Metin Feyzioğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Metin Feyzioğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mayıs 2017 Pazar

Türkiye Barolar Birliği Başkanı yeniden Metin Feyzioğlu oldu

Türkiye Barolar Birliği (TBB) 34'üncü Olağan Genel Kurulu'nun kesin olmayan sonuçlarına göre, Metin Feyzioğlu, 419 oyla TBB başkanlığına yeniden seçildi,

TBB Olağan Genel Kurulu'nda başkanlık seçimleri için 504 delegeden 486'sı oy kullanırken, 420 geçerli oy sayıldı. Kesin olmayan sonuçlara göre, Metin Feyzioğlu, 419 oyla TBB başkanlığına yeniden seçildi.

19 Nisan 2017 Çarşamba

Feyzioğlu: Referandum yenilenebilir

Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, "YSK muhalefetin mühürsüz oy şikâyetini reddederse, Anayasa Mahkemesi veya AİHM’e gidilir. AİHM, referandumu yenilettirebilir" dedi.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 16 Nisan referandumundaki mühürsüz oy tartışmasına ilişkin değerlendirmesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) referandumun yenilenmesine yol açacak bir karar alabileceğini söyledi.
“SONUCUN ŞÜPHE İÇERMEMESİ GEREKİR”
Feyzioğlu, YSK'nın muhalefetten gelen şikâyetleri reddetmesi halinde meselenin Anayasa Mahkemesi veya AİHM'e taşınabileceğini söyledi. Feyzioğlu, AİHM'in oylamada ihlal tespit eden bir karar alması halimde referandumun yenilenmesi gerekeceğine dikkat çekti. Feyzioğlu, “Eğer sistemde böylesine büyük bir değişiklik yapıyorsanız, sonucun şüphe içermemesi gerekir” dedi.
‘GÜVENLİK YOKSA, DEMOKRASİ DE YOK DEMEKTİR'
Feyzioğlu, referandumda kaç kişinin mühürsüz oy kullandığını ve bu durumun sonuca etki edip etmediğini belirlemenin imkânsız olduğunu da söyledi. Türkiye Barolar Birliği Başkanı, “Bir ülkeyi demokrasi yapan şey, sandıkların güvenliğidir. Hiçbir şeyden şüphe duyulmamalı. Fakat sandıklarınızın güvenli olmaması, rejimin demokrasi olmadığı anlamına gelir” diye konuştu.
‘TEK GÜVENCE MÜHÜR'
Feyzioğlu, YSK kararının manipülasyon şüphesine yol açtığını belirtip, “Bir oyun dışarıdan getirilmediğinin tek kanıtı, oy verme noktasında zamanında mühürlenmesidir. Bundan başka kanıt yoktur. Eğer hayal gücünüzü kullanırsanız, istediğiniz kadar usulsüzlük senaryosu yazabilirsiniz” ifadelerini kullandı.
‘SONRADAN MÜHÜRLEMEK SUÇ'
Barolar Birliği Başkanı, birçok sandıktan çıkan mühürsüz bazı zarfların sonradan mühürlenmesinin de suç olduğunu söyledi. Feyzioğlu, “Bunun iyi niyetten yapıldığını düşünüyorum. Fakat aslında bu bir suç, bunu yapamazsınız. Geçersiz sayılması gereken oyları mühürleyemezsiniz” dedi.
‘SAYIYI ARTIK BİLEMEYİZ'
Barolar Birliği'nin referandum gününde mühürsüz oylar konusunda binlerce telefon aldığını söyleyen Feyzioğlu, mühürsüz oy sayısını hesaplamak için artık çok geç olduğunu da ekledi. Feyzioğlu, “Sayıyı bilemeyiz… Sayıyı bilmenin tek bir yolu vardı, o da mühürsüz oyları saymaktı” diye konuştu. Sözcü

5 Mart 2017 Pazar

Feyzioğlu: ‘Başkana eyalet kurma yetkisi veriliyor’

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 16 Nisan’da referanduma sunulacak Anayasa değişikliği teklifinin, devlet başkanına tek başına eyalet benzeri kamu tüzel kişilikleri oluşturma yetkisi verdiğini söyledi.

Ulusal Dayanışma Platformu tarafından Türkiye Barolar Birliği’nde “Yaşasın Cumhuriyet” başlıklı panel düzenlendi. Panelde konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 16 Nisan’da referanduma sunulacak Anayasa değişikliği teklifinin, devlet başkanına tek başına eyalet benzeri kamu tüzel kişilikleri oluşturma ve üniter yapıyı darmadağın edecek yetkiler verdiğini söyledi. Feyzioğlu, “Değişiklik teklifinin, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na Türkiye’nin üniter devlet yapısını korumak amacıyla koyduğu çekinceleri tek başına kaldırma yetkisini verdiğini büyük bir endişeyle tespit ettik” dedi.
“SAKINCALI DÜZENLEMELER İÇERİYOR”
Panelde konuşan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu ise Anayasa değişikliği teklifinde sakıncalı gördükleri düzenlemeleri şöyle sıraladı: “Gördük ki bu değişiklik teklifi; kuvvetler ayrılığını yok eden, mahkemeleri aynı zamanda parti genel başkanı da olabilecek devlet başkanına bağımlı kılan, dolayısıyla hakim ve savcıların üzerine iktidar partisinin il ve ilçe başkanlarını koyan, hukuki bilgiye ve hakka dayanan avukatlık mesleğinin de yerine iş takipçiliğini getiren çok sakıncalı düzenlemeler içeriyor. Aynı zamanda söz konusu değişiklik teklifinin, devlet başkanına tek başına eyalet benzeri kamu tüzel kişilikleri oluşturma, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na Türkiye’nin üniter devlet yapısını korumak amacıyla koyduğu çekinceleri tek başına kaldırma yetkisini verdiğini büyük bir endişeyle tespit ettik.”
“YÜREĞİ TÜRK MİLLETİ İÇİN ÇARPAN MİLYONLAR TARİH YAZIYOR”
Türkiye’nin geleceğini yakından ilgilendiren Anayasa değişikliğine karşı kamuoyunu bilgilendirmeyi görev edindiklerini anlatan Feyzioğlu şöyle devam etti: “Belki daha huzurlu, daha sakin, daha sıradan bir gündemde yaşıyor olmayı isteyebilirdik. Ancak o zaman bugünün tarihini başkaları yazar, biz de kitaptan okurduk. Şimdi yüreği Türk Milleti için çarpan milyonlar hep birlikte tarih yazıyor.”  DHA

16 Şubat 2017 Perşembe

Metin Feyzioğlu'ndan referandum iddiası

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, "Önümüzdeki anayasa değişikliği teklifi, hain, kanlı, alçak, bölücü terör örgütü tarafından da desteklenmektedir. Söz konusu desteği, bir algı operasyonuyla tersten vermek anlaşılan daha faydalı görülmüştür" dedi.

Yalova Barosu ve Atatürkçü Düşünce Derneği Yalova Şubesi tarafından düzenlenen 'Referandum ve Anayasa Değişikliği' başlıklı konferansa katılmak üzere Yalova’ya gelen TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, program öncesi basın mensuplarıyla bir araya geldi. Feyzioğlu, demokratik ülkelerden toprak koparmak için silahlı eylem yapan örgütlerin, uluslararası hukukta 'terör örgütü' olduğunu söyledi.
Demokratik olmayan ülkelerde toprak koparmak üzere silahlı eylemlere girişen örgütlerin ise uluslararası hukukta 'özgürlük hareketi' veya 'gerilla hareketi' olarak adlandırıldığını söyleyen Feyzioğlu, şöyle devam etti:
"Bu arz ettiğim kesim belgeli bilgidir. Bir devletin demokratik olması için yargısının mutlaka yürütmesinden bağımsız olması, yasamasının da yürütmeyi belli ölçülerde denetleyebilir bir güce sahip kılınması şarttır. Demokratik olmayan devletlerin hali ise yargının ve yasamanın devlet başkanına ya da yürütmeye bağlılığı şeklinde açıklanır. Önümüzdeki anayasa değişikliği teklifi, hain, kanlı, alçak, bölücü terör örgütü tarafından desteklenmektedir. Bu desteklenmenin sebebi, bölücü örgütün uluslararası hukukta sınıf atlayarak 'terör örgütü' sınıfından 'özgürlük hareketi' sınıfına yükselmesini sağlamak amaçlıdır. Söz konusu desteği, bir algı operasyonuyla tersten vermek anlaşılan daha faydalı görülmüştür. Bölücü terör örgütü nasıl ki 2010 referandumunda Türkiye’nin hukuk devleti yapısını yerle bir eden referandumda nasıl ki destek vermişse aynı desteği bu defa başka bir taktikle hiç kuşkunuz olmasın vermektedir. Çünkü Türkiye’nin yargısı bir tek kişiye bağlandığında ve meclisi bir tek kişinin etkisi altına girdiğinde bölücü terör örgütü tıpkı Suriye’deki yavrusu gibi uluslararası hukukta meşruiyet kazanacağını hesaplamaktadır."
Feyzioğlu, Türkiye’nin haklı çok yerinde itirazlarına rağmen Suriye’de kurulmuş olan yavru bölücü örgütün Moskova’da temsilcilik açtığını, Amerika Birleşik Devletleri’nden zırhlı araç alır hale geldiğini kaydederek, "Yani meşruiyet kazanmıştır. Uluslararası hukukta bu meşruiyeti kazanmasının sebebi; Suriye’deki rejimin uluslararası standartlarda demokratik olmamasıdır" dedi.
Feyzioğlu, bölücü terör örgütünün 2010’nda vurduğu referandum darbesini tamamlamak adına 2017’de de bu değişikliği geçmesini canı gönülden istediğini kaydetti.
Anayasa değişikliğini 'Güçlü bir Türkiye için istiyoruz' söylemiyle savunanlara da değinen Feyzioğlu, "Güçlü Türkiye için demokrasi lazımdır" dedi. Feyzioğlu, şöyle devam etti:
"Türkiye’yi uluslar arası hukukta meşrulaşmış her türlü desteği açıktan alır hale gelmiş bir terör örgütüyle karşı karşıya bırakmaya değecek ne vardır elimizde? Yani derdimiz bu anayasa mıdır? Olmamalıydı. Bir elinizde en üstün milli menfaatler vardır, diğer elinizde ise şahsi bir talep vardır. Bu şahsi talep yersizdir, lüzumsuzdur. Türkiye’nin bir cumhurbaşkanı vardır, Sayın Cumhurbaşkanı ülkenin başında devam etmektedir. Türkiye’nin bir başbakanı vardır. Bir hükümeti vardır. Siyasi partileri vardır, parlamentosu vardır. Bütün bunlar varken hiçbir mantıklı makul gerekçe olmaksızın, temel bir sistem değişikliği ve buna bağlı rejim değişikliğini zorlamak bahsettiğim korkunç tehlikeyi somutlaştıracaktır. Söylenen nedir? Güçlü Türkiye için istiyoruz. Ben de size şunu söylüyorum; Güçlü Türkiye için demokrasi lazımdır. Güçlü Türkiye için yargısı devlet başkanından bağımsız, meclisi temsil gücüne sahip bir devlet başkanını denetleyebilir bir Türkiye lazım. Aksi Türkiye’yi korkunç bir iç savaşa sürüklemektir. Aksi, Türkiye’nin karşısında hain terör örgütünü uluslararası hukukta ve uluslararası camiada meşru hale getirmektedir. Biz terör örgütünün uluslararası hukukta meşruiyet kazanmasına, güçlenmesine ve böylece halkımızın canını daha fazla yakmasına evlatlarımızı katletmesine karşıyız. Bu sebeple sonuna kadar ‘hayır’ mücadelesini anlatarak veriyoruz. Sloganla değil, söverek değil, bağırarak değil."

29 Kasım 2016 Salı

Metin Feyzioğlu: Devletin özel yurt meselesini bitirmesi lazım

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu, Adana'nın Aladağ ilçesindeki özel öğrenci yurdunda çıkan yangına ilişkin, "Anlaşılan o ki devletin özel yurt meselesini bitirmesi lazım. Devlet mutlaka ortaokul lise çağındaki çocukları, hele hele ortaokul çocuklarını kendi yurtlarına almalı'' dedi.


Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, 12 kişinin yaşamını yitirdiği, 22 kişinin de yaralandığı özel öğrenci yurdu enkazında ve civarında incelemede bulundu.

Burada gazetecilere açıklama yapan Feyzioğlu, çok acı bir olay yaşandığını, bazı soruların mutlaka cevaplanması gerektiğini belirtti.

"İlk söyleyeceğim şu, bu trajediyi hiçbir siyasi partinin malzemesi yapmamak lazım. Ne lehine ne karşısına" diyen Feyzioğlu, şöyle devam etti:

"Bu evlatlar bize emanet. Korkunç bir şey yaşadık. Bunun sorumluları bulunmalı ve bir daha olmaması için ne tedbir alınmalı İşte bunu çözmek zorundayız. Bunu siyasi parti gözlüğüyle çözmemiz mümkün değil. Biz Türkiye Barolar Birliği ve Adana Barosu olarak bu işi takip edeceğiz. Bir daha olmasın diye takip edeceğiz. Çocuklar için, aileleri için adalet gerçekleşsin, bir nebze olsun yürek feraha ulaşsın diye takip edeceğiz.''

Yangınla ilgili bazı sorular olduğunu aktaran Feyzioğlu, "O 4. kat, kaçak bir kat mıydı? Ahşap bir kat olabilir mi bir yurtta? Döşenecek halının, yangına dayanıklılığına kadar mevzuat aslında birtakım tedbirler öngörmüşken, bir ahşap kat yapmak söz konusu olabilir mi? Yangın merdiveni var mıydı, kilitli miydi? Çocukların kaçtıkları en üst katta yangın merdiveni yok zaten. Yani yangın merdiveni oraya ulaşmıyor, yanmamış merdiven görüyorsunuz. 4. katta yok merdiven, dolayısıyla yangın merdiveni açık olsa ne olur?" diye konuştu.

Metin Feyzioğlu, "Anlaşılan o ki devletin özel yurt meselesini bitirmesi lazım. Devlet mutlaka ortaokul lise çağındaki çocukları, hele hele ortaokul çocuklarını kendi yurtlarına almalı. Aksi takdirde bu sıkıntıların sonu gelmez. Ne güvenliğini sağlayabiliriz, ne istismar edilmelerini önleyebiliriz, ne beyinlerinin yıkanmasını önleyebiliriz. Devlete emanet çocuklar özel yurtlara teslim edilemez" değerlendirmesinde bulundu. ntvmsnc

14 Ocak 2016 Perşembe

Metin Feyzioğlu’ndan ‘aydın’ tepkisi!

Feyzioğlu, Çorum Barosu'nun 64. kuruluş yıldönümü nedeniyle kentteki bir otelde düzenlenen programa katıldı ve önemli açıklamalar yaptı.


Çorum Barosu’nun 64. kuruluş yıldönümünde konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, “Devlet yıkılırsa ne adaletten, ne gelecekten, ne refahtan, ne insan haklarından ne de aydınlık bir gelecekten söz edebiliriz” dedi.

Çorum Baro Başkanı Altan Akpınar, çevre illerin baro başkanları, avukatlar ve ailelerinin katıldığı programda konuşan Feyzioğlu, geçtiğimiz kasım ayında öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’yi özlemle andıklarını söyledi.

“TAHİR BAŞKAN SAĞDUYUNUN SESİYDİ”
“Aramızda onu tanımayanlar var” diyen Feyzioğlu, “Tahir başkan -görüşlerine katılırsınız katılmazsınız- sağduyunun sesiydi. ‘Burada silah istemiyoruz’ cümlesini, kanlı terör örgütü PKK’nın utanmazca kazdığı hendeklerin önünde, kanasların, keleşlerin gölgesi altında söyleyecek kadar cesur bir insandı. İstemiyoruz dediği silahlar o silahlardı. Siz bakmayın onun öldürülmesi ve cenazesi üzerinden birilerinin bir kısım propaganda yapmaya çalıştığını” dedi.


“DEVLET YIKILIRSA DEVLETTEN SÖZ EDEMEYİZ”

Ülke olarak zor bir dönemden geçtiğimizi ve devleti yıkmak isteyen her güce karşı tek vücut olmak gerektiğini ifade eden Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu, devletin yıkılması durumunda herkesin altında kalacağını söyledi. Devletin yıkılması durumunda adaletten, aydınlık gelecekten, refahtan ve insan haklarından söz etmenin mümkün olmadığını kaydetti. Feyzioğlu, “Bu noktada kanlı terör örgütü PKK’ya bir cümlecik dahi aleyhte konuşmadan sürekli Türkiye Cumhuriyetine söz söyleyenleri, mütareke döneminin işgal altındaki İstanbul’unun sözde aydınlarının kalıntıları olarak nitelendiriyorum” ifadelerini kullandı.

“HERKESİN SIĞINDIĞI BİR HUKUK OLMALI”

Konuşmasının sonunda hukukun üstünlüğüne de değinen Feyzioğlu, şunları söyledi: “Hukuk, üstünlerin hukuku şeklinde değil, herkesin sığındığı bir hukuk olmak zorundadır. Türkiye’nin ve mesleğimizin en önemli sorunu hukukun üstünlüğünün sağlanmasıdır. Bu 77 milyon yurttaşımızın adalet paydasında kucaklaşması için vazgeçilmez bir koşuldur. Bunu söylediğimiz için varsın birileri bizi inatla yanlış anlasın. Bu dönemde köprü olmak gerekir. Birbirinden uzaklaştırılmaya çalışılan insanları inatla, kararlılıkla birbirine kucaklaştırmaya çalışmamız gerekmektedir. Ülkemizde, biz avukatların tarihin hiçbir dönemde bu kadar ağır bir sorumluluk altına girdiği görülmemiştir. Herkesten önce her şeyden önce bizlerin birbirini anlaması ve ülkemizin birliği ve beraberliğimizin dört tarafımız ateş çemberiyken o ateşlerin ülkemizi yakmasını önlemek için çalışmamız zorunludur.” sözcü.com.tr

27 Aralık 2015 Pazar

Feyzioğlu: Ben o eli tutarım

TBB Başkanı Feyzioğlu, Başbakan Davutoğlu'nun seçim öncesi ve sonrasında yaptığı konuşmalarında tüm topluma elini uzattığını söyledi.

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun seçim öncesi ve sonrasında yaptığı konuşmalarında tüm topluma elini uzattığını belirterek, “Eli peşinen tutmayı reddetmek, eli uzatanı da zayıflatır. Ben o eli tutarım, tutmaya hazır olduğumuzu da her seferinde Türkiye’nin üstün menfaatleri, Türk milletinin geleceği ve vatanın bütünlüğü tehdit altında olduğu için o eli tutmayı da milli vazife olarak görürüm” dedi.
Hatay Barosu’nun kuruluş yıldönümü etkinlikleri kapsamında geldiği kentte temaslarını sürdüren Feyzioğlu, İskenderun Ticaret Odası’nı ziyaret etti. Oda Başkanı Levent Hakkı Yılmaz ve yönetim kurulu üyeleriyle bir araya gelen Feyzioğlu Türkiye’nin zor bir süreçten geçtiğini, bu zor günlerin birlik ve beraberlik içinde aşabileceğine dikkat çekti.

“AVUKATI, SAVCIYI DÜŞMAN İLAN EDEREK SORUN ÇÖZÜLMEZ”

TBB Başkanı Feyzioğlu,yargıda artık ‘Şucu mu?’, ‘Bucu mu?’ sorularının sorulmaya başlandığını belirten şunları söyledi:

“Bugün ‘Yargıtay filanca konuda ne demiş?’ diye sorduğunuzda filanca konuyu merak etmeden verilen cevap ya da soru gibi sorulara cevap şu. Hangi Yargıtay? 2010 öncesi Yargıtay mı, 2010-2014 arası Yargıtay mı, 2014′den sonra ki Yargıtay mı? ‘Şu mahkemeden nasıl bir karar çıkar acaba?’, ‘Yahu başkan cemaatçi mi?’, ‘Tayyip beyci mi?’, ‘Ahmet hocacı mı?’, ‘Milliyetçi mi?’, ‘Alevi mi?’ Bu soruların sorulmaya başlandığı bir ülkede hukuki güvenlik olmaz. Bu soruların sorulduğu ülkede avukatlık da olmaz. İş takipçiliğine dönüşür iş. Biz dönüyor, dolaşıyoruz elimizde kırmızılıklar çıkmış onu suçluyoruz. Ama karaciğer hasta, böbrekler iflas, kalp pompalamıyor. Biz emarelere dışa verilen belirtilere bakıyoruz onları konuşuyoruz toplumu düzeltme zamanı. Bu düzeltmeyi de birbirimizi suçlayarak yapamayız. İktidarı muhalefeti, sivil toplum örgütlerini iş işveren camiasını ticaret erbabını, sanayiciyi, Avukatı hakimi savcıyı düşman ilan ederek karşı kamplarda ilan ederek biz bu işi çözemeyiz. Aynı gemide olmanın artık farkındalığına haydi gelin ulaşalım.”

“O ELİ TUTMAK MİLLİ VAZİFEDİR”

TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, açıklamaların devamında Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun seçim öncesi ve sonrasında verdiği mesajlara değinerek şöyle devam etti:

“Ülkemizin başbakanı gerek seçim öncesi, gerekse seçim sonrası yaptığı konuşmalarında tüm topluma elini uzatmıştır. Eli peşinen tutmayı reddetmek, eli uzatanı da zayıflatır. Hz. Mevlana’yı hatırlatmak isterim size ‘Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.’ Ben o elin uzatılmasına bakarım. Ben o eli tutarım, tutmaya hazır olduğumuzu da her seferinde Türkiye’nin üstün menfaatleri, Türk milletinin geleceği ve vatanın bütünlüğü tehdit altında olduğu için o eli tutmayı da milli vazife olarak görürüm. Tabi el tutmak demek düşüncelerin dinlenmesi, değerlendirilmesi istişare mekanizmalarında bizim ısrarla ileri süreceğimiz hukukun üstünlüğünü, demokrasi, insan hakları vatandaşa eşit vatandaş muamelesi yap ilkelerinin de karşılık bulmasını gerektirir. Biz Türkiye’nin Ortadoğu’da girdiği bu çıkmazdan kendi ülkesinde milli birliğini ve beraberliğini sağlayarak çıkabileceğini gören vatansever insanlar olarak sizlerle işbirliği yapmaya geldik.”

KİLİSEYİ ZİYARET ETTİ

Hatay’ın İskenderun ilçesinde bir dizi ziyaret gerçekleştiren Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun son durağı Ortodoks Kilisesi oldu. Feyzioğlu, Ortodoks Kilisesi Vakıf Başkanı Can Teymur, Kilise Papazı Dimitri Yıldırım, Karasun Manuk, Ermeni Kilisesi Papazı Avedis Tabaşyan ile cemaat üyelerinin Noellerini kutladı. Sıcak ve samimi bir ortamda geçen ziyarette konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Hıristiyan vatandaşların noelini kutlamak için burada bulunduklarını ifade ederek, “Gerçekten büyük bir mutluluk. Paylaştıkça mutluluklar artıyor. Biz birlikte yaşayan ve birlikte yaşamaya devam eden ah etmiş insanlarız. Hepimiz eşit vatandaşlık faydasında buluştuğumuz takdirde bir geleceğe sahibiz. Bu sebeple bugün yanınızda olmayı özellikle arzu ettim” dedi.

“Biz bir kocaman bir biz olmak için” mücadele etmek gerektiğine işaret eden Prof. Dr. Feyzioğlu, “Farklı dinlerden, farklı mezheplerden, farklı inançlardan, inanç yollarından, etnik kökenlerden, dillerden gelebiliriz. Ama hepimiz o büyük bizin parçasıyız. Ortak bir geçmişimiz ve geleceği birlikte inşa etme ülkümüz var. Hepimizin de bu ülküye, bu binaya birer tuğla koyma yükümlülüğümüz bulunmakta. Ben Türkiye’nin büyük bir sıkıntı içinde yer aldığı şu günlerde ayrışmaya, kavgaya, yıkıcı sözlere son ilgili herkesin ve her bireyin ortak akla katkıda bulunması gerekir diyorum. Üzerimize düşeni dün yaptık, bugün de daha fazla yapmaya varız. Herkesten de aynı çabayı bekliyoruz” diye konuştu. (DHA)

25 Aralık 2015 Cuma

Feyzioğlu: CHP Genel Başkanlığı'na aday değilim

Hatay Barosu'nun kuruluş yıl dönümü etkinlikleri için Hatay'a gelen Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Barolar Birliği Başkanlığı'na yeniden aday olacağını açıkladı.


Metin Feyzioğlu, Hatay Barosu'nun kuruluş yıl dönümü nedeniyle Hatay'a geldi. İlk olarak Hatay Baro Başkanı Ekrem Dönmez ve baro üyesi avukatlarla Atatürk Anıtı'na çelenk sunan Feyzioğlu, daha sonra Hatay Gazeteciler Cemiyeti'ne geçerek basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasına ilişkin konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, gazetecilerin tutuklanmasının akıl tutulması olduğunu ifade etti. Gazetecilerin ortaya konulan iddiaları belgeleriyle birlikte haber yapmasının suç olamayacağını belirten Feyzioğlu, "Gazetecilerin kendilerine ulaşan, haber değeri olan, dayanağı olan her geçen gün yazdıklarının aslında mahkeme dosyalarına yansımış belgeleri de çıkan haberi yaptılar. Böyle olaylarda tutuklamaya ihtiyaç yoktu, tutuksuz da yargılanabilirdi deyip, çok sağlam bir pozisyon da alınabilir. Hakikaten de tutuklu yargılama bir skandaldır. Can Dündar ve Erdem Gül ahlaksızlık yapmadıkları için o yazıları yayımlamıştır" dedi.

"CHP GENEL BAŞKANLIĞI'NA ADAY DEĞİLİM"

Hürriyet'in haberine göre; CHP Genel Başkanlığı'na aday olmadığını belirten Feyzioğlu, "Ben aday olduğumu ilan etmedim. Bütün mesaimi bizim kanunumuzun izin verdiği değil emrettiği şekilde hizmete adadım. Türkiye'nin 'yurtta barış, dünyada barış' ilkesinden dahi sapmasında, adaletin mülkün temeli olması ve adaletin çökmesiyle birlikte mülkün, yani devletin, ülkenin korkunç bir erozyona girmesi var. Bu erozyon karşısında toplumun çeşitli kesimlerindeki fay hatları derinleşiyor, düşmanlaşıyoruz ve biz Barolar Birliği; toplumun birbirinden koparılmak istenen kesimlerini köprülerle birbirine bağlamaya gayret ediyoruz. Bu vatan için elbette ölünür, ancak önemli olan bu vatan için yaşayabilmektir. Bu vatan için hainlerle, düşmanlarla mücadele ederek, Türkiye üzerindeki aydın ihanetiyle mücadele ederek yaşamamız ve mücadele etmemiz lazım" dedi.

Barolar Birliği'nin iktidar ve ana muhalefetin yapması gereken tüm kesimleri kucaklama işini yaptığını aktaran Feyzioğlu, şöyle devam etti:

"Toplumu kucaklaması, toplumun güven duyması gerekenler öncelikle iktidardaki siyasi partiyle iktidara alternatif olma iddiasını ortaya koyan muhalefet partisidir. Burada çok büyük bir boşluk olduğu için vatandaşlarımız neyin doğru neyin yanlış olduğu kargaşası içinde kendilerine kutup yıldızları, sarılıp tutabilecekleri kanaat önderleri arıyorlar. Bu sebeple de halkın çok büyük bir teveccühüne mazhar olduk. Bugün TBB Başkanını Türkiye'de günlük sadece sosyal medya üzerinden 5 milyonun üzerine kişi takip ediyor. Türkiye'nin her yerinde karşılık buluyorsak bu yaptığımız işin doğruluğunu gösterir. Bu ileriki dönemde siyasete evrilir mi? Bulunduğumuz ortamda siyaset yapsak meslektaşlarımız bizi kucaklamaz. Ama elbette günü geldiğinde benimle birlikte devam etmek isteyen arkadaşlara bu yarın veya öbür günde olmayacak, çünkü ben Barolar Birliği Başkanlığı'na yeniden adayım. İkinci dönemine adayım ve bunu da en değer verdiğim yerlerden biri Hatay'da ilan ediyorum. Ben Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı adaylığına ikinci defa adayım. Çünkü Türkiye'nin her yerinde örgütü olan ve şuan kamplaşmış olan Türkiye'yi kucaklayacak olan yapı, birbiriyle acımasızlıkla kavga edip fay hatlarını derinleştiren siyasi partiler değil, barolar ve Türkiye Barolar Birliği olacak. Toplumda Barolar Birliği ve Baro Başkanlarının gördüğü teveccüh, siyasi partilerin koltuklarından başka hiçbir kaygıları olmadığını, hezimetle kaybettikleri her seçimden sonra ispatlayan ve her seferinde biraz daha halkın gözünde değer kaybeden siyasetçiler tarafından rahatsızlık ortaya konmuştur. Halkın gözünde büyük karşılığı olan ve siyasete Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu uzlaşma kültürünü, müktesebatı, adaleti, kucaklaşmayı getirecek olan insanlar vasıflı olmaları sebebiyle Genel Başkanları etrafında kümelenmiş ve sadece küçük koltuklarının hesabını yapanlar tarafından bünyenin içine alınmak istemezler Türkiye'de. Bizlerde bu küçük kavgaların içine girip memleketin içine düşürüldüğü en büyük, en açık ve yakın tehlike halinde mücadelemizi zerre kadar ilgilenmediğim ve milletin de zerre kadar ilgilenmediğini bildiğim, kongrede o delege şunu almış, bu delege şunu yapmış gibi gayrı ciddi kavgalarla da harcamaya vaktimiz yoktur. Bıraksınlar kongrelerini yapsınlar, kongrelerinde sandalyelerini paylaşsınlar, paylaştıkları sandalyeleri kendilerine hayırlı uğurlu olsun. Millete hayırlı uğurlu olmasını dilemiyorum, çünkü milletin o sandalyeler umurunda değildir."

13 Kasım 2015 Cuma

Manisa Valisi hakkında suç duyurusu

Türkiye Barolar Birliği, Manisa Valisi’nin başörtülü kadınlara kelepçe takılmasıyla ilgili açıklamalarını yargıya taşıdı.

Hürriyet'in haberine göre; TBB, Manisa Valisi hakkında cezai soruşturma açılması talebiyle Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve idari soruşturma başlatılması talebiyle de İçişleri Bakanlığı’na başvurdu. TBB Başkanı Metin Feyzioğlu imzalı dilekçelerde, Vali’nin Anayasa ve Türk Ceza Kanunu’nda yer alan ayrımcılık yasağına aykırı davrandığı ve bu suretle görevi kötüye kullanma suçu işlediği ileri sürüldü.

Konuyla ilgili bir basın bildirisi yayınlayan Feyzioğlu, Vali’nin açıklamalarını skandal olarak niteleyerek şu eleştirileri getirdi: "Polis operasyonu sırasındaki hukuka aykırılıklar ve bu hukuka aykırılıklardan çok daha vahim olan Sayın Vali’nin skandal açıklaması, soruşturmayı bir bütün olarak gölgelemekte ve esasa, adil yargılama ilkelerine uygun bir şekilde girilmesine engel olmaktadır. Soruşturmayı mecrasından saptıran söz konusu açıklamanın da soruşturulmasında fayda görülmektedir."

Feyzioğlu tarafından yapılan basın açıklaması şöyle: "Ayrımcılığın zirvesinde bir skandal: Devletin valisine göre başörtülü olmayan kadınlara ve avukatlara kelepçe takılması "devletimizin ve milletimizin değer yargılarına uygundur!" Manisa Valisi, PDY adı verilen cemaat yapılanmasına karşı yürütüldüğü söylenen polis operasyonunda aynen şöyle demiştir:

".... hukuki süreçte suçluluğu sabit olmayan hiç kimsenin, hele de toplumda çok olumlu bir imajla algılanan başörtülü bayanların, şartları oluşmadan öyle bir işleme (kelepçe takma işlemi) tabi tutulmaları her kademede üzüntüyle karşılanmıştır..... Devletimizin bir kurumu olarak emniyet teşkilatımızın da milletimizin değer yargıları ve bakış açısı dışında bir tutum içinde bulunmamasının asıl olduğunu, her şeye rağmen gerçekleşen olay hakkında üzüntülerimizi kamuoyunun bilgisine sunarız."

Demek ki, Manisa Valisi’ne göre, başörtülü olmayan kadın vatandaşlar ile somut olayda kelepçelenen avukatlara yönelik uygulama, bu kişilerin toplumdaki algısı Sayın Vali’nin anlayışına göre yeterince olumlu olmadığı için doğrudur, yerindedir. Devletin valisinin görevi, Anayasayı ve kanunları uygulamak ve uygulanmasını sağlamaktır.

Manisa Valisinin bu sözleri, çok açık bir şekilde Anayasa Md. 10’da düzenlenen ayrımcılık yasağına aykırıdır. Öte yandan bizzat Manisa Valisi, bu açıklamasıyla, Türk Ceza Kanunu’nun 3. maddesindeki ayrımcılık yasağını ihlal ettiğini de ikrar etmiştir. Anılan maddeye göre, "Ceza kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, milli veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz.

" Bir soruşturma işlemi ve uygulaması, son tahlilde, ceza kanununun uygulanmasına dair bir işlem olduğuna göre, kuşkusuz TCK Md. 3’teki ayrımcılık yasağına tabidir. Şu halde, Manisa Valisi, hem Anayasa Md. 10’u, hem TCK Md. 3’ü ihlal etmiş ve bunların göndermesiyle TCK Md. 257’de hükme bağlanmış olan görevi kötüye kullanma suçunu işlemiş bulunmaktadır.

Ayrıca polis operasyonu sırasındaki hukuka aykırılıklar ve bu hukuka aykırılıklardan çok daha vahim olan Sayın Vali’nin skandal açıklaması, soruşturmayı bir bütün olarak gölgelemekte ve esasa, adil yargılama ilkelerine uygun bir şekilde girilmesine engel olmaktadır. Soruşturmayı mecrasından saptıran söz konusu açıklamanın saik açısından da soruşturulmasında bu sebeple fayda görülmektedir. Manisa Valisi hakkında disiplin soruşturması ve ceza soruşturması açılması için yetkili makamlara başvuruda bulunulmuştur."  

11 Haziran 2015 Perşembe

"CHP Kurultaya gitsin" dedi! Anında tepki geldi

Ankara Barosu, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nu tarafsızlığını kaybettiği gerekçesiyle istifaya davet etti. Ankara Barosu'ndan yapılan açıklamada, Feyzioğlu'nun sosyal medya üzerinden CHP'ye yönelik kurultay çağrısı yaptığı hatırlatıldı. Söz konusu çağrıyla Feyzioğlu'nun, bağımsız ve tarafsız olarak 87 bin avukatı temsil edemeyeceğinin ortaya çıktığı savunuldu. Feyzioğlu ise istifa çağrısına yanıt verdi ve "Hodri meydan" dedi.


Ankara Barosu, seçimlerde başarısız olduğu iddiasıyla CHP'yi olağanüstü kurultaya çağıran Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu'nun artık bağımsız ve tarafsız olarak 87 bin avukatı temsil edemeyeceğini gösterdiği belirterek, Feyzioğlu'nu, istifaya davet etti.

Ankara Barosu tarafından yapılan açıklamada, Feyzioğlu'nun  sosyal medya üzerinden milletvekili genel seçimleri hakkında değerlendirme yaptığına işaret edildi. Açıklamada, şöyle denildi:

"Ancak Sayın Başkan, açıklamasında görevi gereği üzerinde durması gereken demokrasi, hukuk, seçim güvenliği ile seçim hukukuna dair konular dışında üyesi ve eski parti meclisi üyesi olduğu partiye ilişkin seçim sonuçlarını değerlendirmiş ve bu partiye seçimli kurultay çağrısında bulunmuştur.  Sayın Birlik Başkanı'nın söz konusu çağrısının muhatabı, kuşkusuz meslektaşları ve meslek örgütü olan barolar değildir. Ancak anılan açıklamalar ve yapmış olduğu kurultay çağrısı, Birlik Başkanı'nın bu saatten sonra bağımsız ve tarafsız olarak 87 bin avukatı temsil edemeyeceğini ne yazık ki göstermektedir.  Kendisinin siyasi ve meslek ahlakının, mesleğimizin ve Türkiye Barolar Birliği'nin kurumsal kimliği üzerine bu gölgenin düşmesine izin vermeyeceğine inanıyor ve ilk iş olarak gereğini yapmasını bekliyoruz. Sayın Feyzioğlu'na, aklında ve gönlünde olduğunu ilan ettiği siyasi mücadelesinde meslektaşları olarak başarılar diliyoruz."

FEYZİOĞLU YANIT VERDİ
Metin Feyzioğlu da bu çağrıya sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla yanıt verdi. "Hodri meydan" denilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

"ANKARA BAROSU YÖNETİMİNE AÇIK MEKTUP
Duyduk ki Metin Başkanımızı istifaya çağırmışsınız. İlginç...

Bakalım hep birlikte, Metin Feyzioğlu ne demiş?

"Ülkemin ana muhalefet partisi CHP, AKP ile koalisyona gidecek ise, kırmızı çizgileri olmalıdır" demiş.

"Bu çizgiler (örnek Saray'ın örtülü ödeneğinin kesilmesi, 4 eski bakana Yüce Divan) koalisyon protokolünde açıkça yazmalıdır" demiş.

"Böyle sağlam bir protokol yapılmaz ise, bundan demokrasi ve hukuk devleti mücadelemiz zarar görür, tek adam rejimi küllerinden doğar" demiş.

Tarihi uyarı görevini yapmış. Üstelik şahsi Facebook hesabından. Demokrasi mücadelesine ömrünü vermiş bir hukukçu ve bir vatandaş olarak Anayasal hakkını kullanmış.

Şu ana kadar yapılan açıklamalar ve atılan pek çok adım, bu kaygıyı doğrulamadı mı?

Ankara Barosunda girdiği seçimleri kazanmak için seçimler öncesinde defalarca bir siyasi partiyi ziyaret etmiş, seçildikten sonra sadece borçlu olduğu partiye (başka partileri yok sayarak) teşekkür ziyaretinde bulunmuş birileri çıkmış Metin Başkana siyaset yapıyorsun, istifa et diyor. Haydi oradan.

Başkanımızın bir tek icraatında siyasi particilik gösterin bakalım kolaysa. Seçilmek için bir tek siyasi partiden destek aldığını gösterin becerebilirseniz.

Sizin gücünüz de, cesaretiniz de, birikiminiz de Metin Başkanı devirmeye yetmez. Seçilmek için aldığınız desteğin diyetini ödüyorsunuz resmi Web sayfalarınızdan şimdi.

İstiyorsunuz ki abileriniz, dikensiz gül bahçelerinde gezinsin, tek adam zihniyetini diriltmek için can simidi atsın ve onlara kimse kral çıplak demesin.

Siz anlamazsınız ama Metin başkanı ve dostlarını takip eden milyonlarca yurtsever iyi bilir. Bizler bu mücadeleyi sizin pek çok yönden borçlandığınız birileri kırmızı plakalarda sefa sürsün, makam mevki sahibi olup caka satsın diye vermedik. Bunca insan bu büyük demokrasi mücadelesinde ağır bedeller ödedi. Siz o sırada turistik gezilerde sefa sürüyor, eğlence sofralarında kadeh tokuştururken "diren gezi" sloganları atıyordunuz. Geziyi, gezmek sanıyordunuz herhalde. Birinizi bile polis merkezlerinde, adliyelerde görmedik, bizler ezilenlerin yanında sabahlara kadar mücadele ederken.

Geçin bunları. Tarih yazacak kimin ne yaptığını ne yapmadığını, kimin haklı çıktığını. Yalnız şunu bilin; biz öyle bir kavganın içinden geliyoruz ki, sizin ağababalarınız bile bizi bugüne kadar doğru bildiğimiz yoldan çeviremedi. Yani sizin harcınız hiç değil.

Bilsek ki canımıza mal olacak, biz yine ilkelerimizi savunuruz.

Şunu bilin ki Metin Başkanımız milyonların sesidir, hepimizin sesidir.

Şunu bilin ki biz, başkanımızı, birilerine diyet borcu ödeyen sizin gibi fırsatçılara yedirmeyiz.

Asıl biz sizi istifaya çağırıyoruz, Ankara Barosu'nu siyasete alet ettiğiniz için.

Asıl biz sizi istifaya çağırıyoruz Ankara Barosu'nu kişisel hesaplarınıza alet ettiğiniz için.

Asıl biz sizi istifaya çağırıyoruz takiye yaptığınız için.

Hodri meydan!"

8 Nisan 2015 Çarşamba

Feyzioğlu'ndan Yalova Valisi için suç duyurusu

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, öğretmen Halil Serkan Öz'ü kılık kıyafetini beğenmediği için öğrencilerinin önünde azarladığı gerekçesiyle Yalova Valisi Selim Cebiroğlu hakkında suç duyurusunda bulundu.


Metin Feyzioğlu'nun suç duyurusu dilekçesinde şu ifadelere yer verdi;  “1.27 Mart 2015 günü şüpheli Selim Cebiroğlu, Yalova Valisi sıfatıyla bir Devlet okulu olan Termal Fen Lisesi'ni ziyaret etmiştir. Ziyaret sırasında sınıfları gezen şüpheli, aynı okulda öğretmen olarak görev yapan ve dolayısıyla kamu görevlisi olan Halil Serkan ÖZ'e yönelik olarak sınıfın içerisinde, öğrencilerinin gözü önünde ve yüzüne karşı olmak kaydıyla şu ifadeleri kullandığı basından öğrenilmiştir.

"Bu saç sakal ne? Sen ne biçim öğretmensin? Öğrencilerine böyle mi örnek oluyorsun, çık dışarı o sakalını kes, insanlar dışarıda görseler dilenci zannedip para verirler."

2.Söz konusu suç, mağdur öğretmen görevinin gereklerini yerine getirerek sınıfta ders verirken ve görevinden dolayı işlenmiştir. Bu ifadelerle şüpheli, görev başında bir kamu görevlisi olan mağduru, mesleğiyle ilişkilendirerek küçük düşürmekte ve onu kıyafet ve sakalından dolayı 'dilenciye' benzeterek aşağılamaktadır. Bu nedenle suçun TCK'nın 131/1. maddesi uyarınca re'sen soruşturulması ve kovuşturulması gerekmektedir.

3.Ayrıca belirtmek gerekir vali olarak görev yapan şüpheli de olay sırasında görevi başındadır. Sınıfı ziyaret etmesinin nedeni de, görevidir. Geçmişten gelen herhangi bir tanışıklığı olmayan şüpheli ile mağdur öğretmen arasında geçenlerin kişisel olduğunu söylemek bu nedenle mümkün değildir ve şüpheli, görevi başındaki mağdura, görevinden dolayı sövmek suretiyle hakaret etmiştir.

4.Söz konusu ifadenin yüze karşı hakaret suçuna vücut verdiği açıktır. Bu ifadelerle şüpheli, kasıtlı olarak mağdurun şeref ve saygınlığına saldırmış ve onu öğrencileri önünde aşağılamıştır. Nitekim hakaret suçuyla korunan hukuki menfaat hem bireyin kendisine yönelik beslediği iyi duygu (sübjektif-iç şeref) hem de kişilerin o insana verdiği değer ve saygıdır (objektif-dış şeref-saygınlık).

5.Olayda söz konusu değerlerin ikisinin de açıkça ihlal edildiği görülmektedir.  Halil Serkan Öğretmeni öğrencileri önünde açıkça aşağılayan şüphelinin bu hareketi, mağdurun saygınlığına yönelik bir saldırıdır.
6.Şüphelinin, mağdur öğretmene öğrencilerin önünde sarf ettiği sözler O'na o kadar ağır gelmiştir ki, uyuyamaz ve yemek yiyemez olmuş; büyük bir ruhsal gerginliğin içine düşmüş, neticede kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiştir. Bu nedenle şüpheliyi ihbar etmek zorunlu olmuştur. Şüphelinin soruşturularak hakkında kamu davası açılması için gereğini saygılarımla arz ederim."

DHA

7 Nisan 2015 Salı

Metin Feyzioğlu: Teröristler, 'yandan buyrun' la geçmişler

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, adliyelerin güvenliğinin sağlanması için alınacak tedbirleri görüşmek üzere Adalet Bakanı Kenan İpek'i makamında ziyaret etti.


Feyzioğlu, Bakan İpek ile görüşmesinin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulunarak "Öncelikle devir yapıcı olma devri. Herkes açısından yapıcı olma ve birlik olma devri. Biz kanunların tam olarak uygulanmasını istiyoruz. Mevzuata ilişkin bir sıkıntı yok, uygulamaya ilişkin farklılıklar ve keyfilikler var" dedi. TBB Başkanı Feyzioğlu, ayrıca Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın şehit edildiği Çağlayan Adliyesi'ndeki olayla ilgili "Koluna avukat cübbesi almış teröristler, avukatlara mahsus girişten ve kimlik kartlarını okutarak değil, özel güvenliğin güvenlik şeridini kaldırıp 'yandan buyrun' demesiyle geçmişler. Bu da kare kare izlediğimizde sabit oldu, sizler de göreceksiniz" ifadelerini kullandı.

"SİLAH YOĞUNLUĞUNA SİNYAL VERİR ŞEKİLDE AYARLANACAK"
Avukatların adliye girişlerinde aranmasına ilişkin tartışmalara değinen Feyzioğlu, "Adliyelerimizde ve kamu kurumlarında genel olarak bir güvenlik zaafı olduğu aşikar. Bu noktada biz 'Türkiye terörle yaşamaya devam edecek gibi görünüyor, neler yapabiliriz' diye son derece yapıcı bir yaklaşım sergiledik. Dün büyük Bursa mitinginden sonra 40'a yakın baro başkanımızla toplandık ve tam bir fikir birliğine vardık neler yapacağımız konusunda. Bugün de yönetim kurulu kararına bağladık. Sabah da İstanbul Barosu Başkanımız, İstanbul Çağlayan'da Başsavcı ile görüştü. Onlar da el sıkıştılar dünkü baro başkanları istişare toplantısında varılan fikir birliği çerçevesinde. Turnikeden o şekilde geçecekler. Bu uygulamayı güvenlik görevlileri aksatmayacak. Biz zaten aksatılmasını istemiyoruz. Yani İstanbul'da aksatılan uygulama bir daha yapılmayacak. Güvenlik görevlileri, bu konuda bizim de talebimiz bu. Hassas davranacaklar. Çantalarımızı x-ray'a koymakta bir sakınca görmüyoruz ve duyarlı kapıda da taramadan geçmekte bir sakınca görmüyoruz. Ancak Avukatlık Kanunu'nun 58. maddesinin, yurttaşlarımızın sırlarını saklama yükümlülüğümüz gereği tam olarak uygulanmasından da asla feragat etmeyiz. Bu çerçevede çantamızın içini elle ve gözle aramaya izin veremeyiz. Çünkü sır saklama yükümlülüğümüz vardır, yani vatandaşımızın sırrını saklıyoruz. Bize emanet namusumuzdur o bizim ve üstü elle aramayı kabul etmiyoruz. Diyelim ki duyarlı kapıdan geçerken sinyal verdi duyarlı kapı. Duyarlı kapılar sadece silah boyutlarına sinyal verir şekilde ayarlanacak. Yani bir toplu iğneye, bir sütyen kopçasına, bir basit broşa sinyal verir değil. Silah yoğunluğuna sinyal verir şekilde ayarlanacak" diye konuştu.

"BİRİNİN KUSURU VARSA BUNUN ÜZERİNE GİDİLİR BİZ DE TAKİPÇİSİYİZ"
Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın şehit edildiği olaya ilişkin yürütülen soruşturma hakkında konuşan Feyzioğlu, "Soruşturan savcıların da en titiz şekilde soruşturmasını hem biz hem de bütün savcılar ve hakimler de titizlikle takip edecektir. Bu konuda bir endişeniz olmasın. Soruşturma tamamlandığında zaten dava noktasına geldiğinde hepimiz göreceğiz. Kaldı ki soruşturma dosyasına mutlaka müdahillikler olacaktır, savcının ailesi tarafından. Onlar da görecektir. Gizli bir şey kalmaz. Burada gizli bir şey kalacakmış endişesi içinde değiliz. Geçmişe yönelik olarak bu olayın hangi istihbarat zaafından kaynaklandığını bir daha kaynaklanmaması açısından doğru tetkik etmek lazım. Ve aşama aşama teröristlere karşı yapılan operasyonun masaya yatırılıp 'bir daha Allah göstermesin böyle bir üzücü olay gerçekleşirse acaba bir eksik var mıydı, daha profesyonel nasıl davranılabilirdi'yi çözmek açısından yine incelenmesi lazım. Birinin kusuru varsa da bunun üzerine gidilir, biz de takipçisiyiz" açıklamasında bulundu. (hürriyet.com.tr)

5 Nisan 2015 Pazar

Metin Feyzioğlu: Hiç kimse avukatın kılına dokunamaz

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, "Bugün ihtiyacımız olan en yukarıdan provokasyonlara değil tam aksine en yukarıdan en aşağıya kadar kucaklaşmaktır. Niye avukatları hedef tahtasına birileri oturtmak istemektedir? İstihbarat, güvenlik zaaflarını, Türkiye’yi terör örgütlerinin arka bahçesine kimlerin çevirdiğini konuşmayalım diye. Bir hedef saptırma olayıdır" dedi.

TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, 5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle Yalova Barosu tarafından düzenlenen törene katıldı. Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen programa katılan Feyzioğlu, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Avukatların adliye girişlerinde üstlerinin aranmasıyla ilgili konuşan Feyzioğlu, "Bizim görüşümüz gayet net. Hiçkimse, avukatın kılına bile dokunamaz, dokundurtmayız. Biz şahsımıza ait hiçbir ayrıcalığın peşinde değiliz. Bizim çantamızı, kendi özel mektubumuz değil, müvekkilin mektubu, özel, yani yurttaşın özeli olduğu için kimse elle açıp arayamaz. Fakat aramızda ’Çantalarımızı X- Ray’e koymayacağız, kendimiz duyarlı kapıdan geçmeyeceğiz’ diyen yok. Hakim de savcı da avukat da adliye personeli de geçecek. Adliyeye giren koliler de geçecek" diye konuştu.

TERÖR SALDIRISIYLA AVUKATLARIN UZAKTAN YAKINDAN İLGİSİ YOK

Avukatların hedef tahtasına konmak istendiğini söyleyen Feyzioğlu, şöyle devam etti:

"Adliyeye hali hazırda en güvenilir ve güvenli şekilde giren grup, zaten avukatlar. Çünkü okuyucuya kartımızı gösterdiğimizde, Ankara’daki sunucudan sisteme fotoğrafımız düşer dev ekrana ve oradan güvenlik görevlisi, bu kişi o kişidir diye kontrol ettikten sonra girer. Adliyeye hangi hakim, hangi savcı, hangi adliye personeli böyle giriyor. İstanbul’daki olay korkunç bir terör saldırısıdır. Bu terör saldırısıyla avukatların ve avukatlığın uzaktan, yakından ilgisi yoktur. Koluna cübbe almış birini, kart okuyucudan geçirerek değil, yandan içeriye almışlardır. Bunu kim yapmıştır? Asıl onun peşine düşsünler. Bugün ihtiyacımız olan birlik, beraberliktir. Bugün ihtiyacımız olan en yukarıdan provokasyonlara değil tam aksine en yukardan en aşağıya kadar kucaklaşmaktır.



'BU HAFTA İÇİNDE ÇÖZEBİLECEĞİMİZİ DÜŞÜNYORUM"

 Niye avukatları hedef tahtasına birileri oturtmak istemektedir? İstihbarat, güvenlik zaaflarını, Türkiye’yi terör örgütlerinin arka bahçesine kimlerin çevirdiğini konuşmayalım diye. Bir hedef saptırma olayıdır ama milletimiz kimin ne olduğunu ve niçin avukatların hedefe konulduğunu çok iyi bilmektedir. Bu hafta içinde de HSYK ile sorunu tam olarak çözebileceğimizi düşünüyorum. Dolayısıyla provokasyonları destekleyecek şekilde konuşmayı uygun görmüyorum."

Feyzioğlu’nun açıklamalarının ardından Yalova Baro Başkanı Hakan Gergeroğlu ve Feyzioğlu, Atatürk Anıtı’na çelenk bıraktı. Feyzioğlu, burada Çağlayan Adliyesi’ndeki saldırıya değinerek, "Türkiye yeni bir karanlığın içine sürüklenmek isteniyor. Önce Çağlayan’daki şehidimiz. Canımızdan can kopardılar. Bizden birini bizden kopardılar. Bu da yetmiyormuş gibi birileri kendi zaaflarını, beceriksizliklerini, hukuksuzluklarını ört pas etmek için algı operasyonlarıyla avukatlığı hedefe koymaya kalkıştılar, başaramadılar, başaramayacaklar. Allah’tan Cumhuriyet Savcımız Selim Kiraz’a rahmet diliyorum" diye konuştu.

ÖLEN ÖĞRETMENİ ANDI

Konuşmasında Yalova’da Yalova Valisi Selim Cebiroğlu’nun azarladığı iddia edilen ve buna tepki olarak düzenlenen yürüyüşte kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren öğretmen Halil Serkan Öz’ü de anan Feyzioğlu, "Örselenen, hırpalanan, taciz edilen sevgili Halil Serkan Öz öğretmenimizi saygıyla anıyorum. Bağışla bizi öğretmenim ama yine aziz hatıran önünde sana söz veriyoruz. Öğrencilerine hep öğrettiğini gibi bilim, akıl ve dolayısıyla özgürlük mutlaka kazanacak" dedi.

1 Nisan 2015 Çarşamba

Metin Feyzioğlu: Koridorda savcının eşiyle dua ettik

Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, rehin alınan savcı Mehmet Kiraz'ı kurtarmak için düzenlenen operasyon sırasında 6. kattaydı. Feyzioılu o anlara ilişkin şunları söyledi: "Savcının birkaç oda ötesinde Berkin'in babası, eylemcilere telefonda 'Bana bir acı da siz yaşatmayın' diyordu. 50 metre ötede oturan savcının hâkim eşiyle el ele dua ettik."

Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda  savcı Mehmet Selim Kiraz'ın rehin alınıp şehit edilmesiyle sonuçlanan olay sırasında Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu da adliyenin 6. katındaydı. Feyzioğlu o anları şu sözlerle anlattı: “Savcının birkaç oda ötesinde Berkin’in babası, eylemcilere telefonda ‘Bana bir acı da siz yaşatmayın’ diyordu. 50 metre ötede oturan savcının hâkim eşiyle el ele dua ettik.”

Operasyon sırasında Çağlayan Adliyesi’nde 6. Katta bulunan Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, izlenimlerini Cumhuriyet’e anlattı: “Olayı duyar duymaz hemen adliyeye gittim. Katı tamamen güvenlik kordonuna almışlardı. Savcının odasının birkaç oda ötesinde Berkin Elvan’ın babası, teröristlerle telefonda konuşuyordu. “Benden daha büyük bir acı yaşayan var mı” diye soruyordu. “Bu eylemi doğru görmüyorum. Bana bir acı da siz yaşatmayın” diyordu. Bir hayli uzun konuştu. Çıktığında üzgündü, sarsılmıştı. O sırada rehin olan savcının eşi, odasına 50 metre ötede bir sandalyede oturuyordu. Kendisi de bir hâkimdi. Orada saatlerce sonucu bekledi. Umutluydu. Onunla el ele dua ettik birlikte...

CÜPPEYİ 10 LİRAYA ALIRSINIZ 
Savcı Siirtliymiş. Sosyal demokrat bir aile... Siirt’te SHP’nin ilçe başkanının akrabası... Üstelik Berkin Elvan dosyasının savcıları içinde gördüğü en iyisi olduğunu söyledi avukat arkadaşlar... Berkin gibi tertemiz bir gencin adını kullanarak yapılan iğrenç bir provokasyondur bu... Siyasal iktidarın, baskı yasaları için kullanacağı bir provokasyondur. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk yaptığı açıklamada avukatların adliyeye girişine yeni düzenleme getirilmesi gerektiğini savundu. O avukat cüppesini pazardan 10 liraya alabilirsiniz. Buna dayanarak bunu fırsat bilerek avukatların adliyeye girişine sınır koymak çok yanlıştır... Şunu bilin ki adliye savcılar kadar bizim de mekanımız. Meslektaşımız için bizim de yüreğimiz yanıyor. Kimse bu acı üzerinden avukatlara fatura kesmeye kalkışmasın. (radikal.com.tr)

4 Mart 2015 Çarşamba

Metin Feyzioğlu: Mehmet Baransu'nun tutuklanması tüm gazetecilere tehdit

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, gazeteci Mehmet Baransu'nun tutuklanma gerekçesini 'tüm gazeteciler için tehdit' olarak nitelendirdi. Feyzioğlu, 'Baransu'nun yaptığı gazeteciliği yanlış bulsam da, tutuklanma gerekçesi tüm gazeteciler için tehdittir' dedi.

Feyzioğlu, Hürriyet'e yaptığı açıklamada, Baransu'nun TCK'nın 'gizli belge temin etmek/bulundurmak' suçunu düzenleyen 327. maddesi uyarınca tutuklandığını vurgulayarak, şöyle konuştu;
'Eğer Baransu'nun elindeki belgeler sahteyse, zaten devletin güvenliğine ilişkin tehditten söz edilemez. Ancak eğer belgeler gerçekse, Baransu TCK'nın 327. maddesine dayanılarak, belgeleri temin etmekten tutuklanmış. Gazetecinin bu tip belgeleri temin etmek için aktif faaliyet içinde bulunduğu delillendirilmemişse, yani aktif şekilde bu belgeyi bulunduğu yerden aldığına ilişkin delil bulunmamışsa; Ya da gazeteci başka birini hukuka aykırı şekilde bu belgeyi alması için ikna etmemişse, bu belgeye sahip olduğu gerekçesiyle asla cezalandırılamaz' dedi.

'DEĞİL TUTUKLANMAK, SORUŞTURMA BİLE AÇILAMAZ'
Gazeteciye haber kaynağından bilgi gelmesinin 'gazetecilik yapmanın gereği olduğunu' vurgulayan Feyzioğlu, şöyle devam etti;
'Anayasa'ya göre, halkın bilgi alma hürriyeti kapsamında, gazetecinin bu belge bulundurması, bunları kamu yararı çerçevesinde açıklaması basın hürriyetine girer, hiçbir şekilde suç teşkil etmez. Ancak gazeteci, bu belgeleri almak için, örneğin birine para verdiyse, ya da hukuk dışı şekilde bu belgeleri alması için birini teşvik ettiyse, ikna etsiyle, bu durum gizli belgeleri temin etme suçuna iştirake girer. Böyle bir duruma ilişkin delil ortaya konulmadığı sürece, gazeteci sadece elinde belge bulundurmaktan dolayı suçlanamaz. Değil tutuklanması ya da yargılanması, delillendirilmediği sürece gazeteci hakkında bu konuda soruşturma bile açılamaz.'

'BASIN HÜRRİYETİNİ SINIRLAR'
Gazetecinin, belgelerin temin edilmesine ilişkin hakkında delil olmadan 'soruşturulmasının bile basın hürriyetini sınırlayacağını' söyleyen Feyzioğlu, 'böyle bir durum, gazetecileri baskı altına alır. Sınırlandırır, sindirir' dedi.

'BARANSU'NUN YAPTIĞI GAZETECİLİĞİ YANLIŞ BULUYORUM AMA...'
Feyzioğlu, şöyle konuştu:
'Mehmet Baransu'nun yaptığı gazeteciliği ahlaki yönden sonuna kadar yanlış bulmama, gazetecilikten ziyade tetikçi gibi davrandığını her platforma söyleyen biri olmama rağmen, kendisine yönelik bu uygulamanın, Baransu'nun şahsiyetinin ötesinde, basın hürriyetini tehdit etmektedir.'

Baransu'nun bu belgeleri aktif şekilde temin ettiğinin delillendirilmemiş olması halinde tutuklanmasını 'yanlış bulduğunu' vurgulayan Feyzioğlu, 'Sırf Baransu mahkum olsun diye Türkiye'de gazeteciliğin mahkum olmasına izin veremeyiz' dedi.  (Zeynep Gürcanlı / Hürriyet)

24 Ocak 2015 Cumartesi

Feyzioğlu: Kraldan çok kralcılar var

TÜRKİYE Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, İzmir Küçük Kulüp Derneği'nin düzenlediği toplantıya katılıp, 'Çıkış Yolu' adlı kitabını anlattı, “Türkiye de kraldan çok kralcılar var" dedi.

Küçük Kulüp Derneği'nde gerçekleşen sohbet ağırlıklı toplantıda önce Yönetim Kurulu Başkanı Emre Sarıgedik konuştu. Sarıgedik, “Hak, hukuk, adalet denildiğinde Türkiye Barolar Birliği gerektiği her yerde tam orada olmakta, Atatürk milliyetçiliğine inandığını ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğunu biz vatandaşlara hissettirmektedir" dedi. Sarıgedik, konuşmasının ardından Metin Feyzioğlu'na Küçük Kulüp onur üyeliği kartını verdi.


TÜRKİYE'Yİ BEŞİNCİ KEZ DOLAŞMAYA ÇIKTIM
Kitabını anlatan Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, “Aslında buradaki insanlar ve Türkiye'nin her yerindeki yol arkadaşlarım bu kitapta. Bu kitabı benimle birlikte yazarları onlar. Birlikte yazdık. Türkiye'yi 4 kez karış karış gezdim. Beşinci kez dolaşmaya başladım. Her yerde bir şeyler öğrendim. Yıllar önce bu yolculuğa başladığımda, ünlü bir profesör ve hukuk fakültesi dekanıydım. Ben bir şey biliyorum diye girdim kitabı yazmaya. Ben bu yolculukta gördüm ki, Türkiye'yi gezerken ne kadar az şey biliyormuşum. Türkiye aslında bizim öğretmenimiz. Her yerde ayrı insan hikayeleri ile karşılaştım.

Geldiğimiz nokta bu. Kamu hizmeti de, siyaset te artık bir başka pencereden bakılarak yapılmalı. O pencereden mutlaka bakan insanı görmeliyiz. Bu kitapta, halk ile siyasilerin arasındaki alışveriş listesi anlatılıyor. Halkın, sağlık, eğitim, hukuk ve özgürlük sorunları var. Bize bu sorunları nasıl çözeceğimize dair reçeteler lazım. Bu reçetelerin, siyasi partilerin genel merkezinin üst katlarında fil dişi kulelerde yazıp, 'işte biz bunları düşündük, çözüm için' diye ortaya reçete atmaları doğru değil. Zaten evde karı koca ve esnafın esnafta yaptığı sohbetlerde reçete hazırlanıyor. Bütün yapacağımız şey insanlarımızın hangi sorunlardan rahatsız olduklarını, sahada halkın içinde dolaşıp tespit etmektir. Sorunları yaşayandan dinlemek lazım" dedi.

"CUMHURİYETİ SİLMEYE ÇALIŞIYORLAR"
Cumhuriyet'in Osmanlı ve Selçuklu'nun devamı olduğunu, Osmanlı ve Cumhuriyet'in birbirine tezat olarak yansıtılmak istenmesinin bir algı operasyonu olduğunu da kaydeden TBB Başkanı Feyzioğlu, şunları söyledi: “Bize Cumhuriyet'in karşıtı olarak Osmanlı'yı ve Selçuklu'yu koyduklarında, Cumhuriyet birbirine tezattır dendiğinde bir algı operasyonu yönetiliyor aslında. Hayır efendim bu toprakların kültürüyle Atatürk Cumhuriyeti, birbirine tezat değil. Cumhuriyet kadimden taşıdığımız tüm kültürlerin sentezidir. Atatürk bunları Cumhuriyet rejiminin içinde yoğurmuştur.

Kuruluş felsefesinin bağrımıza basılması gerekirken, bundan kopmak ve hayal ürünü bir Osmanlı modeli yaratıp, olmayan bir Osmanlı modeli yaratıp, '3 kıta yayılmış iken bu topraklara sıkıştırıldık' diye cahilce ya da okuyup öğrenmek istemeyenleri kandırmaya yönelik haince senaryo yazmak tabiî ki tarihi değiştirmektir, çarpıtmaktır. Türkiye Cumhuriyeti Osmanlının, Selçuklunun üzerine kurulmuş bir sentez. Bu topraklardan El Kaide, IŞID, El Nusra fışkırmıyorsa, bu topraklardan Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaş'ın geçmiş olmasıdır. Anadolu'nun kültürü bu iken Cumhuriyet'e savaş açarak, Vahabi-Selefi bir kültürle değiştirmeye çalışmak Anadolu'nun zenginliğinden vazgeçmektir, Anadolu'yu çoraklaştırmaktır."

"BİZ KRALA ALIŞAMADIK"
Ak Parti Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşçu'nun Cumhuriyet'in Osmanlı'nın 90 yıllık reklam arası olduğu şeklindeki sözleriyle başlayan tartışmaları da değerlendiren Metin Feyzioğlu, “O reklam arası diyen zat, kendisi bir reklam yapmaya çalışıyor. Reklam arası derken 'ben aslında bir reklam ürünüyüm' diye bas bas bağırıyor. Fakat ettiği yemini de sonuna kadar ihlal ederek, yeminini yutarak, aslında kötü bir reklam olduğunu söylüyor. Kraldan çok kralcılık var. Kraldan çok kralcılar daima krallığın gözüne girmek için cümleler sarf ederler. Bu laf kralın suçu yok diyerek kralı aklamak amacıyla kullanılır. Bir yerde kral yoksa kralcı olmaz. Birisinin kendisini kral ilan etmesi, birilerinin de 'sen büyüksün' diye önünde sıra dizilmesidir. Krala da kralcılara da pek alışamadığımız için biz Cumhuriyet diyoruz" dedi.

16 Ocak 2015 Cuma

Metin Feyzioğlu: Diktatörlüğü hedefleyenler daima eğitim sistemini hedef alırlar

TÜRKİYE Barolar Birliği (TBB) Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Atatürk’e 'diktatör' diyenleri eleştirdi. "Diktatörlüğü hedefleyenler daima eğitim sistemini hedef alırlar" diyen Feyzioğlu, yargı bağımsızlığı, basının boyunduruk altına alınması gibi konulara çözüm bulunabileceğini, ancak zihinlerin şekillendirilmesinin nesillere mal olacağını vurguladı.


Denizli Barosu’nun davetlisi olarak kente gelen TBB Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, dün akşam EGS Kongre ve Kültür Merkezi’nde avukatlarla söyleşiye katıldı.

Denizli Barosu Başkanı Avukat Müjdat İlhan ile çeşitli sivil toplum örgütlerinin de bulunduğu söyleşide Cumhuriyeti kuran Atatürk’e diktatör diyenleri eleştiren Feyzioğlu, "Atatürk diktatör olmak isteseydi, yeni yetişen nesillerin fikirlerini hür olmasını mı isterdi, tutsak olmasını mı isterdi diye sormuyorlar. Fikrini özgürleştirdiğin bir insan neyi hedefler. Kaçınılmaz olarak demokrasiyi hedefler. Kaçınılmaz olarak diktatörlüğün de karşısında durur. Bu sebeple bütün diktatörler, eğitim yoluyla fikirleri tutsak ederler. Bu sebeple bütün diktatörler, hurafelerle genç nesillerin beyinlerini yeni baştan örgütlemek, yeni tabirle formatlamak isterler. Bunun için eğitim sistemini alırlar; çocukların bilimle, fenle, sanatla yetişmesi yerine hurafelerle yetişmesini sağlarlar. Diktatörlüğü hedefleyenler daima eğitim sistemini hedef alırlar" dedi.

''ZİHİNLEİRN ŞEKİLLENDİRİLMESİ 3 NESLE MAL OLUR''

Ülkenin karşısındaki en büyük tehlikenin yargının bağımsızlığını yitirmesi ya da basının boyunduruk altına girmesi olmadığını ifade eden Feyzioğlu, "Bunların hepsinin çözümünü buluruz. Bir kısmını üç günde, bir kısmını da üç ayda çözeriz. Ama zihinlerin şekillendirilmesi bize en az üç nesle mal olur. Ama insan öyle bir varlıktır ki hiçbir şekillendirme sonsuza kadar gitmiyor. Kaybetmeye vaktimiz yok, haliminiz yok. Benim karşımızda gördüğüm en büyük tehlike, endişe kaynağı nesillerin zihinlerinin tutsak edilmeye başlanması. Buna bağlı olarak toplumun en temel konularda bile düşünmeden birbirine kırdırılma aşamasına getirilmesidir. Biraz daha çok çalışmamız lazım" diye konuştu. (Kaynak:hürriyet.com.tr)

24 Aralık 2014 Çarşamba

Feyzioğlu'ndan Gülen'e yakalama kararına destek

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, “Bir cemaatin, tarikatın, dini yapının ya da grubun emniyette ya da yargıda özel yapılanmaların içine girmesi önemlidir. Bunların üzerine gidilmelidir” dedi.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, avukatların sağlık alanında daha iyi hizmet alabilmeleri için İzmir Barosu ile özel hastaneler arasında imzalanan protokol törenine katıldı.
Fethullah Gülen’in yakalama kararı hakkında gazetecilerin soruları yanıtlayan Feyzioğlu şunları söyledi:
“Göreceğiz hangi delillerle bu yakalama talep ediliyor bunu bilmiyorum. Asıl baktığımız şudur usul hükümleri doğru uygulanıyor mu? Artık Türkiye’ye usul hükümlerinin ne kadar hayati olduğunu anlatmamıza ihtiyaç yok. Çünkü son 7 yıldır yaşadığımız davalarda usulün askıya alınıp olağanüstü usulün uygulandığı hallerde nasıl canların yandığını, nasıl büyük travmaların yaşandığını gördük. Ben burada ‘Zulüm bitsin’ deme noktasındayım. Basına yönelik operasyonlar yapıldı. Bunları tasvip etmek mümkün değil, eline kalem alanı terörist ilan etmeyi biz kabul etmiyoruz. Fakat öz eleştiriler bekliyoruz. Ki bir daha aynı yolları yürümeyelim. Tarih tekerrür etmesin.
Ayrıca bir cemaatin, tarikatın, dini yapının ya da grubun emniyette ya da yargıda özel yapılanmaların içine girmesi önemlidir. Bunların üzerine gidilmelidir. Ama nasıl gidilmelidir? Doğruyu yanlıştan suçluyu suçsuzdan ayıracak şekilde gidilmelidir. Kim yaptıysa kim izin verdiyse yapan ve izin veren hepsine gelmelidir bu soruşturmalar.”
İktidarların her zaman değişeceğini belirten Feyzioğlu, bu iktidarın da sandıkla gideceğini söyledi.

“HER BİRİMİZİN BÜROSU DANIŞTAYDIR BİZİM”
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Gaziantep’te bürosunda kimliği belirsiz kişiler tarafında tüfekle vurularak öldürülen 63 yaşındaki Avukat İsmail Akkaya’nın ölümüne sessiz kalındığını savunarak, “Bu bir Danıştay saldırısıdır. Her birimizin bürosu danıştaydır bizim. Bir avukata fiske vurulduğu yerde biliniz ki orada dövülen tartaklanan, öldürülen vatandaştır, halktır.
Biz huzur içinde görevimizi yapmaya çalıyoruz. Her hekimimizin her avukatın bürosunun önüne polis memuru koyamayız. Sistem bozuk, sitemi işletmeye çalışan avukatlar ve hekimler canlarıyla ödüyorlar. Acilde istediği alamayan hekime, davasını alamayan avukatın boğazına sarılıyor. Bu sistemi düzeltmemiz lazım ki avukat ve hekimleri koruyabilelim” diye konuştu. Medyafaresi

11 Kasım 2014 Salı

Feyzioğlu: Takipçisiyiz, pişman olacaklar

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, “Hukukun üstünlüğünü savunmak siyasetse, evet biz siyaset yapıyoruz” dedi.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, yeni seçilen İzmir Baro Başkanı Aydın Özcan’a nezaket ziyaretinde bulundu. Ziyarete Bursa, Balıkesir, Manisa, Aydın, Muğla, Denizli ve Sakarya Baro Başkanlarıyla birlikte gelen Feyzioğlu, Türkiye’nin duygusal bir kırılma içerisinde olduğunu söyledi.

“Üstünlerin hukuku yerine hukukun üstünlüğünü savunmak elbette bizim görevimizdir” diyen Feyzioğlu, “Bunu söylemek siyasetse evet hepimiz sonuna kadar, dibine kadar siyaset yapıyoruz. Ama siyasi parti siyaseti yapmıyoruz” şeklinde konuştu.
HSYK seçimleri ile ilgili de konuşan Feyzioğlu, “Tavrımız şu; biz yargının en üstünde yer alan hakim, savcıların özlük haklarını düzenleyen bir kurulun, siyaset tarafından veya bir cemaat tarafından şekillendirilmesine elbette karşıyız. Ama zaten buradaki baro başkanlarının tamamı 2010 referandumu öncesinde bulundukları yerlerde ‘yanlış yapıyorsunuz’ diye uyarılarda bulunmuşlardı. Şimdi iktidar mensupları, bunları daha yeni söyleniyormuş gibi gündeme taşıyorlar. Yargının özlük işlerinin yönetimi ne cemaate, ne bir tarikata, ne siyasi iktidara bırakılabilir. Yargı tarafsız olmalıdır” dedi.

“PİŞMAN OLACAKLAR”
Soma’nın Yırca köyündeki zeytin ağaçları için Danıştay’ın ‘yürütmeyi durdurma’ kararı almasını da değerlendiren Feyzioğlu, “Ağaçların kesilmesiyle ilgili suç duyurusunu yaptık. Size şunu garanti edebilirim; o ağaçları kestikleri, geleceğimizi karartmaya teşebbüs ettikleri ve vatandaşımızı dövdükleri, hırpaladıkları için pişman olacaklar” dedi.
Manisa Barosu’na mensup bir avukatın da özel güvenlik görevlileri tarafından ters kelepçelenerek, işkenceye maruz kaldığını öne süren Feyzioğlu, Türkiye Barolar Birliği olarak bu konu hakkında da suç duyurusunda bulunduklarını söyledi.