İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kayınpederi Ahmet Özyurt son yolculuğuna uğurlandı.
Ahmet Özyurt’un cenazesi saat 11.30 sıralarında Üsküdar’daki Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camii’ne getirildi.
Cenaze nedeniyle Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camii içinde ve dışında yoğun güvenlik önlemleri alındı.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, tedavi gördüğü Yeditepe Üniversitesi Hastanesi'nde hayatını kaybeden kayınpederi Ahmet Özyurt'un cenazesi ile ilgili sosyal medya üzerindeki kişisel hesabından ricada bulunarak, “Kayınpederimin vefatı vesilesiyle çelenk göndermek isteyen dostlarımızın çelenk yerine kendilerinin takdir ettikleri bir hayır veya eğitim kurumuna bağış yapmalarını rica ederim” dedi.
Gönderilen çelenkler cami dışında duvarın dibine dizildi.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camisi'nin avlusunda Özyurt için taziye çadırı kuruldu.
Babasını kaybeden Hayrünnisa Gül gözyaşlarını tutamadı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eşi Sare Davutoğlu, burada 11. Cumhurbaşkanı Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül'e taziyelerini iletti.
Törene, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Ahmet Davutoğlu, eşi Sare Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Enerji Bakanı Berat Albayrak, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş, MHP Milletvekili Ekmeleddin İhsanoğlu, AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci, Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik, Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanı ve AK Parti Kayseri Miletvekili Taner Yıldız, Adalet eski Bakanı Sadullah Ergin, Avrupa Birliği eski Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, işadamı Ali Koç ve çok sayıda isim katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu yoğun güvenlik önlemleri altında camiye geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdullah Gül ve Başbakan Davutoğlu yan yana saf tuttu.
Cuma namazına müteakiben İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran'ın kıldırdığı cenaze namazının ardından Özyurt'un tabutuna Abdulalh Gül, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu omuz verdi.
hayrunnisa gül etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hayrunnisa gül etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
12 Şubat 2016 Cuma
21 Haziran 2015 Pazar
Hayrünnisa Gül’den Kayseri yemekleri kitabı
11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün danışmanı Ahmet Sever’in yazdığı anı kitabının gündem yaratmasından sonra, Gül’ün eşinden de bir kitap geldi. Hayrünnisa Gül, Kayseri usülü yemek tariflerinin yer aldığı bir kitap yazdı...
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül, memleketi Kayseri’nin mutfağından tariflerin yer aldığı bir yemek kitabı çıkardı. Geleneksel Kayseri yemeklerinin özgün tariflerine modern sunumlar yapılarak hazırlanan Gül’ün “Tokanadan Sofraya Kayseri Yemekleri” adını taşıyan kitabı Alfa Yayınları etiketiyle yayımlandı.
11. Cumhurbaşkanı Gül, 2010’da katmer pişiren Hayrünnisa Gül ile kameralara poz verirken eşinin yemeklerine duyduğu özlemi de şu sözlerle anlatıyordu:
“Çok güzel yemek yapardı doğrusu Hayrünnisa Hanım. Cumhurbaşkanı olunca en büyük kayıplarımızdan biri oldu. ‘Yemek yapmıyorsun, unutacaksın’ diye takılıyorum.
"KATKILARI CİDDİ"
Ancak yine de Hayrünnisa Gül, eşinin yedi yıllık görevi boyunca Cumhurbaşkanlığı köşkünde, Anadolu’nun yemek kültürünü yansıtmaya çalıştı. Abdullah Gül’ün geçtiğimiz yıl görev süresi sona ererken Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, yaptığı basın toplantısında da bunun altını çiziyordu:
“Bizim köşk mutfağımız, genelde daha çok Batılı mutfaklar çerçevesi içinde standart yemeklerin sunulduğu bir mekandır. Belki de ilk defa tarihinde Anadolu yemekleri o günkü konumlarıyla yani her zaman, burada sıklıkla yer alan Kayseri mutfağı, Kayseri mutfağı konumuyla değil de, biraz Çankaya’ya taşınabilecek biçimde yeniden üretilerek bu menülere girmiştir ve bunların sayısı hiç az değildir. Orada hanımefendinin katkıları ciddidir.”
KRALİÇEYE MANTI
“Tokanadan Sofraya Kayseri Yemekleri”nin önsözünde yemek kültürünün ülke tanıtımında çok önemli olduğunu ifade eden Hayrünnisa Gül, eşinin Cumhurbaşkanlığı süresi boyunca Türkiye’yi ziyarete gelen devlet başkanlarını ve eşlerini geleneksel Türk misafirperverliği ile ağırladığını da anlatıyor ve köşk menüsü hakkında şu bilgileri veriyor: “Köşk menülerinde Anadolu’nun her yöresinden, Karadeniz’den Akdeniz’e, Ege’den Güneydoğu Anadolu’ya kadar her bölgeden tarifler sıkça yer aldı. Kayserili olduğumuz için tabii ki, Kayseri mutfağının yeri hep ayrı oldu.”
Gül, önsözde İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’e su böreği, ABD Başkanı Obama’ya içli köfte, İtalya Cumhurbaşkanı Napolitano ve eşine nevzine sunulduğunu, Hollanda Kraliçesi Beatrix için de mantı açıldığını yazıyor.
94 TARİF VAR
Yemek sunumlarında geleneksel ve modern malzemelerin bir arada kullanılmasına özen gösterildiğini söyleyen Hayrünnisa Gül şöyle devam ediyor: “Kayseri’nin meşhur tepsi mantısı özel olarak ürettiğimiz küçük bakır tepsilerde konuklara ikram edildi. Yağlama yine özel olarak yaptırdığımız minik kalıplarda kesilerek daha küçük ebatlarda servis edildi.”
Çorbadan ana yemeğe, hamur işinden , tatlıya 94 tariften oluşan Hayrünnisa Gül’ün kitabında yer alan fotoğrafları Emre Başak ve ekibi çekti. Kitaptaki tariflerin tamamı ise Gül Ailesi’nin Kayserili aşçısı Hikmet Hanım ve ailenin diğer aşçıları tarafından hazırlandı.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül, memleketi Kayseri’nin mutfağından tariflerin yer aldığı bir yemek kitabı çıkardı. Geleneksel Kayseri yemeklerinin özgün tariflerine modern sunumlar yapılarak hazırlanan Gül’ün “Tokanadan Sofraya Kayseri Yemekleri” adını taşıyan kitabı Alfa Yayınları etiketiyle yayımlandı.
11. Cumhurbaşkanı Gül, 2010’da katmer pişiren Hayrünnisa Gül ile kameralara poz verirken eşinin yemeklerine duyduğu özlemi de şu sözlerle anlatıyordu:
“Çok güzel yemek yapardı doğrusu Hayrünnisa Hanım. Cumhurbaşkanı olunca en büyük kayıplarımızdan biri oldu. ‘Yemek yapmıyorsun, unutacaksın’ diye takılıyorum.
"KATKILARI CİDDİ"
Ancak yine de Hayrünnisa Gül, eşinin yedi yıllık görevi boyunca Cumhurbaşkanlığı köşkünde, Anadolu’nun yemek kültürünü yansıtmaya çalıştı. Abdullah Gül’ün geçtiğimiz yıl görev süresi sona ererken Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, yaptığı basın toplantısında da bunun altını çiziyordu:
“Bizim köşk mutfağımız, genelde daha çok Batılı mutfaklar çerçevesi içinde standart yemeklerin sunulduğu bir mekandır. Belki de ilk defa tarihinde Anadolu yemekleri o günkü konumlarıyla yani her zaman, burada sıklıkla yer alan Kayseri mutfağı, Kayseri mutfağı konumuyla değil de, biraz Çankaya’ya taşınabilecek biçimde yeniden üretilerek bu menülere girmiştir ve bunların sayısı hiç az değildir. Orada hanımefendinin katkıları ciddidir.”
KRALİÇEYE MANTI
“Tokanadan Sofraya Kayseri Yemekleri”nin önsözünde yemek kültürünün ülke tanıtımında çok önemli olduğunu ifade eden Hayrünnisa Gül, eşinin Cumhurbaşkanlığı süresi boyunca Türkiye’yi ziyarete gelen devlet başkanlarını ve eşlerini geleneksel Türk misafirperverliği ile ağırladığını da anlatıyor ve köşk menüsü hakkında şu bilgileri veriyor: “Köşk menülerinde Anadolu’nun her yöresinden, Karadeniz’den Akdeniz’e, Ege’den Güneydoğu Anadolu’ya kadar her bölgeden tarifler sıkça yer aldı. Kayserili olduğumuz için tabii ki, Kayseri mutfağının yeri hep ayrı oldu.”
Gül, önsözde İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’e su böreği, ABD Başkanı Obama’ya içli köfte, İtalya Cumhurbaşkanı Napolitano ve eşine nevzine sunulduğunu, Hollanda Kraliçesi Beatrix için de mantı açıldığını yazıyor.
94 TARİF VAR
Yemek sunumlarında geleneksel ve modern malzemelerin bir arada kullanılmasına özen gösterildiğini söyleyen Hayrünnisa Gül şöyle devam ediyor: “Kayseri’nin meşhur tepsi mantısı özel olarak ürettiğimiz küçük bakır tepsilerde konuklara ikram edildi. Yağlama yine özel olarak yaptırdığımız minik kalıplarda kesilerek daha küçük ebatlarda servis edildi.”
Çorbadan ana yemeğe, hamur işinden , tatlıya 94 tariften oluşan Hayrünnisa Gül’ün kitabında yer alan fotoğrafları Emre Başak ve ekibi çekti. Kitaptaki tariflerin tamamı ise Gül Ailesi’nin Kayserili aşçısı Hikmet Hanım ve ailenin diğer aşçıları tarafından hazırlandı.
15 Mayıs 2015 Cuma
"İftira ters tepti"
Hakkında ortaya atılan kaset iddialarının ardından lider eşlerine çağrı yapan MHP Milletvekili Meral Akşener’e lider eşlerinden destek geldi.
ERDOĞANLAR’DAN AKŞENER’E DESTEK TELEFONU
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, TBMM Başkanvekili ve MHP İstanbul Milletvekili Meral Akşener’i telefonla arayarak, kaset tartışmalarından dolayı derin üzüntü duyduklarını belirttiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Van’da Valilik ziyareti yaptığı sırada gerçekleşen telefon görüşmesinde Erdoğan çifti, karalamalara asla itibar edilmemesi gerektiğini ve bu tür bir şeyi asla kabul edemeyeceklerini vurgulayarak Akşener’e desteklerini dile getirdiler.
Meral Akşener, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu ve 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün de kendisini arayarak destek verdiklerini açıkladı. Başbakanlık kaynakları da Sare Davutoğlu’nun Akşener’i aradığını doğruladı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam da Akşener’i arayarak yanında olduğunu söyledi. Bakan İslam, bu tür gayri ahlaki davranışların siyasette son bulması, bir daha da yaşanmaması gerektiğini belirterek, “Bir kadın siyasetçi olarak yanınızdayım” dedi.
''KİMSE ŞANTAJ YAPMADI''
Çok yorulduğunu, basın mensuplarına konuşmak istemediğini, sadece bazı canlı yayınlara çıktığını anlatan Akşener, son olarak Fox TV’de, kendisi hakkındaki iddiaları ortaya atan Latif Erdoğan’ı tanımadığını ancak Cemil Barlas ve ailesini tanıdığını söyledi. Akşener, “Bana alçak bir iftira atıldı ama nedeni MHP’nin yükselişi ve 17 Aralık’ta ortaya çıkan ‘yolsuzlukları’ eleştirmemdi. Cemaat mensubu olmakla suçlanıyorum ama ben buna ‘ha ha ha’ diyorum sadece. Çünkü 28 Şubat sürecinde mağdur olanlara en çok desteği ben vermiştim. Fethullah Gülen’in cemaatinden maaş almıyorum, kocam ya da oğlum veya ağabeyim, ekonomik anlamda en küçük bir menfaatim olmadı” dedi. Akşener, kasetin cemaatin elinde olduğu ve kendisine şantaj yapıldığı iddialarına da yanıt vererek, şöyle devam etti:
''TORUNUM OKUYACAK''
“Ben çiğ yemedim ki karnım ağrısın. Şimdi bunu reddediyorlar. Cemaatin elinde olduğu söyleniyor. Bugüne kadar şantaja yönelik bir kelam eden olmamıştır. 59 yaşındayım, kayınvalidemle oturuyorum, aynı zamanda babaanne olmak üzereyim. Benim torunum yıllar sonra girip internete bunları okuyacak. Bu, aynı zamanda kadını siyasetten söküp atmak harekâtı. Kadının bedeni üzerinden yapılan bir saldırıya ilk tepki veren kişiyim ben. Daha çok kadının siyasete girmesi için gayret edeceğim. Kayınvalidem bütün gün elinde tespih dua ediyor bana, çok üzüldü. Ailem yanımda ve mücadelem sürecek.
‘BENİ ASIL VURAN...’
Beni asıl vuran, kanal yöneticilerinin tepkisizliği olduğu. Kanal sahipleri, Hasan Kalyoncu’nun çocukları. Rahmetli Hasan Kalyoncu, beni kızı gibi görürdü. Ne yapacaklar diye bekledim, ‘çıt’ yok. Sonra o kanalı yöneten Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’tı ve milletvekili adayı oldu. Arkasından onun ağabeyi Serhat Albayrak yönetici oldu. Hepsi alçakça, şerefsizce iftiraya zımnen onay verdiler. Beni asıl vuran budur. O iki müptezel, küstah şahıs, program yapmaya devam ediyor ve hiç kimseden ses çıkmıyor.”
''Emine Hanım için İçişleri Bakanı’na gittim''
MERAL Akşener, programda 1999 yılında Emine Erdoğan için yaptığı bir girişimi de ilk kez açıkladı. Akşener, “Ben o dönem DYP Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı’ydım. Bir gece saat 01.30’da beni Zahid Akman aradı. Tayyip Bey hapishaneye gitmiş, Emine Hanım evde yalnız. Kapısının önündeki polisler kaldırılmış. Dert anlatacak kimseyi bulamamışlar. Bula bula Meral Akşener bulunmuş. Demişler ki; ‘Akşener söver sayar. Bir kadın bir kadına destek çıkar.’ Gece uykumdan kalkıp, Kanal 7’ye telefonla katıldım. Canlı yayında her türlü sert sözü söyledim. İşte bugün o iğrenç insanlar, çemkiren insanlar o dönem bulunamıyordu kardeşim. O partililer de bulunamıyor, arana arana DYP’li Meral Akşener bulunuyor. Ben de ertesi gün gidip dönemin İçişleri Bakanı’ndan rica ettim ve gereği yapıldı. Bunlar ortamı öyle bir hale getirdiler ki yarın arayacak kimseyi bulamayacaklar” dedi.
Arınç: O iki kişi ihanet içindeler
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM Başkanvekili Meral Akşener hakkındaki iddialara ilişkin Kilis'te gazetecilere şunları söyledi: “ İki kişi çok büyük bir ihanet içerisindedirler, çok büyük bir iftira atmışlardır. Şüphesiz kendisi de buna karşı şeriatın kısasını uygulayacağını söylüyor. Benim ona aklım ermez ancak bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunabilir, dava açılmasını isteyebilir. Ben bu iddia ve iftiraların kesinlikle yalan olduğuna inanıyorum. Hanımefendiyi çok iyi tanıdığım için bunu söylüyorum. Meral Hanımefendi’nin, değerli eşinin ve biricik oğullarının nasıl mazbut bir yaşam sürdüğünü, ne kadar inançlı ve ibadetine düşkün bir hanımefendi olduğunu ben biliyorum. Dolayısıyla kimse bana kötü bir şey söyleyemez, söylememesi lazım” (hürriyet.com.tr)
ERDOĞANLAR’DAN AKŞENER’E DESTEK TELEFONU
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, TBMM Başkanvekili ve MHP İstanbul Milletvekili Meral Akşener’i telefonla arayarak, kaset tartışmalarından dolayı derin üzüntü duyduklarını belirttiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Van’da Valilik ziyareti yaptığı sırada gerçekleşen telefon görüşmesinde Erdoğan çifti, karalamalara asla itibar edilmemesi gerektiğini ve bu tür bir şeyi asla kabul edemeyeceklerini vurgulayarak Akşener’e desteklerini dile getirdiler.
Meral Akşener, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu ve 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün de kendisini arayarak destek verdiklerini açıkladı. Başbakanlık kaynakları da Sare Davutoğlu’nun Akşener’i aradığını doğruladı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam da Akşener’i arayarak yanında olduğunu söyledi. Bakan İslam, bu tür gayri ahlaki davranışların siyasette son bulması, bir daha da yaşanmaması gerektiğini belirterek, “Bir kadın siyasetçi olarak yanınızdayım” dedi.
''KİMSE ŞANTAJ YAPMADI''
Çok yorulduğunu, basın mensuplarına konuşmak istemediğini, sadece bazı canlı yayınlara çıktığını anlatan Akşener, son olarak Fox TV’de, kendisi hakkındaki iddiaları ortaya atan Latif Erdoğan’ı tanımadığını ancak Cemil Barlas ve ailesini tanıdığını söyledi. Akşener, “Bana alçak bir iftira atıldı ama nedeni MHP’nin yükselişi ve 17 Aralık’ta ortaya çıkan ‘yolsuzlukları’ eleştirmemdi. Cemaat mensubu olmakla suçlanıyorum ama ben buna ‘ha ha ha’ diyorum sadece. Çünkü 28 Şubat sürecinde mağdur olanlara en çok desteği ben vermiştim. Fethullah Gülen’in cemaatinden maaş almıyorum, kocam ya da oğlum veya ağabeyim, ekonomik anlamda en küçük bir menfaatim olmadı” dedi. Akşener, kasetin cemaatin elinde olduğu ve kendisine şantaj yapıldığı iddialarına da yanıt vererek, şöyle devam etti:
''TORUNUM OKUYACAK''
“Ben çiğ yemedim ki karnım ağrısın. Şimdi bunu reddediyorlar. Cemaatin elinde olduğu söyleniyor. Bugüne kadar şantaja yönelik bir kelam eden olmamıştır. 59 yaşındayım, kayınvalidemle oturuyorum, aynı zamanda babaanne olmak üzereyim. Benim torunum yıllar sonra girip internete bunları okuyacak. Bu, aynı zamanda kadını siyasetten söküp atmak harekâtı. Kadının bedeni üzerinden yapılan bir saldırıya ilk tepki veren kişiyim ben. Daha çok kadının siyasete girmesi için gayret edeceğim. Kayınvalidem bütün gün elinde tespih dua ediyor bana, çok üzüldü. Ailem yanımda ve mücadelem sürecek.
‘BENİ ASIL VURAN...’
Beni asıl vuran, kanal yöneticilerinin tepkisizliği olduğu. Kanal sahipleri, Hasan Kalyoncu’nun çocukları. Rahmetli Hasan Kalyoncu, beni kızı gibi görürdü. Ne yapacaklar diye bekledim, ‘çıt’ yok. Sonra o kanalı yöneten Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’tı ve milletvekili adayı oldu. Arkasından onun ağabeyi Serhat Albayrak yönetici oldu. Hepsi alçakça, şerefsizce iftiraya zımnen onay verdiler. Beni asıl vuran budur. O iki müptezel, küstah şahıs, program yapmaya devam ediyor ve hiç kimseden ses çıkmıyor.”
''Emine Hanım için İçişleri Bakanı’na gittim''
MERAL Akşener, programda 1999 yılında Emine Erdoğan için yaptığı bir girişimi de ilk kez açıkladı. Akşener, “Ben o dönem DYP Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı’ydım. Bir gece saat 01.30’da beni Zahid Akman aradı. Tayyip Bey hapishaneye gitmiş, Emine Hanım evde yalnız. Kapısının önündeki polisler kaldırılmış. Dert anlatacak kimseyi bulamamışlar. Bula bula Meral Akşener bulunmuş. Demişler ki; ‘Akşener söver sayar. Bir kadın bir kadına destek çıkar.’ Gece uykumdan kalkıp, Kanal 7’ye telefonla katıldım. Canlı yayında her türlü sert sözü söyledim. İşte bugün o iğrenç insanlar, çemkiren insanlar o dönem bulunamıyordu kardeşim. O partililer de bulunamıyor, arana arana DYP’li Meral Akşener bulunuyor. Ben de ertesi gün gidip dönemin İçişleri Bakanı’ndan rica ettim ve gereği yapıldı. Bunlar ortamı öyle bir hale getirdiler ki yarın arayacak kimseyi bulamayacaklar” dedi.
Arınç: O iki kişi ihanet içindeler
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM Başkanvekili Meral Akşener hakkındaki iddialara ilişkin Kilis'te gazetecilere şunları söyledi: “ İki kişi çok büyük bir ihanet içerisindedirler, çok büyük bir iftira atmışlardır. Şüphesiz kendisi de buna karşı şeriatın kısasını uygulayacağını söylüyor. Benim ona aklım ermez ancak bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunabilir, dava açılmasını isteyebilir. Ben bu iddia ve iftiraların kesinlikle yalan olduğuna inanıyorum. Hanımefendiyi çok iyi tanıdığım için bunu söylüyorum. Meral Hanımefendi’nin, değerli eşinin ve biricik oğullarının nasıl mazbut bir yaşam sürdüğünü, ne kadar inançlı ve ibadetine düşkün bir hanımefendi olduğunu ben biliyorum. Dolayısıyla kimse bana kötü bir şey söyleyemez, söylememesi lazım” (hürriyet.com.tr)
19 Mart 2015 Perşembe
Hayrünnisa Gül suskunluğunu bozdu
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül, uzun süren sessizliğini bozdu. Hayrünnisa Gül, ''Başörtülü ilk First Lady olarak Köşk’te özellikle ilk yıllarınızın kolay geçmediğini biliyoruz. Neler yaşadınız o dönemde?'' sorusuna ''Oldukça zor ve yıpratıcı bir süreçti. Ancak zaman içinde insanlar bizi tanıdıkça, yaptığımız doğru işleri, olaylar karşısındaki tepkilerimizi gördükçe her şey normalleşmeye başladı ve bugünkü noktaya gelindi'' yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve First Lady Hayrünnisa Gül, yedi yıl ikamet ettikleri Çankaya Köşkü’nden 28 Ağustos 2014’te Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı olarak göreve başlamasıyla ayrıldı. Gül devir teslim töreninde yaptığı konuşmada eşine özel olarak teşekkür etti. Hayrünnisa Gül, o günlerde bazı Ak Parti mensuplarının eşine karşı aldığı tavır nedeniyle yaşadığı hayal kırıklığını dile getirmiş ve gündeme gelmişti.
Aralık 2014’te ise Boğaziçi Üniversitesi’ne kayıt yaptıran Gül, eğitimine devam ediyor.
Uzun süredir sessizliğini koruyan Hayrünnisa Gül, Al-Monitor sitesinden Riada Asimovic Akyol'un sorularını yanıtladı. İşte Hayrünnisa Gül'e sorulan sorular ve cevapları:
- Başörtüsü yasağı nedeniyle öğreniminizi yarıda bırakmak zorunda kaldınız (AİHM'e hukuk mücadelesini götürdünüz), ama şimdi Boğaziçi Üniversitesi’nde yeniden kayıt yaptırdınız, ders alıyorsunuz. 18 Kasım’da başladınız, dersler nasıl gidiyor, memnun musunuz?
Eğitim hayat boyu devam eden bir süreç. İnsanın her yaşta ve her şartta kendini geliştirebileceğine, dahası geliştirmesi gerektiğine inanıyorum.
Ülkemizin en saygın üniversitelerinden biri olan Boğaziçi Üniversitesi’nin 150. yıl etkinliklerinden biri olarak başlatılan İkinci Bahar Akademi’yi duyduğumda çok ilgimi çekti. Zaten uzun zamandır böyle bir programa devam etmek istiyordum. Önce Psikoloji ve Güzel Sanatlar modüllerini aldım, çok memnun kaldım. Şu an Türk Siyasetine Bakış modülüne devam ediyorum. Bizzat şahidi olduğum bazı olayları ders olarak işlemek oldukça ilginç geliyor.
Üniversiteler özgür düşüncenin yeşerdiği, geliştiği yerler. Gerçi ülkemizde yakın zamana kadar üniversiteler yasaklarla anılırdı. Geçmişte bu yasaklar yüzünden benim gibi pek çok insan eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Çok şükür ki, Türkiye o günleri aştı. Bugün artık üniversitelerimizde, olması gerektiği gibi, özgürlük ortamı hâkim. Ancak kaybolan nesilleri, kaçırılan fırsatları, çekilen acıları telafi etmek mümkün değil ne yazık ki. Dilerim, bir daha asla bu özgürlük ve demokrasi ortamından geriye dönüş olmaz.
- Sanata büyük sevginiz var, Çankaya'daki çalışmalarınız çok kapsamlıymış, çok sayıda önemli eser restore edilmiş, hatta yemek estetiği ve hazırlanan yemeklerin sunumundaki zarafet meşhur olmuş. Çankaya'da olmazsa bile, bu tür faaliyetlere farklı bir şekilde devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Cumhurbaşkanı eşlerinin sorumlulukları olduğu gibi görevleri de vardır. Ben de eşimin Cumhurbaşkanı olarak görev yaptığı 2007-2014 yılları arasında Köşk’ün şartlarını iyileştirmek ve her açıdan Cumhurbaşkanlığı’na yaraşır bir temsil niteliği kazandırmak adına gece gündüz demeden çalıştım dersem abartmış olmam. Bütün bu söylediklerim ancak birinci elden sahiplenme ve takiple oluyor. Ben bu sahiplenmeyi gerçekten çok inanarak yaptım.
Şunu da belirtmek isterim ki, yaptığımız her işte sistem kurmaya, kurumsallaşmaya, insan yetiştirmeye ve sonraki dönemlere hafıza bırakmaya büyük özen gösterdik. Biz pek çok şeyi uzun uğraşlar neticesinde, çoğu zaman tecrübe ederek keşfetmek durumunda kaldığımız için açıkçası, bizden sonra gelenler aynı zorlukları yaşamasın ve bu birikimden istifade etsinler istedik.
Bundan sonraki süreçte de, kültür ve sanat alanındaki bu birikimimi kamu yararına kullanmaya devam edeceğim.
- Başörtülü ilk First Lady olarak Köşk’te özellikle ilk yıllarınızın kolay geçmediğini biliyoruz. Neler yaşadınız o dönemde?
Aslında Cumhurbaşkanlığı’ndan önce, 1996’da eşimin Devlet Bakanı olmasıyla birlikte başörtülü bir eş olarak ilk defa ben, devlet protokolünde aktif olarak yer almaya başladım. Dönemin Başbakanı merhum Erbakan Hoca’nın eşi rahmetli Nermin Hanım da başörtülüydü, ancak kendisi geri planda kalmayı tercih ederdi. Hatta o dönemde yurtdışından gelen heyetleri çoğu zaman Başbakan adına bizim ağırladığımızı hatırlıyorum. 2002’den itibaren de sırasıyla Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı eşi olarak karşılaştığım bütün engellere rağmen üzerime düşen görev ve sorumlulukları titizlikle yerine getirmeye çalıştım.
Hatırlayacağınız gibi, Abdullah Bey’in Cumhurbaşkanı adaylığı sürecinde en büyük tartışma konularından biri, benim başörtülü olmamdı. O dönemde bazı kesimler başörtülü bir First Lady’yi kabullenmek istemedi. Eşim Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da bu direnç bir anda yok olmadı elbette. Devlet geleneğinde örneği olmayan uygulamalar hayata geçirildi. Bu, hem bizim açımızdan oldukça zor ve yıpratıcı bir süreçti hem de ülkemize hiç yakışmayan görüntülere neden oluyordu. Ancak zaman içinde insanlar bizi tanıdıkça, yaptığımız doğru işleri, olaylar karşısındaki tepkilerimizi gördükçe her şey normalleşmeye başladı ve bugünkü noktaya gelindi.
KÜTÜPHANE KONUSU İÇİMDE KALAN BİR UKDE
- Adımınızı atığınız andan sonuna kadar Çankaya Köşkü için çalışıyordunuz. Uzun zamandır çok çeşitli sosyal sorumluluk projeler üzerine çalıştınız. Hayallerinizden biri Çankaya Köşkü’nde modern bir kütüphane oluşturmakmış. Gelecekte bu fikir başka bir lokasyonda gerçekleştirebilir mi?
Yapılan tüm işler arasında sosyal sorumluluk projelerimizin yeri çok ayrı tabii ki... Bu dönemde hem yurtiçinde hem de yurtdışında örnek gösterilen çok başarılı projeler hayata geçirildi. Projelerimizin hemen hemen tamamı, hedeflenenin üstünde bir başarıyla tamamlandı.
Kütüphane konusuna gelince, içimde kalan ukdelerden biridir. Çankaya Köşkü’ne modern bir kütüphane kazandırmayı çok istedim. Her türlü planlama yapılmış ve projesi hazır olmasına rağmen bazı nedenlerden dolayı hayata geçirilemedi. Bu hayalimizi, Kayseri’de kurulma çalışmaları devam eden kütüphane ve müzede gerçekleştirme imkânı bulacağız inşallah. Eski cumhurbaşkanları adına, dünyadaki örneklerine benzer, müze ve kütüphaneler kurulmasına ilişkin düzenleme, eşimin cumhurbaşkanlığı döneminde yapıldı. Bu kapsamda şu an Kayseri’de Cumhurbaşkanlığı Abdullah Gül Kütüphane ve Müzesi kuruluyor. Bu anlamda Türkiye’de bir ilk olacak.
KIZLARINIZI MUTLAKA OKUTUN
- Şimdi biraz kadınları konuşalım. Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan Global Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’nda 142 ülke arasında Türkiye eşitlikte 125’inci sırada yer aldı. Özellikle ekonomiye katılım ve fırsat eşitsizliğinde Forum’un baktığı işgücüne katılım oranı, aynı işe eşit ücret ve toplam gelir eşitsizliği gibi veriler Türkiye’nin her daim eşitsizliğin en yüksek olduğu alanlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?Şu bir gerçek ki, ülkemizde son 20 yılda kadınlarımızın güçlendirilmesi anlamında ciddi ilerlemeler kaydedildi. Devlet ve sivil toplum kuruluşları tarafından sağlanan destek ve yapılan teşviklerle kız çocuklarımızın okullaşma oranında önemli bir artış sağlandı. İş dünyasına baktığımızda, değişik sektörlerde faaliyet gösteren çok başarılı iş kadınlarımızı görüyoruz. Dünya çapındaki birçok şirketlerimizin başında kadın patronlar, yöneticiler var. Çalışan, üreten kadınlarımızın sayısı gün geçtikçe artıyor. Yıllardır evlerinin içinde çalışıp didinen ve yeterli imkâna sahip olmayan kadınlarımız artık mikro kredilerle, İş Geliştirme Merkezleriyle kendiişlerini kuruyorlar; iş sahibi oluyorlar. Her alanda başarılı kadınlarımız var: Öğretim üyeleri, bilim kadınları, hukukçular, diplomatlar, siyasetçiler, doktorlar, öğretmenler... Ancak gelinen bu nokta yeterli mi? Elbette ki değil.
Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi ülkemizde de kadının güçlendirilmesi konusunda hala kat edilmesi gereken uzun ve zorlu bir mesafe var. Bu da bir gerçek. Alınan tüm tedbirlere rağmen kadınlar hala eğitim imkânlarından hak ettikleri ölçüde faydalanamıyor. Eğitim alamayan kadınların çalışma hayatına eşit payla katılmalarını; siyaset ve bürokraside karar mekanizmalarında etkin şekilde rol almalarını beklemek gerçekçi değil elbette. Aslında kadın sorunları dönüp dolaşıp tek bir meseleye dayanıyor, o da eğitim…
Ben bu konuda da kadınların gücüne inanıyorum ve yıllardır ailelere, özellikle de ailenin temel taşı olan annelere sesleniyorum: “Çocuklarınızı okutun, hele kızlarınızı mutlaka okutun. Onlara bırakacağınız en büyük miras, iyi bir eğitim olacaktır. Ancak eğitimle onları hayata hazırlayabilir; gelecekte karşılaşacakları zorluklara dayanıklı hale getirebilirsiniz. Kızlarınızı okutmazsanız onları hayat boyu her türlü sömürüye, istismara karşı savunmasız bırakırsınız. Onları eğitimle güçlendirin.”
ÖZGECAN ASLAN'IN ANNESİNİ ARAYIP BAŞSAĞLIĞI DİLEDİM
- Özgecan Aslan gaddarca ve vahşice öldürüldü, Türkiye ayağa kalktı. Siz nasıl değerlendirirsiniz bu tür korkunç olayları? Üstelik sanki gittikçe her anlamda şiddetleniyoruz, şiddet sanki sıradanlaşıyor.
Hepimiz dehşete düştük. Toplumsal bir travma yaşadık belki de bu vahşet karşısında. Allah ailesine sabır versin. Annesini arayıp başsağlığı diledim. Gerçekten çok metanetli, asil insanlar. Allah dayanma gücü versin.
Şiddet konusu tüm dünyanın kanayan yarası. Ülkemizde de özellikle son yıllarda kadına karşı şiddet olayları sıkça gündeme geliyor ne yazık ki. Bu konuda toplumsal rehabilitasyona ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Şiddeti meşru gören, özendiren hatta zaman zaman kutsallaştıran bir alt kültürün var olduğu ve toplumun belli kesimlerinde kabul gördüğü inkâr edilemez. Bunun rehabilite edilmesi lazım.
ÇOK ÇALIŞTIM VE YORULDUM
- Çok yoğun tempoyla çalışmışsınız, şimdi o tempoyu özlüyor musunuz? Ailenize daha çok vakit ayırabilir misiniz?
2002’den bu yana Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı eşi olarak hep kamuoyunun önünde olmak durumunda kaldım. Bu süreçte tek gayem bulunduğumuz mevkilerin hakkını verebilmek oldu. Daima sorumluluk duygusuyla hareket ettim. İçeride ve dışarıda insanımızı en iyi şekilde temsil etmeye çalıştım. Gerçekten çok çalıştım ve yoruldum açıkçası. Şimdi artık biraz daha ailemle, çocuklarımla ve torunlarımla vakit geçirmek istiyorum.
MUTFAĞA ÖZEL BİR İLGİM VARDI
Mutfakla da yakından ilgilendiğinizi biliyoruz. Yemek yapar mısınız?
Eskiden beri mutfağa özel bir ilgim vardı. Yıllarca ülkemizi ziyarete gelen en üst düzey zevatı ağırlamak durumunda kaldığım için bu ilgi daha da arttı. Yemeğin, mutfak kültürünün ülke tanıtımında, hatta uluslararası ilişkilerde önemli bir yeri olduğunu gördüm bu süreçte.
KENDİ EVİMİN BAHÇESİYLE YAKINDAN İLGİLENİYORUM
Derslerin yanında, özel hobileriniz var mı, nasıl dinleniyorsunuz?
Bahçeyle ilgilenmek beni çok dinlendiriyor. Cumhurbaşkanlığı döneminde hem Çankaya’daki hem de Tarabya’daki bahçelerin peyzajı ile yakından ilgilendim. Arkadaşlarımızla birlikte çok güzel peyzaj çalışmaları hayata geçirdik. Şimdi de kendi evimin bahçesiyle yakından ilgileniyorum.
Kitap okumayı çok severim. Artık okumaya daha fazla vakit ayırabiliyorum ve bu beni çok mutlu ediyor. (hürriyet)
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve First Lady Hayrünnisa Gül, yedi yıl ikamet ettikleri Çankaya Köşkü’nden 28 Ağustos 2014’te Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı olarak göreve başlamasıyla ayrıldı. Gül devir teslim töreninde yaptığı konuşmada eşine özel olarak teşekkür etti. Hayrünnisa Gül, o günlerde bazı Ak Parti mensuplarının eşine karşı aldığı tavır nedeniyle yaşadığı hayal kırıklığını dile getirmiş ve gündeme gelmişti.
Aralık 2014’te ise Boğaziçi Üniversitesi’ne kayıt yaptıran Gül, eğitimine devam ediyor.
Uzun süredir sessizliğini koruyan Hayrünnisa Gül, Al-Monitor sitesinden Riada Asimovic Akyol'un sorularını yanıtladı. İşte Hayrünnisa Gül'e sorulan sorular ve cevapları:
- Başörtüsü yasağı nedeniyle öğreniminizi yarıda bırakmak zorunda kaldınız (AİHM'e hukuk mücadelesini götürdünüz), ama şimdi Boğaziçi Üniversitesi’nde yeniden kayıt yaptırdınız, ders alıyorsunuz. 18 Kasım’da başladınız, dersler nasıl gidiyor, memnun musunuz?
Eğitim hayat boyu devam eden bir süreç. İnsanın her yaşta ve her şartta kendini geliştirebileceğine, dahası geliştirmesi gerektiğine inanıyorum.
Ülkemizin en saygın üniversitelerinden biri olan Boğaziçi Üniversitesi’nin 150. yıl etkinliklerinden biri olarak başlatılan İkinci Bahar Akademi’yi duyduğumda çok ilgimi çekti. Zaten uzun zamandır böyle bir programa devam etmek istiyordum. Önce Psikoloji ve Güzel Sanatlar modüllerini aldım, çok memnun kaldım. Şu an Türk Siyasetine Bakış modülüne devam ediyorum. Bizzat şahidi olduğum bazı olayları ders olarak işlemek oldukça ilginç geliyor.
Üniversiteler özgür düşüncenin yeşerdiği, geliştiği yerler. Gerçi ülkemizde yakın zamana kadar üniversiteler yasaklarla anılırdı. Geçmişte bu yasaklar yüzünden benim gibi pek çok insan eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Çok şükür ki, Türkiye o günleri aştı. Bugün artık üniversitelerimizde, olması gerektiği gibi, özgürlük ortamı hâkim. Ancak kaybolan nesilleri, kaçırılan fırsatları, çekilen acıları telafi etmek mümkün değil ne yazık ki. Dilerim, bir daha asla bu özgürlük ve demokrasi ortamından geriye dönüş olmaz.
- Sanata büyük sevginiz var, Çankaya'daki çalışmalarınız çok kapsamlıymış, çok sayıda önemli eser restore edilmiş, hatta yemek estetiği ve hazırlanan yemeklerin sunumundaki zarafet meşhur olmuş. Çankaya'da olmazsa bile, bu tür faaliyetlere farklı bir şekilde devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Cumhurbaşkanı eşlerinin sorumlulukları olduğu gibi görevleri de vardır. Ben de eşimin Cumhurbaşkanı olarak görev yaptığı 2007-2014 yılları arasında Köşk’ün şartlarını iyileştirmek ve her açıdan Cumhurbaşkanlığı’na yaraşır bir temsil niteliği kazandırmak adına gece gündüz demeden çalıştım dersem abartmış olmam. Bütün bu söylediklerim ancak birinci elden sahiplenme ve takiple oluyor. Ben bu sahiplenmeyi gerçekten çok inanarak yaptım.
Şunu da belirtmek isterim ki, yaptığımız her işte sistem kurmaya, kurumsallaşmaya, insan yetiştirmeye ve sonraki dönemlere hafıza bırakmaya büyük özen gösterdik. Biz pek çok şeyi uzun uğraşlar neticesinde, çoğu zaman tecrübe ederek keşfetmek durumunda kaldığımız için açıkçası, bizden sonra gelenler aynı zorlukları yaşamasın ve bu birikimden istifade etsinler istedik.
Bundan sonraki süreçte de, kültür ve sanat alanındaki bu birikimimi kamu yararına kullanmaya devam edeceğim.
- Başörtülü ilk First Lady olarak Köşk’te özellikle ilk yıllarınızın kolay geçmediğini biliyoruz. Neler yaşadınız o dönemde?
Aslında Cumhurbaşkanlığı’ndan önce, 1996’da eşimin Devlet Bakanı olmasıyla birlikte başörtülü bir eş olarak ilk defa ben, devlet protokolünde aktif olarak yer almaya başladım. Dönemin Başbakanı merhum Erbakan Hoca’nın eşi rahmetli Nermin Hanım da başörtülüydü, ancak kendisi geri planda kalmayı tercih ederdi. Hatta o dönemde yurtdışından gelen heyetleri çoğu zaman Başbakan adına bizim ağırladığımızı hatırlıyorum. 2002’den itibaren de sırasıyla Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı eşi olarak karşılaştığım bütün engellere rağmen üzerime düşen görev ve sorumlulukları titizlikle yerine getirmeye çalıştım.
Hatırlayacağınız gibi, Abdullah Bey’in Cumhurbaşkanı adaylığı sürecinde en büyük tartışma konularından biri, benim başörtülü olmamdı. O dönemde bazı kesimler başörtülü bir First Lady’yi kabullenmek istemedi. Eşim Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da bu direnç bir anda yok olmadı elbette. Devlet geleneğinde örneği olmayan uygulamalar hayata geçirildi. Bu, hem bizim açımızdan oldukça zor ve yıpratıcı bir süreçti hem de ülkemize hiç yakışmayan görüntülere neden oluyordu. Ancak zaman içinde insanlar bizi tanıdıkça, yaptığımız doğru işleri, olaylar karşısındaki tepkilerimizi gördükçe her şey normalleşmeye başladı ve bugünkü noktaya gelindi.
KÜTÜPHANE KONUSU İÇİMDE KALAN BİR UKDE
- Adımınızı atığınız andan sonuna kadar Çankaya Köşkü için çalışıyordunuz. Uzun zamandır çok çeşitli sosyal sorumluluk projeler üzerine çalıştınız. Hayallerinizden biri Çankaya Köşkü’nde modern bir kütüphane oluşturmakmış. Gelecekte bu fikir başka bir lokasyonda gerçekleştirebilir mi?
Yapılan tüm işler arasında sosyal sorumluluk projelerimizin yeri çok ayrı tabii ki... Bu dönemde hem yurtiçinde hem de yurtdışında örnek gösterilen çok başarılı projeler hayata geçirildi. Projelerimizin hemen hemen tamamı, hedeflenenin üstünde bir başarıyla tamamlandı.
Kütüphane konusuna gelince, içimde kalan ukdelerden biridir. Çankaya Köşkü’ne modern bir kütüphane kazandırmayı çok istedim. Her türlü planlama yapılmış ve projesi hazır olmasına rağmen bazı nedenlerden dolayı hayata geçirilemedi. Bu hayalimizi, Kayseri’de kurulma çalışmaları devam eden kütüphane ve müzede gerçekleştirme imkânı bulacağız inşallah. Eski cumhurbaşkanları adına, dünyadaki örneklerine benzer, müze ve kütüphaneler kurulmasına ilişkin düzenleme, eşimin cumhurbaşkanlığı döneminde yapıldı. Bu kapsamda şu an Kayseri’de Cumhurbaşkanlığı Abdullah Gül Kütüphane ve Müzesi kuruluyor. Bu anlamda Türkiye’de bir ilk olacak.
KIZLARINIZI MUTLAKA OKUTUN
- Şimdi biraz kadınları konuşalım. Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan Global Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’nda 142 ülke arasında Türkiye eşitlikte 125’inci sırada yer aldı. Özellikle ekonomiye katılım ve fırsat eşitsizliğinde Forum’un baktığı işgücüne katılım oranı, aynı işe eşit ücret ve toplam gelir eşitsizliği gibi veriler Türkiye’nin her daim eşitsizliğin en yüksek olduğu alanlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?Şu bir gerçek ki, ülkemizde son 20 yılda kadınlarımızın güçlendirilmesi anlamında ciddi ilerlemeler kaydedildi. Devlet ve sivil toplum kuruluşları tarafından sağlanan destek ve yapılan teşviklerle kız çocuklarımızın okullaşma oranında önemli bir artış sağlandı. İş dünyasına baktığımızda, değişik sektörlerde faaliyet gösteren çok başarılı iş kadınlarımızı görüyoruz. Dünya çapındaki birçok şirketlerimizin başında kadın patronlar, yöneticiler var. Çalışan, üreten kadınlarımızın sayısı gün geçtikçe artıyor. Yıllardır evlerinin içinde çalışıp didinen ve yeterli imkâna sahip olmayan kadınlarımız artık mikro kredilerle, İş Geliştirme Merkezleriyle kendiişlerini kuruyorlar; iş sahibi oluyorlar. Her alanda başarılı kadınlarımız var: Öğretim üyeleri, bilim kadınları, hukukçular, diplomatlar, siyasetçiler, doktorlar, öğretmenler... Ancak gelinen bu nokta yeterli mi? Elbette ki değil.
Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi ülkemizde de kadının güçlendirilmesi konusunda hala kat edilmesi gereken uzun ve zorlu bir mesafe var. Bu da bir gerçek. Alınan tüm tedbirlere rağmen kadınlar hala eğitim imkânlarından hak ettikleri ölçüde faydalanamıyor. Eğitim alamayan kadınların çalışma hayatına eşit payla katılmalarını; siyaset ve bürokraside karar mekanizmalarında etkin şekilde rol almalarını beklemek gerçekçi değil elbette. Aslında kadın sorunları dönüp dolaşıp tek bir meseleye dayanıyor, o da eğitim…
Ben bu konuda da kadınların gücüne inanıyorum ve yıllardır ailelere, özellikle de ailenin temel taşı olan annelere sesleniyorum: “Çocuklarınızı okutun, hele kızlarınızı mutlaka okutun. Onlara bırakacağınız en büyük miras, iyi bir eğitim olacaktır. Ancak eğitimle onları hayata hazırlayabilir; gelecekte karşılaşacakları zorluklara dayanıklı hale getirebilirsiniz. Kızlarınızı okutmazsanız onları hayat boyu her türlü sömürüye, istismara karşı savunmasız bırakırsınız. Onları eğitimle güçlendirin.”
ÖZGECAN ASLAN'IN ANNESİNİ ARAYIP BAŞSAĞLIĞI DİLEDİM
- Özgecan Aslan gaddarca ve vahşice öldürüldü, Türkiye ayağa kalktı. Siz nasıl değerlendirirsiniz bu tür korkunç olayları? Üstelik sanki gittikçe her anlamda şiddetleniyoruz, şiddet sanki sıradanlaşıyor.
Hepimiz dehşete düştük. Toplumsal bir travma yaşadık belki de bu vahşet karşısında. Allah ailesine sabır versin. Annesini arayıp başsağlığı diledim. Gerçekten çok metanetli, asil insanlar. Allah dayanma gücü versin.
Şiddet konusu tüm dünyanın kanayan yarası. Ülkemizde de özellikle son yıllarda kadına karşı şiddet olayları sıkça gündeme geliyor ne yazık ki. Bu konuda toplumsal rehabilitasyona ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Şiddeti meşru gören, özendiren hatta zaman zaman kutsallaştıran bir alt kültürün var olduğu ve toplumun belli kesimlerinde kabul gördüğü inkâr edilemez. Bunun rehabilite edilmesi lazım.
ÇOK ÇALIŞTIM VE YORULDUM
- Çok yoğun tempoyla çalışmışsınız, şimdi o tempoyu özlüyor musunuz? Ailenize daha çok vakit ayırabilir misiniz?
2002’den bu yana Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı eşi olarak hep kamuoyunun önünde olmak durumunda kaldım. Bu süreçte tek gayem bulunduğumuz mevkilerin hakkını verebilmek oldu. Daima sorumluluk duygusuyla hareket ettim. İçeride ve dışarıda insanımızı en iyi şekilde temsil etmeye çalıştım. Gerçekten çok çalıştım ve yoruldum açıkçası. Şimdi artık biraz daha ailemle, çocuklarımla ve torunlarımla vakit geçirmek istiyorum.
MUTFAĞA ÖZEL BİR İLGİM VARDI
Mutfakla da yakından ilgilendiğinizi biliyoruz. Yemek yapar mısınız?
Eskiden beri mutfağa özel bir ilgim vardı. Yıllarca ülkemizi ziyarete gelen en üst düzey zevatı ağırlamak durumunda kaldığım için bu ilgi daha da arttı. Yemeğin, mutfak kültürünün ülke tanıtımında, hatta uluslararası ilişkilerde önemli bir yeri olduğunu gördüm bu süreçte.
KENDİ EVİMİN BAHÇESİYLE YAKINDAN İLGİLENİYORUM
Derslerin yanında, özel hobileriniz var mı, nasıl dinleniyorsunuz?
Bahçeyle ilgilenmek beni çok dinlendiriyor. Cumhurbaşkanlığı döneminde hem Çankaya’daki hem de Tarabya’daki bahçelerin peyzajı ile yakından ilgilendim. Arkadaşlarımızla birlikte çok güzel peyzaj çalışmaları hayata geçirdik. Şimdi de kendi evimin bahçesiyle yakından ilgileniyorum.
Kitap okumayı çok severim. Artık okumaya daha fazla vakit ayırabiliyorum ve bu beni çok mutlu ediyor. (hürriyet)
3 Aralık 2014 Çarşamba
Hayrünnisa Gül üniversite öğrencisi oldu
Boğaziçi Üniversitesi’nin Harvard Üniversitesi ile birlikte geçen sene başlattığı ileri yaştakiler için üniversite düzeyinde eğitim amaçlayan “İkinci Bahar” programının bu sene önemli bir öğrencisi var.
Türbanı nedeniyle üniversite kazandığı halde üniversite okuyamayan ve AİHM’e götürdüğü hukuk mücadelesinden eşi Başbakanlık’tan ayrıldıktan sonra vazgeçen 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrunnisa Gül, “Güzel Sanatların Gelişimi” ve “Psikoloji” modüllerine kayıt oldu. Gül, Hürriyet’e “İnsan dünyaya sürekli öğrenmek ve kendini geliştirmek için gelir. Öğrenmenin yaşı yoktur” açıklamasını yaptı.
HARVARD SERTİFİKASI ALACAK
Edinilen bilgiye göre Hayrunnisa Gül, 18 Kasım’da başlayan ve haftada iki gün olarak planlanan ders programı için, kendisine yönelik herhangi bir ayrıcalık istemedi, aksine derslere katılımının sağlanmasını talep etti. Üniversiteye korumasıyla giden Gül, 20 kişilik sınıfa yalnız giriyor. Hayrunnisa Gül, Harvard Üniversitesi’nin katkılarıyla, öğrenmenin yaşı olmadığını kanıtlamayı hedefleyen bu programı tamamlarsa hem Boğaziçi hem de küçük oğlu Mehmet Emre Gül’ün mezun olduğu Harvard Üniversitesi’nden sertifika alacak.
Türbanı nedeniyle üniversite kazandığı halde üniversite okuyamayan ve AİHM’e götürdüğü hukuk mücadelesinden eşi Başbakanlık’tan ayrıldıktan sonra vazgeçen 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrunnisa Gül, “Güzel Sanatların Gelişimi” ve “Psikoloji” modüllerine kayıt oldu. Gül, Hürriyet’e “İnsan dünyaya sürekli öğrenmek ve kendini geliştirmek için gelir. Öğrenmenin yaşı yoktur” açıklamasını yaptı.
HARVARD SERTİFİKASI ALACAK
Edinilen bilgiye göre Hayrunnisa Gül, 18 Kasım’da başlayan ve haftada iki gün olarak planlanan ders programı için, kendisine yönelik herhangi bir ayrıcalık istemedi, aksine derslere katılımının sağlanmasını talep etti. Üniversiteye korumasıyla giden Gül, 20 kişilik sınıfa yalnız giriyor. Hayrunnisa Gül, Harvard Üniversitesi’nin katkılarıyla, öğrenmenin yaşı olmadığını kanıtlamayı hedefleyen bu programı tamamlarsa hem Boğaziçi hem de küçük oğlu Mehmet Emre Gül’ün mezun olduğu Harvard Üniversitesi’nden sertifika alacak.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)