Suriyelilerin Türkiye'de kurdukları şirket sayısı geçtiğimiz yıl sonunda 5 bin 647'e ulaştı. Bu şirketlerin toplam sermayeleri ise 751 milyon liraya denk geliyor.
Türkiye, Suriyelilerin en fazla yatırım yaptığı ve şirket kurduğu ülkeler arasında bulunuyor. Suriye vatandaşları tarafından kurulan ve yabancı sermaye niteliğindeki şirket sayısı 2016 sonunda 5 bin 647 oldu. Suriye, Türkiye’de en fazla yatırım yapan ülkelerde Almanya’nın ardından ikinci sıraya yerleşti. Türkiye’de 6 bin 846 adetle en fazla Almanya menşeli yabancı sermayeli şirket bulunuyor.
Türkiye’de 2016 yılı itibariyle kurulan yabancı sermayeli şirketler içinde, adet bazında Suriye vatandaşlarının şirketleri ikinci sıraya yükseldi. Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş sonrası Türkiye’ye çok sayıda göç yaşandı. Gayriresmi verilere göre 3 milyonun üzerinde Suriye vatandaşı Türkiye’de yaşıyor. Bu kişiler daha sonra Türkiye’de ekonomik faaliyet göstermeye başladılar. Ardından da hem ekonomik faaliyetlerin gereği hem de sağladığı çeşitli avantajlar nedeniyle şirket kuruluşları hızlandı.
2014 yılında Türkiye’de 2 bin 106 Suriye menşeli yabancı sermaye yatırımı bulunuyordu. Bu sayı 2016’da, 2014’e göre yüzde 168,5 artışla 5 bin 647’ye ulaştı. Suriye vatandaşlarının kurduğu şirketler böylece Türkiye’de ikinci sıraya yerleşti.
Sermayeleri 751.6 milyon TL
Öte yandan, TOBB verilerine göre son 4 yılda Suriye vatandaşlarının çoğunluk ya da bütün hisselerine sahip olduğu şirketlere, Suriye vatandaşlarının koyduğu sermaye tutarı 751 milyon 638 bin TL oldu. TOBB verileri, ticaret sicili verileri üzerinden oluşturuluyor. Verilerden şirketin toplam sermayesi değil, yabancı ortağın koyduğu sermayenin tutarı veriliyor. cnntürk
13 Nisan 2017 Perşembe
12 Nisan 2017 Çarşamba
Melania Trump 3 milyon dolar tazminat kazandı
ABD Başkanı Donald Trump'ın eşi first lady Melania Trump'ın geçmişte para karşılığı eskortluk yaptığını iddia eden İngiliz tabloid gazetesi Daily Mail, özür dileyerek yaklaşık 3 milyon dolarlık tazminat ödemeyi kabul etti.
Geçen ağustosta yayımladığı haberle ilgili özür dileyen İngiliz Daily Mail gazetesi, "Melania Trump'ın yaşadığı zararı ödemeyi kabul ettik" açıklamasında bulundu.
Söz konusu haberin internet sitesinden kaldırılacağı da belirtildi. Gazeteden tazminatın miktarı hakkında açıklama yapılmazken, İngiliz basını yaklaşık 3 milyon dolar tazminat ödeneceğini duyurdu.
İngiliz gazetesi Daily Mail 20 Ağustos 2016 tarihinde geçmişte mankenlik yapan Melania Trump'ın 90'lı yıllarda seks işçisi olarak çalıştığını sayfalarına taşımış ve bu haberi first lady'nin memleketi olan Slovenya'daki Suzy isimli dergiye dayandırmıştı.
Gazeteye 150 milyon dolarlık dava açan Melania Trump haberin milyonlarca dolarlık reklam anlaşmaları almasına engel olduğunu savunmuştu.
Söz konusu haberin internet sitesinden kaldırılacağı da belirtildi. Gazeteden tazminatın miktarı hakkında açıklama yapılmazken, İngiliz basını yaklaşık 3 milyon dolar tazminat ödeneceğini duyurdu.
İngiliz gazetesi Daily Mail 20 Ağustos 2016 tarihinde geçmişte mankenlik yapan Melania Trump'ın 90'lı yıllarda seks işçisi olarak çalıştığını sayfalarına taşımış ve bu haberi first lady'nin memleketi olan Slovenya'daki Suzy isimli dergiye dayandırmıştı.
Gazeteye 150 milyon dolarlık dava açan Melania Trump haberin milyonlarca dolarlık reklam anlaşmaları almasına engel olduğunu savunmuştu.
ODA TV davasında karar açıklandı
Gazeteciler Ahmet Şık, Nedim Şener, Soner Yalçın ile Yalçın Küçük ve eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın aralarında bulunduğu 13 sanıklı Oda TV Davası'nda karar açıklandı. Mahkeme tüm sanıkların beraatine karar verdi.
İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, bu davanın tutuksuz sanığı ve Cumhuriyet Gazetesi'ne ilişkin açılan dava kapsamında tutuklu bulunan gazeteci Ahmet Şık getirildi. Duruşmada tutuksuz sanıklar Hanefi Avcı, Soner Yalçın, Yalçın Küçük, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Nedim Şener, Muhammet Sait Çakır ve Coşkun Musluk katıldı. Diğer sanıklar Şükrü Doğan Yurdakul, İlkim Kaleli, Mümtaz İdil ve Müesser Yıldız Uğur ise duruşmaya katılmadı.
15 Şubat'taki celsede tüm sanıklar ve avukatları esas hakkındaki savunmalarını tamamlamıştı. Ancak mahkeme heyetinin iki üyesi yeni atandığı için duruşma ertelenmişti.
Adliye önünde açıklama
Duruşma öncesi Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde toplanan bir grup gazeteci "gazetecilere özgürlük" yazan pankart açarak basın açıklaması yaptı. Basın bildirisini okuyan Ertuğrul Mavioğlu, "Bugün davanın geldiği noktada aldanmadığımızı ve aldatmadığımızı gösteriyor. Muhtemelen bugün 6 yılı aşkın süredir devam eden Odatv davası beraat ile sonuçlanacak. Böylelikle bazı kitapların bombalardan daha tesirli olmadığı da mahkeme kararıyla tescilli hale gelecek. Ancak bu suçlamaya muhatap olan Ahmet Şık, Odatv davasından beraat etse de Cumhuriyet davasından halen tutuklu. Cumhuriyet iddianamesine bakıldığında suçlamalara konu deliller Ahmet Şık'ın yapmış olduğu haberler. Dünün savcıları Odatv'de Ergenekon'la bağ kurma çabasında iken bugünün savcıları, FETÖ, PKK; DHKP-C ile gazeteciler arasında örgüt ilişkisi arıyor. Unutulmamalı ki 150'ye yakın gazetecinin cezaevinde olduğu bir ülkenin ne denli demokratik bir ülke ne kadar hukuk devleti olduğu tartışmaya açıktır. Bir dün olduğu gibi bugün de adalet istiyoruz. Biz dün olduğu gibi basın ve ifade özgürlüğünün serbest olmasını istiyoruz. Biz dün olduğu gibi bugün de gazetecilerin serbest bırakılmasını istiyoruz" dedi.
"Ahmet çıkacak yine yazacak" şeklinde slogan atan gazeteciler davayı izlemek için duruşma salonuna gittiler.
Son sözleri soruldu
Mahkeme Başkanı, geçen celse tüm sanıkların ve avukatların esas hakkındaki beyanlarının alındığını belirterek sanıklara son sözlerini sordu.
"Adliye sarayı, adaletin mezarı haline geldi"
Sanıklardan Ahmet Şık, "Aklımdan geçenleri söylersem muhtemelen yeni bir dava açılır. Hakkımda yeni iddianameyi yazan iktidarın tetikçiliğini yapanları kastediyorum. Bu adliye sarayı, adaletin mezarı haline geldi. Bu mezarın kazıcısı da bizzat savcılar ve hakimlerdir. Adliye girişinde Themis heykelleri bulunmakta adaletin simgesi olarak, elinde terazi var. Bir kefesinde haysiyet, onur gibi kavramlar var. Diğerinde ise haysiyetsizlik, şerefsizlik gibi kavramlar var. Bu hakim ve savcılar için terazinin kefesindeki kötülük ağır basıyor" dedi.
"FETÖ'den şikayetçiyim"
Oda TV İmtiyaz Sahibi Soner Yalçın ise "7 yıllık süre zarfında söylenecek her şeyi söyledik. Beraatimi istiyorum. Bize bu kumpası kuran FETÖ'den şikayetçiyim" dedi.
"Bu kumpası kuran tüm görevlilerin gelmesini istiyorum"
Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ise, "Sanık sandalyesine bu kumpası kuran tüm devlet görevlilerin gelmesini istiyorum" diye konuştu. Oda TV Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu da, "6 yıl önce bu davada sanık olmak yazıları, kitapları yasaklanmak demekti. 6 yıl sonra yozlaşmış iktidarlardan devlet içindeki çetelerden uzak olmak anlamına geliyor. Bu davada hakim ya da savcı olmaktansa sanık olmayı tercih ediyorum, mutluyum" diye konuştu.
Yalçın Küçük'ten Ahmet Şık'a: "Bana ihtiyacın var mı içerde?"
Prof. Dr. Yalçın Küçük ise "Ergenekon davasında bir numaralı sanıktım. Orduyu, PKK'yi, her şeyi yönetmekten suçlandım. Polis çıraklarının hazırladığı iddianame ile karşınızdayım. Takdir sizindir" dedikten sonra Ahmet Şık'a dönerek "Nasılsın, iyi misin? Bana ihtiyacın var mı içerde?" diye sordu. Küçük'ün sorusu salonda gülüşmelere neden olurken, Ahmet Şık da "Yok hocam" diye yanıt verdi.
"Suç duyurusunda bulunulsun"
Eski emniyet müdürü Hanefi Avcı da "Mahkemenizden tüm sanıkların beraatini ve kumpas kuranlar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını diliyorum" dedi.
"Bu dava bizden çok şey aldı, ama hukuk getirmedi"
Gazeteci Nedim Şener ise, "Buradaki yargılananların yaptıkları, Fetullahçı terör örgütüne karşı halkı uyarmaktı. Bu davada yargılananların yazdıkları azıcık dikkate alınsaydı Türkiye bu günleri, bu denli yaşamazdı, önlemler alabilirdi. Bu dava bizden çok şey aldı, ama hukuk getirmedi" dedi. Diğer sanıklar ve avukatları da beraat talebinde bulundular. Davaya karar açıklanmak üzere 1,5 saatlik ara verildi.
Tüm sanıklar beraat etti
Aranın ardından kararını açıklayan mahkeme kararını açıkladı. İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi, Odatv davası kapsamında yargılanan gazeteciler Yalçın Küçük, Ahmet Şık, Nedim Şener ve Soner Yalçın ile eski emniyet müdürü Hanefi Avcı'nın da aralarında bulunduğu 13 sanığın beraatine karar verdi.
Ahmet Şık: O hakimler ve savcılar da buraya gelecek
Gazeteci Ahmet Şık karar açıklandıktan sonra jandarmalar tarafından salondan çıkarılırken "Cumhuriyet iddianamesini yazanlara bu dava ders olsun. O hakimler ve savcılar da buraya gelecekler. Hepsi aynı çöplüğe gidecekler. Biz çocuklarımızın düşlerini gerçek kılacak bir hayat sunacağız" diye bağırdı.
Şık'ın sözleri üzerine salondaki izleyiciler de "Ahmet çıkacak, yine yazacak" diyerek alkışladılar. DHA
İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, bu davanın tutuksuz sanığı ve Cumhuriyet Gazetesi'ne ilişkin açılan dava kapsamında tutuklu bulunan gazeteci Ahmet Şık getirildi. Duruşmada tutuksuz sanıklar Hanefi Avcı, Soner Yalçın, Yalçın Küçük, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Nedim Şener, Muhammet Sait Çakır ve Coşkun Musluk katıldı. Diğer sanıklar Şükrü Doğan Yurdakul, İlkim Kaleli, Mümtaz İdil ve Müesser Yıldız Uğur ise duruşmaya katılmadı.
15 Şubat'taki celsede tüm sanıklar ve avukatları esas hakkındaki savunmalarını tamamlamıştı. Ancak mahkeme heyetinin iki üyesi yeni atandığı için duruşma ertelenmişti.
Adliye önünde açıklama
Duruşma öncesi Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde toplanan bir grup gazeteci "gazetecilere özgürlük" yazan pankart açarak basın açıklaması yaptı. Basın bildirisini okuyan Ertuğrul Mavioğlu, "Bugün davanın geldiği noktada aldanmadığımızı ve aldatmadığımızı gösteriyor. Muhtemelen bugün 6 yılı aşkın süredir devam eden Odatv davası beraat ile sonuçlanacak. Böylelikle bazı kitapların bombalardan daha tesirli olmadığı da mahkeme kararıyla tescilli hale gelecek. Ancak bu suçlamaya muhatap olan Ahmet Şık, Odatv davasından beraat etse de Cumhuriyet davasından halen tutuklu. Cumhuriyet iddianamesine bakıldığında suçlamalara konu deliller Ahmet Şık'ın yapmış olduğu haberler. Dünün savcıları Odatv'de Ergenekon'la bağ kurma çabasında iken bugünün savcıları, FETÖ, PKK; DHKP-C ile gazeteciler arasında örgüt ilişkisi arıyor. Unutulmamalı ki 150'ye yakın gazetecinin cezaevinde olduğu bir ülkenin ne denli demokratik bir ülke ne kadar hukuk devleti olduğu tartışmaya açıktır. Bir dün olduğu gibi bugün de adalet istiyoruz. Biz dün olduğu gibi basın ve ifade özgürlüğünün serbest olmasını istiyoruz. Biz dün olduğu gibi bugün de gazetecilerin serbest bırakılmasını istiyoruz" dedi.
"Ahmet çıkacak yine yazacak" şeklinde slogan atan gazeteciler davayı izlemek için duruşma salonuna gittiler.
Son sözleri soruldu
Mahkeme Başkanı, geçen celse tüm sanıkların ve avukatların esas hakkındaki beyanlarının alındığını belirterek sanıklara son sözlerini sordu.
"Adliye sarayı, adaletin mezarı haline geldi"
Sanıklardan Ahmet Şık, "Aklımdan geçenleri söylersem muhtemelen yeni bir dava açılır. Hakkımda yeni iddianameyi yazan iktidarın tetikçiliğini yapanları kastediyorum. Bu adliye sarayı, adaletin mezarı haline geldi. Bu mezarın kazıcısı da bizzat savcılar ve hakimlerdir. Adliye girişinde Themis heykelleri bulunmakta adaletin simgesi olarak, elinde terazi var. Bir kefesinde haysiyet, onur gibi kavramlar var. Diğerinde ise haysiyetsizlik, şerefsizlik gibi kavramlar var. Bu hakim ve savcılar için terazinin kefesindeki kötülük ağır basıyor" dedi.
"FETÖ'den şikayetçiyim"
Oda TV İmtiyaz Sahibi Soner Yalçın ise "7 yıllık süre zarfında söylenecek her şeyi söyledik. Beraatimi istiyorum. Bize bu kumpası kuran FETÖ'den şikayetçiyim" dedi.
"Bu kumpası kuran tüm görevlilerin gelmesini istiyorum"
Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ise, "Sanık sandalyesine bu kumpası kuran tüm devlet görevlilerin gelmesini istiyorum" diye konuştu. Oda TV Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu da, "6 yıl önce bu davada sanık olmak yazıları, kitapları yasaklanmak demekti. 6 yıl sonra yozlaşmış iktidarlardan devlet içindeki çetelerden uzak olmak anlamına geliyor. Bu davada hakim ya da savcı olmaktansa sanık olmayı tercih ediyorum, mutluyum" diye konuştu.
Yalçın Küçük'ten Ahmet Şık'a: "Bana ihtiyacın var mı içerde?"
Prof. Dr. Yalçın Küçük ise "Ergenekon davasında bir numaralı sanıktım. Orduyu, PKK'yi, her şeyi yönetmekten suçlandım. Polis çıraklarının hazırladığı iddianame ile karşınızdayım. Takdir sizindir" dedikten sonra Ahmet Şık'a dönerek "Nasılsın, iyi misin? Bana ihtiyacın var mı içerde?" diye sordu. Küçük'ün sorusu salonda gülüşmelere neden olurken, Ahmet Şık da "Yok hocam" diye yanıt verdi.
"Suç duyurusunda bulunulsun"
Eski emniyet müdürü Hanefi Avcı da "Mahkemenizden tüm sanıkların beraatini ve kumpas kuranlar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını diliyorum" dedi.
"Bu dava bizden çok şey aldı, ama hukuk getirmedi"
Gazeteci Nedim Şener ise, "Buradaki yargılananların yaptıkları, Fetullahçı terör örgütüne karşı halkı uyarmaktı. Bu davada yargılananların yazdıkları azıcık dikkate alınsaydı Türkiye bu günleri, bu denli yaşamazdı, önlemler alabilirdi. Bu dava bizden çok şey aldı, ama hukuk getirmedi" dedi. Diğer sanıklar ve avukatları da beraat talebinde bulundular. Davaya karar açıklanmak üzere 1,5 saatlik ara verildi.
Tüm sanıklar beraat etti
Aranın ardından kararını açıklayan mahkeme kararını açıkladı. İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi, Odatv davası kapsamında yargılanan gazeteciler Yalçın Küçük, Ahmet Şık, Nedim Şener ve Soner Yalçın ile eski emniyet müdürü Hanefi Avcı'nın da aralarında bulunduğu 13 sanığın beraatine karar verdi.
Ahmet Şık: O hakimler ve savcılar da buraya gelecek
Gazeteci Ahmet Şık karar açıklandıktan sonra jandarmalar tarafından salondan çıkarılırken "Cumhuriyet iddianamesini yazanlara bu dava ders olsun. O hakimler ve savcılar da buraya gelecekler. Hepsi aynı çöplüğe gidecekler. Biz çocuklarımızın düşlerini gerçek kılacak bir hayat sunacağız" diye bağırdı.
Şık'ın sözleri üzerine salondaki izleyiciler de "Ahmet çıkacak, yine yazacak" diyerek alkışladılar. DHA
Öğrencisinin elini cetvelle kıran öğretmenin cezası belli oldu
Beyoğlu’ndaki bir ilköğretim okulunda ödevini yapmayan öğrencisinin elini tahta cetvelle kırdığı iddiasıyla yargılanan öğretmen, 3 bin TL adli para cezasına çarptırıldı.
Beyoğlu’ndaki bir ilköğretim okulunda Türkçe öğretmeni olarak görev yapan Serdar T.’nin (28) ödevini yapmadığı gerekçesiyle öğrencisi Tuba K.’nın elini tahta cetvelle kırdığı iddia edilmişti. Küçük kızın ailesinin şikayeti üzerine başlatılan soruşturma sonucunda 4,5 yıla kadar hapsi talep edilen öğretmenin davası karara bağlandı.
İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinde görülen karar duruşmasına tutuksuz sanık Serdar T. katıldı. Esasa dair savunması sorulan sanık Serdar T., “Ödevini yapmayan mağdura sadece uyarılarım olmuştur ve 5 gün sonra kırık raporu alınmıştır. Beraatımı istiyorum” dedi.
Mahkeme, Serdar T.’yi “kasten basit yaralamak” suçundan 120 gün adli para cezasına çarptırdı. Öğrencisini, “Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuzu kötüye kullanılmak suretiyle kasten yaraladığı” gerekçesiyle cezada artırıma giden mahkeme, sanığın 150 gün karşılığı olan 3 bin TL adli para cezasına mahkum edilmesine karar verdi. Verilen cezanın miktarı ve sanığın sabıkasız oluşu nedeniyle ceza 5 yıl süreyle ertelendi.
Olayın geçmişi
İddiaya göre, geçen yıl Beyoğlu’nda bir ilköğretim okulunda Türkçe öğretmeni Serdar T. öğrencilerine verdiği ödevleri kontrol etmek istedi. 13 yaşındaki öğrencisi Tuba K.’nın ödevini yapmadığını gören öğretmen ‘bir daha ödevlerinizi yapmadan buraya gelmeyeceksiniz’ diyerek eline 3 adet tahta cetvel aldı. Cetvelleri birleştirerek Tuba K.’nın avucuna sertçe vurdu. Acıdan ağlayan küçük kız eve gitti ve annesi krem sürerek sargı bezi ile sardı. Hafta sonu tatili nedeniyle iki gün sonra okula eli sarılı giden Tuba K.’nın ağrıları gittikçe arttı. Daha sonra annesi tarafından hastaneye götürülen küçük kızın başparmak kısmında bulunan kemikte kırık tespit edildi. Bunun üzerine küçük kızın ailesi öğretmen Serdar T.’den şikayetçi oldu. Savcılık öğretmen hakkında kasten yaralama suçundan 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.
Beyoğlu’ndaki bir ilköğretim okulunda Türkçe öğretmeni olarak görev yapan Serdar T.’nin (28) ödevini yapmadığı gerekçesiyle öğrencisi Tuba K.’nın elini tahta cetvelle kırdığı iddia edilmişti. Küçük kızın ailesinin şikayeti üzerine başlatılan soruşturma sonucunda 4,5 yıla kadar hapsi talep edilen öğretmenin davası karara bağlandı.
İstanbul Asliye Ceza Mahkemesinde görülen karar duruşmasına tutuksuz sanık Serdar T. katıldı. Esasa dair savunması sorulan sanık Serdar T., “Ödevini yapmayan mağdura sadece uyarılarım olmuştur ve 5 gün sonra kırık raporu alınmıştır. Beraatımı istiyorum” dedi.
Mahkeme, Serdar T.’yi “kasten basit yaralamak” suçundan 120 gün adli para cezasına çarptırdı. Öğrencisini, “Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuzu kötüye kullanılmak suretiyle kasten yaraladığı” gerekçesiyle cezada artırıma giden mahkeme, sanığın 150 gün karşılığı olan 3 bin TL adli para cezasına mahkum edilmesine karar verdi. Verilen cezanın miktarı ve sanığın sabıkasız oluşu nedeniyle ceza 5 yıl süreyle ertelendi.
Olayın geçmişi
İddiaya göre, geçen yıl Beyoğlu’nda bir ilköğretim okulunda Türkçe öğretmeni Serdar T. öğrencilerine verdiği ödevleri kontrol etmek istedi. 13 yaşındaki öğrencisi Tuba K.’nın ödevini yapmadığını gören öğretmen ‘bir daha ödevlerinizi yapmadan buraya gelmeyeceksiniz’ diyerek eline 3 adet tahta cetvel aldı. Cetvelleri birleştirerek Tuba K.’nın avucuna sertçe vurdu. Acıdan ağlayan küçük kız eve gitti ve annesi krem sürerek sargı bezi ile sardı. Hafta sonu tatili nedeniyle iki gün sonra okula eli sarılı giden Tuba K.’nın ağrıları gittikçe arttı. Daha sonra annesi tarafından hastaneye götürülen küçük kızın başparmak kısmında bulunan kemikte kırık tespit edildi. Bunun üzerine küçük kızın ailesi öğretmen Serdar T.’den şikayetçi oldu. Savcılık öğretmen hakkında kasten yaralama suçundan 1,5 yıldan 4,5 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.
Aile hekimlerine izin müjdesi
AHEF açtığı davayı kazandı. Aile hekimlerinin izinleri ile ilgili maddenin yürütmesini durdurmak için dava açan AHEF, Danıştay'dan sevindiren haber aldı. İşte yeni karara göre aile hekimlerinin izin kullanma hakkı...
AHEF Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Gürsel Özer, aile hekimliğinin yıllardır bir yasaya bağlı değil, Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği ile yürütüldüğüne dikkat çekerek artık hekimlerin de hakkını gözeten bir yasa çıkartılması gerektiğini vurguluyor. İzinlerle ilgili açılan davada Danıştay’dan sevindirici haber aldığını ve aile hekimlerinin izinlerini kullanmalarını engelleyen maddenin yürütmesini durdurduğunu duyuran Özer, şu açıklamayı yaptı.
12 YILDIR VARIZ HÂLÂ YASADA YOKUZ
“Türkiye'de aile hekimliği 12. yılını geride bırakırken hala bir yasası bulunmuyor. 80 milyonu yakından ilgilendiren bu meslek grubu bir yönetmelikle, “Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği” ile yürütülüyor. O yönetmelikteki bazı maddelerde yapılan değişiklik, aile hekimlerinin görevlerini yerine getirirken insani şartlarda çalışmalarını engelliyordu. Aile hekimlerinin en büyük çatı örgütü AHEF olarak konuyu mahkemeye taşıdık ve yanlıştan dönülmesini sağladık.
İZİNLER BİR SONRAKİ YILA AKTARILABİLECEK
2015 yılında yönetmelikte yapılan değişiklikle, aile hekimlerinin ve aile sağlığı çalışanlarının kullanmadıkları izinlerin bir sonraki sözleşme dönemine aktarılması engellenmişti. Anayasanın 50. maddesiyle koruma altına alınan, dinlenme hakkını ihlal eden bu keyfi kararın, aile hekimlerinin verimini de olumsuz anlamda etkileyeceği gerçeğinden yola çıkarak bu duruma itiraz ettik. Danıştay da 5 Nisan 2017’de verdiği hükümle, 2015 yılındaki değişikliğin hukuksuz olduğuna hükmetti. Yani bundan böyle aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları kullanılmayan izin sürelerinin bir sonraki döneme aktarılmasını talep edebilecekler.
AİLE HEKİMLİĞİ 5 MADDELİK KANUNLA YÜRÜTÜLÜYOR
Bu son yaşanan gelişme bir kez daha göstermiştir ki, aile hekimliği sisteminin derhal kendi yasasına kavuşması şarttır. Her şeyden önce aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları kamu görevlisidir ve diğer tüm kamu görevlileri gibi izinleri kanunla düzenlenmelidir. 23 bin aile hekimi, 23 bin aile sağlığı çalışanı yani birinci basamak ve dolayısıyla koruyucu sağlık hizmetleri, yıllardır 5 maddelik kanunla yürütülmeye çalışılmaktadır. Toplum sağlığı için bu denli önemli bir basamak olan ve 80 milyona direkt erişebilen aile hekimliği sisteminin kendi yasasının olmaması, hukuk devleti olmanın gerekleriyle örtüşmemektedir.
Önce bir kanun olmalı, bürokratlar da kanun çerçevesinde yönetmelikler hazırlayarak sistemin devamını sağlamalıdır. Aile hekimlerinin özverili çalışmalarıyla başarılı bir şekilde işleyişini sürdüren birinci basamak sağlık hizmetleri, kanunuyla da koruma altına alınmalıdır. Böylece sadece bedenen sağlıklı bir toplumun temelini atmakla kalınmayacak, hukuk sistemiyle de dünyada örnek gösterilen bir aile hekimliği sistemi oluşturulmuş olacaktır.
Aile Hekimliği uygulamasında var olan 5 maddelik kanun, keyfiyet ile hazırlanan yönetmeliklerin önünü açmıştır. Defalarca değiştirilen yönetmeliklerle aile hekimliği sistemi adeta bir yapboz tahtasına dönüştürülmüştür. Sağlık çalışanlarının ve hastaların haklarını gözeten, uluslararası hukuk normlarında kanuni düzenlemelerin yapılması şarttır. Söz konusu kanunun hazırlanmasında, sistemin temeli olan aile hekimleri ve onların oluşturduğu sivil toplum kuruluşları da söz sahibi olmalıdır. Kurulduğu ilk günden bu yana aile hekimliğinin gelişmesi için elini taşın altına koymaktan çekinmeyen AHEF, kanun hazırlığında da yer almaya, hazırlamış olduğu öneri ve raporları bakanlığa ve kanun koyuculara sunmaya hazırdır.
Sağlıklı bir toplum ve maliyet etkin bir sağlık sistemi için, sistemin tüm bileşenlerini kapsayan kanun şarttır.”
AHEF Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Gürsel Özer, aile hekimliğinin yıllardır bir yasaya bağlı değil, Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği ile yürütüldüğüne dikkat çekerek artık hekimlerin de hakkını gözeten bir yasa çıkartılması gerektiğini vurguluyor. İzinlerle ilgili açılan davada Danıştay’dan sevindirici haber aldığını ve aile hekimlerinin izinlerini kullanmalarını engelleyen maddenin yürütmesini durdurduğunu duyuran Özer, şu açıklamayı yaptı.
12 YILDIR VARIZ HÂLÂ YASADA YOKUZ
“Türkiye'de aile hekimliği 12. yılını geride bırakırken hala bir yasası bulunmuyor. 80 milyonu yakından ilgilendiren bu meslek grubu bir yönetmelikle, “Aile Hekimliği Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği” ile yürütülüyor. O yönetmelikteki bazı maddelerde yapılan değişiklik, aile hekimlerinin görevlerini yerine getirirken insani şartlarda çalışmalarını engelliyordu. Aile hekimlerinin en büyük çatı örgütü AHEF olarak konuyu mahkemeye taşıdık ve yanlıştan dönülmesini sağladık.
İZİNLER BİR SONRAKİ YILA AKTARILABİLECEK
2015 yılında yönetmelikte yapılan değişiklikle, aile hekimlerinin ve aile sağlığı çalışanlarının kullanmadıkları izinlerin bir sonraki sözleşme dönemine aktarılması engellenmişti. Anayasanın 50. maddesiyle koruma altına alınan, dinlenme hakkını ihlal eden bu keyfi kararın, aile hekimlerinin verimini de olumsuz anlamda etkileyeceği gerçeğinden yola çıkarak bu duruma itiraz ettik. Danıştay da 5 Nisan 2017’de verdiği hükümle, 2015 yılındaki değişikliğin hukuksuz olduğuna hükmetti. Yani bundan böyle aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları kullanılmayan izin sürelerinin bir sonraki döneme aktarılmasını talep edebilecekler.
AİLE HEKİMLİĞİ 5 MADDELİK KANUNLA YÜRÜTÜLÜYOR
Bu son yaşanan gelişme bir kez daha göstermiştir ki, aile hekimliği sisteminin derhal kendi yasasına kavuşması şarttır. Her şeyden önce aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları kamu görevlisidir ve diğer tüm kamu görevlileri gibi izinleri kanunla düzenlenmelidir. 23 bin aile hekimi, 23 bin aile sağlığı çalışanı yani birinci basamak ve dolayısıyla koruyucu sağlık hizmetleri, yıllardır 5 maddelik kanunla yürütülmeye çalışılmaktadır. Toplum sağlığı için bu denli önemli bir basamak olan ve 80 milyona direkt erişebilen aile hekimliği sisteminin kendi yasasının olmaması, hukuk devleti olmanın gerekleriyle örtüşmemektedir.
Önce bir kanun olmalı, bürokratlar da kanun çerçevesinde yönetmelikler hazırlayarak sistemin devamını sağlamalıdır. Aile hekimlerinin özverili çalışmalarıyla başarılı bir şekilde işleyişini sürdüren birinci basamak sağlık hizmetleri, kanunuyla da koruma altına alınmalıdır. Böylece sadece bedenen sağlıklı bir toplumun temelini atmakla kalınmayacak, hukuk sistemiyle de dünyada örnek gösterilen bir aile hekimliği sistemi oluşturulmuş olacaktır.
Aile Hekimliği uygulamasında var olan 5 maddelik kanun, keyfiyet ile hazırlanan yönetmeliklerin önünü açmıştır. Defalarca değiştirilen yönetmeliklerle aile hekimliği sistemi adeta bir yapboz tahtasına dönüştürülmüştür. Sağlık çalışanlarının ve hastaların haklarını gözeten, uluslararası hukuk normlarında kanuni düzenlemelerin yapılması şarttır. Söz konusu kanunun hazırlanmasında, sistemin temeli olan aile hekimleri ve onların oluşturduğu sivil toplum kuruluşları da söz sahibi olmalıdır. Kurulduğu ilk günden bu yana aile hekimliğinin gelişmesi için elini taşın altına koymaktan çekinmeyen AHEF, kanun hazırlığında da yer almaya, hazırlamış olduğu öneri ve raporları bakanlığa ve kanun koyuculara sunmaya hazırdır.
Sağlıklı bir toplum ve maliyet etkin bir sağlık sistemi için, sistemin tüm bileşenlerini kapsayan kanun şarttır.”
11 Nisan 2017 Salı
Marmara Denizi'nde deprem
Marmara Denizi’nin Silivri açıklarında 3.1 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığından (AFAD) yapılan açıklamaya göre, Marmara Denizi’nin Silivri açıklarında saat 20.27’de bir deprem meydana geldi.
Depremin büyüklüğü 3.1 olarak açıklanırken, derinliği ise 7 kilometre olarak ölçüldü.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığından (AFAD) yapılan açıklamaya göre, Marmara Denizi’nin Silivri açıklarında saat 20.27’de bir deprem meydana geldi.
Depremin büyüklüğü 3.1 olarak açıklanırken, derinliği ise 7 kilometre olarak ölçüldü.
11 yıl haksız yere hapis yatmanın bedeli 8 lira 80 kuruş
20 yaşındayken gözaltına alınan ve hakkındaki 15 suçlama nedeniyle 11 yıl hapis yatan Hüseyin A., 1.2 milyon liralık hapis davası açtı. Bilirkişi tarafından hazırlanan raporla Hüseyin A.'nın 11 yıl için 8 lira 80 kuruş tazminat almasına karar verildi.
Hüseyin A., 32 yıl süren Dev-Sol davasında 15 suçlamanın 13’ünden beraat etti, 2 suçlama zamanaşımından düştü. 11 yıl hapis yatan Hüseyin A., 1 milyon 200 bin liralık tazminat davası açtı. Bilirkişi, asgari ücretten hesap yapıp 6 sıfır atınca tazminat 8 lira 80 kuruş oldu.
Meslek Lisesi mezunu olan Hüseyin A., 20 yaşındayken 26 Mayıs 1980’de gözaltına alındı. Habertürk gazetesinin haberine göre tutuklanan Hüseyin A.’ya, terör örgütü Dev-Sol’a üye olduğu gerekçesiyle sıkıyönetim mahkemesinde dava açıldı. Dava daha sonra Ağır Ceza’da devam etti. Hüseyin A., 1243 sanıkla birlikte tutuklu yargılandı. Yargılama sonucunda Hüseyin A., “öldürme, öldürmeye teşebbüs, kurşunlama, bombalama” gibi 13 ayrı suçtan beraat etti. “Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs” ile “sahte kimlik kullanma” suçlaması ise zamanaşımı ile sonuçlandı.
1.2 milyon liralık dava açtı
Dev-Sol ana davası 32 yıl sonra sonuçlandı. 129 sanık beraat ederken, 39 sanık farklı cezalara çarptırıldı. Hüseyin A., gözaltında kaldığı ve tutuklu geçirdiği 11 yıl 59 gün için 200 bin TL maddi, 1 milyon TL de manevi olmak üzere toplam 1 milyon 200 bin TL’lik tazminat davası açtı. Mahkeme, rapor için dosyayı bilirkişiye gönderdi.
Bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucunda hazırlanan raporda, davacı Hüseyin A.’nın talep edeceği maddi haklar tazminat tutarının 8.80 TL olduğu belirtildi. O dönemin asgari ücreti üzerinden yapılan hesaplamada net tutarı 8 milyon 775 bin 471 lira olarak bulan bilirkişi, raporunda, “Bu tutardan 5803 sayılı yasa uyarınca 6 sıfır atılması halinde davacının maddi tazminat tutarının 8.80 TL mertebesinde olduğu anlaşılmaktadır” dedi. Ortaya çıkan miktara hukukçular da şaşırdı.
Hüseyin A., 32 yıl süren Dev-Sol davasında 15 suçlamanın 13’ünden beraat etti, 2 suçlama zamanaşımından düştü. 11 yıl hapis yatan Hüseyin A., 1 milyon 200 bin liralık tazminat davası açtı. Bilirkişi, asgari ücretten hesap yapıp 6 sıfır atınca tazminat 8 lira 80 kuruş oldu.
Meslek Lisesi mezunu olan Hüseyin A., 20 yaşındayken 26 Mayıs 1980’de gözaltına alındı. Habertürk gazetesinin haberine göre tutuklanan Hüseyin A.’ya, terör örgütü Dev-Sol’a üye olduğu gerekçesiyle sıkıyönetim mahkemesinde dava açıldı. Dava daha sonra Ağır Ceza’da devam etti. Hüseyin A., 1243 sanıkla birlikte tutuklu yargılandı. Yargılama sonucunda Hüseyin A., “öldürme, öldürmeye teşebbüs, kurşunlama, bombalama” gibi 13 ayrı suçtan beraat etti. “Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs” ile “sahte kimlik kullanma” suçlaması ise zamanaşımı ile sonuçlandı.
1.2 milyon liralık dava açtı
Dev-Sol ana davası 32 yıl sonra sonuçlandı. 129 sanık beraat ederken, 39 sanık farklı cezalara çarptırıldı. Hüseyin A., gözaltında kaldığı ve tutuklu geçirdiği 11 yıl 59 gün için 200 bin TL maddi, 1 milyon TL de manevi olmak üzere toplam 1 milyon 200 bin TL’lik tazminat davası açtı. Mahkeme, rapor için dosyayı bilirkişiye gönderdi.
Bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucunda hazırlanan raporda, davacı Hüseyin A.’nın talep edeceği maddi haklar tazminat tutarının 8.80 TL olduğu belirtildi. O dönemin asgari ücreti üzerinden yapılan hesaplamada net tutarı 8 milyon 775 bin 471 lira olarak bulan bilirkişi, raporunda, “Bu tutardan 5803 sayılı yasa uyarınca 6 sıfır atılması halinde davacının maddi tazminat tutarının 8.80 TL mertebesinde olduğu anlaşılmaktadır” dedi. Ortaya çıkan miktara hukukçular da şaşırdı.
Uçakta cep telefonu yasağı kalkmıyor
Uçakta cep telefonu yasağı hiçbir zaman kalkmayabilir. Sebep ise düşündüğünüz gibi teknik değil daha çok insani.
ABD’de iletişim konusundaki kuralları belirleyen ve kontrol eden kurum olan FCC (Federal Communications Commission), 2013 yılında başlattığı ve uçakta cep telefonu yasağı durumunu kaldırmaya yönelik olan çalışmaya son verdiğini açıkladı.
Ancak bu çalışmaya son verilmesinin ardında teknik nedenler ve imkansızlıklar yatmıyor. FCC Başkanı Ajit Pai yaptığı açıklamada insanların uçuş sırasında sessiz ve huzurlu bir ortam aradıklarını ve bunu bozmaya niyetlerinin olmadığını belirtti. Pai, yasağın kaldırılmasına yönelik çalışmanın durdurulmasını 30.000 feet yükseklikte huzurlu olmak isteyenler için bir zafer olarak nitelendirdi.
Cep telefonlarının yasak olduğu ender yerlerden biri olan uçaklarda bu yasak şimdilik devam edecek gibi duruyor. ABD’nin bu yasağı kaldırmaya niyetinin olmaması muhtemelen dünyanın geri kalanında da aynı etkiyi yapacak.
Teknolojiye ve sürekli iletişime neredeyse bağımlı hale geldiğimiz bu dönemde uçakta cep telefonu kullanamamak bazıları için zor olsa da, toplu taşıma araçlarında yüksek sesle telefonla konuşanların verdiği rahatsızlık düşünüldüğünde FCC Başkanı Ajit Pai’ye hak vermemek de elde değil.
ABD’de iletişim konusundaki kuralları belirleyen ve kontrol eden kurum olan FCC (Federal Communications Commission), 2013 yılında başlattığı ve uçakta cep telefonu yasağı durumunu kaldırmaya yönelik olan çalışmaya son verdiğini açıkladı.
Ancak bu çalışmaya son verilmesinin ardında teknik nedenler ve imkansızlıklar yatmıyor. FCC Başkanı Ajit Pai yaptığı açıklamada insanların uçuş sırasında sessiz ve huzurlu bir ortam aradıklarını ve bunu bozmaya niyetlerinin olmadığını belirtti. Pai, yasağın kaldırılmasına yönelik çalışmanın durdurulmasını 30.000 feet yükseklikte huzurlu olmak isteyenler için bir zafer olarak nitelendirdi.
Cep telefonlarının yasak olduğu ender yerlerden biri olan uçaklarda bu yasak şimdilik devam edecek gibi duruyor. ABD’nin bu yasağı kaldırmaya niyetinin olmaması muhtemelen dünyanın geri kalanında da aynı etkiyi yapacak.
Teknolojiye ve sürekli iletişime neredeyse bağımlı hale geldiğimiz bu dönemde uçakta cep telefonu kullanamamak bazıları için zor olsa da, toplu taşıma araçlarında yüksek sesle telefonla konuşanların verdiği rahatsızlık düşünüldüğünde FCC Başkanı Ajit Pai’ye hak vermemek de elde değil.
Fabrika alanları lüks konut projelerine döndü, değerleri yüzde 200 arttı
İstanbul'da arsa arzı sınırlı kalınca fabrika alanları yüzde 200 değerlendi. Geniş arsa alanları ile şirketlerin gözde bölgeleri haline gelen alanlarda birer birer lüks konut projeleri inşa ediliyor. Hürriyet gazetesinin haberine göre Zeytinburnu, Basın Ekspres Yolu, Ayazağa, Kağıthane, Kartal, Sancaktepe sanayiden dönüşümde en çok etkilenen bölgelerin başında geliyor. Bu bölgelerde fabrika sahipleri ile anlaşma yapan şirketler, önce alandaki sanayi tesisini yıkıyor, sonra yerine markalı konut dediğimiz lüks projeleri inşa ediyor. Fabrika yerine yapılan projeler büyük oranda kentsel dönüşüm kapsamına alındığı için evlerin yüzde 8 ya da 18 yerine yüzde 1 KDV oranı ile satılması da avantaj olarak görülüyor. İşte İstanbul'un değerine değer katan bölgeleri;
1- KARTAL
Adalar manzarasıyla dikkat çeken Kartal, Anadolu yakası metrosunun da etkisiyle kentsel dönüşümde öne çıkan bölgelerden biri haline geldi. TSKB Gayrimenkul Değerleme Genel Müdür Yardımcısı Ozan Kolcuoğlu, Kartal metrosu, adliye gibi faktörlerle birlikte değer kazanan semtte konutların önümüzdeki yıllarda daha da değer kazanması beklediklerini söylüyor. Kartal’da konut metrekare fiyatlarının projenin konumuna, büyüklüğüne ve manzara durumuna bağlı olarak değişkenlik göstermekle birlikte genel olarak 4 bin 500 lira ile 6 bin lira aralığında olduğunu belirten Kolcuoğlu, “Sahilyolu aksına baktığımızda ise fiyatların 7 bin 500 lira ile 10 bin lira aralığında. Maltepe bölgesindeki kentsel dönüşüm çalışmalarının hızlanması ile Kartal bölgesine talebin artacağı ve fiyatların, doluluk oranlarının yükseleceği tahmin ediliyor” diyor.
2- CENDERE
Fabrikadan dönüşüm konusunda en hızlı ilerleme kaydeden bölgelerden biri de Cendere oldu. Ayazağa ve Seyrantepe’yi de içeren Cendere Vadisi’nde konut, otel, ofis ve alışveriş caddelerini kapsayan karma kullanımlı projeler inşa ediliyor. Bölgede 5 yıl önce metrekaresi 1000-1500 liraya konut bulmak mümkündü. Bugün o evlerin metrekare fiyatı 3 bin 500 lirayı buldu. Markalı yeni projelerde ortalama metrekare fiyatı 7 bin 500 lira. Yeni projelerde metrekaresi 10 bin liradan satışa çıkanlar da var.
3- SANCAKTEPE
Üsküdar – Sancaktepe metro hattı inşaası ile Sancaktepe’de konut fiyatlarında yüksek artışların yaşandığına dikkat çeken Ozan Kolcuoğlu, “Önceki yıllarda metrekaresi 2 bin - 2 bin 500 lira olan daire fiyatları günümüzde metro hattının inşası ve markalı konut geliştiricilerinin bölgeye gelmesi ile birlikte 3 bin 500 ile 4 bin 500 aralığına geldi.
4- GÜNEŞLİ
Güneşli Basın Ekspres aksı ise geniş sanayi alanları ile markalı konut üreticiler için önemli bir adres oldu. Atatürk Havalimanı’na yakınlığı nedeni ile bölgede sadece konut değil, ofis ve otel yatırımları da yapılıyor.
5- ZEYTİNBURNU
Zeytinburnu ilçesinin en önemli özelliği yakın zamana kadar kaçak ve çarpık yapılaşmanın en yoğun olduğu bölgelerden birisi olmasına rağmen kısa sürede hızlı bir dönüşümle farklı bir çehreye dönüşmesi. Zeytinburnu’ndaki bu dönüşümdeki en büyük etkenlerden ikisi; sanayi yapılaşmalarının hızla şehir dışına taşınmasıyla ortaya çıkan arsa stoku ve konumundan kaynaklı ulaşım avantajı. Zeytinburnu’nun yalnızca D-100 vasıtasıyla değil, deniz ve demiryolu vasıtasıyla da ulaşım için elverişli bir bölge olduğunu belirten Kolcuoğlu, “Marmaray hattının ve Avrasya Tüneli’nin de bölgeye etkisi ile fiyatlar hızla yükselmiş ve büyük projeler yapılmaya başlanmıştır. Sahil yolu hattındaki markalı konut projelerinde metrekare fiyatları 15 bin lira ve üzerinde görülürken, iç kesimlerde kalan projelerde metrekare fiyatı 7 bin lira ile 10 bin lira arasında değişiyor” diyor.
6- KAĞITHANE
Kağıthane’de sanayi alanların konuta dönüşmesine en etkili faktör konumu oldu. Maslak’a yakınlığı, Levent ve Maslak’tan sonra ofis piyasası icin 2. bölge olarak gelişmesi Kağıthane’yi öne çıkarıyor. Bölgede 2010 yılında metrekare satış fiyatı bin 500 lirayken bugün 5 bin lirayı buluyor.
1- KARTAL
Adalar manzarasıyla dikkat çeken Kartal, Anadolu yakası metrosunun da etkisiyle kentsel dönüşümde öne çıkan bölgelerden biri haline geldi. TSKB Gayrimenkul Değerleme Genel Müdür Yardımcısı Ozan Kolcuoğlu, Kartal metrosu, adliye gibi faktörlerle birlikte değer kazanan semtte konutların önümüzdeki yıllarda daha da değer kazanması beklediklerini söylüyor. Kartal’da konut metrekare fiyatlarının projenin konumuna, büyüklüğüne ve manzara durumuna bağlı olarak değişkenlik göstermekle birlikte genel olarak 4 bin 500 lira ile 6 bin lira aralığında olduğunu belirten Kolcuoğlu, “Sahilyolu aksına baktığımızda ise fiyatların 7 bin 500 lira ile 10 bin lira aralığında. Maltepe bölgesindeki kentsel dönüşüm çalışmalarının hızlanması ile Kartal bölgesine talebin artacağı ve fiyatların, doluluk oranlarının yükseleceği tahmin ediliyor” diyor.
2- CENDERE
Fabrikadan dönüşüm konusunda en hızlı ilerleme kaydeden bölgelerden biri de Cendere oldu. Ayazağa ve Seyrantepe’yi de içeren Cendere Vadisi’nde konut, otel, ofis ve alışveriş caddelerini kapsayan karma kullanımlı projeler inşa ediliyor. Bölgede 5 yıl önce metrekaresi 1000-1500 liraya konut bulmak mümkündü. Bugün o evlerin metrekare fiyatı 3 bin 500 lirayı buldu. Markalı yeni projelerde ortalama metrekare fiyatı 7 bin 500 lira. Yeni projelerde metrekaresi 10 bin liradan satışa çıkanlar da var.
3- SANCAKTEPE
Üsküdar – Sancaktepe metro hattı inşaası ile Sancaktepe’de konut fiyatlarında yüksek artışların yaşandığına dikkat çeken Ozan Kolcuoğlu, “Önceki yıllarda metrekaresi 2 bin - 2 bin 500 lira olan daire fiyatları günümüzde metro hattının inşası ve markalı konut geliştiricilerinin bölgeye gelmesi ile birlikte 3 bin 500 ile 4 bin 500 aralığına geldi.
4- GÜNEŞLİ
Güneşli Basın Ekspres aksı ise geniş sanayi alanları ile markalı konut üreticiler için önemli bir adres oldu. Atatürk Havalimanı’na yakınlığı nedeni ile bölgede sadece konut değil, ofis ve otel yatırımları da yapılıyor.
5- ZEYTİNBURNU
Zeytinburnu ilçesinin en önemli özelliği yakın zamana kadar kaçak ve çarpık yapılaşmanın en yoğun olduğu bölgelerden birisi olmasına rağmen kısa sürede hızlı bir dönüşümle farklı bir çehreye dönüşmesi. Zeytinburnu’ndaki bu dönüşümdeki en büyük etkenlerden ikisi; sanayi yapılaşmalarının hızla şehir dışına taşınmasıyla ortaya çıkan arsa stoku ve konumundan kaynaklı ulaşım avantajı. Zeytinburnu’nun yalnızca D-100 vasıtasıyla değil, deniz ve demiryolu vasıtasıyla da ulaşım için elverişli bir bölge olduğunu belirten Kolcuoğlu, “Marmaray hattının ve Avrasya Tüneli’nin de bölgeye etkisi ile fiyatlar hızla yükselmiş ve büyük projeler yapılmaya başlanmıştır. Sahil yolu hattındaki markalı konut projelerinde metrekare fiyatları 15 bin lira ve üzerinde görülürken, iç kesimlerde kalan projelerde metrekare fiyatı 7 bin lira ile 10 bin lira arasında değişiyor” diyor.
6- KAĞITHANE
Kağıthane’de sanayi alanların konuta dönüşmesine en etkili faktör konumu oldu. Maslak’a yakınlığı, Levent ve Maslak’tan sonra ofis piyasası icin 2. bölge olarak gelişmesi Kağıthane’yi öne çıkarıyor. Bölgede 2010 yılında metrekare satış fiyatı bin 500 lirayken bugün 5 bin lirayı buluyor.
Topuk Yaylası "tabiat parkı" ilan edildi
Kütahya'nın Domaniç ilçesindeki Topuk Yaylası, "Türkiye'nin 210'uncu tabiat parkı" ilan edildi.
Kütahya'nın Domaniç ilçesi sınırlarında yer alan Topuk Yaylası, Orman ve Su işleri Bakanlığınca "Türkiye'nin 210'uncu tabiat parkı" olarak ilan edildi.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre, Türkiye'nin tabii, kültürel ve rekreasyonel kaynak değerlerine sahip yöreleri, 2873 Sayılı Milli Parklar Kanunu'na göre "milli park, tabiat parkı, tabiatı koruma alanı ve tabiat anıtı" olarak Bakanlık tarafından koruma altına alınıyor.
Bu doğrultuda son olarak, Kütahya'nın Domaniç ilçesi sınırlarında bulunan Topuk Yaylası, Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından "Türkiye'nin 210'uncu tabiat parkı" ilan edildi.
Kütahya merkeze 101 kilometre mesafede ve Domaniç-İnegöl Karayolu'nun 11'inci kilometresinde yer alan tabiat parkı, 780 dekarlık orman alanı içerisinde yer alıyor.
"81 İL İÇİN TABİAT TURİZMİ MASTER PLANLARINI TAMAMLADIK"
Açıklamada değerlendirmelerine yer verilen Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Topuk Yaylası Tabiat Parkı'nın orman ve göl ekosistemini bir bütün olarak ihtiva ettiğinin altını çizerek, "Bu eşsiz tabii güzelliğe sahip tabiat parkımız, yeşil ve mavinin iç içe geçmesi ile yüksek bir peyzaj değeri taşıyor. Koruma altına aldığımız bu alanı vatandaşlarımız muhakkak gidip görmeliler" ifadesini kullandı.
Korunan alanları hem adet hem de alan olarak sürekli artırdıklarını vurgulayan Eroğlu, Topuk Yaylası Tabiat Parkı'nı bilimsel değerinin yanında estetik değeriyle de koruma altına aldıklarını aktardı.
Tabiatı her zaman koruduklarını ve gelişmesi için desteklediklerini kaydeden Bakan Eroğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Milli parklar ile tabiat parklarını ziyaretçilerin ilgi odağı haline getirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Her geçen yıl korunan alanlarımızı ziyaret edenlerin sayısı artıyor. Türkiye'de 'turizm' denilince güneş ve deniz akla geliyor. Özellikle sahillerde milyarlarca dolarlık yatırımlar yapılıyor. Oysa dünyanın birçok ülkesinde ekoturizm gelişiyor. Biz de bu tabiat harikası alanlarımızda ekoturizmi geliştirmek istiyoruz. Bu çerçevede 81 il için tabiat turizmi master planlarını tamamladık ve turizm alanlarını belirledik. Bu alanları turizmin de gözdesi haline getireceğiz."
Kütahya'nın Domaniç ilçesi sınırlarında yer alan Topuk Yaylası, Orman ve Su işleri Bakanlığınca "Türkiye'nin 210'uncu tabiat parkı" olarak ilan edildi.
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre, Türkiye'nin tabii, kültürel ve rekreasyonel kaynak değerlerine sahip yöreleri, 2873 Sayılı Milli Parklar Kanunu'na göre "milli park, tabiat parkı, tabiatı koruma alanı ve tabiat anıtı" olarak Bakanlık tarafından koruma altına alınıyor.
Bu doğrultuda son olarak, Kütahya'nın Domaniç ilçesi sınırlarında bulunan Topuk Yaylası, Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından "Türkiye'nin 210'uncu tabiat parkı" ilan edildi.
Kütahya merkeze 101 kilometre mesafede ve Domaniç-İnegöl Karayolu'nun 11'inci kilometresinde yer alan tabiat parkı, 780 dekarlık orman alanı içerisinde yer alıyor.
"81 İL İÇİN TABİAT TURİZMİ MASTER PLANLARINI TAMAMLADIK"
Açıklamada değerlendirmelerine yer verilen Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Topuk Yaylası Tabiat Parkı'nın orman ve göl ekosistemini bir bütün olarak ihtiva ettiğinin altını çizerek, "Bu eşsiz tabii güzelliğe sahip tabiat parkımız, yeşil ve mavinin iç içe geçmesi ile yüksek bir peyzaj değeri taşıyor. Koruma altına aldığımız bu alanı vatandaşlarımız muhakkak gidip görmeliler" ifadesini kullandı.
Korunan alanları hem adet hem de alan olarak sürekli artırdıklarını vurgulayan Eroğlu, Topuk Yaylası Tabiat Parkı'nı bilimsel değerinin yanında estetik değeriyle de koruma altına aldıklarını aktardı.
Tabiatı her zaman koruduklarını ve gelişmesi için desteklediklerini kaydeden Bakan Eroğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Milli parklar ile tabiat parklarını ziyaretçilerin ilgi odağı haline getirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Her geçen yıl korunan alanlarımızı ziyaret edenlerin sayısı artıyor. Türkiye'de 'turizm' denilince güneş ve deniz akla geliyor. Özellikle sahillerde milyarlarca dolarlık yatırımlar yapılıyor. Oysa dünyanın birçok ülkesinde ekoturizm gelişiyor. Biz de bu tabiat harikası alanlarımızda ekoturizmi geliştirmek istiyoruz. Bu çerçevede 81 il için tabiat turizmi master planlarını tamamladık ve turizm alanlarını belirledik. Bu alanları turizmin de gözdesi haline getireceğiz."
Trafik sigortasında tavan fiyat uygulaması geliyor
Trafik sigortasında heyecanla beklenen tavan fiyat uygulamasında Hazine Müsteşarlığı çalışmasını tamamlarken, düzenlemenin beklendiği gibi fiyatları cüzi hale getirmeyecek. İşte trafik sigortasında yeni tavan fiyat düzenlemesi hakkında son gelişmeler...
Tavan uygulaması beklendiği gibi fiyatları cüzi hale getirmeyecek. Şirketlerin sermaye yeterliliği de gözetiliyor. Bazı kademelerde vatandaşın mağdur edilmesi önlenecek, bazılarında tavan fiyat artışını bile beraberinde getirecek. 16.5 milyon araç sahibi ve sigorta sektörü uzun süredir trafik sigortasına getirilecek prim tavanı ile yatıp kalkıyor. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in açıklamaları ile gündeme gelen konu hakkında Hazine Müsteşarlığı çalışmasını tamamladı ve Mehmet Şimşek’e iletti.
Habertürk'ün haberine göre çalışma, trafik sigortası fiyatlarını aşağı çekerek vatandaşın bu konudaki şikâyetlerinin önüne geçecek. Ancak fiyatlar herkesin beklediği gibi çok cüzi tutarlara inmeyecek. Hazine bir yandan son 1.5 yılda tırmanışa geçerek kimi araç sahiplerinin poliçesini yüzde 100’den fazla artışla yenilemesini sağlayan durumu düzeltmeye çalışırken diğer yandan sigorta şirketlerini de düşünüyor. Buradaki kritik nokta ise sigorta şirketlerinin sermaye yeterliliği. Hazine düzenleme ile şirketlerin ek sermaye koyma zorunluluğu olmamasına özen gösterdi. Bilimsel ve istatistiki yöntemler ise dengeli bir sonuca ulaşılmasını sağladı.
Bazı otomobillerde artabilir
Trafik sigortasında araçlar hasar oranlarına göre 7 ayrı basamakta sigortalanıyor. İlk yıl 4’üncü basamaktan giren araçlar sonraki yıllarda kaza yaparsa 1’inci basamağa, yapmazsa 7’inci basamağa doğru ilerliyor. Sigorta şirketleri ayrıca aracın markasına, rengine veya sürücünün kadın, erkek, yaşlı, genç olmasına, evde 13-17 yaşında çocuk olup olmadığına bakarak yeni kriterler oluşturuyor. İşte bu kriterler bazı şirketlerde bazen 7 ayrı kademeye göre daha belirleyici olabiliyor. Böylece sigorta çok daha ucuz veya pahalı hale geliyor. Şimdi getirilecek tavan bazı modellerde mevcut primin üstünde kalabilir.
Eğer fiyatlar tavana çekilirse etkilenir
Tavanın gelmesi ile şimdiye kadar düşük fiyat uygulanan marka ve kademelerde prim zammı olması mecburi değil. Eğer sigorta şirketi isterse tüm fiyatları tavana çekerse fiyat artışı sağlanmış olur.
Tavan uygulaması beklendiği gibi fiyatları cüzi hale getirmeyecek. Şirketlerin sermaye yeterliliği de gözetiliyor. Bazı kademelerde vatandaşın mağdur edilmesi önlenecek, bazılarında tavan fiyat artışını bile beraberinde getirecek. 16.5 milyon araç sahibi ve sigorta sektörü uzun süredir trafik sigortasına getirilecek prim tavanı ile yatıp kalkıyor. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in açıklamaları ile gündeme gelen konu hakkında Hazine Müsteşarlığı çalışmasını tamamladı ve Mehmet Şimşek’e iletti.
Habertürk'ün haberine göre çalışma, trafik sigortası fiyatlarını aşağı çekerek vatandaşın bu konudaki şikâyetlerinin önüne geçecek. Ancak fiyatlar herkesin beklediği gibi çok cüzi tutarlara inmeyecek. Hazine bir yandan son 1.5 yılda tırmanışa geçerek kimi araç sahiplerinin poliçesini yüzde 100’den fazla artışla yenilemesini sağlayan durumu düzeltmeye çalışırken diğer yandan sigorta şirketlerini de düşünüyor. Buradaki kritik nokta ise sigorta şirketlerinin sermaye yeterliliği. Hazine düzenleme ile şirketlerin ek sermaye koyma zorunluluğu olmamasına özen gösterdi. Bilimsel ve istatistiki yöntemler ise dengeli bir sonuca ulaşılmasını sağladı.
Bazı otomobillerde artabilir
Trafik sigortasında araçlar hasar oranlarına göre 7 ayrı basamakta sigortalanıyor. İlk yıl 4’üncü basamaktan giren araçlar sonraki yıllarda kaza yaparsa 1’inci basamağa, yapmazsa 7’inci basamağa doğru ilerliyor. Sigorta şirketleri ayrıca aracın markasına, rengine veya sürücünün kadın, erkek, yaşlı, genç olmasına, evde 13-17 yaşında çocuk olup olmadığına bakarak yeni kriterler oluşturuyor. İşte bu kriterler bazı şirketlerde bazen 7 ayrı kademeye göre daha belirleyici olabiliyor. Böylece sigorta çok daha ucuz veya pahalı hale geliyor. Şimdi getirilecek tavan bazı modellerde mevcut primin üstünde kalabilir.
Eğer fiyatlar tavana çekilirse etkilenir
Tavanın gelmesi ile şimdiye kadar düşük fiyat uygulanan marka ve kademelerde prim zammı olması mecburi değil. Eğer sigorta şirketi isterse tüm fiyatları tavana çekerse fiyat artışı sağlanmış olur.
10 Nisan 2017 Pazartesi
Irkçılara meydan okuyan kızın fotoğrafı sembole dönüştü
İngiltere'de ırkçıların eylemi sırasında çekilen bir fotoğraf, sembole dönüştü. Fotoğraftaki kadın, İngiliz ırkçıları ve İslam karşıtlarının düzenlediği bir gösteride, liderleri Ian Crossland'in karşısına geçti ve ortaya müthiş bir "o an" karesi çıktı.
Safiye Khan isimli genç kadın, İslam karşıtlığı ve ırkçı-faşizmin İngiltere'deki en güçlü örgütü "İngiliz Savunma Birliği"ne tek başına kafa tuttu.
Birliğin Birmingham kentinde düzenlediği gösteride, aniden ırkçıların arasında kalan Safiye Khan, İngiliz medyasına göre, "beklenmedik ve cesaret isteyen bir eylemin kahramanı" oldu.
Safiye Khan, Birmingham'deki merkez caminin önünde protesto gösterisi yapan ırkçıların tehditlerine aldırmadı.
Irkçı, yabancı düşmanı ve islam karşıtı "İngiliz Savunma Birliği" örgütünün lideri Ian Crossland'in önünde duran ve ona sadece alaycı bir gülümseme ile bakan Safiye Khan, bu hareketiyle sosyal medyada da büyük yankı uyandırdı.
Safiye Khan, BBC’ye yaptığı açıklamada fotoğrafın çekildiği sırada etrafı bir grup erkek tarafından sarılan başörtülü arkadaşına yardım ettiğini söyledi. Khan, “Benim kentimde insanlara kabadayılık yapılmasından hoşlanmıyorum” ifadesini kullanarak, fotoğrafın bu kadar ilgi çekmesine şaşırdığını söyledi.
Televizyon sunucusu Piers Morgan ise, “haftanın fotoğrafı” ilan ettiği kare için “öfkeli ırkçıya Asyalı kadından neşeli ve küçümseyen bakış” yorumunda bulundu. (ntvmsnc)
Safiye Khan isimli genç kadın, İslam karşıtlığı ve ırkçı-faşizmin İngiltere'deki en güçlü örgütü "İngiliz Savunma Birliği"ne tek başına kafa tuttu.
Birliğin Birmingham kentinde düzenlediği gösteride, aniden ırkçıların arasında kalan Safiye Khan, İngiliz medyasına göre, "beklenmedik ve cesaret isteyen bir eylemin kahramanı" oldu.
Safiye Khan, Birmingham'deki merkez caminin önünde protesto gösterisi yapan ırkçıların tehditlerine aldırmadı.
Irkçı, yabancı düşmanı ve islam karşıtı "İngiliz Savunma Birliği" örgütünün lideri Ian Crossland'in önünde duran ve ona sadece alaycı bir gülümseme ile bakan Safiye Khan, bu hareketiyle sosyal medyada da büyük yankı uyandırdı.
Safiye Khan, BBC’ye yaptığı açıklamada fotoğrafın çekildiği sırada etrafı bir grup erkek tarafından sarılan başörtülü arkadaşına yardım ettiğini söyledi. Khan, “Benim kentimde insanlara kabadayılık yapılmasından hoşlanmıyorum” ifadesini kullanarak, fotoğrafın bu kadar ilgi çekmesine şaşırdığını söyledi.
Televizyon sunucusu Piers Morgan ise, “haftanın fotoğrafı” ilan ettiği kare için “öfkeli ırkçıya Asyalı kadından neşeli ve küçümseyen bakış” yorumunda bulundu. (ntvmsnc)
9 Nisan 2017 Pazar
Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda değişiklik
Türkiye’de eşlerin ikamet bildiriminde sıkıntılara neden olan 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 48. maddesinde değişiklik yapıldı. Artık farklı adreste ikamet edip eşinin yanına taşınan kadın ya da erkek için ikamet edilen adrese posta yolu ile kurum tarafından bildirim yapılacağı belirtildi. Yeni eşler aynı adrese tek başına bildirimde bulunabilecekler.
Nüfus Hizmetleri Kanunu'nda yapılan değişiklikle birlikte daha önce evli olup farklı adreslerde ikamet eden çiftlerin aynı adrese ikamet bildirmesi için yanına taşınılacak olan eşin de nüfus müdürlüğüne gelip imza verme şartı değiştirildi. Başka bir adresten eşinin bulunduğu adrese ikametini aldırmak isteyen kişinin artık tek başına gidip nakil yaptırabilecek. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 48 maddesinde daha önce “Adresin birlikte oturma gerekçesiyle bir başka kişi tarafından beyan edilmesi halinde, ilgilinin halihazırda o adreste oturan kişi ile birlikte müracaatı halinde beyanı kabul edilir. Birlikte müracaatın mümkün olmaması halinde adreste halihazırda oturan kişinin oturduğu yerin yöneticisi ya da muhtar tarafından birlikte oturduğuna ilişkin yazılı beyan istenir” maddesine “Ancak evlilik birliği devam ettiği halde halihazırda ayrı konutlarda oturan eşlerden birinin diğer eşin adresine yerleşim yeri adres bildiriminde bulunması durumunda birlikte müracaat alınmayacaktır. Söz konusu bildirim işleme alınarak nüfus müdürlüğünce diğer eşe bildirim yazısı gönderilecektir. Herhangi bir şikayet veya beyandan şüphe duyulması halinde kanunun 60'ıncı maddesi gereğince işlem yapılacaktır” denildi. (sözcü.com.tr)
Nüfus Hizmetleri Kanunu'nda yapılan değişiklikle birlikte daha önce evli olup farklı adreslerde ikamet eden çiftlerin aynı adrese ikamet bildirmesi için yanına taşınılacak olan eşin de nüfus müdürlüğüne gelip imza verme şartı değiştirildi. Başka bir adresten eşinin bulunduğu adrese ikametini aldırmak isteyen kişinin artık tek başına gidip nakil yaptırabilecek. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 48 maddesinde daha önce “Adresin birlikte oturma gerekçesiyle bir başka kişi tarafından beyan edilmesi halinde, ilgilinin halihazırda o adreste oturan kişi ile birlikte müracaatı halinde beyanı kabul edilir. Birlikte müracaatın mümkün olmaması halinde adreste halihazırda oturan kişinin oturduğu yerin yöneticisi ya da muhtar tarafından birlikte oturduğuna ilişkin yazılı beyan istenir” maddesine “Ancak evlilik birliği devam ettiği halde halihazırda ayrı konutlarda oturan eşlerden birinin diğer eşin adresine yerleşim yeri adres bildiriminde bulunması durumunda birlikte müracaat alınmayacaktır. Söz konusu bildirim işleme alınarak nüfus müdürlüğünce diğer eşe bildirim yazısı gönderilecektir. Herhangi bir şikayet veya beyandan şüphe duyulması halinde kanunun 60'ıncı maddesi gereğince işlem yapılacaktır” denildi. (sözcü.com.tr)
Sinan Oğan'a silahlı saldırı girişimi iddiası
MHP'den ihraç Sinan Oğan, Samsun'un Bafra ilçesinde esnafı ziyareti sırasında, kalabalık arasında belinde tabanca olduğu ileri sürülen bir kişiyi korumaları yakalamak istedi. Bu kişinin korumalar yakalayamadan kaçtığı ihbarı üzerine polis araştırma başlattı.
Sinan Oğan, anayasa değişikliği referandum çalışmaları kapsamında Bafra'ya geldi. Oğan, saat 16.30 sıralarında Belediye Caddesi üzerindeki esnafı ziyaret etmeye başladı. Bu sırada Oğan'ın korumaları, kalabalık arasında bir kişinin belinde tabanca olduğunu fark etti. Korumaların kendisini gördüğünü anlayan kimliği belirlenemeyen kişi, koşarak kaçtı.
Korumalar şüpheliyi kovaladı ancak yakalayamadı. İhbar üzerine harekete geçen polisler, şüphelinin yakalanması için ilçede geniş çaplı soruşturma başlattı.
Oğan, olay sonrasında düzenlenen programa katılmak üzere Bafra Belediyesi Kültür Merkezi'ne gitti. Burada konuşma yapan Oğan, "Suikast hazırlarken kaçtılar. Türkiye'yi bir Evet- Hayır oylaması ile getirdikleri nokta budur" dedi. Referandum kampanyasının çok gergin ortamda geçtiğini kaydeden Oğan, şunları söyledi:
"Burada anayasayı oylayacağız ama siyasetçilerin o sorumsuz açıklamaları bize yönelik saldırıları durdurmamaları maalesef bir karanlık emellere böyle fırsat sunmuştur. Buradan Başbakan Binali Yıldırım'a sesleniyorum sana daha öncede mektup yazdım sen sadece 'evet' diyenlerin mi başbakanısın? Bizim can güvenliğimizi koruyamayacaksan in o koltuktan. Bunlar bizi yıldıracağını zannediyor. Bunlar bizim korkacağımızı zannediyor. Bizim hayır kampanyası yapmaktan vazgeçireceklerini zannediyor." DHA
Sinan Oğan, anayasa değişikliği referandum çalışmaları kapsamında Bafra'ya geldi. Oğan, saat 16.30 sıralarında Belediye Caddesi üzerindeki esnafı ziyaret etmeye başladı. Bu sırada Oğan'ın korumaları, kalabalık arasında bir kişinin belinde tabanca olduğunu fark etti. Korumaların kendisini gördüğünü anlayan kimliği belirlenemeyen kişi, koşarak kaçtı.
Korumalar şüpheliyi kovaladı ancak yakalayamadı. İhbar üzerine harekete geçen polisler, şüphelinin yakalanması için ilçede geniş çaplı soruşturma başlattı.
Oğan, olay sonrasında düzenlenen programa katılmak üzere Bafra Belediyesi Kültür Merkezi'ne gitti. Burada konuşma yapan Oğan, "Suikast hazırlarken kaçtılar. Türkiye'yi bir Evet- Hayır oylaması ile getirdikleri nokta budur" dedi. Referandum kampanyasının çok gergin ortamda geçtiğini kaydeden Oğan, şunları söyledi:
"Burada anayasayı oylayacağız ama siyasetçilerin o sorumsuz açıklamaları bize yönelik saldırıları durdurmamaları maalesef bir karanlık emellere böyle fırsat sunmuştur. Buradan Başbakan Binali Yıldırım'a sesleniyorum sana daha öncede mektup yazdım sen sadece 'evet' diyenlerin mi başbakanısın? Bizim can güvenliğimizi koruyamayacaksan in o koltuktan. Bunlar bizi yıldıracağını zannediyor. Bunlar bizim korkacağımızı zannediyor. Bizim hayır kampanyası yapmaktan vazgeçireceklerini zannediyor." DHA
Ehliyette randevu süresi 6 aya çıktı
1 Ocak 2016’da yürürlüğe giren yönetmelik gereğince, sürücü ehliyetleri 2020 yılına kadar yenilenecek.Ehliyet yenilemek için, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne ait internet adresinden randevu almak gerekiyor. Ancak özellikle büyük illerde, yığılma dolayısıyla en erken 2-6 ay sonrasına gün verilebiliyor.
İstanbul ve İzmir için en erken tarih 2 ay sonrası olurken; Ankara, Bursa, Diyarbakır gibi bazı illerde bu süre, 4-6 aya kadar uzuyor. Randevu alınıp müracaat sonrası, yeni ehliyetin hazırlanması için de bekleniyor. Kırık ve yıpranmış ehliyetlerini değiştirmek isteyen vatandaşlar trafik kontrollerinde mağdur oluyor.
EN HIZLI BAĞCILAR
Ankara Emniyet Müdürlüğü en erken ağustos ayına randevu verirken, İstanbul'da Bağcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü'nden bir ay içinde randevu alınabiliyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden ehliyet almak isteyenler haziran ayını, Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğü'nden ehliyet almak isteyenler ise temmuz ayını beklemek zorunda kalıyor. Bursa için en yakın tarih olarak haziran ayına randevu verilirken, birçok ilçesinde ise eylül ayı bekleniyor. İzmir'e en yakın 2 ay sonraya randevu alınabiliyor. Antalya, Giresun ve Denizli'de bu süre 1 aya iniyor, Diyarbakır'da ise 6 aya çıkıyor. (Sözcü)
İstanbul ve İzmir için en erken tarih 2 ay sonrası olurken; Ankara, Bursa, Diyarbakır gibi bazı illerde bu süre, 4-6 aya kadar uzuyor. Randevu alınıp müracaat sonrası, yeni ehliyetin hazırlanması için de bekleniyor. Kırık ve yıpranmış ehliyetlerini değiştirmek isteyen vatandaşlar trafik kontrollerinde mağdur oluyor.
EN HIZLI BAĞCILAR
Ankara Emniyet Müdürlüğü en erken ağustos ayına randevu verirken, İstanbul'da Bağcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü'nden bir ay içinde randevu alınabiliyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden ehliyet almak isteyenler haziran ayını, Kadıköy İlçe Emniyet Müdürlüğü'nden ehliyet almak isteyenler ise temmuz ayını beklemek zorunda kalıyor. Bursa için en yakın tarih olarak haziran ayına randevu verilirken, birçok ilçesinde ise eylül ayı bekleniyor. İzmir'e en yakın 2 ay sonraya randevu alınabiliyor. Antalya, Giresun ve Denizli'de bu süre 1 aya iniyor, Diyarbakır'da ise 6 aya çıkıyor. (Sözcü)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)