Özgecan'ın katilinin annesi "Oğlumu toprağa vermek istiyorum. Çöpe mi atayım" diye ağladı. Köy muhtarı ise "Onu istemiyoruz, mezarlığı kilitledim" dedi.
Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ı evine gitmek üzere bindiği minibüste tecavüze yeltenip hunharca katleden minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’in tutulduğu yüksek güvenlikli cezaevinde tabancayla öldürülmesi, suç ortağı babası Necmettin Altındöken’in de yaralanmasıyla ilgili soruşturma ve inceleme, bakanlık müfettişleri ve savcılıkça sürdürülüyor. Özgecan’ın katilinin cenazesi ise Mersin ve Tarsus’ta dolaştırıldı, ancak defnedilemeyince ortada kaldı. Altındöken’in annesi “Öldü daha ne olsun. Çöpe mi atayım. Oğlumun cenazesini vermiyorlar” diye ağladı. Cenazenin defnedileceği köyün muhtarı ise “Kabul etmiyorum. Kilitledim mezarlığı, zorla açıp girecek halleri yok. İnsanlık suçu ya, canlı canlı adamın bilekleri kesilir mi? Mezarlığa koymama yetkisine sahibim. Bu köy benim köyüm.Ben kabul etsem bile onu geri kepçe ile çıkarırlar” dedi. Jandarma ekipleri köyde geniş güvenlik önlemleri aldı. Gergin bekleyiş sürüyor.
Yüksek güvenlikli F Tipi Adana Kürkçüler Cezaevi’nde dünkü cinayetle ilgili 7 Cumhuriyet Savcısı ve 2 bakanlık müfettişi soruşturmayı sürdürürken, gün içindeki tüm ziyaretçiler mercek altına alındı, güvenlik kameraları da titiz şekilde incelendi. Cezaevindeki cinayetin esrar perdesi aralanmaya ve tabancanın içeri nasıl sokulduğu araştırılıyor.
2 MAHKUM SORGULANIYOR
50 yıla hükümlü ve 10 yıldır Adana Cezaevi’nde bulunan ‘suç makinesi’ olarak tanınan Gültekin Alan dünkü cinayetin şüphelisi olarak sorgulanıyor. A.G. adlı bir mahkumun da tabancanın sağlanmasıyla ilgisi bulunduğu ileri sürülüyor. Sorgulanan şüphelilerin tabancayı tuvalette buldukları iddiasını inandırıcı bulmayan soruşturma ekibi, mahkumların yanı sıra cezaevi görevlilerinin tümünün de sabaha kadar ifadesini aldı, dışarı çıkmalarına izin verilmedi.
Cinayetin havalandırma sırasında işlenmiş olması nedeniyle, 2 ve 3 kişilik hücrelerde kalan mahkumların, ayrıca baba ve oğlunun saldırı sırasındaki havalandırmada kurallara uyulup uyulmadığı da bu soruşturma ile ortaya çıkmış olacak. Saldırıda vurulan baba Necmettin Altındöken’in tedavisinin sürdüğü hastanede, linç girişimine karşı da geniş güvenlik önlemleri alındı.
KATİL AŞIRI KAN KAYBETTİRMİŞ
Yüksek Güvenlikli cezaevinde Özgecan Aslan’ın katili ile suç ortağı babasının nasıl vurulduğunun aydınlanması kamu oyunda da merakla beklenirken, 10 Eylül’de Osmaniye’den Adana’ya oğlunun yanına nakledilen nakledilen Necmettin Altındöken ile oğlu Ahmet Suphi’nin aynı koğuşta bulundukları; hatta dünkü saldırıyı gerçekleştiren mahkum ile de aynı koğuşta oldukları konuşulmasına rağmen, yetkililerce henüz bir açıklama yapılmadı.
GARDİYANI DA REHİN ALMIŞ
Tuvalete giden hükümlü Gültekin Alan’ın burada bulduğunu söylediği tabancayla baba ile oğlunu vurduğu, olayı müdahale eden infaz koruma memurunu 2.5 saat rehin aldığı, ağır yaralanan baba ile oğlunun hastaneye sevkinin ise saldırganın tehditleri nedeniyle geciktiği ileri sürüldü. Ahmet Suphi Altındöken’in zamanında hastaneye sevkinin yapılması halinde kurtulabileceği, ancak aşırı kan kaybettiği de konuşulan iddialar arasında yer alıyor.
DEFİN YERİ BULUNAMADI
Mersin’in Tarsus İlçesi’nde hunharca öldürülen Özgecan Aslan’ın katili minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’in cenazesi Adana Adli Tıp Kurumu’nda yapılan otopsinin ardından sabaha karşı 03.15′te annesi ve kız kardeşine teslim edildi. Tarsus’a götürülen cenaze gece Tarsus Asri Mezarlıkta defnedilmek istendi. Ancak belediye görevlileri, ‘gece defin işlemi yapılamayacağını’ söyleyerek izin vermeyince aile, cenazeyi tekrar kiraladıkları özel nakil aracıyla Adana’ya getirdi, kimsesizler mezarlığında toprağa vermek istedi.
Adana Devlet Hastanesi morguna indirilen Ahmet Suphi Altındöken’in cenazesi için sabah saatlerine yakınları tekrar hastaneye gitti. Çevik Kuvvet ekiplerinin de geniş güvenlik önlemi aldığı hastanede aile, cenazeyi Adana’da toprağa vermek istediklerini bildirdi. Yapılan görüşmeler sırasında belediyeler cenazenin Adana’daki mezarlıklarda toprağa verilmesi konusunda çekince yaşadı.
CENAZE NAKİL ARACI BULUMADILAR
Yaklaşık 2 saat süren görüşmelere rağmen Adana’da bir mezarlık yeri verilmeyince, eşinden boşanmış olan annesi Naciye Tan ve kız kardeşi, cenazelerini tekrar Tarsus’a götürmek istedi, ancak bu kez ne belediyeler ne de özel şirketler cenaze aracı vermedi. Anne, oğlunun cenazesini kendi köyü olan Tarsus’un Kocaköy Mahallesi’ne götürmek istediği bildirdi. Ancak nakil için araç bulunamayınca aile hastane morgunda uzun bir bekleyişe girdi.
ANNE: ÖLDÜ DAHA NE OLSUN
Adana Devlet Hastanesi’nin morgunda oğlunun cenazesini defnedebilmek için çözümler arayan annesi Naciye Tan görüntü alınmasına tepki gösterdi. Polislerin ve yakınlarının teselli etmeye çalıştığı Naciye Tan, “Ben anneyim, 2 gündür otomobillerde bekliyorum. Oğlumun cenazesini toprağa vermek istiyorum. Öldü daha ne olsun. Çöpe mi atayım. Oğlumun cenazesini vermiyorlar” diye ağladı. Anne, güçlükle sakinleştirildi.
CEVAP BEKLEYEN SORULAR
Ahmet Suphi Altındöken’in cezaevinde öldürülmesi ve olayın gizemini koruması, beraberinde birçok soruyu da gündeme getirdi. Olayın cezaevinin neresinde olduğu, failinin/faillerinin belirlenip belirlenmediği, belirlendi ise bu failin suçları arasında tecavüz gibi fillerinin olup olmadığı, aydınlandı ise cinayet silahının cezaevine nasıl sokulduğu, cezaevinde yakınları bulunanların bu yakınlarının can güvenliğinin nasıl sağlandığı ve cezaevindeki yüksek güvenlik sisteminin neler olduğu konuları hakkında yapılacak açıklamalar bekleniyor.
20 BİN METREKARELİK CEZAEVİ
Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi, E tipi ve açıkcezaevinin bulunduğu kente 18 kilometre uzaktaki kompleksin 34 dönümlük bölgesinde yer alıyor. F Tipi 20 bin metrekare alana sahip ve 3 bloktan oluşuyor. Mahkumlar 103 adet 3, 59 adet tek kişilik hücre ve koğuşlarda kalıyor. Mahkumların aileleri ile görüşleri kırılmaz şeffaf camlı kabinlerde telefonla yapılıyor. Cezaevinin çevresi 4 metre yükseklikte duvarlarla çevrili. Hastalanan mahkumların dışarıya sevkinde yaşanabilecek kaçma girişimleri nedeniyle, cezaevi içinde tıp doktoru ve diş hekimi bulunan sağlık merkezi var.
BABASININ ÖLDÜĞÜ DOKTOR KONTROLÜNDE SÖYLENECEK
Ahmet Suphi Altındöken’in boşandığı eşi Neslihan’ın avukatı Ebru Çatıkkaş, 6 yaşındaki erkek çocuğun soyisminin değiştirilmesi için açtıkları davanın devam ettiğini belirterek, “Müvekkilim gazetecilerle görüşmek istemiyor. O da olayı basından öğrenmiş. Çocuklarının durumdan şu an için haberi yok. Neslihan, doktor kontrolünde çocuğa babasının öldüğünü söyleyecek” dedi.
ASLAN AİLESİ, ÖZGECAN’IN MEZARINI ZİYARET ETTİ
Adana’da öldürülen Ahmet Suphi Altındöken’in katlettiği üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın ailesi, kızlarının mezarını ziyaret etti. Mersin Şehir Mezarlığı’ndaki Özgecan’ın mezarına giden baba Mehmet, anne Songül ve abla Beste Aslan dua etti. Anne Songül Aslan kızının mezarını temizleyip dua okurken, baba Mehmet ise kızının anıt mezarını öptü. Abla Beste de ziyaret boyunca gözyaşı dökerek dualar okudu. Acılı anne baba, yanlarında getirdikleri çiçekleri de kızlarının anıt mezarına bıraktı.
“ADALETİN BU ŞEKİLDE TECELLİ ETMİŞ OLMASI DA MANİDAR”
Haberi internette görünce her zamanki gibi asparagas olduğunu düşündüğünü ifade eden baba Mehmet Aslan, şunları söyledi:
“Acaba doğru mu diye hiçbir yere sormadım. Cani de olsa, katil de olsa, Allah rahmet eylesin. Katilleri bile savunuyormuşum gibi görünmesin. Sonrasında yüzlerce olay tekrarlandı. Binlerce, dünyada milyonlarca böyle insan var. Adaletin bu şekilde tecelli etmiş olması da manidar. Hukukun üstünlüğünün olduğu, herkesin can güvenliğinin sağlandığı bir devlet kurumunda böyle bir şeyin olmasına çok sevinmiyorum. Onların ömür boyu ceza almaları ile zaten adalet tecelli etmişti. Özgem edebiyata uğurlandığında herkes bu bir milat oldu demişti. Demek ki olmamış. Milat olabilmesi için bütün insanların topyekun bir sevgi ve barışın tesisi edilmesi, sevgi seferberliğine girilmesi gerekiyor. Bütün Özgecanların ruhlarının şad olması, cennetin en güzel köşelerinde olduklarına inanıyorum.”
“NE ÜZÜLDÜM, NE SEVİNDİM”
Anne Songül Aslan ise, “Allah herkesin yardımcısı olsun. Ben öldüğünü öğrenince ne üzüldüm ne sevindim. Çünkü benim kızım gelmeyecek, bunun bilincindeyim. Benim kızım bir melek. Allah onun da yardımcısı olsun. Hem bu dünyasını hem öbür dünyasını mahvetti. O da bir insan ama bir şey diyemiyorum. Allah yardımcısı olsun diyorum sadece. O da bir canlı sonuçta. Onun da bir canı var. Sevindim de diyemem üzüldüm de diyemem. Toplumumuzda bu tür insanlar çok fazla” diye konuştu.
KÖYDE DEFİN HAZIRLIĞI
Öte yandan Suphi Altındöken’in cenazesinin kendi köylerine geleceği duyumunu alan Tarsus’un Kocaköy sakinleri ve Muhtarı mezarlık kapısına kilit vurdular.
KATİLİN GÖMÜLMEK İSTENDİĞİ KÖYÜN MUHTARI DİRENİYOR
Katil Ahmet Suphi Altındöken’in cenazesinin annesi Neciye Tan’ın köyüne gömüleceği bilgisinin ortaya çıkması üzerine, Büyükşehir Yasası ile mahalle olan Tarsus İlçesi’nin Kocaköy Mahallesi muhtarı Rıfat Öcalan, cenazeyi kabul etmeyeceklerini açıkladı.
Muhtar Öcalan, “Kabul etmiyorum. Kilitledim mezarlığı, zorla açıp girecek halleri yok. İnsanlık suçu ya, canlı canlı adamın bilekleri kesilir mi? Mezarlığa koymama yetkisine sahibim. Bu köy benim köyüm. Bu köyde ben yaşıyorum. Ailesi tarafından gömülmesi için talep geldi, kabul etmedim. Ahmet Suphi Altındöken’i tanımam, sadece basından gördüm. Annesi bu köylü değil, annesinin büyükannesi bu köylü. Bu köyle yakından uzaktan ilgisi yok” cevabını verdi. Bu sırada kendisine gelen telefona yanıt veren muhtar Öcalan, arayan kişiye, “Kadavra yapsınlar. Devletin üniversitelerinin kadavraya ihtiyacı var. Bari o şekilde insanlığa faydası olsun, değil mi? Ben kabul etsem bile onu geri kepçe ile çıkarırlar” diye tepki gösterdi.
Özgecan’ın dün cezaevinde öldürülen katilinin ailesi tarafından defnedilecek mezarlık bulunamaması, sosyal medya ile okur köşelerinde geniş yankı buldu. “Yatacak yeri yok sözü böyle bir şeymiş” diye yazanların yanısıra, annesinin ızdırabı konusunda empati yapılmasını isteyenler de farklı görüşlerini bu kecralarda ifade etti. DHA
12 Nisan 2016 Salı
Hiç kimse onu beğenmedi aşkı onda buldu
Jean Kelly dünyaya geldiğinde doktorlar onun kör, sağır ve dilsiz olacağını, 3 yaşına daha gelmeden öleceğini düşünüyordu. Genetik bir bozukluk olan 'Apert Sendromu'na sahip Jean'in bazı organlarındaki anormallikler yüzünden hayatı hiç kolay olmasa da doktorların tahminlerini boşa çıkardı. Bir yandan hayata tutunmaya çalışan Kelly 26 yaşında aşkı da buldu. Şimdi ise evlenmeyi ve bebek sahibi olmayı düşünüyor.
DOKTORLARI YANILTTI
200 binde 1 görülen bu genetik hastalıkla doğan Jean Kelly tüm hayatını dış görünüşünü eleştiren insanlarla savaşarak geçirdi. Tüm hamileliğini sağlıklı bir bebek bekleyerek geçiren anne Elizabeth ise Kelly'nin doğumundan birkaç ay sonra kızına koyulan teşhis ile yıkılmıştı. Doktorlar Elizabeth'e kızının gözlerinin görmeyeceğini, sağır ve dilsiz olabileceğini, muhtemelen 3 yaşına kadar ölümünün gerçekleşeceğini söyledi. Ancak Jean Kelly doktorların tahminlerini boşa çıkardı.
HASTALIĞI ONU ENGELLEYEMEDİ
7 ve 12 yaşları arasında kendi kendine giyinebilmesi, beslenebilmesi için Jean çok acı bazı operasyonlar geçirdi ve el ve ayak parmakları birleştirildi. Öğrenmeyi, araştırmayı çok seven Jean Kelly'nin hastalığı hayattan kopmasına engel olamadı. Jean yürüdü, okuma yazma öğrendi. Hatta ilerleyen yaşlarında bir resepsiyon görevlisi olmak için üniversiteye giden Jean Kelly "Ben her zaman diğer insanlardan farklı olduğumu biliyordum. Ancak bu durumun hedeflerime ulaşmam için beni durdurmasına izin vermemek için elimden geleni yaptım." diyor.
HAYATININ AŞKINI BULDU
Jean Kelly iki yıl önce 28 yaşındaki görme engeli olan ve 'Serebral Palsi' rahatsızlığına sahip Martin Stokes ile tanıştı. Genetik bozuklukla doğan bu iki insan önce arkadaş oldular ve daha sonra birbirlerine karşı hisleri olduğunu farkettiler. Her zaman bir aile kurma hayali olan Jean Martin'den sonra bunun gerçekleşebileceğini düşündü. İleride bir çocuk sahibi olursa kendi hastalığının görülme riskinin yüzde 50 olduğunu bilen genç kadın bunu göze almaya hazır olduğunu, çocuğununda kendisi kadar harika biri olacağını söylüyor. (hürriyet.com.tr)
DOKTORLARI YANILTTI
200 binde 1 görülen bu genetik hastalıkla doğan Jean Kelly tüm hayatını dış görünüşünü eleştiren insanlarla savaşarak geçirdi. Tüm hamileliğini sağlıklı bir bebek bekleyerek geçiren anne Elizabeth ise Kelly'nin doğumundan birkaç ay sonra kızına koyulan teşhis ile yıkılmıştı. Doktorlar Elizabeth'e kızının gözlerinin görmeyeceğini, sağır ve dilsiz olabileceğini, muhtemelen 3 yaşına kadar ölümünün gerçekleşeceğini söyledi. Ancak Jean Kelly doktorların tahminlerini boşa çıkardı.
HASTALIĞI ONU ENGELLEYEMEDİ
7 ve 12 yaşları arasında kendi kendine giyinebilmesi, beslenebilmesi için Jean çok acı bazı operasyonlar geçirdi ve el ve ayak parmakları birleştirildi. Öğrenmeyi, araştırmayı çok seven Jean Kelly'nin hastalığı hayattan kopmasına engel olamadı. Jean yürüdü, okuma yazma öğrendi. Hatta ilerleyen yaşlarında bir resepsiyon görevlisi olmak için üniversiteye giden Jean Kelly "Ben her zaman diğer insanlardan farklı olduğumu biliyordum. Ancak bu durumun hedeflerime ulaşmam için beni durdurmasına izin vermemek için elimden geleni yaptım." diyor.
HAYATININ AŞKINI BULDU
Jean Kelly iki yıl önce 28 yaşındaki görme engeli olan ve 'Serebral Palsi' rahatsızlığına sahip Martin Stokes ile tanıştı. Genetik bozuklukla doğan bu iki insan önce arkadaş oldular ve daha sonra birbirlerine karşı hisleri olduğunu farkettiler. Her zaman bir aile kurma hayali olan Jean Martin'den sonra bunun gerçekleşebileceğini düşündü. İleride bir çocuk sahibi olursa kendi hastalığının görülme riskinin yüzde 50 olduğunu bilen genç kadın bunu göze almaya hazır olduğunu, çocuğununda kendisi kadar harika biri olacağını söylüyor. (hürriyet.com.tr)
Turizm sektörüne bir iyi haber daha
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Soylu, Antalya ve Muğla'da turizm sektörlerinde 2015 yılında 9 ay çalışan, 3 ay işi askıya alınan toplam 44 bin 753 kişinin, 2016 yılında 9 ay çalışma şartıyla sigorta primleri ve ücretlerinin İŞKUR tarafından karşılanacağını bildirdi.
Turizm sektörüne yönelik daha önce kredi yapılandırılması ve bölgesel teşviklerden yararlanma gibi destekler gündeme geldi.
Turizm ve işletme belgesi deniz turizm yatırımları, yatırımlarda devlet yardımları hakkında kararın "İllerin Bölgesel Desteklerden Yararlanabilecek Sektörlerine İlişkin Sektör Numaraları" tablosuna eklenmişti.
Resmi Gazete'de yayımlanan açıklamada turizm kredilerinin yeniden yapılandırılacağı da belirtilmişti.
Turizm sektörüne yönelik daha önce kredi yapılandırılması ve bölgesel teşviklerden yararlanma gibi destekler gündeme geldi.
Turizm ve işletme belgesi deniz turizm yatırımları, yatırımlarda devlet yardımları hakkında kararın "İllerin Bölgesel Desteklerden Yararlanabilecek Sektörlerine İlişkin Sektör Numaraları" tablosuna eklenmişti.
Resmi Gazete'de yayımlanan açıklamada turizm kredilerinin yeniden yapılandırılacağı da belirtilmişti.
Özgecan Aslan'ın katilini öldüren mahkum ortaya çıktı!
Özgecan Aslan cinayeti ile ilgili son dakika haberleri peş peşe geldi. Mersin’de minibüste tecavüz edilmek istenirken öldürülen Özgecan’ın katili baba-oğul, yüksek güvenlikli F tipi cezaevinde silahlı saldırıya uğradı. Saldırıda Ahmet Suphi Altındöken öldü, babası yaralandı. Cezaevinden sızan bilgilerde cinayet zanlısı olarak 50 yıla hükümlü İç Anadolu'da çeşitli illerde birçok suça karışan ve 'Suç makinesi' olarak tanınan Gültekin Alan'ın sorgulandığı anlaşıldı. Olayla ilgili 7 savcı görevlendirildi. Suphi Altındöken'in cenazesi ise henüz toprağa verilemedi.
Özgecan Aslan'ın katilinin öldürülmesi ile ilgili son dakika haberleri gelmeye devam ediyor.. Türkiye'de ölümüyle infial yaratan Özgecan Aslan’ın (20) katili minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken (27) ile babası Necmittin Altındöken (51), yüksek güvenlikli Adana F Tipi Kapalı Cezaevi’nde dün 15.00 sıralarında saldırıya uğramıştı.
Kalbine yakın bir noktaya kurşun isabet eden Ahmet Suphi Altındöken yaşamını yitirdi. İki kurşunla vurulan baba Necmittin Altındöken yoğun bakıma alındı. Saldırının 6.35 mm tabancayla gerçekleştirildiği belirlendi. Adalet Bakanlığı olayla ilgili olarak 2 müfettiş görevlendirdi.
ÖZGECAN'IN KATİLİNİ ÖLDÜREN KİŞİ GÜLTEKİN ALAN MI?
Özgecan'ın katilinin cezaevinde vurularak öldürülmesi konusunda Cumhuriyet Savcılığı ile cinayet masası dedektiflerinin inceleme ve sorgulamaları geç saatlere kadar devam etti. Ancak olayın oluş şekliyle ilgili bir açıklama yapılmadı. Cezaevinden sızan bilgilerde cinayet zanlısı olarak 50 yıla hükümlü İç Anadolu'da çeşitli illerde birçok suça karışan ve 'Suç makinesi' olarak tanınan Gültekin Alan'ın sorgulandığı anlaşıldı. Silahın cezaevine nasıl sokulmuş olduğu da henüz netleşmedi. İddiaya göre, adı yetkililerce henüz açıklanmayan zanlının tabancayı tuvalette bulduğunu söylediği belirtildi. Sorgulama ekibinin bazı mahkumların suçu üstlenmesi olasılığını da dikkate alarak, sorgulama yaptığı bildiriliyor. Adalet Bakanlığı'ndan gönderilen iki müfettiş ile Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nden gelen yetkililer de akşam saatlerinde Adana'ya ulaşıp, doğruca Kürkçüler Cezaevi'ne geçti.
7 SAVCI ARAŞTIRIYOR
Ahmet Suphi Altındöken'in cezaevinde silahla öldürüldüğü babasının yaralandığı olaya 7 cumhuriyet savcısı görevlendirildi.
Olayın ardından, silahlı saldırının gerçekleştiği Adana E Tipi Kapalı Cezaevi'nde kamera kayıtları incelendi. Giriş ve çıkışlar ile ziyaretçi girişleri kontrol edildi. Adalet Bakanlığı, olayın ardından 1 adalet müfettişi, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünce de 2 kontrolör görevlendirildi.
CENAZE GERİ GETİRİLDİ
Bu arada, silahlı saldırının ardından yaralı olarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Ahmet Suphi Altındöken'in cenazesi henüz defnedilmedi. Gece Mersin'in Tarsus ilçesine götürülen, sabah saatlerinde tekrar Adana'ya getirilerek Adana Devlet Hastanesi morguna konulan Altındöken'in cenazesinin yakınları tarafından kimsesizler mezarlığına defnedileceği öğrenildi.
Öte yandan, silahlı saldırıda karın bölgesinden yaralanan Ahmet Suphi Altındöken'in babası Necmettin Altındöken'in Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki tedavisinin sürdüğü belirtildi.
6.35 MİLİMETRELİK SİLAHLA VURULMUŞ
Adana Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan saldırı sonrası Adana E Tipi Kapalı Cezaevi’ne giderek inceleme yaptı. Olayda kullanılan tabancanın 6.35 milimetre çapında olduğu belirlenirken, saldırının nasıl gerçekleştiği araştırılıyor.
ÖZGECAN ASLAN'IN AMCASI KONUŞTU
Özgecan Aslan'ın amcası Yaşasın Aslan, "Neden diye sordum. Cevap bulmak için çaba harcadım. Şu an çok net söylüyorum üzüldüm, ölmemeliydi. Bu kadar basit ölmemeliydi, yaşamalıydı. Her gün bu acıyı yaşamalıydı. Annesi ve babası iyi değiller" dedi.
HİÇBİR ŞEY ÖZGECAN’I GERİ GETİRMEZ
Özgecan’ın annesi Songül Aslan, kızının katilinin öldürülmesiyle ilgili “Hiçbir şey benim kızımı geri getirmez” derken baba Mehmet Aslan, “Her konuştuğumuzda eskiye dönüyoruz. Konuyla ilgili bilgimiz yok” dedi. Amca Yaşasın Aslan da “Caniler adına üzüldüm. Ölüm bu kadar ucuz olmamalı. Yaşayıp bizim yaşadıklarımızı her an hissetmelerini isterdim" dedi.
MAHKUMLAR SORGULANDI
Adana Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Cinayet Büro ekiplerinin, olaya adı karışan mahkum veya mahkumları sorguladığı öğrenildi.
CENAZESİNİ SAHİPLENMEM
Ahmet Suphi Altındöken'in amcası Behzat Altındöken ise cenazeye sahip çıkmayacaklarını belirterek, "Zaten 1 yıldır bu acıyı çekiyoruz. Onları zaten akraba olarak kabul etmiyoruz. Ben cenazesini sahiplenmem. Annesi sahiplenip defnederse bir şey diyemem" dedi.
BOŞANDIĞI EŞİ: YABANCI BİRİNİN ÖLÜM HABERİNİ DUYMUŞ GİBİ OLDUM
Ahmet Suphi Altındöken'in boşandığı eşinin avukatı Ebru Çatıkkaş, soyadı gizlenen müvekkilinin gazetecilerle görüşmek istemediğini belirterek, şunları söyledi:"Herkes gibi o da basından öğrenmiş ve duyunca şoke olmuş. 'Abla bu cezaevinde değil miydi, nasıl olur?' diye bana sordu. Ben de 'Hiçbir şey bilmiyorum. Başsavcının basın açıklamasını bekliyoruz. Sonuçta cezaevinde olan birisi nasıl silahla ölür bunun cevabını ben de merak ediyorum' dedi. Daha sonra bana, 'Ya abla nasıl hayatımızdan çıkıp gitmiş ki yabancı birisinin ölüm haberini duymuş gibi oldum' dedi.
AYNI KOĞUŞTA KALIYORLARMIŞ
Bugün silahlı saldırıya uğrayan baba ve oğlunun cezaevinde aynı koğuşta kaldıkları kaydedildi.
HÜKÜMETTEN AÇIKLAMA: SİLAH NASIL...
Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş da Bakanlar Kurulu sonrasında yaptığı açıklamada Özgecan Aslan’ın katili Suphi Altındöken’in cezaevinde öldürülmesine ilişkin soruya cevap verdi. Kurtulmuş şunları söyledi: Özgecan’ın katili olan kişi cezaevinde silahla vurularak öldüğü bilgisi bize ulaştı. Suphi Altındöken’in ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı ve burada hayatını kaybettiği, babasının da hayati tehlikesinin olmadığı bilgisi var. Cezaevinde kim olursa olsun birinin öldürülmüş olması asla kabul edilemez. Burada kimin hatası kusuru varsa bu ortaya çıkarılacaktır. Bu konuda Adana Başsavcılığı olaya el koymuştur. Adalet Bakanlığı da çalışma başlatmıştır. Silah içeriye nasıl sokuldu, kimin ihmali, kusuru vardır bu ortaya çıkarılacaktır.
AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET ALMIŞLARDI
Geçen yıl 3 Aralık’ta Tarsus 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan son duruşmada Özgecan Aslan’ın katil zanlısı Ahmet Suphi Altındöken ile babası Necmettin Altıdöken ile arkadaşı 20 yaşındaki Fatih Gökçe, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. Ayrıca tecavüz ve diğer suçlardan da minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’e 27, arkadaşı Fatih Gökçe’ye 24 yıl hapis cezası verildi.
İDDİANAMEDE KORKUNÇ DETAYLAR VARDI
Özgecan Aslan cinayeti Türkiye'yi sarsmıştı. İddianamede korkunç detaylar yer almıştı.
Özgecan'ın öldürülüp yakılmasına ilişkin üç sanık hakkında hazırlanan iddianamede bu cinayetin, “saldırganın cinsel saldırı eylemini işleyememekten duyduğu infial” ile gerçekleştirildiği ifade edildi. Özgecan’ın boğazına isabet eden 11 bıçak darbesinden sekizinin ayrı ayrı ölümcül olduğu anlaşıldı. Savcı Ayhan Akyol, “İşlenen suçun insanların güven duygusuna, toplumun ortak değer yargılarına, vicdanına vermiş olduğu zarar ile toplumda meydana getirdiği infial göz önüne alınarak” cezada indirim yapılmamasını ve alt sınırdan uzaklaşılarak, üst sınırdan ceza verilmesini istedi.
İddianameye göre Özgecan Aslan ve arkadaşı B.N.G. ile Tarsus’taki bir alışveriş merkezinde gezdikten sonra saat 20’de buradan çıkıp otobüs durağına gitti. Aslan, şüpheli Ahmet Suphi Altındöken’in kullandığı minibüse binip evinin bulunduğu Mersin yönüne devam etti. Araç seyir halindeyken Altındöken’in güzergah değiştirmesi üzerine araçta kendisinden başka bir yolcu kalmadığını anlayan Arslan, “Senin niyetin ne de bu yola girdin” diye tepki gösterdi. İddianamede, şöyle devam edildi:
BOĞAZDA 11 BIÇAK YARASI
“Arslan’ın, şüpheliden aracı normal yoldan götürmesini istediği, kendisine yönelik cinsel saldırı ya da başka bir kötülüğü engellemek amacıyla aracın kapılarını açmasını, kendisini indirmesini istediği, şüphelinin aracı yolun kenarına tenha bir yere çekerek durdurduğu ve maktule cinsel saldırı amacıyla saldırdığı, maktulün direnip şüphelinin yüzünü tırnaklaması ve biber gazı sıkması üzerine cinsel saldırı eylemini gerçekleştiremeyeceğini anlayan şüphelinin maktulu darp etmeye başladığı, darbelerin etkisiyle maktulün araç koridoruna, demir aksanlara çarparak baygınlık geçirip yere düştüğü...”
ARKADAŞINI ÇAĞIRDI
İddianameye göre Altındöken, genç kızın bayılması üzerine arkadaşı Fatih Gökçe’yi aradı ve yardıma çağırdı. Araç seyir halindeyken Aslan can havliyle ayağa kalktı. Aslan’ın minibüsün koridorunda, ayakta durduğunu gören Altındöken, eliyle vurarak, genç kızı tekrar yere düşürdü. Altındöken ve Gökçe’nin Kasım Ekenler Sitesi yakınlarında buluşarak, ne yapacaklarını konuşmak üzere Mersin Üniversitesi’ne ait ıssız ve tenha bir noktaya gitti. Bu sırada Aslan baygın vaziyetteydi. İddianameye göre iki sanığın Aslan’a cinsel saldırıda bulunup bulunmadığına ilişkin bir bulgu tespit edilemedi.
Altındöken’in isteği üzerine Gökçe, bir arkadaşını arayarak, 5 TL’lik benzin getirmesini istedi. Benzin geldikten sonra Gökçe evine dönerken, Altındöken de babası Necmettin’i arayıp evlerinin bulunduğu sokak başında buluşmayı önerdi. Baba oğul buluştuktan sonra onlara Fatih Gökçe katıldı. Baba Altındöken’in “Bakın, yaşıyor mu?” demesi üzerine yaptıkları kontrolde Arslan’ın yaşadığı ve sesler çıkardığı anlaşıldı. Gökçe’nin “Başladığın işi bitir” demesi sonrası Ahmet Suphi Altındöken’in boğazına defalarca bıçak saplayarak Aslan’ı öldürdü. Sonra da Aslan’ın bileklerini kesip torbaya koydu. Torbayı da evin bodrumundaki kullanılmayan tuvaletin içine saklayıp üzerine talaş döktüler. Daha sonra “kendi aralarında cesedi ve delilleri nasıl yok edecekleri konusunda konuşarak” cesedi yakmaya karar verdi. Gökçe bir benzin istasyonuna giderek, 40 TL’lik benzin alırken, baba oğul Altındöken de cesetle beraber Alman Mezarlığı denilen mevkideki dere kenarına geldi. Gökçe’nin yolu kolladığı sırada diğerleri benzinle cesedi yaktı.
'AMAÇ CİNSEL SALDIRIYDI'
İddianameye göre, Aslan’ın vücudunda, tümü boyuna isabet etmiş 11 bıçak yarası vardı. Bu darbelerden sekizinden her biri ayrı ayrı ölümcüldü. Ancak solunum yollarında is bulaşığı saptanmadı. Bu da öldürüldükten sonra yakıldığı anlamına geliyor. İddianameye göre, “yanık nedeniyle sınırlı bölgelerden alınan sürüntü örneklerinde herhangi bir sperm hücresine rastlanmadı.” Bu da taciz veya tecavüz bulgusunun olmadığı şeklinde ele alınıyor. İddianamede, Altındöken’in “yol meselesinde dolayı Aslan’ı öldürdüğü” yönündeki beyanın “hayatın akışını aykırı olduğu” belirterek, “en azından teşebbüs aşamasında kalan bir cinsel saldırı olduğu” ifade edildi:
“Altındöken’in nitelikli cinsel saldırı eylemini işleyememekten duyduğu infial ile maktulü önce darp edip bayıltarak dirençsiz hale getirmesi, canlıyken maktulün ellerini kesmesi ve daha sonra boğazını çok sayıda bıçak darbesiyle keserek belli bir süre acı çektirerek öldürmesi ve daha sonra işlemiş oldukları suçlar ortaya çıkıp yakalanmasın diye maktulü yakması ve diğer suç delillerini yok etmeye çalışması göz önüne alındığında, canavarca hisle ve eziyet çektirerek kasten öldürme suçunu işlediği...”
Baba Altındöken ve Gökçe’nin şüphelinin suç işleme kararını kuvvetlendirecek söz ve davranışlarda bulundukları, Aslan’ın öldürüldüğü aracın başında ve yanında gözcü olarak bekledikleri, cesedin ve diğer delilerin ortadan kaldırılmasına yaptıkları iş bölümü gereği katıldıkları ifade edildi. Bu nedenle Ahmet Suphi Altındöken’in suçuna katıldıkları ve aynı cezaya çarptırılmaları gerektiği kaydedildi. İddianamede, alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verilmesi istenerek, şöyle denildi:
“Şüphelinin suç işleme kastının yoğunluğu, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, bilhassa toplu taşıma aracı içerisinde gerçekleşmesi, suçun önem ve değeri, işlenen suçun insanların güven duygusuna, toplumun ortak değer yargılarına, vicdanına vermiş olduğu zarar ile işlenen suçun toplumda meydana getirdiği infial göz önüne alındığında şüpheli hakkında ceza tayini yapılırken alt hadden uzaklaşılarak üst hadden ceza tayin edilmesi ve şüpheli lehine takdir indirimi nedenlerinin uygulanmamasına karar verilmesi...” DHA
Özgecan Aslan'ın katilinin öldürülmesi ile ilgili son dakika haberleri gelmeye devam ediyor.. Türkiye'de ölümüyle infial yaratan Özgecan Aslan’ın (20) katili minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken (27) ile babası Necmittin Altındöken (51), yüksek güvenlikli Adana F Tipi Kapalı Cezaevi’nde dün 15.00 sıralarında saldırıya uğramıştı.
Kalbine yakın bir noktaya kurşun isabet eden Ahmet Suphi Altındöken yaşamını yitirdi. İki kurşunla vurulan baba Necmittin Altındöken yoğun bakıma alındı. Saldırının 6.35 mm tabancayla gerçekleştirildiği belirlendi. Adalet Bakanlığı olayla ilgili olarak 2 müfettiş görevlendirdi.
ÖZGECAN'IN KATİLİNİ ÖLDÜREN KİŞİ GÜLTEKİN ALAN MI?
Özgecan'ın katilinin cezaevinde vurularak öldürülmesi konusunda Cumhuriyet Savcılığı ile cinayet masası dedektiflerinin inceleme ve sorgulamaları geç saatlere kadar devam etti. Ancak olayın oluş şekliyle ilgili bir açıklama yapılmadı. Cezaevinden sızan bilgilerde cinayet zanlısı olarak 50 yıla hükümlü İç Anadolu'da çeşitli illerde birçok suça karışan ve 'Suç makinesi' olarak tanınan Gültekin Alan'ın sorgulandığı anlaşıldı. Silahın cezaevine nasıl sokulmuş olduğu da henüz netleşmedi. İddiaya göre, adı yetkililerce henüz açıklanmayan zanlının tabancayı tuvalette bulduğunu söylediği belirtildi. Sorgulama ekibinin bazı mahkumların suçu üstlenmesi olasılığını da dikkate alarak, sorgulama yaptığı bildiriliyor. Adalet Bakanlığı'ndan gönderilen iki müfettiş ile Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nden gelen yetkililer de akşam saatlerinde Adana'ya ulaşıp, doğruca Kürkçüler Cezaevi'ne geçti.
7 SAVCI ARAŞTIRIYOR
Ahmet Suphi Altındöken'in cezaevinde silahla öldürüldüğü babasının yaralandığı olaya 7 cumhuriyet savcısı görevlendirildi.
Olayın ardından, silahlı saldırının gerçekleştiği Adana E Tipi Kapalı Cezaevi'nde kamera kayıtları incelendi. Giriş ve çıkışlar ile ziyaretçi girişleri kontrol edildi. Adalet Bakanlığı, olayın ardından 1 adalet müfettişi, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünce de 2 kontrolör görevlendirildi.
CENAZE GERİ GETİRİLDİ
Bu arada, silahlı saldırının ardından yaralı olarak kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Ahmet Suphi Altındöken'in cenazesi henüz defnedilmedi. Gece Mersin'in Tarsus ilçesine götürülen, sabah saatlerinde tekrar Adana'ya getirilerek Adana Devlet Hastanesi morguna konulan Altındöken'in cenazesinin yakınları tarafından kimsesizler mezarlığına defnedileceği öğrenildi.
Öte yandan, silahlı saldırıda karın bölgesinden yaralanan Ahmet Suphi Altındöken'in babası Necmettin Altındöken'in Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki tedavisinin sürdüğü belirtildi.
6.35 MİLİMETRELİK SİLAHLA VURULMUŞ
Adana Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan saldırı sonrası Adana E Tipi Kapalı Cezaevi’ne giderek inceleme yaptı. Olayda kullanılan tabancanın 6.35 milimetre çapında olduğu belirlenirken, saldırının nasıl gerçekleştiği araştırılıyor.
ÖZGECAN ASLAN'IN AMCASI KONUŞTU
Özgecan Aslan'ın amcası Yaşasın Aslan, "Neden diye sordum. Cevap bulmak için çaba harcadım. Şu an çok net söylüyorum üzüldüm, ölmemeliydi. Bu kadar basit ölmemeliydi, yaşamalıydı. Her gün bu acıyı yaşamalıydı. Annesi ve babası iyi değiller" dedi.
HİÇBİR ŞEY ÖZGECAN’I GERİ GETİRMEZ
Özgecan’ın annesi Songül Aslan, kızının katilinin öldürülmesiyle ilgili “Hiçbir şey benim kızımı geri getirmez” derken baba Mehmet Aslan, “Her konuştuğumuzda eskiye dönüyoruz. Konuyla ilgili bilgimiz yok” dedi. Amca Yaşasın Aslan da “Caniler adına üzüldüm. Ölüm bu kadar ucuz olmamalı. Yaşayıp bizim yaşadıklarımızı her an hissetmelerini isterdim" dedi.
MAHKUMLAR SORGULANDI
Adana Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Cinayet Büro ekiplerinin, olaya adı karışan mahkum veya mahkumları sorguladığı öğrenildi.
CENAZESİNİ SAHİPLENMEM
Ahmet Suphi Altındöken'in amcası Behzat Altındöken ise cenazeye sahip çıkmayacaklarını belirterek, "Zaten 1 yıldır bu acıyı çekiyoruz. Onları zaten akraba olarak kabul etmiyoruz. Ben cenazesini sahiplenmem. Annesi sahiplenip defnederse bir şey diyemem" dedi.
BOŞANDIĞI EŞİ: YABANCI BİRİNİN ÖLÜM HABERİNİ DUYMUŞ GİBİ OLDUM
Ahmet Suphi Altındöken'in boşandığı eşinin avukatı Ebru Çatıkkaş, soyadı gizlenen müvekkilinin gazetecilerle görüşmek istemediğini belirterek, şunları söyledi:"Herkes gibi o da basından öğrenmiş ve duyunca şoke olmuş. 'Abla bu cezaevinde değil miydi, nasıl olur?' diye bana sordu. Ben de 'Hiçbir şey bilmiyorum. Başsavcının basın açıklamasını bekliyoruz. Sonuçta cezaevinde olan birisi nasıl silahla ölür bunun cevabını ben de merak ediyorum' dedi. Daha sonra bana, 'Ya abla nasıl hayatımızdan çıkıp gitmiş ki yabancı birisinin ölüm haberini duymuş gibi oldum' dedi.
AYNI KOĞUŞTA KALIYORLARMIŞ
Bugün silahlı saldırıya uğrayan baba ve oğlunun cezaevinde aynı koğuşta kaldıkları kaydedildi.
HÜKÜMETTEN AÇIKLAMA: SİLAH NASIL...
Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş da Bakanlar Kurulu sonrasında yaptığı açıklamada Özgecan Aslan’ın katili Suphi Altındöken’in cezaevinde öldürülmesine ilişkin soruya cevap verdi. Kurtulmuş şunları söyledi: Özgecan’ın katili olan kişi cezaevinde silahla vurularak öldüğü bilgisi bize ulaştı. Suphi Altındöken’in ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı ve burada hayatını kaybettiği, babasının da hayati tehlikesinin olmadığı bilgisi var. Cezaevinde kim olursa olsun birinin öldürülmüş olması asla kabul edilemez. Burada kimin hatası kusuru varsa bu ortaya çıkarılacaktır. Bu konuda Adana Başsavcılığı olaya el koymuştur. Adalet Bakanlığı da çalışma başlatmıştır. Silah içeriye nasıl sokuldu, kimin ihmali, kusuru vardır bu ortaya çıkarılacaktır.
AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET ALMIŞLARDI
Geçen yıl 3 Aralık’ta Tarsus 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan son duruşmada Özgecan Aslan’ın katil zanlısı Ahmet Suphi Altındöken ile babası Necmettin Altıdöken ile arkadaşı 20 yaşındaki Fatih Gökçe, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. Ayrıca tecavüz ve diğer suçlardan da minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’e 27, arkadaşı Fatih Gökçe’ye 24 yıl hapis cezası verildi.
İDDİANAMEDE KORKUNÇ DETAYLAR VARDI
Özgecan Aslan cinayeti Türkiye'yi sarsmıştı. İddianamede korkunç detaylar yer almıştı.
Özgecan'ın öldürülüp yakılmasına ilişkin üç sanık hakkında hazırlanan iddianamede bu cinayetin, “saldırganın cinsel saldırı eylemini işleyememekten duyduğu infial” ile gerçekleştirildiği ifade edildi. Özgecan’ın boğazına isabet eden 11 bıçak darbesinden sekizinin ayrı ayrı ölümcül olduğu anlaşıldı. Savcı Ayhan Akyol, “İşlenen suçun insanların güven duygusuna, toplumun ortak değer yargılarına, vicdanına vermiş olduğu zarar ile toplumda meydana getirdiği infial göz önüne alınarak” cezada indirim yapılmamasını ve alt sınırdan uzaklaşılarak, üst sınırdan ceza verilmesini istedi.
İddianameye göre Özgecan Aslan ve arkadaşı B.N.G. ile Tarsus’taki bir alışveriş merkezinde gezdikten sonra saat 20’de buradan çıkıp otobüs durağına gitti. Aslan, şüpheli Ahmet Suphi Altındöken’in kullandığı minibüse binip evinin bulunduğu Mersin yönüne devam etti. Araç seyir halindeyken Altındöken’in güzergah değiştirmesi üzerine araçta kendisinden başka bir yolcu kalmadığını anlayan Arslan, “Senin niyetin ne de bu yola girdin” diye tepki gösterdi. İddianamede, şöyle devam edildi:
BOĞAZDA 11 BIÇAK YARASI
“Arslan’ın, şüpheliden aracı normal yoldan götürmesini istediği, kendisine yönelik cinsel saldırı ya da başka bir kötülüğü engellemek amacıyla aracın kapılarını açmasını, kendisini indirmesini istediği, şüphelinin aracı yolun kenarına tenha bir yere çekerek durdurduğu ve maktule cinsel saldırı amacıyla saldırdığı, maktulün direnip şüphelinin yüzünü tırnaklaması ve biber gazı sıkması üzerine cinsel saldırı eylemini gerçekleştiremeyeceğini anlayan şüphelinin maktulu darp etmeye başladığı, darbelerin etkisiyle maktulün araç koridoruna, demir aksanlara çarparak baygınlık geçirip yere düştüğü...”
ARKADAŞINI ÇAĞIRDI
İddianameye göre Altındöken, genç kızın bayılması üzerine arkadaşı Fatih Gökçe’yi aradı ve yardıma çağırdı. Araç seyir halindeyken Aslan can havliyle ayağa kalktı. Aslan’ın minibüsün koridorunda, ayakta durduğunu gören Altındöken, eliyle vurarak, genç kızı tekrar yere düşürdü. Altındöken ve Gökçe’nin Kasım Ekenler Sitesi yakınlarında buluşarak, ne yapacaklarını konuşmak üzere Mersin Üniversitesi’ne ait ıssız ve tenha bir noktaya gitti. Bu sırada Aslan baygın vaziyetteydi. İddianameye göre iki sanığın Aslan’a cinsel saldırıda bulunup bulunmadığına ilişkin bir bulgu tespit edilemedi.
Altındöken’in isteği üzerine Gökçe, bir arkadaşını arayarak, 5 TL’lik benzin getirmesini istedi. Benzin geldikten sonra Gökçe evine dönerken, Altındöken de babası Necmettin’i arayıp evlerinin bulunduğu sokak başında buluşmayı önerdi. Baba oğul buluştuktan sonra onlara Fatih Gökçe katıldı. Baba Altındöken’in “Bakın, yaşıyor mu?” demesi üzerine yaptıkları kontrolde Arslan’ın yaşadığı ve sesler çıkardığı anlaşıldı. Gökçe’nin “Başladığın işi bitir” demesi sonrası Ahmet Suphi Altındöken’in boğazına defalarca bıçak saplayarak Aslan’ı öldürdü. Sonra da Aslan’ın bileklerini kesip torbaya koydu. Torbayı da evin bodrumundaki kullanılmayan tuvaletin içine saklayıp üzerine talaş döktüler. Daha sonra “kendi aralarında cesedi ve delilleri nasıl yok edecekleri konusunda konuşarak” cesedi yakmaya karar verdi. Gökçe bir benzin istasyonuna giderek, 40 TL’lik benzin alırken, baba oğul Altındöken de cesetle beraber Alman Mezarlığı denilen mevkideki dere kenarına geldi. Gökçe’nin yolu kolladığı sırada diğerleri benzinle cesedi yaktı.
'AMAÇ CİNSEL SALDIRIYDI'
İddianameye göre, Aslan’ın vücudunda, tümü boyuna isabet etmiş 11 bıçak yarası vardı. Bu darbelerden sekizinden her biri ayrı ayrı ölümcüldü. Ancak solunum yollarında is bulaşığı saptanmadı. Bu da öldürüldükten sonra yakıldığı anlamına geliyor. İddianameye göre, “yanık nedeniyle sınırlı bölgelerden alınan sürüntü örneklerinde herhangi bir sperm hücresine rastlanmadı.” Bu da taciz veya tecavüz bulgusunun olmadığı şeklinde ele alınıyor. İddianamede, Altındöken’in “yol meselesinde dolayı Aslan’ı öldürdüğü” yönündeki beyanın “hayatın akışını aykırı olduğu” belirterek, “en azından teşebbüs aşamasında kalan bir cinsel saldırı olduğu” ifade edildi:
“Altındöken’in nitelikli cinsel saldırı eylemini işleyememekten duyduğu infial ile maktulü önce darp edip bayıltarak dirençsiz hale getirmesi, canlıyken maktulün ellerini kesmesi ve daha sonra boğazını çok sayıda bıçak darbesiyle keserek belli bir süre acı çektirerek öldürmesi ve daha sonra işlemiş oldukları suçlar ortaya çıkıp yakalanmasın diye maktulü yakması ve diğer suç delillerini yok etmeye çalışması göz önüne alındığında, canavarca hisle ve eziyet çektirerek kasten öldürme suçunu işlediği...”
Baba Altındöken ve Gökçe’nin şüphelinin suç işleme kararını kuvvetlendirecek söz ve davranışlarda bulundukları, Aslan’ın öldürüldüğü aracın başında ve yanında gözcü olarak bekledikleri, cesedin ve diğer delilerin ortadan kaldırılmasına yaptıkları iş bölümü gereği katıldıkları ifade edildi. Bu nedenle Ahmet Suphi Altındöken’in suçuna katıldıkları ve aynı cezaya çarptırılmaları gerektiği kaydedildi. İddianamede, alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verilmesi istenerek, şöyle denildi:
“Şüphelinin suç işleme kastının yoğunluğu, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, bilhassa toplu taşıma aracı içerisinde gerçekleşmesi, suçun önem ve değeri, işlenen suçun insanların güven duygusuna, toplumun ortak değer yargılarına, vicdanına vermiş olduğu zarar ile işlenen suçun toplumda meydana getirdiği infial göz önüne alındığında şüpheli hakkında ceza tayini yapılırken alt hadden uzaklaşılarak üst hadden ceza tayin edilmesi ve şüpheli lehine takdir indirimi nedenlerinin uygulanmamasına karar verilmesi...” DHA
EGD Kartepe Ekonomi Zirvesi
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, risklere değil fırsatlara odaklanılması ve olumlu düşünülmesi gerektiği belirterek, "Türkiye 2015'te yüzde 4, krizden sonraki 2008-2015 döneminde ortalama yüzde 3,4 büyüdü. Bu yıl yüzde 4'ün üzerinde, yüzde 5'e yakın bir ortalama yakalayacağımızı düşünüyorum" dedi.
Hisarcıklıoğlu, Ekonomi Gazetecileri Derneğinin (EGD) bu yıl 12'ncisini düzenlediği Kartepe Ekonomi Zirvesinde, "Dünyada ve Türkiye'de Ekonomik Görünüm" başlıklı bir sunum yaptı.
Hisarcıklıoğlu, dünya ekonomisine dair pek çok rakam olduğunu, kendisinin özel sektörün başkanı olarak sık sık iş makineleri satış rakamlarını incelediğini kaydederek, bu rakamların dünyadaki altyapı yatırımlarının durumunu gösterdiğini anlattı. İş makinelerinde başı çeken şirketin Caterpillar olduğunu anımsatan Hisarcıklıoğlu, bu firmanın satışlarında son 3 yıldır gerileme yaşandığını dile getirdi. Hisarcıklıoğlu, 21'inci asırda ilk defa 2015'te gelişmiş ülkelerin büyüme hızının Çin ve Hindistan hariç gelişen ekonomilerin üzerine çıktığını ifade ederek, "Fakirin zengine yaklaşmasını engelleyen durum. Küresel gelir eşitsizliğini azaltmak için gelişmekte olan ülkelerin daha hızlı büyümesine ihtiyaç var. Hindistan ve Çin'i çıkardığımızda gelişmiş ülkeler gelişen ülkelerin üzerinde büyümüş" ifadelerini kullandı. Hisarcıklıoğlu, Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerde sıkıntı olduğunu aktardı.
"KÜRESEL KRİZ GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİ FAZLA ETKİLEDİ"
Hisarcıklıoğlu, küresel krizin gelişen ülkeleri daha çok etkilediğinin görüldüğünü belirterek, gelişmiş ülkelerin 2005-2007 büyüme hızının yüzde 2,7 iken son 3 yılda bu hızın yüzde 1,6 ya düştüğünü bildirdi.
Hisarcıklıoğlu, söz konusu dönemde gelişen ülkelerin büyüme hızının yüzde 7,9'dan yüzde 4,7'e düştüğünü ifade ederek, küresel krizin gelişmekte olan ülkeleri daha fazla etkilediğini, belirtilen dönemde büyüme farkının gelişmekte olan ülkelerde daha yüksek olduğunu söyledi.
"KÜRESEL EKONOMİ TOPARLANIYOR"
Küresel ekonominin geçen yıl yüzde 3,1 büyüdüğünü ve toparlanmanın görüldüğünü dile getiren Hisarcıklıoğlu, 2016'da dünya geneli büyümenin binde 3'lük bir toparlanma ile yüzde 3,4 olarak gerçekleşmesinin beklendiğini anlattı.
"SON 1 AYDA GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE PARA GİRİŞİ VAR"
Gelişmiş ülkelerin ithalatının 2015'te yüzde 0,2 arttığını, bu yıl söz konusu rakamı yüzde 1,8 yükseleceğini belirten Hisarcıklıoğlu, "Bu bizim için önemli. İhracatımızı genel olarak bu pazarlara yapıyoruz. Bizim için iyi olan petrol fiyatların yüzde 18'lik düşme öngörülüyor" dedi.
Hisarcıklıoğlu, avro bazlı faizlerde sıfıra doğru gidişin görüldüğünü ifade ederek, avro bölgesinde bankaların kredi hacminin uzun dönem sonra artmaya başladığını ve bunun güzel bir gelişme olduğunu bildirdi.
"YÜZDE 4'ÜN ÜZERİNDE BÜYÜYEN SEKTÖRLERE ODAKLANILMALI"
Hisarcıklıoğlu, büyümede sektörel katkılara da yoğunlaşılmasının önemine değinerek, genel olarak yüzde 4 büyümenin tartışıldığını, sektörel olarak bakıldığında daha yüksek büyüme rakamını rakalayan sektörlere odaklanılması gerektiğini vurguladı. Geçen yıl 2014'e göre finans sektöründe yüzde 10, tarımda yüzde 7,6, turizmde yüzde 4,6, eğitimde yüzde 5,4'lük büyüme yakalandığı bilgisini veren Hisarcıklıoğlu, sanayinin Türkiye ortalamasının altında yüzde 3,8 büyüdüğünü aktardı.
Hisarcıklıoğlu, yüzde 4'lük büyümenin 3,7'sinin iç tüketimden geldiğini kaydederek, yatırımların katkısının yüzde 0,9, ihracatın katkısının yüzde -0,3 olduğunu, başarılı bir büyüme için bu 3 kalemin dengede olması gerektiğini vurguladı.
"İSTİHDAMDA ÖZEL SEKTÖRÜN KATKISI ÇOK YÜKSEK"
Özel sektör makine teçhizat yatırımlarının 2015'te tekrardan büyüme trendine girdiğini belirten Hisarcıklıoğlu, "Bu gerçekten çok önemli. Kişi başına düşen özel sektör makine teçhizat yatırımları tekrar yukarıya doğru çıkmaya başladı." dedi.
Hisarcıklıoğlu, geçen yıl iş gücü piyasasına 892 bin kişinin katıldığından bahsederek, "2015'te 688 bin kişi işe başlamış. Bunun 611 bini özel sektör. Kamu kaynaklı istihdam ise 77 bin. Bu çok güzel. Ayrıca kayıt dışılık azalıyor, özel sektör kayıt altına giriyor. İstihdam hizmetler sektöründe rekor düzeyde 658 bin artmış. En üzüldüğümüz yer sanayi, artış 16 bin. İnşaatta 2 bin, tarımda 13 bin istihdam artışı var." ifadelerini kullandı.
"CARİ AÇIKTA İYİLEŞME VAR"
Hisarcıklıoğlu, 2014-2015 mukayesesi yapıldığında cari açıkta iyileşmenin görüldüğünü belirterek, toplam cari açığın 44 milyar dolardan 32 milyar dolara düştüğünü aktardı.
2016'da 35 milyar dolar cari açık beklediklerini ifade eden Hisarcıklıoğlu, kamunun 5 milyar dolar, mali sektörün 108 milyar dolar, reel sektörün 59 milyar dolar vadesi gelen kredi ödemesi bulunduğunu, bunların toplamının 207 milyar dolar tuttuğunu bildirdi.
KADIN GİRİŞİMCİLİĞİNİN VE İNOVASYONUN ÖNEMİ
Zenginleşmenin 3 anahtarına değinen Hisarcıklıoğlu, kadın girişimciliğinin bu konuda büyük önem arz ettiğini, OECD ülkeleri arasında 2014'te kadınların çalışma hayatında yer alma endeksinde sondan üçüncü olduklarını söyledi.
Hisarcıklıoğlu, ancak buna rağmen güzel gelişmeler yaşandığını, bu konuda atılan tohumların tuttuğunu kaydederek, 2015'te kadınların kurduğu şirket sayısında müthiş bir artış görüldüğünü bildirdi.
"KAMUDA YERLİ MAL ALIMI 3 KAT ARTTI"
Zenginleşmenin diğer bir anahtarının da "markalaşma" olduğu dile getiren Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin 1 kilogram ihracatının ortalama değerinin 1,6 dolar olduğunu söyledi.
Hisarcıklıoğlu, "Bu rakam tasarımlı ürünlerde 2,5 dolara, markalı ürünlerde 4,7 dolara, patentli ürünlerde ise 6 dolara yükseliyor" dedi. Kamu alımlarında Türkiye'de üretilen ürün yüzde 15 pahalı da olsa onun tercih edilmesine ilişkin desteğin açıklanmasından sonra yerli ürün alımının arttığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, "Bu destekle birlikte kamunun satın aldığı yerli malların oranı son 6 ayda yüzde 10’dan yüzde 30'a çıktı" diye konuştu.
TÜRKİYE CERN'E KATKI YAPMAYA BAŞLADI
Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'ne (CERN) katkı vermeye başladığını ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu çok önemli, yıllardır takip etiğimiz işti. CERN'in irtibat ofisini TOBB merkezinde açtık. Dünyada ne kadar belge varsa var hepsi hikaye. Sen şirket olarak 'Ben CERN'e bunu yaptım' diyorsan başka bir şeye gerek yok. Türk firmalarının CERN mal ve hizmet alım ihalelerine girmelerini kolaylaştırıyoruz. 14 Nisan'da ikinci toplantıyı yapacağız. 879 milyon dolarlık 2 dev projenin tanıtımını yapacağız. Ankara OSTİM'de bir şirket CERN'in kalite ve standardında ürün yapabiliyor."
Hisarcıklıoğlu, üniversiteler ile iş dünyasını buluşturmak istediklerini, her ilde bir tane akademik danışman görevlendirdiklerini belirterek, böylece yerel kalkınmada ortak akıl, ortak istişare mekanizması kurmaya başladıklarını bildirdi.
Mecidiyeköy'de yaşanan asansör kazasından ciddi ders aldıklarını, Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezlerini kurduklarını anlatan Hisarcıklıoğlu, "Artık 'Ben her işi yaparım' anlayışı bitecek. Mesleki Yeterlilik Belgesi olmayan hazirandan sonra çalışamayacak. Bundan sonra inşaata adam aldınız hem sıvacı hem duvarcı olup her şeyi yapmayacak" dedi.
Hisarcıklıoğlu, asansör bakım ve onarımcısı, duvarcı, sıvacı, betoncu, metal saç işlemecisi gibi farklı alanlarda uluslararası geçerliliği de olan sertifika vereceklerini aktardı.
GAZZE'YE ÜST DÜZEY ZİYARET
TOBB olarak yurt dışı ile ilgili önemli bir adım attıklarını ve Gazze'ye ziyaret gerçekleştirdiklerini belirten Hisarcıklıoğlu, 2012'den sonraki en yüksek düzeyli ziyaretin yapıldığını söyledi.
Hisarcıklıoğlu, ziyaret kapsamında Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı İsmail Haniye ile de görüştüklerini, bu geziyi basına çok yansıtmadıklarını kaydederek, , Filistin'de organize sanayi bölgesi yapma projeleri olduğunu, şu anda temellerin atılma noktasına geldiğini, ortamın normalleşmesi halinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile temelleri atmak istediklerini aktardı.
Gazze'nin yeniden imarı konusunda 5 milyar dolarlık bir potansiyel olduğunu ve Türk özel sektörünün burada daha aktif olması gerektiğini bildiren Hisarcıklıoğlu, ancak Gazze'ye kesinlikle maddi bakmadıklarını, buraya yaklaşımlarının duygusal olduğunu, Gazze'nin kendilerinde farklı bir yeri bulunduğunu ifade etti.
"YÜKSEK TEKNOLOJİ İHRACATINA ODAKLANMALIYIZ"
Kişi başına düşen milli gelirde 2001'den sonra 2008'e kadar güzel bir ivme yakalandığını, ancak ondan sonra dalgalı bir seyir izlediklerini dile getiren Hisarcıklıoğlu, dünyanın en büyük 18’inci ekonomisi olmaya devam ettiklerini, bunu korumanın güzel olduğunu ancak daha da ileriye gidilmesi gerektiğini vurguladı.
Hisarcıklıoğlu, rekabetçilikte, inovasyonda, iş yapma kolaylığında iyileşme bulunduğunu, ancak bu alanlardaki dünya sıralamalarında daha yukarılara çıkmaları gerektiğini ifade ederek, ihracatta ileri teknolojik ürünlerin payının sadece yüzde 5 olduğunu, OECD ortalaması olan yüzde 19'un altında kaldığını anlattı.
"E-TİCARETİ KULLANMALIYIZ"
Sanayide geleceğin 3 temel teknoloji etrafında şekilleneceğine değinen Hisarcıklıoğlu, bunların "biyoteknoloji", "nanoteknoloji" ve "bilgi-iletişim teknolojisi" olduğunu bildirdi.
Hisarcıklıoğlu, Türkiye'deki KOBİ'lerin bulut teknoloji kullanma oranının çok düşük olduğunun altını çizerek, "E-ticarette bütün dünya ayağının ucuna geliyor. Türkiye'de e-ticaret kanallarını kullanan şirketlerin oranı OECD ortalamasının çok gerisinde. Bunu bütün dünya kullanıyor biz neden kullanmıyoruz. E-ticaret ile bütün dünyaya mal satabiliyorsunuz. Neden kullanmıyoruz" diye konuştu.
Terörün bütün dünyada yaşanabildiğine değinen Hisarcıklıoğlu, vicdani noktada nerede olursa olsun yaşanan hiçbir terör olayına taviz verilmemesi, Brüksel'de patlayan bombaya kendileri ne kadar üzülüyorsa oradakilerin de Ankara'dakine o kadar üzülmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Hisarcıklıoğlu, Ekonomi Gazetecileri Derneğinin (EGD) bu yıl 12'ncisini düzenlediği Kartepe Ekonomi Zirvesinde, "Dünyada ve Türkiye'de Ekonomik Görünüm" başlıklı bir sunum yaptı.
Hisarcıklıoğlu, dünya ekonomisine dair pek çok rakam olduğunu, kendisinin özel sektörün başkanı olarak sık sık iş makineleri satış rakamlarını incelediğini kaydederek, bu rakamların dünyadaki altyapı yatırımlarının durumunu gösterdiğini anlattı. İş makinelerinde başı çeken şirketin Caterpillar olduğunu anımsatan Hisarcıklıoğlu, bu firmanın satışlarında son 3 yıldır gerileme yaşandığını dile getirdi. Hisarcıklıoğlu, 21'inci asırda ilk defa 2015'te gelişmiş ülkelerin büyüme hızının Çin ve Hindistan hariç gelişen ekonomilerin üzerine çıktığını ifade ederek, "Fakirin zengine yaklaşmasını engelleyen durum. Küresel gelir eşitsizliğini azaltmak için gelişmekte olan ülkelerin daha hızlı büyümesine ihtiyaç var. Hindistan ve Çin'i çıkardığımızda gelişmiş ülkeler gelişen ülkelerin üzerinde büyümüş" ifadelerini kullandı. Hisarcıklıoğlu, Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerde sıkıntı olduğunu aktardı.
"KÜRESEL KRİZ GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİ FAZLA ETKİLEDİ"
Hisarcıklıoğlu, küresel krizin gelişen ülkeleri daha çok etkilediğinin görüldüğünü belirterek, gelişmiş ülkelerin 2005-2007 büyüme hızının yüzde 2,7 iken son 3 yılda bu hızın yüzde 1,6 ya düştüğünü bildirdi.
Hisarcıklıoğlu, söz konusu dönemde gelişen ülkelerin büyüme hızının yüzde 7,9'dan yüzde 4,7'e düştüğünü ifade ederek, küresel krizin gelişmekte olan ülkeleri daha fazla etkilediğini, belirtilen dönemde büyüme farkının gelişmekte olan ülkelerde daha yüksek olduğunu söyledi.
"KÜRESEL EKONOMİ TOPARLANIYOR"
Küresel ekonominin geçen yıl yüzde 3,1 büyüdüğünü ve toparlanmanın görüldüğünü dile getiren Hisarcıklıoğlu, 2016'da dünya geneli büyümenin binde 3'lük bir toparlanma ile yüzde 3,4 olarak gerçekleşmesinin beklendiğini anlattı.
"SON 1 AYDA GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE PARA GİRİŞİ VAR"
Gelişmiş ülkelerin ithalatının 2015'te yüzde 0,2 arttığını, bu yıl söz konusu rakamı yüzde 1,8 yükseleceğini belirten Hisarcıklıoğlu, "Bu bizim için önemli. İhracatımızı genel olarak bu pazarlara yapıyoruz. Bizim için iyi olan petrol fiyatların yüzde 18'lik düşme öngörülüyor" dedi.
Hisarcıklıoğlu, avro bazlı faizlerde sıfıra doğru gidişin görüldüğünü ifade ederek, avro bölgesinde bankaların kredi hacminin uzun dönem sonra artmaya başladığını ve bunun güzel bir gelişme olduğunu bildirdi.
"YÜZDE 4'ÜN ÜZERİNDE BÜYÜYEN SEKTÖRLERE ODAKLANILMALI"
Hisarcıklıoğlu, büyümede sektörel katkılara da yoğunlaşılmasının önemine değinerek, genel olarak yüzde 4 büyümenin tartışıldığını, sektörel olarak bakıldığında daha yüksek büyüme rakamını rakalayan sektörlere odaklanılması gerektiğini vurguladı. Geçen yıl 2014'e göre finans sektöründe yüzde 10, tarımda yüzde 7,6, turizmde yüzde 4,6, eğitimde yüzde 5,4'lük büyüme yakalandığı bilgisini veren Hisarcıklıoğlu, sanayinin Türkiye ortalamasının altında yüzde 3,8 büyüdüğünü aktardı.
Hisarcıklıoğlu, yüzde 4'lük büyümenin 3,7'sinin iç tüketimden geldiğini kaydederek, yatırımların katkısının yüzde 0,9, ihracatın katkısının yüzde -0,3 olduğunu, başarılı bir büyüme için bu 3 kalemin dengede olması gerektiğini vurguladı.
"İSTİHDAMDA ÖZEL SEKTÖRÜN KATKISI ÇOK YÜKSEK"
Özel sektör makine teçhizat yatırımlarının 2015'te tekrardan büyüme trendine girdiğini belirten Hisarcıklıoğlu, "Bu gerçekten çok önemli. Kişi başına düşen özel sektör makine teçhizat yatırımları tekrar yukarıya doğru çıkmaya başladı." dedi.
Hisarcıklıoğlu, geçen yıl iş gücü piyasasına 892 bin kişinin katıldığından bahsederek, "2015'te 688 bin kişi işe başlamış. Bunun 611 bini özel sektör. Kamu kaynaklı istihdam ise 77 bin. Bu çok güzel. Ayrıca kayıt dışılık azalıyor, özel sektör kayıt altına giriyor. İstihdam hizmetler sektöründe rekor düzeyde 658 bin artmış. En üzüldüğümüz yer sanayi, artış 16 bin. İnşaatta 2 bin, tarımda 13 bin istihdam artışı var." ifadelerini kullandı.
"CARİ AÇIKTA İYİLEŞME VAR"
Hisarcıklıoğlu, 2014-2015 mukayesesi yapıldığında cari açıkta iyileşmenin görüldüğünü belirterek, toplam cari açığın 44 milyar dolardan 32 milyar dolara düştüğünü aktardı.
2016'da 35 milyar dolar cari açık beklediklerini ifade eden Hisarcıklıoğlu, kamunun 5 milyar dolar, mali sektörün 108 milyar dolar, reel sektörün 59 milyar dolar vadesi gelen kredi ödemesi bulunduğunu, bunların toplamının 207 milyar dolar tuttuğunu bildirdi.
KADIN GİRİŞİMCİLİĞİNİN VE İNOVASYONUN ÖNEMİ
Zenginleşmenin 3 anahtarına değinen Hisarcıklıoğlu, kadın girişimciliğinin bu konuda büyük önem arz ettiğini, OECD ülkeleri arasında 2014'te kadınların çalışma hayatında yer alma endeksinde sondan üçüncü olduklarını söyledi.
Hisarcıklıoğlu, ancak buna rağmen güzel gelişmeler yaşandığını, bu konuda atılan tohumların tuttuğunu kaydederek, 2015'te kadınların kurduğu şirket sayısında müthiş bir artış görüldüğünü bildirdi.
"KAMUDA YERLİ MAL ALIMI 3 KAT ARTTI"
Zenginleşmenin diğer bir anahtarının da "markalaşma" olduğu dile getiren Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin 1 kilogram ihracatının ortalama değerinin 1,6 dolar olduğunu söyledi.
Hisarcıklıoğlu, "Bu rakam tasarımlı ürünlerde 2,5 dolara, markalı ürünlerde 4,7 dolara, patentli ürünlerde ise 6 dolara yükseliyor" dedi. Kamu alımlarında Türkiye'de üretilen ürün yüzde 15 pahalı da olsa onun tercih edilmesine ilişkin desteğin açıklanmasından sonra yerli ürün alımının arttığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, "Bu destekle birlikte kamunun satın aldığı yerli malların oranı son 6 ayda yüzde 10’dan yüzde 30'a çıktı" diye konuştu.
TÜRKİYE CERN'E KATKI YAPMAYA BAŞLADI
Hisarcıklıoğlu, Türkiye'nin Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'ne (CERN) katkı vermeye başladığını ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu çok önemli, yıllardır takip etiğimiz işti. CERN'in irtibat ofisini TOBB merkezinde açtık. Dünyada ne kadar belge varsa var hepsi hikaye. Sen şirket olarak 'Ben CERN'e bunu yaptım' diyorsan başka bir şeye gerek yok. Türk firmalarının CERN mal ve hizmet alım ihalelerine girmelerini kolaylaştırıyoruz. 14 Nisan'da ikinci toplantıyı yapacağız. 879 milyon dolarlık 2 dev projenin tanıtımını yapacağız. Ankara OSTİM'de bir şirket CERN'in kalite ve standardında ürün yapabiliyor."
Hisarcıklıoğlu, üniversiteler ile iş dünyasını buluşturmak istediklerini, her ilde bir tane akademik danışman görevlendirdiklerini belirterek, böylece yerel kalkınmada ortak akıl, ortak istişare mekanizması kurmaya başladıklarını bildirdi.
Mecidiyeköy'de yaşanan asansör kazasından ciddi ders aldıklarını, Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezlerini kurduklarını anlatan Hisarcıklıoğlu, "Artık 'Ben her işi yaparım' anlayışı bitecek. Mesleki Yeterlilik Belgesi olmayan hazirandan sonra çalışamayacak. Bundan sonra inşaata adam aldınız hem sıvacı hem duvarcı olup her şeyi yapmayacak" dedi.
Hisarcıklıoğlu, asansör bakım ve onarımcısı, duvarcı, sıvacı, betoncu, metal saç işlemecisi gibi farklı alanlarda uluslararası geçerliliği de olan sertifika vereceklerini aktardı.
GAZZE'YE ÜST DÜZEY ZİYARET
TOBB olarak yurt dışı ile ilgili önemli bir adım attıklarını ve Gazze'ye ziyaret gerçekleştirdiklerini belirten Hisarcıklıoğlu, 2012'den sonraki en yüksek düzeyli ziyaretin yapıldığını söyledi.
Hisarcıklıoğlu, ziyaret kapsamında Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı İsmail Haniye ile de görüştüklerini, bu geziyi basına çok yansıtmadıklarını kaydederek, , Filistin'de organize sanayi bölgesi yapma projeleri olduğunu, şu anda temellerin atılma noktasına geldiğini, ortamın normalleşmesi halinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile temelleri atmak istediklerini aktardı.
Gazze'nin yeniden imarı konusunda 5 milyar dolarlık bir potansiyel olduğunu ve Türk özel sektörünün burada daha aktif olması gerektiğini bildiren Hisarcıklıoğlu, ancak Gazze'ye kesinlikle maddi bakmadıklarını, buraya yaklaşımlarının duygusal olduğunu, Gazze'nin kendilerinde farklı bir yeri bulunduğunu ifade etti.
"YÜKSEK TEKNOLOJİ İHRACATINA ODAKLANMALIYIZ"
Kişi başına düşen milli gelirde 2001'den sonra 2008'e kadar güzel bir ivme yakalandığını, ancak ondan sonra dalgalı bir seyir izlediklerini dile getiren Hisarcıklıoğlu, dünyanın en büyük 18’inci ekonomisi olmaya devam ettiklerini, bunu korumanın güzel olduğunu ancak daha da ileriye gidilmesi gerektiğini vurguladı.
Hisarcıklıoğlu, rekabetçilikte, inovasyonda, iş yapma kolaylığında iyileşme bulunduğunu, ancak bu alanlardaki dünya sıralamalarında daha yukarılara çıkmaları gerektiğini ifade ederek, ihracatta ileri teknolojik ürünlerin payının sadece yüzde 5 olduğunu, OECD ortalaması olan yüzde 19'un altında kaldığını anlattı.
"E-TİCARETİ KULLANMALIYIZ"
Sanayide geleceğin 3 temel teknoloji etrafında şekilleneceğine değinen Hisarcıklıoğlu, bunların "biyoteknoloji", "nanoteknoloji" ve "bilgi-iletişim teknolojisi" olduğunu bildirdi.
Hisarcıklıoğlu, Türkiye'deki KOBİ'lerin bulut teknoloji kullanma oranının çok düşük olduğunun altını çizerek, "E-ticarette bütün dünya ayağının ucuna geliyor. Türkiye'de e-ticaret kanallarını kullanan şirketlerin oranı OECD ortalamasının çok gerisinde. Bunu bütün dünya kullanıyor biz neden kullanmıyoruz. E-ticaret ile bütün dünyaya mal satabiliyorsunuz. Neden kullanmıyoruz" diye konuştu.
Terörün bütün dünyada yaşanabildiğine değinen Hisarcıklıoğlu, vicdani noktada nerede olursa olsun yaşanan hiçbir terör olayına taviz verilmemesi, Brüksel'de patlayan bombaya kendileri ne kadar üzülüyorsa oradakilerin de Ankara'dakine o kadar üzülmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
11 Nisan 2016 Pazartesi
Bu fotoğraf sosyal medyada çok yanlış anlaşıldı
Göz yanılsamaları bazen çok masum fotoğrafları bile bambaşka görmemize sebep olabiliyor. Bir sosyal medya kullanıcısının kaldığı otel odasının fotoğrafını paylaşması bir anda günün viral görüntüsünü ortaya çıkarttı!
Bir Reddit kullanıcısı sosyal medyaya kaldığı otel odasının fotoğrafını yükleyince pek çok kişi bunun müstehcen bir görüntü olduğunu sandı. İlk bakışta çoğu sosyal medya kullanıcısının bir çift göğüse benzettiği fotoğraf aslında çatı katının tavanında asılı duran lambaların yarattığı bir göz yanılması. 800'den fazla yorum alan ilginç fotoğrafın hangi otelde çekildiği ise belirtilmedi...
Bir Reddit kullanıcısı sosyal medyaya kaldığı otel odasının fotoğrafını yükleyince pek çok kişi bunun müstehcen bir görüntü olduğunu sandı. İlk bakışta çoğu sosyal medya kullanıcısının bir çift göğüse benzettiği fotoğraf aslında çatı katının tavanında asılı duran lambaların yarattığı bir göz yanılması. 800'den fazla yorum alan ilginç fotoğrafın hangi otelde çekildiği ise belirtilmedi...
Müdür yardımcının halk oyunları mesajı velileri ayağa kaldırdı
Malatya’da bir okulun müdür yardımcısının sosyal medya hesabından halk oyunları ile ilgili paylaşımı velilerin tepkisine neden oldu.
Yeşilyurt ilçesine bağlı Gazi Anadolu Lisesi’nde Müdür Yardımcısı N.T.’nin soysal medya hesabından kız ve erkek öğrencilerin birlikte halk oyunu oynamasına tepki gösterdiği iddiası, velilerin protestosuna yol açtı. Sabah erken saatlerde okul önünde toplanan bir grup veli, müdür yardımcısının paylaşımını kınadı.
'OKULUMUZDA İSTEMİYORUZ'
Veliler adına bir konuşma yapan Hasan Özdemir, “Anadolu’da olduğu gibi diğer dünya ülkelerinde, yöresel olarak icra edilen, hatta yarışmalar ve festivaller düzenlenen, sanat ve sporu içi içe buluşturan halk oyunlarının bir eğitimcisi olmasına rağmen bunun zina olduğu ve çirkin bir üslupla insanları provoke eden birisinin çocuklarımızın eğitim gördüğü bir okulda istemiyoruz” diye konuştu. Veliler Okul Yöneticisi N.T.'nin okuldan uzaklaştırılmasını isteyerek basın açıklamasına son verdiler.
'HALK OYUNLARI ADI ALTINDA HALT OYUNLARI'
N.T.’nin iddia edilen sosyal medya paylaşımı ise şöyle:
“Allah aşkına şu güzelim memleketimizin hangi yöresinde böyle kızlı erkekli halk oyunu maalesef gençlerimize çocuklarımıza halk oyunları adı altında halt oyunları oynatılıyor. Hangi baba 16-17 yaşındaki kızının elini bir erkeğin diz dize göz göze sarmaş dolaş halk oyunu oynamasını ister. Namusu için cinayet işleyen baba buna izin verir mi? Bence de vermez. Bu şekildeki bir halk oyununun neresi İslam'a uygun? Geleneksel kıyafetler giyince bu durum helal mi oluyor? İslam’daki zina mevzusunu iyi okumalı ey analar babalar”.
N.T.’nin iddia edilen paylaşımın sosyal medya hesabından kaldırıldığı görüldü.
CHP'Lİ AĞBABA'DAN SERT TEPKİ: IŞİD ZİHNİYETİNDEN FARKI YOK
Öte yandan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Malatya Gazi Anadolu Lisesi’nde Müdür Yardımcılığı yapan resim-iş öğretmeni N.T.’nin sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımı eleştirdi. Ağbaba, N.T.’nin sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı iddia edilen fotoğraf ve yazıyı basın mensuplarına göstererek şöyle dedi:
"Bir okul müdür yardımcısı Malatya’nın, Türkiye’nin, Anadolu’nun binlerce yıllık geleneği olan fotoğrafı paylaşıyor. Halay, Anadolu’nun binlerce yıllık geleneğidir. Anadolu’yu Anadolu yapan öz değerlerden birisidir. Bu çocuklarımızın, bizlerin, kadınımızın, erkeğimizin hepimizin oynadığı, büyük zevk aldığı bir oyun. Bu hem Malatya hem de Anadolu topraklarında binlerce yıllık bir gelenek. Böyle bir anlayışın, binlerce yıllık halk oyununu ’halt oyunu, zina’ olarak gören anlayışın IŞİD zihniyetinden farkı yok. Kızla erkeğin el ele tutuşmasını cinayet sebebini normal sayan bu anlayış, bu hasta ruhlu anlayış, hasta ruhlu bir insanın toplumda olması, hele hele öğretmen olması, hele hele bir okulda yönetici olması tehlikelidir, kabul edilemez." DHA
Yeşilyurt ilçesine bağlı Gazi Anadolu Lisesi’nde Müdür Yardımcısı N.T.’nin soysal medya hesabından kız ve erkek öğrencilerin birlikte halk oyunu oynamasına tepki gösterdiği iddiası, velilerin protestosuna yol açtı. Sabah erken saatlerde okul önünde toplanan bir grup veli, müdür yardımcısının paylaşımını kınadı.
'OKULUMUZDA İSTEMİYORUZ'
Veliler adına bir konuşma yapan Hasan Özdemir, “Anadolu’da olduğu gibi diğer dünya ülkelerinde, yöresel olarak icra edilen, hatta yarışmalar ve festivaller düzenlenen, sanat ve sporu içi içe buluşturan halk oyunlarının bir eğitimcisi olmasına rağmen bunun zina olduğu ve çirkin bir üslupla insanları provoke eden birisinin çocuklarımızın eğitim gördüğü bir okulda istemiyoruz” diye konuştu. Veliler Okul Yöneticisi N.T.'nin okuldan uzaklaştırılmasını isteyerek basın açıklamasına son verdiler.
'HALK OYUNLARI ADI ALTINDA HALT OYUNLARI'
N.T.’nin iddia edilen sosyal medya paylaşımı ise şöyle:
“Allah aşkına şu güzelim memleketimizin hangi yöresinde böyle kızlı erkekli halk oyunu maalesef gençlerimize çocuklarımıza halk oyunları adı altında halt oyunları oynatılıyor. Hangi baba 16-17 yaşındaki kızının elini bir erkeğin diz dize göz göze sarmaş dolaş halk oyunu oynamasını ister. Namusu için cinayet işleyen baba buna izin verir mi? Bence de vermez. Bu şekildeki bir halk oyununun neresi İslam'a uygun? Geleneksel kıyafetler giyince bu durum helal mi oluyor? İslam’daki zina mevzusunu iyi okumalı ey analar babalar”.
N.T.’nin iddia edilen paylaşımın sosyal medya hesabından kaldırıldığı görüldü.
CHP'Lİ AĞBABA'DAN SERT TEPKİ: IŞİD ZİHNİYETİNDEN FARKI YOK
Öte yandan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Malatya Gazi Anadolu Lisesi’nde Müdür Yardımcılığı yapan resim-iş öğretmeni N.T.’nin sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımı eleştirdi. Ağbaba, N.T.’nin sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı iddia edilen fotoğraf ve yazıyı basın mensuplarına göstererek şöyle dedi:
"Bir okul müdür yardımcısı Malatya’nın, Türkiye’nin, Anadolu’nun binlerce yıllık geleneği olan fotoğrafı paylaşıyor. Halay, Anadolu’nun binlerce yıllık geleneğidir. Anadolu’yu Anadolu yapan öz değerlerden birisidir. Bu çocuklarımızın, bizlerin, kadınımızın, erkeğimizin hepimizin oynadığı, büyük zevk aldığı bir oyun. Bu hem Malatya hem de Anadolu topraklarında binlerce yıllık bir gelenek. Böyle bir anlayışın, binlerce yıllık halk oyununu ’halt oyunu, zina’ olarak gören anlayışın IŞİD zihniyetinden farkı yok. Kızla erkeğin el ele tutuşmasını cinayet sebebini normal sayan bu anlayış, bu hasta ruhlu anlayış, hasta ruhlu bir insanın toplumda olması, hele hele öğretmen olması, hele hele bir okulda yönetici olması tehlikelidir, kabul edilemez." DHA
Özgecan Aslan'ın katili cezaevinde öldürüldü
Özgecan Aslan cinayetinden son dakika haberleri gelmeye devam ediyor. Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ı vahşice öldürdükleri için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Ahmet Suphi Altındöken ile babası Necmettin Altındöken cezaevinde vuruldu. Ahmet Suphi Altındöken kaldırıldığı hastanede öldü, babası tedavi altında. Amca, "Cenazesini sahiplenmem" dedi. Adalet Bakanlığı olayla ilgili 2 müfettiş görevlendirdi. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Kurtulmuş, olayla ilgili olarak, "Cezaevinde kim olursa olsun birinin öldürülmüş olması asla kabul edilemez. Silah nasıl içeriye sokuldu, kimin, ne şekilde, nasıl ihmali, kusuruvarsa mutlaka ortaya çıkarılacaktır" dedi.
Özgecan Aslan’ın katili şoför 27 yaşındaki Ahmet Suphi Altındöken ile suç ortağı babası 51 yaşındaki Necmettin Altındöken, cezaevinde silahlı saldırı sonucu yaralandı. Yaralanan baba ile oğlu ambulans ile Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Ahmet Suphi Altındöken hastanede öldü. Babası Necmettin Altındöken’in ise hayati tehlikesinin bulunmadığı bildirildi.
SUPHİ ALTINDÖKEN GÖĞSÜNDEN VURULDU
Cinayet sanığı Ahmet Suphi Altındöken ile babası Necmittin Altındöken, konuldukları yüksek güvenlikli Adana F Tipi Kapalı Cezaevi’nde bugün saat 15.00 sıralarında saldırıya uğradı. Silah sesleri duyulurken ağır yaralanan baba ile oğlu ayrı ambulanslarla Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi.
Kalbine yakın bir noktaya kurşun isabet eden Ahmet Suphi Altındöken hemen ameliyata alındı. Babası Necmettin Altındöken’in de 2 kurşunla vurulduğu öğrenildi. Ameliyata alınan yaralılardan Ahmet Suphi Altındöken'in öldüğü açıklandı. Baba Necmettin Altındöken'in karın boşluğu ve kalçasından ateşli silahla yaralandığını belirtiliyor.
6.35 MİLİMETRELİK SİLAHLA VURULMUŞ
Adana Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan saldırı sonrası Adana E Tipi Kapalı Cezaevi’ne giderek inceleme yaptı. Olayda kullanılan tabancanın 6.35 milimetre çapında olduğu belirlenirken, saldırının nasıl gerçekleştiği araştırılıyor.
MÜFETTİŞ GÖREVLENDİRİLDİ
Alınan bilgiye göre, Adana Kürkçüler Cezaevinde kalan Ahmet Suphi ve babası Necmettin Altındöken'in silahla yaralanmasıyla ilgili olayın aydınlatılması amacıyla adli ve idari soruşturma başlatıldı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın talimatıyla bir adalet müfettişi, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünce de 2 kontrolör görevlendirildi.
MAHKUMLAR SORGULANDI
Adana Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Cinayet Büro ekiplerinin, olaya adı karışan mahkum veya mahkumları sorguladığı öğrenildi.
CENAZESİNİ SAHİPLENMEM
Ahmet Suphi Altındöken'in amcası Behzat Altındöken ise cenazeye sahip çıkmayacaklarını belirterek, "Zaten 1 yıldır bu acıyı çekiyoruz. Onları zaten akraba olarak kabul etmiyoruz. Ben cenazesini sahiplenmem. Annesi sahiplenip defnederse bir şey diyemem" dedi.
BOŞANDIĞI EŞİ: YABANCI BİRİNİN ÖLÜM HABERİNİ DUYMUŞ GİBİ OLDUM
Ahmet Suphi Altındöken'in boşandığı eşinin avukatı Ebru Çatıkkaş, soyadı gizlenen müvekkilinin gazetecilerle görüşmek istemediğini belirterek, şunları söyledi:"Herkes gibi o da basından öğrenmiş ve duyunca şoke olmuş. 'Abla bu cezaevinde değil miydi, nasıl olur?' diye bana sordu. Ben de 'Hiçbir şey bilmiyorum. Başsavcının basın açıklamasını bekliyoruz. Sonuçta cezaevinde olan birisi nasıl silahla ölür bunun cevabını ben de merak ediyorum' dedi. Daha sonra bana, 'Ya abla nasıl hayatımızdan çıkıp gitmiş ki yabancı birisinin ölüm haberini duymuş gibi oldum' dedi.
"BABA AMELİYATTAN ÇIKTI
Özgecan'ın katili Ahmet Suphi Altındöken'in ameliyat sırasında ölmesi nedeniyle cenazesi ameliyathaneden alınarak hastanenin morguna indirildi. Buradan da otopsi için Adana Adli Tıp Kurumu'na götürüldü. Aynı saldırıda yaralanan baba Necmittin Altındöken'in ise ameliyattan çıktığı yoğun bakıma alındığı bildirildi.
AYNI KOĞUŞTA KALIYORLARMIŞ
Bugün silahlı saldırıya uğrayan baba ve oğlunun cezaevinde aynı koğuşta kaldıkları kaydedildi.
CEZAEVİNDE GERGİN ANLAR
Olayın yaşandığı Adana Kürkçüler cezaevinde gerginlik yaşandığı cezaevine takviye olarak çevik kuvvet ekiplerinin sevkedildiği bildirildi. Polis ekipleri, hastane çevresinde de geniş güvenlik önlemi aldı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
HÜKÜMETTEN AÇIKLAMA: SİLAH NASIL...
Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş da Bakanlar Kurulu sonrasında yaptığı açıklamada Özgecan Aslan’ın katili Suphi Altındöken’in cezaevinde öldürülmesine ilişkin soruya cevap verdi. Kurtulmuş şunları söyledi: Özgecan’ın katili olan kişi cezaevinde silahla vurularak öldüğü bilgisi bize ulaştı. Suphi Altındöken’in ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı ve burada hayatını kaybettiği, babasının da hayati tehlikesinin olmadığı bilgisi var. Cezaevinde kim olursa olsun birinin öldürülmüş olması asla kabul edilemez. Burada kimin hatası kusuru varsa bu ortaya çıkarılacaktır. Bu konuda Adana Başsavcılığı olaya el koymuştur. Adalet Bakanlığı da çalışma başlatmıştır. Silah içeriye nasıl sokuldu, kimin ihmali, kusuru vardır bu ortaya çıkarılacaktır.
AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET ALMIŞLARDI
Geçen yıl 3 Aralık’ta Tarsus 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan son duruşmada Özgecan Aslan’ın katil zanlısı Ahmet Suphi Altındöken ile babası Necmettin Altıdöken ile arkadaşı 20 yaşındaki Fatih Gökçe, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. Ayrıca tecavüz ve diğer suçlardan da minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’e 27, arkadaşı Fatih Gökçe’ye 24 yıl hapis cezası verildi.
İDDİANAMEDE KORKUNÇ DETAYLAR VARDI
Özgecan Aslan cinayeti Türkiye'yi sarsmıştı. İddianamede korkunç detaylar yer almıştı.
Özgecan'ın öldürülüp yakılmasına ilişkin üç sanık hakkında hazırlanan iddianamede bu cinayetin, “saldırganın cinsel saldırı eylemini işleyememekten duyduğu infial” ile gerçekleştirildiği ifade edildi. Özgecan’ın boğazına isabet eden 11 bıçak darbesinden sekizinin ayrı ayrı ölümcül olduğu anlaşıldı. Savcı Ayhan Akyol, “İşlenen suçun insanların güven duygusuna, toplumun ortak değer yargılarına, vicdanına vermiş olduğu zarar ile toplumda meydana getirdiği infial göz önüne alınarak” cezada indirim yapılmamasını ve alt sınırdan uzaklaşılarak, üst sınırdan ceza verilmesini istedi.
İddianameye göre Özgecan Aslan ve arkadaşı B.N.G. ile Tarsus’taki bir alışveriş merkezinde gezdikten sonra saat 20’de buradan çıkıp otobüs durağına gitti. Aslan, şüpheli Ahmet Suphi Altındöken’in kullandığı minibüse binip evinin bulunduğu Mersin yönüne devam etti. Araç seyir halindeyken Altındöken’in güzergah değiştirmesi üzerine araçta kendisinden başka bir yolcu kalmadığını anlayan Arslan, “Senin niyetin ne de bu yola girdin” diye tepki gösterdi. İddianamede, şöyle devam edildi:
BOĞAZDA 11 BIÇAK YARASI
“Arslan’ın, şüpheliden aracı normal yoldan götürmesini istediği, kendisine yönelik cinsel saldırı ya da başka bir kötülüğü engellemek amacıyla aracın kapılarını açmasını, kendisini indirmesini istediği, şüphelinin aracı yolun kenarına tenha bir yere çekerek durdurduğu ve maktule cinsel saldırı amacıyla saldırdığı, maktulün direnip şüphelinin yüzünü tırnaklaması ve biber gazı sıkması üzerine cinsel saldırı eylemini gerçekleştiremeyeceğini anlayan şüphelinin maktulu darp etmeye başladığı, darbelerin etkisiyle maktulün araç koridoruna, demir aksanlara çarparak baygınlık geçirip yere düştüğü...”
ARKADAŞINI ÇAĞIRDI
İddianameye göre Altındöken, genç kızın bayılması üzerine arkadaşı Fatih Gökçe’yi aradı ve yardıma çağırdı. Araç seyir halindeyken Aslan can havliyle ayağa kalktı. Aslan’ın minibüsün koridorunda, ayakta durduğunu gören Altındöken, eliyle vurarak, genç kızı tekrar yere düşürdü. Altındöken ve Gökçe’nin Kasım Ekenler Sitesi yakınlarında buluşarak, ne yapacaklarını konuşmak üzere Mersin Üniversitesi’ne ait ıssız ve tenha bir noktaya gitti. Bu sırada Aslan baygın vaziyetteydi. İddianameye göre iki sanığın Aslan’a cinsel saldırıda bulunup bulunmadığına ilişkin bir bulgu tespit edilemedi.
Altındöken’in isteği üzerine Gökçe, bir arkadaşını arayarak, 5 TL’lik benzin getirmesini istedi. Benzin geldikten sonra Gökçe evine dönerken, Altındöken de babası Necmettin’i arayıp evlerinin bulunduğu sokak başında buluşmayı önerdi. Baba oğul buluştuktan sonra onlara Fatih Gökçe katıldı. Baba Altındöken’in “Bakın, yaşıyor mu?” demesi üzerine yaptıkları kontrolde Arslan’ın yaşadığı ve sesler çıkardığı anlaşıldı. Gökçe’nin “Başladığın işi bitir” demesi sonrası Ahmet Suphi Altındöken’in boğazına defalarca bıçak saplayarak Aslan’ı öldürdü. Sonra da Aslan’ın bileklerini kesip torbaya koydu. Torbayı da evin bodrumundaki kullanılmayan tuvaletin içine saklayıp üzerine talaş döktüler. Daha sonra “kendi aralarında cesedi ve delilleri nasıl yok edecekleri konusunda konuşarak” cesedi yakmaya karar verdi. Gökçe bir benzin istasyonuna giderek, 40 TL’lik benzin alırken, baba oğul Altındöken de cesetle beraber Alman Mezarlığı denilen mevkideki dere kenarına geldi. Gökçe’nin yolu kolladığı sırada diğerleri benzinle cesedi yaktı.
'AMAÇ CİNSEL SALDIRIYDI'
İddianameye göre, Aslan’ın vücudunda, tümü boyuna isabet etmiş 11 bıçak yarası vardı. Bu darbelerden sekizinden her biri ayrı ayrı ölümcüldü. Ancak solunum yollarında is bulaşığı saptanmadı. Bu da öldürüldükten sonra yakıldığı anlamına geliyor. İddianameye göre, “yanık nedeniyle sınırlı bölgelerden alınan sürüntü örneklerinde herhangi bir sperm hücresine rastlanmadı.” Bu da taciz veya tecavüz bulgusunun olmadığı şeklinde ele alınıyor. İddianamede, Altındöken’in “yol meselesinde dolayı Aslan’ı öldürdüğü” yönündeki beyanın “hayatın akışını aykırı olduğu” belirterek, “en azından teşebbüs aşamasında kalan bir cinsel saldırı olduğu” ifade edildi:
“Altındöken’in nitelikli cinsel saldırı eylemini işleyememekten duyduğu infial ile maktulü önce darp edip bayıltarak dirençsiz hale getirmesi, canlıyken maktulün ellerini kesmesi ve daha sonra boğazını çok sayıda bıçak darbesiyle keserek belli bir süre acı çektirerek öldürmesi ve daha sonra işlemiş oldukları suçlar ortaya çıkıp yakalanmasın diye maktulü yakması ve diğer suç delillerini yok etmeye çalışması göz önüne alındığında, canavarca hisle ve eziyet çektirerek kasten öldürme suçunu işlediği...”
Baba Altındöken ve Gökçe’nin şüphelinin suç işleme kararını kuvvetlendirecek söz ve davranışlarda bulundukları, Aslan’ın öldürüldüğü aracın başında ve yanında gözcü olarak bekledikleri, cesedin ve diğer delilerin ortadan kaldırılmasına yaptıkları iş bölümü gereği katıldıkları ifade edildi. Bu nedenle Ahmet Suphi Altındöken’in suçuna katıldıkları ve aynı cezaya çarptırılmaları gerektiği kaydedildi. İddianamede, alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verilmesi istenerek, şöyle denildi:
“Şüphelinin suç işleme kastının yoğunluğu, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, bilhassa toplu taşıma aracı içerisinde gerçekleşmesi, suçun önem ve değeri, işlenen suçun insanların güven duygusuna, toplumun ortak değer yargılarına, vicdanına vermiş olduğu zarar ile işlenen suçun toplumda meydana getirdiği infial göz önüne alındığında şüpheli hakkında ceza tayini yapılırken alt hadden uzaklaşılarak üst hadden ceza tayin edilmesi ve şüpheli lehine takdir indirimi nedenlerinin uygulanmamasına karar verilmesi...”
(hürriyet.com.tr)
SUPHİ ALTINDÖKEN GÖĞSÜNDEN VURULDU
Cinayet sanığı Ahmet Suphi Altındöken ile babası Necmittin Altındöken, konuldukları yüksek güvenlikli Adana F Tipi Kapalı Cezaevi’nde bugün saat 15.00 sıralarında saldırıya uğradı. Silah sesleri duyulurken ağır yaralanan baba ile oğlu ayrı ambulanslarla Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi.
Kalbine yakın bir noktaya kurşun isabet eden Ahmet Suphi Altındöken hemen ameliyata alındı. Babası Necmettin Altındöken’in de 2 kurşunla vurulduğu öğrenildi. Ameliyata alınan yaralılardan Ahmet Suphi Altındöken'in öldüğü açıklandı. Baba Necmettin Altındöken'in karın boşluğu ve kalçasından ateşli silahla yaralandığını belirtiliyor.
6.35 MİLİMETRELİK SİLAHLA VURULMUŞ
Adana Cumhuriyet Başsavcısı Ali Yeldan saldırı sonrası Adana E Tipi Kapalı Cezaevi’ne giderek inceleme yaptı. Olayda kullanılan tabancanın 6.35 milimetre çapında olduğu belirlenirken, saldırının nasıl gerçekleştiği araştırılıyor.
MÜFETTİŞ GÖREVLENDİRİLDİ
Alınan bilgiye göre, Adana Kürkçüler Cezaevinde kalan Ahmet Suphi ve babası Necmettin Altındöken'in silahla yaralanmasıyla ilgili olayın aydınlatılması amacıyla adli ve idari soruşturma başlatıldı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın talimatıyla bir adalet müfettişi, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünce de 2 kontrolör görevlendirildi.
MAHKUMLAR SORGULANDI
Adana Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Cinayet Büro ekiplerinin, olaya adı karışan mahkum veya mahkumları sorguladığı öğrenildi.
CENAZESİNİ SAHİPLENMEM
Ahmet Suphi Altındöken'in amcası Behzat Altındöken ise cenazeye sahip çıkmayacaklarını belirterek, "Zaten 1 yıldır bu acıyı çekiyoruz. Onları zaten akraba olarak kabul etmiyoruz. Ben cenazesini sahiplenmem. Annesi sahiplenip defnederse bir şey diyemem" dedi.
BOŞANDIĞI EŞİ: YABANCI BİRİNİN ÖLÜM HABERİNİ DUYMUŞ GİBİ OLDUM
Ahmet Suphi Altındöken'in boşandığı eşinin avukatı Ebru Çatıkkaş, soyadı gizlenen müvekkilinin gazetecilerle görüşmek istemediğini belirterek, şunları söyledi:"Herkes gibi o da basından öğrenmiş ve duyunca şoke olmuş. 'Abla bu cezaevinde değil miydi, nasıl olur?' diye bana sordu. Ben de 'Hiçbir şey bilmiyorum. Başsavcının basın açıklamasını bekliyoruz. Sonuçta cezaevinde olan birisi nasıl silahla ölür bunun cevabını ben de merak ediyorum' dedi. Daha sonra bana, 'Ya abla nasıl hayatımızdan çıkıp gitmiş ki yabancı birisinin ölüm haberini duymuş gibi oldum' dedi.
"BABA AMELİYATTAN ÇIKTI
Özgecan'ın katili Ahmet Suphi Altındöken'in ameliyat sırasında ölmesi nedeniyle cenazesi ameliyathaneden alınarak hastanenin morguna indirildi. Buradan da otopsi için Adana Adli Tıp Kurumu'na götürüldü. Aynı saldırıda yaralanan baba Necmittin Altındöken'in ise ameliyattan çıktığı yoğun bakıma alındığı bildirildi.
AYNI KOĞUŞTA KALIYORLARMIŞ
Bugün silahlı saldırıya uğrayan baba ve oğlunun cezaevinde aynı koğuşta kaldıkları kaydedildi.
CEZAEVİNDE GERGİN ANLAR
Olayın yaşandığı Adana Kürkçüler cezaevinde gerginlik yaşandığı cezaevine takviye olarak çevik kuvvet ekiplerinin sevkedildiği bildirildi. Polis ekipleri, hastane çevresinde de geniş güvenlik önlemi aldı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
HÜKÜMETTEN AÇIKLAMA: SİLAH NASIL...
Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş da Bakanlar Kurulu sonrasında yaptığı açıklamada Özgecan Aslan’ın katili Suphi Altındöken’in cezaevinde öldürülmesine ilişkin soruya cevap verdi. Kurtulmuş şunları söyledi: Özgecan’ın katili olan kişi cezaevinde silahla vurularak öldüğü bilgisi bize ulaştı. Suphi Altındöken’in ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı ve burada hayatını kaybettiği, babasının da hayati tehlikesinin olmadığı bilgisi var. Cezaevinde kim olursa olsun birinin öldürülmüş olması asla kabul edilemez. Burada kimin hatası kusuru varsa bu ortaya çıkarılacaktır. Bu konuda Adana Başsavcılığı olaya el koymuştur. Adalet Bakanlığı da çalışma başlatmıştır. Silah içeriye nasıl sokuldu, kimin ihmali, kusuru vardır bu ortaya çıkarılacaktır.
AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET ALMIŞLARDI
Geçen yıl 3 Aralık’ta Tarsus 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan son duruşmada Özgecan Aslan’ın katil zanlısı Ahmet Suphi Altındöken ile babası Necmettin Altıdöken ile arkadaşı 20 yaşındaki Fatih Gökçe, ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. Ayrıca tecavüz ve diğer suçlardan da minibüs şoförü Ahmet Suphi Altındöken’e 27, arkadaşı Fatih Gökçe’ye 24 yıl hapis cezası verildi.
İDDİANAMEDE KORKUNÇ DETAYLAR VARDI
Özgecan Aslan cinayeti Türkiye'yi sarsmıştı. İddianamede korkunç detaylar yer almıştı.
Özgecan'ın öldürülüp yakılmasına ilişkin üç sanık hakkında hazırlanan iddianamede bu cinayetin, “saldırganın cinsel saldırı eylemini işleyememekten duyduğu infial” ile gerçekleştirildiği ifade edildi. Özgecan’ın boğazına isabet eden 11 bıçak darbesinden sekizinin ayrı ayrı ölümcül olduğu anlaşıldı. Savcı Ayhan Akyol, “İşlenen suçun insanların güven duygusuna, toplumun ortak değer yargılarına, vicdanına vermiş olduğu zarar ile toplumda meydana getirdiği infial göz önüne alınarak” cezada indirim yapılmamasını ve alt sınırdan uzaklaşılarak, üst sınırdan ceza verilmesini istedi.
İddianameye göre Özgecan Aslan ve arkadaşı B.N.G. ile Tarsus’taki bir alışveriş merkezinde gezdikten sonra saat 20’de buradan çıkıp otobüs durağına gitti. Aslan, şüpheli Ahmet Suphi Altındöken’in kullandığı minibüse binip evinin bulunduğu Mersin yönüne devam etti. Araç seyir halindeyken Altındöken’in güzergah değiştirmesi üzerine araçta kendisinden başka bir yolcu kalmadığını anlayan Arslan, “Senin niyetin ne de bu yola girdin” diye tepki gösterdi. İddianamede, şöyle devam edildi:
BOĞAZDA 11 BIÇAK YARASI
“Arslan’ın, şüpheliden aracı normal yoldan götürmesini istediği, kendisine yönelik cinsel saldırı ya da başka bir kötülüğü engellemek amacıyla aracın kapılarını açmasını, kendisini indirmesini istediği, şüphelinin aracı yolun kenarına tenha bir yere çekerek durdurduğu ve maktule cinsel saldırı amacıyla saldırdığı, maktulün direnip şüphelinin yüzünü tırnaklaması ve biber gazı sıkması üzerine cinsel saldırı eylemini gerçekleştiremeyeceğini anlayan şüphelinin maktulu darp etmeye başladığı, darbelerin etkisiyle maktulün araç koridoruna, demir aksanlara çarparak baygınlık geçirip yere düştüğü...”
ARKADAŞINI ÇAĞIRDI
İddianameye göre Altındöken, genç kızın bayılması üzerine arkadaşı Fatih Gökçe’yi aradı ve yardıma çağırdı. Araç seyir halindeyken Aslan can havliyle ayağa kalktı. Aslan’ın minibüsün koridorunda, ayakta durduğunu gören Altındöken, eliyle vurarak, genç kızı tekrar yere düşürdü. Altındöken ve Gökçe’nin Kasım Ekenler Sitesi yakınlarında buluşarak, ne yapacaklarını konuşmak üzere Mersin Üniversitesi’ne ait ıssız ve tenha bir noktaya gitti. Bu sırada Aslan baygın vaziyetteydi. İddianameye göre iki sanığın Aslan’a cinsel saldırıda bulunup bulunmadığına ilişkin bir bulgu tespit edilemedi.
Altındöken’in isteği üzerine Gökçe, bir arkadaşını arayarak, 5 TL’lik benzin getirmesini istedi. Benzin geldikten sonra Gökçe evine dönerken, Altındöken de babası Necmettin’i arayıp evlerinin bulunduğu sokak başında buluşmayı önerdi. Baba oğul buluştuktan sonra onlara Fatih Gökçe katıldı. Baba Altındöken’in “Bakın, yaşıyor mu?” demesi üzerine yaptıkları kontrolde Arslan’ın yaşadığı ve sesler çıkardığı anlaşıldı. Gökçe’nin “Başladığın işi bitir” demesi sonrası Ahmet Suphi Altındöken’in boğazına defalarca bıçak saplayarak Aslan’ı öldürdü. Sonra da Aslan’ın bileklerini kesip torbaya koydu. Torbayı da evin bodrumundaki kullanılmayan tuvaletin içine saklayıp üzerine talaş döktüler. Daha sonra “kendi aralarında cesedi ve delilleri nasıl yok edecekleri konusunda konuşarak” cesedi yakmaya karar verdi. Gökçe bir benzin istasyonuna giderek, 40 TL’lik benzin alırken, baba oğul Altındöken de cesetle beraber Alman Mezarlığı denilen mevkideki dere kenarına geldi. Gökçe’nin yolu kolladığı sırada diğerleri benzinle cesedi yaktı.
'AMAÇ CİNSEL SALDIRIYDI'
İddianameye göre, Aslan’ın vücudunda, tümü boyuna isabet etmiş 11 bıçak yarası vardı. Bu darbelerden sekizinden her biri ayrı ayrı ölümcüldü. Ancak solunum yollarında is bulaşığı saptanmadı. Bu da öldürüldükten sonra yakıldığı anlamına geliyor. İddianameye göre, “yanık nedeniyle sınırlı bölgelerden alınan sürüntü örneklerinde herhangi bir sperm hücresine rastlanmadı.” Bu da taciz veya tecavüz bulgusunun olmadığı şeklinde ele alınıyor. İddianamede, Altındöken’in “yol meselesinde dolayı Aslan’ı öldürdüğü” yönündeki beyanın “hayatın akışını aykırı olduğu” belirterek, “en azından teşebbüs aşamasında kalan bir cinsel saldırı olduğu” ifade edildi:
“Altındöken’in nitelikli cinsel saldırı eylemini işleyememekten duyduğu infial ile maktulü önce darp edip bayıltarak dirençsiz hale getirmesi, canlıyken maktulün ellerini kesmesi ve daha sonra boğazını çok sayıda bıçak darbesiyle keserek belli bir süre acı çektirerek öldürmesi ve daha sonra işlemiş oldukları suçlar ortaya çıkıp yakalanmasın diye maktulü yakması ve diğer suç delillerini yok etmeye çalışması göz önüne alındığında, canavarca hisle ve eziyet çektirerek kasten öldürme suçunu işlediği...”
Baba Altındöken ve Gökçe’nin şüphelinin suç işleme kararını kuvvetlendirecek söz ve davranışlarda bulundukları, Aslan’ın öldürüldüğü aracın başında ve yanında gözcü olarak bekledikleri, cesedin ve diğer delilerin ortadan kaldırılmasına yaptıkları iş bölümü gereği katıldıkları ifade edildi. Bu nedenle Ahmet Suphi Altındöken’in suçuna katıldıkları ve aynı cezaya çarptırılmaları gerektiği kaydedildi. İddianamede, alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verilmesi istenerek, şöyle denildi:
“Şüphelinin suç işleme kastının yoğunluğu, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, bilhassa toplu taşıma aracı içerisinde gerçekleşmesi, suçun önem ve değeri, işlenen suçun insanların güven duygusuna, toplumun ortak değer yargılarına, vicdanına vermiş olduğu zarar ile işlenen suçun toplumda meydana getirdiği infial göz önüne alındığında şüpheli hakkında ceza tayini yapılırken alt hadden uzaklaşılarak üst hadden ceza tayin edilmesi ve şüpheli lehine takdir indirimi nedenlerinin uygulanmamasına karar verilmesi...”
(hürriyet.com.tr)
Tarık Akan: 'Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözleri beni çıldırtıyor'
Oyuncu Tarık Akan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslenerek 'Hangi yetkiyle, hangi hakla vatandaşlıktan çıkarma lafını kullanabilirsin.' diyerek sitem etti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Aile Bakanı Sema Ramazanoğlu'na yönelik söylemlerine; "Bravo Kılıçdaroğlu'na" diyen Akan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ailesinin ise çok acı çekeceğini söyledi.Cumhuriyet gazetesine konuşan Tarık Akan'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik açıklamaları sosyal medyanın gündemine oturdu.
"BRAVO KILIÇDAROĞLU'NA"
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun Aile Bakanı Ramazanoğlu'na söylediği sözleri yorumladı. Tarık Akan, "Kılıçdaroğlu çok güzel cevaplar verdi. Aile Bakanı "Bir kereden bir şey olmaz" diyor. İnanılır gibi değil. Nasıl bu lafı söylüyor? Önüne yatmak demek onların aklına gelen değildir. Bunu da Kılıçdaroğlu çok güzel izah etti. Harika güzel cevaplar veriyor, bravo Kılıçdaroğlu'na" dedi.
"CUMHURBAŞKANI'NIN YAKINLARI ÇOK ACI ÇEKECEK"
"Her gün şehit haberi almak perişan ediyor beni. Cumhurbaşkanı'nın konuşmaları beni çıldırtıyor. Bu kadar yanlış bir düşünce olabilir mi? Hangi yetkiyle, hangi hakla vatandaşlıktan çıkarma lafını kullanabilirsin. Olacak şey değil. Çok acı çok" diyen Akan, tüm bunların hesabının sorulacağını şu ifadeleri ile anlattı:
''Bu yaşıma kadar ülkemde şunu gördüm ki hesabı sorulmayan çok az ve küçük şeyler var. Yapılan bütün hataların önünde sonunda bir şekilde hesabı soruluyor. Peki senden sonra çocukların var, bu hesap çocuklarına sorulduğu zaman düşünmüyor musun onların ne acılar çekeceğini. Elinde hiçbir kanıt, belge yok. Aldığı yanlış tüyolara göre yorum yapmak kadar yanlış bir şey olamaz. Onun için Cumhurbaşkanı bugün var yarın hiçbirimiz olmayacağız. Sırayla gidelim yeter ki. Sonra geriye kalan Cumhurbaşkanı'nın yakınlarının çok acı çekeceğine eminim. Hesapları sorulacak.'' mynet
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Aile Bakanı Sema Ramazanoğlu'na yönelik söylemlerine; "Bravo Kılıçdaroğlu'na" diyen Akan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ailesinin ise çok acı çekeceğini söyledi.Cumhuriyet gazetesine konuşan Tarık Akan'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik açıklamaları sosyal medyanın gündemine oturdu.
"BRAVO KILIÇDAROĞLU'NA"
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun Aile Bakanı Ramazanoğlu'na söylediği sözleri yorumladı. Tarık Akan, "Kılıçdaroğlu çok güzel cevaplar verdi. Aile Bakanı "Bir kereden bir şey olmaz" diyor. İnanılır gibi değil. Nasıl bu lafı söylüyor? Önüne yatmak demek onların aklına gelen değildir. Bunu da Kılıçdaroğlu çok güzel izah etti. Harika güzel cevaplar veriyor, bravo Kılıçdaroğlu'na" dedi.
"CUMHURBAŞKANI'NIN YAKINLARI ÇOK ACI ÇEKECEK"
"Her gün şehit haberi almak perişan ediyor beni. Cumhurbaşkanı'nın konuşmaları beni çıldırtıyor. Bu kadar yanlış bir düşünce olabilir mi? Hangi yetkiyle, hangi hakla vatandaşlıktan çıkarma lafını kullanabilirsin. Olacak şey değil. Çok acı çok" diyen Akan, tüm bunların hesabının sorulacağını şu ifadeleri ile anlattı:
''Bu yaşıma kadar ülkemde şunu gördüm ki hesabı sorulmayan çok az ve küçük şeyler var. Yapılan bütün hataların önünde sonunda bir şekilde hesabı soruluyor. Peki senden sonra çocukların var, bu hesap çocuklarına sorulduğu zaman düşünmüyor musun onların ne acılar çekeceğini. Elinde hiçbir kanıt, belge yok. Aldığı yanlış tüyolara göre yorum yapmak kadar yanlış bir şey olamaz. Onun için Cumhurbaşkanı bugün var yarın hiçbirimiz olmayacağız. Sırayla gidelim yeter ki. Sonra geriye kalan Cumhurbaşkanı'nın yakınlarının çok acı çekeceğine eminim. Hesapları sorulacak.'' mynet
Reza Zarrab'ı tutuklatan ABD'li Başsavcı Preet Bharara: Sindiremezler
New York Basın Birliği’nin (NYPA) yıllık konferansının açılış konuşmasını yapan New York Güney Bölgesi Başsavcısı Preet Bharara, Reza Zarrab’ı tutuklatmasının ardından ilk defa kameralar karşısına çıktı. Bharara, “Ne kadar paranız ve gücünüz olduğu ya da ne kadar güçlü bağlantılarınız olduğunu umrumuzda değil. Her şeyimiz hukukun üstünlüğü ilkelerine dayalıdır” diye konuştu.
Yaklaşık 300 kişiden oluşan Amerikalı gazeteci ve yayıncı grubuna cuma günkü konferansta hitap eden Başsavcı Preet Bharara, hiç kimsenin hukukun üstünde olmadığını vurguladı. Savcı Bharara, özetle şunları söyledi:
“Her şeyimiz hukukun üstünlüğü ilkesine dayalıdır. Hiçkimsenin hukukun üstünde olmadığına inanıyoruz. Ne kadar paranız olduğu, ne kadar gücünüz olduğu, ne kadar kuvvetli olduğunuz ya da ne kadar güçlü bağlantılarınız olduğu umrumuzda değil. Eğer kanunları çiğnediyseniz ve hakkınızda bir araştırma yürütüp savcılığa taşımak adaletin menfaatine ise, bunu da ispatlayabiliyorsak, o zaman tam da bunu yapacağımızdan emin olabilirsiniz. İster Türkiye’de, ister Amerika’da, ister New York City’de olun size sunabileceğim tek şey, hiçkimse tarafından sindirilmeden, kimseden korkmadan işimizi yapacağımızdır. Kanun ve gerçeklere dayalı olarak işimizi yapacağımızdır, mesleğe girerken ettiğimiz yemin, bunu gerektirmektedir.”
ANLATMASI KARIŞIK VE DETAYLI
Başsavcı Bharara, Reza Zarrab’ın İran’a yönelik yaptırımları çiğnemesi ve karapara aklama suçlamalarından dolayı, Florida’ya planlamış olduğu bir tatil esnasında tutuklandığını söyledi. Bharara konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu kişi belli bir zaman önce Türkiye’de de tutuklanmış ki bunun dosyamızla bir ilgisi yok. Anlatması çok karışık ve detaylı olan birtakım sebeplerden ötürü, vatandaşı olduğu Türkiye’de de popüler bir isim olduğu ortaya çıktı. Haberimiz olmadan, sürpriz şekilde, bu tutuklama ilgi topladı.”
ERDOĞAN’DAN 1800 DAVA
Reuters’a göre; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gazeteciler ve çocuklar da dahil kendisine hakaret etmek suçundan 1800’ü aşkın kişiyi dava ettiğini söyleyen Bharara, “Gazetecileri Koruma Komitesi de Türkiye’de en az 13 gazetecinin hapiste olduğunu, büyük medya şirketi sahiplerine taciz ve otosansür de dahil sistematik baskı yürütüldüğünü rapor etmektedir” diye konuştu.
PANAMA YORUMU
Konuşmasında Panama belgelerinden de söz eden Bharara, “Basının gücüne dair inancımız hiç olmadığı kadar parladı. Ortaya çıkan etkiyi düşünecek olursak, basının ortaya koymuş olduğu bir güçtür” dedi.
TUTUKLADIM TAKİPÇİM ARTTI
Başsavcı Bharara konuşmasında, şunları da söylemişti: “Reza Zarrab için iddianame hazırlayıp tutukladığımızda 8 bin 100 Twitter takipçim varken , 4 gün içinde tamamı Türkiye’den 270 bin kişiye ulaştım. Nedeni kısmen, o ülkede yolsuzluğa karşı önlemin alınmadığına dair kanaat idi. Başka sebep ise yine oradaki insanların özgür bir basına sahip olmadıklarına dair kanaatlerinden dolayı sosyal medyanın özgür ortamına gösterdikleri rağbet idi. Türkiye’deki hükümet yanlısı bazı medyada hakkındaki iddialarla ilgili de konuşan Bharara, “ABD Başsavcısı olarak görev yaptığım süre içinde hakkımda bir çok saçma şey yazıldı, fakat hepinizin huzurunda teyit edebilirim ki içlerinde en ahmakçası buydu” demişti. (hürriyet.com.tr)
Yaklaşık 300 kişiden oluşan Amerikalı gazeteci ve yayıncı grubuna cuma günkü konferansta hitap eden Başsavcı Preet Bharara, hiç kimsenin hukukun üstünde olmadığını vurguladı. Savcı Bharara, özetle şunları söyledi:
“Her şeyimiz hukukun üstünlüğü ilkesine dayalıdır. Hiçkimsenin hukukun üstünde olmadığına inanıyoruz. Ne kadar paranız olduğu, ne kadar gücünüz olduğu, ne kadar kuvvetli olduğunuz ya da ne kadar güçlü bağlantılarınız olduğu umrumuzda değil. Eğer kanunları çiğnediyseniz ve hakkınızda bir araştırma yürütüp savcılığa taşımak adaletin menfaatine ise, bunu da ispatlayabiliyorsak, o zaman tam da bunu yapacağımızdan emin olabilirsiniz. İster Türkiye’de, ister Amerika’da, ister New York City’de olun size sunabileceğim tek şey, hiçkimse tarafından sindirilmeden, kimseden korkmadan işimizi yapacağımızdır. Kanun ve gerçeklere dayalı olarak işimizi yapacağımızdır, mesleğe girerken ettiğimiz yemin, bunu gerektirmektedir.”
ANLATMASI KARIŞIK VE DETAYLI
Başsavcı Bharara, Reza Zarrab’ın İran’a yönelik yaptırımları çiğnemesi ve karapara aklama suçlamalarından dolayı, Florida’ya planlamış olduğu bir tatil esnasında tutuklandığını söyledi. Bharara konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu kişi belli bir zaman önce Türkiye’de de tutuklanmış ki bunun dosyamızla bir ilgisi yok. Anlatması çok karışık ve detaylı olan birtakım sebeplerden ötürü, vatandaşı olduğu Türkiye’de de popüler bir isim olduğu ortaya çıktı. Haberimiz olmadan, sürpriz şekilde, bu tutuklama ilgi topladı.”
ERDOĞAN’DAN 1800 DAVA
Reuters’a göre; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gazeteciler ve çocuklar da dahil kendisine hakaret etmek suçundan 1800’ü aşkın kişiyi dava ettiğini söyleyen Bharara, “Gazetecileri Koruma Komitesi de Türkiye’de en az 13 gazetecinin hapiste olduğunu, büyük medya şirketi sahiplerine taciz ve otosansür de dahil sistematik baskı yürütüldüğünü rapor etmektedir” diye konuştu.
PANAMA YORUMU
Konuşmasında Panama belgelerinden de söz eden Bharara, “Basının gücüne dair inancımız hiç olmadığı kadar parladı. Ortaya çıkan etkiyi düşünecek olursak, basının ortaya koymuş olduğu bir güçtür” dedi.
TUTUKLADIM TAKİPÇİM ARTTI
Başsavcı Bharara konuşmasında, şunları da söylemişti: “Reza Zarrab için iddianame hazırlayıp tutukladığımızda 8 bin 100 Twitter takipçim varken , 4 gün içinde tamamı Türkiye’den 270 bin kişiye ulaştım. Nedeni kısmen, o ülkede yolsuzluğa karşı önlemin alınmadığına dair kanaat idi. Başka sebep ise yine oradaki insanların özgür bir basına sahip olmadıklarına dair kanaatlerinden dolayı sosyal medyanın özgür ortamına gösterdikleri rağbet idi. Türkiye’deki hükümet yanlısı bazı medyada hakkındaki iddialarla ilgili de konuşan Bharara, “ABD Başsavcısı olarak görev yaptığım süre içinde hakkımda bir çok saçma şey yazıldı, fakat hepinizin huzurunda teyit edebilirim ki içlerinde en ahmakçası buydu” demişti. (hürriyet.com.tr)
8 Nisan 2016 Cuma
Yunanistan’dan Türkiye’ye göçmen iadeleri yeniden başladı
Göçmen krizinin çözümü için Türkiye ile Avrupa Birliği'nin vardığı anlaşma gereğince, Yunanistan Türkiye'ye 2. göçmen kafilesinin iadesine başlandı.
45 Pakistanlı erkeği taşıyan feribot, Yunanistan’ın Midilli Adası’ndan hareket etti. Kafile, iadeleri protesto eden 3 kişinin suya atlayıp feribotun önüne geçmeye çalışması nedeniyle, planlanandan geç yola çıktı. Bugün yaklaşık 95 göçmenin daha Yunanistan’ın farklı adalarından Türkiye’ye gönderilmesi bekleniyor.
Avrupa’ya göçmen akınının kontrol altına alınması amacıyla imzalanan anlaşma uyarınca, ilk kafile Pazartesi günü İzmir’in Dikili ilçesine varmıştı. Yunanistan’ın Midilli Adası’ndan kalkan 3 feribotta, çoğu Pakistan uyruklu olmak üzere 202 göçmen bulunuyordu. Sığınma başvurularının yığılması üzerine Yunanistan iadelere 3 gün ara vermişti.
AB – Türkiye anlaşması uyarınca 20 Mart’tan itibaren Yunanistan’a kaçak olarak ayak basan her bir göçmen, iltica başvurusu yapmaması ya da başvurusunun reddedilmesi durumunda Türkiye’ye iade
edilecek. Anlaşmaya Suriyeli mülteciler de dahil.
AB ise Türkiye’ye iade edilen her bir Suriyeli karşılığında, Türkiye’deki mülteci kamplarından bir Suriyeliyi kabul etme sözü vermişti. Türkiye, anlaşma karşılığı AB’den 3 milyar euro fon ve Türkiye vatandaşlarının Schengen Bölgesi’ne vizesiz girişini kolaylaştırma sözü aldı. Türkiye’ye geri gönderilen Suriyeli göçmenler kamplara yerleştirilirken, diğer göçmenler ülkelerine geri gönderilmek üzere farklı illerde bulunan Geri Gönderme Merkezlerine yönlendiriliyor.
BM ANLAŞMAYA TEMKİNLİ YAKLAŞIYOR
Başta Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği olmak üzere uluslararası dernekler, iadelerin ‘göçmenlerin haklarını koruyacak önlemler alınmadan’ başladığı iddiasıyla anlaşmaya tepki göstermişti. Uluslararası Af Örgütü de Türkiye’yi, binlerce Suriyeli göçmeni ülkelerine geri dönmeye zorlamakla suçlamıştı. Türkiye iddiayı reddetmiş, hiçbir göçmeni iradesi dışında Suriye’ye göndermediğini söylemişti. Sözcü
45 Pakistanlı erkeği taşıyan feribot, Yunanistan’ın Midilli Adası’ndan hareket etti. Kafile, iadeleri protesto eden 3 kişinin suya atlayıp feribotun önüne geçmeye çalışması nedeniyle, planlanandan geç yola çıktı. Bugün yaklaşık 95 göçmenin daha Yunanistan’ın farklı adalarından Türkiye’ye gönderilmesi bekleniyor.
Avrupa’ya göçmen akınının kontrol altına alınması amacıyla imzalanan anlaşma uyarınca, ilk kafile Pazartesi günü İzmir’in Dikili ilçesine varmıştı. Yunanistan’ın Midilli Adası’ndan kalkan 3 feribotta, çoğu Pakistan uyruklu olmak üzere 202 göçmen bulunuyordu. Sığınma başvurularının yığılması üzerine Yunanistan iadelere 3 gün ara vermişti.
AB – Türkiye anlaşması uyarınca 20 Mart’tan itibaren Yunanistan’a kaçak olarak ayak basan her bir göçmen, iltica başvurusu yapmaması ya da başvurusunun reddedilmesi durumunda Türkiye’ye iade
edilecek. Anlaşmaya Suriyeli mülteciler de dahil.
AB ise Türkiye’ye iade edilen her bir Suriyeli karşılığında, Türkiye’deki mülteci kamplarından bir Suriyeliyi kabul etme sözü vermişti. Türkiye, anlaşma karşılığı AB’den 3 milyar euro fon ve Türkiye vatandaşlarının Schengen Bölgesi’ne vizesiz girişini kolaylaştırma sözü aldı. Türkiye’ye geri gönderilen Suriyeli göçmenler kamplara yerleştirilirken, diğer göçmenler ülkelerine geri gönderilmek üzere farklı illerde bulunan Geri Gönderme Merkezlerine yönlendiriliyor.
BM ANLAŞMAYA TEMKİNLİ YAKLAŞIYOR
Başta Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği olmak üzere uluslararası dernekler, iadelerin ‘göçmenlerin haklarını koruyacak önlemler alınmadan’ başladığı iddiasıyla anlaşmaya tepki göstermişti. Uluslararası Af Örgütü de Türkiye’yi, binlerce Suriyeli göçmeni ülkelerine geri dönmeye zorlamakla suçlamıştı. Türkiye iddiayı reddetmiş, hiçbir göçmeni iradesi dışında Suriye’ye göndermediğini söylemişti. Sözcü
7 Nisan 2016 Perşembe
Bakan Ramazanoğlu'ndan Kılıçdaroğlu'na 50 bin TL'lik dava
Bakan Sema Ramazanoğlu, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun kendisi hakkında söylediği sözler nedeniyle 50 bin liralık tazminat davası açtı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında, kendisine yönelik sözleriyle "kişilik haklarını ihlal ettiği" gerekçesiyle 50 bin liralık manevi tazminat davası açtı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında, kendisine yönelik sözleriyle "kişilik haklarını ihlal ettiği" gerekçesiyle 50 bin liralık manevi tazminat davası açtı.
Nusaybin'den art arda kötü haberler: 5 şehit
Mardin’in Nusaybin ilçesinde PKK'lı teröristlere yönelik operasyonlar devam ederken, bugün Dicle Mahallesi’nde çıkan çatışmalarda 1 Binbaşı ve 2 Emniyet Amiri şehit oldu, 5 güvenlik görevlisi de yaralandı. İlçeden bir acı haber de akşam saatlerinde geldi. Meydana gelen patlamada, 2 polis şehit olurken, ilçedeki şehit sayısı 5'e yükseldi.
Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde 14 Mart’tan itibaren hendeklerin kapatılması, barikatların kaldırılması ve PKK’lı teröristlerin etkisiz hale getirilmesi için düzenlenen operasyonlar, bugün kalabalık PKK’lı grubunun tespit edildiği Dicle Mahallesi’nde yoğunlaştırıldı.
KANAS SİLAHIYLA ATEŞ AÇTILAR
Saat 09.00 sıralarında güvenlik güçleriyle PKK’lı teröristler arasında başlayan çatışmalar devam ederken saat 11.40’da keskin nişancı tüfeği Kanas ile açılan ateşle Emniyet Amiri Doğan Sakarya ağır yaralandı.
Nusaybin Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Emniyet Amiri Doğan Sakarya, burada doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.
YİNE PATLAYICI TUZAĞI
Takviye kuvvetlerin desteğiyle operasyon genişletilirken, teröristler bu kez saat 13.45 sıralarında güvenlik güçlerinin girdiği bölgede, önceden tuzakladıkları patlayıcıyı infilak ettirdi. Patlamada, Binbaşı Ahmet Karaman ile Emniyet Amiri Zafer Kurt şehit oldu. Yaralanan 5 güvenlik görevlisi de Nusaybin Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı.
Şehit Binbaşı Ahmet Karaman’ın Jandarma Özel Harekat’ta görevli olduğu, şehit Emniyet Amiri Zafer Kurt’un da Bingöl Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürü olduğu ve Nusaybin’e geçici görevle geldiği belirtildi.
BİR ACI HABER DAHA
Hain saldırıların ardından Dicle Mahallesi'nde geniş kapsamlı operasyonlar sürdürüldü. Ancak operasyon sırasında PKK'lı teröristlerin, güvenlik güçlerinin ilerlemesini önlemek için tuzakladıkları bombanın imha edilmesi sırasında şiddetli bir patlama meydana geldi. Patlamada 2 polis memuru şehit oldu.
VALİLİK AÇIKLAMASI
Mardin Valiliği’nden Binbaşı Karaman ve Emniyet Amiri Zafer Kurt’un şehit olduğu olayla ilgili şu açıklama yapıldı:
"07.04.2016 perşembe günü Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde devam eden operasyon neticesinde Dicle Mahallesi’nde saat 13.45 sıralarında daha önceden tuzaklanmış olan el yapımı patlayıcının infilak ettirilmesi sonucunu Jandarma Binbaşı Ahmet Karaman ve Polis Özel Harekat Emniyet Amiri Zafer Kurt şehit olmuştur."
Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde 14 Mart’tan itibaren hendeklerin kapatılması, barikatların kaldırılması ve PKK’lı teröristlerin etkisiz hale getirilmesi için düzenlenen operasyonlar, bugün kalabalık PKK’lı grubunun tespit edildiği Dicle Mahallesi’nde yoğunlaştırıldı.
KANAS SİLAHIYLA ATEŞ AÇTILAR
Saat 09.00 sıralarında güvenlik güçleriyle PKK’lı teröristler arasında başlayan çatışmalar devam ederken saat 11.40’da keskin nişancı tüfeği Kanas ile açılan ateşle Emniyet Amiri Doğan Sakarya ağır yaralandı.
Nusaybin Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Emniyet Amiri Doğan Sakarya, burada doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.
YİNE PATLAYICI TUZAĞI
Takviye kuvvetlerin desteğiyle operasyon genişletilirken, teröristler bu kez saat 13.45 sıralarında güvenlik güçlerinin girdiği bölgede, önceden tuzakladıkları patlayıcıyı infilak ettirdi. Patlamada, Binbaşı Ahmet Karaman ile Emniyet Amiri Zafer Kurt şehit oldu. Yaralanan 5 güvenlik görevlisi de Nusaybin Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı.
Şehit Binbaşı Ahmet Karaman’ın Jandarma Özel Harekat’ta görevli olduğu, şehit Emniyet Amiri Zafer Kurt’un da Bingöl Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürü olduğu ve Nusaybin’e geçici görevle geldiği belirtildi.
BİR ACI HABER DAHA
Hain saldırıların ardından Dicle Mahallesi'nde geniş kapsamlı operasyonlar sürdürüldü. Ancak operasyon sırasında PKK'lı teröristlerin, güvenlik güçlerinin ilerlemesini önlemek için tuzakladıkları bombanın imha edilmesi sırasında şiddetli bir patlama meydana geldi. Patlamada 2 polis memuru şehit oldu.
VALİLİK AÇIKLAMASI
Mardin Valiliği’nden Binbaşı Karaman ve Emniyet Amiri Zafer Kurt’un şehit olduğu olayla ilgili şu açıklama yapıldı:
"07.04.2016 perşembe günü Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde devam eden operasyon neticesinde Dicle Mahallesi’nde saat 13.45 sıralarında daha önceden tuzaklanmış olan el yapımı patlayıcının infilak ettirilmesi sonucunu Jandarma Binbaşı Ahmet Karaman ve Polis Özel Harekat Emniyet Amiri Zafer Kurt şehit olmuştur."
Venezuela'da hafta sonu tatili üç güne çıktı
Venezuela elektrikten tasarruf etmek için iki ay boyunca cuma günleri iş yerlerinin açık kalmasını yasakladı. Ülkede hafta sonu tatili iki ay için üç güne çıktı. Uygulama 6 Haziran'da sona erecek.
Venezuela çok zor günler geçiriyor… Ülke ekonomisi düşen petrol fiyatlarından dolayı zor günler geçirirken hükümet de yeni bir takım tasarruf önlemleri almaya başladı.
Buna göre Venezuela’da Cuma günleri bütün iş yerleri 6 Haziran’a kadar kapalı kalacak, hafta sonu tatili üç güne çıkacak. Bunun sebebi ise ülke barajlarındaki su seviyesinin azalması. Venezuela hükümeti elektrikten tasarruf etmek için bütün iş yerlerinin iki ay boyunca cuma günleri açık kalmasını yasakladı.
Hükümetin yeni çalışma günleri kararını Devlet Başkanı Nicolas Maduro duyurdu.
Madura ülke çapındaki 18 barajdaki su seviyesinin alarm vermeye başladığını belirtti.
Maduro yönetimi bu şekilde elektrik tüketiminde iki ay boyunca yüzde 20 tasarruf etmeyi planlıyor.
Venezuela çok zor günler geçiriyor… Ülke ekonomisi düşen petrol fiyatlarından dolayı zor günler geçirirken hükümet de yeni bir takım tasarruf önlemleri almaya başladı.
Buna göre Venezuela’da Cuma günleri bütün iş yerleri 6 Haziran’a kadar kapalı kalacak, hafta sonu tatili üç güne çıkacak. Bunun sebebi ise ülke barajlarındaki su seviyesinin azalması. Venezuela hükümeti elektrikten tasarruf etmek için bütün iş yerlerinin iki ay boyunca cuma günleri açık kalmasını yasakladı.
Hükümetin yeni çalışma günleri kararını Devlet Başkanı Nicolas Maduro duyurdu.
Madura ülke çapındaki 18 barajdaki su seviyesinin alarm vermeye başladığını belirtti.
Maduro yönetimi bu şekilde elektrik tüketiminde iki ay boyunca yüzde 20 tasarruf etmeyi planlıyor.
Kişisel verilerin korunması kanunu yürürlüğe girdi, işte detaylar
Kişisel verilerin korunmasına ilişkin kanun Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlanarak yasalaştı. Kanuna göre, kişisel veriler ilgili kişinin açık rızası olmadıkça işlenemeyecek. Yasa kapsamında, kişisel veriler, uluslararası sözleşme hükümleri saklı kalmak üzere Türkiye’nin veya ilgili kişinin menfaatinin ciddi bir şekilde zarar göreceği durumlarda, ancak ilgili kamu kurum veya kuruluşunun görüşü alınarak kurulun izniyle yurtdışına aktarılabilecek.
Ancak; kanunlarda açıkça öngörülmesi, rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin, kendisinin ya da bir başkasının hayatı ve beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması, bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması, veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması, ilgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması ve ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması şartlarından herhangi birinin varlığı halinde kişinin açık rızası olması şartı aranmayacak.
SENDİKA ÜYELİĞİ KİŞİSEL VERİ SAYILACAK
Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkumiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veri sayılacak.
Özel nitelikli kişisel verilerin ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesi yasak olacak. Özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde ayrıca Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından belirlenen yeterli önlemlerin alınması şart olacak. İlgili kanun hükümlerine göre uygun olarak işlenmiş olmasına rağmen, işlenmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalkması halinde kişisel veriler, resen veya ilgili kişinin talebi üzerine silinecek, yok edilecek veya anonim hale getirilecek. Bu hüküm bir yönetmelikle düzenlenecek. Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın aktarılamayacak, ancak yukarıda belirtilen şartlardan birinin bulunması halinde açık rıza aranmadan aktarılabilecek.
YETERLİ BİR KORUMA SAĞLANMALI
Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın yurt dışına aktarılamayacak. Kişisel veriler ancak; kişisel verinin aktarılacağı yabancı ülkede yeterli korumanın bulunması, yeterli korumanın bulunmaması durumunda Türkiye'deki ve ilgili yabancı ülkedeki veri sorumlularının yeterli bir korumayı yazılı olarak taahhüt etmeleri ve kurulun izninin bulunması şartıyla yurt dışına aktarılabilecek.
İZİNLE YURTDIŞINA AKTARILACAK
Yasa kapsamında, kişisel veriler, uluslararası sözleşme hükümleri saklı kalmak üzere Türkiye’nin veya ilgili kişinin menfaatinin ciddi bir şekilde zarar göreceği durumlarda, ancak ilgili kamu kurum veya kuruluşunun görüşü alınarak kurulun izniyle yurtdışına aktarılabilecek.
Yasaya göre, herkes, kendisiyle ilgili kişisel veri işlenip işlenmediğini öğrenebilecek. Kişisel verileri işlenmişse buna ilişkin bilgi talep edebilecek. Kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilebilecek. Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmesi halinde bunların düzeltilmesini, silinmesini veya yok edilmesini talep edebilecek. Bu verilerin ilgili kanuna aykırı olarak işlenmesi sebebiyle zarara uğraması halinde zararın giderilmesini isteyebilecek.
HUKUKA AYKIRI ERİŞİLMESİNİ ENGELLEMEKLE YÜKÜMLÜ
Düzenleme hükümlerine aykırı olduğu tespit edilen kişisel veriler derhal silinecek, yok edilecek veya anonim hale getirilecek. Ancak bu kanunun yayımı tarihinden önce hukuka uygun olarak alınmış rızalar, bir yıl içinde aksine bir irade beyanında bulunulmaması halinde bu kanuna uygun kabul edilecek. Yasaya göre, veri sorumlusu, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesini ve kişisel verilere hukuka aykırı olarak erişilmesini önlemekle yükümlü olacak.
Veri sorumlusu ayrıca, bu verilerin muhafazasını sağlamak amacıyla uygun güvenlik düzeyini temin etmeye yönelik gerekli her türlü teknik ve idari tedbirleri alacak. Veri sorumluları, öğrendikleri kişisel verileri bu düzenlemedeki hükümlere aykırı olarak başkasına açıklayamayacak ve kendi şahsi çıkarları için kullanamayacak. Bu yükümlülük, görevden ayrılmalarından sonra da devam edecek.
Yasanın veri sorumlusuna başvuru şekline ilişkin maddeye göre, ilgili kişi taleplerini veri sorumlusuna iletecek. Veri sorumlusu başvuruda yer alan talepleri, talebin niteliğine göre en kısa sürede ve en geç 30 gün içinde ücretsiz olarak sonuçlandıracak. Başvurusu reddedilen kişi, cevabı öğrendiği tarihten itibaren 30 ve her halde başvuru tarihinden itibaren 60 gün içinde yönetmelik kapsamında oluşturulacak Kişisel Verileri Koruma Kurulu'na şikayette bulunabilecek. Kişilik hakları ihlal edilenlerin, genel hükümlere göre tazminat hakkı saklı olacak.
Yasaya göre, altı ay içinde, yasayla belirlenen usul kapsamında Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeleri seçilecek ve Başkanlık teşkilatı oluşturulacak.
Ancak; kanunlarda açıkça öngörülmesi, rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin, kendisinin ya da bir başkasının hayatı ve beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması, bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması, veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması, ilgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması ve ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması şartlarından herhangi birinin varlığı halinde kişinin açık rızası olması şartı aranmayacak.
SENDİKA ÜYELİĞİ KİŞİSEL VERİ SAYILACAK
Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkumiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veri sayılacak.
Özel nitelikli kişisel verilerin ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesi yasak olacak. Özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde ayrıca Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından belirlenen yeterli önlemlerin alınması şart olacak. İlgili kanun hükümlerine göre uygun olarak işlenmiş olmasına rağmen, işlenmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalkması halinde kişisel veriler, resen veya ilgili kişinin talebi üzerine silinecek, yok edilecek veya anonim hale getirilecek. Bu hüküm bir yönetmelikle düzenlenecek. Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın aktarılamayacak, ancak yukarıda belirtilen şartlardan birinin bulunması halinde açık rıza aranmadan aktarılabilecek.
YETERLİ BİR KORUMA SAĞLANMALI
Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın yurt dışına aktarılamayacak. Kişisel veriler ancak; kişisel verinin aktarılacağı yabancı ülkede yeterli korumanın bulunması, yeterli korumanın bulunmaması durumunda Türkiye'deki ve ilgili yabancı ülkedeki veri sorumlularının yeterli bir korumayı yazılı olarak taahhüt etmeleri ve kurulun izninin bulunması şartıyla yurt dışına aktarılabilecek.
İZİNLE YURTDIŞINA AKTARILACAK
Yasa kapsamında, kişisel veriler, uluslararası sözleşme hükümleri saklı kalmak üzere Türkiye’nin veya ilgili kişinin menfaatinin ciddi bir şekilde zarar göreceği durumlarda, ancak ilgili kamu kurum veya kuruluşunun görüşü alınarak kurulun izniyle yurtdışına aktarılabilecek.
Yasaya göre, herkes, kendisiyle ilgili kişisel veri işlenip işlenmediğini öğrenebilecek. Kişisel verileri işlenmişse buna ilişkin bilgi talep edebilecek. Kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilebilecek. Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmesi halinde bunların düzeltilmesini, silinmesini veya yok edilmesini talep edebilecek. Bu verilerin ilgili kanuna aykırı olarak işlenmesi sebebiyle zarara uğraması halinde zararın giderilmesini isteyebilecek.
HUKUKA AYKIRI ERİŞİLMESİNİ ENGELLEMEKLE YÜKÜMLÜ
Düzenleme hükümlerine aykırı olduğu tespit edilen kişisel veriler derhal silinecek, yok edilecek veya anonim hale getirilecek. Ancak bu kanunun yayımı tarihinden önce hukuka uygun olarak alınmış rızalar, bir yıl içinde aksine bir irade beyanında bulunulmaması halinde bu kanuna uygun kabul edilecek. Yasaya göre, veri sorumlusu, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesini ve kişisel verilere hukuka aykırı olarak erişilmesini önlemekle yükümlü olacak.
Veri sorumlusu ayrıca, bu verilerin muhafazasını sağlamak amacıyla uygun güvenlik düzeyini temin etmeye yönelik gerekli her türlü teknik ve idari tedbirleri alacak. Veri sorumluları, öğrendikleri kişisel verileri bu düzenlemedeki hükümlere aykırı olarak başkasına açıklayamayacak ve kendi şahsi çıkarları için kullanamayacak. Bu yükümlülük, görevden ayrılmalarından sonra da devam edecek.
Yasanın veri sorumlusuna başvuru şekline ilişkin maddeye göre, ilgili kişi taleplerini veri sorumlusuna iletecek. Veri sorumlusu başvuruda yer alan talepleri, talebin niteliğine göre en kısa sürede ve en geç 30 gün içinde ücretsiz olarak sonuçlandıracak. Başvurusu reddedilen kişi, cevabı öğrendiği tarihten itibaren 30 ve her halde başvuru tarihinden itibaren 60 gün içinde yönetmelik kapsamında oluşturulacak Kişisel Verileri Koruma Kurulu'na şikayette bulunabilecek. Kişilik hakları ihlal edilenlerin, genel hükümlere göre tazminat hakkı saklı olacak.
Yasaya göre, altı ay içinde, yasayla belirlenen usul kapsamında Kişisel Verileri Koruma Kurulu üyeleri seçilecek ve Başkanlık teşkilatı oluşturulacak.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)