İstanbul Büyükşehir Belediyesi, devam eden demokrasi nöbetleri dolayısıyla ücretsiz hizmet veren toplu taşıma araçlarına yeni düzenleme getirdi.
Belediyeden yapılan yazılı açıklamaya göre, kentte toplu taşıma araçlarından İETT otobüsleri ve raylı sistemler bir hafta süreyle (7 Ağustos Pazar saat 00.00'a kadar) 20.00-06.00 saatleri arasında ücretsiz olarak yolcu taşımaya devam edecek.
Toplu ulaşım, 20.00-06.00 saatleri dışında ücretli olacak.
Şehir Hatları, halk otobüsleri, Otobüs AŞ ve deniz motorları ücretli hizmet verecek.
31 Temmuz 2016 Pazar
Orman Çocuğu Mowgli gibi vahşi hayvanlarla yaşıyor!
Hindistan’ın Chhattisgarh eyaletinde yaşayan Surendera (20) ve Rajeshwari (25) adlı kardeşlerin, İngiliz yazar Rurdyard Kipling'in ‘Orman Çocuğu’ kitabındaki Mowgli karakterine olan benzerlikleri görenleri şaşkına çeviriyor.
Hint kardeşler bazen günlerce kaplanlar ve diğer vahşi hayvanlarla dolu ormanda kalıp, en ufacık bir zarar görmeden evlerine dönüyor.
Oğullarının güvenliğinden endişe ettiğini söyleyen ve özellikle Surendera’nın günlerce eve dönmediğini anlatan Pancho Bai (45), “Surendera, vahşi ormanda dolaşıyor ve çoğu zaman onu eve sürükleyerek getirmek zorunda kalıyorum. Ormanda maymunlarla saklambaç oynuyor ve onların davranışlarını taklit ediyor. Köyümüzdeki insanlar yürüyüş tarzından dolayı ona ‘goril' diye sesleniyor. Hayvanlarla arasında çok güçlü bir bağ var. Sanırım oğluma zarar vermemelerinin nedeni de bu ” dedi.
Pancho iki oğlunun diğer üç kardeşinden farklı doğduğunu, ikisinin de bir yaşına gelene kadar normal bebekler gibi yürüdüğünü fakat düzgün bir şekilde konuşamadıklarını ifade ediyor.
Hindistan hükumeti sağlık görevlisi Dr. Mithlesh Chaudhari (52), Hintli kardeşlerin beyin gelişiminde doğuştan bir bozukluk meydana geldiğini ve bu yüzden gelişimlerini sağlıklı bir şekilde tamamlayamadıklarını ifade ediyor. Sözcü
Hint kardeşler bazen günlerce kaplanlar ve diğer vahşi hayvanlarla dolu ormanda kalıp, en ufacık bir zarar görmeden evlerine dönüyor.
Oğullarının güvenliğinden endişe ettiğini söyleyen ve özellikle Surendera’nın günlerce eve dönmediğini anlatan Pancho Bai (45), “Surendera, vahşi ormanda dolaşıyor ve çoğu zaman onu eve sürükleyerek getirmek zorunda kalıyorum. Ormanda maymunlarla saklambaç oynuyor ve onların davranışlarını taklit ediyor. Köyümüzdeki insanlar yürüyüş tarzından dolayı ona ‘goril' diye sesleniyor. Hayvanlarla arasında çok güçlü bir bağ var. Sanırım oğluma zarar vermemelerinin nedeni de bu ” dedi.
Pancho iki oğlunun diğer üç kardeşinden farklı doğduğunu, ikisinin de bir yaşına gelene kadar normal bebekler gibi yürüdüğünü fakat düzgün bir şekilde konuşamadıklarını ifade ediyor.
Hindistan hükumeti sağlık görevlisi Dr. Mithlesh Chaudhari (52), Hintli kardeşlerin beyin gelişiminde doğuştan bir bozukluk meydana geldiğini ve bu yüzden gelişimlerini sağlıklı bir şekilde tamamlayamadıklarını ifade ediyor. Sözcü
Kapatılan Zaman gazetesinin 6 yazarı tutuklandı
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınarak mahkemeye sevk edilen, kapatılan Zaman gazetesinin yazarları hakkında tutuklama kararı verildi.
Darbe girişimi sonrasında Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında, eski Zaman gazetesi yazarları ve çalışanlarına yapılan operasyon kapsamında adliyeye sevk edilen 7 kişiden 6’sı tutuklandı. tutuklanan isimler şöyle: Ali Bulaç, Şahin Alpay, Mustafa Ünal, Nuriye Ural, Ahmet Turan Alkan, Lalezar Sarıinrahimoğlu.
Soruşturma kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Fuzuli Aydoğdu’nun talimatıyla operasyon başlatılmış ve 47 kişi hakkında gözaltı kararı verilmişti. Bu çerçevede gözaltına alınan şüphelilerden 7’si emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Savcılık tarafından ifadesi alınan şüphelilerden Ali Bulaç, Şahin Alpay, Ahmet, Turan Alkan, Mustafa Ünal, Nuriye Ural ve Lalezer Sarıibrahimoğlu tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Bir kişi serbest bırakıldı. Nöbetçi hakimliğe çıkarılan Bulaç, Alpay, Alkan, Ünal, Ural ve Sarıibrahimoğlu tutuklandı. DHA
Darbe girişimi sonrasında Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında, eski Zaman gazetesi yazarları ve çalışanlarına yapılan operasyon kapsamında adliyeye sevk edilen 7 kişiden 6’sı tutuklandı. tutuklanan isimler şöyle: Ali Bulaç, Şahin Alpay, Mustafa Ünal, Nuriye Ural, Ahmet Turan Alkan, Lalezar Sarıinrahimoğlu.
Soruşturma kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Fuzuli Aydoğdu’nun talimatıyla operasyon başlatılmış ve 47 kişi hakkında gözaltı kararı verilmişti. Bu çerçevede gözaltına alınan şüphelilerden 7’si emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Savcılık tarafından ifadesi alınan şüphelilerden Ali Bulaç, Şahin Alpay, Ahmet, Turan Alkan, Mustafa Ünal, Nuriye Ural ve Lalezer Sarıibrahimoğlu tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Bir kişi serbest bırakıldı. Nöbetçi hakimliğe çıkarılan Bulaç, Alpay, Alkan, Ünal, Ural ve Sarıibrahimoğlu tutuklandı. DHA
Etiketler:
cemaat,
darbe,
fethullah gülen,
haber,
ohal
FETO’cu işadamları tutuklandı!
Balıkesir’de FETÖ ile bağlantısı olduğu iddiası ile gözaltına alınan 19 işadamı tutuklandı.
FETÖ ile bağlantısı olduğu iddiası ile göz altına alınarak Balıkesir Emniyet Müdürlüğü’ne getirilen 19 işadamı, burada yapılan sorgulama sonrası bu sabah erken saatlerde tutuklama istemiyle Balıkesir Adliyesine sevk edildi. 19 işadamı yapılan yargılama sonucunda tutuklanarak Kepsut Cezaevi’ne gönderildi. Sözcü
FETÖ ile bağlantısı olduğu iddiası ile göz altına alınarak Balıkesir Emniyet Müdürlüğü’ne getirilen 19 işadamı, burada yapılan sorgulama sonrası bu sabah erken saatlerde tutuklama istemiyle Balıkesir Adliyesine sevk edildi. 19 işadamı yapılan yargılama sonucunda tutuklanarak Kepsut Cezaevi’ne gönderildi. Sözcü
Bir astsubayın itirafları
15 Temmuz'daki kanlı darbe girişimi sonrasında vicdanen duyduğu rahatsızlık üzerine Cumhuriyet Başsavcılığına başvuran Astsubay S.A, çocuk yaşta tanıştığı yapı hakkındaki bildiklerini bütün ayrıntılarıyla anlattı. Astsubay S.A. ifadesinde "Bize 'Bülent abi' diye tanıttıkları kişi peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in ölümünden sonra dünyaya her yüzyılda bir büyük din aliminin geldiğini ve toplamda 14 alimin geleceğini, Bediüzzaman Said Nursi'nin 13. alim olduğunu, 14. alimin ise sözde Fetullah Gülen olduğunu, Gülen'in her gece uykusunda peygamber efendimizle görüştüğünü ve İslam aleminin problemleri hakkında istişare ettiğini anlattı" dedi.
FETÖ/PDY'nin darbe girişiminin ardından, "milletine silah sıkacak, hedef gözetmeksizin bombalayacak kadar gözü dönmüş caniler" dediği yapının devletin önemli kurumlarına nasıl sızdığını önce komutanına anlatan S.A, komutanının da yönlendirmesiyle savcılığa başvurdu.
Lise yıllarında tanıştığı FETÖ'nün nasıl yapılandığı hakkında bilgi veren S.A'nın ifadeleri, yürütülen soruşturma dosyasına eklendi.
"Sınıfın en başarılı öğrencisiydim"
S.A, ifadesinde, Elazığ'da okuduğu lisede FETÖ yapılanmasıyla tanıştığını belirterek, "Lisede sınıfın en başarılı öğrencisiydim. Üst sınıflardan birkaç kişi bir gün yanıma gelerek, beni üniversitede okuyan arkadaşlarının yanına çiğ köfte yemeye davet ettiler. Çiğ köfte yemeye gittiğimde üniversitede okuyan 5 ev arkadaşı bana, 'Biz derslerimizde çok başarılıyız. Hem kendimizi geliştirmek hem de size yardımcı olmak istiyoruz. Bu nedenle derslerinizde size yardımcı olmak istiyoruz. Bunun karşılığında sizden herhangi bir ücret talep etmiyoruz' dediler. Paralel yapı ile tanışmam burada oldu" dedi.
"Gülen'in kitaplarını okumamı tavsiye ettiler"
Kendisi gibi çiğ köfte yemeye gelen 15 öğrencinin daha bulunduğunu anlatan S.A, "Hepsine de aynı şeyi söylediler. Ben de o günden sonra yaklaşık 6 ay boyunca her hafta pazar günleri bu eve gitmeye devam ettim. 6 aydan sonra yavaş yavaş cemaatle namaz kılmaya başladık. Oradaki evin abisi imam oluyordu. Namazdan sonra da Fetullah Gülen'in 'Sonsuz Nur' kitabından kesitler okuyarak sohbet yapıyorlardı. Bana da bu kitapları okumamı tavsiye etmeye başladılar" ifadesini kullandı.
"Dershane yerine evde eğittiler"
Her pazar günü ders çalıştıktan sonra yarım saat bu kitapları okuduklarını anlatan S.A, yaşadıklarını şöyle dile getirdi:
"Bu durum lise 3. sınıfı bitirene kadar böyle devam etti. Başarılı bir öğrenci olduğum için bir dershaneden burs kazanmıştım. Ancak evlerine gittiğim bu abiler beni bu dershaneye gitmemeye ikna ettiler. Beni FEM Dershanesi'ne ücretsiz olarak göndereceklerini söylediler ancak yapmadılar. Ben de burs kazandığım Final Dershanesi'ne başlayacağımı söyledim. Bana, 'Oraya gidersen ahlakın bozulur, dinin tehlikeye girer, oraya gitmen doğru değil' diyerek ikna ettiler. Dershaneye gitmememe sebep oldular."
"3 yıl boyunca Gülen'in videolarını izlettiler"
S.A, lise hayatı boyunca hep bahsettiği söz konusu eve gittiğini belirterek, "3 yıl boyunca Fetullah Gülen'in vaazlarının ve kısa videolarının bulunduğu klipleri izlettiler. Kitaplarını okuttular. Lise 3. sınıfın başındayken o evin abisi gitti yerine bilgisi yetersiz ve tecrübesiz olan başka biri geldi. Ben bu şahısla anlaşamadığım için 3. sınıfın ikinci döneminde evden ayrıldım. Evin imamının adı Mehmet Emin idi. Soy isimlerini söylemezlerdi. Takma isim de olabilir. Fırat Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği okuyordu. Evde kalan diğer 4 kişiyi neredeyse hiç görmüyorduk. Eve gittiğimde beni direk Mehmet Emin'in odasına alıyorlardı." dedi.
"Kayıt yapan öğrenciler FETÖ'nün evlerine yönlendirildi"
Maddi durumu iyi olmadığı için dershaneye gitmeden 2006 yılında Fen Bilgisi Öğretmenliğini kazandığını anlatan S.A, FETÖ yapılanmasıyla kayıt yaparken de karşılaştığını söyledi.
"Kayıt için gittiğimde uzun bir kuyruk vardı, sıra numarası alarak beklemeye başladım. Bir kişi yanıma gelerek, 'Bende fazladan numara var, boşuna kuyrukta bekleme' diyerek, 4 numarayı verip sıranın başına geçirdi." diyen S.A, "Kayıt işlemi sonrası yanıma gelen aynı kişi, 'İstersen bu gece seni evde misafir edeyim, senin şimdi otele verecek paran yoktur. Boşuna para harcama, ben arkadaşımla bir ev tuttum, zaten bir sürü öğrenci gelmiş, bu nedenle ev de bulamazsın' diyerek eve davet etti. Eve girer girmez zaten daha önce de paralel yapının evlerinde kaldığım için evin cemaat evi olduğunu anladım. Beni eve davet eden kişinin yeni kayıt yaptırmadığını zaten okulun öğrencisi olduğunu bana yaptığı şeyin eleman kazanmak için bir taktik olduğunu anlamam da uzun sürmedi" ifadesini kullandı.
"4 yıl sonra evin sözde imamı oldum"
Kendisini eve getiren kişinin adının F.K olduğunu hatırladığını kaydeden S.A, ifadesinde şöyle dedi:
"Sınıf öğretmenliği bölümü 3. sınıf öğrencisiydi. 6 ay kaldıktan sonra evi değişti. Zaten cemaat evlerinde yaklaşık 3-4 ayda bir ev değişiyordu. Benimle birlikte 3 öğrenci daha bu evde kalıyordu. Zaten maddi durumları çok iyi olmayan ve şehre geldiğinde kalacak yer bulamayan birçok öğrenci üniversitenin ilk yıllarında paralel yapının evlerinde kalıyordu. Benim kaldığım evde yalnızca tek gazete okunurdu, televizyon ve internet bulunmaz, sigara, alkol ve kız arkadaş edinme gibi şeylere müsamaha gösterilmezdi. Ben 4 yıl bu evlerde kalmaya devam ettim. Üniversite 2. sınıfta ben bulunduğum evin 'sözde imamı' oldum. Bulunduğum evde benden hariç 4 kişi kalırdı, 3-4 ayda bir sürekli değişiyordu. Bu nedenle bir çoğunun adını hatırlamıyorum."
"BDP'li olup evlerde kalanlar vardı"
Evde kalanların bir kısmının bazı şeylerden haberlerinin bulunmadığını sadece dini kitap okuyup, namaz kıldıklarını ifade eden S.A, "Birçoğu namaz bile kılmazdı fakat her şeye rağmen en azından evde kalıyorlar diyerek hoşgörü gösterirdik. Mesela BDP isimli siyasi partiye çalışıp sadece bilgi toplamak için evlerde kalanlar vardı. Ben bu kişileri benim daha üstümde bulunanlara söylediğimde, 'En azından evde kalıyorlar, başka kötülüklere bulaşmıyorlar' diyerek göz yumuyorlardı" dedi.
"Örgütlenmeyi parça parça bölerek yönetiyorlar"
FETÖ/PDY içerisinde sırasıyla sözde ev imamları, bölge talebe mesulleri, il imamları, ülke imamları, kıta imamları ve dünya imamının bulunduğunu dile getiren S.A, yapının çok büyük olduğunu ve bu şekilde dünyadaki örgütlenmelerini parça parça bölerek yönettiklerini söyledi.
"Toplantılara cep telefonu sokulmazdı"
Ev imamı olduktan sonra haftada bir kez imamların toplantılarına katılmaya başladığını belirten S.A, şunları anlattı:
"Sözde imamlar her hafta bir kez bu şekilde toplanırdı. Biz toplantıları paralel yapıya bağlı bir öğrenci yurdunun toplantı salonunda yapardık. Toplantılara kesinlikle cep telefonu sokulmazdı. Telefonlar dışarıda bırakılırdı. Toplantıların konuları genellikle Fetullah Gülen'in haftalık mesajları olurdu. Mesajların içeriği genellikle dini nitelikliydi. Mesajlarda evde o hafta hangi konuda sohbet yapılacağı, nelere dikkat edileceği, eve gelen ortaokul ve lise öğrencilerine nasıl davranılacağı ve neler anlatılacağı şeklindeydi. Bu hususlar da İslam dininin doktrin ve öğretilerine dayalıydı."
"Referandumda 'evet' çıkması AK Parti'nin 50 defa seçim kazanmasından daha önemli"
Toplantılarda kendilerine iletilen mesajlarda siyasi bir içeriğin kesinlikle yer almadığını kaydeden S.A, "Ancak seçim zamanları isim vermeden hep AK Parti övülür ve paralel yapının mensuplarının AK Parti'ye oy verilmesi teşvik edilirdi. Açık açık bir şeye oy verilmesi istendiği zaman 2011 referandumuydu. Bu referandumun çok önemli olduğunu ve herkesin 'evet' oyu vermesini istemişlerdi. Hatta bu referandumda 'evet' sonucu çıkmasının AK Parti'nin 50 defa seçim kazanmasından daha önemli olduğunu söylemişlerdi." ifadesini kullandı.
"FETÖ'de en önemli şey, itaat"
FETÖ'de itaat ve istişarenin önemine değinen S.A, şunları anlattı:
"Sözde ev imamı toplantılarında neredeyse istinasız olarak her hafta itaat ve istişarenin öneminden bahsedilirdi. Bu husus sürekli paralel yapı içerisinde vurgulanan bir şeydi. Ben bu şekilde 1.5 yıl boyunca sözde ev imamlığı yaptım. Daha sonra 3. sınıfın ikinci döneminde bölge talebe mesulluğu görevi de yaptım. Bana bağlı birkaç ev vardı. Ben bu evleri takip ediyordum. O evlere her hafta düzenli olarak ortaokul veya lise öğrencileri devam ediyor mu, öğrencilere bisküvi ve kola gibi ikram edecek şeyler için paraları var mı gibi şeyleri takip ediyordum. Öğrencilere ders verirken dikkat edilecek şeyleri sözde ev imamlarına söylüyordum. Mesela gelen küçük öğrencilerin çok sevimli olduğunu ancak öğrencilerle hiçbir şekilde fiziksel temas kurulmaması gerektiğini çünkü ailelerin bu durumu yanlış anlayabileceğini ve öğrenciyi bir daha eve göndermeyeceğini söylüyordum. Bunu da bize üstümüzdeki kişiler söylüyorlardı."
"Sürekli kod isim kullanıyorlardı"
Paralel yapılanmada gizliliğin çok önemli olduğunu belirten S.A, "Paralel yapıda imamlık ve bölge talebe mesulluğu yapan kişiler yılda en az 2 defa telefon hatlarını ve cihazlarını farklı hat ve cihazlarla değiştiriyordu. Sürekli kod isim kullanıyorlardı. Mesela bir seferinde benim 'Mehmet' diye bildiğim bir kişi, kendisini başka birine gözümün önünde 'Ali' diye tanıtmıştı." dedi.
"Üniversite 4. Sınıfta cemaat evinden çıkmam emredildi"
Üniversite 4'üncü sınıfa geçtiğinde kendisine herhangi bir arkadaşının yanında, bekar evinde kalabileceğinin söylendiğini, bunun bir teklif değil, her zamanki gibi itaat etmesi gereken bir emir olduğunu kaydeden S.A, cemaat evinden çıkarak, bekar, içki içen, kız arkadaşlarını eve getiren öğrencilerle kalmaya başladığını belirtti.
"Cemaat evinden ayrıldıktan sonra da burs almaya devam ettim"
Bu kişilerin paralel yapılanmayla bir bağlantısının olmadığını ifade eden S.A,"Bana 3 yıl boyunca vermeye devam ettikleri bursu ben cemaat evinden ayrıldıktan sonra da almaya devam ettim. Yalnızca haftada bir toplantılara katılmak dışında paralel yapıyla bir bağlantım kalmamıştı. Bütün arkadaşlarım da benim artık cemaatten koptuğumu sanıyordu. Ben evden ayrılırken kendime yeni bir hat ve telefon aldım. Artık paralel yapıdan sadece bir kişiyle görüşüyordum. Bu kişi B.U'ydu ve benim o zamana kadar iki yıl boyunca toplantıya gittiğim öğrenci yurdunun müdürüydü" dedi.
"Hz. Muhammed'in ölümünden sonra dünyaya 14 alim geleceğini, Gülen'in 14. alim olduğunu anlattılar"
Erzurum'daki bir kolejde yapılan sohbete B.U. ile katıldığını bildiren S.A, şunları dile getirdi:
"Burada doğu illerinden gelen 60'a yakın benim gibi öğrenci vardı. Bu kolejde 40 yaşlarında Bülent isminde Fetullah Gülen ile bizzat görüştüğü söylenen biri, bu 60 kişiyle sohbet etti. Ben bu 60 kişiyi ilk kez orada gördüm. Bize 'Bülent abi' diye tanıttıkları kişi peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in ölümünden sonra dünyaya her yüzyılda bir büyük din aliminin geldiğini ve toplamda 14 alimin geleceğini, Bediüzzaman Said Nursi'nin 13. alim olduğunu, 14. alimin ise sözde Fetullah Gülen olduğunu, Gülen'in her gece uykusunda Peygamber efendimizle görüştüğünü ve İslam aleminin problemleri hakkında istişare ettiğini anlattı.
Ayrıca ondan almış olduğu emirleri cemaat mensuplarına ilettiğini, hayatı boyunca sadece bir gün peygamberimizi rüyasında görmediğini ve onun için bir şiir yazdığını, amaçlarının İslam dinini tüm dünyaya yaymak, ezanın ve peygamberimizin namının dünyanın her yerine ulaşmasını sağlamak olduğunu, bu amacı gerçekleştirmek için tüm varlığını ve ailesini bırakarak hicret ettiğini ve büyük mahrumiyetler içerisinde yurt dışında okullar açtıklarını, bizlerin de bu kişiler gibi fedakarlık yaparak onları örnek almamız gerektiğini, İslamı tüm dünyaya yayma hedefini mutlaka gerçekleştirmek gerektiğini, dünyaya İslamı ve barışı yaymanın tek yolunun tüm ülkelere dünya standartlarından daha kaliteli okullar açarak o ülkelerin beyin takımını yetiştirmeleri olduğunu anlattı."
"Göreceksiniz 40 yıl sonra dünyadaki bütün başbakanlar Türkçe bilecek dedi"
FETÖ'nün birçok ülkede bulunan okullarında o ülke liderlerinin çocuklarının eğitim gördüğünün kendilerine anlatıldığını belirten S.A, şöyle devam etti: "Hatta, 'Göreceksiniz 40 yıl sonra dünyadaki bütün başbakanlar Türkçe bilecek, bütün başbakanlar bir toplantı yaptığında bunun dili Türkçe olacak, şu anda birçok ülkede ülke liderlerinin çocukları bizim okullarımızda okuyor. Belki size komik gelecek ama Fetullah Gülen henüz 20 öğrenci yetiştirirken ben de oradaydım. Bize bir gün bütün dünyada okulları ve üniversitelerinin olacağını, Türkçe olimpiyatları düzenleyeceğini, kocaman statların bizlere dar geleceğini söylemişti. O zaman ben gülmüştüm ancak şimdi bunlar gerçek oldu.' şeklinde ifadeler kullanmıştı. Bu sohbette de mutlak itaat ve istişarenin önemi üzerinde uzun uzun konuştu. Bütün bu toplantı yaklaşık 2.5 saat sürdü."
"Benim için en uygun mesleğin astsubay yahut subaylık olduğunu söylediler"
Toplantının ardından gelenlerle birebir görüşmelerin yapıldığını dile getiren S.A, "Ben de B.U. ile bir odaya gittim. Burada B.U. odadan çıktı ve kendisini İhsan olarak tanıtan 35 yaşlarında bir adam ile baş başa kaldım. Bu kişiyi o gün hayatımda ilk defa gördüm. Bana üniversiteden sonra hangi mesleği yapmak isteğimi sordu. Ben de öğretmen olmak istediğimi, bunun için sözde abilerin talimatları hilafına gizli gizli KPSS'ye çalıştığımı söyledim. O da bana sözde abilerle istişare ettiğini ve benim için en uygun mesleğin astsubay yahut subaylık olduğunu düşündüklerini söyledi. Ben fıtratıma uygun olmadığı için bu mesleği yapmak istemediğimi söyledim. O da bana itaatin çok önemli olduğunu alınan istişare kararına itaat etmem gerektiğini, eğer itaat etmezsem Allah tarafından cezalandırılacağımı, hayatımda mutsuz olacağımı söyledi. Ben de o günkü sohbetin etkisiyle ikna oldum ve subaylık sınavlarına girmeyi kabul ettim" dedi.
"Yazılı sınavı kazandım, mülakatta ne olacağı önceden anlatıldı"
Erzurum Atatürk Üniversitesinde ÖSYM tarafından yapılan subaylık yazılı sınavına girdiğini kaydeden S.A, yaşananları söyle anlattı:
"Benim seviyeme göre çok sabit bir sınavdı. Yazılı sınavı rahatlıkla 40. asil olarak kazandım. Bir ay sonra da mülakata girdim. Mülakattan önce B.U bana bir sürü taktik verdi. Askerlerin durumsal farkındalığa çok önem verdiklerini, mülakat salonundan çıkarken kaç merdiven olduğuna, duvarların rengine, merdivende yazı olup olmadığına, odadaki tablolara dikkat etmemi, mülakat kurulunda bir bayan psikolog olacağını, bu kişinin özellikle paralel yapı mensuplarını tespit etmek için orada olduğunu, mülakat anında davranışlarıma çok dikkat edeceğini, özellikle ona karşı konuşmama ve kendisiyle tokalaşıp tokalaşmama hususuna çok dikkat edeceğini, bu bayana 'merhaba' derken gözlerinin içine bakmamı, elini sıkmamı, medeni bir şekilde kendimi tanıtıp, güler yüzlü ve esprili olmamı, kısa ve öz konuşmamı, kendi özgeçmişimi kısa ve öz şekilde anlatmamı, orada kendimle ilgili her bilgiyi doğru vermemi söyledi. 'Fetullah Gülen'i tanıyor musun' diye sorarlarsa, 'tanıyorum, televizyonlarda filan gördüm' şeklinde cevap vermemi, komutanlar bana kızgın bir şekilde bir şey söylerlerse bunun psikolojimi ölçmek için olacağını, bu durumda, 'Komutanım hayırdır, yengeye kızıp hıncını benden mi çıkarıyorsun' gibi esprili bir cevap vermemi bana tembihledi. Her şey B.U'nun anlattığı gibi çıktı. Ben de o taktikler doğrultusunda hareket ederek mülakatı geçtim."
"KKK'daki sınavın soru ve cevapları verildi"
Ankara'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın (KKK) düzenlediği sözleşmeli subaylık sınavı öncesinde yaşadıklarını, ifadesinde detaylı bir şekilde dile getiren S.A, şunları kaydetti:
"Bu sınav Ankara'da olacaktı. Ben bu sınava girmeden önce B.U yanında Ankara'dan gelen 'Selami' isimli 30 yaşlarında, görsem tanıyabileceğim ancak her zamanki gibi soyadını ve isminin takma olup olmadığını bilmediğim bir şahısla beni tanıştırdı. Sınavdan bir gün önce Ankara'ya gitmemi, Ulus'ta heykelin önünde saat 15.00'de Selami ile buluşmamı kararlaştırdık. Uçak biletini zaten onlar almıştı. Ben kararlaştırdığımız gibi o gün o saatte Selami ile buluştum.
Elinde bir çanta ile yürüyerek yanıma geldi. Bana, 'Gel senin kaldığın otele gidelim' dedi. Otele gidip kaldığım odaya çıkınca çantasından bir dizüstü bilgisayar çıkardı ve masanın üzerine koydu. Sonra bana çok önemli bir şey göstereceğini ancak göreceklerini kimseyle paylaşmamam için namusum ve şerefim üzerine yemin etmem gerektiğini söyledi. 3 kere yemin ettikten sonra bilgisayarın ekranını açtı ve bana bir takım sorularla bu soruların cevaplarını gösterdi. Bana sadece sorularla doğru cevaplarını okumamın yeterli olduğunu söyledi. Söylediği gibi yaptım.
Ben okumayı bitirdikten sonra bu soruların ertesi gün gireceğim subaylık sınavının soruları olduğunu söyledi. Ben bunun kul hakkı yeme anlamına geldiğini, zaten başarılı bir öğrenci olduğumu, sınav sorularını önceden bilmeye ihtiyacım olmadığımı söyleyerek tepki gösterdim. Bunun üzerine bana ordu içerisinde yapılaşmak isteyen çok fazla hainin olduğunu, Hristiyanlar, Yahudiler, Masonların bu vatan hainlerinden olduğunu, onların kendi taraflarına bu şekilde soruları verdiğini, onlarla rekabet edebilmek için onların yerine vatanını seven insanların gelmesi için soruları vermek mecburiyetinde olduklarını söyledi. Eğer benim yerime onlardan biri gelirse onların yapacağı her kötülükte benim de sorumluluğum olacağını, ahirette Allah'ın 'Senin elinde böyle bir fırsat vardı, neden değerlendirmedin' diye hesap soracağını söyleyerek beni ikna etti. Girdiğim subaylık sınavındaki sorular bir önceki gün Selami'nin bana gösterdiği sorularla birebir aynıydı. 50 sorunun 5 tanesini bilerek yanlış yaptım. 45 doğru ile 25. asil olarak sınavı kazandım."
"Subaylıkla ilgili güvenlik soruşturmasında elendim, astsubaylık sınavını ise kazandım"
Subaylık sınavının mülakatını da rahatlıkla geçtiğini sözlerine ekleyen S.A, "Zaten B.U, bana astsubaylık sınavıyla ilgili taktik verirken bu durumun subaylık mülakatı için de geçerli olduğunu söylemişti. Bu nedenle mülakatı geçtim. Ben aktif olarak spor yaptığım için spor sınavını rahatça verdim. Ancak subaylıkla ilgili 6 aylık güvenlik soruşturmasında elendim. Astsubaylık sınavını ise kazandım" dedi.
"Lavabonun duvarında teyemmüm alıp, gözlerimle namaz kılmam istendi"
Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığına 2011 yılında kaydını yaptırdığını, ondan sonra sadece Selami ile buluştuğunu ifade eden S.A, şöyle dedi: "Her hafta pazar günü saat 15.00'te Ulus Meydanı'nda Atatürk heykelinin yanında buluşuyorduk. Biraz yürüyüp bir kafede ya da bir restoranda yemek yerdik. Bu şekilde konuşurduk. Bana hep tedbirin çok önemli olduğunu, aşikar şekilde namaz kılmamamı, lavabonun duvarında teyemmüm alıp yatağıma yatıp gözlerimle namaz kılmamı, Fetullah Gülen'in bizim bu şekilde namaz kılmamızın peygamberin kıldığı namaz kadar kutsal olduğunu söylediğini, telefonuma dini içerikli materyalleri indirmememi, kimseyle dini ve siyasi konuları tartışmamamı, tartışma olursa hemen kısa kesip oradan uzaklaşmamı tembihliyordu. Bende söylediklerimi dilimle tasdik ediyordum. Fakat yine de kendi bildiğim gibi davranıyordum. Tedbir ve gizli namaz kılma meselesi benim hiçbir zaman aklıma yatmadı. Okulun içerisinde mescit ve cami varken farklı bir yerde namaz kılmak istememiştim. Bu nedenle normal şekilde abdestimi alıp okulun mescidinde namazımı kılıyordum. Aradan 2-3 ay geçtikten sonra Selami tedbire dikkat etmediğim hususunda beni uyardı. Halbuki ben namazımı gizlemediğimi ona söylememiştim. Buradan bir şekilde beni içeriden birine gözlemlettirdiğini düşündüm. Okul bu şekilde 4,5 ay sürdü."
"Kanepenin altındaki gizli bölmede gülen'in kitapları vardı"
Astsubay S.A, ifadesinde, Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığından mezun olduktan sonra astsubay çavuş rütbesiyle kursiyer olarak jandarma okulunda eğitim almaya devam ettiğini belirtti.
TSK'dan maaş almaya başladığını ve mesai sonrası evine gittiğini ifade eden S.A, paralel yapılanma içerisindeki Selami'nin kendisine Keçiören Sanatoryum Mahallesinde bir ev tahsis ettiğini, evin okuldan çok uzak bir yerde olduğunu söyledi.
Evi, öğrencilik yıllarından tanıdığı, cemaat evlerinde kendisi gibi kaldığını bildiği fakat astsubaylık sınavına girdiğini bilmediği S.A. ile paylaştığını anlatan S.A, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ev dayalı döşeli, kirası 450 liraydı. Ev sahibini görmedik. Kirasını ve faturalarını Selami'ye veriyorduk. Selami haftada bir evimize gelip dini konularda öğütler veriyor, tedbirin öneminden bahsediyordu. Evde dini kitaplar yoktu, yalnızca kanepenin altındaki gizli bölmede Fetullah Gülen'in kitapları, Cevşen-ü Kebir ve Risale-i Nur vardı. Kur'an da vardı ama onu saklamıyorduk. Bu şekilde 1 yıl daha geçtikten sonra 2012'de kura çekerek İzmir'e tayin oldum."
"Babam, paralel yapıyla bağlantımı hiçbir zaman bilmedi"
Ev arkadaşı S.A. ile astsubay okulundayken mesleği sevmediklerini ve istifa etmeyi düşündüklerini belirten S.A, şöyle devam etti:
"Bu nedenle evde KPSS'ye çalışıyorduk. Selami geleceği zaman kitapları saklıyorduk. Selami'de bizim evin anahtarı vardı. Bir gün biz işe gittiğimizde evi karıştırarak KPSS kitaplarını bulmuş, bizim sınava çalıştığımızı öğrenmiş. Bize sözde davaya ihanet etmememizi, mesleğimizden vazgeçmememizi söyleyerek bir sürü nasihat etti. Bu olaydan 1 hafta sonra ev arkadaşım S. A.'nın takım komutanı bölüğe kızdı ve bir direğin karşısına geçerek 'Ben eşeğim' diye bağırmasını emretti. O da emri uyguladı fakat olay gururunu çok zedelemiş, bunun üzerine istifa etti. Bende istifa etmek istedim, durumu babama anlattım. Babam benim öğretmen olmamı hayal etmişti. Bana, 'Sen benim sözümü dinlemedin ve asker oldun. Devlet seni yetiştirdi astsubay yaptı. Mesleğini bırakırsan vatana ihanet etmiş olursun. Eğer bu saatten sonra mesleği bırakırsan seni eve almam' dedi. Babam, paralel yapıyla bağlantımı hiçbir zaman bilmedi."
"Sadece bir numaranın kayıtlı olduğu şifreli telefon verildi"
İzmir'e tayini çıktığında, FETÖ/PDY içerisinde Ankara'da faaliyet yürüten Selami'nin Mustafa isimli kişiyle tanıştırarak, "Seninle artık Mustafa ilgilenecek" dediğini kaydeden S.A, söz konusu kişinin içerisinde sadece bir numaranın kayıtlı olduğu telefonu kendisine verdiğini söyledi.
Mustafa'nın telefondaki numarayı ezberlemesini istediğini anlatan S.A, "Mustafa, bu telefonumu sadece kendisini ve arada bir 'sahibinden.com' isimli sitede ilan verip bir şeyler satan kişileri arayıp ürün sormamı söyledi. Sorduğumda TİB'in sadece tek kişiyle yapılan görüşmelerden şüphelendiğini ve bunları dinlediğini söyledi."
"Teknik kısımda dinleme yapan personel olarak göreve başladım"
"Mustafa, benden, İzmir İl Jandarma Alay Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Teknik Kısım Amirliğini arayıp, çıkan kişiye, İzmir'e atandığımı, çok iyi Kürtçe bildiğimi, teknik kısma alırlarsa çok iyi tape çözeceğimi ve çok faydalı olacağımı söylememi istedi." diyen S.A, şunları kaydetti:
"Ben de bunları söyledim. Telefonda konuştuğum başçavuş, özellikle uyuşturucu dosyalarında Kürtçe bilen personel sıkıntısı yaşadıklarını durumu alay komutanına bildiriceğini söyledi. Teknik kısımda dinleme yapan personel olarak göreve başladım. Mustafa ile bana verdiği telefon vasıtasıyla haftada 1-2 defa buluşuyorduk. Benim görev yerimin kendileri için çok kritik olduğunu belirtti. Görevimin, devletin bekasını ilgilendiren ciddi suçlar ve siyasilerle ilgili dosyalarda bir görüşme tespit edersem o görüşmelerin zaman aralığını ve görüşmeyi yapan şahısların kimlik bilgilerini söylemek olduğunu bana iletti. Bunun nedenini sorduğumda bu tür görüşmelerin sümen altı edildiğini, dinlemeyi yapan personelin başının belaya girmesinden korkarak savcılara olayın intikal ettirmeyeceğini ve bu nedenle önemli suçlarla ilgili gereğinin yapılmadığını ifade etti."
"4 telefon numarası verip, yasal kılıfına uydurarak dinlememi istediler"
Görev yaptığı kısmın sorumlusunun, yapılan görevin çok ciddi olduğunu, gizliği ihlal edecek hareketlerin ciddi hukuki sorumluluk doğrucağını söyleyerek herkesi uyardığını ifade eden S.A, "Ben de bunun üzerine bildiklerimi Mustafa ile paylaşmamayı kafama koydum. 17 Aralık 2013'ten bir ay önce Mustafa bana 4 tane telefon numarası verdi. Bu numaraları bir şekilde yasal kılıfına uydurarak dinlemem gerektiğini söyledi. Ben bu numaraların son 4 hanesini ezberledim. Sistemde sorgusunu dahi hukuki sorumluluktan korktuğum için yapmadım. Bu nedenle numaraların kime ait olduğunu bilmiyorum" dedi.
"17 aralık'ta bütün yasal dinleme işlemlerini sonlandırdık"
"Niyetim o numaralar yaptığım mevcut yasal dinleme kapsamında herhangi bir telefon numarasıyla irtibat kurarsa ve içinde suç unsuru da varsa tapesini çözüp tim komutanına vermekti." diyen S.A, "Ancak böyle bir konuşmaya denk gelmedim. Zaten bir ay sonra 17 Aralık günü biz bütün yasal dinleme işlemlerini sonlandırdık. Yalnızca terörle ilgili önleme dinlemesi yaptık. Bu işlem için de Ankara'dan karar alınmıştı. 17 Aralık'tan sonra da ben Mustafa ile bir defa görüştüm. Bu görüşmede bana verdiği telefonu geri aldı ve bana riskli bir dönemde olduklarını bu şekilde görüşmenin uygun olmayacağını söyledi. Zaten ben 2013 yılı Nisan ayında onların bulacağı biriyle değil de sevdiğim kızla evlendiğim için uzun süredir bana soğuk davranıyordu. Fakat yine de benden vazgeçmiş değildi" ifadesini kullandı.
"Erbakan döneminden bu yana AK Parti bize sıcak bakmıyor"
FETÖ/PDY'nin görevlendirdiği Mustafa ile 17 Aralık süreci hakkında görüşme yaptıklarını kaydeden S.A, şunları dile getirdi:
"Benden, 17 Aralık sonrası yaptığımız görüşmede bu mevzuları kimseyle tartışmamamı, kimin haklı, kimin haksız olduğu konusunda fikrim olmadığını söylememi istedi. Telefonu aldıktan sonra iki kez daha evime geldi. Mustafa evime geldiğinde soruşturmaların darbe girişimi olmadığını, Erbakan döneminden bu yana AK Parti hükümetinin kendilerine sıcak bakmadığını, sırf ülkede iyi şeyler olsun diye AK Parti ile yakın durduklarını, bakanların yolsuzluklarını uzun süredir bildiklerini ve bunu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ilettiklerini ve 17 Aralık sürecinden önce de eski bakanlar Kürşat Tüzmen, Kemal Unakıtan'ın yolsuzluğa bulaştığını ilettiklerini, bu nedenle bu iki bakanın görevden alındığını, fakat 17 Aralık 2013'te ortaya çıkan yolsuzluklara Başbakan Erdoğan ve ailesi de bulaştığı için bu konuda herhangi bir işlem yapmadığını, bunun üzerine savcıların yetimin hakkını korumak için her şeyi göze alarak bu operasyonu gerçekleştirdiğini söyledi. Bu konuları kimseyle tartışmamamı bana söyledi. Bu konuşma 17 Aralık darbe girişimi sürecinden kısa bir süre sonra benim cemaat hakkımdaki fikirlerim değişmesin diye yapıldı. Ben bunu şimdi anlıyorum."
"Telefonumdaki mesajlar 2-3 saniyede kendiliğinden siliniyordu"
Paralel devlet yapılanmasının gerçek yüzünü görmemesi için kendisini yanlış fikirlerle doldurduklarını belirten S.A, ifadesinde şöyle dedi: "Mustafa'nın ikinci kez evime gelişi tayinim Hakkari'ye çıkmadan hemen önceydi. Yanında Ömer diye biriyle geldi. Benimle Van'da ilgilenecek kişinin Ömer olduğunu söyledi ve bizi tanıştırdı. Bana açık öğretim ve üniversite sınavlarına başvurmamı ve sınav bahanesiyle sık sık Van'a gelmemi Ömer isimli şahıs söyledi. Van'a ilk geldiğimde beni Ömer karşıladı. Benim telefonuma bir program yükledi. Bu programda iki telefon birbirine yaklaştığında birbirini algılayan ve bir arama tuşunun belirdiği bir ekran çıkıyordu. Arama tuşuna basınca benim telefonumda bir kod belirdi.
Ben 'ok' tuşuna basınca mesajlaşma bölümü açılıyordu. Mesajlar okunduktan 2-3 saniye sonra kendiliğinden siliniyordu. Programa da bir şifre ile giriliyordu. Bana Van'da bu şekilde haberleşeceğimizi söyledi. Programda telefonlar yan yana gelip bir kere eşleştikten sonra bir yerden mesajlaşma imkanı veriyordu. Fakat benim akıllı telefonum çok iyi olmadığı için Hakkari'ye giderken format attım. Programı unutmuştum. Zaten 17 Aralık darbe girişimi sürecinden sonra paralel yapının gerçek yüzünü görmeye başlamış ve benden geçmişte istenen illegal talepler nedeniyle kendilerine bağlı hakim savcıları organize ederek gerçekten Türkiye Cumhuriyeti'nin meşru ve tek hükümetine karşı darbe girişiminde bulunmalarına ciddi şekilde ihtimal verir olmuştum. Bu olaydan sonra hiçbir şekilde onlarla irtibat kurmadım. Sadece bundan yaklaşık 2 ay önce eşimin telefonundan yabancı bir numara aradı ve benimle görüşmek istediğini söyledi. Ben telefonu aldığımda sesinden Ömer olduğunu anladım ve kendisiyle görüşmek istemediğimi söyleyerek yüzüne kapattım."
"Çok pişmanım"
"Ben daha önce bu konuyu adli mercilere bildirmek istedim. Ancak dosyaya bakacak savcının FETÖ/PDY'nin bir üyesi olabileceği ve başımı belaya sokabileceği düşüncesiyle fikrimden vazgeçtim." ifadesini kullanan S.A, "Ancak 15 Temmuz 2016 gecesi milletin silahıyla milletin kendisini şehit edecek kadar gözü dönmüş bir yapı olduğunu tüm milletimizle birlikte görünce durumu komutanıma aktardım." dedi.
FETÖ/PDY ile irtibatından dolayı çok pişman olduğunu belirten S.A, şunları kaydetti:
"FETÖ/PDY yıllar yılı başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bütün milletimizi kandırmış olan sinsi bir yapılanmadır. Benim bu yapının içerisinde bulunduğum dönemde herkesin malumu olduğu gibi neredeyse AK Parti ve hükümetimizle eşdeğer tutuluyordu. Her görüşten insanlar ve medya kuruluşları Türkçe Olimpiyatları'na methiyeler diziyordu. Zaten 2002 yılından 2013 yılına kadar sadece iki kez hukuka aykırı iş yaptıklarına şahit oldum. Görünüşte hepsi benimle aynı inancı paylaşan, benim gibi mütedeyyin ve ülkesine faydalı olmaya çalışan insanlardı. İllegal taleplerine de kendilerince bir gerekçe bularak beni de ikna etmişlerdi. Fakat 15 Temmuz 2016'da genç, yaşlı, kadın, erkek ayırt etmeksizin gafil avladıkları milletimize silah sıkacak, hedef gözetmeksizin bombalayacak kadar gözü dönmüş caniler olduklarını tüm milletimiz görmüştür. Yaşanan hadiseler dünyada itibarımızı sarstığı gibi tüm vicdanları derinden yaralamıştır. Ben de vicdanen rahatsız olarak bildiklerimi paylaşmak istedim. FETÖ/PDY ile olan irtibatım için çok pişmanım. Benden istedikleri hukuka aykırı eylemleri şu veya bu şekilde hiç gerçekleştirmedim."
Kaynak:cnntürk.com
FETÖ/PDY'nin darbe girişiminin ardından, "milletine silah sıkacak, hedef gözetmeksizin bombalayacak kadar gözü dönmüş caniler" dediği yapının devletin önemli kurumlarına nasıl sızdığını önce komutanına anlatan S.A, komutanının da yönlendirmesiyle savcılığa başvurdu.
Lise yıllarında tanıştığı FETÖ'nün nasıl yapılandığı hakkında bilgi veren S.A'nın ifadeleri, yürütülen soruşturma dosyasına eklendi.
"Sınıfın en başarılı öğrencisiydim"
S.A, ifadesinde, Elazığ'da okuduğu lisede FETÖ yapılanmasıyla tanıştığını belirterek, "Lisede sınıfın en başarılı öğrencisiydim. Üst sınıflardan birkaç kişi bir gün yanıma gelerek, beni üniversitede okuyan arkadaşlarının yanına çiğ köfte yemeye davet ettiler. Çiğ köfte yemeye gittiğimde üniversitede okuyan 5 ev arkadaşı bana, 'Biz derslerimizde çok başarılıyız. Hem kendimizi geliştirmek hem de size yardımcı olmak istiyoruz. Bu nedenle derslerinizde size yardımcı olmak istiyoruz. Bunun karşılığında sizden herhangi bir ücret talep etmiyoruz' dediler. Paralel yapı ile tanışmam burada oldu" dedi.
"Gülen'in kitaplarını okumamı tavsiye ettiler"
Kendisi gibi çiğ köfte yemeye gelen 15 öğrencinin daha bulunduğunu anlatan S.A, "Hepsine de aynı şeyi söylediler. Ben de o günden sonra yaklaşık 6 ay boyunca her hafta pazar günleri bu eve gitmeye devam ettim. 6 aydan sonra yavaş yavaş cemaatle namaz kılmaya başladık. Oradaki evin abisi imam oluyordu. Namazdan sonra da Fetullah Gülen'in 'Sonsuz Nur' kitabından kesitler okuyarak sohbet yapıyorlardı. Bana da bu kitapları okumamı tavsiye etmeye başladılar" ifadesini kullandı.
"Dershane yerine evde eğittiler"
Her pazar günü ders çalıştıktan sonra yarım saat bu kitapları okuduklarını anlatan S.A, yaşadıklarını şöyle dile getirdi:
"Bu durum lise 3. sınıfı bitirene kadar böyle devam etti. Başarılı bir öğrenci olduğum için bir dershaneden burs kazanmıştım. Ancak evlerine gittiğim bu abiler beni bu dershaneye gitmemeye ikna ettiler. Beni FEM Dershanesi'ne ücretsiz olarak göndereceklerini söylediler ancak yapmadılar. Ben de burs kazandığım Final Dershanesi'ne başlayacağımı söyledim. Bana, 'Oraya gidersen ahlakın bozulur, dinin tehlikeye girer, oraya gitmen doğru değil' diyerek ikna ettiler. Dershaneye gitmememe sebep oldular."
"3 yıl boyunca Gülen'in videolarını izlettiler"
S.A, lise hayatı boyunca hep bahsettiği söz konusu eve gittiğini belirterek, "3 yıl boyunca Fetullah Gülen'in vaazlarının ve kısa videolarının bulunduğu klipleri izlettiler. Kitaplarını okuttular. Lise 3. sınıfın başındayken o evin abisi gitti yerine bilgisi yetersiz ve tecrübesiz olan başka biri geldi. Ben bu şahısla anlaşamadığım için 3. sınıfın ikinci döneminde evden ayrıldım. Evin imamının adı Mehmet Emin idi. Soy isimlerini söylemezlerdi. Takma isim de olabilir. Fırat Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği okuyordu. Evde kalan diğer 4 kişiyi neredeyse hiç görmüyorduk. Eve gittiğimde beni direk Mehmet Emin'in odasına alıyorlardı." dedi.
"Kayıt yapan öğrenciler FETÖ'nün evlerine yönlendirildi"
Maddi durumu iyi olmadığı için dershaneye gitmeden 2006 yılında Fen Bilgisi Öğretmenliğini kazandığını anlatan S.A, FETÖ yapılanmasıyla kayıt yaparken de karşılaştığını söyledi.
"Kayıt için gittiğimde uzun bir kuyruk vardı, sıra numarası alarak beklemeye başladım. Bir kişi yanıma gelerek, 'Bende fazladan numara var, boşuna kuyrukta bekleme' diyerek, 4 numarayı verip sıranın başına geçirdi." diyen S.A, "Kayıt işlemi sonrası yanıma gelen aynı kişi, 'İstersen bu gece seni evde misafir edeyim, senin şimdi otele verecek paran yoktur. Boşuna para harcama, ben arkadaşımla bir ev tuttum, zaten bir sürü öğrenci gelmiş, bu nedenle ev de bulamazsın' diyerek eve davet etti. Eve girer girmez zaten daha önce de paralel yapının evlerinde kaldığım için evin cemaat evi olduğunu anladım. Beni eve davet eden kişinin yeni kayıt yaptırmadığını zaten okulun öğrencisi olduğunu bana yaptığı şeyin eleman kazanmak için bir taktik olduğunu anlamam da uzun sürmedi" ifadesini kullandı.
"4 yıl sonra evin sözde imamı oldum"
Kendisini eve getiren kişinin adının F.K olduğunu hatırladığını kaydeden S.A, ifadesinde şöyle dedi:
"Sınıf öğretmenliği bölümü 3. sınıf öğrencisiydi. 6 ay kaldıktan sonra evi değişti. Zaten cemaat evlerinde yaklaşık 3-4 ayda bir ev değişiyordu. Benimle birlikte 3 öğrenci daha bu evde kalıyordu. Zaten maddi durumları çok iyi olmayan ve şehre geldiğinde kalacak yer bulamayan birçok öğrenci üniversitenin ilk yıllarında paralel yapının evlerinde kalıyordu. Benim kaldığım evde yalnızca tek gazete okunurdu, televizyon ve internet bulunmaz, sigara, alkol ve kız arkadaş edinme gibi şeylere müsamaha gösterilmezdi. Ben 4 yıl bu evlerde kalmaya devam ettim. Üniversite 2. sınıfta ben bulunduğum evin 'sözde imamı' oldum. Bulunduğum evde benden hariç 4 kişi kalırdı, 3-4 ayda bir sürekli değişiyordu. Bu nedenle bir çoğunun adını hatırlamıyorum."
"BDP'li olup evlerde kalanlar vardı"
Evde kalanların bir kısmının bazı şeylerden haberlerinin bulunmadığını sadece dini kitap okuyup, namaz kıldıklarını ifade eden S.A, "Birçoğu namaz bile kılmazdı fakat her şeye rağmen en azından evde kalıyorlar diyerek hoşgörü gösterirdik. Mesela BDP isimli siyasi partiye çalışıp sadece bilgi toplamak için evlerde kalanlar vardı. Ben bu kişileri benim daha üstümde bulunanlara söylediğimde, 'En azından evde kalıyorlar, başka kötülüklere bulaşmıyorlar' diyerek göz yumuyorlardı" dedi.
"Örgütlenmeyi parça parça bölerek yönetiyorlar"
FETÖ/PDY içerisinde sırasıyla sözde ev imamları, bölge talebe mesulleri, il imamları, ülke imamları, kıta imamları ve dünya imamının bulunduğunu dile getiren S.A, yapının çok büyük olduğunu ve bu şekilde dünyadaki örgütlenmelerini parça parça bölerek yönettiklerini söyledi.
"Toplantılara cep telefonu sokulmazdı"
Ev imamı olduktan sonra haftada bir kez imamların toplantılarına katılmaya başladığını belirten S.A, şunları anlattı:
"Sözde imamlar her hafta bir kez bu şekilde toplanırdı. Biz toplantıları paralel yapıya bağlı bir öğrenci yurdunun toplantı salonunda yapardık. Toplantılara kesinlikle cep telefonu sokulmazdı. Telefonlar dışarıda bırakılırdı. Toplantıların konuları genellikle Fetullah Gülen'in haftalık mesajları olurdu. Mesajların içeriği genellikle dini nitelikliydi. Mesajlarda evde o hafta hangi konuda sohbet yapılacağı, nelere dikkat edileceği, eve gelen ortaokul ve lise öğrencilerine nasıl davranılacağı ve neler anlatılacağı şeklindeydi. Bu hususlar da İslam dininin doktrin ve öğretilerine dayalıydı."
"Referandumda 'evet' çıkması AK Parti'nin 50 defa seçim kazanmasından daha önemli"
Toplantılarda kendilerine iletilen mesajlarda siyasi bir içeriğin kesinlikle yer almadığını kaydeden S.A, "Ancak seçim zamanları isim vermeden hep AK Parti övülür ve paralel yapının mensuplarının AK Parti'ye oy verilmesi teşvik edilirdi. Açık açık bir şeye oy verilmesi istendiği zaman 2011 referandumuydu. Bu referandumun çok önemli olduğunu ve herkesin 'evet' oyu vermesini istemişlerdi. Hatta bu referandumda 'evet' sonucu çıkmasının AK Parti'nin 50 defa seçim kazanmasından daha önemli olduğunu söylemişlerdi." ifadesini kullandı.
"FETÖ'de en önemli şey, itaat"
FETÖ'de itaat ve istişarenin önemine değinen S.A, şunları anlattı:
"Sözde ev imamı toplantılarında neredeyse istinasız olarak her hafta itaat ve istişarenin öneminden bahsedilirdi. Bu husus sürekli paralel yapı içerisinde vurgulanan bir şeydi. Ben bu şekilde 1.5 yıl boyunca sözde ev imamlığı yaptım. Daha sonra 3. sınıfın ikinci döneminde bölge talebe mesulluğu görevi de yaptım. Bana bağlı birkaç ev vardı. Ben bu evleri takip ediyordum. O evlere her hafta düzenli olarak ortaokul veya lise öğrencileri devam ediyor mu, öğrencilere bisküvi ve kola gibi ikram edecek şeyler için paraları var mı gibi şeyleri takip ediyordum. Öğrencilere ders verirken dikkat edilecek şeyleri sözde ev imamlarına söylüyordum. Mesela gelen küçük öğrencilerin çok sevimli olduğunu ancak öğrencilerle hiçbir şekilde fiziksel temas kurulmaması gerektiğini çünkü ailelerin bu durumu yanlış anlayabileceğini ve öğrenciyi bir daha eve göndermeyeceğini söylüyordum. Bunu da bize üstümüzdeki kişiler söylüyorlardı."
"Sürekli kod isim kullanıyorlardı"
Paralel yapılanmada gizliliğin çok önemli olduğunu belirten S.A, "Paralel yapıda imamlık ve bölge talebe mesulluğu yapan kişiler yılda en az 2 defa telefon hatlarını ve cihazlarını farklı hat ve cihazlarla değiştiriyordu. Sürekli kod isim kullanıyorlardı. Mesela bir seferinde benim 'Mehmet' diye bildiğim bir kişi, kendisini başka birine gözümün önünde 'Ali' diye tanıtmıştı." dedi.
"Üniversite 4. Sınıfta cemaat evinden çıkmam emredildi"
Üniversite 4'üncü sınıfa geçtiğinde kendisine herhangi bir arkadaşının yanında, bekar evinde kalabileceğinin söylendiğini, bunun bir teklif değil, her zamanki gibi itaat etmesi gereken bir emir olduğunu kaydeden S.A, cemaat evinden çıkarak, bekar, içki içen, kız arkadaşlarını eve getiren öğrencilerle kalmaya başladığını belirtti.
"Cemaat evinden ayrıldıktan sonra da burs almaya devam ettim"
Bu kişilerin paralel yapılanmayla bir bağlantısının olmadığını ifade eden S.A,"Bana 3 yıl boyunca vermeye devam ettikleri bursu ben cemaat evinden ayrıldıktan sonra da almaya devam ettim. Yalnızca haftada bir toplantılara katılmak dışında paralel yapıyla bir bağlantım kalmamıştı. Bütün arkadaşlarım da benim artık cemaatten koptuğumu sanıyordu. Ben evden ayrılırken kendime yeni bir hat ve telefon aldım. Artık paralel yapıdan sadece bir kişiyle görüşüyordum. Bu kişi B.U'ydu ve benim o zamana kadar iki yıl boyunca toplantıya gittiğim öğrenci yurdunun müdürüydü" dedi.
"Hz. Muhammed'in ölümünden sonra dünyaya 14 alim geleceğini, Gülen'in 14. alim olduğunu anlattılar"
Erzurum'daki bir kolejde yapılan sohbete B.U. ile katıldığını bildiren S.A, şunları dile getirdi:
"Burada doğu illerinden gelen 60'a yakın benim gibi öğrenci vardı. Bu kolejde 40 yaşlarında Bülent isminde Fetullah Gülen ile bizzat görüştüğü söylenen biri, bu 60 kişiyle sohbet etti. Ben bu 60 kişiyi ilk kez orada gördüm. Bize 'Bülent abi' diye tanıttıkları kişi peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in ölümünden sonra dünyaya her yüzyılda bir büyük din aliminin geldiğini ve toplamda 14 alimin geleceğini, Bediüzzaman Said Nursi'nin 13. alim olduğunu, 14. alimin ise sözde Fetullah Gülen olduğunu, Gülen'in her gece uykusunda Peygamber efendimizle görüştüğünü ve İslam aleminin problemleri hakkında istişare ettiğini anlattı.
Ayrıca ondan almış olduğu emirleri cemaat mensuplarına ilettiğini, hayatı boyunca sadece bir gün peygamberimizi rüyasında görmediğini ve onun için bir şiir yazdığını, amaçlarının İslam dinini tüm dünyaya yaymak, ezanın ve peygamberimizin namının dünyanın her yerine ulaşmasını sağlamak olduğunu, bu amacı gerçekleştirmek için tüm varlığını ve ailesini bırakarak hicret ettiğini ve büyük mahrumiyetler içerisinde yurt dışında okullar açtıklarını, bizlerin de bu kişiler gibi fedakarlık yaparak onları örnek almamız gerektiğini, İslamı tüm dünyaya yayma hedefini mutlaka gerçekleştirmek gerektiğini, dünyaya İslamı ve barışı yaymanın tek yolunun tüm ülkelere dünya standartlarından daha kaliteli okullar açarak o ülkelerin beyin takımını yetiştirmeleri olduğunu anlattı."
"Göreceksiniz 40 yıl sonra dünyadaki bütün başbakanlar Türkçe bilecek dedi"
FETÖ'nün birçok ülkede bulunan okullarında o ülke liderlerinin çocuklarının eğitim gördüğünün kendilerine anlatıldığını belirten S.A, şöyle devam etti: "Hatta, 'Göreceksiniz 40 yıl sonra dünyadaki bütün başbakanlar Türkçe bilecek, bütün başbakanlar bir toplantı yaptığında bunun dili Türkçe olacak, şu anda birçok ülkede ülke liderlerinin çocukları bizim okullarımızda okuyor. Belki size komik gelecek ama Fetullah Gülen henüz 20 öğrenci yetiştirirken ben de oradaydım. Bize bir gün bütün dünyada okulları ve üniversitelerinin olacağını, Türkçe olimpiyatları düzenleyeceğini, kocaman statların bizlere dar geleceğini söylemişti. O zaman ben gülmüştüm ancak şimdi bunlar gerçek oldu.' şeklinde ifadeler kullanmıştı. Bu sohbette de mutlak itaat ve istişarenin önemi üzerinde uzun uzun konuştu. Bütün bu toplantı yaklaşık 2.5 saat sürdü."
"Benim için en uygun mesleğin astsubay yahut subaylık olduğunu söylediler"
Toplantının ardından gelenlerle birebir görüşmelerin yapıldığını dile getiren S.A, "Ben de B.U. ile bir odaya gittim. Burada B.U. odadan çıktı ve kendisini İhsan olarak tanıtan 35 yaşlarında bir adam ile baş başa kaldım. Bu kişiyi o gün hayatımda ilk defa gördüm. Bana üniversiteden sonra hangi mesleği yapmak isteğimi sordu. Ben de öğretmen olmak istediğimi, bunun için sözde abilerin talimatları hilafına gizli gizli KPSS'ye çalıştığımı söyledim. O da bana sözde abilerle istişare ettiğini ve benim için en uygun mesleğin astsubay yahut subaylık olduğunu düşündüklerini söyledi. Ben fıtratıma uygun olmadığı için bu mesleği yapmak istemediğimi söyledim. O da bana itaatin çok önemli olduğunu alınan istişare kararına itaat etmem gerektiğini, eğer itaat etmezsem Allah tarafından cezalandırılacağımı, hayatımda mutsuz olacağımı söyledi. Ben de o günkü sohbetin etkisiyle ikna oldum ve subaylık sınavlarına girmeyi kabul ettim" dedi.
"Yazılı sınavı kazandım, mülakatta ne olacağı önceden anlatıldı"
Erzurum Atatürk Üniversitesinde ÖSYM tarafından yapılan subaylık yazılı sınavına girdiğini kaydeden S.A, yaşananları söyle anlattı:
"Benim seviyeme göre çok sabit bir sınavdı. Yazılı sınavı rahatlıkla 40. asil olarak kazandım. Bir ay sonra da mülakata girdim. Mülakattan önce B.U bana bir sürü taktik verdi. Askerlerin durumsal farkındalığa çok önem verdiklerini, mülakat salonundan çıkarken kaç merdiven olduğuna, duvarların rengine, merdivende yazı olup olmadığına, odadaki tablolara dikkat etmemi, mülakat kurulunda bir bayan psikolog olacağını, bu kişinin özellikle paralel yapı mensuplarını tespit etmek için orada olduğunu, mülakat anında davranışlarıma çok dikkat edeceğini, özellikle ona karşı konuşmama ve kendisiyle tokalaşıp tokalaşmama hususuna çok dikkat edeceğini, bu bayana 'merhaba' derken gözlerinin içine bakmamı, elini sıkmamı, medeni bir şekilde kendimi tanıtıp, güler yüzlü ve esprili olmamı, kısa ve öz konuşmamı, kendi özgeçmişimi kısa ve öz şekilde anlatmamı, orada kendimle ilgili her bilgiyi doğru vermemi söyledi. 'Fetullah Gülen'i tanıyor musun' diye sorarlarsa, 'tanıyorum, televizyonlarda filan gördüm' şeklinde cevap vermemi, komutanlar bana kızgın bir şekilde bir şey söylerlerse bunun psikolojimi ölçmek için olacağını, bu durumda, 'Komutanım hayırdır, yengeye kızıp hıncını benden mi çıkarıyorsun' gibi esprili bir cevap vermemi bana tembihledi. Her şey B.U'nun anlattığı gibi çıktı. Ben de o taktikler doğrultusunda hareket ederek mülakatı geçtim."
"KKK'daki sınavın soru ve cevapları verildi"
Ankara'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın (KKK) düzenlediği sözleşmeli subaylık sınavı öncesinde yaşadıklarını, ifadesinde detaylı bir şekilde dile getiren S.A, şunları kaydetti:
"Bu sınav Ankara'da olacaktı. Ben bu sınava girmeden önce B.U yanında Ankara'dan gelen 'Selami' isimli 30 yaşlarında, görsem tanıyabileceğim ancak her zamanki gibi soyadını ve isminin takma olup olmadığını bilmediğim bir şahısla beni tanıştırdı. Sınavdan bir gün önce Ankara'ya gitmemi, Ulus'ta heykelin önünde saat 15.00'de Selami ile buluşmamı kararlaştırdık. Uçak biletini zaten onlar almıştı. Ben kararlaştırdığımız gibi o gün o saatte Selami ile buluştum.
Elinde bir çanta ile yürüyerek yanıma geldi. Bana, 'Gel senin kaldığın otele gidelim' dedi. Otele gidip kaldığım odaya çıkınca çantasından bir dizüstü bilgisayar çıkardı ve masanın üzerine koydu. Sonra bana çok önemli bir şey göstereceğini ancak göreceklerini kimseyle paylaşmamam için namusum ve şerefim üzerine yemin etmem gerektiğini söyledi. 3 kere yemin ettikten sonra bilgisayarın ekranını açtı ve bana bir takım sorularla bu soruların cevaplarını gösterdi. Bana sadece sorularla doğru cevaplarını okumamın yeterli olduğunu söyledi. Söylediği gibi yaptım.
Ben okumayı bitirdikten sonra bu soruların ertesi gün gireceğim subaylık sınavının soruları olduğunu söyledi. Ben bunun kul hakkı yeme anlamına geldiğini, zaten başarılı bir öğrenci olduğumu, sınav sorularını önceden bilmeye ihtiyacım olmadığımı söyleyerek tepki gösterdim. Bunun üzerine bana ordu içerisinde yapılaşmak isteyen çok fazla hainin olduğunu, Hristiyanlar, Yahudiler, Masonların bu vatan hainlerinden olduğunu, onların kendi taraflarına bu şekilde soruları verdiğini, onlarla rekabet edebilmek için onların yerine vatanını seven insanların gelmesi için soruları vermek mecburiyetinde olduklarını söyledi. Eğer benim yerime onlardan biri gelirse onların yapacağı her kötülükte benim de sorumluluğum olacağını, ahirette Allah'ın 'Senin elinde böyle bir fırsat vardı, neden değerlendirmedin' diye hesap soracağını söyleyerek beni ikna etti. Girdiğim subaylık sınavındaki sorular bir önceki gün Selami'nin bana gösterdiği sorularla birebir aynıydı. 50 sorunun 5 tanesini bilerek yanlış yaptım. 45 doğru ile 25. asil olarak sınavı kazandım."
"Subaylıkla ilgili güvenlik soruşturmasında elendim, astsubaylık sınavını ise kazandım"
Subaylık sınavının mülakatını da rahatlıkla geçtiğini sözlerine ekleyen S.A, "Zaten B.U, bana astsubaylık sınavıyla ilgili taktik verirken bu durumun subaylık mülakatı için de geçerli olduğunu söylemişti. Bu nedenle mülakatı geçtim. Ben aktif olarak spor yaptığım için spor sınavını rahatça verdim. Ancak subaylıkla ilgili 6 aylık güvenlik soruşturmasında elendim. Astsubaylık sınavını ise kazandım" dedi.
"Lavabonun duvarında teyemmüm alıp, gözlerimle namaz kılmam istendi"
Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığına 2011 yılında kaydını yaptırdığını, ondan sonra sadece Selami ile buluştuğunu ifade eden S.A, şöyle dedi: "Her hafta pazar günü saat 15.00'te Ulus Meydanı'nda Atatürk heykelinin yanında buluşuyorduk. Biraz yürüyüp bir kafede ya da bir restoranda yemek yerdik. Bu şekilde konuşurduk. Bana hep tedbirin çok önemli olduğunu, aşikar şekilde namaz kılmamamı, lavabonun duvarında teyemmüm alıp yatağıma yatıp gözlerimle namaz kılmamı, Fetullah Gülen'in bizim bu şekilde namaz kılmamızın peygamberin kıldığı namaz kadar kutsal olduğunu söylediğini, telefonuma dini içerikli materyalleri indirmememi, kimseyle dini ve siyasi konuları tartışmamamı, tartışma olursa hemen kısa kesip oradan uzaklaşmamı tembihliyordu. Bende söylediklerimi dilimle tasdik ediyordum. Fakat yine de kendi bildiğim gibi davranıyordum. Tedbir ve gizli namaz kılma meselesi benim hiçbir zaman aklıma yatmadı. Okulun içerisinde mescit ve cami varken farklı bir yerde namaz kılmak istememiştim. Bu nedenle normal şekilde abdestimi alıp okulun mescidinde namazımı kılıyordum. Aradan 2-3 ay geçtikten sonra Selami tedbire dikkat etmediğim hususunda beni uyardı. Halbuki ben namazımı gizlemediğimi ona söylememiştim. Buradan bir şekilde beni içeriden birine gözlemlettirdiğini düşündüm. Okul bu şekilde 4,5 ay sürdü."
"Kanepenin altındaki gizli bölmede gülen'in kitapları vardı"
Astsubay S.A, ifadesinde, Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığından mezun olduktan sonra astsubay çavuş rütbesiyle kursiyer olarak jandarma okulunda eğitim almaya devam ettiğini belirtti.
TSK'dan maaş almaya başladığını ve mesai sonrası evine gittiğini ifade eden S.A, paralel yapılanma içerisindeki Selami'nin kendisine Keçiören Sanatoryum Mahallesinde bir ev tahsis ettiğini, evin okuldan çok uzak bir yerde olduğunu söyledi.
Evi, öğrencilik yıllarından tanıdığı, cemaat evlerinde kendisi gibi kaldığını bildiği fakat astsubaylık sınavına girdiğini bilmediği S.A. ile paylaştığını anlatan S.A, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ev dayalı döşeli, kirası 450 liraydı. Ev sahibini görmedik. Kirasını ve faturalarını Selami'ye veriyorduk. Selami haftada bir evimize gelip dini konularda öğütler veriyor, tedbirin öneminden bahsediyordu. Evde dini kitaplar yoktu, yalnızca kanepenin altındaki gizli bölmede Fetullah Gülen'in kitapları, Cevşen-ü Kebir ve Risale-i Nur vardı. Kur'an da vardı ama onu saklamıyorduk. Bu şekilde 1 yıl daha geçtikten sonra 2012'de kura çekerek İzmir'e tayin oldum."
"Babam, paralel yapıyla bağlantımı hiçbir zaman bilmedi"
Ev arkadaşı S.A. ile astsubay okulundayken mesleği sevmediklerini ve istifa etmeyi düşündüklerini belirten S.A, şöyle devam etti:
"Bu nedenle evde KPSS'ye çalışıyorduk. Selami geleceği zaman kitapları saklıyorduk. Selami'de bizim evin anahtarı vardı. Bir gün biz işe gittiğimizde evi karıştırarak KPSS kitaplarını bulmuş, bizim sınava çalıştığımızı öğrenmiş. Bize sözde davaya ihanet etmememizi, mesleğimizden vazgeçmememizi söyleyerek bir sürü nasihat etti. Bu olaydan 1 hafta sonra ev arkadaşım S. A.'nın takım komutanı bölüğe kızdı ve bir direğin karşısına geçerek 'Ben eşeğim' diye bağırmasını emretti. O da emri uyguladı fakat olay gururunu çok zedelemiş, bunun üzerine istifa etti. Bende istifa etmek istedim, durumu babama anlattım. Babam benim öğretmen olmamı hayal etmişti. Bana, 'Sen benim sözümü dinlemedin ve asker oldun. Devlet seni yetiştirdi astsubay yaptı. Mesleğini bırakırsan vatana ihanet etmiş olursun. Eğer bu saatten sonra mesleği bırakırsan seni eve almam' dedi. Babam, paralel yapıyla bağlantımı hiçbir zaman bilmedi."
"Sadece bir numaranın kayıtlı olduğu şifreli telefon verildi"
İzmir'e tayini çıktığında, FETÖ/PDY içerisinde Ankara'da faaliyet yürüten Selami'nin Mustafa isimli kişiyle tanıştırarak, "Seninle artık Mustafa ilgilenecek" dediğini kaydeden S.A, söz konusu kişinin içerisinde sadece bir numaranın kayıtlı olduğu telefonu kendisine verdiğini söyledi.
Mustafa'nın telefondaki numarayı ezberlemesini istediğini anlatan S.A, "Mustafa, bu telefonumu sadece kendisini ve arada bir 'sahibinden.com' isimli sitede ilan verip bir şeyler satan kişileri arayıp ürün sormamı söyledi. Sorduğumda TİB'in sadece tek kişiyle yapılan görüşmelerden şüphelendiğini ve bunları dinlediğini söyledi."
"Teknik kısımda dinleme yapan personel olarak göreve başladım"
"Mustafa, benden, İzmir İl Jandarma Alay Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Teknik Kısım Amirliğini arayıp, çıkan kişiye, İzmir'e atandığımı, çok iyi Kürtçe bildiğimi, teknik kısma alırlarsa çok iyi tape çözeceğimi ve çok faydalı olacağımı söylememi istedi." diyen S.A, şunları kaydetti:
"Ben de bunları söyledim. Telefonda konuştuğum başçavuş, özellikle uyuşturucu dosyalarında Kürtçe bilen personel sıkıntısı yaşadıklarını durumu alay komutanına bildiriceğini söyledi. Teknik kısımda dinleme yapan personel olarak göreve başladım. Mustafa ile bana verdiği telefon vasıtasıyla haftada 1-2 defa buluşuyorduk. Benim görev yerimin kendileri için çok kritik olduğunu belirtti. Görevimin, devletin bekasını ilgilendiren ciddi suçlar ve siyasilerle ilgili dosyalarda bir görüşme tespit edersem o görüşmelerin zaman aralığını ve görüşmeyi yapan şahısların kimlik bilgilerini söylemek olduğunu bana iletti. Bunun nedenini sorduğumda bu tür görüşmelerin sümen altı edildiğini, dinlemeyi yapan personelin başının belaya girmesinden korkarak savcılara olayın intikal ettirmeyeceğini ve bu nedenle önemli suçlarla ilgili gereğinin yapılmadığını ifade etti."
"4 telefon numarası verip, yasal kılıfına uydurarak dinlememi istediler"
Görev yaptığı kısmın sorumlusunun, yapılan görevin çok ciddi olduğunu, gizliği ihlal edecek hareketlerin ciddi hukuki sorumluluk doğrucağını söyleyerek herkesi uyardığını ifade eden S.A, "Ben de bunun üzerine bildiklerimi Mustafa ile paylaşmamayı kafama koydum. 17 Aralık 2013'ten bir ay önce Mustafa bana 4 tane telefon numarası verdi. Bu numaraları bir şekilde yasal kılıfına uydurarak dinlemem gerektiğini söyledi. Ben bu numaraların son 4 hanesini ezberledim. Sistemde sorgusunu dahi hukuki sorumluluktan korktuğum için yapmadım. Bu nedenle numaraların kime ait olduğunu bilmiyorum" dedi.
"17 aralık'ta bütün yasal dinleme işlemlerini sonlandırdık"
"Niyetim o numaralar yaptığım mevcut yasal dinleme kapsamında herhangi bir telefon numarasıyla irtibat kurarsa ve içinde suç unsuru da varsa tapesini çözüp tim komutanına vermekti." diyen S.A, "Ancak böyle bir konuşmaya denk gelmedim. Zaten bir ay sonra 17 Aralık günü biz bütün yasal dinleme işlemlerini sonlandırdık. Yalnızca terörle ilgili önleme dinlemesi yaptık. Bu işlem için de Ankara'dan karar alınmıştı. 17 Aralık'tan sonra da ben Mustafa ile bir defa görüştüm. Bu görüşmede bana verdiği telefonu geri aldı ve bana riskli bir dönemde olduklarını bu şekilde görüşmenin uygun olmayacağını söyledi. Zaten ben 2013 yılı Nisan ayında onların bulacağı biriyle değil de sevdiğim kızla evlendiğim için uzun süredir bana soğuk davranıyordu. Fakat yine de benden vazgeçmiş değildi" ifadesini kullandı.
"Erbakan döneminden bu yana AK Parti bize sıcak bakmıyor"
FETÖ/PDY'nin görevlendirdiği Mustafa ile 17 Aralık süreci hakkında görüşme yaptıklarını kaydeden S.A, şunları dile getirdi:
"Benden, 17 Aralık sonrası yaptığımız görüşmede bu mevzuları kimseyle tartışmamamı, kimin haklı, kimin haksız olduğu konusunda fikrim olmadığını söylememi istedi. Telefonu aldıktan sonra iki kez daha evime geldi. Mustafa evime geldiğinde soruşturmaların darbe girişimi olmadığını, Erbakan döneminden bu yana AK Parti hükümetinin kendilerine sıcak bakmadığını, sırf ülkede iyi şeyler olsun diye AK Parti ile yakın durduklarını, bakanların yolsuzluklarını uzun süredir bildiklerini ve bunu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ilettiklerini ve 17 Aralık sürecinden önce de eski bakanlar Kürşat Tüzmen, Kemal Unakıtan'ın yolsuzluğa bulaştığını ilettiklerini, bu nedenle bu iki bakanın görevden alındığını, fakat 17 Aralık 2013'te ortaya çıkan yolsuzluklara Başbakan Erdoğan ve ailesi de bulaştığı için bu konuda herhangi bir işlem yapmadığını, bunun üzerine savcıların yetimin hakkını korumak için her şeyi göze alarak bu operasyonu gerçekleştirdiğini söyledi. Bu konuları kimseyle tartışmamamı bana söyledi. Bu konuşma 17 Aralık darbe girişimi sürecinden kısa bir süre sonra benim cemaat hakkımdaki fikirlerim değişmesin diye yapıldı. Ben bunu şimdi anlıyorum."
"Telefonumdaki mesajlar 2-3 saniyede kendiliğinden siliniyordu"
Paralel devlet yapılanmasının gerçek yüzünü görmemesi için kendisini yanlış fikirlerle doldurduklarını belirten S.A, ifadesinde şöyle dedi: "Mustafa'nın ikinci kez evime gelişi tayinim Hakkari'ye çıkmadan hemen önceydi. Yanında Ömer diye biriyle geldi. Benimle Van'da ilgilenecek kişinin Ömer olduğunu söyledi ve bizi tanıştırdı. Bana açık öğretim ve üniversite sınavlarına başvurmamı ve sınav bahanesiyle sık sık Van'a gelmemi Ömer isimli şahıs söyledi. Van'a ilk geldiğimde beni Ömer karşıladı. Benim telefonuma bir program yükledi. Bu programda iki telefon birbirine yaklaştığında birbirini algılayan ve bir arama tuşunun belirdiği bir ekran çıkıyordu. Arama tuşuna basınca benim telefonumda bir kod belirdi.
Ben 'ok' tuşuna basınca mesajlaşma bölümü açılıyordu. Mesajlar okunduktan 2-3 saniye sonra kendiliğinden siliniyordu. Programa da bir şifre ile giriliyordu. Bana Van'da bu şekilde haberleşeceğimizi söyledi. Programda telefonlar yan yana gelip bir kere eşleştikten sonra bir yerden mesajlaşma imkanı veriyordu. Fakat benim akıllı telefonum çok iyi olmadığı için Hakkari'ye giderken format attım. Programı unutmuştum. Zaten 17 Aralık darbe girişimi sürecinden sonra paralel yapının gerçek yüzünü görmeye başlamış ve benden geçmişte istenen illegal talepler nedeniyle kendilerine bağlı hakim savcıları organize ederek gerçekten Türkiye Cumhuriyeti'nin meşru ve tek hükümetine karşı darbe girişiminde bulunmalarına ciddi şekilde ihtimal verir olmuştum. Bu olaydan sonra hiçbir şekilde onlarla irtibat kurmadım. Sadece bundan yaklaşık 2 ay önce eşimin telefonundan yabancı bir numara aradı ve benimle görüşmek istediğini söyledi. Ben telefonu aldığımda sesinden Ömer olduğunu anladım ve kendisiyle görüşmek istemediğimi söyleyerek yüzüne kapattım."
"Çok pişmanım"
"Ben daha önce bu konuyu adli mercilere bildirmek istedim. Ancak dosyaya bakacak savcının FETÖ/PDY'nin bir üyesi olabileceği ve başımı belaya sokabileceği düşüncesiyle fikrimden vazgeçtim." ifadesini kullanan S.A, "Ancak 15 Temmuz 2016 gecesi milletin silahıyla milletin kendisini şehit edecek kadar gözü dönmüş bir yapı olduğunu tüm milletimizle birlikte görünce durumu komutanıma aktardım." dedi.
FETÖ/PDY ile irtibatından dolayı çok pişman olduğunu belirten S.A, şunları kaydetti:
"FETÖ/PDY yıllar yılı başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bütün milletimizi kandırmış olan sinsi bir yapılanmadır. Benim bu yapının içerisinde bulunduğum dönemde herkesin malumu olduğu gibi neredeyse AK Parti ve hükümetimizle eşdeğer tutuluyordu. Her görüşten insanlar ve medya kuruluşları Türkçe Olimpiyatları'na methiyeler diziyordu. Zaten 2002 yılından 2013 yılına kadar sadece iki kez hukuka aykırı iş yaptıklarına şahit oldum. Görünüşte hepsi benimle aynı inancı paylaşan, benim gibi mütedeyyin ve ülkesine faydalı olmaya çalışan insanlardı. İllegal taleplerine de kendilerince bir gerekçe bularak beni de ikna etmişlerdi. Fakat 15 Temmuz 2016'da genç, yaşlı, kadın, erkek ayırt etmeksizin gafil avladıkları milletimize silah sıkacak, hedef gözetmeksizin bombalayacak kadar gözü dönmüş caniler olduklarını tüm milletimiz görmüştür. Yaşanan hadiseler dünyada itibarımızı sarstığı gibi tüm vicdanları derinden yaralamıştır. Ben de vicdanen rahatsız olarak bildiklerimi paylaşmak istedim. FETÖ/PDY ile olan irtibatım için çok pişmanım. Benden istedikleri hukuka aykırı eylemleri şu veya bu şekilde hiç gerçekleştirmedim."
Kaynak:cnntürk.com
Etiketler:
cemaat,
darbe,
fethullah gülen,
haber
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan önemli açıklamalar
Cumhurbaşkanı Erdoğan katıldığı canlı yayında 15 Temmuz gecesi yaşananları anlattı ve ilerki günlerde atılacak adımlar hakkında da bilgi verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, A Haber-ATV ortak yayınına katıldı.
İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları;
'Hande Hanım ile ilk görüşmeyi yaptım'
"Demokrasi nöbetinde olanları selamlıyorum. Dünyanın hiçbir yerinde demokrasi mücadelesini bu kadar şanlı veren başka bir ülke tanımadım. O akşam dört televizyon kanalına malum cep telefonuyla bağlandım. Hande Hanım ile ilk görüşmeyi yaptım. Dört kanala bağlantılarla birlikte tüm vatandaşları meydanlara, havalimanlarına davet edişimiz, halkımızın akın akın meydanlara yürüyüşü demokrasi mücadelesini verecek yiğitlerin olduğunu gösterdiler."
'Katar Emiri'ni zikretmem gerekiyor. Sürekli aradı'
"Şehit haberleri geldikçe daha fazla duygulandım. Şehitler tepesi boş değil. Bu millet bunu bir kez daha ispatlamış oldu. Dünyadan birileri arıyor, darbeye karşı verdiğiniz mücadeleden dolayı sizi kutlarız diyor. Ama şu anda ülkemize gelip... Birkaç istisna dışında Katar Emiri'ni zikretmem gerekir. Sürekli aradı. Rusya, sayın Putin aradı. ABD aradı. Kimse ilgili bakanını, yetkilisini buraya gönderme zahmetinde bulunmadı. Darbe girişimi yapılıyor. NATO'nun en önemli ülkelerinden birisi. Böyle bir ülkede böyle bir hareket yapılıyor. 'Tebrik ederiz ama şu anda askerler toplanıyor, yargı toplanıyor, endişeliyiz' diyorlar. Ben bunu ahlaki bulmuyorum. Dürüst olmayacaksanız sizin o darbe girişimlerimiz ile ilgili açtığınız telefonların önemi yok."
'Bir çiftlikte her türlü konforuyla yaşıyor'
Bugüne kadar ABD herhangi bir teröristle ilgili iade talebinde bulunduğu zaman ki onların hepsi bizde cezaevindeydi, göndermişizdir. Bir çiftlikte her türlü konforuyla orada yaşıyor. Ben bir yıl önce bu kişiyi istiyorum. Şu anda bu adam bizim milli güvenlik strateji belgemize giriyor. Belgeleri gönderdik.
Bunun dışında batı ülkeleri... Bakıyorsunuz Afrika'da, başka ülkelerde örgütlenmiş. Bunun kadar yaygın dünyada ikinci bir terör örgütü yok. Her okul bir terör örgütü şubesi görevi görüyor. Okul, eğitim, öğretim... Bunu yaparken de o ülkenin yöneticilerinin de çocukları oralarda eğitildiği için zannediyorlar ki gayet iyi eğitiliyorlar. Fakir ailelerin çocukları da orada. Sonra ananas falan faaliyetleri de görüyorlar.
Tutuklu ve gözaltı sayısı
Biz de bu propagandaya geldik. Bunu itiraf etmem lazım. İyi niyetimizin kurbanı olduk bunu da ifade etmem lazım. Bu olay olmamış olsaydı bunların üzerine bu şekilde gidemeyecektik. Şimdi milletim çok daha iyi tanıma fırsatı buldu. Çok ciddi sayıda bugün itibarıyla gözaltına alınan şahıs 18 bin 699 idi. Tutuklu sayısı 10 bin 137. Şehitlerimizin sayısı 237.
'Ciddi bir istihbarat zafiyeti var'
21.30 gibi eniştem beni arıyor. Daha önce saatleri karıştırdık. Beylerbeyi Sarayı'nın orada bir
hareketlilik var diyor. Bu haberi aldıktan sonra ben inanamadım. Ziya dalga mı geçiyorsun, ne alakası var dedim. Daha sonra MİT Müsteşarı'nı, Genelkurmay Başkanı'nı aradım, ulaşamadım. Sayın Fidan'a ulaşabildiğimde kendisinden bilgileri aldım. Arada özellikle Başbakanımızla irtibat halindeyiz. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Meclis durumlarını görünce sıkıntı oluyordu. 10'a doğru Fidan'a ulaşma fırsatım oldu. Böyle bir durum olduğunu, kendisinin Genelkurmay'a gittiğini, Genelkurmay'dayken böyle bir durum olmadığını 20.30 gibi gelmiş. MİT'e geldiğinde orası da bombalanmaya başlamış. Bilgileri o anda kendilerinden kabataslak aldık. Bu süreç içinde maalesef bir gerçeği tespit ettik ki burada ciddi bir istihbarat zafiyeti var. Bu saate kadar bu olmazdı. Bir iki saatin çok büyük önemi var. Bütün bunlara rağmen anında bazı müdahaleler yapılabildi. Uçuşu yapanlara karşı bazı karşı tedbirler alınabildi.
'Düşman bile yapamaz'
Bir talihsizliğimiz var TBMM'nin bu tür darbeler karşısında ciddi bir koruması yok. Uçaksavarlar vs. olmuş olsa... Bunu sadece darbe olarak düşünmeyelim. Yabancılara karşı da... Bir musibet bin nasihatten iyidir. Bundan sonra tedbirler de alındı. Meclisimiz olsun, Külliye olsun... Özel Harekat binası bombalanıyor. Kim yapıyor bunu asker kılığına girmiş teröristler yapıyor.
Düşman bile bunu yapmaya muktedir olamaz. Pensilvanya'da yalan makinesi çalışıyor. Daha neyi göreceksiniz. Belgeleriyle, bilgileriyle her şey ortada. Onlara özellikle sesleniyorum, tabanı ibadet dediğim saf kesimler olan insanlar. İhanet içinde olanların zaten ciddi bir kısmı kaçıp gittiler. Bu ülkede olanların kimi ormanda kimi başka yerde saklanıyor. İnlerine gireceğiz, bulup çıkaracağız.
"Pilota "Sen karanlıkta inebilir misin?" dedim"
Bu akşamın en önemli yanı, ailemle beraber, bizi orada 15 dakika gecikmemiz olsa, bunlar Maalesef Nur Mağarası içinde olanları görememişler. Bizi de, orada gelmişler adresi soruyorlar, biz tabii otelde değildik, otele falan gidiyorlar. Bu arada tabii biz yayınımızı yaptık. Helikopterdeki pilotum, yıllardır sağ olsun yanımda. "Buradan Dalaman'a kaç dakikada gideriz?" diye sordum, "15 dakika" dedi. "Güvenliğim nedir?" dedim, "Ben yakınım bitene kadar yakalanmam" dedi, beni rahatlatan o oldu. Ve hemen biz ailecek dolduk, havalandık, kararttık ve, çünkü 4 ayrı noktada hazırlığımız vardı. En yakın Dalaman'dı. Bodrum vardı, Dalaman vardı, Çıldır vardı, İzmir vardı.
Burada tabii İstanbul'la irtibatımız devam ediyor. "Şu anda sana bildirmiyorum ama sen İstanbul ve Ankara arasında git" dedim pilota. Güvenmediğimden değil, yıllardır yanımda.
O pilot benim yıllardır beraber uçtuğumuz pilot. Daha sonra farklı bazı bilgiler geldi ve kendisine oradaki söylediğimiz şeyle şimdiki şey, "Pist karartılmış" dedi, işgal altında. Durum böyle olunca İstanbul Emniyet Müdürü'yle irtibat kurdum "Ne zaman temizleyeceksiniz" dedim, "10-15 dakika içinde" dedi. Kule işgalcilerden temizlendikten sonra hemen pist aydınlatıldı ve biz zaten devam ediyorduk ama kararımız inmekti. Pilota "Sen karanlıkta inebilir misin?" dedim, "İnerim ama sizi riske atamam" dedim. "Bizim uçağımız çok kısa mesafede durabilen bir uçak" dedim, "Riske atamam" dedi. "Sen tur at" dedim. "Gerekirse buraya ineceğiz" dedim. Kendi zaten farlarıyla bunu yapabilecek güçte. Ve aydınlatınca zaten problem kalmadı, indik. İndiğimiz andan itibaren uçaklar üzerimizde alçak uçuş yapıyorlar. Bu alçak uçuşlar ses hızının üzerine çıkınca patlamalar duyuyorsunuz, onunla Devlet Koruma Evi'nin camları kırıldı. Torunlarım yanımda, ürküyorlardı. 3 tane, bir tanesi 9 aylık. Ciddi manada korkuyorlar, buna rağmen Devlet Konuk Evi'nin önünde tüm halkımın, milletimin toplanışları, onların oradaki dik duruşları, o demokrasi nöbetine başlamış olmaları. Gezi olaylarındaki anı bana yaşattı. Orada da Cezayir önünde 100 bin kişi terminalin önünde toplanmıştı.
"Genelkurmay'a Ümit Bey'i atıyoruz dedim"
O andan itibaren duyduk Genelkurmay Başkanı ellerinde rehine diye. Binali Bey'e vekaleten Ümit Bey'i atıyoruz haberin olsun dedim. O andan itibaren Akıncı'daki gelişmeleri takip ettiğimiz gibi "Yapacağımız bir şey var" dedim. Eskişehir Başbakan'dan aldığı talimatı uygulamıyor, "Yazılı belge gönderin" diyorlar. Böyle bir tablonun içerisinde Ümit Paşa'yla gerekli konuşmaları yaptık, talimatı verdi. 12 bomba Akıncı Üssü'ne atıldı. Uçakların oradan kalkma ihtimali kalktı. Bu tabii iyice işi rahatlattı ve Eskişehir'in durumu da o andan itibaren düzeldi.
İş artık lehe dönüşmüştü. O andan itibaren de öyle kolay kolay bir hareket noktası yoktu. Gün ışıdı zaten, daha da bir rahatlama gelmiş oldu. Bazı rehineler bırakılmaya başlandı, işin sıkıntılı kısmı atlatıldıktan sonra Yargı'daki açıklamar zaten... Yargı mensuplarına da teşekkür ediyorum, dik durdular. Anayasa Mahkemesi'nin yaptığı açıklamar çok önemliydi, bazı komutanlarımızın yaptığı açıklamalar çok önemliydi. Hatırlamadığım etkin açıklamalar o andan itibaren gelmeye başlayınca, darbecilerin direnci kırıldı, kaçışmaya başladılar.
Hamd olsun zaten meydanlar, adeta hepsi tankların üzerine gidiyorlardı. Hele hele o hanım kardeşlerimin tanklar karşısında duruşları, gençlerimizin tankların altlarına yatışları... Anlatılır gibi değil...
Biz milletimize aşklarımızla hizmetimizi verdik. Hiç tahmin etmiyorduk, bunlar alçakça bunu yaptı. Bedelini ödeyecekler."
"Askeri okullar kapatılacak"
"Askeri okullar kapatılacak. Askeri okulların kapatılmasıyla birlikte tüm okullardan, liseler, mesleki okullardan rahatlıkla Harp Okullarına giriş olacak. Fakat Harp Okullarının üzerinde bir çatı oluşacak. Milli Savunma Üniversitesi kurulacak. Milli Savunma Üniversitesinin altında Kara Harp Okulu, Hava Harp Okulu, Deniz olacak. Bütün bunlarla beraber bir şey daha olacak. Kurmay, kıdem bunların hepsi gidiyor. Peki ne olacak? Kara, hava, deniz, buralarda okuyanların hepsi lisans öğrencisi. Lisansüstü, kurmaylık yerine geçmiş olacak."
Jandarma Akademisi kuruluyor
"Jandarma Akademisi kurulacak. Bu akademi, ciddi bir eleman yetiştirme merkezi haline gelmiş olacak. Bu süreçte bir başka adım ise bütün askeri hastaneler Sağlık Bakanlığına bağlanacak. Sağlık Bakanlığı, buranın işletmesini ve yönetimini tamamen kendisi ele alacak."
Tersaneler Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanacak
"Tersaneler, hepsi aynı şekilde Milli Savunma Bakanlığına bağlanacak. Asker kendi işini yapsın. Tersaneler vesaire bunları biz özel sektör olarak çok daha başarılı bir şekilde yürütme şansına sahip olduğumuz gibi bunu Milli Savunma Bakanlığı aynı zihniyet, aynı kabiliyetle çok daha başarılı bir şekilde yapar ve dört senede, beş senede bir fırkateyn üreteceğiniz yerde bunu gelir iki senede, iki buçuk senede üretirsiniz."
Genelkurmay ve MİT açıklaması
"Kuvvet komutanlıklarının hepsi Milli Savunma Bakanımıza bağlanacak. Bakanlığa değil, Milli Savunma Bakanımıza kuvvet komutanlarımız bağlanacak. Bu arada şu anda muhalefetteki siyasi partilerin liderleriyle de görüşmeler yapılıyor veya yapılacak, onlarla da küçük anayasa paketi eğer gerçekleştirilebilirse, Genelkurmay Başkanı, MİT, bunlar da Cumhurbaşkanına bağlanacak. Böyle bir adımı atacağız."
'Demokrasi Nöbeti' için tarih verdi
"Bu akşam Sayın Başbakan ile de görüşecektim, şöyle bir teklifim var, 'Biz bu demokrasi nöbetini önümüzdeki hafta pazar günü (7 Ağustos) Yenikapı'da farklı bir şekilde ele alalım' diyorum. Taçlandıralım, orada yapalım. Orada bütün Silahlı Kuvvetlerimizin komuta kademesi, mehterimiz ve bu sürece katkıda bulunan sanatçılarımız, sporcularımızla bir arada olalım. Millet orada bir arada olsun. Tüm siyasi partilerimizin bütün lider kadrolarını da davet
edelim, onlarla orada bir arada olalım ve böylece oradan tüm Türkiye'ye mesajımızı hep birlikte verelim. Normalleşme sürecinin hızlanması da ülkemiz için çok çok önemli."
'Allah bizi affetsin'
Pazartesi geliyor (ABD Genelkurmay Başkanı). Geri adım atıldı. Yanlış anlaşıldım dedi. (ABD'li komutanın 'Muhataplarımız tutuklandı' açıklaması) Bunlara anında haddini bildirmek gerekiyor. Haddini bildirmediğimiz zaman bunlar kendini haklı konuma koyuyorlar. Bir defa stratejik ortağın benim. Sen kalkıp da niye Türkiye'deki muhataplarından biriyle görüşmüyorsun. Burada bir yanlış anlaşılma var deyince tabii bizim açımızdan bir şey yok. Ama en ideal düzeltme bir defa bu adamın teslim edilmesi.
Yani Fetullah Gülen'in teslim edilmesi. Biz sizin iade taleplerinizi yerine getirdik. Bakın 20 sene önce söylenseydi, 15 sene, 10 sene, 3-4 yıl öncesine kadar bile ben inanın bu kadarını düşünmüyordum. Ama ne yazık ki ciddi manada yanılgıya düşmüşüz. Allah bizi affetsin.
Topçu Kışlası açıklaması
"Şu anda Taksim Kışlası'nın olduğu yer... Burada tarihi bir eser var. Burada muhteşem bir eser var. Bunu oraya diktiğimiz anda onunla ilgili gösteri yapanların hepsi onun önünde resim çektirecek. AKM şu anda bir ucube."
Askeri okulların kapatılması kararnamesi yayınlandı
Askeri okulların kapatılmasına ilişkin kararname, Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
669 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname (KHK) Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
KHK ile Harp Akademileri, askeri liseler ve astsubay hazırlama okulları kapatıldı, Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde Milli Savunma Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite kuruldu.
Milli Savunma Üniversitesi, rektörlüğe bağlı olarak, kurmay subay yetiştirmek ve lisansüstü eğitim vermek amacıyla yeni kurulan enstitülerden kara, deniz ve hava harp okullarından, astsubay meslek yüksekokullarından oluşacak. cnntürk
669 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması ve Milli Savunma Üniversitesi Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname (KHK) Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
KHK ile Harp Akademileri, askeri liseler ve astsubay hazırlama okulları kapatıldı, Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde Milli Savunma Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite kuruldu.
Milli Savunma Üniversitesi, rektörlüğe bağlı olarak, kurmay subay yetiştirmek ve lisansüstü eğitim vermek amacıyla yeni kurulan enstitülerden kara, deniz ve hava harp okullarından, astsubay meslek yüksekokullarından oluşacak. cnntürk
2 bin 700 hâkim ve savcının mal varlığına tedbir konuldu
FETÖ soruşturmaları kapsamında gözaltı kararı verilen 2 bin 700 hâkim ve savcının mal varlığına tedbir konulduğu öğrenildi. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası gözaltına alınan Eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'nun da tedbir istenen isimler arasında olduğu öne sürüldü.
Habertürk'ten Fevzi Çakır'ın haberine göre, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü darbe soruşturmalarında önemli bir karara imza atıldı.
Başsavcılığın talebi üzerine FETÖ soruşturmaları kapsamında hakkında gözaltı kararı verilen 2 bin 700 hâkim ve savcının mal varlığına tedbir konuldu.
190 vali, kaymakam ve mülkiye müfettişinin de mal varlığına tedbir konulması talep edildi. Tedbir kararı uyarınca listede ismi bulunan şüpheliler, haklarındaki soruşturma tamamlanana kadar mallarını üçüncü bir kişiye devredemeyecek. Ancak bu kişiler, aylık harcamaları için son aldıkları maaşları kadar hesaplarından para çekebilecek.
Sulh ceza hâkimliğinin verdiği kararda, tedbir konulan malların, FETÖ faaliyetleri neticesinde elde edildiğine ve devir faaliyetlerine girişildiğine dair kuvvetli şüphe olduğu belirtildi.
Mahkemenin bu kararıyla şunlar hakkında tedbir uygulanacak:
Taşınmazlar,Kara, deniz ve hava ulaşım araçları, Gerçek veya tüzel kişiler nevindeki her türlü hak ve alacaklar,Kıymetli evrak, varsa ortağı bulunduğu şirket ve kooperatiflerdeki ortaklık payları, Kiralık kasa mevcutları, Banka ve diğer mali kurumlardaki döviz ve vadeli mevduat hesapları.
Mal varlıklarına tedbir konulması istenenler arasında görevden alınan merkez valileri ve il valileri de bulunuyor. Bunların arasında en dikkat çeken isim, eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu.
Mal varlıklarına tedbir konulan 2 bin 745 hâkim ve savcının arasında eski HSYK üyeleri İbrahim Okur, Teoman Gökçe ve Hüseyin Serter, "Kozmik Oda" soruşturması savcısı Mustafa Bilgili, MİT TIR'ları aramasını yapan eski Adana Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, MHP Kurultayı davasında kongre yolunu açan Burhan Yaz, "Şike" soruşturmasına bakan Mehmet Berk, "İzmir Askeri Casusluk" soruşturması savcısı Zafer Kılınç ve davaya bakan Hâkim Serdar Ergül ile çok sayıda paralel yapı şüphelisini usulsüz şekilde tahliye ettikten sonra tutuklanan Mustafa Başer ve Metin Özçelik de yer alıyor.
Habertürk'ten Fevzi Çakır'ın haberine göre, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü darbe soruşturmalarında önemli bir karara imza atıldı.
Başsavcılığın talebi üzerine FETÖ soruşturmaları kapsamında hakkında gözaltı kararı verilen 2 bin 700 hâkim ve savcının mal varlığına tedbir konuldu.
190 vali, kaymakam ve mülkiye müfettişinin de mal varlığına tedbir konulması talep edildi. Tedbir kararı uyarınca listede ismi bulunan şüpheliler, haklarındaki soruşturma tamamlanana kadar mallarını üçüncü bir kişiye devredemeyecek. Ancak bu kişiler, aylık harcamaları için son aldıkları maaşları kadar hesaplarından para çekebilecek.
Sulh ceza hâkimliğinin verdiği kararda, tedbir konulan malların, FETÖ faaliyetleri neticesinde elde edildiğine ve devir faaliyetlerine girişildiğine dair kuvvetli şüphe olduğu belirtildi.
Mahkemenin bu kararıyla şunlar hakkında tedbir uygulanacak:
Taşınmazlar,Kara, deniz ve hava ulaşım araçları, Gerçek veya tüzel kişiler nevindeki her türlü hak ve alacaklar,Kıymetli evrak, varsa ortağı bulunduğu şirket ve kooperatiflerdeki ortaklık payları, Kiralık kasa mevcutları, Banka ve diğer mali kurumlardaki döviz ve vadeli mevduat hesapları.
Mal varlıklarına tedbir konulması istenenler arasında görevden alınan merkez valileri ve il valileri de bulunuyor. Bunların arasında en dikkat çeken isim, eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu.
Mal varlıklarına tedbir konulan 2 bin 745 hâkim ve savcının arasında eski HSYK üyeleri İbrahim Okur, Teoman Gökçe ve Hüseyin Serter, "Kozmik Oda" soruşturması savcısı Mustafa Bilgili, MİT TIR'ları aramasını yapan eski Adana Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, MHP Kurultayı davasında kongre yolunu açan Burhan Yaz, "Şike" soruşturmasına bakan Mehmet Berk, "İzmir Askeri Casusluk" soruşturması savcısı Zafer Kılınç ve davaya bakan Hâkim Serdar Ergül ile çok sayıda paralel yapı şüphelisini usulsüz şekilde tahliye ettikten sonra tutuklanan Mustafa Başer ve Metin Özçelik de yer alıyor.
Erdoğan'ın kızı Esra Albayrak 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını anlattı
İstanbul'da alanlarda 'Demokrasi Nöbeti' sürdü. Taksim Meydanı, Kısıklı, Esenyurt, Sultanbeyli, Zeytinburnu, Saraçhane, Esenler ve Bağcılar'da toplanan binlerce kişi ellerinde Türk bayraklarıyla darbe girişimini bu gece de protesto edip 'Demokrasi Nöbeti'ne devam etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Esra Albayrak da darbe girişiminin yaşandığı gece neler yaşadıklarını anlattı.
Saraçhane'deki demokrasi nöbetinde konuşan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "O hain çeteler en ağır şekilde cezalarını bulacak" dedi.
Taksim'deki demokrasi nöbetinde konuşan Eski Başbakan Yardımcısı ve AK Parti Ankara Milletvekili Ali Babacan da, "Güçlü liderlik, sapasağlam bir halk ve Allah'ın yardımı da ulaşınca aşamayacağımız hiçbir güçlük yok. Bu millet, içeriden, dışarıdan her türlü düşmana karşı duracağını dünya aleme ilan etti. İçerideki düşmanı bazen ayırtetmek zor olabiliyor. Bu hainler, bu devlete ne kadar düşman olduklarını gösterdiler. Bu hain terör örgütü, bu terörist başı, kendilerine emanet edilen, milletin vergisiyle alınan silahları, nasıl millete çevirttiğini herkes gördü. Şundan hiç kuşkunuz olmasın, bunlar en ağır şekilde cezalandırılacaklar. Operasyonlar başladı ve devam ediyor ve devam edecek. Ta ki bu kanser hücreleri kamu kurumlarından temizlenene kadar" dedi.
"3 çocuğum o geceye dedeleriyle bizzat şahit oldular"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Esra Albayrak'da Kısıklı'daki demokrasi nöbetine katılan vatandaşlara seslendi.
Albayrak, "Hepinize çok teşekkür ediyorum. Böyle cesur ve fedakar bir milletin parçası olmaktan duyduğum gururu ifade edemem. Hep 'Vatan millet, Sakarya' deriz ya işte o gece Vatan ne demekmiş bilfiil öğrendik. Bayrak ne demekmiş bayrak için bedel ödemek ne demekmiş herhangi bir parti taassubu olmadan, etnik fark olmadan, kadın erkek demeden, yaşlı genç demeden mücadele etmek ne demekmiş gördük öğrendik. 3 çocuğum var, O geceye dedeleriyle bizzat şahit oldular. Allah'a hamd ediyorum ki onlara anlatacağımız bir cesaret hikayemiz var" diye konuştu.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin de, 15 Temmuz gecesi Gaziantep'de yaşadıklarını anlattı.
"Cumhurbaşkanımız bu süreci de bitirdi"
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ise, Kısıklı'da halka seslenerek, "15 Temmuz, son yüzyıllık tarihimizde en önemli, en hayati ve en kritik akşam olarak sizlerin tarihi ve efsanevi duruşunuzla bu milletin tarihine altın bir sayfa olarak geçti. Benim için evlatlarım için bu ülkenin son yüzyılda çıkardığı en büyük liderin yanında ona eşlik etme şerefini nail ettiği için rabbime hamdediyorum. Bize ve tüm ailemize zerre korku ve endişe kalbimize salmadı. Dimdik ve cesur bir şekilde bu millete, size yakışır şekilde Cumhurbaşkanımız sağsalip, sapasağlam İstanbul'a geldi ve bu darbeye yumruğunu indirdi, bu süreci de bitirdi" ifadelerini kullandı. DHA
Saraçhane'deki demokrasi nöbetinde konuşan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "O hain çeteler en ağır şekilde cezalarını bulacak" dedi.
Taksim'deki demokrasi nöbetinde konuşan Eski Başbakan Yardımcısı ve AK Parti Ankara Milletvekili Ali Babacan da, "Güçlü liderlik, sapasağlam bir halk ve Allah'ın yardımı da ulaşınca aşamayacağımız hiçbir güçlük yok. Bu millet, içeriden, dışarıdan her türlü düşmana karşı duracağını dünya aleme ilan etti. İçerideki düşmanı bazen ayırtetmek zor olabiliyor. Bu hainler, bu devlete ne kadar düşman olduklarını gösterdiler. Bu hain terör örgütü, bu terörist başı, kendilerine emanet edilen, milletin vergisiyle alınan silahları, nasıl millete çevirttiğini herkes gördü. Şundan hiç kuşkunuz olmasın, bunlar en ağır şekilde cezalandırılacaklar. Operasyonlar başladı ve devam ediyor ve devam edecek. Ta ki bu kanser hücreleri kamu kurumlarından temizlenene kadar" dedi.
"3 çocuğum o geceye dedeleriyle bizzat şahit oldular"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Esra Albayrak'da Kısıklı'daki demokrasi nöbetine katılan vatandaşlara seslendi.
Albayrak, "Hepinize çok teşekkür ediyorum. Böyle cesur ve fedakar bir milletin parçası olmaktan duyduğum gururu ifade edemem. Hep 'Vatan millet, Sakarya' deriz ya işte o gece Vatan ne demekmiş bilfiil öğrendik. Bayrak ne demekmiş bayrak için bedel ödemek ne demekmiş herhangi bir parti taassubu olmadan, etnik fark olmadan, kadın erkek demeden, yaşlı genç demeden mücadele etmek ne demekmiş gördük öğrendik. 3 çocuğum var, O geceye dedeleriyle bizzat şahit oldular. Allah'a hamd ediyorum ki onlara anlatacağımız bir cesaret hikayemiz var" diye konuştu.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin de, 15 Temmuz gecesi Gaziantep'de yaşadıklarını anlattı.
"Cumhurbaşkanımız bu süreci de bitirdi"
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ise, Kısıklı'da halka seslenerek, "15 Temmuz, son yüzyıllık tarihimizde en önemli, en hayati ve en kritik akşam olarak sizlerin tarihi ve efsanevi duruşunuzla bu milletin tarihine altın bir sayfa olarak geçti. Benim için evlatlarım için bu ülkenin son yüzyılda çıkardığı en büyük liderin yanında ona eşlik etme şerefini nail ettiği için rabbime hamdediyorum. Bize ve tüm ailemize zerre korku ve endişe kalbimize salmadı. Dimdik ve cesur bir şekilde bu millete, size yakışır şekilde Cumhurbaşkanımız sağsalip, sapasağlam İstanbul'a geldi ve bu darbeye yumruğunu indirdi, bu süreci de bitirdi" ifadelerini kullandı. DHA
Etiketler:
darbe,
haber,
recep tayyip erdoğan,
taksim
30 Temmuz 2016 Cumartesi
OHAL öğretmenine 6 yıl tayin yok
Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), 2011 yılında uygulamadan kaldırdığı sözleşmeli öğretmenlik uygulaması OHAL’in 2. KHK’si ile yeniden devreye girdi. Sözleşmeli öğretmenler, KPSS puanının yanı sıra sözlü mülakat başarısına göre atanacak. 5 yıl olarak hazırlanan sözleşmeli öğretmen alım süresi OHAL KHK’si ile bir yıl daha arttı.
MEB, darbe girişiminin ardından açığa aldığı 22 bin öğretmen yerine ilk etapta 40 bin norm fazlası öğretmeni görevlendirmeyi planlıyor. Daha önce Meclis eğitim komisyonunda gündeme gelen ilk taslakta 5 yıl “çakılı” öğretmenlik modeli öngörülmüştü. Ancak KHK’ye göre, öğretmenler atandıktan sonra 4 yıl sözleşmeli olacak. Daha sonra istedikleri takdirde aynı yere kadrolu olarak atanacak. Atandıkları yerde 2 yıl daha çalışan öğretmenler tayin isteme hakkı elde edecek. Yani toplamda öğretmenler atandıkları il, okulu 6 yıl değiştiremeyecek. Eş durumu atamalarında eşlerden sözleşmeli öğretmen olmayan, sözleşmeli öğretmen olan eşin yanına gitmek zorunda kalacak.
Mülakat yapılacak
KHK ile birlikte MEB’in tüm eleştirilere karşın, öğretmen adaylarını “sözlü mülakattan başarılı olma şartıyla atama” kararından vazgeçmediği de ortaya çıktı. Yasaya göre her bir branştan belirlenen kadro sayısının 3 katı kadar aday mülakata çağırılacak. Atamalara, mülakat puanı, tecrübe ya da KPSS puanlarının yüzdelik etkilerinin ne olacağı ise henüz bilinmiyor.
Mülakat konuları
CNNTÜRK'ün haberine göre; KHK’nın yayımlanmasının ardından MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü, ilgili yönetmeliği çıkarmak için çalışmaya başladı. Yönetmelikte, sözleşmeli öğretmenliğe atanacakların başvurularının ne zaman ve nasıl alınacağı, sözlü sınava alınacakların nasıl belirleneceği ve takvimi, sözlü sınav konuları, sözlü sınavın usul ve esasları yer alacak. Bakanlığın en geç hafta başında yönetmeliği yayımlaması bekleniyor.
Norm fazlaları
Öte yandan MEB, darbe girişiminin ardından yaptığı cemaat operasyonu ile açığa aldığı şimdilik 22 bin öğretmen yerine ilk etapta MEB teşkilatındaki 40 bin norm fazlası öğretmeni görevlendirmeyi planlıyor.
MEB, darbe girişiminin ardından açığa aldığı 22 bin öğretmen yerine ilk etapta 40 bin norm fazlası öğretmeni görevlendirmeyi planlıyor. Daha önce Meclis eğitim komisyonunda gündeme gelen ilk taslakta 5 yıl “çakılı” öğretmenlik modeli öngörülmüştü. Ancak KHK’ye göre, öğretmenler atandıktan sonra 4 yıl sözleşmeli olacak. Daha sonra istedikleri takdirde aynı yere kadrolu olarak atanacak. Atandıkları yerde 2 yıl daha çalışan öğretmenler tayin isteme hakkı elde edecek. Yani toplamda öğretmenler atandıkları il, okulu 6 yıl değiştiremeyecek. Eş durumu atamalarında eşlerden sözleşmeli öğretmen olmayan, sözleşmeli öğretmen olan eşin yanına gitmek zorunda kalacak.
Mülakat yapılacak
KHK ile birlikte MEB’in tüm eleştirilere karşın, öğretmen adaylarını “sözlü mülakattan başarılı olma şartıyla atama” kararından vazgeçmediği de ortaya çıktı. Yasaya göre her bir branştan belirlenen kadro sayısının 3 katı kadar aday mülakata çağırılacak. Atamalara, mülakat puanı, tecrübe ya da KPSS puanlarının yüzdelik etkilerinin ne olacağı ise henüz bilinmiyor.
Mülakat konuları
CNNTÜRK'ün haberine göre; KHK’nın yayımlanmasının ardından MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü, ilgili yönetmeliği çıkarmak için çalışmaya başladı. Yönetmelikte, sözleşmeli öğretmenliğe atanacakların başvurularının ne zaman ve nasıl alınacağı, sözlü sınava alınacakların nasıl belirleneceği ve takvimi, sözlü sınav konuları, sözlü sınavın usul ve esasları yer alacak. Bakanlığın en geç hafta başında yönetmeliği yayımlaması bekleniyor.
Norm fazlaları
Öte yandan MEB, darbe girişiminin ardından yaptığı cemaat operasyonu ile açığa aldığı şimdilik 22 bin öğretmen yerine ilk etapta MEB teşkilatındaki 40 bin norm fazlası öğretmeni görevlendirmeyi planlıyor.
Okullara OHAL tedbirleri
Milli Eğitim Bakanlığı, FETÖ/PDY’nin darbe girişiminin ardından illere “okullarda güvenlik önlemlerini” içeren bir genelge gönderdi. Buna göre okula tamire gelen tesisatçının çantası aranacak, binaların etrafına tel örgü çekilecek.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), FETÖ darbe girişimiyle birlikte başta okullar olmak üzere tüm birimlerinde güvenlik tedbirlerinin olağanüstü seviyeye çıkarılmasını kararlaştırdı. Konuyla ilgili illere “Emniyet ve Güvenlik Tedbirleri” konulu bir genelge gönderen MEB Müsteşarı Yusuf Tekin, yeni eğitimöğretim yılıyla birlikte okullarda alınacak yeni tedbirleri açıkladı. Buna göre mesai saatleri dışında öğretmenler okul binasına izinle girebilecek. Okula tamire gelen tesisatçının alet çantası aranacak ve tamirciye okuldan bir personel eşlik edecek. Güvenlik önlemlerinin okullardan belge sızdırmayı önlemeye yönelik olduğu belirtildi.
Terör ve sabotaj
Genelgede, eğitim alanında gücü kırılan FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantılı cuntacıların, 15 Temmuz’da Türkiye’yi korumak için kendilerine emanet edilen araç, cihaz ve teçhizatı vatandaşa doğrulttuğu ifade edilerek, “Bakanlığımız, okullar ile özel eğitim kurumları ve barınma merkezlerinde üzücü olaylarla karşılaşılmaması için mevzuat esasları doğrultusunda emniyet ve güvenlik tedbirleri aksatılmadan uygulanacaktır” denildi.
Park yapılmayacak
Genelgeye göre alınacak bazı önlemler şöyle:
-Gizli ve gizlilik dereceli birim ve kısımlarda çalışan personel hakkında, “güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması” yapılacak.
-Okul bahçesine hiçbir surette araç alınmayacak. Öğrenci servis araçlarına ayrılan alan dışında park yapılmayacak.
-Çalışma saatleri dışında herhangi bir sebeple okula girmek isteyen personel, birim amirlerine veya güvenlikten sorumlu birime önceden bildirecek.
-Giriş-çıkışlar kayıt altına alınacak.
-Okula veya herhangi bir bakanlık birimine elektrik, su, havagazı ve kalorifer bakım-onarımı gibi amaçlarla gelen kişilerin tamir takımları, taşıdığı çanta ve torbaları girişte kontrol edilecek.
-Onarım süresince kontrol amacıyla bu kişilerin yanında refakatçi bir personel olacak.
-Okul bina ve eklentilerinin etrafı duvar ve tel örgü gibi engellerle çevrilecek.
-Belirli noktalara güvenlik kulübesi yapılacak. cnntürk
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), FETÖ darbe girişimiyle birlikte başta okullar olmak üzere tüm birimlerinde güvenlik tedbirlerinin olağanüstü seviyeye çıkarılmasını kararlaştırdı. Konuyla ilgili illere “Emniyet ve Güvenlik Tedbirleri” konulu bir genelge gönderen MEB Müsteşarı Yusuf Tekin, yeni eğitimöğretim yılıyla birlikte okullarda alınacak yeni tedbirleri açıkladı. Buna göre mesai saatleri dışında öğretmenler okul binasına izinle girebilecek. Okula tamire gelen tesisatçının alet çantası aranacak ve tamirciye okuldan bir personel eşlik edecek. Güvenlik önlemlerinin okullardan belge sızdırmayı önlemeye yönelik olduğu belirtildi.
Terör ve sabotaj
Genelgede, eğitim alanında gücü kırılan FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantılı cuntacıların, 15 Temmuz’da Türkiye’yi korumak için kendilerine emanet edilen araç, cihaz ve teçhizatı vatandaşa doğrulttuğu ifade edilerek, “Bakanlığımız, okullar ile özel eğitim kurumları ve barınma merkezlerinde üzücü olaylarla karşılaşılmaması için mevzuat esasları doğrultusunda emniyet ve güvenlik tedbirleri aksatılmadan uygulanacaktır” denildi.
Park yapılmayacak
Genelgeye göre alınacak bazı önlemler şöyle:
-Gizli ve gizlilik dereceli birim ve kısımlarda çalışan personel hakkında, “güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması” yapılacak.
-Okul bahçesine hiçbir surette araç alınmayacak. Öğrenci servis araçlarına ayrılan alan dışında park yapılmayacak.
-Çalışma saatleri dışında herhangi bir sebeple okula girmek isteyen personel, birim amirlerine veya güvenlikten sorumlu birime önceden bildirecek.
-Giriş-çıkışlar kayıt altına alınacak.
-Okula veya herhangi bir bakanlık birimine elektrik, su, havagazı ve kalorifer bakım-onarımı gibi amaçlarla gelen kişilerin tamir takımları, taşıdığı çanta ve torbaları girişte kontrol edilecek.
-Onarım süresince kontrol amacıyla bu kişilerin yanında refakatçi bir personel olacak.
-Okul bina ve eklentilerinin etrafı duvar ve tel örgü gibi engellerle çevrilecek.
-Belirli noktalara güvenlik kulübesi yapılacak. cnntürk
Ünlü cerrahlar gözaltında
Antalya’da FETÖ/PDY soruşturması kapsamında Akdeniz Üniversite Hastanesi’nde iki gündür süren operasyon kapsamında yüz, kol ve bacak nakillerine katılan dünyaca ünlü cerrahlar gözaltına alındı.
Antalya’da Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında gözaltı kararı alınan 150 kişiden yakalanan 147 kişi arasında Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Hastanesi’nde Türkiye’nin yüz nakli ile kol ve bacak nakillerine katılan dünya ünlü cerrahların da bulunduğu öğrenildi.
FETÖ/PDY soruşturması kapsamında Antalya Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri dün AÜ Rektörlüğü ve 19 fakülteye operasyon düzenlemişti. İki gündür düzenlenen operasyonlar kapsamında şu ana kadar aralarından eski Rektör yardımcıları, eski Dekan, akademisyen ve idari personelinde bulunduğu toplam 147 kişi gözaltına alındı. 150 kişi hakkında gözaltı kararı alınan operasyon kapsamında dün 130 kişi bugün ise 17 kişi gözaltına alındı. Yakalama kararı çıkartılan bazı akademisyenlerin ise yurt dışına kaçtığı belirlendi.
Yüz, kol ve bacak nakillerine katılan cerrahlar gözaltında operasyon kapsamında 2012 yılında Türkiye’nin ilk yüz nakli ile ilk kol ve bacak nakli operasyonlarında da yer alan Ortopedi Travmatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serdar T., Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalından Levent A., Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla R. ile Diş Hekimliği Fakültesi Çene Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sinan T., Organ Nakli Merkezi eski Müdürü Doç. Dr. İbrahim A., eski Rektör Yardımcısı Nefroloji Bilim Dalından Prof.Dr. Ramazan Ç., Çocuk Cerrahisinden Prof.Dr, Abdurrahman K., Doç.Dr. Adnan A., Kardiyoloji Anabilim Dalından Prof. Dr. Remzi Y.'da gözaltına alındı.
Öte yandan, İletişim Fakültesi eski Dekanı Bilal A., Eğitim Fakültesi eski Dekanı Mimar T. de gözaltına alınanların arasında yer alıyor.
Ayrıca FETÖ-PDY operasyonları kapsamında gözaltı sayılarının artması nedeniyle merkezdeki Antalya Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı şube ve polis merkezlerindeki nezarethanelerde yer kalmaması nedeniyle, Aksu, Döşemealtı, Serik ve Kemer ilçelerine gönderildiği öğrenildi. cnnntürk
Antalya’da Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında gözaltı kararı alınan 150 kişiden yakalanan 147 kişi arasında Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Hastanesi’nde Türkiye’nin yüz nakli ile kol ve bacak nakillerine katılan dünya ünlü cerrahların da bulunduğu öğrenildi.
FETÖ/PDY soruşturması kapsamında Antalya Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri dün AÜ Rektörlüğü ve 19 fakülteye operasyon düzenlemişti. İki gündür düzenlenen operasyonlar kapsamında şu ana kadar aralarından eski Rektör yardımcıları, eski Dekan, akademisyen ve idari personelinde bulunduğu toplam 147 kişi gözaltına alındı. 150 kişi hakkında gözaltı kararı alınan operasyon kapsamında dün 130 kişi bugün ise 17 kişi gözaltına alındı. Yakalama kararı çıkartılan bazı akademisyenlerin ise yurt dışına kaçtığı belirlendi.
Yüz, kol ve bacak nakillerine katılan cerrahlar gözaltında operasyon kapsamında 2012 yılında Türkiye’nin ilk yüz nakli ile ilk kol ve bacak nakli operasyonlarında da yer alan Ortopedi Travmatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serdar T., Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalından Levent A., Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla R. ile Diş Hekimliği Fakültesi Çene Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sinan T., Organ Nakli Merkezi eski Müdürü Doç. Dr. İbrahim A., eski Rektör Yardımcısı Nefroloji Bilim Dalından Prof.Dr. Ramazan Ç., Çocuk Cerrahisinden Prof.Dr, Abdurrahman K., Doç.Dr. Adnan A., Kardiyoloji Anabilim Dalından Prof. Dr. Remzi Y.'da gözaltına alındı.
Öte yandan, İletişim Fakültesi eski Dekanı Bilal A., Eğitim Fakültesi eski Dekanı Mimar T. de gözaltına alınanların arasında yer alıyor.
Ayrıca FETÖ-PDY operasyonları kapsamında gözaltı sayılarının artması nedeniyle merkezdeki Antalya Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı şube ve polis merkezlerindeki nezarethanelerde yer kalmaması nedeniyle, Aksu, Döşemealtı, Serik ve Kemer ilçelerine gönderildiği öğrenildi. cnnntürk
İşte Nazlı Ilıcak'ın ifadesi
Fethullahçı Terör Örgütü'nün medya yapılanmasına ilişkin soruşturmada tutuklanan Nazlı Ilıcak'ın savcılık ifadesi ifadesinde, "Yapılanmanın bir örgüt olduğunu 15 Temmuz sonrasında gördüm. Daha önce bilseydim, ne orada yazardım ne de orada bulunurdum. Bilakis karşısında yer alırdım" dediği ortaya çıktı.
FETÖ/PDY'nin medya yapılanmasına ilişkin soruşturma kapsamında gözaltına alınıp çıkarıldığı hakimlikçe tutuklanarak cezaevine gönderilen Nazlı Ilıcak'ın savcılık ifadesi ortaya çıktı.
Sabah'ın haberine göre Nazlı Ilcak'ın ifadesi özetle şöyle: "Ben darbe mağduru bir insanım. 28 Şubat sürecinde de her zaman mağdur kişilerin yanında durmaya gayret ettim. Benim yukarıda bahsettiği gibi mağdurların yanında olmak gibi bir karakterim olduğu için 17-25 Aralık sonrasında da dindar insanların üzerine insafsızca gidildiği yönünde bir kanaatim oluştu.
FETÖ/PDY'nin medya yapılanmasına ilişkin soruşturma kapsamında gözaltına alınıp çıkarıldığı hakimlikçe tutuklanarak cezaevine gönderilen Nazlı Ilıcak'ın savcılık ifadesi ortaya çıktı.
Sabah'ın haberine göre Nazlı Ilcak'ın ifadesi özetle şöyle: "Ben darbe mağduru bir insanım. 28 Şubat sürecinde de her zaman mağdur kişilerin yanında durmaya gayret ettim. Benim yukarıda bahsettiği gibi mağdurların yanında olmak gibi bir karakterim olduğu için 17-25 Aralık sonrasında da dindar insanların üzerine insafsızca gidildiği yönünde bir kanaatim oluştu.
"Mağdur olmadıklarını anladım"
Bende şu anda özellikle darbe yapılması, darbe esnasında Genelkurmay Başkanı'na darbeye katılanların Fethullah Gülen ile ilgili görüştürme teklifleri, darbeye karışanlardan çıkan birer dolarlık banknotlar, darbeye karışanların koşulsuz polise ve vatandaşa ateş talimatı vermesi ve meclisin bombalanması gibi hususları gördüğümde, bu insanların aslında mağdur olmadığını anladım.
"Yeni anladım için üzgünüm"
Bende yanıldığımı düşünüyorum. Bu yanın aslında dindar bir yapı olmadığını, mazlum bir yapı olmayıp, örgütsel bir yapılanma olduğunu yeni anladığım için üzgünüm. Ben işimden atılınca nafakamı kazanmak için Bugün TV'de programlara başladım. Bu kuruluşların bir örgütün hedefi doğrultusunda hareket ettiğinden haberim yoktu. 15 Temmuz'dan sonra özellikle Genelkurmay Başkanı'na örgüt mensubu bir askerin Fethullah Gülen ile sizi görüştürelim talebi beni çok sarstı.
"Asker içinde ciddi bir yapılanma olduğunu idrak ettim"
Bu ne biçim bir zihniyet ki koskoca Genelkurmay Başkanı'nı bu şekilde ikna edebileceğini düşünmektedir. Ayrıca bir dolarlar meselesi çıktı. Bununda hakikaten görev dağılımı olabileceğini düşündüm ve asker içinde ciddi bir yapılanma olduğunu idrak ettim. Bu kabul edilemez. Daha önce bu iddialar vardı. Ancak Genelkurmay Adli Müşaviri de bu iddiaları da reddediyordu.
"Herkes 15 Temmuz'da terör örgütü olduğunu idrak etti"
Bunları benim bilmem mümkün değildir. Yanıldığımı bu yapılanmanın bir örgüt olduğunu 15 Temmuz sonrasında gördüm. Daha önce bilseydim, ne orada yazardım ne de orada bulunurdum. Bilakis karşısında yer alırdım. Üzerime atılı hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum. Ben yaptığım programlarda veya yazılarda bilerek suç işlemedim. Yaptığım iş suç kalıbına uyuyorsa da farkında değilim.
Suç olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde herkes bu yapılanmanın bir terör örgütü olduğunu 15 Temmuz 2015 tarihi ile idrak etti.
"İyi niyetimin kurbanı oldum"
Herhangi bir kastım yoktur. Ben 40 yıllık gazeteciyim. İyi niyetimin kurbanı oldum. Ben çalıştığım dönemde şu anda yurt dışına kaçmış olduklarını öğrendiğim, daha önce öğrendiğimde de aşırı derecede tepki gösterdiğim Tarık Toros ve Erkan Başyurt gibi çalıştığım kurumda yönetici olan kişiler ile örgütsel bir bağ içerisinde bulunmadım. Kendileri de bana programı ile ilgili herhangi bir telkinde bulunmadılar. Çalıştığım dönemde örgütsel bir faaliyet olduğunun farkında değildim."
Gülen'in haki cübbesi orduya sinyalmiş
Fetullah Gülen'in ordudaki müritlerine darbe sinyalini aylar önce giydiği haki cübbeyle verdiği iddia edildi. MİT Gülen'in "haki cübbesini" fark etti ve FETÖ üyelerinin kriptolu yazışma sistemini de kırdı. Ama ne MİT ne de ABD istihbaratı, darbe olacağına dair net bir teşhis koyamadı.
ABD'nin en çok satan gazetesi Wall Street Journal'ın üst düzey Türk istihbarat kaynaklarına dayandırdığı habere göre, Fetullah Gülen ordudaki müritlerine darbe girişimi sinyalini aylar önce vermişti. MİT Gülen'in "haki cübbesini" fark etti ve FETÖ üyelerinin kriptolu yazışma sistemini de kırdı. Ama ne MİT ne de ABD istihbaratı, darbe olacağına dair net bir teşhis koyamadı.
İşte Joe Parkinson ve Adam Entous imzalı Wall Street Journal haberindeki başlıca iddialar:
* MİT'in içinde bir grup kıdemli analist, FETÖ üyeleri hakkında istihbarat toplamak ve Gülen'in vaazlarında kullandığı kelime ve jestlerde gizli mesajlar olup olmadığını anlamak için günler harcadı.
* MİT tarafından izlendiklerini bilen FETÖ üyeleri, iletişimlerini daha da gizli hale getirdi. FETÖ üyesi olan ve "casusluk oyunlarını" iyi bilen tecrübeli askeri istihbaratçılar buna yardım etti. Gülen'in kendisi telefon kullanmayı bıraktı ve talimatlarını birkaç yakın adamına sözlü olarak aktarmaya başladı.
Bylock ile yazışıyorlardı
* Üst düzey Türk istihbarat yetkililerine göre FETÖ 2014 yılında ByLock adlı kriptolu mesajlaşma uygulamasını kullanmaya başladı. MİT bunu geçen kış keşfetti ve milyonlarca mesajın şifresini çözmeye başladı.
* Bu sayede MİT, FETÖ üyesi olabilecekleri değerlendirilen 40 bin kişiyi tespit etti. Bunlardan 600'ü üst düzey askeri yetkililerdi. Ancak Türk istihbarat kaynaklarına göre bu mesajlarda bir darbe planına rastlanamadı.
* MİT kriptosunu kırdığı ByLock mesajlarını bahar aylarının başında bakanlıklarla paylaştı. Böylece FETÖ üyeleri kriptonun kırıldığını öğrendiler. Bu nedenle ByLock yerine başka bir uygulama kullanmaya başladılar.
Gülen'in haki cübbesi orduya sinyalmiş
* 21 Mart 2016'da Gülen haki bir cüppeyle vaaz verdi. YouTube videosunu analiz eden MİT uzmanları bunun ordudaki FETÖ'cülere bir mesaj olabileceğini değerlendirdi. Ancak darbeyle ilgili bir mesaj olabileceği düşünülemedi.
* Darbe girişiminden dört gün önce MİT, FETÖ üyesi olduğu sanılan 600 subayın ismini Genelkurmay'a iletti. Plan, ağustostaki YAŞ toplantısında bu subayların ordudan tasfiye edilmesiydi.
* 15 Temmuz akşamüstü MİT, Ankara Kara Havacılık Okulu ve Akıncı Üssü'nde olağandışı hareketlilik tespit etti. Genelkurmay faksla uyarıldı. 17:30'da Hakan Fidan'ın yardımcısı bizzat Genelkurmay'a gitti.
Fidan, Akar'dan haber bekledi
* O akşamüstü akademiyi ziyaret eden üst düzey bir komutan, taarruz helikopterlerinin füze yüklü olmasından şüphelendi. Üstekiler tatbikata hazırlandıklarını söylediler.
* 18:00'de Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile karargahta buluştu. Akar Akıncı'ya gidip durumu yerinde görme kararı aldı. Fidan MİT merkezine döndü ve tatildeki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı bilgilendirmek için Akar'dan haber bekledi, ama arayan olmadı. Akar, kendisini Gülen ile konuşturmayı teklif eden bir general tarafından rehin alınmıştı.
* 21:00'de dramatik bir şeyler olduğu artık açıktı. Darbeciler bir saat içinde MİT merkezine de ulaştı. İki Super Cobra ve üç Sikorsky helikopteri binaya ateş açıp komando indirmeye çalıştı.
'Son kurşununuza kadar savaşın'
* Fidan, jetlerin de bomba atabileceği endişesiyle içeride tutuluyordu. Korumaları ise dışarıdaki ağaçları siper alıp darbecilerin helikopterlerine ateş açıyordu. MİT'in silah eğitimi almamış bürokratları bile darbecilerin hava indirmesini engellemeye çalıştı. Fidan, yardımcılarına, "Son kurşununuza kadar savaşın, sizi canlı ele geçiremesinler" dedi.
* Çatışma sürerken saatler gece yarısını geçmişti. 1.30-2.00 sularında MİT'in güvenlik ekibi, darbeci helikopterleri savuşturmak için çatıya ağır makineli tüfekler ve roket atarlar getirdi. Bu sayede hem MİT karargahı hem de Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresinden darbeciler savuşturuldu.
İstihbarat zafiyeti mi?
* WSJ Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "istihbarat zafiyeti" açıklamasını hatırlatmasının ardından üst düzey bir Türk istihbarat yetkilisi gazeteye şunları söyledi: "Bir söylentinin (Akıncı'daki hareketlilik) üzerine gidip darbe girişimini ortaya çıkarmasaydık muhtemelen şimdi ya ölmüş ya hapishanede olurduk. Bu istihbarat zafiyeti sadece MİT'in değil, tüm güvenlik kurumlarımızın sistemik bir zafiyetidir."
* ABD istihbarat örgütlerinin MİT ile ortak çalışması karşılıklı bir güvensizliğe dayanıyordu. ABD'nin Türkiye'deki iletişimi dinlemesinde subaylara değil, militanlara odaklanıldı. FETÖ'nün darbe planları fark edilemedi, sadece "siyasi bir huzursuzluk" olduğu sanıldı. (cnntürk)
ABD'nin en çok satan gazetesi Wall Street Journal'ın üst düzey Türk istihbarat kaynaklarına dayandırdığı habere göre, Fetullah Gülen ordudaki müritlerine darbe girişimi sinyalini aylar önce vermişti. MİT Gülen'in "haki cübbesini" fark etti ve FETÖ üyelerinin kriptolu yazışma sistemini de kırdı. Ama ne MİT ne de ABD istihbaratı, darbe olacağına dair net bir teşhis koyamadı.
İşte Joe Parkinson ve Adam Entous imzalı Wall Street Journal haberindeki başlıca iddialar:
* MİT'in içinde bir grup kıdemli analist, FETÖ üyeleri hakkında istihbarat toplamak ve Gülen'in vaazlarında kullandığı kelime ve jestlerde gizli mesajlar olup olmadığını anlamak için günler harcadı.
* MİT tarafından izlendiklerini bilen FETÖ üyeleri, iletişimlerini daha da gizli hale getirdi. FETÖ üyesi olan ve "casusluk oyunlarını" iyi bilen tecrübeli askeri istihbaratçılar buna yardım etti. Gülen'in kendisi telefon kullanmayı bıraktı ve talimatlarını birkaç yakın adamına sözlü olarak aktarmaya başladı.
Bylock ile yazışıyorlardı
* Üst düzey Türk istihbarat yetkililerine göre FETÖ 2014 yılında ByLock adlı kriptolu mesajlaşma uygulamasını kullanmaya başladı. MİT bunu geçen kış keşfetti ve milyonlarca mesajın şifresini çözmeye başladı.
* Bu sayede MİT, FETÖ üyesi olabilecekleri değerlendirilen 40 bin kişiyi tespit etti. Bunlardan 600'ü üst düzey askeri yetkililerdi. Ancak Türk istihbarat kaynaklarına göre bu mesajlarda bir darbe planına rastlanamadı.
* MİT kriptosunu kırdığı ByLock mesajlarını bahar aylarının başında bakanlıklarla paylaştı. Böylece FETÖ üyeleri kriptonun kırıldığını öğrendiler. Bu nedenle ByLock yerine başka bir uygulama kullanmaya başladılar.
Gülen'in haki cübbesi orduya sinyalmiş
* 21 Mart 2016'da Gülen haki bir cüppeyle vaaz verdi. YouTube videosunu analiz eden MİT uzmanları bunun ordudaki FETÖ'cülere bir mesaj olabileceğini değerlendirdi. Ancak darbeyle ilgili bir mesaj olabileceği düşünülemedi.
* Darbe girişiminden dört gün önce MİT, FETÖ üyesi olduğu sanılan 600 subayın ismini Genelkurmay'a iletti. Plan, ağustostaki YAŞ toplantısında bu subayların ordudan tasfiye edilmesiydi.
* 15 Temmuz akşamüstü MİT, Ankara Kara Havacılık Okulu ve Akıncı Üssü'nde olağandışı hareketlilik tespit etti. Genelkurmay faksla uyarıldı. 17:30'da Hakan Fidan'ın yardımcısı bizzat Genelkurmay'a gitti.
Fidan, Akar'dan haber bekledi
* O akşamüstü akademiyi ziyaret eden üst düzey bir komutan, taarruz helikopterlerinin füze yüklü olmasından şüphelendi. Üstekiler tatbikata hazırlandıklarını söylediler.
* 18:00'de Hakan Fidan, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile karargahta buluştu. Akar Akıncı'ya gidip durumu yerinde görme kararı aldı. Fidan MİT merkezine döndü ve tatildeki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı bilgilendirmek için Akar'dan haber bekledi, ama arayan olmadı. Akar, kendisini Gülen ile konuşturmayı teklif eden bir general tarafından rehin alınmıştı.
* 21:00'de dramatik bir şeyler olduğu artık açıktı. Darbeciler bir saat içinde MİT merkezine de ulaştı. İki Super Cobra ve üç Sikorsky helikopteri binaya ateş açıp komando indirmeye çalıştı.
'Son kurşununuza kadar savaşın'
* Fidan, jetlerin de bomba atabileceği endişesiyle içeride tutuluyordu. Korumaları ise dışarıdaki ağaçları siper alıp darbecilerin helikopterlerine ateş açıyordu. MİT'in silah eğitimi almamış bürokratları bile darbecilerin hava indirmesini engellemeye çalıştı. Fidan, yardımcılarına, "Son kurşununuza kadar savaşın, sizi canlı ele geçiremesinler" dedi.
* Çatışma sürerken saatler gece yarısını geçmişti. 1.30-2.00 sularında MİT'in güvenlik ekibi, darbeci helikopterleri savuşturmak için çatıya ağır makineli tüfekler ve roket atarlar getirdi. Bu sayede hem MİT karargahı hem de Cumhurbaşkanlığı Sarayı çevresinden darbeciler savuşturuldu.
İstihbarat zafiyeti mi?
* WSJ Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "istihbarat zafiyeti" açıklamasını hatırlatmasının ardından üst düzey bir Türk istihbarat yetkilisi gazeteye şunları söyledi: "Bir söylentinin (Akıncı'daki hareketlilik) üzerine gidip darbe girişimini ortaya çıkarmasaydık muhtemelen şimdi ya ölmüş ya hapishanede olurduk. Bu istihbarat zafiyeti sadece MİT'in değil, tüm güvenlik kurumlarımızın sistemik bir zafiyetidir."
* ABD istihbarat örgütlerinin MİT ile ortak çalışması karşılıklı bir güvensizliğe dayanıyordu. ABD'nin Türkiye'deki iletişimi dinlemesinde subaylara değil, militanlara odaklanıldı. FETÖ'nün darbe planları fark edilemedi, sadece "siyasi bir huzursuzluk" olduğu sanıldı. (cnntürk)
Memurlar hac için izin alabilecek
15 Temmuz darbe girişiminin ardından izinleri iptal edilen memurlar sadece hac ibadetleri için izin alabilecekler.
Hürriyet Gazetesi’nin haberine göre kamuda izni iptal edilen memurlar sadece hac ibadetleri için izin alabilecek.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından izinleri iptal edilen kamu çalışanları belgelemeleri halinde hac ibadetleri için izin alabilecek. Tek şart idari veya adli soruşturma veya görevden uzaklaştırılmamış olma.
Öte yandan Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanı Süleyman Soylu memurların izin yasaklarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Bakan, “Memura izin yasağı FETÖ yapılanmasına karşı tedbirdir, (yasağın kalkması) yakın zamanda yeniden değerlendirilecek” ifadesini kullandı.
ÜCRETLERİ GERİ ALACAKLAR
Ayrıca darbe girişimi sonrası kamu çalışanlarının yıllık izinlerinin kaldırılmasının ardından tatil için para ödeyeceklerin nasıl bir yol izleyeceği merak konusu oldu. Parasını geri almak isteyenlere 14 gün içinde ücretlerinin geri ödeneceği ifade ediliyor.
Adana Barosu Tüketici Hakları Komisyonu Başkanı Turgay Mumcuoğlu yazılı bir açıklama yaparak paket tur satın alan kamu çalışanlarının yasa gereği paralarının iade edilmesi gerektiğini belirtti.
Hürriyet Gazetesi’nin haberine göre kamuda izni iptal edilen memurlar sadece hac ibadetleri için izin alabilecek.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından izinleri iptal edilen kamu çalışanları belgelemeleri halinde hac ibadetleri için izin alabilecek. Tek şart idari veya adli soruşturma veya görevden uzaklaştırılmamış olma.
Öte yandan Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanı Süleyman Soylu memurların izin yasaklarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Bakan, “Memura izin yasağı FETÖ yapılanmasına karşı tedbirdir, (yasağın kalkması) yakın zamanda yeniden değerlendirilecek” ifadesini kullandı.
ÜCRETLERİ GERİ ALACAKLAR
Ayrıca darbe girişimi sonrası kamu çalışanlarının yıllık izinlerinin kaldırılmasının ardından tatil için para ödeyeceklerin nasıl bir yol izleyeceği merak konusu oldu. Parasını geri almak isteyenlere 14 gün içinde ücretlerinin geri ödeneceği ifade ediliyor.
Adana Barosu Tüketici Hakları Komisyonu Başkanı Turgay Mumcuoğlu yazılı bir açıklama yaparak paket tur satın alan kamu çalışanlarının yasa gereği paralarının iade edilmesi gerektiğini belirtti.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)