15 Mart 2016 Salı

Ankara'daki saldırıda ölenlere gözyaşlarıyla uğurlama

Ankara’daki terör saldırısında yaşamını yitirenlerde bazıları bugün son yolculuğa uğurlanıyor.
Ankara’daki terör saldırısının kurbanlarından altısı için Karşıyaka Mezarlığı Camisi'nde cenaze töreni düzenlendi.
Lise öğrencileri Destina Peri Parlak, Atakan Eray Özyol, Dorukhan Yusuf Özdemir, üniversite öğrencileri Elvin Buğra Aslan, Zeynep Başak Gülsoy ile Fehmi Çetinkaya'nın naaşları Karşıyaka Mezarlığı Camisi'ne getirildi.
Terör saldırısının kurbanlarından Ayrancı Anadolu Lisesi 10. sınıf öğrencisi Destina Peri Parlak'ın tabutunun önüne beyazlar içindeki fotoğrafı, üzerine ise duvak ve Beşiktaş atkısı konuldu.
ANNESİ FENALIK GEÇİRDİ
Destina'nın annesi Hacer Parlak, gözyaşları içinde "Bu dünya çok kötü annem. Babana gönderiyorum seni, baban bakacak sana bundan sonra. Kızım duy sesimi, kalk ne olur, 'ben iyiyim' de. Sensiz nasıl nefes alacağım" sözleriyle kızına son kez seslendi.
Parlak, kızının tabutu başında fenalık geçirdi. Arkadaşları da Destina'nın tabutu başında gözyaşı döktü.
FORMASIYLA UĞURLANDI
Özel Matfen Temel Lisesi 12. sınıf öğrencisi Dorukhan Yusuf Özdemir'in tabutuna da basketbol genç takımında kaptanlığını yaptığı Altınel Spor Kulübü'nün forması konuldu.
“YAVRUM NE YAPTI?”
Dr. Şerafettin Tombuloğlu Anadolu Lisesi 9. sınıf öğrencisi Atakan Eray Özyol'un tabutunun başında ağlayan annesi, güçlükle ayakta durabildi. Özyol'un annesi, "Kim verecek yavrumun hesabını, nasıl koydular tabutun içine, nasıl bir ateştir bu Allah'ım yardım et. Yavrum ne yaptı size soruyorum" sözleriyle feryat etti.
DUVAK VE KARANFİL
Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Zeynep Başak Gülsoy'un Türk bayrağına sarılı tabutuna, beyaz duvak ve kırmızı karanfil konuldu. Ayakta durmakta zorlanan anne, kızının tabutuna sarılarak gözyaşı döktü.
GENÇLERBİRLİĞİ FUTBOLCULARI DA CENAZEDE
Çankaya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası Ticaret bölümü 1. sınıf öğrencisi Elvin Buğra Aslan'ın cenaze törenine Gençlerbirliği futbolcuları İrfan Can Kahveci ve Ahmet Çalık ile Gençlerbirliği ve Fenerbahçe Spor Kulübü taraftarları katıldı.
Gençlerbirliği ve Fenerbahçe altyapılarında futbol ve basketbol oynayan Aslan'ın Türk bayrağına sarılı tabutunun üzerine Gençlerbirliği forması ve atkısı bırakıldı. Törenin ardından Aslan'ın tabutu, tekbir sesleriyle omuzlarda taşınarak cenaze aracına konuldu.
Cenaze törenine bazı milletvekilleri, askeri ve mülki erkan ve vatandaşlar katıldı.
Cenaze törenine katılımın fazla olması nedeniyle cami girişine pek çok araç alınmazken, çok sayıda vatandaş da camiye yürüyerek geldi.
İMAM: BEN DE ÇOCUĞUMU KAYBETTİM
Öte yandan, cenaze namazını kıldırdıktan sonra topluluğa seslenen Karşıyaka Camisi imamı Münir Özcan, birlik çağrısı yaparak, "Patlamada hayatını kaybedenlerin yakınlarını çok iyi anlıyorum. Çünkü ben de evladımı kaybettim" dedi.
KADINLAR DA SAF TUTTU
Öğle namazın müteakip kılınan cenaze namazında, hayatını kaybedenlerin yakınları arasında bulunan bazı kadınlar da saf tuttu.
Cenaze namazları Karşıyaka Camisi'nde kılınan 6 kişi ile Hacı Bayram Veli Camisi'nde kılınan üniversite öğrencisi Nusrettin Can Çalkınsın ve esnaf Cemal Özdiker'in cenazeleri Karşıyaka Mezarlığı'nda defnedildi.
YAN YANA TOPRAĞA VERİLDİLER
Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Nusrettin Can Çalkınsın ile arkadaşı Ufuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Zeynep Başak Gülsoy'un cenazeleri yan yana toprağa verildi.
Çalkınsın'ın kabrine Trabzonspor forması bırakıldı. İki arkadaşın anneleri, çocuklarının mezarı başında birbirlerine sarılarak ağladı.
KILIÇDAROĞLU VE BAYKAL DA CENAZE TÖRENİNDE
Eski CHP Keçiören İlçe Başkanı Mehmet Yurtsever için Karşıyaka Mezarlığı'ndaki Ahmet Efendi Camisi'nde cenaze töreni düzenlendi.
Törene, Yurtsever'in yakınlarının yanı sıra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, eski Genel Sekreter Önder Sav ile Murat Karayalçın, eski MYK üyesi Umut Oran, bazı parti yöneticileri ve milletvekilleri katıldı.
Törende Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka da bulundu.
Kılınan namazın ardından Yurtsever'in cenazesi toprağa verildi.
Kılıçdaroğlu, camiden ayrılırken Mehmet Yurtsever'in eşi Gülhan Yurtsever'e başsağlığı ve sabır diledi.
Saldırının meydana geldiği gün CHP Altındağ İlçe Başkanlığının Ulucanlar'da düzenlediği Danışma Kurulu toplantısına katılan Yurtsever, Balgat'taki evine gitmek için Güvenpark yakınındaki duraktan otobüse bindi. Yurtsever, terör saldırısında ağır hasar gören otobüste yaşamını yitirdi.  
Keçiören'de üç dönem ilçe başkanlığı yapan Yurtsever, Ankara Büyükşehir Belediyesinde iki dönem meclis üyeliği, Hamza Kırmızı'nın Keçiören belediye başkanlığı döneminde ise başkan yardımcılığı görevinde bulunmuştu.
2007 genel seçimlerinde CHP'den Ankara milletvekili adayı olan Yurtsever, 65 yaşındaydı.
“OĞLUMU SON KEZ DAHA ÖPEYİM”
ODTÜ öğrencisi Ozan Can Akkuş'un Türk bayrağına sarılı naaşı, yakınları tarafından Gaziantep Adli Tıp Kurumu morgundan alınarak Asri Mezarlık Merkez Camisi'ne getirildi.
Namaz öncesi tabut başına gelen anne Senem Akkuş, "Benim yaşama sebebim. Oğlumun resmini bana getirin, son bir kez daha öpeyim. Gururum Ozan" diyerek gözyaşı döktü.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, cami bahçesinde bekleyen anne Senem ve baba Nuri Akkuş ile çocukları Ceren ve Azra'ya taziye dileklerini iletti.
Şahin'in omuzuna başını koyan baba Nuri Akkuş gözyaşlarını tutamadı.
Çocuklarına da sarılan baba Nuri Akkuş, namaz sonrasında oğlunun tabutunu okşadı.
Akkuş'un cenazesi, namazın ardından Asri Mezarlıktaki aile kabristanına defnedildi.
ŞARKIŞLA’DA DEFNEDİLDİ
Saldırıda ölen 66 yaşındaki Ayşe Bilgilioğlu'nun cenazesi, memleketi Sivas'ın Şarkışla ilçesine getirildi.
İğdecik köyünde muhtarlık önünde helallik alınmasının ardından cenaze, köy mezarlığında kılınan namazın ardından defnedildi. Alevi dedesi tarafından mezarlıkta da helallik alındı.
Ayşe Bilgilioğlu'nun yaz aylarında köye geldiği, kışın da emekli eşi Bahattin Bilgilioğlu ile Ankara'ya gittiği öğrenildi.
Çankaya ilçesinde apartman görevlisi olduğu öğrenilen çiftin patlama sırasında eve dönmek için durakta beklediği belirtildi.
Patlamada ağır yaralanan Bahattin Bilgilioğlu'nun da Ankara Numune Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesi'nde tedavisinin sürdüğü ifade edildi.
Bilgilioğlu'nun oğlu Mehmet Bilgilioğlu, Türkiye'de son dönemde yaşanan acıların kendi ocaklarına da düştüğünü söyledi.
Türkiye'nin karanlığa itilmek istendiği belirten Bilgilioğlu, "Bizim canımız yandı. (Terör) Bizi anasız bıraktı. Bazılarına da evlat acısı yaşatıyorlar. Maalesef kötü süreçlerden geçiyoruz. Dileriz böyle olaylar bir daha yaşanmasın. Benim annem, babam yıllar önce köyden çıkıp ekmek için gurbete gittiler. Belki çok güzel yaşayacakları çağlarda biri hayatını kaybetti, biri yaralandı. Tek suçları durakta otobüs beklemekti" diye konuştu.
Cenazeye katılan CHP Sivas Milletvekili Ali Akyıldız da en çok bu dönemlerde birlik ve beraberliğe ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, "Artık acı yaşamak istemiyoruz. Bu ülke bunları hak etmiyor. Meclisteki dört siyasi parti teröre karşı dik duruş sergilemeli ve ortak hareket etmeli" diye konuştu.
BAŞMÜFETTİŞE VEDA
Vakıflar Genel Müdürlüğü Başmüfettişi Oğuzhan Dura'nın cenazesi, memleketi Samsun'a götürüldü.
Dura'nın cenazesi, İlkadım ilçesinde ikindi namazını müteakip kılınan cenaze namazının ardından Asri Mezarlık'taki aile kabristanlığında defnedildi.
İTALYA BİLETİNİ BİLE ALMIŞTI
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü öğrencisi Kerim Sağlam için Tokat’ın Turhal ilçesinde Ray Mahallesi Cemevi'nde tören düzenlendi.
urada Sağlam'ın annesi Fatma, ablası Perihan ve yakınları tabuta sarılarak gözyaşı döktü. Baba Hüseyin Sağlam da taziyeleri kabul etti.
Törenin ardından cenaze aracına alınarak şehir mezarlığına götürülen Sağlam'ın cenazesi, Turhal İlçe Müftüsü Mehmet Akpınar'ın kıldırdığı cenaze namazının ardından defnedildi.
Defin sırasında fenalık geçiren anne Fatma Sağlam'a sağlık ekipleri müdahale etti.
Bu arada, Sağlam'ın birkaç gün sonra eğitim faaliyetlerine katılmak üzere İtalya'ya gitmek üzere uçak bileti aldığı öğrenildi.
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü 2. sınıf öğrencisi ve Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) personeli Mehmet Alan için İstanbul’da tören düzenlendi.
Mehmet Alan'ın Türk bayrağına sarılı tabutu, Fatih Camisi'ne getirildi.
Alan'ın babası Hacı Mustafa, dedesi Abdülbaki, kardeşleri Yusuf, Fatih ve Ömer Faruk Alan cenazede taziyeleri kabul etti.
Alan'ın yakınlarının sarılarak gözyaşı döktüğü tabutuna, taraftarı olduğu Fatih Karagümrükspor'un flama ve atkısı bırakıldı.
Cenaze namazına Alan'ın annesi Hatice Alan, ailesi, iş ve okul arkadaşlarının yanı sıra Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir ve vatandaşlar da katıldı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, MTA ve Hacettepe Üniversitesi'nin cenazeye çelenk gönderdiği görüldü.
Alan'ın cenazesi, öğlen vakti kılınan cenaze namazı sonrası Edirnekapı Mezarlığı'na defnedildi.
Kaynak:ntvmsnc.com.tr

Avrupa yolunda ölüm kalım savaşı

Yunanistan-Makedonya sınırında sığınmacı dramı yaşanıyor.


Haftalardır Yunanistan'ın İdomeni kampında Makedonya'ya geçmek için bekleyen sığınmacılar, sınırın açılmaması üzerine farklı bir güzergaha yöneldi.

Binlerce  sığınmacı, sabah erken saatlerinde sınırdaki Suva Nehri’ni aşarak Makedonya topraklarına geçmeye çalıştı.

Aralarına çocuk ve kadınların da olduğu bir grup sığınmacı akıntıya kapıldı. Güçlü akıntı nedeniyle 2’si kadın 3 sığınmacı yaşamını yitirdi.

Eşyalarını sırtlarına alan sığınmacılar nehrin iki kıyısına çekilen ipe tutunarak karşıya geçti. Çocuklar ve yaşlılar ise kucaklarda taşındı.

Makedonya’ya geçen sığınmacıların, Gevgeli kasabasındaki kampa götürüldükleri bildirildi.
Sığınmacıları, soğuk ve yağmurlu havanın etkili olduğu Makedonya topraklarında da zorlu bir yolculuk bekliyor.

Haftalardır Yunanistan'ın Makedonya sınırında bekleyen binlerce sığınmacı, başta Almanya olmak üzere daha kuzeydeki Avrupa ülkelerine ulaşmayı hedefliyor. (ntvmsnc)
























Yılmaz Özdil'den olay Ankara saldırısı yazısı

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil'in Kızılay'da yaşanan patlamadan sonra köşesinde kaleme aldığı yazı sosyal medyada olay yarattı.

Yılmaz Özdil'in yazısı şöyle...
İstihbarattan anlamaz bunlar.
*
Çünkü… Zaten kendileri, MİT’in “takip edilecek organizasyon listesi”ndeydiler. Neredeyse hemen hepsi tarikat mensubu ve irticacı teşkilat mensubu oldukları için “iç tehdit” kapsamındaydılar. MİT bunların faaliyetleri hakkında rapor tutuyor, bunların devlete sızmasını engellemek için önlem alıyordu. Dolayısıyla… Bunların arasından hiçbiri devletin istihbarat 
teşkilatında işe giremedi, hiçbiri MİT’te görev alamadı. Daima MİT’in dışında kaldılar. Sıradan vatandaşın MİT’e dair bilgisi neyse, bunların bilgisi de o kadardı. Bu nedenle… Hobaraaa diye iktidara geldiklerinde, MİT’in bünyesinde kendi elemanları yoktu. Devletin memuruyla çalışmak yerine, devletin memurunu yok saydılar, tecrübeyi-liyakatı küçümsediler, kendi elemanlarını paraşütle indirdiler. O güne kadar MİT’te çaycılık bile yapmamış birini, MİT’in en tepesine koydular. Devletin istihbarat teşkilatını, Üsküdar belediyesi zabıta müdürlüğü sandılar. Kendilerini çok akıllı ve pratik zekalı zannettikleri için, ne olcak canım hallederiz dediler. Netice? Oslo’dan silah yüklü tırlara, yakalanmadıkları operasyon yok. Reyhanlı, Suruç, Musul, Sultanahmet, Ankara patlamaları, yakaladıkları operasyon yok!
*
Diplomasiden anlamaz bunlar.
*
Çünkü… Milli Güvenlik Kurulu’nun “kırmızı kitap” tabir edilen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne göre “iç tehdit unsuru”ydular. İçerde tehdit sayılanın, dışarda devleti temsil etmesi mümkün mü? Elbette mümkün değil. Bu nedenle, dışişleri kadrolarına giremediler, kabul edilmediler. Konsolos olamadılar, büyükelçi olamadılar. Hariciyenin haricinde kaldılar. Tek tük istisnalar olsa da, katip seviyesini aşamadılar. Bu nedenle… Hobaraaa diye iktidara geldiklerinde, diplomasinin d’sinden bile haberleri yoktu. Dış politikanın hassas dengelerini, örtülü ilişkilerini, imkanlarını, mecburiyetlerini, sıradan vatandaş ne kadar biliyorsa, bunlar da anca o kadar biliyordu. Tecrübeli diplomatlarımızla çalışmak yerine, yok saydılar, küçümsediler, monşer filan diye alay ettiler, alay ettirdiler. O güne kadar dışişlerinde kapıcılık bile yapmamış birini, hariçten gazel okuyan Malezyalı Ahmet Kiziroğlu’nu, milletvekili bile olmadan hariciyenin en tepesine koydular. Devletin dışişleri teşkilatını, Eyüp belediyesinin park ve bahçeler müdürlüğü sandılar, ne olacak canım dikeriz sularız iki ayda büyür zannettiler. Netice? Komşularla sıfır sorun dediler, sıfır komşu kaldı. ABD’den Rusya’ya İsrail’den Mısır’a dünyada papaz olmadığımız ülke kalmadı. Suriye topraklarını Amerikan, İngiliz, Alman, Fransız, Hollanda uçakları vuruyor, Suriyelileri komple bize kakaladılar.
*
Askerlikten anlamaz bunlar.
*
Çünkü… Çoğunluğu asker nefretiyle büyütüldü. Merdivenaltı tarikat yuvalarında aldıkları hurafe eğitimle, harp okullarını kazanamadılar. Tesadüfen kazananlar da, irticai faaliyet nedeniyle ordudan atıldı. Asteğmen rütbesini aşamadılar, general olamadılar, amiral olamadılar. Neredeyse subay arkadaşları bile yoktu. Bu nedenle… Hobaraaa diye iktidara geldiklerinde, askerliğini onbaşı olarak yapan sıradan bir vatandaş Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ne kadar biliyorsa, bunlar da o kadar biliyordu. Ne akıl verenleri vardı, ne akıl verenleri dinlediler. Donanmaya şehir hatları vapuru, hava kuvvetlerine metrobüs, kara kuvvetlerine yıkılması gereken gecekondu muamelesi yaptılar. Dükkan mühürler gibi orduyu mühürlediler, TSK’yı asrın iftirasıyla hapse tıktılar, kendi kendilerini başkomutan, mareşal ilan ettiler. Netice? Dünyanın en güçlü 10 ordusundan biri sayılan TSK, felç oldu. Suriye’ye burnunu bile uzatamıyor, komşu coğrafyalardaki etkisi sıfıra indi. Açılım ayağıyla iç güvenlikten el çektirildi, kışlasına hapsedildi. Adeta iğdiş edildi. Trajik bir kıyas vereyim: Kıbrıs barış harekatı 25 gün sürdü, Sur mahallesini 103 günde geri alabildik!
*
Polislikten anlamaz bunlar.
*
Çünkü… Anlasalardı, Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’a, polis olmayan birini emniyet müdürü yapmazlardı. Anlasalardı, Türkiye’nin başkenti Ankara’yı beş aydır emniyet müdürsüz bırakmazlardı. Anlasalardı, Akp hükümeti döneminde 75 bin cemaatçiyi polis teşkilatına almazlardı. Anlasalardı, 17/25 Aralık’tan sonra 120 bin polisin görev yerini değiştirmezlerdi. Anlasalardı, polis akademisinde PKK açılımı açmazlardı. Anlasalardı, Sur’u Cizre’yi Silopi’yi hiç bilmeyen, bölgeyi tanımayan polisleri “geçici görev”le oralara gönderip, şehit sayısının artmasına sebep olmazlardı.
*
Türkiye’nin çok ağır bedel ödeyerek yüzleştiği dört çıplak gerçektir bu.
*
Türkiye Cumhuriyeti maalesef…
Devleti bilmeyen, tanımayan, anlamayan kadrolara emanet edildi.
*
Günlük güneşlikken idare ediyorlardı.
Hava bozunca, foyaları meydana çıktı.
*
Çok bildiklerini, herkesten iyi bildiklerini sanıyorlardı.
Halbuki, ne yapacaklarını bile bilmiyorlar.
*
33 senedir gazeteciyim, hayatın kıymetini bilecek kadar ölüm gördüm, hatırlamak istemediğim boyutlarda dehşete, vahşete tanıklık ettim ama… Ülkemi hiç bu kadar zavallı durumda görmedim!

Sağlık çalışanlarına sosyal medya yasağı yürürlüğe girdi

Sağlık Bakanlığı’nın talimatıyla ülke gelindeki kamu hastanelerinde görev yapan sağlık çalışanlarına yönelik Youtube, Facebook ve Twitter gibi sosyal medya kullanımıyla ilgili yasak Manisa’da başladı.

Manisa’da Kamu Hastaneleri Birliği’ne bağlı hastanelerde görev yapan sağlık çalışanlarına sosyal medya yasağı getirildi. Manisa Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği’nin sağlık kuruluşlarına gönderdiği yazı ile başlayan yasağa gerekçe olarak ise Sağlık Bakanlığı’nın tüm illere gönderdiği talimat gösterildi. Sağlık çalışanlarının Youtube, Facebook ve Twitter gibi sosyal medyaya erişimi engelenmesi sağlık çalışanlarının bağlı olduğu sendikalarda görüş ayrılıklarını da beraberinde getirdi.
Türkiye Kamu-Sen Konfederasyonu’na bağlı Türkiye sağlık ve Sosyal Hizmetleri Kamu Görevlileri Sendikası (Türk Sağlık-Sen) Manisa Şube Başkanı Rıtvan Mutlu, yasağı olumlu karşıladıklarını belirterek, "Şu an hastane ortamında sağlık çalışanlarımız maillerine bakabiliyor ve internetten günlük işlerini yapabiliyorlar. Şu an sadece Youtube, Facebook ve Twitter gibi sosyal medyalara erişim yasağı uygulandı. Bunu çok olumlu buluyoruz. Mesai saati içerisinde sosyal medyada vakit geçirilmesindense herkes işine bakar" dedi.

’SOSYAL MEDYA KULLANILIRSA DEDİKODU YAPILMAZ’

Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu’na (KESK) Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası (Sağlık-Sen) Manisa Şube Başkanı Mustafa Irgat ise bu tür kısıtlamaların kimseye faydası olacağını düşünmediğini söyledi. Irgat, "Zaten isteyen kendi telefonları ile sosyal medyaya istediği zaman girebiliyor. Sağlık çalışanlarının hastanenin internetini kullanarak, sosyal medyaya girmesi söz konusu değil. Bu kısıtlama kötü bir imaj. Sağlık çalışanları sosyal medya kullanırsa dedikodu yapmaz. Sosyal medya olmadı mı işyerlerinde sürekli insanlar birbirini çekiştiriyorlar. Bu kısıtlamanın bir faydası yok. Tabi bugünlerde Türkiye’nin gündeminde terör var. Eğer terör konuları ile ilgili paylaşımları engellemekse amaç mantıklı olabilir" diye konuştu.

Manisa Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Ayhan Korkmaz, yasağın Sağlık Bakanlığı tarafından tüm illerde uygulandığını belirtip, "Hastanelerdeki bilgisayarların veri tabanları Sağlık Bakanlığı’nın serverine bağlı. Erişimdeki yükü azaltmak için böyle bir karar alındı" dedi. DHA

16 yaşındaki liseli nakil beklerken terör saldırısında öldü

Ankara Kızılay Meydanı'nda yaşanan patlamadan sonra acı bir öykü daha ortaya çıktı. Patlamada hayatını kaybeden 16 yaşındaki Mehmet Emre Çakar'ın karaciğer nakli olabilmek için 2010 yılında Ankaraya taşındıkları ortaya çıktı. 42 yaşındaki baba Hikmet Çakar, "O benim karaciğerimi vereceğim oğlumdu. Veremeden öldü" diyerek gözyaşı döktü.


Terör saldırısında ölenler arasında, otobüsle Balgat'taki evine gitmeye çalışan lise öğrencisi Mehmet Emre Çakar da yer aldı. Hikmet ve Gülcan Çakar çiftinin, oğulları Mehmet Emre ile birlikte kızları 18 yaşındaki Şeyma ve 22 yaşındaki Emine Çakar'ın da karaciğer hastası olmaları nedeniyle tedavi için 2010'da Kütahya'dan Ankara'ya taşındıkları öğrenildi. Emine Çakar'a annesi Gülcan Çakar'ın, Şeyma Çakar'a da amcası İlyas Çakar'ın karaciğerini verdiği belirtildi. İki kardeşin nakil ile yaşama tutunmalarından sonra önümüzdeki günlerde babasından yapılacak nakil ile hastalıktan kurtulmayı hayal eden Mehmet Emre Çakar, terör saldırısında yaşamını yitirdi.

'KARACİĞERİMİ VEREMEDEN ÖLDÜ'

Mehmet Emre Çakar'ın ailesi, Adli Tıp Kurumu önünde otopsi işlemlerinin bitmesini beklerken büyük üzüntü yaşadı. Çakar'ın babası Hikmet, annesi Gülcan ve amcası İlyas Çakar, gözyaşlarına boğuldu. Hikmet Çakar, "O benim karaciğerimi vereceğim oğlumdu ama veremeden öldü. O kara toprakta yatarken ben nasıl evimde yatacağım? Bir vatanımıza sahip çıkamadık. Benim oğlumun ne suçu vardı? Tedavi için buraya geldik. Bütün hayatımızı bırakıp buralara geldik. İki kızım nakil oldu, oğlum da nakil olacaktı. Beni bu hale getirenler utansın. Şarapneller vücudunu patlatmış. Ben verecektim karaciğerimi ama olmadı. Nasıl dayanacağım buna. Allah kimseyi evlat acısıyla sınamasın" dedi.

'OĞLUM ŞEHİT OLMAK İSTİYORDU'

Oğlunun şehit olmak istediğini söyleyen Gülcan Çakar da "Yavrum şehit olmak istiyordu. Hep 'Rüyalarımda görüyorum' diyordu. Hiç böyle yakışmadı. 'Umrelere gideceğim' diyordu. İnşallah sebep olanların ciğeri yansın" diyerek gözyaşı döktü.

Yeğenlerinin üçünün de karaciğer hastası olduğunu belirten amca İlyas Çakar ise "Benim yeğenlerimden üçü de karaciğer hastası. Karaciğer nakli için geldik. Birine ben karaciğerimi verdim. İkisini kurtardık ama onu terörden kurtaramadık. Sırf hastalıklar yüzünden buraya taşınmak zorunda kaldık" dedi. DHA

Diyarbakır'da çatışma: Bir polis şehit

Diyarbakır'ın bu sabaha karşı sokağa çıkma yasağı konulan merkez Bağlar İlçesi Kaynartepe Mahallesi'nde güvenlik güçleriyle PKK'lı teröristler arasında çıkan çatışmada 1 polis şehit oldu. Çatışmada 3 terörist ölü ele geçirildi. Kentte sokağa çıkma yasağının kapsamı genişletildi. Merkez Bağlar Mahallesi Kaymakamlığı, bazı caddelere de bugün saat 09.00'dan itibaren sokağa çıkma yasağı getirdi.

Diyarbakır'da dün gece hendek kazıp barikat kurmak isteyen ve araçları ateşe veren PKK'lı teröristlerin güvenlik güçleriyle çatışmaya girdiği merkez Bağlar İlçesi Kaynartepe Mahallesi'nde bugün saat 03.00'dan itibaren sokağa çıkma yasağı ilan edilirken, yasak kararıyla birlikte PKK'lı teröristleri etkisiz hale getirmek için operasyon başlatıldı. Operasyonlar sırasında mahalleden sık sık silah sesleri yükseldi. Çatışmada 1 polis memuru şehit düşerken 3 terörist öldürüldü.

HALK GÖÇ EDİYOR

Bağlar İlçesi'nin en büyük mahallerinden olan Kaynartepe Mahallesi'nde oturanlar, operasyon başlaması ardından yanlarına alabildikleri eşyalarıyla birlikte evlerini terk etti. Mahallenin tüm giriş ve çıkışlarında zırhlı araçlarla önlem alan polis ekipleri zırhlı araçlardan sık sık anons yaparak mahallede sokağa çıkma yasağı uygulandığını bildirdi.

Diyarbakır'ın en önemli geçiş noktalarından Koşuyolu Caddesi de sokağa çıkma yasağı kapsamında olduğu için araç ve yaya trafiğine kapatıldı. Merkez Bağlar ve Kayapınar ilçelerini Yenişehir ve Sur'a bağlayan en önemli güzergahlardan biri olan Koşuyolu Caddesi'nin Ofis Semti çıkışı olan Ofis Alt Geçidi de trafiğe kapanmasının ardından, Ofis-İstasyon ve Ofis- Seyrantepe güzergahlarında araç yoğunluğu oluştu. DHA

Savaşta 3.7 milyon bebek doğdu

UNICEF Suriyeli çocuklarla ilgili raporunu açıkladı. Buna göre içsavaş sırasında doğan çocukların sayısı 4 milyona yaklaştı. Raporda çocuk asker yaşının 7’ye kadar düştüğüne de dikkat çekildi.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) açıkladığı raporda Suriye’deki 5 yıllık içsavaş sırasında 3.7 milyon çocuğun doğduğunu bildirdi. Bu rakam 18 yaş altındaki Suriyelilerin üçte birine tekabül ediyor. UNICEF’in raporuna göre bu çocuklardan 306 bini sığınmacı olarak bulundukları ülkelerde doğdu. Raporda, ülkenin toplam çocuk sayısının yüzde 80’inden fazlasına karşılık gelen 8.4 milyon Suriyeli çocuğun ülke içinde ya da dışında çatışmalardan etkilendiği vurgulandı. UNICEF, Suriye içinde de yaklaşık 7 milyon çocuğun yoksulluk içinde yaşadığını kaydetti.

ÇOCUK ASKERLER

UNICEF, çocuk askerler konusunda da endişelerini paylaştı. Çocuk asker yaşının 7’ye kadar düştüğü ve toplam sayılarının da yarısından fazlasının 15 yaşının altında olduğu ifade edildi. Raporda ayrıca, “Çocuklar, taraflarca aktif bir şekilde hediyeler ve aylık 400 dolara varan ‘maaşlarla’ savaşa girmeye teşvik edildiklerini söylüyor” denildi.

İşte Kızılay'ı kana bulayanlar

Ankara’da 2’si terörist 37 kişinin ölümüne neden olan hain saldırıda kullanılan aracı, Ankara’ya getiren teröristin İ.S. olduğu belirlenirken iki bombacıdan kadın olanın Seher Ç. D., erkek olanın ise Ö.Ü. olduğu iddia edildi.

DİKKAT ÇEKMEDİ

Habertürk Gazetesi'nden Neşet Dişkaya'nın haberine göre saldırıda kullanılan araç, 10 Ocak’ta PKK terör örgütü üyesi İ.S. tarafından Şanlıurfa Viranşehir’deki bir galeriden satın alındı.
Ancak İ.S., 64 yaşındaki bir kadına ait “34 HGH ...” plakalı 1995 model 3.20 BMW marka otomobilin ruhsatını üzerine almadı.
12 Ocak günü Diyarbakır’a götürülen otomobil, iki gün burada kaldıktan sonra tekrar Şanlıurfa’ya getirildi.

Çalıntı olmadığı için dikkat çekmeyen otomobil, 25 Şubat’ta Şanlıurfa’dan çıktı ve 26 Şubat’ta Ankara’ya geldi. İ.S., Ankara’ya geldikten sonra bombacı Seher Ç.D. ile buluştu ve birlikte kalmaya başladı.

Bir başka iddiaya göre ise İ.S. ve Seher Ç.D. Suriye sınırında buluşup Ankara’ya birlikte geldi. Ancak istihbaratçıların bu değerlendirmesi kesin delillerle tespit edilemedi.

Bomba düzeneğinin araca Ankara’da yerleştirildiği ihtimali üzerinde yoğunlaşıldı. Aracın Ankara’da Çankaya, Yenimahalle ve Dikmen etrafında dolaştığına dair görüntülere ulaşıldı.

Aracı kullanan İ.S. ile ilgili en net kayıt ise 9 Mart akşamı 19:21:01’de kaydedildi. Araçla bir akaryakıt istasyonuna giren İ.S., benzin alırken araç dışına çıktığında kameralara yakalandı.

HEDEF KIZILAY

İstihbarat birimlerine göre, saldırının hedefinde Güven Park’taki Çevik Kuvvet birimi ile duraklarda bekleyen vatandaşlar vardı.

Olay anını gösteren kameraları inceleyen ekipler, bomba yüklü otomobilin, durakta bekleyen otobüslerin yanına gelince yavaşladığını ve bu sırada patlatıldığını tespit etti.

ERKEK BOMBACI Ö.Ü.

Bombacılardan erkek olan 1990 doğumlu Ö.Ü.’nün saldırı sırasında Seher Ç.D.’nin yanında bulunduğu MOBESE kameralarından tespit edildi. Kesin kimlik tespiti için Ö.Ü.’nün ailesinden DNA örneği de alındı. Kaynaklar DNA eşleşmesinin ardından ikinci saldırganın açık isminin kamuoyuyla paylaşılacağını bildirdi.

PKK ÜYELİĞİNDEN YARGILANIYORDU

Saldırıda, bombalı aracı PKK’lı Seher Ç.D.’nin kullandığı belirlendi. Emniyet birimleri isme, hurdaya dönen bomba yüklü araçtan elde edilen ceset parçaları, parmak izi ve MOBESE görüntülerinden ulaştı. DNA tespitinin tamamlanmasının ardından saldırganın kimliğine ilişkin resmi açıklamanın yapılması bekleniyor.

D.’nin, Balıkesir Üniversitesi Turizm Fakültesi Seyahat İşletmeciliği Bölümü’ne 2012’de kayıt yaptırdığı, Balıkesir’de “terör örgütü PKK üyeliği ve örgüt propagandası” suçlarından tutuksuz yargılandığı belirtildi.5 sanıklı davanın son duruşması Aralık 2015’te yapılmıştı. Duruşmanın karar için ileri bir tarihe ertelendiği öğrenildi.