Cemaatte kavga... Kamuoyunda Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, Marifet Derneği Başkanı Muhammmed Keskin ile bağlantısını kestiğini açıkladı. Keskin, Şefik Kocaman ve ekibine yaptığım tüm övgülerden geri dönüyorum. Frenleri patlamış. Yarın ne olacağı belli değil” dedi.
Yeni Şafak'ta yer alan habere göre Cübbeli Ahmet, Marifet Derneği hakkında daha önce yaptığı methiyelerden geri döndüğünü duyurdu. Cübbeli Ahmet, "Benim Marifet Derneği ile ilişkim kesilmiştir. Muhammed Keskin, Şefik Kocaman ve ekibine yaptığım tüm övgülerden geri dönüyorum. Frenleri patlamış. Yarın ne olacağı belli değil. Ben bunlardan korkmuyorum. Bunların ağa babalarından korkmadım, bunlardan mı korkacağım" dedi.
'HOCAEFENDİ'Yİ ZİYARETİME İZİN VERMİYORLAR'
Mahmut Ustaosmanoğlu'nu ziyaret etmesine izin verilmediğini belirten Cübbeli Ahmet, "Efendi Hazretleri'ni ziyarete gittiğimde kapıyı suratıma kapatıp içeri dahi almadılar. Bu zamana kadar böyle bir şeyi size söyledim mi? Yine söylemezdim, ama hakiki yüzleri ortaya çıktı" şeklinde konuştu.
'GÖRECEĞİZ BAKALIM KİME ALLAH'IN TOKADI GELECEK'
Muhammed Keskin'in, avukatını aradığını belirten Cübbeli Ahmet, "1 saate yakın konuşmuş. Sonunda 'Allah'ın tokadı gelecek' demiş. Göreceğiz bakalım kime gelecek Allah'ın tokadı" diye konuştu.
USTAOSMANOĞLU'NUN BACANAĞI
Marifet Derneği Başkanı Keskin Mahmut Ustaosmanoğlu'nun bacanağı.
Keskin daha önce de Beykoz Çavuşbaşı'nda yaptırılan kaçak inşaat ile gündeme gelmişti. Marifet Derneği tarafından Beykoz Çavuşbaşı'ndaki orman arazisine kaçak olarak yaptırılan inşaat geçtiğimiz şubat ayında belediye ekipleri tarafından yıkıldı.
Binayla ilgili "Mahmud Efendi Külliyesi yıkılıyor" haberlerine ise İsmailağa Vakfı'ndan tepki gelmişti.
Yapılan açıklamada "Külliyenin ne yapımında, ne de yapılan müdahalede, İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı'nın ilgisi de dahli de söz konusu değildir" denilmişti.
7 Ekim 2016 Cuma
6 Ekim 2016 Perşembe
FETÖ'den açığa alınan polis intihar etti
Bayburt'ta FETÖ operasyonları kapsamında açığa alınan 12 bin 800 polis arasında adı geçen Bayburt Emniyet Müdürlüğü'nde görevli 32 yaşındaki Emrah Oğuz, intihar etti.
Olay, 3 Ekim günü gece geç saatlerinde yaşandı. FETÖ operasyonları kapsamında açığa alındığını öğrenen Emrah Oğuz, iddialara göre tabancasını teslim etmek için gittiği Bayburt Emniyet Müdürlüğü yakınlarında tabancayla başına ateş ederek intihar etti. Kanlar içinde kalan ve çevreden olayı görenlerin çağırdığı ambulansla Bayburt Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Emrah Oğuz, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Erzurumlu olan Emrah Oğuz'un Trabzon Adli Tıp Kurumu'na gönderilen cenazesi, 4 Ekim günü gerekli işlemlerin ardından ailesine teslim edildi. DHA
5'nci sınıflar yalnız dil dersi alacak
Milli Eğitim Bakanlığı'nın reform paketine göre 5'nci sınıfta öğrencilere yalnızca yabancı dil eğitimi verilecek.
Başbakan Binali Yıldırım’ın önceki gün eğitimle ilgili açıkladığı reform paketinin ayrıntıları netleşti. Habertürk'te yeralan habere göre, 4+4+4 eğitim sisteminde 5. sınıfta sadece dil eğitimi verilecek. Okul öncesi zorunlu eğitim sistemi önce prefabrik sınıflarda pilot çalışmayla denenecek. Tekli eğitimde ders saat 09.00’da başlayacak, akşam 16.00’da sona erecek.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2.5 yıldır üzerinde çalıştığı yabancı dil projesini hayata geçirecek. MEB, bu çerçevede okullarda yabancı dil eğitiminin kalitesini artırmayı hedefliyor. Buna göre 5. sınıfta sadece Türkçe ve yabancı dil eğitimi verilecek. Bu kademede Türkçe-İngilizce, Türkçe-Fransızca, Türkçe-Almanca, Türkçe-Arapça gibi dersler yer alacak.
Yabancı dil öğretmeni ataması artırılacak
Müfredata göre 5. sınıfta işlenmesi gereken konular, 4. ve 6. sınıf derslerine yayılacak. İlkokul ikinci sınıfta başlayan İngilizce dersi programı devam edecek. Her yıl yaklaşık bin 500 yabancı dil öğretmeni atayan MEB, bu sayıyı artıracak.
İngilizce’nin yanı sıra Almanca, Fransızca ve Arapça gibi dillerde de öğretmen kontenjanı artırılacak. MEB, tekli eğitime geçilmesi kapsamında 3 bin yeni okul yapmayı hedefliyor. Her sınıf mevcudunu 30 öğrenci olarak planlayan MEB, okul giriş çıkış saatlerini de belirledi. Buna göre yeni sistemde öğrenciler sabah 09.00’da ders başı yapacak. Akşam 16.00’da dersler sona erecek. Yapılacak müfredat çalışmalarıyla ders sayısı azaltılacak ama ders yoğunluğu artırılacak.
MEB, okul öncesi zorunlu eğitime pilot uygulama ile başlayacak. Belirlenecek illerde okulların içine veya bahçesine prefabrik, betonarme ya da konteyner anaokulları yapılacak ve burada eğitim verilmeye başlanacak. Pilot uygulamanın başarılı olması halinde sistem Türkiye geneline yaygınlaştırılacak.
Başbakan Binali Yıldırım’ın önceki gün eğitimle ilgili açıkladığı reform paketinin ayrıntıları netleşti. Habertürk'te yeralan habere göre, 4+4+4 eğitim sisteminde 5. sınıfta sadece dil eğitimi verilecek. Okul öncesi zorunlu eğitim sistemi önce prefabrik sınıflarda pilot çalışmayla denenecek. Tekli eğitimde ders saat 09.00’da başlayacak, akşam 16.00’da sona erecek.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2.5 yıldır üzerinde çalıştığı yabancı dil projesini hayata geçirecek. MEB, bu çerçevede okullarda yabancı dil eğitiminin kalitesini artırmayı hedefliyor. Buna göre 5. sınıfta sadece Türkçe ve yabancı dil eğitimi verilecek. Bu kademede Türkçe-İngilizce, Türkçe-Fransızca, Türkçe-Almanca, Türkçe-Arapça gibi dersler yer alacak.
Yabancı dil öğretmeni ataması artırılacak
Müfredata göre 5. sınıfta işlenmesi gereken konular, 4. ve 6. sınıf derslerine yayılacak. İlkokul ikinci sınıfta başlayan İngilizce dersi programı devam edecek. Her yıl yaklaşık bin 500 yabancı dil öğretmeni atayan MEB, bu sayıyı artıracak.
İngilizce’nin yanı sıra Almanca, Fransızca ve Arapça gibi dillerde de öğretmen kontenjanı artırılacak. MEB, tekli eğitime geçilmesi kapsamında 3 bin yeni okul yapmayı hedefliyor. Her sınıf mevcudunu 30 öğrenci olarak planlayan MEB, okul giriş çıkış saatlerini de belirledi. Buna göre yeni sistemde öğrenciler sabah 09.00’da ders başı yapacak. Akşam 16.00’da dersler sona erecek. Yapılacak müfredat çalışmalarıyla ders sayısı azaltılacak ama ders yoğunluğu artırılacak.
MEB, okul öncesi zorunlu eğitime pilot uygulama ile başlayacak. Belirlenecek illerde okulların içine veya bahçesine prefabrik, betonarme ya da konteyner anaokulları yapılacak ve burada eğitim verilmeye başlanacak. Pilot uygulamanın başarılı olması halinde sistem Türkiye geneline yaygınlaştırılacak.
Etiketler:
başbakan,
binali yıldırım,
haber,
okul
Hükümet 2 bin TL işsizlik maaşı üzerinde çalışıyor
Hükümet işsiz kalanlara 15 ay süreyle 2 bin liraya varan maaş ödenmesi üzerinde çalışıyor. İşsizlik maaşı alabilmenin şartları da azaltılıyor.
Hürriyet'te yer alan habere göre, işsiz kalanlara sağlanan imkanlar artırılıyor.
İşçilere işsiz kaldıklarında ödenen maaşın artırılması, süresinin uzatılması, yararlanmanın kolaylaştırılması için düğmeye basıldı.
Mevcut sistemde, kendi istek ve kusuru dışında işini kaybedenler; son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış ve son 3 yıl içinde en az 600 gün işsizlik sigortası primi ödemiş olmak şartıyla maaş alıyor.
Edinilen bilgiye göre; işten ayrılmadan önce son 120 gün olan eksiksiz prim ödeme süresinin 30 güne, son 3 yılda 600 gün prim ödeme şartının da 100 güne çekilmesi, kendi kusuru dışında işten çıkarılma şartının kaldırılması üzerinde duruluyor.
İşsizlik maaşının süresinin uzatılması ve tutarının artırılması da gündemde. Mevcut sistemde işsizlik maaşı bağlanırken son 4 aylık dönemdeki ortalama brüt kazanca bakılıyor. Kazancın yüzde 40'ı kadar maaş ödeniyor. Maaş, brüt asgari ücretin yüzde 80'ini aşamıyor.
Kademeli artacak
Halen işsizlik maaşı damga vergisi düşüldükten sonra en düşük 653, en yüksek ise bin 307 lira seviyesinde bulunuyor. İşsizlik maaşında üst sınırın kademeli olarak artırılması formülü üzerinde duruluyor.
Uzmanlar, işsizlik maaşının üst sınırının öncelikli olarak bin 500 liraya, sonrasında ise 2 bin liraya kadar çıkarılabileceğini belirtiliyor.
Ayrıca halen işsiz kalanlara 10 aya kadar süreyle maaş ödenirken, 15 aya kadar çıkarılması üzerinde duruluyor.
Bağ-Kur'lu için de fon geliyor
İşçiler işsiz kaldığında devreye giren 'işsizlik fonu'nun esnaf için de oluşturulması amacıyla çalışma yapılıyor. Sistemin detayları henüz netleşmedi ancak fon kurulduğunda esnaf her ay işsizlik sigortası primi ödeyecek. İşsiz kaldığında da fondan para alabilecek. Fona devlet katkısı da sağlanması üzerinde duruluyor.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, esnaf için işsizlik fonu oluşturulmasına yönelik bir çalışmanın bulunduğunu belirterek, "Bunun bir ayağı esnaf, bir ayağı devlet. Devlet katkı vermeye hazır" demişti.
Hürriyet'te yer alan habere göre, işsiz kalanlara sağlanan imkanlar artırılıyor.
İşçilere işsiz kaldıklarında ödenen maaşın artırılması, süresinin uzatılması, yararlanmanın kolaylaştırılması için düğmeye basıldı.
Mevcut sistemde, kendi istek ve kusuru dışında işini kaybedenler; son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış ve son 3 yıl içinde en az 600 gün işsizlik sigortası primi ödemiş olmak şartıyla maaş alıyor.
Edinilen bilgiye göre; işten ayrılmadan önce son 120 gün olan eksiksiz prim ödeme süresinin 30 güne, son 3 yılda 600 gün prim ödeme şartının da 100 güne çekilmesi, kendi kusuru dışında işten çıkarılma şartının kaldırılması üzerinde duruluyor.
İşsizlik maaşının süresinin uzatılması ve tutarının artırılması da gündemde. Mevcut sistemde işsizlik maaşı bağlanırken son 4 aylık dönemdeki ortalama brüt kazanca bakılıyor. Kazancın yüzde 40'ı kadar maaş ödeniyor. Maaş, brüt asgari ücretin yüzde 80'ini aşamıyor.
Kademeli artacak
Halen işsizlik maaşı damga vergisi düşüldükten sonra en düşük 653, en yüksek ise bin 307 lira seviyesinde bulunuyor. İşsizlik maaşında üst sınırın kademeli olarak artırılması formülü üzerinde duruluyor.
Uzmanlar, işsizlik maaşının üst sınırının öncelikli olarak bin 500 liraya, sonrasında ise 2 bin liraya kadar çıkarılabileceğini belirtiliyor.
Ayrıca halen işsiz kalanlara 10 aya kadar süreyle maaş ödenirken, 15 aya kadar çıkarılması üzerinde duruluyor.
Bağ-Kur'lu için de fon geliyor
İşçiler işsiz kaldığında devreye giren 'işsizlik fonu'nun esnaf için de oluşturulması amacıyla çalışma yapılıyor. Sistemin detayları henüz netleşmedi ancak fon kurulduğunda esnaf her ay işsizlik sigortası primi ödeyecek. İşsiz kaldığında da fondan para alabilecek. Fona devlet katkısı da sağlanması üzerinde duruluyor.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, esnaf için işsizlik fonu oluşturulmasına yönelik bir çalışmanın bulunduğunu belirterek, "Bunun bir ayağı esnaf, bir ayağı devlet. Devlet katkı vermeye hazır" demişti.
4 müzik birliğine 'rekabet' soruşturması
Rekabet Kurulu, 4 müzik sektörü meslek birliği hakkında rekabeti sınırlayıcı eylemlere girdikleri iddiasıyla soruşturma açtı.
Soruşturma bilgisi kurulun sitesinde yer aldı.
Sitede yer alan açıklamada şöyle denildi:
"Müzik meslek birliklerinin 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 4. ve 6. maddelerini ihlal ettikleri ve Rekabet Kurulunun 20.06.2007 tarih ve 07-53/617-206 sayılı kararında belirtilen kriterlere aykırı davrandıkları iddialarını içeren başvuru üzerine yürütülen önaraştırma Rekabet Kurulunca karara bağlandı."
Soruşturmaya konu anılan yasa maddeleri, 'rekabetin ihlali' ve 'piyasada tekel oluşturma'yı içeriyor.
Soruşturma açılan birlikler şunlar:
* Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM),
* Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği (MSG),
* Mü-Yap Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği (MÜ-YAP),
* Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR)
Kurul sitesinde, soruşturmanın gerekçesine ilişkin ise, "Bilindiği üzere 4054 sayılı Kanun'un 4. maddesi, teşebbüsler arasındaki rekabeti sınırlayıcı anlaşmaları ve uyumlu eylemleri; 6. maddesi, hâkim durumun kötüye kullanılmasını yasaklamaktadır. Soruşturma, adı geçen meslek birliklerinin 4054 sayılı Kanun'un 4. ve 6. maddelerini ihlal edip etmediklerinin tespiti amacıyla başlatıldı" denildi.
Soruşturma bilgisi kurulun sitesinde yer aldı.
Sitede yer alan açıklamada şöyle denildi:
"Müzik meslek birliklerinin 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 4. ve 6. maddelerini ihlal ettikleri ve Rekabet Kurulunun 20.06.2007 tarih ve 07-53/617-206 sayılı kararında belirtilen kriterlere aykırı davrandıkları iddialarını içeren başvuru üzerine yürütülen önaraştırma Rekabet Kurulunca karara bağlandı."
Soruşturmaya konu anılan yasa maddeleri, 'rekabetin ihlali' ve 'piyasada tekel oluşturma'yı içeriyor.
Soruşturma açılan birlikler şunlar:
* Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM),
* Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği (MSG),
* Mü-Yap Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği (MÜ-YAP),
* Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR)
Kurul sitesinde, soruşturmanın gerekçesine ilişkin ise, "Bilindiği üzere 4054 sayılı Kanun'un 4. maddesi, teşebbüsler arasındaki rekabeti sınırlayıcı anlaşmaları ve uyumlu eylemleri; 6. maddesi, hâkim durumun kötüye kullanılmasını yasaklamaktadır. Soruşturma, adı geçen meslek birliklerinin 4054 sayılı Kanun'un 4. ve 6. maddelerini ihlal edip etmediklerinin tespiti amacıyla başlatıldı" denildi.
'F noktasından G noktasına' artık yasak
CHP Genel Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak, Milli Eğitim Bakanlığı'nın, FETÖ'ye yakın olduğu gerekçesiyle bazı yayın evlerine ait ders kitaplarının dağıtımını durduğunu açıkladı. Budak ‘'50 milyon lira değerindeki, 13 bin ton kitap iptal edildi. Kitaplar arasında sadece FETÖ kapsamındakiler yok. Müjdat Gezen'in adı geçtiği için İngilizce kitabı da iptal edildi. Matematik kitabında ise “F noktasından G noktasına doğru” örneği verildiği ve bu örnekte Fethullah Gülen'in isminin baş harfleri olması gerekçesiyle de kitap iptal edildi” dedi.
Sözcü Gazetesi'nden Başak Kaya'nın haberine göre Budak şu ifadeleri kullandı:
Gezen ve Talipoğlu “İngilizce kitabı, Tayfun Talipoğlu ve Müjdat Gezen'in, örnek verilen konu içinde adı geçtiği için iptal edildi. Matematik kitabında ise “F noktasından G noktasına doğru” örneği verildiği için Gülen'in isminin baş harfleri olması gerekçesiyle kitap iptal edildi. Paranoya haline getirdiler. Milli gelir de çar çur ediliyor.”
Budak, okullarda kitap dağıtımının gecikmesinin de kitap iptallerinden kaynaklandığını savundu ve ‘'Yıllardır bu kitaplar okutuluyor. Hükümet 17/25 Aralık sonrasında cemaati terör örgütü ilan etmiş olmasına karşın geçen yıl da aynı kitaplar okutuldu. Niye o zaman tedbir alınmadı, müdahale edilmedi? Kendisini ‘Allah affetsin' diye savunanlar herkesi adliyelere sevk ediyor'' diye konuştu.
4 milyar lira ödendi
MEB, ilk kez 2003’te başladığı ücretsiz ders kitabı dağıtımı için 13 yılda 3 milyar 700 milyon 208 bin 905 lira ödedi. 2003-2015 yıllarını kapsayan dönemde, ilkokul ve ortaokul öğrencilerine 1 milyar 585 milyon 654 bin 106 kitap dağıtıldı. Bu kitaplar için 2 milyar 536 milyon 957 bin 457 lira ödendi. Lise kademesinde ise uygulamanın başladığı 2006’dan bugüne kadar basılan 621 milyon 338 bin 705 kitap için 1 milyar 163 milyon 251 bin 448 lira ödendi.
Sözcü Gazetesi'nden Başak Kaya'nın haberine göre Budak şu ifadeleri kullandı:
Gezen ve Talipoğlu “İngilizce kitabı, Tayfun Talipoğlu ve Müjdat Gezen'in, örnek verilen konu içinde adı geçtiği için iptal edildi. Matematik kitabında ise “F noktasından G noktasına doğru” örneği verildiği için Gülen'in isminin baş harfleri olması gerekçesiyle kitap iptal edildi. Paranoya haline getirdiler. Milli gelir de çar çur ediliyor.”
Budak, okullarda kitap dağıtımının gecikmesinin de kitap iptallerinden kaynaklandığını savundu ve ‘'Yıllardır bu kitaplar okutuluyor. Hükümet 17/25 Aralık sonrasında cemaati terör örgütü ilan etmiş olmasına karşın geçen yıl da aynı kitaplar okutuldu. Niye o zaman tedbir alınmadı, müdahale edilmedi? Kendisini ‘Allah affetsin' diye savunanlar herkesi adliyelere sevk ediyor'' diye konuştu.
4 milyar lira ödendi
MEB, ilk kez 2003’te başladığı ücretsiz ders kitabı dağıtımı için 13 yılda 3 milyar 700 milyon 208 bin 905 lira ödedi. 2003-2015 yıllarını kapsayan dönemde, ilkokul ve ortaokul öğrencilerine 1 milyar 585 milyon 654 bin 106 kitap dağıtıldı. Bu kitaplar için 2 milyar 536 milyon 957 bin 457 lira ödendi. Lise kademesinde ise uygulamanın başladığı 2006’dan bugüne kadar basılan 621 milyon 338 bin 705 kitap için 1 milyar 163 milyon 251 bin 448 lira ödendi.
Rüzgar Çetin’in tahliyesinin perde arkasında 3 milyon TL varmış!
Alkollü halde kullandığı araçla bir polis memurunun ölümüne neden olan Rüzgar Çetin’in tahliyesinden kan parası çıktı. Şikâyetten vazgeçmek için 10 milyon lira isteyen polisin ailesi, 3 milyona anlaştı. Avukat da 300 bin lira aldı.
İstanbul Beşiktaş’ta yaşanan trafik kazasında polis Fatih Alagöz’ün ölümüne neden olan Rüzgar Çetin’in tahliyesinin perde arkasında “kan parası” varmış. Sabah’tan Erhan Öztürk’ün haberine göre; Çetin ailesinin, şikâyetten vazgeçmeleri için aileye 3 milyon lira, avukata ise 300 bin lira verdiği ortaya çıktı.
Kaza, Ortaköy’de geçen ocakta yaşanmış, kazada polis Fatih Alagöz ölmüş, polis Emre Tetik ise yaralanmıştı. Kazanın ardından alkollü olduğu belirlenen ve tutuklanan yönetmen Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin, İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’de yargılandı. Mahkeme, 239 gün hapis yatan Çetin’le ilgili kararını önceki gün verdi. Mahkeme başkanının şerh koyduğu kararda; Çetin’e taksirle bir kişinin ölümüne, bir kişinin de yaralanmasına neden olmak suçundan 5 yıl hapis cezası çıktı.
SOSYAL MEDYADA TEPKİ
Mahkeme Çetin’in suçu bilinçli taksirle işlediği gerekçesiyle cezayı 7 yıl 6 ay hapse yükseltti. Ardından da Çetin’in duruşmalardaki iyi halini göz önünde bulundurarak cezayı 6 yıl 3 aya indirdi. Çetin’in ehliyetinin 1 yıl 6 ay süreyle geri alınmasına karar veren mahkeme, Çetin’i tutuklulukta geçirdiği süreyi göz önüne alarak tahliye etti. Çetin’in ailenin şikâyetten vazgeçmesinin ardından serbest kalması, sosyal medyada tepkilere neden oldu. Peki Alagöz ve Çetin aileleri nasıl anlaştı? Polisin ailesi, şikâyetten neden vazgeçti? İddialara göre; kazadan sonra Çetin ailesi, Alagöz ailesiyle bir çok kez temas kurmaya çalıştı. Çetin’in annesi Hale Çetin, kazadan sonra İstanbul’dan Adana’ya taşınan şehit polisin eşi Özlem Alagöz’ün yanına gitti. Ona “Ben de anneyim. İki çocuğunuz, bizim de evladımız. Siz de bizim ailemizdensiniz. Ömür boyu beraber olacağız” dedi ama şehit eşi şikâyetinden vazgeçmedi. Çetin’in annesi de ısrarını sürdürdü. Kazanın yaşandığı günden anlaştıkları güne kadar Alagöz’ü ikna etmek için defalarca Adana’ya giden anne Çetin, sonunda Alagöz’ü razı etti ve anlaştılar. Ancak bir sorun vardı. Şehit polisin Çorum’da yaşayan anne babası ve iki kardeşi, gelinlerinin Çetin ailesiyle anlaştığını ve şikâyetten vazgeçmeye hazırlandığını öğrendi.
’10 MİLYON FAZLA, DÜŞÜRÜN’
Hemen Çetin ailesiyle temas kuran Alagöz ailesi kendilerinin şikâyetçi olacağını bildirdi. Bunun üzerine görüşmeler iki taraflı devam etti. Bir süre sonra şehit polisin yakınları, Çetin ailesinden 10 milyon lira kan parası istedi. Anne Çetin, “Bu para çok fazla. Miktarı düşürün” dedi. Yakınları istedikleri rakamı 6 milyon liraya düşürdü. Çetin ailesi ise son olarak 3 milyon lira teklif etti ve anlaşma sağlandı. Anne Çetin, taraflarla Çorum’da buluştu. Şehit polisin yakınlarına 3 milyon lira, Alagöz ailesinin avukatına da 300 bin lira verdi. Çetin’in annesinin, parayı bu süreçte sürekli elinde taşıdığı çantayla aileye teslim ettiği belirtildi.
‘VİCDANLAR RENCİDE OLDU’
Rüzgar Çetin’le ilgili mahkeme kararı, yeni bir davaya da neden oldu. Annesini bir trafik kazasında kaybeden Canan F., mahkemenin kararından vicdanen rahatsız olduğunu belirterek, avukatı Ozan Kayahan aracılığıyla mahkemeye başvurdu. Canan F., üye hâkimler Arzu D. ve Fatma A.’nın Çetin için verdiği hüküm nedeniyle Maliye Bakanlığı’na 100 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Kararı eleştiren avukat Kayahan, “Gariban biri ucuz eski bir arabayla bir polisi öldürseydi, yine sayın hâkimler bu hafif cezayı verecekler miydi? Vicdanları rencide edici bir karar vermişlerdir. Davanın geri döneceğini düşünüyorum” dedi.
İstanbul Beşiktaş’ta yaşanan trafik kazasında polis Fatih Alagöz’ün ölümüne neden olan Rüzgar Çetin’in tahliyesinin perde arkasında “kan parası” varmış. Sabah’tan Erhan Öztürk’ün haberine göre; Çetin ailesinin, şikâyetten vazgeçmeleri için aileye 3 milyon lira, avukata ise 300 bin lira verdiği ortaya çıktı.
Kaza, Ortaköy’de geçen ocakta yaşanmış, kazada polis Fatih Alagöz ölmüş, polis Emre Tetik ise yaralanmıştı. Kazanın ardından alkollü olduğu belirlenen ve tutuklanan yönetmen Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin, İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’de yargılandı. Mahkeme, 239 gün hapis yatan Çetin’le ilgili kararını önceki gün verdi. Mahkeme başkanının şerh koyduğu kararda; Çetin’e taksirle bir kişinin ölümüne, bir kişinin de yaralanmasına neden olmak suçundan 5 yıl hapis cezası çıktı.
SOSYAL MEDYADA TEPKİ
Mahkeme Çetin’in suçu bilinçli taksirle işlediği gerekçesiyle cezayı 7 yıl 6 ay hapse yükseltti. Ardından da Çetin’in duruşmalardaki iyi halini göz önünde bulundurarak cezayı 6 yıl 3 aya indirdi. Çetin’in ehliyetinin 1 yıl 6 ay süreyle geri alınmasına karar veren mahkeme, Çetin’i tutuklulukta geçirdiği süreyi göz önüne alarak tahliye etti. Çetin’in ailenin şikâyetten vazgeçmesinin ardından serbest kalması, sosyal medyada tepkilere neden oldu. Peki Alagöz ve Çetin aileleri nasıl anlaştı? Polisin ailesi, şikâyetten neden vazgeçti? İddialara göre; kazadan sonra Çetin ailesi, Alagöz ailesiyle bir çok kez temas kurmaya çalıştı. Çetin’in annesi Hale Çetin, kazadan sonra İstanbul’dan Adana’ya taşınan şehit polisin eşi Özlem Alagöz’ün yanına gitti. Ona “Ben de anneyim. İki çocuğunuz, bizim de evladımız. Siz de bizim ailemizdensiniz. Ömür boyu beraber olacağız” dedi ama şehit eşi şikâyetinden vazgeçmedi. Çetin’in annesi de ısrarını sürdürdü. Kazanın yaşandığı günden anlaştıkları güne kadar Alagöz’ü ikna etmek için defalarca Adana’ya giden anne Çetin, sonunda Alagöz’ü razı etti ve anlaştılar. Ancak bir sorun vardı. Şehit polisin Çorum’da yaşayan anne babası ve iki kardeşi, gelinlerinin Çetin ailesiyle anlaştığını ve şikâyetten vazgeçmeye hazırlandığını öğrendi.
’10 MİLYON FAZLA, DÜŞÜRÜN’
Hemen Çetin ailesiyle temas kuran Alagöz ailesi kendilerinin şikâyetçi olacağını bildirdi. Bunun üzerine görüşmeler iki taraflı devam etti. Bir süre sonra şehit polisin yakınları, Çetin ailesinden 10 milyon lira kan parası istedi. Anne Çetin, “Bu para çok fazla. Miktarı düşürün” dedi. Yakınları istedikleri rakamı 6 milyon liraya düşürdü. Çetin ailesi ise son olarak 3 milyon lira teklif etti ve anlaşma sağlandı. Anne Çetin, taraflarla Çorum’da buluştu. Şehit polisin yakınlarına 3 milyon lira, Alagöz ailesinin avukatına da 300 bin lira verdi. Çetin’in annesinin, parayı bu süreçte sürekli elinde taşıdığı çantayla aileye teslim ettiği belirtildi.
‘VİCDANLAR RENCİDE OLDU’
Rüzgar Çetin’le ilgili mahkeme kararı, yeni bir davaya da neden oldu. Annesini bir trafik kazasında kaybeden Canan F., mahkemenin kararından vicdanen rahatsız olduğunu belirterek, avukatı Ozan Kayahan aracılığıyla mahkemeye başvurdu. Canan F., üye hâkimler Arzu D. ve Fatma A.’nın Çetin için verdiği hüküm nedeniyle Maliye Bakanlığı’na 100 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Kararı eleştiren avukat Kayahan, “Gariban biri ucuz eski bir arabayla bir polisi öldürseydi, yine sayın hâkimler bu hafif cezayı verecekler miydi? Vicdanları rencide edici bir karar vermişlerdir. Davanın geri döneceğini düşünüyorum” dedi.
5 Ekim 2016 Çarşamba
Duruşmaya boşanma avukatı da geldi
Geçtiğimiz Mart ayında karısı Ebru Gündeş ve çocuğuyla ABD’nin Miami Kenti’ne geldiği gün havalimanında FBI tarafından gözaltına alınan ve İran yaptırımlarını ihlal, ABD’yi dolandırmak, karapara ve bankacılık sahtekârlığı suçlarından tutuklanıp 75 yıl hapis istemiyle yargılanan İran kökenli Türk işadamı Reza Zarrab’ın (33) New York’ta süren davasına devam edildi.
Ve bu seferki duruşmayı Zarrab’ın İstanbul’da bulunan babası Hüseyin Zarrab dahil tüm Zarrab Ailesi’nin avukatlığını üstlenen, Ebru Gündeş’le boşanması sürecinde Reza Zarrab’ı temsil edecek olan Şebnem Eriş de salonun ön sırasından izledi.
İki saat geç başlayan duruşmada ilk sözü, İran yaptırımları konusunda uzman, Zarrab’ın savunma ekibinden avukat Paul Clement aldı. Ve Zarrab’a yönelik suçlamaların İran yaptırımlarını ihlal ve bankacılık sahtekârlığı olmak üzere iki temel eksende geliştiğini, ancak Zarrab ABD vatandadaşı olmadığından ve Zarrab’ın gerçekleştirdiği, New York Başsavcısı Preet Bharara’nın hazırladığı iddianameye konu para transferlerinin ABD yargısının yetki alanına girmediğini, ayrıca bu transferler sonucu Amerikan bankalarının bir zarar yaşamadıklarını iddia ederek bu iki temel suçlamanın düşürülmesini talep etti. Clement, bu talebin mahkemece kabul edilmesi halinde bu ikisine bağlı gelişen karapara ve ABD’yi dolandırma suçlamalarının da otomatikman düşürülmesini istedi.
Ardından Zarrab’ın savunma ekibine liderlik eden avukat Benjamin Brafman söz aldı. O da gözaltına alındığı gün Zarrab’ın telefon şifresini gümrük memurlarına verirken haklarının ihlal edildiğini öne sürüp, bu nedenle Zarrab’ın telefonundan elde edilen delillerin yok sayılmasını istedi.
23 OCAK'TA JÜRİ KARŞISINA ÇIKACAK
Savcılık adına konuşmayı ise Bharara’nın yardımcısı Michael Lockard yaptı. Lockard, ilgili yasalardan ve daha önceki mahkeme kararlarından emsaller vererek Zarrab’a yönelik suçlamaların geçerli olmasını istedi. Yaklaşık iki saat süren sözlü savunmaların ardından Berman duruşmayı sona erdirdi. Zarrab’ın avukatlarının talepleriyle ilgili ne zaman karar vereceğine dair ise bir açıklama yapmadı. Eğer savunma ve başsavcılık arasında bir anlaşma olmazsa, Zarrab’ın 23 Ocak 2017’de jüri karşısına çıkarılması bekleniyor.
BOŞANMA DAVASI YOK
Zarrab Ailesi’nin avukatı Şebnem Eriş, davayla ilgili gelişmeler nedeniyle son iki aydır New York’a gelip gittiğini belirterek Ebru Gündeş’in henüz bir boşanma davası açmadığını, Zarrab ve Gündeş’in aralarında daha önce yapılmış bir mal paylaşımı anlaşması olduğunu, çocuklarının velayeti için ise görüşmelerin devam ettiğini söyledi.
Eriş, anlaşmalı boşanmalarda Türk mahkemeleri her iki tarafın da mahkeme salonunda bulunmasını istediğinden, Zarrab’ın halen New York’ta hapiste tutuluyor olmasının durumu karmaşıklaştırdığını belirtti. Hürriyet
Ve bu seferki duruşmayı Zarrab’ın İstanbul’da bulunan babası Hüseyin Zarrab dahil tüm Zarrab Ailesi’nin avukatlığını üstlenen, Ebru Gündeş’le boşanması sürecinde Reza Zarrab’ı temsil edecek olan Şebnem Eriş de salonun ön sırasından izledi.
İki saat geç başlayan duruşmada ilk sözü, İran yaptırımları konusunda uzman, Zarrab’ın savunma ekibinden avukat Paul Clement aldı. Ve Zarrab’a yönelik suçlamaların İran yaptırımlarını ihlal ve bankacılık sahtekârlığı olmak üzere iki temel eksende geliştiğini, ancak Zarrab ABD vatandadaşı olmadığından ve Zarrab’ın gerçekleştirdiği, New York Başsavcısı Preet Bharara’nın hazırladığı iddianameye konu para transferlerinin ABD yargısının yetki alanına girmediğini, ayrıca bu transferler sonucu Amerikan bankalarının bir zarar yaşamadıklarını iddia ederek bu iki temel suçlamanın düşürülmesini talep etti. Clement, bu talebin mahkemece kabul edilmesi halinde bu ikisine bağlı gelişen karapara ve ABD’yi dolandırma suçlamalarının da otomatikman düşürülmesini istedi.
Ardından Zarrab’ın savunma ekibine liderlik eden avukat Benjamin Brafman söz aldı. O da gözaltına alındığı gün Zarrab’ın telefon şifresini gümrük memurlarına verirken haklarının ihlal edildiğini öne sürüp, bu nedenle Zarrab’ın telefonundan elde edilen delillerin yok sayılmasını istedi.
23 OCAK'TA JÜRİ KARŞISINA ÇIKACAK
Savcılık adına konuşmayı ise Bharara’nın yardımcısı Michael Lockard yaptı. Lockard, ilgili yasalardan ve daha önceki mahkeme kararlarından emsaller vererek Zarrab’a yönelik suçlamaların geçerli olmasını istedi. Yaklaşık iki saat süren sözlü savunmaların ardından Berman duruşmayı sona erdirdi. Zarrab’ın avukatlarının talepleriyle ilgili ne zaman karar vereceğine dair ise bir açıklama yapmadı. Eğer savunma ve başsavcılık arasında bir anlaşma olmazsa, Zarrab’ın 23 Ocak 2017’de jüri karşısına çıkarılması bekleniyor.
BOŞANMA DAVASI YOK
Zarrab Ailesi’nin avukatı Şebnem Eriş, davayla ilgili gelişmeler nedeniyle son iki aydır New York’a gelip gittiğini belirterek Ebru Gündeş’in henüz bir boşanma davası açmadığını, Zarrab ve Gündeş’in aralarında daha önce yapılmış bir mal paylaşımı anlaşması olduğunu, çocuklarının velayeti için ise görüşmelerin devam ettiğini söyledi.
Eriş, anlaşmalı boşanmalarda Türk mahkemeleri her iki tarafın da mahkeme salonunda bulunmasını istediğinden, Zarrab’ın halen New York’ta hapiste tutuluyor olmasının durumu karmaşıklaştırdığını belirtti. Hürriyet
Antalya'da özel huzurevinde skandal görüntüler
Antalya’da özel yaşlı ve hasta bakımevinde yarasını karıncaların sardığı hastadan, yüzünü tamamen saran yaralardan acı içerisinde yardım isteyen hastaya kadar skandal görüntüler ortaya çıktı. Olayın duyulmasının ardından bakımevi hakkında Antalya Valiliği tarafından inceleme başlatıldı.
Antalya’da özel bir yaşlı ve hasta bakımevinde yarasını karıncaların sardığı, cilt kanseri olduğu için yüzü yaralar içinde bakımsız yaşlı insanların skandal görüntüleri ortaya çıktı.
Antalya’da yaşlı ve bakıma muhtaç insanlara hizmet veren özel bir bakımevinde ortaya çıkan görüntüler görenleri hayrete düşürdü. 5 katlı ve içerisinde yaklaşık 50 bakıma muhtaç hasta ve yaşlı insanın konakladığı bakımevindeki içler acısı manzara çalışanlar tarafından cep telefonlarıyla kaydedildi.
Hastanın yarasını ve yatağını karıncalar sardı
Bir çalışanın cep telefonu ile kayıt altına aldığı görüntülerde bir oda içerisinde birbirine çok yakın yataklarda yatan yaşlı ve hasta insanların bakımsız ve çok zayıf oldukları görüldü. İsminin Ahmet olduğu öğrenilen ve cilt kanseri olduğu için yüzünün sağ tarafı kulağına kadar büyük yaralarla kaplanan ve iki gözü tamamen kör olan bir hastanın ise yatakta acı içinde kıvrandığı görüldü. İsminin Elmas olduğu öğrenilen bir kadın hastanın ise yatağını ve bacağındaki yarayı karıncaların sardığı yine cep telefonu tarafından kaydedildi.
Kahvaltıda kurtlu zeytin
Tekerlekli sandalyeye muhtaç engelli Atilla isimli bir kişi ise “Her gün kahvaltıda peynir ekmek ve domates veriyorlar. 2 gündür zeytin de vermez oldular. Ayda bir kere ya da iki kerede haşlanmış yumurta veriyorlar. 4 gündür şeker yok. Ben zeytini seviyorum ama zeytin yok” diyerek bakımsızlıktan dert yandı.
Kötü muamele nedeniyle bakımevinden ayrıldığını belirten engelli Kadir Sağır yetkililerin akli dengesi yerinde olmayanlara şiddet uyguladıklarını öne sürdü. Maaşlarının kendilerine verilmediğini belirten Sağır, kendilerine kurtlu zeytinler yedirildiğini öne sürerek “Müdürlerimiz bize iyi davranmıyordu. Müdürler akli dengesi yerinde olmayanlara şiddet uyguladı. Maaşlarımızı,bayram harçlıklarımızı bize vermiyor. Hastalara getirilen yiyecekleri kendileri yiyorlar. Kahvaltılar hep aynı; zeytin, peynir. Zeytinlerin çoğu kurtlu geliyor. Sağlıklı bir şey yok. Öğle yemekleri iyi geliyor o da sosyal hizmetlerden kontrole gelirler diye. Sigarayı kaçak ve tütün olarak veriyor. Hastaların pansumanı tam olarak yapılmıyor. 3’üncü katta Ahmet amca var yüzü cilt kanseri adam geldiğinden beri doğru dürüst hastaneye gitmiyor. İçerisi çok kötü kokuyor ve insanlara hastalık saçıyor. Ben bir engelli olarak yetkililere sesleniyorum” dedi.
4 yıl çalıştıktan sonra dayanamadığı için işten ayrıldığını belirten 37 yaşındaki S.K. ise çarpıcı iddialarda bulundu. Akli dengesi yerinde olmayan hastalara şiddet uygulandığını belirten eski çalışan S.K., şöyle konuştu:
“Şizofren hastalar dövülüyor. Arkamda hiç kimsem olmadığı için ses çıkaramadım. Diğer personellere de taahhütname imzalatılmış. Onlarda o yüzden duruyor. Maddi gücüm olmadığı için hiçbir yere şikayet edemedim.”
“Bakımsızlıktan ölenler oldu, bakanlığın gönderdiği parayı zimmetlerine geçiriyorlar”
Yoğun bakım hastalarına bakılamadığını da ileri süren S.K. bakımsızlıktan ölen hastaların olduğunu savundu. Hastaların fareler ve böceklerle bir arada yaşadığını da iddia eden S.K., “Burada yoğun bakım ünitesi yok, yoğun bakımlık hastalara bakılamıyor. Çoğu hastanın kimsesi yok. Hastalara işkence edildiğini gördüm. Hastaları bankaya para almaya götürüp o paraları da kendi zimmetlerine geçiriyorlar. O paraların hepsi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan geliyor. Hastalıktan çok ölenler oldu. Hastaların yaraları el girecek kadar oyuluyor. O yaraları iyileştirecek hiçbir şey yok. Ahmet amca var. Yüzü açıkta ve çok kötü kokuyor. Tek kişi kalması gerekirken başkalarıyla bir arada kalıyor. Elmas teyze vardı alzheimer hastası karıncalar sarmıştı. Bize geldiğinde iyiydi bize gelince çöktü. Hamam böcekleri var. Hastanın birinin yatağının altında yuva yapmış. Yatağı kaldırdığımızda binlerce vardı. ” dedi.
İftira ile tehdit iddiası
İşten ayrılınca yetkililere şikayet ettiğini ve bu şikayetin öğrenilmesinin ardından tehditler aldığını belirten eski çalışan, “Benimde maaşımdan gereksiz yere kesintiler yapınca yıllık iznimi de vermeyince ayrılmak istedim işten. Antalya Sağlık İl Müdürlüğü’ne, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na hatta Başbakanlık İletişim Merkezi’ne şikayet ettim. Bunu öğrenince beni aradılar ve tehdit ettiler.” dedi.
Valilik ve Sosyal Hizmetler'den inceleme
Olayın duyulmasının ardından Vali Yardımcısı Canan Hançer Baştürk, bakımevinde inceleme yaptı. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ekiplerinin de yer aldığı incelemede Vali Yardımcısı Baştürk, yaşlı ve hasta bakımevinin içerisine girerek incelemelerde bulundu. Öte yandan inceleme sırasında tekerlekli sandalyede bulunan bir kişinin ise bakımevinden çıkartılarak yakın bir parkta gezdirildiği dikkatlerden kaçmadı. cnntürk.com.tr
Antalya’da özel bir yaşlı ve hasta bakımevinde yarasını karıncaların sardığı, cilt kanseri olduğu için yüzü yaralar içinde bakımsız yaşlı insanların skandal görüntüleri ortaya çıktı.
Antalya’da yaşlı ve bakıma muhtaç insanlara hizmet veren özel bir bakımevinde ortaya çıkan görüntüler görenleri hayrete düşürdü. 5 katlı ve içerisinde yaklaşık 50 bakıma muhtaç hasta ve yaşlı insanın konakladığı bakımevindeki içler acısı manzara çalışanlar tarafından cep telefonlarıyla kaydedildi.
Hastanın yarasını ve yatağını karıncalar sardı
Bir çalışanın cep telefonu ile kayıt altına aldığı görüntülerde bir oda içerisinde birbirine çok yakın yataklarda yatan yaşlı ve hasta insanların bakımsız ve çok zayıf oldukları görüldü. İsminin Ahmet olduğu öğrenilen ve cilt kanseri olduğu için yüzünün sağ tarafı kulağına kadar büyük yaralarla kaplanan ve iki gözü tamamen kör olan bir hastanın ise yatakta acı içinde kıvrandığı görüldü. İsminin Elmas olduğu öğrenilen bir kadın hastanın ise yatağını ve bacağındaki yarayı karıncaların sardığı yine cep telefonu tarafından kaydedildi.
Kahvaltıda kurtlu zeytin
Tekerlekli sandalyeye muhtaç engelli Atilla isimli bir kişi ise “Her gün kahvaltıda peynir ekmek ve domates veriyorlar. 2 gündür zeytin de vermez oldular. Ayda bir kere ya da iki kerede haşlanmış yumurta veriyorlar. 4 gündür şeker yok. Ben zeytini seviyorum ama zeytin yok” diyerek bakımsızlıktan dert yandı.
Kötü muamele nedeniyle bakımevinden ayrıldığını belirten engelli Kadir Sağır yetkililerin akli dengesi yerinde olmayanlara şiddet uyguladıklarını öne sürdü. Maaşlarının kendilerine verilmediğini belirten Sağır, kendilerine kurtlu zeytinler yedirildiğini öne sürerek “Müdürlerimiz bize iyi davranmıyordu. Müdürler akli dengesi yerinde olmayanlara şiddet uyguladı. Maaşlarımızı,bayram harçlıklarımızı bize vermiyor. Hastalara getirilen yiyecekleri kendileri yiyorlar. Kahvaltılar hep aynı; zeytin, peynir. Zeytinlerin çoğu kurtlu geliyor. Sağlıklı bir şey yok. Öğle yemekleri iyi geliyor o da sosyal hizmetlerden kontrole gelirler diye. Sigarayı kaçak ve tütün olarak veriyor. Hastaların pansumanı tam olarak yapılmıyor. 3’üncü katta Ahmet amca var yüzü cilt kanseri adam geldiğinden beri doğru dürüst hastaneye gitmiyor. İçerisi çok kötü kokuyor ve insanlara hastalık saçıyor. Ben bir engelli olarak yetkililere sesleniyorum” dedi.
4 yıl çalıştıktan sonra dayanamadığı için işten ayrıldığını belirten 37 yaşındaki S.K. ise çarpıcı iddialarda bulundu. Akli dengesi yerinde olmayan hastalara şiddet uygulandığını belirten eski çalışan S.K., şöyle konuştu:
“Şizofren hastalar dövülüyor. Arkamda hiç kimsem olmadığı için ses çıkaramadım. Diğer personellere de taahhütname imzalatılmış. Onlarda o yüzden duruyor. Maddi gücüm olmadığı için hiçbir yere şikayet edemedim.”
“Bakımsızlıktan ölenler oldu, bakanlığın gönderdiği parayı zimmetlerine geçiriyorlar”
Yoğun bakım hastalarına bakılamadığını da ileri süren S.K. bakımsızlıktan ölen hastaların olduğunu savundu. Hastaların fareler ve böceklerle bir arada yaşadığını da iddia eden S.K., “Burada yoğun bakım ünitesi yok, yoğun bakımlık hastalara bakılamıyor. Çoğu hastanın kimsesi yok. Hastalara işkence edildiğini gördüm. Hastaları bankaya para almaya götürüp o paraları da kendi zimmetlerine geçiriyorlar. O paraların hepsi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan geliyor. Hastalıktan çok ölenler oldu. Hastaların yaraları el girecek kadar oyuluyor. O yaraları iyileştirecek hiçbir şey yok. Ahmet amca var. Yüzü açıkta ve çok kötü kokuyor. Tek kişi kalması gerekirken başkalarıyla bir arada kalıyor. Elmas teyze vardı alzheimer hastası karıncalar sarmıştı. Bize geldiğinde iyiydi bize gelince çöktü. Hamam böcekleri var. Hastanın birinin yatağının altında yuva yapmış. Yatağı kaldırdığımızda binlerce vardı. ” dedi.
İftira ile tehdit iddiası
İşten ayrılınca yetkililere şikayet ettiğini ve bu şikayetin öğrenilmesinin ardından tehditler aldığını belirten eski çalışan, “Benimde maaşımdan gereksiz yere kesintiler yapınca yıllık iznimi de vermeyince ayrılmak istedim işten. Antalya Sağlık İl Müdürlüğü’ne, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na hatta Başbakanlık İletişim Merkezi’ne şikayet ettim. Bunu öğrenince beni aradılar ve tehdit ettiler.” dedi.
Valilik ve Sosyal Hizmetler'den inceleme
Olayın duyulmasının ardından Vali Yardımcısı Canan Hançer Baştürk, bakımevinde inceleme yaptı. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ekiplerinin de yer aldığı incelemede Vali Yardımcısı Baştürk, yaşlı ve hasta bakımevinin içerisine girerek incelemelerde bulundu. Öte yandan inceleme sırasında tekerlekli sandalyede bulunan bir kişinin ise bakımevinden çıkartılarak yakın bir parkta gezdirildiği dikkatlerden kaçmadı. cnntürk.com.tr
Savcıdan Rüzgar Çetin'in tahliyesine itiraz
Rüzgar Çetin davasına bakan duruşma savcısı, Çetin'in tahliye edilmesi kararına itiraz etti. Savcı ayrıca Çetin'in tutuklanmaması halinde yurt dışı çıkış yasağı konmasını talep etmişti. Savcının talebi sonrası mahkeme Çetin hakkında yurt dışına çıkış yasağı verdi, yeniden tutuklanma talebi reddedildi.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ekrem Şakar, Beşiktaş'ta bir polis memurunun şehit olması, birinin de ağır yaralanmasıyla sonuçlanan kazaya karıştığı iddiasıyla yargılandığı davada 6 yıl 3 ay hapisle cezalandırılan Rüzgar Çetin'in tahliyesine itiraz etti.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin, Beşiktaş'ta bilinçli taksirle bir polis memurunun şehit olmasına, birinin de ağır yaralanmasına neden olduğu gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırdığı Rüzgar Çetin'in "verilen ceza miktarı, tutuklulukta geçirdiği süre, mağdurların şikayetlerinden vazgeçmesi" göz önüne alınarak oy çokluğuyla tahliye edilmesi kararına, duruşma savcısı itirazda bulundu.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Şakar, mevcut delil durumu, dosyadaki raporlar ve tutuklu kaldığı süreyi dikkate alarak Çetin'in tutuklanmasını, mahkeme aksi kanaatte ise sanık hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulması talebini içeren dilekçesini, davaya bakan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesine sundu.
Duruşma savcısı, Çetin'in tahliye edilmesi kararına itiraz etti. Savcı, Rüzgar Çetin'in tutuklanmaması halinde hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulmasını da talep etti. Savcının talebi sonrası mahkeme Çetin hakkında yurt dışına çıkış yasağı verdi. Karar, uygulamaya alındı. Çetin'in yeniden tutuklanma talebi reddedildi.
Bir üst mahkeme olan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin itiraza ilişkin 3 gün içinde karar vermesi bekleniyor. Duruşma savcısı mütalaasında 22 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılmasını istemişti.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ekrem Şakar, Beşiktaş'ta bir polis memurunun şehit olması, birinin de ağır yaralanmasıyla sonuçlanan kazaya karıştığı iddiasıyla yargılandığı davada 6 yıl 3 ay hapisle cezalandırılan Rüzgar Çetin'in tahliyesine itiraz etti.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin, Beşiktaş'ta bilinçli taksirle bir polis memurunun şehit olmasına, birinin de ağır yaralanmasına neden olduğu gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırdığı Rüzgar Çetin'in "verilen ceza miktarı, tutuklulukta geçirdiği süre, mağdurların şikayetlerinden vazgeçmesi" göz önüne alınarak oy çokluğuyla tahliye edilmesi kararına, duruşma savcısı itirazda bulundu.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Şakar, mevcut delil durumu, dosyadaki raporlar ve tutuklu kaldığı süreyi dikkate alarak Çetin'in tutuklanmasını, mahkeme aksi kanaatte ise sanık hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulması talebini içeren dilekçesini, davaya bakan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesine sundu.
Duruşma savcısı, Çetin'in tahliye edilmesi kararına itiraz etti. Savcı, Rüzgar Çetin'in tutuklanmaması halinde hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulmasını da talep etti. Savcının talebi sonrası mahkeme Çetin hakkında yurt dışına çıkış yasağı verdi. Karar, uygulamaya alındı. Çetin'in yeniden tutuklanma talebi reddedildi.
Bir üst mahkeme olan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin itiraza ilişkin 3 gün içinde karar vermesi bekleniyor. Duruşma savcısı mütalaasında 22 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılmasını istemişti.
Sözleşmeli öğretmenlerin atama tercihleri 7 Ekim'e kadar alınacak
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), sözleşmeli öğretmen adaylarının atama tercihlerini 7 Ekim'e kadar alacak.
MEB tarafından ilan edilen 15 bin kadro ile dershane ve etüt merkezinde 5 bin kadro için yapılan sözleşmeli öğretmenlik mülakat sonuçları, 29 Eylül'de açıklanmıştı.
Sözleşmeli öğretmen adayları, bugünden itibaren 7 Ekim'e kadar atama tercihlerini yapacak.
Atama sonuçları, 10 Ekim'de açıklanacak.
MEB tarafından ilan edilen 15 bin kadro ile dershane ve etüt merkezinde 5 bin kadro için yapılan sözleşmeli öğretmenlik mülakat sonuçları, 29 Eylül'de açıklanmıştı.
Sözleşmeli öğretmen adayları, bugünden itibaren 7 Ekim'e kadar atama tercihlerini yapacak.
Atama sonuçları, 10 Ekim'de açıklanacak.
Radyocuların korkulu rüyası yine aramızda
Best FM programcısı Cem Arslan önceki akşam Taksim'deki radyo binasından çıkarken Müge Arcan tarafından 5 yerinden bıçaklandı. Birçok vukuatı olduğu ortaya çıkan kadın serbest bırakıldı.
Cem Arslan'ın takıntılı hayranı olan Arcan, 2008'de BEST FM binası önünde bıçakla yakalandı. Sonra Cem Arslan'ın kız arkadaşı sandığı Arzu Çağlan'ın yüzüne kezzap atı.
ŞİZOFREN RAPORU
Radyo Ritmix'te çalışan Müge adlı bir DJ'ye saldırmak istedi. Kaya Çilingiroğlu'nun asistanı Çiğdem Öner'i DJ Müge'ye benzetti, 6 yerinden bıçakladı. Yine Best FM çalışanı Mine Ayman'ı öldürme planı yaptı, ona benzediği için A.G.'yi bıçakladı. Müge Arcan tüm bu olaylardan sonra şizofren teşhisi var diye serbest kaldı.
"CEM BENİ KAÇIRACAKTI"
Müge Arcan'ın ifadesinde, "Cem beni kaçıracaktı. Ben de o beni kaçırmasın diye bıçakladım. Eğer bıçaklamasaydım daha farklı şeyler yaşanabilirdi" dediği öğrenildi.
"KADINA ŞİDDET SANDILAR"
Beyoğlu’nda saplantılı olduğu iddia edilen hayranı Müge Arcan tarafından sırtından bıçaklanan ve ölümden dönen radyocu Cem Arslan, yaşadıklarını anlattı.
Arslan, "20.00’de yayınım bitti. Bizim asistan çocuklarla birlikte Taksim’e doğru yürüyordum. Buraya geldiğimde bir el omzumdan dürtüyor zannettim. Biri bir şey diyor zannederek arkamı döndüm. Bu şahıs elinde bıçakla bana geber diyerek darbeler atmaya çalışıyordu. O sırada ben bıçağı elinden aldım ve kendisini yere yatırdım. Çocuklara 'tutun, kaçmasın hemen de polisi arayın' dedim. Bu konunun evveliyatı var. 2009’dan beri biz bununla uğraşıyoruz. Cüneyd Özdemir’in asistanı Asli Hanım’ı da bıçaklayan biliyorsunuz ki ölümden döndü. Özdemir’in ekibindeki kişiyi de bu bıçaklamıştı. Benimle bir ilişkisi olduğu, çocuğu olduğu, evli olduğumuz gibi bir hikayesi var kafasında. Bizim BEST FM’deki bayanları da bu ilişkinin arasına giriyor gerekçesiyle devamlı bıçakla saldırdı. Kendisiyle bir diyaloğum yok. Ben burada şahsı tanıdığım için o olduğunu anlayıp hemen yere yatırıp bıçağı alıp polisi aradık. Ben bıçağı elinden aldım bana bir şey yapamadı zannederken arkadaşlar kan fışkırıyor dedi. Üzerimdeki mont beni kurtardı diyebilirim" ifadelerini kullandı.
Konuya çevreden dahil olanların yine bir erkeğin kadına şiddet uyguladığını zannettiklerini kaydeden Arslan, "Bana atarlı giderli yaklaştılar. Tepkiler gösterdiler. Buraya gelen memur arkadaşlar ilk etapta karısını bıçaklayan bir erkek diye gelmişler. Demek ki toplum cinnet geçiriyor. Her yerde her şey olabiliyor. Her yerde erkeklerin kadını darp olayı varken burada kadının bizi bıçaklama olayı oluştu. Şuanda biraz ağrılarım var. Yara dikildikten sonra karakola gittik. Saatlerce ifade verdik. Kadın gözaltına alındı. Avukatlarımız süreci takip ediyor" diye konuştu.
CÜNEYT ÖZDEMİR: 'KADIN SÜREKLİ BIÇAKLAYIP SERBEST KALIYOR'
Gazeteci Cüneyt Özdemir de Cem Arslan'ın bıçaklanmasından sonra Twitter hesabından saldırı ile ilgili ilgili bir açıklama yaptı. Özdemir geçmişte de benzer saldırıların yaşandığını hatırlatarak şunları söyledi:
"Bu akıl hastası kadının durumundan Best FM'in DJ'lerinin de haberi vardı. İlk saldırdığında bile 'Benim deli raporum var serbest kalacağım' diyecek kadar akıllıydı! O zaman da 'serbest bırakmayın yine saldırır' demiştik, dinletememiştik! Kadın yıllarca (biri bizim ekip arkadaşımız olmak üzere) gazetecilere ekmek bıçağıyla saldırıp bıçaklıyor ve her seferinde serbest kalıyor. Bunu sıradan bir üçüncü sayfa haberi olarak görmeyin. Sistemde çok ciddi bir sorun veya delik var. Yarın hangimize denk geleceği belli olmaz. Düşünün karşınızda çantasında devasa bir ekmek bıçağı taşıyan ve sizi bıçaklasa bile serbest kalacağını bilen bir 'deli' var."
Cem Arslan'ın takıntılı hayranı olan Arcan, 2008'de BEST FM binası önünde bıçakla yakalandı. Sonra Cem Arslan'ın kız arkadaşı sandığı Arzu Çağlan'ın yüzüne kezzap atı.
ŞİZOFREN RAPORU
Radyo Ritmix'te çalışan Müge adlı bir DJ'ye saldırmak istedi. Kaya Çilingiroğlu'nun asistanı Çiğdem Öner'i DJ Müge'ye benzetti, 6 yerinden bıçakladı. Yine Best FM çalışanı Mine Ayman'ı öldürme planı yaptı, ona benzediği için A.G.'yi bıçakladı. Müge Arcan tüm bu olaylardan sonra şizofren teşhisi var diye serbest kaldı.
"CEM BENİ KAÇIRACAKTI"
Müge Arcan'ın ifadesinde, "Cem beni kaçıracaktı. Ben de o beni kaçırmasın diye bıçakladım. Eğer bıçaklamasaydım daha farklı şeyler yaşanabilirdi" dediği öğrenildi.
"KADINA ŞİDDET SANDILAR"
Beyoğlu’nda saplantılı olduğu iddia edilen hayranı Müge Arcan tarafından sırtından bıçaklanan ve ölümden dönen radyocu Cem Arslan, yaşadıklarını anlattı.
Arslan, "20.00’de yayınım bitti. Bizim asistan çocuklarla birlikte Taksim’e doğru yürüyordum. Buraya geldiğimde bir el omzumdan dürtüyor zannettim. Biri bir şey diyor zannederek arkamı döndüm. Bu şahıs elinde bıçakla bana geber diyerek darbeler atmaya çalışıyordu. O sırada ben bıçağı elinden aldım ve kendisini yere yatırdım. Çocuklara 'tutun, kaçmasın hemen de polisi arayın' dedim. Bu konunun evveliyatı var. 2009’dan beri biz bununla uğraşıyoruz. Cüneyd Özdemir’in asistanı Asli Hanım’ı da bıçaklayan biliyorsunuz ki ölümden döndü. Özdemir’in ekibindeki kişiyi de bu bıçaklamıştı. Benimle bir ilişkisi olduğu, çocuğu olduğu, evli olduğumuz gibi bir hikayesi var kafasında. Bizim BEST FM’deki bayanları da bu ilişkinin arasına giriyor gerekçesiyle devamlı bıçakla saldırdı. Kendisiyle bir diyaloğum yok. Ben burada şahsı tanıdığım için o olduğunu anlayıp hemen yere yatırıp bıçağı alıp polisi aradık. Ben bıçağı elinden aldım bana bir şey yapamadı zannederken arkadaşlar kan fışkırıyor dedi. Üzerimdeki mont beni kurtardı diyebilirim" ifadelerini kullandı.
Konuya çevreden dahil olanların yine bir erkeğin kadına şiddet uyguladığını zannettiklerini kaydeden Arslan, "Bana atarlı giderli yaklaştılar. Tepkiler gösterdiler. Buraya gelen memur arkadaşlar ilk etapta karısını bıçaklayan bir erkek diye gelmişler. Demek ki toplum cinnet geçiriyor. Her yerde her şey olabiliyor. Her yerde erkeklerin kadını darp olayı varken burada kadının bizi bıçaklama olayı oluştu. Şuanda biraz ağrılarım var. Yara dikildikten sonra karakola gittik. Saatlerce ifade verdik. Kadın gözaltına alındı. Avukatlarımız süreci takip ediyor" diye konuştu.
CÜNEYT ÖZDEMİR: 'KADIN SÜREKLİ BIÇAKLAYIP SERBEST KALIYOR'
Gazeteci Cüneyt Özdemir de Cem Arslan'ın bıçaklanmasından sonra Twitter hesabından saldırı ile ilgili ilgili bir açıklama yaptı. Özdemir geçmişte de benzer saldırıların yaşandığını hatırlatarak şunları söyledi:
"Bu akıl hastası kadının durumundan Best FM'in DJ'lerinin de haberi vardı. İlk saldırdığında bile 'Benim deli raporum var serbest kalacağım' diyecek kadar akıllıydı! O zaman da 'serbest bırakmayın yine saldırır' demiştik, dinletememiştik! Kadın yıllarca (biri bizim ekip arkadaşımız olmak üzere) gazetecilere ekmek bıçağıyla saldırıp bıçaklıyor ve her seferinde serbest kalıyor. Bunu sıradan bir üçüncü sayfa haberi olarak görmeyin. Sistemde çok ciddi bir sorun veya delik var. Yarın hangimize denk geleceği belli olmaz. Düşünün karşınızda çantasında devasa bir ekmek bıçağı taşıyan ve sizi bıçaklasa bile serbest kalacağını bilen bir 'deli' var."
Rüzgar Çetin'e tahliye kararı veren hakimlere tazminat davası
Daha önce trafik kazasında annesini kaybeden bir kişi, Rüzgar Çetin'in tahliyesine karar veren iki hakim hakkında, avukatı aracılığıyla 100 bin liralık manevi tazminat davası açtı.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince, Beşiktaş'ta bilinçli taksirle bir polis memurunun şehit olmasına, birinin de ağır yaralanmasına neden olduğu gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan Rüzgar Çetin'in, "Verilen ceza miktarı, tutuklulukta geçirdiği süre, mağdurların şikayetlerinden vazgeçmesini" göz önüne alarak tahliyesine oy çokluğuyla karar vermesi üzerine bu hükmü veren hakimler Arzu Dur ve Fatma Aybey aleyhine 100 bin liralık manevi tazminat talebini içeren dilekçe nöbetçi İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine sunuldu.
İstanbul'da 2 yıl önce meydana gelen bir trafik kazasında annesini kaybeden C.T.F'nin, avukatı Ozan Kayahan aracılığıyla mahkemeye sunduğu dava dilekçesinde, Rüzgar Çetin'in karıştığı trafik kazası ile yargılama sürecine yer verildi. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erdoğan Şimşek'in sanık Çetin'in tahliyesine karşı oy kullandığını ancak diğer hakimler Dur ve Aybey'in ise tahliyesi yönünde karar verdiği anlatılan dilekçede, mahkeme başkanının muhalefet şerhine değinildi.
Türkiye'de her yıl binlerce insanın meydana gelen trafik kazalarında hayatını kaybettiğini, kazaların toplumsal bir sorun haline geldiği anlatılan dilekçede, Çetin'in yargılandığı davanın da kamuoyu tarafından yakinen takip edildiğini, bu nedenle takip edilen bir davada verilen kararın hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, kararın adalet duygusunu derinden yaraladığı ve kamu vicdanını da sızlattığı kaydedildi.
Dilekçede, ''Rüzgar Çetin'e verilen cezanın az olması, son duruşmada sanığın tahliye edilmesi, parası olan ve babasına güvenen herkesin trafikte adam öldürebileceğini, bunun çok da önemli bir suç olmadığı izlenimini vermiştir. Hiçbir hakimin topluma böyle bir izlenim vermeye hakkı yoktur'' değerlendirmesinde bulunuldu.
''SİCİLİNDE 28 TRAFİK CEZASI OLAN BİRİNE VERİLEN BU CEZA HUKUKSUZDUR''
Hakimlerin Çetin hakkında verdiği kararla, trafik kazalarında hayatını kaybeden insanları gözardı ettiği iddia edilen dilekçede, ''Sicilinde 28 tane trafik ihlali cezası olan ve daha önceden ehliyetine 2 defa el koyulan bir sürücüye bu cezanın verilmesi ciddiyetsizdir, yetersizdir, haksızdır ve hukuksuzdur'' denildi. Hakimlerin, caydırıcı bir ceza verebileceğini ve toplumun menfaatinin koruyabileceğini belirtilen dilekçede, ancak hakimlerin caydırıcı bir karar vermediği öne sürülerek, kazada bir polisinde şehit olduğu, bu nedenle devletin de ciddi bir zararı bulunduğu ve bu zararın da hakimlerce dikkate alınmadığı kaydedildi.
Müvekkilinin iki yıl önce meydana gelen trafik kazasında annesini kaybetmiş bir kişi olduğu vurgulanan dilekçede şu ifadelere yer verildi:
''Müvekkilim, ölümlü trafik kazalarında, verilen caydırıcı cezaların toplumun trafikteki güvenliğini arttırdığını, aksine verilen ve caydırıcı olmayan cezalarında trafikteki can kayıplarını artıracağını bilmektedir. Rüzgar Çetin hakkında verilen bu kararla, sayın hakimler, trafikteki can güvenliğimizi daha fazla tehlikeye atmışlardır.''
Dilekçede, hakimler Arzu Dur ve Fatma Aybey'in haksız ve hukuksuz kararları, toplumun menfaatini korumayan hükümleri iddiasıyla davalı Maliye hazinesinden 100 bin liralık manevi tazminatın alınarak davacıya verilmesi talep edildi. Hürriyet
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesince, Beşiktaş'ta bilinçli taksirle bir polis memurunun şehit olmasına, birinin de ağır yaralanmasına neden olduğu gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan Rüzgar Çetin'in, "Verilen ceza miktarı, tutuklulukta geçirdiği süre, mağdurların şikayetlerinden vazgeçmesini" göz önüne alarak tahliyesine oy çokluğuyla karar vermesi üzerine bu hükmü veren hakimler Arzu Dur ve Fatma Aybey aleyhine 100 bin liralık manevi tazminat talebini içeren dilekçe nöbetçi İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine sunuldu.
İstanbul'da 2 yıl önce meydana gelen bir trafik kazasında annesini kaybeden C.T.F'nin, avukatı Ozan Kayahan aracılığıyla mahkemeye sunduğu dava dilekçesinde, Rüzgar Çetin'in karıştığı trafik kazası ile yargılama sürecine yer verildi. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erdoğan Şimşek'in sanık Çetin'in tahliyesine karşı oy kullandığını ancak diğer hakimler Dur ve Aybey'in ise tahliyesi yönünde karar verdiği anlatılan dilekçede, mahkeme başkanının muhalefet şerhine değinildi.
Türkiye'de her yıl binlerce insanın meydana gelen trafik kazalarında hayatını kaybettiğini, kazaların toplumsal bir sorun haline geldiği anlatılan dilekçede, Çetin'in yargılandığı davanın da kamuoyu tarafından yakinen takip edildiğini, bu nedenle takip edilen bir davada verilen kararın hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, kararın adalet duygusunu derinden yaraladığı ve kamu vicdanını da sızlattığı kaydedildi.
Dilekçede, ''Rüzgar Çetin'e verilen cezanın az olması, son duruşmada sanığın tahliye edilmesi, parası olan ve babasına güvenen herkesin trafikte adam öldürebileceğini, bunun çok da önemli bir suç olmadığı izlenimini vermiştir. Hiçbir hakimin topluma böyle bir izlenim vermeye hakkı yoktur'' değerlendirmesinde bulunuldu.
''SİCİLİNDE 28 TRAFİK CEZASI OLAN BİRİNE VERİLEN BU CEZA HUKUKSUZDUR''
Hakimlerin Çetin hakkında verdiği kararla, trafik kazalarında hayatını kaybeden insanları gözardı ettiği iddia edilen dilekçede, ''Sicilinde 28 tane trafik ihlali cezası olan ve daha önceden ehliyetine 2 defa el koyulan bir sürücüye bu cezanın verilmesi ciddiyetsizdir, yetersizdir, haksızdır ve hukuksuzdur'' denildi. Hakimlerin, caydırıcı bir ceza verebileceğini ve toplumun menfaatinin koruyabileceğini belirtilen dilekçede, ancak hakimlerin caydırıcı bir karar vermediği öne sürülerek, kazada bir polisinde şehit olduğu, bu nedenle devletin de ciddi bir zararı bulunduğu ve bu zararın da hakimlerce dikkate alınmadığı kaydedildi.
Müvekkilinin iki yıl önce meydana gelen trafik kazasında annesini kaybetmiş bir kişi olduğu vurgulanan dilekçede şu ifadelere yer verildi:
''Müvekkilim, ölümlü trafik kazalarında, verilen caydırıcı cezaların toplumun trafikteki güvenliğini arttırdığını, aksine verilen ve caydırıcı olmayan cezalarında trafikteki can kayıplarını artıracağını bilmektedir. Rüzgar Çetin hakkında verilen bu kararla, sayın hakimler, trafikteki can güvenliğimizi daha fazla tehlikeye atmışlardır.''
Dilekçede, hakimler Arzu Dur ve Fatma Aybey'in haksız ve hukuksuz kararları, toplumun menfaatini korumayan hükümleri iddiasıyla davalı Maliye hazinesinden 100 bin liralık manevi tazminatın alınarak davacıya verilmesi talep edildi. Hürriyet
Hibrit otomobillerde ÖTV oranları indirildi
Elektrikli motoru da olan hibrit otomobillerde özel tüketim vergisi (ÖTV) indirildi.
Bakanlar Kurulu'nun Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alan kararına göre, elektrik motoru da olan ve elektrik motoru 50 KW'ı geçip motor silindir hacmi 1,800 cm3'ü geçmeyen binek otomobiller için yüzde 90 olan ÖTV oranı yüzde 45'e, motor gücü 100 KW'ı geçip motor silindir hacmi 2,500 cm3'ü geçmeyen binek otomobiller için yüzde 145 olarak uygulanan ÖTV oranı yüzde 90'a düşürüldü.
Rüzgar Çetin davasında flaş 'kan parası' iddiası
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Beşiktaş'taki 1 polisin şehit olduğu, 1 polisin yaralandığı trafik kazasına ilişkin yargılanan ünlü yönetmen Sinan Çetin'in oğlu Rüzgar Çetin'i, "bilinçli taksir" suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme heyeti, sanığın aynı zamanda oy çokluğuyla tahliyesine karar verdi. Çetin, tahliye olmasının ardından gece saatlerinde kendisini almaya gelen bir ciple Silivri Cezaevi'nden ayrılırken, şehit polisin eşi Özlem Alagöz bir TV programında yaptığı açıklamada 'Çetin'in ailesinden para almadım' dedi. Akşam Gazetesi'nin iddiasına göre ise, Özlem Alagöz, Çetin ailesinden 1.5 milyon TL kan parası aldı.
Yaşanan kazada şehit olan polis memuru İsmet Fatih Alagöz'ün eşi Özlem Alagöz, katıldığı bir TV programında önemli açıklamalarda bulundu. Alagöz, '8 aydır süren bir dava var siz de bunu takip ediyorsunuz. Artık çok bunaldım, gücüm kalmadı o yüzden pes ettim. Çocuklarıma konsantre olmam gerekiyordu. Çocuklarım zaten bir baba yokluğunu yaşıyorlar, annenin de psikoloji hat safhada bozuldu. Çocuklarıma motive olmak istiyorum. Maddi manevi tazminat istemiyoruz. Sadece sigorta yaptırdığınızda, karşı tarafa verilecek bir 330 bin lira para var. Onu alacağım sadece başka da hiçbir şekilde para konusu söz konusu olmadı. Benim de ihtiyacım yok zaten. Bana 'iş bulalım' teklifi etmiştiniz hatırlarsanız, benim ihtiyacım çok maddi olarak herhangi bir şeye" dedi.
FLAŞ İDDİA: 1.5 MİLYON TL KAN PARASI ALDI
Akşam Gazetesi'nin iddiasına göre, kazanın ardından Adana’ya ailesinin yanına yerleşen eş Özlem Alagöz, şehit polisin ailesi ve çocukları adına davadaki şikayetlerinden vazgeçti. Alagöz tepki üzerine avukatı aracılığıyla açıklama yaparak Çetin Ailesi'nden herhangi bir maddi karşılığı olmaksızın davadan vazgeçtiğini iddia etmişti. Ancak Çetin Ailesi'nin 1.5 Milyon TL'lik kan parası vererek Alagöz'le Adana'da anlaştığı ortaya çıktı.
Yaşanan kazada şehit olan polis memuru İsmet Fatih Alagöz'ün eşi Özlem Alagöz, katıldığı bir TV programında önemli açıklamalarda bulundu. Alagöz, '8 aydır süren bir dava var siz de bunu takip ediyorsunuz. Artık çok bunaldım, gücüm kalmadı o yüzden pes ettim. Çocuklarıma konsantre olmam gerekiyordu. Çocuklarım zaten bir baba yokluğunu yaşıyorlar, annenin de psikoloji hat safhada bozuldu. Çocuklarıma motive olmak istiyorum. Maddi manevi tazminat istemiyoruz. Sadece sigorta yaptırdığınızda, karşı tarafa verilecek bir 330 bin lira para var. Onu alacağım sadece başka da hiçbir şekilde para konusu söz konusu olmadı. Benim de ihtiyacım yok zaten. Bana 'iş bulalım' teklifi etmiştiniz hatırlarsanız, benim ihtiyacım çok maddi olarak herhangi bir şeye" dedi.
FLAŞ İDDİA: 1.5 MİLYON TL KAN PARASI ALDI
Akşam Gazetesi'nin iddiasına göre, kazanın ardından Adana’ya ailesinin yanına yerleşen eş Özlem Alagöz, şehit polisin ailesi ve çocukları adına davadaki şikayetlerinden vazgeçti. Alagöz tepki üzerine avukatı aracılığıyla açıklama yaparak Çetin Ailesi'nden herhangi bir maddi karşılığı olmaksızın davadan vazgeçtiğini iddia etmişti. Ancak Çetin Ailesi'nin 1.5 Milyon TL'lik kan parası vererek Alagöz'le Adana'da anlaştığı ortaya çıktı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)