4 Mart 2015 Çarşamba

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hakan Fidan’a hâlâ kırgınım

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, AK Parti’den milletvekili aday adayı olmak üzere MİT Müsteşarlığı görevinden istifa eden Hakan Fidan’a hâlâ kırgın olduğunu belirterek, “Onu böyle bir göreve getiren benim. Müsaade edilmiyorsa orada kalması ve ayrılmaması gerekirdi. Tabii ki kırgınım” dedi. Suudi Arabistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, özetle şunları söyledi:

İRAN’LA İLGİLİ ÖRTÜŞÜYORUZ

Kralla ilk görüşmeniz nasıl geçti, değerlendirir misiniz?
İkili ilişkilerimizin çok daha iyi bir konuma geleceğine dair umutlarım artmıştır. Ve özellikle de siyasi, askeri, güvenlik, terörle mücadele ve insani yardımlar noktasında olsun, müşterek çalışmalar içerisine girebileceğimizi karşılıklı olarak teyit ettik. Bölgesel sorunlar, bölgedeki ülkelerle olan ilişkiler noktasında hemen hemen bütün ülkelerle ilgili yaklaşımımız büyük ölçüde örtüşüyor. Bu ülkelere İran, Irak, Suriye, Filistin, Libya da dahil. Mısır’da biraz farklılıklar olsa da, bunlar bizim ikili ilişkilerimizi etkileyecek noktada değil. Bütün derdimiz Ortadoğu’da ve İslam dünyasında, özellikle Türkiye ve Suudi Arabistan ilişkilerinin çok daha güçlü bir zemine oturtulması ve bu şekilde de geleceğe yürümektir. Örneğin Suriye ile ilgili uçuşa yasak bölge noktasında, güvenli bölge noktasında ve eğit donat noktasında aynı şeyleri düşündüklerini ifade ettiler. Buna benzer konularda işbirliği yapabileceğimize yönelik irade beyanı bizleri gerçekten umutlandırmıştı. Doğrusu bunlar zaten bizim beklentilerimiz dahilindeydi. Sağ olsunlar, onlar da beklentilerimizi karşıladılar. Çanakkale kutlamalarına Suudi Arabistan’ı da davet etmiştik. (Kral) Gelme arzusundalar, programları elverirse... G-20 toplantısına zaten gelecekler. Biliyorsunuz Suudi Arabistan da G-20 üyesidir.

RAHMETLİ İLE İLİŞKİ MISIR’A KADAR İYİYDİ

Yeni Kral’la görüşmeniz, önceki kral döneminde yapılan görüşmelerden farklı oldu diyebilir miyiz? Özellikle de İslam dünyasındaki sorunlara bakış açısında bir farklı duruş söz konusu mu? 
Devamlılığın olduğunu gördüğüm gibi, ilgi ve alakada bir artış da var. Ülkemize yönelik bir sempati var ve her geçen gün artıyor. Rahmetli Kral Abdullah bin Abdülaziz ile de münasebetlerimiz aslında Mısır olayına kadar gayet iyiydi. Hakikaten bir abi kardeş hukuku içerisinde hassasiyet vardı. 2013’de Salman bin Abdülaziz’in de Türkiye’ye ziyaretleri olmuştu. Biz ilk görüşmemizi orada yapmıştık. Şimdi tabii Cumhurbaşkanı sıfatıyla buradayız. Bölge bugün o günlerden çok daha farklı bir travma yaşıyor. Almamız gereken yükler çok daha fazla.
-En hassas konu Mısır. Mısır konusunda aramızdaki farklar ne?
Bizim Mısır’a bakış açımız noktasında bu hususu ayrı bir kategoride değerlendirmemiz gerekiyor. Bizim için asıl önem arz eden konu, Türkiye-Suudi Arabistan arasındaki ilişkileri daha iyi bir noktaya taşımak. Mısır meselesi, bizim Suudi Arabistan ile ilişkilerimize gölge düşürmemelidir.
-Suud Kralı dün de Sisi’yle görüştü. Size Sisi’den herhangi bir mesaj iletildi mi? Bu konuda arabuluculuk girişimi var mı?
Hayır, bize herhangi bir mesaj iletilmiş değil.

SUUDİLER ADIM ATARSA DEVRAN TERSİNE DÖNER

Mısır konusunda İhvan liderlerinin siyaset yapabilmeleri, idam cezalarının kaldırılması gibi hususlar gündeme geldi mi?
Mısır meselesi konuşulurken, kendilerinin dikkatini oradaki duruma çektim. Şu anda, yüzde 52 oyla iş başına gelmiş olan bir Cumhurbaşkanı halen içeride. Yaklaşık 18 bin siyasi tutuklu var. Binlerce insan idama mahkûm edildi. Tüm bunlar orada bir gaz sıkışması olduğunu gösteriyor. Kontrollü bir yumuşama olmazsa, yaşananlardan dolayı sosyal patlama olabilir. Öyle bir durumda da Mısır’da ne istikrar kalır ne de güven! Mısır, 90 milyon nüfusu itibarıyla bizim o bölgede en önemli kardeş ülkemiz. Mısır’ı asla yok farz edemeyiz. Mısır, Suudi Arabistan ve Türkiye; bu üçlü ayak, bölgenin en önemli ülkeleri. Bölgenin barışı, huzuru, refahı için hepimizin üzerimize düşen görevler var. Burada her ülke üzerine düşen görevi yerine getirecek olursa, inanıyorum ki çok daha rahat bir şekilde neticeye ulaşırız. Bana göre Mısır konusunda, en etkin olabilecek olan ülke Suudi Arabistan’dır. Bunu kendileriyle de paylaştım. Eğer burada Suudi Arabistan bir adım atacak olursa, devran tersine dönebilir.

POLİSLERİN SERBEST KALMASI ŞAŞIRTICI

Sizin de mağduru olduğunuz bir ‘yasadışı dinleme’ soruşturmasında gözaltına alınan 54 kişi serbest bırakıldı. Nasıl yorumluyorsunuz?
Serbest bırakılma konusundaki haber benim açımdan da şaşırtıcı oldu. Ancak konu tabii yargı sürecinde bir mesele olduğu için, değerlendirmeye girmem uygun olmaz. Bahsettiğiniz uzantıların, o tür bir dil kullanmasından toplum da rahatsız elbet. Toplum huzurunu kaçırıp, “Ben bilmediklerinizi biliyor, duymadıklarınızı duyuyorum” diye adeta devletle dalga geçmeye kalkışıyorlar. Devlet, her türlü kanunsuzluğun, yasadışı işlerin elbette peşinde olacaktır. Er ya da geç gereği yapılacaktır. Daha sonra da yargı bu konunun değerlendirmesini yapacaktır.

FİDAN MİT’TEN AYRILMAMALIYDI

Hakan Fidan meselesinde kırgın olduğunuzu söylemiştiniz. Hâlâ aynı hissiyatta mısınız?
Biz devlet yönetiyoruz. O konuya ilişkin kanaatimi daha önce de söyledim. Kanaatlerimizi ifade etmiş olmamıza rağmen istifa edip adaylık söz konusu olmuş ise elbette bir kırgınlık söz konusudur. MİT sıradan bir kurum değildir. Devletin en önemli kurumudur. Devletin Milli İstihbarat Teşkilatı zayıfsa, o devletin ayakta kalması mümkün değildir. Şimdi biz onu böyle bir göreve getirdik. Getiren de benim. Madem öyle, ayrılırken de, eğer müsaade edilmiyorsa orada kalması ve ayrılmaması gerekirdi. Dolayısıyla tabii ki kırgınım.
İç Güvenlik Paketi’ne yönelik muhalefetin eleştirileri var. Yasa Tasarısı’nı inceleyebildiniz mi?
İç Güvenlik Yasa Tasarısı taslağını inceledim. Eksiği var, fazlası yok. (Akif Beki / Hürriyet)

Metin Feyzioğlu: Mehmet Baransu'nun tutuklanması tüm gazetecilere tehdit

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, gazeteci Mehmet Baransu'nun tutuklanma gerekçesini 'tüm gazeteciler için tehdit' olarak nitelendirdi. Feyzioğlu, 'Baransu'nun yaptığı gazeteciliği yanlış bulsam da, tutuklanma gerekçesi tüm gazeteciler için tehdittir' dedi.

Feyzioğlu, Hürriyet'e yaptığı açıklamada, Baransu'nun TCK'nın 'gizli belge temin etmek/bulundurmak' suçunu düzenleyen 327. maddesi uyarınca tutuklandığını vurgulayarak, şöyle konuştu;
'Eğer Baransu'nun elindeki belgeler sahteyse, zaten devletin güvenliğine ilişkin tehditten söz edilemez. Ancak eğer belgeler gerçekse, Baransu TCK'nın 327. maddesine dayanılarak, belgeleri temin etmekten tutuklanmış. Gazetecinin bu tip belgeleri temin etmek için aktif faaliyet içinde bulunduğu delillendirilmemişse, yani aktif şekilde bu belgeyi bulunduğu yerden aldığına ilişkin delil bulunmamışsa; Ya da gazeteci başka birini hukuka aykırı şekilde bu belgeyi alması için ikna etmemişse, bu belgeye sahip olduğu gerekçesiyle asla cezalandırılamaz' dedi.

'DEĞİL TUTUKLANMAK, SORUŞTURMA BİLE AÇILAMAZ'
Gazeteciye haber kaynağından bilgi gelmesinin 'gazetecilik yapmanın gereği olduğunu' vurgulayan Feyzioğlu, şöyle devam etti;
'Anayasa'ya göre, halkın bilgi alma hürriyeti kapsamında, gazetecinin bu belge bulundurması, bunları kamu yararı çerçevesinde açıklaması basın hürriyetine girer, hiçbir şekilde suç teşkil etmez. Ancak gazeteci, bu belgeleri almak için, örneğin birine para verdiyse, ya da hukuk dışı şekilde bu belgeleri alması için birini teşvik ettiyse, ikna etsiyle, bu durum gizli belgeleri temin etme suçuna iştirake girer. Böyle bir duruma ilişkin delil ortaya konulmadığı sürece, gazeteci sadece elinde belge bulundurmaktan dolayı suçlanamaz. Değil tutuklanması ya da yargılanması, delillendirilmediği sürece gazeteci hakkında bu konuda soruşturma bile açılamaz.'

'BASIN HÜRRİYETİNİ SINIRLAR'
Gazetecinin, belgelerin temin edilmesine ilişkin hakkında delil olmadan 'soruşturulmasının bile basın hürriyetini sınırlayacağını' söyleyen Feyzioğlu, 'böyle bir durum, gazetecileri baskı altına alır. Sınırlandırır, sindirir' dedi.

'BARANSU'NUN YAPTIĞI GAZETECİLİĞİ YANLIŞ BULUYORUM AMA...'
Feyzioğlu, şöyle konuştu:
'Mehmet Baransu'nun yaptığı gazeteciliği ahlaki yönden sonuna kadar yanlış bulmama, gazetecilikten ziyade tetikçi gibi davrandığını her platforma söyleyen biri olmama rağmen, kendisine yönelik bu uygulamanın, Baransu'nun şahsiyetinin ötesinde, basın hürriyetini tehdit etmektedir.'

Baransu'nun bu belgeleri aktif şekilde temin ettiğinin delillendirilmemiş olması halinde tutuklanmasını 'yanlış bulduğunu' vurgulayan Feyzioğlu, 'Sırf Baransu mahkum olsun diye Türkiye'de gazeteciliğin mahkum olmasına izin veremeyiz' dedi.  (Zeynep Gürcanlı / Hürriyet)

3 Mart 2015 Salı

Tuncay Özkan baba oldu

Ergenekon Davası'ndan yaklaşık 6 yıl cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra tahliye olan CHP Parti Meclisi Üyesi Gazeteci-Yazar Tuncay Özkan, baba oldu. Tuncay Özkan Duygu Dikmenoğlu ile evlenmişti.

Daha önceki evliliğinden Nazlıcan Özkan isminde bir kızı olan Tuncay Özkan-Duygu Dikmenoğlu'nun az önce oğlu oldu. Anne ve çocuğun sağlıklı olduğu bildirilirken Özkan çiftinin çocuklarına Güneş ismini veridkleri öğrenildi.

CHP'de 15 isim aday olmadı

CHP'de 15 vekil yeniden aday olmak için başvurmadı.


CHP'de 7 Haziran seçimleri için adaylık başvurusu 1 Mart'ta sona erdi.

Milletvekili adaylığı için toplam 2 bin 822 kişi CHP'ye başvurdu.

Ancak bu başvurular arasında halen CHP grubunda olan 15 vekilin dilekçesi yer almadı. Ne Mehmet Haberal, ne Şafak Pavey, ne de Hüseyin Aygün önümüzdeki dönemde TBMM'de CHP saflarında yer almayacaklar.

CHP'de adaylık başvurusu sayısı, Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan tarafından açıklandı.
Buna göre, toplam 2 bin 822 kişi CHP'ye milletvekiliği adaylığı başvurusu yaptı. Bunun 2 bin 173'ü erkek, 649'u kadın. Genç aday adayı sayısı 158, engeli aday adayı sayısı ise 72.

15 VEKİL BAŞVURU YAPMADI

CHP'de, halen milletvekili olan 15 isim ise adaylık başvurusunda bulunmadı.

Bu isimler şöyle;

- Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün
- Bursa Aykan Erdemir
- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan
- İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel
- İstanbul Milletvekili Oktay Ekşi
- İstanbul Milletvekili Sabahat Akkiraz
- İstanbul Milletvekili Şafak Pavey
- Aydın Milletvekili Osman Aydın
- Bursa Milletvekili Kemal Ekinci
- Zonguldak Mehmet Haberal
- Antalya Milletvekili Osman Kaptan
- Bursa Milletvekili Turhan Tayan
- İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak
- Samsun Milletvekili İhsan Kalkavan

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ucube cezası

'Ucube heykel' davasında karar açıklandı. Mahkeme, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın heykeltıraş Mehmet Aksoy'a 10 bin TL manevi tazminat ödemesini kararlaştırdı.


Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen 8. duruşmaya davacı heykeltıraş Mehmet Aksoy ve davalı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katılmadı. Duruşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı avukatı Ferah Yıldız, Mehmet Aksoy'u ise Avukat Turgut Kazan temsil etti.

"MÜVEKKİLİMİN HEYKELİ SANTİM SANTİM KESİLMİŞTİR"

Turgut Kazan, "Müvekklim sanatçı kimliği ve eserleri dosyaya yansıtılmıştır. 3 tanığımız dinlenilmiştir. Tanıklarımız sanatçı ve kültür adamıdır. Dava konusu olay nedeniyle Mehmet Aksoy'un nasıl üzüntü duyduğunu ve bu durumun kendisi için üzüntü kaynağı teşkil ettiğini açıklamışlardır. Davamızın kabulüne karar verilmesini talep ediyoruz. Davalı taraf cevaplarında 'Newyork'taki Özgürlük Heykeli olsa neyse' demektedir.  Söz konusu heykelde Süveyş Kanalı'nda dikilmek üzere dönemin Osmanlı Padişahı tarafından sipariş edilmiş ve peşinatı ödenmiştir. Daha sonra kanala dikilirse uğursuzluk getireceği düşüncesi ile alımında vazgeçilmiş ve parçalar halinde Paris'te bir depoda muhafaza edilmiş ilerleyen zamanda Amerika'da bir heykel düşünülünce götürülüp yerine dikilmiştir. Benim müvekkilimin ise davaya konu heykeli santim santim kesilmiştir" diye konuştu.

"UCUBE KELİMESİ HAKARET DEĞİL, ELEŞTİRİ"

Erdoğan'ın avukatı Ferah Yıldız ise ,"Ucube kelimesi hakaret değil, eleştiridir. Garip bir şey anlamında kullanılmıştır. Türk Dil Kurumu'nun cevabi yazısında dosya arasında mevduttur. Heykel usulsüz işlemler nedeniyle idare mahkemesi ve Danıştay'ın ayrıntıları dosya içerisinde açıklanan kararları ile yerinden kaldırılmıştır. Davayı iadesi hükmedilmiştir. 'Davalının talimatı üzerine kaldırıldığı' şeklindeki beyanlar gerçek dışıdır. Böyle bir şey söz konusu değildir. Usulsüz işlemler ve ihaleler nedeniyle ve hazine arazisine ait yer üzerinde heykelin dikilmesi nedeniyle ilgililer ceza mahkemesinde yargılanmış ve ceza almıştır. Duruşmada dinlenen tanıklar alanlarında son derece saygı değer kişiler olmasına rağmen tanıklar görgüye dayalı beyanları yoktur, yoruma dayalı beyanda bulunmuşlardır. Davanın reddine karar verilmesini talep ediyoruz" dedi.
Davayı karara bağlayan mahkeme, davanın kısmen kabulüne karar verdi. Mahkeme, 10 bin TL manevi tazminatın, davalı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan tahsili ile davacı Mehmet Aksoy'a verilmesine karar verdi. Mahkeme, fazlaya ilişkin tazminat isteğinin ise reddine hükmetti.

'UCUBE' TARTIŞMALARI
O dönemde Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, Kars'ta bulunan insanlık anıtı heykeli için 'ucube' demişti. Erdoğan'ın uzun süre tartışılan bu sözleriyle ilgili dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay 'Başbakan heykele ucube demedi' demişti.

Ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Günay'ın bu açıklamalarına karşılık olarak 'Heykel için kullandım. Oradaki olayı değerlendirenler, Televizyonlara çıkanlar, o heykeli ve yeri gidip görmemişler.' yanıtını vermişti.



KARS'TAKİ İNSANLIK ANITI
‘İnsanlık Anıtı’ 2006 yılında Ermenistan’a karşı iyi niyet göstergesi amacıyla ünlü Heykeltraş Ahmet Aksoy’a yaptırıldı. 35 metre yükseklikte ve 350 ton ağırlığındaki anıtın inşaatı, birinci derecede SİT alanı üzerine yapıldığı gerekçesiyle Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından durdurulmuştu.

Daha sonra Kars Belediye Meclisi, kentteki "tartışmalı heykel" ile ilgili yıkım kararı almış ve heykel yıkılmıştı. (hürriyet.com.tr

İçişleri Bakanı Efkan Ala: 'Anayasayı tanımıyoruz'

İçişleri Bakanı Efkan Ala, hiçbir anayasal kurumun millet egemenliğini kullanma yetkisine sahip olmadığını, böyle bir yetkiyi tanımadığını söyledi.

Hürriyet'te yer alan habere göre MHP’nin İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında, kamu düzenini sağlamada görevlerini yürütemediği, PKK-KCK’nın faaliyetlerini engelleyemeyerek paralel devlet yapılanmasına zemin hazırladığı, rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasını akamete uğratma girişimlerinde bulunduğu iddiasıyla verdiği gensoru önergesinin gündeme alınması TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilmedi.

ALA: "OLSA DA TANIMIYORUZ"

Mevcut anayasanın darbe anayasası olduğunu belirten ve hiçbir anayasal kurumun milletin egemenliğini kullanma yetkisine sahip olmadığını, böyle bir yetkiyi tanımadığını belirten Bakan Efkan Ala, “Anayasaya yemin ediyoruz, uyuyoruz. Bu anayasanın kötü bir anayasa olduğunu söylememize engel bir durum yok, olsa da tanımıyoruz. Bu anayasa darbe anayasasıdır, kötü bir anayasadır, doğru dürüst bir anayasa değildir. Anayasada diyor ki, ‘milletindir egemenlik, millet bu egemenliğini devletin anayasal kurumları eliyle kullanır.’ Katılıyor musunuz buna Allah aşkına. Millet egemenliğini milletvekilleri eli ile kullanır, referandum yoluyla kullanır. Hiçbir anayasal kurum millet egemenliği kullanma yetkisine sahip değildir, tanımıyorum. Bu anayasa derhal değişmelidir. Milletin iradesini gasp etmiş, satır aralarına gizlemiştir, söküp çıkartıp millete teslim etmek bizim görevimizdir” dedi.

“TÜRKİYE KÜÇÜK BİR DEVLET GİBİ DAVRANAMAZ”

Gensoru önergesi görüşmesinde hakkındaki iddialarla ilgili genel kurul kürsüsünden konuşan İçişleri Bakanı Efkan Ala, Türkiye’nin basit hesapların arenası olamayacağını kaydederek, “Türkiye’nin sorunları da, fırsatları da, tehditleri de büyüktür. Risklerde ve bu tehditlerde başarılı olmanın temel nedeni milletimizin kabul edebileceği siyasi inisiyatifi alıp, milletimizin ihtiyaçlarını karşılayacak olan politikalar üretip milletimizin onayını aldıktan sonra kararlılıkla uygulamaktır. Türkiye küçük bir devlet gibi davranamaz, basit hesapların arenası olamaz” diye konuştu.

“BİZİM DERDİMİZ, MİLLETTEN GENSORU ALMAYALIM”

Kendisinin talimat verdiği gibi cümlelerin kullanıldığını hatırlatan Bakan Ala, “Ben, TBMM’den talimat alırım ve bu benim için onurdur. Hiç kimse de bu Meclise, Meclis Başkanvekiline ve Başkanına talimat veremez. Verecek olanın karşısında daha önce darbe girişiminde bulunanların karşısında durduğumuz gibi dururuz. Darbe hangi enstrümanla yapılıyorsa onunla karşısında durulur” dedi.

“Bizim derdimiz, milletten gensoru almayalım” ifadelerini kullanan Bakan Ala, siyasi istikrarın kıymetinin bilinmesi ve baş üstünde tutulması gerektiğini kaydetti. Bakan Ala, “Bazı arkadaşlarımız demokrasi ile terör arasındaki ilişkiyi kuramıyor olabilirler. Demokrasi teröre olan desteği azaltır. Halkın adalete olan güvenini artırır, size meseleyi topyekun çözme ortamı çıkartır” şeklinde konuştu.

“KÜRTLER DE BENİM KARDEŞİMDİR”

Türkçe'nin yasaklanmasının karşısında durduğu gibi Kürtçe'nin de yasaklanmasının karşısında duracağını belirten Bakan Ala, “Diyarbakır Cezaevi'nin zulmünü bilmeyen bu meseleyi çözümde bir katkıda bulunamaz. İnsanların anadillerini yasaklamayı kınayamayanlar bu meselenin çözümüne katkıda bulunamaz. Ben Bulgaristan’da Türklerin isimleri, dinleri yasaklandığında siyasal bilgiler öğrencisiydim, Saraçhane’de en önde yürüyordum, yine yürürüm. Benim dilim yasaklanıyordu. Benim dilim yasaklandığı zaman hangi tepkiyi koyuyorsam, benim kardeşimin, Kürtler de benim kardeşimdir, onların dili yasaklandığında aynı tepkiyi koyarım” ifadelerini kullandı.

“MİLLETİMİZ DE ONAYLARSA BİR DAHA Kİ DÖNEM ADAYIM”

Muhalefet milletvekillerine önerilerde bulunan ve salon siyasetinin milletin derdine deva olmayacağını kaydeden Bakan Ala, “İnşallah Allah fırsat verir, milletimiz de onaylarsa bir daha ki dönem adayım, aranıza katılma şerefine nail olacağım. Burası parlamentodur, çeşitli görüşler olacak. Böyle temel problemlerde milletimizin geleceğini düşünerek, birbirimizi hırpalamadan, kimseyi ötelemeden, 78 milyonun devlet olduğunu unutmadan, yani hazineden maaş alanlar sadece devlet değildir, hazineye vergi verenlerde devlettir, onlar biraz daha fazla devlettir. Oralarda teşkilatlanmaya bakın, o bölgelerde teşkilatlanmaya bakalım. Sadece salon siyasi ile milletin derdine deva bulmak zordur. Genel ilkeler üzerinden, Türkiye’nin genel hedeflerine doğru yürümezsek, basit meseleleri büyütürsek, çok büyük meseleleri basite indirgersek sadece kendimize yazık etmiş olmayız, memlekete, millete yazık etmiş oluruz” açıklamasında bulundu.

2 Mart 2015 Pazartesi

Süheyl Batum'dan zehir zemberek sözler!

CHP'den ihraç kararı mahkemece iptal edilen Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum, partisinden yeniden adaylık için başvuruda bulunmadığını belirterek, "Bu kadar haksızlığı, hukuksuzluğu zerre kadar utanmadan yapan, bu hukuksuzluğa göz yuman, kişilerle bir arada siyaset yapmayı, aynı listede yer almayı kendime zul addettiğim için adaylığımı koymadım" dedi.

Batum, Meclis'te düzenlediği ibasın toplantısında, CHP'den ihraç kararına ilişkin açtığı davayı kazandığını, artık bir CHP Milletvekili olduğunu ifade etti.  Süheyl Batum, dava açmasındaki nedenin partisine yeniden geri dönmek değil, hiç kimsenin keyfi olarak, hukuksuz bir şekilde ayrımcılığa tabi tutulamayacağını ispat etmek için olduğunu kaydetti.

Mahkeme kararını aldıktan sonra CHP'den aday olmak için 3 günlük süre bulunduğunu, ancak buna rağmen adaylık başvurusunda bulunmadığını anlatan Batum, "Bu kadar haksızlığı, hukuksuzluğu zerre kadar utanmadan yapan, bu hukuksuzluğa göz yuman, görmezden gelen bu kişilerle bir arada siyaset yapmayı, aynı listede yer almayı kendime zul addettiğim için adaylığımı koymadım. Bu hukuksuzluğu yapan kişiler yönetimde bulunduğu sürece onların hazırladığı listede yer almayacağım" diye konuştu.

"Kılıçdaroğlu da dahil olmak üzere"

Batum, siyasal mücadeleye devam edeceğini, bunun tek yolunun milletvekili olmaktan geçmediğini ifade etti.  Partisinden ihraç edilmesine yönelik mücadelesinin burada kalmayacağını kaydeden Batum, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da dahil olmak üzere bu süreci kendisine yaşatanlara, kendisini itibarsızlaştırmaya çalışanlara ayrı ayrı dava açacağını açıkladı.  Batum, Vatan Parti'sine üye olacağı yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını ifade etti.Medyafraesi

Kayıp liselinin kan donduran sonu

Bolu’da 14 gün önce kaybolan 17 yaşındaki lise öğrencisi Eren Yiğit ormanlık alanda ölü bulundu.

Bolu Anadolu Teknik Lisesi Bilgisayar Bölümü öğrencisi Eren Yiğit, 16 Şubat günü öğle saatlerinde para istemek için öğle saatlerinde akrabası Sabahattin Bozoğlu'nun işyerine gittikten sonra kayıplara karıştı. Olayın ardından lise öğrencisinin ailesi polise giderek kayıp ihbarında bulundu. Bolu Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü tarafından Eren Yiğit’in bulunması için çalışma başlatılırken kız arkadaşına cep telefonundan çekip gönderdiği videonun bulunduğu Sarıcalar mahallesi mevkiinde de İl Afet Acil Durum Müdürlüğü, Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi ve Jandarma ekipleri tarafından arama yapıldı. Yapılan tüm aramalara rağmen izine rastlanmayan Eren Yiğit’in ekiplerin arama yaptığı bölgeye yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta cansız bedenine ulaşıldı. Çakmaklar Çamlığı mesire alanına yaklaşık üç kilometre uzaklıkta ormanda gezintiye çıkan iki genç lise öğrencisinin cesedini buldu.

Olay yerine giden ekipler tarafından yapılan ilk incelemenin ardından Eren Yiğit’in cenazesi otopsi yapılmak üzere İzzet Baysal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Köroğlu Ünitesi morguna kaldırıldı. Polis, olayla ilgili soruşturma başlattı.

IŞİD'den Twitter'ın kurucusu ve çalışanlarına şok tehdit

Twitter kurucularından Jack Dorsey ve şirket çalışanları Irak Şam İslam Devleti'ni (IŞİD) desteklediğini iddia edenler tarafından tehdit edildi.

Dünya çapında cihatçılara, IŞİD'in mesajlarını engelleme çabaları nedeniyle Twitterpersonelini öldürme çağrısı yapıldı.

Bu yazıyı kimin yazdığını belirlemek mümkün olmasa da, Twitter tehdidi ciddiye almış görünüyor.

Bir sözcü şirketin tehdidi 'soruşturduğunu' söyledi.

Söz konusu mesajda "Bu başarısız savaşı siz başlattınız" deniyor.

Paylaşılan mesajlardan bazıları şöyle:

"Biz en baştan bunun sizin savaşınız olmadığını söylemiştik, ama bunu anlayamadınız ve Twitter hesaplarımızı kapanmaya devam ettiniz ama biz her zaman geri geldik."

"Ancak aslanlarımız gelip, nefesinizi kestiğinde, siz hayata geri dönemeyeceksiniz."

IŞİD ve Twitter
Twitter, IŞİD'in savaşçı toplamak ve kendilerini tanıtımda sosyal ağı kullanmasını önlemek için grubun girişimlerini bastırmaya çalışıyordu.

IŞİD'in Twitter'daki binlerce destekçisi grubun mesajlarını yaydı ve Batı ile alay etti.

2014 Brezilya Dünya Kupası sırasında, mesajlarının erişimini genişletmek için popüler futbol hashtag'lerini (etiketlerini) kullandılar.

Twitter'ın yasak uygulamaları
JustPaste.it'e yüklenen son mesaj Arapça yazılmış ve Jack Dorsey'nin görüntüsü yüzüne çapraz silah konulmuş şekilde sunuluyor.

Şirketin bir sözcüsü "Güvenlik ekibimiz, ilgili kolluk kuvvetleri ile bu tehditleri araştırıyor" dedi.

Sitenin kurallarına göre kullanıcılar "başkalarına karşı doğrudan ve özel şiddet içeren tehditler yayınlayamaz". (medyafaresi.com.tr)

Mehmet Baransu tutuklandı

Gazeteci Mehmet Baransu, "Balyoz" planı davasında yargılanan bazı sanıklara ''kumpas'' kurulduğu iddiasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında tutuklandı.



Milliyet'in haberine göre; İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, gazeteci Mehmet Baransu'nun Kağıthane'deki evine gitti. Polis ekipleri, gazetecinin evinde CD ve belge araması yaptı.

Yaklaşık 12 saat süren aramanın ardından bazı belgelere el koyan ekipler, Mehmet Baransu'yu gözaltına aldı.

BELGELER ÇUVALLA GÖTÜRÜLDÜ

Balyoz soruşturmasında bir bavul belgeyle savcılığa giden Baransu'nun evinde el konulan belgeler bu kez çuvallarla emniyete götürüldü.

SAVCILIK İFADESİ ALINMADAN...

Mehmet Baransu'nun, emniyetteki işlemleri yaklaşık 6 saat sürdü.

İşlemlerinin ardından Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinde sağlık kontrolünden geçirilen Baransu, Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne getirildi.

TUTUKLANDI

Baransu, savcılık ifadesi alınmadan dosya üzerinden tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk edildi.

Baransu, "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" ve "Devletin güvenliğine, iç veya dış siyasal yararlarına ilişkin belgeleri yok etmek", "Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken belgeleri temin etme", "Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklama" suçlarından sevk edildiği İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliğince sorgulandı.

Baransu tutuklanarak cezaevine gönderildi.

"Yaşar Kemal'e rahmet dileyecek bir şey bulamadım"

Ahmet Akgündüz, Rotterdam İslam Üniversitesi rektörü, Osmanlı Araştırmaları Vakfı mütevelli heyeti başkanı Ahmet Akgündüz, yeni bir çirkinliğe daha imza attı.


"Yaşar Kemal’in hayatında ona allah rahmet eylesin diyeceği bir ipucu bulamadığını" yazdı.

Atatürk düşmanlığıyla tanınan, Gezi direnişini, "dinsizlerin protestosu" olarak değerlendiren Ahmet akgündüz'ün, "Gezi dinsizler, PKK’lılar, sarhoşlar, faizciler ve chp zihniyeti tarafından tertipleniyor" sözleri Hollanda parlamentosunda tartışma konusu olan Akgündüz daha önce de birçok tepki toplayan yazılar yazmıştı.

(Kaynak:miliyet.com.tr)

Anneye oğlunu yemek yapıp yedirdiler

Her gün kan donduran hikayelerine bir yenisini ekleyen IŞİD bu kez oğlunu aramak için örgütün karargahına giden Kürt bir anneye oğlunu yedirdi.

Kürt asıllı İngiliz vatandaşı Yasir Abdulla İngiliz Sun gazetesine korkunç bir açıklama yaptı. Abdulla’nın iddiasına göre, IŞİD bir anneye kendi oğlunun etini yedirdi.

Duyduğu bu korkunç olaydan sonra geçen yıl peşmerge saflarında 6 ay IŞİD’e karşı savaşan 36 yaşındaki Abdulla Irak’a geri dönüp başladığı savaşı sonuna kadar götüreceğini söyledi.

Abdulla’nın iddiasına göre kan donduran olayın ayrıntılarıysa şöyle:

IŞİD tarafından Musul’da esir alınan oğlunu kurtarmak için IŞİD karargahına giden anne uzun bir yoldan geldiği için oldukça bitkin bir haldeydi. Kendisini şaşırtıcı derecede iyi ve hoş karşılayan IŞİD militanları yoldan geldiği için kadına çorba, pilav ve et ikram etti. Yemeği yiyen kadın ardından oğlunu sorunca militanlar kadına “az önce oğlunu yedin zaten” cevabını verdi.

(kaynak:milliyet.com.tr)

Evine gelen nişanlısının eski nişanlısını bıçaklayarak öldürdü

KütayhaA’nın Emet İlçesi’nde üniversite öğrencisi 23 yaşındaki Gökhan Güney, evine gelen nişanlısı N.C.’nin eski nişanlısı 27 yaşındaki Ekrem Dağaşan’ı bıçaklayarak öldürdü.

Olay dün saat 23.30 sıralarındaki Emet ilçesi Cumhuriyet Mahallesi’nde meydana geldi. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Emet Meslek Yüksekokulu öğrencisi Gökhan Güney, kaldığı öğrenci evine gelen nişanlısının eski nişanlısı Ekrem Dağaşan ile tartıştı. Kısa sürede kavgaya dönüşen olayda Gökhan Güney, Ekrem Dağaşan’ı çeşitli yerlerinden bıçakladı. Polis merkezine giden Gökhan Güney polislere, "Evime birisi girdi. Onunla boğuştuk. Şu an evde" dedi.

Eve giden polisler bıçaklanarak öldürülen Ekrem Dağaşan’ın cesedini buldu. Gözaltına alınan Gökhan Güney’in, bunun üzerine polislere, "Eve gelenin elinde bıçak vardı. Boğuşma sırasında elindeki bıçağı aldım ve onu bıçakladım" dediği ifade edildi.

Öldürülen Ekrem Dağaşan’ın ayakkabılarının evinin kapısının dışında olduğu, konuşmak için içeri girdiği ve çıkan tartışma sonunda öldürülmüş olabileceği üzerinde duruluyor. Ekrem Dağaşan’ın yakın arkadaşları, "Ekrem, N.C. ile nişanlanmıştı. Daha sonra ayrıldılar. İstanbul’dan üniversite eğitimi için ilçeye gelen Gökhan Güney, Ekrem’in ayrıldığı nişanlısıyla çıkmaya başladı ve bir süre önce de nişanlandı. Bu nedenle Ekrem ile Gökhan’ın arası açıktı" diye konuştu.

Ekrem Dağaşan’ın cesedi, otopsi için Bursa Adli Tıp Kurumu’na kaldırıldı, cinayet zanlısı Gökhan Güney sorgulamasının ardından sevk edildiği mahkeme tarafından tutuklandı. (Milliyet)

Mal varlığını açıkladı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu imzalı, eşi Selvi Kılıçdaroğlu ve oğlu Kerem Kılıçdaroğlu’nun mal varlığını da içeren mal bildirimi TBMM Başkanlığı’na sunuldu.

Kılıçdaroğlu’nun mal varlığında, 1997 yılında üye olduğu iki konut kooperatifi üyeliği, 2004 model Renault Clio otomobili ve 8 tablosu yer alıyor.

Seyyar satıcı "benim ölüm sebebim zabıtalar" notu bırakıp intihar etti

Seyyar satıcı, "Benim ölüm sebebim zabıtalar. Bir cinayet işlendiği zaman bir ekip almaya gelir, bir tablayı almaya on ekip gelir, bu mu adalet" yazılı bir not bırakıp intihar etti.


Olay, Seyhan ilçesi Mirzaçelebi Mahallesi'nde meydana geldi. İddiaya göre, kestane ve Antep fıstığı satarak geçimini sağlayan 61 yaşındaki Cemil Bozkuş, zabıtalar sıkı denetim yaptığı için işe çıkamaz oldu. Bu nedenle mali sıkıntıya giren Bozkuş, sattığı ürünleri borçla aldığı için ödeyemedi. 20 bin lira borcu olan Bozkuş ne zaman tablayı alıp kestane satmaya çıksa zabıtalar tarafından yakalanarak, tablasına ve malzemelerine el kondu. Bu nedenle psikolojisi bozulan Bozkuş, dün gece eve gelip akşam yatak odasına geçti. Eşi Şaziye Bozkuş ise salonda uyudu. Şaziye Bozkuş, Sabah kalkıp yatak odasına girdiğinde eşini tavandaki demire asılı halde görünce bağırdı. Bunun üzerine çocukları odaya gelerek maket bıçağıyla çamaşır ipini kesip Bozkuş'u indirip hemen sağlık ekibi çağırdı.

Olay yerine gelen sağlık ekipleri Cemil Bozkuş'un öldüğünü belirledi. Polisler, evde yapılan incelemede "Benim ölüm sebebim zabıtalar. Bir cinayet işlendiği zaman bir ekip almaya gelir, bir tablayı almaya on ekip gelir, bu mu adalet" yazılı bir not buldu.

Şaziye Bozkuş verdiği ifadede, eşinin işlerinin zabıta nedeniyle bozulduğunu ve 20 bin lira borcu olduğunu söyledi. Bozkuş'un cenazesi, otopsi için Adli Tıp Kurumu'na kaldırıldı. Otopsinin ardından Bozkuş'un cenazesi ailesine teslim edildi. (Milliyet)