratejik yol haritası
Günümüz iletişimde daha çok talimat ve vaaz verildiğinin altını çizen Ayşen Laçinel, “Oysa, gerçek iletişim anlayarak başlar ve mesajlar karşılıklıdır. Bu yaklaşımda, öğütler vermek yerine, anlama ve farkettirme önceliği vardır” dedi. Ülkemizin önde gelen kurumlarına marka ve insan kaynakları danışmanlığı yapan, eğitimler veren, kariyer koçluğu yapan Ayşen Laçinel, etkili iletişimin yol haritasına ilişkin şunları anlattı: “Etkili bir iletişimin stratejik yol haritasını şu aşamalar oluşturuyor. Dinlemek; anlamak; farketmek; konu nedir; amaç nedir; iletişim planı nedir; kiminlesin (yaşı, tarzı, duygusu, değerleri nedir) ve anladığını farkettiğini sentezleyip bilmesi görmesi gerekeni ona nasıl farkettireceksin maddeleri olmaktadır” şeklinde konuştu.
Artaş Grubu otelleri, Asya’daki 1.1 milyar Müslüman nüfusa odaklandı
Son yıllarda Avrupa pazarındaki turist kaybı, turizmcileri alternatif pazarlara yöneltti. Turizmciler, Ortadoğu, Afrika, Rusya, Uzakdoğu ülkelerinden gelen turistler ile derin bir nefes aldı. Artaş Grubu Turizm Yatırımları Koordinatörü Recep Arifoğlu, Asya kıtasındaki 1.1 milyar Müslüman nüfusu mercek altına alarak, tanıtım ve pazarlama çalışması yaptıklarını açıkladı.
İstanbul ve Kapadokya hayranlığına, Kayseri’yi ekleyecek
Türkiye’ye ve Türk halkına karşı ilgi ve hayranlık besleyen Asya kıtası ülkelerinden, son yıllarda yoğun talep aldıklarını anlatan Recep Arifoğlu, “İstanbul, Kapadokya ve Pamukkale’ye ilgi yüksek. Asya Kıtası’ndaki ülkelere, Kayseri’nin kış merkezi ile tarihi ve kültürel zenginliğini de anlatıyoruz ve Kayseri’ye olan talebi arttırmayı hedefliyoruz” dedi.
Asya Kıtası’ndaki turizm fuarlarına katılmakta olduklarını kaydeden Recep Arifoğlu, şunları söyledi: “Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da, 8 – 10 Eylül 2017 tarihleri arasındaki Matta Turizm Fuarı’na, grup otellerimiz adına katıldık. Fuar sırasında, ülkemize yoğun hayranlık duyduklarını gözlemledik. Dini birlikten dolayı yoğun ilgi görmekteyiz. Ağırlıklı olarak sonbahar ve ilkbaharda gezmeyi tercih eden Malezyalı turistler, otellerimizdeki dolulukların düşmeye başladığı bu tarihlerde sektörümüze can suyu olabilir. Malezya ve diğer Asya ülkelerinden, ülkemize gelecek turist sayısının artmasını istiyorsak, bu pazarlara karşı kaliteli ve standart hizmet anlayışını devam ettirmeliyiz. Bu noktada, turizmcilere büyük görevler düşüyor” diye konuştu. Gelecek yıl, Çin’deki turizm fuarının da aralarında olduğu fuarlara katılacaklarını belirten Recep Arifoğlu, aynı zamanda Avrupa ülkelerindeki mevcut turizm fuarlarında da yer alacaklarını ifade ederek, ülkemizin dünya genelinde tanıtılmasına katkı sağlamayı sürdüreceklerini anlattı.
“Turizm markasıyız” kavramına vurgu yapılmalıdır
Yurtdışı tanıtım ve pazarlama çalışmalarında “Turizm markasıyız” kavramına vurgu yapılması gerektiğinin altını çizen Recep Arifoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Dünyanın sayılı turizm markalarından birisi olan Türkiye’nin, yurtdışındaki tanıtım ve pazarlama çalışmalarında, “güvenliyiz” yerine “turizm markasıyız” vurgusu ön plana çıkartılmalıdır. Sahip olduğumuz tarihimizi, kültürümüzü, eşsiz lezzetlerimizi ve misafirperverliğimizi, dünyada henüz keşfetmeyen milyarlarca insan var ve onlara tanıtmaya devam etmeliyiz” şeklinde konuştu.
Ülkemizin tarihi ve kültürel potansiyelinin ön plana çıkartılması gerektiğini anlatan Recep Arifoğlu, şunları kaydetti: “Türk turizmini, deniz-güneş-kum üçgeninin yanı sıra; tarihi, kültürel, doğal zenginliklerimizin daha fazla keşfedilmesi üzerine kurgulamalıyız. Tarihe, kültüre, doğaya saygısı olan, topluma karşı sorumluluğu bulunan, korumacı bilinci bulunan bir stratejiyle; kültürel değerlere sahip çıkan turistleri ülkemize çekmeliyiz. Aynı zamanda, turizmde rekabetçi kalmayı istiyorsak, gelen turistlerde yeni bağımlılıklar yaratabilecek işler çıkartmalıyız” dedi.
Doluluklar, beklentilerin üzerinde gerçekleşiyor
Bu yıl dolulukların beklentilerin üzerinde gerçekleştiğini belirten Recep Arifoğlu, grubun bünyesinde İstanbul’daki BW PLUS The President Hotel, BW Citadel Hotel, Avrupa Residence Suites ve Radisson Blu Hotel Kayseri otellerinin olduğunu söyledi. Özellikle İstanbul’daki otellerde Ortadoğu ülkeleri ve Afrika’dan ciddi oranda misafir ağırlıklarını da anlatan Recep Arifoğlu, gelen turistlerin yaptığı harcamalarla, ülkemizin bu yılın Ağustos ayında gerçekleşen %5,1 büyümesine katkısı olduğunu sözlerine ekledi.
İstanbul ve Kapadokya hayranlığına, Kayseri’yi ekleyecek
Türkiye’ye ve Türk halkına karşı ilgi ve hayranlık besleyen Asya kıtası ülkelerinden, son yıllarda yoğun talep aldıklarını anlatan Recep Arifoğlu, “İstanbul, Kapadokya ve Pamukkale’ye ilgi yüksek. Asya Kıtası’ndaki ülkelere, Kayseri’nin kış merkezi ile tarihi ve kültürel zenginliğini de anlatıyoruz ve Kayseri’ye olan talebi arttırmayı hedefliyoruz” dedi.
Asya Kıtası’ndaki turizm fuarlarına katılmakta olduklarını kaydeden Recep Arifoğlu, şunları söyledi: “Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da, 8 – 10 Eylül 2017 tarihleri arasındaki Matta Turizm Fuarı’na, grup otellerimiz adına katıldık. Fuar sırasında, ülkemize yoğun hayranlık duyduklarını gözlemledik. Dini birlikten dolayı yoğun ilgi görmekteyiz. Ağırlıklı olarak sonbahar ve ilkbaharda gezmeyi tercih eden Malezyalı turistler, otellerimizdeki dolulukların düşmeye başladığı bu tarihlerde sektörümüze can suyu olabilir. Malezya ve diğer Asya ülkelerinden, ülkemize gelecek turist sayısının artmasını istiyorsak, bu pazarlara karşı kaliteli ve standart hizmet anlayışını devam ettirmeliyiz. Bu noktada, turizmcilere büyük görevler düşüyor” diye konuştu. Gelecek yıl, Çin’deki turizm fuarının da aralarında olduğu fuarlara katılacaklarını belirten Recep Arifoğlu, aynı zamanda Avrupa ülkelerindeki mevcut turizm fuarlarında da yer alacaklarını ifade ederek, ülkemizin dünya genelinde tanıtılmasına katkı sağlamayı sürdüreceklerini anlattı.
“Turizm markasıyız” kavramına vurgu yapılmalıdır
Yurtdışı tanıtım ve pazarlama çalışmalarında “Turizm markasıyız” kavramına vurgu yapılması gerektiğinin altını çizen Recep Arifoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Dünyanın sayılı turizm markalarından birisi olan Türkiye’nin, yurtdışındaki tanıtım ve pazarlama çalışmalarında, “güvenliyiz” yerine “turizm markasıyız” vurgusu ön plana çıkartılmalıdır. Sahip olduğumuz tarihimizi, kültürümüzü, eşsiz lezzetlerimizi ve misafirperverliğimizi, dünyada henüz keşfetmeyen milyarlarca insan var ve onlara tanıtmaya devam etmeliyiz” şeklinde konuştu.
Ülkemizin tarihi ve kültürel potansiyelinin ön plana çıkartılması gerektiğini anlatan Recep Arifoğlu, şunları kaydetti: “Türk turizmini, deniz-güneş-kum üçgeninin yanı sıra; tarihi, kültürel, doğal zenginliklerimizin daha fazla keşfedilmesi üzerine kurgulamalıyız. Tarihe, kültüre, doğaya saygısı olan, topluma karşı sorumluluğu bulunan, korumacı bilinci bulunan bir stratejiyle; kültürel değerlere sahip çıkan turistleri ülkemize çekmeliyiz. Aynı zamanda, turizmde rekabetçi kalmayı istiyorsak, gelen turistlerde yeni bağımlılıklar yaratabilecek işler çıkartmalıyız” dedi.
Doluluklar, beklentilerin üzerinde gerçekleşiyor
Bu yıl dolulukların beklentilerin üzerinde gerçekleştiğini belirten Recep Arifoğlu, grubun bünyesinde İstanbul’daki BW PLUS The President Hotel, BW Citadel Hotel, Avrupa Residence Suites ve Radisson Blu Hotel Kayseri otellerinin olduğunu söyledi. Özellikle İstanbul’daki otellerde Ortadoğu ülkeleri ve Afrika’dan ciddi oranda misafir ağırlıklarını da anlatan Recep Arifoğlu, gelen turistlerin yaptığı harcamalarla, ülkemizin bu yılın Ağustos ayında gerçekleşen %5,1 büyümesine katkısı olduğunu sözlerine ekledi.
Çiçek Turizm’in, Kasım ayı ile birlikte Umre turları başlıyor
1985 yılından itibaren Umre ve Hac ibadeti için kutsal topraklara organizasyon yapan Çiçek Turizm’in, Kasım ayı itibariyle özel fiyat ile Umre turları başlıyor.
Çiçek Turizm’in, IATA üyesi seyahat acentesi olarak 32 yıldır hizmet verdiğini belirten Bursa Şubesinin yetkilisi Ayla Üstün şunları söyledi: “Çiçek Turizm’in Bursa’daki tek yetkili şubesi olarak, misafirlerimize uygun fiyatlar ile kaliteli hizmet vermeyi sürdürüyoruz. Her geçen yıl Umre turlarımıza olan talep artıyor. Geçtiğimiz yıla oranla bu yıl, kutsal topraklara gidenlerin oranında %20’nin üzerinde artış yaşanıyor” dedi.
Kutsal topraklara yolculuk
Hac görevinin ardından Umre’ye gidişlerinin Kasım ayıyla birlikte başladığını anlatan Ayla Üstün, konuşmasına şöyle devam etti: “1 Kasım'dan başlayarak, her 15 günde bir turlarımız olacak. 15-20-28 günlük umre turlarımızda fiyatlarımız 940 Dolar - 1125 Dolar arasında değişiyor. Kudüs ve Kudüs bağlantılı Umre turlarımız bulunuyor. Umre ibadeti, Kasım ayı, sömestr ve Mart aylarında daha fazla tercih ediliyor. Ayrıca, Ramazan umresinde 41 gün, 30 gün ve son 15 günlük turlar daha çok ilgi görüyor. Senenin 3 ayı hariç sürekli umre turlarımız bulunuyor” diye konuştu.
Kutsal topraklara gideceklere öneriler
Kutsal topraklara gidecek olan ziyaretçilerin mağduriyet yaşamamaları için dikkat etmeleri gereken hususlar hakkında da bilgi veren Ayla Üstün, konuşmasına şöyle devam etti: “Tercih edilecek acentanın TÜRSAB belgeli ve A sınıfı olması gerekiyor, IATA Belgesinin olması da araştırılmalıdır. Vize işlemleri, bilet işlemleri otel rezervasyonlarının yapılmış olması, hizmet edecek olan görevli ve hocaların bulunması gerekiyor. Ayrıca, yolculuğa çıkılmadan önce, ibadet hakkında bilgi edinilmesi de önemlidir” dedi.
Çiçek Turizm Bursa Şubesi Hakkında
Çiçek Turizm’in tek yetkili Bursa şubesi yöneticisi Ayla Üstün ve ortağı Hasan Çalışkan, Çiçek Turizm ve Seyahat Ltd. Şti. Bursa Şubesi olarak Tuzpazarı mahallesi, Haşim İşcan caddesi, No:54/1 adresinde hizmet vermektedir.
Çiçek Turizm’in, IATA üyesi seyahat acentesi olarak 32 yıldır hizmet verdiğini belirten Bursa Şubesinin yetkilisi Ayla Üstün şunları söyledi: “Çiçek Turizm’in Bursa’daki tek yetkili şubesi olarak, misafirlerimize uygun fiyatlar ile kaliteli hizmet vermeyi sürdürüyoruz. Her geçen yıl Umre turlarımıza olan talep artıyor. Geçtiğimiz yıla oranla bu yıl, kutsal topraklara gidenlerin oranında %20’nin üzerinde artış yaşanıyor” dedi.
Kutsal topraklara yolculuk
Hac görevinin ardından Umre’ye gidişlerinin Kasım ayıyla birlikte başladığını anlatan Ayla Üstün, konuşmasına şöyle devam etti: “1 Kasım'dan başlayarak, her 15 günde bir turlarımız olacak. 15-20-28 günlük umre turlarımızda fiyatlarımız 940 Dolar - 1125 Dolar arasında değişiyor. Kudüs ve Kudüs bağlantılı Umre turlarımız bulunuyor. Umre ibadeti, Kasım ayı, sömestr ve Mart aylarında daha fazla tercih ediliyor. Ayrıca, Ramazan umresinde 41 gün, 30 gün ve son 15 günlük turlar daha çok ilgi görüyor. Senenin 3 ayı hariç sürekli umre turlarımız bulunuyor” diye konuştu.
Kutsal topraklara gideceklere öneriler
Kutsal topraklara gidecek olan ziyaretçilerin mağduriyet yaşamamaları için dikkat etmeleri gereken hususlar hakkında da bilgi veren Ayla Üstün, konuşmasına şöyle devam etti: “Tercih edilecek acentanın TÜRSAB belgeli ve A sınıfı olması gerekiyor, IATA Belgesinin olması da araştırılmalıdır. Vize işlemleri, bilet işlemleri otel rezervasyonlarının yapılmış olması, hizmet edecek olan görevli ve hocaların bulunması gerekiyor. Ayrıca, yolculuğa çıkılmadan önce, ibadet hakkında bilgi edinilmesi de önemlidir” dedi.
Çiçek Turizm Bursa Şubesi Hakkında
Çiçek Turizm’in tek yetkili Bursa şubesi yöneticisi Ayla Üstün ve ortağı Hasan Çalışkan, Çiçek Turizm ve Seyahat Ltd. Şti. Bursa Şubesi olarak Tuzpazarı mahallesi, Haşim İşcan caddesi, No:54/1 adresinde hizmet vermektedir.
Uyumsoft, yeni ürün ailesini ekosistemine tanıtıyor
Uyumsoft, yeni ürün ailesini ekosistemine tanıtıyor. “Uyumsoft EkoHR İnsan Kaynakları Yönetim Sistemi” lansmanı, 12 Ekim 2017 Perşembe günü, iş ve çözüm ortaklarının yoğun katılımıyla gerçekleşiyor.
Uyumsoft ekosistemindeki iş ve çözüm ortaklarına bir konuşma yapan Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, artık ürünlerin değil, ekosistemlerin rekabetinin ön plana çıktığını ve yeni dönem rekabetinin ‘ekosistem rekabeti’ üzerinden gerçekleşeceğini kaydetti. Uyumsoft’un cirosunun %43’nü ar-geye ayırdığını belirten Mehmet Önder, 20 yıldır karşılaşılan kriz dönemlerinde ciddi büyüme gerçekleştirdiklerini, büyüme oranlarının %80’leri geçtiğini ve gelecek yıl dijital pazarlamayla daha yoğun olarak dünya pazarlarına ekosistemindeki iş ve çözüm ortaklarıyla birlikte açılacaklarını söyledi. Mehmet Önder, “Türkiye’nin, dünyadaki yazılım markası Uyumsoft olacaktır” dedi.
‘Biz büyük bir aileyiz’ diyerek sözlerine başlayan İş Geliştirme Koordinatörü Turgut Kayalar, yurtiçi ve yurtdışındaki başarılara ekosistemle birlikte imza atmaya devam edeceklerini belirtti. İş ve çözüm ortaklarının yoğun ilgi gösterdiği EkoHR toplantısında, İnsan Kaynakları Yöneticisi Harun Savsar ise, bulut EkoHR ürününün özelliklerini, performans yönetim sistemi, adil - eşitlikçi iş değerleme, ücret yönetim sistemi dahil tüm boyutlarıyla aktardı.
Uyumsoft ekosistemindeki iş ve çözüm ortaklarına bir konuşma yapan Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, artık ürünlerin değil, ekosistemlerin rekabetinin ön plana çıktığını ve yeni dönem rekabetinin ‘ekosistem rekabeti’ üzerinden gerçekleşeceğini kaydetti. Uyumsoft’un cirosunun %43’nü ar-geye ayırdığını belirten Mehmet Önder, 20 yıldır karşılaşılan kriz dönemlerinde ciddi büyüme gerçekleştirdiklerini, büyüme oranlarının %80’leri geçtiğini ve gelecek yıl dijital pazarlamayla daha yoğun olarak dünya pazarlarına ekosistemindeki iş ve çözüm ortaklarıyla birlikte açılacaklarını söyledi. Mehmet Önder, “Türkiye’nin, dünyadaki yazılım markası Uyumsoft olacaktır” dedi.
‘Biz büyük bir aileyiz’ diyerek sözlerine başlayan İş Geliştirme Koordinatörü Turgut Kayalar, yurtiçi ve yurtdışındaki başarılara ekosistemle birlikte imza atmaya devam edeceklerini belirtti. İş ve çözüm ortaklarının yoğun ilgi gösterdiği EkoHR toplantısında, İnsan Kaynakları Yöneticisi Harun Savsar ise, bulut EkoHR ürününün özelliklerini, performans yönetim sistemi, adil - eşitlikçi iş değerleme, ücret yönetim sistemi dahil tüm boyutlarıyla aktardı.
Dijital çağın kritik başlığı Siber Güvenlik Konferansı’ndan önemli uyarı
“Fabrikalardan enerjiye, siber güvenlik, çağın hem tehdidi; hem yeni rekabet alanı”
Türkiye’de kamu dışında ilk kez bir siber güvenlik konferansı 20 Ekim 2017 tarihinde Siber Güvenlik Araştırmaları Derneği ve İstanbul Gelişim Üniversitesi Yeni Medya Bölümü işbirliğiyle gerçekleşti. İstanbul Gelişim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Konferans Salonu’ndaki organizasyona yurtiçi ve yurtdışından çok sayıda uzman isim katıldı. Birincisi gerçekleşen konferansta siber güvenlik konusu tüm yönleriyle masaya yatırıldı.
Organizasyonun düzenleyici isimleri olan İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Deniz Akçay ve Siber Güvenlik Araştırmaları Derneği’nden Yrd. Doç. Dr. Zeynep Ece Ünsal, dünyanın gündemini belirleyen bu konuda Türkiye’nin farkındalığını artırmaya amaçladıklarını belirttiler. Konferans, bir STK ile üniversitenin ortaklaşa düzenlediği ilk organizasyon özelliğini taşıyor. Akçay ve Ünsal yaptıkları açıklamada “Birincisini gerçekleştirdiğimiz bu buluşmanın, gelecek yıllarda da devam edeceğini ve bunun ülkenin konuya bakış açısına önemli katkılar sağlarken, dünyadaki gelişmelerin de ülkemize aktarılmasını sağlayacağını düşünüyoruz” dediler.
Microsoft’tan Dr. Özkaya: “Artık, F16 ile bilgisayar arasında fark kalmadı”
Konferansın açılışında konuşan İstanbul Gelişim Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Abdülkadir Gayretli “Kim teknolojide zirveye çıktı ise daha mutlu, daha zengin ve daha başarılı olacaktır” diyerek gelecekte karşılaşacağımız teknolojik gelişmelerin önemini vurguladı. İstanbul Gelişim Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Okata ise, herkesin bilgisayar kullandığına dikkat çekerek, bunun her bireyi bir ağın parçası haline dönüştürdüğüne dikkat çekti.
Assoc. Prof. Dr. Mitko Bogdonoski ise, siber ortamın sağladığı olanakların bir tehdit unsurda olabileceğini açıklayarak, siber güvenlik sorunlarının teknik ve insan kaynaklı olabileceğini; teknik sorunların çözülebileceğini, insan kaynaklı sorunların ise, insanların kendilerini güncelleyerek çözebileceğini dile getirdi.
Microsoft bünyesinde hizmet veren Türkiye’nin yetiştirdiği uzman isimlerden Dr. Erdal Özkaya ise konuşmasında “Bilgisayarları artık bir silah olarak görüyorum. Bence bir F-16 ile bir bilgisayar arasında hiç bir fark yok. Bilgisayar korsanlığının bir hobi değil, geliri çok olan yasadışı bir iş alanı olduğunu anlamalıyız” dedi.
İstanbul Gelişim Üniversitesi Yeni Medya Bölüm Başkanı Deniz Akçay ve Mehmet Nuri Dursun “Bilgi Harbi ve Türkiye” başlıklı sunumlarında ; Yakın bir gelecekte devletlerarası mücadelenin siber alanda yoğunlaşacağını ve buna göre de devletlerin artık siber kuvvetler tesis etmeye başladıklarını açıkladılar. Akçay sözlerinin devamında; bilgi ve bilişim sistemleri güvenliğinin ulusal ve uluslararası güvenliğin bir parçası haline geldiğini vurguladı.
Gün boyu süren konferansta yerli ve yabancı uzmanlar, gerek dünyadaki gelişmeleri ve tehditleri, gerekse de Türkiye özelinde yapılması gerekenleri ortaya koydular.
Türkiye’de kamu dışında ilk kez bir siber güvenlik konferansı 20 Ekim 2017 tarihinde Siber Güvenlik Araştırmaları Derneği ve İstanbul Gelişim Üniversitesi Yeni Medya Bölümü işbirliğiyle gerçekleşti. İstanbul Gelişim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Konferans Salonu’ndaki organizasyona yurtiçi ve yurtdışından çok sayıda uzman isim katıldı. Birincisi gerçekleşen konferansta siber güvenlik konusu tüm yönleriyle masaya yatırıldı.
Organizasyonun düzenleyici isimleri olan İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Deniz Akçay ve Siber Güvenlik Araştırmaları Derneği’nden Yrd. Doç. Dr. Zeynep Ece Ünsal, dünyanın gündemini belirleyen bu konuda Türkiye’nin farkındalığını artırmaya amaçladıklarını belirttiler. Konferans, bir STK ile üniversitenin ortaklaşa düzenlediği ilk organizasyon özelliğini taşıyor. Akçay ve Ünsal yaptıkları açıklamada “Birincisini gerçekleştirdiğimiz bu buluşmanın, gelecek yıllarda da devam edeceğini ve bunun ülkenin konuya bakış açısına önemli katkılar sağlarken, dünyadaki gelişmelerin de ülkemize aktarılmasını sağlayacağını düşünüyoruz” dediler.
Microsoft’tan Dr. Özkaya: “Artık, F16 ile bilgisayar arasında fark kalmadı”
Konferansın açılışında konuşan İstanbul Gelişim Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Abdülkadir Gayretli “Kim teknolojide zirveye çıktı ise daha mutlu, daha zengin ve daha başarılı olacaktır” diyerek gelecekte karşılaşacağımız teknolojik gelişmelerin önemini vurguladı. İstanbul Gelişim Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Okata ise, herkesin bilgisayar kullandığına dikkat çekerek, bunun her bireyi bir ağın parçası haline dönüştürdüğüne dikkat çekti.
Assoc. Prof. Dr. Mitko Bogdonoski ise, siber ortamın sağladığı olanakların bir tehdit unsurda olabileceğini açıklayarak, siber güvenlik sorunlarının teknik ve insan kaynaklı olabileceğini; teknik sorunların çözülebileceğini, insan kaynaklı sorunların ise, insanların kendilerini güncelleyerek çözebileceğini dile getirdi.
Microsoft bünyesinde hizmet veren Türkiye’nin yetiştirdiği uzman isimlerden Dr. Erdal Özkaya ise konuşmasında “Bilgisayarları artık bir silah olarak görüyorum. Bence bir F-16 ile bir bilgisayar arasında hiç bir fark yok. Bilgisayar korsanlığının bir hobi değil, geliri çok olan yasadışı bir iş alanı olduğunu anlamalıyız” dedi.
İstanbul Gelişim Üniversitesi Yeni Medya Bölüm Başkanı Deniz Akçay ve Mehmet Nuri Dursun “Bilgi Harbi ve Türkiye” başlıklı sunumlarında ; Yakın bir gelecekte devletlerarası mücadelenin siber alanda yoğunlaşacağını ve buna göre de devletlerin artık siber kuvvetler tesis etmeye başladıklarını açıkladılar. Akçay sözlerinin devamında; bilgi ve bilişim sistemleri güvenliğinin ulusal ve uluslararası güvenliğin bir parçası haline geldiğini vurguladı.
Gün boyu süren konferansta yerli ve yabancı uzmanlar, gerek dünyadaki gelişmeleri ve tehditleri, gerekse de Türkiye özelinde yapılması gerekenleri ortaya koydular.
Radisson Blu Hotel enerji ihtiyacının %60’nı kojenerasyon sisteminden sağlıyor
Radisson Blu Hotel Kayseri, enerji ihtiyacının %60’nı kojenerasyon sisteminden sağlıyor
‘Sürdürülebilir turizm için sürdürülebilir çevre’ yaklaşımını benimseyen, çevreci uygulamalarıyla 2015 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen “Yeşil Yıldız” belgesini kazanan Radisson Blu Hotel Kayseri, çevre adına önemli kazanımlar elde etmeye devam ediyor.
Son teknoloji yatırımları sayesindeki enerji tasarrufuyla, doğal kaynakları korumayı hedeflediklerini kaydeden Radisson Blu Hotel Kayseri Genel Koordinatörü Recep Arifoğlu, şunları söyledi: “Planlama aşamasından itibaren, otelimizin çevreye duyarlı olmasını hedefleyerek, tüm yatırımlarımızı bu çerçevede değerlendirdik. En önemli yatırım, enerji tasarrufu sağlayan kojenerasyon sisteminin 2 milyon TL’nin üzerindeki bir bütçeyle kurulması oldu. Bugün, Radisson Blu Hotel Kayseri’nin, enerji ihtiyacının %60’ı yenilenebilir enerji kaynağı olan kojenerasyon sisteminden temin ediliyor. Bu sayede, 2016 yılında, 182 ailenin yıllık elektrik tüketimi toplamı kadar tasarruf gerçekleşti ve buna bağlı olarak yaklaşık 150 bin TL’nin üzerinde kazanç sağlandı” dedi.
Personele ve esnafa, çevre konusunda farkındalık yaratıyor
Eğitim çalışmalarıyla çevre bilincini aşılamaya devam ettiklerini anlatan Recep Arifoğlu, şunları kaydetti: “İklim değişikliği etkisiyle, su kaynaklarındaki azalma ve kuraklık, gelecekte karşılaşacağımız en önemli sorunlardan birisi olacak. Bu noktada, personelimize ve esnafa, çevre konusunda farkındalık yaratmak için eğitimler ve etkinlikler düzenliyoruz. Sürdürülebilir turizm ilkesi doğrultusunda, küresel iklim değişikliğinin yaratacağı etkileri azaltmak ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak adına, önemli adımlar atmaya devam edeceğiz. Tasarruf çalışmalarının yanında, atık oluşumunu azaltmaya yönelik uygulamalar ve geri dönüşüm çalışmaları sayesinde kağıt, plastik ve cam atıkları ekonomiye kazandırıyoruz. Kağıt atıkların geri kazanımı sayesinde 416 adet ağacın kesilmesi önlemiş olduk. Örneğin, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde kamuoyunun dikkatine sunduğumuz çevre bilgilendirme broşürü büyük ilgiyle karşılanıyor. Bunun yanında, Dünya Günü, Su Günü gibi diğer günlerde yaptığımız etkinliklerle de, çevre konusunda farkındalık oluşturmaya devam ediyoruz. Otelimiz, çevreci yaklaşımını 2018 ve devam eden yıllarda sürdürerek, özellikle enerji tasarrufu ve geri dönüşüm çalışmalarını daha iyi bir noktaya taşıyabilmek adına yeni adımlar atmaya devam edecektir” şeklinde konuştu.
‘Sürdürülebilir turizm için sürdürülebilir çevre’ yaklaşımını benimseyen, çevreci uygulamalarıyla 2015 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen “Yeşil Yıldız” belgesini kazanan Radisson Blu Hotel Kayseri, çevre adına önemli kazanımlar elde etmeye devam ediyor.
Son teknoloji yatırımları sayesindeki enerji tasarrufuyla, doğal kaynakları korumayı hedeflediklerini kaydeden Radisson Blu Hotel Kayseri Genel Koordinatörü Recep Arifoğlu, şunları söyledi: “Planlama aşamasından itibaren, otelimizin çevreye duyarlı olmasını hedefleyerek, tüm yatırımlarımızı bu çerçevede değerlendirdik. En önemli yatırım, enerji tasarrufu sağlayan kojenerasyon sisteminin 2 milyon TL’nin üzerindeki bir bütçeyle kurulması oldu. Bugün, Radisson Blu Hotel Kayseri’nin, enerji ihtiyacının %60’ı yenilenebilir enerji kaynağı olan kojenerasyon sisteminden temin ediliyor. Bu sayede, 2016 yılında, 182 ailenin yıllık elektrik tüketimi toplamı kadar tasarruf gerçekleşti ve buna bağlı olarak yaklaşık 150 bin TL’nin üzerinde kazanç sağlandı” dedi.
Personele ve esnafa, çevre konusunda farkındalık yaratıyor
Eğitim çalışmalarıyla çevre bilincini aşılamaya devam ettiklerini anlatan Recep Arifoğlu, şunları kaydetti: “İklim değişikliği etkisiyle, su kaynaklarındaki azalma ve kuraklık, gelecekte karşılaşacağımız en önemli sorunlardan birisi olacak. Bu noktada, personelimize ve esnafa, çevre konusunda farkındalık yaratmak için eğitimler ve etkinlikler düzenliyoruz. Sürdürülebilir turizm ilkesi doğrultusunda, küresel iklim değişikliğinin yaratacağı etkileri azaltmak ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak adına, önemli adımlar atmaya devam edeceğiz. Tasarruf çalışmalarının yanında, atık oluşumunu azaltmaya yönelik uygulamalar ve geri dönüşüm çalışmaları sayesinde kağıt, plastik ve cam atıkları ekonomiye kazandırıyoruz. Kağıt atıkların geri kazanımı sayesinde 416 adet ağacın kesilmesi önlemiş olduk. Örneğin, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde kamuoyunun dikkatine sunduğumuz çevre bilgilendirme broşürü büyük ilgiyle karşılanıyor. Bunun yanında, Dünya Günü, Su Günü gibi diğer günlerde yaptığımız etkinliklerle de, çevre konusunda farkındalık oluşturmaya devam ediyoruz. Otelimiz, çevreci yaklaşımını 2018 ve devam eden yıllarda sürdürerek, özellikle enerji tasarrufu ve geri dönüşüm çalışmalarını daha iyi bir noktaya taşıyabilmek adına yeni adımlar atmaya devam edecektir” şeklinde konuştu.
22 Ekim 2017 Pazar
90 işçi Lüleburgaz’dan İstanbul’a yürüyor!
Kırklareli İlçesi'nde kurulu bulunan Paşabahçe Kırklareli Cam Fabrikası'ndan işten çıkarılan 90 işçi, haklarını aramak için, aileleri ve kendilerine destek verenlerle birlikte fabrikanın genel merkezi olan İstanbul'a başlattıkları yürüyüş, Valilik tarafından yasaklandı.
İşten çıkarılan 90 işçinin yanı sıra aileleri ve kendilerine destek verenlerle birlikte yaklaşık 120 kişinin bugün başlattığı yürüyüşle akşam saatlerinde Büyükkarıştıran Beldesi’ne kadar gelindi.
Kırklareli Valiliği grubun Büyükkarıştıran’da bulunan bir akaryakıt istasyonuna geldiği sırada yürüyüşe yasak getirdi. Bunun üzerine işçilerin beklediği istasyonda TOMA’larla hazır bekleyen jandarma ve polis çevik kuvvet polis ekiplerine Robokop kıyafeti giydirildi.
CHP Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, CHP Kırklareli Milletvekili Turabi Kayan, istasyonda bekleyen Lüleburgaz Kaymakamı Mustafa Oğuz, İl Emniyet Müdürü Erkin Adalar, İl Jandarma Komutanı Kadir Oğuz ile bir görüşme yaptı.
Milletvekilleri Köprülü ve Kayan buradaki işçilerin Pazartesi günü yapılacak olan işverenle görüşmenin sonuna kadar grubun burada kalmasını istedi. Kaymakam Mustafa Oğuz, Kırklareli Valisi Orhan Çiftçi’yi arayarak durumu bildirdi. 90 işçinin Pazartesi gününe kadar benzin istasyonunda kalmasına onay verildi.
CHP Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, işçilerin haklarını demokratik olarak yaptıklarını belirterek, “Bu mücadelesinin ne kadar doğru olduğu herkes tarafından biliniyor.Türkiye’de bir kamuoyu oluştu. Bu kamuoyunda Şişe ve Cam’da çalışan 90 işçinin mağdur edildiğidir. Biz bu mağduriyetin yanındayız. Açıkça söyleyelim, tüm Türkiye’de sizin mücadelenizin haklı olduğunuz noktasında bir fikir birliğine sahip. Bizlerde el verdiğince sizlerin yanınızda olmaya çalışıyoruz. Şunu söyleyeceğim. Öncelikle olarak Pazartesi gününe kadar buradasınız arkadaşlar. Mücadelenizde bu kararın alınmasında Vali Bey, Kaymakam Beye, emniyet müdürümüze ve jandarma komutanımıza çok teşekkür ediyorum” dedi.
Daha sonra işçiler kendilerine dağıtılan yemekleri milletvekilleri ile birlikte yedi. İşçiler, yürüyüşe ara verdiklerini ve Pazartesi gününe kadar bekleyip, gelişmeleri takip edeceklerini söyledi. DHA
İşten çıkarılan 90 işçinin yanı sıra aileleri ve kendilerine destek verenlerle birlikte yaklaşık 120 kişinin bugün başlattığı yürüyüşle akşam saatlerinde Büyükkarıştıran Beldesi’ne kadar gelindi.
Kırklareli Valiliği grubun Büyükkarıştıran’da bulunan bir akaryakıt istasyonuna geldiği sırada yürüyüşe yasak getirdi. Bunun üzerine işçilerin beklediği istasyonda TOMA’larla hazır bekleyen jandarma ve polis çevik kuvvet polis ekiplerine Robokop kıyafeti giydirildi.
CHP Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, CHP Kırklareli Milletvekili Turabi Kayan, istasyonda bekleyen Lüleburgaz Kaymakamı Mustafa Oğuz, İl Emniyet Müdürü Erkin Adalar, İl Jandarma Komutanı Kadir Oğuz ile bir görüşme yaptı.
Milletvekilleri Köprülü ve Kayan buradaki işçilerin Pazartesi günü yapılacak olan işverenle görüşmenin sonuna kadar grubun burada kalmasını istedi. Kaymakam Mustafa Oğuz, Kırklareli Valisi Orhan Çiftçi’yi arayarak durumu bildirdi. 90 işçinin Pazartesi gününe kadar benzin istasyonunda kalmasına onay verildi.
CHP Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, işçilerin haklarını demokratik olarak yaptıklarını belirterek, “Bu mücadelesinin ne kadar doğru olduğu herkes tarafından biliniyor.Türkiye’de bir kamuoyu oluştu. Bu kamuoyunda Şişe ve Cam’da çalışan 90 işçinin mağdur edildiğidir. Biz bu mağduriyetin yanındayız. Açıkça söyleyelim, tüm Türkiye’de sizin mücadelenizin haklı olduğunuz noktasında bir fikir birliğine sahip. Bizlerde el verdiğince sizlerin yanınızda olmaya çalışıyoruz. Şunu söyleyeceğim. Öncelikle olarak Pazartesi gününe kadar buradasınız arkadaşlar. Mücadelenizde bu kararın alınmasında Vali Bey, Kaymakam Beye, emniyet müdürümüze ve jandarma komutanımıza çok teşekkür ediyorum” dedi.
Daha sonra işçiler kendilerine dağıtılan yemekleri milletvekilleri ile birlikte yedi. İşçiler, yürüyüşe ara verdiklerini ve Pazartesi gününe kadar bekleyip, gelişmeleri takip edeceklerini söyledi. DHA
20 Ekim 2017 Cuma
Semih Özakça için flaş karar
OHAL KHK’sıyla ihraç edildikleri işlerine dönmek için 226 gün önce açlık grevini başlayan Semih ve Nuriye davasından flaş bir karar çıktı. Tutuklu yargılanan Semih Özakça'nın adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verildi. Aynı davada yargılanan Nuriye Gülmen’in ise tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, açlık grevi yapan tutuklu Semih Özakça hakkında sağlık koşullarını gerekçe göstererek tahliye kararı verdi. Nuriye Gülmen hakkında ise tutukluluğa devam kararı çıktı. Özakça hakkındaki tahliye kararı elektronik kelepçe şartıyla verildi.
Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, OHAL KHK'sıyla ihraç edildikleri işlerine dönmek için yaptıkları 226 gün önce açlık grevine başlamışlardı.
Nuriye Gülmen'in ise 226 gündür açlık grevinde olan Nuriye ve Semih’in üçüncü duruşması bugün yapıldı. Mahkeme Semih Özakça’ya tahliyesine karar verdi. Nuriye Gülmen'in ise tutukluluk hali devam edecek. Duruşmaya 4 gün kala 16 Ekim'de savcılık kararıyla Gülmen’in ifadesi alınmak istenmiş ancak Gülmen savcıya ifade vermeyi reddederek tahliyesini talep etmişti. Sözcü
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, açlık grevi yapan tutuklu Semih Özakça hakkında sağlık koşullarını gerekçe göstererek tahliye kararı verdi. Nuriye Gülmen hakkında ise tutukluluğa devam kararı çıktı. Özakça hakkındaki tahliye kararı elektronik kelepçe şartıyla verildi.
Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, OHAL KHK'sıyla ihraç edildikleri işlerine dönmek için yaptıkları 226 gün önce açlık grevine başlamışlardı.
Nuriye Gülmen'in ise 226 gündür açlık grevinde olan Nuriye ve Semih’in üçüncü duruşması bugün yapıldı. Mahkeme Semih Özakça’ya tahliyesine karar verdi. Nuriye Gülmen'in ise tutukluluk hali devam edecek. Duruşmaya 4 gün kala 16 Ekim'de savcılık kararıyla Gülmen’in ifadesi alınmak istenmiş ancak Gülmen savcıya ifade vermeyi reddederek tahliyesini talep etmişti. Sözcü
Arınç'tan çok konuşulan Gökçek tweet'i
Bülent Arınç, günlerdir istifası beklenen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'le ilgili sosyal medya hesabından çok konuşulan bir paylaşımda bulundu.
Melih Gökçek'le kavgasıyla bilinen Bülent Arınç'ın Twitter hesabındaki paylaşımı dikkat çekti.
Arınç twitter hesabında daha önce attığı bir tweeti 'sabitlenmiş tweet' haline getirerek en üste koydu.
O tweette Gökçek'in daha önce istifa edeceğini söylediği halde vazgeçtiğini gösteren görüntüler şu ifadelerle yer alıyordu.
"Bir Hint Atasözünde denir ki: 'EĞER BİRİLERİ OTURDUĞU KOLTUKTAN KALKMAKTA SIKINTI YAŞIYORSA KESİNLİKLE ALTINI KİRLETMİŞTİR'"
İşte o tweet:
Melih Gökçek'le kavgasıyla bilinen Bülent Arınç'ın Twitter hesabındaki paylaşımı dikkat çekti.
Arınç twitter hesabında daha önce attığı bir tweeti 'sabitlenmiş tweet' haline getirerek en üste koydu.
O tweette Gökçek'in daha önce istifa edeceğini söylediği halde vazgeçtiğini gösteren görüntüler şu ifadelerle yer alıyordu.
"Bir Hint Atasözünde denir ki: 'EĞER BİRİLERİ OTURDUĞU KOLTUKTAN KALKMAKTA SIKINTI YAŞIYORSA KESİNLİKLE ALTINI KİRLETMİŞTİR'"
İşte o tweet:
Uzmanlar konuştu: Toplu taşımada yaşlılara yer vermeyin
Toplu taşıma araçlarında yaşlılara yer vermenin iyi bir şey olduğunu düşünebilirsiniz ancak uzmanlar bunun sanıldığı kadar ‘doğru’ olmadığı görüşünde...
Oxford Üniversitesi’nden bir profesör, yaşlı insanların oturmak yerine ayakta durmaya teşvik edilmesinin beden sağlıkları için daha iyi olduğunu belirtiyor.
İngiltere’nin Halk Sağlığı Klinik Danışmanı Sir Muir Gray, yaşlıların günde 10 dakika yürümeye gayret etmesini belirtirken yaşlıların yakınlarına asansöre binmek yerine onları merdiven çıkmak konusunda yüreklendirmelerini tavsiye ediyor.
‘YAŞLILARA YER VERİRKEN 2 KEZ DÜŞÜNÜN’
İngiliz The Sun gazetesine demeç veren Gray, “Yaş aldıkça hareketsizliği değil bedensel aktiviteyi arttırmalıyız. Ailenizin yaşlılarını asansöre binmeye değil, merdiven çıkmaya teşvik edin” dedi. Gray sözlerini şöyle sürdürdü: “Metro ya da otobüste yaşlı birine yer verirken iki kez düşünün. Ayakta durmak onlar için harika bir egzersiz.”
The British Medical Journal’de (İngiliz Tıp Dergisi) yayınlanan yeni bir makalede, “Yaşlı insanları aktif tutmaya teşvik edecek her türlü toplu çaba, onların daha bağımsız şekilde yaşamalarına ve sosyal hizmetlere daha az ihtiyaç duymalarına yardımcı olacaktır” denildi.
Makaleye konu olan raporda, zindeliğin yitirilmesinin yaşlılığın bir sonucu olarak görüldüğü ancak bunun tam tersinin geçerli olduğu belirtildi. Uzmanlar, hareketin azalmasının sosyal hizmetlere duyulan ihtiyacı arttırdığı görüşünde...
Araştırmalar, orta yaşlı ve yaşlı insanların düzenli egzersizlerle bedensel olarak en az 10 yaş gençleşeceğini ortaya koyuyor. Formda olmanın bilişsel becerileri arttırarak bunama riskini azalttığı da biliniyor. Hürriyet
Oxford Üniversitesi’nden bir profesör, yaşlı insanların oturmak yerine ayakta durmaya teşvik edilmesinin beden sağlıkları için daha iyi olduğunu belirtiyor.
İngiltere’nin Halk Sağlığı Klinik Danışmanı Sir Muir Gray, yaşlıların günde 10 dakika yürümeye gayret etmesini belirtirken yaşlıların yakınlarına asansöre binmek yerine onları merdiven çıkmak konusunda yüreklendirmelerini tavsiye ediyor.
‘YAŞLILARA YER VERİRKEN 2 KEZ DÜŞÜNÜN’
İngiliz The Sun gazetesine demeç veren Gray, “Yaş aldıkça hareketsizliği değil bedensel aktiviteyi arttırmalıyız. Ailenizin yaşlılarını asansöre binmeye değil, merdiven çıkmaya teşvik edin” dedi. Gray sözlerini şöyle sürdürdü: “Metro ya da otobüste yaşlı birine yer verirken iki kez düşünün. Ayakta durmak onlar için harika bir egzersiz.”
The British Medical Journal’de (İngiliz Tıp Dergisi) yayınlanan yeni bir makalede, “Yaşlı insanları aktif tutmaya teşvik edecek her türlü toplu çaba, onların daha bağımsız şekilde yaşamalarına ve sosyal hizmetlere daha az ihtiyaç duymalarına yardımcı olacaktır” denildi.
Makaleye konu olan raporda, zindeliğin yitirilmesinin yaşlılığın bir sonucu olarak görüldüğü ancak bunun tam tersinin geçerli olduğu belirtildi. Uzmanlar, hareketin azalmasının sosyal hizmetlere duyulan ihtiyacı arttırdığı görüşünde...
Araştırmalar, orta yaşlı ve yaşlı insanların düzenli egzersizlerle bedensel olarak en az 10 yaş gençleşeceğini ortaya koyuyor. Formda olmanın bilişsel becerileri arttırarak bunama riskini azalttığı da biliniyor. Hürriyet
18 Ekim 2017 Çarşamba
Prof. Dr. İlber Ortaylı: Irak diye bir memleket yok
TARİH profesörü İlber Ortaylı, "Irak diye bir memleket yok, onu bilin. Bunların hepsi maalesef 1’inci Cihan Harbi’nden çizilen coğrafyalardır. Cetvelle çizildi" dedi.
DTI University, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi (ALKÜ), Alanya Hamdullah Emin Paşa (AHEP) Üniversitesi, Amasya Üniversitesi, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi ile Alanya Belediyesi işbirliğinde Alanya’da düzenlenen 2’nci Uluslararası Akademik Araştırmalar Kongresi (INES-2017) başladı. Kongrenin ilk gününde Prof. Dr.İlber Ortaylı, Alanya Kültür Merkezi’nde (AKM) konferans verdi.
Konuşmasına Kerkük meselesiyle başlayanProf. Dr. İlber Ortaylı, salondan gelen uğultudan dolayı konuşmasını böldü. İçeri giremeyenlerin devamlı konuşarak salonu da rahatsız ettiğini söyleyenProf. Dr. Ortaylı,sesin devam etmesi üzerinetepki gösterdi. Daha sonra konuşmasını sürdüren Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Bugünkü konumuz Kerkük, çok sıcak bir konu. Son olarak dün yine 4 şehit verildi, Kerkük’ün kurtarılması babında. Haberlerde dikkatinizi çekmiştir, ’Irak ordusu’ diye bahsediliyor. Irak ordusu diye bir şeyin ne kadar mevcut olduğunu bilmiyorum. Oradaki büyük destek Türk ordusundan geliyor ve İran da var. Hatta ve hatta çok belirgin bir ölçüde başka tür gerillalar da katılıyor. Irak’ın kuzeyinde Kürt Muhtar Bölgesi var. Bunun güney bölgesinde çok münakaşalı olarak ilhak edilmeye çalışılan Kerkük ve Erbil var. Bunlar iki tane büyük ve Türklerin yaşadığı kentlerdir. Bu bir coğrafyadır, onun üzerinde duracağım. Irak diye bir memleket yok, onu bilin. Bunların hepsi maalesef 1’inci Cihan Harbi’nde çizilen coğrafyalardır. Cetvelle çizildi. Amerika haritasına bakarsanız, böyle cetvelle çizilen bir sürü eyalet var. Bunlar gerçekten otonomdur, onu da söyleyeyim, fakat burada farklı etnikler yaşamaz, göçmenler dışında. Fakat Ortadoğu’da böyle bir sınır olamaz. Çünkü Ortadoğu’da muhtelif etnik gruplar vardır. Bunlar aynı dili konuşsa bile dinleri uymaz. Dinleri uysa, tarihleri uymaz, o uysa mantaliteleri uymaz. Ortadoğu çok alengirli olması lazım. İşte o Irak haritası zengin bir İngiliz olan Gertude Bell tarafından çizilmiştir. Kolonyal ofis bunu, Irak’ı çizmek için görevlendirdi ve o da cetvelle çizdi" dedi.
’IRAKLI ’IRAKLIYIM’ DİYEMİYOR’
Büyük Ortadoğu Projesi olarak adlandırılan şeyin gerçekleşemeyeceğini anlatanProf. Dr. İlber Ortaylı, şunları söyledi:
"Büyük Ortadoğu Projesi falan diyorlar, yok öyle bir şey. Şimdi bu suni olarak çizilen dünya patladı. Öyle büyük projeleri burada kimse çizemez. Onu aklınızdan çıkarın. Burada oturan insanlar, derbeder milletlerdir. Aralarında sağlam bir ideoloji yoktur. Devletlerinde, ’devlet nedir’ farkında değillerdir. Bağlılık ve sadakatleri vatan ve devlet değil, aynı sülale ve aşirettir. Vatan-ül Arap tamamen suni ve siyasi bir laftır. Hiçbir şey de ifade etmiyor. Mısırlı ’Mısırlıyım’ diyor, Suriyeli ’Suriyeliyim’ diyor, Filistinli ’Filistinliyim’ diyor, ama Iraklı ’Iraklıyım’ diyemiyor. Çünkü bir bütünlük değil, kendine ’Bağdadi’ diyor. Bağdadi de bir eyalet, bir kültür. Bizim bugün Irak dediğimiz yerdeki Türklük, Anadolu’dan daha evveldir. Yani bugün, hani böyle başladılar, ’Bayır-Bucak Türkmenleri’ falan gibi aptal laflar. Yani 4’üncü Levent Türkleri ile Beşiktaş Türkmenleri gibi laflar söylesen, İstanbul’da bu kadar manasız olur. Bayır-Bucak diye bir şey yok, orası Türkmen bölgesi. Şurası bir gerçek; Türkiye inşallah çok uzun sürecek bir Ortadoğu probleminin içine girmez ve kendini zamanında toparlayarak bazı meseleleri halleder."
’İYİ Kİ YOK’
Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını da yanıtlayanProf. Dr. İlber Ortaylı, bir öğrencinin yeni sınav sisteminde tarih dersinin çıkarılması konusundaki sorusuna, "İyi ki yok. Tarihin kaldırılması ÖSYM’de problem yaratacak, fakat bazı adamların yazdığı tarihin de okunmamasında büyük fayda görüyorum" karşılığını verdi.
Engin ANAK/ALANYA (Antalya), (DHA)
DTI University, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi (ALKÜ), Alanya Hamdullah Emin Paşa (AHEP) Üniversitesi, Amasya Üniversitesi, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi ile Alanya Belediyesi işbirliğinde Alanya’da düzenlenen 2’nci Uluslararası Akademik Araştırmalar Kongresi (INES-2017) başladı. Kongrenin ilk gününde Prof. Dr.İlber Ortaylı, Alanya Kültür Merkezi’nde (AKM) konferans verdi.
Konuşmasına Kerkük meselesiyle başlayanProf. Dr. İlber Ortaylı, salondan gelen uğultudan dolayı konuşmasını böldü. İçeri giremeyenlerin devamlı konuşarak salonu da rahatsız ettiğini söyleyenProf. Dr. Ortaylı,sesin devam etmesi üzerinetepki gösterdi. Daha sonra konuşmasını sürdüren Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Bugünkü konumuz Kerkük, çok sıcak bir konu. Son olarak dün yine 4 şehit verildi, Kerkük’ün kurtarılması babında. Haberlerde dikkatinizi çekmiştir, ’Irak ordusu’ diye bahsediliyor. Irak ordusu diye bir şeyin ne kadar mevcut olduğunu bilmiyorum. Oradaki büyük destek Türk ordusundan geliyor ve İran da var. Hatta ve hatta çok belirgin bir ölçüde başka tür gerillalar da katılıyor. Irak’ın kuzeyinde Kürt Muhtar Bölgesi var. Bunun güney bölgesinde çok münakaşalı olarak ilhak edilmeye çalışılan Kerkük ve Erbil var. Bunlar iki tane büyük ve Türklerin yaşadığı kentlerdir. Bu bir coğrafyadır, onun üzerinde duracağım. Irak diye bir memleket yok, onu bilin. Bunların hepsi maalesef 1’inci Cihan Harbi’nde çizilen coğrafyalardır. Cetvelle çizildi. Amerika haritasına bakarsanız, böyle cetvelle çizilen bir sürü eyalet var. Bunlar gerçekten otonomdur, onu da söyleyeyim, fakat burada farklı etnikler yaşamaz, göçmenler dışında. Fakat Ortadoğu’da böyle bir sınır olamaz. Çünkü Ortadoğu’da muhtelif etnik gruplar vardır. Bunlar aynı dili konuşsa bile dinleri uymaz. Dinleri uysa, tarihleri uymaz, o uysa mantaliteleri uymaz. Ortadoğu çok alengirli olması lazım. İşte o Irak haritası zengin bir İngiliz olan Gertude Bell tarafından çizilmiştir. Kolonyal ofis bunu, Irak’ı çizmek için görevlendirdi ve o da cetvelle çizdi" dedi.
’IRAKLI ’IRAKLIYIM’ DİYEMİYOR’
Büyük Ortadoğu Projesi olarak adlandırılan şeyin gerçekleşemeyeceğini anlatanProf. Dr. İlber Ortaylı, şunları söyledi:
"Büyük Ortadoğu Projesi falan diyorlar, yok öyle bir şey. Şimdi bu suni olarak çizilen dünya patladı. Öyle büyük projeleri burada kimse çizemez. Onu aklınızdan çıkarın. Burada oturan insanlar, derbeder milletlerdir. Aralarında sağlam bir ideoloji yoktur. Devletlerinde, ’devlet nedir’ farkında değillerdir. Bağlılık ve sadakatleri vatan ve devlet değil, aynı sülale ve aşirettir. Vatan-ül Arap tamamen suni ve siyasi bir laftır. Hiçbir şey de ifade etmiyor. Mısırlı ’Mısırlıyım’ diyor, Suriyeli ’Suriyeliyim’ diyor, Filistinli ’Filistinliyim’ diyor, ama Iraklı ’Iraklıyım’ diyemiyor. Çünkü bir bütünlük değil, kendine ’Bağdadi’ diyor. Bağdadi de bir eyalet, bir kültür. Bizim bugün Irak dediğimiz yerdeki Türklük, Anadolu’dan daha evveldir. Yani bugün, hani böyle başladılar, ’Bayır-Bucak Türkmenleri’ falan gibi aptal laflar. Yani 4’üncü Levent Türkleri ile Beşiktaş Türkmenleri gibi laflar söylesen, İstanbul’da bu kadar manasız olur. Bayır-Bucak diye bir şey yok, orası Türkmen bölgesi. Şurası bir gerçek; Türkiye inşallah çok uzun sürecek bir Ortadoğu probleminin içine girmez ve kendini zamanında toparlayarak bazı meseleleri halleder."
’İYİ Kİ YOK’
Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını da yanıtlayanProf. Dr. İlber Ortaylı, bir öğrencinin yeni sınav sisteminde tarih dersinin çıkarılması konusundaki sorusuna, "İyi ki yok. Tarihin kaldırılması ÖSYM’de problem yaratacak, fakat bazı adamların yazdığı tarihin de okunmamasında büyük fayda görüyorum" karşılığını verdi.
Engin ANAK/ALANYA (Antalya), (DHA)
İsmail Küçükkaya ile ilgili flaş karar
Sabah saatlerinde adliyeye giden gazeteci İsmail Küçükkaya'nın ifade vermediği, soruşturma konusu sözlerin sarf edildiği programın kayıtlarının dosyaya gelmesinin beklenmesine karar verildiği öğrenildi.
Gazeteci İsmail Küçükkaya, sabah saatlerinde avukatıyla birlikte Bakırköy Adalet Sarayı’na geldi. Küçükkaya, soruşturmayı yürüten Basın Bürosu Savcısı Bülent Demirbilek’in bulunduğu 4. kata çıktı. Küçükkaya’nın savcıya ifade vermediği, soruşturma konusu sözlerin sarf edildiği programın kayıtlarının dosyaya gelmesinin beklenmesine karar verildiği öğrenildi. Program kaydının, savcılığa ulaşmasının ardından Küçükkaya’nın önümüzdeki günlerde savcıya ifade vereceği belirtildi.
BAKIRKÖY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI SORUŞTURMA BAŞLATMIŞTI
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, avukatı aracılığıyla Bakırköy Adalet Sarayı’na suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyurusu üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı da Bakan Kaya ve eşiyle ilgili sözlerine ilişkin İsmail Küçükkaya ve Fidel Okan hakkında “Kamu görevlisine hakaret” ve “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini alenen aşağılama” suçlarından soruşturma başlatmıştı. DHA
Gazeteci İsmail Küçükkaya, sabah saatlerinde avukatıyla birlikte Bakırköy Adalet Sarayı’na geldi. Küçükkaya, soruşturmayı yürüten Basın Bürosu Savcısı Bülent Demirbilek’in bulunduğu 4. kata çıktı. Küçükkaya’nın savcıya ifade vermediği, soruşturma konusu sözlerin sarf edildiği programın kayıtlarının dosyaya gelmesinin beklenmesine karar verildiği öğrenildi. Program kaydının, savcılığa ulaşmasının ardından Küçükkaya’nın önümüzdeki günlerde savcıya ifade vereceği belirtildi.
BAKIRKÖY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI SORUŞTURMA BAŞLATMIŞTI
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, avukatı aracılığıyla Bakırköy Adalet Sarayı’na suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyurusu üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı da Bakan Kaya ve eşiyle ilgili sözlerine ilişkin İsmail Küçükkaya ve Fidel Okan hakkında “Kamu görevlisine hakaret” ve “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini alenen aşağılama” suçlarından soruşturma başlatmıştı. DHA
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)