11 Nisan 2016 Pazartesi

Özgecan Aslan'ın katili cezaevinde öldürüldü

Özgecan Aslan cinayetinden son dakika haberleri gelmeye devam ediyor. Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ı vahşice öldürdükleri için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Ahmet Suphi Altındöken ile babası Necmettin Altındöken cezaevinde vuruldu. Ahmet Suphi Altındöken kaldırıldığı hastanede öldü, babası tedavi altında. Amca, "Cenazesini sahiplenmem" dedi. Adalet Bakanlığı olayla ilgili 2 müfettiş görevlendirdi. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Kurtulmuş, olayla ilgili olarak, "Cezaevinde kim olursa olsun birinin öldürülmüş olması asla kabul edilemez. Silah nasıl içeriye sokuldu, kimin, ne şekilde, nasıl ihmali, kusuruvarsa mutlaka ortaya çıkarılacaktır" dedi.


Özgecan Aslan’ın katili şoför 27 yaşındaki Ahmet Suphi Altındöken ile suç ortağı babası 51 yaşındaki Necmettin Altındöken, cezaevinde silahlı saldırı sonucu yaralandı. Yaralanan baba ile oğlu ambulans ile Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Ahmet Suphi Altındöken hastanede öldü. Babası Necmettin Altındöken’in ise hayati tehlikesinin bulunmadığı bildirildi.

SUPHİ ALTINDÖKEN GÖĞSÜNDEN VURULDU

Cinayet sanığı Ahmet Suphi Altındöken ile babası Necmittin Altındöken, konuldukları yüksek güvenlikli Adana F Tipi Kapalı Cezaevi’nde bugün saat 15.00 sıralarında saldırıya uğradı. Silah sesleri duyulurken ağır yaralanan baba ile oğlu ayrı ambulanslarla Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi.

Kalbine yakın bir noktaya kurşun isabet eden Ahmet Suphi Altındöken hemen ameliyata alındı. Babası Necmettin Altındöken’in de 2 kurşunla vurulduğu öğrenildi. Ameliyata alınan yaralılardan Ahmet Suphi Altındöken'in öldüğü açıklandı. Baba Necmettin Altındöken'in karın boşluğu ve kalçasından ateşli silahla yaralandığını belirtiliyor.

6.35 MİLİMETRELİK SİLAHLA VURULMUŞ

 Adana Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan saldırı sonrası Adana E Tipi Kapalı Cezaevi’ne giderek inceleme yaptı. Olayda kullanılan tabancanın 6.35 milimetre çapında olduğu belirlenirken, saldırının nasıl gerçekleştiği araştırılıyor.

MÜFETTİŞ GÖREVLENDİRİLDİ

Alınan bilgiye göre, Adana Kürkçüler Cezaevinde kalan Ahmet Suphi ve babası Necmettin Altındöken'in silahla yaralanmasıyla ilgili olayın aydınlatılması amacıyla adli ve idari soruşturma başlatıldı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın talimatıyla bir adalet müfettişi, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünce de 2 kontrolör görevlendirildi.

MAHKUMLAR SORGULANDI

Adana Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Cinayet Büro ekiplerinin, olaya adı karışan mahkum veya mahkumları sorguladığı öğrenildi.

CENAZESİNİ SAHİPLENMEM

Ahmet Suphi Altındöken'in amcası Behzat Altındöken ise cenazeye sahip çıkmayacaklarını belirterek, "Zaten 1 yıldır bu acıyı çekiyoruz. Onları zaten akraba olarak kabul etmiyoruz. Ben cenazesini sahiplenmem. Annesi sahiplenip defnederse bir şey diyemem" dedi.

BOŞANDIĞI EŞİ: YABANCI BİRİNİN ÖLÜM HABERİNİ DUYMUŞ GİBİ OLDUM

Ahmet Suphi Altındöken'in boşandığı eşinin avukatı Ebru Çatıkkaş, soyadı gizlenen müvekkilinin gazetecilerle görüşmek istemediğini belirterek, şunları söyledi:"Herkes gibi o da basından öğrenmiş ve duyunca şoke olmuş. 'Abla bu cezaevinde değil miydi, nasıl olur?' diye bana sordu. Ben de 'Hiçbir şey bilmiyorum. Başsavcının basın açıklamasını bekliyoruz. Sonuçta cezaevinde olan birisi nasıl silahla ölür bunun cevabını ben de merak ediyorum' dedi. Daha sonra bana, 'Ya abla nasıl hayatımızdan çıkıp gitmiş ki yabancı birisinin ölüm haberini duymuş gibi oldum' dedi.

"BABA AMELİYATTAN ÇIKTI

Özgecan'ın katili Ahmet Suphi Altındöken'in ameliyat sırasında ölmesi nedeniyle cenazesi ameliyathaneden alınarak hastanenin morguna indirildi. Buradan da otopsi için Adana Adli Tıp Kurumu'na götürüldü. Aynı saldırıda yaralanan baba Necmittin Altındöken'in ise ameliyattan çıktığı yoğun bakıma alındığı bildirildi.

AYNI KOĞUŞTA KALIYORLARMIŞ

Bugün silahlı saldırıya uğrayan baba ve oğlunun cezaevinde aynı koğuşta kaldıkları kaydedildi.    

CEZAEVİNDE GERGİN ANLAR

Olayın yaşandığı Adana Kürkçüler cezaevinde gerginlik yaşandığı cezaevine takviye olarak çevik kuvvet ekiplerinin sevkedildiği bildirildi. Polis ekipleri, hastane çevresinde de geniş güvenlik önlemi aldı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

HÜKÜMETTEN AÇIKLAMA: SİLAH NASIL...

Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş da Bakanlar Kurulu sonrasında yaptığı açıklamada Özgecan Aslan’ın katili Suphi Altındöken’in cezaevinde öldürülmesine ilişkin soruya cevap verdi. Kurtulmuş şunları söyledi: Özgecan’ın katili olan kişi cezaevinde silahla vurularak öldüğü bilgisi bize ulaştı. Suphi Altındöken’in ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı ve burada hayatını kaybettiği, babasının da hayati tehlikesinin olmadığı bilgisi var. Cezaevinde kim olursa olsun birinin öldürülmüş olması asla kabul edilemez. Burada kimin hatası kusuru varsa bu ortaya çıkarılacaktır. Bu konuda Adana Başsavcılığı olaya el koymuştur. Adalet Bakanlığı da çalışma başlatmıştır. Silah içeriye nasıl sokuldu, kimin ihmali, kusuru vardır bu ortaya çıkarılacaktır.

AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET ALMIŞLARDI

Geçen yıl 3 Aralık’ta Tarsus 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan son duruşmada Özgecan Aslan’ın katil zanlısı Ahmet Suphi Altındöken ile babası Necmettin Altıdöken ile arkadaşı 20 yaşındaki Fatih Gökçe, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı.  Ayrıca tecavüz ve diğer suçlardan da minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’e 27, arkadaşı Fatih Gökçe’ye 24 yıl hapis cezası verildi.

İDDİANAMEDE KORKUNÇ DETAYLAR VARDI

Özgecan Aslan cinayeti Türkiye'yi sarsmıştı. İddianamede korkunç detaylar yer almıştı.

Özgecan'ın öldürülüp yakılmasına ilişkin üç sanık hakkında hazırlanan iddianamede bu cinayetin, “saldırganın cinsel saldırı eylemini işleyememekten duyduğu infial” ile gerçekleştirildiği ifade edildi. Özgecan’ın boğazına isabet eden 11 bıçak darbesinden sekizinin ayrı ayrı ölümcül olduğu anlaşıldı. Savcı Ayhan Akyol, “İşlenen suçun insanların güven duygusuna, toplumun ortak değer yargılarına, vicdanına vermiş olduğu zarar ile toplumda meydana getirdiği infial göz önüne alınarak” cezada indirim yapılmamasını ve alt sınırdan uzaklaşılarak, üst sınırdan ceza verilmesini istedi.
İddianameye göre Özgecan Aslan ve arkadaşı B.N.G. ile Tarsus’taki bir alışveriş merkezinde gezdikten sonra saat 20’de buradan çıkıp otobüs durağına gitti. Aslan, şüpheli Ahmet Suphi Altındöken’in kullandığı minibüse binip evinin bulunduğu Mersin yönüne devam etti. Araç seyir halindeyken Altındöken’in güzergah değiştirmesi üzerine araçta kendisinden başka bir yolcu kalmadığını anlayan Arslan, “Senin niyetin ne de bu yola girdin” diye tepki gösterdi. İddianamede, şöyle devam edildi:

BOĞAZDA 11 BIÇAK YARASI

“Arslan’ın, şüpheliden aracı normal yoldan götürmesini istediği, kendisine yönelik cinsel saldırı ya da başka bir kötülüğü engellemek amacıyla aracın kapılarını açmasını, kendisini indirmesini istediği, şüphelinin aracı yolun kenarına tenha bir yere çekerek durdurduğu ve maktule cinsel saldırı amacıyla saldırdığı, maktulün direnip şüphelinin yüzünü tırnaklaması ve biber gazı sıkması üzerine cinsel saldırı eylemini gerçekleştiremeyeceğini anlayan şüphelinin maktulu darp etmeye başladığı, darbelerin etkisiyle maktulün araç koridoruna, demir aksanlara çarparak baygınlık geçirip yere düştüğü...”

ARKADAŞINI ÇAĞIRDI

İddianameye göre Altındöken, genç kızın bayılması üzerine arkadaşı Fatih Gökçe’yi aradı ve yardıma çağırdı. Araç seyir halindeyken Aslan can havliyle ayağa kalktı. Aslan’ın minibüsün koridorunda, ayakta durduğunu gören Altındöken, eliyle vurarak, genç kızı tekrar yere düşürdü. Altındöken ve Gökçe’nin Kasım Ekenler Sitesi yakınlarında buluşarak, ne yapacaklarını konuşmak üzere Mersin Üniversitesi’ne ait ıssız ve tenha bir noktaya gitti. Bu sırada Aslan baygın vaziyetteydi. İddianameye göre iki sanığın Aslan’a cinsel saldırıda bulunup bulunmadığına ilişkin bir bulgu tespit edilemedi.
Altındöken’in isteği üzerine Gökçe, bir arkadaşını arayarak, 5 TL’lik benzin getirmesini istedi. Benzin geldikten sonra Gökçe evine dönerken, Altındöken de babası Necmettin’i arayıp evlerinin bulunduğu sokak başında buluşmayı önerdi. Baba oğul buluştuktan sonra onlara Fatih Gökçe katıldı. Baba Altındöken’in “Bakın, yaşıyor mu?” demesi üzerine yaptıkları kontrolde Arslan’ın yaşadığı ve sesler çıkardığı anlaşıldı. Gökçe’nin “Başladığın işi bitir” demesi sonrası Ahmet Suphi Altındöken’in boğazına defalarca bıçak saplayarak Aslan’ı öldürdü. Sonra da Aslan’ın bileklerini kesip torbaya koydu. Torbayı da evin bodrumundaki kullanılmayan tuvaletin içine saklayıp üzerine talaş döktüler. Daha sonra “kendi aralarında cesedi ve delilleri nasıl yok edecekleri konusunda konuşarak” cesedi yakmaya karar verdi. Gökçe bir benzin istasyonuna giderek, 40 TL’lik benzin alırken, baba oğul Altındöken de cesetle beraber Alman Mezarlığı denilen mevkideki dere kenarına geldi. Gökçe’nin yolu kolladığı sırada diğerleri benzinle cesedi yaktı.

'AMAÇ CİNSEL SALDIRIYDI'

İddianameye göre, Aslan’ın vücudunda, tümü boyuna isabet etmiş 11 bıçak yarası vardı. Bu darbelerden sekizinden her biri ayrı ayrı ölümcüldü. Ancak solunum yollarında is bulaşığı saptanmadı. Bu da öldürüldükten sonra yakıldığı anlamına geliyor. İddianameye göre, “yanık nedeniyle sınırlı bölgelerden alınan sürüntü örneklerinde herhangi bir sperm hücresine rastlanmadı.” Bu da taciz veya tecavüz bulgusunun olmadığı şeklinde ele alınıyor. İddianamede, Altındöken’in “yol meselesinde dolayı Aslan’ı öldürdüğü” yönündeki beyanın “hayatın akışını aykırı olduğu” belirterek, “en azından teşebbüs aşamasında kalan bir cinsel saldırı olduğu” ifade edildi:

“Altındöken’in nitelikli cinsel saldırı eylemini işleyememekten duyduğu infial ile maktulü önce darp edip bayıltarak dirençsiz hale getirmesi, canlıyken maktulün ellerini kesmesi ve daha sonra boğazını çok sayıda bıçak darbesiyle keserek belli bir süre acı çektirerek öldürmesi ve daha sonra işlemiş oldukları suçlar ortaya çıkıp yakalanmasın diye maktulü yakması ve diğer suç delillerini yok etmeye çalışması göz önüne alındığında, canavarca hisle ve eziyet çektirerek kasten öldürme suçunu işlediği...”

Baba Altındöken ve Gökçe’nin şüphelinin suç işleme kararını kuvvetlendirecek söz ve davranışlarda bulundukları, Aslan’ın öldürüldüğü aracın başında ve yanında gözcü olarak bekledikleri, cesedin ve diğer delilerin ortadan kaldırılmasına yaptıkları iş bölümü gereği katıldıkları ifade edildi. Bu nedenle Ahmet Suphi Altındöken’in suçuna katıldıkları ve aynı cezaya çarptırılmaları gerektiği kaydedildi. İddianamede, alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verilmesi istenerek, şöyle denildi:

“Şüphelinin suç işleme kastının yoğunluğu, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, bilhassa toplu taşıma aracı içerisinde gerçekleşmesi, suçun önem ve değeri, işlenen suçun insanların güven duygusuna, toplumun ortak değer yargılarına, vicdanına vermiş olduğu zarar ile işlenen suçun toplumda meydana getirdiği infial göz önüne alındığında şüpheli hakkında ceza tayini yapılırken alt hadden uzaklaşılarak üst hadden ceza tayin edilmesi ve şüpheli lehine takdir indirimi nedenlerinin uygulanmamasına karar verilmesi...”
(hürriyet.com.tr)

Tarık Akan: 'Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözleri beni çıldırtıyor'

Oyuncu Tarık Akan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslenerek 'Hangi yetkiyle, hangi hakla vatandaşlıktan çıkarma lafını kullanabilirsin.' diyerek sitem etti.


CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Aile Bakanı Sema Ramazanoğlu'na yönelik söylemlerine; "Bravo Kılıçdaroğlu'na" diyen Akan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ailesinin ise çok acı çekeceğini söyledi.Cumhuriyet gazetesine konuşan Tarık Akan'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik açıklamaları sosyal medyanın gündemine oturdu.

"BRAVO KILIÇDAROĞLU'NA"
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun Aile Bakanı Ramazanoğlu'na söylediği sözleri yorumladı. Tarık Akan, "Kılıçdaroğlu çok güzel cevaplar verdi. Aile Bakanı "Bir kereden bir şey olmaz" diyor. İnanılır gibi değil. Nasıl bu lafı söylüyor? Önüne yatmak demek onların aklına gelen değildir. Bunu da Kılıçdaroğlu çok güzel izah etti. Harika güzel cevaplar veriyor, bravo Kılıçdaroğlu'na" dedi.

"CUMHURBAŞKANI'NIN YAKINLARI ÇOK ACI ÇEKECEK"
"Her gün şehit haberi almak perişan ediyor beni. Cumhurbaşkanı'nın konuşmaları beni çıldırtıyor. Bu kadar yanlış bir düşünce olabilir mi? Hangi yetkiyle, hangi hakla vatandaşlıktan çıkarma lafını kullanabilirsin. Olacak şey değil. Çok acı çok" diyen Akan, tüm bunların hesabının sorulacağını şu ifadeleri ile anlattı:

''Bu yaşıma kadar ülkemde şunu gördüm ki hesabı sorulmayan çok az ve küçük şeyler var. Yapılan bütün hataların önünde sonunda bir şekilde hesabı soruluyor. Peki senden sonra çocukların var, bu hesap çocuklarına sorulduğu zaman düşünmüyor musun onların ne acılar çekeceğini. Elinde hiçbir kanıt, belge yok. Aldığı yanlış tüyolara göre yorum yapmak kadar yanlış bir şey olamaz. Onun için Cumhurbaşkanı bugün var yarın hiçbirimiz olmayacağız. Sırayla gidelim yeter ki. Sonra geriye kalan Cumhurbaşkanı'nın yakınlarının çok acı çekeceğine eminim. Hesapları sorulacak.'' mynet

Reza Zarrab'ı tutuklatan ABD'li Başsavcı Preet Bharara: Sindiremezler

New York Basın Birliği’nin (NYPA) yıllık konferansının açılış konuşmasını yapan New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara, Reza Zarrab’ı tutuklatmasının ardından ilk defa kameralar karşısına çıktı. Bharara, “Ne kadar paranız ve gücünüz olduğu ya da ne kadar güçlü bağlantılarınız olduğunu umrumuzda değil. Her şeyimiz hukukun üstünlüğü ilkelerine dayalıdır” diye konuştu.


Yaklaşık 300 kişiden oluşan Amerikalı gazeteci ve yayıncı grubuna cuma günkü konferansta hitap eden Başsavcı Preet Bharara, hiç kimsenin hukukun üstünde olmadığını vurguladı. Savcı Bharara, özetle şunları söyledi:

“Her şeyimiz hukukun üstünlüğü ilkesine dayalıdır. Hiçkimsenin hukukun üstünde olmadığına inanıyoruz. Ne kadar paranız olduğu, ne kadar gücünüz olduğu, ne kadar kuvvetli olduğunuz ya da ne kadar güçlü bağlantılarınız olduğu umrumuzda değil. Eğer kanunları çiğnediyseniz ve hakkınızda bir araştırma yürütüp savcılığa taşımak adaletin menfaatine ise, bunu da ispatlayabiliyorsak, o zaman tam da bunu yapacağımızdan emin olabilirsiniz. İster Türkiye’de, ister Amerika’da, ister New York City’de olun size sunabileceğim tek şey, hiçkimse tarafından sindirilmeden, kimseden korkmadan işimizi yapacağımızdır. Kanun ve gerçeklere dayalı olarak işimizi yapacağımızdır, mesleğe girerken ettiğimiz yemin, bunu gerektirmektedir.”

ANLATMASI KARIŞIK VE DETAYLI
Başsavcı Bharara, Reza Zarrab’ın İran’a yönelik yaptırımları çiğnemesi ve karapara aklama suçlamalarından dolayı, Florida’ya planlamış olduğu bir tatil esnasında tutuklandığını söyledi. Bharara konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu kişi belli bir zaman önce Türkiye’de de tutuklanmış ki bunun dosyamızla bir ilgisi yok. Anlatması çok karışık ve detaylı olan birtakım sebeplerden ötürü, vatandaşı olduğu Türkiye’de de popüler bir isim olduğu ortaya çıktı. Haberimiz olmadan, sürpriz şekilde, bu tutuklama ilgi topladı.”


ERDOĞAN’DAN 1800 DAVA
Reuters’a göre; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gazeteciler ve çocuklar da dahil kendisine hakaret etmek suçundan 1800’ü aşkın kişiyi dava ettiğini söyleyen Bharara, “Gazetecileri Koruma Komitesi de Türkiye’de en az 13 gazetecinin hapiste olduğunu, büyük medya şirketi sahiplerine taciz ve otosansür de dahil sistematik baskı yürütüldüğünü rapor etmektedir” diye konuştu.

PANAMA YORUMU
Konuşmasında Panama belgelerinden de söz eden Bharara, “Basının gücüne dair inancımız hiç olmadığı kadar parladı. Ortaya çıkan etkiyi düşünecek olursak, basının ortaya koymuş olduğu bir güçtür” dedi.

TUTUKLADIM TAKİPÇİM ARTTI
Başsavcı Bharara konuşmasında, şunları da söylemişti: “Reza Zarrab için iddianame hazırlayıp tutukladığımızda 8 bin 100 Twitter takipçim varken , 4 gün içinde tamamı Türkiye’den 270 bin kişiye ulaştım. Nedeni kısmen, o ülkede yolsuzluğa karşı önlemin alınmadığına dair kanaat idi. Başka sebep ise yine oradaki insanların özgür bir basına sahip olmadıklarına dair kanaatlerinden dolayı sosyal medyanın özgür ortamına gösterdikleri rağbet idi. Türkiye’deki hükümet yanlısı bazı medyada hakkındaki iddialarla ilgili de konuşan Bharara, “ABD Başsavcısı olarak görev yaptığım süre içinde hakkımda bir çok saçma şey yazıldı, fakat hepinizin huzurunda teyit edebilirim ki içlerinde en ahmakçası buydu” demişti. (hürriyet.com.tr)

8 Nisan 2016 Cuma

Yunanistan’dan Türkiye’ye göçmen iadeleri yeniden başladı

Göçmen krizinin çözümü için Türkiye ile Avrupa Birliği'nin vardığı anlaşma gereğince, Yunanistan Türkiye'ye 2. göçmen kafilesinin iadesine başlandı.

45 Pakistanlı erkeği taşıyan feribot, Yunanistan’ın Midilli Adası’ndan hareket etti. Kafile, iadeleri protesto eden 3 kişinin suya atlayıp feribotun önüne geçmeye çalışması nedeniyle, planlanandan geç yola çıktı. Bugün yaklaşık 95 göçmenin daha Yunanistan’ın farklı adalarından Türkiye’ye gönderilmesi bekleniyor.

Avrupa’ya göçmen akınının kontrol altına alınması amacıyla imzalanan anlaşma uyarınca, ilk kafile Pazartesi günü İzmir’in Dikili ilçesine varmıştı. Yunanistan’ın Midilli Adası’ndan kalkan 3 feribotta, çoğu Pakistan uyruklu olmak üzere 202 göçmen bulunuyordu. Sığınma başvurularının yığılması üzerine Yunanistan iadelere 3 gün ara vermişti.

AB – Türkiye anlaşması uyarınca 20 Mart’tan itibaren Yunanistan’a kaçak olarak ayak basan her bir göçmen, iltica başvurusu yapmaması ya da başvurusunun reddedilmesi durumunda Türkiye’ye iade
edilecek. Anlaşmaya Suriyeli mülteciler de dahil.

AB ise Türkiye’ye iade edilen her bir Suriyeli karşılığında, Türkiye’deki mülteci kamplarından bir Suriyeliyi kabul etme sözü vermişti. Türkiye, anlaşma karşılığı AB’den 3 milyar euro fon ve Türkiye vatandaşlarının Schengen Bölgesi’ne vizesiz girişini kolaylaştırma sözü aldı. Türkiye’ye geri gönderilen Suriyeli göçmenler kamplara yerleştirilirken, diğer göçmenler ülkelerine geri gönderilmek üzere farklı illerde bulunan Geri Gönderme Merkezlerine yönlendiriliyor.

BM ANLAŞMAYA TEMKİNLİ YAKLAŞIYOR

Başta Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği olmak üzere uluslararası dernekler, iadelerin ‘göçmenlerin haklarını koruyacak önlemler alınmadan’ başladığı iddiasıyla anlaşmaya tepki göstermişti. Uluslararası Af Örgütü de Türkiye’yi, binlerce Suriyeli göçmeni ülkelerine geri dönmeye zorlamakla suçlamıştı. Türkiye iddiayı reddetmiş, hiçbir göçmeni iradesi dışında Suriye’ye göndermediğini söylemişti. Sözcü




7 Nisan 2016 Perşembe

Bakan Ramazanoğlu'ndan Kılıçdaroğlu'na 50 bin TL'lik dava

Bakan Sema Ramazanoğlu, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun kendisi hakkında söylediği sözler nedeniyle 50 bin liralık tazminat davası açtı.


Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında, kendisine yönelik sözleriyle "kişilik haklarını ihlal ettiği" gerekçesiyle 50 bin liralık manevi tazminat davası açtı.

Nusaybin'den art arda kötü haberler: 5 şehit

Mardin’in Nusaybin ilçesinde PKK'lı teröristlere yönelik operasyonlar devam ederken, bugün Dicle Mahallesi’nde çıkan çatışmalarda 1 Binbaşı ve 2 Emniyet Amiri şehit oldu, 5 güvenlik görevlisi de yaralandı. İlçeden bir acı haber de akşam saatlerinde geldi. Meydana gelen patlamada, 2 polis şehit olurken, ilçedeki şehit sayısı 5'e yükseldi.


Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde 14 Mart’tan itibaren hendeklerin kapatılması, barikatların kaldırılması ve PKK’lı teröristlerin etkisiz hale getirilmesi için düzenlenen operasyonlar, bugün kalabalık PKK’lı grubunun tespit edildiği Dicle Mahallesi’nde yoğunlaştırıldı.

KANAS SİLAHIYLA ATEŞ AÇTILAR
Saat 09.00 sıralarında güvenlik güçleriyle PKK’lı teröristler arasında başlayan çatışmalar devam ederken saat 11.40’da keskin nişancı tüfeği Kanas ile açılan ateşle Emniyet Amiri Doğan Sakarya ağır yaralandı.

Nusaybin Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Emniyet Amiri Doğan Sakarya, burada doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.

YİNE PATLAYICI TUZAĞI

Takviye kuvvetlerin desteğiyle operasyon genişletilirken, teröristler bu kez saat 13.45 sıralarında güvenlik güçlerinin girdiği bölgede, önceden tuzakladıkları patlayıcıyı infilak ettirdi. Patlamada, Binbaşı Ahmet Karaman ile Emniyet Amiri Zafer Kurt şehit oldu. Yaralanan 5 güvenlik görevlisi de Nusaybin Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı.

Şehit Binbaşı Ahmet Karaman’ın Jandarma Özel Harekat’ta görevli olduğu, şehit Emniyet Amiri Zafer Kurt’un da Bingöl Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürü olduğu ve Nusaybin’e geçici görevle geldiği belirtildi.

BİR ACI HABER DAHA

Hain saldırıların ardından Dicle Mahallesi'nde geniş kapsamlı operasyonlar sürdürüldü. Ancak operasyon sırasında PKK'lı teröristlerin, güvenlik güçlerinin ilerlemesini önlemek için tuzakladıkları bombanın imha edilmesi sırasında şiddetli bir patlama meydana geldi. Patlamada 2 polis memuru şehit oldu.

VALİLİK AÇIKLAMASI

Mardin Valiliği’nden Binbaşı Karaman ve Emniyet Amiri Zafer Kurt’un şehit olduğu olayla ilgili şu açıklama yapıldı:

"07.04.2016 perşembe günü Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde devam eden operasyon neticesinde Dicle Mahallesi’nde saat 13.45 sıralarında daha önceden tuzaklanmış olan el yapımı patlayıcının infilak ettirilmesi sonucunu Jandarma Binbaşı Ahmet Karaman ve Polis Özel Harekat Emniyet Amiri Zafer Kurt şehit olmuştur."

Venezuela'da hafta sonu tatili üç güne çıktı

Venezuela elektrikten tasarruf etmek için iki ay boyunca cuma günleri iş yerlerinin açık kalmasını yasakladı. Ülkede hafta sonu tatili iki ay için üç güne çıktı. Uygulama 6 Haziran'da sona erecek.

Venezuela çok zor günler geçiriyor… Ülke ekonomisi düşen petrol fiyatlarından dolayı zor günler geçirirken hükümet de yeni bir takım tasarruf önlemleri almaya başladı.

Buna göre Venezuela’da Cuma günleri bütün iş yerleri 6 Haziran’a kadar kapalı kalacak, hafta sonu tatili üç güne çıkacak. Bunun sebebi ise ülke barajlarındaki su seviyesinin azalması. Venezuela hükümeti elektrikten tasarruf etmek için bütün iş yerlerinin iki ay boyunca cuma günleri açık kalmasını yasakladı.

Hükümetin yeni çalışma günleri kararını Devlet Başkanı Nicolas Maduro duyurdu.
Madura ülke çapındaki 18 barajdaki su seviyesinin alarm vermeye başladığını belirtti.
Maduro yönetimi bu şekilde elektrik tüketiminde iki ay boyunca yüzde 20 tasarruf etmeyi planlıyor.

Kişisel verilerin korunması kanunu yürürlüğe girdi, işte detaylar

Kişisel verilerin korunmasına ilişkin kanun Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanarak yasalaştı. Kanuna göre, kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmadıkça işlenemeyecek. Yasa kapsamında, kişisel veriler, uluslararası sözleşme hükümleri saklı kalmak üzere Türkiye’nin veya ilgili kişinin menfaatinin ciddi bir şekilde zarar göreceği durumlarda, ancak ilgili kamu kurum veya kuruluşunun görüşü alınarak kurulun izniyle yurtdışına aktarılabilecek.


Ancak; kanunlarda açıkça öngörülmesi, rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin, kendisinin ya da bir başkasının hayatı ve beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması, bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması, veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması, ilgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması ve ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması şartlarından herhangi birinin varlığı halinde kişinin açık rızası olması şartı aranmayacak.

SENDİKA ÜYELİĞİ KİŞİSEL VERİ SAYILACAK

Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkumiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veri sayılacak.
Özel nitelikli kişisel verilerin ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesi yasak olacak. Özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde ayrıca Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından belirlenen yeterli önlemlerin alınması şart olacak. İlgili kanun hükümlerine göre uygun olarak işlenmiş olmasına rağmen, işlenmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalkması halinde kişisel veriler, resen veya ilgili kişinin talebi üzerine silinecek, yok edilecek veya anonim hale getirilecek. Bu hüküm bir yönetmelikle düzenlenecek. Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın aktarılamayacak, ancak yukarıda belirtilen şartlardan birinin bulunması halinde açık rıza aranmadan aktarılabilecek.

YETERLİ BİR KORUMA SAĞLANMALI

Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın yurt dışına aktarılamayacak. Kişisel veriler ancak; kişisel verinin aktarılacağı yabancı ülkede yeterli korumanın bulunması, yeterli korumanın bulunmaması durumunda Türkiye'deki ve ilgili yabancı ülkedeki veri sorumlularının yeterli bir korumayı yazılı olarak taahhüt etmeleri ve kurulun izninin bulunması şartıyla yurt dışına aktarılabilecek.

İZİNLE YURTDIŞINA AKTARILACAK

Yasa kapsamında, kişisel veriler, uluslararası sözleşme hükümleri saklı kalmak üzere Türkiye’nin veya ilgili kişinin menfaatinin ciddi bir şekilde zarar göreceği durumlarda, ancak ilgili kamu kurum veya kuruluşunun görüşü alınarak kurulun izniyle yurtdışına aktarılabilecek.

Yasaya göre, herkes, kendisiyle ilgili kişisel veri işlenip işlenmediğini öğrenebilecek. Kişisel verileri işlenmişse buna ilişkin bilgi talep edebilecek. Kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilebilecek. Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmesi halinde bunların düzeltilmesini, silinmesini veya yok edilmesini talep edebilecek. Bu verilerin ilgili kanuna aykırı olarak işlenmesi sebebiyle zarara uğraması halinde zararın giderilmesini isteyebilecek.

HUKUKA AYKIRI ERİŞİLMESİNİ ENGELLEMEKLE YÜKÜMLÜ

Düzenleme hükümlerine aykırı olduğu tespit edilen kişisel veriler derhal silinecek, yok edilecek veya anonim hale getirilecek. Ancak bu kanunun yayımı tarihinden önce hukuka uygun olarak alınmış rızalar, bir yıl içinde aksine bir irade beyanında bulunulmaması halinde bu kanuna uygun kabul edilecek. Yasaya göre, veri sorumlusu, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesini ve kişisel verilere hukuka aykırı olarak erişilmesini önlemekle yükümlü olacak.

Veri sorumlusu ayrıca, bu verilerin muhafazasını sağlamak amacıyla uygun güvenlik düzeyini temin etmeye yönelik gerekli her türlü teknik ve idari tedbirleri alacak. Veri sorumluları, öğrendikleri kişisel verileri bu düzenlemedeki hükümlere aykırı olarak başkasına açıklayamayacak ve kendi şahsi çıkarları için kullanamayacak. Bu yükümlülük, görevden ayrılmalarından sonra da devam edecek.
Yasanın veri sorumlusuna başvuru şekline ilişkin maddeye göre, ilgili kişi taleplerini veri sorumlusuna iletecek. Veri sorumlusu başvuruda yer alan talepleri, talebin niteliğine göre en kısa sürede ve en geç 30 gün içinde ücretsiz olarak sonuçlandıracak. Başvurusu reddedilen kişi, cevabı öğrendiği tarihten itibaren 30 ve her halde başvuru tarihinden itibaren 60 gün içinde yönetmelik kapsamında oluşturulacak Kişisel Verileri Koruma Kurulu'na şikayette bulunabilecek. Kişilik hakları ihlal edilenlerin, genel hükümlere göre tazminat hakkı saklı olacak.

Yasaya göre, altı ay içinde, yasayla belirlenen usul kapsamında Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeleri seçilecek ve Başkanlık teşkilatı oluşturulacak.

Gayrimenkulünü satan satana

Leasing şirketlerine ‘sat-geri kirala’ izni verildi, turizmden gıdaya, tekstilden sağlığa birçok yatırımcı, gayrimenkulünü satıp, kiralamaya başladı. Üç yılda leasingcilerin portföyündeki gayrimenkul tutarı 5.3 milyar dolara ulaştı.

Finansal kiralama şirketlerine ‘sat-geri kirala’ izni verilmesi ile birlikte küçüğünden büyüğüne işletmeler birer birer tesislerini satmaya başladı, leasingciler de gayrimenkul zengini oldu. Şirketlere, gayrimenkullerini elden çıkarmadan finansman imkanı sunan ve 2013 yılında başlayan sat-kirala uygulaması ile turizmden gıdaya, tekstilden sağlığa birçok sektördeki yatırımcı, gayrimenkulünü leasing şirketine satıp, kiralamaya başladı. Üç yıl gibi kısa sürede de leasing şirketlerinin portföylerindeki gayrimenkul tutarı 5,3 milyar dolara ulaştı. İş Finansal Kiralama Genel Müdürü Hasan Bolat, sat-kiralamanın genelde fabrika, ofis, depo ve arsa gibi gayrimenkullerde tercih edildiğini belirterek, “2015’te toplam leasing işlemleri içinde gayrimenkul, yüzde 29,32 pay aldı. Hem sat geri-kirala ürünü hem de gayrimekullerin finansal kiralama yöntemi sayesinde portföyümüze gayrimenkul dahil edebiliyoruz” dedi.

KOBİ’LER İÇİN AVANTAJLI

Deniz Leasing Genel Müdürü Kahraman Günaydın, sat-geri kiralamanın işletmeler açısından avantajlı bir yöntem olduğunu, genellikle KOBİ ve ticari kesimde yer alan işletmelerin; uzun süredir bilanço aktiflerinde yer alan, yeniden değerlemeye konu ticari gayrimenkulleri için bu uygulamadan yararlanmayı tercih ettiklerini belirterek şunları söyledi: “Bilançoda yer alan varlık için yeniden değerleme yapıldığından amortisman ayrılır ve bu sayede vergi yükü azaltılır, firma KDV’den muaf olur. Sağlanan fonlama ile özkaynak artar, borçluluk oranı azaltılır ve işletmenin bilanço rasyolarında iyileşme sağlanır. Bu işlemler yapılırken stok kalemi ve kasada da herhangi bir artış yaşanmaz. Gayrimenkul devir işlemlerinde de yüzde 0,45 gibi cüzi bir tapu harcı ödenir. Özetle, firmalar bilançosunda yer alan varlığa dayalı finansman sağlarken, aynı zamanda da bilanço rasyolarını düzeltme imkânı buluyorlar. Leasing şirketleri de değeri ekspertiz ile belirlenen bir teminat karşılığında firmalara finansman sağlamış oluyor.”

YOĞUN TALEPLE KARŞI KARŞIYAYIZ

Finansal Kurumlar Birliği (FKB) Başkanı Osman Zeki Özger, sat-geri kiralama ile şirketlerin orta, uzun vadeli, sabit koşullu işletme sermayesi ihtiyaçlarını karşılayabileceklerini belirterek, şunları söyledi:

“Bu yöntem ile kredi kullandıklarında, finansman ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra bilançolarının da güncellendiğini gördüler. Şöyle ki; 10-15 yıl önce almış olduğu fabrika binasını finansal kiralama şirketine ekspertiz değeri üzerinden satıp, geri kiralayan şirketin aktifinde tarihi maliyet değerinden görünen fabrika binasının değeri ekspertiz değerine çıkarılmakta. Bu değer artışı kiracının bilançosunun pasif tarafında özel bir fon hesabında tutulmak koşulu ile kurumlar vergisinden istisna tutulmuştur. Bu nedenle ürün, ilgi gördü ve yoğun talep ile karşılaşıldı. Satıp geri kiralama işlemlerinden alacaklarımız toplam alacaklarımızın yüzde 20’sine yaklaştı. Bu oran risk yönetimi açısından üst sınır olarak kabul edilebilir ve bu oranı muhafaza ederek daha fazla satıp geri kiralama işlemi yapabilmek için toplam portföyümüzü büyütmemiz daha çok iş yapmamız gerekir.”

GAYRİMENKUL YENİDEN DEĞERLENİYOR

İş Finansal Kiralama Genel Müdürü Hasan Bolat, sat-geri kirala uygulamasının avantajlarını şöyle anlattı: “Bu ürünü kullanan bir işletme, bilançosunda yer alan gayrimenkulü tasarruf hakkını kaybetmeden faaliyetlerine mevcut iş yerinde devam ederek şirketine orta-uzun vadeli fon yaratabilmekte. Böylece işletmesine yeni kaynak sağlayarak, ister yeni yatırımlarını finanse etme, ister mevcut borçlarını orta-uzun vadeye yayma imkanına kavuşan müşterimiz; ayrıca aktifinde düşük bedelle duran gayrimenkulü rayiç bedel üzerinden göstermek suretiyle de amortisman ayırabilmekte. Bunun yanı sıra gayrimenkullerde sat-geri kirala ürününün kullanılması durumunda kurumlar vergisi ve KDV istisnası ile tapu harcı oranında avantajlar bulunmakta.”

EKSPERTİZ DEĞERİ ÖNEMLİ

Garanti Leasing Genel Müdürü Ünal Gökmen, sat-geri kirala işleminin şirketlerin aktiflerindeki sabit kıymetlerin, leasing şirketine satıp tekrar geri kiralanması olduğunu belirterek, şunları söyledi: “İşletmelerin nakit ihtiyaçlarına hızlıca çözüm olan ve kurumlar vergisi istisnası ile tapu harcının binde 4,55’ine kadar uygun bir miktarda maliyeti olan bu ürün, leasing firmalarını da hem yeni müşteriye ulaştırıyor hem de işlem hacmini artırıyor. Leasing firmaları için bu üründe en kritik konu, sat-geri kirala yapılacak olan gayrimenkulün ekspertiz değerinin çok iyi belirlenmesi. İleride müşterimizin geri ödeme gücünde aksaklık yaşanması durumunda, bu gayrimenkulün ikinci el değerliliği bizlerin tek teminatı. Halen bu ürün firmalar tarafından çok da iyi bilinmemesinden kaynaklı, taleplerin sınırlı olduğunu düşünüyoruz. Avantajları ise, işletme sermayesi açığı olan şirketler satış bedelini leasing şirketinden peşin olarak tahsil etmek suretiyle bilançolarını likit hale getirip, ortaya çıkan fonu işlerine kanalize edebilirler. Leasing şirketine geri ödemeler de uzun vadeye yayılmış finansal kira bedelleri şeklindedir.” Hürriyet

Anne kızlık soyadı dışında kimlik bilgilerimiz internette

50 milyon kişinin kimlik bilgisinin internette paylaşılması vatandaşları endişelendirdi. Açık adresten TC Kimlik numarasına kadar tüm kişisel bilgilerin paylaşıldığı veri tabanında tek eksik anne kızlık soyadı. Tabii başka platformlardan ele geçirilmediyse...  


TÜRKİYE’deki 50 milyon kişinin kimlik bilgilerinin internette paylaşılmaya başlaması vatandaşlar arasında paniğe yol açtı. Sızdırılan bilgilerde bir kimlik kartında olan birçok bilgiye ek olarak açık adres de bulunuyor.

Türkiye’de sıkça kullanılan anne kızlık soyadı ile güvenlik doğrulaması ise sızdırılan bilgilerde yer almıyor. Bu güvenlik kontrollerinin anne kızlık soyadı ile yapılabileceğini gösteriyor. Ancak anne kızlık soyadına da sosyal ağlardan ulaşabilmek mümkün.

Şimdilik Türkiye’de siber güvenliğin en yüksek garantisinin ‘anne kızlık soyadı’ olduğunu ifade eden Bilişim Hukuku Uzmanı Avukat Burçak Ünsal, “Teknik ve hukuki güvenlik olarak ne yazık ki bu haldeyiz. Kişisel verimizi kim alıyor, hangi sunucuda saklıyor, bu sunucunun teknik güvenliği nasıl, bu veriye ve sunucuya kimlerin erişimi var, bu sunucuların bakımını onarımını çalışmasını aynı şirket mi yoksa alt yükleniciler mi sağlıyor, sunucuların ve erişimi olanların kalifikasyonları var mı, denetlemeleri yapılıyor mu, alınan kişisel veriler ne amaçla kullanılıyor, ne ölçüde işleniyor, işlendikten sonra alanın iştirakleri ile veya üçüncü kişilerle paylaşılıyor mu? Bunlar tek nefeste akla gelebilecek onlarca sorudan sadece bir kısmı” dedi.

TEYİT YÖNTEMİ DEĞİŞMELİ

Bu ihmallerin hafife alınmayacak bir ciddiyeti olduğunu sözlerine ekleyen Ünsal,  bu ihmal ve zaafiyetlerin gerek özel kurumlarda gerek kamu kesiminde mutlaka giderilmesi gerektiğini, aksi takdirde hesaplanamayacak zararlar ve mağduriyetler süreceğini belirtti.

Adli Bilişim Uzmanı Mustafa Sansar ise, ele geçen detaylarla herşeyin yapılabileceğini ifade ederek, “Artık yapılabilecek birşey yok. Bundan sonra ancak devlet bunu tekrar düzenleyebilir. Kurum ve kuruluşlarda bilgi güvenliği olarak tedbir alınması gerekiyor. Yeni nesil güvenlik önlemleri alınması gerekiyor. Tek başına anne kızlık soyadıyla kimlik bilgisi veya bilgi güvenliği teyidi yapılmaması gerekiyor. Çünkü anne kızlık soyadlarına farklı yollardan da ulaşabilmek mümkün” diye konuştu. Bankacılar ise bir taraftan sektörün güvenilir olduğunu söylerken bir taraftan isim belirterek görüş vermekten kaçınıyor. Bu da sektörün güvenliği açısından temkinli olduklarını gösteriyor.

Sektöre yakın bir kaynak internette paylaşılan kimlik bilgileriyle işlem yapılabilmesi mümkün olmadığını iddia etti. Islak imza ve cep telefonu ile doğrulama olmak üzere birçok farklı güvenlik sorgulamasının yapıldığını belirtti aynı kaynak hesap açılması, kredi çekilmesi ve kredi kartı çıkarılması gibi olayların yaşanmayacağını öne sürdü. Ancak telefonla yapılabilen bankacılık işlemleri ve ilk kez banka hesabı açacak kişilerin sahte kimlik kullanma olasılığı ile sorularımız cevapsız kaldı.

Kimlik bilgileriyle neler yapılabilir?

-Sahte kimlik üretilebilir

Bu durumda... 

*Banka hesabı açılabilir

*Para transferi yapılabilir

*Kredi kartı alınabilir

*Kredi çekilebilir

*Çek defteri alınabilir

*Sosyal medya hesapları ele geçirilebilir

*Ticari sır hırsızlıkları gerçekleştirilebilir

*Elektrik, su ve doğalgaz abonesi olunabilir

*Sahte uçak ve otobüs bileti alınabilinir

*SIM kart alınabilir

*Araç kiralaması yapılabilir

‘MİSAFİR OLMAK İSTEYEN GELSİN’

BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, kişisel verilerin sızdırılması ve ele geçirilmesi konusunu ciddiyetle ele aldıklarını ifade ederek, “Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım konuyla ilgili Bakanlar Kurulu’nu bilgilendirdi. Kendisinden bu konuyu incelemesi ve gerekli tedbirlerin alınmasını istedik. Konuyla ilgili çalışmalar yapılıyor. Milletimiz gerekli tedbirlerin alındığından endişe etmesin. Evimin adresi sızdırılmış, misafir olmak isteyen varsa gelsin” dedi. Vatandaşların bu konularda gerekli tedbirin alındığından emin olmasını isteyen Davutoğlu, “Tabii siber suçlar, bu tür aktiviteler bütün dünya için büyük tehdit oluşturuyor. Devletlere, kurumlara emanet edilmiş kişisel verilerin korunması önem taşıyor. Başbakan olarak benim kişisel verilerim ne kadar mahrem ve önemli ise herhangi bir vatandaşımızınki de o ölçüde önemlidir” diye konuştu.

‘ORAYA GİRMEK TUZAK, GİRMEYİN’

ULAŞTIRMA Bakanı Binali Yıldırım, kimlik bilgilerinin sızdırılmasıyla ilgili olarak, “Vatandaşlara şunu tavsiye ediyorum, ‘ben de var mıyım’ diye merak edip sisteme girme yarışında olmasınlar. Oraya girmek bir tuzaktır. Sizin girmenizi istiyorlar. Oraya girerek size ait başka bilgilere ulaşmak istiyorlar” dedi. Yıldırım şunları söyledi: “Seçimler öncesi YSK’nın bütün partilere vermek zorunda olduğu seçmen bilgileri bugün sanki Mernis sisteminden sızıntı olmuş gibi servis yapılıyor. Seçmen olmadığı için 18 yaş altındakilerin bilgileri yok. Bu bir problem. Şimdi Meclisimiz kişisel verilerin korunmasına dair kanun çıkardı. Bu kanunla beraber her türlü kişisel veriye erişim güvence altına alınıyor. Ama her şeye rağmen buna erişenlere çok ciddi hapis cezaları geliyor. Bu yola tevessül eden kötü niyetli kişiler bunun hesabını verecekler. Bu bize bir şey gösterdi; seçim kanununda da bir düzenleme yapmak lazım. Bu bilgileri ya vermemek ya da kısıtlama yaparak vermek. Bir kişiyle paylaştığınız şey sır değildir.”

YSK VERİLERİ PARTİLERLE PAYLAŞIYOR

ADALET Bakanı Bekir Bozdağ, konu hakkında şunları söyledi: “Nereden, nasıl sızdı bilmiyorum ama rakamlara baktığınız zaman 50 milyon civarında. Bu, Türkiye’deki seçmen sayısına yakın. Bildiğiniz gibi YSK, seçmenlere ilişkin bilgileri siyasi partilerle de paylaşıyor. O nereden sızdı, nasıl sızdı bunun araştırılması, tahkik edilmesi, üzerinde durulması lazım. Öyle zannediyorum ki dün bu haberlerin çıkmasından sonra gerekli tahkikat hem adli boyutuyla hem idari boyutuyla başlatılmıştır.”

SORUŞTURMA BAŞLATILDI

ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ait kimlik bilgilerinin internette yayınlanmasına ilişkin haberler üzerine soruşturma başlattı. Alınan bilgiye göre, başsavcılığın basında çıkan haberleri ihbar kabul ederek başlattığı soruşturma, Bilişim Suçları Soruşturma Bürosunca açıldı. Soruşturma, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlıklı 136. ve “Bilişim sistemine girme” başlıklı 243. maddeleri kapsamında yürütülecek.

Görevlendirilen cumhuriyet savcısının, ilk aşamada yayınlanan bilgilere sahip İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün yanı sıra siyasi partilerin seçimler öncesinde il seçim kurullarından seçmenlere ait bilgileri alabilmeleri nedeniyle Yüksek Seçim Kurulu ile temas kuracağı öğrenildi.  TCK’nın ilgili maddesinde “Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır” hükmü yer alıyor. Söz konusu maddede, suçun kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak ya da belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde cezanın yarı oranında artırılacağı belirtiliyor.  TCK’nın 243. maddesinde ise, “Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren ve orada kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir. Tanımlanan fiillerin bedeli karşılığı yararlanılabilen sistemler hakkında işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Bu fiil nedeniyle sistemin içerdiği veriler yok olur veya değişirse, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” düzenlemesi bulunuyor.

NELERE DİKKAT ETMEK GEREKİYOR?

PAYLAŞILAN kimlik bilgilerinden sonra Türkiye’de yaşayanların bundan sonraki dönemde dikkat etmesi gereken bazı noktalar var.

Dijital kimlik koruması konusunda çalışmalar gerçekleştiren CSID Avrupa takımı, Türkiye’de ana iş ortaklarından ACP sigorta ve Reasurans brokerlığı, dikkat edilmesi ve uygulanması gereken öneriler listesini yayınladı.

Buna göre dikkat edilmesi gereken noktalar şu şekilde:- Nüfus kâğıdınızı değiştirin: 2010 ‘dan bu yana nüfus kâğıdınızı değiştirmediyseniz, en kısa sürede yenileyin. Yeni bir fotoğraf ile yeni bir kimlik çıkarmanız halinde kimlik değişime uğramış olacak, kimlik seri numarası ve veriliş bilgileri değişecektir.

-Kayıtlarınızı güncelleyin: Değiştirdiğiniz nüfus cüzdanınızı banka, telekom operatörleri, resmi kurumlar gibi tüm kayıtlı olduğu yerlerde güncelleyin. Yeni kimlik bilgilerinizin sistemlere işlendiğinden emin olun.

-Polis ya da savcılığa başvurun: Önlem amaçlı olarak polis ya da savcılığa başvurup kişisel verilerinizin sızmış olabileceği, olabilecek olay ve durumlardan mağduriyetinizin oluşabileceği ve bu tür olası durumlardan sorumlu olmayacağınıza ilişkin tutanak tutulmasını isteyebilir ve bu kaydı saklayabilirsiniz.

-E-devlet’i takip edin: Belirli aralıklarla e-devlet sisteminden vergi, dava, GSM aboneliği gibi kayıtlarınızı kontrol edin. Şüpheli durumda derhal polise veya savcılığa başvurun.

(Ahmet Can / Hürriyet)

6 Nisan 2016 Çarşamba

Kimlik bilgileri çalındı. Şimdi ne olacak?

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kimlik bilgilerinin çalındığı yönündeki iddialar bir anda ülkenin bir numaralı gündem maddesi haline geldi. Peki kimlik bilgilerini toplamak ve satmanın cezası nedir? Çalınan kimlik bilgileriyle neler yapılabilir? Kimlik bilgileri çalınan kişiler nasıl bir yol izlemelidirler?


Avukat Rezan Epözdemir, kimlik bilgilerinin çalınarak satılmasıyla ilgili şu bilgileri verdi:

CEZASI EN AĞIR 4.5 YIL

Kişisel verilerin kaydedilmesi ve kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme Türk Ceza Kanunu'nun 135. ve 136. maddesi kapsamında bizim hukuk sistemimizde suç olarak tanımlanmıştır. Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun cezası 1 ila 3 yıl hapis cezasıdır. Suçun nitelikli hali ise, kamu görevlisi tarafından görevin verdiği yetkinin kötüye kullanılarak veya belirli bir meslek veya sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlenmesidir ki bu durumda suçun cezası 1.5 ile 4.5 yıl hapis cezası olacaktır.

İSMET BERKAN YAZDI: BİR MİLLETİN KİMLİK BİLGİLERİ SIZDIRILDI

Kişisel verileri verme, yayma veya ele geçirme suçu ise kişisel verileri kaydetme suçundan farklı olarak zaten kayıtlı bulunan verilere yönelik işlenen bir suçtur. Bu suç tipinin maddi unsuru herhangi ortamda kayıtlı bulunan kişisel verilerin hukuka aykırı yollarla ele geçirilmesi, başkasına verilmesi veya yayılmasıdır. Kişisel verileri verme, yayma veya ele geçirme suçunun cezası 2 ila 4 yıl hapis cezası olarak belirlenmiştir.

Bu suçun kamu görevlileri tarafından işlenmesi halinde ceza yarı oranında artacağından kimlik bilgilerini hukuka aykırı olarak veren veya ele geçiren kamu görevlileri 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile yargılanacaklardır.

Burada bir diğer ihtimal ise, bu kimlik bilgilerinin YSK, nüfus müdürlüğü, Mernis gibi bilişim sitemlerine girilerek ele geçirilmesidir. Bu halde de Türk Ceza Kanunu'nun 243. maddesi uyarınca ek olarak failler hakkında 1 yıla kadar hapis veya adli para cezası verileceği hüküm altına alınmıştır.

KİŞİSEL VERİ NEDİR?

Kişisel veri, gerçek veya tüzel kişilere özgü olan ve kişilerin belirlenebilir olmasını sağlayan her türlü spesifik bilgidir. Bu yönüyle kişisel veri, yalnızca kişilerin tanınmasını ve teşhisini sağlayan bilgilerden ibaret olmayıp, kişilerin fiziki, sosyal, kültürel, mali, psikolojik tüm bilgileri kapsamaktadır. Bu kapsamda kişilerin vatandaşlık ve vergi numarası, kimlik, pasaport ve ehliyet bilgiler, sosyal güvenlik numarası, ev ve iş adresi, e-posta adresi, telefon numarası, faks numarası, özgeçmişi, fotoğrafı, videosu, kan grubu, adli sicil (sabıka) bilgileri gibi kişinin belirli veya belirlenebilir olmasını sağlayan tüm bilgiler kişisel veri niteliği taşımaktadır ve kişisel verilerin korunması kapsamına girmektedir.

HALK ARASINDA ADI FİŞLEME

Kişisel verileri kaydetme, kişilere ait verilerin hukuka aykırı şekilde depolanmasıdır. Kişisel verilerin kaydedilmesi halk arasında “fişleme” olarak tabir edilmektedir. Kişisel verilerin kayıt işlemi kağıt veya dosya üzerinden yapılabileceği gibi dijital ortamda da yapılabilir. Bunun suça veya cezaya bir etkisi yoktur. Önemli olan, kişilerin siyasi, felsefi, dini, mezhepsel, ırksal özelliklerinin, sağlık özelliklerinin, hastalıklarının, cinsel tercihlerinin veya benzeri kişisel bilgilerinin hukuka aykırı şekilde kayıt altına alınmasıdır. Kişisel verilerin hukuka aykırı kaydedilmesi suçunda temel olarak iki unsur söz konusudur. Birincisi ortada kişisel bir veri söz konusu olmalı ve ikinci olarak bu veri hukuka aykırı şekilde kaydedilmelidir. Bir kişisel verinin hukuka aykırı kaydedilmesi, kişisel verilerin kişisel veriyi kaydetme hak ve yetkisi olmaksızın kaydedilmesidir. Bu bakımından kişisel verinin kaydedilmesine, kişisel verinin sahibi tarafından izin veya onay verilmesi hukuka aykırılığı kaldıran bir unsurdur. Aynı şekilde kişisel veriyi meslek veya görev ya da herhangi bir sözleşme kapsamında rızaya dayalı olarak kaydedilmesi de hukuka aykırı olma özelliğini ortadan kaldıran bir durumdur. Bunların dışında herhangi bir izin veya onay olmaksızın ya da izin veya onay verilen kişiden farklı bir kişi tarafından kişisel verilerin kaydedilmesi hukuka aykırı ve suç olacaktır.

FAİLLERİN TESPİTİNİ İSTEYEBİLİRSİNİZ

Bu teorik bilgiler ışığında, kimlik bilgileri çalınan vatandaşlar Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmak suretiyle faiilerin tespiti ve cezalandırılması için şikayet dilekçesi verebilirler. Bununla birlikte bu suç tipleri Türk Ceza Kanunu'nun 139. maddesine göre şikayete bağlı suç tipleri olmayıp resen kovuşturulabilen suç tipleridir, yani ilgililer şikayetçi olmasa bile kamu adına soruşturma yapılır ve failler tespit edilirse kamu davası açılır. Ankara cumhuriyet Başsavcılığı konuya ilişkin bir soruşturma açmış olup, varsa kimlik bilgileri yani kişisel verileri çalınan vatandaşların şikayeti de bu ana dosya ile birleştirilecek ve dosya tek elden yeknesak bir şekilde yürütülecektir. Aksi usul ekonomisine aykırı olur ve aynı olay nedeniyle birden fazla savcılık dosyası üzerinden tahkikat yürütülmesine sebep olur. Dolayısıyla kimlik bilgileri çalınan kimselerin yapacakları bireysel şikayetler ana dosya olan Ankara cumhuriyet başsavcılığı dosyası ile birleştirilir.

Burada tc kimlik numaralarının değiştirilmesi veya tahrif edilmesi söz konusu olamaz, çünkü zaten buradaki nüfus ysk başta olmak üzere bir çok veri tabanında ve resmi belgelerde bu kayıtlar mevcut ve tasdik altındadır.

KANUN CUMHURBAŞKANI’NIN ONAYINI BEKLİYOR

Cumhurbaşkanının onayını bekleyen Kişisel verilerin Korunması Kanunu henüz onaylanıp resmi gazetede yayınlanmadığından, somut olaya uygulanabilmesine olanak yoktur. Ancak bu kanunun onaylanmasını takiben TÜRK Ceza Kanunu'nun 135, 136 ve 243. maddelerine göre daha lehe olması halinde uygulanması söz konusu olabilecek ve bu durumda lehe yasa geriye yürüyebilecektir. Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmayıp resmi gazetede yürürlüğe girmeyen Kişisel verilerin Korunması Kanunu, Türk Ceza Kanunu'nun mevcut haline göre daha sıkı bir koruma rejimi ihtiva etmektedir.

ÇALINAN BİLGİLERLE NELER YAPILABİLİR?

Çalınan bilgilerle, ilgili vatandaşlar aleyhine kredi çekilebilir, kefil olunabilir, şirket kurulabilinir, tasarrufi işlemlerde bulunulabilinir. İnteraktif bankacılık vasıtaları kullanılabilinir. Tabi ki bütün bunların yapılabilmesi için, ilgilinin imzası, ikametgah belgesi veya telefon bilgisi ile sistemde kayıtlı telefonuna gelen şifre ve mesaj bilgilerine de ihtiyaç var, ek olarak bunlardan biri veya birkaçının temini halinde bu işlemler de yapılabilinir. 

Bununla birlikte kimlik bilgilerinin çalınmasının esasa müessir olan bir diğer önemli sonucu ise, bilgi sahiplerinin kişisel verilerinin kaydedilerek veya ele geçirilerek kategorize edilmesi, tasniflenmesi ve halk dilindeki tabirle " fişlenmesi "dir. Ki bu durumun demokratik hukuk devleti açısından kabulüne hukuken ve fiilen olanak toktur. (Hürriyet)

Sema Ramazanoğlu'ndan Kılıçdaroğlu'na: Çirkin ve edep dışı

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamaları kınayarak hukuki süreç başlatacağını açıkladı.

Bakan Ramazanoğlu yaptığı açıklamada, "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun partisinin grup toplantısında yaptığı ve şahsımda tüm kadınları hedef alan çirkin ve edep dışı açıklamalarını şiddetle kınıyorum" ifadesini kullandı.

"Ana muhalefet partisinin genel başkanının, bir kadına karşı bu kadar seviyesiz ve ahlakdışı açıklamaları ülkemiz ve milletimiz adına üzüntü vericidir" diyen Ramazanoğlu şöyle devam etti:
"Bir önceki grup toplantısında da anneliğimle ilgili çirkin ithamlarda bulunan Kılıçdaroğlu, bu seviyesiz üslubunu sürdürmekte, kadın kimliğine saygısızlıkta ısrar etmektedir. Bu açıklamalar aynı zamanda açık bir taciz ve insan hakkı ihlalidir. Şahsımla birlikte tüm kadınları hedef almaktadır. Öyle inanıyorum ki; bu talihsiz açıklamalar en başta Kılıçdaroğlu'nun eşini ve CHP'de siyaset yapan kadınları rahatsız etmiştir. Tüm kadınlar ve anneler adına, bu hadsiz, haksız ve hukuksuz açıklamayı kınıyor, başta CHP mensubu kadınlarımız olmak üzere tüm kamuoyunu tavır almaya davet ediyorum.
Siyaset tarihimize kara bir leke olarak geçen Kemal Kılıçdaroğlu'nun hakaretlerini yüce milletimizin vicdanına havale ederken, tüm hukuki süreçleri de başlatacağımı kamuoyumuza saygılarımla arz ediyorum."

50 milyon kişinin kimlik bilgisinin çalındı

Önceki gün Amerikan haber ajansı Associated Press (AP) tüm dünyaya şu haberi geçti: ”Türkiye’deki 50 milyon kişinin kimlik bilgileri internette yayınlandı.” Bu açıklama üzerine ise sosyal ağlardaki kullanıcılar deyim yerindeyse ayağa kalktı. Bunun ardından Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım da açıklama yaptı. Yıldırım, bu bilgilerin önceki dönemlerde de paylaşıldığını ve sürekli gündeme getirildiğini ifade etti. Bu bilgiler 2009 yılında düzenlenen yerel seçimlerinde test aşamasında kullanılan veri tabanındaki kişilere aitti.


Bu haberin tekrar gündeme gelmesi vatandaşları tedirgin etmeye yetti. Peki bu bilgiler kimleri kapsıyor? Sizin bilgileriniz de internette paylaşılıyor mu? Veya bu bilgilerle neler yapılabilir? Merak edilen tüm soruları mercek altına alarak cevaplarını bulduk.

* Hangi kimlik bilgileri var?
- Türkiye vatandaşlık bilgilerinde, TC Kimlik No, ad, soyad, anne adı, baba adı, yaş, doğum yeri, doğum tarihi, nüfusa kayıt olunan il ve açık adres bulunuyor. Kısaca bir kimlikte bulunabilecek tüm bilgiler veri tabanında yer alıyor.

* Benim de kimlik bilgim var mı?
- Paylaşılan bilgiler, 2008 yılında 18 yaşını doldurmuş kişileri kapsadığı iddia ediliyor. Bu yüzden 1990 yılından önce doğmuş vatandaşların kimlik bilgileri mevcut. Yani 26 yaşından küçük kişilerin kimlik bilgisi bulunmuyor. 2008’de 18 yaşını doldurduktan sonra adres bilgilerini değiştirenlerin kayıtları yenilenmiş durumda değil.

* Kimlik bilgilerimi nasıl ele geçirdiler?
- 2008 Mart ayında yerel seçimler için test veritabanı oluşturuldu. Ancak oluşturulan veri tabanı sızdırıldı. Bunun ardından 2010 yılında kimlik bilgileri DVD’ler halinde satıldı. Emniyet güçleri yaptığı operasyonlarda bu bilgileri satan kişileri yakaladı. Ancak bu bilgiler internet ortamında paylaşılmaya devam edildi. En son geçtiğimiz şubat ayında da bu bilgiler tekrar internet ortamında paylaşıldı.

* Daha önce paylaşılan bilgilerle farkı ne?
- Geçtiğimiz şubat ayında paylaşılan bilgilerle bugün paylaşılanlar arasındaki tek fark şifreleme. Daha önceki sızıntılarda bilgiler basitçe şifrelenmişti. ‘Bit kaydırma’ olarak ifade edilen bu şifreleme sistemi önceki gün paylaşılan dosyada açık hale getirildi.

* Kendi bilgilerimi silebilebilir miyim?
- Oluşturulan veri tabanından bilgilerinizi silebilmek imkânsız. Çünkü oluşturulan veri tabanındaki bilgiler bir kez ele geçirilmiş ve daha sonra kopyalanarak çoğaltılmış durumda. Bu yüzden bilgilerinizi silemezsiniz.

* Paylaşılan bilgilerle neler yapılabilir?
- Bir kimlikte yer alan hemen hemen tüm bilgilere sahip olan veri tabanı ile bir kişi adına birçok işlem yapabilmek mümkün. Örneğin, kredi ve kredi kartı alınabilir, sahte kimlik çıkarılabilir, e-devlet hesabı açarak kişi adına tüm işlemler yapılabilir.

* Veri tabanını indirmek suç mu?
- Kesinlikle suçtur. Bunun sebebi de kişisel verileri ele geçirilmesi. Bu yüzden vatandaşların kimlik bilgileri veri tabanını bilgisayarınıza kesinlikle indirmeyin.

* Yeni veriler sızdırılabilir mi?

- Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, siber güvenlik için çalışmalarını devam ettiriyor. Siber Güvenlik Kurulu ve Siber Güvenlik Eylem Planı ile hackerların bu tip verilen ele geçirmesini önlemek için stratejiler hayata geçiriliyor. Buna rağmen hackerların bu tip verileri ele geçirmesi de mümkün.

KİMLİĞİMİZİ HER YERDE PAYLAŞIYORUZ

SON yıllarda ele geçirilen kimlik bilgileri yüzünden kişilerin adına kredi ve kredi kartı alındığını ifade eden Bilişim Avukatı Gökhan Ahi, “Buradaki bilgilerle birçok şeyi yapabilmek mümkün. Ancak bu veri tabanına gelmeden önce kimliğimizi her yerde paylaşıyoruz. Kimliklerimizin fotokopisini çektiriyoruz. Plazalara girerken, operatörlerden hat açtırırken veya kargo teslim alırken. Bu durumlarda da kimlik bilgilerinin kopyalanması mümkün“ diye konuştu.

ISITIP GÜNDEME GETİRİYORLAR

ULAŞTIRMA, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Türk Dünyası Mühendisler ve Mimarlar Birliği (TDMMB) Yönetim Kurulu’nda yaptığı konuşmada “50 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kimlik bilgilerinin çalındığı” yönündeki iddialara cevap verdi. Yıldırım, “Bu haber çok eski bir haber. 2010 yılında da böyle bir iddia ortaya atılmıştı. Şimdi bu, zaman zaman ısıtılıp ısıtılıp gündeme getiriliyor, yeni bir haber gibi servis yapılıyor. Şu an ortaya çıkan haberlerin güncel bir değeri yok. Bu, bildiğimiz bir konudur, geçmişte yaşanmış bir hadisedir” dedi.
Kişisel verilerin korunmasına yönelik yasal düzenlemenin TBMM’den çıktığını ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın onayında olduğunu anımsatan Yıldırım, söz konusu kanun yürürlüğe girdikten sonra kişisel veriler konusunda çok daha sıkı tedbirler olacağını ifade etti. Yıldırım, ayrıca sosyal medyada zaman zaman piyasayı hareketlendirmek için doğru olmayan haberlerin yayılabildiğini sözlerine ekledi. hürriyet.com.tr

“Reis Geleneksel Uçurtma Şenliği”

Reis Geleneksel Uçurtma Şenliği ile çocuklar, eğlence dolu bir gün yaşayacak.  


Reis’in, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliği, hafta boyunca devam ederken, uçurtma şenliğinin yanı sıra, düzenlenecek mısır şenliği ile çocuklar coşku dolu bir bayram geçirecek.

23 Nisan’da bir dizi etkinliğe katılmakta olan Reis Gıda, zincir marketlerde düzenlediği organizasyonlarda da, uçurtma hediye edecek. Reis stantlarından, uçurtma alan çocukların gözlerindeki mutluluk görülmeye değer.

35 yıldır kuru gıda sektörünün lideri olan Reis Gıda, toplumdaki kurum ve kuruluşlara değer katan sayısız sosyal sorumluluk projesi içinde yer alırken; özel günler ve haftalara dair etkinliklere katkı sağlamayı sürdürüyor. Ülkemizin sayılı Sevgi Şirketlerinden olan Reis, toplumla paylaşma konusundaki liderliğini, faaliyete başladığı ilk günden itibaren devam ettiriyor.

Sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemini anlatıyor

Geleceğimiz olan çocuklarımız ve gençlerimiz başta olmak üzere tüm bireyleri, obezite konusunda bilinçlendirmeyi hedefleyen Reis Gıda, ‘yaşanabilir bir dünya için sağlıklı ve dengeli beslenmeyi’ birinci önceliği olarak ele alıyor.

Son 7 yıldır kurumsal sosyal sorumluluk projesi kapsamında obeziteyle mücadele eden Reis, 2009 yılında ‘Geleneksel Lezzetler Sağlıklı Nesiller’ sloganıyla başlattığı kampanyasına, ‘Abur Cubur Olacağı Budur’ ile devam etti. Kampanyada bir sonraki slogan “Abur Cubura Karnımız Tok” oldu. 2015 yılında başlatılan “Ev Yemeği Sofrada Hesap Ortada” çalışması ile sağlıklı bir toplum için obeziteye karşı mücadelesini 2016 yılında devam ettiriyor.  


Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na çok sert sözlerle cevap verdi

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Saray'da muhtarlarla buluştu.


Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Aile Bakanı Sema Ramazanoğlu için “Birilerinin önüne yatmış vaziyette” diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ağır ifadelerle tepki gösterdi. Erdoğan, “Dinime küfreden Müslüman olsa bari. Cinsi sapık şu an cezaevinde ve yaptıklarının hesabını adalete veriyor. Peki bu siyasi sapıklarını ne yapacağız” dedi. Erdoğan konuşmasında, Can Dündar ve Erdem Gül’ün MİT TIR’ları davasına katılan konsolosları eleştirmesinin ardından bir muhtarla yanak yanağa resmedildiği mizah dergisi Leman’ın kapağına da tepki gösterdi. Erdoğan, “Biliyorsunuz bir konsolosun, casusluktan yargılanan bir gazeteciyle fotoğraf çektirdiğini eleştirmiştim. Bir mizah dergisi, benim muhtarlarla çektirdiğim fotoğrafı kapağına taşımış, “Biz konsoloslarla, sen ancak muhtarlarla fotoğraf çektirirsin” demişler. Benim yanım zaten muhtarların yanı, siz o konsolosların yanında” diye konuştu.

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Sarayın’da yaptığı konuşmasından satırbaşları şöyle;

Ülkemizdeki muhtarlarımızın tamamıyla kucaklaşmak için başlattığımız bu buluşmaları devam ettireceğiz. Bu toplantılar, ülkemizde sadece Cumhurbaşkanı nezdinde değil, bana göre en verimli organizasyondur. Keşke mümkün olsa da, 79 milyon insanımızın tamamıyla temas kurabilsek. Sizler, onların zaten vekilisiniz. Sizlerle bir araya gelmek 79 milyonla buluşmaktır.

Dün avukatlarımız buradaydı, 81 vilayeti temsil eden avukatlarımızla bir araya geldik. Amerika’da da vatandaşlarımızla bir araya geldik, onun öncesinde Harp akademilerinde subaylarımızla buluştuk. Daha evvel, bir televizyon programında üniversiteli gençlerimizle konuşma fırsatı bulduk. Aynı şekilde, bulduğum her fırsatta illerimize gidiyor, vatandaşlarımızla kucaklaşıyorum. Tüm saydığım bu programlar son 3 hafta içerisinde gerçekleşti. Ülkemize hayırlı olmak için gece gündüz koşturmaya, mücadele etmeye devam edeceğim.

KARİKATÜR DERGİSİ LEMAN’IN KAPAĞINA TEPKİ

Bizim milletimizle, özellikle siz muhtarlarımızla muhabbetimiz birilerini rahatsız ediyor. Beni eleştirmek adına muhtarlarımızı eleştirmeye kadar varıyor. Biliyorsunuz bir konsolosun, casusluktan yargılanan bir gazeteciyle fotoğraf ektirdiğini eleştirmiştim. Bir mizah dergisi, benim muhtarlarla çektirdiğim fotoğrafı kapağına taşımış, “Biz konsoloslarla, sen ancak muhtarlarla fotoğraf çektirirsin” demişler. Benim yanım zaten muhtarların yanı, siz kimin yanındasınız? O konsolosların yanındasınız. Varsın devam etsinler, biz onların kafasını çok iyi biliyoruz. Kendilerini solcu, aydın olarak tanımlıyorlar, bunlar halk düşmanının önde gidenleridir

Bunun adını halkçılık koyarak kara mizah örneği gösteriyorlar. Dün, ayağındaki çarığı, altındaki şalvarı, başındaki kasketi yüzüden Aşık Veysel’i Ankara’ya sokmamaya çalışan kafayla, benim muhtarlarla buluşmamı eleştiren kafa aynıdır. Bunların demokratlığı milletsiz bir demokrattır. “Şu millet olmasa Türkiye’yi ne güzel idare ederiz” diyorlar. Günahıyla-sevabıyla ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendik, yaptıklarımız ortada.

KILIÇDAROĞLU’NA ÇOK SERT SÖZLER: SİYASİ SAPIK

Hayalimi hatırlıyor musunuz? Siz muhtarlar olarak bu konulara ilgi duyan, gözü açık insanlarsınız. Siz hatırlamıyorsanız diğer vatandaşlarımız hiç hatırlamaz. Ülkede şöyle bir muhalefet anlayış var:
Cumhurbaşkanına ve hükümete hakaret edelim. Rahat koltuklarımızda oturalım. Dışarıdan bir güç gelsin, üst akıl diyorum ya ben onlar bir talimat versin, onları devirsin diye bekliyorlar. Cinsi sapıklara dahil bel bağlamış durumdalar. Bakınız Ana muhalefet partisinin başkanı çıkıyor bir konuşma yapıyor. Bu konuşmayı onun şahsına değil, onun şahsında başında bulunduğu partinin mensubu hanımefendilere ve o partinin mensuplarına ve milletime bu çağrıyı yapıyorum. Karaman’dan sonra Türkiye’nin dört bir yanında olaylar patladı diyor, bunlar sabah akşam dinden imandan bahsediyorlar diyor. Dinime küfreden müslüman olsa diyor.

Değerli kardeşlerim, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olan hanımefendiye terbiyemin el vermeyeceği ifadelerle saldırıyor. Bu sözler sansürlenerek verildi medyada. Bakan hanım hakkında çok çirkin ifadeler kullanıyor, Cinsi sapık şu an cezaevinde ve yaptıklarının hesabını adalete veriyor, peki bu siyasi sapıklarını ne yapacağız?

Ahlaksızlığın çıtasını sürekli yükseltiyorlar, söylenecek her söz fuzilidir, tıpkı kendisi gibi gereksizdir. Bu kişi, başında bulunduğu partinin yüz karasıdır. Kaset olayı olmasa bu partinin başına gelecek mecali yoktu. Bunda yalanın, takiyenin her türlüsü var. Kendi Genel Başkanı’nın yanından ayrılıyor, “Aday değilim” diyor, ertesi gün adaylığını ilan ediyor, bunlardan siyasetçi olmaz. Benim milletim “Adam gibi adam olana prim veririz” diyor, milletimiz böyle bir zihniyete itibar ediyor. Muhalefet partilerinin iktidar olup, rahatlarını bozmak gibi bir niyetleri yok zaten. İktidar olursan ekonomiyle, bölgedeki krizlerle, sağlıklarla, fakir fukarayla ilgileneceksin, iş çok. Bu kadar sorumluluk bizim muhalefeti bozar. Hakikatlerle yüzleşmek hiçbirinin işine gelmez

Normal şartlarda siyasi parti dediğin tek başına iktidar olmak, başaramıyorsa iktidarın bir parçası olmak ister. Bizimkiler iktidar sorumluluğundan kaçmanın yollarını aradılar. Milletimiz de, “Madem halinizden memnunsunuz, böyle devam edin” deyip 1 Kasım’da tercihlerini sandığa taşıdılar. Lafla dünyaya nizam vermeye kalkanların evlerinde terbiyesizliği görürsünüz. Milletimiz de lafa değil icraate bakıyor. Türkiye, kendi toprakları içinde yaşanan dünyadaki en büyük terör olaylarının hedefi durumundadır. Güneydoğu’da yaşanan saldırılar hem halkımızı tehdit ediyor, hem de şehitlerimizde bizi acılara gark ediyor.

Sınırın diğer tarafından yapılan tahrikat sebebiyle operasyonlar yavaş ilerliyor. Güvenlik güçlerimizin verdiği kayıplar, büyük etkili bombalardan kaynaklanıyor. Özellikle Nusaybin’de bu böyle. İnsanlarımızın sağlığı için hassasiyet gösterdiğimiz için böyle sorunlarla karşılaşıyoruz. Gerekiyorsa operasyon yürütülen yerlerin tamamen boşaltılması, kullanılamaz hale gelmiş binaların uzaktan yıkılması yoluna gidilebilir.

Bu bölge zaten altyapısı olmayan bir bölge. Bizim önce buralarda altyapıyı A’dan Z’ye yapmamız lazım. Biz buralarda kentsel dönüşümü gerçekleştirerek buraları inşa etmemiz lazım, şu an hükümetimizin yaptığı bu. Buralar tamamen yıkılıp yeniden inşa edilmesi lazım.

Bizim şehitlerimize verdiğimiz birçok imkan var, her defasında açıklamak şehitlerimize saygısızlık olur diye dillendirmiyoruz. Orada yapılacak işlemler mülk sahiplerine yönelik yapılacak, mülk sahibi olmayanlar ise yine orada kirada yaşamaya devam edecekler. Bu süreç içerisinde onlara kira yardımı yapılıyor devletimiz tarafından. Adil olmak bir devletin şanındandır, şerefindendir. Bizim devletimiz de bu şekilde adım atıyor. Askerimizin değil canını serçe parmağını dahil oradaki beton yığınına değişmez.

Son zamanlarda bu sebepten şehit verdiğimizi görüyoruz, güvenlik güçlerimizin ihtiyaçları konusunda ilgili kurumların hassasiyet göstermesini bekliyorum. Binbaşı Selçuk Çelik’in ailesine başsağlığı diliyorum, şehitlerimizin makamı, peygamberlikten sonra en yüce makam. Bu başsağlığı dileklerimi iletirken, onların acısı bizim yaşadığımız gibi değil biliyorum. Biz şuna inandık, inanacağız: Şuheda fışkıracak toprağı sıksan şuheda, etmesin beni tek vatanım dünyada cüda… Şehitlik işte bu toprakları vatan yapan o kanın ta kendisidir. Ülkenin ve milletin bekası için canını veren kahramanlarımızı omuzumuzda taşısak yeridir.

Biz bu coğrafyayı vatanımız olarak kabul ettiğimiz, hayatımızı burada geçirmekte kararlı olduğumuz sürece bu mücadele bitmeyecektir. Birilerinin yaşayacağı başka ülkeler olabilir, ama bizim gidecek başka bir vatanımız yok, bu toprakları bırakmaya niyetimiz yok. Milletimizin birliğini hedef alarak bizi sıkıştırmaya çalışanlar üstlerine bastıkları toprağın bir de altına baksınlar. Orada, kendileri gibi düşünen, hareket eden nice gafiller görecekler.

“5 DAİMİ ÜLKE ARASINDA 1 TANE MÜSLÜMAN YOK”

Tek vatan diyoruz, bu ülkede 79 milyon insan var. Ben Kürdüm, ama ben Türk milletindenim, Boşnak’ım ama ben Türk milletindenim. Böyle denmeli. Tek vatan, bu vatanda kimse operasyona kalkışmasın, kalkışırlarsa şu anda ödedikleri bedelin kat be kat fazlasını ödeyecekler, bunu herkes kabullenecek. Biri çıkmış paralel, öteki çıkmış bilmem ne devleti. Türkiye Cumhuriyeti olarak ya varsın ya yoksun, bu olay böyle. Hep birlikte Türkiye olarak hedeflerimize ulaşacağız, onun için parçalanmayacağız. Birbirimizi Allah için seveceğiz, birilerine prim vermeyeceğiz.

Ülkemizin içeride ve dışarıda verdiği mücadeleyi kavrayamayanların olduğunu görüyoruz. Basit bir bölgesel kriz meselesi yaşamıyoruz. Bu mesele, yüzyıl önce başlatılan bir projenin yeniden canlandırma girişimidir, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra 2. Dünya Savaşı’nda atılan adımların devamıdır. Irak’ta çeyrek asırdır süren kriz, sadece mezhep çekişmesinden ibaret asla değildir. Mısır’da, Libya’da yaşananların bu ülkenin kendi dinamikleri olarak kabul edemeyiz. Kafkasya’da, Afrika’da bitmek bilmeyen sancılar tesadüf değildir. Dünya 5′ten büyüktür, bunun için uluslararası kurumların yeniden yapılandırılmasını talep ediyoruz. BM’de 196 ülke var, ama hepsinin kaderi 5 ülkenin ağzında, o 5 ülkeden bir tanesi “hayır” diyorsa siz oradan karar çıkartamazsınız, bu 5 daimi üyenin de 5′i Hristiyan, içlerinde bir tane Müslüman yok, hani adalet? Her inancın temsil edildiği BM konseyi yok ki ortada. Şu anda Suriye’yle ilgili konularda tek başına Rusya “hayır” diyor iş bitiyor, adil olmak her devletin bana göre kalış sebebidir. 1. Dünya şartlarıyla bu günün şartları aynı değil, BM’nin yeniden reforme edilmesi lazım. Yeniden dizayn edilmesinde 196 ülke de burada 2 sene de bir mi olur nasıl olursa olsun belli aralıklarda görev sırası gelmeli.

ANAYASA’YI İHLAL Mİ?

Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na yüklenirken, sarf ettiği “Bunlara benim milletim ülkeyi teslim etmez” sözleri de sosyal medyanın gündemine oturdu. Birçok sosyal medya kullanıcı Erdoğan’ın sözlerini “iç politikaya müdahale” olarak yorumladı.

Peki Erdoğan’ın sözleri “Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olmasını” düzenleyen Anayasa’nın 101′inci maddesine aykırı mı. Anayasa’nın 101. maddesi şöyle;

Madde 101- Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisince kırk yaşını doldurmuş ve yükseköğrenim yapmış kendi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasında yedi yıllık bir süre için seçilir.  Cumhurbaşkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri dışında aday gösterilebilmesi, Meclis üye tamsayısının en az beşte birinin yazılı önerisiyle mümkündür. Bir kimse, iki defe Cumhurbaşkanı seçilemez. Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeliği sona erer.” Sözcü