Torba tasarının 7 maddesi daha TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Buna göre 3,5 milyon genci ilgilendiren 25 yaş altı gençlerin genel sağlık sigortası prim borçları silinecek. İşçiler, bir bölümü 10 günden az olmamak ve anlaşmak kaydıyla izin süresini istediği kadar bölebilecek. 15 bin polis ve 2 bin 610 sosyal güvenlik denetmeni kadrosu ihdas edilecek
65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve KHK'larda değişiklik yapan tasarının 17 ile 23. maddeleri arasındaki 7 madde kabul edildi.
TBMM Genel Kurulunda kabul edilen maddelere göre, izin süresini, bir kısmı 10 günden az olmamak üzere, en fazla üçe bölebilen işçi, tasarının yasalaşmasıyla yine bir bölümü 10 günden az olmamak ve tarafların anlaşması kaydıyla, izin süresini daha fazla bölebilecek.
Tasarıyla 15 bin polis ve 2 bin 610 sosyal güvenlik denetmeni kadrosu ihdas edilecek.
Genel sağlık sigortalılarının 25 yaşını doldurdukları güne kadar olan genel sağlık sigortası primlerinin tahsilinden vazgeçilecek. Düzenlemeden önce ödenen primler ise iade ve mahsup edilmeyecek.
Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun'da sayılan işlemlerin, mal varlığının aklanması veya terörün finansmanı suçuyla ilişkili olduğuna dair şüphe bulunması üzerine; Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığınca şüpheyi teyit etmek, işlemi analiz etmek ya da gerekli görüldüğünde analiz sonuçlarını yetkili makamlara aktarmak amacıyla 7 işgünü süreyle askıya almaya veya bu işlemlerin aynı süreyle gerçekleşmesine izin vermemeye Maliye Bakanı yetkili olacak.
Bu yetki; yabancı bir muadil kuruluşun işlemin askıya alınması veya gerçekleşmesine izin verilmemesi yönündeki gerekçeli talebinde yer alan işlemler hakkında da aklama veya terörün finansmanı suçu ile ilişkili olduğuna dair şüphe görülmesi şartıyla, mütekabiliyet ilkesi gözetilerek kullanılabilecek.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun çerçevesinde belirlenen alanların sınırları içinde olup, riskli yapılar dışında kalan diğer yapılardan uygulama bütünlüğü bakımından Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca gerekli görülenler, değerleme çalışmalarında yapının riskli olmadığı gözetilmek kaydıyla söz konusu yasa hükümlerine tabi olacak.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ veya idare, riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarında her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini 2 yıl süreyle geçici olarak durdurabilecek. Uygulamanın gerektirmesi halinde imar ve yapılaşma işlemlerinin geçici olarak durdurulması 1 yıl daha uzatılabilecek. Anayasa Mahkemesi, söz konusu düzenlemedeki durdurmanın, süre belirtilmeden geçici yapılabileceği hükmünü iptal etmişti.
TBMM Başkanvekili Pervin Buldan, verdiği aranın ardından komisyonun yerinde olmaması üzerine, birleşimi saat 14.00'te toplanmak üzere kapattı.
14 Nisan 2016 Perşembe
Zarrab, Miami’den New York’a 4 farklı cezaevinde yatarak gidecek
Miami’de tutuklanan İran asıllı Türk işadamı Reza Zerrab, New York’a otobüs ile nakledilecek. New York Güney Bölgesi Savcılık Ofisi Basın Sözcüsü James Margolin, “Ancak otobüste başka eyaletlerdeki farklı cezaevlerine nakledilecek tutuklular da bulunacağından yolculuk süresince en az 4 geceyi farklı cezaevlerinde yatarak geçirebilecek” dedi.
ABD’nin Miami kenti havalimanından, ülkeye giriş yapmak isterken FBI ajanları tarafından gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığı mahkemede tutuklanan İran asıllı Türk işadamı Reza Zerrab (Rıza Sarraf) hakkındaki iddianame dosyasını hazırlayan New York Güney Bölge Başsavcısı Preet Bharara ile New York Güney Bölgesi Savcılık Ofisi Basın Sözcüsü James Margolin Hürriyet’e özel açıklamalar yaptılar.
ABD’de, renk, dil, din, ırk, ekonomik güce bakılmaksızın, yasalar önünde koşulsuz eşitlik, demokrasi, şeffaflık, insan hakları ile güç ve iktidarın hesap verme sorumluluğu gibi konularında çalışmalar yapan Ortak Amaç (Common Cause) adli sivil toplum kuruluşunun New York’ta University Club’da düzenlediği toplantı sonrasında konuştuğumuz James Margolin, Reza Zarrab davası ile ile ilgili çok özel açıklamalarda bulundu.
4 FARKLI CEZAEVİ
Reza Zarrab’ın New York’a nakledilmesinin 2 hafta daha sürebileceğini belirten Margolin, “Halen Miami’de tutuklu bulunan Zarrab, Amerikan Federal Güvenlik birimi tarafından otobüsle New York’a nakledilecek. Ancak otobüste başka eyaletlerdeki farklı cezaevlerine nakledilecek tutuklular da bulunacağından yolculuk süresince en az 4 geceyi farklı cezaevlerinde yatarak geçirebilecek” dedi.
Zarrab’ın New York’a gelir gelmez hakim karşısına çıkarılacağını belirten Margolin, ilk duruşmada avukatların kefaletle serbest yargılanma isteğinde bulunabileceğini, ayrıca duruşmaların en erken eylül ayında başlamasının beklendiğini söyledi.
TÜRKLER UMUT ARIYOR
Başsavcı Preet Bharara ise hiç kimsenin hukuktan üstün olmadığını ve bunun en ideal demokrasi olduğunu belirterek, “Bu yalnızca New Yorkluların ya da Amerikalıların değil, dünyanın her yerinde, her kıtasında, İzlanda’dan Hindistan’a, Brezilya’dan Türkiye’ye kadar herkesin umudu” diye konuştu. ABD’li bir savcı olarak yaptığı işte Türkiye ile gündeme gelmesinin, FBI’nın Türk iş adamı Reza Zarrab’ı İran’a olan yaptırımları delme, kara para aklama suçlamaları gözaltına almasıyla başladığını anlatan Bharara şöyle konuştu: “Anlaşıldı ki bu kişi Türkiye’de de çok gündemde olan bir kişiymiş. Tutuklamayı yaptığımız gün Twitter’da 8 bin 100 takipçim vardı. Bir kaç gün içinde 270 bini geçti. Bu akşamki yemek öncesinde, 298 bini buldu ve hemen hepsi Türk takipçiler. Ancak durum şu ki, hiç ülkelerine bile gitmemiş olduğum, adımı zor söyleyebilen hatta hiç duymamış, İngilizce bilmeyen, Türkçe mesajlar yazan yüzbinlerce insan, temiz bir yönetim konusunda umut arayışı içinde. Bu hepimiz için, dürüst ve şeffaf, hukukun üstün olduğu yönetimlere özlem duyulduğunun açık bir göstergesi.”
TÜRKÇE ÖĞRENDİĞİM İLK SÖZCÜK ‘ADALET’
Türkiye’de bazı medya kuruluşlarının kendisini ‘Gezi Parkı’ olayları ile ilintilendirme iddialarına da yanıt veren Bharara, “Hayatım boyunca Türkiye’de bulunmadım. Türkiye’de belki de özgür olmayan bazı basın kuruluşlarını söylediğinin tersine; ne turist olarak, ne protestocu olarak, ne de direniş yada protestolar organize eden biri olarak bulunmadım. Ama bir gün Türkiye’yi ziyaret etmeyi çok isterim” diye konuştu. Konuşmasının ardından Türk gazetecilere kısa bir açıklama yapan Bharara, “Bizim önemsediğimiz bir şey var o da adalet. Türkçe öğrendiğim ilk sözcük de ‘adalet’ ve biz bunu önemsiyoruz” dedi.
DÜRÜST HÜKÜMET EVRENSEL BİR ÖZLEM
Ortak Amaç (Common Cause) toplantısında kürsüye, “Yaklaşık iki hafta önce ünlü bir Türk işadamını tutuklattığı için, 273 bin Türk’ün Twitter’da izlemeye başladığı savcı” diye tanıtılarak çağrılan Başsavcı Bharara, konuşmasında, hukukun üstünlüğüne ve yasalar önünde herkesin eşit olduğu ilkesine vurgu yaptı. Yolsuzlukla mücadelenin temel görevleri olduğunu, yolsuzluğun ABD’ye özgü bir durum olmadığını, uluslararası boyutları olduğunu anlatan Bharara, yaptığı soruşturmalar yüzünden, Rusya’ya girişinin yasaklandığını, doğduğu ülke olan Hindistan’a bir süre girişinin engellendiğini, İsviçre, Fransa ve Jamaika gibi ülkelerde de pek sevilen biri olmadığını, ancak adaleti yerine getirmenin kendisine huzur ve mutluluk verdiğini belirtti. Yolsuzluğa karışmış hükümetlerle ve yolsuzluklarla mücadele etmenin, demokrasiyi korumanın temel yollarından biri olduğuna değinen Bharara, “Amaç, şeffaf ve dürüst bir hükümet rüyasını gerçekleştirmek. Benim ofisimde, kendilerini işlerini adamış arkadaşlarımın, belki başka yerlerde daha çok kazanacak olabilmelerine karşın, her gün çok zorlu işler yapmalarının bir nedeni var. Toplumlarını ve ülkelerine katkı sağlamak. Amaç yasaları çiğneyen politikacıya ceza vermek değil ancak bu da tabii ki gerekli. Amaç, bozulmuş politik sistemin gelişmesini ve iyileşmesini sağlamak. Sonuçta hepimiz aynı şeyi istiyoruz. İşleyen ve yurttaşlarının yaşamlarını daha da iyileştiren yönetimler istiyoruz” dedi. Kaynak:hürriyet.com.tr
8 aylık hamile kadını başını taşla ezerek öldürdüler
Şanlıurfa’nın Siverek İlçesi’nde, başı taşla ezilerek öldürülmüş halde cesedi bulunan 8 aylık hamile 31 yaşındaki Fatma Karaciğa’nın ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmada, üzerine kuma geldiği Hatun Altundağ ile üvey oğlu Metin Karaciğa tutuklandı.
3 yıllık evli olan 8 aylık hamile Fatma Karaciğa, geçen 8 Mart günü ortadan kayboldu. Güvenlik güçlerince aranan hamile kadının 15 gün sonra ilçeye 17 kilometre uzaklıktaki Çeltik Mahallesi’nde boş arazide başı taşla ezilerek öldürülmüş cesedi bulundu. Vücudunda darp izleri de olan ve tanınmaması için başı ezilen kadının cesedi, otopsinin ardından defnedildi.
Cinayetin ardından soruşturma başlatan jandarma, öldürülen Fatma Karaciğa’nin kaybolduğu gün üvey oğlu Metin Karaciğa’nın bir arkadaşından ödünç arabasını aldığı belirlendi. Mobese kameralarının incelemesinde Metin Karaciğa’nın aldığı otomobilin, Fatma Karaciğa’nın cesedinin bulunduğu bölgeden geçtiği belirlendi. Jandarma ayrıca aynı gün Metin Karaciğa’nın öz annesi ölen kadının da kuması olan Hatun Altundağ’ın otomobilde olduğunu saptadı. Bunun üzerine anne ile oğlu gözaltına alındı ve suçlamaları reddettikleri sorgulamalarının ardından çıkarıldıkları nöbetçi mahkemece tutuklanarak cezaevine konuldu.
Mehmet SEZGİN/SİVEREK (Şanlıurfa), (DHA)
3 yıllık evli olan 8 aylık hamile Fatma Karaciğa, geçen 8 Mart günü ortadan kayboldu. Güvenlik güçlerince aranan hamile kadının 15 gün sonra ilçeye 17 kilometre uzaklıktaki Çeltik Mahallesi’nde boş arazide başı taşla ezilerek öldürülmüş cesedi bulundu. Vücudunda darp izleri de olan ve tanınmaması için başı ezilen kadının cesedi, otopsinin ardından defnedildi.
Cinayetin ardından soruşturma başlatan jandarma, öldürülen Fatma Karaciğa’nin kaybolduğu gün üvey oğlu Metin Karaciğa’nın bir arkadaşından ödünç arabasını aldığı belirlendi. Mobese kameralarının incelemesinde Metin Karaciğa’nın aldığı otomobilin, Fatma Karaciğa’nın cesedinin bulunduğu bölgeden geçtiği belirlendi. Jandarma ayrıca aynı gün Metin Karaciğa’nın öz annesi ölen kadının da kuması olan Hatun Altundağ’ın otomobilde olduğunu saptadı. Bunun üzerine anne ile oğlu gözaltına alındı ve suçlamaları reddettikleri sorgulamalarının ardından çıkarıldıkları nöbetçi mahkemece tutuklanarak cezaevine konuldu.
Mehmet SEZGİN/SİVEREK (Şanlıurfa), (DHA)
13 Nisan 2016 Çarşamba
Özgecan Arslan’ın katil zanlısının cenaze krizi sürüyor!
Aile, bu kez Adana ve Tarsus Belediyelerine avukat aracılığı ile resmi bir başvuru yaparak olumsuz cevabın kendilerine yazı ile bildirilmesini istedi. Öte yandan Suphi ve Necmettin Altındöken’i cezaevinde vuran Gültekin Alan ile, ona yardım ettikleri gerekçesiyle bir gardiyan ve bir kadın hakim karşısına çıkarıldı. Baba Necmettin Altındöken’in ise hayati tehlikeyi atlattığı belirtilirken, kendisini görmek isteyen avukatı İbrahim Kaplan’a izin verilmedi.
Tüm girişimlerine karşın çocuğunu toprağa verecek mezarlık bulamayan anne Naciye Tan’ın avukatları Adana ve Tarsus Belediyelerine resmi bir yazı ile yeniden başvuruda bulundu. Mersin Büyükşehir Belediyesi ise Özgecan Arslan’ın mezarının Mersin’de olduğu bu yüzden buraya defin yapılmasının doğru olmadığını söyledi. Aile Adana veya Tarsus’ta oefin yapmak için uğraşıyor. Tarsus’a bağlı Kocalar Köyü Muhtarı da, “Köyde gömülmesine izin vermem” diyerek mezarlık kapısına kilit vurmuştu.
“YAPILANLAR BİR ZULÜMDÜR”
Ailenin yaşadıklarının bir skandal olduğunu söyleyen Ahmet Suphi Altındöken’in babası Necmettin Altındöken’in avukatı İbrahim Kaplan, “Aile tüm belediyelere başvuru yaptı ve belediyeler izin vermedi. Şimdi başvuru yok demek bir insanlık ayıbıdır. Kaldı ki sosyal medyada da bu reklam malzemesi halini aldı. Bazılarının siyasi rant elde etmek amacıyla yaptığı bir anneye çektirdikleri bu zulüm üzücü bir durumdur. Ortada bir anne var ve çektiklerini tahmin bile edemezsiniz” dedi.
“KİMSESİZLER MEZARLIĞI İÇİN SAHİPLENİLMEMELİYDİ”
Adana Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ise kimsesizler mezarlığına defnin mümkün olmadığını, bir insanın kimsesizler mezarlığına defin edilebilmesi için 10 gün boyunca cenazenin sahiplenilmemesi ve savcılık kararının gerektiğini belirttiler. Öte yandan da bir insanın hangi şartlarda defin edileceği veya izin durumu ile ilgili herhangi bir yasa ve yönetmelik olmadığı ifade edildi.
“GÜLTEKİN ALAN ADLİYEDE”
Ahmet Suphi Altındöken’i tabancayla vurarak öldüren hükümlü 46 yaşındaki Gültekin Alan ile sona yardım ettiği öne sürülen aralarında bir infaz koruma memuru ve silahı cezaevine soktuğu iddia edilen bir kadının da bulunduğu gözaltındaki bazı kişiler de adliyeye sevk edildi. tabancanın içeride görev yapan biri tarafından sokulduğuna dair bulgular olduğunu, ayrıca 2 cezaevi müdürü ile 3 görevlinin açığa alındı.
AVUKATI İLE GÖRÜŞTÜRÜLMEDİ
Öte yandan Adana Numune Hastanesi’nde tedavi altında tutulan baba Necmettin Altındöken’in hayati tehlikeyi atlattığı belirtildi. Müvekkilini görmek üzere hastaneye gelen Necmettin Altındöken’in avukatı İsrahim Kaplan müvekkili ile görüştürülmedi. Sözcü
Tüm girişimlerine karşın çocuğunu toprağa verecek mezarlık bulamayan anne Naciye Tan’ın avukatları Adana ve Tarsus Belediyelerine resmi bir yazı ile yeniden başvuruda bulundu. Mersin Büyükşehir Belediyesi ise Özgecan Arslan’ın mezarının Mersin’de olduğu bu yüzden buraya defin yapılmasının doğru olmadığını söyledi. Aile Adana veya Tarsus’ta oefin yapmak için uğraşıyor. Tarsus’a bağlı Kocalar Köyü Muhtarı da, “Köyde gömülmesine izin vermem” diyerek mezarlık kapısına kilit vurmuştu.
“YAPILANLAR BİR ZULÜMDÜR”
Ailenin yaşadıklarının bir skandal olduğunu söyleyen Ahmet Suphi Altındöken’in babası Necmettin Altındöken’in avukatı İbrahim Kaplan, “Aile tüm belediyelere başvuru yaptı ve belediyeler izin vermedi. Şimdi başvuru yok demek bir insanlık ayıbıdır. Kaldı ki sosyal medyada da bu reklam malzemesi halini aldı. Bazılarının siyasi rant elde etmek amacıyla yaptığı bir anneye çektirdikleri bu zulüm üzücü bir durumdur. Ortada bir anne var ve çektiklerini tahmin bile edemezsiniz” dedi.
“KİMSESİZLER MEZARLIĞI İÇİN SAHİPLENİLMEMELİYDİ”
Adana Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ise kimsesizler mezarlığına defnin mümkün olmadığını, bir insanın kimsesizler mezarlığına defin edilebilmesi için 10 gün boyunca cenazenin sahiplenilmemesi ve savcılık kararının gerektiğini belirttiler. Öte yandan da bir insanın hangi şartlarda defin edileceği veya izin durumu ile ilgili herhangi bir yasa ve yönetmelik olmadığı ifade edildi.
“GÜLTEKİN ALAN ADLİYEDE”
Ahmet Suphi Altındöken’i tabancayla vurarak öldüren hükümlü 46 yaşındaki Gültekin Alan ile sona yardım ettiği öne sürülen aralarında bir infaz koruma memuru ve silahı cezaevine soktuğu iddia edilen bir kadının da bulunduğu gözaltındaki bazı kişiler de adliyeye sevk edildi. tabancanın içeride görev yapan biri tarafından sokulduğuna dair bulgular olduğunu, ayrıca 2 cezaevi müdürü ile 3 görevlinin açığa alındı.
AVUKATI İLE GÖRÜŞTÜRÜLMEDİ
Öte yandan Adana Numune Hastanesi’nde tedavi altında tutulan baba Necmettin Altındöken’in hayati tehlikeyi atlattığı belirtildi. Müvekkilini görmek üzere hastaneye gelen Necmettin Altındöken’in avukatı İsrahim Kaplan müvekkili ile görüştürülmedi. Sözcü
Melih Gökçek hakkında suç duyurusu
CHP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Kenan Otlu, nkara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında suç duyurusunda bulundu.
CHP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Kenan Otlu, bir televizyon programında kendisi hakkında gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğu gerekçesiyle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında suç duyurusunda bulundu.
ESKİ CHP MİLLETVEKİLİ DE DESTEK VERDİ
CHP İstanbul Gençlik Kolları üyesi bir grup, Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’nın karşısındaki meydanda bir araya geldi. Ellerinde pankartlar taşıyan grup, sloganlar atarak adliyenin önüne geldi. Gruba CHP eski milletvekili Kadir Gökmen Öğüt de destek verdi. Güvenlik görevlileri, adliye önünde açıklama yapmanın yasak olduğunu gruba söyledi. CHP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Kenan Otlu ise adliye önünde açıklama yapacaklarını söyledi. Kısa süren tartışmanın ardından Otlu adliye önünde açıklama yaptı.
“BU PARTİNİN GENEL BAŞKANIYLA UĞRAŞMAK SENİN HADDİN DEĞİLDİR”
Otlu yaptığı açıklamada, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in oğlunun kanalında açıklamalarda bulunduğunu belirterek, “Yalan ve iftiralar üzerinden Cumhuriyet Halk Partisi’nin gerek genel başkanına gerekse bir çok mensubuna saldırılarda bulundu” dedi. “Bizler herşeyin farkındayız” diyen Oltu, “Aklın, bilimin uygarlığın ışığında yürüyen Cumhuriyet Halk Partili gençler sizlere benzemez. Onlar onurlu, şerefli insanlardır. Onlar yurtseverlerdir. Onlar bu Cumhuriyeti kuranlardır. Anadolu’nun temiz topraklarıyız. Bizler sana dar geliriz. Aklını başına al. Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilkeleriyle, Cumhuriyet Halk Partisi kurucu idaresi Mustafa Kemal’le, bu partinin genel başkanıyla uğraşmak senin haddin değildir. Uyarıyoruz. Sen aslında bizim muhattabımız dahi değilsin, Bizim açıklamamız Melih Gökçek’e değildir, kamuoyunadır ” ifadelerini kullandı. Otlu ve beraberindeki grup açıklamanın ardından bir süre alkış tuttu, ardından suç duyurusunda bulunmak üzere adliyeye girdi.
DİLEKÇE
Dilekçede, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in 11 Nisan’da bir televizyon programına çıkarak Kenan Otlu hakkında gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğu iddia edildi. Dilekçe’de Gökçek ve program yapımcısı Latif Şimşek’in “Hakaret”, “Suç uydurma” ve kişilik haklarına saldırı” suçlarından haklarında dava açılması istendi. DHA
CHP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Kenan Otlu, bir televizyon programında kendisi hakkında gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğu gerekçesiyle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında suç duyurusunda bulundu.
ESKİ CHP MİLLETVEKİLİ DE DESTEK VERDİ
CHP İstanbul Gençlik Kolları üyesi bir grup, Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’nın karşısındaki meydanda bir araya geldi. Ellerinde pankartlar taşıyan grup, sloganlar atarak adliyenin önüne geldi. Gruba CHP eski milletvekili Kadir Gökmen Öğüt de destek verdi. Güvenlik görevlileri, adliye önünde açıklama yapmanın yasak olduğunu gruba söyledi. CHP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı Kenan Otlu ise adliye önünde açıklama yapacaklarını söyledi. Kısa süren tartışmanın ardından Otlu adliye önünde açıklama yaptı.
“BU PARTİNİN GENEL BAŞKANIYLA UĞRAŞMAK SENİN HADDİN DEĞİLDİR”
Otlu yaptığı açıklamada, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in oğlunun kanalında açıklamalarda bulunduğunu belirterek, “Yalan ve iftiralar üzerinden Cumhuriyet Halk Partisi’nin gerek genel başkanına gerekse bir çok mensubuna saldırılarda bulundu” dedi. “Bizler herşeyin farkındayız” diyen Oltu, “Aklın, bilimin uygarlığın ışığında yürüyen Cumhuriyet Halk Partili gençler sizlere benzemez. Onlar onurlu, şerefli insanlardır. Onlar yurtseverlerdir. Onlar bu Cumhuriyeti kuranlardır. Anadolu’nun temiz topraklarıyız. Bizler sana dar geliriz. Aklını başına al. Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilkeleriyle, Cumhuriyet Halk Partisi kurucu idaresi Mustafa Kemal’le, bu partinin genel başkanıyla uğraşmak senin haddin değildir. Uyarıyoruz. Sen aslında bizim muhattabımız dahi değilsin, Bizim açıklamamız Melih Gökçek’e değildir, kamuoyunadır ” ifadelerini kullandı. Otlu ve beraberindeki grup açıklamanın ardından bir süre alkış tuttu, ardından suç duyurusunda bulunmak üzere adliyeye girdi.
DİLEKÇE
Dilekçede, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in 11 Nisan’da bir televizyon programına çıkarak Kenan Otlu hakkında gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğu iddia edildi. Dilekçe’de Gökçek ve program yapımcısı Latif Şimşek’in “Hakaret”, “Suç uydurma” ve kişilik haklarına saldırı” suçlarından haklarında dava açılması istendi. DHA
Kuşadası’nın en değerli arsasının kaderini halk belirleyecek
Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından TARİŞ’ten satın alınan Kuşadası sahil bandı üzerindeki 9 bin 958 metrekarelik arsanın kullanımı için vatandaşın görüşü alınacak.
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, Kuşadası’nın en değerli arsasının kullanım şekliyle ilgili gerçekleştirilecekleri referandumun 15-17 Nisan tarihleri arasında yapılacağını ve 3 gün süreceğini söyledi. Kuşadası’nda TARİŞ tarafından defalarca satışa çıkarılan ve her satışa çıktığında da ilçe belediyesi tarafından dönemin başkanlarının tepkisiyle defalarca yeşil alan ilan edilen ve içinde tescilli yapıların bulunduğu turizm imarlı arsa Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından geçen hafata içinde 24 milyon 200 bin liraya satın alınmıştı.
İNŞAAT, OTEL, AVM KESİNLİKLE YAPILMAYACAK
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, turizm imarlı olmasına rağmen arsanın kesinlikle otel, avm ve benzeri bir şekilde değerlendirilmeyeceğini belirterek, kendisinin gönlünden kent meydanı yapmak geçtiğini ama son kararı halka soracaklarını ve 15-17 Nisan tarihleri arasında kullanım amacıyla ilgili referandum yapacaklarını belirterek, tüm Kuşadalıları ve Aydınlıları referanduma katılmaya davet etti. Arsanın turizm imarlı olmasına rağmen hiçbir şekilde otel, avm olarak değerlendirmeyeceğini ve inşaat yapılmayacağını kaydeden Başkan Çerçioğlu, “Burası Kuşadası’nın soluk aldığı tek yer. Ne şekilde değerlendirileceğine yapılacak referandumla karar vereceğiz, halka soracağız. Buranın tapusu artık Kuşadalıların, Aydınlıların.. Kesinlikle turizm imarı beni ilgilendirmiyor. Buraya hiçbir şekilde bina yapılmasını istemiyorum. Zaten arsa içerisinde tescilli binalar var. Benim gönlümden buranın kent meydanı olarak değerlendirilmesi geçiyor ve zemin altını da iki kat otopark yapılması uygun olur diye düşünüyorum. Ancak yine de son kararı halk verecek. Tüm Kuşadası halkının bu referanduma ilgi göstermesini ve görüşlerini bizlere aktarmasını istiyoruz. 15-16-17 Nisan tarihlerinde, 11.00-18.00 saatleri arasında sandık kuracağız. Halkımızın buranın ne şekilde kullanılacağı ile ilgili görüşlerini alacağız. Vatandaşlarımız bu arazide ne görmek istediklerini yazacaklar. Kent Meydanı, yeşil alan, konser alanları, Oyun alanları, kafeteryalar, havuzlar, anıtlar, spor alanı ne istiyorsa herkes görüşünü belirtecek. Ardından halkın isteği doğrultusunda buranın projesini hazırlayıp, anıtlar kuruluna sunacağız. Anıtlar Kurulu’nun onayının ardından da hızla inşaatına başlayıp, Kuşadası halkının hizmetine sunacağız “ diye konuştu.
MİMARLAR ODASI BAŞKANI’NDAN DESTEK
Kuşadası’nda 30 yıldır tartışmaların odağında olan TARİŞ arsasının Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından satın alınması Kuşadası’nda büyük yankı yarattı ve vatandaşlardan olumlu tepki buldu. Mimarlar Odası Kuşadası Temsilcisi Ümit Acar, arsanın büyükşhir belediyesi tarafından satın alınmasının çok önemli bir gelişme olduğunu belirterek, “ Bu arsa, Kuşadası için çok faydalı bir kullanılabilir. Olayı sadece TARİŞ arsası bazında değerlendirmemek lazım. Biliyorsunuz eski futbol sahası da ilçe belediyesinin kullanımında. Bence TARİŞ arsasına yapılacak projenin toprak saha ile birlikte yapılması lazım hatta daha da ileri giderek, sahil bandında limandan başlayarak, marinaya kadar yeniden projlendirmk gerekiyor. Özellikle tariş arsası ve toprak sahada zeminler bir veya iki kat otopark olması gerekir. Bu durum sahilde otopark sorununu da ortadan kaldırır. Böylece Atatürk Bulvarı’nda tek yön uygulaması daha rahat yapılır ve bu gerçekleştiğinde de araçlar kalkınca yeşil alan ve yaya alanı olarak daha çok alan ortaya çıkar. Bunların yanında buralarda Kültürel alanlar, sosyal donatı alanları, fazla yapı yapılmadan yeşil alan olarak düzenlenebilir, şehir terası, anfi tiyatro, gençlere yönelik sportif ve sosyal alanlar yapılabilir “ dedi. Kuşadası Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üysi Seydi Yıkılmaz ise TARİŞ arsasının satın alınmasının çok önmli bir gelişme olduğunu belirterek, buranın altının otopark, üzerinin ise kent meydanı ve yeşil alan olması gerektiğini söyledi.
EN DEĞERLİ ARSA, HEP TARTIŞMALARIN ODAĞINDAYDI
Kuşadası’nda sahil bandındaki Atatürk Bulvarı üzerindeki turizm imarlı Kuşadası’nın en değerli arsası yıllardır hep tartışmaların odağında yer aldı. Yüzde 73’lük hissesi Tariş Pamuk ve Yağlı Tohumlar Birliği, kalanı ise Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği ile Tariş Üzüm Birliği’ne ait 9 bin 958 dönümlük arsa TARİŞ’in yaşadığı ekonomik sıkıntıların ardından ilk olarak 1997 yılında satışa çıkarıldı. Ancak, satışa karşı çıkan dönemin belediye başkanı Engin Berberoğlu, turizm imarlı arsayı yeşil alan ilan edince, bir ulusal ve uluslar arası alıcısı bulunan arsanın satış gerçekleşmedi.
KUVEYTLİ BİR GRUP EN YÜKSEK TEKLİFİ VERDİ
Ardından Fuat Akdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde de 2007 ve 2008 yıllarında da iki kez satışa çıkarılan arsa yine belediye başkanlarının yeşil alan engeline takıldı. Kuşadası’nın bu en değerli arsası 2012 yılında da bir kez daha satışa çıktı. Dönemin Kuşadası Belediye Başkanı M. Esat Altungün, satın alınsa bile buraya inşaat yapılmasına hiçbir şekilde izin vermeyeceklerini açıkladı. TARİŞ yöneticileriyle yaşanan sert tartışmaların ardından Kuşadası Belediye Başkanı M. Esat Altungün, dönemin Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun da desteğiyle burayla ilgili kamulaştırma kararı aldı. Kuşadası Belediyesi’nin kamulaştırma kararının ardından TARİŞ yöneticileri bu kez mahkemeye itirazda bulundu. Kamulaştırmaya itiraz eden TARİŞ geçen yıl bir kez daha burayı satışa çıkardı. Kuveytli bir grup ihaleye girerek en yüksek teklifi verdi. Ancak, Kuveytli grubun yükümlülüklerini yerine getirmemesinin ardından ihale bir kez daha gerçekleşmedi. Ardından, Aydın Büyükşehir olmadan da arsanın kamulaştırılması için yürütülen çalışmalara destek veren Özlem Çerçioğlu, bu kez Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı olarak TARİŞ ile masaya oturdu ve 24 milyon 200 bin lira karşılığında Kuşadası’nın bu en değerli arsasının hisselerinin tamamını satın aldı. Hürriyet
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, Kuşadası’nın en değerli arsasının kullanım şekliyle ilgili gerçekleştirilecekleri referandumun 15-17 Nisan tarihleri arasında yapılacağını ve 3 gün süreceğini söyledi. Kuşadası’nda TARİŞ tarafından defalarca satışa çıkarılan ve her satışa çıktığında da ilçe belediyesi tarafından dönemin başkanlarının tepkisiyle defalarca yeşil alan ilan edilen ve içinde tescilli yapıların bulunduğu turizm imarlı arsa Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından geçen hafata içinde 24 milyon 200 bin liraya satın alınmıştı.
İNŞAAT, OTEL, AVM KESİNLİKLE YAPILMAYACAK
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, turizm imarlı olmasına rağmen arsanın kesinlikle otel, avm ve benzeri bir şekilde değerlendirilmeyeceğini belirterek, kendisinin gönlünden kent meydanı yapmak geçtiğini ama son kararı halka soracaklarını ve 15-17 Nisan tarihleri arasında kullanım amacıyla ilgili referandum yapacaklarını belirterek, tüm Kuşadalıları ve Aydınlıları referanduma katılmaya davet etti. Arsanın turizm imarlı olmasına rağmen hiçbir şekilde otel, avm olarak değerlendirmeyeceğini ve inşaat yapılmayacağını kaydeden Başkan Çerçioğlu, “Burası Kuşadası’nın soluk aldığı tek yer. Ne şekilde değerlendirileceğine yapılacak referandumla karar vereceğiz, halka soracağız. Buranın tapusu artık Kuşadalıların, Aydınlıların.. Kesinlikle turizm imarı beni ilgilendirmiyor. Buraya hiçbir şekilde bina yapılmasını istemiyorum. Zaten arsa içerisinde tescilli binalar var. Benim gönlümden buranın kent meydanı olarak değerlendirilmesi geçiyor ve zemin altını da iki kat otopark yapılması uygun olur diye düşünüyorum. Ancak yine de son kararı halk verecek. Tüm Kuşadası halkının bu referanduma ilgi göstermesini ve görüşlerini bizlere aktarmasını istiyoruz. 15-16-17 Nisan tarihlerinde, 11.00-18.00 saatleri arasında sandık kuracağız. Halkımızın buranın ne şekilde kullanılacağı ile ilgili görüşlerini alacağız. Vatandaşlarımız bu arazide ne görmek istediklerini yazacaklar. Kent Meydanı, yeşil alan, konser alanları, Oyun alanları, kafeteryalar, havuzlar, anıtlar, spor alanı ne istiyorsa herkes görüşünü belirtecek. Ardından halkın isteği doğrultusunda buranın projesini hazırlayıp, anıtlar kuruluna sunacağız. Anıtlar Kurulu’nun onayının ardından da hızla inşaatına başlayıp, Kuşadası halkının hizmetine sunacağız “ diye konuştu.
MİMARLAR ODASI BAŞKANI’NDAN DESTEK
Kuşadası’nda 30 yıldır tartışmaların odağında olan TARİŞ arsasının Aydın Büyükşehir Belediyesi tarafından satın alınması Kuşadası’nda büyük yankı yarattı ve vatandaşlardan olumlu tepki buldu. Mimarlar Odası Kuşadası Temsilcisi Ümit Acar, arsanın büyükşhir belediyesi tarafından satın alınmasının çok önemli bir gelişme olduğunu belirterek, “ Bu arsa, Kuşadası için çok faydalı bir kullanılabilir. Olayı sadece TARİŞ arsası bazında değerlendirmemek lazım. Biliyorsunuz eski futbol sahası da ilçe belediyesinin kullanımında. Bence TARİŞ arsasına yapılacak projenin toprak saha ile birlikte yapılması lazım hatta daha da ileri giderek, sahil bandında limandan başlayarak, marinaya kadar yeniden projlendirmk gerekiyor. Özellikle tariş arsası ve toprak sahada zeminler bir veya iki kat otopark olması gerekir. Bu durum sahilde otopark sorununu da ortadan kaldırır. Böylece Atatürk Bulvarı’nda tek yön uygulaması daha rahat yapılır ve bu gerçekleştiğinde de araçlar kalkınca yeşil alan ve yaya alanı olarak daha çok alan ortaya çıkar. Bunların yanında buralarda Kültürel alanlar, sosyal donatı alanları, fazla yapı yapılmadan yeşil alan olarak düzenlenebilir, şehir terası, anfi tiyatro, gençlere yönelik sportif ve sosyal alanlar yapılabilir “ dedi. Kuşadası Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üysi Seydi Yıkılmaz ise TARİŞ arsasının satın alınmasının çok önmli bir gelişme olduğunu belirterek, buranın altının otopark, üzerinin ise kent meydanı ve yeşil alan olması gerektiğini söyledi.
EN DEĞERLİ ARSA, HEP TARTIŞMALARIN ODAĞINDAYDI
Kuşadası’nda sahil bandındaki Atatürk Bulvarı üzerindeki turizm imarlı Kuşadası’nın en değerli arsası yıllardır hep tartışmaların odağında yer aldı. Yüzde 73’lük hissesi Tariş Pamuk ve Yağlı Tohumlar Birliği, kalanı ise Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği ile Tariş Üzüm Birliği’ne ait 9 bin 958 dönümlük arsa TARİŞ’in yaşadığı ekonomik sıkıntıların ardından ilk olarak 1997 yılında satışa çıkarıldı. Ancak, satışa karşı çıkan dönemin belediye başkanı Engin Berberoğlu, turizm imarlı arsayı yeşil alan ilan edince, bir ulusal ve uluslar arası alıcısı bulunan arsanın satış gerçekleşmedi.
KUVEYTLİ BİR GRUP EN YÜKSEK TEKLİFİ VERDİ
Ardından Fuat Akdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde de 2007 ve 2008 yıllarında da iki kez satışa çıkarılan arsa yine belediye başkanlarının yeşil alan engeline takıldı. Kuşadası’nın bu en değerli arsası 2012 yılında da bir kez daha satışa çıktı. Dönemin Kuşadası Belediye Başkanı M. Esat Altungün, satın alınsa bile buraya inşaat yapılmasına hiçbir şekilde izin vermeyeceklerini açıkladı. TARİŞ yöneticileriyle yaşanan sert tartışmaların ardından Kuşadası Belediye Başkanı M. Esat Altungün, dönemin Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun da desteğiyle burayla ilgili kamulaştırma kararı aldı. Kuşadası Belediyesi’nin kamulaştırma kararının ardından TARİŞ yöneticileri bu kez mahkemeye itirazda bulundu. Kamulaştırmaya itiraz eden TARİŞ geçen yıl bir kez daha burayı satışa çıkardı. Kuveytli bir grup ihaleye girerek en yüksek teklifi verdi. Ancak, Kuveytli grubun yükümlülüklerini yerine getirmemesinin ardından ihale bir kez daha gerçekleşmedi. Ardından, Aydın Büyükşehir olmadan da arsanın kamulaştırılması için yürütülen çalışmalara destek veren Özlem Çerçioğlu, bu kez Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı olarak TARİŞ ile masaya oturdu ve 24 milyon 200 bin lira karşılığında Kuşadası’nın bu en değerli arsasının hisselerinin tamamını satın aldı. Hürriyet
Bozkır'dan "Schengen" açıklaması
AB Bakanı Bozkır, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Schengen bölgesine vizesiz girme kararının haziran bitmeden alınacağını bekliyoruz" dedi.
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, vize serbestisi konusunda herhangi bir sorun bulunmadığını belirterek, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Schengen bölgesine vizesiz girme kararının haziran bitmeden alınacağını bekliyoruz.” dedi.
Bozkır, AB Dönem Başkanı Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da düzenlenen AB Bakanları Toplantısı kapsamında ev sahibi ülke Dışişleri Bakanı Bert Koenders ile görüştü.
Görüşmenin ardından açıklamada bulunan Bozkır, Koenders’le çok yararlı bir ikili görüşme gerçekleştirdiklerini dile getirdi.
Avrupa Komisyonu’nun 4 veya 5 Mayıs’ta vize serbestisiyle ilgili raporunu yayınlayacağını belirten Bozkır, “Komisyon raporunun olumlu çıkacağını ve vizenin kalkması yolunda bir görüş bildireceğini bekliyoruz, bütün gelişmeler bu yönde ilerliyor. Onun akabinde Hollanda dönem başkanlığının konu önüne gelecek. Konsey kararını organize edecek olan Hollanda dönem başkanlığıdır. Bunu konuştuk. Sonra da parlamentoya gidip bu konudaki karar kesinleşecek” diye konuştu.
Vize serbestiyle bağlantılı Türkiye’den istenen 72 beklenti bulunduğunu anlatan Bozkır, bu konuda çıkarılması gereken yasalarla ilgili Meclis takviminde gerekli planlama yapıldığını ifade etti.
“Nisan sonunda inşallah hepsi Meclis'ten geçmiş olacak” diyen Bozkır, şunları kaydetti:
“Tabii sadece bunlar değil idari atılması gereken önlemler de var. Bütün bakanlıklar bunların kararlarını alıyor, uygulamaya koyuyor. Şu ana kadar bir noktaya gelindi, bundan sonra da bir sıkıntı gözükmüyor. Şu anda 41 beklenti tam olarak karşılanmış durumda. Tamamen karşılanmaya yakın diyebileceğimiz beklentileri de katarsak 55 beklenti karşılanmış durumda. Tabii bundan sonra 17 beklentinin yerine getirilmesi gerekiyor. Bunların üç ile beş tanesi tam anlaşma yürürlüğe girdiği anda ancak yürürlüğe girebiliyor. Yani AB üyesi ülkelere vizenin kaldırılması gibi… Bu zaten otomatik olarak yürürlüğe girecek. Bazen bir kanunun geçmesiyle, 4-5 beklentiyi yerine getiriyorsunuz. Komisyonla bütün temaslarımızda edindiğimiz intiba, konseyle, dönem başkanıyla temaslarımızda edindiğimiz intiba 4 veya 5 Mayıs günü açıklanacak komisyon kararının olumlu yönde olacağı yolunda. O zaman normal akışı içinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Schengen bölgesine vizesiz girme kararının haziran bitmeden alınacağını bekliyoruz.”
Avrupa Konseyi’nin ayrıca Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci kapsamında 33 No'lu faslın açılması için de karar alacağına işaret eden Bozkır, Hollanda Dışişleri Bakanı ile görüşmesinde gündeme gelen bu konuda şu anda herhangi bir sorun gözükmediğini bildirdi.
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, vize serbestisi konusunda herhangi bir sorun bulunmadığını belirterek, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Schengen bölgesine vizesiz girme kararının haziran bitmeden alınacağını bekliyoruz.” dedi.
Bozkır, AB Dönem Başkanı Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da düzenlenen AB Bakanları Toplantısı kapsamında ev sahibi ülke Dışişleri Bakanı Bert Koenders ile görüştü.
Görüşmenin ardından açıklamada bulunan Bozkır, Koenders’le çok yararlı bir ikili görüşme gerçekleştirdiklerini dile getirdi.
Avrupa Komisyonu’nun 4 veya 5 Mayıs’ta vize serbestisiyle ilgili raporunu yayınlayacağını belirten Bozkır, “Komisyon raporunun olumlu çıkacağını ve vizenin kalkması yolunda bir görüş bildireceğini bekliyoruz, bütün gelişmeler bu yönde ilerliyor. Onun akabinde Hollanda dönem başkanlığının konu önüne gelecek. Konsey kararını organize edecek olan Hollanda dönem başkanlığıdır. Bunu konuştuk. Sonra da parlamentoya gidip bu konudaki karar kesinleşecek” diye konuştu.
Vize serbestiyle bağlantılı Türkiye’den istenen 72 beklenti bulunduğunu anlatan Bozkır, bu konuda çıkarılması gereken yasalarla ilgili Meclis takviminde gerekli planlama yapıldığını ifade etti.
“Nisan sonunda inşallah hepsi Meclis'ten geçmiş olacak” diyen Bozkır, şunları kaydetti:
“Tabii sadece bunlar değil idari atılması gereken önlemler de var. Bütün bakanlıklar bunların kararlarını alıyor, uygulamaya koyuyor. Şu ana kadar bir noktaya gelindi, bundan sonra da bir sıkıntı gözükmüyor. Şu anda 41 beklenti tam olarak karşılanmış durumda. Tamamen karşılanmaya yakın diyebileceğimiz beklentileri de katarsak 55 beklenti karşılanmış durumda. Tabii bundan sonra 17 beklentinin yerine getirilmesi gerekiyor. Bunların üç ile beş tanesi tam anlaşma yürürlüğe girdiği anda ancak yürürlüğe girebiliyor. Yani AB üyesi ülkelere vizenin kaldırılması gibi… Bu zaten otomatik olarak yürürlüğe girecek. Bazen bir kanunun geçmesiyle, 4-5 beklentiyi yerine getiriyorsunuz. Komisyonla bütün temaslarımızda edindiğimiz intiba, konseyle, dönem başkanıyla temaslarımızda edindiğimiz intiba 4 veya 5 Mayıs günü açıklanacak komisyon kararının olumlu yönde olacağı yolunda. O zaman normal akışı içinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Schengen bölgesine vizesiz girme kararının haziran bitmeden alınacağını bekliyoruz.”
Avrupa Konseyi’nin ayrıca Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci kapsamında 33 No'lu faslın açılması için de karar alacağına işaret eden Bozkır, Hollanda Dışişleri Bakanı ile görüşmesinde gündeme gelen bu konuda şu anda herhangi bir sorun gözükmediğini bildirdi.
Reza Zarrab'ı tutuklatan Savcı Bharara: İlk öğrendiğim Türkçe sözcük adalet
ABD’nin Miami şehrinde havalimanından ülkeye giriş yapmak isterken FBI ajanları tarafından gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığı mahkemede tutuklanan İran asıllı Türk işadamı Reza Zerrab hakkındaki iddianame hazırlayan New York Güney Bölge Başsavcısı Preet Bharara, ilk öğrendiği Türkçe sözcüğün ‘adalet’ olduğunu söyledi.
ABD’de renk, dil, din, ırk, ekonomik güce bakılmaksızın, yasalar önünde koşulsuz eşitlik, demokrasi, şeffaflık, insan hakları ile güç ve iktidarın hesap verme sorumluluğu gibi konularda çalışmalar yapan Ortak Amaç (Common Cause) adlı sivil toplum kuruluşunun New York’taki University Club’da düzenlediği bir toplantıda konuşan Savcı Bharara, toplantı öncesi bazı Türk gazetecilerle hatıra fotoğrafı çektirdi.
Bharara, gazetecilerle “benle birlikte fotoğraf çektirdiğiniz için başınız belaya girmez değil mi” diyerek şakalaştı. Kürsüye, “Yaklaşık iki hafta önce, ünlü bir Türk işadamını tutuklattığı için, 273 bin Türk’ün twitter’da izlemeye başladığı savcı” diye tanıtılarak çağrılan Başsavcı Bharara, konuşmasında, hukukun üstünlüğüne ve yasalar önünde herkesin eşit olduğu ilkesine vurgu yaptı.
YOLSUZLUK SADECE ABD'YE ÖZGÜ DEĞİL
Yolsuzlukla mücadelenin temel görevleri olduğunu, yolsuzluğun sadece ABD’ye özgü değil, uluslararası boyutları olduğunu anlatan Bharara, yaptığı soruşturmalar yüzünden, Rusya’ya girişinin yasaklandığını; doğduğu ülke olan Hindistan’a bir süre girişinin engellendiğini; İsviçre, Fransa ve Jamaika gibi ülkelerde de pek sevilmediğini, ancak adaleti yerine getirmenin kendisine huzur ve mutluluk verdiğini söyleyerek, “Birazdan Türkiye konusuna da geleceğim” dedi.
Yolsuzluğa karışmış hükümetlerle ve yolsuzluklarla mücadele etmenin, demokrasiyi korumanın temel yollarından biri olduğuna değinen Bharara, şunları söyledi:
“Amaç, şeffaf ve dürüst bir hükümet rüyasını gerçekleştirmek. Benim ofisimde, kendilerini işlerini adamış arkadaşlarımın, belki başka yerlerde daha çok kazanacak olabilmelerine karşın, her gün çok zorlu işler yapmalarının bir nedeni var. Toplumlarına ve ülkelerine katkı sağlamak. Amaç yasaları çiğneyen politikacıya ceza vermek değil ancak bu da tabii ki gerekli. Amaç, bozulmuş politik sistemin gelişmesini ve iyileşmesini sağlamak. Sonuçta hepimiz aynı şeyi istiyoruz. İşleyen ve yurttaşlarının yaşamlarını daha da iyileştiren yönetimler istiyoruz.”
TÜRKİYE DAHİL HERKESİN UMUDU: İDEAL DEMOKRASİ
Hiçkimsenin hukuktan üstün olmadığını ve bunun en ideal demokrasi olduğunu belirten Bharara, “Bu yalnızca New Yorkluların ya da Amerikalıların umudu değil. Dünyanın her yerinde, her kıtasında, İzlanda’dan Hindistan’a, Brezilya’dan Türkiye’ye kadar herkesin umudu…” ifadelerini kullandı.
ABD’li bir savcı olarak yaptığı işte Türkiye’nin gündeme gelmesinin, FBI’ın Türk işadamı Reza Zarrab’ı İran’a olan yaptırımları delme, kara para aklama suçlamaları iddiasıyla gözaltına almasıyla başladığını anlatan Bharara, “Anlaşıldı ki bu kişi Türkiye’de de çok gündemde olan biriymiş. Tutuklamayı yaptığımız gün Twitter’da 8 bin 100 takipçim vardı. Birkaç gün içinde 270 bini geçti. Bu akşamki yemek öncesinde, 298 bini buldu ve hemen hepsi Türk takipçiler” dedi.
TÜRKÇE MESAJLAR YAZAN YÜZ BİNLERCE İNSAN...
İnsanların Türkiye’de yolsuzlukların üstüne gidilmediğini düşündüklerini, kendisinin Türkiye’de yolsuzluk olup olmadığı konusunda yorumda bulunmayacağını belirten Amerikalı Başsavcı, “Ancak durum şu ki, hiç ülkelerine bile gitmemiş olduğum, adımı zor söyleyebilen hatta hiç duymamış, İngilizce bilmeyen, Türkçe mesajlar yazan yüz binlerce insan, temiz bir yönetim konusunda umut arayışı içinde. Bu hepimiz için, dürüst ve şeffaf, hukukun üstün olduğu yönetimlere özlem duyulduğunun açık bir göstergesi” diye konuştu.
Sorunlara karşın ABD’de yaşıyor olmalarından mutluluk duymaları gerektiğini de belirten Bharara, “Başka bir yerde olsaydık, kişisel olarak ben tehlikede olacaktım. Yalnızca, böyle bir kürsüde, kamu görevlilerini soruşturma ve halk önünde konuşuyor olmaktan ötürü. Hükümetlerdeki en güçlü kişilere hukukun üstünlüğünden bahsediyor olmaktan ki dünyada birçok ülke var, hükümet yolsuzluklarını haber yapan gazetecileri hapse atan” dedi.
HAYATIM BOYUNCA TÜRKİYE'DE BULUNMADIM AMA...
Bazı medya kuruluşlarının kendisini Gezi Parkı olaylarıyla ilişkilendirme iddialarına da yanıt veren Bharara, “Hayatım boyunca Türkiye’de bulunmadım. Türkiye’de belki de özgür olmayan bazı basın kuruluşlarının söylediğinin tersine… Ne turist olarak ne protestocu olarak ne de direniş ya da protestolar organize eden biri olarak… Ama bir gün Türkiye’yi ziyaret etmeyi çok isterim” diye konuştu.
Konuşmasının ardından Türk gazetecilere kısa bir açıklama yapan Bharara, “Bizim önemsediğimiz bir şey var, o da adalet. Türkçe öğrendiğim ilk sözcük de adalet ve biz bunu önemsiyoruz” dedi.
Nafiz ALBAYRAK/ New York (DHA)
ABD’de renk, dil, din, ırk, ekonomik güce bakılmaksızın, yasalar önünde koşulsuz eşitlik, demokrasi, şeffaflık, insan hakları ile güç ve iktidarın hesap verme sorumluluğu gibi konularda çalışmalar yapan Ortak Amaç (Common Cause) adlı sivil toplum kuruluşunun New York’taki University Club’da düzenlediği bir toplantıda konuşan Savcı Bharara, toplantı öncesi bazı Türk gazetecilerle hatıra fotoğrafı çektirdi.
Bharara, gazetecilerle “benle birlikte fotoğraf çektirdiğiniz için başınız belaya girmez değil mi” diyerek şakalaştı. Kürsüye, “Yaklaşık iki hafta önce, ünlü bir Türk işadamını tutuklattığı için, 273 bin Türk’ün twitter’da izlemeye başladığı savcı” diye tanıtılarak çağrılan Başsavcı Bharara, konuşmasında, hukukun üstünlüğüne ve yasalar önünde herkesin eşit olduğu ilkesine vurgu yaptı.
YOLSUZLUK SADECE ABD'YE ÖZGÜ DEĞİL
Yolsuzlukla mücadelenin temel görevleri olduğunu, yolsuzluğun sadece ABD’ye özgü değil, uluslararası boyutları olduğunu anlatan Bharara, yaptığı soruşturmalar yüzünden, Rusya’ya girişinin yasaklandığını; doğduğu ülke olan Hindistan’a bir süre girişinin engellendiğini; İsviçre, Fransa ve Jamaika gibi ülkelerde de pek sevilmediğini, ancak adaleti yerine getirmenin kendisine huzur ve mutluluk verdiğini söyleyerek, “Birazdan Türkiye konusuna da geleceğim” dedi.
Yolsuzluğa karışmış hükümetlerle ve yolsuzluklarla mücadele etmenin, demokrasiyi korumanın temel yollarından biri olduğuna değinen Bharara, şunları söyledi:
“Amaç, şeffaf ve dürüst bir hükümet rüyasını gerçekleştirmek. Benim ofisimde, kendilerini işlerini adamış arkadaşlarımın, belki başka yerlerde daha çok kazanacak olabilmelerine karşın, her gün çok zorlu işler yapmalarının bir nedeni var. Toplumlarına ve ülkelerine katkı sağlamak. Amaç yasaları çiğneyen politikacıya ceza vermek değil ancak bu da tabii ki gerekli. Amaç, bozulmuş politik sistemin gelişmesini ve iyileşmesini sağlamak. Sonuçta hepimiz aynı şeyi istiyoruz. İşleyen ve yurttaşlarının yaşamlarını daha da iyileştiren yönetimler istiyoruz.”
TÜRKİYE DAHİL HERKESİN UMUDU: İDEAL DEMOKRASİ
Hiçkimsenin hukuktan üstün olmadığını ve bunun en ideal demokrasi olduğunu belirten Bharara, “Bu yalnızca New Yorkluların ya da Amerikalıların umudu değil. Dünyanın her yerinde, her kıtasında, İzlanda’dan Hindistan’a, Brezilya’dan Türkiye’ye kadar herkesin umudu…” ifadelerini kullandı.
ABD’li bir savcı olarak yaptığı işte Türkiye’nin gündeme gelmesinin, FBI’ın Türk işadamı Reza Zarrab’ı İran’a olan yaptırımları delme, kara para aklama suçlamaları iddiasıyla gözaltına almasıyla başladığını anlatan Bharara, “Anlaşıldı ki bu kişi Türkiye’de de çok gündemde olan biriymiş. Tutuklamayı yaptığımız gün Twitter’da 8 bin 100 takipçim vardı. Birkaç gün içinde 270 bini geçti. Bu akşamki yemek öncesinde, 298 bini buldu ve hemen hepsi Türk takipçiler” dedi.
TÜRKÇE MESAJLAR YAZAN YÜZ BİNLERCE İNSAN...
İnsanların Türkiye’de yolsuzlukların üstüne gidilmediğini düşündüklerini, kendisinin Türkiye’de yolsuzluk olup olmadığı konusunda yorumda bulunmayacağını belirten Amerikalı Başsavcı, “Ancak durum şu ki, hiç ülkelerine bile gitmemiş olduğum, adımı zor söyleyebilen hatta hiç duymamış, İngilizce bilmeyen, Türkçe mesajlar yazan yüz binlerce insan, temiz bir yönetim konusunda umut arayışı içinde. Bu hepimiz için, dürüst ve şeffaf, hukukun üstün olduğu yönetimlere özlem duyulduğunun açık bir göstergesi” diye konuştu.
Sorunlara karşın ABD’de yaşıyor olmalarından mutluluk duymaları gerektiğini de belirten Bharara, “Başka bir yerde olsaydık, kişisel olarak ben tehlikede olacaktım. Yalnızca, böyle bir kürsüde, kamu görevlilerini soruşturma ve halk önünde konuşuyor olmaktan ötürü. Hükümetlerdeki en güçlü kişilere hukukun üstünlüğünden bahsediyor olmaktan ki dünyada birçok ülke var, hükümet yolsuzluklarını haber yapan gazetecileri hapse atan” dedi.
HAYATIM BOYUNCA TÜRKİYE'DE BULUNMADIM AMA...
Bazı medya kuruluşlarının kendisini Gezi Parkı olaylarıyla ilişkilendirme iddialarına da yanıt veren Bharara, “Hayatım boyunca Türkiye’de bulunmadım. Türkiye’de belki de özgür olmayan bazı basın kuruluşlarının söylediğinin tersine… Ne turist olarak ne protestocu olarak ne de direniş ya da protestolar organize eden biri olarak… Ama bir gün Türkiye’yi ziyaret etmeyi çok isterim” diye konuştu.
Konuşmasının ardından Türk gazetecilere kısa bir açıklama yapan Bharara, “Bizim önemsediğimiz bir şey var, o da adalet. Türkçe öğrendiğim ilk sözcük de adalet ve biz bunu önemsiyoruz” dedi.
Nafiz ALBAYRAK/ New York (DHA)
3.5 milyon gencin prim borcu siliniyor
Kamuoyunda ‘işsiz evlat vergisi’ olarak tartışılan sorun, Meclis’teki torba yasa ile çözülüyor. 25 yaşına kadar olan ve GSS prim borcu bulunan 3.5 milyon gence af geliyor. Devlet, 3.6 milyar liralık alacağının tahsilatından vazgeçiyor.
Önce bir özet yapayım, sonra Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında sigorta prim borçlarının nasıl silineceğini ve bu imkandan kimlerin yararlanacağı bilgisini vereyim. Şunu kabul edelim, GSS uygulamasına geçtiğimiz 2012 yılından bu yana işleyişte bazı aksaklıklar oldu ki, bunlara son iki yazımızda da değindik. Ama en büyük sorun, gençlerin devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanmasında yaşandı. Şöyle anlatayım:
Sistem kurgulanırken, 18 yaşından küçükleri, anne-babası sigortalı olsun, olmasın otomatik GSS kapsamında sayıldı. Hatta lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yükseköğrenim görmesi halinde de 25 yaşını doldurmamış gençlerin de anne-babasının sağlık güvencesinden yararlanmasına da imkan tanındı. Buraya kadar sorun yok.
18 YAŞ ÜSTÜ
Ancak GSS’ye bir şart daha eklendi; o da, 18 ve 25 yaş üstü okumayan, çalışmayan gençlerin, kendilerinin sigorta kapsamına alınacağı, haliyle de gelir testi yaptırmak zorunda olduklarıydı. İşte, asıl sorun da buradan kaynaklandı. 18 yaşından büyük olup da okumayan, 25 yaşından büyük olup da eğitim hayatı devam eden ya da üniversiteden mezun olup da iş bulamayan 3,5 milyona yakın genç, biranda 400-500 liraları bulan prim borçları ile karşı karşıya kaldı. Uygulamadan haberdar olmayanlar -ki, çoğunluk bilmiyordu- sağlık hizmetinden yararlanamadı. Yetmedi, sorun öyle hal aldı ki, gençlerden dolayı anne-babalar prim borçlusu çıktı, onlar da hastane kapılarından geri döndü. Ve bu sorun, aylarca kamuoyunda ‘işsiz evlat vergisi’ olarak tartışıldı.
TÜM BORÇLAR SİLİNMİYOR
Meclis’teki torba yasa ile bu sorun artık çözülüyor ve gençlerin prim borçlarına af geliyor. Kanun tasarısı komisyonlardan geçti, önümüzdeki günlerde torba yasanın tüm maddeleri onaylandıktan sonra muhtemelen bir-iki hafta içinde prim affı uygulamaya girecek.
Peki, kimler, nasıl yararlanacak? Bu haktan, 25 yaşına kadar olan ve prim borcu bulunan 3.5 milyon genç yararlanacak. Bir başka ifadeyle, yeni yasa ile devlet, 3.6 milyar liralık alacağının tahsilatından vazgeçiyor. Yeri gelmişken belirteyim, kamuoyunda, ‘tüm GSS prim borçları siliniyor’ şeklinde yanlış bir kanı var. Sadece gençlerin prim borcu siliniyor; geri kalan 4 milyondan fazla kişinin borcu baki. Ama şunu da söyleyeyim, önümüzdeki dönemde GSS konusunda yeniden bir yapılandırılmaya gidilerek, sistemdeki gelir testi, prim ödenmesi gibi mevcut diğer sorunları da çözmek için çalışma başlatılacak.
YENİ YASADAN KİM NASIL YARARLANACAK?
18 yaşını doldurmuş, okumayan ve çalışmayan gençlerin prim borçları silinecek.
20 yaşında olup da okuyan ya da işsiz olanların borçları silinecek.
25 yaşında olup da yükseköğrenim gören ya da iş bulamayanların borçları silinecek.
Yeni yasa ile 18 yaşını dolduran ve eğitimine devam eden gençlerin 25 yaşına kadar primleri devlet tarafından karşılanacak.
Lise mezunu olan ancak üniversiteyi kazamayanların 20 yaşına ve iş bulana kadar primlerini devlet ödeyecek.
Üniversiteden mezun olup da iş bulamayan gençlerin iş bulana kadarki sürede primlerini devlet karşılayacak.
SORUN CEVAPLAYALIM
Türk vatandaşı olan bayan yabancı ile evli, ikametgahı yabancı ülkede ve yabancı ülkede çalışıyor. Türkiye’de SGK’ya tabi bir işi yok. GSS kapsamında mıdır? Ahmet Sevinç Erdogan
GSS, sadece yerleşim yeri Türkiye olan ve yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında sigortalı olmayan kişiler GSS kapsamına giriyor.
70 yaşındayım, SGK emeklisiyim ve de Kıbrıs gazisiyim. SGK, maaşımı tahakkuk edip ödediğine göre, benim gelirimi biliyor ve her türlü sağlık giderlerimi karşılıyor. Bu durumda benim gelir testi yaptırmama gerek var mıdır? Yavuz Kunter
Sosyal güvenlik kurumundan emekli olduğunuz için devletin sunduğu sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyorsunuz. Bu nedenle gelir testi sizi ilgilendirmiyor, yaptırmanıza gerek yok.
2004 yılında SGK’dan emekli oldum, halen sağlık sigortasından yararlanıyorum. Gelir testi biz emekliler için de gerekiyor mu? Mustafa Talat Ertekin
Emeklilerin gelir testi yaptırmasına gerek yok.
27 Ocak 2016 da haksız olarak işte çıkartıldım, işsizlik maaşı da almıyorum, eşim çalışmıyor. 2,12,14 yaşlarında üç çocuğum var. Ben bu testi yaptırmak zorunda mıyım? Bu konuda ne gibi haklarım var? Mustafa Çavdar
GSS, zorunlu bir sistem ve devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanmanızın tek yolu gelir testini yaptırmanız. Çocuklarınız 18 yaşından küçük olduğu için sağlık hizmetinden yararlanabilir ancak sizin ve eşinizin yararlanabilmesi için gelir testi şart. (hürriyet.com.tr)
Önce bir özet yapayım, sonra Genel Sağlık Sigortası (GSS) kapsamında sigorta prim borçlarının nasıl silineceğini ve bu imkandan kimlerin yararlanacağı bilgisini vereyim. Şunu kabul edelim, GSS uygulamasına geçtiğimiz 2012 yılından bu yana işleyişte bazı aksaklıklar oldu ki, bunlara son iki yazımızda da değindik. Ama en büyük sorun, gençlerin devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanmasında yaşandı. Şöyle anlatayım:
Sistem kurgulanırken, 18 yaşından küçükleri, anne-babası sigortalı olsun, olmasın otomatik GSS kapsamında sayıldı. Hatta lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yükseköğrenim görmesi halinde de 25 yaşını doldurmamış gençlerin de anne-babasının sağlık güvencesinden yararlanmasına da imkan tanındı. Buraya kadar sorun yok.
18 YAŞ ÜSTÜ
Ancak GSS’ye bir şart daha eklendi; o da, 18 ve 25 yaş üstü okumayan, çalışmayan gençlerin, kendilerinin sigorta kapsamına alınacağı, haliyle de gelir testi yaptırmak zorunda olduklarıydı. İşte, asıl sorun da buradan kaynaklandı. 18 yaşından büyük olup da okumayan, 25 yaşından büyük olup da eğitim hayatı devam eden ya da üniversiteden mezun olup da iş bulamayan 3,5 milyona yakın genç, biranda 400-500 liraları bulan prim borçları ile karşı karşıya kaldı. Uygulamadan haberdar olmayanlar -ki, çoğunluk bilmiyordu- sağlık hizmetinden yararlanamadı. Yetmedi, sorun öyle hal aldı ki, gençlerden dolayı anne-babalar prim borçlusu çıktı, onlar da hastane kapılarından geri döndü. Ve bu sorun, aylarca kamuoyunda ‘işsiz evlat vergisi’ olarak tartışıldı.
TÜM BORÇLAR SİLİNMİYOR
Meclis’teki torba yasa ile bu sorun artık çözülüyor ve gençlerin prim borçlarına af geliyor. Kanun tasarısı komisyonlardan geçti, önümüzdeki günlerde torba yasanın tüm maddeleri onaylandıktan sonra muhtemelen bir-iki hafta içinde prim affı uygulamaya girecek.
Peki, kimler, nasıl yararlanacak? Bu haktan, 25 yaşına kadar olan ve prim borcu bulunan 3.5 milyon genç yararlanacak. Bir başka ifadeyle, yeni yasa ile devlet, 3.6 milyar liralık alacağının tahsilatından vazgeçiyor. Yeri gelmişken belirteyim, kamuoyunda, ‘tüm GSS prim borçları siliniyor’ şeklinde yanlış bir kanı var. Sadece gençlerin prim borcu siliniyor; geri kalan 4 milyondan fazla kişinin borcu baki. Ama şunu da söyleyeyim, önümüzdeki dönemde GSS konusunda yeniden bir yapılandırılmaya gidilerek, sistemdeki gelir testi, prim ödenmesi gibi mevcut diğer sorunları da çözmek için çalışma başlatılacak.
YENİ YASADAN KİM NASIL YARARLANACAK?
18 yaşını doldurmuş, okumayan ve çalışmayan gençlerin prim borçları silinecek.
20 yaşında olup da okuyan ya da işsiz olanların borçları silinecek.
25 yaşında olup da yükseköğrenim gören ya da iş bulamayanların borçları silinecek.
Yeni yasa ile 18 yaşını dolduran ve eğitimine devam eden gençlerin 25 yaşına kadar primleri devlet tarafından karşılanacak.
Lise mezunu olan ancak üniversiteyi kazamayanların 20 yaşına ve iş bulana kadar primlerini devlet ödeyecek.
Üniversiteden mezun olup da iş bulamayan gençlerin iş bulana kadarki sürede primlerini devlet karşılayacak.
SORUN CEVAPLAYALIM
Türk vatandaşı olan bayan yabancı ile evli, ikametgahı yabancı ülkede ve yabancı ülkede çalışıyor. Türkiye’de SGK’ya tabi bir işi yok. GSS kapsamında mıdır? Ahmet Sevinç Erdogan
GSS, sadece yerleşim yeri Türkiye olan ve yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında sigortalı olmayan kişiler GSS kapsamına giriyor.
70 yaşındayım, SGK emeklisiyim ve de Kıbrıs gazisiyim. SGK, maaşımı tahakkuk edip ödediğine göre, benim gelirimi biliyor ve her türlü sağlık giderlerimi karşılıyor. Bu durumda benim gelir testi yaptırmama gerek var mıdır? Yavuz Kunter
Sosyal güvenlik kurumundan emekli olduğunuz için devletin sunduğu sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyorsunuz. Bu nedenle gelir testi sizi ilgilendirmiyor, yaptırmanıza gerek yok.
2004 yılında SGK’dan emekli oldum, halen sağlık sigortasından yararlanıyorum. Gelir testi biz emekliler için de gerekiyor mu? Mustafa Talat Ertekin
Emeklilerin gelir testi yaptırmasına gerek yok.
27 Ocak 2016 da haksız olarak işte çıkartıldım, işsizlik maaşı da almıyorum, eşim çalışmıyor. 2,12,14 yaşlarında üç çocuğum var. Ben bu testi yaptırmak zorunda mıyım? Bu konuda ne gibi haklarım var? Mustafa Çavdar
GSS, zorunlu bir sistem ve devletin sunduğu sağlık hizmetinden yararlanmanızın tek yolu gelir testini yaptırmanız. Çocuklarınız 18 yaşından küçük olduğu için sağlık hizmetinden yararlanabilir ancak sizin ve eşinizin yararlanabilmesi için gelir testi şart. (hürriyet.com.tr)
12 Nisan 2016 Salı
Cansel canına kıydı, o tahliye oldu
Kayseri'de 17 yaşındaki lise öğrencisi cansel Buse K.'ya tecavüz edip, intiharına sebep olan matematik öğretmeni tahliye edildi.
Kayseri’de lise öğrencisi 17 yaşındaki Cansel Buse K.’ya cinsel istismarda bulunarak intiharına neden olduğu iddiasıyla tutuklanan matematik öğretmeni Bayram Özcan, yargılandığı 2′nci Ağır Ceza Mahkemesi’nce 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılıp tahliye edildi. Cansel’in polis babası Mustafa K. duruşmada ”Bayram burada sana verilecek cezanın hükmü yok. Senin cezan belli. Gününü bekle” dedi.
Melikgazi ilçesi TOKİ Demokrasi Mahallesi’nde bulunan evinde 17 Şubat’ta polis babası Mustafa K.’nın silahıyla intihar eden lise son sınıf öğrencisi Cansel Buse K.’ya cinsel istismarda bulunduğu ve intiharına neden olduğu iddiasıyla tutuklanan öğretmeni Bayram Özcan’nın, 2′nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılaması bugün öğleden sonra yapılan ikinci duruşmayla tamamlandı. Duruşmaya sanık Matematik öğretmeni Bayram Özcan, tutuklu bulunduğu Nevşehir E Tipi Kapalı Cezaevi’nden getirildi. Davaya Cansel Buse’nin babası Mustafa K. ile Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü de müşteki sıfatıyla müdahil oldu.
SANIK AVUKATI ADİL YARGILAMA İSTEDİ
Sanık Avukatı Selim Bas, davanın kamuoyunda ve basında çok farklı yönlere çekilmeye çalışıldığını belirterek, müvekkilinin adil yargılanmasını istedi. Avukat Bas, bu konudaki kamuoyu baskısını, öğretmene ağır bir ceza verilmesinin beklendiğini anladıklarını ifade ederek şunları söyledi:
”Ancak bu böyle olmamalı, adil yargılama olmalı. Davada, maktül kızımız ile sanık Matematik öğretmeni Bayram Ö. arasındaki ilişki, zorla ya da baskı altında olmamıştır. Öğretmen ve öğrenci arasındaki böyle bir ilişkiyi elbette kabul etmiyoruz. Ahlaki olmadığını, örf ve adetlere uymadığını hepimiz biliyoruz. Bunu sanık da söylüyor ve pişman olduğunu ifade ediyor. Bu pişmanlığı nedeniyle de defalarca bu ilişkiyi bitirmek istediğini belirtiyor. Sonuç olarak müvekkilimin adil bir yargılama sonucu tahliyesini talep ediyorum.”
Mahkeme Heyeti Başkanı, sanık Matematik Öğretmeni Bayram Özcan’a son sözünü sordu. Evli 2 çocuk babası, 18 yıllık matematik öğretmeni ise ”Çok pişmanım, başka da diyecek birşeyim yok” karşılığını verdi.
CANSEL’İN BABASI: SENİN CEZAN BELLİ, GÜNÜN BEKLE
Mahkeme heyeti, karar için duruşmaya ara verdiği sırada, intihar eden liseli Cansel’in babası Mustafa K.’nın, şüpheli Bayram Özcan’a, ”Boşuna timsah gözyaşı dökme. Burada alacağın cezanın hükmü yok. Zorbalık nasıl yapılıyormuş tüm millet görecek. Ablana selam söyle, yazılan senaryoyu burada çok güzel okudu. Ben de senin için bir senaryo yazdım. Sen de onu okuyacaksın. Senin cezan verildi koçum. Buradaki cezanın hiçbir önemi yok. Senin cezan belli. Ceza gününün gelmesini bekle” diye seslendi
MAHKEME HEYETİ OY ÇOKULUĞUYLA KARAR VERDİ
Mahkeme heyeti aranın ardından oy çokluğuyla verilen kararını açıkladı. Tutuklu sanık Matematik Öğretmeni Bayram Özcan’ın ‘Cebir tehdit ve hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ ve ‘Çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ suçlarından beraatine karar veren heyet, ‘Çocuğu müstehcen yayınları okumaya ve seyretmeye teşvik’ suçundan 4 yıl 2 ay ile ‘Müstehcen fotoğrafları saklamak’ suçundan ise 10 ay ceza verdikten sonra, tahliyesine karar verdi. Sanığın 10 aylık cezası ertelendi.
BABA: HUKUK FİYASKOSU
Çıkışta kararla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cansel Buse’nin babası Mustafa K., kararı doğru bulmadığını belirterek, ”Hukuk fiyaskosu. Bundan sonra kimsenin çocuğunun okulda can güvenliği olduğuna inanmıyorum. Bu kadarını beklemiyordum” dedi. Baba Mustafa K., duruşmaya karar için ara verildiği sırada öğretmene yönelik sözlerinin tehdit içerip içermediğini soran bir gazeteciye, ”İsteyen istediği gibi anlasın” karşılığını verdi.
AİLE TEMYİZ EDECEK
Duruşma sonrası medya mensuplarının sorularını yanıtlayan Cansel Buse K.’nın ailesinin avukatı Kamil Avşaroğlu, karara Yargıtay nezdinde itiraz edeceklerini belirterek, şunları söyledi :
”Tahliye kararı verildi. Şu anda 4 yıl 2 ay hapis cezası almış durumda. Biz bunu çok yasal bulmadık. Yargıtay’a temyiz edeceğiz. Bugün itibariyle dilekçemizi vereceğiz. Kesinleşmesini bekleyeceğiz. Hangi suçlardan beraat etti sorusuna, “Şuanda müstehcenlik suçundan ceza aldı. Diğer suçlar yönünden Mağdure şikayetçi olmadan vefat ettiği için ortada şikayet yokluğundan dolayı düşme var” yanıtı verdi.
TCK 226 SAYILI KANUNUN 3 MADDESİ NE DİYOR ?
“Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi 5 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden,bulunduran veya başkalarının kullanımına sunan kişi 2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.”
OLAY NASIL OLMUŞTU ?
Kayseri’de 17 Şubat 2016 günü, merkez Melikgazi ilçesi Mustafa Eminoğlu Anadolu lisesi son sınıf öğrencisi 18 yaşındaki Cansel Buse K., polis babasının tabancasıyla başına ateş ederek intihar etti. Cansel’in okuldaki matematik öğretmeni Bayram Özcan ile gönül ilişkisi bulunduğu ve genç kızın öğretmeniyle intihardan 3 gün önce isteyerek birlikte olduğu ortaya çıktı. Genç kızın cenazesi yapılan otopsinin ardından Kırşehir’in Kaman ilçesinde toprağa verilirken, gözaltına alınan Matematik öğretmeni Bayram Özcan tutuklandı. Öğretmen ve öğrencinin cep telefonlarında çok sayıda birbirlerine gönderdikleri cinsel içerikli fotoğraf ve mesaj bulundu. Olay sonrası okulun 1 müdür 1 müdür yardımcısı, 2 öğretmen görevden uzaklaştırıldı. Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı konuyla ilgili idari soruşturma açtı. DHA
Kayseri’de lise öğrencisi 17 yaşındaki Cansel Buse K.’ya cinsel istismarda bulunarak intiharına neden olduğu iddiasıyla tutuklanan matematik öğretmeni Bayram Özcan, yargılandığı 2′nci Ağır Ceza Mahkemesi’nce 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılıp tahliye edildi. Cansel’in polis babası Mustafa K. duruşmada ”Bayram burada sana verilecek cezanın hükmü yok. Senin cezan belli. Gününü bekle” dedi.
Melikgazi ilçesi TOKİ Demokrasi Mahallesi’nde bulunan evinde 17 Şubat’ta polis babası Mustafa K.’nın silahıyla intihar eden lise son sınıf öğrencisi Cansel Buse K.’ya cinsel istismarda bulunduğu ve intiharına neden olduğu iddiasıyla tutuklanan öğretmeni Bayram Özcan’nın, 2′nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılaması bugün öğleden sonra yapılan ikinci duruşmayla tamamlandı. Duruşmaya sanık Matematik öğretmeni Bayram Özcan, tutuklu bulunduğu Nevşehir E Tipi Kapalı Cezaevi’nden getirildi. Davaya Cansel Buse’nin babası Mustafa K. ile Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü de müşteki sıfatıyla müdahil oldu.
SANIK AVUKATI ADİL YARGILAMA İSTEDİ
Sanık Avukatı Selim Bas, davanın kamuoyunda ve basında çok farklı yönlere çekilmeye çalışıldığını belirterek, müvekkilinin adil yargılanmasını istedi. Avukat Bas, bu konudaki kamuoyu baskısını, öğretmene ağır bir ceza verilmesinin beklendiğini anladıklarını ifade ederek şunları söyledi:
”Ancak bu böyle olmamalı, adil yargılama olmalı. Davada, maktül kızımız ile sanık Matematik öğretmeni Bayram Ö. arasındaki ilişki, zorla ya da baskı altında olmamıştır. Öğretmen ve öğrenci arasındaki böyle bir ilişkiyi elbette kabul etmiyoruz. Ahlaki olmadığını, örf ve adetlere uymadığını hepimiz biliyoruz. Bunu sanık da söylüyor ve pişman olduğunu ifade ediyor. Bu pişmanlığı nedeniyle de defalarca bu ilişkiyi bitirmek istediğini belirtiyor. Sonuç olarak müvekkilimin adil bir yargılama sonucu tahliyesini talep ediyorum.”
Mahkeme Heyeti Başkanı, sanık Matematik Öğretmeni Bayram Özcan’a son sözünü sordu. Evli 2 çocuk babası, 18 yıllık matematik öğretmeni ise ”Çok pişmanım, başka da diyecek birşeyim yok” karşılığını verdi.
CANSEL’İN BABASI: SENİN CEZAN BELLİ, GÜNÜN BEKLE
Mahkeme heyeti, karar için duruşmaya ara verdiği sırada, intihar eden liseli Cansel’in babası Mustafa K.’nın, şüpheli Bayram Özcan’a, ”Boşuna timsah gözyaşı dökme. Burada alacağın cezanın hükmü yok. Zorbalık nasıl yapılıyormuş tüm millet görecek. Ablana selam söyle, yazılan senaryoyu burada çok güzel okudu. Ben de senin için bir senaryo yazdım. Sen de onu okuyacaksın. Senin cezan verildi koçum. Buradaki cezanın hiçbir önemi yok. Senin cezan belli. Ceza gününün gelmesini bekle” diye seslendi
MAHKEME HEYETİ OY ÇOKULUĞUYLA KARAR VERDİ
Mahkeme heyeti aranın ardından oy çokluğuyla verilen kararını açıkladı. Tutuklu sanık Matematik Öğretmeni Bayram Özcan’ın ‘Cebir tehdit ve hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ ve ‘Çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ suçlarından beraatine karar veren heyet, ‘Çocuğu müstehcen yayınları okumaya ve seyretmeye teşvik’ suçundan 4 yıl 2 ay ile ‘Müstehcen fotoğrafları saklamak’ suçundan ise 10 ay ceza verdikten sonra, tahliyesine karar verdi. Sanığın 10 aylık cezası ertelendi.
BABA: HUKUK FİYASKOSU
Çıkışta kararla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cansel Buse’nin babası Mustafa K., kararı doğru bulmadığını belirterek, ”Hukuk fiyaskosu. Bundan sonra kimsenin çocuğunun okulda can güvenliği olduğuna inanmıyorum. Bu kadarını beklemiyordum” dedi. Baba Mustafa K., duruşmaya karar için ara verildiği sırada öğretmene yönelik sözlerinin tehdit içerip içermediğini soran bir gazeteciye, ”İsteyen istediği gibi anlasın” karşılığını verdi.
AİLE TEMYİZ EDECEK
Duruşma sonrası medya mensuplarının sorularını yanıtlayan Cansel Buse K.’nın ailesinin avukatı Kamil Avşaroğlu, karara Yargıtay nezdinde itiraz edeceklerini belirterek, şunları söyledi :
”Tahliye kararı verildi. Şu anda 4 yıl 2 ay hapis cezası almış durumda. Biz bunu çok yasal bulmadık. Yargıtay’a temyiz edeceğiz. Bugün itibariyle dilekçemizi vereceğiz. Kesinleşmesini bekleyeceğiz. Hangi suçlardan beraat etti sorusuna, “Şuanda müstehcenlik suçundan ceza aldı. Diğer suçlar yönünden Mağdure şikayetçi olmadan vefat ettiği için ortada şikayet yokluğundan dolayı düşme var” yanıtı verdi.
TCK 226 SAYILI KANUNUN 3 MADDESİ NE DİYOR ?
“Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri içeren ürünlerin üretiminde çocukları kullanan kişi 5 yıldan 10 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. Bu ürünleri ülkeye sokan, çoğaltan, satışa arz eden, satan, nakleden, depolayan, ihraç eden,bulunduran veya başkalarının kullanımına sunan kişi 2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 5 bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.”
OLAY NASIL OLMUŞTU ?
Kayseri’de 17 Şubat 2016 günü, merkez Melikgazi ilçesi Mustafa Eminoğlu Anadolu lisesi son sınıf öğrencisi 18 yaşındaki Cansel Buse K., polis babasının tabancasıyla başına ateş ederek intihar etti. Cansel’in okuldaki matematik öğretmeni Bayram Özcan ile gönül ilişkisi bulunduğu ve genç kızın öğretmeniyle intihardan 3 gün önce isteyerek birlikte olduğu ortaya çıktı. Genç kızın cenazesi yapılan otopsinin ardından Kırşehir’in Kaman ilçesinde toprağa verilirken, gözaltına alınan Matematik öğretmeni Bayram Özcan tutuklandı. Öğretmen ve öğrencinin cep telefonlarında çok sayıda birbirlerine gönderdikleri cinsel içerikli fotoğraf ve mesaj bulundu. Olay sonrası okulun 1 müdür 1 müdür yardımcısı, 2 öğretmen görevden uzaklaştırıldı. Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı konuyla ilgili idari soruşturma açtı. DHA
Özgecan'ın katilinin cenazesi ortada kaldı
Özgecan'ın katilinin annesi "Oğlumu toprağa vermek istiyorum. Çöpe mi atayım" diye ağladı. Köy muhtarı ise "Onu istemiyoruz, mezarlığı kilitledim" dedi.
Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ı evine gitmek üzere bindiği minibüste tecavüze yeltenip hunharca katleden minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’in tutulduğu yüksek güvenlikli cezaevinde tabancayla öldürülmesi, suç ortağı babası Necmettin Altındöken’in de yaralanmasıyla ilgili soruşturma ve inceleme, bakanlık müfettişleri ve savcılıkça sürdürülüyor. Özgecan’ın katilinin cenazesi ise Mersin ve Tarsus’ta dolaştırıldı, ancak defnedilemeyince ortada kaldı. Altındöken’in annesi “Öldü daha ne olsun. Çöpe mi atayım. Oğlumun cenazesini vermiyorlar” diye ağladı. Cenazenin defnedileceği köyün muhtarı ise “Kabul etmiyorum. Kilitledim mezarlığı, zorla açıp girecek halleri yok. İnsanlık suçu ya, canlı canlı adamın bilekleri kesilir mi? Mezarlığa koymama yetkisine sahibim. Bu köy benim köyüm.Ben kabul etsem bile onu geri kepçe ile çıkarırlar” dedi. Jandarma ekipleri köyde geniş güvenlik önlemleri aldı. Gergin bekleyiş sürüyor.
Yüksek güvenlikli F Tipi Adana Kürkçüler Cezaevi’nde dünkü cinayetle ilgili 7 Cumhuriyet Savcısı ve 2 bakanlık müfettişi soruşturmayı sürdürürken, gün içindeki tüm ziyaretçiler mercek altına alındı, güvenlik kameraları da titiz şekilde incelendi. Cezaevindeki cinayetin esrar perdesi aralanmaya ve tabancanın içeri nasıl sokulduğu araştırılıyor.
2 MAHKUM SORGULANIYOR
50 yıla hükümlü ve 10 yıldır Adana Cezaevi’nde bulunan ‘suç makinesi’ olarak tanınan Gültekin Alan dünkü cinayetin şüphelisi olarak sorgulanıyor. A.G. adlı bir mahkumun da tabancanın sağlanmasıyla ilgisi bulunduğu ileri sürülüyor. Sorgulanan şüphelilerin tabancayı tuvalette buldukları iddiasını inandırıcı bulmayan soruşturma ekibi, mahkumların yanı sıra cezaevi görevlilerinin tümünün de sabaha kadar ifadesini aldı, dışarı çıkmalarına izin verilmedi.
Cinayetin havalandırma sırasında işlenmiş olması nedeniyle, 2 ve 3 kişilik hücrelerde kalan mahkumların, ayrıca baba ve oğlunun saldırı sırasındaki havalandırmada kurallara uyulup uyulmadığı da bu soruşturma ile ortaya çıkmış olacak. Saldırıda vurulan baba Necmettin Altındöken’in tedavisinin sürdüğü hastanede, linç girişimine karşı da geniş güvenlik önlemleri alındı.
KATİL AŞIRI KAN KAYBETTİRMİŞ
Yüksek Güvenlikli cezaevinde Özgecan Aslan’ın katili ile suç ortağı babasının nasıl vurulduğunun aydınlanması kamu oyunda da merakla beklenirken, 10 Eylül’de Osmaniye’den Adana’ya oğlunun yanına nakledilen nakledilen Necmettin Altındöken ile oğlu Ahmet Suphi’nin aynı koğuşta bulundukları; hatta dünkü saldırıyı gerçekleştiren mahkum ile de aynı koğuşta oldukları konuşulmasına rağmen, yetkililerce henüz bir açıklama yapılmadı.
GARDİYANI DA REHİN ALMIŞ
Tuvalete giden hükümlü Gültekin Alan’ın burada bulduğunu söylediği tabancayla baba ile oğlunu vurduğu, olayı müdahale eden infaz koruma memurunu 2.5 saat rehin aldığı, ağır yaralanan baba ile oğlunun hastaneye sevkinin ise saldırganın tehditleri nedeniyle geciktiği ileri sürüldü. Ahmet Suphi Altındöken’in zamanında hastaneye sevkinin yapılması halinde kurtulabileceği, ancak aşırı kan kaybettiği de konuşulan iddialar arasında yer alıyor.
DEFİN YERİ BULUNAMADI
Mersin’in Tarsus İlçesi’nde hunharca öldürülen Özgecan Aslan’ın katili minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’in cenazesi Adana Adli Tıp Kurumu’nda yapılan otopsinin ardından sabaha karşı 03.15′te annesi ve kız kardeşine teslim edildi. Tarsus’a götürülen cenaze gece Tarsus Asri Mezarlıkta defnedilmek istendi. Ancak belediye görevlileri, ‘gece defin işlemi yapılamayacağını’ söyleyerek izin vermeyince aile, cenazeyi tekrar kiraladıkları özel nakil aracıyla Adana’ya getirdi, kimsesizler mezarlığında toprağa vermek istedi.
Adana Devlet Hastanesi morguna indirilen Ahmet Suphi Altındöken’in cenazesi için sabah saatlerine yakınları tekrar hastaneye gitti. Çevik Kuvvet ekiplerinin de geniş güvenlik önlemi aldığı hastanede aile, cenazeyi Adana’da toprağa vermek istediklerini bildirdi. Yapılan görüşmeler sırasında belediyeler cenazenin Adana’daki mezarlıklarda toprağa verilmesi konusunda çekince yaşadı.
CENAZE NAKİL ARACI BULUMADILAR
Yaklaşık 2 saat süren görüşmelere rağmen Adana’da bir mezarlık yeri verilmeyince, eşinden boşanmış olan annesi Naciye Tan ve kız kardeşi, cenazelerini tekrar Tarsus’a götürmek istedi, ancak bu kez ne belediyeler ne de özel şirketler cenaze aracı vermedi. Anne, oğlunun cenazesini kendi köyü olan Tarsus’un Kocaköy Mahallesi’ne götürmek istediği bildirdi. Ancak nakil için araç bulunamayınca aile hastane morgunda uzun bir bekleyişe girdi.
ANNE: ÖLDÜ DAHA NE OLSUN
Adana Devlet Hastanesi’nin morgunda oğlunun cenazesini defnedebilmek için çözümler arayan annesi Naciye Tan görüntü alınmasına tepki gösterdi. Polislerin ve yakınlarının teselli etmeye çalıştığı Naciye Tan, “Ben anneyim, 2 gündür otomobillerde bekliyorum. Oğlumun cenazesini toprağa vermek istiyorum. Öldü daha ne olsun. Çöpe mi atayım. Oğlumun cenazesini vermiyorlar” diye ağladı. Anne, güçlükle sakinleştirildi.
CEVAP BEKLEYEN SORULAR
Ahmet Suphi Altındöken’in cezaevinde öldürülmesi ve olayın gizemini koruması, beraberinde birçok soruyu da gündeme getirdi. Olayın cezaevinin neresinde olduğu, failinin/faillerinin belirlenip belirlenmediği, belirlendi ise bu failin suçları arasında tecavüz gibi fillerinin olup olmadığı, aydınlandı ise cinayet silahının cezaevine nasıl sokulduğu, cezaevinde yakınları bulunanların bu yakınlarının can güvenliğinin nasıl sağlandığı ve cezaevindeki yüksek güvenlik sisteminin neler olduğu konuları hakkında yapılacak açıklamalar bekleniyor.
20 BİN METREKARELİK CEZAEVİ
Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi, E tipi ve açıkcezaevinin bulunduğu kente 18 kilometre uzaktaki kompleksin 34 dönümlük bölgesinde yer alıyor. F Tipi 20 bin metrekare alana sahip ve 3 bloktan oluşuyor. Mahkumlar 103 adet 3, 59 adet tek kişilik hücre ve koğuşlarda kalıyor. Mahkumların aileleri ile görüşleri kırılmaz şeffaf camlı kabinlerde telefonla yapılıyor. Cezaevinin çevresi 4 metre yükseklikte duvarlarla çevrili. Hastalanan mahkumların dışarıya sevkinde yaşanabilecek kaçma girişimleri nedeniyle, cezaevi içinde tıp doktoru ve diş hekimi bulunan sağlık merkezi var.
BABASININ ÖLDÜĞÜ DOKTOR KONTROLÜNDE SÖYLENECEK
Ahmet Suphi Altındöken’in boşandığı eşi Neslihan’ın avukatı Ebru Çatıkkaş, 6 yaşındaki erkek çocuğun soyisminin değiştirilmesi için açtıkları davanın devam ettiğini belirterek, “Müvekkilim gazetecilerle görüşmek istemiyor. O da olayı basından öğrenmiş. Çocuklarının durumdan şu an için haberi yok. Neslihan, doktor kontrolünde çocuğa babasının öldüğünü söyleyecek” dedi.
ASLAN AİLESİ, ÖZGECAN’IN MEZARINI ZİYARET ETTİ
Adana’da öldürülen Ahmet Suphi Altındöken’in katlettiği üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın ailesi, kızlarının mezarını ziyaret etti. Mersin Şehir Mezarlığı’ndaki Özgecan’ın mezarına giden baba Mehmet, anne Songül ve abla Beste Aslan dua etti. Anne Songül Aslan kızının mezarını temizleyip dua okurken, baba Mehmet ise kızının anıt mezarını öptü. Abla Beste de ziyaret boyunca gözyaşı dökerek dualar okudu. Acılı anne baba, yanlarında getirdikleri çiçekleri de kızlarının anıt mezarına bıraktı.
“ADALETİN BU ŞEKİLDE TECELLİ ETMİŞ OLMASI DA MANİDAR”
Haberi internette görünce her zamanki gibi asparagas olduğunu düşündüğünü ifade eden baba Mehmet Aslan, şunları söyledi:
“Acaba doğru mu diye hiçbir yere sormadım. Cani de olsa, katil de olsa, Allah rahmet eylesin. Katilleri bile savunuyormuşum gibi görünmesin. Sonrasında yüzlerce olay tekrarlandı. Binlerce, dünyada milyonlarca böyle insan var. Adaletin bu şekilde tecelli etmiş olması da manidar. Hukukun üstünlüğünün olduğu, herkesin can güvenliğinin sağlandığı bir devlet kurumunda böyle bir şeyin olmasına çok sevinmiyorum. Onların ömür boyu ceza almaları ile zaten adalet tecelli etmişti. Özgem edebiyata uğurlandığında herkes bu bir milat oldu demişti. Demek ki olmamış. Milat olabilmesi için bütün insanların topyekun bir sevgi ve barışın tesisi edilmesi, sevgi seferberliğine girilmesi gerekiyor. Bütün Özgecanların ruhlarının şad olması, cennetin en güzel köşelerinde olduklarına inanıyorum.”
“NE ÜZÜLDÜM, NE SEVİNDİM”
Anne Songül Aslan ise, “Allah herkesin yardımcısı olsun. Ben öldüğünü öğrenince ne üzüldüm ne sevindim. Çünkü benim kızım gelmeyecek, bunun bilincindeyim. Benim kızım bir melek. Allah onun da yardımcısı olsun. Hem bu dünyasını hem öbür dünyasını mahvetti. O da bir insan ama bir şey diyemiyorum. Allah yardımcısı olsun diyorum sadece. O da bir canlı sonuçta. Onun da bir canı var. Sevindim de diyemem üzüldüm de diyemem. Toplumumuzda bu tür insanlar çok fazla” diye konuştu.
KÖYDE DEFİN HAZIRLIĞI
Öte yandan Suphi Altındöken’in cenazesinin kendi köylerine geleceği duyumunu alan Tarsus’un Kocaköy sakinleri ve Muhtarı mezarlık kapısına kilit vurdular.
KATİLİN GÖMÜLMEK İSTENDİĞİ KÖYÜN MUHTARI DİRENİYOR
Katil Ahmet Suphi Altındöken’in cenazesinin annesi Neciye Tan’ın köyüne gömüleceği bilgisinin ortaya çıkması üzerine, Büyükşehir Yasası ile mahalle olan Tarsus İlçesi’nin Kocaköy Mahallesi muhtarı Rıfat Öcalan, cenazeyi kabul etmeyeceklerini açıkladı.
Muhtar Öcalan, “Kabul etmiyorum. Kilitledim mezarlığı, zorla açıp girecek halleri yok. İnsanlık suçu ya, canlı canlı adamın bilekleri kesilir mi? Mezarlığa koymama yetkisine sahibim. Bu köy benim köyüm. Bu köyde ben yaşıyorum. Ailesi tarafından gömülmesi için talep geldi, kabul etmedim. Ahmet Suphi Altındöken’i tanımam, sadece basından gördüm. Annesi bu köylü değil, annesinin büyükannesi bu köylü. Bu köyle yakından uzaktan ilgisi yok” cevabını verdi. Bu sırada kendisine gelen telefona yanıt veren muhtar Öcalan, arayan kişiye, “Kadavra yapsınlar. Devletin üniversitelerinin kadavraya ihtiyacı var. Bari o şekilde insanlığa faydası olsun, değil mi? Ben kabul etsem bile onu geri kepçe ile çıkarırlar” diye tepki gösterdi.
Özgecan’ın dün cezaevinde öldürülen katilinin ailesi tarafından defnedilecek mezarlık bulunamaması, sosyal medya ile okur köşelerinde geniş yankı buldu. “Yatacak yeri yok sözü böyle bir şeymiş” diye yazanların yanısıra, annesinin ızdırabı konusunda empati yapılmasını isteyenler de farklı görüşlerini bu kecralarda ifade etti. DHA
Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ı evine gitmek üzere bindiği minibüste tecavüze yeltenip hunharca katleden minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’in tutulduğu yüksek güvenlikli cezaevinde tabancayla öldürülmesi, suç ortağı babası Necmettin Altındöken’in de yaralanmasıyla ilgili soruşturma ve inceleme, bakanlık müfettişleri ve savcılıkça sürdürülüyor. Özgecan’ın katilinin cenazesi ise Mersin ve Tarsus’ta dolaştırıldı, ancak defnedilemeyince ortada kaldı. Altındöken’in annesi “Öldü daha ne olsun. Çöpe mi atayım. Oğlumun cenazesini vermiyorlar” diye ağladı. Cenazenin defnedileceği köyün muhtarı ise “Kabul etmiyorum. Kilitledim mezarlığı, zorla açıp girecek halleri yok. İnsanlık suçu ya, canlı canlı adamın bilekleri kesilir mi? Mezarlığa koymama yetkisine sahibim. Bu köy benim köyüm.Ben kabul etsem bile onu geri kepçe ile çıkarırlar” dedi. Jandarma ekipleri köyde geniş güvenlik önlemleri aldı. Gergin bekleyiş sürüyor.
Yüksek güvenlikli F Tipi Adana Kürkçüler Cezaevi’nde dünkü cinayetle ilgili 7 Cumhuriyet Savcısı ve 2 bakanlık müfettişi soruşturmayı sürdürürken, gün içindeki tüm ziyaretçiler mercek altına alındı, güvenlik kameraları da titiz şekilde incelendi. Cezaevindeki cinayetin esrar perdesi aralanmaya ve tabancanın içeri nasıl sokulduğu araştırılıyor.
2 MAHKUM SORGULANIYOR
50 yıla hükümlü ve 10 yıldır Adana Cezaevi’nde bulunan ‘suç makinesi’ olarak tanınan Gültekin Alan dünkü cinayetin şüphelisi olarak sorgulanıyor. A.G. adlı bir mahkumun da tabancanın sağlanmasıyla ilgisi bulunduğu ileri sürülüyor. Sorgulanan şüphelilerin tabancayı tuvalette buldukları iddiasını inandırıcı bulmayan soruşturma ekibi, mahkumların yanı sıra cezaevi görevlilerinin tümünün de sabaha kadar ifadesini aldı, dışarı çıkmalarına izin verilmedi.
Cinayetin havalandırma sırasında işlenmiş olması nedeniyle, 2 ve 3 kişilik hücrelerde kalan mahkumların, ayrıca baba ve oğlunun saldırı sırasındaki havalandırmada kurallara uyulup uyulmadığı da bu soruşturma ile ortaya çıkmış olacak. Saldırıda vurulan baba Necmettin Altındöken’in tedavisinin sürdüğü hastanede, linç girişimine karşı da geniş güvenlik önlemleri alındı.
KATİL AŞIRI KAN KAYBETTİRMİŞ
Yüksek Güvenlikli cezaevinde Özgecan Aslan’ın katili ile suç ortağı babasının nasıl vurulduğunun aydınlanması kamu oyunda da merakla beklenirken, 10 Eylül’de Osmaniye’den Adana’ya oğlunun yanına nakledilen nakledilen Necmettin Altındöken ile oğlu Ahmet Suphi’nin aynı koğuşta bulundukları; hatta dünkü saldırıyı gerçekleştiren mahkum ile de aynı koğuşta oldukları konuşulmasına rağmen, yetkililerce henüz bir açıklama yapılmadı.
GARDİYANI DA REHİN ALMIŞ
Tuvalete giden hükümlü Gültekin Alan’ın burada bulduğunu söylediği tabancayla baba ile oğlunu vurduğu, olayı müdahale eden infaz koruma memurunu 2.5 saat rehin aldığı, ağır yaralanan baba ile oğlunun hastaneye sevkinin ise saldırganın tehditleri nedeniyle geciktiği ileri sürüldü. Ahmet Suphi Altındöken’in zamanında hastaneye sevkinin yapılması halinde kurtulabileceği, ancak aşırı kan kaybettiği de konuşulan iddialar arasında yer alıyor.
DEFİN YERİ BULUNAMADI
Mersin’in Tarsus İlçesi’nde hunharca öldürülen Özgecan Aslan’ın katili minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’in cenazesi Adana Adli Tıp Kurumu’nda yapılan otopsinin ardından sabaha karşı 03.15′te annesi ve kız kardeşine teslim edildi. Tarsus’a götürülen cenaze gece Tarsus Asri Mezarlıkta defnedilmek istendi. Ancak belediye görevlileri, ‘gece defin işlemi yapılamayacağını’ söyleyerek izin vermeyince aile, cenazeyi tekrar kiraladıkları özel nakil aracıyla Adana’ya getirdi, kimsesizler mezarlığında toprağa vermek istedi.
Adana Devlet Hastanesi morguna indirilen Ahmet Suphi Altındöken’in cenazesi için sabah saatlerine yakınları tekrar hastaneye gitti. Çevik Kuvvet ekiplerinin de geniş güvenlik önlemi aldığı hastanede aile, cenazeyi Adana’da toprağa vermek istediklerini bildirdi. Yapılan görüşmeler sırasında belediyeler cenazenin Adana’daki mezarlıklarda toprağa verilmesi konusunda çekince yaşadı.
CENAZE NAKİL ARACI BULUMADILAR
Yaklaşık 2 saat süren görüşmelere rağmen Adana’da bir mezarlık yeri verilmeyince, eşinden boşanmış olan annesi Naciye Tan ve kız kardeşi, cenazelerini tekrar Tarsus’a götürmek istedi, ancak bu kez ne belediyeler ne de özel şirketler cenaze aracı vermedi. Anne, oğlunun cenazesini kendi köyü olan Tarsus’un Kocaköy Mahallesi’ne götürmek istediği bildirdi. Ancak nakil için araç bulunamayınca aile hastane morgunda uzun bir bekleyişe girdi.
ANNE: ÖLDÜ DAHA NE OLSUN
Adana Devlet Hastanesi’nin morgunda oğlunun cenazesini defnedebilmek için çözümler arayan annesi Naciye Tan görüntü alınmasına tepki gösterdi. Polislerin ve yakınlarının teselli etmeye çalıştığı Naciye Tan, “Ben anneyim, 2 gündür otomobillerde bekliyorum. Oğlumun cenazesini toprağa vermek istiyorum. Öldü daha ne olsun. Çöpe mi atayım. Oğlumun cenazesini vermiyorlar” diye ağladı. Anne, güçlükle sakinleştirildi.
CEVAP BEKLEYEN SORULAR
Ahmet Suphi Altındöken’in cezaevinde öldürülmesi ve olayın gizemini koruması, beraberinde birçok soruyu da gündeme getirdi. Olayın cezaevinin neresinde olduğu, failinin/faillerinin belirlenip belirlenmediği, belirlendi ise bu failin suçları arasında tecavüz gibi fillerinin olup olmadığı, aydınlandı ise cinayet silahının cezaevine nasıl sokulduğu, cezaevinde yakınları bulunanların bu yakınlarının can güvenliğinin nasıl sağlandığı ve cezaevindeki yüksek güvenlik sisteminin neler olduğu konuları hakkında yapılacak açıklamalar bekleniyor.
20 BİN METREKARELİK CEZAEVİ
Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi, E tipi ve açıkcezaevinin bulunduğu kente 18 kilometre uzaktaki kompleksin 34 dönümlük bölgesinde yer alıyor. F Tipi 20 bin metrekare alana sahip ve 3 bloktan oluşuyor. Mahkumlar 103 adet 3, 59 adet tek kişilik hücre ve koğuşlarda kalıyor. Mahkumların aileleri ile görüşleri kırılmaz şeffaf camlı kabinlerde telefonla yapılıyor. Cezaevinin çevresi 4 metre yükseklikte duvarlarla çevrili. Hastalanan mahkumların dışarıya sevkinde yaşanabilecek kaçma girişimleri nedeniyle, cezaevi içinde tıp doktoru ve diş hekimi bulunan sağlık merkezi var.
BABASININ ÖLDÜĞÜ DOKTOR KONTROLÜNDE SÖYLENECEK
Ahmet Suphi Altındöken’in boşandığı eşi Neslihan’ın avukatı Ebru Çatıkkaş, 6 yaşındaki erkek çocuğun soyisminin değiştirilmesi için açtıkları davanın devam ettiğini belirterek, “Müvekkilim gazetecilerle görüşmek istemiyor. O da olayı basından öğrenmiş. Çocuklarının durumdan şu an için haberi yok. Neslihan, doktor kontrolünde çocuğa babasının öldüğünü söyleyecek” dedi.
ASLAN AİLESİ, ÖZGECAN’IN MEZARINI ZİYARET ETTİ
Adana’da öldürülen Ahmet Suphi Altındöken’in katlettiği üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın ailesi, kızlarının mezarını ziyaret etti. Mersin Şehir Mezarlığı’ndaki Özgecan’ın mezarına giden baba Mehmet, anne Songül ve abla Beste Aslan dua etti. Anne Songül Aslan kızının mezarını temizleyip dua okurken, baba Mehmet ise kızının anıt mezarını öptü. Abla Beste de ziyaret boyunca gözyaşı dökerek dualar okudu. Acılı anne baba, yanlarında getirdikleri çiçekleri de kızlarının anıt mezarına bıraktı.
“ADALETİN BU ŞEKİLDE TECELLİ ETMİŞ OLMASI DA MANİDAR”
Haberi internette görünce her zamanki gibi asparagas olduğunu düşündüğünü ifade eden baba Mehmet Aslan, şunları söyledi:
“Acaba doğru mu diye hiçbir yere sormadım. Cani de olsa, katil de olsa, Allah rahmet eylesin. Katilleri bile savunuyormuşum gibi görünmesin. Sonrasında yüzlerce olay tekrarlandı. Binlerce, dünyada milyonlarca böyle insan var. Adaletin bu şekilde tecelli etmiş olması da manidar. Hukukun üstünlüğünün olduğu, herkesin can güvenliğinin sağlandığı bir devlet kurumunda böyle bir şeyin olmasına çok sevinmiyorum. Onların ömür boyu ceza almaları ile zaten adalet tecelli etmişti. Özgem edebiyata uğurlandığında herkes bu bir milat oldu demişti. Demek ki olmamış. Milat olabilmesi için bütün insanların topyekun bir sevgi ve barışın tesisi edilmesi, sevgi seferberliğine girilmesi gerekiyor. Bütün Özgecanların ruhlarının şad olması, cennetin en güzel köşelerinde olduklarına inanıyorum.”
“NE ÜZÜLDÜM, NE SEVİNDİM”
Anne Songül Aslan ise, “Allah herkesin yardımcısı olsun. Ben öldüğünü öğrenince ne üzüldüm ne sevindim. Çünkü benim kızım gelmeyecek, bunun bilincindeyim. Benim kızım bir melek. Allah onun da yardımcısı olsun. Hem bu dünyasını hem öbür dünyasını mahvetti. O da bir insan ama bir şey diyemiyorum. Allah yardımcısı olsun diyorum sadece. O da bir canlı sonuçta. Onun da bir canı var. Sevindim de diyemem üzüldüm de diyemem. Toplumumuzda bu tür insanlar çok fazla” diye konuştu.
KÖYDE DEFİN HAZIRLIĞI
Öte yandan Suphi Altındöken’in cenazesinin kendi köylerine geleceği duyumunu alan Tarsus’un Kocaköy sakinleri ve Muhtarı mezarlık kapısına kilit vurdular.
KATİLİN GÖMÜLMEK İSTENDİĞİ KÖYÜN MUHTARI DİRENİYOR
Katil Ahmet Suphi Altındöken’in cenazesinin annesi Neciye Tan’ın köyüne gömüleceği bilgisinin ortaya çıkması üzerine, Büyükşehir Yasası ile mahalle olan Tarsus İlçesi’nin Kocaköy Mahallesi muhtarı Rıfat Öcalan, cenazeyi kabul etmeyeceklerini açıkladı.
Muhtar Öcalan, “Kabul etmiyorum. Kilitledim mezarlığı, zorla açıp girecek halleri yok. İnsanlık suçu ya, canlı canlı adamın bilekleri kesilir mi? Mezarlığa koymama yetkisine sahibim. Bu köy benim köyüm. Bu köyde ben yaşıyorum. Ailesi tarafından gömülmesi için talep geldi, kabul etmedim. Ahmet Suphi Altındöken’i tanımam, sadece basından gördüm. Annesi bu köylü değil, annesinin büyükannesi bu köylü. Bu köyle yakından uzaktan ilgisi yok” cevabını verdi. Bu sırada kendisine gelen telefona yanıt veren muhtar Öcalan, arayan kişiye, “Kadavra yapsınlar. Devletin üniversitelerinin kadavraya ihtiyacı var. Bari o şekilde insanlığa faydası olsun, değil mi? Ben kabul etsem bile onu geri kepçe ile çıkarırlar” diye tepki gösterdi.
Özgecan’ın dün cezaevinde öldürülen katilinin ailesi tarafından defnedilecek mezarlık bulunamaması, sosyal medya ile okur köşelerinde geniş yankı buldu. “Yatacak yeri yok sözü böyle bir şeymiş” diye yazanların yanısıra, annesinin ızdırabı konusunda empati yapılmasını isteyenler de farklı görüşlerini bu kecralarda ifade etti. DHA
Hiç kimse onu beğenmedi aşkı onda buldu
Jean Kelly dünyaya geldiğinde doktorlar onun kör, sağır ve dilsiz olacağını, 3 yaşına daha gelmeden öleceğini düşünüyordu. Genetik bir bozukluk olan 'Apert Sendromu'na sahip Jean'in bazı organlarındaki anormallikler yüzünden hayatı hiç kolay olmasa da doktorların tahminlerini boşa çıkardı. Bir yandan hayata tutunmaya çalışan Kelly 26 yaşında aşkı da buldu. Şimdi ise evlenmeyi ve bebek sahibi olmayı düşünüyor.
DOKTORLARI YANILTTI
200 binde 1 görülen bu genetik hastalıkla doğan Jean Kelly tüm hayatını dış görünüşünü eleştiren insanlarla savaşarak geçirdi. Tüm hamileliğini sağlıklı bir bebek bekleyerek geçiren anne Elizabeth ise Kelly'nin doğumundan birkaç ay sonra kızına koyulan teşhis ile yıkılmıştı. Doktorlar Elizabeth'e kızının gözlerinin görmeyeceğini, sağır ve dilsiz olabileceğini, muhtemelen 3 yaşına kadar ölümünün gerçekleşeceğini söyledi. Ancak Jean Kelly doktorların tahminlerini boşa çıkardı.
HASTALIĞI ONU ENGELLEYEMEDİ
7 ve 12 yaşları arasında kendi kendine giyinebilmesi, beslenebilmesi için Jean çok acı bazı operasyonlar geçirdi ve el ve ayak parmakları birleştirildi. Öğrenmeyi, araştırmayı çok seven Jean Kelly'nin hastalığı hayattan kopmasına engel olamadı. Jean yürüdü, okuma yazma öğrendi. Hatta ilerleyen yaşlarında bir resepsiyon görevlisi olmak için üniversiteye giden Jean Kelly "Ben her zaman diğer insanlardan farklı olduğumu biliyordum. Ancak bu durumun hedeflerime ulaşmam için beni durdurmasına izin vermemek için elimden geleni yaptım." diyor.
HAYATININ AŞKINI BULDU
Jean Kelly iki yıl önce 28 yaşındaki görme engeli olan ve 'Serebral Palsi' rahatsızlığına sahip Martin Stokes ile tanıştı. Genetik bozuklukla doğan bu iki insan önce arkadaş oldular ve daha sonra birbirlerine karşı hisleri olduğunu farkettiler. Her zaman bir aile kurma hayali olan Jean Martin'den sonra bunun gerçekleşebileceğini düşündü. İleride bir çocuk sahibi olursa kendi hastalığının görülme riskinin yüzde 50 olduğunu bilen genç kadın bunu göze almaya hazır olduğunu, çocuğununda kendisi kadar harika biri olacağını söylüyor. (hürriyet.com.tr)
DOKTORLARI YANILTTI
200 binde 1 görülen bu genetik hastalıkla doğan Jean Kelly tüm hayatını dış görünüşünü eleştiren insanlarla savaşarak geçirdi. Tüm hamileliğini sağlıklı bir bebek bekleyerek geçiren anne Elizabeth ise Kelly'nin doğumundan birkaç ay sonra kızına koyulan teşhis ile yıkılmıştı. Doktorlar Elizabeth'e kızının gözlerinin görmeyeceğini, sağır ve dilsiz olabileceğini, muhtemelen 3 yaşına kadar ölümünün gerçekleşeceğini söyledi. Ancak Jean Kelly doktorların tahminlerini boşa çıkardı.
HASTALIĞI ONU ENGELLEYEMEDİ
7 ve 12 yaşları arasında kendi kendine giyinebilmesi, beslenebilmesi için Jean çok acı bazı operasyonlar geçirdi ve el ve ayak parmakları birleştirildi. Öğrenmeyi, araştırmayı çok seven Jean Kelly'nin hastalığı hayattan kopmasına engel olamadı. Jean yürüdü, okuma yazma öğrendi. Hatta ilerleyen yaşlarında bir resepsiyon görevlisi olmak için üniversiteye giden Jean Kelly "Ben her zaman diğer insanlardan farklı olduğumu biliyordum. Ancak bu durumun hedeflerime ulaşmam için beni durdurmasına izin vermemek için elimden geleni yaptım." diyor.
HAYATININ AŞKINI BULDU
Jean Kelly iki yıl önce 28 yaşındaki görme engeli olan ve 'Serebral Palsi' rahatsızlığına sahip Martin Stokes ile tanıştı. Genetik bozuklukla doğan bu iki insan önce arkadaş oldular ve daha sonra birbirlerine karşı hisleri olduğunu farkettiler. Her zaman bir aile kurma hayali olan Jean Martin'den sonra bunun gerçekleşebileceğini düşündü. İleride bir çocuk sahibi olursa kendi hastalığının görülme riskinin yüzde 50 olduğunu bilen genç kadın bunu göze almaya hazır olduğunu, çocuğununda kendisi kadar harika biri olacağını söylüyor. (hürriyet.com.tr)
Turizm sektörüne bir iyi haber daha
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Soylu, Antalya ve Muğla'da turizm sektörlerinde 2015 yılında 9 ay çalışan, 3 ay işi askıya alınan toplam 44 bin 753 kişinin, 2016 yılında 9 ay çalışma şartıyla sigorta primleri ve ücretlerinin İŞKUR tarafından karşılanacağını bildirdi.
Turizm sektörüne yönelik daha önce kredi yapılandırılması ve bölgesel teşviklerden yararlanma gibi destekler gündeme geldi.
Turizm ve işletme belgesi deniz turizm yatırımları, yatırımlarda devlet yardımları hakkında kararın "İllerin Bölgesel Desteklerden Yararlanabilecek Sektörlerine İlişkin Sektör Numaraları" tablosuna eklenmişti.
Resmi Gazete'de yayımlanan açıklamada turizm kredilerinin yeniden yapılandırılacağı da belirtilmişti.
Turizm sektörüne yönelik daha önce kredi yapılandırılması ve bölgesel teşviklerden yararlanma gibi destekler gündeme geldi.
Turizm ve işletme belgesi deniz turizm yatırımları, yatırımlarda devlet yardımları hakkında kararın "İllerin Bölgesel Desteklerden Yararlanabilecek Sektörlerine İlişkin Sektör Numaraları" tablosuna eklenmişti.
Resmi Gazete'de yayımlanan açıklamada turizm kredilerinin yeniden yapılandırılacağı da belirtilmişti.
Özgecan Aslan'ın katilini öldüren mahkum ortaya çıktı!
Özgecan Aslan cinayeti ile ilgili son dakika haberleri peş peşe geldi. Mersin’de minibüste tecavüz edilmek istenirken öldürülen Özgecan’ın katili baba-oğul, yüksek güvenlikli F tipi cezaevinde silahlı saldırıya uğradı. Saldırıda Ahmet Suphi Altındöken öldü, babası yaralandı. Cezaevinden sızan bilgilerde cinayet zanlısı olarak 50 yıla hükümlü İç Anadolu'da çeşitli illerde birçok suça karışan ve 'Suç makinesi' olarak tanınan Gültekin Alan'ın sorgulandığı anlaşıldı. Olayla ilgili 7 savcı görevlendirildi. Suphi Altındöken'in cenazesi ise henüz toprağa verilemedi.
Özgecan Aslan'ın katilinin öldürülmesi ile ilgili son dakika haberleri gelmeye devam ediyor.. Türkiye'de ölümüyle infial yaratan Özgecan Aslan’ın (20) katili minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken (27) ile babası Necmittin Altındöken (51), yüksek güvenlikli Adana F Tipi Kapalı Cezaevi’nde dün 15.00 sıralarında saldırıya uğramıştı.
Kalbine yakın bir noktaya kurşun isabet eden Ahmet Suphi Altındöken yaşamını yitirdi. İki kurşunla vurulan baba Necmittin Altındöken yoğun bakıma alındı. Saldırının 6.35 mm tabancayla gerçekleştirildiği belirlendi. Adalet Bakanlığı olayla ilgili olarak 2 müfettiş görevlendirdi.
ÖZGECAN'IN KATİLİNİ ÖLDÜREN KİŞİ GÜLTEKİN ALAN MI?
Özgecan'ın katilinin cezaevinde vurularak öldürülmesi konusunda Cumhuriyet Savcılığı ile cinayet masası dedektiflerinin inceleme ve sorgulamaları geç saatlere kadar devam etti. Ancak olayın oluş şekliyle ilgili bir açıklama yapılmadı. Cezaevinden sızan bilgilerde cinayet zanlısı olarak 50 yıla hükümlü İç Anadolu'da çeşitli illerde birçok suça karışan ve 'Suç makinesi' olarak tanınan Gültekin Alan'ın sorgulandığı anlaşıldı. Silahın cezaevine nasıl sokulmuş olduğu da henüz netleşmedi. İddiaya göre, adı yetkililerce henüz açıklanmayan zanlının tabancayı tuvalette bulduğunu söylediği belirtildi. Sorgulama ekibinin bazı mahkumların suçu üstlenmesi olasılığını da dikkate alarak, sorgulama yaptığı bildiriliyor. Adalet Bakanlığı'ndan gönderilen iki müfettiş ile Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nden gelen yetkililer de akşam saatlerinde Adana'ya ulaşıp, doğruca Kürkçüler Cezaevi'ne geçti.
7 SAVCI ARAŞTIRIYOR
Ahmet Suphi Altındöken'in cezaevinde silahla öldürüldüğü babasının yaralandığı olaya 7 cumhuriyet savcısı görevlendirildi.
Olayın ardından, silahlı saldırının gerçekleştiği Adana E Tipi Kapalı Cezaevi'nde kamera kayıtları incelendi. Giriş ve çıkışlar ile ziyaretçi girişleri kontrol edildi. Adalet Bakanlığı, olayın ardından 1 adalet müfettişi, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünce de 2 kontrolör görevlendirildi.
CENAZE GERİ GETİRİLDİ
Bu arada, silahlı saldırının ardından yaralı olarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Ahmet Suphi Altındöken'in cenazesi henüz defnedilmedi. Gece Mersin'in Tarsus ilçesine götürülen, sabah saatlerinde tekrar Adana'ya getirilerek Adana Devlet Hastanesi morguna konulan Altındöken'in cenazesinin yakınları tarafından kimsesizler mezarlığına defnedileceği öğrenildi.
Öte yandan, silahlı saldırıda karın bölgesinden yaralanan Ahmet Suphi Altındöken'in babası Necmettin Altındöken'in Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki tedavisinin sürdüğü belirtildi.
6.35 MİLİMETRELİK SİLAHLA VURULMUŞ
Adana Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan saldırı sonrası Adana E Tipi Kapalı Cezaevi’ne giderek inceleme yaptı. Olayda kullanılan tabancanın 6.35 milimetre çapında olduğu belirlenirken, saldırının nasıl gerçekleştiği araştırılıyor.
ÖZGECAN ASLAN'IN AMCASI KONUŞTU
Özgecan Aslan'ın amcası Yaşasın Aslan, "Neden diye sordum. Cevap bulmak için çaba harcadım. Şu an çok net söylüyorum üzüldüm, ölmemeliydi. Bu kadar basit ölmemeliydi, yaşamalıydı. Her gün bu acıyı yaşamalıydı. Annesi ve babası iyi değiller" dedi.
HİÇBİR ŞEY ÖZGECAN’I GERİ GETİRMEZ
Özgecan’ın annesi Songül Aslan, kızının katilinin öldürülmesiyle ilgili “Hiçbir şey benim kızımı geri getirmez” derken baba Mehmet Aslan, “Her konuştuğumuzda eskiye dönüyoruz. Konuyla ilgili bilgimiz yok” dedi. Amca Yaşasın Aslan da “Caniler adına üzüldüm. Ölüm bu kadar ucuz olmamalı. Yaşayıp bizim yaşadıklarımızı her an hissetmelerini isterdim" dedi.
MAHKUMLAR SORGULANDI
Adana Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Cinayet Büro ekiplerinin, olaya adı karışan mahkum veya mahkumları sorguladığı öğrenildi.
CENAZESİNİ SAHİPLENMEM
Ahmet Suphi Altındöken'in amcası Behzat Altındöken ise cenazeye sahip çıkmayacaklarını belirterek, "Zaten 1 yıldır bu acıyı çekiyoruz. Onları zaten akraba olarak kabul etmiyoruz. Ben cenazesini sahiplenmem. Annesi sahiplenip defnederse bir şey diyemem" dedi.
BOŞANDIĞI EŞİ: YABANCI BİRİNİN ÖLÜM HABERİNİ DUYMUŞ GİBİ OLDUM
Ahmet Suphi Altındöken'in boşandığı eşinin avukatı Ebru Çatıkkaş, soyadı gizlenen müvekkilinin gazetecilerle görüşmek istemediğini belirterek, şunları söyledi:"Herkes gibi o da basından öğrenmiş ve duyunca şoke olmuş. 'Abla bu cezaevinde değil miydi, nasıl olur?' diye bana sordu. Ben de 'Hiçbir şey bilmiyorum. Başsavcının basın açıklamasını bekliyoruz. Sonuçta cezaevinde olan birisi nasıl silahla ölür bunun cevabını ben de merak ediyorum' dedi. Daha sonra bana, 'Ya abla nasıl hayatımızdan çıkıp gitmiş ki yabancı birisinin ölüm haberini duymuş gibi oldum' dedi.
AYNI KOĞUŞTA KALIYORLARMIŞ
Bugün silahlı saldırıya uğrayan baba ve oğlunun cezaevinde aynı koğuşta kaldıkları kaydedildi.
HÜKÜMETTEN AÇIKLAMA: SİLAH NASIL...
Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş da Bakanlar Kurulu sonrasında yaptığı açıklamada Özgecan Aslan’ın katili Suphi Altındöken’in cezaevinde öldürülmesine ilişkin soruya cevap verdi. Kurtulmuş şunları söyledi: Özgecan’ın katili olan kişi cezaevinde silahla vurularak öldüğü bilgisi bize ulaştı. Suphi Altındöken’in ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı ve burada hayatını kaybettiği, babasının da hayati tehlikesinin olmadığı bilgisi var. Cezaevinde kim olursa olsun birinin öldürülmüş olması asla kabul edilemez. Burada kimin hatası kusuru varsa bu ortaya çıkarılacaktır. Bu konuda Adana Başsavcılığı olaya el koymuştur. Adalet Bakanlığı da çalışma başlatmıştır. Silah içeriye nasıl sokuldu, kimin ihmali, kusuru vardır bu ortaya çıkarılacaktır.
AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET ALMIŞLARDI
Geçen yıl 3 Aralık’ta Tarsus 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan son duruşmada Özgecan Aslan’ın katil zanlısı Ahmet Suphi Altındöken ile babası Necmettin Altıdöken ile arkadaşı 20 yaşındaki Fatih Gökçe, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. Ayrıca tecavüz ve diğer suçlardan da minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’e 27, arkadaşı Fatih Gökçe’ye 24 yıl hapis cezası verildi.
İDDİANAMEDE KORKUNÇ DETAYLAR VARDI
Özgecan Aslan cinayeti Türkiye'yi sarsmıştı. İddianamede korkunç detaylar yer almıştı.
Özgecan'ın öldürülüp yakılmasına ilişkin üç sanık hakkında hazırlanan iddianamede bu cinayetin, “saldırganın cinsel saldırı eylemini işleyememekten duyduğu infial” ile gerçekleştirildiği ifade edildi. Özgecan’ın boğazına isabet eden 11 bıçak darbesinden sekizinin ayrı ayrı ölümcül olduğu anlaşıldı. Savcı Ayhan Akyol, “İşlenen suçun insanların güven duygusuna, toplumun ortak değer yargılarına, vicdanına vermiş olduğu zarar ile toplumda meydana getirdiği infial göz önüne alınarak” cezada indirim yapılmamasını ve alt sınırdan uzaklaşılarak, üst sınırdan ceza verilmesini istedi.
İddianameye göre Özgecan Aslan ve arkadaşı B.N.G. ile Tarsus’taki bir alışveriş merkezinde gezdikten sonra saat 20’de buradan çıkıp otobüs durağına gitti. Aslan, şüpheli Ahmet Suphi Altındöken’in kullandığı minibüse binip evinin bulunduğu Mersin yönüne devam etti. Araç seyir halindeyken Altındöken’in güzergah değiştirmesi üzerine araçta kendisinden başka bir yolcu kalmadığını anlayan Arslan, “Senin niyetin ne de bu yola girdin” diye tepki gösterdi. İddianamede, şöyle devam edildi:
BOĞAZDA 11 BIÇAK YARASI
“Arslan’ın, şüpheliden aracı normal yoldan götürmesini istediği, kendisine yönelik cinsel saldırı ya da başka bir kötülüğü engellemek amacıyla aracın kapılarını açmasını, kendisini indirmesini istediği, şüphelinin aracı yolun kenarına tenha bir yere çekerek durdurduğu ve maktule cinsel saldırı amacıyla saldırdığı, maktulün direnip şüphelinin yüzünü tırnaklaması ve biber gazı sıkması üzerine cinsel saldırı eylemini gerçekleştiremeyeceğini anlayan şüphelinin maktulu darp etmeye başladığı, darbelerin etkisiyle maktulün araç koridoruna, demir aksanlara çarparak baygınlık geçirip yere düştüğü...”
ARKADAŞINI ÇAĞIRDI
İddianameye göre Altındöken, genç kızın bayılması üzerine arkadaşı Fatih Gökçe’yi aradı ve yardıma çağırdı. Araç seyir halindeyken Aslan can havliyle ayağa kalktı. Aslan’ın minibüsün koridorunda, ayakta durduğunu gören Altındöken, eliyle vurarak, genç kızı tekrar yere düşürdü. Altındöken ve Gökçe’nin Kasım Ekenler Sitesi yakınlarında buluşarak, ne yapacaklarını konuşmak üzere Mersin Üniversitesi’ne ait ıssız ve tenha bir noktaya gitti. Bu sırada Aslan baygın vaziyetteydi. İddianameye göre iki sanığın Aslan’a cinsel saldırıda bulunup bulunmadığına ilişkin bir bulgu tespit edilemedi.
Altındöken’in isteği üzerine Gökçe, bir arkadaşını arayarak, 5 TL’lik benzin getirmesini istedi. Benzin geldikten sonra Gökçe evine dönerken, Altındöken de babası Necmettin’i arayıp evlerinin bulunduğu sokak başında buluşmayı önerdi. Baba oğul buluştuktan sonra onlara Fatih Gökçe katıldı. Baba Altındöken’in “Bakın, yaşıyor mu?” demesi üzerine yaptıkları kontrolde Arslan’ın yaşadığı ve sesler çıkardığı anlaşıldı. Gökçe’nin “Başladığın işi bitir” demesi sonrası Ahmet Suphi Altındöken’in boğazına defalarca bıçak saplayarak Aslan’ı öldürdü. Sonra da Aslan’ın bileklerini kesip torbaya koydu. Torbayı da evin bodrumundaki kullanılmayan tuvaletin içine saklayıp üzerine talaş döktüler. Daha sonra “kendi aralarında cesedi ve delilleri nasıl yok edecekleri konusunda konuşarak” cesedi yakmaya karar verdi. Gökçe bir benzin istasyonuna giderek, 40 TL’lik benzin alırken, baba oğul Altındöken de cesetle beraber Alman Mezarlığı denilen mevkideki dere kenarına geldi. Gökçe’nin yolu kolladığı sırada diğerleri benzinle cesedi yaktı.
'AMAÇ CİNSEL SALDIRIYDI'
İddianameye göre, Aslan’ın vücudunda, tümü boyuna isabet etmiş 11 bıçak yarası vardı. Bu darbelerden sekizinden her biri ayrı ayrı ölümcüldü. Ancak solunum yollarında is bulaşığı saptanmadı. Bu da öldürüldükten sonra yakıldığı anlamına geliyor. İddianameye göre, “yanık nedeniyle sınırlı bölgelerden alınan sürüntü örneklerinde herhangi bir sperm hücresine rastlanmadı.” Bu da taciz veya tecavüz bulgusunun olmadığı şeklinde ele alınıyor. İddianamede, Altındöken’in “yol meselesinde dolayı Aslan’ı öldürdüğü” yönündeki beyanın “hayatın akışını aykırı olduğu” belirterek, “en azından teşebbüs aşamasında kalan bir cinsel saldırı olduğu” ifade edildi:
“Altındöken’in nitelikli cinsel saldırı eylemini işleyememekten duyduğu infial ile maktulü önce darp edip bayıltarak dirençsiz hale getirmesi, canlıyken maktulün ellerini kesmesi ve daha sonra boğazını çok sayıda bıçak darbesiyle keserek belli bir süre acı çektirerek öldürmesi ve daha sonra işlemiş oldukları suçlar ortaya çıkıp yakalanmasın diye maktulü yakması ve diğer suç delillerini yok etmeye çalışması göz önüne alındığında, canavarca hisle ve eziyet çektirerek kasten öldürme suçunu işlediği...”
Baba Altındöken ve Gökçe’nin şüphelinin suç işleme kararını kuvvetlendirecek söz ve davranışlarda bulundukları, Aslan’ın öldürüldüğü aracın başında ve yanında gözcü olarak bekledikleri, cesedin ve diğer delilerin ortadan kaldırılmasına yaptıkları iş bölümü gereği katıldıkları ifade edildi. Bu nedenle Ahmet Suphi Altındöken’in suçuna katıldıkları ve aynı cezaya çarptırılmaları gerektiği kaydedildi. İddianamede, alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verilmesi istenerek, şöyle denildi:
“Şüphelinin suç işleme kastının yoğunluğu, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, bilhassa toplu taşıma aracı içerisinde gerçekleşmesi, suçun önem ve değeri, işlenen suçun insanların güven duygusuna, toplumun ortak değer yargılarına, vicdanına vermiş olduğu zarar ile işlenen suçun toplumda meydana getirdiği infial göz önüne alındığında şüpheli hakkında ceza tayini yapılırken alt hadden uzaklaşılarak üst hadden ceza tayin edilmesi ve şüpheli lehine takdir indirimi nedenlerinin uygulanmamasına karar verilmesi...” DHA
Özgecan Aslan'ın katilinin öldürülmesi ile ilgili son dakika haberleri gelmeye devam ediyor.. Türkiye'de ölümüyle infial yaratan Özgecan Aslan’ın (20) katili minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken (27) ile babası Necmittin Altındöken (51), yüksek güvenlikli Adana F Tipi Kapalı Cezaevi’nde dün 15.00 sıralarında saldırıya uğramıştı.
Kalbine yakın bir noktaya kurşun isabet eden Ahmet Suphi Altındöken yaşamını yitirdi. İki kurşunla vurulan baba Necmittin Altındöken yoğun bakıma alındı. Saldırının 6.35 mm tabancayla gerçekleştirildiği belirlendi. Adalet Bakanlığı olayla ilgili olarak 2 müfettiş görevlendirdi.
ÖZGECAN'IN KATİLİNİ ÖLDÜREN KİŞİ GÜLTEKİN ALAN MI?
Özgecan'ın katilinin cezaevinde vurularak öldürülmesi konusunda Cumhuriyet Savcılığı ile cinayet masası dedektiflerinin inceleme ve sorgulamaları geç saatlere kadar devam etti. Ancak olayın oluş şekliyle ilgili bir açıklama yapılmadı. Cezaevinden sızan bilgilerde cinayet zanlısı olarak 50 yıla hükümlü İç Anadolu'da çeşitli illerde birçok suça karışan ve 'Suç makinesi' olarak tanınan Gültekin Alan'ın sorgulandığı anlaşıldı. Silahın cezaevine nasıl sokulmuş olduğu da henüz netleşmedi. İddiaya göre, adı yetkililerce henüz açıklanmayan zanlının tabancayı tuvalette bulduğunu söylediği belirtildi. Sorgulama ekibinin bazı mahkumların suçu üstlenmesi olasılığını da dikkate alarak, sorgulama yaptığı bildiriliyor. Adalet Bakanlığı'ndan gönderilen iki müfettiş ile Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nden gelen yetkililer de akşam saatlerinde Adana'ya ulaşıp, doğruca Kürkçüler Cezaevi'ne geçti.
7 SAVCI ARAŞTIRIYOR
Ahmet Suphi Altındöken'in cezaevinde silahla öldürüldüğü babasının yaralandığı olaya 7 cumhuriyet savcısı görevlendirildi.
Olayın ardından, silahlı saldırının gerçekleştiği Adana E Tipi Kapalı Cezaevi'nde kamera kayıtları incelendi. Giriş ve çıkışlar ile ziyaretçi girişleri kontrol edildi. Adalet Bakanlığı, olayın ardından 1 adalet müfettişi, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünce de 2 kontrolör görevlendirildi.
CENAZE GERİ GETİRİLDİ
Bu arada, silahlı saldırının ardından yaralı olarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Ahmet Suphi Altındöken'in cenazesi henüz defnedilmedi. Gece Mersin'in Tarsus ilçesine götürülen, sabah saatlerinde tekrar Adana'ya getirilerek Adana Devlet Hastanesi morguna konulan Altındöken'in cenazesinin yakınları tarafından kimsesizler mezarlığına defnedileceği öğrenildi.
Öte yandan, silahlı saldırıda karın bölgesinden yaralanan Ahmet Suphi Altındöken'in babası Necmettin Altındöken'in Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki tedavisinin sürdüğü belirtildi.
6.35 MİLİMETRELİK SİLAHLA VURULMUŞ
Adana Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan saldırı sonrası Adana E Tipi Kapalı Cezaevi’ne giderek inceleme yaptı. Olayda kullanılan tabancanın 6.35 milimetre çapında olduğu belirlenirken, saldırının nasıl gerçekleştiği araştırılıyor.
ÖZGECAN ASLAN'IN AMCASI KONUŞTU
Özgecan Aslan'ın amcası Yaşasın Aslan, "Neden diye sordum. Cevap bulmak için çaba harcadım. Şu an çok net söylüyorum üzüldüm, ölmemeliydi. Bu kadar basit ölmemeliydi, yaşamalıydı. Her gün bu acıyı yaşamalıydı. Annesi ve babası iyi değiller" dedi.
HİÇBİR ŞEY ÖZGECAN’I GERİ GETİRMEZ
Özgecan’ın annesi Songül Aslan, kızının katilinin öldürülmesiyle ilgili “Hiçbir şey benim kızımı geri getirmez” derken baba Mehmet Aslan, “Her konuştuğumuzda eskiye dönüyoruz. Konuyla ilgili bilgimiz yok” dedi. Amca Yaşasın Aslan da “Caniler adına üzüldüm. Ölüm bu kadar ucuz olmamalı. Yaşayıp bizim yaşadıklarımızı her an hissetmelerini isterdim" dedi.
MAHKUMLAR SORGULANDI
Adana Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Cinayet Büro ekiplerinin, olaya adı karışan mahkum veya mahkumları sorguladığı öğrenildi.
CENAZESİNİ SAHİPLENMEM
Ahmet Suphi Altındöken'in amcası Behzat Altındöken ise cenazeye sahip çıkmayacaklarını belirterek, "Zaten 1 yıldır bu acıyı çekiyoruz. Onları zaten akraba olarak kabul etmiyoruz. Ben cenazesini sahiplenmem. Annesi sahiplenip defnederse bir şey diyemem" dedi.
BOŞANDIĞI EŞİ: YABANCI BİRİNİN ÖLÜM HABERİNİ DUYMUŞ GİBİ OLDUM
Ahmet Suphi Altındöken'in boşandığı eşinin avukatı Ebru Çatıkkaş, soyadı gizlenen müvekkilinin gazetecilerle görüşmek istemediğini belirterek, şunları söyledi:"Herkes gibi o da basından öğrenmiş ve duyunca şoke olmuş. 'Abla bu cezaevinde değil miydi, nasıl olur?' diye bana sordu. Ben de 'Hiçbir şey bilmiyorum. Başsavcının basın açıklamasını bekliyoruz. Sonuçta cezaevinde olan birisi nasıl silahla ölür bunun cevabını ben de merak ediyorum' dedi. Daha sonra bana, 'Ya abla nasıl hayatımızdan çıkıp gitmiş ki yabancı birisinin ölüm haberini duymuş gibi oldum' dedi.
AYNI KOĞUŞTA KALIYORLARMIŞ
Bugün silahlı saldırıya uğrayan baba ve oğlunun cezaevinde aynı koğuşta kaldıkları kaydedildi.
HÜKÜMETTEN AÇIKLAMA: SİLAH NASIL...
Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş da Bakanlar Kurulu sonrasında yaptığı açıklamada Özgecan Aslan’ın katili Suphi Altındöken’in cezaevinde öldürülmesine ilişkin soruya cevap verdi. Kurtulmuş şunları söyledi: Özgecan’ın katili olan kişi cezaevinde silahla vurularak öldüğü bilgisi bize ulaştı. Suphi Altındöken’in ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı ve burada hayatını kaybettiği, babasının da hayati tehlikesinin olmadığı bilgisi var. Cezaevinde kim olursa olsun birinin öldürülmüş olması asla kabul edilemez. Burada kimin hatası kusuru varsa bu ortaya çıkarılacaktır. Bu konuda Adana Başsavcılığı olaya el koymuştur. Adalet Bakanlığı da çalışma başlatmıştır. Silah içeriye nasıl sokuldu, kimin ihmali, kusuru vardır bu ortaya çıkarılacaktır.
AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET ALMIŞLARDI
Geçen yıl 3 Aralık’ta Tarsus 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan son duruşmada Özgecan Aslan’ın katil zanlısı Ahmet Suphi Altındöken ile babası Necmettin Altıdöken ile arkadaşı 20 yaşındaki Fatih Gökçe, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. Ayrıca tecavüz ve diğer suçlardan da minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’e 27, arkadaşı Fatih Gökçe’ye 24 yıl hapis cezası verildi.
İDDİANAMEDE KORKUNÇ DETAYLAR VARDI
Özgecan Aslan cinayeti Türkiye'yi sarsmıştı. İddianamede korkunç detaylar yer almıştı.
Özgecan'ın öldürülüp yakılmasına ilişkin üç sanık hakkında hazırlanan iddianamede bu cinayetin, “saldırganın cinsel saldırı eylemini işleyememekten duyduğu infial” ile gerçekleştirildiği ifade edildi. Özgecan’ın boğazına isabet eden 11 bıçak darbesinden sekizinin ayrı ayrı ölümcül olduğu anlaşıldı. Savcı Ayhan Akyol, “İşlenen suçun insanların güven duygusuna, toplumun ortak değer yargılarına, vicdanına vermiş olduğu zarar ile toplumda meydana getirdiği infial göz önüne alınarak” cezada indirim yapılmamasını ve alt sınırdan uzaklaşılarak, üst sınırdan ceza verilmesini istedi.
İddianameye göre Özgecan Aslan ve arkadaşı B.N.G. ile Tarsus’taki bir alışveriş merkezinde gezdikten sonra saat 20’de buradan çıkıp otobüs durağına gitti. Aslan, şüpheli Ahmet Suphi Altındöken’in kullandığı minibüse binip evinin bulunduğu Mersin yönüne devam etti. Araç seyir halindeyken Altındöken’in güzergah değiştirmesi üzerine araçta kendisinden başka bir yolcu kalmadığını anlayan Arslan, “Senin niyetin ne de bu yola girdin” diye tepki gösterdi. İddianamede, şöyle devam edildi:
BOĞAZDA 11 BIÇAK YARASI
“Arslan’ın, şüpheliden aracı normal yoldan götürmesini istediği, kendisine yönelik cinsel saldırı ya da başka bir kötülüğü engellemek amacıyla aracın kapılarını açmasını, kendisini indirmesini istediği, şüphelinin aracı yolun kenarına tenha bir yere çekerek durdurduğu ve maktule cinsel saldırı amacıyla saldırdığı, maktulün direnip şüphelinin yüzünü tırnaklaması ve biber gazı sıkması üzerine cinsel saldırı eylemini gerçekleştiremeyeceğini anlayan şüphelinin maktulu darp etmeye başladığı, darbelerin etkisiyle maktulün araç koridoruna, demir aksanlara çarparak baygınlık geçirip yere düştüğü...”
ARKADAŞINI ÇAĞIRDI
İddianameye göre Altındöken, genç kızın bayılması üzerine arkadaşı Fatih Gökçe’yi aradı ve yardıma çağırdı. Araç seyir halindeyken Aslan can havliyle ayağa kalktı. Aslan’ın minibüsün koridorunda, ayakta durduğunu gören Altındöken, eliyle vurarak, genç kızı tekrar yere düşürdü. Altındöken ve Gökçe’nin Kasım Ekenler Sitesi yakınlarında buluşarak, ne yapacaklarını konuşmak üzere Mersin Üniversitesi’ne ait ıssız ve tenha bir noktaya gitti. Bu sırada Aslan baygın vaziyetteydi. İddianameye göre iki sanığın Aslan’a cinsel saldırıda bulunup bulunmadığına ilişkin bir bulgu tespit edilemedi.
Altındöken’in isteği üzerine Gökçe, bir arkadaşını arayarak, 5 TL’lik benzin getirmesini istedi. Benzin geldikten sonra Gökçe evine dönerken, Altındöken de babası Necmettin’i arayıp evlerinin bulunduğu sokak başında buluşmayı önerdi. Baba oğul buluştuktan sonra onlara Fatih Gökçe katıldı. Baba Altındöken’in “Bakın, yaşıyor mu?” demesi üzerine yaptıkları kontrolde Arslan’ın yaşadığı ve sesler çıkardığı anlaşıldı. Gökçe’nin “Başladığın işi bitir” demesi sonrası Ahmet Suphi Altındöken’in boğazına defalarca bıçak saplayarak Aslan’ı öldürdü. Sonra da Aslan’ın bileklerini kesip torbaya koydu. Torbayı da evin bodrumundaki kullanılmayan tuvaletin içine saklayıp üzerine talaş döktüler. Daha sonra “kendi aralarında cesedi ve delilleri nasıl yok edecekleri konusunda konuşarak” cesedi yakmaya karar verdi. Gökçe bir benzin istasyonuna giderek, 40 TL’lik benzin alırken, baba oğul Altındöken de cesetle beraber Alman Mezarlığı denilen mevkideki dere kenarına geldi. Gökçe’nin yolu kolladığı sırada diğerleri benzinle cesedi yaktı.
'AMAÇ CİNSEL SALDIRIYDI'
İddianameye göre, Aslan’ın vücudunda, tümü boyuna isabet etmiş 11 bıçak yarası vardı. Bu darbelerden sekizinden her biri ayrı ayrı ölümcüldü. Ancak solunum yollarında is bulaşığı saptanmadı. Bu da öldürüldükten sonra yakıldığı anlamına geliyor. İddianameye göre, “yanık nedeniyle sınırlı bölgelerden alınan sürüntü örneklerinde herhangi bir sperm hücresine rastlanmadı.” Bu da taciz veya tecavüz bulgusunun olmadığı şeklinde ele alınıyor. İddianamede, Altındöken’in “yol meselesinde dolayı Aslan’ı öldürdüğü” yönündeki beyanın “hayatın akışını aykırı olduğu” belirterek, “en azından teşebbüs aşamasında kalan bir cinsel saldırı olduğu” ifade edildi:
“Altındöken’in nitelikli cinsel saldırı eylemini işleyememekten duyduğu infial ile maktulü önce darp edip bayıltarak dirençsiz hale getirmesi, canlıyken maktulün ellerini kesmesi ve daha sonra boğazını çok sayıda bıçak darbesiyle keserek belli bir süre acı çektirerek öldürmesi ve daha sonra işlemiş oldukları suçlar ortaya çıkıp yakalanmasın diye maktulü yakması ve diğer suç delillerini yok etmeye çalışması göz önüne alındığında, canavarca hisle ve eziyet çektirerek kasten öldürme suçunu işlediği...”
Baba Altındöken ve Gökçe’nin şüphelinin suç işleme kararını kuvvetlendirecek söz ve davranışlarda bulundukları, Aslan’ın öldürüldüğü aracın başında ve yanında gözcü olarak bekledikleri, cesedin ve diğer delilerin ortadan kaldırılmasına yaptıkları iş bölümü gereği katıldıkları ifade edildi. Bu nedenle Ahmet Suphi Altındöken’in suçuna katıldıkları ve aynı cezaya çarptırılmaları gerektiği kaydedildi. İddianamede, alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verilmesi istenerek, şöyle denildi:
“Şüphelinin suç işleme kastının yoğunluğu, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, bilhassa toplu taşıma aracı içerisinde gerçekleşmesi, suçun önem ve değeri, işlenen suçun insanların güven duygusuna, toplumun ortak değer yargılarına, vicdanına vermiş olduğu zarar ile işlenen suçun toplumda meydana getirdiği infial göz önüne alındığında şüpheli hakkında ceza tayini yapılırken alt hadden uzaklaşılarak üst hadden ceza tayin edilmesi ve şüpheli lehine takdir indirimi nedenlerinin uygulanmamasına karar verilmesi...” DHA
EGD Kartepe Ekonomi Zirvesi
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, risklere değil fırsatlara odaklanılması ve olumlu düşünülmesi gerektiği belirterek, "Türkiye 2015'te yüzde 4, krizden sonraki 2008-2015 döneminde ortalama yüzde 3,4 büyüdü. Bu yıl yüzde 4'ün üzerinde, yüzde 5'e yakın bir ortalama yakalayacağımızı düşünüyorum" dedi.
Hisarcıklıoğlu, Ekonomi Gazetecileri Derneğinin (EGD) bu yıl 12'ncisini düzenlediği Kartepe Ekonomi Zirvesinde, "Dünyada ve Türkiye'de Ekonomik Görünüm" başlıklı bir sunum yaptı.
Hisarcıklıoğlu, dünya ekonomisine dair pek çok rakam olduğunu, kendisinin özel sektörün başkanı olarak sık sık iş makineleri satış rakamlarını incelediğini kaydederek, bu rakamların dünyadaki altyapı yatırımlarının durumunu gösterdiğini anlattı. İş makinelerinde başı çeken şirketin Caterpillar olduğunu anımsatan Hisarcıklıoğlu, bu firmanın satışlarında son 3 yıldır gerileme yaşandığını dile getirdi. Hisarcıklıoğlu, 21'inci asırda ilk defa 2015'te gelişmiş ülkelerin büyüme hızının Çin ve Hindistan hariç gelişen ekonomilerin üzerine çıktığını ifade ederek, "Fakirin zengine yaklaşmasını engelleyen durum. Küresel gelir eşitsizliğini azaltmak için gelişmekte olan ülkelerin daha hızlı büyümesine ihtiyaç var. Hindistan ve Çin'i çıkardığımızda gelişmiş ülkeler gelişen ülkelerin üzerinde büyümüş" ifadelerini kullandı. Hisarcıklıoğlu, Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerde sıkıntı olduğunu aktardı.
"KÜRESEL KRİZ GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİ FAZLA ETKİLEDİ"
Hisarcıklıoğlu, küresel krizin gelişen ülkeleri daha çok etkilediğinin görüldüğünü belirterek, gelişmiş ülkelerin 2005-2007 büyüme hızının yüzde 2,7 iken son 3 yılda bu hızın yüzde 1,6 ya düştüğünü bildirdi.
Hisarcıklıoğlu, söz konusu dönemde gelişen ülkelerin büyüme hızının yüzde 7,9'dan yüzde 4,7'e düştüğünü ifade ederek, küresel krizin gelişmekte olan ülkeleri daha fazla etkilediğini, belirtilen dönemde büyüme farkının gelişmekte olan ülkelerde daha yüksek olduğunu söyledi.
"KÜRESEL EKONOMİ TOPARLANIYOR"
Küresel ekonominin geçen yıl yüzde 3,1 büyüdüğünü ve toparlanmanın görüldüğünü dile getiren Hisarcıklıoğlu, 2016'da dünya geneli büyümenin binde 3'lük bir toparlanma ile yüzde 3,4 olarak gerçekleşmesinin beklendiğini anlattı.
"SON 1 AYDA GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE PARA GİRİŞİ VAR"
Gelişmiş ülkelerin ithalatının 2015'te yüzde 0,2 arttığını, bu yıl söz konusu rakamı yüzde 1,8 yükseleceğini belirten Hisarcıklıoğlu, "Bu bizim için önemli. İhracatımızı genel olarak bu pazarlara yapıyoruz. Bizim için iyi olan petrol fiyatların yüzde 18'lik düşme öngörülüyor" dedi.
Hisarcıklıoğlu, avro bazlı faizlerde sıfıra doğru gidişin görüldüğünü ifade ederek, avro bölgesinde bankaların kredi hacminin uzun dönem sonra artmaya başladığını ve bunun güzel bir gelişme olduğunu bildirdi.
"YÜZDE 4'ÜN ÜZERİNDE BÜYÜYEN SEKTÖRLERE ODAKLANILMALI"
Hisarcıklıoğlu, büyümede sektörel katkılara da yoğunlaşılmasının önemine değinerek, genel olarak yüzde 4 büyümenin tartışıldığını, sektörel olarak bakıldığında daha yüksek büyüme rakamını rakalayan sektörlere odaklanılması gerektiğini vurguladı. Geçen yıl 2014'e göre finans sektöründe yüzde 10, tarımda yüzde 7,6, turizmde yüzde 4,6, eğitimde yüzde 5,4'lük büyüme yakalandığı bilgisini veren Hisarcıklıoğlu, sanayinin Türkiye ortalamasının altında yüzde 3,8 büyüdüğünü aktardı.
Hisarcıklıoğlu, yüzde 4'lük büyümenin 3,7'sinin iç tüketimden geldiğini kaydederek, yatırımların katkısının yüzde 0,9, ihracatın katkısının yüzde -0,3 olduğunu, başarılı bir büyüme için bu 3 kalemin dengede olması gerektiğini vurguladı.
"İSTİHDAMDA ÖZEL SEKTÖRÜN KATKISI ÇOK YÜKSEK"
Özel sektör makine teçhizat yatırımlarının 2015'te tekrardan büyüme trendine girdiğini belirten Hisarcıklıoğlu, "Bu gerçekten çok önemli. Kişi başına düşen özel sektör makine teçhizat yatırımları tekrar yukarıya doğru çıkmaya başladı." dedi.
Hisarcıklıoğlu, geçen yıl iş gücü piyasasına 892 bin kişinin katıldığından bahsederek, "2015'te 688 bin kişi işe başlamış. Bunun 611 bini özel sektör. Kamu kaynaklı istihdam ise 77 bin. Bu çok güzel. Ayrıca kayıt dışılık azalıyor, özel sektör kayıt altına giriyor. İstihdam hizmetler sektöründe rekor düzeyde 658 bin artmış. En üzüldüğümüz yer sanayi, artış 16 bin. İnşaatta 2 bin, tarımda 13 bin istihdam artışı var." ifadelerini kullandı.
"CARİ AÇIKTA İYİLEŞME VAR"
Hisarcıklıoğlu, 2014-2015 mukayesesi yapıldığında cari açıkta iyileşmenin görüldüğünü belirterek, toplam cari açığın 44 milyar dolardan 32 milyar dolara düştüğünü aktardı.
2016'da 35 milyar dolar cari açık beklediklerini ifade eden Hisarcıklıoğlu, kamunun 5 milyar dolar, mali sektörün 108 milyar dolar, reel sektörün 59 milyar dolar vadesi gelen kredi ödemesi bulunduğunu, bunların toplamının 207 milyar dolar tuttuğunu bildirdi.
KADIN GİRİŞİMCİLİĞİNİN VE İNOVASYONUN ÖNEMİ
Zenginleşmenin 3 anahtarına değinen Hisarcıklıoğlu, kadın girişimciliğinin bu konuda büyük önem arz ettiğini, OECD ülkeleri arasında 2014'te kadınların çalışma hayatında yer alma endeksinde sondan üçüncü olduklarını söyledi.
Hisarcıklıoğlu, ancak buna rağmen güzel gelişmeler yaşandığını, bu konuda atılan tohumların tuttuğunu kaydederek, 2015'te kadınların kurduğu şirket sayısında müthiş bir artış görüldüğünü bildirdi.
"KAMUDA YERLİ MAL ALIMI 3 KAT ARTTI"
Zenginleşmenin diğer bir anahtarının da "markalaşma" olduğu dile getiren Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin 1 kilogram ihracatının ortalama değerinin 1,6 dolar olduğunu söyledi.
Hisarcıklıoğlu, "Bu rakam tasarımlı ürünlerde 2,5 dolara, markalı ürünlerde 4,7 dolara, patentli ürünlerde ise 6 dolara yükseliyor" dedi. Kamu alımlarında Türkiye'de üretilen ürün yüzde 15 pahalı da olsa onun tercih edilmesine ilişkin desteğin açıklanmasından sonra yerli ürün alımının arttığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, "Bu destekle birlikte kamunun satın aldığı yerli malların oranı son 6 ayda yüzde 10’dan yüzde 30'a çıktı" diye konuştu.
TÜRKİYE CERN'E KATKI YAPMAYA BAŞLADI
Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'ne (CERN) katkı vermeye başladığını ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu çok önemli, yıllardır takip etiğimiz işti. CERN'in irtibat ofisini TOBB merkezinde açtık. Dünyada ne kadar belge varsa var hepsi hikaye. Sen şirket olarak 'Ben CERN'e bunu yaptım' diyorsan başka bir şeye gerek yok. Türk firmalarının CERN mal ve hizmet alım ihalelerine girmelerini kolaylaştırıyoruz. 14 Nisan'da ikinci toplantıyı yapacağız. 879 milyon dolarlık 2 dev projenin tanıtımını yapacağız. Ankara OSTİM'de bir şirket CERN'in kalite ve standardında ürün yapabiliyor."
Hisarcıklıoğlu, üniversiteler ile iş dünyasını buluşturmak istediklerini, her ilde bir tane akademik danışman görevlendirdiklerini belirterek, böylece yerel kalkınmada ortak akıl, ortak istişare mekanizması kurmaya başladıklarını bildirdi.
Mecidiyeköy'de yaşanan asansör kazasından ciddi ders aldıklarını, Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezlerini kurduklarını anlatan Hisarcıklıoğlu, "Artık 'Ben her işi yaparım' anlayışı bitecek. Mesleki Yeterlilik Belgesi olmayan hazirandan sonra çalışamayacak. Bundan sonra inşaata adam aldınız hem sıvacı hem duvarcı olup her şeyi yapmayacak" dedi.
Hisarcıklıoğlu, asansör bakım ve onarımcısı, duvarcı, sıvacı, betoncu, metal saç işlemecisi gibi farklı alanlarda uluslararası geçerliliği de olan sertifika vereceklerini aktardı.
GAZZE'YE ÜST DÜZEY ZİYARET
TOBB olarak yurt dışı ile ilgili önemli bir adım attıklarını ve Gazze'ye ziyaret gerçekleştirdiklerini belirten Hisarcıklıoğlu, 2012'den sonraki en yüksek düzeyli ziyaretin yapıldığını söyledi.
Hisarcıklıoğlu, ziyaret kapsamında Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı İsmail Haniye ile de görüştüklerini, bu geziyi basına çok yansıtmadıklarını kaydederek, , Filistin'de organize sanayi bölgesi yapma projeleri olduğunu, şu anda temellerin atılma noktasına geldiğini, ortamın normalleşmesi halinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile temelleri atmak istediklerini aktardı.
Gazze'nin yeniden imarı konusunda 5 milyar dolarlık bir potansiyel olduğunu ve Türk özel sektörünün burada daha aktif olması gerektiğini bildiren Hisarcıklıoğlu, ancak Gazze'ye kesinlikle maddi bakmadıklarını, buraya yaklaşımlarının duygusal olduğunu, Gazze'nin kendilerinde farklı bir yeri bulunduğunu ifade etti.
"YÜKSEK TEKNOLOJİ İHRACATINA ODAKLANMALIYIZ"
Kişi başına düşen milli gelirde 2001'den sonra 2008'e kadar güzel bir ivme yakalandığını, ancak ondan sonra dalgalı bir seyir izlediklerini dile getiren Hisarcıklıoğlu, dünyanın en büyük 18’inci ekonomisi olmaya devam ettiklerini, bunu korumanın güzel olduğunu ancak daha da ileriye gidilmesi gerektiğini vurguladı.
Hisarcıklıoğlu, rekabetçilikte, inovasyonda, iş yapma kolaylığında iyileşme bulunduğunu, ancak bu alanlardaki dünya sıralamalarında daha yukarılara çıkmaları gerektiğini ifade ederek, ihracatta ileri teknolojik ürünlerin payının sadece yüzde 5 olduğunu, OECD ortalaması olan yüzde 19'un altında kaldığını anlattı.
"E-TİCARETİ KULLANMALIYIZ"
Sanayide geleceğin 3 temel teknoloji etrafında şekilleneceğine değinen Hisarcıklıoğlu, bunların "biyoteknoloji", "nanoteknoloji" ve "bilgi-iletişim teknolojisi" olduğunu bildirdi.
Hisarcıklıoğlu, Türkiye'deki KOBİ'lerin bulut teknoloji kullanma oranının çok düşük olduğunun altını çizerek, "E-ticarette bütün dünya ayağının ucuna geliyor. Türkiye'de e-ticaret kanallarını kullanan şirketlerin oranı OECD ortalamasının çok gerisinde. Bunu bütün dünya kullanıyor biz neden kullanmıyoruz. E-ticaret ile bütün dünyaya mal satabiliyorsunuz. Neden kullanmıyoruz" diye konuştu.
Terörün bütün dünyada yaşanabildiğine değinen Hisarcıklıoğlu, vicdani noktada nerede olursa olsun yaşanan hiçbir terör olayına taviz verilmemesi, Brüksel'de patlayan bombaya kendileri ne kadar üzülüyorsa oradakilerin de Ankara'dakine o kadar üzülmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Hisarcıklıoğlu, Ekonomi Gazetecileri Derneğinin (EGD) bu yıl 12'ncisini düzenlediği Kartepe Ekonomi Zirvesinde, "Dünyada ve Türkiye'de Ekonomik Görünüm" başlıklı bir sunum yaptı.
Hisarcıklıoğlu, dünya ekonomisine dair pek çok rakam olduğunu, kendisinin özel sektörün başkanı olarak sık sık iş makineleri satış rakamlarını incelediğini kaydederek, bu rakamların dünyadaki altyapı yatırımlarının durumunu gösterdiğini anlattı. İş makinelerinde başı çeken şirketin Caterpillar olduğunu anımsatan Hisarcıklıoğlu, bu firmanın satışlarında son 3 yıldır gerileme yaşandığını dile getirdi. Hisarcıklıoğlu, 21'inci asırda ilk defa 2015'te gelişmiş ülkelerin büyüme hızının Çin ve Hindistan hariç gelişen ekonomilerin üzerine çıktığını ifade ederek, "Fakirin zengine yaklaşmasını engelleyen durum. Küresel gelir eşitsizliğini azaltmak için gelişmekte olan ülkelerin daha hızlı büyümesine ihtiyaç var. Hindistan ve Çin'i çıkardığımızda gelişmiş ülkeler gelişen ülkelerin üzerinde büyümüş" ifadelerini kullandı. Hisarcıklıoğlu, Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerde sıkıntı olduğunu aktardı.
"KÜRESEL KRİZ GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİ FAZLA ETKİLEDİ"
Hisarcıklıoğlu, küresel krizin gelişen ülkeleri daha çok etkilediğinin görüldüğünü belirterek, gelişmiş ülkelerin 2005-2007 büyüme hızının yüzde 2,7 iken son 3 yılda bu hızın yüzde 1,6 ya düştüğünü bildirdi.
Hisarcıklıoğlu, söz konusu dönemde gelişen ülkelerin büyüme hızının yüzde 7,9'dan yüzde 4,7'e düştüğünü ifade ederek, küresel krizin gelişmekte olan ülkeleri daha fazla etkilediğini, belirtilen dönemde büyüme farkının gelişmekte olan ülkelerde daha yüksek olduğunu söyledi.
"KÜRESEL EKONOMİ TOPARLANIYOR"
Küresel ekonominin geçen yıl yüzde 3,1 büyüdüğünü ve toparlanmanın görüldüğünü dile getiren Hisarcıklıoğlu, 2016'da dünya geneli büyümenin binde 3'lük bir toparlanma ile yüzde 3,4 olarak gerçekleşmesinin beklendiğini anlattı.
"SON 1 AYDA GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE PARA GİRİŞİ VAR"
Gelişmiş ülkelerin ithalatının 2015'te yüzde 0,2 arttığını, bu yıl söz konusu rakamı yüzde 1,8 yükseleceğini belirten Hisarcıklıoğlu, "Bu bizim için önemli. İhracatımızı genel olarak bu pazarlara yapıyoruz. Bizim için iyi olan petrol fiyatların yüzde 18'lik düşme öngörülüyor" dedi.
Hisarcıklıoğlu, avro bazlı faizlerde sıfıra doğru gidişin görüldüğünü ifade ederek, avro bölgesinde bankaların kredi hacminin uzun dönem sonra artmaya başladığını ve bunun güzel bir gelişme olduğunu bildirdi.
"YÜZDE 4'ÜN ÜZERİNDE BÜYÜYEN SEKTÖRLERE ODAKLANILMALI"
Hisarcıklıoğlu, büyümede sektörel katkılara da yoğunlaşılmasının önemine değinerek, genel olarak yüzde 4 büyümenin tartışıldığını, sektörel olarak bakıldığında daha yüksek büyüme rakamını rakalayan sektörlere odaklanılması gerektiğini vurguladı. Geçen yıl 2014'e göre finans sektöründe yüzde 10, tarımda yüzde 7,6, turizmde yüzde 4,6, eğitimde yüzde 5,4'lük büyüme yakalandığı bilgisini veren Hisarcıklıoğlu, sanayinin Türkiye ortalamasının altında yüzde 3,8 büyüdüğünü aktardı.
Hisarcıklıoğlu, yüzde 4'lük büyümenin 3,7'sinin iç tüketimden geldiğini kaydederek, yatırımların katkısının yüzde 0,9, ihracatın katkısının yüzde -0,3 olduğunu, başarılı bir büyüme için bu 3 kalemin dengede olması gerektiğini vurguladı.
"İSTİHDAMDA ÖZEL SEKTÖRÜN KATKISI ÇOK YÜKSEK"
Özel sektör makine teçhizat yatırımlarının 2015'te tekrardan büyüme trendine girdiğini belirten Hisarcıklıoğlu, "Bu gerçekten çok önemli. Kişi başına düşen özel sektör makine teçhizat yatırımları tekrar yukarıya doğru çıkmaya başladı." dedi.
Hisarcıklıoğlu, geçen yıl iş gücü piyasasına 892 bin kişinin katıldığından bahsederek, "2015'te 688 bin kişi işe başlamış. Bunun 611 bini özel sektör. Kamu kaynaklı istihdam ise 77 bin. Bu çok güzel. Ayrıca kayıt dışılık azalıyor, özel sektör kayıt altına giriyor. İstihdam hizmetler sektöründe rekor düzeyde 658 bin artmış. En üzüldüğümüz yer sanayi, artış 16 bin. İnşaatta 2 bin, tarımda 13 bin istihdam artışı var." ifadelerini kullandı.
"CARİ AÇIKTA İYİLEŞME VAR"
Hisarcıklıoğlu, 2014-2015 mukayesesi yapıldığında cari açıkta iyileşmenin görüldüğünü belirterek, toplam cari açığın 44 milyar dolardan 32 milyar dolara düştüğünü aktardı.
2016'da 35 milyar dolar cari açık beklediklerini ifade eden Hisarcıklıoğlu, kamunun 5 milyar dolar, mali sektörün 108 milyar dolar, reel sektörün 59 milyar dolar vadesi gelen kredi ödemesi bulunduğunu, bunların toplamının 207 milyar dolar tuttuğunu bildirdi.
KADIN GİRİŞİMCİLİĞİNİN VE İNOVASYONUN ÖNEMİ
Zenginleşmenin 3 anahtarına değinen Hisarcıklıoğlu, kadın girişimciliğinin bu konuda büyük önem arz ettiğini, OECD ülkeleri arasında 2014'te kadınların çalışma hayatında yer alma endeksinde sondan üçüncü olduklarını söyledi.
Hisarcıklıoğlu, ancak buna rağmen güzel gelişmeler yaşandığını, bu konuda atılan tohumların tuttuğunu kaydederek, 2015'te kadınların kurduğu şirket sayısında müthiş bir artış görüldüğünü bildirdi.
"KAMUDA YERLİ MAL ALIMI 3 KAT ARTTI"
Zenginleşmenin diğer bir anahtarının da "markalaşma" olduğu dile getiren Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin 1 kilogram ihracatının ortalama değerinin 1,6 dolar olduğunu söyledi.
Hisarcıklıoğlu, "Bu rakam tasarımlı ürünlerde 2,5 dolara, markalı ürünlerde 4,7 dolara, patentli ürünlerde ise 6 dolara yükseliyor" dedi. Kamu alımlarında Türkiye'de üretilen ürün yüzde 15 pahalı da olsa onun tercih edilmesine ilişkin desteğin açıklanmasından sonra yerli ürün alımının arttığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, "Bu destekle birlikte kamunun satın aldığı yerli malların oranı son 6 ayda yüzde 10’dan yüzde 30'a çıktı" diye konuştu.
TÜRKİYE CERN'E KATKI YAPMAYA BAŞLADI
Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'ne (CERN) katkı vermeye başladığını ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu çok önemli, yıllardır takip etiğimiz işti. CERN'in irtibat ofisini TOBB merkezinde açtık. Dünyada ne kadar belge varsa var hepsi hikaye. Sen şirket olarak 'Ben CERN'e bunu yaptım' diyorsan başka bir şeye gerek yok. Türk firmalarının CERN mal ve hizmet alım ihalelerine girmelerini kolaylaştırıyoruz. 14 Nisan'da ikinci toplantıyı yapacağız. 879 milyon dolarlık 2 dev projenin tanıtımını yapacağız. Ankara OSTİM'de bir şirket CERN'in kalite ve standardında ürün yapabiliyor."
Hisarcıklıoğlu, üniversiteler ile iş dünyasını buluşturmak istediklerini, her ilde bir tane akademik danışman görevlendirdiklerini belirterek, böylece yerel kalkınmada ortak akıl, ortak istişare mekanizması kurmaya başladıklarını bildirdi.
Mecidiyeköy'de yaşanan asansör kazasından ciddi ders aldıklarını, Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezlerini kurduklarını anlatan Hisarcıklıoğlu, "Artık 'Ben her işi yaparım' anlayışı bitecek. Mesleki Yeterlilik Belgesi olmayan hazirandan sonra çalışamayacak. Bundan sonra inşaata adam aldınız hem sıvacı hem duvarcı olup her şeyi yapmayacak" dedi.
Hisarcıklıoğlu, asansör bakım ve onarımcısı, duvarcı, sıvacı, betoncu, metal saç işlemecisi gibi farklı alanlarda uluslararası geçerliliği de olan sertifika vereceklerini aktardı.
GAZZE'YE ÜST DÜZEY ZİYARET
TOBB olarak yurt dışı ile ilgili önemli bir adım attıklarını ve Gazze'ye ziyaret gerçekleştirdiklerini belirten Hisarcıklıoğlu, 2012'den sonraki en yüksek düzeyli ziyaretin yapıldığını söyledi.
Hisarcıklıoğlu, ziyaret kapsamında Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı İsmail Haniye ile de görüştüklerini, bu geziyi basına çok yansıtmadıklarını kaydederek, , Filistin'de organize sanayi bölgesi yapma projeleri olduğunu, şu anda temellerin atılma noktasına geldiğini, ortamın normalleşmesi halinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile temelleri atmak istediklerini aktardı.
Gazze'nin yeniden imarı konusunda 5 milyar dolarlık bir potansiyel olduğunu ve Türk özel sektörünün burada daha aktif olması gerektiğini bildiren Hisarcıklıoğlu, ancak Gazze'ye kesinlikle maddi bakmadıklarını, buraya yaklaşımlarının duygusal olduğunu, Gazze'nin kendilerinde farklı bir yeri bulunduğunu ifade etti.
"YÜKSEK TEKNOLOJİ İHRACATINA ODAKLANMALIYIZ"
Kişi başına düşen milli gelirde 2001'den sonra 2008'e kadar güzel bir ivme yakalandığını, ancak ondan sonra dalgalı bir seyir izlediklerini dile getiren Hisarcıklıoğlu, dünyanın en büyük 18’inci ekonomisi olmaya devam ettiklerini, bunu korumanın güzel olduğunu ancak daha da ileriye gidilmesi gerektiğini vurguladı.
Hisarcıklıoğlu, rekabetçilikte, inovasyonda, iş yapma kolaylığında iyileşme bulunduğunu, ancak bu alanlardaki dünya sıralamalarında daha yukarılara çıkmaları gerektiğini ifade ederek, ihracatta ileri teknolojik ürünlerin payının sadece yüzde 5 olduğunu, OECD ortalaması olan yüzde 19'un altında kaldığını anlattı.
"E-TİCARETİ KULLANMALIYIZ"
Sanayide geleceğin 3 temel teknoloji etrafında şekilleneceğine değinen Hisarcıklıoğlu, bunların "biyoteknoloji", "nanoteknoloji" ve "bilgi-iletişim teknolojisi" olduğunu bildirdi.
Hisarcıklıoğlu, Türkiye'deki KOBİ'lerin bulut teknoloji kullanma oranının çok düşük olduğunun altını çizerek, "E-ticarette bütün dünya ayağının ucuna geliyor. Türkiye'de e-ticaret kanallarını kullanan şirketlerin oranı OECD ortalamasının çok gerisinde. Bunu bütün dünya kullanıyor biz neden kullanmıyoruz. E-ticaret ile bütün dünyaya mal satabiliyorsunuz. Neden kullanmıyoruz" diye konuştu.
Terörün bütün dünyada yaşanabildiğine değinen Hisarcıklıoğlu, vicdani noktada nerede olursa olsun yaşanan hiçbir terör olayına taviz verilmemesi, Brüksel'de patlayan bombaya kendileri ne kadar üzülüyorsa oradakilerin de Ankara'dakine o kadar üzülmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)