abdullah gül etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
abdullah gül etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Mayıs 2017 Pazar

Abdullah Gül’ün babası Ahmet Hamdi Gül hayatını kaybetti

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 'ün babası 91 yaşındaki Ahmet Hamdi Gül, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

Bir süreden beri yaşlılığa bağlı olarak hastanede tedavi gören, son bir aydır ise özel doktor ve hemşire gözetiminde evinde bakım altına alınan Ahmet Hamdi Gül dün gece yarısı fenalaştı. Özel ambulansla tedavi gördüğü  Acıbadem Kayseri Hastanesi’ne kaldırılan Ahmet Hamdi Gül, saat 18.40’ta yaşamını yitirdi.
Acıbadem Kayseri Hastanesi Baştabibi Ömer Akbeyaz, ”Hastamız  Ahmet  Hamdi Gül, dün gece saat 00.05 sıralarında evinden ambulansla alınarak bilinç bulanıklığı, solunum sıkıntısı, bulantı ve kusma şikayetleriyle, septik şok tanısıyla yoğun bakıma alındı. Yapılan tüm müdahalelere rağmen  kalp durması sonucu 18.40 itibarıyla kaybedildi” dedi.

ABDULLAH GÜL KAYSERİ’DEYDİ
Onbirinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, babası Ahmet Hamdi Gül’ü rahatsızlığının ilerlemesi nedeniyle son bir ayda 3 kez ziyaret etmiş, cuma günü de İstanbul’dan Kayseri’ye gelmişti.
Ahmet Haldi Gül, Kayseri’deki 2’nci Hava İkmal Bakım Merkezinde uzun yıllar torna ustası olarak çalıştı. Emekli olduktan sonra Sanayi Bölgesi ve Organize Sanayi Bölgesi’nde Asteksan Şirketi’ni kuran Ahmet Hamdi Gül, ilerlemiş yaşına karşın uzun süre çalışmayı sürdürdü.
Adeviye Gül ile evli olan Ahmet Hamdi Gül, 3 çocuk babasıydı.

CENAZE TÖRENİ YARIN
Onbirinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün bu akşam Kayseri’de vefat eden babası Ahmet Hamdi Gül yarın toprağa verilecek. Ahmet Hamdi Gül’ün cenaze namazı yarın öğleyin Melikgazi İlcesi Cami-i Kebir’de kılınacak.
DHA

10 Şubat 2017 Cuma

Abdullah Gül'den KHK yorumu

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül son kanun hükmünde kararname ile akademisyenlerin ihraç edilmesini değerlendirdi. Gül, "Özellikle bilim dünyasında, üniversitelerde bu işin sıklaşması çok rahatsız edici ve çok vicdan yaralayıcı. Ümit ediyorum ki süratle düzeltilir bunlar" dedi.

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kanun Hükmünde Kararname ile akademisyenlerin ihraç edilmesini üzüntüyle takip ettiğini belirterek, "Özellikle bilim dünyasında, üniversitelerde üniversitelerde bu işin sıklaşması çok rahatsız edici ve çok vicdan yaralayıcıdır" diye konuştu.
Abdullah Gül, Ressam Zeynep Aslı Türkeli'nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin katkılarıyla Harbiye Cemal Reşit Rey Salonu'nda düzenlenen 'Kasdım Budur Şehre Varam, Feryad ü Figan Koparam" adlı sergisinin açılışına katıldı. Törene Abdullah Gül'ün yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker, Ak Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci katıldı.
Gündeme ilişkin soruları yanıtladı
Abdullah Gül ve Nabi Avcı serginin açılış kurdelesini kestikten sonra sergi alanını gezdi. Gül, açılış programının sonunda basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Akademisyenlerin ihraç edilmesi
OHAL kapsamında çıkarılan 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile akademisyenlerin ihraç edilmesine yönelik bir soru üzerine Abdullah Gül, "Doğrusu bunu üzüntüyle takip ettiğimi beyan etmek isterim. Çünkü hem vicdanla hem de çok adaletle bağdaşmayan birçok durumlar görüyorum, bu kanun hükmünde kararnamelerle ve görevlerine son verilenlerle ilgili. Özellikle bilim dünyasında, üniversitelerde üniversitelerde bu işin sıklaşması çok rahatsız edici ve çok vicdan yaralayıcıdır" diye konuştu.
"28 Şubat'ta olanları herkes bilir"
Gül, "Ben hatırlıyorum; 12 Eylül'de güvenlik soruşturmaları vardı. Üniversitede hocaydım. Güvenlik soruşturmasından dolayı üniversiteden ayrılıp yurtdışına gitmek durumunda kaldım. 28 Şubat'ta olanları herkes bilir. Dolayısıyla bu tip vicdanlara ve adalete ters gelen konularda hep prensipli, ilkeli durmak gerekir. Bunları çok rahatsız edici görüyorum. Ümit ederim ki bunlar süratle düzeltilir" seklinde konuştu.
"Bu bataklıklardan sakin bir şekilde sıyrılmayı tavsiye ederim"
Abdullah Gül'e Fırat Kalkanı operasyonu kapsamında son günlerde Suriye'den gelen şehit haberleri ve dün Rus uçağının El Bab'ta Türk askerlerinin bulunduğu binayı vurması da soruldu. Gül, "Çok sayıda şehitlerimiz var. Bu hepimizi derinden üzüyor. Hepsine Allah'tan rahmet dilerim. Bütün ailelerinin acılarını hep beraber paylaşıyoruz. Şüphesiz ki çok üzücü. Şehitleri görünce hiç kimsenin ağzının tadı kalmıyor. Ümit ederim ki, dua ederim ki yeni bu tip üzücü olaylar olmaz. Söylediğiniz kısım teknik bir kısım. Memleketi yöneten arkadaşlar sorumlular, görevlerinin başında bulunan arkadaşların bileceği bir şey. Ama bu bataklıklardan sakin bir şekilde, emin bir şekilde sıyrılmayı tavsiye ederim" ifadelerini kullandı.

4 Ocak 2017 Çarşamba

bdullah Gül'den Fethullah Gülen yanıtı

Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Darbe Komisyonu’nun Fethullah Gülen’le ilgili sorusuna, “Siyaset hayatımda bu yapı ve lideriyle ilişkim olmadı” yanıtını verdi. Gül, Hakan Fidan'a ilişkin olarak, "İfadeye çağrılan MİT Müsteşarı'na tek sahip çıkan bendim. Beni ilk rahatsız eden 2010'daki referandum süreciydi" dedi.

Hürriyet'in haberine göre, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Darbe Komisyonu’nun sorularını 9 sayfayla yanıtladı.
Gül, Komisyonun Fethullah Gülen’le ilgili sorusuna, “Siyaset hayatımda bu yapı ve lideriyle ilişkim olmadı” yanıtını verdi.
'Hakan Fidan'a tek sahip çıkan bendim'
Gül, Hakan Fidan'a ilişkin olarak, "İfadeye çağrılan MİT Müsteşarı'na tek sahip çıkan bendim" dedi.
Gül, "Bu yapıyla ilgili şahsi tecrübem veya kayda değer bilgim yok. Beni ilk rahatsız eden 2010'daki referandum süreciydi. 17-25 Aralık'ta organize bir hareket olduğu kanaatine vardım" ifadelerini kullandı.
Devletin güvenlik ve istihbarat birimleri rapor sunmadı
"Bu yapıyla ilgili şahsi tecrübem veya kayda değer bilgim yok" diyen Gül şu bilgileri verdi. "Fehmi Koru'yu davet ettim, ABD'ye gitmesi gündeme geldi. İş dünyasından yapılan açık yardımlar dışında bilgim yok. Devletin güvenlik ve istihbarat birimleri bana rapor sunmadı."

17 Aralık 2016 Cumartesi

Abdullah Gül: Teröre boyun eğmeyeceğiz

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Kayseri'deki terör saldırısıyla ilgili “Saldırıyı yapanlara lanet olsun. Devletimiz ve aziz milletimiz asla teröre boyun eğmeyecek" dedi.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, halk otobüsünün geçişi sırasında bomba yüklü aracın patlatılmasıyla gerçekleşen terör saldırısının ardından Kayseri'ye gitti.
Kayseri’de yetkililerden bilgi alacak Gül’ün, yaralıları da ziyaret edeceği belirtildi.
Abdullah Gül, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Huzur kentimiz Kayseri'de askerlerimize karşı bu terör saldırısını yapanlara lanet olsun. Devletimiz ve aziz milletimiz asla teröre boyun eğmeyecektir. Şehitlerimize rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum. Acımız derin" dedi.

14 Mayıs 2016 Cumartesi

Sümeyye Erdoğan ve Selçuk Bayraktar evlendi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan ile Selçuk Bayraktar'ın Küçükçekmece Halkalı'daki Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi'nde dünyaevine girdi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan, iş adamı Özdemir Bayraktar'ın
oğlu Selçuk Bayraktar ile evlendi. Daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş nikahı kıydı. Nikah cüzdanını 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül verdi.

Açılışını Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı, "Arena Mega" isminin Türkçe bir isimle değiştirilmesini talep ettiği ve Küçükçekmece Yahya Kemal Beyatlı adını alan gösteri merkezinde gerçekleştirilen törende çiftin nikahını İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş kıydı.Çiftin şahitliklerini ise 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Bakir İzzetbegoviç, Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, eski Lübnan Başbakanı Saad Hariri ve Arnavutluk Başbakanı Edi Rama yaptı. Nikahın ardından aile cüzdanını Abdullah Gül takdim etti.

ERDOĞAN'DAN DUYGUSAL KONUŞMA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kızı Sümeyye Erdoğan'ın nikahından sonra kısa ve duygusal bir konuşma yaptı.Erdoğan, "Sümeyye'ye çocukken ceylanım derdim. Gözümün nuru derdim. Şimdi bir ceylan gibi yuvadan ayrılıyor" dedi. Nikah töreninde Sümeyye Erdoğan ve Selçuk Bayraktar'ın hayat hikayelerinin anlatıldığı kısa bir film yayınlandı. Filmde Sümeyye Erdoğan'ın çocukluğu ve genç kızlık döneminde çekilmiş ve daha önce hiç yayınlanmamış fotoğraflar yer aldı.

GENİŞ ÖNLEM

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan ile Selçuk Bayraktar'ın nikah törenlerinin yapılacağı Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi çevresinde hareketlilik yaşandı. Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi'ne çıkan yollarda geniş güvenlik önlemleri alındı. Sümeyye Erdoğan ile Selçuk Bayraktar'ın içinde bulunduğu gelin arabası, nikahın yapılacağı salona geldi. Nikahın yapılacağı Küçükçekmece'deki Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi çevresinde tüm yollar geceden trafiğe kapatıldı.

ERDOĞAN AİLESİ HUBER'DEN HELİKOPTER İLE HAVALANDI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kızı Sümeyye Erdoğan'ın nikahı için Tarabya'daki Huber Köşkü önünden helikopter ile Küçükçekmece Halkalı'daki Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi'ne havalandı. Helikoptere Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanısıra eşi Emine Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan ve damadı Berat Albayrak'ın da bindiği görüldü.

POLİSLERİ PANİKLETEN ARAÇ
Yolların kapatılmasına tepki gösteren bazı vatandaşlar görevli polis ekipleriyle tartıştı. Bir sürücü aradaki boşluktan faydalanarak kapalı yola aracıyla dalıp, kaçtı. Polisler kısa süreli alarma geçti.Bölgede geniş güvenlik önlemleri alındı. Görevli polislere güvenlik uyarıları yapıldı. Bölgede seyreden her aracın plaka kontrolünün yapılması istendi. Bölgede görev yapan tüm polis ekiplerine yaka kartı zorunluğu getirildi. Davetlilerin giriş yapacağı alandaki görevliler özellikle uyarıldı.

GELİN DAMAT ERKENDEN GELDİ
Bu arada düğün konvoyu sabah Tarabya'dan çıkarak nikahın yapılacağı Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi'ne geldi.

SELÇUK BAYRAKTAR'DAN ASKERLERİN NİKAH MESAJINA CEVAP
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'ın nişanlısı Selçuk Bayraktar, askerlerin fotoğraflı mesajına cevap verdi.Twitter hesabından askerlerin kendisine yolladığı "Selçuk abi mutluluklar, Şırnak'tan selamlar. Bursa/JÖH" yazan pankartlı mesajı paylaşan Bayraktar, "Şırnak'ta operasyon nedeniyle nikaha gelemeyen kahraman kardeşlerim en güzel hediyeyi yollamış" yazdı.

ÇOK SAYIDA DAVETLİ GELDİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan ile Selçuk Bayraktar'ın nikah törenine saatler kala hazırlıklar hummalı şekilde devam etti. Davetlilerin giriş yapacağı alana turkuaz renkte halı serilirken, özel harekat polisleri de güvenlik önlemleri kapsamında bina çatılarına konuşlandırıldı. Konuklar ise nikahın yapılacağı Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi'ne geldi.

TÖRENE ÇELENK VE ÇİÇEK GÖNDERİLMEMESİ İSTENDİ
Nikah törenine Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da katılacağı öğrenildi. Nikah törenine ise çelenk ve çiçek gönderilmemesi, bunun yerine vakıflara bağış yapılmasının istendiği bilgisine ulaşıldı.İş, sanat, siyaset ve spor camiasından çok sayıda kişinin katılacağı nikah töreni öncesi Sümeyye Erdoğan ile Selçuk Bayraktar gelin aracıyla konvoy eşliğinde Huber Köşkü'nden ayrılmıştı.

Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan, ardından nikah merasimine geçilen törene, bakanlar, yabancı devletlerin temsilcileri, büyükelçiler, belediye başkanları, sanatçılar ve iş adamlarının yanı sıra çok sayıda davetli katıldı.

KADİR TOPBAŞ KIYDI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan ile Selçuk Bayraktar'ın nikah törenine siyaset, iş ve sanat dünyasından çok sayıda isim katıldı. Çiftin nikahını ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın kıydı.

NİKAH ŞAHİTLERİ DİKKAT ÇEKTİ
Çiftin nikah şahitleri Hulusi Akar, Ahmet Davutoğlu, İsmail Kahraman, Abdullah Gül, Bekir İzzetbegoviç, Navaz Şerif, Edi Rama, Saad Hariri oldu. Org. Akar, ilk kez nikah şahidi olan Genelkurmay Başkanı oldu.

ÇOK SAYIDA İSİM KATILDI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'ın Selçuk Bayraktar, Halkalı Yahya Kemal Beyatlı Kültür Merkezi'nde düzenlenen nikah törenine siyaset, iş ve sanat dünyasından çok sayıda isim katıldı.Nikah törenine katılanlar arasında 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, AB Bakanı Volkan Bozkır, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, eski Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, eski Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, sanatçı Orhan Gencebay, Cengiz Kurtoğlu ve çok sayıda isim yer aldı.

NİKAH TÖRENİNDE BARKOVİZYON GÖSTERİSİ
Bu arada, nikah töreninde davetlilere, Sümeyye Erdoğan ile Selçuk Bayraktar'ın hayatlarını konu alan barkovizyon gösterisi sunuldu.Sümeyye Erdoğan'ın babasıyla olan çocukluk fotoğrafları ve okul yıllarına ait detaylarla başlayan kısa filmde, Erdoğan'ın başörtüsü yasağı nedeniyle imam hatip eğitimini Trabzon Araklı'da tamamlamak zorunda bırakılışı da anlatılıyor.Kısa filmde, başörtüsü yasağının 2013'te kaldırılmasının ardından Sümeyye Erdoğan ile Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk karşılaşmalarında geçen diyaloglar Ankara Milletvekili Aydın Ünal tarafından anlatılıyor. Ünal, şu ifadeleri kullanıyor:"O gün babasıyla neler yaşadığını sormuştum. Babası eve geldiği zaman 'Çok şükür bir yasağı, bir zulmü daha kaldırdık. Hadi bir şükür namazı kılalım' demiş. Sümeyye Hanım, babasını yanaklarından öpmüş. Arkasından cemaatle namaz kıldıklarını, Yasin okuduklarını ve Erdoğan'ın uzun bir dua ettiğini anlatmıştı."Indiana Üniversitesi'nde master, London Schools of Economics'te yüksek lisans yapan Sümeyye Erdoğan'ın binicilik sporuyla ilgilendiği, kemana karşı büyük bir ilgisi olduğu ve bungee jumping yaptığına da kısa filmde yer veriliyor.Kısa filmde Sümeyye Erdoğan'ı, yakın arkadaşları röportajlarla anlatıyor.Filmde, Selçuk Bayraktar'ın lise yıllarından üniversite ve iş yaşamına kadar geçen süreçte insansız hava araçlarını (İHA) yapma hayali anlatılıyor. Projenin gerçekleştirilmesi sürecinde daha önce yayınlanmamış görüntüler de kısa filmde yer alıyor.İTÜ Elektronik Mühendisliği bölümü mezunu olan Bayraktar, Amerika Upenn'de yüksek lisans, sonrasında ise Massachusetts Institute of Technology'de (MİT) doktora çalışması yapmıştı. Türkiye'ye döndükten sonra İHA'ların üretimine başlayan Bayraktar, milli ve özgün insansız hava aracını üretmişti. Habertürk



13 Mayıs 2016 Cuma

‘Başörtüsüz’ iddiası başını yakabilir

İran’da milletvekili Minoo Khaleghi’nin yurtdışında başörtüsüz gezdiği iddiaları koltuğunu tehlikeye soktu.

Başörtüsüz fotoğrafları bulunduğu öne sürülen Khaleghi ‘ulusa ihanet etmek’le suçlanıyor.


21 Nisan 2016 Perşembe

Abdullah Gül: Alnıma silah dayadılar

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Milli Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) kuruluşunun 100. yılı nedeniyle hazırlanan belgeselde geçmiş yıllarda yaşadığı öğrenci kavgalarını anlattı. TRT Belgesel'de bugün başlayacak “Büyük Doğu’nun Atlıları” belgeselinde Gül, üniversitede okurken kantinde sıkıştırılıp alnına silah dayandığını söyledi.


Yapımcılığını ve metin yazarlığını gazeteci-yazar Fehmi Çalmuk’un yaptığı belgeselde, aralarında Abdullah Gül, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, eski Milli eğitim Bakanı Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, tiyatro sanatçısı Metin Akpınar, gazeteci-yazar Fehmi Koru’nun da bulunduğu siyasetçi, akademisyen ve yazarlar MTTB dönemini anlattı.

‘Kayıp yıllar’

Belgeselde öğrenci olaylarının yaşandığı dönemleri anlatan Abdullah Gül, “Bütün bu kavgadan dolayı neticede maalesef 5 bine yakın üniversite gencinin kayıp edildiği bir ortam… Bu doğrusu bu çok acı. Her zaman ben Cumhurbaşkanı olarak geçmişe baktığımda bu yılları çok acıyla hissederim. Çünkü en çok yaptığımız iş derse gitmekten çok arkadaşlarımızın cenazelerinin kaldırmaktı. Biz kaldırırken diğer grupta aynı şekilde cenazelerini kaldırıyordu. Böyle bir Türkiye idi. Maalesef, kayıp ve üzüntülü yıllar olarak görürüm” diye konuştu.

Üniversitede okurken kantinde sıkıştırılıp alnına silah dayandığını belirten Gül, şunları kaydetti: “Türkiye’nin en acılı yılları dediğim gibi üniversiteler işgal ediliyor. Üniversiteye giremiyorsunuz. Alnınıza silahların dayandığı dönemler bütün bu dönemler bu hepimize olmuştur. Benim de kantinde kıstırılıp alnıma silahların dayandığı dönemler arkadaşlarımızın halk mahkemeleri adı altında tırnaklarının söküldüğü dönemler… Bütün bunları acıyla doğrusu hissettiğimiz Türkiye’nin kayıp yılları olarak görüyorum. Bunun acısı bunu yapanlarda bunu yurtseverlik adına yapıyorlardı. Onlar şahsi çıkarları içerisinde değillerdi. Böyle bir gençlik vardı o zaman. Buna tabi ki her zaman dua ederiz o gün hayatını kaybeden arkadaşlarımızdan birisi çok rahat olabilirdik. Kaderimiz bizim böyle çizilmiş.” Öğrenciyken kendisine dava adamı olmayı hedef seçtiğini belirten Gül’ün anlatımları şöyle devam ediyor:

“O zamanki dönemlere bakarsanız, özellikle 1960’dan sonra Türkiye’de çok yoğun bir sol propaganda başlamıştı... Sol akım gelişiyordu. Bu akımlar öyle bir hale geldi ki diğer bütün düşünceleri adeta bastırıp onları hem düşüncelerini empoze hem de kendileri gibi düşünmeyenleri dışlayan ve fiili güç kullanan bir hale gelmişti. Şimdi böyle bir ortamda Milli Türk Talebe Birliği gerçekten büyük bir sığınak ve ocak oldu. Demin söylediği gibi milliyetçi mukaddesatçı olarak tarif edilen daha geniş anlamıyla vatansever, dini inançları güçlü, muhafazakâr, kendi geleneklerine, kendi tarih şuuru bilinci içerisinde olan, kendi değerlerine her zaman önem veren bir üniversite gençliğinin bir araya geldiği bir topluluktu... Hepimizin kendimize biçtiği şey, dava adamı olmaktı. Davamızda ülkemizi mutlu, güçlü ve özgür kendi düşüncelerimizin en güzel şekilde yaşayabilir bir ortam.”
MTTB’de İcra Kurulu üyeliği, Tiyatro ve sinema Müdürlüğü görevlerinde de bulunan Abdullah Gül öğrenci lideri olarak Çanakkale Yürüyüşleri de tertip etti. MİLLİYET

12 Şubat 2016 Cuma

Abdullah Gül'ün kayınpederi Ahmet Özyurt son yolculuğuna uğurlandı

İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kayınpederi Ahmet Özyurt son yolculuğuna uğurlandı.

Ahmet Özyurt’un cenazesi saat 11.30 sıralarında Üsküdar’daki Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camii’ne getirildi.

Cenaze nedeniyle Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camii içinde ve dışında yoğun güvenlik önlemleri alındı.

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, tedavi gördüğü Yeditepe Üniversitesi Hastanesi'nde hayatını kaybeden kayınpederi Ahmet Özyurt'un cenazesi ile ilgili sosyal medya üzerindeki kişisel hesabından ricada bulunarak, “Kayınpederimin vefatı vesilesiyle çelenk göndermek isteyen dostlarımızın çelenk yerine kendilerinin takdir ettikleri bir hayır veya eğitim kurumuna bağış yapmalarını rica ederim” dedi.

Gönderilen çelenkler cami dışında duvarın dibine dizildi.

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camisi'nin avlusunda Özyurt için taziye çadırı kuruldu.

Babasını kaybeden Hayrünnisa Gül gözyaşlarını tutamadı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eşi Sare Davutoğlu, burada 11. Cumhurbaşkanı Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül'e taziyelerini iletti.

Törene, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Ahmet Davutoğlu, eşi Sare Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Enerji Bakanı Berat Albayrak, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş, MHP Milletvekili Ekmeleddin İhsanoğlu, AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci, Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik, Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanı ve AK Parti Kayseri Miletvekili Taner Yıldız, Adalet eski Bakanı Sadullah Ergin, Avrupa Birliği eski Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, işadamı Ali Koç ve çok sayıda isim katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu yoğun güvenlik önlemleri altında camiye geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdullah Gül ve Başbakan Davutoğlu yan yana saf tuttu.

Cuma namazına müteakiben İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran'ın kıldırdığı cenaze namazının ardından Özyurt'un tabutuna Abdulalh Gül, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu omuz verdi.









30 Ocak 2016 Cumartesi

Abdullah Gül ameliyat oldu

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sağ el parmağındaki kireçlenme nedeniyle bugün Acıbadem Hastanesi'nde ameliyat oldu.

Sağ el ikinci parmakta tendon kalınlaşmasına bağlı takılma sorunu cerrahi bir müdahaleyle çözüldüğü belirtilen Gül'ün sağlık durumunun iyi olduğu ve hastaneden taburcu edildiği öğrenildi.

4 Aralık 2015 Cuma

Abdullah Gül'den Tunus'ta önemli açıklamalar

Tunus Cumhurbaşkanı Beji Caid Essebsi'nin davetlisi olarak Tunus'ta bulunan 11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 'Devlet ve Girişim: Tunus için Yeni Ekonomik Vizyon Toplantısı'na konuşmacı olarak katıldı. 

Abdullah Gül, konuşmasının başında demokrasiye geçiş sürecindeki başarısından dolayı Tunus halkını ve Tunus'taki bütün liderleri tebrik etti. Cumhurbaşkanlığı görevi sırasında 2012'de Tunus'a yaptığı ziyareti hatırlatan Gül "Tunus'a geldiğimde o geçiş döneminde hepinizi çok daha fazla teşvik etmiştik. O günden bugüne baktığımızda çok şükür, Tunus anayasayı büyük bir uzlaşmayla gerçekleştirdi.  Sayın cumhurbaşkanı seçildi, meclis seçildi; hükümet var ve meclis şu an çalışıyor. Dolayısıyla Tunus'ta ikinci cumhuriyetin temelleri sağlam bir şekilde kurulması için uğraşılıyor" diye konuştu.

NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ'NÜN TUNUS ULUSAL DİYALOG DÖRTLÜSÜ'NE VERİLMESİ

Yaşanan gelişmelerin Tunus halkı adına büyük ümit oluşturduğunu kaydeden Gül, 2015 Nobel Barış Ödülü'nün Tunus Ulusal Diyalog Dörtlü'süne verilmesine değindi. Gül, "Aslında bütün bu takdirlerin en  güzeli Nobel armağanıdır. Belki 4 arkadaşımıza verildi ancak bütün Tunus halkı nezdinde alındı. Bu memnuniyet vericidir" dedi.

"TERÖRE KARŞI YAN YANA OLMALIYIZ"

Tunus'ta son dönemde yaşanan terör olaylarına çeken Abdullah Gül, "En son cumhurbaşkanlığı muhafızlarına bir saldırı oldu. Bütün bu terör olaylarında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum. Terörle mücadele hepimizin görevidir. Terör her yerde ortaya çıkıyor. Sizin burada karşılaştığınız terör olaylarıyla biz Türkiye'de karşılaşıyoruz. Motivasyon aynı. Dolayısıyla buna karşı mücadelede daima yan yana olmalıyız" ifadelerini kullandı.

Konuşmasında toplantının konusunu takdir ettiğini belirten Abdullah Gül, Tunus'u yeniden inşa ederken, bir taraftan demokrasi, çoğulculuk ve hukukun diğer taraftan da ekonominin el ele gitmesi gerektiğini ifade etti.

TÜRKİYE'Yİ ÖRNEK GÖSTERDİ

Demokrasi ile ekonomik kalkınmanın mutlaka beraber götürülmesi gerektiğini anlatan Abdullah Gül Türkiye'yi örnek gösterdi. AK Parti'nin 2002 yılında iktidar olduğu dönemi anlatan Gül şöyle konuştu:

"2002 yılında biz Türkiye'de AK Parti olarak seçimi kazanıp ilk hükümetimizi kurduğumuzda çok kötü bir ekonomik tablomuz vardı. Büyük bir ekonomik krizden çıkmıştık. Milli gelirimizin büyük bir kısmını kaybetmiştik. Bankalar batacak hale gelmişti. Enflasyon yüzde 70'ler civarındaydı. Bütçe açıkları yüzde 12 'ydi. Her şey kontrol dışıydı. Faizler inanılmaz seviyelere ulaşmıştı. Bütün bunlardan çıkmak için biz öncelikle acil eylem planı hazırladık. Ekonomik, demokratik bir eylem planı hazırladık. Ben o zaman bu programın başında olan kişiydim. Ancak siyasetçi ve uzman arkadaşlarımız da vardı. Tamamen gerçekçi, hayalden hamasetten uzak bir çalışma yaptık. Bu çalışmayı yaparken uluslararası bütün kurumların raporlarından da faydalandık. Hükümet olunca bizzat başbakan olarak bunu hükümetin programı yaptım. İlk 6 ayın, bir senenin ve 5 senenin sonunda hangi kanunları çıkaracağımıza neleri hazırlayacağımıza hangi uygulamaları yapacağımıza eylem planıyla ortaya koyduk. Sonra bunun uygulanmasını çok yakından takip ettik. Benden sonra Tayyip Erdoğan Bey devraldı ve aynı şekilde devam etti. Neticede Milli gelirimiz kısa süre içerisinde 250 milyar dolardan 850 milyar dolara çıkardık."

"SOL PARTİLERDEN DAHA FAZLA SOSYAL POLİTİKALAR UYGULADIK"

Abdullah Gül, "Bir zamanlar vergi gelirlerimiz sadece faiz ödemelerine gidiyordu.  Faizler düştü, enflasyon yüzde 6'lara kadar düştü. AB ile müzakerelere başladık. Bankalarımız Avrupa'nın en sağlam bankaları arasına katıldı. Bütün bunları yaparken çok güçlü bir şekilde programımız takip ettik. Bu program sadece ekonomik değildi. Kamuyu yeniden oluşturmakla ilgili tarafı vardı. Kamu yönetimi reformu, ekonomiyi dönüştürmek, demokratikleşme, hukuk ayağı ve sosyalleşme politikalarımız vardı. Biz muhafazakar bir parti olmamıza rağmen belki de sol partilerden daha fazla sosyal politikalar uyguladık. Bütün bunları yaparken Türkiye'nin lokomotifinin özel sektör olması gerektiğine karar verdik. Devlet sektörü 'atıl'dır, verimli çalışamaz. Ancak özel sektör daha dinamiktir, verimli çalışır. Onun için biz yavaş yavaş ekonomimizi özel sektöre doğru kaydırdık. Böyle olunca devleti bizzat iş yapan olmaktan çıkarttık. Şeker, demir, tekstil fabrikalarımız vardı. gübre fabrikalarımız vardı. Bunları çok şeffaf bir şekilde özelleştirdik" dedi.

"YOLSUZLUKLARA DAHA GENİŞ ANLAMDA BAKMAK GEREKİR"

Abdullah Gül, yolsuzlukla mücadele konusuna da değindi. "Yolsuzluk sadece rüşvet alıp vermek değildir." diyen Gül, "Yolsuzluğa daha geniş anlamda bakmak gerekiyor. İhaleler açık, şeffaf yapılabiliyor mu? Birilerine herhangi bir şekilde haksız uygulama yapılıyor mu? İşte bütün bunlar için kamunun yenilenmesini yaptık. Daha sonra da devlet olarak bunları kontrol etmeye başladık. Hukukun ve kuralların çok açık olmadığı yerde her türlü yolsuzluk da olur kötü işlerde olur. Hukuk reformu bu yüzden her şeyin başıdır. Kuralların çok açık olması, iş dünyasına ve herkese eşit muamele yapılması rekabet ortamını oluşturmak ve bu ortamda iş dünyasını önünü açmak gerekir" ifadelerini kullandı.

"ARKANIZDAYIZ" MESAJI VERDİ

Tunus'un her anlamda başarılı olmasını istediğini dile getiren Abdullah Gül, "Özellikle Arap baharından sonra birçok yerdeki olumsuzluklar ortaya çıkınca Doğu'da ve Batı'da da, müslüman ülkelerde, Avrupa'da herkes Tunus'un başarılı olmasını istiyor. Bunu sizlerde görüyorsunuzdur, bu fırsatı kaçırmamak lazım. Bunu sadece devlet kesimiyle değil özel sektörle beraber yapabilirsiniz. Tunus'ta her alanda çok çeşitli ekonomi yaratmak lazım. Bunu kendi sermayenizle de yabancı sermaye ortaklığıyla da yapabilirsiniz. Bunun içinde yatırım ortamını iyileştirmekten geçer. Türkiye olarak hep arkanızdayız" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Gül'ün konuşmasını dinleyenler arasında  Tunus Cumhurbaşkanı Beji Caid Essebsi ile birlikte�Almanya eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff, Şili eski Cumhurbaşkanı  Sebastian Pinera, Fransa eski Başbakanı  Jean  Pierre  Raffarin,  Ennahda Partisi Lideri Raşid Gannuşi de  vardı. Enver Alas (DHA)

11 Eylül 2015 Cuma

Abdullah Gül kongreye gitmiyor

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yarınki AK Parti kongresine gelmeyeceği bildirildi.


Hürriyet’in edindiği bilgiye göre Gül yakın çevresine kongreye gitmeyeceğini söyledi. Gül, kongreye mesaj gönderebileceğini de yakın çevresiyle paylaştı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu geçen hafta Gül’ü telefonla arayarak kongreye davet etmişti. Gül’ün bu görüşmede de Davutoğlu’na kongreye gelmeyeceğini hissettirdiği bildirildi.

Ak Parti’nin 14 Ağustos’taki kuruluş yıldönümünde ne konuşmalarda ne de partinin kuruluş öyküsünün anlatıldığı sinevizyon gösterisinde kendisinden söz edilmemesinin Gül’ü kırdığı da kulislerde konuşuluyor.

16 Ağustos 2015 Pazar

Abdullah Gül oğlunu evlendiriyor

Kurucusu olduğu AKP’nin kuruluş yıldönümü törenlerine davet edilmeyen 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, oğlunu evlendiriyor.


ONLAR ÇAĞIRMADI, GÜL ÇAĞIRDI

22 Ağustos’ta İstanbul WOW Otel’de yapılacak olan düğün merasimine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu da davet edildi. Her iki ismin de düğüne katılıp, şahitlik yapacakları bildirildi.

Gül’ün büyük oğlu Ahmet Münir, Bursa’da yaşayan  Hacettepe Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi Zehra Ayşe Karadere ile sessiz sedasız bir törenle sözlenmişti.

DOKTOR ADAYI GELİN

Kayserili işadamı Abdullah Karadere’nin Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi olan kızı Zehra Ayşe Karadere’yi istemeye Gül ve eşi Hayrünnisa Gül birlikte gitmişti.

Gül’ün oğlunun düğün törenine çok sayıda Bakan ve AKP milletvekili de davet edildi. Törenin çok kalabalık olacağı ve olağanüstü güvenlik önlemleri de alınacağı  bildirildi. (sözcü.com.tr)

21 Haziran 2015 Pazar

Hayrünnisa Gül’den Kayseri yemekleri kitabı

11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün danışmanı Ahmet Sever’in yazdığı anı kitabının gündem yaratmasından sonra, Gül’ün eşinden de bir kitap geldi. Hayrünnisa Gül, Kayseri usülü yemek tariflerinin yer aldığı bir kitap yazdı...


11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül, memleketi Kayseri’nin mutfağından tariflerin yer aldığı bir yemek kitabı çıkardı. Geleneksel Kayseri yemeklerinin özgün tariflerine modern sunumlar yapılarak hazırlanan Gül’ün “Tokanadan Sofraya Kayseri Yemekleri” adını taşıyan kitabı Alfa Yayınları etiketiyle yayımlandı.

11. Cumhurbaşkanı Gül, 2010’da katmer pişiren Hayrünnisa Gül ile kameralara poz verirken eşinin yemeklerine duyduğu özlemi de şu sözlerle anlatıyordu:

“Çok güzel yemek yapardı doğrusu Hayrünnisa Hanım. Cumhurbaşkanı olunca en büyük kayıplarımızdan biri oldu. ‘Yemek yapmıyorsun, unutacaksın’ diye takılıyorum.

"KATKILARI CİDDİ"

Ancak yine de Hayrünnisa Gül, eşinin yedi yıllık görevi boyunca Cumhurbaşkanlığı köşkünde, Anadolu’nun yemek kültürünü yansıtmaya çalıştı. Abdullah Gül’ün geçtiğimiz yıl görev süresi sona ererken Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, yaptığı basın toplantısında da bunun altını çiziyordu:

“Bizim köşk mutfağımız, genelde daha çok Batılı mutfaklar çerçevesi içinde standart yemeklerin sunulduğu bir mekandır. Belki de ilk defa tarihinde Anadolu yemekleri o günkü konumlarıyla yani her zaman, burada sıklıkla yer alan Kayseri mutfağı, Kayseri mutfağı konumuyla değil de, biraz Çankaya’ya taşınabilecek biçimde yeniden üretilerek bu menülere girmiştir ve bunların sayısı hiç az değildir. Orada hanımefendinin katkıları ciddidir.”



KRALİÇEYE MANTI

“Tokanadan Sofraya Kayseri Yemekleri”nin önsözünde yemek kültürünün ülke tanıtımında çok önemli olduğunu ifade eden Hayrünnisa Gül, eşinin Cumhurbaşkanlığı süresi boyunca Türkiye’yi ziyarete gelen devlet başkanlarını ve eşlerini geleneksel Türk misafirperverliği ile ağırladığını da anlatıyor ve köşk menüsü hakkında şu bilgileri veriyor: “Köşk menülerinde Anadolu’nun her yöresinden, Karadeniz’den Akdeniz’e, Ege’den Güneydoğu Anadolu’ya kadar her bölgeden tarifler sıkça yer aldı. Kayserili olduğumuz için tabii ki, Kayseri mutfağının yeri hep ayrı oldu.”
Gül, önsözde İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’e su böreği, ABD Başkanı Obama’ya içli köfte, İtalya Cumhurbaşkanı Napolitano ve eşine nevzine sunulduğunu, Hollanda Kraliçesi Beatrix için de mantı açıldığını yazıyor.

94 TARİF VAR

Yemek sunumlarında geleneksel ve modern malzemelerin bir arada kullanılmasına özen gösterildiğini söyleyen Hayrünnisa Gül şöyle devam ediyor: “Kayseri’nin meşhur tepsi mantısı özel olarak ürettiğimiz küçük bakır tepsilerde konuklara ikram edildi. Yağlama yine özel olarak yaptırdığımız minik kalıplarda kesilerek daha küçük ebatlarda servis edildi.”
Çorbadan ana yemeğe, hamur işinden , tatlıya 94 tariften oluşan Hayrünnisa Gül’ün kitabında yer alan fotoğrafları Emre Başak ve ekibi çekti. Kitaptaki tariflerin tamamı ise Gül Ailesi’nin Kayserili aşçısı Hikmet Hanım ve ailenin diğer aşçıları tarafından hazırlandı.

15 Mayıs 2015 Cuma

"İftira ters tepti"

Hakkında ortaya atılan kaset iddialarının ardından lider eşlerine çağrı yapan MHP Milletvekili Meral Akşener’e lider eşlerinden destek geldi.



ERDOĞANLAR’DAN AKŞENER’E DESTEK TELEFONU

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, TBMM Başkanvekili ve MHP İstanbul Milletvekili Meral Akşener’i telefonla arayarak, kaset tartışmalarından dolayı derin üzüntü duyduklarını belirttiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Van’da Valilik ziyareti yaptığı sırada gerçekleşen telefon görüşmesinde Erdoğan çifti, karalamalara asla itibar edilmemesi gerektiğini ve bu tür bir şeyi asla kabul edemeyeceklerini vurgulayarak Akşener’e desteklerini dile getirdiler.

Meral Akşener, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu ve 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün de kendisini arayarak destek verdiklerini açıkladı. Başbakanlık kaynakları da Sare Davutoğlu’nun Akşener’i aradığını doğruladı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam da Akşener’i arayarak yanında olduğunu söyledi. Bakan İslam, bu tür gayri ahlaki davranışların siyasette son bulması, bir daha da yaşanmaması gerektiğini belirterek, “Bir kadın siyasetçi olarak yanınızdayım” dedi.

''KİMSE ŞANTAJ YAPMADI''


Çok yorulduğunu, basın mensuplarına konuşmak istemediğini, sadece bazı canlı yayınlara çıktığını anlatan Akşener, son olarak Fox TV’de, kendisi hakkındaki iddiaları ortaya atan Latif Erdoğan’ı tanımadığını ancak Cemil Barlas ve ailesini tanıdığını söyledi. Akşener, “Bana alçak bir iftira atıldı ama nedeni MHP’nin yükselişi ve 17 Aralık’ta ortaya çıkan ‘yolsuzlukları’ eleştirmemdi. Cemaat mensubu olmakla suçlanıyorum ama ben buna ‘ha ha ha’ diyorum sadece. Çünkü 28 Şubat sürecinde mağdur olanlara en çok desteği ben vermiştim. Fethullah Gülen’in cemaatinden maaş almıyorum, kocam ya da oğlum veya ağabeyim, ekonomik anlamda en küçük bir menfaatim olmadı” dedi. Akşener, kasetin cemaatin elinde olduğu ve kendisine şantaj yapıldığı iddialarına da yanıt vererek, şöyle devam etti:

''TORUNUM OKUYACAK''

“Ben çiğ yemedim ki karnım ağrısın. Şimdi bunu reddediyorlar. Cemaatin elinde olduğu söyleniyor. Bugüne kadar şantaja yönelik bir kelam eden olmamıştır. 59 yaşındayım, kayınvalidemle oturuyorum, aynı zamanda babaanne olmak üzereyim. Benim torunum yıllar sonra girip internete bunları okuyacak. Bu, aynı zamanda kadını siyasetten söküp atmak harekâtı. Kadının bedeni üzerinden yapılan bir saldırıya ilk tepki veren kişiyim ben. Daha çok kadının siyasete girmesi için gayret edeceğim. Kayınvalidem bütün gün elinde tespih dua ediyor bana, çok üzüldü. Ailem yanımda ve mücadelem sürecek.

‘BENİ ASIL VURAN...’

Beni asıl vuran, kanal yöneticilerinin tepkisizliği olduğu. Kanal sahipleri, Hasan Kalyoncu’nun çocukları. Rahmetli Hasan Kalyoncu, beni kızı gibi görürdü. Ne yapacaklar diye bekledim, ‘çıt’ yok. Sonra o kanalı yöneten Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’tı ve milletvekili adayı oldu. Arkasından onun ağabeyi Serhat Albayrak yönetici oldu. Hepsi alçakça, şerefsizce iftiraya zımnen onay verdiler. Beni asıl vuran budur. O iki müptezel, küstah şahıs, program yapmaya devam ediyor ve hiç kimseden ses çıkmıyor.”

''Emine Hanım için İçişleri Bakanı’na gittim''

MERAL Akşener, programda 1999 yılında Emine Erdoğan için yaptığı bir girişimi de ilk kez açıkladı. Akşener, “Ben o dönem DYP Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı’ydım. Bir gece saat 01.30’da beni Zahid Akman aradı. Tayyip Bey hapishaneye gitmiş, Emine Hanım evde yalnız. Kapısının önündeki polisler kaldırılmış. Dert anlatacak kimseyi bulamamışlar. Bula bula Meral Akşener bulunmuş. Demişler ki; ‘Akşener söver sayar. Bir kadın bir kadına destek çıkar.’ Gece uykumdan kalkıp, Kanal 7’ye telefonla katıldım. Canlı yayında her türlü sert sözü söyledim. İşte bugün o iğrenç insanlar, çemkiren insanlar o dönem bulunamıyordu kardeşim. O partililer de bulunamıyor, arana arana DYP’li Meral Akşener bulunuyor. Ben de ertesi gün gidip dönemin İçişleri Bakanı’ndan rica ettim ve gereği yapıldı. Bunlar ortamı öyle bir hale getirdiler ki yarın arayacak kimseyi bulamayacaklar” dedi.

Arınç: O iki kişi ihanet içindeler

BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM Başkanvekili Meral Akşener hakkındaki iddialara ilişkin Kilis'te  gazetecilere şunları söyledi: “ İki kişi çok büyük bir ihanet içerisindedirler, çok büyük bir iftira atmışlardır. Şüphesiz kendisi de buna karşı şeriatın kısasını uygulayacağını söylüyor. Benim ona aklım ermez ancak bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunabilir, dava açılmasını isteyebilir. Ben bu iddia ve iftiraların kesinlikle yalan olduğuna inanıyorum. Hanımefendiyi çok iyi tanıdığım için bunu söylüyorum. Meral Hanımefendi’nin, değerli eşinin ve biricik oğullarının nasıl mazbut bir yaşam sürdüğünü, ne kadar inançlı ve ibadetine düşkün bir hanımefendi olduğunu ben biliyorum. Dolayısıyla kimse bana kötü bir şey söyleyemez, söylememesi lazım” (hürriyet.com.tr)

4 Mayıs 2015 Pazartesi

Davutoğlu'ndan flaş Gülen açıklaması!

Almanya'da bulunan Başbakan Ahmet Davutoğlu uçakta gazetecilere konuştu. Davutoğlu, 2013'teki Fethullah Gülen ziyareti için "Sayın Gül'ün bilgisi vardı" dedi.


Milliyet'in haberine göre Davutoğlu "Pensilvanya ziyaretiyle ilgili dönemin Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'a bilgi vermiş miydiniz?" sorusu üzerine şunları söyledi:  "Resmi görevdeyken Sayın Gül'den izin almadan hiçbir yere gitmedim. Sayın Gül'e saygım sonsuz ama zihnim çok berrak. Ben hiçbir görüşmeyi devlet kaydı dışında yapmadım" ifadelerini kullandı. 11. Cumhurbaşkanı Gül, görüşmeyi daha sonradan öğrendiğini belirtmişti.

GÜLEN'LE GÖRÜŞMESİNİN İÇERİĞİ

Görüşmenin başbaşa yapılmış bir görüşme olduğunu vurgulayan Davutoğlu, görüşmenin içeriği ile ilgili, "O tabi başbaşa bir görüşmeydi. Bunlar tabi herşeyi dinleme gibi bir merakları oldukları için istedikleri takdirde bu görüşmenin içeriğini bütünüyle açıklayabilirler.Ben o görüşmede Türkiye'ye dönerek bürokrasidekilerin siyasi alana karışmalarına müdahale etmesini ve iletişime açık olmasını istedim." şeklinde konuştu

Davutoğlu, "11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı olduğunuz dönemdeki Fethullah Gülen ile yaptığınız görüşmeden sonradan haberi olduğunu söyledi bu konuda ne diyeceksiniz?" sorusuna cevap verdi:

HAFIZA YANILABİLİR TABİ

Davutoğlu şöyle konuştu: "Hafızalar yanılabilir tabi... Ben başdanışmanken de o dönemki Cumhurbaşkanımız Sayın Gül'den izin almadan hiç bir şehre gitmediğim gibi, hiç bir sokağa dahi gitmedim. Hiç bir toplantıya katılmadım. Devlet ahlakı da bunu gerektirir.

Bu görüşme, Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantıları sürerken gerçekleşti. New York'ta Sayın Gül ile birlikteydik. Böyle bir görüşmeye gideceğimi önceden kendisine söyledim. Tabi aradan süre geçti. Hafıza yanıltıcı olabilir. Benim Sayın Gül'e nasıl bir saygım olduğunu kendisi de bilir. Ama zihnim çok berrak. Türkiye'den ayrılmadan önce de o görüşme ile ilgili o dönemki Başbakanımız Sayın Erdoğan'la da bu konuyu görüşmüştük."

16 Nisan 2015 Perşembe

Abdullah Gül'den fla seçim tahmini

Türkiye'nin 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Financial Times Türkiye Zirvesi'nin kapanışında konuşma yaptı. 7 Haziran seçimleri konusunda konuşan Gül, "Benim tahminim şu; muhalefet partilerinin Meclis'te daha güçlü olacaklarını tahmin ediyorum ama tek parti iktidarının, hükümetin devam edeceğini öngörüyorum" ifadelerini kullandı. Türkiye'nin bugünkü durumuna da değinen Gül, "Her şey bugünden daha iyi olabilirdi. Bu bir gerçek" dedi.

Çevresi birçok sıkıntı içindeyken Türkiye'nin daha istikrarlı olmasının esas sebebinin ülkede geçen dönemde yapılan reformlar olduğunu belirten Gül, "Ülkemiz küresel mali krizden ve civardaki siyasi ve askeri çatışmalardan bir ölçüde etkilenmiş olsa da, bu etki Türkiye'nin istikrar ve dengesini bozmadı" diye konuştu.

Gül, 2 milyona yakın mültecinin kısa bir süre içinde bir ülkeye gelmesinin sosyal, güvenlik, siyasi, mali ve kültürel açıdan büyük bir olay olduğuna dikkati çekerek, bütün bu büyük yüklere rağmen Türkiye'nin dengesinin ve istikrarının sağlam durduğunu söyledi.

Türkiye'yi bu kadar sağlam hale getiren şeyin, geçen dönemde yaptıkları köklü reformlar olduğunu vurgulayan Gül, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği statüsü ve 2001'le başlayan, daha sonra benim kurduğum 2002'deki hükümetle devam eden ve uzun bir süre reformcu nitelikte süren yapısal değişiklikler ülkeyi dışarıdan gelen şoklara karşı sağlam hale getirdi. Neticede Türkiye AB ile müzakerelere başlayan bir ülke oldu. Bunun için bir taraftan Kopenhag siyasi kriterlerini, diğer taraftan Maastricht ekonomik kriterlerini yerine getirmek hedeflerimiz oldu. Çok köklü reformlar yaptık, çok yapısal değişiklikler oldu. Onlar bugün Türkiye'yi hala götürüyor ve hala Türkiye'nin bu olumsuzluklardan minimum derecede etkilenmesini sağlıyor.

Özellikle müzakere süreci içerisinde AB müktesebatını üstlenmeye başlamamızla, gerek Avrupa tarafından gerek bizden kaynaklanan yavaşlamalar olsa da, AB standartları birçok alanda artık uygulamaya girdi ve hayatımızın bir parçası haline geldi. Fakat biz burada en büyük getiriyi özellikle ilk 4-5 yıllık dönemde 2008 krizine kadarki büyümede gördük. Türkiye olağanüstü büyüdü ve bütün bu reformların karşılığını gördü."

 "SEÇİMDEN SONRA YENİ BİR BAŞLANGIÇ ŞART"
Abdullah Gül, Türkiye'de 12 yıllık iktidar döneminde bu yapılanların gayet iyi olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Ülkenin bugünkü durumu, diğer ülkelere nispeten iyi. Fakat her şey bugünden daha iyi olabilirdi. Bu bir gerçek. Ülkenin durumunu daha da iyi halde görmek mümkündü. Burada soğukkanlı bir şekilde bakarsak, 12 yıllık kesintisiz bir iktidar dönemi sonunda ilk yılların reformcu heyecanının, dinamizminin ve performansının yavaşlamasını da doğal görüyorum. Bütün demokratik ülkelerde bununla karşılaşabiliriz. Dolayısıyla önemli olan, ülkeyi yönetenlerin bunu görüp yeni bir hamle yapma ihtiyacını hissetmeleri... Özellikle son 2-3 yıllık durgunluktan sonra yeni hamle yapma ihtiyacı çok açık bir şekilde ortada. Türkiye'yi yeni bir yörüngeye oturtmak için roketleri tekrar ateşlemek gerekir. Nasıl 2000'li yılların başında ülkeyi yeni bir yörüngeye oturtup, bütün bu reformcu süreci yaptıysak, şimdi artık roketleri tekrar ateşlemenin zamanı geldi. Bunu Türkiye'nin muhakkak yapması gerekir. Buna muhakkak ihtiyaç var."

Gül, seçimin bunun için fırsat olduğuna işaret ederek, "Seçimlere gitmek için iki aydan kısa bir süre var. Herkes kendisini seçime ve seçim sonrasına göre hazırlıyor. Tabii ki halkın iki ay içerisinde nasıl karar vereceğini bilemeyiz. Açıkça söyleyeyim, benim tahminim şu; muhalefet partilerinin Meclis'te daha güçlü olacaklarını tahmin ediyorum ama tek parti iktidarının, hükümetin devam edeceğini öngörüyorum" diye konuştu.

Gelecek risk ve tehditleri gözönüne alarak seçimden sonra güçlü bir şekilde yeni başlangıç yapmanın Türkiye için elzem olduğunu vurgulayan Gül, "Son yıllardaki bütün kayıpları ancak bu şekilde telafi edebiliriz. Gerek iç meselelerden çıkan çeşitli konular gerek dışarıdan gelen çeşitli meseleler epey enerjimizi tüketti. Bu gayet açık. Dolayısıyla seçimden sonra yeni bir başlangıç şart" ifadelerini kullandı.

Abdullah Gül, bunun için önce siyasi iklimin normalleştirilmesi ve kutuplaşmanın bitirilmesi gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Aslında çok da zor değil bu; söylemle bile yapılabilecek şeyler bunlar. Söylemlere dikkat etmek, kullanılan dili buna göre değiştirmek ve yeni bir iklimin oluşturulmasının hedeflenmesi gerekiyor seçimden sonra. Belirsizliklerin giderilmesi, ülkenin tüm aktörlerinin artık belli bir noktaya odaklanmasının muhakkak sağlanması gerekiyor ki bunu muhakkak ülkeyi yöneten hükümet yapacaktır. Bu sinerjinin ortaya çıkması için, bu iklimin oluşturulmasının esas liderliğini hükümet yapacaktır. Bütün bunlar sağlanırsa inanıyorum ki son yıllarda kaybedilenler kazanılabilir; Türkiye'de yeni bir dönem yaşanabilir."

 "SEÇİMDEN SONRA İSTİKRAR DEVAM EDECEK"
Abdullah Gül, "Yeni bir döneme başlayacağız. Ben ümitliyim. Seçimlerin neticesinin nasıl olacağını kesin bir şekilde söyleyemeyiz şüphesiz ama istikrarın devam edeceği kanaatindeyim sayısal açıdan. İstikrar şüphesiz ki sadece Meclis çoğunluğu demek değildir, bunun çok ötesi vardır ama tabi ki bu birinci şarttır. Son dönemlerde geçirdiğimiz şeylerin geçici olmasını arzu ederim. Yeni bir başlangıcın yapılabileceğini ve Türkiye'nin tekrar çok iyi bir atmosfere gireceğini ümit ediyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Seçim kampanyalarının ve seçime gidiş sürecinin de Türkiye'ye yakışır şekilde olması gerektiğini belirten Gül, "Seçim öncesi meselelerin seçim sonrasına nakledilip, seçim sonrasını esir almasına fırsat vermemek gerekir. Bu çok önemli. 1950'den beri Türkiye'de yapılan seçimler düzgün olmuştur; ufak tefek bazı sıkıntılar olmuş olsa bile... Hiçbir zaman seçim meşruiyetine gölge düşmemiştir, gayet düzgün yapılmıştır. Bu sefer de böyle olacağına inanıyorum. Bunun için herkese çok görev düşüyor. Seçim heyecanında ister istemez yapılan bazı yanlışları minimum yapmak gerekir. Bu tip şeyler her ülkede olur. Sorumluluk herkesin, bütün siyasi partilerin üzerindedir" ifadelerini kullandı.

Gül, "Türkiye'deki başkanlık sistemine ilişkin itirazınızı muhafaza ediyor musunuz?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Aslında ben cumhurbaşkanı olduğum dönemde de bana bu tip sorular sorulduğunda, Türkiye Cumhurbaşkanının yetkilerinin çok olduğunu söylemiş bir insanım. Çünkü yetkilerin hepsi 1980 Anayasası'na göre dizayn edilmişti. Bunların bir parlamenter sisteme çok yakışmadığını cumhurbaşkanı iken söylemiş bir insanım. O bakımdan gayet berrağım. Ben parlamenter sistemin iyileştirilmesinin daha doğru olduğunu önce de söyledim. Fakat bir başkanlık sisteminin demokratik olmadığını söyleyemeyiz. Bir şartla; nasıl ki parlamenter sistemin noksanlarından Türkiye çok çekmiştir; öyle olmuştur ki Türkiye'de hükümetlerin yetkisi paylaşılmıştır, gölge kabineler olmuştur ve neler neler olmuştur.

Şimdi eğer bir başkanlık sistemi söz konusu olursa, burada çok daha dikkatli olmak gerekir. Denge ve frenlerin çok açık bir şekilde yazılmış olması gerekir. Yani gelişmiş demokrasilerdeki, hukukun gerçek anlamda evrensel olarak üstün olduğu ülkelerdeki gibi eğer başkanlık sistemi söz konusu olursa, ona da 'demokratik değildir' diyemeyiz. Fakat benim tercihim, Türkiye için doğrusu, parlamenter sistemin daha da iyileştirilmesi."

(hürriyet.com.tr)

4 Nisan 2015 Cumartesi

Abdullah Gül'e Twitter şoku!

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün twitter hesabı hacklendi.



6 milyon 280 bin takipçisi olan hesabı hackleyen grup, bazı mesaj ve fotoğraflar paylaştı.

Abdullah Gül'ün hesabı bir süre sonra normale döndü. Ancak Gül'ün hesabı bir kez daha hacklendi ve yeni paylaşımlarda bulunuldu.

19 Mart 2015 Perşembe

Hayrünnisa Gül suskunluğunu bozdu

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül, uzun süren sessizliğini bozdu. Hayrünnisa Gül, ''Başörtülü ilk First Lady olarak Köşk’te özellikle ilk yıllarınızın kolay geçmediğini biliyoruz. Neler yaşadınız o dönemde?'' sorusuna ''Oldukça zor ve yıpratıcı bir süreçti. Ancak zaman içinde insanlar bizi tanıdıkça, yaptığımız doğru işleri, olaylar karşısındaki tepkilerimizi gördükçe her şey normalleşmeye başladı ve bugünkü noktaya gelindi'' yanıtını verdi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve First Lady Hayrünnisa Gül, yedi yıl ikamet ettikleri Çankaya Köşkü’nden 28 Ağustos 2014’te Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı olarak göreve başlamasıyla ayrıldı. Gül devir teslim töreninde yaptığı konuşmada eşine özel olarak teşekkür etti. Hayrünnisa Gül, o günlerde bazı Ak Parti mensuplarının eşine karşı aldığı tavır nedeniyle yaşadığı hayal kırıklığını dile getirmiş ve gündeme gelmişti.

Aralık 2014’te ise Boğaziçi Üniversitesi’ne kayıt yaptıran Gül, eğitimine devam ediyor.

Uzun süredir sessizliğini koruyan Hayrünnisa Gül, Al-Monitor sitesinden Riada Asimovic Akyol'un sorularını yanıtladı. İşte Hayrünnisa Gül'e sorulan sorular ve cevapları:

- Başörtüsü yasağı nedeniyle öğreniminizi yarıda bırakmak zorunda kaldınız (AİHM'e hukuk mücadelesini götürdünüz), ama şimdi Boğaziçi Üniversitesi’nde yeniden kayıt yaptırdınız, ders alıyorsunuz. 18 Kasım’da başladınız, dersler nasıl gidiyor, memnun musunuz?
Eğitim hayat boyu devam eden bir süreç. İnsanın her yaşta ve her şartta kendini geliştirebileceğine, dahası geliştirmesi gerektiğine inanıyorum.

Ülkemizin en saygın üniversitelerinden biri olan Boğaziçi Üniversitesi’nin 150. yıl etkinliklerinden biri olarak başlatılan İkinci Bahar Akademi’yi duyduğumda çok ilgimi çekti. Zaten uzun zamandır böyle bir programa devam etmek istiyordum. Önce Psikoloji ve Güzel Sanatlar modüllerini aldım, çok memnun kaldım. Şu an Türk Siyasetine Bakış modülüne devam ediyorum. Bizzat şahidi olduğum bazı olayları ders olarak işlemek oldukça ilginç geliyor.

Üniversiteler özgür düşüncenin yeşerdiği, geliştiği yerler. Gerçi ülkemizde yakın zamana kadar üniversiteler yasaklarla anılırdı. Geçmişte bu yasaklar yüzünden benim gibi pek çok insan eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Çok şükür ki, Türkiye o günleri aştı. Bugün artık üniversitelerimizde, olması gerektiği gibi, özgürlük ortamı hâkim. Ancak kaybolan nesilleri, kaçırılan fırsatları, çekilen acıları telafi etmek mümkün değil ne yazık ki. Dilerim, bir daha asla bu özgürlük ve demokrasi ortamından geriye dönüş olmaz.

- Sanata büyük sevginiz var, Çankaya'daki çalışmalarınız çok kapsamlıymış, çok sayıda önemli eser restore edilmiş, hatta yemek estetiği ve hazırlanan yemeklerin sunumundaki zarafet meşhur olmuş. Çankaya'da olmazsa bile, bu tür faaliyetlere farklı bir şekilde devam etmeyi düşünüyor musunuz?
Cumhurbaşkanı eşlerinin sorumlulukları olduğu gibi görevleri de vardır. Ben de eşimin Cumhurbaşkanı olarak görev yaptığı 2007-2014 yılları arasında Köşk’ün şartlarını iyileştirmek ve her açıdan Cumhurbaşkanlığı’na yaraşır bir temsil niteliği kazandırmak adına gece gündüz demeden çalıştım dersem abartmış olmam. Bütün bu söylediklerim ancak birinci elden sahiplenme ve takiple oluyor. Ben bu sahiplenmeyi gerçekten çok inanarak yaptım.

Şunu da belirtmek isterim ki, yaptığımız her işte sistem kurmaya, kurumsallaşmaya, insan yetiştirmeye ve sonraki dönemlere hafıza bırakmaya büyük özen gösterdik. Biz pek çok şeyi uzun uğraşlar neticesinde, çoğu zaman tecrübe ederek keşfetmek durumunda kaldığımız için açıkçası, bizden sonra gelenler aynı zorlukları yaşamasın ve bu birikimden istifade etsinler istedik.
Bundan sonraki süreçte de, kültür ve sanat alanındaki bu birikimimi kamu yararına kullanmaya devam edeceğim.

- Başörtülü ilk First Lady olarak Köşk’te özellikle ilk yıllarınızın kolay geçmediğini biliyoruz. Neler yaşadınız o dönemde?

Aslında Cumhurbaşkanlığı’ndan önce, 1996’da eşimin Devlet Bakanı olmasıyla birlikte başörtülü bir eş olarak ilk defa ben, devlet protokolünde aktif olarak yer almaya başladım. Dönemin Başbakanı merhum Erbakan Hoca’nın eşi rahmetli Nermin Hanım da başörtülüydü, ancak kendisi geri planda kalmayı tercih ederdi. Hatta o dönemde yurtdışından gelen heyetleri çoğu zaman Başbakan adına bizim ağırladığımızı hatırlıyorum. 2002’den itibaren de sırasıyla Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı eşi olarak karşılaştığım bütün engellere rağmen üzerime düşen görev ve sorumlulukları titizlikle yerine getirmeye çalıştım.

Hatırlayacağınız gibi, Abdullah Bey’in Cumhurbaşkanı adaylığı sürecinde en büyük tartışma konularından biri, benim başörtülü olmamdı. O dönemde bazı kesimler başörtülü bir First Lady’yi kabullenmek istemedi. Eşim Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da bu direnç bir anda yok olmadı elbette. Devlet geleneğinde örneği olmayan uygulamalar hayata geçirildi. Bu, hem bizim açımızdan oldukça zor ve yıpratıcı bir süreçti hem de ülkemize hiç yakışmayan görüntülere neden oluyordu. Ancak zaman içinde insanlar bizi tanıdıkça, yaptığımız doğru işleri, olaylar karşısındaki tepkilerimizi gördükçe her şey normalleşmeye başladı ve bugünkü noktaya gelindi.

KÜTÜPHANE KONUSU İÇİMDE KALAN BİR UKDE

- Adımınızı atığınız andan sonuna kadar Çankaya Köşkü için çalışıyordunuz. Uzun zamandır çok çeşitli sosyal sorumluluk projeler üzerine çalıştınız. Hayallerinizden biri Çankaya Köşkü’nde modern bir kütüphane oluşturmakmış. Gelecekte bu fikir başka bir lokasyonda gerçekleştirebilir mi?
Yapılan tüm işler arasında sosyal sorumluluk projelerimizin yeri çok ayrı tabii ki... Bu dönemde hem yurtiçinde hem de yurtdışında örnek gösterilen çok başarılı projeler hayata geçirildi. Projelerimizin hemen hemen tamamı, hedeflenenin üstünde bir başarıyla tamamlandı.

Kütüphane konusuna gelince, içimde kalan ukdelerden biridir. Çankaya Köşkü’ne modern bir kütüphane kazandırmayı çok istedim. Her türlü planlama yapılmış ve projesi hazır olmasına rağmen bazı nedenlerden dolayı hayata geçirilemedi. Bu hayalimizi, Kayseri’de kurulma çalışmaları devam eden kütüphane ve müzede gerçekleştirme imkânı bulacağız inşallah. Eski cumhurbaşkanları adına, dünyadaki örneklerine benzer, müze ve kütüphaneler kurulmasına ilişkin düzenleme, eşimin cumhurbaşkanlığı döneminde yapıldı. Bu kapsamda şu an Kayseri’de Cumhurbaşkanlığı Abdullah Gül Kütüphane ve Müzesi kuruluyor. Bu anlamda Türkiye’de bir ilk olacak.

KIZLARINIZI MUTLAKA OKUTUN

- Şimdi biraz kadınları konuşalım. Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan Global Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’nda 142 ülke arasında Türkiye eşitlikte 125’inci sırada yer aldı. Özellikle ekonomiye katılım ve fırsat eşitsizliğinde Forum’un baktığı işgücüne katılım oranı, aynı işe eşit ücret ve toplam gelir eşitsizliği gibi veriler Türkiye’nin her daim eşitsizliğin en yüksek olduğu alanlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?Şu bir gerçek ki, ülkemizde son 20 yılda kadınlarımızın güçlendirilmesi anlamında ciddi ilerlemeler kaydedildi. Devlet ve sivil toplum kuruluşları tarafından sağlanan destek ve yapılan teşviklerle kız çocuklarımızın okullaşma oranında önemli bir artış sağlandı. İş dünyasına baktığımızda, değişik sektörlerde faaliyet gösteren çok başarılı iş kadınlarımızı görüyoruz. Dünya çapındaki birçok şirketlerimizin başında kadın patronlar, yöneticiler var. Çalışan, üreten kadınlarımızın sayısı gün geçtikçe artıyor. Yıllardır evlerinin içinde çalışıp didinen ve yeterli imkâna sahip olmayan kadınlarımız artık mikro kredilerle, İş Geliştirme Merkezleriyle kendiişlerini kuruyorlar; iş sahibi oluyorlar. Her alanda başarılı kadınlarımız var: Öğretim üyeleri, bilim kadınları, hukukçular, diplomatlar, siyasetçiler, doktorlar, öğretmenler... Ancak gelinen bu nokta yeterli mi? Elbette ki değil.

Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi ülkemizde de kadının güçlendirilmesi konusunda hala kat edilmesi gereken uzun ve zorlu bir mesafe var. Bu da bir gerçek. Alınan tüm tedbirlere rağmen kadınlar hala eğitim imkânlarından hak ettikleri ölçüde faydalanamıyor. Eğitim alamayan kadınların çalışma hayatına eşit payla katılmalarını; siyaset ve bürokraside karar mekanizmalarında etkin şekilde rol almalarını beklemek gerçekçi değil elbette. Aslında kadın sorunları dönüp dolaşıp tek bir meseleye dayanıyor, o da eğitim…

Ben bu konuda da kadınların gücüne inanıyorum ve yıllardır ailelere, özellikle de ailenin temel taşı olan annelere sesleniyorum: “Çocuklarınızı okutun, hele kızlarınızı mutlaka okutun. Onlara bırakacağınız en büyük miras, iyi bir eğitim olacaktır. Ancak eğitimle onları hayata hazırlayabilir; gelecekte karşılaşacakları zorluklara dayanıklı hale getirebilirsiniz. Kızlarınızı okutmazsanız onları hayat boyu her türlü sömürüye, istismara karşı savunmasız bırakırsınız. Onları eğitimle güçlendirin.”

ÖZGECAN ASLAN'IN ANNESİNİ ARAYIP BAŞSAĞLIĞI DİLEDİM

- Özgecan Aslan gaddarca ve vahşice öldürüldü, Türkiye ayağa kalktı. Siz nasıl değerlendirirsiniz bu tür korkunç olayları? Üstelik sanki gittikçe her anlamda şiddetleniyoruz, şiddet sanki sıradanlaşıyor.
Hepimiz dehşete düştük. Toplumsal bir travma yaşadık belki de bu vahşet karşısında. Allah ailesine sabır versin. Annesini arayıp başsağlığı diledim. Gerçekten çok metanetli, asil insanlar. Allah dayanma gücü versin.

Şiddet konusu tüm dünyanın kanayan yarası. Ülkemizde de özellikle son yıllarda kadına karşı şiddet olayları sıkça gündeme geliyor ne yazık ki. Bu konuda toplumsal rehabilitasyona ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Şiddeti meşru gören, özendiren hatta zaman zaman kutsallaştıran bir alt kültürün var olduğu ve toplumun belli kesimlerinde kabul gördüğü inkâr edilemez. Bunun rehabilite edilmesi lazım.

ÇOK ÇALIŞTIM VE YORULDUM

- Çok yoğun tempoyla çalışmışsınız, şimdi o tempoyu özlüyor musunuz? Ailenize daha çok vakit ayırabilir misiniz?
2002’den bu yana Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı eşi olarak hep kamuoyunun önünde olmak durumunda kaldım. Bu süreçte tek gayem bulunduğumuz mevkilerin hakkını verebilmek oldu. Daima sorumluluk duygusuyla hareket ettim. İçeride ve dışarıda insanımızı en iyi şekilde temsil etmeye çalıştım. Gerçekten çok çalıştım ve yoruldum açıkçası. Şimdi artık biraz daha ailemle, çocuklarımla ve torunlarımla vakit geçirmek istiyorum.

MUTFAĞA ÖZEL BİR İLGİM VARDI

Mutfakla da yakından ilgilendiğinizi biliyoruz. Yemek yapar mısınız?
Eskiden beri mutfağa özel bir ilgim vardı. Yıllarca ülkemizi ziyarete gelen en üst düzey zevatı ağırlamak durumunda kaldığım için bu ilgi daha da arttı. Yemeğin, mutfak kültürünün ülke tanıtımında, hatta uluslararası ilişkilerde önemli bir yeri olduğunu gördüm bu süreçte.

KENDİ EVİMİN BAHÇESİYLE YAKINDAN İLGİLENİYORUM

Derslerin yanında, özel hobileriniz var mı, nasıl dinleniyorsunuz?
Bahçeyle ilgilenmek beni çok dinlendiriyor. Cumhurbaşkanlığı döneminde hem Çankaya’daki hem de Tarabya’daki bahçelerin peyzajı ile yakından ilgilendim. Arkadaşlarımızla birlikte çok güzel peyzaj çalışmaları hayata geçirdik. Şimdi de kendi evimin bahçesiyle yakından ilgileniyorum.
Kitap okumayı çok severim. Artık okumaya daha fazla vakit ayırabiliyorum ve bu beni çok mutlu ediyor. (hürriyet)

4 Mart 2015 Çarşamba

Gül'ün seyyar sürprizi

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün akşam saatlerinde Tarabya Sahili’nde yürüyüşe çıktı. Gül, boğazın kıyısında tezgahı olan seyyar satıcının sürpriz davetiyle karşılaştı.

Gül, kendisine yapılan çay ikramını geri çevirmedi. Seyyar soba etrafına konan tabureye oturan Gül’e çevrede olta ile balık tutan vatandaşlar da ilgi gösterdi. Gül ve balıkçılar, kendilerine ikram edilen çayı içerek sohbet ettiler. Burada yaklaşık yarım saat misafir olan Gül’ün bu anları cep telefonuyla çekilen fotoğraflara da yansıdı.

24 Şubat 2015 Salı

Abdullah Gül’ün babası hastaneye kaldırıldı

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, babası Ahmet Hamdi Gül’ün hastaneye kaldırıldığı haberini alır almaz Kayseri’ye geldi. Doğruca hastaneye giden Abdullah Gül, babasını ziyaret etti ve doktorlardan sağlık durumuyla ilgili bilgi aldı.



Abdullah Gül’ün babası 89 yaşındaki Ahmet Hamdi Gül, soğuk algınlığına bağlı idrar yolları enfeksiyonu nedeniyle Kayseri’de özel bir hastanede tedavi altında bulunuyor. Ahmet Hamdi Gül, akşam saatlerinde soğuk algınlığına bağlı idrar yolları enfeksiyonu nedeniyle Acıbadem Kayseri Hastanesi’ne kaldırılıp tedavi altına alındı. Başhekim Ömer Akbeyaz, Ahmet Hamdi Gül’ün sağlık durumunun ciddi olmadığını, şu anda özel odada antibiyotik tedavisi gördüğünü söyledi.

Başhekim Akbeyaz, "Ahmet Hamdi Gül, soğuk algınlığına bağlı idrar yolları enfeksiyonu nedeniyle hastanemizde tedavi altına alındı. İdrar yollarıyla ve romatizmayla ilgili rahatsızlıkları uzmanlarımız tarafından tedavi edilmektedir. Sanırım yarın kendisini taburcu edeceğiz. Damardan ilaç tedavisi sürmektedir. Hastamızın ciddi bir durumu yoktur" diye konuştu.