9 Eylül 2015 Çarşamba

Gözyaşlarıyla uğurladık...

Dağlıca'da şehit edilen 16 askerin cenazeleri Van'da düzenlenen törenden sonra özel uçaklarla memleketlerine gönderildi. Tören'de Başbakan Ahmet Davutoğlu gözyaşlarına hakim olamadı.


Hakkari Dağlıca'daki hain saldırıda şehit olan 16 asker için Van'da askeri tören düzenlendi. Şehit 16 askerin cenaze töreni Van Jandarma Filo Komutanlığı'nda yapıldı. Cenaze törenine Başbakan Ahmet Davutoğlu da katıldı. Davutoğlu burada yaptığı konuşmada gözyaşlarına hakim olamadı.

İKİ TÖREN

Van Jandarma Filo Komutanlığı'nda şehitler için 2 ayrı tören yapıldı. Saat 12.00'de yapılan ilk törene, Başbakan Ahmet Davutoğlu da katıldı. 5 şehidin Türk bayrağına sarılı tabutları tören alanına getirildi. Şehitlerin öz geçmişleri ve Kuran'ı Kerim okunduktan sonra Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez tarafından da dua edildi.

"BAŞIMIZ SAĞ OLSUN AMA DİK OLSUN"

Başbakan Ahmet Davutoğlu törende yaptığı konuşmada, milletin başının dik olacağını söyledi. Daha önce bu topraklarda ezan, Kuran ve vatanı korumak için şehit olanların torunları olduklarını söyleyen Davutoğlu, "Başımız sağ olsun ama dik olsun" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Nice hainler yüz yıl önce Van işgal edildiğinde vardı. Ama Vanlılar o zaman başlarını kaldırdılar. ‘Vanlıyım, şanlıyım, kılıcı kanlıyım’ dedi. Eminim Vanlı kardeşlerimiz o günkü hainlere karşı nasıl başını dik tutmuşsa, bugün de başları diktir. Çok kapsamlı bir saldırı ile bu topraklara karşı çeteleri devreye soktular. Suruç’ta vatandaşlarımız katledildi. Askerimizi, polisimizi şehit ettiler. Yüz yıl önceki İstiklal Harbi için nasıl bir araya geldiysek, bugün de bu çetelere karşı omuz omuza vermek sorundayız. Hainlere karşı hep beraber durmalıyız. Omuz omuza vereceğiz, hep beraber bu topraklarda bin yıllık kardeşliğimizi sürdüreceğiz. Bu çetelere karşı hep beraber olalım. Kahraman askerlerimiz, polisimiz 23 Temmuz’dan bu yana bu çetelere karşı kahramanca mücadele ediyor. Milletimizin huzuru için kahramanca mücadele ediyorlar, ülkemizin bütünlüğünü korumak için. Dağlıca ile Yüksekova arasında halkımızın rahat seyahat etmesi için mücadele etti şehitlerimiz. Yurdun farklı kesimlerinden geldiler. Milletimizin, Yüksekovalıların huzur içinde seyahat edebilmesi için mücadele ettiler. Tuzaklarla, mayınlarla puslu havada ortaya çıkan çakallar gibi harekete geçtiler. Iğdır’da harekete geçtiler. İnancımızı sarsmak ve Türkiye’yi şehir şehir, sokak sokak çatışmaların içine sokmak istiyorlar. Onlara sesleniyorum, bu toprakların her yeri emniyet içerisinde olana kadar bu mücadelemiz devam edecek. Van Gölü şahit olsun ki şehitlerimizin emanetlerine sahip çıkacağız. Asırlarca bu topraklarda olduğu gibi son şehit olanların arasında Türk de Kürt de sünni de alevi de var. Şehitlerimize karşı vakur bir şekilde Türk Kürt omuz omuza duracağız. Onların oyunlarını bozacağız. Bu topraklarda kardeşler arasına fitne sokulmasına izin vermeyeceğiz. Bu zor günlerde de omuz omuza vermeliyiz. Birliğimizi beraberliğimizi gösterelim, hangi siyasi görüşte olursak olalım bu haince saldırılara karşı omuz omuza duralım."

BAŞBAKAN'IN GÖZLERİ DOLDU

Başbakan Davutoğlu, konuşmasının sonlarında duygusal anlar yaşadı. Şehitlere seslenirken gözleri dolan Başbakan Davutoğlu, "Bugün kardeşlik günüdür. Allah şahit olsun, bu vatanın birliği, beraberliği için dökülen her kanın hesabı sorulacak. Mekanınız Sarıkamış şehitlerinin mekanı olsun, o mekanı Allah bize de nasip etsin" dedi.

Yapılan konuşmadan sonra şehitler, askerlerin ay- yıldızlı bayrağa sarılı tabutları omuzlarında taşınarak Türk Hava Kuvvetlerine ait uçaklara konuldu. Bu sırada alanda bulanan ve töreni izleyenler, 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez' sloganları atıp tekbir getirdi.

Şehitlerin cenazeleri uçakla memleketlerine uğurlandı. Piyade Kurmay Yarbay İlker Çelikcan, Uzman Onbaşı Özgür Yatakdere, Piyade Uzman Çavuş Tolga Artuğ, Piyade Sözleşmeli Er Adnan Ergen, Piyade Uzman Çavuş Tayfur Hançer sırasıyla Ankara, Kars, Manisa ve Muğla'ya, ikinci uçakla da Bakım Astsubay Çavuş Mustafa Özdemir, Piyade Sözleşmeli Er Cihan Aksarı, Piyade Sözleşmeli Onbaşı Fatih Duru, Astsubay Kıdemli Çavuş Cemre Salih Gözen, Piyade Sözleşmeli Er Uğur Yıldız Eskişehir, Çanakkale, Kocaeli, Adana ve Antalya'ya gönderildi.

6 ASKERİN CENAZESİ ADLİ TIP'TA

Şehit Üstçavuş Okan Taşan, Astsubay Çavuş Deniz Göçkün, Uzman Çavuşlar Tayfur Hançer, Harun Saltalı, Sözleşmeli Er Resul Çoşkun, Piyade Er Muharrem Öksüz'ün cenazeleri ise sabah saatlerinde Ankara Adli Tıp Kurumu'na gönderildi.

Feyat ERDEMİR- Osman BEKLEYEN- Murat ÇAĞLAR- Orhan AŞAN/VAN, (DHA)

8 Eylül 2015 Salı

'Kurmay Yarbay İlker Çelikcan şehit düşmese generalliğe kadar yükselirdi'

Hakkari Dağlıca'da PKK pususunda şehit olan Tabur Komutanı Kurmay Yarbay İlker Çelikcan, Ağustos'ta yapılan Yüksek Askeri Şura'da 'yarbaylığa' yükselmişti. Çelikcan, bu hain pusuda şehit düşmeseydi Türk Silahlı Kuvvetleri'nde hangi kademeye kadar çıkabilirdi? Bu sorunun yanıtını Emekli Orgeneral Necati Özgen verdi.

Kara Harp Okulu'ndan 1959 yılında mezun olan, Doğu'da ve Güneydoğu'da görev yapan Özgen, "O bölgede üç yıl görev yaptım. Dağlıca taburu için bir dönem kaldıralım, kaldırmayalım tartışmaları yaşandıysa da kaldırılmaması kararı alındı. Çünkü Dağlıca hem Terör örgütü hem de Irak'ın hemen yakını olduğu için 'kritik' bir yer. Kritik yere de 'kıymetli' subay gönderilir. Çelikcan da 'kıymetli' olmalı ki öyle bir yere tabur komutanı olarak gönderilmiş" dedi.

Özgen, kurmay subay tabur komutanı olamaz diye bir kural bulunmadığını vurgulayarak, "Ben de Türk Silahlı Kuvvetlerin'in ilk kurmay tabur komutanlarından biriydim. Özel harpçi, değerli, geleceği parlak bir subayımızmış Çelikcan. Elim vak'a başına gelmeseymiş, generalliğe, paşalığa kadar yükseleceği açıkmış. Çok üzgünüm" diye konuştu.

3 YIL ERKEN TERFİ ETMİŞTİ

Tabur Komutanı Kurmay Yarbay İlker Çelikcan, 3 yıl erken terfi etmişti. Hürriyet

Iğdır'da polis aracına saldırı: 12 polis şehit

Iğdır'dan Nahcivan’a açılan Dilucu Sınır Kapısı’nda görev yapan polisleri götüren servis minibüsüne PKK’lı teröristler bombalı saldırıda bulundu. 12 polis şehit oldu.


Iğdır'daki Dilucu Sınır Kapısı'ndaki memurların görev yerlerine gidişine refakat eden polis ekibine yönelik bombalı saldırıda ilk belirlemelere göre, 12 polisin şehit olduğu bildirildi. Türkiye ile Azerbaycan'ın Nahçıvan Özerk Bölgesi arasındaki Dilucu Sınır Kapısı'nda görev yapan gümrük memurlarının işe gidişlerinde güvenlik önlemi alan polis ekiplerine yönelik saldırı düzenlendi.    
     
Polis ekibinin Hasanhan köyü mevkisinden geçişi sırasında daha önceden yola yerleştirilmiş patlayıcının infilak ettirilmesi sonucu meydana gelen saldırıda, ilk belirlemelere göre 12 polisin şehit olduğu ayrıca yaralının bulunduğu belirtildi.
     
Bu arada, Iğdır'daki izinli sağlık personeli, yaralılara müdahale için göreve çağrıldı. Çok sayıda vatandaş da kan ihtiyacı için Iğdır Devlet Hastanesi'ne geldi.

Bölgede saldırı sonrası başlatılan operasyon ve şehitler ile yaralıların tahliye edilmesi çalışmalarına devam ediliyor.

ALTINOK IĞDIR'A GİDİYOR

İçişleri Bakanı Selami Altınok'un, incelemelerde bulunmak üzere terör saldırısının yaşandığı Iğdır'a gideceği bildirildi.  

13 GÜN ÖNCE DE SALDIRI OLMUŞTU

27 Ağustos Perşembe günü de Iğdır'dan Dilucu Sınır Kapısı'nda görevli polisleri taşıyan minibüse, PKK'lı teröristler tarafından çapraz ateş açılmış ve bir polis yaralanmıştı. Minibüse eşlik eden Özel Harekat polisleri, teröristlere karşılık verince çatışma çıkmıştı.

cnntürk.com.tr

7 Eylül 2015 Pazartesi

Bahçeli'den çok sert Dağlıca açıklaması

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Hakkari Dağlıca'daki hain saldırıyla ilgili açıklama yaptı. Bahçeli, yazılı açıklamasında "Türk milleti Dağlıca'yla ilgili gizlenen, saklanan, üzeri örtülen tüm gerçekleri duymak, öğrenmek ve bilmek istemektedir. Hükümet şehitlerimizin sayısını derhal açıklamak ve doğruları kamuoyuyla paylaşmak durumundadır" dedi.

Bahçeli, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

Hürriyet'in haberine göre; ''Dün, Hakkari ili Yüksekova-Dağlıca yolunun ulaşıma açılması amacıyla sürdürülen operasyonlar esnasında, yere tuzaklanan el yapımı bombaların teröristler tarafından patlatılması sonucunda ağır kayıp ve zayiatlar verilmiştir.

Bölücü Terör örgütü PKK, Türk milletini bir kez daha canevinden vurmuştur.

20 Temmuz’dan bu tarafa bir yanda polislerimiz, diğer yanda Mehmetçiklerimiz artan ve azgınlaşan hain saldırıların kurbanı olmuşlardır.

Dağlıca saldırısının detayları hakkında doyurucu, soru işaretlerini giderici resmi bir açıklama yapılamasa da, şehit sayımızın korkunç seviyelerde olduğu anlaşılmaktadır.
Nitekim medya vasıtasıyla sızdırılan haberler kahredici boyuttadır.

Meselenin tuhaf ve ibretlik yanı ise AKP-PKK hükümetinin Dağlıca saldırısının içyüzünü açıklamakta ayak sürümesi, çekingen davranmasıdır.

Çözüm süreci için baldıran zehri içmeye razı olan RECEP TAYYİP ERDOĞAN, terör saldırısından nemalanmanın, siyasi rant ve fayda devşirmenin hayasızca peşindedir.

CUMHURBAŞKANI YA SESİNİ KESMELİ YA DA ÇEKİP GİTMELİDİR

Vatan evlatları Dağlıca’da şehadetle imtihan edilirken, Cumhurbaşkanı mevkiinde bulunan şahsın kameralar karşısında “400 milletvekili olsaydı bunlar olmazdı” açıklaması milletimizin yüreğine ateş gibi düşmüştür.

Bu sorumsuzluk ve ganimet avcılığı Erdoğan’ın alnına kara bir leke gibi yapışmıştır.
Şehitlerimizin önemli bir bölümünden dahi haber alınamadığı kara günde Erdoğan’ın vicdansızlık ve insafsızlıkta kırılması zor bir rekora imza atması hafızalardan silinmeyecek bir rezalet olarak anılacaktır.

Cumhurbaşkanı ya sesini kesmeli ya da çekip gitmelidir.

Artık sabır ve sinirlerin tahammül eşiklerinden, hazmetme sınırlarından taştığı iyi bilinmelidir.
400 milletvekiline ulaşamayan Erdoğan, hedeflerini revize ederek 400 şehide mi odaklanmış, kan üzerinden, süreç kanalından koltuğunu sağlama almaya mı yönelmiştir?

Milletimizin acı ve özlemlerine kapalı duran Erdoğan ve yanında hizalanan çıkarcı ortaklarının çizmeyi aştıkları ortadadır.

14 Haziran 2007’de, "Bir damla şehit kanını 550 vekile değişmeyecek kadar aşkla bu vatana bağlıyız” diyerek duygu ve vicdan sömürüsü yapan Erdoğan’ın, şimdilerde silahlar ve bombalar patlarken siyasi hesap yapması tek kelimeyle utanmazlık örneğidir.

AKP-PKK hükümetinin başına iliştirilen Davutoğlu’nun, terörist saldırılar sürerken şehit evladıyla tribünlerde sevinç gösterisinde bulunması da tam bir kâbustur.

Bunların Türkiye’ye vereceği hiçbir şey kalmamıştır.
Zira bu zevatın milli refleks ve duyarlılıkları sıfırlamıştır.

Türk milleti iktidara çöreklenmiş küçük bir azınlığın, köksüzlüğün dibine inmiş sonradan görme elit bir tabakanın adeta tutsağıdır.

Bu taşınması mümkün olmayan, gün be gün maliyeti kabaran siyasi yük Türkiye’ye imhaya sürüklemektedir.

Geldiğimiz bu aşamada, çözüm denilen çözülmenin, PKK’yı silahlandırma ve saldırı konumuna getirme süreci olduğu somutlaşmıştır.

Şehitlerimizin vebali, analarının ah ve feryatları AKP’nin ve kaçak sarayın omuzlarındadır.
Türkiye stratejik bir gerileme patikasına, önü alınamaz bir çöküş kulvarına sıkışmıştır.

Dağlıca bu vahim tablonun milli gönülleri kavuran son halkasıdır.

Türk milleti Dağlıca’yla ilgili gizlenen, saklanan, üzeri örtülen tüm gerçekleri duymak, öğrenmek ve bilmek istemektedir.

Hükümet şehitlerimizin sayısını derhal açıklamak ve doğruları kamuoyuyla paylaşmak durumundadır.

Geçen her saat biriken milli öfkeyi daha da şiddetlendirecek, toplumsal tepki ve infial dalgası ülkemizi kontrolsüz bir mecraya savuracaktır.

Hiç kimse, hiçbir şuursuz iktidar görevlisi, milli heyecanı törpüleme ve terbiye etme ahlaksızlığına tevessül etmemelidir.

Aziz milletimiz acısını saracak, yasını hakkıyla sahiplenecek ve hainlerden mutlaka hesap soracaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi; büyük milleti, tüm teşkilat ve mensuplarıyla kenetlenmiş halde gelişmeleri takip etmektedir.

Sözün anlamını kaybettiği günlere gelinmiştir.

Yalan ve bahane üretiminin son durağı da geçilmiştir.

Dağlıca’daki hain saldırıyı lanetliyor, henüz sayısını bilemediğimiz tüm şehitlerimize Cenab-ı
Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Başımız sağolsun, vatan sağolsun.''

Bu fotoğraf sosyal medyayı salladı!

Türkiye-Hollanda arasında yapılan maçı seyretmek için stadyuma gelen Başbakan Davutoğlu, maçı şehit çocuğuyla birlikte takip etti.

3-0′lık Türkiye galibiyetiyle sonuçlanan karşılaşmaya damga vuran ‘an’ ise gol sonrası sevinç patlaması yaşayan Başbakan Davutoğlu ve Yıldırım Demirören ile aynı karede yer alan, üzgün haldeki şehit çocuğu…

2016 Avrupa Futbol Şampiyonası Elemeleri A Grubu’nda Türkiye ile Hollanda arasında Konya’da yapılan maçı Başbakan Ahmet Davutoğlu, karşılaşmayı tribünden, İstanbul Sultanbeyli Karakolu’na yapılan terörist saldırıda şehit olan Bomba İmha Şube Müdürü Beyazıt Çeken’in oğluyla beraber izledi.

Objektiflere yansıyan bu görüntü, sosyal medyada ise tartışma konusu oldu.

İşte atılan bazı tweetler;

Nahit KAYA ‏@nahitkaya
Marifet şehit çocuğuyla maça gitmek değil, marifet ;o çocuğu babasıyla maç izlettirmektir … #Dağlıca

Deniz Aydemir ‏@AydmrDeniz
Stadyumu dolduracak kadar şehit çocuğu olduğunda mı birşeyler yapacaksınız?
#terörelanetolsun

Topal Tavuk ‏@arifunal50
O şehit cocuğu ile şov yapacağına babasına sahip çıksaydın..metanetimizi koruyoruz diye açıklama bekliyoruz senden  #Dağlıca

Metin Uca ‏@MetinUca
Seçim PR’nın insanlık sınırı yok demekki. Şehitlerin haberi gelmiş şehit polis md’nün çocuğu ile pozlar verilirmiş

Burhan Cahit BİNGÖL ‏@cahitbingol
Mesele Şehit çocuğu ile maç izlemek değil , mesele çocugun babasıyla maç izlemesini sağlamaktır..

♚ LoRd ♚ ‏@DreamPrensii
Şehit çocuğu ile Şov yapanlar, duydunuz mu ? Dağlıcada ŞEHİT var..
#DaglicadaSehitVar

6 Eylül 2015 Pazar

Tuğrul Türkeş MHP'den ihraç edildi

Başbakan Yardımcısı ve MHP Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş partisinden ihraç edildi. Türkeş yeni hükümette bakanlık teklifine olumlu yanıt vererek Başbakan Yardımcılığı görevine getirilmişti. Milliyetçi Haraket Partisi bunun üzerine Türkeş'i ihraç talebiyle Disiplin Kurulu'na sevk etmişti.

MHP Merkez Disiplin Kurulu Tuğrul Türkeş'in partiden kesin ihracına karar verdi. Oylama gizli oyla yapıldı. Açık tasnif uygulandı. Tuğrul Türkeş'in partiden ihracı kararı oybirliğiyle alındı. Bu arada Türkeş'in savunma vermediği öğrenildi.  

MHP Merkez Disiplin Kurulu'nun, Başbakan Yardımcısı ve MHP Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş'in kesin ihracına karar verdiği açıklandı. Türkeş'in parti üyeliğinden çıkarılması kararı hakkında, MHP Basın Birimi'nden, yapılan yazılı açıklamada "Milliyetçi Hareket Partisi Tüzüğü'nün 79. ve 81. maddeleri uyarınca tedbirli olarak kesin çıkarma cezası ile cezalandırılması istemiyle Merkez Disiplin Kuruluna sevk edilmiş bulunan Yıldırım Tuğrul Türkeş hakkında düzenlenen disiplin soruşturması dosyası 05.09.2015 tarihinde (bugün) münderecatı müzakere edilmiş, yapılan müzakereler sonucunda gizli oylama-açık tasnif usulü ile oylama ve sayım yapılarak; MHP Ankara / Çankaya İlçe Teşkilatı üyesi Yıldırım Tuğrul Türkeş'in Milliyetçi Hareket Partisi Tüzüğü'nün 78/4 - (c) , (d) , (e) , (i) maddeleri uyarınca parti üyeliğinden 'kesin çıkarma' cezası ile cezalandırılmasına, oy birliği ile karar verilmiştir" denildi.

BAHÇELİ: DİSİPLİN KURULU GEREĞİYLE HER TÜRLÜ İŞLEMLE MUHATAP KILINABİLİR  

Seçim Hükümeti'nin Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, dün yaptığı basın toplantısında MHP'den gelen eleştirilere "Benim Başbakan Yardımcısı olmam nedeniyle benim partim MHP de iktidar olmuştur. Ben partimi iktidar yaptım." yanıtını vermesinin ardından dün akşam saatlerinde de MHP lideri Devlet Bahçeli'den zehir zemberek bir açıklama gelmişti. Bahçeli, Türkeş'in gidişi MHP'ye oy kaybettirir mi sorusuna da "Bir dağa bir serçe konsa dağ ne kazanır, bir dağdan bir serçe kalksa dağ ne kaybeder? Bilmem anlatabildim mi?" demişti.

Bahçeli, "Hiç kimse hiç bir partili kendisini yasalar üzerinde görmemeli, tüzüğün üstünde görmemeli, partinin üstünde görmemeli, o partiye gönül vermiş insanlar üstünde görmemeli. Yasaya, tüzüğe yersiz kalmış olan kişi, disiplin kurulu gereğiyle her türlü işlemle muhatap kılınabilir. Önümüzdeki günlerde bunu sizde yakından göreceksiniz" şeklinde konuşmuştu.

"BENİ PARTİDEN ATMAYA KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ"

Tuğrul Türkeş, 29 Ağustos'ta Milliyet Gazetesi'ndeki  röportajında MHP'den ihraç edilmesine yönelik iddialara ilişkin şu açıklamayı yapmıştı: "Sayın Bahçeli beni seçimde listeye koymayabilir, genel başkan yardımcılığı görevinden de alabilir. Ama beni MHP’den atamaz. MHP benim babamın partisidir. MHP benim için tektir. Milliyetçi hareket her şeyimdir. Beni partiden atmaya kimsenin gücü yetmez." Hürriyet

Dağlıca'da 16 asker şehit oldu

Hakkari Dağlıca'da PKK'lı teröristlerce düzenlenen saldırıda ilk belirlemelere göre 1'i kurmay yarbay, 16 asker şehit oldu.

Hakkari’nin Çukurca ilçesi Dağlıca kesiminde PKK’nın düzenlediği saldırı sonrası çatışma çıktı. Çatışmada ilk bilgilere göre biri yarbay 16 asker şehit oldu.

Bölgeden alınan bilgilere göre mayınların patlatıldığı sırada zırhlı araçlardan biri patlamanın etkisi ile uçuruma yuvarlandı. Araçta,  içindeki tabur komutanı ile birlikte 11 kişiden kurtulan olmadı. Diğer zırhlı araçta ise 5 asker şehit oldu.

Mayınlı tuzağın ardından bölgedeki çatışma sürüyor. Alınan bilgilere göre 450-500 kişilik PKK’lı grup çember içine alındı. Çok sayıda askerin yaralandığı gelen bilgiler arasında.

Çatışma akşam saatlerinde Yüksekova’nın Dağlıca bölgesinde oldu. Zırhlı iki askeri aracın geçişi sırasında PKK, döşediği mayını uzaktan kumanda ile patlattı. Meydana gelen patlamada ve ardından bölgede hava destekli başlatılan operasyon sırasında çıkan çatışma nedeniyle şehit ve yaralıların olduğu bildiriliyor. Operasyona özel birliklerin de katıldığı belirtildi.

GENELKURMAY’DAN AÇIKLAMA

Meydana gelen hain saldırı sonrası, programını yarıda kesen Başbakan Davutoğlu, Konya’dan Ankara’ya gelerek 2 saat süren bir güvenlik zirvesi gerçekleştirdi. Zirvenin ardından Genelkurmay yazılı bir açıklama yaptı.

ŞEHİT VE YARALI SAYISI AÇIKLANMADI

Yapılan açıklamada,  “06 Eylül 2015 günü Dağlıca-Yüksekova yolunun ulaşıma açılması maksadıyla yürütülen operasyonda üç adet El Yapımı Patlayıcı bulunarak imha edilmiştir. Operasyonun devamında yola döşenen diğer El Yapımı Patlayıcıların patlatılması ile iki zırhlı aracımız ağır hasar görmüştür. Patlama neticesinde Kahraman silah arkadaşlarımızdan şehit ve yaralananlar olmuştur.” denildi.

Kaynak: sözcü.com.tr

4 Eylül 2015 Cuma

Şehidin cenazesinden çıkan acı vasiyet

PKK’lı teröristler Mardin Dargeçit’te inşaatı süren okulda yangın çıkardı. Polis ekibi güvenlik önlemi için olay yerine giderken, yola yerleştirilmiş patlayıcı infilak ettirildi. 1’i emniyet amiri, 4 polis şehit düştü. Şehit Akif Hatunoğlu’nun cebinden vasiyeti çıktı. Hatunoğlu, Tekir yaylasındaki baba evinin bahçesine gömülmeyi istediği vasiyetinde, “Eğer bir gün yaban ellerde şehit düşersem hiçbir hükümet temsilcisi gelmesin cenazeme (Vali, milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı vs.) Neden diye sormayın…. Çünkü onlar uyuduğu için bunca şehitler verildi” demiş.

Mardin’in Dargeçit ilçesinde PKK’lı teröristlerin yola döşedikleri patlayıcıyı zırhlı polis aracı geçerken infilak ettirmesi sonucu 4 polis şehit oldu. İlçe girişinde inşaatı devam eden bir okulda teröristler dün sabah 06.50 sıralarında yangın çıkardı. İfaiye ekibinin güvenliğini sağlamak için giden polis ekibinin bulunduğu zırhlı araç geçerken, teröristler yola döşedikleri patlayıcıyı infilak ettirdi. Patlamada araçtaki Dargeçit İlçe Emniyet Amiri İbrahim Halil Aksoy (45), polis memurları Akif Hatunoğlu (29), Mehmet Hüseyin Balta (31) ve Ahmet Akalın (22) şehit oldu. Mardin Emniyet Müdürü Lütfullah Pekcan Dargeçit ilçesine giderek inceleme yaptı.

‘ŞEHİT OLURUZ, BİLMEZSİNİZ’

Şehit 4 polis memurundan Ahmet Akalın’ın Konya’daki baba ocağına acı haberle birlikte ateş düştü. Akalın’ın şehit olmasıyla Konya’nın Doğanhisar ilçesinin Deştiğin Mahallesi’nde son 20 günde 2’nci kez aynı acı yaşandı. 14 Ağustos günü de Hakkâri’de Jandarma Astsubay Üstçavuş Dursun Taştiken (27) şehit düşmüştü. Şehit Akalın, sosyal paylaşım sitesindeki sayfasında Astsubay Taştiken’in şehit düşmesinin ardından 15 Ağustos günü,  polis armasıyla birlikte “Sessiz olun..!!! Polisler Şehit oluyor!!! Vicdanı Olmayanlar!! Huzur içinde uyumaya devam edin!!! Siz bilmezsiniz ama bizler sizler için şehit olmaya devam ederiz!!!’ yazılı mesajı paylaşmıştı. 1 yıllık polis memuru Ahmet Akalın, 4 ay önce Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görevli hemşire Kübra Eski ile nişanlanmıştı. Eski’nin ise sosyal medyada Türk bayrağına sarılı iki kişinin el ele tutuştuğu fotoğrafla “Bir bayrağa sarılmışız ki... İki cihan bir olsa ayıramaz bizi” mesajı yer almıştı. Şehit Akalın’ın cenazesinin bugün Deştiğin’de defnedilecek.

ACI VASİYET: GELMESİNLER


Şehit Akif Hatunoğlu’nun inşaatlarda sıvacılık yapan babası Hasan ile annesi Sebiha Hatunoğlu ise acı haberi yaylada aldı. Adana’nın Sarıçam ilçesi Esentepe Mahallesi’ndeki tek katlı evde oturan Hatunoğlu Ailesi’nin Pozantı ilçesinin Tekir Yaylası’nda oldukları belirtildi. Sebiha adında 1.5 yaşında bir kızı bulunan ve eşi Semra Hatunoğlu ikinci çocuğuna hamile olan polis Akif Hatunoğlu’nun cebinden vasiyeti çıktı. Hatunoğlu, Tekir yaylasındaki baba evinin bahçesine gömülmeyi istediği vasiyetinde, “Eğer bir gün yaban ellerde şehit düşersem hiçbir hükümet temsilcisi gelmesin cenazeme (Vali, milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı vs.) Neden diye sormayın…. Çünkü onlar uyuduğu için bunca şehitler verildi” demiş. Ancak bu yazının şehit Hatunoğlu’nun vasiyeti olup olmadığı kesinlik kazanmadı. Mardin’deki yetkililer şehit polisin eşyası arasında sözkonusu bilgisayar çıktısının olmadığını belirtirken, babası ve eşi de vasiyetten haberdar olmadıklarını söyledi. Hatunoğlu’nun cenazesi bugün Buruk Mezarlığı’ndaki polis şehitliğinde toprağa verilecek.

Şehit polis Mehmet Hüseyin Balta’nın memleketi Diyarbakır’ın Çınar ilçesi Aşağı Konak köyünde de yakınları Kürtçe ağıtlar yaktı. Şehidin babası Alihan ile annesi Adile Balta’nın 15 yıl önce İstanbul’a yerleştiği belirtildi.  2 çocuk babası Balta’nın cenazesi Diyarbakır’da toprağa verildi.

Dargeçit İlçe Emniyet Amiri İbrahim Halil Aksoy, evli ve 2 çocuk babasıydı. Aslen Şanlıurfalı olan şehit Aksoy’un annesi ve akrabaları Antalya’nın Alanya ilçesine yerleşmişti. Aksoy 13 yıl Alanya Emniyet Müdürlüğü’nde başkomiser olarak görev yapmıştı. 3 yıl önce Antalya Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne getirilen Aksoy, geçen yıl Dargeçit’e atanmıştı. Şehidin cenazesi bugün Alanya Garnizon Şehitliği’nde toprağa verilecek.

İstanbul’da kıl payı kurtulmuştu

Mardin’in Dargeçit ilçesindeki pusuda şehit olan polis Akif Hatunoğlu 3 yıl önce İstanbul’da terör saldırısından son anda kurtulmuştu. Hatunoğlu’nun Gaziosmanpaşa’da yemek yerken DHKP-C tarafından şehit edilen Zekeriya Yurdakul’un ekip arkadaşı olduğu, olay sırasında nişanlısını görmek için hastaneye girdiği ve saldırıyı kıl payı atlattığı belirlenmişti. Şehit Hatunoğlu’nun polislerin şehit edilmesine tepki olarak, siyah zemin üzerine, “Sessiz olun, polisler şehit oluyor; vicdanı olmayanlar... Huzur içinde uyumaya devam edin, siz bilmezsiniz ama bizler, sizin için şehit olmaya devam ederiz” yazılı mesajının ardından şehit olması herkesi duygulandırdı. (Çetin AYDIN/İSTANBUL)

 hürriyet.com.tr

3 Eylül 2015 Perşembe

Çıplaklar kampında fotoğraf krizi

İspanya'da çıplaklar plajına giden bir kadın, kendisinden habersiz çekilen bir fotoğrafını reklam kampanyasında görünce 500 bin euroluk dava açtı.


Adı Stefania olarak açıklanan 38 yaşındaki İtalyan turist, Ağustos 2013′te İspanya’ya bağlı Kanarya Adaları’nda geçirdiği tatile sırasında bir gününü de bölgede bulunan bir çıplaklar kampında geçirmişti.

Tatilinin üzerinden iki yıl geçtikten sonra bir arkadaşının uyarısı ile şok geçiren kadın, plajda bulunduğu sırada çekilen fotoğrafının “nudizm” (çıplaklık akımı) temalı internet siteleri tarafından kullanıldığını ve tüm dünyaya yayıldığını fark ederek 500 bin euroluk tazminat davası açtı.

“FOTOĞRAFI GÖRDÜĞÜM AN ÖLÜYORUDUM”

Fotoğrafın söz konusu çıplaklar plajının reklamı için kullanıldığını keşfeden kadın, hemen plajın internet sitesiyle irtibata geçerek fotoğrafı kaldırmalarını istedi. Ancak internette yaptığı araştırmanın sonucunda, fotoğrafın artık nudizm temalı birçok internet sitesi tarafından da kullanıldığını fark edince olayı mahkemeye taşıdı. Mahremiyetinin ihlal edildiğini ve imajının zarar gördüğünü öne süren kadın, fotoğrafını izinsiz çekip yayanlardan 500 bin euro tazminat talep ediyor.

İtalya’nın kuzeyindeki Vicenza kentinde yaşayan Stefania, yerel Il Giornale di Vicenza gazetesine yaptığı açıklamada “Fotoğrafı görünce neredeyse ölüyordum. Bir günlüğüne çıplaklar plajına gitmek başka, herkesin seni her an anadan doğma görebilmesi başka” ifadeleri kullandı.

Dünyayı yasa boğdu

Avrupa'ya kaçarken Bodrum'da batan botları nedeniyle kıyıya cansız bedenleri vuran Suriyeliler Avrupa'nın gündemine bomba gibi düştü.

Muğla’nın Bodrum ilçesi Akyarlar Mahallesi Aspat mevkisinden Yunanistan’ın Kos Adası’na (İstanköy) yasadışı yollarla geçmeyle çalışan Suriye uyruklu 17 kişinin içinde bulunduğu lastik bot, uluslararası sularda battı.
Zainb Ahmet (11), kardeşi Hayder Ahmet Hadi’nin (9) de olduğu 8 kişi boğularak yaşamını yitirdi. Bölgede devriye görevini yürüten sahil güvenlik ekiplerinin fark ettiği 7 göçmen kurtarılırken, 2 kişi de kayboldu. Göçmenlerin insan tacirleriyle 2500 Euro’ya anlaştığı öğrenildi. Bu sırada 2 metrelik botla denize açılan Pakistan uyruklu 9 göçmen, ekiplerin uyarıları üzerine geri döndü.

FOTOĞRAFLARI DÜNYAYI SARSTI
Bodrum sahillerine vuran minik bedenlerin görüntüleri dış basında da yankı buldu. İngiliz Daily Mail ve Independent gazeteleri, yayın kuruluşu BBC, Financial Times, ABD’li NBC TV, Huffington Post, Washington Post, New York Times, yaşamını yitiren küçük çocukların fotoğraflarına haberlerinde yer veren önemli yayın organları.
THE GUARDIAN
Avrupa’daki göçmen krizinin şoke eden, korkunç gerçekliği. Gazete Bodrum yakınlarında çekilmiş fotoğrafın, Avrupa Birliği’nin göçmen politikasına yönelik soru işaretlerini artırdığını belirtiyor.
İngiltere Başbakanı David Cameron dün bir kez daha ülkesinin Orta Doğu’da savaştan kaçan insanlardan daha fazlasını topraklarına almaması gerektiğini söylemişti. Guardian’ın siyaset editörü Patrick Wintour haberinde, Cameron’ın bu sözleri sonrası “kalpsizlikle” suçlanabileceğini yazıyor.
INDEPENDENT
Gazete fotoğrafın altında dün yaşananlar ve İngiltere’nin göçmen politikası ile ilgili görüşlerini aktarıyor:
“İnsanlık Avrupa’da güvenlik arıyor, umutsuzluk dalgası büyüyor. Dünün kurbanları arasında, ailesi Türkiye’den Yunanistan’a geçmeye çalışırken boğulan Suriyeli bu çocuk da var. AB tıkanmış durumda. Başbakanımız gerçekleri inkar ediyor. Dev bir insani felaket gözler önüne seriliyor. Gerçekten bunun bizim sorunumuz olmadığına inanıyor muyuz?” Independent başyazısında ise “Avrupa’nın görevi” diyor ve ekliyor:
“AB üyesi ülkeler artık bir araya gelmeli ve mültecileri paylaşmalarına yönelik bir kota sistemi oluşturmalı.”
THE TIMES: AVRUPA BÖLÜNDÜ
Gazete Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük göç akınının yaşandığını, Aylan’ın yürekleri parçalayan fotoğrafının göçün insani maliyetini gözler önüne serdiğini vurguluyor. Times Avrupalı liderlerin ise göçmen kotları ile ilgili krizde çözümden daha da uzaklaştıklarını ve adeta felç olduklarını belirtiyor.
Daily Mail: “Binlerin umutsuzluğunu sembolize eden minik çocuğun trajedisi: Ailesinin Avrupa’ya ulaşmaya çalışmasının ardından boğulmuş bir Suriyeli çocuğun cansız bedeni Türk sahiline vurdu.”

THE SUN
Hayat ve ölüm… Bay Cameron, tatil bitti… Şimdi Avrupa’nın II. Dünya Savaşı’ndan bu yana karşılaştığı en büyük krizle ilgilenme zamanı.

DAILY MAIL: BİR İNSAİ FELAKETİN MİNİK KURBANI

DAILY MIRROR: DAYANILMAZ

THE NATIONAL: AVRUPA’NIN ARTIK AKSİYON ALMASINI GÖSTEREN GERÇEK
WASHINGTON POST: “Ölmüş bir bebek Akdeniz’deki mülteci krizinin şimdiye kadarki en trajik sembolü oldu.”

Yunanistan basını da bu çarpıcı fotoğrafı manşete taşıdı…

Yunanistan göçmenlerin Avrupa’ya geçişteki ilk durağı olarak değerlendiriliyor.

Göçmen krizini doğrudan yaşayan ve neredeyse hiçbir adım atmayan İtalya ise, yaşanan trajedi karşısında üç maymunu oynuyor…
  sözcü.com.tr

Aynada selfie öldürdü

ABD’nin Teksas eyaletinde Deleon Alonso Smith adlı genç, aynanın karşısında dolu bir silahla selfie çekmek isterken kendini öldürdü.

İki çocuk babası 19 yaşındaki talihsiz genç, poz verirken yanlışlıkla tetiğe bastı ve kurşun boğazına isabet etti.

Olayın gerçekleştiği sırada evin başka odasında olan kuzeni polise haber verdi.

Smith’in büyükannesi Alma Douglas, “Dün benim doğum günümdü ve kutlamaya gelmişti ve şimdi de böyle bir haber” diyerek şaşkınlığını ve üzüntüsünü dile getirdi. (mynet)

2 Eylül 2015 Çarşamba

Ege Denizi'nde art arda göçmen faciası: 12 ölü

Bodrum’dan yasa dışı yollarla Yunanistan’a geçmek için iki saat arayla denize açılan kaçakların içinde bulunduğu iki ayrı lastik bot batarken çifte facia yaşandı. İlk botta 2’si çocuk 8, ikinci botta ise 3’ü çocuk 4 kişi olmak üzere toplam 12 kişi öldü. 9 kişinin Kurtulduğu olayda; suda kaybolan 2 kişinin bulunması için arama kurtarma çalışması başlatıldı. 3 yaşındaki Aylan ve 5 yaşındaki Galip kardeşlerin kıyıya vuran minik bedenlerini görenler, gözyaşlarını tutamadı. Suriyeli çocukların yakınları cesetleri teşhis ederken sinir krizi geçirdi.


Akyarlar Mahallesi Aspat Mevkii'nden Yunanistan'ın İstanköy Adası (Kos Adası) yasa dışı yollarla geçmeyle çalışan Suriye uyruklu 16 kişinin içinde bulunduğu lastik bot, uluslararası sularda battı. Suya düşen kaçaklardan sekizi boğularak yaşamını yitirdi. Bölgede devriye görevini yürüten sahil güvenlik ekiplerinin fark ettiği kaçaklar, kurtarıldı. İki kaçağın kayıp olduğunun öğrenilmesi üzerine; Sahil Güvenlik ekipleri bir helikopter, bir uçak ve beş bot ile bölgede arama kurtarma çalışması başlattı. Bu sırada iki metrelik botla denize açılan dokuz Pakistan uyruklu kaçak, ekiplerin uyarıları üzerine geri döndü. Karaya çıkan kaçaklar, sudaki cesetlerin toplanmasını izledi.
MİNİK BEDENLER YÜREKLERİ DAĞLADI
İlk olayın şoku atlatılmadan Bodrum'dan ikinci facianın haberi geldi. Yine İstanköy'e gitmek üzere lastik botla yola çıkan bu kez içinde Suriye uyruklu altı kişinin bulunduğu lastik bot battı. Bu olayda; yaşları 3-8 arasında değişen üçü çocuk ve biri kadın olmak üzere dört kişi yaşamını yitirdi. Ölenlerin cesedi, saat 06.00'da, Ali Hoca Burnu Plajı'ndan karaya vurdu. Çocukların üstlerinde de can yeleği olmadığı görüldü. Karaya vuran çocukların minik bedenlerini su sporları işletmecileri bularak jandarmaya haber verdi. İhbar üzerine olay yerine gelen jandarma, inceleme yaptı.

Faciada hayatını kaybeden çocuklardan birinin annesi sinir krizi geçirdi
Minik bedenlerin kıyıda öylece hareketsiz yattığını görenler dram karşısında gözyaşlarını tutamadı. Ölenlerin cesetleri, Bodrum Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Sağ kurtulan iki kişi ise yarı baygın halde Ali Hoca Burnu'ndan karaya vurdu. Yine su işletmecileri tarafından bulunan yarı baygın kaçaklar, ambulansla hastaneye kaldırılıp tedaviye alındı. Ölenleri teşhis etmek için Bodrum Devlet Hastanesi morguna gelen yakınları olayda kardeş olan iki çocuğun 3 yaşındaki Aylan Kurdi ile 5 yaşındaki Galip Kurdi olduğunu belirledi. Morg önünde gözyaşları sel oldu. Gözyaşı döken çocukların yakınları, sinir krizi geçirdi.
 
BÖLGEDE GEÇİŞLER İÇİN HAREKETLİLİK GECE BAŞLIYOR
Kaçakların bölgeyi kullandıklarını belirten Su sporları görevlisi Kaan Cingisiz, "Tesisin yan tarafındaki dere yatağının içinde gece saatlerinden itibaren hareketlilik başlıyor. Botlarını burada şişiriyorlar ve hızlı bir şekilde denize taşıyarak kısa bir sürede de denize açılıp, gidiyorlar. Elimizden bir şey gelmiyor. Bazılarını uyarıyoruz ama bazıları dinlemeden yollarına devam ediyorlar. Büyük ihtimalle bu botlar arızalı veya patlak olabilir, çünkü hava çok düzgün ve fırtına rüzgar yoktu" dedi. 
Öte yandan; Sahil Güvenlik ekipleri; gece boyunca İstanköy'e geçmek isteyen 100'ü aşkın kaçağın kurtarıldığını kaydetti.


Bölgeden gelen görüntüler yürekleri yaraladı 
Yaşar ANTER - Osman URAS / DHA / Fotoğraf: Nilüfer DEMİR (DHA)

Bebeğinin babasını arıyor

AVUSTRALYA’nın gözde tatil beldesi Mooloolaba’da geçirdiği tatilin son gecesinde yaşadığı tek gecelik ilişki sonucunda hamile kalan Fransız turist Natalie Amyot, bebeğinin babasını bulmak için bu ülkeye geri döndü.

26 yaşındaki Amyot “ilk görüşte aşık olduğu” adamın telefon numarasını aldığını, ancak daha sonra cep telefonunu kaybettiğini ve bu nedenle ona ulaşıp bebekten bahsedemediğini söyledi.

Genç kadın bebeğinin babasının “mavi gözlü, sarı saçlı, bronzlaşmış, 183 cm boyunda çok tatlı bir adam olduğunu” söyledi.

Amyot, aradığı kişiyi bulabilmek için bir de Facebook grubu kurdu.
Amyot eğer bebeğinin babası onunla görüşmek istemezse bunu anlayışla karşılayacağını ve evine geri döneceğini de söyledi. Hürriyet

Bir kadının çığlığı: Beni öldüren katilimi bilin

Antalya'nın Alanya ilçesinde yaşayan 22 yaşındaki Kübra Yılmaz, uzun bir süredir erkek arkadaşı tarafından darp edildiğini ve dayak yediğini söyledi. Kendi adına açtığı blogdan yaşananları anlatan Yılmaz, erkek arkadaşı için birçok kez şikayette bulunduğu halde işlem yapamadığını anlattı.

Antalya’nın Alanya İlçesi’nde oturan 22 yaşındaki Kübra Yılmaz, eski sevgilisinden gördüğünü iddia ettiği şiddeti güvenlik kamera kaydı ve fotoğraflar eşliğinde kendi blog sayfasında anlattı. Defalarca şikayetçi olduğu adam hakkında hiçbir işlem yapılmadığını savunan Kübra Yılmaz, "Bir kere bile olsun mahkemeye çıkmadı. Öldürülmekten korkuyorum, adliyeye ve markete bile gidecek cesaretim kalmadı" diye yazdı.   
Alanya’da oturduğunu belirten Kübra Yılmaz, blog sayfasında paylaşımlarıyla eski sevgilisinden gördüğü şiddeti ve çaresizliğini paylaştı. Yardım talebinde bulunan Kübra Yılmaz, "Bu yazıyı buraya yazmamın bir ikinci nedeni ise eğer bugün evden dışarı markete giderken, sokakta öldürülürsem ya da yine darp edilirsem ve eve gelemeden, morga gidersem, beni öldüren katilimi bilin, çünkü defalarca gittiğim jandarma karakolu beni ciddiye almadı ve bana yardım etmedi" diye belirtti.
 
’APARTMANIN ÖNÜNDE DARP EDİLDİM’
Günlerdir evden dışarı çıkamadığını, çok korktuğunu ve canının yandığını aktaran Kübra Yılmaz, geçen hafta oturduğu apartmanın önünde dövüldüğünü iddia etti. Jandarmanın konuyla ilgili hiçbir şey yapmadığını savunan Kübra Yılmaz, "Kamera kayıtlarını almalarını istedim ama almadılar. Beni darp eden adamı nezarethaneye koymadılar ve hatta ifadesini bile almadılar. Mahkemeye bile çıkmadı. Bana aylardır yaptığı tüm kötülüklerin hesabını vermedi" diye yazdı.
 
’ARTIK TAHAMMÜL EDEMİYORUM’
Alanya’da yalnız yaşadığını ve açıköğretimde okuduğunu belirten Kübra Yılmaz, ailesinin ise yurtdışında yaşadığını anlattı. Geçen yıl tanıştığı Serdar D.’nin eski erkek arkadaşı olduğunu kaydeden Kübra Yılmaz, "Kendisinden ayrılmama rağmen benim peşimi bırakmıyor. Beni dışarıda darp ediyor, hakaretler ve tehditler ediyor, evime zorla giriyor, beni rehin alıyor evimde, taciz ediyor, telefonumu ve paramı çalıyor, kapıyı açmadığım için kapımın önüne işeyip gidiyor. Artık tahammül edemiyorum hiçbir şeye. Jandarma bana yardım etmiyor. Serdar D. denetimli serbestlikte olduğu için ve haftanın birkaç günü karakola gidip imza attığı için oradaki komutanları tanıdığı için, ona kimse bir şey demiyor. Adliyeye bile korkudan gidemiyorum çünkü sürekli dışarıda beni bekliyor" diye belirtti.
’KARAKOLDA KORUMA TALEP ETTİM’
Yazısında yaşadığı darp olaylarını anlatmak için fotoğraflar da paylaşan Kübra Yılmaz, tarihleriyle eski sevgilisinden gördüğü şiddeti anlatmaya çalıştı. Serdar D.’nin kendisini rahatsız ettiği ve tehditlerle bulunduğu için karakola gidip koruma talep ettiğini kaydeden Kübra Yılmaz, kendisine ’Hiçbir şeyin yok, neden şikayetçi olacaksın, biz onunla konuşuruz ve artık seni rahatsız etmez’ denildiği için şikayetçi olmadığını vurguladı.
 
"BENİ ÖLDÜREN KATİLİMİ BİLİN"
Kübra Yılmaz, 'Alanya'da bir kadına işkence' başlığıyla yazdığı blog'unda, "Eğer bugün evden dışarı markete giderken, sokakta öldürülürsem ya da yine darp edilirsem ve eve gelemeden, morga gidersem, beni öldüren katilimi bilin, çünkü defalarca gittiğim Jandarma karakolu beni ciddiye almadı ve bana yardım etmedi." diye yazdı.
 
’SAHUR ZAMANI UĞRAŞTIRMA DİYE KIZDILAR’
Emniyette hakkında şikayetçi olduğu sıralarda Serdar D.’nin evine gidip kapıcıdan yedek anahtarı alarak parasını çaldığını öne süren Kübra Yılmaz, 3 Temmuz 2015 günü yaşadıklarını şöyle paylaştı:
"Beni arabaya bindirmeye zorladı, tokat attı, canım çok yandı. Jandarma çağırdım ama beni hastaneye götürmediler. Ramazan ayı olduğu için, sahur zamanı olduğu için, ’bizi uğraştırma’ diye kızdılar."
 
’SENİ TOPLUMA KAZANDIRMAYA ÇALIŞTIM’
Kübra Yılmaz, yazısının son bölümünde şu ifadelere yer verdi:
"Zorla güzellik olmaz, ben seni zamanında çok sevdim ama olmadı ve anlaşamadık ve ayrıldık. Hayatımda gördüğüm en nankör insansın sen. Sana hakkımı helal etmiyorum ve yaptığım tüm iyi şeyleri de zaten Allah biliyor, Allah rızası için yaptım, sen değerini kıymetini bilmesen de olur. İnsan aylarca kaldığı, yemek yediği evin kapısının önüne defalarca işer mi? Ben çok yapıcı bir insan oldum hayatımda, seni topluma kazandırmaya çalıştım. Hırsızlık yapma, kimseyi dolandırma, sinirli olma, hakaret etme, iyi bir insan olman için çok mücadele verdim ama sen asla değişmezsin. İnşallah hak ettiğin yere, bir kapalı ceza infaz kurumuna gidersin."
"EVİME ZORLA GİRİYOR, REHİN ALIYOR..."
22 yaşında olduğunu ve Alanya'da yalnız yaşadığını bildiren Yılmaz, ailesinin yurtdışında olduğunu kendisinin ise açıköğretimde okuduğunu yazdı. 2014 yılında Serdar D. ile tanışıp sevgili olduklarını söyleyen Kübra Yılmaz, ayrılmalarına rağmen Serdar D.'nin peşini bırakmadığını hatta ölüm ile tehdit ettiğini iddia etti.
 
"Beni dışarıda darp ediyor, hakaretler ve tehditler ediyor, evime zorla giriyor, beni rehin alıyor evimde, taciz ediyor, telefonumu ve paramı çalıyor, kapıyı açmadığım için, kapımın önüne işeyip gidiyor. Artık tahammül edemiyorum hiçbir şeye." diye yazan Kübra Yılmaz, yaşananların ardından jandarma karakoluna gidip şikayetçi olduğunu fakat görevlilerin kendisine yardım etmediğini iddia etti.
"Serdar D. denetim serbestlikte olduğu için ve haftanın birkaç günü karakola gidip imza attığı için, oradaki komutanları tanıdığı için, ona kimse bir şey demiyor." diyen Kübra Yılmaz, "Adliyeye bile korkudan gidemiyorum şimdi evimden çıkıp, çünkü sürekli dışarıda beni bekliyor." dedi.
"SESİMİ DUYURABİLMEK İÇİN..."
Kübra Yılmaz, "Maalesef sesimi duyurabilmek için, başımdan geçen olayı ve hâlâ bir çözüm bulmaya çalıştığım bir derdimi, burada sosyal medyada yayımlamak zorunda kaldım." diye yazdı.
ÇHD İDDİALARI ARAŞTIRIYOR
Antalya Barosu Alanya Kadın Hakları Kurulu Başkanı ve Çağdaş Hukukçular Derneği Alanya Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Halime Şenli, "İddiaları araştırıyoruz. Kübra Yılmaz’ın evine giderek kendisiyle konuşacağız. Ardından jandarma karakolu ve polis merkezinden Kübra Yılmaz’ın konuya ilişkin başvurularını isteyeceğiz. Konuyla ilgili yaptıkları soruşturmaları değerlendireceğiz. İddialar doğruysa Kübra Yılmaz için savcılığa gerekli suç duyurusunda bulunacağız" dedi. Avukat Şenli, jandarma ve polisin bir kusuru varsa onlar hakkında da suç duyurusunda bulunacaklarını kaydetti.
ÇHD DEVREYE GİRDİ
Kübra'nın paylaştıklarının sosyal medyada hızla yayılmasının ardından Çağdaş Hukukçular Derneği Alanya şubesi Twitter'dan ihbar üzerine Kübra ile temasa geçtiklerini ve bu sabah evinden alıp, savcılığa gideceklerini belirtti.
Engin ANAK/ALANYA (Antalya), (DHA)

1 Eylül 2015 Salı

Belediye'yi Whatsapp'tan yöneten başkana tutuklama

Brezilya'da belediye başkanı olduğu kasabayı WhatsApp mesajlarıyla yöneten 25 yaşındaki Lidiane Leite için tutuklama emri çıkartıldı.


Brezilya'da bir kasabanın belediye başkanı eğitim sisteminden zimmetine para geçirmek ve belediyeyi uzaktan WhatsApp mesajlarıyla yönetmekle suçlandı.

EYALETİN BAŞKENTİNDE LÜKS YAŞANTI

Savcılar 25 yaşındaki Belediye Başkanı Lidiane Leite'nin Maranhao eyaletinin başkentinde lüks içinde yaşadığını iddia etti.

WHATSAPP YÖNETİMİ

Bom Jardin kasabasının Belediye Başkanı olan Leite'nin kasabayla tek ilişkisinin, kabinesine günlük yolladığı WhatsApp mesajları olduğu kaydedildi. Leite ve başdanışmanlığı görevini yürüten erkek arkadaşı hakkında tutuklama emri çıkartıldı. Avukatları ise Leite'nin herhangi bir usulsüzlük iddiasından haberi olmadığını savundu. Hürriyet