10 Kasım 2017 Cuma

Atatürk’ü özlemle anıyoruz

Tarih 10 Kasım 1938... Saat 09:05... Yoktan bir ülke var eden, Mustafa Kemal Atatürk, hayata gözünü yumdu. Milyonlar yasa boğuldu. Aradan 79 yıl geçti. Acı hiç dinmedi. Atamızı hâlâ büyük bir özlem, saygı ve sevgiyle anıyoruz, arıyoruz!
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bütün hayatı mücadele içinde geçti. Ülkenin birliği ve bütünlüğü için, milletin özgürlüğü için gece gündüz uğraştı. Onun için Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı hiçbir şeyden kıymetli değildi!.. Ocak 1938'de, siroz teşhisi konulduğunda da tek düşüncesi, Hatay'ın ana vatana bağlanmasıydı. Doktorların uyarılarına rağmen ömrünün son günlerinde büyük bir heyecan ve şevkle bunun için çabaladı…
TÜM DÜNYA YASTA
Deniz havası iyi geldiği için bir süre Savarona'da kaldı. Hastalığı ağırlaşınca İstanbul'daki Dolmabahçe Sarayı'na nakledildi. 5 Eylül 1938 günü vasiyetini yazıp servetini Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarına bağışladı. Kasım ayı başında durumu daha da ağırlaştı. Doktorları hep yanındaydı. Türk Milleti dualarıyla Atasını yalnız bırakmıyordu. Ve tarih 10 Kasım 1938, günlerden perşembe… Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, saat 9'u 5 geçe Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumdu. Atatürk'ün ölüm haberi tüm yurdu yasa boğdu. Sadece Türkiye'de değil birçok ülkede de yas ilan edildi.
12 GENERAL OMUZLADI
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşı, 16 Kasım 1938'de Dolmabahçe Sarayı'ndaki katafalka konuldu. İstanbullular son kez Atasıyla buluştu. Üç gün üç gece, gözü yaşlı bir insan seli Mustafa Kemal Atatürk'e olan bağlığını gösterdi. Mustafa Kemal Atatürk'ün cenaze namazı da 19 Kasım günü yine Dolmabahçe'de kılındı. On iki generalin omzunda sarayın dış kapısına çıkarılan tabut, top arabasına konularak, gözyaşları arasında Gülhane Parkı'na götürüldü.
ARADAN 79 YIL GEÇTİ…
Ulu Önder Atatürk'ün naaşı buradan Yavuz zırhlısına nakledildi. Büyükada açıklarına kadar Türk Donanması ve törene katılmak için gelen yabancı gemilerin eşlik ettiği Yavuz zırhlısı, cenazeyi İzmit'e götürdü. Mustafa Kemal'in naaşı buradan da özel bir trenle Ankara'ya gönderildi. 21 Kasım 1938'de yabancı devlet yetkililerinin de katıldığı büyük bir törende geçici kabri olan Etnografya Müzesi'ne defnedildi. Ulu Önder için hazırlanan anıt mezarın tamamlanmasının ardından Mustafa Kemal Atatürk'ün naaşı 10 Kasım 1953'te Etnografya Müzesi'nden alınarak Anıtkabir'e nakledildi. Yurdun her ilinden getirilmiş vatan toprağı hazırlanan ebedî istirahatgâhına yerleştirildi. Atatürk'ün aramızdan ayrılışının üzerinden tam 79 yıl geçti. Ancak acı hiç dinmedi. Atatürk'ün açtığı yolda hiç durmadan ilerleyen, devrimlerine ve ilkelerine son nefesine kadar sahip çıkan Türk Milleti'nin, Atasına olan özlemi ve minneti her geçen gün daha arttı. O artık aramızda yok ancak onun sayesinde biz varız…

8 Kasım 2017 Çarşamba

İşte 10 Kasım Anıtkabir ziyaret saatleri!

Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrılışını andığımız 10 Kasım'a çok az bir süre kaldı. Yurttaşlarımız Anıtkabir ziyaret saatlerini merak ediyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da hem siyasiler hem de vatandaşlar, Türkiye'nin ilk cumhurbaşkanı Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ü Anıtkabir’de ziyaret edecek. Peki Anıtkabir ziyaret saatleri ne? Anıtkabir hangi saatler arası ziyarete açık? İşte İşte 10 Kasım Anıtkabir ziyaret saatleri! Anıtkabir hangi saatler arasında halka açılacak? 
Kasım 1938’de aramızdan ayrılan Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıl dönümü, vefat saati olan 09.05’te hem ülkemizde hem de Anıtkabir'de gerçekleşecek törenlerle anılacak. 10 Kasım anma töreni dahilinde, sabah saatlerinde düzenlenen resmi törenin ardından Anıtkabir yurttaş ziyaretine açılacak. İşte İşte 10 Kasım Anıtkabir ziyaret saatleri ve Anıtkabir hangi saatler arasında halka açılacak? sorusunun cevabı…
İŞTE TSK’DAN GELEN ZİYARET SAATİ AÇIKLAMASI
Anıtkabir, 1 Kasım- 31 Ocak tarihlerinde saat 09:00 – 16:00 saat aralığında ziyaretçilere açık olacak. Ancak saat aralığı 29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıs ve 10 Kasım gibi Türk tarihinin önemli günlerinden değişiklik gösterebiliyor.
ANITKABİR ÇEKİM YASAĞI HAKKINDA
“08 Kasım 2017 tarihinde bazı basın yayın organlarında “Bu yıl hiçbir televizyon kanalına Anıtkabir'den haberlerin sunulmasına, halkla röportaj yapılmasına izin verilmeyeceği” şeklinde bir haber yayımlanmıştır.
Söz konusu haberlerin tamamen yanlış bir anlaşılmadan kaynaklandığı değerlendirilmektedir. Her yıl 10 Kasım tarihinde düzenlenen ulu önderimiz Atatürk'ü anma törenleri kapsamında yayın kuruluşlarının taleplerine istinaden Anıtkabir'den çekim yapma izni verilmektedir. Bu yıl da talepte bulunan televizyon kanallarına Genelkurmay Başkanlığınca yapılacak düzenlemeye istinaden yayın yapma izni verilmiştir. Resmi tören sonrasında ve akşam saatlerinde yapılması talep edilen çekim/haberler ise halen değerlendirme aşamasındadır.”

7 Kasım 2017 Salı

10 Kasım’da okullar tatil mi? 10 Kasım Cuma resmi tatil mi?

10 Kasım tatil mi? sorusu hem öğrenciler hem de velileri tarafından sorulmaya başlandı. Milyonlarca öğrenci ve veli bu sene Cuma gününe rastlayan 10 Kasım'da resmi tatil olacak mı diye merak ediyor. 10 Kasım 1938'de kaybettiğimiz Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ölüm yıl dönemi nedeniyle bu sene de saat tam 09.05'te sirenlerle hatırlanacak. Peki 10 Kasım Cuma günü okullar tatil mi? 

Bu sene Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 79. ölüm yıldönümü. Günün anlam ve önemine uygun çeşitli program ve anma törenleri yapılacak. Bu törenlerin 10 Kasım’ın Cuma gününe denk gelmesi ile birlikte hem öğrenciler hem de veliler Cuma günü tatil olacak mı sorusuna cevap arıyor. İşte tüm bu sorulara cevap olacak 10 Kasım tatil mi sorusunun cevabı…
10 KASIM RESMİ TATİL Mİ? 10 KASIMDA OKULLAR TATİL OLACAK MI?
10 Kasım, Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıl dönümüdür. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu sene de 10 Kasım resmi tatil olarak kabul edilmemektedir. Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938’de saat 09.05’te hayata gözlerini yummuştur. Her yıl Atatürk’ü anmak için resmi kurumlarda, okullarda anma törenleri ve etkinlikleri düzenlenir.
10 Kasım Cuma günü okullarda eğitim ve öğretim kaldığı yerden devam edecektir.

UNESCO: Türkiye, kitap okuma oranında 86'ıncı sırada

Türkiye’de, kitap okuma alışkanlığı yayıncılara göre ne durumda? Türkiye’de kitaba ne kadar zaman ve para harcanıyor? Bu soruların cevapları, pek iç açıcı değil. Çözüm önerilerinin odak noktasında ise, çocuklar var.

İstanbul’da Kadıköy-Beşiktaş vapurundaki yüzlerce yolcudan Merve Ulus, 20-25 dakikalık o sefer sırasında kitap okuyan yalnızca birkaç kişiden biriydi. Oysa, İstanbul vapurları kitap okumak için belki de en konforlu toplu taşıma aracı. Ancak, diğerlerinde de olduğu gibi kitap okuyanların sayısı oldukça az.
30 yaşındaki doktora öğrencisi Ulus, önünde engel bulunmadığı her ortamda okumaya çalıştığını anlatıyor. “Okuma alışkanlığım ailemden geliyor. Hem annem hem babam hem de dedelerim, hepsi kitap okumayı bana küçük yaşta öğreten insanlar oldular. Benim çevremde kitap okunuyor, arkadaşlarım da okuyor” diyor Ulus, “Sanırım bu, hem sosyo-ekonomik ve kültürel yapıyla, hem de alışkanlıklarla alakalı. Okuduğumuz kitapları tartışıyoruz sonra aramızda.”
Araştırmalar, Ulus gibi okuyucuların Türkiye’de çok az olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) geçen yıl yayınladığı verilere göre, Türkiye'de kitap okumaya kişi başına ayırılan süre günde yalnızca bir dakika. Buna karşın, televizyon izlemeye 6 saat, internete 3 saat harcanıyor.
İstanbul’da dün 36’ncısı açılan Uluslararası Kitap Fuarı’nın 9 gün içinde en az yarım milyon kişinin ziyaret etmesi bekleniyor. Yayıncılara göre, İstanbul’daki fuar dünyanın en çok ziyaretçi çeken kitap fuarı. Ama, Türkiye'de düzenli kitap okuyanların oranı neredeyse binde bir. Bu oran, en fazla kitap okuyan ülkelerin başında gelen İngiltere ve Fransa’da yüzde 21, Japonya'da yüzde 14, ABD'de yüzde 12 civarında.
UNESCO: Türkiye, kitap okuma oranında 86'ıncı sırada
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) verilerine göre Türkiye, kitap okuma oranında dünyada 86'ncı sırada, yoksul Afrika ülkeleriyle aynı kategoride. TÜİK’e göre ise Türkiye'de kitap, ihtiyaç listesinin 235'inci sırasında yer alıyor. Dünyada kitap için kişi başına harcanan para ortalama 1,3 dolarken, Türkiye’de çeyrek dolar.
Yalnızca İstanbul’daki değil, dünyadaki önemli kitap fuarlarının da gediklilerinden yazar Esmahan Aykol, İstanbul Kitap Fuarı'nı ziyaret edenlerin önemli bir kısmının aslında okuyucu olmadığını gözlemlediğini söylüyor. "Çevredeki semtlerden, sitelerden ve hatta İstanbul’a komşu kentlerden pazar günü ya da hafta sonu yapacak işi olmayan, bir gezelim görelim, diyerek gelen pek çok kişi var” diyor.
Kadıköy’deki Akademi Kitabevi’nin sahiplerinden yayıncı Özcan Sapan da İstanbul’da en çok kitapçı ve sahafın bulunduğu birkaç semt arasında bulunan Kadıköy’e gezmeye ve eğlenmeye gelen pek çok kişinin kitap alıcısı olmadığını belirtiyor. Sapan, "Kitap alanlar Kadıköy’ün yerlileri ve öğrenciler” diyor, “Bir de, bazı ebeveynler çocukları için kitap alıyor. Ama, kendileri okumuyorlar. Satışlar iyi bir yerde değil. İyi edebiyat, felsefe ve araştırma kitaplarının çok az okuyucusu var.”
Kitap endüstrisi büyüyor
Buna karşın, Türkiye’de kitap endüstrisi hızla büyüyor. Türkiye, 2 milyar 100 milyon doları aşan hacmiyle dünya sıralamasında 11'inci en büyük kitap cirosuna sahip ülke. Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, yıllık baskı sayısının 660 milyonu aştığını belirtiyor. 2016’da 56 bin yeni kitap çıkmış. Bu sayının  yıl sonunda 60 bine yaklaşmasını bekliyor.
Kocatürk, “Bir şehir efsanesi var, ‘Türkiye'de kitap okunmuyor' deniliyor. Elbette, istenen durumda değil, ideal durumda hiç değil, yapısal pek çok sorun var. Ama, okunmasa bu kadar kitap üretimi nasıl olabilir? Üretim artıyor sonuçta” diyor.
Ancak, bu üretimin önemli bir kısmı, devletin okullarda ücretsiz olarak dağıttığı eğitimle ilgili kitaplar. Sınavlara hazırlık kitapları ve yardımcı kitaplar da bu kategoride önemli yer tutuyor. Yayımcı Meslek Birlikleri Federasyonu verilerine göre, bu yıl eylül ayında basılan 45 milyondan fazla kitabın kategorileri hakkındaki veriler, Türkiye’deki okurların hangi kitapları okuduğu hakkında da bilgi veriyor.
Bu verilere göre, eğitimle ilgili yayınların oranı yüzde 63. Yetişkin inceleme, araştırma kitaplarının payı yüzde 15. Bunu, yüzde 8’le çocuk ve gençlik kitapları, yüzde 7’yle inanç kitapları takip ediyor. Yetişkin edebiyat ve sanat kitaplarının oranı ise, yüzde 4.
Çocuk kitaplarının satış payı artıyor
Peki, neden kitap okuma oranları çok düşük Türkiye’de? Pek çok yazar ve yayıncı, bunun siyaset ve yarattığı atmosferden bağımsız olmadığı görüşünde. Çocuk kitapları yazarı ve eski gazeteci Hakan Bayhan, “İktidarın okuyana, yazana karşı bir öfkesi var. Bütün siyasi argümanlarında, söylemlerinde bunu kullanmaya başladılar ve bunu kullanırken de tabanlarına yaydılar” diyor; "ve bu o kadar çok konuşulur, dile getirilir oldu ki, insanlar artık kitap okuyana, kitap yazana, kitapla ilgilenene farklı bakmaya başladı.”
UNESCO'ya göre Türkiye, birkaç yıl önce çocuklara kitap hediye etme konusunda 180 ülke arasında 140'ıncı sıradaydı. Yayıncılar ve yazarlar, son yıllarda çocuk kitaplarının satışındaki payda önemli yükselişlere dikkat çekiyor. Ancak yazar Bayhan, yalnızca kitaba ulaşabilmelerinin, sahip olmalarının, çocukların kitap okuma alışkanlığı edinebilmeleri için yeterli olmayacağının altını çiziyor.
“Çocuklar rol model olarak anne-babalarını örnek alır” diyor yazar Bayhan, “ama siz televizyon seyretmek, telefonunuzla ilgilenmek gibi başka şeylerle uğraşıyorsanız, çocuklar da aynısını yapar. Eğer hakikaten okumasını istiyorsanız, iyi bir insan olması için, bu dünyayı anlaması için, adalet duygusunun gelişmesi için kitap en önemli araçlardan biri. Ancak, bu alışkanlığı kazandırmanız için önce kendinizin okuması lazım.”
(Kaynak: dw.com/turkish)

Mustafa Tuna kimdir?

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in yerine gelen isim Mustafa Tuna oldu. Peki Mustafa Tuna kimdir? Mustafa Tuna kaç yaşında ve nereli? İşte, bir dönem Ankara'dan milletvekilliği de yapan Mustafa Tuna hakkında bilinmeyenler. Mustafa Tuna hakkında merak edilenler ve Mustafa Tuna'nın hayat hikayesi...

Ankara’da Melih Gökçek’in istifa etmesinin ardından belediye başkanının kim olacağı belli oldu. Yeni Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tuna kimdir? Ankara’nın yeni belediye başkanı Mustafa Tuna oldu. Pek çok yurttaş Mustafa Tuna kimdir? Kaç yılında nerede doğdu? gibi sorularla Google’da arama yapmaya başladı bile. İşte Mustafa Tuna hakkında merak edilenler…
MUSTAFA TUNA KİMDİR?
1957 yılında Şarkışla'ra doğan Tuna, 1980 yılında, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden İnşaat Mühendisi olarak mezun oldu. 1982 yılında, İTÜ İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü'nden Yüksek Mühendis unvanı aldı.
Tuna'ya 1998 yılında, Su Kirlenmesi ve Kontrolü Bilim Dalında Üniversitelerarası Kurul tarafından doçent unvanı verildi.
Tuna, özel sektördeki uygulama çalışmalarına paralel olarak, çevre teknolojisi, altyapı planlaması ve mühendislik ekonomisi alanlarında da akademik çalışmalarını sürdürdü.
İTÜ Mezunları Eğitim Vakfının kurucu başkanı olan Mustafa Tuna, İnşaat Mühendisleri Odası üyesi, Su Kirlenmesi Araştırmaları ve Kontrolü Türk Milli Komitesi üyesi.
2002 – 2007 yılları arasında Ankara Milletvekili olarak görev yapan Tuna,
29 Mart 2009 ve 2014 yerel seçimlerinde Sincan Belediye Başkanlığı'na seçildi.

Ankara’nın yeni büyükşehir belediye başkanı belli oldu

Melih Gökçek'ten boşalan Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı koltuğu için Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclisi'nde seçim yapıldı. Sandıktan ilk turda AKP'nin adayı Sincan Belediye Başkanı Mustafa Tuna çıktı. Mustafa Tuna bu sonuçla, 2019'da yapılacak seçimlere kadar Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini sürdürmeye hak kazandı. Tuna 100 AKP'li üyenin bulunduğu Meclis'ten 104 oy almayı başardı.
Cumhurbaşkanı ve AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın istifasını istediği 6 isimden birisi olan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, 28 Ekim günü yaptığı basın toplantısında “Cumhurbaşkanı tarafından istifam istendi. Cumhurbaşkanı’nın emrine uyarak belediye başkanlığı görevini bırakıyorum.” diyerek 23 yıldır sürdürdüğü görevinden istifa etmişti.
KOLTUĞU İÇİN 3 ADAY BELİRLENMİŞTİ
Önceki günde AKP’de “Melih Gökçek’in yerine kim gelsin?” yoklaması yapılmış ve sandıktan sırasıyla Sincan Belediye Başkanı Mustafa Tuna, Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki ve Kahramankazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk çıkmıştı. AKP ise Melih Gökçek'ten boşalan koltuk için Sincan Belediye Başkanı Mustafa Tuna’yı aday göstermişti.
YENİ BAŞKAN MUSTAFA TUNA
Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde yapılan seçimde, sandıktan beklendiği gibi AKP’nin adayı Mustafa Tuna çıktı. Bu sonuçla Tuna Ankara’nın yeni Büyükşehir Belediye Başkanı oldu.
99 AKP’Lİ VARDI 104 AY ALDI
Büyükşehir Belediye Meclisi’nde yapılan seçimde, Mustafa Tuna 104 oy aldı. Seçimde, 29 boş oy kullanılırken, geçersiz oy sayısı ise 3 oldu. 140 üyeli Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nde AKP’nin 100 (Melih Gökçek ile birlikte), CHP’nin 21, MHP’nin 15, BBP’nin ise  1 üyesi vardı. 3 üye de bağımsızdı. CHP ve MHP ise seçimlerde aday göstermedi.
MUSTAFA TUNA’DAN İLK AÇIKLAMA
Tuna seçilmesinin ardından yaptığı açıklamada, Ankara'ya güzel hizmetler noktasında birlikte çalışmayı düstur edineceğini ifade ederek, “Bütün kişi ve kurumların, herkesin görüşleri, kanaatleri şehrimizin daha iyi noktalara gelmesi için çok önemlidir. Akıl bedava. Herkesin aklına ihtiyacım var. Dolayısıyla ortak akılla güzel hizmetlere vesile olacağımıza inanıyorum. Temel felsefemiz dürüst, şeffaf ve adil bir yönetim. Bu anlayışla hiç kimseye farklı muamele yok, kimseye zulüm de yok, bizim uygulamalarımız bu yöndedir. Sizlerin de desteklerini her zaman yanımda göreceğime inanıyorum. Gösterdiğiniz güvene layık olmaya çalışacağım” dedi.

6 Kasım 2017 Pazartesi

Abbas Güçlü: Orman Bakanlığı yapsa daha iyisini yapardı

TEOG kaldırıldı, TEOG'un yerine gelen sistemi Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz dün açıkladı. 'Mahalli Yerleştirme Sistemi' adı verilen sistemde sınava girme zorunluluğu kalktı.. Yılmaz, ''Öğrencilerin yüzde 90'ı adresine yakın okullara yerleştirilecek. Kalan yüzde 10 için, isteyen 8. sınıf öğrencilerinin gireceği bir sınav sistemi hazırladık' diye konuştu. Fakat yeni sistem tartışmalara neden oldu. Eğitim uzmanı gazeteci Abbas Güçlü yeni sistemi sert sözlerle eleştirdi, 'Orman Bakanlığı bir sınav sistemi yapsaydı daha iyi yapardı' diye konuştu.
TEOG'un yerine liselere geçişteki yeni sistem açıklandı. Yeni sistemde sınava girmek isteğe bağlı oldu. Adrese dayalı olan yeni sistemi Bakan Yılmaz, "Eğitim Bölgesi ve Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemi" olarak açıkladı. Sınav, Haziran ayının ilk haftasında yapılacak. Farklı illerdeki belirli okullara girmek isteyen öğrenciler, ayrıca Haziran ayının son haftasında gerçekleştirilecek, merkezi sisteme dayalı bir sınava da girebilecek. Sınav süresinin 90 dakika olduğu, soru sayısının ise 60 olduğunu açıklandı. 6, 7 ve 8. sınıf müfredatından sorular hazırlanacak. Bakan Yılmaz, yeni sistemin felsefesini, "Sınava girmek isteğe bağlı" olarak açıkladı.
Yılmaz'ın yeni sistem açıklaması tartışmalara neden oldu. Kanal D sabah haberlerine konuşan eğitim uzmanı gazeteci Abbas Güçlü yeni sistemin TEOG'dan çok daha kötü olduğunu söyledi. Güçlü şöyle konuştu: 'Derin hayalkırıklığı yarattı. Derinin ötesinde bir ifade kullanmak lazım. Sınav olmayacak dendi ama sınavın daha koyusu olacak. Bu sistem dershaneye bağımlılığı da arttıracak. Daha da kötüsü ekonomik durumu olanı bir adım daha öteye geçirecek. İyi mahalleler ya da yoksul mahalleler var. 5 tercih hakkı veriyorsunuz ama pek çok mahallede ikinci tercihi yapabilecek okul yok. O zaman onun günahı ne? Bu iç göçü daha da arttıracak. Sahtekarlığın boyutunu da arttıracak. Veliler diyor ben gider muhtardan kağıt alırım, gidecekler ev tutacaklar, 2-3 aylık faturayı alacak. Velileri, öğrencileri daha çok yoracaklar.
60 soruda bu öğrencileri nasıl ayırt edecekler? Orman Bakanlığı bir sınav sistemi yapsaydı daha iyi yapardı. Milli Eğitim Bakanlığı'ndan bu sistemin çıkmasını anlamak mümkün değil. Sayın Bakan, bakan olmadan önceki mahallesine çocuğunu göndersinler. ' (cnntürk)

5 Kasım 2017 Pazar

Trafik rahatlar emlak borsası patlar

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, TEOG'un yerine 'Mahalli Yerleştirme Sistemi'nin getirildiğini açıkladı. Bakan Yılmaz'ın açıklamalarına göre yeni sistemde sınav zorunlu olmaktan çıktı ve adrese dayalı kayıt sistemi getirildi. Bakan Yılmaz'ın açıklamalarının ardından TEOG'un yerine getirilen yeni sistemle ilgili tartışmalar da yeniden alevlendi. Peki bu sistem ne getirir ne götürür? Vatan gazetesi yazarı ve eğitim uzmanı Sadık Gültekin, 'Mahalli Yerleştirme Sistemi'nin köşesine taşıdı ve yeni sistemi değerlendirdi.

İşte Sadık Gültekin'in yeni sistemle ilgili köşe yazısı;
Bakan Yılmaz, siyaset arası yeni sistemi açıkladı...
Muhabirler, konuyu yeni sisteme, Bakan siyasete çekmeye çalıştı...
Köprülerden, yollardan, son 14 yılda yapılanlardan, 80 yılda yapılamayanlardan söz etti...
58 fen lisesini 302’ye, öğrenci sayısını da 12 binden 120 bine artırdıklarını vurguladı... Ancak imam hatip liselerinin sayısına hiç değinmedi!
Bu okulların 80 yılda kaç adet, son 14 yılda kaç adete olduğunu söylemedi!
Tüm okulları Anadolu lisesine dönüştürdüklerini, niceliği artırırken niteliği düşürdüklerine değinmedi!
Bakan, Milli eğitimin iyi yolda olduğunu söyledi...
Sormak lazım...
PISA’da ilk 50 ülke arasına giremeyen öğrenciler, acaba hangi ülkenin çocukları?
TIMMS’de dünya ortalamasının altında kalan öğrenciler, acaba hangi milletin çocukları?
Sayın Cumhurbaşkanı, ne dedi?
‘En çok aksayan tarafımız eğitim, o konuda başarılı olamadık’ demedi mi?
Samimi bir şekilde itiraf etmedi mi?
Bakan, ‘başarılıyım’ mesajı vermek istiyor, ben öyle anladım...
***
Yılmaz, ‘basit, yalın, sade bir sistem hazırladık’ diyor...
Bence sadece ‘basit’ bir sistem hazırlanmış... Farklı düzeydeki öğrencileri aynı sınıflarda toplamak, hangi aklın ürünü?
Biz, üniversiteyi boşuna okumuşuz, pedagojiyi de yanlış anlamışız!
Bu yöntem, kaliteyi yükseltmek şöyle dursun, başarılı öğrencileri de yok eder! Aynen Anadolu liselerinde olduğu gibi...
Diğer okulları Anadolu lisesi seviyesine çıkaramazsan, Anadolu liselerini diğer okulların seviyesine indirirsin!
Okullar için yapılanın aynısını, şimdi öğrenciler için yapılıyor...
Başarılı öğrenciler, bilgi seviyesi düşük grupların arasında yok olacak!
Durum bu!
***
Serbest Kayıt Sistemi, trafiği rahatlatır mı bilmem, ama emlak piyasasını patlatır!
TEOG puanı yüksek olan okul semtlerine ‘göç’ başlar!
Her ne kadar inkar edilse de, ilkokullara kayıtta ‘bağış’ adı altında para toplanıyor... Bu, bilindik bir durum...
Aynı durum, ortaokul ve lise kayıtlarında da yaşanır...
Önce göç, sonra bağış!
İsteyen öğrenci ‘Nitelikli Okullar Sınavı’na girecek, istemeyen ‘Niteliksiz Okullar’da okumaya devam edebilir...
Ben, açıklamalardan böyle anladım...
Bu sistem, niteliksiz okulların, nitelikli öğrencilerini ‘basit, sade ve yalın’ bir şekilde niteliksizleştirir...
Ben, bunu da böyle anladım...
Önce okullar niteliksizleştirildi, şimdi de öğrenciler...
Bu, böyle biline!
***
Daha önceki açıklamalarda: ‘Çocukların sanatsal, sportif ve kültürel etkinliklerini sınav puanına yansıtacağız’ denildi...
Yanılıyor muyum, aynen böyle denilmişti... N’oldu, bu da ortadan kalktı!
Sanki böyle bir şey hiç gündeme gelmedi?
TEOG’un etüt merkezlerine, özel derslere eğilimi artırdığı vurgulandı.
Nitelikli okullara girecek öğrenci sayısının yüzde 8-10 olacağı belirtiliyor...
Ancak bu okullara aday olacak aday sayısı yüzde 30 dolaylarında olur!
Peki, bu öğrenciler sadece sportif, sanatsal ve kültürel etkinliklerle mi bu okullara kabul edilecek?
Bu öğrenciler etüt merkezlerine gitmeyecek mi, özel ders almayacak mı, nasıl olacak bu iş?
***
‘En iyi okul, en yakın okuldur’ kavramı öne çıkarıldı...
Doğru!
Peki, ‘en yakın okul’ herkesi alabilecek mi?
Hayır!
O zaman... En yakın imam hatip lisesine... Bakan diyor ki: “Seçimi öğrenci ve veli yapacak, 5 tercih yapacak’
Eee, zaten seçilecek başka alternatif yok ki!
Ya Anadolu... Ya imam hatip...
Ya meslek lisesi...
Ya da paran varsa özel okul...
Sınav ortadan kalktı, kaygı ortadan kalktı, rekabet ortadan kalktı, nitelikli bir avuç öğrenci de ortadan kalktı...
Sen sağ, ben selamet...
Yeni sistemin özeti bu!

TEOG'un yerine "Eğitim Bölgesi ve Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemi" geldi

Liseye geçişte kaldırılan TEOG sistemi yerine getirilecek sistem Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz tarafından açıklandı. Yeni sistemin adı; "Eğitim Bölgesi ve Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemi" oldu. Yılmaz, bu sistemle sınav zorunluluğun kalktığını açıkladı. ''Öğrencilerin yüzde 90'ı adresine yakın okullara yerleştirilecek. Kalan yüzde 10 için, isteyen 8. sınıf öğrencilerinin gireceği bir sınav sistemi hazırladık' dedi. Yılmaz yeni sistemin adının ise, 'Veli Tercihli Yeni Kayıt Sistemi' olduğunu açıkladı.
TEOG'un yerine liselere geçişteki yeni sistem açıklandı. Yeni sistemde sınava girmek isteğe bağlı oldu. Adrese dayalı olan yeni sistemi Bakan Yılmaz, "Eğitim Bölgesi ve Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemi" olarak açıkladı. Sınav, Haziran ayının ilk haftasında yapılacak. Farklı illerdeki belirli okullara girmek isteyen öğrenciler, ayrıca Haziran ayının son haftasında gerçekleştirilecek, merkezi sisteme dayalı bir sınava da girebilecek. Sınav süresinin 90 dakika olduğu, soru sayısının ise 60 olduğunu açıklandı. 6, 7 ve 8. sınıf müfredatından sorular hazırlanacak. Bakan Yılmaz, yeni sistemin felsefesini, "Sınava girmek isteğe bağlı" olarak açıkladı.
Yılmaz yeni sistemin adının ise, 'Veli Tercihli Yeni Kayıt Sistemi' olduğunu açıkladı.
Konuşmasından satır başları:
 Yeni sistem tamamlandı. Mevcut sistem bu ana kadar gelenlerin en iyisiydi. Bu sınav yarışının okul dışı kaynaklara öğrenciyi yönlendirdiği şeklinde algı var.
İşte yeni sistem
'Mahalli Yerleştirme Sistemi'ni getirdik. Öğrencimiz adresine en yakın okula yerleştirelecek.Esas şey bu. Bizim biliyorsunuz AK Parti hükümetlerinin programında da var. en iyi okul, eve en yakın okuldur diye sözümüz de var. Peki 2012 yılında 10’ncu kalkınma planı hazırlanıyor. 2014-2018 yıllarını içeren. Deniyor ki eğitimle ilgili bunlar bunlar bunlar yapılsın.
Evlatlarımızı kendi tercihlerine alacağız, başvuru esnasında bir ekran önüne gelecek, bu ekrandan 5 tercih yapacak. Hiçbir öğrenci istemediği okula gitmeyecek. Bundan sonra her okul da her öğrenci de başarılı olacak. Bundan sonra, adres bölgelerindeki liselere farklı akademik düzeylerde farklı ilgi ve birikimdeki öğrenciler gelecek, akademik çeşitlilik sağlanacak ve bu, okulun başarı seviyesini yükseltecek. Esas gayemiz sınavsız liselere geçişi sağlayabilmektir. Bunun için ne yapmak lazım bütün okulları fen liseleri ayarına çıkarmaktır.
11 bin 57 lisemiz var. 1 milyon 200 bine yakın, 8. sınıfta öğrencimiz var. Ülke genelinde belirlediğimiz farklı illerdeki sınırlı sayıdaki okulumuza, isteyen 8. sınıf öğrencilerin girebileceği bir sınav hazırladık. Bu liselerin ismini ve sayısı mayıs ayı gibi açıklayacağız.
İsteyen sınava girecek 
Bu sistem kaldırıldığında Hakkari'deki bir çocuk istediği liseye girebilecek mi? Bu sistemle onu getirmiş olduk. Haziran ayının ilk hafta sonunda bu sınav yapılacak. Tek sınav olacak. Sonuçlar haziran ayında açıklanacak. Sınav 60 sorudan oluşacak, 90 dakika olacak ve tek oturum olacak. 6.7.8. sınıf müfredatından sorular hazırlanacak. Çoktan seçmeli olacak, sayısal ve sözel bölümleri olacak. Öğrenciler sınava girince 5 tercih yapabilecekler. Sınava giren ve girmeyen öğrencilerin yerleştirme sonucu aynı anda açıklanacak.
Yeni sistemin temel felsefesi isteyenin sınava girmesi. TEOG'da sınava girmek zorundaydınız.
3 model geri çevrilmişti
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “TEOG’un kaldırılması lazım” sözlerinden 84 saat sonra, 19 Eylül’de TEOG kaldırılmıştı. Liselere geçişte açık uçlu sorulardan oluşacak bir sınav yapılacağı, hem Başbakan Binali Yıldırım hem de Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz tarafından duyurulmuştu. Bu sınava ise yüzde 5 ile yüzde 10 diliminde yer alan öğrencilerin katılacağı, geri kalanların da adrese dayalı olarak liselere yerleştirileceği gündeme gelmişti. Veliler, gözde liselere yerleşmenin mümkün olması için “Taşınalım mı?” sorusunu sıkça sormaya başlamıştı. Daha önce MEB tarafından hazırlanan 3 model, Cumhurbaşkanlığı tarafından “uygun” bulunmayarak geri çevrilmişti.
Çocuğu 6. sınıftan itibaren yarışa sokacak değil de, stresi kaldıracak bir sistem getirelim dedik.
(cnntürk.com.tr)

4 Kasım 2017 Cumartesi

TripAdvisor’dan, Radisson Blu Hotel Kayseri’ye büyük onur

Dünya’nın en büyük turizm değerlendirme sitesi olan TripAdvisor’ın milyonlarca kullanıcısının verdiği puanlara göre ‘Radisson Blu Hotel Kayseri’ dünyanın en iyi 3. Radisson Blu Hotel’i seçildi.
1 Eylül 2014’de hizmet vermeye başlayan ve kadim şehir Kayseri’yi turizm elçisi olarak Dünya’ya tanıtma faaliyetlerinin lokomotifliğini de üstlenen Radisson Blu Hotel Kayseri, Anadolu’da hatta Avrupa’da da Dünya kalitesinde hizmet verilebileceğini tüm Dünya’ya ispatlamıştır. 3 yıldan kısa bir sürede aldığı puanlarla Dünya’nın en büyük metropollerindeki tanınmış otelleri bile geride bırakarak büyük bir başarıya imza atan Radisson Blu Hotel Kayseri,  hiç hız kesmeden Dünya’nın en iyi Radisson Blu Otel’i olmak için çabalarına devam etmektedir.
Radisson Blu Hotel Kayseri, teknolojinin ileri düzeyde kullanıldığı son derece geniş ve konforlu odalarının yanında, misafir memnuniyetine gösterdiği titiz yaklaşım, kaliteden ödün vermeyen yönetim anlayışı ve geniş vizyonu ile misafirlerinin beğenisini kazanarak, takdirlerine mazhar olmuştur. Chicago, Moskova, Kanarya Adaları, Kuveyt, Sydney, Paris, Londra veya Roma gibi birçok Avrupa ve dünya başkentini geride bırakan Radisson Blu Hotel Kayseri, ilk 10’a giren tek Türk oteli olmanın da gururunu yaşamaktadır.
Büyük bir gurur kaynağıdır
Otelin sahibi olan Artaş İnşaat A.Ş ‘nin turizm yatırımları koordinatörü Recep Arifoğlu şunları söyledi: “Misafirlerimizin göstermiş oldukları teveccüh, bizim için büyük bir gurur kaynağıdır. Grubumuzun 40 yıla yaklaşan otelcilik tecrübesi ve gelişmenin sonsuza kadar süren bir dinamik olduğunun bilinci ile hiç hız kesmeden daha iyisini yaparak, misafirlerimize hak ettikleri daha iyi hizmeti sunabilmek için çalışmalarımıza her zaman devam edeceğiz.” dedi.
Radisson Blu Otelleri Başkan Yardımcısı Lars Gericke, bugün (31 Ekim 2017) yayınladığı bir tebrik mesajı ile otel yöneticilerine ve çalışanlarına takdir ve tebriklerini ileterek, TripAdvisor’un yayınladığı listeyi de kamuoyunun dikkatine sunmuştur.

Pazarlamanın geleceği ve bilinmesi gereken 4 yol haritası

Pazarlamanın geleceği ve bilinmesi gereken 4 yol haritası hakkında bilgi veren Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, şunları söyledi: “Dijital Pazarlama Okulu olarak yakın geçmişte gerçekleştirdiğimiz birçok etkinlikte, dijital dönüşüm ve bu dönüşüme adapte olacak bireyler yetiştiriyoruz. Yaşadığımız süreçte hızlı bir değişim içinde olan pazarlama dinamikleri, stratejilerimizi yeniden gözden geçirmemizi sağlıyor. Bu değişim sürecinde, oyunun kuralları yeniden oluşuyor. İzlenimlerimiz ve Google Marketing Next'te edindiğimiz bilgilerle, ciddi bir tecrübe kazanıyoruz” dedi.
Dijital Pazarlama Okulu Kurucusu Yasin Kaplan, 4 yol haritası hakkında şunları açıkladı:
1-Tüketicilerin internetten yardım alma yöntemleri değişiyor
Mobilin hızla yükseldiği dönemde tüketiciler, "bilmek istiyorum", "gitmek istiyorum", "yapmak istiyorum" veya "satın almak istiyorum" gibi önemli anlarda, cihazlarına başvurmaya şartlandı. Bundan böyle insanların, yardım alma yöntemleri de değişecek; yazmak yerine doğrudan konuşarak yardım almaya başlayacaklardır. Örneğin, Google uygulamasındaki aramaların %20'si artık sesle yapılıyor. Bu durum, bizi bekleyen olası diğer değişikliklerin habercisidir.
2-Kullanıcılar, hızlı ve sorunsuz bir mobil deneyim istiyor
Yakın gelecekte başarılı olmak isteyen pazarlamacılar, markalarının mobil kullanım adımlarını tamamıyla optimize etme fikrini ele almalıdırlar. Ayrıca, açılış hızı bu noktada kilit role sahiptir. Mobil siteniz ne kadar harika görünürse görünsün yavaş yükleniyorsa; kullanıcılar sayfayı terk edecektir. Örneğin, mobil sayfa yüklemesindeki her 1 saniyelik gecikme, dönüşümlerde %20’ye varan düşüşlere neden olabiliyor.
3-Kullanıcıların online ve offline arasındaki bağı güçleniyor
Günümüz pazarlama sürecinde, online ve offline'daki birçok boyutun bir arada olmasına yönelik bir durum ortaya çıkıyor. Müşterilere dönük daha bütüncül bir bakış açısı oluşturmak mümkündür. Cihazlar arası etkileşim ile kullanıcı TV’de gördüğü bir ürünü, tablet cihazından araştırıp, masaüstü bilgisayarından satın alabiliyor. Veya fiziksel mağazada gördüğü bir ürünü, e-ticaret sitesinden sipariş verebiliyor. Artık, en yeni ölçüm araçları ile dijital ve fiziksel dünyaları bir araya getirecek, farklı kanalları, cihazları ve medya türlerini kapsayan müşteri yolculuğunu anlamalarında pazarlamacılara yardımcı olacak.
4-Reklamlarda özelleştirme beklentileri yükseliyor
Günümüzde tüketiciler, kendi özgün ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş pazarlama mesajları almaları gerektiğini düşünüyor. Dolayısıyla, müşterilerinize dair kapsamlı bir bakış açısı edindikten sonra atmanız gereken bir sonraki adım, onlara doğru anda, doğru mesaj ile ulaşmaktır. Böylece, kitlenize ulaşmak çok daha kolay hale gelecektir.

“EFI olarak Türkiye pazarına inanıyoruz, 2018 yılı yoğun geçecek”

EFI Türkiye, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgeleri Satış Müdürü Nathalie Hızveren, “EFI olarak Türkiye pazarına inanıyoruz, 2018 yılı yoğun geçecek”

EFI, en yeni ve gelişmiş teknolojiye sahip geniş formatlı inkjet yazıcılar, ambalaj, tekstil ve seramik sektörleri için dijital baskı sistemleri ve mürekkeplerini üretiyor. Bunların yanında, baskı yazılım sistemleri, kişiye özel ürünler, üretim ve rekabet gücünü arttıracak iş yönetim ve iş akışı çözümlerini geliştirmektedir ve son iki yıldır mercek altına aldığı ülkelerin içine Türkiye’yi eklemiştir.
2015 yılı itibariyle Türkiye’nin focus ülkeler arasında olduğunu ifade eden EFI Türkiye, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgeleri Satış Müdürü Nathalie Hızveren, şunları söyledi: “Türkiye’nin dijital baskı makinelerinde yüksek bir potansiyeli bulunuyor. Açık hava reklamcılığı, bina giydirme, iç mekan giydirme vb süreçlerinde iş hacmi büyük. EFI’nin, Türkiye distribütörünün Lidya Grup olmasının ardından, ciddi bir ivme kazandık. Hızlı teknik servis ve hızlı geri dönüş sayesinde müşteri memnuniyetini Lidya Grup ile katladık. Dünya markası EFI ile Lidya Grup arasındaki başarı odaklı işbirliği, hedeflerimizin hızla gerçekleşmesine imkan sağlıyor” dedi.
EFI’nin sadece reklam sektörüne hitap eden 40’a yakın dijital baskı makinesi olduğunu anlatan Nathalie Hızveren, makinelerin 140 bin dolar ile 4 milyon dolar arasında değiştiğini belirtti. En yeni ve gelişmiş teknolojiye sahip geniş formatlı baskının EFI ile yapılabildiğini kaydeden Nathalie Hızveren, reklamcılık sektöründeki tüm firmaların bir EFI markasına sahip olmayı istediğinin de altını çizdi.
2018, yoğun bir yıl olacak
Gelecek yılın bu yıldan daha yoğun olacağını anlatan Nathalie Hızveren, konuşmasına şöyle devam etti: “Türkiye pazarına güvenimiz tam. Az öncede belirttiğim gibi pazarın potansiyeli çok yüksek. Lidya Grup ile yaptığımız işbirliğinin ardından; markaya ve satış sonrası teknik servis anlayışına kadar tüm sürece dair pazardaki güveni katladık. Lidya Grup ile hızlı çözüm üretmemiz, müşteri memnuniyetini arttırdı. Askıda bekleyen ve düşünme aşamasında olan bazı projeler, Lidya Grup distribütörlüğüyle birlikte bu dönemde neticelendirilmiş oldu. 2018 yılının, bu yıldan daha yoğun bir yıl olacağını öngörüyoruz. Önümüzdeki dönemde, tekstil ve ambalaj sektörlerinde ciddi bir dönüşüm de yaşanacaktır” diye konuştu. 
Uzun ömürlü ve güvenilir çözümler sunuyoruz
EFI’nin “uzun ömürlü, güvenilir ve düşük maliyet avantajı” olduğunu anlatan Nathalie Hızveren, şunları anlattı: “EFİ ile yola çıkmak, güven demektir. Endüstriyel olan bu makinelerin, ömrü uzun ve yıllar sonra bile yatırım değerini korumaları önemli bir faktör. Uzun yıllar, aynı makineyi kullanan yüzlerce müşteriler bulunuyor. Reklam işiyle uğraşan müşterilerin, hemen hemen hepsi, EFİ’ye sahip olmayı istemektedirler” dedi. Teknolojideki gelişmelere bağlı olarak firmaların ilave yatırımlara devam ettiğini de kaydeden Nathalie Hızveren, teknolojinin gerisinde kalmanın firmaların küçülmesine neden olabileceğini sözlerine ekledi. 
EFI tarihçesi: EFI’nin tarihçesi hakkında bilgi veren Nathalie Hızveren, şunları kaydetti: “Günümüzde, birçok markayı içinde bulunduran çatı firma konumunda olan EFI’nin çıkış noktası 'EFI Fiery® server ve yazılımlarıdır. Yıllarca bu konuda uzmanlaşmış ve renk yönetiminde lider konumdadır. EFI, baskı sektöründe yaklaşık 3500 çalışanıyla her sektörden baskı işinde büyüme ve başarıya focus olmuştur. Zaman içerisinde bünyesine, gerek reklam sektörüne hitap eden, gerekse seramik, tekstil gibi pazarlarda dijital çözümler sunan farklı markalar katmıştır. Son 2 yıldır ambalaj sektöründe çığır açacak yeni teknolojisi Nozomi üzerinde çalışmaktadır. Her sene cirosunun %15 ila %20 sini araştırma ve geliştirmeye yatıran EFI, aynı zamanda birkaç ayda bir yeni firmalar satın almaya devam etmektedir” dedi.

Sağlık turizmi için gelenler, Residence’ları tercih ediyor

Onkoloji, ortopedi gibi uzun dönemli sağlık tedavileri için ülkemize gelenler, ağırlıklı olarak residence’larda konaklamayı tercih ediyor. Bulgaristan, Gürcistan, Irak gibi bulunduğumuz coğrafyadaki ülkelerden gelen sağlık turistlerinin sayısı her geçen yıl artıyor.
Avrupa Residence Suites’de konaklayanların yaklaşık %50’sini sağlık turistlerinin oluşturduğunu kaydeden Avrupa Residence Suites Genel Müdürü Ercan Yılmaz, şunları söyledi: “Bölgemizdeki birçok hastane ile anlaşmamız bulunuyor. Onkoloji, ortopedi gibi, 2 ay ve üzeri süren uzun soluklu tedaviler için gelenler, ev konforu yaşatması nedeniyle residence’ları tercih ediyor. Bir otel odasından daha büyük metrekaresi olan, içinde mutfağı dahil imkanları bulunan residenceler, 1+1, 2+1, 3+1, 4+1 gibi farklı daire alternatifleri sunmasıyla da, refakatçisiyle gelen hastaların, tedavileri boyunca kendilerine ait bir odada dinlenebilmesine imkan sağlıyor” dedi.
Ortadoğu pazarı ‘Residence’ diyor  
Ortadoğu pazarında güçlü olduklarını ve yoğun misafir ağırladıklarını anlatan Ercan Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti: “TEM Avrupa Konutları bitişiğinde bulunan Avrupa Residence Suites, 2012 yılında faaliyete başladı. 147 adet dairenin bulunduğu tesisimiz, ağırlıklı olarak 85m2 ve 120m2 tam donanımlı dairelerden oluşuyor. Ayrıca, 270m2 teraslı dubleks ve 250m2 seyir teraslı 360 derece manzarası olan dairelerimiz de mevcut. Oda sayısı yüksek olan dairelerimizde,10- 13 kişiye kadar konaklama olduğundan, özellikle Suudi Arabistan başta olmak üzere Ortadoğulu turistler tarafından yoğun talep görüyoruz. Misafirlerimiz, yemeklerini kendileri pişirebileceği gibi tesisin dışındaki restoranlardan da sipariş verebiliyor. Residence olarak aynı zamanda, bir otelin sunduğu, resepsiyon, güvenlik, temizlik, kapalı yüzme havuzu, sauna, fitness salonu gibi hizmetleri biz de veriyoruz” diye konuştu.
2018 yılında %75 doluluk hedefliyor
Gelecek yılın hedeflerine değinen Ercan Yılmaz, şunları kaydetti: “Bu yılı, %65’in üzerinde doluluk ortalamasıyla kapatacağız. 2018 yılı hedefimiz, %75 doluluk oranlarına ulaşmaktır. Önümüzdeki yıl, uzun süreli sağlık ve iş turizmi için gelen misafirlerimizin yanı sıra, Ortadoğu ülkelerinden gelen turistleri ağırlamaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Hawking: Yapay zeka insanları ortadan kaldıracak

Ünlü bilimadamı Stephen Hawking, "Teknoloji bir noktada insanlardan daha üstün bir noktaya gelecek ve insanları ortadan kaldıracak" ifadelerini kullandı.

Saygın bilim-teknoloji dergisi Wired'a konuşan Hawking, "Robot ve bilgisayarların çok gelişmesi bir noktadan sonra insanlığı tehdit eden bir noktaya gelecek. Eğer insanlar bilgisayar virüsü tasarlarsa yapay zeka bunu geliştirerek, ortadan kaldırabilir" dedi.
Hawking, "Makineler bir süre sonra insanlardan daha aktif olacak ve Dünya'yı yönetebilecek bir konuma gelecek. İnsanlık acilen koloni yapabileceği bir gezegen bulmalı ve buralara yerleşmeli. Çünkü artık geri dönülemez bir noktaya geldik. Küresel nüfus alarm vererek artıyor ve Dünya'mız çok küçük. Artık kendimize zarar verme raddesine geldi" ifadesini kullandı.

Çanakkale'de köpek katliamı

Çanakkale'de merkeze bağlı Işıklar Köyü Dörtyol Mahallesinde kimliği belirlenemeyen kişi veya kişiler 4 köpeği zehirledi. Zehirli tavuk etleriyle katledilen 4 köpeğin 2 tanesinin toplam 11 yavrusunun olduğu, bir tanesinin hamile ve 15 gün sonra doğum yapacağı öğrenildi.
Işıklar Köyü Dörtyol Mahallesindeki mobilya atölyesinde mobilyacılık yapan Mesut Manyas (45) mobilya bahçesinde 2 yıldır 4 sokak köpeğini besliyordu. Mobilya atölyesinin bahçesindeki köpeklerin yanına giden Manyas, köpeklerin cansız şekilde yattığını fark etti. Ağızlarından köpük çıkan köpeklerin zehirli tavuk etleriyle telef edildiğini gören Mesut Manyas’ın atölye bahçesinde beslediği 4 sokak köpeğini kimliği belirlenemeyen kişi veya kişiler zehirli tavuk etleriyle katletti. Zehirli tavuk etleriyle katledilen 4 köpeğin 2 tanesinin toplam 11 yavrusu varken 1 tanesi ise hamileydi ve 15 gün sonra doğum yapacaktı. Zehirli tavuk etleriyle telef olan 2 köpeğin ise 11 yavrusu ortada kaldı. Yavru köpeklerin annelerin etrafında dolaştığı anlar büyük üzüntü oluştururken, bir yavru köpeğin annesine bakışı ise yürek yaktı.

‘ İNSANLIK DIŞI’
Mobilya Atölyesinde zehirlenen sahipsiz köpeklerle ilgilenip, baktıklarını belirten Mesut Manyas, sokak köpeklerinin kimseye bir zararı olmadığını ifade ederek, “Yavruları var. Bunlar 10 günlük annelerini zehirlemişler. Bununda 5 tane yavrusu var. Bunu da zehirlemişler. Encekleri burada kaldı. Et parçasıyla zehirlemişler. Dışarıda da 5-6 tane zehirlenmiş kedi, köpek var. Hepsi zehirlenmiş. Bilmiyoruz, kim yaptıysa iyi bir şey yaptığını sanmıyoruz. İnsanlık dışı. Allah'ta onun cezasını verir diye düşünüyoruz. Hayvanları sevmeyen insanları sevmezmiş diyorum. Bunları yapanların insan olduğunu da sanmıyorum. Bu yavrularda annesiz kaldılar. Gerekli kurumlara yavrulara bakmaları için müracaat edeceğiz. Bakamazlarsa bizde elimizden gelen varsa büyütmek ve yaşamaları için gerekeni yapacağız. Sonuçta bir can, insan üzülüyor. 10 günlük yavrular, gözleri daha yeni açıldı. Annelerini emiyorlardı. Nasıl bakarız bizde bilmiyoruz” dedi.

’15 GÜN SONRA DOĞURACAKTI’
Zehirlenerek ölen köpeğin birine Lucy ismini verdiklerini ifade eden Manyas, “Lucy ismini verdiğimiz sokak köpeği zehirli tavuk eti ile telef oldu. Biz onu sahiplendik. Lucy'de gebeydi. 15 gün sonra doğuracaktı. Zehirli etten etkilenip, telef olmuş” dedi. sözcü