Son yıllarda Avrupa pazarındaki turist kaybı, turizmcileri alternatif pazarlara yöneltti. Turizmciler, Ortadoğu, Afrika, Rusya, Uzakdoğu ülkelerinden gelen turistler ile derin bir nefes aldı. Artaş Grubu Turizm Yatırımları Koordinatörü Recep Arifoğlu, Asya kıtasındaki 1.1 milyar Müslüman nüfusu mercek altına alarak, tanıtım ve pazarlama çalışması yaptıklarını açıkladı.
İstanbul ve Kapadokya hayranlığına, Kayseri’yi ekleyecek
Türkiye’ye ve Türk halkına karşı ilgi ve hayranlık besleyen Asya kıtası ülkelerinden, son yıllarda yoğun talep aldıklarını anlatan Recep Arifoğlu, “İstanbul, Kapadokya ve Pamukkale’ye ilgi yüksek. Asya Kıtası’ndaki ülkelere, Kayseri’nin kış merkezi ile tarihi ve kültürel zenginliğini de anlatıyoruz ve Kayseri’ye olan talebi arttırmayı hedefliyoruz” dedi.
Asya Kıtası’ndaki turizm fuarlarına katılmakta olduklarını kaydeden Recep Arifoğlu, şunları söyledi: “Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da, 8 – 10 Eylül 2017 tarihleri arasındaki Matta Turizm Fuarı’na, grup otellerimiz adına katıldık. Fuar sırasında, ülkemize yoğun hayranlık duyduklarını gözlemledik. Dini birlikten dolayı yoğun ilgi görmekteyiz. Ağırlıklı olarak sonbahar ve ilkbaharda gezmeyi tercih eden Malezyalı turistler, otellerimizdeki dolulukların düşmeye başladığı bu tarihlerde sektörümüze can suyu olabilir. Malezya ve diğer Asya ülkelerinden, ülkemize gelecek turist sayısının artmasını istiyorsak, bu pazarlara karşı kaliteli ve standart hizmet anlayışını devam ettirmeliyiz. Bu noktada, turizmcilere büyük görevler düşüyor” diye konuştu. Gelecek yıl, Çin’deki turizm fuarının da aralarında olduğu fuarlara katılacaklarını belirten Recep Arifoğlu, aynı zamanda Avrupa ülkelerindeki mevcut turizm fuarlarında da yer alacaklarını ifade ederek, ülkemizin dünya genelinde tanıtılmasına katkı sağlamayı sürdüreceklerini anlattı.
“Turizm markasıyız” kavramına vurgu yapılmalıdır
Yurtdışı tanıtım ve pazarlama çalışmalarında “Turizm markasıyız” kavramına vurgu yapılması gerektiğinin altını çizen Recep Arifoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “Dünyanın sayılı turizm markalarından birisi olan Türkiye’nin, yurtdışındaki tanıtım ve pazarlama çalışmalarında, “güvenliyiz” yerine “turizm markasıyız” vurgusu ön plana çıkartılmalıdır. Sahip olduğumuz tarihimizi, kültürümüzü, eşsiz lezzetlerimizi ve misafirperverliğimizi, dünyada henüz keşfetmeyen milyarlarca insan var ve onlara tanıtmaya devam etmeliyiz” şeklinde konuştu.
Ülkemizin tarihi ve kültürel potansiyelinin ön plana çıkartılması gerektiğini anlatan Recep Arifoğlu, şunları kaydetti: “Türk turizmini, deniz-güneş-kum üçgeninin yanı sıra; tarihi, kültürel, doğal zenginliklerimizin daha fazla keşfedilmesi üzerine kurgulamalıyız. Tarihe, kültüre, doğaya saygısı olan, topluma karşı sorumluluğu bulunan, korumacı bilinci bulunan bir stratejiyle; kültürel değerlere sahip çıkan turistleri ülkemize çekmeliyiz. Aynı zamanda, turizmde rekabetçi kalmayı istiyorsak, gelen turistlerde yeni bağımlılıklar yaratabilecek işler çıkartmalıyız” dedi.
Doluluklar, beklentilerin üzerinde gerçekleşiyor
Bu yıl dolulukların beklentilerin üzerinde gerçekleştiğini belirten Recep Arifoğlu, grubun bünyesinde İstanbul’daki BW PLUS The President Hotel, BW Citadel Hotel, Avrupa Residence Suites ve Radisson Blu Hotel Kayseri otellerinin olduğunu söyledi. Özellikle İstanbul’daki otellerde Ortadoğu ülkeleri ve Afrika’dan ciddi oranda misafir ağırlıklarını da anlatan Recep Arifoğlu, gelen turistlerin yaptığı harcamalarla, ülkemizin bu yılın Ağustos ayında gerçekleşen %5,1 büyümesine katkısı olduğunu sözlerine ekledi.
23 Ekim 2017 Pazartesi
Çiçek Turizm’in, Kasım ayı ile birlikte Umre turları başlıyor
1985 yılından itibaren Umre ve Hac ibadeti için kutsal topraklara organizasyon yapan Çiçek Turizm’in, Kasım ayı itibariyle özel fiyat ile Umre turları başlıyor.
Çiçek Turizm’in, IATA üyesi seyahat acentesi olarak 32 yıldır hizmet verdiğini belirten Bursa Şubesinin yetkilisi Ayla Üstün şunları söyledi: “Çiçek Turizm’in Bursa’daki tek yetkili şubesi olarak, misafirlerimize uygun fiyatlar ile kaliteli hizmet vermeyi sürdürüyoruz. Her geçen yıl Umre turlarımıza olan talep artıyor. Geçtiğimiz yıla oranla bu yıl, kutsal topraklara gidenlerin oranında %20’nin üzerinde artış yaşanıyor” dedi.
Kutsal topraklara yolculuk
Hac görevinin ardından Umre’ye gidişlerinin Kasım ayıyla birlikte başladığını anlatan Ayla Üstün, konuşmasına şöyle devam etti: “1 Kasım'dan başlayarak, her 15 günde bir turlarımız olacak. 15-20-28 günlük umre turlarımızda fiyatlarımız 940 Dolar - 1125 Dolar arasında değişiyor. Kudüs ve Kudüs bağlantılı Umre turlarımız bulunuyor. Umre ibadeti, Kasım ayı, sömestr ve Mart aylarında daha fazla tercih ediliyor. Ayrıca, Ramazan umresinde 41 gün, 30 gün ve son 15 günlük turlar daha çok ilgi görüyor. Senenin 3 ayı hariç sürekli umre turlarımız bulunuyor” diye konuştu.
Kutsal topraklara gideceklere öneriler
Kutsal topraklara gidecek olan ziyaretçilerin mağduriyet yaşamamaları için dikkat etmeleri gereken hususlar hakkında da bilgi veren Ayla Üstün, konuşmasına şöyle devam etti: “Tercih edilecek acentanın TÜRSAB belgeli ve A sınıfı olması gerekiyor, IATA Belgesinin olması da araştırılmalıdır. Vize işlemleri, bilet işlemleri otel rezervasyonlarının yapılmış olması, hizmet edecek olan görevli ve hocaların bulunması gerekiyor. Ayrıca, yolculuğa çıkılmadan önce, ibadet hakkında bilgi edinilmesi de önemlidir” dedi.
Çiçek Turizm Bursa Şubesi Hakkında
Çiçek Turizm’in tek yetkili Bursa şubesi yöneticisi Ayla Üstün ve ortağı Hasan Çalışkan, Çiçek Turizm ve Seyahat Ltd. Şti. Bursa Şubesi olarak Tuzpazarı mahallesi, Haşim İşcan caddesi, No:54/1 adresinde hizmet vermektedir.
Çiçek Turizm’in, IATA üyesi seyahat acentesi olarak 32 yıldır hizmet verdiğini belirten Bursa Şubesinin yetkilisi Ayla Üstün şunları söyledi: “Çiçek Turizm’in Bursa’daki tek yetkili şubesi olarak, misafirlerimize uygun fiyatlar ile kaliteli hizmet vermeyi sürdürüyoruz. Her geçen yıl Umre turlarımıza olan talep artıyor. Geçtiğimiz yıla oranla bu yıl, kutsal topraklara gidenlerin oranında %20’nin üzerinde artış yaşanıyor” dedi.
Kutsal topraklara yolculuk
Hac görevinin ardından Umre’ye gidişlerinin Kasım ayıyla birlikte başladığını anlatan Ayla Üstün, konuşmasına şöyle devam etti: “1 Kasım'dan başlayarak, her 15 günde bir turlarımız olacak. 15-20-28 günlük umre turlarımızda fiyatlarımız 940 Dolar - 1125 Dolar arasında değişiyor. Kudüs ve Kudüs bağlantılı Umre turlarımız bulunuyor. Umre ibadeti, Kasım ayı, sömestr ve Mart aylarında daha fazla tercih ediliyor. Ayrıca, Ramazan umresinde 41 gün, 30 gün ve son 15 günlük turlar daha çok ilgi görüyor. Senenin 3 ayı hariç sürekli umre turlarımız bulunuyor” diye konuştu.
Kutsal topraklara gideceklere öneriler
Kutsal topraklara gidecek olan ziyaretçilerin mağduriyet yaşamamaları için dikkat etmeleri gereken hususlar hakkında da bilgi veren Ayla Üstün, konuşmasına şöyle devam etti: “Tercih edilecek acentanın TÜRSAB belgeli ve A sınıfı olması gerekiyor, IATA Belgesinin olması da araştırılmalıdır. Vize işlemleri, bilet işlemleri otel rezervasyonlarının yapılmış olması, hizmet edecek olan görevli ve hocaların bulunması gerekiyor. Ayrıca, yolculuğa çıkılmadan önce, ibadet hakkında bilgi edinilmesi de önemlidir” dedi.
Çiçek Turizm Bursa Şubesi Hakkında
Çiçek Turizm’in tek yetkili Bursa şubesi yöneticisi Ayla Üstün ve ortağı Hasan Çalışkan, Çiçek Turizm ve Seyahat Ltd. Şti. Bursa Şubesi olarak Tuzpazarı mahallesi, Haşim İşcan caddesi, No:54/1 adresinde hizmet vermektedir.
Uyumsoft, yeni ürün ailesini ekosistemine tanıtıyor
Uyumsoft, yeni ürün ailesini ekosistemine tanıtıyor. “Uyumsoft EkoHR İnsan Kaynakları Yönetim Sistemi” lansmanı, 12 Ekim 2017 Perşembe günü, iş ve çözüm ortaklarının yoğun katılımıyla gerçekleşiyor.
Uyumsoft ekosistemindeki iş ve çözüm ortaklarına bir konuşma yapan Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, artık ürünlerin değil, ekosistemlerin rekabetinin ön plana çıktığını ve yeni dönem rekabetinin ‘ekosistem rekabeti’ üzerinden gerçekleşeceğini kaydetti. Uyumsoft’un cirosunun %43’nü ar-geye ayırdığını belirten Mehmet Önder, 20 yıldır karşılaşılan kriz dönemlerinde ciddi büyüme gerçekleştirdiklerini, büyüme oranlarının %80’leri geçtiğini ve gelecek yıl dijital pazarlamayla daha yoğun olarak dünya pazarlarına ekosistemindeki iş ve çözüm ortaklarıyla birlikte açılacaklarını söyledi. Mehmet Önder, “Türkiye’nin, dünyadaki yazılım markası Uyumsoft olacaktır” dedi.
‘Biz büyük bir aileyiz’ diyerek sözlerine başlayan İş Geliştirme Koordinatörü Turgut Kayalar, yurtiçi ve yurtdışındaki başarılara ekosistemle birlikte imza atmaya devam edeceklerini belirtti. İş ve çözüm ortaklarının yoğun ilgi gösterdiği EkoHR toplantısında, İnsan Kaynakları Yöneticisi Harun Savsar ise, bulut EkoHR ürününün özelliklerini, performans yönetim sistemi, adil - eşitlikçi iş değerleme, ücret yönetim sistemi dahil tüm boyutlarıyla aktardı.
Uyumsoft ekosistemindeki iş ve çözüm ortaklarına bir konuşma yapan Uyumsoft Başkanı Mehmet Önder, artık ürünlerin değil, ekosistemlerin rekabetinin ön plana çıktığını ve yeni dönem rekabetinin ‘ekosistem rekabeti’ üzerinden gerçekleşeceğini kaydetti. Uyumsoft’un cirosunun %43’nü ar-geye ayırdığını belirten Mehmet Önder, 20 yıldır karşılaşılan kriz dönemlerinde ciddi büyüme gerçekleştirdiklerini, büyüme oranlarının %80’leri geçtiğini ve gelecek yıl dijital pazarlamayla daha yoğun olarak dünya pazarlarına ekosistemindeki iş ve çözüm ortaklarıyla birlikte açılacaklarını söyledi. Mehmet Önder, “Türkiye’nin, dünyadaki yazılım markası Uyumsoft olacaktır” dedi.
‘Biz büyük bir aileyiz’ diyerek sözlerine başlayan İş Geliştirme Koordinatörü Turgut Kayalar, yurtiçi ve yurtdışındaki başarılara ekosistemle birlikte imza atmaya devam edeceklerini belirtti. İş ve çözüm ortaklarının yoğun ilgi gösterdiği EkoHR toplantısında, İnsan Kaynakları Yöneticisi Harun Savsar ise, bulut EkoHR ürününün özelliklerini, performans yönetim sistemi, adil - eşitlikçi iş değerleme, ücret yönetim sistemi dahil tüm boyutlarıyla aktardı.
Dijital çağın kritik başlığı Siber Güvenlik Konferansı’ndan önemli uyarı
“Fabrikalardan enerjiye, siber güvenlik, çağın hem tehdidi; hem yeni rekabet alanı”
Türkiye’de kamu dışında ilk kez bir siber güvenlik konferansı 20 Ekim 2017 tarihinde Siber Güvenlik Araştırmaları Derneği ve İstanbul Gelişim Üniversitesi Yeni Medya Bölümü işbirliğiyle gerçekleşti. İstanbul Gelişim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Konferans Salonu’ndaki organizasyona yurtiçi ve yurtdışından çok sayıda uzman isim katıldı. Birincisi gerçekleşen konferansta siber güvenlik konusu tüm yönleriyle masaya yatırıldı.
Organizasyonun düzenleyici isimleri olan İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Deniz Akçay ve Siber Güvenlik Araştırmaları Derneği’nden Yrd. Doç. Dr. Zeynep Ece Ünsal, dünyanın gündemini belirleyen bu konuda Türkiye’nin farkındalığını artırmaya amaçladıklarını belirttiler. Konferans, bir STK ile üniversitenin ortaklaşa düzenlediği ilk organizasyon özelliğini taşıyor. Akçay ve Ünsal yaptıkları açıklamada “Birincisini gerçekleştirdiğimiz bu buluşmanın, gelecek yıllarda da devam edeceğini ve bunun ülkenin konuya bakış açısına önemli katkılar sağlarken, dünyadaki gelişmelerin de ülkemize aktarılmasını sağlayacağını düşünüyoruz” dediler.
Microsoft’tan Dr. Özkaya: “Artık, F16 ile bilgisayar arasında fark kalmadı”
Konferansın açılışında konuşan İstanbul Gelişim Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Abdülkadir Gayretli “Kim teknolojide zirveye çıktı ise daha mutlu, daha zengin ve daha başarılı olacaktır” diyerek gelecekte karşılaşacağımız teknolojik gelişmelerin önemini vurguladı. İstanbul Gelişim Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Okata ise, herkesin bilgisayar kullandığına dikkat çekerek, bunun her bireyi bir ağın parçası haline dönüştürdüğüne dikkat çekti.
Assoc. Prof. Dr. Mitko Bogdonoski ise, siber ortamın sağladığı olanakların bir tehdit unsurda olabileceğini açıklayarak, siber güvenlik sorunlarının teknik ve insan kaynaklı olabileceğini; teknik sorunların çözülebileceğini, insan kaynaklı sorunların ise, insanların kendilerini güncelleyerek çözebileceğini dile getirdi.
Microsoft bünyesinde hizmet veren Türkiye’nin yetiştirdiği uzman isimlerden Dr. Erdal Özkaya ise konuşmasında “Bilgisayarları artık bir silah olarak görüyorum. Bence bir F-16 ile bir bilgisayar arasında hiç bir fark yok. Bilgisayar korsanlığının bir hobi değil, geliri çok olan yasadışı bir iş alanı olduğunu anlamalıyız” dedi.
İstanbul Gelişim Üniversitesi Yeni Medya Bölüm Başkanı Deniz Akçay ve Mehmet Nuri Dursun “Bilgi Harbi ve Türkiye” başlıklı sunumlarında ; Yakın bir gelecekte devletlerarası mücadelenin siber alanda yoğunlaşacağını ve buna göre de devletlerin artık siber kuvvetler tesis etmeye başladıklarını açıkladılar. Akçay sözlerinin devamında; bilgi ve bilişim sistemleri güvenliğinin ulusal ve uluslararası güvenliğin bir parçası haline geldiğini vurguladı.
Gün boyu süren konferansta yerli ve yabancı uzmanlar, gerek dünyadaki gelişmeleri ve tehditleri, gerekse de Türkiye özelinde yapılması gerekenleri ortaya koydular.
Türkiye’de kamu dışında ilk kez bir siber güvenlik konferansı 20 Ekim 2017 tarihinde Siber Güvenlik Araştırmaları Derneği ve İstanbul Gelişim Üniversitesi Yeni Medya Bölümü işbirliğiyle gerçekleşti. İstanbul Gelişim Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Konferans Salonu’ndaki organizasyona yurtiçi ve yurtdışından çok sayıda uzman isim katıldı. Birincisi gerçekleşen konferansta siber güvenlik konusu tüm yönleriyle masaya yatırıldı.
Organizasyonun düzenleyici isimleri olan İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Deniz Akçay ve Siber Güvenlik Araştırmaları Derneği’nden Yrd. Doç. Dr. Zeynep Ece Ünsal, dünyanın gündemini belirleyen bu konuda Türkiye’nin farkındalığını artırmaya amaçladıklarını belirttiler. Konferans, bir STK ile üniversitenin ortaklaşa düzenlediği ilk organizasyon özelliğini taşıyor. Akçay ve Ünsal yaptıkları açıklamada “Birincisini gerçekleştirdiğimiz bu buluşmanın, gelecek yıllarda da devam edeceğini ve bunun ülkenin konuya bakış açısına önemli katkılar sağlarken, dünyadaki gelişmelerin de ülkemize aktarılmasını sağlayacağını düşünüyoruz” dediler.
Microsoft’tan Dr. Özkaya: “Artık, F16 ile bilgisayar arasında fark kalmadı”
Konferansın açılışında konuşan İstanbul Gelişim Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Abdülkadir Gayretli “Kim teknolojide zirveye çıktı ise daha mutlu, daha zengin ve daha başarılı olacaktır” diyerek gelecekte karşılaşacağımız teknolojik gelişmelerin önemini vurguladı. İstanbul Gelişim Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Okata ise, herkesin bilgisayar kullandığına dikkat çekerek, bunun her bireyi bir ağın parçası haline dönüştürdüğüne dikkat çekti.
Assoc. Prof. Dr. Mitko Bogdonoski ise, siber ortamın sağladığı olanakların bir tehdit unsurda olabileceğini açıklayarak, siber güvenlik sorunlarının teknik ve insan kaynaklı olabileceğini; teknik sorunların çözülebileceğini, insan kaynaklı sorunların ise, insanların kendilerini güncelleyerek çözebileceğini dile getirdi.
Microsoft bünyesinde hizmet veren Türkiye’nin yetiştirdiği uzman isimlerden Dr. Erdal Özkaya ise konuşmasında “Bilgisayarları artık bir silah olarak görüyorum. Bence bir F-16 ile bir bilgisayar arasında hiç bir fark yok. Bilgisayar korsanlığının bir hobi değil, geliri çok olan yasadışı bir iş alanı olduğunu anlamalıyız” dedi.
İstanbul Gelişim Üniversitesi Yeni Medya Bölüm Başkanı Deniz Akçay ve Mehmet Nuri Dursun “Bilgi Harbi ve Türkiye” başlıklı sunumlarında ; Yakın bir gelecekte devletlerarası mücadelenin siber alanda yoğunlaşacağını ve buna göre de devletlerin artık siber kuvvetler tesis etmeye başladıklarını açıkladılar. Akçay sözlerinin devamında; bilgi ve bilişim sistemleri güvenliğinin ulusal ve uluslararası güvenliğin bir parçası haline geldiğini vurguladı.
Gün boyu süren konferansta yerli ve yabancı uzmanlar, gerek dünyadaki gelişmeleri ve tehditleri, gerekse de Türkiye özelinde yapılması gerekenleri ortaya koydular.
Radisson Blu Hotel enerji ihtiyacının %60’nı kojenerasyon sisteminden sağlıyor
Radisson Blu Hotel Kayseri, enerji ihtiyacının %60’nı kojenerasyon sisteminden sağlıyor
‘Sürdürülebilir turizm için sürdürülebilir çevre’ yaklaşımını benimseyen, çevreci uygulamalarıyla 2015 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen “Yeşil Yıldız” belgesini kazanan Radisson Blu Hotel Kayseri, çevre adına önemli kazanımlar elde etmeye devam ediyor.
Son teknoloji yatırımları sayesindeki enerji tasarrufuyla, doğal kaynakları korumayı hedeflediklerini kaydeden Radisson Blu Hotel Kayseri Genel Koordinatörü Recep Arifoğlu, şunları söyledi: “Planlama aşamasından itibaren, otelimizin çevreye duyarlı olmasını hedefleyerek, tüm yatırımlarımızı bu çerçevede değerlendirdik. En önemli yatırım, enerji tasarrufu sağlayan kojenerasyon sisteminin 2 milyon TL’nin üzerindeki bir bütçeyle kurulması oldu. Bugün, Radisson Blu Hotel Kayseri’nin, enerji ihtiyacının %60’ı yenilenebilir enerji kaynağı olan kojenerasyon sisteminden temin ediliyor. Bu sayede, 2016 yılında, 182 ailenin yıllık elektrik tüketimi toplamı kadar tasarruf gerçekleşti ve buna bağlı olarak yaklaşık 150 bin TL’nin üzerinde kazanç sağlandı” dedi.
Personele ve esnafa, çevre konusunda farkındalık yaratıyor
Eğitim çalışmalarıyla çevre bilincini aşılamaya devam ettiklerini anlatan Recep Arifoğlu, şunları kaydetti: “İklim değişikliği etkisiyle, su kaynaklarındaki azalma ve kuraklık, gelecekte karşılaşacağımız en önemli sorunlardan birisi olacak. Bu noktada, personelimize ve esnafa, çevre konusunda farkındalık yaratmak için eğitimler ve etkinlikler düzenliyoruz. Sürdürülebilir turizm ilkesi doğrultusunda, küresel iklim değişikliğinin yaratacağı etkileri azaltmak ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak adına, önemli adımlar atmaya devam edeceğiz. Tasarruf çalışmalarının yanında, atık oluşumunu azaltmaya yönelik uygulamalar ve geri dönüşüm çalışmaları sayesinde kağıt, plastik ve cam atıkları ekonomiye kazandırıyoruz. Kağıt atıkların geri kazanımı sayesinde 416 adet ağacın kesilmesi önlemiş olduk. Örneğin, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde kamuoyunun dikkatine sunduğumuz çevre bilgilendirme broşürü büyük ilgiyle karşılanıyor. Bunun yanında, Dünya Günü, Su Günü gibi diğer günlerde yaptığımız etkinliklerle de, çevre konusunda farkındalık oluşturmaya devam ediyoruz. Otelimiz, çevreci yaklaşımını 2018 ve devam eden yıllarda sürdürerek, özellikle enerji tasarrufu ve geri dönüşüm çalışmalarını daha iyi bir noktaya taşıyabilmek adına yeni adımlar atmaya devam edecektir” şeklinde konuştu.
‘Sürdürülebilir turizm için sürdürülebilir çevre’ yaklaşımını benimseyen, çevreci uygulamalarıyla 2015 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen “Yeşil Yıldız” belgesini kazanan Radisson Blu Hotel Kayseri, çevre adına önemli kazanımlar elde etmeye devam ediyor.
Son teknoloji yatırımları sayesindeki enerji tasarrufuyla, doğal kaynakları korumayı hedeflediklerini kaydeden Radisson Blu Hotel Kayseri Genel Koordinatörü Recep Arifoğlu, şunları söyledi: “Planlama aşamasından itibaren, otelimizin çevreye duyarlı olmasını hedefleyerek, tüm yatırımlarımızı bu çerçevede değerlendirdik. En önemli yatırım, enerji tasarrufu sağlayan kojenerasyon sisteminin 2 milyon TL’nin üzerindeki bir bütçeyle kurulması oldu. Bugün, Radisson Blu Hotel Kayseri’nin, enerji ihtiyacının %60’ı yenilenebilir enerji kaynağı olan kojenerasyon sisteminden temin ediliyor. Bu sayede, 2016 yılında, 182 ailenin yıllık elektrik tüketimi toplamı kadar tasarruf gerçekleşti ve buna bağlı olarak yaklaşık 150 bin TL’nin üzerinde kazanç sağlandı” dedi.
Personele ve esnafa, çevre konusunda farkındalık yaratıyor
Eğitim çalışmalarıyla çevre bilincini aşılamaya devam ettiklerini anlatan Recep Arifoğlu, şunları kaydetti: “İklim değişikliği etkisiyle, su kaynaklarındaki azalma ve kuraklık, gelecekte karşılaşacağımız en önemli sorunlardan birisi olacak. Bu noktada, personelimize ve esnafa, çevre konusunda farkındalık yaratmak için eğitimler ve etkinlikler düzenliyoruz. Sürdürülebilir turizm ilkesi doğrultusunda, küresel iklim değişikliğinin yaratacağı etkileri azaltmak ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak adına, önemli adımlar atmaya devam edeceğiz. Tasarruf çalışmalarının yanında, atık oluşumunu azaltmaya yönelik uygulamalar ve geri dönüşüm çalışmaları sayesinde kağıt, plastik ve cam atıkları ekonomiye kazandırıyoruz. Kağıt atıkların geri kazanımı sayesinde 416 adet ağacın kesilmesi önlemiş olduk. Örneğin, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde kamuoyunun dikkatine sunduğumuz çevre bilgilendirme broşürü büyük ilgiyle karşılanıyor. Bunun yanında, Dünya Günü, Su Günü gibi diğer günlerde yaptığımız etkinliklerle de, çevre konusunda farkındalık oluşturmaya devam ediyoruz. Otelimiz, çevreci yaklaşımını 2018 ve devam eden yıllarda sürdürerek, özellikle enerji tasarrufu ve geri dönüşüm çalışmalarını daha iyi bir noktaya taşıyabilmek adına yeni adımlar atmaya devam edecektir” şeklinde konuştu.
22 Ekim 2017 Pazar
90 işçi Lüleburgaz’dan İstanbul’a yürüyor!
Kırklareli İlçesi'nde kurulu bulunan Paşabahçe Kırklareli Cam Fabrikası'ndan işten çıkarılan 90 işçi, haklarını aramak için, aileleri ve kendilerine destek verenlerle birlikte fabrikanın genel merkezi olan İstanbul'a başlattıkları yürüyüş, Valilik tarafından yasaklandı.
İşten çıkarılan 90 işçinin yanı sıra aileleri ve kendilerine destek verenlerle birlikte yaklaşık 120 kişinin bugün başlattığı yürüyüşle akşam saatlerinde Büyükkarıştıran Beldesi’ne kadar gelindi.
Kırklareli Valiliği grubun Büyükkarıştıran’da bulunan bir akaryakıt istasyonuna geldiği sırada yürüyüşe yasak getirdi. Bunun üzerine işçilerin beklediği istasyonda TOMA’larla hazır bekleyen jandarma ve polis çevik kuvvet polis ekiplerine Robokop kıyafeti giydirildi.
CHP Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, CHP Kırklareli Milletvekili Turabi Kayan, istasyonda bekleyen Lüleburgaz Kaymakamı Mustafa Oğuz, İl Emniyet Müdürü Erkin Adalar, İl Jandarma Komutanı Kadir Oğuz ile bir görüşme yaptı.
Milletvekilleri Köprülü ve Kayan buradaki işçilerin Pazartesi günü yapılacak olan işverenle görüşmenin sonuna kadar grubun burada kalmasını istedi. Kaymakam Mustafa Oğuz, Kırklareli Valisi Orhan Çiftçi’yi arayarak durumu bildirdi. 90 işçinin Pazartesi gününe kadar benzin istasyonunda kalmasına onay verildi.
CHP Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, işçilerin haklarını demokratik olarak yaptıklarını belirterek, “Bu mücadelesinin ne kadar doğru olduğu herkes tarafından biliniyor.Türkiye’de bir kamuoyu oluştu. Bu kamuoyunda Şişe ve Cam’da çalışan 90 işçinin mağdur edildiğidir. Biz bu mağduriyetin yanındayız. Açıkça söyleyelim, tüm Türkiye’de sizin mücadelenizin haklı olduğunuz noktasında bir fikir birliğine sahip. Bizlerde el verdiğince sizlerin yanınızda olmaya çalışıyoruz. Şunu söyleyeceğim. Öncelikle olarak Pazartesi gününe kadar buradasınız arkadaşlar. Mücadelenizde bu kararın alınmasında Vali Bey, Kaymakam Beye, emniyet müdürümüze ve jandarma komutanımıza çok teşekkür ediyorum” dedi.
Daha sonra işçiler kendilerine dağıtılan yemekleri milletvekilleri ile birlikte yedi. İşçiler, yürüyüşe ara verdiklerini ve Pazartesi gününe kadar bekleyip, gelişmeleri takip edeceklerini söyledi. DHA
İşten çıkarılan 90 işçinin yanı sıra aileleri ve kendilerine destek verenlerle birlikte yaklaşık 120 kişinin bugün başlattığı yürüyüşle akşam saatlerinde Büyükkarıştıran Beldesi’ne kadar gelindi.
Kırklareli Valiliği grubun Büyükkarıştıran’da bulunan bir akaryakıt istasyonuna geldiği sırada yürüyüşe yasak getirdi. Bunun üzerine işçilerin beklediği istasyonda TOMA’larla hazır bekleyen jandarma ve polis çevik kuvvet polis ekiplerine Robokop kıyafeti giydirildi.
CHP Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, CHP Kırklareli Milletvekili Turabi Kayan, istasyonda bekleyen Lüleburgaz Kaymakamı Mustafa Oğuz, İl Emniyet Müdürü Erkin Adalar, İl Jandarma Komutanı Kadir Oğuz ile bir görüşme yaptı.
Milletvekilleri Köprülü ve Kayan buradaki işçilerin Pazartesi günü yapılacak olan işverenle görüşmenin sonuna kadar grubun burada kalmasını istedi. Kaymakam Mustafa Oğuz, Kırklareli Valisi Orhan Çiftçi’yi arayarak durumu bildirdi. 90 işçinin Pazartesi gününe kadar benzin istasyonunda kalmasına onay verildi.
CHP Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü, işçilerin haklarını demokratik olarak yaptıklarını belirterek, “Bu mücadelesinin ne kadar doğru olduğu herkes tarafından biliniyor.Türkiye’de bir kamuoyu oluştu. Bu kamuoyunda Şişe ve Cam’da çalışan 90 işçinin mağdur edildiğidir. Biz bu mağduriyetin yanındayız. Açıkça söyleyelim, tüm Türkiye’de sizin mücadelenizin haklı olduğunuz noktasında bir fikir birliğine sahip. Bizlerde el verdiğince sizlerin yanınızda olmaya çalışıyoruz. Şunu söyleyeceğim. Öncelikle olarak Pazartesi gününe kadar buradasınız arkadaşlar. Mücadelenizde bu kararın alınmasında Vali Bey, Kaymakam Beye, emniyet müdürümüze ve jandarma komutanımıza çok teşekkür ediyorum” dedi.
Daha sonra işçiler kendilerine dağıtılan yemekleri milletvekilleri ile birlikte yedi. İşçiler, yürüyüşe ara verdiklerini ve Pazartesi gününe kadar bekleyip, gelişmeleri takip edeceklerini söyledi. DHA
20 Ekim 2017 Cuma
Semih Özakça için flaş karar
OHAL KHK’sıyla ihraç edildikleri işlerine dönmek için 226 gün önce açlık grevini başlayan Semih ve Nuriye davasından flaş bir karar çıktı. Tutuklu yargılanan Semih Özakça'nın adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verildi. Aynı davada yargılanan Nuriye Gülmen’in ise tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, açlık grevi yapan tutuklu Semih Özakça hakkında sağlık koşullarını gerekçe göstererek tahliye kararı verdi. Nuriye Gülmen hakkında ise tutukluluğa devam kararı çıktı. Özakça hakkındaki tahliye kararı elektronik kelepçe şartıyla verildi.
Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, OHAL KHK'sıyla ihraç edildikleri işlerine dönmek için yaptıkları 226 gün önce açlık grevine başlamışlardı.
Nuriye Gülmen'in ise 226 gündür açlık grevinde olan Nuriye ve Semih’in üçüncü duruşması bugün yapıldı. Mahkeme Semih Özakça’ya tahliyesine karar verdi. Nuriye Gülmen'in ise tutukluluk hali devam edecek. Duruşmaya 4 gün kala 16 Ekim'de savcılık kararıyla Gülmen’in ifadesi alınmak istenmiş ancak Gülmen savcıya ifade vermeyi reddederek tahliyesini talep etmişti. Sözcü
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, açlık grevi yapan tutuklu Semih Özakça hakkında sağlık koşullarını gerekçe göstererek tahliye kararı verdi. Nuriye Gülmen hakkında ise tutukluluğa devam kararı çıktı. Özakça hakkındaki tahliye kararı elektronik kelepçe şartıyla verildi.
Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, OHAL KHK'sıyla ihraç edildikleri işlerine dönmek için yaptıkları 226 gün önce açlık grevine başlamışlardı.
Nuriye Gülmen'in ise 226 gündür açlık grevinde olan Nuriye ve Semih’in üçüncü duruşması bugün yapıldı. Mahkeme Semih Özakça’ya tahliyesine karar verdi. Nuriye Gülmen'in ise tutukluluk hali devam edecek. Duruşmaya 4 gün kala 16 Ekim'de savcılık kararıyla Gülmen’in ifadesi alınmak istenmiş ancak Gülmen savcıya ifade vermeyi reddederek tahliyesini talep etmişti. Sözcü
Arınç'tan çok konuşulan Gökçek tweet'i
Bülent Arınç, günlerdir istifası beklenen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'le ilgili sosyal medya hesabından çok konuşulan bir paylaşımda bulundu.
Melih Gökçek'le kavgasıyla bilinen Bülent Arınç'ın Twitter hesabındaki paylaşımı dikkat çekti.
Arınç twitter hesabında daha önce attığı bir tweeti 'sabitlenmiş tweet' haline getirerek en üste koydu.
O tweette Gökçek'in daha önce istifa edeceğini söylediği halde vazgeçtiğini gösteren görüntüler şu ifadelerle yer alıyordu.
"Bir Hint Atasözünde denir ki: 'EĞER BİRİLERİ OTURDUĞU KOLTUKTAN KALKMAKTA SIKINTI YAŞIYORSA KESİNLİKLE ALTINI KİRLETMİŞTİR'"
İşte o tweet:
Melih Gökçek'le kavgasıyla bilinen Bülent Arınç'ın Twitter hesabındaki paylaşımı dikkat çekti.
Arınç twitter hesabında daha önce attığı bir tweeti 'sabitlenmiş tweet' haline getirerek en üste koydu.
O tweette Gökçek'in daha önce istifa edeceğini söylediği halde vazgeçtiğini gösteren görüntüler şu ifadelerle yer alıyordu.
"Bir Hint Atasözünde denir ki: 'EĞER BİRİLERİ OTURDUĞU KOLTUKTAN KALKMAKTA SIKINTI YAŞIYORSA KESİNLİKLE ALTINI KİRLETMİŞTİR'"
İşte o tweet:
Uzmanlar konuştu: Toplu taşımada yaşlılara yer vermeyin
Toplu taşıma araçlarında yaşlılara yer vermenin iyi bir şey olduğunu düşünebilirsiniz ancak uzmanlar bunun sanıldığı kadar ‘doğru’ olmadığı görüşünde...
Oxford Üniversitesi’nden bir profesör, yaşlı insanların oturmak yerine ayakta durmaya teşvik edilmesinin beden sağlıkları için daha iyi olduğunu belirtiyor.
İngiltere’nin Halk Sağlığı Klinik Danışmanı Sir Muir Gray, yaşlıların günde 10 dakika yürümeye gayret etmesini belirtirken yaşlıların yakınlarına asansöre binmek yerine onları merdiven çıkmak konusunda yüreklendirmelerini tavsiye ediyor.
‘YAŞLILARA YER VERİRKEN 2 KEZ DÜŞÜNÜN’
İngiliz The Sun gazetesine demeç veren Gray, “Yaş aldıkça hareketsizliği değil bedensel aktiviteyi arttırmalıyız. Ailenizin yaşlılarını asansöre binmeye değil, merdiven çıkmaya teşvik edin” dedi. Gray sözlerini şöyle sürdürdü: “Metro ya da otobüste yaşlı birine yer verirken iki kez düşünün. Ayakta durmak onlar için harika bir egzersiz.”
The British Medical Journal’de (İngiliz Tıp Dergisi) yayınlanan yeni bir makalede, “Yaşlı insanları aktif tutmaya teşvik edecek her türlü toplu çaba, onların daha bağımsız şekilde yaşamalarına ve sosyal hizmetlere daha az ihtiyaç duymalarına yardımcı olacaktır” denildi.
Makaleye konu olan raporda, zindeliğin yitirilmesinin yaşlılığın bir sonucu olarak görüldüğü ancak bunun tam tersinin geçerli olduğu belirtildi. Uzmanlar, hareketin azalmasının sosyal hizmetlere duyulan ihtiyacı arttırdığı görüşünde...
Araştırmalar, orta yaşlı ve yaşlı insanların düzenli egzersizlerle bedensel olarak en az 10 yaş gençleşeceğini ortaya koyuyor. Formda olmanın bilişsel becerileri arttırarak bunama riskini azalttığı da biliniyor. Hürriyet
Oxford Üniversitesi’nden bir profesör, yaşlı insanların oturmak yerine ayakta durmaya teşvik edilmesinin beden sağlıkları için daha iyi olduğunu belirtiyor.
İngiltere’nin Halk Sağlığı Klinik Danışmanı Sir Muir Gray, yaşlıların günde 10 dakika yürümeye gayret etmesini belirtirken yaşlıların yakınlarına asansöre binmek yerine onları merdiven çıkmak konusunda yüreklendirmelerini tavsiye ediyor.
‘YAŞLILARA YER VERİRKEN 2 KEZ DÜŞÜNÜN’
İngiliz The Sun gazetesine demeç veren Gray, “Yaş aldıkça hareketsizliği değil bedensel aktiviteyi arttırmalıyız. Ailenizin yaşlılarını asansöre binmeye değil, merdiven çıkmaya teşvik edin” dedi. Gray sözlerini şöyle sürdürdü: “Metro ya da otobüste yaşlı birine yer verirken iki kez düşünün. Ayakta durmak onlar için harika bir egzersiz.”
The British Medical Journal’de (İngiliz Tıp Dergisi) yayınlanan yeni bir makalede, “Yaşlı insanları aktif tutmaya teşvik edecek her türlü toplu çaba, onların daha bağımsız şekilde yaşamalarına ve sosyal hizmetlere daha az ihtiyaç duymalarına yardımcı olacaktır” denildi.
Makaleye konu olan raporda, zindeliğin yitirilmesinin yaşlılığın bir sonucu olarak görüldüğü ancak bunun tam tersinin geçerli olduğu belirtildi. Uzmanlar, hareketin azalmasının sosyal hizmetlere duyulan ihtiyacı arttırdığı görüşünde...
Araştırmalar, orta yaşlı ve yaşlı insanların düzenli egzersizlerle bedensel olarak en az 10 yaş gençleşeceğini ortaya koyuyor. Formda olmanın bilişsel becerileri arttırarak bunama riskini azalttığı da biliniyor. Hürriyet
18 Ekim 2017 Çarşamba
Prof. Dr. İlber Ortaylı: Irak diye bir memleket yok
TARİH profesörü İlber Ortaylı, "Irak diye bir memleket yok, onu bilin. Bunların hepsi maalesef 1’inci Cihan Harbi’nden çizilen coğrafyalardır. Cetvelle çizildi" dedi.
DTI University, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi (ALKÜ), Alanya Hamdullah Emin Paşa (AHEP) Üniversitesi, Amasya Üniversitesi, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi ile Alanya Belediyesi işbirliğinde Alanya’da düzenlenen 2’nci Uluslararası Akademik Araştırmalar Kongresi (INES-2017) başladı. Kongrenin ilk gününde Prof. Dr.İlber Ortaylı, Alanya Kültür Merkezi’nde (AKM) konferans verdi.
Konuşmasına Kerkük meselesiyle başlayanProf. Dr. İlber Ortaylı, salondan gelen uğultudan dolayı konuşmasını böldü. İçeri giremeyenlerin devamlı konuşarak salonu da rahatsız ettiğini söyleyenProf. Dr. Ortaylı,sesin devam etmesi üzerinetepki gösterdi. Daha sonra konuşmasını sürdüren Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Bugünkü konumuz Kerkük, çok sıcak bir konu. Son olarak dün yine 4 şehit verildi, Kerkük’ün kurtarılması babında. Haberlerde dikkatinizi çekmiştir, ’Irak ordusu’ diye bahsediliyor. Irak ordusu diye bir şeyin ne kadar mevcut olduğunu bilmiyorum. Oradaki büyük destek Türk ordusundan geliyor ve İran da var. Hatta ve hatta çok belirgin bir ölçüde başka tür gerillalar da katılıyor. Irak’ın kuzeyinde Kürt Muhtar Bölgesi var. Bunun güney bölgesinde çok münakaşalı olarak ilhak edilmeye çalışılan Kerkük ve Erbil var. Bunlar iki tane büyük ve Türklerin yaşadığı kentlerdir. Bu bir coğrafyadır, onun üzerinde duracağım. Irak diye bir memleket yok, onu bilin. Bunların hepsi maalesef 1’inci Cihan Harbi’nde çizilen coğrafyalardır. Cetvelle çizildi. Amerika haritasına bakarsanız, böyle cetvelle çizilen bir sürü eyalet var. Bunlar gerçekten otonomdur, onu da söyleyeyim, fakat burada farklı etnikler yaşamaz, göçmenler dışında. Fakat Ortadoğu’da böyle bir sınır olamaz. Çünkü Ortadoğu’da muhtelif etnik gruplar vardır. Bunlar aynı dili konuşsa bile dinleri uymaz. Dinleri uysa, tarihleri uymaz, o uysa mantaliteleri uymaz. Ortadoğu çok alengirli olması lazım. İşte o Irak haritası zengin bir İngiliz olan Gertude Bell tarafından çizilmiştir. Kolonyal ofis bunu, Irak’ı çizmek için görevlendirdi ve o da cetvelle çizdi" dedi.
’IRAKLI ’IRAKLIYIM’ DİYEMİYOR’
Büyük Ortadoğu Projesi olarak adlandırılan şeyin gerçekleşemeyeceğini anlatanProf. Dr. İlber Ortaylı, şunları söyledi:
"Büyük Ortadoğu Projesi falan diyorlar, yok öyle bir şey. Şimdi bu suni olarak çizilen dünya patladı. Öyle büyük projeleri burada kimse çizemez. Onu aklınızdan çıkarın. Burada oturan insanlar, derbeder milletlerdir. Aralarında sağlam bir ideoloji yoktur. Devletlerinde, ’devlet nedir’ farkında değillerdir. Bağlılık ve sadakatleri vatan ve devlet değil, aynı sülale ve aşirettir. Vatan-ül Arap tamamen suni ve siyasi bir laftır. Hiçbir şey de ifade etmiyor. Mısırlı ’Mısırlıyım’ diyor, Suriyeli ’Suriyeliyim’ diyor, Filistinli ’Filistinliyim’ diyor, ama Iraklı ’Iraklıyım’ diyemiyor. Çünkü bir bütünlük değil, kendine ’Bağdadi’ diyor. Bağdadi de bir eyalet, bir kültür. Bizim bugün Irak dediğimiz yerdeki Türklük, Anadolu’dan daha evveldir. Yani bugün, hani böyle başladılar, ’Bayır-Bucak Türkmenleri’ falan gibi aptal laflar. Yani 4’üncü Levent Türkleri ile Beşiktaş Türkmenleri gibi laflar söylesen, İstanbul’da bu kadar manasız olur. Bayır-Bucak diye bir şey yok, orası Türkmen bölgesi. Şurası bir gerçek; Türkiye inşallah çok uzun sürecek bir Ortadoğu probleminin içine girmez ve kendini zamanında toparlayarak bazı meseleleri halleder."
’İYİ Kİ YOK’
Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını da yanıtlayanProf. Dr. İlber Ortaylı, bir öğrencinin yeni sınav sisteminde tarih dersinin çıkarılması konusundaki sorusuna, "İyi ki yok. Tarihin kaldırılması ÖSYM’de problem yaratacak, fakat bazı adamların yazdığı tarihin de okunmamasında büyük fayda görüyorum" karşılığını verdi.
Engin ANAK/ALANYA (Antalya), (DHA)
DTI University, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi (ALKÜ), Alanya Hamdullah Emin Paşa (AHEP) Üniversitesi, Amasya Üniversitesi, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi ile Alanya Belediyesi işbirliğinde Alanya’da düzenlenen 2’nci Uluslararası Akademik Araştırmalar Kongresi (INES-2017) başladı. Kongrenin ilk gününde Prof. Dr.İlber Ortaylı, Alanya Kültür Merkezi’nde (AKM) konferans verdi.
Konuşmasına Kerkük meselesiyle başlayanProf. Dr. İlber Ortaylı, salondan gelen uğultudan dolayı konuşmasını böldü. İçeri giremeyenlerin devamlı konuşarak salonu da rahatsız ettiğini söyleyenProf. Dr. Ortaylı,sesin devam etmesi üzerinetepki gösterdi. Daha sonra konuşmasını sürdüren Prof. Dr. İlber Ortaylı, "Bugünkü konumuz Kerkük, çok sıcak bir konu. Son olarak dün yine 4 şehit verildi, Kerkük’ün kurtarılması babında. Haberlerde dikkatinizi çekmiştir, ’Irak ordusu’ diye bahsediliyor. Irak ordusu diye bir şeyin ne kadar mevcut olduğunu bilmiyorum. Oradaki büyük destek Türk ordusundan geliyor ve İran da var. Hatta ve hatta çok belirgin bir ölçüde başka tür gerillalar da katılıyor. Irak’ın kuzeyinde Kürt Muhtar Bölgesi var. Bunun güney bölgesinde çok münakaşalı olarak ilhak edilmeye çalışılan Kerkük ve Erbil var. Bunlar iki tane büyük ve Türklerin yaşadığı kentlerdir. Bu bir coğrafyadır, onun üzerinde duracağım. Irak diye bir memleket yok, onu bilin. Bunların hepsi maalesef 1’inci Cihan Harbi’nde çizilen coğrafyalardır. Cetvelle çizildi. Amerika haritasına bakarsanız, böyle cetvelle çizilen bir sürü eyalet var. Bunlar gerçekten otonomdur, onu da söyleyeyim, fakat burada farklı etnikler yaşamaz, göçmenler dışında. Fakat Ortadoğu’da böyle bir sınır olamaz. Çünkü Ortadoğu’da muhtelif etnik gruplar vardır. Bunlar aynı dili konuşsa bile dinleri uymaz. Dinleri uysa, tarihleri uymaz, o uysa mantaliteleri uymaz. Ortadoğu çok alengirli olması lazım. İşte o Irak haritası zengin bir İngiliz olan Gertude Bell tarafından çizilmiştir. Kolonyal ofis bunu, Irak’ı çizmek için görevlendirdi ve o da cetvelle çizdi" dedi.
’IRAKLI ’IRAKLIYIM’ DİYEMİYOR’
Büyük Ortadoğu Projesi olarak adlandırılan şeyin gerçekleşemeyeceğini anlatanProf. Dr. İlber Ortaylı, şunları söyledi:
"Büyük Ortadoğu Projesi falan diyorlar, yok öyle bir şey. Şimdi bu suni olarak çizilen dünya patladı. Öyle büyük projeleri burada kimse çizemez. Onu aklınızdan çıkarın. Burada oturan insanlar, derbeder milletlerdir. Aralarında sağlam bir ideoloji yoktur. Devletlerinde, ’devlet nedir’ farkında değillerdir. Bağlılık ve sadakatleri vatan ve devlet değil, aynı sülale ve aşirettir. Vatan-ül Arap tamamen suni ve siyasi bir laftır. Hiçbir şey de ifade etmiyor. Mısırlı ’Mısırlıyım’ diyor, Suriyeli ’Suriyeliyim’ diyor, Filistinli ’Filistinliyim’ diyor, ama Iraklı ’Iraklıyım’ diyemiyor. Çünkü bir bütünlük değil, kendine ’Bağdadi’ diyor. Bağdadi de bir eyalet, bir kültür. Bizim bugün Irak dediğimiz yerdeki Türklük, Anadolu’dan daha evveldir. Yani bugün, hani böyle başladılar, ’Bayır-Bucak Türkmenleri’ falan gibi aptal laflar. Yani 4’üncü Levent Türkleri ile Beşiktaş Türkmenleri gibi laflar söylesen, İstanbul’da bu kadar manasız olur. Bayır-Bucak diye bir şey yok, orası Türkmen bölgesi. Şurası bir gerçek; Türkiye inşallah çok uzun sürecek bir Ortadoğu probleminin içine girmez ve kendini zamanında toparlayarak bazı meseleleri halleder."
’İYİ Kİ YOK’
Konuşmasının ardından katılımcıların sorularını da yanıtlayanProf. Dr. İlber Ortaylı, bir öğrencinin yeni sınav sisteminde tarih dersinin çıkarılması konusundaki sorusuna, "İyi ki yok. Tarihin kaldırılması ÖSYM’de problem yaratacak, fakat bazı adamların yazdığı tarihin de okunmamasında büyük fayda görüyorum" karşılığını verdi.
Engin ANAK/ALANYA (Antalya), (DHA)
İsmail Küçükkaya ile ilgili flaş karar
Sabah saatlerinde adliyeye giden gazeteci İsmail Küçükkaya'nın ifade vermediği, soruşturma konusu sözlerin sarf edildiği programın kayıtlarının dosyaya gelmesinin beklenmesine karar verildiği öğrenildi.
Gazeteci İsmail Küçükkaya, sabah saatlerinde avukatıyla birlikte Bakırköy Adalet Sarayı’na geldi. Küçükkaya, soruşturmayı yürüten Basın Bürosu Savcısı Bülent Demirbilek’in bulunduğu 4. kata çıktı. Küçükkaya’nın savcıya ifade vermediği, soruşturma konusu sözlerin sarf edildiği programın kayıtlarının dosyaya gelmesinin beklenmesine karar verildiği öğrenildi. Program kaydının, savcılığa ulaşmasının ardından Küçükkaya’nın önümüzdeki günlerde savcıya ifade vereceği belirtildi.
BAKIRKÖY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI SORUŞTURMA BAŞLATMIŞTI
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, avukatı aracılığıyla Bakırköy Adalet Sarayı’na suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyurusu üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı da Bakan Kaya ve eşiyle ilgili sözlerine ilişkin İsmail Küçükkaya ve Fidel Okan hakkında “Kamu görevlisine hakaret” ve “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini alenen aşağılama” suçlarından soruşturma başlatmıştı. DHA
Gazeteci İsmail Küçükkaya, sabah saatlerinde avukatıyla birlikte Bakırköy Adalet Sarayı’na geldi. Küçükkaya, soruşturmayı yürüten Basın Bürosu Savcısı Bülent Demirbilek’in bulunduğu 4. kata çıktı. Küçükkaya’nın savcıya ifade vermediği, soruşturma konusu sözlerin sarf edildiği programın kayıtlarının dosyaya gelmesinin beklenmesine karar verildiği öğrenildi. Program kaydının, savcılığa ulaşmasının ardından Küçükkaya’nın önümüzdeki günlerde savcıya ifade vereceği belirtildi.
BAKIRKÖY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI SORUŞTURMA BAŞLATMIŞTI
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, avukatı aracılığıyla Bakırköy Adalet Sarayı’na suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyurusu üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı da Bakan Kaya ve eşiyle ilgili sözlerine ilişkin İsmail Küçükkaya ve Fidel Okan hakkında “Kamu görevlisine hakaret” ve “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini alenen aşağılama” suçlarından soruşturma başlatmıştı. DHA
İsmail Küçükkaya'ya soruşturma
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın eşi İlyas Kaya’nın Fetullahçı Terör Örgütü’nün şifreli haberleşme programı ByLock kullandığını iddia eden Fox TV haber spikeri İsmail Küçükkaya ve sosyal medyada bununla ilgili paylaşımda bulunan avukat Fidel Okan hakkında soruşturma başlattı.
Savcılık, TCK’nın 301’inci maddesinde yer alan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni alenen aşağılama” ile 125. maddesindeki “Basın yoluyla kamu görevlisine hakaret” suçlarından haklarında soruşturma başlattığı Küçükkaya ve Okan’ı ifadeye çağırdı. Hürriyet
Savcılık, TCK’nın 301’inci maddesinde yer alan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni alenen aşağılama” ile 125. maddesindeki “Basın yoluyla kamu görevlisine hakaret” suçlarından haklarında soruşturma başlattığı Küçükkaya ve Okan’ı ifadeye çağırdı. Hürriyet
Deniz Baykal’ın sağlık durumu ile ilgili açıklama
CHP eski Genel Başkanı ve CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal dün akşam saatlerinde üçüncü operasyonu geçirdi. Baykal'ın kafatasındaki basınç artışına müdahale edildi. Partinin doktor vekillerinden Metin Lütfi Baydar, Baykal'a yapılan son müdahaleye ilişkin açıklama yaptı. Baydar, cilt altı kanamasının kafatasına basınç yapmaması için ameliyathane ortamında operasyon gerçekleştirildiğini söyledi.Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş, 'Deniz Bey’de maalesef kanama ve ödem en üst düzeyde gerçekleşiyor. Solunum desteği sağlanıyor. Bilinci kapalı olarak uyuyor. Ciddi bir durum bu. Ağır bir beyin hasarı ve o hayati tehlike her an var' diye konuştu. Gece saatlerinde ortaya atılan 'beyin ölümü gerçekleşti' iddialarına ise yalanlama geldi.
Hastanede tedavisi süren CHP milletvekili Deniz Baykal’a beyninde oluşan basınç nedeniyle ameliyathanede müdahale edildi edildi.
CHP’Lİ BAYDAR AÇIKLAMA YAPTI
CHP’nin doktor vekillerinden Metin Lütfi Baydar, Baykal’a yapılan son müdahaleye ilişkin açıklama yaptı. Baydar, “Bunu 3. operasyon olarak adlandırmayalım. Bu cilt altında olan kanamanın temizlenmesi amacıyla müdahale ameliyathane ortamında yapıldı” dedi.
Baydar, şu bilgileri verdi: “Kan sulandırcı kullanmamız lazım. Bu da kanamayı arttırıyor. Dengeyi sağlamamız lazım. Öyle dozda verilmesi lazım ki hem kanama olmaması ama stentin çalışması gerekiyor. İkisini sağlamamız gerekiyor. Doktorlar bilgisayarlı tomoğrafi tekniğiyle Deniz Bey’in durumunu takip ediyorlar.”
BEYİN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞTİ İDDİALARINA YALANLAMA
Baykal'ın sağlık durumuna ilişkin sosyal medyada birbiri ardına iddialar ortaya atıldı.
Önce Habertürk yazarı Sevilay Yılman, Deniz Baykal'ın “beyin ölümünün gerçekleştiğini”, Spor sunucusu Emre Tilev de öldüğünü ileri sürdü.
İddialar üzerine CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel açıklama yaptı.
Özel, sosyal medya hesabından yaptığı açıkamada “Doktorların son açıklamasından bu yana sağlık durumunda bir değişiklik yok” dedi.
KILIÇDAROĞLU ZİYARET ETTİ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İbn-i Sina Hastanesinde tedavisi süren Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ı ziyaret etti. Deniz Baykal'ın durumu hakkında bilgi alan Kılıçdaroğlu, çıkışta basın mensuplarına “Hekim arkadaşlar ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar. Bütün dualarımız Deniz beyle beraber” ifadelerini kullandı.
Deniz Baykal’ın sağlık durumuna ilişkin son dakika açıklaması geldi. Ankara Üniversite rektörü Erkan İbiş “Olayın başından beri hayati tehlikesi vardı. Kanama ve ödem üstü düzeyde seyrediyor. Kendisine solunum desteği sağlanıyor.” dedi.
ERKAN İBİŞ SON DURUMU AÇIKLADI
Ankara Üniversitesi rektörü Prof.Dr. Erkan İbiş, CHP Antalya milletvekili Deniz Baykal’ın son durumuna ilişkin açıklamalarda bulundu.
İbiş şöyle dedi:
Beynindeki basıncı azaltmak için operasyon gerçekleşti. Cilt altında biriken kanın temizlenmesi ameliyathane ortamında yapıldı.
SOLUNUM DESTEĞİ SAĞLANIYOR
Solunum desteği sağlanıyor. Süreç içerisinde kendisinin bilinci kapalı olarak uyuyor. Beyni hasssas bir organ. şu ana kadar tablo içinde umutlarımızı koruyoruz. Bazı olumsuzluklar yaşadığımızı biliyorsunuz. Yoğun bakımda destek tedavisi devam edecek. Tomoğrafik görüntüler alınıyor. Farklı bulgu gelişebiliyor.”
İbiş gazetcilerin sorularını da yanıtladı:
Hayati tehlikesi var mı?
Hep bunu söyledik, olayın ilk başladığı anda hayati tehlikesi var zaten, çünkü hep dedik ki ciddi bir durum bu. Ağır bir beyin hasarı ve o hayati tehlike her an var. Yine de var elbette ki ama bu hastaneye geldiği anda da vardı. Yoğun bakımda, yoğun tedavi altında olma, ciddi bir durum olduğunun göstergesi.
Durumu ciddi mi?
Yoğun tedavi altında olmak zaten bunun ifadesi. Hastalığı ciddi. Tedavilerle o ciddi durumun ortadan kalkacağına inanıyoruz.
Felç durumu olabilir mi?
Süreç içerisinde ne gibi gelişme olacak, akciğerindeki enfeksiyon ne derece beynin yeterli oksijenlenmesine izin verecek. Bunları zaman içerisinde göreceğiz. Şimdiden ne söylersek aslında tahminden öteye gitmez ama o tahminler de değişik, farklı yorumlara yol açabilir. Bunun iyileşme periyodu da öyle kısa süreli, saatlerle, kısa günlerle olacak gibi görünmüyor. O yüzden de ‘ciddi' demekte yarar var. Uyandırma için zaman zaman denemeler yapılıyor.”
KAFATASINDAN 12 SANTİMLİK BÖLÜM ALINDI
Bu arada Baykal'ın kafatasından yaklaşık 12 santimlik bir bölümün de ödemin baskı yapmamasına yönelik çıkarıldığı öğrenildi.
BİLİNCİ KAPALI
Bilinç kapalı durumdfa. Öyle kalması da arkadaşların arzu ettiği bir durum. Her beyne dönük stres oksijen kullanıma yol açıyor ve hasar açabilir kaygısı taşınıyor.
STENT ÇALIŞIYOR
Baykal’ın tedavisini sürdüren doktorlar ise “Stent çalışıyor. Beyin dolaşımında sorun yok. Riskleri görüyoruz şu an. Şimdi onlarla mücadele etmeye çalışıyoruz” dedi.
Fransa seyahati sonrası gece yarısı yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırılan ve yoğun bakıma alınan Deniz Baykal, beynindeki ödem nedeniyle sabah saatlerinde ameliyata alınmıştı.
Baykal’ın akşam saatlerinde tekrar beyin tomografisi çekildi ve beyninde oluşan basınç nedeniyle 3. kez ameliyata alındı.
CHP'Lİ VEKİLLER HASTANEYE AKIN ETTİ
Ankara Üniversitesi İbni Sina Hastanesinde tedavisine devam edilen Deniz Baykal'ı CHP'li vekiller yalnız bırakmadı. Hastane önüne çok sayıda CHP'li milletvekili geldi. Sözcü
Hastanede tedavisi süren CHP milletvekili Deniz Baykal’a beyninde oluşan basınç nedeniyle ameliyathanede müdahale edildi edildi.
CHP’Lİ BAYDAR AÇIKLAMA YAPTI
CHP’nin doktor vekillerinden Metin Lütfi Baydar, Baykal’a yapılan son müdahaleye ilişkin açıklama yaptı. Baydar, “Bunu 3. operasyon olarak adlandırmayalım. Bu cilt altında olan kanamanın temizlenmesi amacıyla müdahale ameliyathane ortamında yapıldı” dedi.
Baydar, şu bilgileri verdi: “Kan sulandırcı kullanmamız lazım. Bu da kanamayı arttırıyor. Dengeyi sağlamamız lazım. Öyle dozda verilmesi lazım ki hem kanama olmaması ama stentin çalışması gerekiyor. İkisini sağlamamız gerekiyor. Doktorlar bilgisayarlı tomoğrafi tekniğiyle Deniz Bey’in durumunu takip ediyorlar.”
BEYİN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞTİ İDDİALARINA YALANLAMA
Baykal'ın sağlık durumuna ilişkin sosyal medyada birbiri ardına iddialar ortaya atıldı.
Önce Habertürk yazarı Sevilay Yılman, Deniz Baykal'ın “beyin ölümünün gerçekleştiğini”, Spor sunucusu Emre Tilev de öldüğünü ileri sürdü.
İddialar üzerine CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel açıklama yaptı.
Özel, sosyal medya hesabından yaptığı açıkamada “Doktorların son açıklamasından bu yana sağlık durumunda bir değişiklik yok” dedi.
KILIÇDAROĞLU ZİYARET ETTİ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İbn-i Sina Hastanesinde tedavisi süren Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ı ziyaret etti. Deniz Baykal'ın durumu hakkında bilgi alan Kılıçdaroğlu, çıkışta basın mensuplarına “Hekim arkadaşlar ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar. Bütün dualarımız Deniz beyle beraber” ifadelerini kullandı.
Deniz Baykal’ın sağlık durumuna ilişkin son dakika açıklaması geldi. Ankara Üniversite rektörü Erkan İbiş “Olayın başından beri hayati tehlikesi vardı. Kanama ve ödem üstü düzeyde seyrediyor. Kendisine solunum desteği sağlanıyor.” dedi.
ERKAN İBİŞ SON DURUMU AÇIKLADI
Ankara Üniversitesi rektörü Prof.Dr. Erkan İbiş, CHP Antalya milletvekili Deniz Baykal’ın son durumuna ilişkin açıklamalarda bulundu.
İbiş şöyle dedi:
Beynindeki basıncı azaltmak için operasyon gerçekleşti. Cilt altında biriken kanın temizlenmesi ameliyathane ortamında yapıldı.
SOLUNUM DESTEĞİ SAĞLANIYOR
Solunum desteği sağlanıyor. Süreç içerisinde kendisinin bilinci kapalı olarak uyuyor. Beyni hasssas bir organ. şu ana kadar tablo içinde umutlarımızı koruyoruz. Bazı olumsuzluklar yaşadığımızı biliyorsunuz. Yoğun bakımda destek tedavisi devam edecek. Tomoğrafik görüntüler alınıyor. Farklı bulgu gelişebiliyor.”
İbiş gazetcilerin sorularını da yanıtladı:
Hayati tehlikesi var mı?
Hep bunu söyledik, olayın ilk başladığı anda hayati tehlikesi var zaten, çünkü hep dedik ki ciddi bir durum bu. Ağır bir beyin hasarı ve o hayati tehlike her an var. Yine de var elbette ki ama bu hastaneye geldiği anda da vardı. Yoğun bakımda, yoğun tedavi altında olma, ciddi bir durum olduğunun göstergesi.
Durumu ciddi mi?
Yoğun tedavi altında olmak zaten bunun ifadesi. Hastalığı ciddi. Tedavilerle o ciddi durumun ortadan kalkacağına inanıyoruz.
Felç durumu olabilir mi?
Süreç içerisinde ne gibi gelişme olacak, akciğerindeki enfeksiyon ne derece beynin yeterli oksijenlenmesine izin verecek. Bunları zaman içerisinde göreceğiz. Şimdiden ne söylersek aslında tahminden öteye gitmez ama o tahminler de değişik, farklı yorumlara yol açabilir. Bunun iyileşme periyodu da öyle kısa süreli, saatlerle, kısa günlerle olacak gibi görünmüyor. O yüzden de ‘ciddi' demekte yarar var. Uyandırma için zaman zaman denemeler yapılıyor.”
KAFATASINDAN 12 SANTİMLİK BÖLÜM ALINDI
Bu arada Baykal'ın kafatasından yaklaşık 12 santimlik bir bölümün de ödemin baskı yapmamasına yönelik çıkarıldığı öğrenildi.
BİLİNCİ KAPALI
Bilinç kapalı durumdfa. Öyle kalması da arkadaşların arzu ettiği bir durum. Her beyne dönük stres oksijen kullanıma yol açıyor ve hasar açabilir kaygısı taşınıyor.
STENT ÇALIŞIYOR
Baykal’ın tedavisini sürdüren doktorlar ise “Stent çalışıyor. Beyin dolaşımında sorun yok. Riskleri görüyoruz şu an. Şimdi onlarla mücadele etmeye çalışıyoruz” dedi.
Fransa seyahati sonrası gece yarısı yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırılan ve yoğun bakıma alınan Deniz Baykal, beynindeki ödem nedeniyle sabah saatlerinde ameliyata alınmıştı.
Baykal’ın akşam saatlerinde tekrar beyin tomografisi çekildi ve beyninde oluşan basınç nedeniyle 3. kez ameliyata alındı.
CHP'Lİ VEKİLLER HASTANEYE AKIN ETTİ
Ankara Üniversitesi İbni Sina Hastanesinde tedavisine devam edilen Deniz Baykal'ı CHP'li vekiller yalnız bırakmadı. Hastane önüne çok sayıda CHP'li milletvekili geldi. Sözcü
17 Ekim 2017 Salı
Pargalı İbrahim'in mezarıyla ilgili önemli iddia
Kanuni Sultan Süleyman’ın 13 yıl vezirliğini yapan ve padişahın emriyle idam edilen Pargalı Damat İbrahim Paşa’nın yüzyıllardır kesin olarak bilinmeyen mezarının, İstanbul Karaköy’de bir hanın bodrum katında, Koyun Baba Tekkesi olarak bilinen yerde olduğu iddia edildi.
Osmanlı padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman’ın kudretli vezirlerinden Pargalı Damat İbrahim Paşa’nın yıllardır tartışılan mezar yeri için yeni bir iddia ortaya atıldı. Türkiye’de olduğu kadar dünyada da ilgi uyandıran “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin ardından geniş kitlelerin tanıyıp merak ettiği “Pargalı İbrahim”in olduğu düşünülen mezar yeri için İstanbul Kabataş Fındıklı’da bulunan Canfeda Çıkmazı’ndaki kabir gösteriliyordu.
Pargalı’nın mezarının tespiti için 1 yılı aşkın süredir çalışma yapan Arkeolog Murat Sav, öncelikle iki kaynaktan yola çıktı. İstanbul hakkındaki çalışmalarıyla tanınan İhtifalci Mehmet Ziya Bey’in (1865-1930) “İstanbul ve Boğaziçi” isimli eserine göre, Pargalı’nın Galata’da bulunan Canfeda Tekkesi’ne defnenildiği ihtimali çok yüksekti. Ünlü tarihçi Solakzade Mehmed Hemdemi Efendi’nin (1590-1657) günümüze ulaşan eserlerine göre, Pargalı’nın Canfeda Tekkesi’nde gömülü yerinin belli olması için baş tarafına bir erguvan ağacı dikili. Ayvansaraylı Hafız Hüseyin Efendi de mezar için hem Galata’yı hem de Okmeydanı’nı işaret ediyordu.
CANFEDA TEKKESİ İKİ YERDE VAR
Arkeolog Murat Sav, vakıf kayıtlarında iki ayrı Canfeda Tekkesi’nin olduğunu belirledi. Biri Kabataş Fındıklı’da Canfeda Çıkmazı’nın olduğu yerde, diğeri de Galata’da (Karaköy), eski adıyla Yağkapanı Camii olan Makbul İbrahim Paşa Camii’nin yanında bulunuyordu.
Pargalı’nın yattığı yeri tespit etmek için Kabataş’taki mezarlıktan araştırmaya başlayan Sav, buradaki mezar taşlarını Türkçe’ye çevirtti. Pargalı’nın burada yattığını gösterir mezar taşı bulunmayan alandaki mezarlardan birinde Attar Hacı Süleyman’ın eşi Fâtıma Hanım’ın (1785) adı yer alırken, diğer mezarda da 1787 tarihi bulunuyordu. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kayıtlarına göre bu mezarlık Canfeda (Feza) Baba Türbesi olarak geçerken, sadece 1787 tarihi olan ikinci mezarın da tekkenin kurucu şeyhine ait olma ihtimali ağırlık kazandı. Canfeda Tekkesi’nin faaliyetlerinin 1700’lü yılların sonlarına denk gelmesi, 1536’da ölen Pargalı’nın mezarının burada olmadığı görüşünü kuvvetlendirdi. Sav’a göre Kabataş bölgesi, Kanuni’nin, Boğaz’ı izleyen yol güzergâhında bulunuyordu ve mezarın bu güzergâhta olması mantıklı değildi.
‘MEZAR YERİ CAMİNİN YANINDA’ İDDİASI
Murat Sav’ın yaptığı araştırmaya göre bütün veriler, Karaköy’de (Galata) bulunan tekkeyi işaret etti. Arkeolog Sav, mezarın Karaköy’deki tekkede gömülü olduğunu gösterir delilleri nasıl bulduğunu şöyle anlattı: “Mezarın olduğunu tahmin ettiğimiz Canfeda (Koyun Baba) Tekkesi, Galata’da eski Feremeciler Sokağı’nda bulunuyor. Buradaki tekke, diğer adı eski Yağkapanı Camii olan Makbul İbrahim Paşa Camii’nin bitişiğinde. Cami, Pargalı’nın ölümünden hemen önce ve kendisi tarafından yaptırılmış. İnşaat 1536’da, İbrahim Paşa’nın ölüm yılında tamamlanıyor. Kayıtlarda Koyun Baba Tekkesi olarak geçen türbenin üzerine Bilginol Han yapılmış. Mezar bodrum katında. Türbe harap olsa da mezar korunmuş. Mezarın kime ait olduğunu gösterir mezar taşı yok. Zaten Koyun Baba Türbesi Anadolu’nun çeşitli yerlerinde de bulunuyor.”
ŞİMDİ NE OLACAK?
Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre, Galata’da bulunan yer Koyun Baba Türbesi olarak görünüyor. Galata’daki bu yerin Pargalı İbrahim Paşa’ya ait olduğu kesinleşirse, Anıtlar Kurulu burayı tescil edebilir.
‘İTALYAN KÖKENLİ’
Gazete Habertürk'ten Nihat Uludağ'ın haberine göre Arkeolog Murat Sav, bu mezarın Pargalı’ya ait olma olasılığının çok yüksek olmasının nedenlerini şöyle anlatıyor: “Burası, türbe mimarisinde değil, tonozlu ve zindanı andıran bir yapıda. Muhtemelen mezar buraya taşındı. Hücre görünümündeki türbenin, buraya birileri tarafından gizlenmiş gibi bir hali var. Osmanlı döneminde de türbeye bir meyhanenin içinden geçilerek girilmesi, buranın Pargalı İbrahim’in mezarı olduğu ihtimalini güçlendiriyor. Pargalı’nın Galata’da gömülmesinin doğal sebeplerinden biri de Galata’nın tarih boyunca Latin kökenli tacirlerin merkezi oluşu ve paşanın da İtalyan kökenli oluşu sayılabilir.”
‘TÜRBE DEĞİL ZİNDAN’
Sav, şöyle devam etti: “Verilerin pek çoğu, İbrahim Paşa’nın mezarının, yaptırdığı ve adını taşıyan mescidin yanı başında olduğunu göstermekte. Buraya gittiğimde, tarihçilerin anlattıkları gibi dar bir koridorla karşılaştım. Hanın giriş kapısı kullanılarak, merdiven altındaki kapı vasıtasıyla türbeye giden koridora giriliyor. 8-10 metrelik koridordan sonra betonarmeden 8 basamakla sağ tarafa doğru çıkılıyor ki, türbenin giriş kapısıyla karşılaşıyorsunuz. Türbe, görünüm itibarıyla bir kemerin etrafının duvarlarla örülüp kapatılarak oluşturulmuş, oldukça küçük bir mekân. Tabut, iki duvar arasında bir sofa üzerinde bulunmakta. Aynı duvarın üst kısmında küçük bir pencere. Demir parmaklıklı ve dışardan da telle kapatılmış. Adeta bir zindan hücresi görüntüsüne sahip. Türbe, aslında bir türbe mekânı özelliklerine sahip değil.” Murat Sav, mezarın bir vatandaşın arsasının içinde olduğu da belirterek, kendisine inşaat ruhsatı verilip 1950’lerde onarıldığını söyledi.
‘DENİZE ATILMASI İNANDIRICI DEĞİL’
Sav, Pargalı’nın öldürülerek gömülmesiyle ilgili de şunları kaydetti: “Kaynaklarda, İbrahim Paşa’nın sarayda boğdurularak öldürüldüğü, bedeninin Topkapı Sarayı’ndan alınarak kayığa bindirildiği, gömülmesi için gizli bir yere götürüldüğü belirtilmekte. Paşa’nın bedeninin taşınmasıyla ilgili Nakkaş Osman tarafından bir minyatür yapılmış. Minyatürde, naaşın saray görevlilerince kayığa bindirildiği ve mezar yerine götürüldüğü betimlenmiş. Peki İbrahim Paşa nereye defnedildi? Hadikat’ül Vüzera ve Hovennesyon’a bakılırsa, paşa Canfeda Tekkesi’ne gömülmüş. Sicil-i Osmaniye kayıtlarına göre ise Okmeydanı’nda gömülmüş. Tarihçi Arthur Thomas’a göre de denize atılmış. Ancak Osmanlı Devleti’nde böyle bir örnek yok. Bu da denize atıldığına dair inancı etkisiz kılmakta.”
PARGALI DAMAT İBRAHİM PAŞA KİM?
Pargalı, Makbul ya da Frenk İbrahim Paşa olarak da bilinir. İtalyan asıllıdır. Önemli siyasal ve askeri olaylarda rol oynamış olan Pargalı’nın, onu tehlike olarak gören Kanuni tarafından dilsiz 4 cellada boğdurduğu bilinir.
DOĞUM: 1498 (Parga/Yunanistan)
ÖLÜMÜ: 15 Mart 1536 (İstanbul)
GÖREV SÜRESİ: 13 yıl (1523-1536)
GÖREVLERİ: Kapıağası, Hasodabaşı, Rumeli Beylerbeyi ve Vezir-i Azam, Serasker olmuştur.
EŞİ: Hatice Sultan (Kanuni’nin kız kardeşi) ve Muhsine Hatun.
Pargalı’nın mezarının tespiti için 1 yılı aşkın süredir çalışma yapan Arkeolog Murat Sav, öncelikle iki kaynaktan yola çıktı. İstanbul hakkındaki çalışmalarıyla tanınan İhtifalci Mehmet Ziya Bey’in (1865-1930) “İstanbul ve Boğaziçi” isimli eserine göre, Pargalı’nın Galata’da bulunan Canfeda Tekkesi’ne defnenildiği ihtimali çok yüksekti. Ünlü tarihçi Solakzade Mehmed Hemdemi Efendi’nin (1590-1657) günümüze ulaşan eserlerine göre, Pargalı’nın Canfeda Tekkesi’nde gömülü yerinin belli olması için baş tarafına bir erguvan ağacı dikili. Ayvansaraylı Hafız Hüseyin Efendi de mezar için hem Galata’yı hem de Okmeydanı’nı işaret ediyordu.
CANFEDA TEKKESİ İKİ YERDE VAR
Arkeolog Murat Sav, vakıf kayıtlarında iki ayrı Canfeda Tekkesi’nin olduğunu belirledi. Biri Kabataş Fındıklı’da Canfeda Çıkmazı’nın olduğu yerde, diğeri de Galata’da (Karaköy), eski adıyla Yağkapanı Camii olan Makbul İbrahim Paşa Camii’nin yanında bulunuyordu.
Pargalı’nın yattığı yeri tespit etmek için Kabataş’taki mezarlıktan araştırmaya başlayan Sav, buradaki mezar taşlarını Türkçe’ye çevirtti. Pargalı’nın burada yattığını gösterir mezar taşı bulunmayan alandaki mezarlardan birinde Attar Hacı Süleyman’ın eşi Fâtıma Hanım’ın (1785) adı yer alırken, diğer mezarda da 1787 tarihi bulunuyordu. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kayıtlarına göre bu mezarlık Canfeda (Feza) Baba Türbesi olarak geçerken, sadece 1787 tarihi olan ikinci mezarın da tekkenin kurucu şeyhine ait olma ihtimali ağırlık kazandı. Canfeda Tekkesi’nin faaliyetlerinin 1700’lü yılların sonlarına denk gelmesi, 1536’da ölen Pargalı’nın mezarının burada olmadığı görüşünü kuvvetlendirdi. Sav’a göre Kabataş bölgesi, Kanuni’nin, Boğaz’ı izleyen yol güzergâhında bulunuyordu ve mezarın bu güzergâhta olması mantıklı değildi.
‘MEZAR YERİ CAMİNİN YANINDA’ İDDİASI
Murat Sav’ın yaptığı araştırmaya göre bütün veriler, Karaköy’de (Galata) bulunan tekkeyi işaret etti. Arkeolog Sav, mezarın Karaköy’deki tekkede gömülü olduğunu gösterir delilleri nasıl bulduğunu şöyle anlattı: “Mezarın olduğunu tahmin ettiğimiz Canfeda (Koyun Baba) Tekkesi, Galata’da eski Feremeciler Sokağı’nda bulunuyor. Buradaki tekke, diğer adı eski Yağkapanı Camii olan Makbul İbrahim Paşa Camii’nin bitişiğinde. Cami, Pargalı’nın ölümünden hemen önce ve kendisi tarafından yaptırılmış. İnşaat 1536’da, İbrahim Paşa’nın ölüm yılında tamamlanıyor. Kayıtlarda Koyun Baba Tekkesi olarak geçen türbenin üzerine Bilginol Han yapılmış. Mezar bodrum katında. Türbe harap olsa da mezar korunmuş. Mezarın kime ait olduğunu gösterir mezar taşı yok. Zaten Koyun Baba Türbesi Anadolu’nun çeşitli yerlerinde de bulunuyor.”
ŞİMDİ NE OLACAK?
Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre, Galata’da bulunan yer Koyun Baba Türbesi olarak görünüyor. Galata’daki bu yerin Pargalı İbrahim Paşa’ya ait olduğu kesinleşirse, Anıtlar Kurulu burayı tescil edebilir.
‘İTALYAN KÖKENLİ’
Gazete Habertürk'ten Nihat Uludağ'ın haberine göre Arkeolog Murat Sav, bu mezarın Pargalı’ya ait olma olasılığının çok yüksek olmasının nedenlerini şöyle anlatıyor: “Burası, türbe mimarisinde değil, tonozlu ve zindanı andıran bir yapıda. Muhtemelen mezar buraya taşındı. Hücre görünümündeki türbenin, buraya birileri tarafından gizlenmiş gibi bir hali var. Osmanlı döneminde de türbeye bir meyhanenin içinden geçilerek girilmesi, buranın Pargalı İbrahim’in mezarı olduğu ihtimalini güçlendiriyor. Pargalı’nın Galata’da gömülmesinin doğal sebeplerinden biri de Galata’nın tarih boyunca Latin kökenli tacirlerin merkezi oluşu ve paşanın da İtalyan kökenli oluşu sayılabilir.”
‘TÜRBE DEĞİL ZİNDAN’
Sav, şöyle devam etti: “Verilerin pek çoğu, İbrahim Paşa’nın mezarının, yaptırdığı ve adını taşıyan mescidin yanı başında olduğunu göstermekte. Buraya gittiğimde, tarihçilerin anlattıkları gibi dar bir koridorla karşılaştım. Hanın giriş kapısı kullanılarak, merdiven altındaki kapı vasıtasıyla türbeye giden koridora giriliyor. 8-10 metrelik koridordan sonra betonarmeden 8 basamakla sağ tarafa doğru çıkılıyor ki, türbenin giriş kapısıyla karşılaşıyorsunuz. Türbe, görünüm itibarıyla bir kemerin etrafının duvarlarla örülüp kapatılarak oluşturulmuş, oldukça küçük bir mekân. Tabut, iki duvar arasında bir sofa üzerinde bulunmakta. Aynı duvarın üst kısmında küçük bir pencere. Demir parmaklıklı ve dışardan da telle kapatılmış. Adeta bir zindan hücresi görüntüsüne sahip. Türbe, aslında bir türbe mekânı özelliklerine sahip değil.” Murat Sav, mezarın bir vatandaşın arsasının içinde olduğu da belirterek, kendisine inşaat ruhsatı verilip 1950’lerde onarıldığını söyledi.
‘DENİZE ATILMASI İNANDIRICI DEĞİL’
Sav, Pargalı’nın öldürülerek gömülmesiyle ilgili de şunları kaydetti: “Kaynaklarda, İbrahim Paşa’nın sarayda boğdurularak öldürüldüğü, bedeninin Topkapı Sarayı’ndan alınarak kayığa bindirildiği, gömülmesi için gizli bir yere götürüldüğü belirtilmekte. Paşa’nın bedeninin taşınmasıyla ilgili Nakkaş Osman tarafından bir minyatür yapılmış. Minyatürde, naaşın saray görevlilerince kayığa bindirildiği ve mezar yerine götürüldüğü betimlenmiş. Peki İbrahim Paşa nereye defnedildi? Hadikat’ül Vüzera ve Hovennesyon’a bakılırsa, paşa Canfeda Tekkesi’ne gömülmüş. Sicil-i Osmaniye kayıtlarına göre ise Okmeydanı’nda gömülmüş. Tarihçi Arthur Thomas’a göre de denize atılmış. Ancak Osmanlı Devleti’nde böyle bir örnek yok. Bu da denize atıldığına dair inancı etkisiz kılmakta.”
PARGALI DAMAT İBRAHİM PAŞA KİM?
Pargalı, Makbul ya da Frenk İbrahim Paşa olarak da bilinir. İtalyan asıllıdır. Önemli siyasal ve askeri olaylarda rol oynamış olan Pargalı’nın, onu tehlike olarak gören Kanuni tarafından dilsiz 4 cellada boğdurduğu bilinir.
DOĞUM: 1498 (Parga/Yunanistan)
ÖLÜMÜ: 15 Mart 1536 (İstanbul)
GÖREV SÜRESİ: 13 yıl (1523-1536)
GÖREVLERİ: Kapıağası, Hasodabaşı, Rumeli Beylerbeyi ve Vezir-i Azam, Serasker olmuştur.
EŞİ: Hatice Sultan (Kanuni’nin kız kardeşi) ve Muhsine Hatun.
Deniz Baykal ameliyata alındı!
Deniz Baykal'ın sağlık durumu ile ilgili açıklama geldi. Yapılan açıklamada Baykal'ın beynindeki ödem nedeniyle ameliyata alındığı bildirildi.
Fransa seyahati sonrası yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırılan ve yoğun bakıma alınan Deniz Baykal’ın, beynindeki ödem nedeniyle bu sabah saatlerinde yeniden ameliyata alındığı öğrenildi. Hastane yetkililerinden alınan bilgiye göre Deniz Baykal’ın beyin tomografisinde ödem ve kanama artışı tespit edildi. Bu bulgular üzerine doktorlar ameliyat kararı aldı.
Deniz Baykal’ın sağlık durumuyla ilgili bir açıklama yapan Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, “Baykal’a şu anda bir müdahale daha yapılıyor. Endişe edilecek bir noktada değiliz” dedi.
Fransa seyahati sonrası yüksek ateş nedeniyle hastaneye kaldırılan ve yoğun bakıma alınan Deniz Baykal’ın, beynindeki ödem nedeniyle bu sabah saatlerinde yeniden ameliyata alındığı öğrenildi. Hastane yetkililerinden alınan bilgiye göre Deniz Baykal’ın beyin tomografisinde ödem ve kanama artışı tespit edildi. Bu bulgular üzerine doktorlar ameliyat kararı aldı.
Deniz Baykal’ın sağlık durumuyla ilgili bir açıklama yapan Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, “Baykal’a şu anda bir müdahale daha yapılıyor. Endişe edilecek bir noktada değiliz” dedi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)