27 Ocak 2016 Çarşamba

Uyumsoft, yazılım kalitesini SPICE Belgesi ile taçlandırdı

Uyumsoft AŞ, yazılım kalitesini SPICE Belgesi ile taçlandırdı. Ülkemizin yazılım ve danışmanlıkta lider i-Dönüşüm Mimarı Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ firması, TS ISO/IEC15504 Olgunluk Seviyesi 2 (SPICE Maturity Level 2) belgesini alan yerli Kurumsal Kaynak Planlama (ERP) ve i-Dönüşüm firması oldu. 


Dünya çapında, yazılım ve danışmanlık hizmeti veriyoruz

SPICE Belgesi’nin global çapta yazılım ve hizmet üretme anlamına geldiğini belirten Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ Genel Müdürü Hüseyin Şahin, şunları söyledi:

“Bu belge ile dünya standartlarında yazılım ve danışmanlık hizmeti verdiğimizi ifade ediyoruz. Önümüzdeki süreçte; Uyumsoft ERP ve i-Dönüşüm ürünlerimizi (e-Fatura, e-Defter, e-Arşiv, e-Bilet, KEP vd) daha fazla dünya pazarlarına çıkartarak, yazılım ve danışmanlık ihracatımızı arttıracağız. Sektörümüzde, bu belgeyi alan öncü ERP firmalarından birisi olmaktan gurur duyuyoruz” dedi. Hüseyin Şahin, TSE tarafından verilen ‘SPICE Sertifikası’nın, INTACS onaylı olupuluslararası geçerliliğe sahip olduğunu kaydetti.

SPICE modelinin amacı; farklı yazılım süreç değerlendirme model ve yöntemleri için ortak bir ana prensip sağlamaktır. Böylece değerlendirme sonuçlarının, ortak bir bağlamda rapor edilmesi sağlanır. Müşterilerin siparişi ile başlayıp, üreticinin üretimi gerçekleştirip, müşteriye siparişi ulaştırmasına kadar olan aşamaları kapsar; mühendislik süreçleri, tasarım, test, bütünleştirme bu grubun içerisindedir. Bu kategorideki süreçler sayesinde, kurumsal hedeflere yönelik prosesler ürünler ve kaynaklar geliştirilir. Projelerin ilerleyişine ve kurumsal hedeflere ulaşmaya yardımcı olmayı hedefler. Bu standart, iyi yazılım mühendisliği için gerekli olan temel hedefleri, üst seviyede tarif eder. Yazılımı elde etme, sağlama, geliştirme, işletme, destek yeterliliği oluşturmayı hedefleyen her yazılım kuruluşuna uygulanmaktadır.

Can Dündar ve Erdem Gül için istenen cezalar belli oldu

Kasım ayında tutuklanarak cezaevine konulan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı. İki gazeteci için 1 kez ağırlaştırılmış müebbet, 1 kez müebbet ve 30 yıla kadar da hapis cezası istendi.

Hatay ve Adana'da durdurulan MİT TIR'larına ilişkin görüntüleri yayınladıkları için tutuklanan Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilci Erdem Gül hakkındaki soruşturma tamamlandı. İddianameyi hazırlayan savcı Dündar ve Erdem için, "Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme", "Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama", "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen yada tamamen engellemeye teşebbüs etmek" ve "Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek isteyerek yardım etme" suçlarından ayrı ayrı bir kez ağırlaştırılmış müebbet, bir kez müebbet ve 30 yıla kadar hapis cezası istedi.

İddianame İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. İddianamede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MİT Müsteşarlığı şikayetçi olarak yer aldı. DHA

26 Ocak 2016 Salı

'Çocuklarım boğuldu, balıklar yemesin diye ellerini bırakmadım'

"Tekneyi görünce binmek istemedik ama kaçakçılar binmezsek bizi öldüreceklerini söylediler. Mecburen bindik. Bir saat sonra tekne su aldı ve şiddetli bir dalgayla alabora oldu. Kızlarım gözlerimin önünde boğuldu." BBC Türkçe’nin haberinde yer alan bu sözler Türkiye'den Yunanistan'a geçmek isterken bindikleri tekne batan 22 yaşındaki Civane'ye ait.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nden (IKBY) Civane Heme Tevfik Ebdulla, kazada üç çocuğunu kaybetmiş.
Ege Denizi, son yıllarda Ortadoğu ülkelerinden kaçan birçok göçmene mezar oldu.
Son olarak Türkiye üzerinden Yunanistan'a geçmeye çalışırken bir geminin Didim yakınlarında batması sonucu çoğu çocuk ve kadın 46 kişi öldü.
Bu kazada Civane ile Hiva Heme Tevfik Ebdulla çifti, olayda hayatta kalan göçmenlerden. Ancak sevinemiyorlar. Zira kazada çocukları üç yaşındaki Jivan, iki yaşındaki Jale ve 9 aylık Jila'yı kaybetmişler.
BBC Türkçe’den Hatice Kamer'in İzmir'den telefonla konuştuğu 22 yaşındaki Civane, altı yıl önce kendisinde bir psikolojik hastalığın baş gösterdiğini, düzenli tedavi görmesi gerektiğini ancak uzun zamandır tedavi olamadığını söylüyor.
IKBY'de son bir yıldır yaşanan ekonomik kriz ve saldırılardan dolayı tedirgin olduklarını söyleyen Civane, eşinin eski Peşmerge olduğunu ancak aylardır maaş alamadığını ve geçinemediklerini belirtiyor.
'KAÇAKÇILAR BİZİ ÖLDÜRECEKLERİNİ SÖYLEDİ'
Hastalığından dolayı her ay 35 bin dinarlık (32 dolar) ilaç satın alması gerektiğini ama maaş alamadıkları için ilaç da alamadığını aktarıyor ve ekliyor: "Çocuklarımızın daha iyi yaşam koşullarında büyümesi için, bir de daha iyi tedavi imkânlarına sahip olmak için bu yola çıktık."
Civane çocuklarının gözünün önünde boğulduğunu anlatıyor:
"Balıklara yem olmasınlar diye ellerini bırakmadım. Soğuktu ve 3 saat 20 dakika denizin içinde çırpındık. Kimse yardıma gelmedi. Yardım geldiğinde ortanca kızım Jale halen yaşıyordu ama hastaneye yetişemedi yavrum."
Civan'ın eşi Hiva ise iki katlı teknede 70 kişinin olduğunu, sadece 26 kişinin kurtulabildiğini söyledi.
'TEKNENİN ÜST KATINA ÇIKTIK, AMA ALT KATTA DA İNSANLAR VARMIŞ'
Kendilerini Yunanistan'a götürecek kaçakçılarla İstanbul'da iletişime geçtiklerini ve kişi başı 1500 dolar ödediklerini belirtiyor.
İzmir'e gitmek için 15 kişilik bir minibüse 37 kişinin bindirildiğini aktaran baba, sabah 05.00 gibi İzmir'e geldiklerini ve kıyıda iki katlı küçük bir tekneye zorla bindirildiklerini anlatıyor:
"Tekne çok küçüktü. Biz binmek istemedik. Tehdit ettiler. Biz üst kat çıktık, sonra öğrendik ki alt katta da bir sürü insan varmış. Teknedekilerin tamamı Irak'tan gelen Kürtlerdi. Boğulanların çoğu ise alt kattakilerdi."
‘UMUDUMUZ TÜKENMİŞTİ'
Neden bu riskli yolculuğa çıktıklarını sorunca, IKBY'de çok ciddi ekonomik ve siyasi sorunların baş gösterdiğini ayrıca eşinin tedavisi için gitmek zorunda kaldıklarını anlatıyor:
"İşsizdim. Eşim hastaydı. Paramız yoktu, umudumuz tükenmişti. Siyasiler bu sorunu çözmek için ciddi girişimlerde bulunmuyorlar. Herkes kendisini düşünüyor. Ben de eşimi ve çocuklarımı düşünmek zorundaydım.
"ARABAMI SATTIM VE BİR UMUTLA YOLA ÇIKTIM. ANCAK EGE ÜÇ ÇOCUĞUMU ALDI."
Mevlud ailesi o günkü faciada tamamen yok oldu: Eyüp İbrahim Mevlud (33), eşi Rezan Tofik (31), çocukları Emir (7), Ahmet (6) ikizleri Evin ve Ejin (4)
"Üç saat boyunca eşimle birlikte çocuklarımızın elini bırakmadık. Çok çaresizdik. Hiç kimse yardımcı olmadı. Türkçe bilmediğimiz için çocuklarımızın cesedinin hangi hastaneye götürüldüğünü bilemedik. Bugün öğrendik ki İzmir Adli Tıp Kurumu'na götürmüşler kızlarımı." Hiva, bir başka aileden altı kişinin hayatını kaybettiğini anlatarak denizde büyük bir dram yaşandığını söylüyor.
ENGELLİ ÇOCUĞA TEDAVİ İÇİN
Bu olayda 6 yaşındaki kızları Jivan'ı kaybeden Karzan Cemal Mustafa ve eşi Şohan ise engelli olan 10 yaşındaki oğulları Jiyar'ın tedavi etmek üzere Almanya'ya gitmek için bu yola koyulmuşlar.
Hasta çocuklarını tedavi etmek için çıktıkları umut yolculuğu kızları Jivan'ın ölümüyle sonlandı.
Konuştuğumuz genç çift yaşadıkları olayı ağlayarak anlatıyor.
Karzan da bu krize dikkati çekerek 13 yıl Peşmerge olarak görev yaptığını ve krizden dolayı oğlunun tedavisinin aksadığını anlatıyor.
Onlar da İstanbul'da kaçakçılarla iletişime geçip beş gün kaldıktan sonra İzmir'e gitmişler.
'YÜZME BİLMEK DE ÇÖZÜM DEĞİLDİ, SOĞUKTAN YÜZEMİYORDUK Kİ'
Daha iyi bir tekne ile gitmek için kaçakçılara kişi başına 2 bin 300 dolar ödediğini söyleyen Karzan da, 3 saat 20 dakika boyunca suda kaldıklarını belirtiyor.
Karzan, "Deniz çok dalgalıydı ve su buz gibiydi. Yüzme bilmek de çözüm değildi. Soğuktan yüzemiyorduk ki" diyor.
Şohan ise hasta çocuğunu tedavi etmek için çıktıkları umut yolculuğunda kaybettiği kızının yasını tutuyor.
Konuşurken ağlayan genç anne, denizde kızının elini tuttuğunu ama çocuğunun boğulduğunu hıçkırıklar arasında anlatıyor.
"Yüreğim yanıyor, kızımı, yavrumu karanlık sular aldı. Bir anda karanlığa gömüldük. Kıyamet gibiydi. Herkes çığlık çığlığaydı. Sesimizi kimse duymadı. Kızım gözlerimin önünde öldü. Neden bu durumlara düştük? Hükümet başkanımızın babamız gibi olması gerekir ama yok maalesef onlar sadece kendi çocukları için çalışıyor. Halkın ne durumda olduğunu görmek istemiyorlar" sözleriyle Kürt yönetimine sitem ediyor. hürriyet.com.tr

İnternetten yasa dışı 'evlatlık' soruşturması

Çocuk satışına aracılık eden internet siteleriyle ilgili Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı harekete geçti. İnternet sitelerindeki ilanlar okuyanları şoke edecek cinsten.



Habertürk gazetesinin haberine göre, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, çocuğunu 'evlatlık' vermek isteyen kişilerle 'çocuk evlat edinmek' isteyenleri bir araya getiren, çocuk satışına aracılık yapan yasa dışı internet siteleriyle ilgili yasal işlem başlattı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuran bakanlık, 13 internet sitesinin yetkilileri ile bu mecradan çocuk satmak ve çocuk evlat almak isteyen kişiler hakkında suç duyurusunda bulundu.

Bakanlık ayrıca bu sitelere erişimin engellenmesini talep etti. Bu mecralardan bazıları Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın kararıyla idari tedbir uygulanarak, bazıları da mahkeme kararıyla erişime kapatıldı. Bazı siteler ise suç duyurusunun ardından içerikleri kendiliğinden kaldırdı.
'HAMİLEYİM, BEBEĞİMİ NÜFUSUNA ALACAK...'

Söz konusu sitelerde anne veya baba olduğunu iddia eden kişilerin yazdığı mesajlar ise kan dondurdu. Bir anne adayı henüz doğmamış bebeğini evlatlık vermek için şunları yazdı:

“22 haftalık hamileyim. Henüz bebeğimin cinsiyetini bilmiyorum. Bebeğimi direkt nüfusuna alacak, doğumu kendi yapmış gibi gösterecek ve gerçekten iyi bakabileceğine inandığım bir aileye vermek istiyorum. İlgilenenler buraya telefon numarasını ya da mail adresini bırakırsa dönüş yaparım...”

“Bahar” adlı bir kullanıcı ise, “Maddi durumum olmadığı için yeni dünyaya gelmiş çocuğumu evlatlık vermek istiyorum. Hiçbir beklentim yoktur, cinsiyeti kızdır” dedi.

‘BEBEĞİM 25 GÜNLÜK’
Siteye İzmir’den ulaşan bir başka kullanıcı ise henüz 25 günlük bebeği için ilan vererek, “25 günlük kız çocuğu, hiçbir sağlık sorunu yok. Evlatlık almak isteyen bana ulaşsın. Maddi yardım edecek kişiler arasın” mesajını paylaştı. 

Memesindeki kitleyi erkek arkadaşı fark etti

29 yaşındaki Chloe Judd'ın erkek arkadaşı, genç kadının memesinde bir kitle olduğunu fark etti. 38 yaşındaki Steve Marriot ise bu dikkati sayesinde kız arkadaşının belki de hayatını kurtarmış oldu.

Erkek arkadaşına kitlenin yerini sorduğunda Chloe'nin aklına ilk gelen şey meme kanseriolduğuydu. Aile hekimine giden Chloe'ye yapılan ultrason ve biyopsi sonucunda meme kanseri teşhisi koyuldu. 
SAĞ MEMESİ ALINDI
Angelina Jolie ile adını duyduğumuz mastektomi operasyonu ise Chloe'ye de uygulandı. Sağ göğsü alınan genç kadına 18 hafta boyunca radyoterapi, ardından da kemoterapiuygulandı. 
"ONUN NASIL GÖRÜNDÜĞÜ BENİ HİÇ İLGİLENDİRMİYOR"
Erkek arkadaşı sayesinde hayatının kurtulduğunu söyleyen Chloe, tedavi yüzünden yaşadığı sorunlar nedeniyle kendisini çekici bulmadığını söylüyor: "Kendimi çekici bulmuyorum ama ilişkimiz hiç olmadığı kadar güçlü." Erkek arkadaşı Steve ise "Onun görünüşü beni şu anda hiç ilgilendirmiyor. Benim için önemli olan şu an sadece onun sağlığı." 
Chloe Judd ise bütün kadınlara düzenli olarak göğüslerini kontrol etmelerini öneriyor.
hürriyet.com.tr

25 Ocak 2016 Pazartesi

Mustafa Koç’un 20. göbekten ceddi şaşırttı

Rahmetli Vehbi Bey, 1352 ile 1429 arasında yaşayan ve İkinci Murad zamanında çok daha etkili Hacı Bayram-ı Velî'nin 18., Rahmi Bey 19., dün defnedilen Mustafa Koç da 20. göbekten torunlarıdır.

Gazete Habertürk'ten Murat Bardakçı'nın haberine göre,
Mustafa Koç’un apansız gidivermesinin ardından hakkında o kadar güzel şeyler söylendi ve birbirinden farklı hemen her çevre üzüntülerini öylesine derinden ifade ettiler ki, bana yazacak pek bir şey kalmadı...
Ama tek bir konunun, daha doğrusu Mustafa Koç’un vefatı öğrenilir öğrenilmez bazı telefonlara gönderilen ahlâk ve terbiye kavramları ile hiçbir alâkası olmayan bir mesajın üzerinde pek durulmadı...
Cenaze henüz soğumamışken etrafa gönderilen çirkefliklerle, iftiralarla, kin ve nefret ile dolu haysiyetsizliklerle dolu ifadelere cevap vermek bile vakit kaybıdır ama aslında seneler önce ortaya atılan bu iddianın nasıl bir yalan olduğunun bilinmesi için doğruları yazmak şart oluyor...
Ortaya atılan palavra, şöyle: Vehbi Koç ile ortağı Bernar Nahum’un babaları Osmanlı İmparatorluğu’nun 1909 ile 1920 seneleri arasında Hahambaşısı olan Haim Nahum imiş; Haim Nahum 19. asrın sonlarında ortaya çıkan siyonist hareketin liderlerindenmiş, Lozan görüşmelerinde İsmet Paşa’nın danışmanlarından olmasının sebebi de siyonistliği imiş ve Koç ailesinin sermayesi Vehbi Bey’in “babası” Haim Nahum’un Osmanlı Bankası’dan çaldığı altınlarmış!
İŞTE, İŞİN DOĞRUSU
Haim Nahum, Bernar Nahum ve Koç ailesi hakkındaki karalamalardaki yalanların doğrusunu aşağıda maddeler halinde sıralıyorum:
-Hahambaşı Haim Nahum siyonist değil, aksine, antisiyonisttir ve bunu Türkiye’nin son dönem tarihi ile ciddî şekilde uğraşan hemen herkes bilir!Nahum Efendi Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması çabalarına karşı çıkanların başında geldiği için siyonistler tarafından düşman görülmüş ve ayağının kaydırılması için elden gelen herşey yapılmıştır. Hahambaşı’nın siyonizm ile mücadele maksadıyla kurduğu cemiyetlerin yayınları ve yazdığı dünya kadar yazı ortadadır ama kendi yalanlarına önce kendileri inanan ve etrafa düşmanlık tohumları ekmekten başka bir işe yaramayan zavallılar desteksiz atıp “üstad” diye ortalarda dolaşmak dururken neden okusunlar ki?
-Antisiyonizmin önde gelen isimlerinden olan Nahum Efendi’nin Lozan’da“gayrıresmî” danışman olarak bulunmasının sebebi de iddia edilen ama vârolmayan siyonistliği falan değil Millî Mücadele’ye verdiği destek, Avrupa’daki geniş çevresi ve engin Fransızcasıdır.
-Vehbi Koç ile ortağı Bernar Nahum’un Hahambaşı Haim Nahum ile hiçbir alâkaları yoktur. Vehbi Bey’in kimin oğlu olduğu zaten belli: Ankaralı Koçzade Hacı Mustafa Efendi’nin oğlu, Bernar Nahum ise Haliç taraflarının sâkinlerinden ve İstanbul’un Musevî cemaatinden orta halli bir esnafın çocuğudur ve ailesi Adrian Streather’in yayınladığı “Monsieur Bernar Nahum” isimli biyografide detayları ile anlatılmıştır. Ama dedim ya, soyadı benzerliğinden bile bu kadar palavra atıp ortalıkta “üstad” diye dolaşmak varken işin doğrusunu öğrenmek için araştırmaya ne gerek var?
YAYINLANDI AMA OKUYAN KİM?
-Ben, Vehbi Koç ile ortağı Bernar Nahum’un babaları olduğu yalanına maruz bırakılan Hahambaşı Haim Nahum’un asıl oğlu Jojo Nahum’u, bundan seneler önce Paris’te tanımıştım. Şimdi hayatta olmayan Jojo Bey öyle Fransız yahut Yahudi mösyösü falan değil, bir Osmanlı beyefendisi idi ve babasının Fransızca olarak kaleme aldığı hatıralarının yayınlanmamış tam metni onda bulunuyordu. İmparatorluğun son seneleri bakımından gayet önemli olan hatıralar inşaallah günün birinde yayınlanır...
-Ve, meselenin asıl önemli tarafı, Koç ailesinin ceddi...
Aile, Anadolu tasavvufunun ve Melâmetî yolunun en önemli isimlerinden olan Hacı Bayram-ı Velî’nin soyundan gelir; rahmetli Vehbi Bey, 1352 ile 1429 arasında yaşayan ve İkinci Muradzamanında çok daha etkili bu büyük evliyanın 18.,Rahmi Bey 19., dün defnedilen Mustafa Koç da 20. göbekten torunlarıdır.
Hacı Bayram-ı Velî’nin neslini gösteren ilk“şecere” yani “soyağacı” 17. yüzyılın nihayetinde hazırlanmış, kendisi de Hacı Bayram’ın torunlarından olan ve 1996’da vefat eden Büyükelçi ve Cumhurbaşkanlığı Genel SekreteriFuad Bayramoğlu bu şecereye günümüze uzanan nesilleri de ilâve etmiş ve soyağacının son hâline 1983’te, Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanan büyük boyda iki cildlik“Hacı Bayram-ı Velî, Yaşamı, Soyu, Vakfı” isimi kitabında yer vermiştir.
İŞTE, GERÇEK SOYAĞACI
Fuad Bayramoğlu’nun yayınladığı şecereye göre Vehbi Koç ile eşi SadberkHanım, Hacı Bayram-ı Velî’ye şu şekilde bağlanırlar:
-VEHBİ KOÇ’UN SOYAĞACI: Hacı Bayram-ı Velî - Şeyh Ahmed Baba - Şeyh Edhem Baba - Şeyh Tayyib Baba - Şeyh Salih Baba - Şeyh Mehmed Baba - Şeyh Ahmed Baba - Şeyh Kasım Baba - Şeyh Tayyib Baba - Şeyh Ahmed Muhlis Baba - Şeyh Mehmed Tayyib Baba - Şeyh Şemseddin Bayramoğlu - Şeyh Mustafa Baba - Şeyh Salih Baba - Haydar Baba - Mustafa Bey - Ahmed Bey - Necibe Hanım - Vehbi Koç.
-SADBERK KOÇ’UN SOYAĞACI: Hacı Bayram-ı Velî - Şeyh Ahmed Baba - Şeyh Edhem Baba - Şeyh Tayyib Baba - Şeyh Salih Baba - Tâci Hacı - Fatma Hatun - Saime Hatun - Müderriszâde Şeyh Mustafa - Abdülkerim Efendi - Sadullah İzzet - Necib Bey - Sadullah Aktaş - Sadberk Koç.
Bugün bu köşede, Fuad Bayramoğlu’nun hazırladığı ve şimdi İstanbul’da, Sadberk Hanım Müzesi’nde bulunan bir başka şecerenin fotoğrafı yeralıyor. Şecere büyük boyda olduğu için isimlerin düzgün şekilde okunması mümkün değil ama merak edenler müzeye gidip aslını görebilir yahut Fuad Bey’in eserine müracaat edebilirler!
“Memlekette onbinlerce kişiye iş imkânı sağlayan bir aile Yahudi olsa ne olur, olmasa ne olur? Dinlerinin ne önemi var?” diyeceğim ama ortada diğer dinlere mensup vatandaşları “düşman” gören ve gösteren sapık zihniyetin yalanlarını tenezzül bâbında suratlarına çarpmak şart oluyor...
Bu zihniyete asıl cevabı ise rahmetli Mustafa Koç, cenazesinde hemen her kesimi biraraya getirerek bizzat verdi; dolayısı ile fazla bir şey söylememe pek lüzum yok...

Ergüder Yoldaş yaşamını yitirdi

"Sultan-ı Yegáh" adlı şarkının bestecisi olarak tanınan Ergüder Yoldaş hayatını kaybetti.


Bir dönemlerin efsane müzisyenlerinden olan, Sultan-ı Yegâh şarkısı ile ününü arttıran Ergüder Yoldaş hayatını kaybetti.

Ergüder Yoldaş Kimdir?
70'li ve 80'li yılların önemli bestecilerinden biri olan Ergüder Yoldaş, 1976 yılında ses sanatçısı Nur Yoldaş ile evlendi.

Yoldaş, Türk pop müziğine "Sultan-ı Yegah" gibi bir başyapıt kazandırdı. 80'lerde, makam müziğiyle popun en iyi, en rafine bileşimini yarattı. Uluslararası yarışmalarda birincilik ödülleri alan Yodaş, İstanbul Şehir Tiyatroları ve İstanbul Festivali direktörlüğü yaptı.

1981'de bestelediği, eşi Nur Yoldaş'ın seslendirdiği Attila İlhan'ın şiiri Sultan-ı Yegíh 45'liğiyle Türk popunda çığır açtı.

1991 yılından sonra uzun süre İstanbul, Büyükada'da çöp adam olarak yaşamayı seçti. Son olarak İzmir'de kız kardeşinin yanına yerleşmişti.

KOAH hastalığına yakalanan ünlü müzisyen, zatürre teşhisi işe kaldırıldığı hastanede yaşam mücadelesi veriyordu.

KOÇ CEO'su Levent Çakıroğlu son konuşmayı anlattı: Mustafa'nın hayali

Kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, dün son yolculuğuna uğurlandı. İş, sanat spor dünyasının büyük katılım gösterdiği Koç'un cenazesine Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve CHP Lideri Kılıçdaroğlu da katıldı. Koç için ilk tören Üsküdar Nakkaştepe'deki Koç Holding Genel Müdürlük binasında düzenlendi. Holding çalışanlarının katıldığı basına kapalı törende Koç Topluluğu CEO’su Levent Çakıroğlu duygusal bir konuşma yaptı. Programın ardından Koç için, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camisinde öğle namazı sonrası cenaze töreni düzenlendi. Koç ailesi ve sevenlerinin eşlik ettiği konvoyla kabristana getirilen Mustafa Koç'un naaşı, dedesi merhum Vehbi Koç'un mezarının yanına defnedildi.

KOÇ Holding çalışanları, Mustafa Koç’a cenaze namazı öncesinde Nakkaştepe’deki holding genel merkezinde veda etti.
Koç ve Giraud aileleri ile Koç Holding çalışanlarının katıldığı basına kapalı törende Koç Topluluğu CEO’su Levent Çakıroğlu duygusal bir konuşma yaptı. Konuşmasına, “Zaman sabır ve kuvvetle kenetlenme zamanıdır” mesajı ile başlayan Çakıroğlu, Mustafa Koç’un kısa süre önce Holding’in üst düzey yöneticileriyle yaptığı toplantıdaki sözlerini ve gelecek vizyonunu paylaştı.
"BUNDAN SONRAKİ HAYALİM ULUSLARARASI ARENADA ÇOK DAHA ÖNEMLİ VE BÜYÜK BAŞARILAR GERÇEKLEŞTİRMEK"
Çakıroğlu, şunları söyledi:
“Bugüne kadar değişik nedenlerle karşınıza çıktım. Bu defa, asla aklıma gelmeyecek, çok zor bir konuşma için huzurlarınızda olmanın derin üzüntüsünü yaşıyorum. Her vefat erkendir. Ancak Mustafa Bey’in bu ayrılışı çok zamansız oldu. Bizleri, sevenlerini, ülkemizi derinden sarstı. Bizlere toplu olarak en son üst düzey yöneticiler toplantısında seslenmişti. En önemlisi de kendi hayallerinden bahsetmişti.
Şöyle dedi: ‘Vehbi Bey’in hayali ile topluluğumuz, holdingimiz kuruldu. Rahmi Bey’in hayalleri ile topluluğumuz büyüdü, yeni ortaklıklar gerçekleştirdi. Dışa açılmaya başladı.
CANIM AĞABEYİM
Benim hayalim de rakiplerle arayı açmaktı. Sizlerin liderliği, ekiplerinizin katkısı ile bu hayalleri bir bir gerçekleştirdik. Yeni satınalmalar ile grubumuzu büyüttük. Yurtiçindeki liderliğimizi perçinledik. Bugün sizlerle bundan sonraki hayalimi paylaşmak istiyorum. Bundan sonraki hayalim, uluslararası arenada çok daha önemli ve büyük başarılar gerçekleştirmek. Yurtiçindeki uzun vadeli liderliğimizi yurtdışına taşımak. Portföyümüzü küresel arenada da faaliyet gösteren şirketler ve organizasyonlar ile desteklemek.’

Şimdi bu hayalleri birbirimize sımsıkı sarılarak bizler gerçekleştireceğiz. Mustafa Bey’e, hepimiz adına seslenmek istiyorum. Kıymetli yönetim kurulu başkanım, canım ağabeyim Mustafa Bey; bize bıraktığınız bayrağı vargücümüzle çalışarak daha ileriye taşıyacağımıza emin olabilirsiniz. İsminiz kalplerimizde kazılı kalacak. Mustafa Bey’in gülen gözlerini, omuzlarımızı sıvazlamasını, uzaktan göz kırpmasını, gergin toplantıları sakinleştirmesini her gün daha fazla hatırlayacağız.” 

Hayat kadınıyla evlenen milyoner tüm servetini bir anda kaybetti

Pretty Woman (Özel Bir Kadın) filmini izleyenler bilir. O filmde, zengin ve yakışıklı işadamı Edward (Richard Gere) etrafındaki kadınlardan ve hayatının tekdüzeliğinden çok sıkıldığı bir anda hayat kadını Vivian (Julia Roberts) ile tanışıyordu ve aralarında sıra dışı bir aşk hikâyesi başlıyordu. Avusturyalı milyoner Klaus Schweikert da buna benzer bir aşk öyküsü yaşayacağını sandı, fakat gerçek hayatın filmlerden çok farklı olduğunu sonradan öğrendi.
DailyMail'de çıkan habere göre Avusturya'da yaşayan 58 yaşındaki Klaus Schweikert,  ömür boyu çalışıp büyük bir servet yapmış bir milyonerdi.
Ancak tüm sahip olduklarına rağmen yalnızdı. Klaus, sık sık iş için yurt dışına çıkıyordu. Evinde depresyondayken bir arkadaşı kendisine genelevden bir kız çağırmayı teklif etti. Keyfinin yerine geleceğini söyledi. Klaus o günü şöyle anlatıyor:
İLK GÖRÜŞTE AŞK
"Uzun zamandır evden uzaktım, sonunda Avusturya’daki evime dönmüştüm. Fakat evim birden gözüme çok soğuk ve boş göründü, her yer toz içindeydi. Arkadaşım beni ziyarete geldi ve depresyonda olduğumu gördü. Bana genelevden bir kadın çağırmayı önerdi. Daha önce hiç geneleve gitmemiş bir hayat kadınıyla birlikte olmamıştım çok istemesem de kabul ettim. Geldiklerinde kapıyı açtım ve Lucie’yi gördüm ona o anda aşık oldum"
Klaus Lucie'yle cinsel ilişkiye girmek yerine ona şampanya ikram ettiğini ve yemek hazırladığını söyledi. Birlikte geçirdikleri iki saat için 29 yaşındaki genç kadına tam 400 Euro ödemişti.
Çiçeği burnunda aşık ”Diğer yarımı bulduğumu hissettim. O da böyle hissetti ve gecenin geri kalanını benimle geçireceğini ve para almayacağını söylemek için patronunu aradı” dedi.
HAZİN SON
İlişkileri ilerlemesine rağmen üç senedir genelevde çalışan Lucie, Klaus’un evlenme teklifine evet derken hiç tereddüt etmedi. Gelinin annesinin ve arkadaşlarının da katıldığı düğün seremonisinde genç kadının ağladığı görüldü.

Fakat işler hiç de Klaus'un umduğu gibi gitmedi. Bir trafik kazası geçiren adam hastaneye kaldırıldı. Eşi ilk başlarda kendisini sık sık ziyaret ederken bu ziyaretler azalmaya başladı ve bir süre sonra da bunların sonu geldi.
İŞİN ASLI SONRA ORTAYA ÇIKTI
Lucie memleketi olan Çek Cumhuriyeti'ne dönmüştü. Giderken de yanında Klaus'un tüm parasını, mücevherleri, hatta lüks arabasını bile götürmüştü. Üstelik, ülkesinde kendine bir de yeni sevgili bulmuştu.
Klaus şimdi beş parasız bir durumda ve hasta. Eşinden böyle bir şeyi hiç ummadığını söylüyor. Yine de zavallı adamın eşinin ve eşinin yeni sevgilisinin peşine düşme gibi bir planı da yok. Hürriyet

İşte Türkiye’nin cinayet istatistiği

Türkiye’de sadece 2015 yılında, günde 4 kişi öldürüldü. Ağırlıklı sebep ise, para ve ‘namus’. Aile içi şiddet, 369 kadının canını aldı. Öldürülenlerin 193’ü ise 18 yaşından küçük çocuk.


Türkiye’nin ‘cinayet istatistiği’ son derece vahim bir tablo ortaya koydu.Polisin kontrol ettiği, nüfusun yüzde 86’sının yaşadığı bölgelerde, 2015 yılında resmi rakamlarla tam 1.542 kişi cinayete kurban gitti. 2014 yılında 1. 433 kişinin öldürüldüğü Türkiye’de geçen yıla göre cinayet olaylarında yüzde 2’den fazla bir artış oldu. Nüfusu yoğun, kontrolsüz göç alan bölgelerde cinayetlerin arttığı, küçük il ve ilçelerde, az göç alan bölgelerde ise azaldığı görüldü.
ŞİDDET CİNAYETİ PATLADI
Bu rakamlara bakıldığında, Türkiye’de her gün en az 4 kişi cinayete kurban gidiyor. En fazla artış gösteren cinayetler ise aile içi şiddetle bağlı işlenen kadın cinayetleri oldu. Buna göre geçen yıl 267’si aile içi şiddet olmak üzere 369 kadın cinayete kurban gitti. Kadınların çoğu birinci derecede akrabaları (kocası, babası, oğlu, kardeşi) , diğerleri erkek arkadaşı, nişanlısı veya ayrıldığı erkek arkadaşı tarafından öldürüldü. Bu kadınlardan 27’sinin koruma altında olduğu öğrenildi. Öldürülenlerin 193’ü 18 yaşından küçük, çocuktu. 
HİÇ TÖRE CİNAYETİ İŞLENMEDİ
Diğer cinayet nedenlerine bakıldığında ise, para (alacak-verecek, anlaşmasızlık, gasp) ilk; ‘namus’ (aldatma, eş, kız kardeş, kız arkadaşa tecavüz, taciz, terk etme gibi) ise ikinci sırayı aldı. Bunları sırasıyla aile içi şiddet, husumet (düşmanlık), kıskançlık, cinsel taciz, cinsel saldırı veya cinsel istismar, anlık gelişen olaylar (öfke patlaması), trafik tartışmaları, kumar, alkol kullanımına bağlı kavgalar, arazi anlaşmazlığı ve miras kavgası izledi. Türkiye’nin bir dönem kanayan yarası olan töreye gerekçesiyle ise 2015 yılında cinayet işlenmedi.Mafya veya organize suç örgütleriyle bağlantılı planlı cinayetler yüzde 2’de kaldı.2015 yılında hiç seri cinayet işlenmedi.
ATEŞLİ SİLAH VE BIÇAKLAR
Cİnayet aleti olarak ise ağırlıklı olarak ateşli silahlar kullanıldı. Türkiye’de işlenen cinayetlerin yüzde 67’si tabanca, pompalı tüfek ve benzeri ateşli silahlarla işleniyor. Ardından kesici, delici aletler (bıçak, şiş, tornavida) geliyor. Onları boğma, asma, sert cisimle (sopa, demir çumuk gibi) darp ederek işlenen cinayetler takip ediyor.
HER CİNAYET ‘İZ’ BIRAKIR
Türkİye’de cinayet dedektiflerinin, teknoloji, kriminal gelişmeleri en üst düzeyde kullanmaya başlaması, MOBESE ve güvenlik kamera sistemlerinin yaygınlaşması, cinayetlerin kısa sürede ve başarıyla çözülmesinde büyük etken oldu. 2015 yılında işlenen cinayetlerin yüzde 94’ü aydınlatılırken, yüzde 6’sı ise faili meçhul kaldı. Kan lekesi, sigara izmariti, lastik veya ayakkabı izi, toprak incelemesi, saç telinden birçok cinayet çözüldü.
CİNAYET DEDEKTİFLERİ GELİYOR
Cİnayetlerİn aydınlatılması, faillerin yakalanması, faili meçhul cinayetlerin çözülmesi için Emniyet Genel Müdürlüğü yeni adım attı. Metropol iller başta, il emniyet müdürlükleri bünyesinde uzman cinayet dedektifleriyle Özel Ekip oluşturulması için çalışma başlatıldı. Asayiş Daire Başkanlığı’na doğrudan bağlı olacak ve uzman dedektiflerden oluşacak Özel Ekipler, hem kendi bölgelerinde hem de yakın bölgelerde işlenen faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasında, kaçırılma, kayıp çocuk gibi olaylarda görev alacak. (hürriyet.com.tr)

24 Ocak 2016 Pazar

Vehbi Koç’tan Mustafa Koç mektubu

Vehbi Koç'tan Rahmi Koç'a: Mustafa işçi gibi çalışsın


Koç’un kurucusu Vehbi Koç’un, oğlu Rahmi Koç’a torunları “Mustafa Koç, Ömer Koç ve Ali Koç” ile ilgili mektup yazdığı ortaya çıktı. İşte Vehbi Koç’un torunları ile ilgili oğlu Rahmi Koç’a mektubu…

Mustafa Koç'a veda!

Kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, bugün son yolculuğuna uğurlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun da katıldığı törende, Koç'un tabutunun üzerindeki bordo örtü dikkat çekti. Örtünün, Sadberk Hanım Müzesi’nden getirilen Osmanlı Sancağı olduğu öğrenildi.
21 Ocak Perşembe günü, evinde spor yaparken geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybeden 56 yaşındaki Mustafa Koç, son yolculuğuna uğurlandı.
İLK TÖREN KOÇ HOLDİNG'DE YAPILDI
Koç için ilk tören Üsküdar Nakkaştepe'deki Koç Holding Genel Müdürlük binasında düzenlendi. Mustafa Koç'un naaşı, beyaz bir cenaze arabasıyla getirildi.
Koç Holding binasında gerçekleştirilen ve yaklaşık yarım saat süren programın ardından Koç için, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camisi'nde öğle namazı sonrası cenaze töreni düzenlendi.
SEYMENLER NÖBET TUTTU
Musalla taşına getirilen naaşın başında yerel kıyafetleriyle Ankaralı seymenler nöbet tuttu.
OSMANLI SANCAĞI İLE UĞURLANDI

Camiye cenaze aracıyla getirilen Koç'un naaşı, kardeşi Ali Koç ve sevenleri tarafından musallaya taşındı.
Koç'un tabutunun üzerine, merhum Vehbi Koç ile kızı Sevgi Gönül'ün cenazelerinde de kullanılan, Sadberk Hanım Müzesi'nde muhafaza edilen, aileye ait Osmanlı Sancağı örtüldü.
Sancağın üzerinde, "Hak ve gerçek olan kainatın sahibi Allah'tan başka ilah yoktur / Güvenilir ve sözünde sadık Muhammed, onun elçisidir" ifadelerinin yazılı olduğu belirtildi. Koç'un tabutunun yanına eşi, çocukları, ailesi ve Koç topluluğunun adlarının yazdığı çiçeklerle, fotoğrafı konuldu.
FENERBAHÇE LOGOLU FLAMA

Ayrıca, tabutun kenarına Fenerbahçe logolu flama takıldı.
TAZİYE ÇADIRI KURULDU

Cami avlusunda kurulan çadırda, Koç'un babası Rahmi Koç, annesi Çiğdem Simavi, kardeşleri Ali ve Ömer Koç, karısı Caroline Koç ve kızı Esra Koç taziyeleri kabul etti.
Koç'un yakınlarının boynunda, üzerinde Mustafa Koç'un resminin ve "Seni unutmayacağız Mustafa Koç" yazılı atkılar dikkati çekti. Aynı zamanda Türk Kızılayı bağışçısı da olan Koç'un cenaze töreninde, Kızılay tarafından cami girişine kurulan stantta, sıcak içecek ikram edildi. Kızılay'ın cami içerisinde de lokum ikram ettiği öğrenildi. Koç için öğle ezanından önce, sala ve Kur'an-ı Kerim okundu.
Cenaze namazını kıldıran İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran, "Koç ailesi için Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin özel bir anlamı var. Onlar, özellikle ramazan aylarında burada iftar verirler. Bu vesileyle Mustafa Koç, burada sık sık bulunurdu" dedi. Yaran, törene katılanlardan Koç için helallik istedi. Bu sırada, cenaze merasimine katılan Koç Holding çalışanlarının yüksek sesle "Hakkımızı helal ediyoruz" dediği görüldü. Törenin ardından, Koç'un tabutunu, kardeşleri Ali ve Ömer Koç ile Ankara Kulübü Seymenleri cenaze aracına kadar taşıdı.
CENAZEYE YOĞUN KATILIM

Anadolu Yakası'nda zaman zaman süren kar yağışı ve soğuk havaya rağmen Koç'un cenazesine yoğun katılım oldu. Cami avlusunda erken saatlerden itibaren bir araya gelen kalabalık, taziye çadırının önünde uzun kuyruk oluşturdu.Öte yandan, Koç ailesinin sahip olduğu Ford, Tofaş, Otokar, Arçelik gibi şirketlerde çalışanlar da Koç'u, son yolculuğunda yalnız bırakmadı.

''MAVİ GÖZLÜ, GÜLER YÜZLÜ PATRON''

Bazı çalışanların ellerindeki "Mavi gözlü, güler yüzlü patron" yazılı pankartlar dikkati çekti.
ERDOĞAN, DAVUTOĞLU VE KILIÇDAROĞLU DA KATILDI
Öğle namazı vaktinde düzenlenen törene, Koç ailesinin ve sevenlerinin yanı sıra, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile işe Emine Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan, eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eşi Berna Yılmaz, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ve kulübün yönetim kurulu üyeleri, eski Galatasaray Kulübü Başkanı Faruk Süren, eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'in eşi Rahşan Ecevit, sanatçı Demet Akbağ, iş adamları Nazif Zorlu, Hüsnü Özyeğin, Mehmet Ali Aydınlar, iş kadını Serpil Timuray ile askeri yetkililerin de aralarında bulunduğu, iş, siyaset, spor ve sanat dünyasından isimler katıldı.
METRELERCE ÇELENK KUYRUĞU

Cenaze töreninin düzenleneceği camide iki kollu yüzlerce metrelik çiçek ve hayır kurumlarına bağış yapanların isimlerinin yer aldığı çelenkler dikkat çekti.
Doğan Holding Onursal Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, eski Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ile CHP Milletvekili Mehmet Haberal'ın da taziyede bulunup camiden ayrıldığı görüldü.

TÖREN İÇİN YOĞUN GÜVENLİK ÖNLEMİ ALINDI

Öte yandan yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı cenaze töreninde, cami çevresi demir barikatlarla kapatıldı. Törene katılanlar, caminin iki ayrı girişinden x-ray cihazlarından ve polis aramasından geçirilerek avluya alındı. Caminin etrafındaki yollar trafiğe kapatılırken polisin helikopterle de havadan önlem aldığı görüldü. Bu arada, yıkılarak yeniden inşa edilen camide açılışından bugüne düzenlenen ilk cenaze töreni olduğu öğrenildi.
VEHBİ KOÇ'UN YANINA DEFNEDİLDİ
Cenaze töreninin ardından Mustafa Koç'un naaşı, Koç ailesi ve sevenlerinin eşlik ettiği konvoyla Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki aile kabristanına getirilerek, dedesi merhum Vehbi Koç'un mezarının yanına defnedildi.
Koç, dualarla toprağa verilirken aile üyeleri ve ailenin yakınları kabristanın içerisindeki boşluklarda Kur'an-ı Kerim tilavetini dinledi.
İş, sanat, siyaset ve akademisyen çevrelerinden yoğun katılımla gerçekleşen defin töreninde imamın okuduğu dualar, Mustafa Koç'u son yolculuğuna uğurlayanları duygulandırdı.

Avrupa Yakası'nda zaman zaman süren kar yağışı ve soğuk havaya rağmen Koç'un defin törenine yoğun katılım oldu. Aile kabristanının çevresinde erken saatlerden itibaren bir araya gelen kalabalık, kabristanın önünde uzun kuyruk oluşturdu.

Sessizlik ve saygıyla bekleyen kalabalığın defin törenini görebilmek için mücadele ettiği görüldü.
NECİP FAZIL KISAKÜREK'İN ŞİİRİYLE DUA EDİLDİ

Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı defin töreninde kamu kolluk görevlileriyle, Koç ailesinin personeli mesai yaptı. Görevli personele ikramların yapıldığı tören gözyaşı ve dualarla sona erdi.

Kur'an-ı Kerim okuyarak Arapça ve Türkçe dualar eden görevli imam Fatih Savaş, dua sonunda merhum Necip Fazıl Kısakürek'in "Ölüm Güzel şey" isimli şiirinden alıntı yaptı.

Şiirin duada yer alan kısmı şöyle:

"Ölüm güzel şey,budur perde ardından haber... Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber... Öleceğiz müjdeler olsun,müjdeler olsun! Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun! Kapı kapı, yolun son kapısı ölümse; Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse! O demdeki, perdeler kalkar, perdeler iner, Azraile hoş geldin, diyebilmekte hüner..." ntvmsnc

Başının bir kısmı olmadan dünyaya gelen bebek hayatını kaybetti

Hindistan'ın kuzeyinde bulunan Uttar Pradeş eyaletinde dünyaya gelen bir bebek adeta yürek dağladı. 

Amroha bölgesinde yaşayan 32 yaşındaki Savita Rani, geçtiğimiz salı günü normal doğumla bir 'mucize bebek' dünyaya getirdi.

Doğumdan kısa bir süre sonra bebeğin şoke eden görüntüsü kasabada dilden dile dolaşmaya başladı.

Birçok insan, başının bir kısmı olmayan ve gözleri patlayacak gibi görünen mucize bebeği görmek için Sai Doğumhanesi'nin önünde toplanmaya başladı.

Doğumdan iki gün sonra 'mucize bebek' kalp yetmezliği sonucu trajik bir şekilde hayatını kaybetti.

DOĞUM ESNASINDA YANLIŞ BESLENME

Kadın Doğum Uzmanı Dr. Kusum Lata, yaşanan komplikasyonların annenin hamilelik esnasında yanlış ve düzensiz beslenme alışkanlığından kaynaklandığını söyledi.


Lata, "İşte biz doktorlar bu yüzden kadınların hamilelik sırasında düzenli olarak check-up yaptırmalarına önemle eğiliyoruz. Böylece anneye yol gösterip böylesi doğum anomalilerinin önüne geçmeye çalışıyoruz" dedi.

Daha önce üç sağlıklı çocuk dünyaya getiren Rani'nin, doğum esnasında çok zorlandığı ve çok kan kaybettiği belirtildi.

Genç annenin hastaneden taburcu edildiği ve bebeğinin kaybına alışmaya çalıştığı aktarıldı.

Bebeğin beyninin anne rahminde tam olarak oluşmadığı ve kalbi sayesinde iki gün süresince hayatta kalabildiği açıklandı. hürriyet.com.tr