10 Ekim 2015 Cumartesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan saldırı açıklaması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'daki terör saldırısıyla ilgili yazılı açıklama yaptı. Erdoğan, "Bu saldırıyı lanetliyorum. Her türlü terör eyleminin karşısındayız" dedi.

Erdoğan''ın açıklaması şu şekilde:
'MENFUR SALDIRIYI ŞİDDETLE KINIYORUM'   
“Bugün Ankara Tren Garı önünde gerçekleştirilen terör eyleminde, birçok vatandaşımızın hayatını kaybettiğini, birçok vatandaşımızın da yaralandığını büyük bir teessürle öğrenmiş bulunmaktayım. Birlik ve beraberliğimize, ülkemizin huzuruna kasteden bu menfur saldırıyı şiddetle kınıyorum. Kaynağı, söylemi, amacı, adı ne olursa olsun, her türlü terör eyleminin ve terör örgütünün karşısındayız, hep birlikte de karşısında olmak mecburiyetindeyiz. Teröre en büyük desteği, terör eylemleri ve terör örgütleri karşısında çifte standartla hareket edenler vermektedir. Daha önce değişik yerlerde askerimize, polisimize, korucularımıza, kamu görevlilerimize ve masum vatandaşlarımıza karşı yapılan terör eylemleri ile bugün Ankara Tren Garı'nda sivil vatandaşlarımızı hedef alan terör saldırısı arasında hiçbir fark yoktur."

'AMACI, FARKLI TOPLUM KESİMLERİNİ BİRBİRİNE DÜŞÜREBİLMEKTİR'
"Millet olarak, özellikle de siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve medya olarak, bu saldırıların tümüne karşı, aynı duyarlılıkla, aynı samimiyetle, aynı insani ve ahlaki duruşla tavrımızı ortaya koymalıyız. Diğer terör eylemleri gibi Ankara Tren Garı'ndaki saldırı da, birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi, geleceğimizi hedef almaktadır. Bu saldırı karşısında göstereceğimiz dayanışma ve kararlılık, teröre vereceğimiz en büyük, en anlamlı cevap olacaktır. Ankara'daki saldırıyı gerçekleştirenlerin amacı, farklı toplum kesimlerini birbirine düşürebilmektir. Bu konuda herkesi sorumlu davranmaya, dikkatli hareket etmeye, terörün yanında değil karşısında yer almaya davet ediyorum. Devletimiz, tüm birimleriyle bu olayı aydınlatmak için çalışmaktadır; faillerin en kısa zamanda belirleneceğine ve adalete teslim edileceğine inanıyorum. Milletimizin huzurunu, ülkemizin güven ve istikrar ortamını bozmayı amaçlayan bu saldırıda hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine ve aziz milletimize başsağlığı, yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum." Hürriyet

Türkiye'nin en kanlı terör saldırısı

Türkiye, bugün Ankara'da yaşanan terör saldırısıyla sarsıldı. Hükümetten yapılan son açıklamalara göre 86 kişinin yaşamını yitirdiği ve 186 kişinin de yaralı olduğu bombalı saldırı, Cumhuriyet tarihinde yaşanan en kanlı terör eylemi olarak tarihe geçecek. İşte Türkiye'nin yakın tarihinde yaşanan ve akıllara kazınan terör saldırılarından bazıları:

20 TEMMUZ 2015 - SURUÇ SALDIRISI: Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde, Kobani'ye yardım götürmek üzere toplanan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinin basın açıklaması yaptığı sırada düzenlenen intihar saldırısında 34 kişi yaşamını yitirdi. Saldırıyı IŞİD'in düzenlemiş olabileceği öne sürüldü. 
5 HAZİRAN 2015 - HDP MİTİNGİNE BOMBA: HDP’nin Diyarbakır İstasyon Meydanı’ndaki mitingi başlamadan hemen önce iki ayrı patlama meydana geldi.
Patlamanın ilki saat 17.50 sıralarında, meydandaki platformdan 60 metre uzaklıktaki çöp kutusunda oldu. Bu patlamanın trafodan kaynaklandığı anons edildi. 4 dakika sonra bu kez on binlerce insanla dolu olan miting alanının hemen yanındaki trafonun önünde şiddetli bir patlama oldu. Patlamada 5 kişi hayatını yitirdi.
6 OCAK 2015 - SULTANAHMET'TE CANLI BOMBA: İstanbul'un turistik semtlerinden Sultanahmet'teki bir polis noktasına Ocak ayında canlı bomba saldırısı düzenlendi. Saldırıda ağır yaralanan polis memuru şehit oldu. Ölen canlı bomba IŞİD militanı Dağıstanlı Diana Ramazova'ydı.
11 MAYIS 2013 - REYHANLI SALDIRISI: Hatay’ın Reyhanlı İlçesi’nde 11 Mayıs 2013'te bomba yüklü araçlarla terör saldırısı düzenlendi. Meydana gelen çifte patlamada 5'i çocuk 52 kişi yaşamını yitirdi. Saldırıyı IŞİD'in üstlendiği iddia edildi.
 
27 TEMMUZ 2008 - GÜNGÖREN SALDIRISI: İstanbul'un Güngören ilçesinde ardı ardına iki bombanın patlatılması sonucu; 5'i çocuk olmak üzere 18 kişinin ölmesi ve 154 kişinin yaralanması ile sonuçlanmıştı. Saldırıyı PKK üstlenmişti.
 
22 MAYIS 2007 - ANAFARTALAR ÇARŞISI SALDIRISI: Ankara'nın Ulus Semti'ndeki Anafartalar Çarşısı'nda intihar saldırısı düzenlendi. Saldırıyı PKK'lı Güven Akkuş'un düzenlediği açıklandı. Saldırıda 6 kişi hayatını kaybetti.
 
15 KASIM 2003 - SİNAGOG SALDRISI: Neve Şalom Sinagogu ve Bet İsrael Sinagogu'na düzenlenen eylemlerin sonucunda 27 kişi yaşamını yitirdi. Bomba yüklü araçlarla düzenlenen eylemlerde, eylemi gerçekleştiren kişiler de yaşamını yitirmiştir. Patlamaların meydana geldiği sinagoglarda ve çevrelerinde büyük hasar oluşurken, en az 300 kişi de yaralandı.
 
20 KASIM 2003 - HSBC VE İNGİLİZ KONSOLOSLUĞU SALDIRILARI: Sinagog saldırılarından beş gün sonra, 20 Kasım 2003'te yine bomba yüklü araçlarla iki eylem düzenlendi. 20 Kasım'daki bombalı eylemlerin hedefi İstanbul'daki İngiliz Konsolosluğu ve HSBC Bankası'nın genel merkezi oldu. Saldırıda 30 yaşamını yitirdi, 450'den fazla kişi yaralandı. Saldırılar El-Kaide tarafından üstlenildi.
 
13 MART 1999 - MAVİ ÇARŞI SALDIRISI: Kadıköy'deki Mavi Çarşı'ya 13 Mart 1999'da düzenlenen molotofkokteylli saldırıda 13 kişi yaşamını kaybetmişti. Saldırının PKK'lı olan üç sanığı müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
24 MAYIS 1993 - BİNGÖL KATLİAMI: Bingöl-Elazığ karayolunda araçların yolunu kesen PKK militanları, usta birliklerine giden ve askerliklerini tamamlayıp memleketlerine dönmekte olan üniformasız askerlerin olduğu otobüsleri durdurarak 33’ü asker, 40 kişiyi olay yerinin yakınında kurşuna dizerek katletti.
1 MAYIS 1977 - KANLI 1 MAYIS: İşçi Bayramı`nı kutlamak üzere çeşitli illerden İstanbul'a gelen yaklaşık 500 bin kişinin doldurduğu Taksim Meydanı'nda dönemin DİSK başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğinde etraftan silah sesleri duyulmaya başlandı. Çıkan olaylarda 34 kişi yaşamını yitirdi, 136 kişi ise yaralanmıştı.

(Kaynak:hürriyet.com.tr)

Ankara patlamasında 86 ölü 186 yaralı

İçişleri Bakanı Selami Altınok, Adalet Bakanı Kenan İpek ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu; Ankara'daki tren garı önünde meydana gelen patlamaya ilişkin ortak basın toplantısı düzenledi. Müezzinoğlu, ölü ve yaralı sayısını açıklayarak "Olay yerinde kaybettiğimiz vaka sayımız ne yazık ki 62. Bize ağır yaralı olarak gelip de kaybettiğimiz vaka sayımız da 24. Gerçekten çok ağır bir tablo. Ameliyathanelerde ve yoğun bakımlarda olan vakalarımız dolayısıyla kayıplarımızın artmasından da korkuyoruz" dedi.

Başbakanlık Yeni Bina'da 3 bakanın düzenlediği ortak basın toplantısında ilk açıklamayı yapan İçişleri Bakanı Altınok, "Bugün sabah saat 10.04'te Ankara'da tren garının bulunduğu alanda menfur bir terör eylemi meydana gelmiştir. Bu terör eylemi, Türk demokrasisine karşı yapılmış bir eylemdir. Lanetliyoruz. Ölenlere rahmet diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Bütün milletimizin ve yakınlarının başı sağ olsun diyorum" diye konuştu.
"MİTİNG ALANIMIZ ASIL OLARAK SIHHİYE OLDUĞU İÇİN ORADA BARİYERLEMELER YAPILMIŞTI"
Patlama öncesine ve miting hazırlıklarına ilişkin açıklamalarda bulunan Altınok, güvenlik önlemlerinin miting alanı olan Sıhhiye Meydanı'nda yoğunlaştırılmış olduğunu belirterek "1 Ekim itibariyle Emek Platformu diye adlandırdığımız platform, Sıhhiye'de miting yapmak için Ankara Valiliğimize müracaatta bulunmuş, Ankara Valiliğimizin uygun görmesi üzerine bugün sabah 9'dan itibaren özellikle il dışından gelen katılımcıların yoğun olarak gar civarına geldiği ve buradan da miting saatinde Sıhhiye'ye geçeceklerine dair toplanmalar meydana gelmiştir. Gerek menfur saldırının olduğu alanda güvenlik kuvvetlerimiz gerekli önlemleri almıştı. Gerek Sıhhiye'de miting alanımız asıl olarak Sıhhiye olduğu için, orada bariyerlemeler yapılmıştı. Bariyerlemeler yapıldığı alanda girişlerde de gerekli arama işlemleri yapılacaktı. Maalesef acımız büyük. Sayın Başbakanımızın da kısa bir süre sonra sizlere gerekli açıklamaları yapacağını belirtmek istiyorum. Çalışmalar devam ediyor. Adalet Bakanlığımız, Cumhuriyet Savcılığımız adli boyutuyla işlemleri yapıyor. Biz de saldırının gerekçeleri, kimler tarafından nasıl yapıldığı noktasında emniyet kuvvetlerimiz gerekli çalışmaları yapıyor" ifadelerini kullandı.
"PROFESYONELCE ORGANİZE EDİLDİĞİ ANLAŞILAN TERÖR EYLEMİYLE MUHATAP OLDUK"
Patlamanın ardından Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan çalışmalar hakkında bilgiler veren Bakan Müezzinoğlu, "Demokrasimizin sağlıklı şekilde yürüyebilmesini hedef alan, insanlarımızı katlederek haince düzenlenmiş terör eylemiyle milletçe karşı karşıya kaldık. Bedeli ağır olan, kaybımızın ağır olduğu ve son derece haince ve profesyonelce organize edildiği anlaşılan bir terör eylemiyle muhatap olduk. Sağlık Bakanlığı olarak bize çağrının geldiği 10.04-10.05 itibariyle 10.08'de ambulanslarımız harekete geçmiş ve 10.11 itibariyle olan yerinde 21 ambulansımız ekipleriyle vakalara ulaşmıştır. Barış mitingi dolayısıyla olay yerinde zaten bizim 4 ambulansımız görevliydi. O ambulanslar da ilk andan itibaren olaya müdahale etti. İlk andan itibaren dinamik şekilde müdahale var ama eylemin büyüklüğü, iki ayrı noktada patlamanın olması ve olay yerinde olağanüstü panik ortamının olması hem kayıplarımızın çoğalması hem de yaralılarımızın hızla hastaneye ulaşmasında belki bazı aksamalar olabilir" şeklinde konuştu.
"KAYIPLARIMIZIN ARTMASINDAN KORKUYORUZ"
Patlama nedeniyle toplam 86 kişinin öldüğünü ve 186 kişinin yaralandığını açıklayan Müezzinoğlu, "Bugün cumartesi, hafta sonu; hastanelerimize hızla ekipler beyin cerrahından, plastik cerrahına, yoğun bakım uzmanları, bütün ekiplerimiz çok kısa sürede hastanelerimizde oluşturuldu. Olaydan 15 dakika sonra olay yerindeki ambulans sayımız 56 ekibe dönüştü. UMKE ekiplerimiz de orada görev aldılar. Ayaktan gelenler dışında şu anda hastanelerimizde 186 hastamız tedavi oluyor. Bunlardan 28'i yoğun bakımlarda. 18'i ameliyathanede tedavi ortamında. Olay yerinde kaybettiğimiz vaka sayımız ne yazık ki 62. Bize ağır yaralı olarak gelip de kaybettiğimiz vaka sayımız da 24. Gerçekten çok ağır bir tablo. Ameliyathanelerde ve yoğun bakımlarda olan vakalarımız dolayısıyla kayıplarımızın artmasından da korkuyoruz. Ümit ederiz ki yaralı vakalarımızı hayata tutundururuz. Farklı illerden gelen yaralılarımız var. Onların tedavilerini olabilecek şekilde illerine talep olursa ambulans helikopterlerimiz, uçaklarımız hazır" açıklamasında bulundu.
"KAYBIYLA İLGİLİ VATANDAŞLARIMIZA ALO 184 HATTIYLA 24 SAAT HİZMET VERECEK ALT YAPIYI KURDUK"
Hastanelerde kan ihtiyacı olmadığını vurgulayan Müezzinoğlu, "Terör eylemini bir farklı boyutuyla daha da ağırlaştıran bir sıkıntıyı da yaşıyoruz. Ne yazık ki sosyal medyada yaygın şekilde vatandaşlarımızı paniğe götürecek haberler de özellikle biz ısrarla kan ihtiyacımızın olmadığını ifade etmemize rağmen, şu anda 5 bin ünitenin üzerinde kanımız hastanelerde hazır. Bunun dışında ihtiyaç olduğu halde 3 bin üniteyi de yedek olarak yine hazırlamış durumdayız. Bu ağır sorunu daha da ağırlaştıracak paniğe sürükleyecek olumsuz haberlerin yapılmamasını ve vatandaşlarımızın asılsız haberlere itibar etmemelerini özellikle vurgulamak istiyorum. Yaralısı olan, kaybıyla ilgili telaşı olan tüm vatandaşlarımıza da ALO 184 hattıyla 24 saat hizmet verecek alt yapıyı kurduk. Her türlü tedbiri aldık. Çok ağır bir tablo. Milletimizin başı sağ olsun. Sağduyu, sabır ve inşallah tedbirler de artarak sağlıklı bir süreçle demokrasimizin güçleneceği süreci 1 Kasım'ı sağlıklı bir şekilde sandığa gitmeyi de temenni ediyorum" dedi.
"4 CUMHURİYET BAŞSAVCIMIZ, 16 CUMHURİYET SAVCIMIZ TİTİZ VE YOĞUN ÇALIŞMA YÜRÜTÜYOR"
Patlama sonrası 4 Cumhuriyet Başsavcısı ve 16 Cumhuriyet Savcısının hemen çalışmalara başladığını açıklayan Adalet Bakanı İpek, şöyle konuştu: "Milletimizin varlığına, birliğine ve bütünlüğüne karşı yöneltilen bu menfur terör saldırısı dolayısıyla hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet; yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Adli boyutuyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız olaydan hemen sonra çalışmaya başladı. 4 Cumhuriyet Başsavcımız, 16 Cumhuriyet Savcımız olayla ilgili gerek olay yerinde gerek Adli Tıp'ta çok titiz ve yoğun bir çalışma yürütüyorlar. Bu toplantıdan önce bana verilen son bilgiye göre yaklaşık 1 saatlik çalışma kalmıştı olay yeriyle ilgili. Adli Tıp boyutuyla ilgili İstanbul'dan da yeni ekipler Ankara'ya sevk ettik. En kısa zamanda cenazelerin otopsi işlemleri tamamlanacak ve ailelerine teslim edeceğiz. Başsavcılığımızın gerek emniyet birimleriyle gerek istihbarat birimleriyle çok titiz çalışması devam ediyor. İnşallah olayın arkasında olanlar, arka planı aydınlatılmış olacak"
"ÇALIŞMALARIMIZA MANİ OLMAMASI İÇİN GELİŞMELERİ PAYLAŞMAYI UYGUN BULMUYORUM"
Saldırının bir canlı bomba saldırısı olup olmadığı ile saldırıyı gerçekleştirenlerin hangi örgüt mensubu olduğuna ilişkin bir tespit olup olmadığı sorulan Altınok, "Bu sorduğunuz sorulara şu aşamada birtakım gelişmeler ve bilgiler bizde olmasına rağmen sizlere verebilecek durumda değilim. Netleştiği takdirde bu sorulara rahatlıkla cevap verebiliriz. Şu anda çalışmalarımıza da mani olmaması için diğer gelişmeleri sizlerle paylaşmayı uygun bulmuyorum" ifadelerini kullandı.
PATLAMANIN NASIL GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİ NOKTASINDAKİ BİLGİLER İLERLEYEN SAATLERDE VERİLECEK
İlk patlamanın 10.04'te Ankara Tren Garı kavşağının bulunduğu havuz tarafında ve sağ tarafta ikinci patlamanın ise sol tarafta 3 saniye sonra meydana geldiğini belirten Altınok; patlamanın ne tür patlayıcı ile kimler tarafından gerçekleştirildiği noktasındaki bilgilerin ilerleyen saatlerde verileceğini söyledi. Patlamada hayatını kaybeden polis olmadığını açıklayan Altınok, "Vefat eden polisimiz yoktur. 9 tane hafif yaralı arkadaşımız vardır" dedi. DHA

3 gün yas ilan edildi

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara'da meydana gelen hain terör saldırısıyla ilgili açıklama yaptı. Başbakan Davutoğlu, terör saldırıları nedeniyle 3 gün ulusal yas ilan edildiğini söyledi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara'daki tren garı önünde meydana gelen ve 86 kişinin hayatını kaybettiği saldırıya ilişkin açıklama yaptı. Davutoğlu, "Ankara'da siyasi görüşleri ne olursa olsun kimi destekliyor olurlarsa olsunlar gösteri yürüyüşü yapma hakkını kullanan vatandaşlarımıza yönelik saldırıda 86 şu ana kadar vatandaşımızı kaybetmiş bulunuyoruz. Ayaktan tedavi görenler hariç 186 yaralımız var. Elde edilen bulgularla bu saldırının 2 canlı bomba tarafından gerçekleştirildiğine dair çok kuvvetli emareler oluşmuş durumda" dedi.

"ÜLKEMİZ, HALKIMIZ VE DEMOKRASİMİZ BÜYÜK BİR TERÖR SALDIRISIYLA HEDEF EDİNİLMİŞTİR"
Başbakan Davutoğlu, Çankaya Köşkü'nde düzenlediği basın toplantısında, Ankara'daki tren garı kavşağında 'Emek, Barış, Demokrasi Mitingi' öncesi meydana gelen, 86 kişinin ölümüne ve 186 kişinin yaralanmasına neden olan saldırı hakkında açıklamalarda bulundu. Saldırının ülke bütününe ve Türk demokrasisine yapılmış bir saldırı olduğunu belirten Davutoğlu, "Çok derin bir hüzün ve acı içindeyiz. Bugün ülkemiz, halkımız ve demokrasimiz büyük bir terör saldırısıyla hedef edinilmiştir. Bu saldırı herhangi bir şekilde tek bir gruba, o mitinge katılan vatandaşlarımıza ya da herhangi bir siyasi topluluğa karşı değildir. Bu saldırı ülkemizin bütününe karşı yapılmış bir saldırıdır. Bu saldırı, demokrasimize yapılan bir saldırıdır. Ülkemize yapılan bir saldırıdır çünkü Türkiye ateş çemberi içinde demokrasisiyle istikrarını bütünleştiren örnek bir ülkedir. Bu saldırıyla ülkemizin itibarına, ülkemizin huzur ve istikrarına doğrudan bir saldırı gerçekleştirilmiştir. Bu saldırının acısını hissetmeyen, hayatını kaybeden vatandaşlarımızın hüznünü yüreğinde hissetmeyen hiçbir vatandaşımız olduğu kanaatinde değilim" diye konuştu.

"3 GÜN ULUSAL YAS İLAN ETME KARARI ALDIK"
Ankara'daki saldırı dahil olmak üzere bugüne kadarki terör saldırılarında hayatını kaybeden vatandaşlar, polisler, askerler ve korucular için 3 gün ulusal yas ilan edildiğini açıklayan Davutoğlu, "Bu saldırı demokrasimize yapılan bir saldırıdır. Bir kez daha sandıklara giderken böyle bir saldırı gerçekleştirilmesi doğrudan demokrasiyi ve demokratik hak ve özgürlükleri hedef edinmiştir. Saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Ailelerine taziyelerimi sunuyorum. Bu çerçevede de bugün aldığımız kararla Sayın Cumhurbaşkanımızla da istişare ederek terör saldırılarında hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımız, şehit polislerimiz, askerlerimiz, korucularımız için 3 gün ulusal yas ilan etme kararı aldık. Bu karar ile terörü yapan kim olursa olsun ve kimi mağdur etmiş olursa olsun hepsine karşı 78 milyonun ortak hissiyatına tercüman olacağımıza inanıyorum" ifadelerini kullandı.
"2 CANLI BOMBA TARAFINDAN GERÇEKLEŞTİRİLDİĞİNE DAİR KUVVETLİ EMARELER OLUŞMUŞ DURUMDA"
Saldırının 2 canlı bomba tarafından gerçekleştirildiğine dair çok kuvvetli bulgular olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Bugünler zor süreçlerden geçilen günler; her zamankinden daha çok birliğe ve beraberliğe ihtiyaç hissettiğimiz günler. Bugün maalesef Ankara'da siyasi görüşleri ne olursa olsun kimi destekliyor olurlarsa olsunlar gösteri yürüyüşü yapma hakkını kullanan vatandaşlarımıza yönelik saldırıda 86 şu ana kadar vatandaşımızı kaybetmiş bulunuyoruz. Ayaktan tedavi görenler hariç 186 yaralımız var. Sağlık Bakanımız, İçişleri Bakanımız ve Adalet Bakanımız olayın seyriyle ilgili detaylı bilgiler verdiler. Daha sonra elde edilen bulgularla bu saldırının 2 canlı bomba tarafından gerçekleştirildiğine dair çok kuvvetli emareler oluşmuş durumda" şeklinde konuştu.
"SALDIRI KİMİN TARAFINDAN YAPILMIŞSA, HANGİ GİZLİ ODAKLAR DESTEK SAĞLAMIŞSA HAK ETTİKLERİ ŞEKİLDE CEZALANDIRILACAK"
Saldırı kim tarafından yapılmış ve desteklenmişse hepsinin ortaya çıkartılacağını ve hak ettikleri şekilde cezalandırılacağını kaydeden Davutoğlu, "Bir kez daha hükümetimiz ve milletimiz adına teröre karşı omuz omuza bir arada olma çağrısında bulunuyoruz. Halkımızın bütün kesimlerine buradan sesleniyorum. Bu tür durumlarda geçmişte olduğu gibi tam bir dayanışma içinde olacağımızı bir kez daha göstermenin vaktidir. Hükümetimizin ve ilgili bütün birimlerimizin bugün de dün de yarın da her zaman bu terör saldırıları karşısında en etkin şekilde mücadele etmeye kararlı olduğumuz konusunda hiç kimsenin tereddütü olmamalıdır. Şundan emin olunuz ki bu saldırı kimin tarafından yapılmışsa hangi örgüt bunları desteklemişse arkalarındaki hangi gizli odaklar bu desteği sağlamışsa hepsi ortaya çıkartılacak ve hak ettikleri şekilde cezalandırılıp hukuka teslim edilecek" açıklamasında bulundu.
"HER TÜRLÜ PROVOKASYONA, TAHRİKE, NEFRET DİLİNE KARŞI BİRLİĞİMİZİ KORUMANIN GÜNLERİDİR"
Birlik çağrısı yapan Davutoğlu, bu dönemde provokasyonlara gelinmemesi gerektiğini belirterek "Bugünlerde her türlü provokasyona karşı, tahrike karşı, tahrik dili, nefret dili kullananlara karşı birliğimizi ve beraberliğimizi korumanın günleridir. Bütün halkımıza buradan tekrar tekrar sesleniyorum. Hangi siyasi görüşe sahip olursanız olun hangi etnik veya mezhebi kökenden gelerek hangi düşünceyi benimsemiş olursanız olun gelin hep beraber teröre karşı omuz omuza verelim ve bizden en farklı düşünenlere karşı her zamankinden daha fazla hoşgörülü, onlarla birlikte ortak bir ülkenin kaderini paylaşan eşit kaderdaşları olduğunuz gerçeğini bir kez daha dünyaya gösterin" dedi.
"TERÖRE KARŞI ORTAK BİR TAVIRDA BULUŞALIM"
Siyasi liderlere teröre karşı ortak tavırda buluşma çağrısını tekrarlayan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Siyasi liderlere de bir kez daha çağrı yapmak istiyorum. Terörü yapana göre değerlendirmeyelim. Terörü mağdurlarına göre de değerlendirmeyelim. Terör mağdurlarının hepsi mağdurdur ve onların hepsinin hukukunu korumak hepimizin vazifesidir. Terörü yapan da kim olursa olsun suçludur. Katliamı yapan insanlık düşmanlarıdır. Onlara karşı da omuz omuza duralım. 20 Temmuz Suruç saldırısından bu yana her tür terör olayının tehdidini hep beraber yaşadık. O zaman yaptığım çağrıyla vurguladığım daveti bir kez daha tekrar ediyorum. Teröre karşı ortak bir tavırda buluşalım. Bu çerçevede Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ile tekrar görüşmeyi planlıyorum"
"SİYASİ LİDERLERİN SÖYLEMLERİNE DİKKAT ETMELERİ YÖNÜNDE ÇAĞRIDA BULUNMAYI GEREKLİLİK GÖRÜYORUM"
Başbakan Davutoğlu, açıklamasında şunları kaydetti: "Bütün siyasi liderlerin bugünlerde özellikle teröre karşı olan tutumda birleşmeleri önem taşıyor. Bugün de bazı açıklamalarda gördüğümüz gibi terörün bir kısmını meşru neredeyse olması gereken veya olduğu zaman masum gösterilmesi gereken bir terör kategorisine koyup terörün bir başka kısmının daha verileri ortada yokken halkı tahrik etmeye dönük açıklamalar yapmak Türkiye'de demokrasinin, halkımızın talepleri karşısında intikam dili kullanmak kimseye yakışmaz. Gün bir araya gelme, konuşma, ortak tehdide karşı ortak bir bilinçle hareket etme günüdür. Buradan siyasi parti liderlerine AK Parti Genel Başkanı olarak hitap etmiyorum. Şu anda bir AK Parti hükümeti iş başında değil. Anayasal zorunlulukla ülkeyi seçime götürmek üzere görev almış bulunan Bakanlar Kurulu söz konusu. Böylesi zor şartlarda ağır sorumluluğu üstlenmiş Başbakan olarak bütün siyasi partilere demokrasimizi, ülkemizi, halkımızı korumanın hepimizin ortak sorumluluğu olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu çerçevede de bütün siyasi liderlerin söylemlerine dikkat etmeleri, tahriklerden uzak durmaları, toplumda katlanarak artacak nefret ve intikam söylemlerine kesinlikle kapılmamaları yönünde çağrıda bulunmayı gereklilik olarak görüyorum"
"TERÖR ODAKLARININ OYUNLARINA ALET OLACAK HABERLERDEN KAÇINMAYA ÖZEN GÖSTERELİM"
Medyaya da terör odaklarının propagandalarına alet olacak haberlerden kaçınması konusunda çağrı yapan Davutoğlu, "Özellikle her zaman terör olayları karşısında duyarlı tavrını takdir ettiğimiz medyamıza bir kez daha çağrıda bulunuyorum. Bu terör odakları tam da kendi propagandalarını yapabilmek ve ülkede bir panik havası estirebilmek için bugünlerde birçok görüntüyü sanal ortamda ortaya atabilirler. Lütfen, bu terör niyetlerine ve propaganda faaliyetlerine karşı medya duyarlılığı ve toplumsal duyarlılık içinde ortak tavır alalım. Kesinlikle terör odaklarının oyunlarına alet olacak haberlerden kaçınmaya özen gösterelim" dedi.
"GÜN ULUSLARARASI TOPLUMUN TERÖRE KARŞI DAYANIŞMA GÜNÜDÜR"
Son çağrısını uluslararası topluma yapan Davutoğlu, teröre karşı ortak hareket etme ve birlik olma davetinde bulunarak "Bütün uluslararası toplumu Türkiye ile dayanışmaya bir kez daha davet ediyoruz. Bugün gerek doğrudan arayarak gerek yaptıkları açıklamalarla Türkiye'ye destek vermiş ve taziye mesajı yayımlamış olan bütün ülkelere ve devlet adamlarına teşekkürü halkım adına bir borç biliyorum. Gün uluslararası toplumun da teröre karşı dayanışma günüdür. Terör ister DEAŞ ister PKK ister El Kaide ister DHKP-C şekliyle gelmiş olursa olsun hepsi teröristtir hepsi insanlık suçu işlemektedir. Hepsine karşı ortak tavır sergilemek hepimiz için sorumluluktur. Ümit ederim ki bu yaşadığımız acı olay halkımızın birliği ve beraberliğinin tahkim edilmesine ve omuz omuza vermemize ve gelecekle ilgili olarak terörden azade bir Türkiye, terörden azade bir Ortadoğu terörden azade bir dünya kurmamıza vesile olur" diye konuştu.
SORU - CEVAP
TARİHİMİZİN EN KÖTÜ OLAYLARINDAN BİRİ
(Güvenlik eksikliği var mı? Canlı bombalar ne zaman yakalandı? sorusuna) Güvenlikle ilgili bütün arkadaşlarımı konuta çağırdım bilgi aldım. Böyle bir olay tarihimizin en kötü olaylarından biridir. Özellikle bugün derin bir hüzün yaşamamız dışında gerekli çalışmalar yürütülür. Herhangi bir eksiklik söz konusu ise gerekli tedbirleri alır, ihmal söz konusu ise gerekli adımları atarız.
O ALAN MİTİNG ALANI DEĞİLDİ
Olay mitingin olacağı meydanda olmuyor
O alan miting alanı değildi
ÖN İNCELEME YAPILIYOR AMA KİŞİLER TEK TEK ARANMIYOR
Herhangi bir bombaya karşı orada da ön inceleme yapılıyor ama kişiler tek tek aranmıyor
Anlaşılan o ki ortaya çıkacak ama bu grup içine sızmış canlı bomba olarak patlamayı gerçekleştiriyorlar
İncelemeler bitince gerekli tedbirler alınır
Türkiye’ye fedailer gönderileceği ve kaos yaratılacağı bilgileri istihbaratımıza ulaşmıştı
Talimatlar verildi, önlemler alındı
Daha çok DHKP-C'li canlı bomba İstanbul’da yakalandı
Ankara’da yargı mensuplarına saldırı hazırlığında yakalandı
Çok kapsamlı bir terör saldırısının Türkiye’yi hedef aldığı görünüyor
Türkiye’de bir kaos yaratılmak isteniyor
En büyük güvencemiz halkımızın sağduyusudur
HUKUKİ OLARAK HER AN HESAP VERMEYE HAZIRIZ
Demirtaş’ın açıklamalarında vahim bir durum var. Hukuki olarak her an hesap vermeye hazırıız. Bizim elimize ne takılacağına halk karar verir.
Terör örgütüne sırtını dayayanlar, insan canını yok sayanlar, barış deyip arkasından hamile eşinin yanında polisi şehit edenlere karşı sesini çıkarmayanlar,  halk tarafından manen kelepçelenmiştir
DEMİRTAŞ'IN VİCDANI KELEPÇELENMİŞTİR
Demirtaş’ın vicdanı kelepçelenmiştir
Hesap sorulacakca buradayım, her yerdeyim, Ankara’dayım İstanbul’dayım
Halkı devlete kışkırtıyorsa bunlar sorgulanacaktır
Hiçbir siyasi böyle bir saldırı karşısında devleti suçlamaz, teröristleri suçlar
Demirtaş’ın meselesi bu vatandaşların hüznünü paylaşmak değil
Meselesi içimizdeki yangını ülke yangınına çevirmek
Demirtaş’ın ikili dilini HDP’ye oy veren vatandaşlarımız da görecektir
Bizi caydıracağını düşünüyorsa, tedbirlerimizi erteleyeceğimizi düşünüyorsa yanılıyor
Kim eline silah alırsa, bomba gönderirse mücadelemiz sonuna kadar sürecek, kararlıyız
Anayasal görevi yerine getiren Başbakan olarak konuşuyorum
Bu ülke hepimizin, tahriklere kapılmayın
Teröristlere karşı da omuz omuza olunuz
Bütün bu karanlık günler geçer ama demokrasimiz yaşayacaktır
BAŞBAKANLIK'TAN MİLLİ YAS AÇIKLAMASI
Başbakanlık, terör saldırıları sonucunda şehit olan asker, polis ve köy korucuları ile hayatını kaybeden vatandaşların acı kaybından dolayı 3 gün süreyle milli yas ilan edildiğini açıkladı.
     
Başbakanlık internet sitesinde yer alan açıklamada, "son dönemde artan ve ülkede huzur ve barış ortamını bozmayı amaçlayan menfur terör saldırıları sonucunda şehit olan asker, polis ve köy korucuları ile hayatını kaybeden vatandaşların acı kaybından dolayı üç gün süreyle milli yas ilan edildiği" belirtildi.
Açıklamada, "Yas alameti olarak yurt ve dış temsilciliklerimizde 12 Ekim Pazartesi günü güneşin batımına kadar bayraklar yarıya çekilecektir" ifadesi kullanıldı. DHA

Ankara’da kalleş saldırı! 20 ölü yüzlerce yaralı var

Ankara'daki tren garı kavşağında iki büyük patlama meydana geldi. En az 20 kişinin öldüğü bildiriliyor. 100'den fazla kişi de yaralandı.

DİSK, KESK, TMMOB, TTB tarafından çağrısı yapılan ‘Emek Barış Demokrasi Mitingi’nin yapılacağı tren garı kavşağında iki ayrı patlama meydana geldi. Olay yerinden gelen ilk bilgilere göre en az 20 kişinin öldüğü 100′den fazla kişinin de yaralandığı öğrenildi.
SAAT 10:00 SIRALARINDA MEYDANA GELDİ
Bugün öğlen saatlerinde yapılacak ‘Emek, barış, demokrasi’ mitinginin toplanma yeri olan Ankara Tren Garı önünde saat 10.00 sıralarında patlamalar meydana geldi. Patlama sonrası olay yerine çok sayıda ambulans ekibi sevk edildi.
EN AZ 20 ÖLÜ 100 YARALI
Patlama sonrası en az 20 kişinin yaşamını yitirdiği 100′den fazla kişinin de yaralandığı bildirildi.
CANLI BOMBA ŞÜPHESİ
Görgü tanıklarının ifadelerine göre, patlamanın canlı bomba saldırısı olacabileceği de söyleniyor.
MİTİNG İPTAL EDİLDİ
Miting komitesi, mitingin iptal olduğunu ve herkesin kendi güvenliğini alarak memleketlerine dönmesini istediklerini açıkladı.
“HALAY ÇEKENLERİN BULUNDUĞU YERDE PATLADI”
Bir görgü tanığı: “Patlamalardan biri , halay çekenlerin ve çantaların bırakıldığı yerde meydana geldi.” dedi. (sözcü.com.tr)

İki ünlü gazeteciye 'hakaret' cezası

Gazeteci Necati Doğru ile Uğur Dündar'a hapis cezası şoku... Gazeteci yazar Necati Doğru, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açtığı davada 11 ay hapis cezasına, Uğur Dündar ise eski Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım'a, köşe yazısında hakaret ettiği gerekçesiyle 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı.

NECATİ DOĞRU'YA 11 AY HAPİS CEZASI
Gazeteci yazar Necati Doğru, Cumhurbaşkanına Erdoğan'ın açtığı davada 11 ay hapis cezası aldı.
Doğru kararı Sözcü Gazetesi'ndeki köşesinden şöyle duyurdu:
"Hakim karşısındaydım. Yazımda hakaret yoktu. Eleştiri yükü kuvvetli, okuyanı düşündürücü, toplum için dikkat çekici, eleştirileni uyaran keskin kelimeler vardı. Beni dava eden davacım özellikle yazının içinden bu uyarıcı kelimeleri cımbızlamış; savcıya bildirmiş, savcı kovuşturmayı davaya dönüştürmüştü. Yazının bütününe bakılmıyordu. Eleştiri dozu yüksek kelimeler öne çıkartılıyordu.
Müşteki: Tayyip Erdoğan.
Sanık: Necati Doğru.
Madde: TCK 299.
1 yıldan 4 yıla kadar hapis.
Beraat bekliyordum.
Mahkeme başladı.
Hakim kararını açıklamaya başladı; “Size 11 ay 20 gün hapis cezası verdim” diyordu, benim aklımdan anında hızlı tren hızında diğer 15 yazı geçmeye başladı. Davacı hep aynı isim; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dı.
“1 yazıdan 11 ay yediysen 15 yazıdan toplam 15 yıl… 70 yaşındasın… 85 yaşında hapisten çıkarsın… Dayan Necati…” diyordum kendi kendime… Hakim’in “11 ay 20 günlük hapis cezasını para cezasına çevirdim” sözleriyle beynimin hızlı treninden(!) indim."
UĞUR DÜNDAR'A HAPİS CEZASI
Gazeteci Uğur Dündar, eski Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım'a, köşe yazısında hakaret ettiği gerekçesiyle 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, Yıldırım ve Dündar katılmazken, tarafları avukatları temsil etti.
Duruşmada esas hakkındaki beyanı sorulan Dündar'ın avukatı Ceren Yakışır, dava konusu yazının bütün olarak incelendiğinde kamuoyuna yansıyan tape kayıtlarına dayandığının görüldüğünü belirterek, yazıda herhangi bir hakaret içeren ibare bulunmadığını savundu.
Yıldırım'ın avukatı Serkan Bayram ise sanığın cezalandırılmasını talep etti.
Duruşmaya son verdiğini açıklayan mahkeme hakimi, Uğur Dündar'ı Binali Yıldırım'a yönelik basın yoluyla hakaret ettiği gerekçesiyle 1 yıl hapis cezasına çarptırdı.
Dündar'ın hakaret eylemini alenen gerçekleştirdiği gerekçesiyle cezayı 1 yıl 2 aya çıkaran mahkeme hakimi, verilecek cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkilerini gözeterek, Dündar'ın 11 ay 20 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmetti.
Mahkeme, sanığın önceden kasıtlı bir suçtan dolayı mahkumiyet kararı olduğu gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasına karar verdi.
Dündar'ın daha önceden 3 aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olması ve tekrar suç işlemeyeceği yönünde kanaat oluştuğunu belirten mahkeme, hapis cezasının ertelenmesine ve 1 yıl denetim süresi belirlenmesine hükmetti.
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Uğur Dündar'ın 5 Nisan 2014 tarihinde Sözcü Gazetesi'nde yazdığı bir köşe yazısında, Binali Yıldırım'a hakaret ettiği iddiasıyla 1 yıldan 2 yıl 4 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edilmişti. Hürriyet

Polisi hamile eşinin yanında şehit ettiler

Diyarbakır'ın Hani İlçesi yakınlarında yol kesen PKK’lılar özel otomobiliyle bölgeden uzaklaşmaya çalışan ve yanında hamile eşi bulunan polis memurunun aracını uzan namlulu silahla taradı. Hamile eşinin yaralanmadığı saldırıda başından vurularak ağır yaralanan polis memuru kaldırıldığı hastanede şehit oldu.Salih Eroğlu’nun PKK’lılar tarafından şehit edildiği saldırıda otomobilde eşinin yanı sıra 3 yaşındaki oğlunun da bulunduğu öğrenildi.

Diyarbakır’ın Hani İlçesi Emniyet Müdürlüğü’nnde görev yapan bir polis memuru bugün hamile olduğu belirtilen eşi ile Diyarbakır’a geldikten sonra akşam saatlerinde özel otomobiliyle görev yaptığı ilçeye dönüşe geçti. Polis memuru Hani, Sergenli Köyü yakınlarında bir grup PKK’lının yol kestiğini görünce aracıyla manevra yaparak geri dönmek istedi. Bu sırada PKK’lılar uzun namlulu silahla otomobile ateş açtı. Açılan ateşte başına kurşun isabet eden polis memuru ağır yaralandı. Saldırıda polis memurunun eşinin yara almadığı öğrenildi. 

Ağır yaralı polis memuru helikopterle bölgeden alınarak Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesi’ne getirildi. Polis memuru burada yapılan tüm müdahaleye rağmen şehit oldu. Saldırının ardından bölgeye helikopterle özel harekat timleri indirilerek, PKK’lıları etkisiz hale getirmek için geniş kapsamlı operasyon başlatıldı.

ŞEHİT POLİSİN KİMLİĞİ BELİRLENDİ
Diyarbakır’ın Hani İlçesi hamile eşini doktor kontrolü dönüşünde yol kesen PKK’lılardan kaçmak isterken açılan ateş sonucu başından vurulan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan polisin Ankara nufusuna kayıtlı Salih Eroğlu olduğu öğrenildi. Olaydan sonra güvenlik güçlerinin bölgede başlattığı operasyon sürüyor.
3 YAŞINDAKİ ÇOCUĞU DA OTOMOBİLDEYDİ
Diyarbakır Valiliği, Hani İlçesi’nde polis memuru Salih Eroğlu’nun PKK’lılar tarafından şehit edildiği saldırıda otomobilde eşinin yanı sıra 3 yaşındaki oğlunun da araçta bulunduğuru açıkladı. Açıklamada, Diyarbakır Hani karayolunda bölücü Terör örgütü mensuplarınca yapılan hain saldırıda bir polis memurunun şehit olduğu belirtilerek, şöyle denildi:
"09.10.2015 günü saat 18.30 sıralarında, Diyarbakır - Hani karayolu Büyükakören Köyü civarında bölücü terör örgütü mensuplarınca yapılan yol kapama eylemi sırasında, Hani İlçe Emniyet Amirliği kadrosunda görevli Polis Memuru Salih Eroğlu’nun  kullandığı sivil araca yönelik olarak bölücü terör örgütü mensuplarınca silahlı saldırı düzenlenmiştir. Düzenlenen saldırı sonucunda, araç içerisinde bulunan eşi ve üç yaşındaki oğlu yara almadan kurtulmuş ancak polis memuru Salih Eroğlu ağır yaralanmıştır. Helikopterle Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alınan polis memuru Salih Eroğlu yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur. Konu ile ilgili olarak tahkikat başlatılmış olup, saldırıyı yapan bölücü terör örgütü mensuplarının yakalanmasına yönelik bölgede geniş çaplı operasyon başlatılmıştır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur." DHA

9 Ekim 2015 Cuma

Gazeteci Uğur Dündar'a hapis cezası

Gazeteci Uğur Dündar, eski Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım'a, köşe yazısında hakaret ettiği gerekçesiyle 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı.


Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, Yıldırım ve Dündar katılmazken, tarafları avukatları temsil etti.
Duruşmada esas hakkındaki beyanı sorulan Dündar'ın avukatı Ceren Yakışır, dava konusu yazının bütün olarak incelendiğinde kamuoyuna yansıyan tape kayıtlarına dayandığının görüldüğünü belirterek, yazıda herhangi bir hakaret içeren ibare bulunmadığını savundu.
Yıldırım'ın avukatı Serkan Bayram ise sanığın cezalandırılmasını talep etti.
Duruşmaya son verdiğini açıklayan mahkeme hakimi, Uğur Dündar'ı Binali Yıldırım'a yönelik basın yoluyla hakaret ettiği gerekçesiyle 1 yıl hapis cezasına çarptırdı.
Dündar'ın hakaret eylemini alenen gerçekleştirdiği gerekçesiyle cezayı 1 yıl 2 aya çıkaran mahkeme hakimi, verilecek cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkilerini gözeterek, Dündar'ın 11 ay 20 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmetti.
1 yıl denetim süresi
Mahkeme, sanığın önceden kasıtlı bir suçtan dolayı mahkumiyet kararı olduğu gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmamasına karar verdi.
Dündar'ın daha önceden 3 aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olması ve tekrar suç işlemeyeceği yönünde kanaat oluştuğunu belirten mahkeme, hapis cezasının ertelenmesine ve 1 yıl denetim süresi belirlenmesine hükmetti.
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Uğur Dündar'ın 5 Nisan 2014 tarihinde Sözcü Gazetesi'nde yazdığı bir köşe yazısında, Binali Yıldırım'a hakaret ettiği iddiasıyla 1 yıldan 2 yıl 4 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edilmişti. (cnntürk.com.tr)

Artık kanser hastalarının çocuğu olabilir!

Yumurtalık nakli, kanser geçirmiş kadınların çocuk sahibi olabilmesi için güvenli ve verimli bir yol olabilir.

Danimarkalı doktorların kısırlık riskiyle karşı karşıya kalan 32 kanser hastası kadın üzerinde denediği bir yöntemde kanser tedavisi başlamadan önce kadınların yumurtalıklarını dondurdular. Tedavi sonunda kadınların yumurtalıkları yeniden vücutlarına nakledildi. 10 kadın başarılı gebelik dönemi yaşadı. İngiliz uzmanlar bu sonucun daha fazla doktoru nakil yöntemini önermeye teşvik etmesi gerektiğini düşünüyor.
Geniş bir araştırmaya göre, güçlü kanser ilaçlarının etkilerinden korunmak için Danimarkalı kadınlar yumurtalıklarının bir kısmını ya da bütününü aldırarak dondurdu.
Yumurtalık dondurma ve nakletme İngiltere'de mevcut ancak yaygın değil. Bunun da nedeni nakillerin kanser hücrelerini vücuda geri taşıyacağı endişesi. Dr. Anette Jensen, Human Reproduction adlı dergide yayımlanan araştırmanın güven verici olduğunu söylüyor.
"Bildiğimiz kadarıyla bu dünya çapında uygulanan en geniş yumurtalık doku nakli ve araştırmalar gösteriyor ki yumurtalık dokusu yumurtalık işlevini güvenli ve verimli bir biçimde geri kazanıyor" diyor Jensen. "Kanseri yenmiş hastaların kendi çocuklarını doğurabilmesi onlar için muazzam bir hayat kalitesi artışı" diye de ekliyor.
İngiltere'nin kadın hastalıkları ve doğum hekimleri derneği Royal College of Obstetricians and Gynaecologists Sözcüsü Profesör Adam Balen da, araştırmanın yumurtalık naklinin kansere neden olan hücreleri geri taşıma riskinin düşük olduğu konusunda daha fazla güvence verdiği kanısında.
"İngiltere'de yumurta dondurmak daha yaygın ancak yumurtalık dondurma bazı durumlarda daha iyi bir seçenek olabilir" diyor Balen ve ekliyor: "Bu harika bir araştırma. İngiltere'de bu hizmetin daha sıklıkla verilmesi konusunda harekete geçilmeli".
Araştırma, nakillerin gebelik dışında, örneğin hormon düzeylerinin normale dönmesi gibi durumlarda da faydalı olduğunu gösteriyor.
Araştırmacılar umut vadeden sonuçlara rağmen uygulamanın hala erken bir aşamada olduğu ve uzun soluklu araştırmaların gerektiği konusunda uyarıyor.
cnntürk.com.tr

Bu Nobel Türkiye’nin

Nobel Kimya Ödülü’ne layık görülen Prof. Dr. Aziz Sancar, “Ben bu ödülü memleketime ve Cumhuriyet devrinin başlattığı eğitime borçluyum” dedi ve ekledi: “Genç beyinlere tavsiyem, hiç yılmasınlar, dış ülkelere gitsinler, çalışsınlar fakat benim yaptığımı yapmayıp, Türkiye’ye dönsünler!”

İsveç Kraliyet Bilim Akademisi’nin Nobel Kimya Ödülü’ne layık gördüğü Prof. Dr. Aziz Sancar, kendisini Nobel’e götüren sürecin temel harcının ABD’de değil, Türkiye’de atıldığını belirtti.

Halen Chapel Hill kasabasındaki Kuzey Carolina Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü’nde çalışmalarını sürdüren Sancar’ın Nobel’e giden hayat hikâyesi oldukça ilginç kesitler taşıyor. Hasar gören DNA’nın onarımıyla ilgili mekanizmaları ortaya çıkaran çalışmasıyla bu büyük ödüle layık görülen 69 yaşındaki Sancar, “Sağ olsunlar, annem-babam okumaya büyük önem verirdi” diyerek ailesini hürmetle anıyor. Bilimsel araştırmalar yapmaya daha İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeyken merak saldığını söyleyen ve doktora için 1977’de yurtdışına giden Sancar’a göre, kendisini Nobel’e götüren sürecin temelleri buna rağmen aslında ABD’de değil, Türkiye’de atıldı. Sancar, bunu şu sözlerle dile getiriyor:
‘TEMELİ VEREN TÜRKİYE’
“Biz genelde memleketimizi tenkit etmeyi severiz. Fakat bizim memlekette çok güzel bir eğitim var. Türkiye’de ilkokulumuz, ortaokulumuz, lisemiz, üniversitelerimiz bedavadır. Bana bu imkânlar sağlandı. Türkiye’de üniversitede okurken, orada gördüğüm eğitim, buradaki üniversitelerin seviyesindeydi. Türkiye bizlere çok güzel eğitim sağlıyor. Bunu Amerika’da yapamazsınız. O bakımdan ben bu ödülü memleketime ve Cumhuriyet devrinin başlattığı eğitime borçluyum. Ben buraya geldim başarılı oldum ama bana bu temeli veren Türkiye’deki eğitimdi. Ben buraya 1974’te geldim, o geldiğim dönemde Türkiye’nin bugünkü imkânları yoktu. Fakat Türkiye beni hazırlamıştı. Buraya geldiğimde araştırma yapabilecek düzeydim.”
‘GENÇLER, ÜLKENİZE DÖNÜN’
Genç beyinlere “hiç yılmamaları” tavsiyesinde bulunan Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dış ülkelere gitsinler, oraları görsünler, çalışsınlar fakat benim yaptığımı yapmasınlar. Türkiye’ye dönsünler. Ben dönemezdim. Askerliği yaptıktan sonra Dicle Üniversitesi’nde bir hekimle görüştüm, oradaki imkânlara baktım, sadece Dicle Üniversitesi’nde değil Hacettepe’de bile, o dönem istediğim araştırmaları yapamazdım. O nedenle dönmedim. Ama şimdi Türkiye çok değişti. Tavsiyem, evet buraya gelin, burayı görün ama sonra Türkiye’ye dönün.” 
‘TÜRKİYE 10 YILDA AVRUPA’YI YAKALAR’
Türkİye’de çok yetenekli bilim insanları bulunduğuna işaret eden, Avrupa ve Amerika’da başka çok başarılı, pırıl pırıl Türk bilim insanları da bulunduğunu belirten Prof. Dr. Aziz Sancar, şöyle konuşuyor: “Türkiye devleti bilime büyük yatırım yapıyor. O bakımdan ben ümitliyim. Gelecek 10 yıl içinde sanırım Avrupa düzeyine yakın oluruz. Amerika’da Nobel ödülü alabilecek düzeyde araştırmalar yapan insanlarımız var. İnşallah onlar da kazanırlar. Ümitliyim, inşallah başka Nobel ödülleri alanlarımız olur.”
‘KOCAM ABD İÇİN MÜTHİŞ ÖRNEK’
SANCAR’ın eşi Gwen Sancar ise, konuya bir göçmenin başarı hikâyesi olarak bakıyor. Gwen Sancar, “Eşimin başarısı, bu ülkeye gelen göçmenlerin ne yapabileceği, nasıl katkı sunabileceği noktasında müthiş bir örnek. Göçmenlerin ABD’de bilime, dünya bilimine katabileceklerini göstermek açısından bu büyük bir olay” diye yorumluyor.
‘TÜRK’ÜM O KADAR’
Kendisine birçok medya kuruluşundan ulaştıklarını ve bundan memnuniyet duyduğunu belirten Sancar, ancak bazı sorulardan ve sosyal medyada kökenine ilişkin yorumlardan rahatsızlık duyduğunu dile getirdi. İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin aradığını aktaran Sancar, “Sordukları ilk soru ‘Arap mısınız, kısmen mi Türk’sünüz’ oldu. ‘Arapça ve Kürtçe konuşmuyorum, ben Türk’üm’ dedim. Güneydoğulu olunca bundan kaçamıyorsunuz ama kendimi öyle biliyorum, BBC’ye de söyledim size de öyle söylüyorum” diye konuştu.
CUMHURBAŞKANI TEBRİK ETTİ
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Prof. Dr. Aziz Sancar'ı telefonla arayarak tebrik etti. Erdoğan, Sancar’a bundan sonraki ilmi çalışmalarında da başarılar dilerken, Sancar ise Cumhurbaşkanı’na nezaketinden dolayı teşekkürlerini sundu.
HOCA SAVUR’DA ZATEN EFSANE
Prof. Dr. Aziz Sancar’ın Nobel Kimya Ödülü’nü kazanması memleketi, Mardin’in Savur ilçesinde büyük mutlulukla karşılandı. Savurlular şimdi “gurur kaynağımız” dedikleri Sancar’ı bağırlarına basmak için ağırlamayı bekliyor.
Mardin’in Savur ilçesi bayram yeri gibi. Prof. Dr. Aziz Sancar’ın 2015 Nobel Kimya Ödülü’nü konuşuyor herkes; evde, çarşıda, kahvede. Tüm ilçe diyor ki, “Evladımız, kardeşimiz, arkadaşımızdır. Toprağımızın insanı, gurur kaynağımızdır.” Aziz Sancar’ı bağırlarına basmak için Savur’a bekliyorlar. Nobel alması hiçbirini şaşırtmamış. Ta, 40 yıl önce ilk görev yeri Savur’a bağlı Sürgücü Bucağı Sağlık Ocağı’nda çalışırken efsane olmuş. Malzeme yetersizliğine rağmen yaptığı ameliyatlarla çok hayat kurtarmış.
KİTAPLARI ODASINDA
Aziz Sancar’ın doğup büyüdüğü evdeyiz. Kuzeni HDP Mardin Milletvekili Prof. Dr. Mithat Sancar, adını Aziz Sancar’ın babasından alan yeğeni Abdülgani ve eşi Mehtap Sancar, kuzeni Emine Sancar ile çocukluk arkadaşları Nezir Yavuz, Muhsin Ayaz, komşusu Hamide Erol bizi sevinçle karşılıyorlar. Mardin taşından yapılmış evi, Aziz Sancar’ın babası Abdülgani Bey yapmış. Doğduğu ve ders çalıştığı odada ders kitapları duruyor. Hepsi, “Gurur duyuyoruz. Kürt, Türk, Arap fark etmez” deyince Abdülgani Sancar, duvardaki bayrağı işaret edip “Biz Türk’üz, anadilimiz Arapça” diyor.
Mithat Sancar, konuşuyor: “Savur’da Kürt-Arap ayrımı yoktur, Bajari-Gundi yani şehirli-köylü ayrımı vardır. Araplara Bajari denir. Ailemiz gibi Aziz Bey de Bajari yani şehirlidir. Araplar da Kürtlere Gundi yani köylü der.”
Aziz Sancar’ın etnik kimliğinin araştırılıp tartışılmasını ayıplıyor. “Aziz Bey duysa çok üzülür. Anadili Arapça olsa da toprağımızın insanı demek doğru olur. Zaten göç nedeniyle köylü-şehirli ayırımı da ortadan kalktı.”
GWEN, GÜVEN YENGE OLMUŞ
Orta yaş üstündeki Savurlular, Aziz Sancar’ın ortaokul ve lise yıllarından itibaren ne kadar çalışkan olduğunu anlatıyorlar. Bir kısmı, “O kadar çok ders çalışıp kitap okurdu ki gençliğini yaşayamadı” diyor. Savurspor’dan arkadaşı Edip Özsoy, “Hakiki kaleciydi. Pehlivan gibiydi. Televizyonda gördüm, yaşlanmıştı.” Kuzeni Emine Sancar ise “Güven Yenge (Aziz Sancar’ın ABD’li eşi Gwen’i kastediyor) bir gelişinde bize anlatmıştı. İlim, fen için çocuk istememiş. Bu yüzden çocukları olmamış.”
ÇALIŞKANA DOLAR FONU
Savurlular, gururla diyorlar ki, “Sancar, ünlü bir bilim adamı olsa da asla unutmadı halkını. Aslını inkâr etmedi.” Savur Lisesi’nde çalışkan öğrencilere dolar üzerinden fon ayırdığını söylüyorlar.
Komşusu Hamide Erol: “Aziz Bey’in adını duyunca heyecanlanmamak mümkün mü? Ben dâhil yüzlerce Savurluyu evinde tedavi etti, derdine derman oldu.”
‘AZİZ HEP ÇALIŞTI’
ARKADAŞLARINDAN Muhsin Ayaz anlatıyor: “Gençliğimizde biz eğlenirken Aziz uyku nedir bilmeden ders çalıştı. İstediği fakülteyi seçecek derecesi varken tıp tercih etti. Şimdi gurur duyuyoruz ama keşke Türkiye yetiştirdiği bu beyne sahip çıksaydı, ABD almasaydı. Neden aynı imkânlar Türkiye’de yok? Neyse ki bütün insanlığın derdi kansere karşı buluş yaptı. Bundan daha büyük hizmet, gurur ne olabilir?”
DEVLETE HER KADEMEDE HİZMET ETTİLER
Aziz Sancar’ın amcası, 1937’de Savur Belediye Başkanlığı da yapan Şevket Sancar, 1932’de genç Türkiye Cumhuriyeti zamanı, Almanya’dan ‘Savur Tayyaresi’ olarak bilinen savaş uçağı ‘Yunkers’lerden bir tane satın alıp THK’ya bağışlayanlar arasında.
Sancar’ın babası Abdülgani Sancar çiftçi. Annesi Meryem Sancar, ev kadını. 8 öz, üç üvey kardeş. Aziz Sancar, kardeşlerin 7’ncisi.
En büyük ağabeyi Kenan Sancar, 1985’te Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı, emekli tuğgeneral. Kurmay olmadığı halde Tuğgeneral olan ender albaylardan.
Ağabeyi Tahir Sancar, emekli Yarbay. Küçük kardeşi Hasan Sancar, makine mühendisi.
Ablaları Yıldız, Edibe, Seyran Sancar ev kadınları.
Ağabeyi Orhan Sancar, emekli işçi.
‘AZİZ YAKINDA KANSERE DE ÇARE BULUR’
MARDİNLİ Prof. Dr. Aziz Sancar'ın Nobel Ödülü'nü alması, İzmir'in Seferihisar İlçesi'nde yaşayan ağabeyi emekli Tuğgeneral Kenan Sancar'a da büyük sevinç yaşattı.Kenan Sancar (83) şunları anlattı:
"Ben subay olduktan sonra Aziz'i Ankara’ya yanıma aldım. İlkokul üçüncü sınıftan itibaren yanımda okudu. Ortaokul ve lise eğitimini tekrar Savur'da yaptı. Böyle bir başarı elde edeceği zaten belliydi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni dereceyle bitirdikten sonra Mardin'e döndü. Savur'un köyünde iki yıl sağlık ocağında doktorluk yaptı. Burada hasta köylüler için Kürtçe öğrendi."
‘ÖNCE REDDETTİ’
Yaklaşık iki yıl Mardin Savur'da kaldıktan sonra TÜBİTAK'ın bursuyla kardeşinin ABD'ye gittiğini anlatan Kenan Sancar, kardeşinin en son bir ay önce eşiyle Seferihisar'a yanına geldiğini de anlatan Kenan Sancar, o günkü sohbetlerini de şöyle anlattı:
"Bilim çalışmalarıyla ilgili fazla bir konuşma da yapmadı. Sadece isminin Nobel için geçtiğini söyledi. Bu kadar önemli bir olayı, 'bakalım ne olacak' sözleriyle, geçiştirdi. Kansere karşı bilimsel araştırmalarını sorunca, ‘Bir bomba patlatabiliriz’ dedi. Onunla gurur duyuyorum. Kanser tedavisi için de kendisinden bir başarı bekliyorum. Aziz kısa zamanda ona da bir çare bulacaktır. Bizim için onun başarılı olması, özel bir durum değil çünkü kendisi dünyadaki üç önemli isimden birisidir." 
Bahar DEMİREL/DHA - Gülden AYDIN - Taylan YILDIRIM -Tufan HAMARAT/DHA