18 Ekim 2015 Pazar

22 soruda Türkiye’de nükleer gerçeği

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, Türkiye’de üçüncü nükleer tesis için İğneada’yı işaret edince nükleer meselemiz tekrar gündeme geldi. Peki Türkiye’nin gerçekten nükleer tesislere ihtiyacı var mı? Avrupa vazgeçerken biz niye santral yapmaya çalışıyoruz? Ve en önemlisi; ne kadar risk altındayız? Uzmanları cevapladı.

1) Türkiye nükleer enerjiyi neden istiyor?Doç. Dr. Şule Ergün/ Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Öğretim Üyesi
Türkiye’nin büyüme hedefleri doğrultusunda enerji ihtiyacının artacağı aşikâr. Bu ihtiyacın karşılanmasında diğer tüm alternatiflerle beraber nükleer enerjinin de değerlendirilmesi ucuz, sürekli ve güvenli elektrik elde edilmesi amacıyla... Nükleer santrallar, güvenli işletildikleri sürece elektrik üretimi maliyetinin çok düşük olduğu sistemlerdir. Ayrıca sadece nükleer santral kurup ucuz elektrik satın almak mesele değil. Nükleer teknolojinin edinilmesi, ülkede teknolojik gelişmeleri de tetikleyecektir. Bu, nükleer teknoloji ve nükleer kültürü edinmiş her ülke için geçerli olmuştur.
2) Santrallar kurulursa Türkiye nükleer güç mü olacak?
Prof. Dr. Ahmet Ercan / İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü 

Türkiye santralları yapsa bile kesinlikle nükleer güç olmayacak. İran’da bu konuda danışmanlık yaptım. Onlar yaptıkları anlaşmalarla sadece santralları kurmuyor, bütün teknik bilgiyi de alıyor. Bütün anlaşmalarını böyle yaptılar. Bizim, ne Japonlarla ne de Ruslarla yaptığımız anlaşmalarda böyle bir şey var.
3) İstanbul tehdit altında mı?
Baran Bozoğlu/ Çevre Mühendisleri Odası Çevre Sorunları Araştırma Merkezi Başkanı

İğneada Trakya’da... Hâkim rüzgâr Balkanlar’dan Türkiye’ye doğru tam da buradan akıyor. Dolayısıyla olası bir kaza durumunda İstanbul dahil Türkiye’nin üçte birini barındıran Marmara Bölgesi’nin tamamı birinci derecede radyoaktif serpinti riski altında. Elbette ki bu, Anadolu’nun büyük bölümünün de aynı risk altında olması demek. Zaten bilimsel çalışmalar gösteriyor ki bir kaza anında ilk etapta 300 kilometre çapında bir alan direkt olarak etkileniyor.
4) Türkiye nasıl bir teknoloji kullanacak?
Filiz Yavuz / ‘Beni Akkuyular’da Yalnız Bıraktın’ kitabının yazarı

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu kriterlerine göre Türkiye’de denenmemiş bir teknoloji kurulamaz ama hem Mersin hem de Sinop’ta daha önce hiçbir yerde denenmemiş olan reaktörler kullanılacak. Anlaşmalarda Mersin için VVER-1200, Sinop için ise ATMEA1 reaktörlerinin adı geçiyor. Fransız AREVA firması tarafından geliştirilen ATMEA1 için Fransız Nükleer Güvenlik Ajansı, 2012’de reaktörün ana güvenlik özelliklerini onaylamasının hemen ardından bu onayın sadece pratik açıdan güvenilir olduğunu ve geniş kapsamlı teknik inceleme barındırmadığını açıkladı. Pek çok ülke bu teknolojiyi kabul etmek istemiyor.
5) Kaç nükleer tesise ihtiyacımız var?
Doç. Dr. Şule Ergün

Elektrik üretiminde ihtiyaç duyulan teknolojileri belirlerken, maliyet, güvenilirlik, sürdürülebilirlik, bunun altında çevre etkileri, seçilen teknolojilerin ikincil getirileri, ekonomik ve sosyal etkiler, sosyal kabul başta olmak üzere pek çok kriterin değerlendirilmesi gerekir. Türkiye’de nükleer santralların payının belirlenmesi için bu değerlendirmelere bakılarak kararlar alınmıştır. Ancak şurası kesin ki tüm enerji üretim alternatiflerinin değerlendirilmesi gerekiyor.
6) Kimler kazançlı çıkacak?
Prof. Dr. Ahmet Ercan
Akkuyu’da arsayı, parayı veren biz, santral yapımının tüm maliyetlerini üstlenen biz ve riski alan da biziz. Santralı yapan Ruslar, işletecek olan Ruslar ve oradan çıkacak enerjiyi bize alım garantisiyle satacak olan da Ruslar. Bunun aslında Rusya’nın herhangi bir nükleer santralından elektrik almaktan tek farkı bütün risk ve maliyeti bizim üstlenmiş olmamız.
7) Nükleer santrallarla ilgili risk oranı ne?�
1/100
Prof. Dr. Ahmet Ercan
Fukuşima depreminden önce bu tesislerle ilgili risk 1000’de birdi. Fukuşima’dan sonra bu oran 100’de bire indi. Bir nükleer tesis ilk kez depremde zarar gördü. Bu da literatürde bu enerji modelini tehlikeli enerji kategorisine soktu.
8) Nükleer atıklar ne olacak?
Özgür Gürbüz/WWF- Türkiye


Nükleer santral inşaatları büyük sanayi tesislerinin inşaatına benzer. İnşaat sırasındaki etkiyi o sanayi tesislerinin çevreye verdiği etkiye bakarak kıyaslayabilirsiniz. İşletme aşamasındaki etki ise hiçbir sanayi tesisiyle kıyaslanamaz. Her yıl çıkan yüksek, orta ve düşük seviyedeki radyoaktif atıklar binlerce yıl kalır ve bunların bertarafı mümkün değildir. Aralarında 240 bin yıl radyoaktif kalan atıkların bulunduğu bu tonlarca tehlikeli maddenin nasıl saklanacağı, doğadan yalıtılacağı bilinmiyor. Bilim henüz böyle bir sınavdan geçmedi.
9) Tesisler kesin yapılacak mı? Bu saatten sonra geri dönüş mümkün mü?
Filiz Yavuz

Geri dönüş elbette mümkün. İğneada’ya nükleer santral zaten daha plan dahilinde, resmi bir durum yok. Sinop İnceburun için Japonlarla hükümetler arası anlaşma yapıldı ama henüz lisansı yok. Mersin için ise hükümetler arası anlaşmanın yapıldığı Rusya’yla Suriye üzerinden yaşanan kriz Akkuyu’ya uzanınca anladık ki; ortada nereye harcandığını bilmediğimiz 3 milyar dolar dışında henüz hiçbir şey yok. Böylesi bir durumda vazgeçmek çok kolay. Örneğin 2012’de halkın isteğiyle Bulgaristan, Belene Nükleer Santralı için ROSATOM’la yaptığı anlaşmayı iptal etmiş ve tazminat ödemişti.
10) Türkiye nükleer silah yapma hedefinde mi?

Bu konuda iddialar muhtelif. En son, nükleer silahlanma konusunda çalışan Alman gazeteci Hans Rühle, The National Interest dergisinde Türkiye’nin, uranyum zenginleştirme teknolojisiyle silah sahibi olmayı hedeflediğini iddia etti. Hatta, Alman istihbaratının Türk yetkilileri dinleme skandalının bu yüzden gerçekleştiğini yazdı. Rühle, Türkiye’nin, ROSATOM ve Japon-Fransız ortaklığıyla yaptığı anlaşmada üçüncü reaktörde silah üretebileceği iddiasında. Resmi ağızlardan bu konuda bir açıklama yok. Ama Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek geçen sene ‘gönlünden geçen’i bir televizyonda açıklamıştı: “Şu anda en büyük korkuları ne biliyor musunuz? Ya bu Türkler atom bombası yaparsa, ondan sonra bunlarla baş edilmez. Yapacağız inşallah. Onun için ‘Nükleer santrallara hayır’ diyorlar. İki tanesinin temeli atıldı. Geliyor arkası. Herkes yapmış mı, yapmış. Biz niye yapmayacağız? İsrail yapmış da biz niye yapamayacağız? İsrail oradan atom bombasını atacak, biz böyle elimiz kolumuz bağlı oturacağız. Var mı böyle hayat? Atom bombası bir ülkenin güvencesidir. Benim gönlümden geçen bu.”
11) Nükleer tesislerin çevreye etkisi ne?
Prof. Dr. Hayrettin Kılıç / The Green Think Tank of Turuch Foundation, ABD 

Nükleer santralların atık-soğutma suyunun deniz yaşamında meydana getirdiği felaketin boyutları korkunç. ABD Kaliforniya eyaleti tarafından hazırlanan rapora göre deniz kıyısındaki bir santral 225 kilometrelik bir deniz alanında tüm yaşamı etkiliyor. Raporda bu alanda yaşayan balık türlerinde bir yılda yüzde 10,8 oranında azalma olduğuna dikkat çekiliyor. Bu tesislerde işletim süreleri boyunca hiçbir kaza yaşanmasa dahi, doğaya ve insanlara son derece ciddi zararlar veren iyot, kripton, sezyum, stronyum ve trityum gibi radyoaktif izotoplar salınıyor. Bu da özellikle santral çevresinde yaşayan çocuklarda lösemi başta olmak üzere kanser vakalarında önemli artışlara neden oluyor. Amerika’da 67 değişik bölgede 51 santralin etkileriyle ilgili bilimsel araştırmalar farklı yaş guruplarında ölüm ve başta kanser olmak üzere birçok hastalığın önemli oranlarda arttığını ortaya koyuyor.
12) Türk halkı nükleer konusunda ne düşünüyor?

Greenpeace’in 2011 yılında yapmış olduğu bir araştırmaya göre Türkiye’de halkın yüzde 64’ü nükleer santrallara karşı. Aynı araştırmaya katılanların yüzde 86,4’ü nükleer santrala yakın bir yerde yaşamak istemediğini söylüyor. KONDA’nın 2013’teki araştırmasında da nükleer enerjiye karşı çıkanların oranının yüzde 63’ün üstünde olduğu ortaya çıkmıştı. Nükleer santral istemeyen 250 bin kişi de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na imza göndermişti.
13) Olası bir depremde tesisler nasıl etkilenecek?
Prof. Dr. Ahmet Ercan


Akdeniz’de en uygun yer Akkuyu. Buraya en yakın Ecemiş kırığı vardır. Onun üreteceği deprem 6.5’i geçmez. Ancak Akdeniz doğru bir yer mi? Kesinlikle hayır. Buradaki santral çok düşük verimlilikle çalışacaktır. Çünkü su soğutmalı sisteme sahip olacak. Yani binlerce ton suyu saniyelik sürelerde çevirerek çalışacak. Akdeniz ise bizim en sıcak suyumuz. Santralın verimi düşük olacak. Sinop’a gelince. Karadeniz dalma batma kuşağı yer alıyor. Burası çok dingindir. Büyük deprem üretmez. Üreteceği 5.5’u geçmez. İğneada deprem açısından en güvenli olanı.
14) Rusya’da nükleer eğitimde olan Türkler ne iş yapacak?
Greenpeace Türkiye

Yanlış konumda bırakılmış vanalar, gözden kaçan alarm sinyalleri, anlaşılmayan talimatlar, teknik bilgi yetersizliği ve daha pek çok şekilde meydana gelebilecek nükleer santralda çalışan personel hataları konularında çalışacaklar. Öncelikle, nükleer enerji santrallarının sıralamış olduğumuz riskleri ve tehlikeleri nedeni ile sadece kısa bir süre alınacak bir eğitim programına, hiçbir deneyimi olmayan kişilere, nükleer enerji santralında çalışması beklenen personel olarak güvenmek mümkün değil. Nükleer enerji santralı sıradan bir işyeri değildir. Tarihte meydana gelmiş pek çok nükleer kaza personel hatasından kaynaklandığı gibi, aynı zamanda personel, bu tehlikelerin gerçekleşmesinden ilk andan itibaren etkilenen kişilerdir.
15) Nükleer tesislerin yeri nasıl belirlendi?
Prof. Dr. Ahmet Ercan 

İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik ve Jeoloji Mühendisliği olarak üç santralın yerini biz belirledik. Benim de imzam var altında. Bize, “Rusya’dan uzak olması için bize Akdeniz’de en uygun yeri belirleyin” dediler. Gerçi sonra santralın yapımından işletmesine her şeyi Rusya’ya verdiler. Gerçekten çok komik ve tuhaf. Biz de 6 yıl süreyle bu çalışmayı yaptık. Tamamen teknik bir çalışmaydı.
16) Üçüncü tesis için neden İğneada seçildi?
Prof. Dr. Tolga Yarman / Okan Üniversitesi, Öğretim Üyesi-Nükleer Fizikçi 

Aslında Türkiye Elektrik Kurumu, 1970’lerin başında ilk nükleer santral yeri olarak İğneada’yı belirlemişti... Ancak, Genelkurmay Başkanlığı o zaman sorun yaşadığımız Yunanistan’a ve Bulgaristan’a yakın olduğu için ‘ambargo’ koymuştu. Bence bugün bu durum değişmiş değil. Genelkurmay, bugün koyduğu askeri ambargoyu kaldırmış olsa da resim değişmiş değil... İkinci olarak o zamanlar İstanbul’un nüfusu iki milyon civarındaydı. Şimdi 15 milyon. Bu çerçevede hiçbir akli irade bugün İstanbul’un dibindeki İğneada’ya nükleer santral kurma cesaretini gösteremez, göstermemelidir.
17) İğneada’da olmasının sakıncaları neler?
Baran Bozoğlu 

“Türkiye’de nereye nükleer santral yapılamaz” sorusuna yanıt verilecek ilk yer İğneada longoz ormanlarıdır. Dünyada bu çapta üç longoz ormanı var. Biri Amazon’da, diğeri Afrika’da ve bizde İğneada’da. Bu nedenle İğneada hem ilgili bakanlıklarca koruma altında hem de uluslararası sözleşmelerle. Çünkü burada 258 kuş türü, 670 çeşit bitki, 668 yaban hayvan türü yaşıyor. Ayrıca çok zengin bir deniz ekosistemi var. Tesisin yapımı ve ardından o bölgeden çıkacak elektrik iletim hatları longoz ormanıyla birlikte bütün bu canlıların da yok olması anlamına geliyor.
NÜKLEER KÖY TEYAKKUZDA
Son 5 soruyu İğneada sakinleri cevapladı.
Serkan OCAK
İğneada son birkaç gündür nükleerle yatıp kalkıyor. Herkesin dilinde bu konu var. Beldeye gazeteciler, milletvekili adayları gelip gidiyor. Köylülerinse çoğu ‘Ada’ dedikleri İğneada’nın doğasını bozacağı, bölgenin geçim kaynağı olan tarımı, hayvancılığı ve balıkçılığı bitireceği gerekçesiyle nükleer santrala karşı çıkıyor. 

İğneada’da nükleer santralın nereye yapılacağı kesin değil. Ancak konuşulan iki nokta var. Biri Beğendik Köyü. Diğeriyse Uzunkum Mevkii. 
Beğendik Köyü, Bulgaristan sınırında. Hemen karşısında Bulgar Rezova Köyü var. Arada ise sadece Rezve Deresi bulunuyor. Uzunkum Mevkii ise Kıyıköy ile İğneada’nın tam ortasında bulunuyor. Etrafında fazla bir yerleşim yeri yok. 

Nereye yapılırsa yapılsın, etki alanı yüzlerce kilometre olan nükleer santralla ilgili herhangi bir kaza riski durumunda, 120 kilometrelik kuş uçuşu mesafesindeki İstanbul başta olmak üzere çevredeki pek çok yerleşim yeri etkilenecek. 

18) İğneadalılar nükleeri neden istemiyor? 

Şükrüye Tutuk: Burada ormancılık ve hayvancılıkla geçiniyoruz Santral olursa hiçbiri kalmaz. İstemiyoruz.
Beğendik Köyü Muhtarı Rüştü Gündüz: Bize kimse bir bilgi vermedi. Kimsenin bir şey bildiği yok. Ancak buradaki tertemiz havamızın kirlenmesini istemiyoruz.
İclal Yalçın: Şeker pancarından pekmez kaynatıyoruz. Ne pancarımız kalır, ne balığımız olur...
Emrah Derince: Ormandan ağaç çekiyoruz. Traktörüm var. Elimizden bu ormanı alacaklar. Vermeyiz.
Necmiye Durmaz: Nefes bile alamayız buraya nükleer santral yaparlarsa. Çocuklarım balıkçılıkla geçiniyor. Balık mı kalır burada?
İğneada‘da yaşayan sanatçı Burhan Öcal: Bu coğrafya dünyada sadece üç yerde var. Benim çocukluğum Beğendik’te geçti. Bir evim de İsviçre’de. Orada da yaşıyorum. Eğer İsviçre’de ekmeğe iki sent zam yapacaklarsa bile bunu referanduma götürürler. Gerçek demokrasi budur. Enerjiye ihtiyaç var diye bu yapılamaz. Gelsinler buraların bilinmeyen güzelliklerini onlara gösterelim. Öğrendikten sonra onlar da yapılmasını istemez. Balkanlar, Marmara, İstanbul için nükleer santral çok büyük bir tehlike. Geleceğimizi düşünsünler ve bundan vazgeçsinler. 

19) Nükleer İğneada’ya yapılsın diyen var mı? 
Remzi Yavuzgazi: Köylüler istemiyor ancak bence santral yapsınlar. Burası gelişir.
Sislioba Köyü’nden adını vermek istemeyen bir köylü: Termik santral yapmasınlar ancak nükleer santralin bir zararı yok. Yapabilirler. Köyde her gün elektrikler kesiliyor. Elektriğe ihtiyacımız var.

20) Yerin seçimi konusunda neler yaptılar? 
İğneada Platformu’ndan Hüseyin Çomak: Buraya bir Amerikalı, iki Japon ve bir de Çinli mühendis geldi. Nükleer santralın yeri ile ilgili keşif yaptı. Ben de onlara bölgeyi bildiğim için rehberlik yaptım. Panayır İskelesi yanındaki Uzunkum Mevkii’nde keşif yaptılar. Oranın uygun olduğunu söylediler. Ancak daha önce de Beğendik Köyü’ndeki termik santralın yapılacağı alanın yanında nükleer santral yapımı için yer belirlenmişti. 

21) Nasıl mücadele edilecek? 
İğneada Platformu’ndan Emre Sağışman: 
Gönüllü avukatlarımız var. Dünya nükleer santrallardan vazgeçerken biz neden nükleer santral yatırımı yapıyoruz? Burası bir turizm merkezi olmalı, enerji üssü değil. Kısa vadede bizi çok etkileyecek bir sorunumuz daha var. Çimento fabrikası için bir liman kurulması planlanıyor. İzinleri alındı. Buraya günde 600 kamyon gelecek.
22) Hukuki olarak neler yapılıyor? 
Çevre Hukuku Avukatı Mukadder Usanmaz: Önleyici hukuk dediğimiz faaliyetleri elden bırakmamak gerekiyor. Burası sınır bölgesi. Uluslararası hukuk açısından da konuyu ele almak gerekir. Ancak şu anda elimizde bir belge yok. Sadece bakanın açıklamaları var. Resmi bir gelişme olduğunda çevre hukuku avukatları olarak dava açacağız.
Kaynak: Gökçe AYTULU & Yücel SÖNMEZ  / Hürriyet

Bebekler karıştı, anne öldü, doktorlara dava açıldı

İstanbul Ataşehir'de bir hastanede doğum yapan anne, ilk şoku bebeğinin başka bir bebekle karıştırılmasıyla yaşadı. Anne öldü, dava açıldı.

Hürriyet'in haberine göre; Duygu Alçıcı (32) geçen yıl 10 Eylül’de Ataşehir’de bir hastanede doğum yaptı. Bebeği 24 saat emziren anne, ilk şoku, “Pardon bebeklerinizi karıştırmışız” diye kucağına yeniden verilen gerçek bebeğiyle yaşadı. Trombositi düşük çıkan ve takviyelerle yükseltilen anne ve bebeği taburcu oldu. İshal ve halsizliği olan Alçıcı, 18 Eylül’de kontrole gitti. Hematolog olmadığı için 3 saat bekletilen Alçıcı, beyin kanaması geçirdi. Komaya giren genç kadın, 5 Ekim’de yaşamını yitirdi. Ailenin suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturma kapsamında Adli Tıp Kurumu İhtisas Kurulu tarafından verilen raporda, hekimlerin kusurlu olmadığı belirtildi. Savcılık, buna rağmen ölümün önlenebilir olma ihtimali nedeniyle dava açtı. İddianamede, doktorların 6 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi. 

Dağlıca'da yaralanan asker kurtarılamadı, şehit sayısı dörde yükseldi

Genelkurmay Başkanlığı'nca yapılan açıklamada, Hakkari'nin Dağlıca bölgesinde hain terör saldırılarında biri tabur komutanı yarbay olmak üzere 3 askerin şehit olduğu 1 askerin ağır yaralandığı belirtildi. TSK'dan daha sonra yapılan ikinci açıklamada ağır yaralı askerin de kurtarılamadığı ve şehit olduğu duyuruldu.


İşte TSK'dan yapılan açıklama:
"17 Ekim 2015 tarihinde, Dağlıca bölgesi ve civarında yürütülmekte olan operasyonda meydana gelen çatışmalar esnasında üç kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş; biri ağır olmak üzere altı kahraman silah arkadaşımız yaralanmıştır.
Söz konusu operasyonda şu ana kadar 17 terörist etkisiz hale getirilmiş olup çatışmalar devam etmektedir.
Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, şehitlerimizin değerli ailelerine, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımıza ve Yüce Türk Milletine başsağlığı ve sabır; yaralanan kahraman silah arkadaşlarımıza acil şifalar temenni ediyoruz."
TSK'DAN İKİNCİ AÇIKLAMA
Genelkurmay Başkanlığı,  17 Ekim'de Dağlıca bölgesi ve civarında gerçekleştirilen operasyonda meydana gelen çatışmalar esnasında ağır yaralanan bir askerin daha şehit olduğunu bildirdi. 
YARBAYIN EVİNE ATEŞ DÜŞTÜ
HAKKARİ’nin Yüksekova İlçesi’nin Irak sınırındaki Dağlıca bölgesinde iki gündür PKK’lı teröristlere yönelik operasyonda şehit olan Yarbay İhsan Ejdar’ın, Ankara’daki ailesinin evine ateş düştü.
Evli ve bir çocuk babası olan 43 yaşındaki Yarbay İhsan Ejdar’ın şehit düştüğü haberi ailesine bildirildi. Şehit Yarbay Ejdar’ın, Ankara Çankaya’da oturan ailesine acı haber, sağlık ekipleri eşliğinde gelen askeri yetkililer tarafından verildi. Ejdar Ailesi’nin oturduğu apartmana bayraklar asıldı.
Kurban Bayramı’nı ailesinin yanında geçiren şehit Yarbay Ejdar’ın göreve dönerken komşuları ve yakınlarıyla helalleştiği helalleştiği belirtildi. Şehit Yarbay İhsan Ejdar’ın apartman komşularından Cenk Kadıoğlu, acı haberi komutanlardan aldıklarını söyleyerek, "Terfi oldu, sevindi. Düşünceliydi. ’Ben gidiyorum ama tekrar gelirim, gelemem’ diyerek bütün komşularıyla, annesiyle, babasıyla, çocuğuyla, eşiyle, herkesle vedalaştı. En son üzücü haberi aldık. Komutanlarımız geldi, haberi verince hepimiz yıkıldık. Ülke sağ olsun, vatan sağ olsun" dedi.

Şehit Yarbay İhsan Ejdar için sala verildi. Salayı veren imam ardından vefat edeni "Güneydoğuda görev yapan Yarbay Ejdar şehit düşmüştür" diye duyurdu.
Şehit Yarbay İhsan Ejdar’ın 1972 doğumlu olduğu, evli ve bir kız çocuğu sahibi olduğu öğrenildi.
ERDOĞAN'DAN AÇIKLAMA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dağlıca'da 3 askerin şehit edilmesine ilişkin "Operasyonlarımız durmayacak, devam edecek. Biz vatanımızdaki mücadelede sulhu ve sükunu sağlayana kadar operasyonların devamını göreceksiniz" dedi. Erdoğan, şehit askerlerden birinin tabur komutanı olduğunu açıkladı. 
Cumhurbaşkanı Recep tayyip Erdoğan, Hakkari’nin Dağlıca Bölgesi’nde güvenlik güçlerinin PKK’ya karşı iki gün önce başlattığı operasyonda 3 askerin şehit olduğu çatışma hakkında açıklama yaptı. Erdoğan, "Bunlarla, bu mücadele sonuna kadar devam edecek" dedi. Türkiye’den Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’ne su temin edilmesini öngören projenin açılış töreni için KKTC’de bulunan Erdoğan, bugün Irak sınırındaki Dağlıca’da güvenlik güçleriyle bir grup terörist arasında çıkan ve 3 askerin şehit olduğu, 6 askerin ise yaralandığı çatışmayla ilgili "Biz bu vatanı üç beş çapulcuya bir defa bırakamayız. Hele hele teröristler, asla. Bunlarla, bu mücadele sonuna kadar devam edecek" diye konuştu.
Tahsin GÜNER- Muhammet BAYRAM - Bahar DEMİREL DHA

17 Ekim 2015 Cumartesi

Dağlıca'dan acı haber: Üç şehit

Genelkurmay Başkanlığı'nca yapılan açıklamada, Hakkari'nin Dağlıca bölgesinde hain terör saldırılarında biri tabur komutanı yarbay olmak üzere 3 askerin şehit olduğu belirtildi.

İşte TSK'dan yapılan açıklama:
"17 Ekim 2015 tarihinde, Dağlıca bölgesi ve civarında yürütülmekte olan operasyonda meydana gelen çatışmalar esnasında üç kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş; biri ağır olmak üzere altı kahraman silah arkadaşımız yaralanmıştır.
Söz konusu operasyonda şu ana kadar 17 terörist etkisiz hale getirilmiş olup çatışmalar devam etmektedir.
Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, şehitlerimizin değerli ailelerine, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımıza ve Yüce Türk Milletine başsağlığı ve sabır; yaralanan kahraman silah arkadaşlarımıza acil şifalar temenni ediyoruz."
YARBAYIN EVİNE ATEŞ DÜŞTÜ
HAKKARİ’nin Yüksekova İlçesi’nin Irak sınırındaki Dağlıca bölgesinde iki gündür PKK’lı teröristlere yönelik operasyonda şehit olan Yarbay İhsan Ejdar’ın, Ankara’daki ailesinin evine ateş düştü.
Evli ve bir çocuk babası olan 43 yaşındaki Yarbay İhsan Ejdar’ın şehit düştüğü haberi ailesine bildirildi. Şehit Yarbay Ejdar’ın, Ankara Çankaya’da oturan ailesine acı haber, sağlık ekipleri eşliğinde gelen askeri yetkililer tarafından verildi. Ejdar Ailesi’nin oturduğu apartmana bayraklar asıldı.
Kurban Bayramı’nı ailesinin yanında geçiren şehit Yarbay Ejdar’ın göreve dönerken komşuları ve yakınlarıyla helalleştiği helalleştiği belirtildi. Şehit Yarbay İhsan Ejdar’ın apartman komşularından Cenk Kadıoğlu, acı haberi komutanlardan aldıklarını söyleyerek, "Terfi oldu, sevindi. Düşünceliydi. ’Ben gidiyorum ama tekrar gelirim, gelemem’ diyerek bütün komşularıyla, annesiyle, babasıyla, çocuğuyla, eşiyle, herkesle vedalaştı. En son üzücü haberi aldık. Komutanlarımız geldi, haberi verince hepimiz yıkıldık. Ülke sağ olsun, vatan sağ olsun" dedi.
Şehit Yarbay İhsan Ejdar için sala verildi. Salayı veren imam ardından vefat edeni "Güneydoğuda görev yapan Yarbay Ejdar şehit düşmüştür" diye duyurdu.
Şehit Yarbay İhsan Ejdar’ın 1972 doğumlu olduğu, evli ve bir kız çocuğu sahibi olduğu öğrenildi.
ERDOĞAN'DAN AÇIKLAMA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dağlıca'da 3 askerin şehit edilmesine ilişkin "Operasyonlarımız durmayacak, devam edecek. Biz vatanımızdaki mücadelede sulhu ve sükunu sağlayana kadar operasyonların devamını göreceksiniz" dedi. Erdoğan, şehit askerlerden birinin tabur komutanı olduğunu açıkladı. 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hakkari’nin Dağlıca Bölgesi’nde güvenlik güçlerinin PKK’ya karşı iki gün önce başlattığı operasyonda 3 askerin şehit olduğu çatışma hakkında açıklama yaptı. Erdoğan, "Bunlarla, bu mücadele sonuna kadar devam edecek" dedi. Türkiye’den Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’ne su temin edilmesini öngören projenin açılış töreni için KKTC’de bulunan Erdoğan, bugün Irak sınırındaki Dağlıca’da güvenlik güçleriyle bir grup terörist arasında çıkan ve 3 askerin şehit olduğu, 6 askerin ise yaralandığı çatışmayla ilgili "Biz bu vatanı üç beş çapulcuya bir defa bırakamayız. Hele hele teröristler, asla. Bunlarla, bu mücadele sonuna kadar devam edecek" diye konuştu.

Çanakkale'de kaçak teknesi alabora oldu: 12 ölü

Çanakkale'nin Ayvacık İlçesi'nden Yunan adası Midilli'ye yola çıkan umut yolcularının içinde bulunduğu ahşap tekne alabora oldu. Kaçakların telefonla yardım çağrısı üzerine bölgeye ulaşan Sahil Güvenlik ekipleri, 25 kaçağı kurtardı. 12 kişinin ise cesedine ulaşıldı. Teknede 48 ila 52 kaçağın bulunduğunun öğrenilmesi üzerine denizde arama kurtarma çalışması başlatıldı.


Bu gece Ayvacık'ın sahillerinden Yunan adası Midilli'ye geçmeye çalışan umut yolcularının içinde bulunduğu ahşap tekne, bir süre sonra saat 01.00'de alabora oldu.
Kaçakların telefonla 'Alo 158' hattından sahil güvenlik ekiplerine ulaşıp yardım istemesi üzerine ekipler, bölgeye hareket etti.
Denizden 25 kaçak kurtarıldı. Ayrıca 12 kaçağın cesedine ulaşıldı. Sahip Güvenlik ekipleri, sağ kalanların teknede 48 ila 52 arası kişinin bulunduğunu söylemesi üzerine bölgede arama kurtarma çalışması başlatıldı.
Ölenlerin sudan çıkartılan cesetlerinin Babakale Köyü Limanı'ndan karaya çıkarılacağı kaydedildi.

Ayvacık Belediyesi'nin de bu nedenle limana çok sayıda cenaze aracı gönderdiği kaydedildi.
Burak GEZEN / AYVACIK (Çanakkale) (DHA)

16 Ekim 2015 Cuma

Ölü sanılan hasta otopsi masasındayken uyandı

Hindistan’da ‘ölüm’ nedeni araştırılmak üzere yatırıldığı otopsi masasında uyanan evsiz bir adam tüm hastane çalışanlarını şok etti.

Hindistan’ın Mumbay kentinde polis sabah saatlerinde yerde bilinçsiz şekilde yatan bir adam buldu ve yerel hastaneye sevk etti. Hastanedeki bir doktor adamın ölmüş olduğuna dair bir rapor yazıp otopsiye gönderdi. 
Mumbai Polis departmanından Ashok Dudhe yaptığı açıklamada “Otopsi başlamak üzereyken masada yatan adamın uyanması yaşanan kaosu ortaya çıkardı. Adamın uyanmasının hemen ardından doktorlar odaya koştu, polis arkadaşın elindeki ölü raporunu çekip aldılar ve yırtıp yok ettiler” dedi.
Hastanenin başhekimi Suleman Merchant ise polisin doktorları hemen bir rapor yazıp işlerini bitirmeleri için zorladığını ve hataya bunun sebep olduğunu iddia etti.

Hintli yetkililer konuyla ilgili detaylı soruşturma başlattı. ntvmsnc

MHP lideri Bahçeli'den önemli açıklamalar

"AK Parti ve sözcüleri ile televizyondaki temsilcileri MHP’ye neden hayır diyor diye düşünmüyorlar. MHP her şeye hayır diyor düşüncesi kamuoyunda da var." diyen MHP lideri Devlet Bahçeli 'hayır'da hayır vardır. Biz neye hayır demişiz? Azınlık hükümetine hayır demişiz. Erken seçime hayır demişiz. Seçim hükümetinde görev almaya hayır demişiz. HDP ile bir araya gelmektense hayır demeyi uygun gördük" diye konuştu. Öte yandan Bahçeli, Davutoğlu ile yaptığı görüşme sırasında yanında bulunan çantayı açtı ve koalisyon şartlarını açıkladı.

HaberTürk TV’de gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Bahçeli, özetle şunları kaydetti:
TEDBİR ALINMALIYDI
“20 Temmuz’dan itibaren tırmanan bir terör var. Bu terör Türkiye’yi sarmıştır. Ankara’da bir katliamla karşı karşıya kalındı. Türkiye’de terörün tırmandığı bir ortamda, teröre lanet toplantıları yapılması önemlidir. Bunun bir kısmı da barış mitingleri şeklinde kendini göstermiştir. 10 Ekim günü DİSK, KESK gibi, birçok siyasi düşüncenin yan kuruluşu şeklinde çok eylem yapmış bir topluluğun, böyle önemli bir mitingi düzenlerken alması gereken çok sayıda tedbirin olması gerekirdi.
HÜKÜMET İSTİFA ETMELİ
İstifa kurumu önemli bir kurumdur, herkes tarafından da kullanılması zordur. İstifaya karşı olmak da doğru değildir. Ankara Emniyeti’ndeki 3 görevden alınma dahi toplumu rahatlatmıştır. Suruç Katliamı ile Ankara Katliamı’nı çok yakından ele alıp incelemek lazım. 20 Temmuz’dan bugüne kadar şehirler yaşanamaz hale gelmiştir. Böyle bir ortamda iki bakanın istifasının anlamı fazla yoktur. Esas istifa etmesi gereken bu hükümettir; ama şurada yaklaşık 15 gün kaldı. O bakımdan istifanın da fazla bir anlamı yoktur.

RAKKA’DAN ANKARA’YA
(Başbakan bu seçim hükümeti, AK Parti hükümeti değildi eleştirisi yaptı olayla ilgili) Başbakan çok yanlış ve olayları saptırarak konuşuyor. Gerçeklerin üstünü örterken, siyasi kurumları tahrip ediyor.  Rakka’dan Ankara’ya kadar 935 kilometre yol katederek, bombalar Ankaraya taşınıyorsa, burada bir zafiyet var demektir veya bizim bilmediğimiz gerçekler vardır. Bir terör şûrası toplansın bu memlekette.
YASAK OLMALI AMA
(Yayın yasağını) Kanaatimce doğrudur yasak ama kapsamını iyi sınırlamak lazım. Ama olayın aydınlatılmasında basın görevi sınırlandırılmamalı, basının ciddi şekilde üzerine gitmesinde yarar var.
CİDDİYE ALMIYORUM
(Selahattin Demirtaş ‘Devlet içinde IŞİD’i tetikçi olarak kullanan bir anlayış var’ diyor) Bu konuları bu şekilde dile getiren, PKK’nın terör faaliyetlerinin arka kapısı olup, destekleyicisi özelliğinden vazgeçmesi lazım. PKK ile ilişkilerini kesmeden, bu siyasi partinin bütün söylemlerinin geçerliliği yoktur. Ciddiye almıyorum.”
HDP HARİCİNDE KOALİSYON KURARIZ
Türkiye’de seçim havası gözükmüyor seçimin güvenliği konusunda tartışmalı. 1 Kasım’dan sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni senaryolarına mı kurban olacağız, yoksa Türkiye’yi kaostan kurtaracak bir yapıyı mı oluşturacağız. MHP, dört şartı kabul eden HDP haricinde kim varsa onunla koalisyon kurmaya hazırız. MHP’ye iktidar olmaktan kaçıyor diye kimseye söylettirmeyiz.
HANIMEFENDİ BİRAZ DİNLENECEKLERDİR
(Tuğrul Türkeş ve Meral Akşener) Tuğrul Türkeş Bey rahmetli Başbuğumuzdan emanettir. Her şart altında MHP’nin himayesi altındadır. Ama ayrılış sebebi bizden kaynaklanmıyor. Öbür hanımefendiden bahsedersek, İstanbul büyükşehir adayımız olmuş, milletvekilimiz, aynı zamanda meclis başkanvekilimiz, 1 Kasım için müracaat etti, listeye girmedi. Listeye almayan benim, sebepleri vardır, uluorta konuşulacak şey değildir. Değer vererek, her türlü konuma taşıdığınız insan sorgulanmıyor da MHP sorgulanıyor.
BAKANLIK DAĞILIMI 6 MHP 15 AKP OLACAKTI
(2 saat 26 dakika görüştünüz Davutoğlu ile ne oldu orada?) ‘Dört şartı kabul ettiğiniz takdirde taşın altına elini değil gövdesini bırakır MHP’ dedik. Onun için çantamı açtım. Bazı dosyaları gösterdim. Açılım ve çözüm bloku başlıklı çalışmalarımız vardı. Biraz daha gelişme olsaydı, diğer dosyaya geçilecekti, koalisyon protokolü için önerilerimiz vardı. Üçüncü konu ise bakanlık dağılımıydı. Bakanlıkların dağılımında MHP 5.99 AKP 15.2 ile temsil ediliyor, 6 biz 15 onlardan olacaktı. Biz koalisyonu nasıl kuracağımızın hazırlığını yaparken, onlar tek başına iktidar olabilecek bir zemini hazırlamak için Meclisi erken seçime davet etmeyi düşünüyorlardı.
Bahçeli'nin açıklamalarının tümü şöyle:

ANKARA’DAKİ KATLİAM
Bu program milletçe çok acı bir dönemden geçtiğimiz zamanda yapılıyor. Ankara'da 99 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, çok sayıda vatandaşımızın yaralandığı bir katliamla karşılaştık. Ankara'daki eylemi yapan DİSK, KESK, Türk Tabipler Birliği gibi tecrübeli, çok sayıda eylem yapmış grupların daha tedbirli olmaları gerekliydi. Emniyet güçleri ile koordineli çalışmaları gerekli idi. Terörün tırmandığı ortamda tertip heyeti hassas olmalıydı.
BAŞBAKAN'IN 28 MAYIS'TA 3 ÖRGÜTÜN ANLAŞTIĞINI SÖYLEMESİ
Sayın Başbakan, Mayıs ayında bu bilgiye ulaştıysa 4 ayda tedbir almama acziyetinde bulunmuştur. Sayın Başbakan'ın biraz az konuşmasında fayda vardır. Suçlamaları önlemek için istifaları önlemenin anlamı yoktur. Emniyet'tei 3 görevden alma toplumu rahatlatmıştır. Suruç ve Ankara katliamını yakından incelemekte fayda var. 20-25 gün kaldı seçime, Seçim hükümeti olduğundan dolay şu an istifaların da önemi yoktur.
"HÜKÜMET İSTİFA ETMELİDİR"
Erken tespitlere göre örgütü gizlemenin manası yok.
Suçlamaları ötelemek için istifaya karşı olmak doğru değil. Böyle bir ortamda bir-iki bakanın istifası önemli değil. Asıl istifa etmesi gereken hükümettir.
MHP'NİN SEÇİM HÜKÜMETİ'NDE YER ALMAMASI
Sayın Başbakan çok yanlış konuşuyor. Olayları saptırarak konuşuyor. Gerçeklerin üstünü örterken siyasi kurumları zedeliyor.
ANKARA PATLAMASINDA İSTİHBARAT ZAFİYETİ KONUSU
Terörle mücadelenin esası terörle mücadelede yüksek tecrübede bir kadroya ait olması ve önemli bir teknoloji ile desteklenmesidir. Esas önemli olan ise istihbarattır. Rakka’dan Ankara’ya kadar 935 km yol kat edilerek bombalar Ankara’ya taşınıyorsa burada bir zafiyet vardır ya da bizim bilmediğimiz bir şeyler vardır. Onun için iktidarın açıklamalarını sabırla beklemek gerekmektedir.
Bir terör şurası toplansın bu memlekette. Yoksa müesseseleri, şahısları suçlamak sadece terör örgütüne katkı sağlar.
DEMİRTAŞ’IN AÇIKLAMASI
(IŞİD’in Türkiye’de desteklenmesi iddiaları) Demirtaş’ın açıklamalarını çok ciddiye almıyorum. PKK’yı destekleyici özelliklerini bırakmaları lazım. Fazla ciddiye almıyorum.
DEVLET DENETLEME KURULU’NUN ÇALIŞTIRILMASI
Sayın Cumhurbaşkanı 10 Ağustostan bu güne kadar ilk defa bir anayasal görev üstlendi. Bu hayırlı bir adımdır. Devlet Denetleme Kurulu çok önemli bir kuruldur. Çalıştırıldığında Türkiye’de birçok şey ortaya çıkacaktır. Devlet Denetleme Kurulu gereğini yapmalıdır.
YAYIN YASAĞI KONUSU
Kanaatimde doğru bir karardır. Basının da konunun üstüne gitmesine fırsat sağlanmalıdır. Doğru bilgiyi hükümet vermeli, basın da aktarmalıdır.
DAVUTOĞLU İLE NEDEN GÖRÜŞMEDİ?
Sayın Davutoğlu gelişen olaylar karşısında özellikle terör faaliyetlerindeki sonuç alamamanın sıkıntısıyla tüm siyasi partileri ortak deklarasyon yayınlamaya çalışıyor. Davutoğlu başarısızlığını diğer partilerle paylaşmak istiyor. Bu doğru bir yaklaşım değil. MİT kendisine bağlı. Terörle mücadele eden kurumlar kendisinde. Deklarasyon yayınlamanın ne anlamı var. Biz kendilerine samimi düşüncelerimizi söyledik, uygulamamanın ne anlamı var. Biz başarı gördüğümüzde gerekli desteği her aşamada veririz. Nitekim kendilerine de zaman zaman bu destek verildiği ifade edilmiştir. İcraat yapsın daha doğru olur.
Terörle mücadeledeki kararlılığı çok yanlış. Türkiye’de yıllardır terör faaliyeti ile karşı karşıyayız. Son yıllarda da Orta Doğu’da bunu yaşıyoruz. Yıllardan bu yana var olan uzmanlar, özellikle Emniyet’te, MİT’te TSK’da çok yetişmiş insanlar var. Bunlara gerekli talimatlar verildiğinde terörden iz kalmaz.
IŞİD’İN TÜRKİYE’DE YER ALMAMASI VE DİYANET’İN ROLÜ
IŞİD, İslamiyet’i çok yanlış yorumlayan ve canilik üzerinde faaliyet gösteren bir örgüt. Bu örgütü yok etmek lazımdır. Bu konuda da kamuoyuna iyi anlatmak için Diyanet’in yanı sıra ilahiyat fakültelerine görev düşmektedir.
Türkiye’de IŞİD operasyonları yapılıyor. Demek ki bunların varlığı biliniyor ama zamanlama yanlış. Olay bittikten sonra operasyon yapılıyor. Gecenin saat 3’ünde bilmem ne sokağında evlere girebiliyorsunuz. Madem bunları biliyorsunuz neden zamanında gerekli tedbirleri almıyorsunuz. Devlet şimdi konunun üzerinde olmalı ve gereğini yapmalıdır.
Diyanet yeni yeni gayret gösteriyor. İlahiyat fakültelerinde çok önemli isimler var. Bu şahsiyetleri televizyonlarda ‘IŞİD örgütü nedir, nasıl türemiştir’ açıklamalarını yapan çok yetersiz. Camilerdeki faaliyetler daha çok siyasi amaçla yapıldığına dair bir düşünce var.
Camiler hemen hemen siyasallaştı.
KILIÇDAROĞLU İLE NEDEN GÖRÜŞMEDİ?
Kılıçdaroğlu Başbakan'dan görüşme talebi almıştır ve gitmiştir. Sayın Kılıçdaroğlu toplantıdan sonra toplantının detaylarını paylaşmıştır. MHP zamanlama açsısından bunun doğru olmadığını söylemiştir. Toplumda iktidar partisinin teklifine reddederek, muhalefetin teklifini kabul etmemek yanlış algıya sebep olabilir. Muhalefet olarak görüştük, dertleştik ne olacak? Faydası olsa Fizan'da da olsa giderim.
BAHÇELİ HER ŞEYE HAYIR DİYOR DÜŞÜNCESİ
AK Parti ve sözcüleri ile televizyondaki temsilcileri MHP’ye neden hayır diyor diye düşünmüyorlar. MHP her şeye hayır diyor düşüncesi kamuoyunda da var.
MHP’yi suçlayan kardeşlerim var. Bunlarla karşılaştığınızda onlar da ‘Neden hayır diyorsunuz’ diye soruyorlar. Milletvekili adayı kardeşimiz bu sorunun cevabını bulamıyorsa 1 puan kaybediyorlar.
HAYIR'DA HAYIR VARDIR
(Davutoğlu ile) 2 saat 26 dakika görüştük.Bunları dürüst anlatmak gerekir. Yalan temaslarla bulunmamak gerekir.
7 Haziran durumu karşısında Türk milletinin karşısında bazı alternatifler bulunmaktaydı. Azınlık hükümeti kurulabilir, 18 vekil eksikliğiyle. Bir hükümet olabilirdi, toplam 276’yı bulabilirdi. Bunun etik olmayacağını söyledik. Alternatifler üzerinde durduk. Sayın Cumhurbaşkanı hükümetin kurulmasını 21 gün geciktirdi ve Davutoğlu’na görev vermiştir. Davutoğlu görevi aldıktan sonra CHP ile görüştü. Doğrudur. İlk görüşmeyi onlarla yapması lazımdır.
MHP de 80 vekili ve almış olduğu oydan dolayı bizi düşünmüştür. Bize geldiklerinde bizden de onlardan da 5 kişi vardı. MHP grup odasında görüşüldü. Uzun bir görüşme oldu. Orada Davutoğlu bazı faaliyetlerden bilgi verdi. Sonrasında MHP ne düşünüyor diyerek geleneksel bir ziyaret yapmıştır.
MHP o gün çok şeyi net olarak ifade etti. 7 Haziran’da saat 01.10’daki düşüncelerini tüm düşüncelerini Başbakan’a tekrarlamıştır. 3 partili ya da 2 partili koalisyon kurabilirsiniz, bunu gerçekleştirdiğinizde MHP ana muhalefet görevini üstlenecektir düşüncesini söyledik.
32 gün sonra birbirlerini keşfetme süresi, istikşafi, görüşmeleri sürdü. 45 günün dolmasına az bir süre kala 17 Temmuz 2015’te tekrar bize geldiler.
Bu kez heyetler yerine Davutoğlu, bir Bakan ile bize geldi. Biz de Semih Yalçın ile beraber görüşmeye başladık. Bu görüşmelerde Türkiye’nin genel durumu hakkında bilgilendirmeler ile beraber 32 günlük özetlemeleri yaptı.
Hayır'da hayır vardır. Biz neye hayır demişiz? Azınlık hükümetine hayır demişiz. Erken seçime hayır demişiz. Seçim hükümetinde görev almaya hayır demişiz. HDP ile bir araya gelmektense hayır demeyi uygun gördük.
*MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Başbakan Davutoğlu ile yaptığı görüşme sırasında yanında bulunan çantası dikkat çekmişti
BAHÇELİ ÇANTASINI CANLI YAYINDA AÇTI
Başbakan’ın MHP’ye yaptığı ikinci ziyarette çok sıcak ve samimi bir ortamda görüştük. Başbakan çeşitli bilgilendirmelerde ve CHP-AKP görüşmelerini aktardı. Bu konuda bizim düşüncelerimizi almaya geldiklerini ifade ettiler. Biz de samimi olarak, 14 Temmuz’da söylediklerimizi tekrarladık. MHP’nin gelişmeler doğrultusunda nelere ‘hayır’ dediklerini teker teker saydık. Bunların ilki erken seçimdi. İkincisi seçim hükümetine katılmamaya, üçüncüsü ise azınlık hükümetidir.
Bunları çok net olarak kendisine ifade ettim. Şunun gibi bir notum vardı (Bir not kağıdını gösteriyor)
MHP'NİN 4 ŞARTI
Birincisi anayasanın ilk 4 maddesinde içten bağlılık ve saygının şartı esasımızdır.
İkincisi çözüm sürecinin tümüyle tasfiyesi beklentimizdir. Çözüm buzdolabında ise fişinin çekilerek bozulmaya terkedilmesi.
Üçüncüsü rüşvet ve yolsuzluk vakalarının 17-25 Aralık vakasında ucu kime dayanırsa dayansın üzerine gidilmesi isteğimizdir.
Dördüncüsü hiçbir kural ve ilke tanımayan Cumhurbaşkanı’nın meşru ve hukuki görevinin yanında istikrarlı bir koalisyon arayışındayız. Kendisine bunları cebimden çıkarıp teker teker okudum.
BAHÇELİ'NİN DAVUTOĞLU İLE YAPTIĞI GÖRÜŞMEDE AÇIKLAMADIĞI MADDE
17-25 Aralık meselesini iktidara karşılık bir darbe olarak gördüklerini söyledi. Bu gelişmeler sırasında bir şey daha söylediler. İfade ettikleri konular, dediler ki, 'Bu düşüncelerin burada kalmasını rica ederim.' Ben de 'Bu konuşmalar MHP’nin emanetindedir, merak etmeyin.' dedim. O günden bu güne kadar bunların hiçbirisini kamuoyu ile paylaşmama kararı aldım. Bu görüşlerimi kamuoyuyla paylaşmıyorum. Bu bilgileri Semih Bey de anlatamaz. Faruk Çelik ya da Başbakan anlatmalı bu konuları kamuoyuna. Birinci madde dışında bir madde. Bazı özel düşüncelerinden bahsettiler. Biz de hiçbir şey söylemedik bu konuda.
Tekrar hatırlattığım bir konu oldu. 'Sayın Başbakan, CHP ile 32 gün görüştünüz ama sonuç alınamadı. Bugünkü şartlar altında CHP ile görüşmenizde fayda var. Biz ana muhalefet olarak kalmak istiyoruz.' dedim.
BAHÇELİ’NİN ÇANTASINDA NELER VARDI? 
Çözüm süreci aldatmacasının sona erdirilmesi
- PKK'ya işlem neden yapılamıyor?
- Açılım ve çözüm bloku
- Kolalisyon protokolü için önerilemiz, yani iki partiyle koalisyon nasıl olur
- Bakanlık dağılımı, mevcut bakanlıklar ve kurumlar
- MHP-AKP koalisyonunda bakanlık dağılımı
Çantama uzandım. Çantamı açtım.  Böyle bir durum karşısında bu '4 şart kabul edilmiş olsaydı bu dosyayı size verebilirdim.' dedim. 'Bu şartlar altında görüşmeler devam edebilirdir.' Kendilerinde de benimki kadar olmayan bir çanta vardır. O da onu açtı. Kendileri de kendisinin yakın arkadaşlarıyla hazırladığı notları gösterdiler.
O çantada şunlar vardı:
-Çözüm süreci aldatmasının sona erdirilmesi.
-PKK’nın siyasi uzantıları hakkında neden siyasi işlem yapılmamaktadır?
-Diğer dosyalar içerisinde vekillerin Anayasa’nın 14. Maddeye aykırı kapsamında yapılması gereken dosyaları vardır.
-Koalisyonu olgunlaştırma aşamasında oturup konuşulacak şeylerdir bunlar.
-Açılım ve çözüm adı altında yapılan düzenlemeler neler olmuştur, bunların nesini kabul edebilir, nesi düzenlenebilir, nesi reddedilebilir bunlar vardı.
-Çözüm süreci-barış sürecinde ne dediniz, ne yaptınız, hangi konuşmayı nerede yaptınız bu dosyada var.
-Açılım ve çözüm bloku diğer dosya. AKP-HDP, AKP-CHP koalisyonu beraber kurmalıdır.
-Koalisyon protokolü için önerilerimiz. Bunlar 57. Hükümette koalisyon olmanın tecrübesiyle hazırlanmış dosyalardır. İki parti ile koalisyon böyle olur.
- Hükümet kurma çalışmaları kapsamında MHP’nin koalisyona bakışı, ilke ve öncelikleri.
- Bir diğer dosya bakanlık dağılımı, mevcut bakanlıklar ve kurumları. Bu bakanlıklar neyin nesidir.
4 şartı kabul ettiklerinde ‘bize müsaade edin’ demiyoruz. MHP’nin bir sorumluğu varsa, 4 ilke kabul edildiğinde elimizi değil gövdemizi koruz.
 
4 ŞARTI KABUL ETMEDİLER
Bu dosyaları vermedim. "4 şartın kabul edilemeyeceğini ifade ederek" bu koalisyonun olmayacağını söylediler. Meclis'i erken seçime davet etmeyi düşünüyorlardı. 4 ilkemizi göz önünde bulundurarak buna destek vermeyeceğimiz nedeniyle görevi iade edip seçim hükümetini kurma yoluna gitmeyi tercih ettiler. Bir açıklama yapma gereğini ifade ettiler. "Buyrun zat-ı aliniz ifade etsin" dedik. Odalarına gittiler ve 1 saat sonra her şeye "hayır" dediğimizi söylediler. Algı yönetimi böyle başladı.
1 KASIM SEÇİMLERİ
Biz kamuoyu araştırması yaptırmıyoruz. Televizyonlarda aynı 5 kamuoyu araştırma şirketi çıkıyor. Nereye bakarsanız bunlar. Biz de bunları takip ediyoruz. Diyorlar ki "7 Haziran'daki sonuçlardan bir farklılık olmayacak". Böyle bir sonuç çıkarsa Recep tayyip Erdoğan'ın yeni senaryolarıyla mı karşılaşacağız yoksa Türkiye'yi bu bataktan çıkaracak yeni bir yapı mı kuracağız. Biz HDP hariç 4 maddemiz çerçevesinde herkesle koalisyon kurmaya hazırız. Çok benzeşen partiler bir araya gelip hükümet kurabilirler. Dolmabahçe'de 10 maddeyi kabul ediyorsunuz da bizim 4 maddeye niye hayır diyorsunuz. HDP'den 57 vekilin kaymasıyla tek başına iktidara uğraşıyorlar. 1 Kasım seçimlerinde MHP'ye kayış olacağı kanaatindeyim. Kim hangi araştırmayı yapıyorsa yapsın. Millet son sözü söylemedi, dilerim sokakta değil sandıkta olur. 
"20 TANE ALAN HAKİMEYETİNİN SAĞLANDIĞI YERDE TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ YOK"
Bahçeli, "20 tane alan hâkimiyetinin sağlandığı yerde Türkiye Cumhuriyeti devleti yok. Vali makamından çıkamıyor. Kimse kimseyi kandırmasın. Şimdi de bir ayaklanma ile Bağımsız Kürdistan'a doğru giden bir kanalı açılmaya çalışılıyor. Mehmetçiğimiz, polisimiz şehit oluyor" dedi.
"BİR ÜLKÜCÜYÜ RECEP Tayyip Erdoğan'IN KANDIRACAĞINA İHTİMAL VERMİYORUM"
Bahçeli, "Bir ülkücüyü Recep Tayyip Erdoğan'ın kandıracağına ihtimal vermiyorum. Kanıyorsa zaten ülkücü değildir" dedi.
"TUĞRUL TÜRKEŞ'İN AYRILMASI BİZDEN KAYNAKLI DEĞİL AKŞENER'İ LİSTEYE ALMAYAN BENİM"
Bahçeli, "Tuğrul Türkeş'in ayrılması bizden kaynaklı değil. Gündemimiz de yok. Akşener'i listeye almayan benim. Nedeni ulu orta konuşulacak şeyler değil. Hanımefendi biraz dinleneceklerdir. Öteki Sinan Oğan, zaten başvuru yapmamıştır. Partimizden ihraç edilmiştir" diye konuştu.
"HDP'YE BAKIŞIMIZ FLU KARARLARIMIZ DEĞİŞMEZ"
"Halkın Demokrasi Partisi hariç herkesle koalisyon kurarım" sözlerini yenileyen Bahçeli, "HDP'ye bakışımız fludur. Kararlarımız değişmez. AKP'yle yarış dururken neden HDP'yle yarışalım. 4 madde çerçevesinde Halkın Demokrasi Partisi hariç herkesle koalisyon kurarım" dedi. 
SURİYE POLİTİKASI
Bugüne kadarki Suriye politikası yanlıştır. Gelişmeleri takip etdmek lazım, küresel güçleri farketmek gerekmektedir. Suriye politikası tamamen değiştirilmelidir. Başarılı politikalar izlenmeli başarısız uygulamalarda da ısrarcı olunmamalıdır. Türkmenleri de Türkiye Cumhuriyeti Devleti sahiplenmelidir.
'BAZI DİZİLERİ TAKİP EDİYORUM'
Dizi izliyorum, bazı dizileri takip ediyorum. Sosyal medyaya genellikle çarşamba günü vakit ayırıyorum. Ağlamaz diye de kimse yok ağlarım, ama zor ağlarım.
Başbakan Mayıs ayında bu bilgiye ulaştıysa 4 ayda tedbir almama acziyetinde bulunmuştur

15 Ekim 2015 Perşembe

Soma davasında "ihmaller" zinciri gündeme geldi

Soma'da 301 işçinin öldüğü maden davasının bugün görülen duruşmasında tanık anlatımları ihmaller zincirini yeniden ortaya koydu. Tanık işçi Mustafa Bostancı, madenin bazı bölgelerinde son dönemde sıcak kömür çıkmasına rağmen günlük kömür çıkarma miktarının, 50-60 kamyondan, 70-80 kamyona çıkarıldığını anlatarak, "En çok kömür çıkaran vardiya amirinin fotoğrafı panoya asılıyordu" dedi. Duruşmada bir de tartışma yaşandı. Sanık avukatının, tanık işçi Ramazan Akkoç'a, "sen" diye hitap etmesine müşteki avukatları "patrona 'siz', işçiye 'sen' mi?" diye tepki gösterdi.


Soma'daki maden faciasına ilişkin 8'i tutuklu 46 sanığın yargılandığı davanın 21. oturumu başladı. Akhisar Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada mağdur ve tanıkların dinlenmesine devam edildi.
Madende şalterci olarak çalışan Ramazan Akkoç, ifadesinde olay günü 5. banttaki şalterde olduğunu, saat 15.00'e yaklaşırken bantların birden durduğunu söyledi. Yetkililere haber vermek istemesine rağmen telefonların çalışmadığını anlatan Akkoç, "Sonra amir geldi, 'dışarı çıkalım' dedi. Onun ceketi diğer taraftaydı, onu aldım geldim. Bu sırada siyah bir duman geldi. H panosuna gitmemi istedi. Oradaki arkadaşlara dumanı haber verdim. Maskeleri taktık. Bir süre sonra da mavi bir boru vardı, şefimiz hava almak için onu kesmemizi söyledi, onun havasını kullandık" diye konuştu.
Yangın anında neler yapması gerektiği anlatılmamış
Akkoç, bir süre sonra dumanın daha da yoğunlaştığını belirterek, bunun üzerine herkesin helalleştiğini, daha sonra kurtarma ekibinin kendilerini kurtardığını aktardı. Çalıştığı bölgede yangın tüpü bulunmadığını belirten Akkoç, kendisine daha önce madende tehlike anında neler yapması gerektiğinin anlatılmadığını ifade etti.
"Patrona 'siz', 'işçiye' sen"

Sanık avukatlarından Yusuf Koçyiğit'in, Akkoç'a soru sorarken "sen" diye hitap etmesine müşteki avukatları "patrona 'siz', işçiye 'sen' mi oluyor" sözleriyle tepki gösterdi. Müşteki avukatları, Koçyiğit'in soru sormak yerine yorum yaptığını ileri sürerek, mahkeme heyetine itirazda bulundu. Koçyiğit, yargılamanın engellendiğini iddia etti, bu sırada müşteki ve sanık avukatları arasında tartışma yaşandı. Akkoç, şikayetçi olduğunu söyledi.
"Beni tanıyor musunuz?"
Daha sonra ifade vermek üzere Yusuf Koçan salona girdi. Madende işçi olan kardeşini faciada kaybettiği öğrenilen Koçan, kürsüye çıkarken tutuklu sanıklara dönerek "Beni tanıyor musunuz?" dedi ve işaret parmağını salladı. Sanık avukatları "tehdit var" diyerek tepki gösterdi. Koçan, "Beni tanıyıp tanımadıklarını sordum sadece" ifadelerini kullandı.
Sanık avukatlarının itirazı üzerine Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı duruşmaya 10 dakika ara verdi.
Kürsüden inerken fenalaşan Koçan'a sağlık görevlileri müdahale etti. Bu sırada salondaki madenci yakınları da sanık avukatlarına tepki gösterdi. Aranın ardından Mahkeme Başkanı Ballı, Koçan'ın daha sonra dinleneceğini söyledi.
Tanık olarak dinlenen Mustafa Bostancı da olay anında U3 bölgesinde tarama yaptıklarını anlatarak, önce yerini tam olarak bilmediği bir bölgede dinamit patlatıldığını, bundan 15-20 dakika sonra etrafı duman sardığını ifade etti. Dinamit dışında bir patlama sesi duymadığını aktaran Bostancı, daha sonra "Temiz hava çıkışına çıktık. İzlemeyi aradık, durumu bildirdik" dedi.
Ballı, Bostancı'ya "Savcılık ifadesinde dinamit patlatılmasından hemen sonra duman geldiğini söylemişsin, duman ne zaman geldi?" diye sordu. Bostancı "15-20 dakika sonra" cevabını verdi.
"Sıcak kömür çıkıyordu, buna rağmen üretim daha da artırıldı"
Bostancı, son dönemlerde ocağın bazı bölgelerinde sıcak kömür olduğunu belirterek, ayrıca daha önce madenden günde 50-60 kamyon kömür çıkarılırken, son dönemlerde sayının 70-80 kamyona yükseldiğini, en çok kömür çıkaran vardiya amirinin fotoğrafının panoya asıldığını dile getirdi.
"Sağol şef"
Bostancı, yaklaşık 4,5 yıldır çalıştığı Soma Kömür AŞ'de gaz maskelerine 6 ayda bir bakım yapıldığını sözlerine ekledi. Bostancı, kendisine soru sormak isteyen tutuklu sanığın geçmiş olsun dileği üzerine "sağol şef" cevabını verdi. Bunu üzerine mağdur avukatlarından Can Atalay, "Sanıkların tanıklara soru sormasındaki mahiyet açıkça görülüyor, yaşanan baskı görülüyor, bu nedenle biz soru sormayacağız" dedi. İşçi yakınları da Bostancı'ya tepki gösterdi.
Mahkeme Başkanı Ballı, duruşmaya öğle arası verdi. cnntürk.com.tr

'Letonya 50 yıl içinde Müslüman bir ülke olacak'

Letonya'da İslami Kültür Merkezi Basın Sözcüsü, doğurganlık oranı fazla olan Müslümanların, 50 yıl sonra ülkedeki Hıristiyanların sayısını aşacağını söyledi.


Letonya'da Müslüman cemaatinin önde gelen örgütlerinden İslami Kültür Merkezi Basın Sözcüsü Robert Klimoviç, Letonya'nın 50 yıl içinde Müslüman bir ülke haline geleceğini iddia etti. Müslümanların doğurganlık oranlarının yerli nüfusa göre yüksek olduğunu belirten Klimoviç, 50 yıl sonra ülkedeki Müslümanların sayısının Hıristiyanları geçeceğini söyledi.
Letonya'daki Neatkariga Rita Avize gazetesine bir röportaj veren İslami Kültür Merkezi Basın Sözcüsü Robert Klimoviç, Letonya'daki Müslümanların doğurganlık oranının yerli nüfusa göre çok daha yüksek olduğunu, kendisinin de üç çocuk sahibi olduğunu belirterek, bu durumda elli yıl içinde Letonya'da Müslümanların sayısının Hıristiyanların sayısını geçeceğini ifade etti.
Avrupa ülkelerinin göçmen dalgasını kendi elleriyle yarattığını söyleyen Klimoviç, "Çünkü onlara köle gerekiyor, çalışacak insan gerekiyor" diye konuştu. Klimoviç, Müslüman ülkelerden gelenlerin içki içmedikleri ve sürekli sigara molası vermedikleri için, Letonya'da pek çok işletme sahibinin, işyerlerinde sadece Müslüman ülkelerden gelen öğrencilere iş verdiğini dile getirdi. DHA