bülent arınç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bülent arınç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Ekim 2017 Cuma

Arınç'tan çok konuşulan Gökçek tweet'i

Bülent Arınç, günlerdir istifası beklenen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'le ilgili sosyal medya hesabından çok konuşulan bir paylaşımda bulundu.

Melih Gökçek'le kavgasıyla bilinen Bülent Arınç'ın Twitter hesabındaki paylaşımı dikkat çekti.
Arınç twitter hesabında daha önce attığı bir tweeti 'sabitlenmiş tweet' haline getirerek en üste koydu.
O tweette Gökçek'in daha önce istifa edeceğini söylediği halde vazgeçtiğini gösteren görüntüler şu ifadelerle yer alıyordu.
"Bir Hint Atasözünde denir ki: 'EĞER BİRİLERİ OTURDUĞU KOLTUKTAN KALKMAKTA SIKINTI YAŞIYORSA KESİNLİKLE ALTINI KİRLETMİŞTİR'"
İşte o tweet:

24 Ocak 2017 Salı

Bülent Arınç, Erdoğan'a yazdığı mektubu yayınladı

AK Parti'nin kurucularından ve eski TBMM Başkanı olan Bülent Arınç, hakkında çıkan 'Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan özür diledi' iddialarına yanıt verdi. Erdoğan'a yazdığı mektubu sosyal medyada yayınladı.

Bir gazete tarafından Bülent Arınç'ın Erdoğan'a yazdığı mektupta "17-25 Aralık sürecinde FETÖ'nün gerçek yüzünü göremediğini, bu konuda çok yanıldığını, yanıltıldığını; menfur 15 Temmuz darbe girişimiyle bütün gerçeklerin gün gibi ortaya çıktığını" yazdığı öne sürülmüştü.
Arınç bu iddialara karşı sosyal medya sitesi Twitter'dan Erdoğan'ya yazdığı mektubu yayınlayarak yanıt verdi.
Arınç'ın mektubunda "Şahsen ben de bu olay vesilesiyle geçmişte birlikte olduğum ve hüsn-ü zanda bulunduğum sivil-asker bazı kişiler için şimdi daha sağlıklı bir değerlendirme yapabiliyorum", "Zat-ı alilerinizi bütün gönlümle tebrik ve takdir ediyor; Rabbimden sağlık ve uzun ömürler dileği ile selam ve saygılarımın kabulünü istirham ediyorum" ifadeleri yer alıyor.
Arınç'ın mektubu şöyle:
"Sayın Cumhurbaşkanım,
Yaşadığımız darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması nedeni ile başta Zat-i alilerinize, Hükümetimize ve Aziz Milletimize geçmiş olsun dileklerimi ifade ediyorum. Milletimizin maruz kaldığı bu ihanet ve alçaklık hiçbir zaman unutulmayacak ve sebep olanlar en ağır şekilde cezalandırılacaktır. Bu ihanet şebekesinin tüm unsurları da yok edilmelidir.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Darbe girişiminin sonuçsuz kalmasının en baştaki sebebi Zat-i alilerinizin güçlü liderliği, cesareti ve kahramanlığıdır. Verdiğiniz cesaret ile halkımız sokağa çıkmış, darbecilere karşı durmuş, Hükümetimiz de krizi fevkalade başarılı yöneterek, tüm tedbiri almıştır. Demokrasimizi ve özgürlüğümüzü en çok sizlere borçlu olduğumuza inanıyorum. Zat-ı alilerinizle birlikte Milli Güvenlik Kurulu'nda, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komuta kademesinde ve Yüksek Askeri Şura'nın içerisinde mesai arkadaşları olarak bulunan bazı kişilerin ihanetini görmek bizleri çok üzdü. Şahsen ben de bu olay vesilesiyle geçmişte birlikte olduğum ve hüsn-ü zanda bulunduğum sivil-asker bazı kişiler için şimdi daha sağlıklı bir değerlendirme yapabiliyorum.
Zat-ı alilerinizi bütün gönlümle tebrik ve takdir ediyor; Rabbimden sağlık ve uzun ömürler dileği ile selam ve saygılarımın kabulünü istirham ediyorum." cnntürk

16 Ocak 2017 Pazartesi

Melih Gökçek'ten 'parsel parsel satış' açıklaması

Eski Milletvekili Bülent Arınç'ın, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile ilgili "Parelel yapıya Ankara'yı parsel parsel satmıştır" sözleri yine gündemde. TBMM FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu tarafından kendisine bu konuda sunulan sorulara yazılı yanıt veren Gökçek, "Arınç'ın söylediği gibi 'parsel parsel' bir satış söz konusu değildir." dedi.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, TBMM FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu tarafından kendisine sunulan sorulara yazılı yanıt verdi.
Darbe gecesi Ankara'da savaş uçaklarının uçtuğu sırada aracıyla yolda olduğunu, değişik bakanları telefonla aradığını ve onların "Darbe olduğunu" ifade ettiklerini belirten Gökçek, Dikmen'de bir gecekonduya gittiğini, sosyal medyadan vatandaşları direnmeye davet ettiğini bildirdi.
"Ankara Büyükşehir Belediyemizin çok büyük katkıları olmuştur
Darbe girişiminde bulunulan ilk saatlerden itibaren ertesi gün dahil olmak üzere, 18 televizyon kanalına telefonla bağlanarak, "Darbe FETÖ'cüler tarafından yapılıyor, kısa zamanda bastırılacaktır. Tüm vatandaşlarımızı sokağa davet ediyorum." tarzında konuşmalar yaptığına dikkati çeken Gökçek, yaklaşık 13 saat boyunca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bakanlar, başbakanlık müsteşarı, değişik emniyet müdürleri, belediye çalışanları ve parti teşkilatından kişilerle telefon görüşmeleri yaptığını aktardı.
Emniyetten gelen talepler doğrultusunda belediyenin iş araçlarını ve otobüsleri Ankara'da ihtiyaç duyulan yerlere sevk ettiğini vurgulayan Gökçek, "İftiharla söyleyebilirim ki FETÖ darbe girişiminin Ankara'daki faaliyetlerinin engellenmesinde Ankara Büyükşehir Belediyemizin çok büyük katkıları olmuştur." ifadesini kullandı.
"Kesinlikle bilmiyordum"
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, FETÖ'de bulunan kişilerle önceki yıllardan beri tanıştığını vurgulayarak, "İtiraf etmeliyim ki bu organizasyonu vatanına ve milletine hayırlı evlatlar yetiştirmek için eğitime önem veren bir hayır kuruluşu olarak gördüm. Orduda, poliste ve bürokraside böyle bir organizasyonları olduğunu kesinlikle bilmiyordum." değerlendirmesinde bulundu.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu 1994 yılından itibaren ayrım yapmadan her kişi ve kuruluşa okul, yurt, hastane, ibadethane konusunda yardımcı olmaya çalıştıklarına işaret eden Gökçek, bu taleplerde sadece inşa edilecek yapının trafiğe engel olup olmaması ve otopark ihtiyacının karşılanıp karşılanmamasına baktıklarını kaydetti.
Bülent Arınç'ın iddiaları
Kimden talep gelirse gelin öncelikle eğitim ve sağlığa destek vermek niyetinde olduklarını vurgulayan Gökçek, şunları aktardı: "FETÖ'cuların zaman zaman yurt ve okul yapımı çin belediyemize müracaatları oldu. Diğer özel kuruluş ve vakıflara ne işlem yapıldı ise bunlara da aynı işlem yapılmıştır. Zaten istesem de ayrı bir muamele yapmam mümkün değildir. Çünkü birincisi, imarla ilgili kimden bir konunun talebi olursa yasalara uyup uyulmadığına bakmaksızın belediye meclisine göndermek zorundayım. Gelen teklifleri belediye meclisine havale etmezsem, yasalara göre suç işlemiş olurum. Bu konuda sayısız yargı kararı vardır. Yargı kararlarında 'sen karar veremezsin, sadece belediye meclisine havale edersin, meclis karar verir' denilmektedir. Yoksa eski milletvekili Bülent Arınç'ın söylediği gibi 'parsel parsel' bir satış söz konusu değildir. Bu konuda değişik kişi ve kuruluşlar savcılığa müracaat etmiş ve hakkımda savcılık tarafından soruşturma yapılmıştır. Bu soruşturmanın sonucunda söylenenlerin asılsız olduğu ortaya çıkmış ve hakkımda takipsizlik kararı verilmiştir." cnntürk

4 Ağustos 2016 Perşembe

4 eski bakan hakkında 'FETÖ yöneticiliğinden' suç duyurusu

İstanbul Barosu avukatlarından Burak Bekiroğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak eski bakanlar Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, Suat Kılıç ve Sadullah Ergin hakkında “FETÖ Silahlı Terör Örgütü yöneticiliğinden” suç duyurusunda bulundu. Dilekçesi savcılık tarafından kabul edilen avukat Bekiroğlu, 4 bakanın FETÖ ile irtibatının olup olmadığıyla ilgili ayrıntılı soruşturma yapılmasını ve haklarında yurt dışına çıkış yasağı konulmasını talep etti.

İstanbul Barosu avukatlarından Burak Bekiroğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir dilekçe sunarak eski bakanlar Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, Suat Kılıç ve Sadullah Ergin’in FETÖ yöneticiliği, silahlı terör örgütü ile fikir ve eylem birliği içerisinde örgütle irtibatlı olarak örgüt mensuplarını darbeye zemin hazırlamak için devletin kademelerine yerleştirilmesini sağladıklarını iddia etti. Avukat Bekiroğlu’nun şüpheliler hakkında İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve Meclis Araştırma Komisyonu’nun araştırma başlatmasını talep ettiği ifadeler içeren dilekçe, savcılık tarafından kabul edildi.

Avukat Bekiroğlu, Bülent Arınç’ın FETÖ ile fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettiğini öne sürerek, buna dair değerlendirmelere yer verdiği dilekçesinde, “Milli sırlarımızın FETÖ tarafından çalınması eyleminin kendi üzerinden gerçekleştirilmesine müsaade etmiş, bu şekilde kullanılmış olmasına rağmen her fırsatta eli kanlı silahlı terör örgütü liderini övmüş, ona laf getirtmemiştir” ifadelerine yer verdi.

“Tüm suç aletlerine el konulsun”

cnntürk'ün haberine göre; Bekiroğlu’nun sunduğu dilekçede, şüphelilerin FETÖ ile bağlarının ortaya çıkması halinde evlerinde, iş yerlerinde arama yapılması, cep telefonlarına ve suç aletlerine el konularak imajlarının alınması istendi. Dilekçede 4 bakanın FETÖ ile bağlantıları var ise araştırılması gerektiğine vurgu yapılarak, “Şüphelilerin 15 Temmuz terör saldırısında herhangi bir rolleri var mı, bunun tespiti gerekmektedir” denildi.

Dilekçede eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in 8. sınıfta yapılan OKS sınavını SBS adı ile 6,7 ve 8. sınıflara yayarak öğrencilerin 3 yıl da dershanelere gitmek zorunda bırakıldığına dikkat çekildi. Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davaları sırasında görev yapan dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı en çok yanıltan isim olduğu öne sürüldü. FETÖ’nün spor alanındaki ranttan ve yönetimden de pay sahibi olabilmek için dönemin Spor Bakanı Suat Kılıç’ın vasıtası ile bu alana sızdığı iddia edilerek, “Suat Kılıç’ın Fethullah Gülen ile ilgili söylemleri incelendiğinde kendisinin yeni jenerasyon FETÖ mensubu gibi hareket ettiği izlenimi toplum gözünde hasıl olmuştur” denildi.

2 Ağustos 2016 Salı

Melih Gökçek Bülent Arınç kavgasında ikinci raund

Melih Gökçek, Bülent Arınç'ı darbe girişimiyle ilişkilendiren açıklamalar yaparak, "Bütün operasyonların neticesi de Arınç'ı başa getirmekti" dedi; Arınç'ın yanıtı gecikmedi: "Trollük yapmaktan, asıl işi olan belediye başkanlığını yapmaya fırsat bulamıyor." Arınç kendisini hedef gösteren gazetecilere de çok sert suçlamalarda bulundu.


Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasında başlayan "parsel parsel" tartışmasının ardından ikili yine karşı karşıya geldi. Gökçek, darbe girişimini değerlendirirken “Bütün operasyonların neticesi de Bülent Arınç’ı başa getirmekti” dedi.

Arınç ise, sosyal medya hesabından çok sert bir açıklama yaparak, “Gökçek, AK Parti kurulduğunda AK Parti'ye karşı parti satın almış, Recep Tayyip Erdoğan'a ve partimize her türlü hakareti reva görmüştü. Rica minnetle, kapı kapı dolaşıp yüz suyu dökmesiyle Ak Parti'ye girdiğini herkes bilir. Cinlerin etkisiyle söylediği sözleri ciddiye almak mümkün değil. Gökçek, AK Parti kurulduktan iki sene sonra kimlerin operasyonu ile partiye katılmıştır?” diye sordu.

“Darbe teşebbüsünün olduğu 15 Temmuz gecesi işin rengi ve kazananı ortaya çıkana kadar kendileri ortaya çıkmayan bu tipler, beni hedefe koyarak ‘darbe sever’ hallerini örtmeye çalışıyorlar” diyen Arınç, “Aslında bunların rahatsızlıkları ben ve açıklamalarım değil de, açığa çıkmasından korktukları kirli ilişkileri olabilir mi?” diye sordu.

Gökçek'in "AK Parti'deki bütün operasyonların neticesi Bülent Arınç'ı başa getirmekti" açıklamasını eleştiren Arınç, "Trollük yapmaktan, asıl işi olan belediye başkanlığını yapmaya fırsat bulamayan Melih Gökçek'in cinlerin etkisiyle söylediği bu sözleri ciddiye almak tabii ki mümkün değil" dedi.

"Rica minnetle ve kapı kapı dolaşıp yüz suyu dökmesiyle partiye girdiğini herkes bilir" diyen Arınç, "Belediye başkanı olduğu Ankara’da 10 dk yağmur yağsa insanlar caddelerde, alt geçitlerde boğulma tehlikesi yaşıyorken ve yine Ankara’nın ana caddelerinde bile asvaltlar cin çarpmış gibi çukurlarla doluyken, dilindeki zifti bana değil, Ankara’nın bozuk asfaltlarına dökmesini tavsiye ederim. Öyle tahmin ediyorum ki, Ankara’da yaşayan sevgili vatandaşlarımızın da Melih Gökçek’ten beklentisi budur. Çünkü epeysiz başkansızlar" ifadelerini kullandı.

Bülent Arınç’ın açıklamasının Melih Gökçek ile ilgili olan bölümü şöyle:

Arınç, darbe girişiminin ilk saatlerinde darbeyi lanetleyici açıklamaların bazı kesimleri rahatsız ettiğini iddia etti. Arınç, Erdoğan’ın en yakınına kadar sızıp yıllarca kendilerini "dostça" gizleyebilen yapının medyayı boş bırakmış olabileceğine inanmadığını belirterek özellikle Twitter’da kendini hedef gösteren yandaş gazetecilerin FETÖ sempatizanı olduğunu ima etti. 

İşte Bülent Arınç, tweet'lerinden alıntı yaparak FETÖ/PDY’ye sempatisi olduğunu iddia etti.

Güneş Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Turgay Güler, Star yazarı Ersoy Dede ve Yeni Akit yazarı Mehtap Yılmaz’ı ‘kripto FETÖ’cü’ olmakla suçlayan Arınç, bu isimlerin önceki yıllarda Gülen cemaatini öven tweet'lerini örnek gösterdi. Turgay Güler'in darbe girişiminden 18 gün önce 27 Haziran 2016'da attığı, “Çok ama çok güzel gelişmeler olacak. Birileri de kuduracak. Az sabredin hele” tweet'ini hatırlatan Arınç, yine Güler’in kendisine 10 yıl önce imzalayarak hediye ettiği "Mehdix" isimli kitabına da vurgu yaparak, “Ey Turgay Güler. Dilini tutamayıp adeta darbe müjdesi veren sen, darbe planını önceden biliyorsan ve o iğrenç teşebbüsün içindeysen seni hangi toprak kabul eder? Yatacak yerin yok!” ifadelerini kullandı. (cnntürk)


29 Temmuz 2016 Cuma

Arınç’ın kayınbiraderi gözaltına alındı

Manisa İl Halk Sağlığı Müdürü görevinden dün itibariyle açığa alınan, TBMM eski Başkanı Bülent Arınç'ın kayınbiraderi Ziya Tay, bugün gözaltına alındı.


Darbe girişiminin ardından başlayan adli ve idari soruşturma çerçevesinde Manisa’da dün görevden uzaklaştırılan 154 sağlık personelinin arasında, TBMM eski Başkanı Bülent Arınç’ın kayınbiraderi İl Halk Sağlığı Müdürü Dr. Ziya Tay da yer aldı. Manisa İl Sağlık Müdürlüğü görevine 23 Aralık 2002’de atanan ve daha sonra 2012’de Halk Sağlığı İl Müdürlüğü’ne getirilen Ziya Tay, bu sabah evinde gözaltına alındı.

Halk Sağlığı İl Müdürü Tay ile birlikte Manisa Valiliği’nde Sosyal Etüd Proje Müdürü olarak görev yapan Melih Karakaş, Manisa Teknik Elemanları Derneği Başkanı Ziya Nur Köse ile Yunusemre Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürü Ferhat Bozkaya da gözaltına alınan isimler arasında yer aldı. Manisa Valiliği’nden dün yapılan yazılı açıklamada 1817 kamu görevlisinin görevden uzaklaştırıldığı, 34 kamu görevlisi ile 25 hakim ve savcının tutuklandığı duyurulmuştu. DHA

22 Temmuz 2016 Cuma

Bülent Arınç: Bana ahmak diyebilirsiniz, O gece öğrendim

Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili olarak Twitter üzerinden değerledirmelerde bulundu. 5 bölümlük bir video halinde yapılan açıklamada Arınç, "Silahlı terör örgütünün Fethullahçı olduğunu o gece öğrendim, bana ahmak diyebilirsiniz" dedi.

Bülent Arınç'ın açıklamaları şöyle:

"Olayın ilk saatlerinden itibaren halkımızı uyaran Cumhurbaşkanımız bu olayı Fethullahçı terör örgütü tarafından yapıldığını söyledi. Başbakanımız da bunu çoğu kez tekrarladı.
Onlarca insanımız öldü, onlarca kurumumuz bombalandı. Bunları gördükten sonra sayın Cumhurbaşkanımızın tespitlerine aynen katılıyorum.

Bu silahlı darbe girşimini yapan ekibin Fethullahçı silahlı terör örgütü olduğuna karşı herhangi bir tereddüte mahal yok.
Ben hükümetin içinde ve MGK üyesi olarak da bu yapıyla mücadele eden insanlardan birisiyim. Bu yüzden kimse beni paralel devlet yapılanması ile ilgili irtibatlı, onları savunan bir kişi olarak görmesin.

Ancak silahlı terör örgütü lafı bir iddianaemyle kanıtlanmalı, eyte kemiğe bürünmeli diye düşünmüştüm. Bugün yaşadığımız silahlı darbe girişiminin içinde Fethullah Gülen'le irtibatlı, onun emir ve direktifleriyle bunu yaptıklarını söyleyen insanlar vardır.

Şunu açıkca söylüyorum, bunu ben darbe gecesi öğrenmiş olmakla, 'yahu ne kadar ahmakmışsın, bunu herkes söylüyordu' diyebilirler. Silahlı terör örgütünün Fethullahçı olması, o gece ortaya çıkan bir olaydır. Ben o gece öğrenmiş olabilirim ama sayın Cumhurbaşkanımız da o gece öğrendi. Genelkurmay Başkanımız da o gece öğrendi. Onların bilmediklerini ben nasıl bilebilirim?

Darbe girişimi rezil oldu, başındaki sonundaki hepsi yargının önüne çıkacak hale geldi. Darbeyi yapan sadece FETÖ’ye bağlı askerler mi? Başka bir tartışma, farklı bir koalisyon yapıldığını da söylüyor. Kimse bu alçaklar, FETÖ mensuplarıyla başka koalisyon yaptıkları güçlerle aydınlatılmalı." cnntürk

18 Mayıs 2016 Çarşamba

Bülent Arınç'tan çok sert açıklama

Bülent Arınç, dün konuşmacı olarak katılacağı Turgut Özal Üniversitesi’ndeki Anayasa Çalıştayı’nın ‘provokatif olaylar çıkabileceği’ gerekçesiyle iptaline ilişkin açıklama yaptı.
Arınç’ın sosyal medya hesabından duyurula ve sert ifadelr içeren açıklama şöyle:

22 Nisan 2016 Cuma

Arınç’tan dokunulmazlık formülü önerisi

Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, Parlamento Muhabirleri Derneği’ni ziyaret etti. Arınç, ziyarette, tartışmaları süren dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda yeni bir formül gündeme getirdi.

Arınç, milletvekilleri hakkında gözaltı ve tutuklama kararı alınamayacağının hüküm olarak anayasaya eklenmesini önerdi.

'PARDON DEMİYORUM'

Arınç, "Ergenekon davasıyla ilgili geçmişte söyledikleriniz için 'pardon' diyor musunuz" sorusuna, "Pardon falan demiyorum" yanıtını verdi. Arınç, Yargıtay’ın Ergenekon davasına ilişkin kararını ise “İyi bir bozma olduğunu düşünüyorum” açıklamasını yaptı. Hürriyet

24 Şubat 2016 Çarşamba

Fethullah Gülen’den Bülent Arınç’a taziye mesajı

Fethullah Gülen, Bülent Arınç'ın vefat eden ağabeyi Yıldıray Arınç için taziye mesajı yayınladı.



Fethullah Gülen’in Bülent Arınç’a yazdığı taziye metninde şu ifadeler yer aldı:

“Değerli siyaset ve devlet adamı, eski Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç Beyefendi’nin ağabeyi Yıldıray Arınç Bey’in vefatı münasebetiyle merhuma Cenab-ı Allah’tan rahmet ve mağfiret diler, Bülent Bey’e, merhumun aile ve yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ederim.” Sözcü

22 Şubat 2016 Pazartesi

Bülent Arınç’ın acı günü

Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın 78 yaşındaki ağabeyi Yıldıray Arınç, bir süredir tedavi olduğu Dokuz Eylül Tıp Fakültesi'nde hayatını yitirdi.


Arınç’ın cenazesinin, yarın öğle vakti Manisa Hatuniye Camisi’nde kılınacak cenaze namazının ardından toprağa verileceği öğrenildi.

26 Aralık 2015 Cumartesi

Bülent Arınç'tan Can Dündar ve Erdem Gül açıklaması

Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutukluluğuna ilişkin olarak, "Can Dündar ve Erdem Gül’ün belli suçlamalarla tutuklanmaları, Türkiye’deki gidişata zarar verecek bir noktaya geldi. Umarım ki hakimler itiraz sebeplerini dikkate alır ve onları tahliye ederler" dedi. Arınç, "Benim dediklerimin tersi yapılacaksa, hiç olmazsa Can ve Erdem hakkında bir şey söylemeyeyim, başlarına bir şey gelmesin diye sesimi kıstım" diye konuştu.


Arınç, Sabahattin Zaim Üniversitesi Siyaset Kulübü tarafından düzenlenen ’Bölgesel Politika Konferansı’na konuşmacı olarak katıldı. Üniversitenin Halkalı’daki yerleşkesinde Rektör Prof. Dr. Mehmet Bulut, Küçükçekmece Belediye Başkanı Temel Karadeniz ile üniversitenin akademisyenleri ve öğrencilerin izlediği konferansta konuşan Bülent Arınç, programın sonunda öğrencilerin sorularını yanıtladı.

Arınç, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün MİT TIR’ları haberleri nedeniyle tutuklanmalarıyla ilgili bir soru üzerine, bu konudaki görüşlerini açıkladı.

"CAN DÜNDAR VE ERDEM GÜL’Ü TANIRIM"

Dündar ve Gül’ü tanıdığını belirten Bülent Arınç, bu iki isim hakkında olumsuz ve yanlış bir düşüncesinin olmadığını kaydetti. Arınç, "Can Dündar iyi bir gazeteci ve belgeselcidir. Çok önemli konularda demokrat kişiliğiyle belgeseller yapmıştır. Mesela, son dönemde Bediüzzaman Said Nursi hakkında belgesel hazırlığı yaptığını, ancak belli sebeplerle bunu başaramadığını duymuştum. Kendisiyle çok fazla görüşmemiz yoktur. Önemli olan, demokrat ya da özgür düşünce sahibi olduğuna inandığımız insanların cezaevinde olmamasıdır. Erdem Gül’ü daha yakından tanırım. Evet, gazetelerinin yayın çizgisini beğenmiyor olabilirsiniz ama, eleştiri de bir haktır. Erdem, seviyeli bir gazetecidir" diye konuştu.

"GAZETECİLERİN BU TÜR SUÇLAMALAR KARŞISINDA TUTUKLANMAMASI GEREKİR"

Bülent Arınç, gazetecilerin bu tür suçlamalar karşısında tutuklanmaması gerektiğinin altını çizdi. Arınç, şöyle devam etti:

"Gazetecilik faaliyeti olarak görülmese dahi, MİT TIR’larının basılması veya yakalanmasıyla ilgili görüntüler basında hep yazıldı, çizildi. Artık gizlilik diye bir şey kalmadı. Daha önce başka bir gazetede yayınlanan ya da internette video olarak izlenen bir konudaki başka bir konuda dün Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru üzerine verdiği bir karar var. Buna göre, ’Zaten ifşa edilmiştir, ikinci defa yayınlanması suç unsuru teşkil etmez’ diyor. MİT TIR’ları içerisinde ’Silah vardı, yoktu’ diyen çok önemli devlet büyüklerimiz, ’Değil’ diyen yine çok önemli devlet büyüklerimiz de olduğuna göre, burada aleniyet kazanması bir suç teşkil eder mi, etmez mi? O konuda öncelikle bir karar verilmesi lazım. Ancak her hal–karda gazetecilerin bu tür suçlamalar karşısında tutuklanmaması gerekir."

"TUTUKLAMA CEZA DEĞİL TEDBİR OLMALI"

Tutuklamanın bir tedbir olduğunu, ceza olmadığını vurgulayan Arınç, tutuklama kararının ’kaçma’ veya ’delilleri karartma’ ihtimali varsa verilebileceğini ifade etti.

"İNŞALLAH TUTUKLANMAZLAR DEMİŞTİM"

Arınç, "Ben ilk günlerde inşallah tutuklanmazlar, tutuksuz yargılanırlar, ağır bir suçlama var ama bunlar maruf insanlardır, kaçacaklarsa da siz de yakalarsınız demiştim. Ancak bunları çok yüksek sesle söyleyemiyoruz. Çünkü hukuk ve yargı konusunda büyük bir sıkıntı var. Bunu aşmamız lazım" dedi.

"CAN DÜNDAR VE ERDEM GÜL’ÜN BAŞLARINA BİR ŞEY GELMESİN DİYE SESİMİ KISTIM"

"Paralel yapı"ya yönelik Manisa’da yürütülen bir operasyonla ilgili olarak, o dönem yaptığı bir konuşmayı hatırlatan Arınç, şöyle konuştu:

"Manisa’da yürütülen bir operasyon sebebiyle birkaç defa eleştiride bulundum. İnsanları tanımasam, bu sözleri söylemezdim. Çok temiz, maruf, ahlaklı insanlar, belli suçlamalarla nezarete alındılar ve tutuklama kararları verildi. 24 Kasım günü 4 bayan öğretmen okullarından alınarak, mahkemeye sevk edilerek tutuklandı.

Bildiğiniz üzere paralel suçlaması içerisinde yaşandı. Ben, bunları tanıyorum, bu suçlamalar, bu iddialar boş çıkar, yarın mahcup olursunuz, yapmayın dedim. 7 kişi serbest bırakılmıştı, ben Manisa’dan ayrıldım. İtiraz üzerine 7’sini getirip tutuklamışlar. Benim dediklerimin tersi yapılacaksa, hiç olmazsa Can ve Erdem hakkında bir şey söylemeyeyim, başlarına bir şey gelmesin diye sesimi kıstım. Adaletin sarayı var, adaletin kendisine ihtiyacımız var. Türkiye’de şu an en çok adalete ve hakkaniyete ihtiyaç var."

"SAVCI ’TUTUKLAYIN’ DİYOR, ÖBÜRÜSÜ DE TUTUKLUYOR"

"Bizi 13 yıl tek başına iktidarda tutan şey partimizin adında ’Adalet’ olması, haktan ve hukuktan yana olmamızdır" diyen Arınç, "Bu hükümetin yargı ile ilişkileri sıfır denecek kadar azdır. HSYK Başkanı Adalet Bakanı’dır ama, diğerleri hakimler tarafından seçilmiş insanlardır. Temsili noktada Bakan onları temsil ediyor. İşin kötüsü, yargı bu kararı veriyor. Savcı ’Tutuklayın’ diyor, öbürüsü de tutukluyor. Yargıyı bu adaletsiz, haksız, hukuka aykırı noktalardan çıkarmamız lazım. Bunun için hükümetler yasal tedbir alacaksa, bunları alır. Yoksa bu yapılanlardan doğrudan dolayı hükümetimizi sorumlu tutmuyorum" ifadesini kullandı.

TAHLİYE TEMENNİSİ

Can Dündar ve Erdem Gül’ün belli suçlamalarla tutuklanmalarının, Türkiye’deki gidişata zarar verecek bir noktaya getirdiğini savunan Arınç, "Umarım ki hakimler itiraz sebeplerini dikkate alır ve onları tahliye ederler" dedi.

İSRAİL İLE MÜZAKERELER...

Bülent Arınç, Türkiye ile İsrail arasında yapılan müzakerelerle ilgili düşüncelerinin sorulması üzerine de, Türkiye’nin çıkarlarının, milli menfaatlerinin temel esas olduğunu belirtti. Arınç, "Bir devletimiz var. Kendi özel düşüncelerimizi içimizde muhafaza ederiz. Ancak Türkiye Cumhuriyeti bir devlettir. Devletten devlete ilişkilerde de, dış politikadaki temel esas ülkemizin milli menfaatleridir. Dış politikada çıkarlar söz konusu olduğunda bu devlet her şeyi yapmalıdır ve yapar. İsrail ile doğalgaz anlaşması şu ya da bu anlaşma, fısırık şeyler. Daha başka şeyler de yapılmalıdır, yeter ki ülkemizin dış politikasına yarar sağlayacak bir iş olsun. Bugün bizim Güneyimiz kaynıyor. Türkiye ciddi bir tehlike altındadır. Rusya ile geldiğimiz noktayı biliyorsunuz. Bizim ittifaklara ve dostluklara ve kendimizi koruyacak tedbirlere ihtiyacımız var" yanıtını verdi.

Konferansın sonunda, Bülent Arınç’a katılımından dolayı bir tablo hediye edildi. DHA

26 Ekim 2015 Pazartesi

'Arınç ilk ağızdan itiraf etti'

Seçime bir hafta kala ikinci mitingini Ankara’da yapan MHP Lideri Bahçeli “Hükümet kurulamamasının vebali Erdoğan ve Davutoğlu’nun sırtındadır. Sayın Bülent Arınç, AKP’nin koalisyon kurmaktan kaçtığını ilk ağızdan itiraf etmiştir” dedi.

Bahçeli, şunları söyledi:

TERÖRİSTE HUKUK DEVLETİ

“Canlı bombalar hükümetin acziyetinden, güvenlik ve istihbarat zafiyetinden azami ölçüde yararlanmışlardır. Hükümetin ağır bir kusuru ve ihmali vardır. Gaziantep’te çarıkçılığa özenen, Şanlıurfa’da dama oynayan, Gazali ve Hegel’le rüyalarda buluşan Davutoğlu ne iş yapmaktadır? Paralel operasyonuyla dengesi bozulan Emniyet, Saray’a özel hizmet sunan istihbarat teşkilatı neyle meşguldür? Türkiye teröristlerin cirit attığı, üçüncü sınıf bir Ortadoğu ülkesi haline gerilemiştir. Suçlu, Başbakanlığı kâğıt üstünde kalan Ahmet Davutoğlu’dur. Suçlu 17-25 Aralık’tan yakayı kurtarmak için devlet hayatını tarumar eden, bu da yetmezmiş gibi teröristlere kol kanat geren Recep Tayyip Erdoğan’dır. Canlı bombalar hedeflerini imha için etrafta gezerken, Başbakan sabırla eylem yapmalarını beklemektedir. Düşmana buyur eden, ikramda bulunan bir hükümete dünyanın neresinde rastlanmıştır? Teröriste gelince hukuk devleti, millete gelince hülle adaleti uygulayan bir Başbakan ve hükümetine nasıl güveneceğiz?

ŞEYTANA GÜNAHI ÖĞRETTİLER

Bunlar gerçek münafıkları bile hayrete düşürüp şeytana adeta günahı öğrettiler; doğuda Kürtçü, batıda milli kesildiler. Ama bir türlü Türk olmadılar. Bazen Potamyalı, bazen Gürcü, bazen yiğido, bazen serok, bazen uzun adam, bazen dombıracı; çok zaman kökeni ve kimliği karmakarışık şahsiyet olmaktan kurtulamadılar. Kabataş’ta başörtülü bacıma saldırdılar derken katiyen utanmadılar, kurdukları düzenek ve kurguların altında kaldılar. Şimdi de ‘Biz gidersek beyaz Toroslar gezer’ diyorlar. Dün biz gidersek maaşlar ödenmez diyenler, şimdi milleti ‘Toros’la korkutmaya çalışmakta, gizli bir örgütlenmenin şifrelerini vermektedir. ‘Toros’lar gezmiyor ama çeteler her yere konuşlanıyor. ‘Toros’lar gezmiyor ama, Doğu ve Güneydoğu’dan devlet geri çekiliyor. 90’lara dönülmeyecek diyen Davutoğlu farkında mıdır, Türkiye 1919 şartlarına çoktan girmiştir.

ARINÇ İTİRAF ETTİ

Hükümet kurulamamasının vebali Erdoğan ve Davutoğlu’nun sırtındadır. Sayın Bülent Arınç, AKP’nin koalisyon kurmaktan kaçtığını ilk ağızdan itiraf etmiştir. Bu şer cephesinin aklında 8 Haziran’dan itibaren seçim vardır. Hükümet kurulamamasının günahı bunların üzerindedir. Gerçek hayırcının kim olduğunu da gösterdiler. Kılıçdaroğlu yüzde 60’lık bloktan bahsederken, birden bire AKP’nin dizinin dibine çökmüş, bir tek yalvarmadığı kalmıştı. Bizi alçakça hayırcılıkla suçlayan AKP’si ve CHP’si önce haysiyet testinden geçmelidir.”  Hürriyet

25 Ekim 2015 Pazar

Bülent Arınç "Birilerine karşı sevgimi kaybettim"

Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bakanlığı döneminde sorumlu olduğu TRT de dahil iktidara yakın televizyon kanallarının kendisine ambargo uyguladığını belirterek “Heyecanımı kaybettiğimi söyleyebilirim. Birilerine olan sevgimi de biraz kaybetmiş olabilirim. İnsan yol arkadaşlarını çok iyi seçmeli. Yola çıktıklarını, yolda bulduklarınla değişirsen işler yürümez” dedi.

CNN Türk’ün canlı yayınına katılan Arınç, özetle şunları söyledi:
YOL ARKADAŞINI İYİ SEÇMELİ
“Siyasette insanı motive eden şey biraz da heyecanıdır. İnsanlar sevgiyle ayakta durabiliyorlar. Ama burada bir azalma eksilme de olmuşsa kabahatin kimde olduğu önemli değil. Beraber siyaset yapayacağınız insanlarla aranıza buzdan duvarlar girmeye başlamışsa ara vermenin tam zamanı demiş olabiliriz. Her şeyi birlikte göğüslediniz, her zorluğa birlikte göğüs gerdiniz. Ama sonradan herhangi bir rüzgâr sebebiyle siz bir tarafta, arkadaşlarınız başka arkadaşlar buldular, onlarla birlikte yola devam ettiler.
KERBELA HATIRLATMASI
7 Haziran’da aldığımız sonuç hepimizin aklını başına getirmiş olmalı. Yola çıktığımızda şahsi meseleler bir kenarda kalmıştı ve önde kim varsa konuştuğumuz şuydu: Sen eşitler arasında birincisin, ben eşitler arasında birinciyim. Ama bütün siyasi hareketlerde sonradan farklılaşmalar olmuştur. Bugünlerde en çok Kerbala’nın acısını hissediyorum. Hazreti Hüseyin alçakça şehit edildi. Peygamberimizin vefatından 30 yıl sonra bu olay olduysa, yol ayrılıkları fikirlerin cinayete varacak olmasını örnek gösterebiliriz. Bizimki onların yanında milyarda bir değil. Hedeften şaşmadıktan sonra sıkıntı yok. Ama hedefe giderken, partimiz bakımından zorluklar çıkmışsa, böyle olmasın şöyle olsun diyebilirsin. Bu sözler kıymet bulmuyorsa, o zaman da size düşen davanın menfaatini düşünerek kenara çekilmek ve inşallah güzel şeyler olur diye dua etmektir.
YEZİD GÖRSEYDİ KISKANIRDI
(Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak’ın Twitter üzerinden yaptığı, “‘Hüseyin alçakça şehit edildi’ demek şuurlu mümin alameti değildir. Bize yakışan olanlara üzülmek ama dilimizi de tutmaktır” eleştirisi üzerine) Hazreti Hasan Hüseyin efendilerimizin yanlarında bulunan insanlar susuz bırakıldılar. Karşılarındakiler de evet mümindiler. Hazreti Hamza efendimizin kalbine mızrağı sallayan insan, daha sonra mümin olmuştur. Yezid için alçakça şehit edildi dememi kabul etmiyorsa o Albayrak’ın bileceği iş. Ben onun kadar mümin değilim. Ama ben Hazreti Hüseyin’in yanındayım. Müslümanlar cinayet işlemez mi? Ankara’daki bombayı kendi vücuduyla parçalayan insan da bir Müslüman idi. Valla bu nasihatları başkalarına yapsın. Onlar da Yezid kadar olmasa bile, bazı köşe yazarlarımız, Yezid’den daha fazla cinayet işliyorlar. Ama insanların haysiyetlerine, toplum içerisindeki konumlarına o kadar alçakla saldırıyorlar ki Yezid bunları görseydi kıskanırdı. Teşekkür ederim ikazları için. Seçimden sonra daha şuurlu bir Müslüman olmak için eşimle birlikte çalışacağız.
İLETİŞİM KANALIM YOK
Birileri bana diyor ki sen bazı şeyleri neden televizyonda söylüyorsun? Ben bu düşüncelerimi partimin büyüklerine konuşulması gereken kişilere ulaşarak konuşmaya çalışıyorum. MKYK, Bakanlar Kurulu bunlardan birisidir. Bu zeminlerde fazlasını konuşuyorum. Ama birileriyle benim iletişim kanalım yok. O iletişim kanalı sadece televizyon ve gazeteler. Benim kendilerine dost bildikleri kanallara ambargom vardır. Benim sorumlu olduğum TRT de dahil olmak üzere. 2 yıldan bu yana, diğerleri de 1 yıldan bu yana.”
‘NEDEN ADAY OLMADINIZ’ SORUSUNA ‘KIZILDERİLİ’ YANITI:O KADAR HIZLI KOŞUYORUZ Kİ RUHLARIMIZ GERİDE KALDI
BÜLENT Arınç, aday olmama gerekçesini açıklarken şunları söyledi: “Bir Kızılderili reisi arkasında bütün Kızılderilileri toplamış, atlarıyla koşuyorlar. Apaçi kabilesi diyelim. Rüzgâr gibi uçalım. Sonra 
reisi elini kaldırmış, zınk diye durmuşlar. Hayrola reis ne oldu diye? ‘Bu kadar süratli koşuyoruz ki ruhlarımız geride kaldı’ demiş. Biz de 40 yılı-45 yılı devirdik ve her günümüz çok süratli geçti. Sorumluluktan omuzlarımız çöktü. Bütün bunlardan sonra biraz kendimize gelelim dinlenelim, biraz okuyalım, biraz kendimizi de dine diyanete verelim.”
CANLI YAYINDA SÖZ DÜELLOSU
Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, Arınç’ın sözlerine Twiter’dan karşılık verdi. Albayrak, “Kusura bakmayın ama Ankara’daki vahşetin katilleriyle Kerbela’daki olayın müsebbiplerini bağdaştırmak oradakinden daha büyük bir faciadır...” mesajını paylaştı. Albayrak, Arınç’ın “yolda değişen yol arkadaşları” açıklamalarıyla ilgili ise “Sayın Arınç, ben 40 yıldır aynı çizgideyim. Düne kadar durduğum yeri taktir hatta teşvik ederken bugün yerenler ‘değişim’i kendinde aramalı” dedi.
‘PARTİ KURAMAZLAR’ DEYİP BİZİ İMTİHAN ETMESİNLER
SAYIN Gül de biz de çakma AK Partili değiliz, gerçek AK Partiliyiz. Birisi şöyle bir yazı yazdı, Murat Çiçek galiba, ‘Arınç+Gül=?’ Bu bize vicdansızlıktır, hakarettir. Onlar bilsin diye söylüyorum. Bizim parti içinde de toplumda da karşılığımız vardır. Arınç, Gül dendiği zaman ayağa kalkan insanlar vardır. Yeni yetmeler diye tabir ettiğim zıpır bir güruh, bunlar Ali Babacan’ı, beni, Hüseyin Çelik’i, Abdullah Gül’ü güçsüz hale getirmek için, trollerden de istifade ederek, sahip olduğu gazetelerden yaylım ateşine tutuyorlar. Çatapatlar göğsümüze geliyor bazen. Ama bunun ülkeye ve partiye hiçbir faydası yok.
(Gül ne yapacak sorusuna karşılık) Benim gibi yapacak, dua edecek Ak Parti için, AK Parti’yi sahiplenecek. Yalnız şununla bizi imtihan etmesinler: ‘Onlar zaten böyle bir şey yapmazlar’ diye üstümüze geliyorlar. Ama şunu söylerlerse etkili olurlar, tavsiye etmem de. ‘Zaten bunların toplumda bir karşılığı yok. Bir araya gelseler ne olacak, parti kursalar ne olacaklar’ demeye kalkarlarsa başka türlü bir tepki verebiliriz. Şüphe duyulacak insanlar, bir dönem AK Parti’ye, Recep Tayyip Erdoğan’a bombalar yağdıranlar, şimdi tamamen duygusal ilişkilerle sevgilerini ortaya çıkartıp şarjör boşaltmaya kalkanlardır. Biz yine buradayız, gidecek başka bir şeyimiz yok. Bu deveyi güdeceğiz gidecek başka bir diyar bizim için. Bizim nefsimize kötü gelecek şeylerle bizi imtihan etmesinler.

16 Haziran 2015 Salı

'Parsel parsel satmaya' ilk dava

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek için “parsel parsel sattı” açıklaması üzerine savcılık ilk davayı açtı.


Ancak davanın muhatabı Arınç ya da Gökçek olmadı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ilk davayı, aynı olay ilgili olarak savcılığın harekete geçmesi için çabalayan Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş’a açtı.

Seçimlerden önce Başbakan Yardımcısı Bülen Arınç’ın “parsel parsel sattı” ifadesini kullandı. Söz konusu şikayetler üzerine savcılık bir soruşturma dosyası açtı. Ancak aradan geçen süreye rağmen soruşturma dosyasında herhangi bir ilerleme sağlanmadı.

Buna karşılık savcılık, Gökçek’in yaptığı suç duyurusu üzerine Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş’a dava açtı.  Hazırlanan iddianamede Karakuş’un, hakaret suçundan cezalandırılması talep edildi. İddianamede Gökçek müşteki sıfatıyla yer aldı.

TUZ KOKMUŞTUR 

Hakkında dava açılması üzerine açıklama yapan Karakuş, “Gökçek, hakaret davası açacaksa Bülent Arınç’a açması gerekir” diyerek şunları söyledi:

"İddianame toplum yararına mücadele eden Mimarlar Odası ve TMMOB'a bağlı odalara tehdit niteliğindedir. Bu ülkede yargı kararlarına uymayanlar, uygulamayanlar  dokunulmazlık zırhı ile yargı önüne çıkartılmayacak; bu ülkenin bir karış toprağını, ormanını, suyunu, Atatürk Orman Çiftliği'ni  savunanlara, koruyanlara dava açılacak. Tuzun koktuğu yer işte burasıdır.”

(hürriyet.com.tr)

8 Haziran 2015 Pazartesi

Melih Gökçek: Elinde bir şey olup savcılığa gitmeyen namerttir

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun dün AK Parti Genel Merkezi'nde yaptığı 'balkon konuşmasında', hemen yanında bu seçimlerde aday olmayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın da olması sosyal medyada ses getirdi. Twitter'da Arınç'ın seçim sonrasında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında açıklama yapıp yapmayacağı en çok konuşulan konu haline geldi. Gökçek bugün Twitter'dan "Elinde bir şey olup savcılığa gitmeyen namerttir" dedi.

Davutoğlu'nun 7 Haziran seçimlerinin ardından Ak Parti Genel Merkezi'nde yaptığı 'balkon konuşmasında', hemen yanında bu seçimlerde aday olmayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da vardı. Arınç'ın balkonda belirmesiyle birlikte de, sosyal medyada Mart ayında yaşanan, Arınç ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasındaki tartışma gündem oldu.

Hükümet Sözcüsü de olan Arınç, çözüm süreci konusundaki açıklamaları nedeniyle kendisini Twitter'dan eleştiren Ankara Bayakşenir Belediye Başkanı Melih Gökçek'e çok sert tepki vermiş, Gökçek'in "Ankara'yı parsel parsel sattığını" söylemişti. Arınç, bu iddialarına ilişkin belgeleri de, seçimlerden hemen sonra, "8 Haziran'da açıklayacağını" vurgulamıştı.

Twitter'da, Arınç'ın seçim sonrasında Gökçek hakkında açıklama yapıp yapmayacağı en çok konuşulan konu haline geldi.

Melih Gökçek bugün Twitter'da konu hakkında şunları yazdı:


TWİTTERDAN SEÇİM SONUÇLARI BELLİ OLDUĞUNDAN BU YANA, BANA KARŞI SEVİNÇ ÇIĞLIKLARI ATANLARA CEVABIM ŞUDUR...

BENİM DÜNDE DOKUNULMAZLIĞIM YOKTU...BUGÜNDE YOK...ELİNDE BİRŞEYİ OLUP SAVCILIĞA GİTMEYEN NAMERTTİR...

AMA UMUDUNUZ BİRİLERİNİN TEZGAHI İSE, HERKESİN HESABI OLDUĞU GİBİ ALLAH'IN DA BİR HESABI VARDIR...

HAYATIM BOYUNCA ALLAH'DAN BAŞKA KİMSEDEN KORKMADIM, KORKMAYACAĞIMIN DA BİLİNMESİNİ DE İSTERİM...

12 Mayıs 2015 Salı

Bülent Arınç: Yargıya duyulan güven yüzde 20'ye düştü

Yargıya duyulan güvenin yüzde 20'lere düştüğünü söyleyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Çok güzel saraylar yaptık ama adalete duyulan güveni artıracak çok çalışmalar yapmamız lazım'' dedi.

Habertürk televizyonunda katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Arınç, şunları söyledi:  

“Ölüm büyük şey. Peygamberimizden öğrendiğimiz de odur. Yani, ölünün arkasından, mümkünse kötü şeyler konuşmamak, onun varsa iyilikleri üzerine konuşmak da bir adettir, bir gelenektir ama buna mecbur olmadığınız zamanlarda, insan kendi düşüncelerini, belki çok fazla da dillendirmeden kendi derununda saklayabilir. Arkadaşlar bu konuyu soracak kimse bulamayınca, benim bulunduğum toplantıya pusu kurmuşlar. Benden öncekiler ‘bu konuda konuşmayacağım’ demiş, hiç kimse ağzını açmamış. Bizim de kötü bir huyumuz var, sorulduğu zaman cevap veriyoruz. Onlara 12 Eylül 1980 darbesinden mağdur olan bir insan olarak çok iyi şeyler söyleyemeyeceğimi ifade ettim ve büyüklerimizden duyduğum bir duayı tekrarladım. O da ‘Allah, rahmete müstahak olanlara rahmet etsin’ sözüdür.

ÇOK GÜZEL SARAYLAR YAPTIK

Üzüldüğüm şey şudur, kalkınmada çok iyiyiz ama adalette acaba o kadar iyi miyiz? Biz zamanlar adalet sarayı açarken ‘sarayı yaptık da sıra adalete geldi’ demiştim. Bir ülkede yargıya duyulan güven yüzde 20’lere inmişse, yargı aynı zamanda adaletle eş anlamlıysa başımızı ellerimizin arasına alıp çok düşünmemiz lazım. Adalet yerlerde sürünürse, yargı itibar kaybederse bundan ülke zarar görür. Bütün insanlar hak ve adalet noktasında kuşkuya düşerler. Çok güzel saraylar yaptık ama adalete duyulan güveni artıracak çok çalışmalar yapmamız lazım.

ATATÜRK DAHİ YANINDAN AYIRMAZDI

Atatürk dahi Diyanet İşleri Başkanını yanından ayırmaz, protokolde ona önemli yer verirdi. Anayasamızda da Diyanet İşleri Başkanlığımızın çok önemli bir yeri vardır. Eskiden Siyasi Partiler Kanununda bir siyasi parti Diyanet İşleri Başkanlığını kaldırmayı tüzüğüne ve programına koyarsa o parti kapatılıyordu. Daha sonra bu madde kaldırıldı. Diyanet İşleri Başkanlığının konumu bugüne kadar gelmiş onlarca hükümet, onlarca cumhurbaşkanı, onlarca başbakan tarafından hiçbir zaman tartışılmamıştır. Varlığı önemsenmiştir, Anayasa içinde yer almasına da dikkat edilmiştir.
Burada sadece Sünni inanca yönelik hizmetlerin yapıldığı söyleniyor. Evet ,Türkiye’de Sünni inanca mensup insanlar sayıca çok olabilirler ama bugün Din ve Ahlak Bilgisi derslerinde dahi Alevilik de bir şekilde öğretilmekte, diğer mezheplerden de bahsedilmektedir.

KOALİSYON SÖZÜNÜ AĞZINA ALMAZ

Diğer partilerin tek başına iktidar olma hayali de hevesi de yok. HDP’nin yüzde 10’u aşma meselesi var. MHP, yüzde 15’i aşma iddiasında. Yüzde 17 olur, 18 olur. Onların da tek başına iktidar olma hayali de hevesi de yok. CHP’nin en büyük iddiası 30’ları geçmek, 35’lere ulaşmak. Onun da en büyük iddiası 35 ise bununla iktidar olmanın yolu diğer bütün partilerin barajın altında kalmasıdır. Dolayısıyla bu 3 partinin tek başına gelme ihtimali, kendilerinde de böyle bir hedef bulunmadığına göre söyleyecekleri tek şey ‘biz koalisyon kurabiliriz’ sözüdür. Peki ‘AK Parti gitsin de bu 3 parti bir koalisyon kursun’ derseniz buna Türkiye’de kaç kişi ‘evet’ der. Böyle bir koalisyondan Türkiye’ye fayda gelir mi? Hiçbir AK Partili koalisyon sözünü ağzına almaz, hiçbir AK Partili koalisyon ihtimaline kapı açmaz.” (hürriyet.com.tr)

3 Nisan 2015 Cuma

Bülent Arınç: "Kral çıplak" filan demedik daha

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Türkiye'de başkanlık sisteminin altyapısı olmadan kurulamayacağını söyledi. Arınç, "Üçüncü dünya ülkelerinden, dördüncü dünya ülkelerinden başkanlık sistemini alıp da bir şekilde monte edecek halimiz yok. Montaj usulü başkanlık sistemi olmaz" dedi. Cumhurbaşkanı ile üslubunun farklı olabileceğini de belirten Arınç, ''Yani biz bütün bu eleştirilerimizde "Kral çıplak" filan demedik daha. Belki öyle günler gelecek ki "Kral çıplak" denecek. Ama biz, ilişkilerimizi dostane, kardeşane götürürüz. Partimizin zarar görmesini istemeyiz'' ifadelerini kullandı.


BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, bu sistemin tartışılması için Adalet ve Kalkınma Partisi'nin genel seçimde 367 ya da en azından 330 milletvekili çıkarması gerektiğini belirtti. Arınç başkanlık sistemi ile ilgili olarak, "Yani birileri diyorsa ki 'Meksika'da var, Arjantin'de var, Paraguay'da var, Bolivya'da var, orada var, burada var. Biz bunların hepsinden kendimize göre bir şeyler alalım. Ona göre bir başkanlık sistemi getirelim.' Bu, çok doğru olmaz" diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç BBC Türkçe'ye verdiği mülakatta, Erdoğan'ın iki hafta önce çözüm süreci kapsamında oluşturulmasına sıcak bakmadığını söylediği izleme heyetine de değindi. Arınç, heyetin üyelerini isimlendirme aşamasında olduklarını, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bilgilendirdiğini söyledi.                

Arınç'ın Ankara'da BBC Türkçe'nin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:  


NEVRUZ MESAJI

BBC Türkçe: Çözüm sürecinde şu an hangi noktadayız?

Arınç: Sonuca henüz yakın değiliz. Ama bir uzlaşmadan veya bir mutabakattan kısmen bahsedilebilir. Bir defa bu bir süreç. Adı üstünde çözüm süreci. İmralı, Öcalan faktörü, HDP faktörü ve hükümetimizin yetkili kişileri, yani biz, çözüm sürecinde bir kurul olarak çalışıyoruz, zaman zaman görüşmek suretiyle bir noktadan ilerleme kararı aldılar. Bu daha çok Dolmabahçe'de bir tarafın açıkladığı, diğer tarafın da iyi niyetini belirttiği bir şekle dönüştü. Bunlarda bir ihtilafımız yok.
Tabii orada esas konu, PKK'nın kongresini toplayarak artık silah bırakma kararını almasıydı. 21 Mart Nevruzu'nda, bu mutabakat üzerinde ve 10 maddelik anlaşma üzerinde çok tasvip eden ifadeler kullanıldı. Ancak yakın bir vadede bu toplantının yapıldığı ve bu kararın alındığı topluma ilan edilmedi. Nisan'da olması da düşünülüyordu. Mesela 4 Nisan tarihi telaffuz edilmişti, belki bir 15 Nisan tarihi telaffuz edilmişti. Fakat Öcalan'ın gönderdiği mesajda "Şu gün toplantınızı yapın" şeklinde bir tavsiyede bulunulmadı. Bunun belki bazı sebepleri olabilir ama genel itibariyle baktığımız zaman artık silahtan uzak, şiddetten uzak, örgütün Türkiye dışına çekilmesi, Türkiye'ye yönelik hiçbir eylem yapmaması, "tahkim edilmiş bir ateşkes" onların tabiriyle, Türkiye’ye yönelik hiçbir tehdidin ve suikastın olmaması...Bu, talimat olarak verildi ve talimat karşı tarafça da kabul edildi.
BBC Türkçe: Karşı tarafın beklentileri açısından mesela izleme komitesi ne olacak?

Arınç: Karşı taraf beklentilerinin çoğunu bulamamıştır. Yani kabul edeceği etmeyeceği taraflar vardır ama "Kabul etmiyorum" demek hakkına sahip değiller görebildiğimiz kadarıyla. Bizi tatmin eden, tatmin etmeyen unsurlar olmuştur ama netice itibariyle 21 Mart'ta Nevruz'da verilen mesaj, sürecin güçlü bir şekilde devam ettiğini gösteriyor. Ama temennimiz Nisan ayı içerisinde en azından PKK'nın kongresini toplamak suretiyle artık silah bıraktığını resmen ilan etmesidir.

BBC Türkçe: Sayın Cumhurbaşkanı, İzleme Komitesi ve bu 10 maddeyle ilgili çekincelerini ifade etmişti. Sizin de hükümet olarak bir açıklamanız olmuştu. Sayın Cumhurbaşkanının açıklamasından sonra "Süreç bitti" denmeye başlandı. Hükümet işi silahların gömülmesine getirdi, diğer kanat ise "10 maddeyle ilgili sözler tutulsun ondan sonra yapalım" diyor. Dışarıdan çözüm süreci kilitlendi gibi gözüküyor.

Arınç: Hayır, kilitlenmedi. Şu aşamada çözüm sürecinin takipçisi olan hükümetimiz, sürecin devam etmesi iradesini büyük bir ölçüde gösteriyor ve izleme heyetiyle ilgili olarak da bunu kabul ettiğini ifade ediyor. Tabii o gün için Sayın Cumhurbaşkanımızın bu düşüncelerini ifade ettiği tarihte de bu sadece bir fikir olarak ortada konuşulmuştu. Yani 5-6 kişiden müteşekkil akil insanlardan bir araya gelenler sürecin nasıl devam ettiğini, iki tarafın da verdiği sözler veya en azından geri çekilme, silah bırakma gibi unsurları yabancı bir gözün takip etmesinden ziyade yerli bir heyetin takip etmesi çok daha uygun olacak diye düşünüldü.

İzleme heyetinin görevi, bu görevi yaparken takip edeceği usuller de Başbakanlığımız tarafından belirlendi. Şimdi isimlendirme aşamasındayız. O zaman bazı isimler telaffuz edilmiş ama onların kendisiyle görüşülmemişti. Şimdi o kişilerle görüşülüyor. Kabul ettikleri takdirde Avni Özgürel gibi bazı isimler ortada konuşulmuştu. Onlar veya bir başkaları ama o 63 kişilik akil insanlar heyetinden olmak üzere bir izleme heyetimiz veya komitemiz olacak.

'CUMHURBAŞKANIMIZ MUTMAİN OLDU'

BBC Türkçe: Sayın Cumhurbaşkanı da onay verdi mi, isimler üzerinde konuştunuz mu?

Arınç: Tabii, Sayın Cumhurbaşkanımızla Sayın Başbakanımız görüştüler. Yapmak istediğimizi tekrar kendilerine anlattılar. O da bu konudan mutmain (tatmin, emin) oldu.

BBC Türkçe: 10 maddeden bir tanesi İç Güvenlik Paketini ilgilendiriyordu ve HDP kanadı o görüşmeden sonra İç Güvenlik Paketi ile ilgili düzeltmeler yapılması yönündeki beklentisini ifade etti. Şimdi düzenleme geçti. HDP kanadı "İç Güvenlik Paketi olduğu sürece Türkiye'de bir demokratik anayasa olmaz" diyor. Bunu nasıl çözeceksiniz?

Arınç: O lafların hepsini alın bir kenara koyun. Onlar siyaseten söylenmiş sözlerdir. Aslında İç Güvenlik Paketinin çıkmasından en çok memnuniyet duyacak olan da HDP kesimi olmalıdır. Bu kanunun çıkmasına engel olanlar veya engel olmak isteyenler, bu şiddet olaylarını devam etmek isteyen insanlardır. Bugün HDP sözlerinde samimiyse yani çözüm sürecinin devamı için Türkiye'de artık 6-7 Ekim benzeri herhangi bir kalkışmanın, herhangi bir şiddet olayının olmayacağını taahhüt ediyorsa bundan dolayı sıkıntı duymaması gerekir. HDP'nin, İç Güvenlik Paketi'ne yönelik itirazlarının hiçbir ciddiyeti yoktur. Bu kanun bence hem Anayasaya hem yürürlükteki yasalara hem de Avrupa Birliği müktesebatına uygundur. Göreceksiniz hiçbir HDP'li kanun çıktıktan sonra bugünden itibaren ağzını açıp da bir tek söz bile sarf etmeyecektir.

'BAŞKANLIK SİSTEMİNE DEĞİL CUMHURBAŞKANINA KARŞILAR'

BBC Türkçe: Seçim süreci 7 Nisan'dan sonra artık iyice hızlanacak. Tartışmaların merkezinde de başkanlık sistemi, başkanlığın tarifinin de olacağı anlaşılıyor. Sayın Cumhurbaşkanı da bunun tartışmanın bir parçası olmasını istiyor. Siz, "Alaturka-alafranga başkanlık" ayrımı yaptınız. Nasıl bir başkanlık öngörüyorsunuz, sizin anladığınız başkanlık, nasıl bir başkanlık?

Arınç: Şunu söyleyeyim, alaturka-alafranga konusu benim kamuya açık bir toplantıda sarf ettiğim bir söz değildir. Kapalı bir toplantıda sohbet ederken bazı cümleler kullandım, bunları da ayrıca bir açıklamayla duyurdum ama size tekrar ifade edebilirim. Bir defa Türkiye'de başkanlık sistemine kategorik olarak karşı çıkanların pek çoğu başkanlık sisteminin kendi yapısından dolayı değil, Recep Tayyip Erdoğan'ın Başkan olma ihtimalinden dolayı karşı çıkıyorlar. Yani bunu temelde yasal, samimi demokratik bir karşı çıkışı olarak göremezsiniz. Kişiye bağlı karşı çıkma, taraf olma veya taraf olmama var. Benim şahsen düşüncem, bu bir yönetim sistemidir. Bir hükümet modelidir. Bunu kategorik olarak reddetmek doğru değildir. Önemli olan bir ülke nasıl daha iyi yönetilebilir. Eğer başkanlık sistemiyse başımın üstünde taşırım. Yarı başkanlıksa onu da başımın üstünde taşırım. Bunun tartışılması lazım. Bunun görüşülmesi lazım ve bu bugünden yarına olabilecek şey değil. Bunun temellerinin Anayasa'da görülmesi lazım. 1982 Anayasası buna göre bir sistem getirmiyor. Biz ancak yeni bir anayasa yaparak veya Anayasa'da yürütme, yargı ve yasamayı başkanlık sistemine göre uyarlayabilecek bir değişiklik yaparak bu sisteme geçebiliriz. Yani birileri "Aaa, ne kadar güzel. Tamam hadi bakalım bir çay içelim başkanlık sistemine geçelim" diyecek. Böyle bir şey yok dünyada.

Altyapısı olmadan, birbiriyle akort olmadan, birbiriyle check-balance sistemini kurmadan bir başkanlık sistemi olmaz. Yani birileri diyorsa ki "Meksika'da var, Arjantin'de var, Paraguay'da var, Bolivya'da var, orada var, burada var. Biz bunların hepsinden kendimize göre bir şeyler alalım. Ona göre bir başkanlık sistemi getirelim." Bu, çok doğru olmaz.
Saat gibi çalışacak bir sistem kurmamız lazım. Bunun için de bizim yeni anayasaya ihtiyacımız var. Daha yeni anayasa yokken elimizde bugünden başkanlık sistemini tartışmaya başlarsak, bu tartışma safhasında kalır. Bunu ne zaman yapabiliriz? Gücümüz olduğu zaman. Gücümüz ne zaman olacak? En azından 367’yi bulduğumuz zaman. Çünkü diğer partilerin başkanlık sevdası diye bir şeyi yok. Yaparsak bunu biz yapacağız.

'EN AZ 330 MİLLETVEKİLİ OLMADAN...'

BBC Türkçe: Dolayısıyla "367'ye ulaşamazsak başkanlık sistemini tartışamayız" diyorsunuz.

Arınç: Mümkün değil. 367 veya asgari 330’u bulmadıktan sonra artık başkanlık sistemini kimse tartışamaz. Matematik olarak konuşuyorum. Anayasa'da en az 330'la kabul edilirse vatandaşa gitmek zorundayız. 367 ile kabul edilirse o zaman Meclis'te kabul edilmiş sayılır. Ama bizim düşüncemiz şu: Bir Anayasa yapıyorsak buna halkın da katkısını almamız lazım. Dolayısıyla 367 ile de kabul etsek yine de referanduma gitmeliyiz diye düşünüyoruz ama 329'da kalırsak Anayasa'dan bahsedemeyiz. Reddedilmiş sayılır. Yani bugünden her gün başkanlık sistemi demek suretiyle biz başkanlık sistemini getiremeyiz. Alafranga, alaturkadan kastım da şudur:
Bu sistem hangi ülkede başarı ile yönetiliyorsa, yürütülüyorsa, sistem çalışıyorsa, bizim onu örnek almamız lazım.

BBC Türkçe: Sizin kafanızda var mı Türkiye için uygun olduğunu düşündüğünüz bir örnek?

Arınç: Şüphesiz. Başkanlık sistemi düşünüyorsanız, tam başkanlık sistemini, o zaman Amerika'ya bakacağız. Yok Fransa usulü, "Senatosuyla Meclisiyle bizim için daha uygun. Orada bir başbakan, bir hükümet sistemi var" derseniz, ona bakacağız. Ama üçüncü dünya ülkelerinden, dördüncü dünya ülkelerinden başkanlık sistemini alıp da bir şekilde monte edecek halimiz yok. Montaj usulü başkanlık sistemi olmaz.
Ya hangi ülkelerde varsa aslını alacağız veya biz iyi gördüğümüz bir başkanlık modelini Anayasa'ya koyacağız. Ona da Sayın Başbakanımız, "Ben kendi elimle başkanlık sisteminin nasıl olması gerektiğini seçim beyannamesine koyacağım" diyor. Onun yazdığı kabulümüzdür. Çünkü o, başkanlık sistemini Türkiye şartlarında nasıl olması gerektiğini örneklerinden almak suretiyle yazacaktır. Biz de onu savunacağız ama savunduğumuz şeyi gerçekleştirmemiz için en az 367 milletvekiline ihtiyacımız var.

BBC Türkçe: Sayın Cumhurbaşkanı 400 milletvekili istiyor.

Arınç: İnşallah, ne güzel, ama hangi partiye istediği belli değil. Belki CHP için düşünüyordur.
'400 MİLLETVEKİLİ İSTEMESİNİ YORUMLAMAM'

BBC Türkçe: Yine de 1982 Anayasası'na göre bir Cumhurbaşkanının hangi parti olursa olsun milletvekili istemesi hukuki olarak doğru mu?

Arınç: Şüphesiz, bu hukukla ilgili bir mesele değil. Hepiniz biliyorsunuz ki her gittiği toplantıda bunu söylüyor. Eleştirenler eleştirecektir. "Ben bunu şu veya bu parti için istemiyorum" diyor, "İsmini zikretmiyorum" diyor. Türkiye demokratik bir ülke. İsteyen kabul edecek bunu, istemeyen de eleştirecek. Doğruluğunu veya yanlışlığını yorumlayacak bir noktada değilim.

BBC Türkçe: Son dönemde sosyal medya üzerinden Sayın Cumhurbaşkanı'na hakaret olduğu gerekçesiyle insanlar gözaltına alınıyor. En son 13 yaşında bir çocuk evinden, 16 yaşında çocuk da okulundan gözaltına alındı. Hatta biri iki gün tutuklu kaldı. 13 yaşında bir çocuğun hakaret ediyor diye gözaltına alınması ne kadar doğru?

Arınç: Şimdi şuna karar vermemiz lazım. Yani hakaret iyi bir fiil değil. Kim olursa olsun. Hakaret ve eleştiri birbirinden farklıdır. Gözaltılar hoş bir şey değil. Ama bunlar teşvik ediliyor ve Sayın Cumhurbaşkanına karşı bir hakaret kampanyası başlatılıyor. Aklı başında adamlar diyeceklerimiz öncülük yapıyor, çocuklar da maalesef bunlara alet ediliyor. Keşke olmasa. Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Meclis Başkanı, belki diğer bütün insanlar kendileri açısından tazminat davaları açabilirler, açmayabilirler. O kendi takdirlerindedir. Ama bazıları kamu davasıdır. Ben bu hakaret sebebiyle, eğer şiddet sebebi yoksa şu anda hiç kimsenin cezaevinde olduğunu düşünmüyorum.

BBC Türkçe: Adalet ve Kalkınma Partisi'nde geçen hafta yaşanan tartışma ve gerilimin ardından "Büyü bozuldu" görüşü dile getirildi. Büyü bozuldu mu gerçekten?

Arınç: Büyü bozuldu sözü iddialıdır. Yani eleştiri her zaman yapılabilir. Eleştiriden kimse muaf değildir, yeter ki haklı olsun. Sayın Cumhurbaşkanımızın tabii o heyetle ilgili olumsuz sözlerini duyunca hükümet adına buna bir cevap verilmesi gerekir ki zihinlerde herhangi bir tereddüt oluşmasın. Ben söyledim. Başka arkadaşlarımız söyledi.
Bununla büyü bozulmaz. Yani Melih Gökçek'le Bülent Arınç arasında kavga olmuş olsa bile büyü bozulmaz. Çünkü biz kötü işleri içinde saklayan, susan, görmezden gelen insanlar değiliz. Ama birisi bir yanlışlık yaptıysa ben ona bir şekilde cevap veririm. Ha bu cevap fazla olur, ağır olur, orantısız olur, üslubu yanlış olur, çirkin olur, onun bütün sorumluluğu bendedir. Ama söz ağızdan çıkar.
'KEŞKE KENDİMİ TUTABİLSEYDİM'

Melih Gökçek benim partimin bir belediye başkanı. Hiç haddi olmadığı halde, bu partinin, bu hükümetin başbakan yardımcısına, hükümet sözcüsüne hakaret ediyor ve istifaya davet ediyor. Ben de ona, keşke bir yerde tutabilseydim kendimi, layık olduğu bir cevap veriyorum. Ondan sonra da "Tamam ben bir daha konuşmayacağım" diye kendisi bir kenara çekiliyor. Bunlardan dolayı büyü bozulmaz. Ha bunun eskiden de yapılması gerekirdi diyenler olabilir. Biz onları o zaman da usulünce kendi aramızda konuşmuşuzdur, söylemişizdir. Ama o şimdi kamuoyuna bunu açıklayınca benim de açık bir şekilde cevap vermem gerekti. Yargı sürecinden hiçbir endişemiz yoktur. Kim ne derse onun da cevabını verecek bir noktadayız.

Tabii Sayın Cumhurbaşkanımızla geçmişten bu yana siyaset yapıyoruz. Biz aynı yolda gidiyoruz ama beş kardeşin beşi bile bir değildir. Üslubumuz farklı olabilir, duygularımız, düşüncelerimiz farklı olabilir, yoğurt yiyişimiz farklı olabilir. Bu farklılıklar da bizim bir zenginliğimizdir. Yani biz bütün bu eleştirilerimizde "Kral çıplak" filan demedik daha. Belki öyle günler gelecek ki "Kral çıplak" denecek. Ama biz, ilişkilerimizi dostane, kardeşane götürürüz. Partimizin zarar görmesini istemeyiz. Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın zarar görmesini istemeyiz. Çünkü bu parti iktidar olmak ve millete hizmet etmekle görevlidir. Çok şükür bugüne kadar yaptıklarımız ortada. Partiyi zayıflatacak, seçim şansını zayıflatacak hiçbir hareketin içinde olmayız. Şimdi iki ay boyunca bütün gücümüzle partimizin tekrar iktidar olması için gayret edeceğiz.

BBC Türkçe: Sayın Cumhurbaşkanı ile en son ne zaman baş başa görüştünüz?

Arınç: Hükümet olarak birkaç defa şeyde toplandık. Onun dışında ayaküstü de olsa belki bir 10-15 gün evvel filan görüştük.

BBC Türkçe: Bu meselelerden sonra?

Arınç: Bunun sonrasında görüşmedik.

BBC Türkçe: Listeler konusunda tartışma var. Listeler nerede hazırlanıyor?

Arınç: Listeleri biz genel merkezimizde yapıyoruz. Ben o heyetin içinde değilim ama 6 bine yakın aday teşkilatların temayülüyle, STK'ların temayülüyle, anketlerle, kamuoyu yoklamalarıyla, o şehrin kanaat önderlerinin fikirleriyle bir havuzda toplandı. Şimdi genel başkan yardımcılarıyla beraber başbakanımız masanın başında. Zaten bir haftadır o işle meşguldü. Listeleri Genel Başkanımız ve ekibi yapıyor, hiç kimsenin endişesi olmasın. Şüphesiz Cumhurbaşkanımızın da, bizim de, bazı arkadaşlarımızın da tavsiyeleri olmuştur. Sayın Başbakanımızın, takdirleriyle, ciddi güçlü bir ekip kurma gayreti vardır. İyi bir liste olacağından ve milletin o listeden memnun olacağından hiçbir şüphemiz yok.

BBC Türkçe: "Sayın Arınç, 3 dönem kuralı nedeniyle siyasete nokta koyacağı için daha açık konuşmaya başladı" eleştirileri de var? Doğru mu bu?

Arınç: Günahımı alıyorlar. Çok yanlış. Bunlar Bülent Arınç'ı tanımayanlar veya bu tür olaylarda yanlış istikametlere dikkat çekmek isteyenler. Ben dobra dobra bir insanım. Hissiyatımı her yerde her zaman açıklıkla söylerim. Güçlü bir siyasetçiyim ben. Kimse beni bu noktalara getirmedi. Allah nasip etti, kendi gücümle geldim. Dolayısıyla "3 dönem bitecekmiş de ondan dolayıymış", bunlar saçma sapan sözler. Ben çok şükür 2011 seçimlerinden sonra "Tamam, artık 20 senedir parlamentodayım. 40 senedir siyasetteyim, dinlenmek istiyorum, biraz kafamı toplamak istiyorum" dedim. Aktif siyasetin içinde olmayacağım ama şüphesiz siyasete uzak kalamam, okuyacağım, düşüneceğim, yazacağım, konferans vereceğim, güzel bir İngilizce öğreneceğim. Onu da yapacağım. İngiltere'ye geleceğim.

(Kaynak:hürriyet.com.tr)

1 Nisan 2015 Çarşamba

Şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz son yolculuğuna uğurlanıyor

İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde teröristler tarafından silahla vurularak öldürülen savcı Mehmet Selim Kiraz’ın babası taziyeleri kabul ederken, yakınları da gözyaşı döktü. Şehit savcı Kiraz için Çağlayan Adliyesi'nde devlet töreni düzenlendi. Binlerce meslekteşanın cübbeleleriyle katıldığı tören sonrası Kiraz'ın cenazesi, Eyüp Sultan Cami'nde getirildi. Kiraz burada kılınacak cenaze namazı sonrasında Eyüp Mezarlığı'nda toprağa verilecek.


İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde teröristler tarafından vurularak öldürülen savcı Mehmet Selim Kiraz’ın babası ile yakınları akşam saatlerinde Çağlayan’daki Florence Nightningale Hastanesi’ne geldi. Burada baba Hakkı Kiraz taziyeleri kabul ederken, yakınlarının gözyaşları sel oldu. Baba ve yakınları hastanede iken Adalet Bakanı Kenan İpek, eski İçişleri Bakanı Efkan Ala, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, İstanbul Valisi Vasip Şahin ve İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok hastaneye geldi.

Burada baba Kiraz ile görüşen protokol başsağlığı diledi. Protokol ardından yakınlarına da başsağlığı diledi. Ardından protokol hastaneden ayrıldı. Savcı Kiraz’ın yakınlarının ise gözyaşları sel oldu. Öte yandan savcı Mehmet Selim Kiraz’ın cenazesi hastaneden alınarak Adli Tıp Kurumu morguna götürüldü. Sabah saatlerinde Kiraz'ın cenazesini taşıyan araç, motosikletli polislerin eskortluğunda görev yaptığı Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na getirildi.

ÇİÇEK, ARINÇ VE AKDOĞAN ADALET SARAYI'NDAKİ TÖRENDE


Adliyede dün yaşanan rehin olayında şehit edilen savcı Kiraz için adliye içindeki alanda tören düzenleniyor. Törene TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Yalçın Akdoğan, Numan Kurtulmuş, Adalet Bakanı Kenan İpek, adliyedeki hakim, savcı, avukat ve diğer personel de törene katıldı.

Şehit savcı Kiraz’ın çocukları ve yakınları da tören alanına geldi. Yakınları gözyaşlarını tutamadı. Kiraz’ın cenazesi polisler tarafından adliyeye taşındı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından konuşmalara geçildi. 

"MİLLETİN ÖNÜNDE HESAP VERECEKSİNİZ"
Adalet Bakanı Kenan İpek, törende yaptığı konuşmada "Tetikçilerin ölmüş olması alçak ve karanlık güçleri rahatlatmasın. Hepimiz Mehmet Selim’iz demenin zamanıdır. Terör yıkar, yakar ve öldürür. Terör her zaman masum insanlara yöneldiği için kalleşliktir. Ne zaman büyük hedefler belirlemişsek ya yaygara ya terörist saldırı ile içimize kapandık.

Canlarımız yanacak ama bu millet var olacak. Bu al bayrak ebediyen göklerde dalgalanacaktır. Tarih boyunca bu millete musallat olan ne kadar hain varsa hepsinin defteri dürülmüş, hadleri bildirilmiştir. Huzur bozmak isteyenler de hesap verecek. Bu alçak saldırıdan medet umanlara sesleniyorum, hangi ine çöreklenirseniz çöreklenin milletin önünde hesap vereceksiniz. Destekçileri, ve azmettirenler adalet önünde hesap verecek" dedi.

SLOGAN ATILDI
Adliyede düzenlenen törenin sonunda 'şehitler ölmez, vatan bölünmez' sloganları atıldı. Törende İl Müftüsü Rahmi Yaran ile birlikte 2 hoca daha şehit savcı için dua etti. Cenazeye gelemeyeceklerden şehit savcı için helallik istendi.

CENAZEYE DAVUTOĞLU DA KATILACAK
 Kiraz'ın cenazesi, törenin ardından Eyüp Sultan Cami'nde kılınacak cenaze namazı sonrasında Eyüp Mezarlığı'nda toprağa verilecek. Savcının cenaze törenine Başbakan Ahmet Davutoğlu da katılacak.

(hürriyet.com.tr)

30 Mart 2015 Pazartesi

Ahmet Hakan'dan Melih Gökçek'e şok tweet!

Ahmet Hakan'la Melih Gökçek Twitter'da atıştı. Ahmet Hakan Melih Gökçek'e, Bülent Arınç'ın "Ankara'yı parsel parsel sattı" sözüne nazire yaparak yanıt verdi.


Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, bugünkü köşesinde Başbakan Ahmet Davutoğlu'ndan Melih Gökçek Twitter'ı yasaklamasını rica etmişti. Melih Gökçek'ten Amet Hakan'a yanıt ise Twitter'dan geldi. Ahmet Hakan ise yine altta kalmadı.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'la girdiği tartışmayla Türkiye'nin gündemini sallayan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in Ahmet Hakan'la atışması ise tam gaz sürüyor.

Ahmet Hakan'ın Melih Gökçek'in Twitter kullanmaması için yaptığı çağrıya Melih Gökçek, "AHMET SAYIN BAŞBAKAN'IMIZDAN BENİ TWİTTERDAN YASAKLAMASINI İSTEMİŞ.GEREKÇE AİLESİNE DAHA ÇOK ZAMAN AYIRACAKMIŞ.NE ZAMAN EVLENDİN?" diye tepki gösterdi.

Melih Gökçek'e Ahmet Hakan'dan yanıt Bülent Arınç'ın "Melih Gökçek Ankara'yı Paralel Yapı'ya parsel parsel sattı" sözlerine nazire yapar bir şekilde geldi:

"twitter'ı icat eden adam bile twitter'ı senin kadar kullanmadı. parsel parsel kapladın ortamı... bi git iki santim metro yap"



Ahmet Hakan'ın Hürriyet gazetesinden Başbakan Ahmet Davutoğlu'na yaptığı Melih Gökçek çağrısında şu ifadeler yer alıyordu:

SAYIN Başbakanım...
Sizden bir ricam var.
Lütfen Melih Gökçek isimli belediye başkanınıza "Twitter" denilen mecrayı kullanmasını tamamen ve kesin olarak yasaklar mısınız?

Sayın Başbakanım...
Twitter'ı Melih Gökçek'e yasaklarsanız...
Vatana, millete ve devlete büyük bir hizmet yapmış olursunuz. Hatta verimliliğin artışına da muazzam bir katkı sağlamış olursunuz.

Sayın Başbakanım...
Eğer Gökçek'e Twitter'ı yasaklarsanız...
Bana da bir iyilik yapmış olacaksınız.
Ben de buna cevap yetiştirmek için uğraşmak yerine işime daha fazla konsantre olacağım, aileme daha fazla zaman ayıracağım, daha fazla kitap okuyacağım. Bu arada malayani bir işten de uzak durmuş olacağım.