Yargıtay’ın, MHP’yi Genel Kurul'a taşıyan yerel mahkeme kararının onamasına ilişkin gerekçeli karar açıklandı. 7 sayfalık kararda Yargıtay, MHP yönetimine adeta demokrasi dersi verdi.
Kararda, “Olağanüstü kongre talebi delege sayısının 5'te 1'in ulaşan üyelere kanunen tanınmış haktır'' denildi ve şu görüşlere yer verildi:
‘'MHP tüzüğünün 63. maddesindeki ifade, 5'te 1 delegenin olağanüstü kongre talebinin genel başkan ve merkez yönetim kurulunun takdirine bırakıldığı anlamına gelmez. Aksi yöndeki anlam, yeter sayıdaki delegeye tanınan hakkı işlevsiz hale getirir. Yeter sayıda üyenin kongre talebine ilişkin toplu irade beyanlarının iyi niyetli olup olmadığına ilişkin bir değerlendirme de, yapılamaz. Çünkü kanun 5'te 1 oranına ulaşan üyeye olağan üstü kongre talep etme hakkı vermiştir'' Sözcü
27 Mayıs 2016 Cuma
Türkiye hangi parayla tatile gidiyor?
Ek iş mi, para biriktirmek mi? Yoksa kredi mi? İşte Türkiye ve dünyada tatile çıkanların tatil masraflarını karşılama yöntemleri…
Tatil mevsimi başlamak üzere; haliyle planlar yapılıyor, bütçeler denkleştiriliyor. Peki bütçeyi yormamak için en çok hangi yöntemler kullanılıyor? Para biriktirmek mi, taksitle ödemek mi, borç ya da kredi almak mı, ek iş yapmak mı yoksa diğerleri mi? Seyahat sitesi momondo, bu sorunun yanıtını bulmak için Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 20 ülkede katılımcılara tatil masraflarının bütçeleri üzerindeki yükünü azaltmak için hangi yöntemlere başvurduklarını sordu. Katılımcıların birden fazla yanıtı tercih edebildikleri araştırmanın en dikkat çekici sonuçları şöyle:
HER İKİ KİŞİDEN BİRİ YIL BOYU KENARA PARA AYIRIYOR
Türklerin yüzde 50'si, güzel bir tatil yapabilmek için yıl boyunca düzenli olarak kenara para ayırdığını söylüyor. 18-22 yaş arası gençlerde yıl içinde tasarruf yapma oranı daha da yükselirken, oranın en düşük olduğu grup 56-65 yaş grubu. Coğrafi bölgeler arasındaysa liderlik yüzde 55'le Ege Bölgesi'nde.
TAKSİTLE ÖDEMEDE DÜNYA İKİNCİSİYİZ
İkinci sırada yüzde 30'la tatilini taksit taksit ödemeyi seçerek tatil harcamalarını farklı aylara bölüştürmeyi seçenler yer alıyor. Taksitli ödemeyi en çok tercih edenlerse 23-35 yaş grubu. Diğer yandan Türkiye bu oranla Brezilya'nın (yüzde 41) ardından tatilini en çok taksitle ödeyen ülke konumunda
ORTAKLAŞA PARA BİRİKTİRENLERİN ORANI YÜZDE 20
Üçüncü sırada ise tatil planları doğrultusunda yıl içinde arkadaşları veya ailesiyle konuşup, onlarla ortaklaşa bir hesaba para yatıranlar yer alıyor. Tahmin edilebileceği üzere bu tür birikim yapma oranın en yüksek olduğu grup, yüzde 30'la 18-22 yaş grubu.
GENÇLER TATİL İÇİN EK İŞ YAPIYOR
Katılımcıların yüzde 15, tatil bütçesini denkleştirmek için yıl içerisinde ek iş yaparak para biriktirdiğini söylüyor. Oran erkeklerde yüzde 17'ye, 18-22 yaş arası gençlerde yüzde 19'a kadar çıkıyor. Bu sonuçlara göre Türkler, tatil için ek işe en çok ihtiyaç duyan üçüncü ülke konumunda. İlk iki sırada ise yüzde 20'lik oranla Çinliler ve Ruslar yer alıyor.
TATİL KREDİSİNE EN ÇOK BAŞVURAN ÜLKEYİZ
Yüzde 13 ise güzel bir tatil için banka kredisi aldığını söylüyor. En çok kredi alanlar 56-65 yaşları arasındakiler. Ailesinden veya arkadaşlarından borç alanların oranı ise yüzde 7. 18-22 yaş arası gençlerde borç alma oranı yüzde 13'e kadar çıkıyor. Sonuçlara göre Türkiye dünyada en çok tatil kredisine başvuran ülke. İkinci sırada yüzde 10'la Çin ve üçüncü sırada yüzde 6'yle Brezilya yer alıyor.
TATİL İÇİN EŞYA SATAN DA VAR
Son olarak tatildeyken evini kiraya vererek para kazananların oranı yüzde 4, tatil bütçesi için bazı eşyalarını bit pazarında ya da online platformlarda satanların oranı ise yüzde 3.
PARA BİRİKTİRMEYE İHTİYAÇ DUYMAYAN DA VAR
Diğer yandan Türkiye'nin yüzde 18'i tatile çıkmadan önce herhangi bir yöntemle para biriktirmediğini söylüyor.
HER İKİ KİŞİDEN BİRİ YIL BOYU KENARA PARA AYIRIYOR
Türklerin yüzde 50'si, güzel bir tatil yapabilmek için yıl boyunca düzenli olarak kenara para ayırdığını söylüyor. 18-22 yaş arası gençlerde yıl içinde tasarruf yapma oranı daha da yükselirken, oranın en düşük olduğu grup 56-65 yaş grubu. Coğrafi bölgeler arasındaysa liderlik yüzde 55'le Ege Bölgesi'nde.
TAKSİTLE ÖDEMEDE DÜNYA İKİNCİSİYİZ
İkinci sırada yüzde 30'la tatilini taksit taksit ödemeyi seçerek tatil harcamalarını farklı aylara bölüştürmeyi seçenler yer alıyor. Taksitli ödemeyi en çok tercih edenlerse 23-35 yaş grubu. Diğer yandan Türkiye bu oranla Brezilya'nın (yüzde 41) ardından tatilini en çok taksitle ödeyen ülke konumunda
ORTAKLAŞA PARA BİRİKTİRENLERİN ORANI YÜZDE 20
Üçüncü sırada ise tatil planları doğrultusunda yıl içinde arkadaşları veya ailesiyle konuşup, onlarla ortaklaşa bir hesaba para yatıranlar yer alıyor. Tahmin edilebileceği üzere bu tür birikim yapma oranın en yüksek olduğu grup, yüzde 30'la 18-22 yaş grubu.
GENÇLER TATİL İÇİN EK İŞ YAPIYOR
Katılımcıların yüzde 15, tatil bütçesini denkleştirmek için yıl içerisinde ek iş yaparak para biriktirdiğini söylüyor. Oran erkeklerde yüzde 17'ye, 18-22 yaş arası gençlerde yüzde 19'a kadar çıkıyor. Bu sonuçlara göre Türkler, tatil için ek işe en çok ihtiyaç duyan üçüncü ülke konumunda. İlk iki sırada ise yüzde 20'lik oranla Çinliler ve Ruslar yer alıyor.
TATİL KREDİSİNE EN ÇOK BAŞVURAN ÜLKEYİZ
Yüzde 13 ise güzel bir tatil için banka kredisi aldığını söylüyor. En çok kredi alanlar 56-65 yaşları arasındakiler. Ailesinden veya arkadaşlarından borç alanların oranı ise yüzde 7. 18-22 yaş arası gençlerde borç alma oranı yüzde 13'e kadar çıkıyor. Sonuçlara göre Türkiye dünyada en çok tatil kredisine başvuran ülke. İkinci sırada yüzde 10'la Çin ve üçüncü sırada yüzde 6'yle Brezilya yer alıyor.
TATİL İÇİN EŞYA SATAN DA VAR
Son olarak tatildeyken evini kiraya vererek para kazananların oranı yüzde 4, tatil bütçesi için bazı eşyalarını bit pazarında ya da online platformlarda satanların oranı ise yüzde 3.
PARA BİRİKTİRMEYE İHTİYAÇ DUYMAYAN DA VAR
Diğer yandan Türkiye'nin yüzde 18'i tatile çıkmadan önce herhangi bir yöntemle para biriktirmediğini söylüyor.
Suudi Arabistan’da “hayvanlarla fotoğraf çektirmek günahtır” fetvası
El Arabiya’nın haberine göre, Suudi Arabistan’ın en yüksek dini otoritesi olan Din Adamları Yüksek Konseyi’nin üyesi Şeyh Salih Bir Favzan El-Fazvan, kedi, köpek gibi hayvanlarla fotoğraf çekmenin İslam’a aykırı bir Batı adeti olduğunu iddia ederek, bu tür fotoğraf çekilmesinin engellenmesi için fetva verdi.
“MODA HALİNE GELDİ, MECBUR KALMADIKÇA HAYVANLARLA FOTOĞRAF ÇEKİLMEYİN”
Düzenlediği haftalık dini programda izleyici sorularını yanıtlayan El-Favzan, bir soru üzerine Suudi Arabistan’da evcil hayvanlarla fotoğraf çekmenin tıpkı Batı’da olduğu gibi moda haline geldiğini söyleyerek, “Mecbur olmadıkça hayvanlarla fotoğraf çektirmek günahtır. Ne kedi, ne köpek, ne kurt, ne de başka bir şey” diye konuştu.
Reza’nın avukatından flaş hamle!
New York'ta tutuklu bulunan Reza Zarrab'ın avukatı Benjamin Brafman, kefalet isteğine itiraz eden Başsavcı Preet Bharara'nın açıklamalarına karşı yeni bir girişimde bulundu.
Brafman, Zarrab’ın davasına bakan Yargıç Richard Berman’a bir dilekçe yazdı. Bu dilekçede, New York Güney Bölgesi Başsavcısı Bharara’nın, Zarrab’ın kefaletle serbest bırakılması talebine itirazına karşı cevap hakkı kullanılacağını ve konuya ilişkin ek dilekçeyi 31 Mayıs günü saat 12:00’a kadar mahkemeye iletmek için izin istedi.
ABD’li avukat dilekçesinde, “Savcılığın doğru olmayan ve temelde kusurlu argümanlar” ile kefalet taleplerine karşı çıktığını savunarak, kendilerine cevap hakkı verilmesini talep etti. Dilekçede “Mahkemeye konuyla ilgili kritik öneme sahip bazı ek bilgiler de göndereceğiz” ifadelerine yer verildi.
ABD’de hafta sonu ve Pazartesi gününün tatil olması nedeniyle, Salı gününe kadar zaman verilmesi talebini ileten Brafman, 2 Haziran’da görülecek kefalet duruşmasının ertelenmesini istemediklerini de dilekçede belirtti. Yargıç Berman’ın, Zarrab’ın talebini kısa süre içinde değerlendirmesi bekleniyor. (DHA)
Brafman, Zarrab’ın davasına bakan Yargıç Richard Berman’a bir dilekçe yazdı. Bu dilekçede, New York Güney Bölgesi Başsavcısı Bharara’nın, Zarrab’ın kefaletle serbest bırakılması talebine itirazına karşı cevap hakkı kullanılacağını ve konuya ilişkin ek dilekçeyi 31 Mayıs günü saat 12:00’a kadar mahkemeye iletmek için izin istedi.
ABD’li avukat dilekçesinde, “Savcılığın doğru olmayan ve temelde kusurlu argümanlar” ile kefalet taleplerine karşı çıktığını savunarak, kendilerine cevap hakkı verilmesini talep etti. Dilekçede “Mahkemeye konuyla ilgili kritik öneme sahip bazı ek bilgiler de göndereceğiz” ifadelerine yer verildi.
ABD’de hafta sonu ve Pazartesi gününün tatil olması nedeniyle, Salı gününe kadar zaman verilmesi talebini ileten Brafman, 2 Haziran’da görülecek kefalet duruşmasının ertelenmesini istemediklerini de dilekçede belirtti. Yargıç Berman’ın, Zarrab’ın talebini kısa süre içinde değerlendirmesi bekleniyor. (DHA)
26 Mayıs 2016 Perşembe
Müslüman erkek öğrencilere tokalaşma zorunluluğu
İsviçre'nin Basel kentinde Suriyeli iki Müslüman erkek öğrencinin, kadın öğretmenleriyle tokalaşmayı reddetmesi üzerine, kentin eğitim kurumundan tokalaşma zorunluluğu kararı çıktı.
İsviçre'nin Basel kentinde, Müslüman erkek öğrencilere, kadın öğretmenlerinin elini sıkma zorunluluğu getirildi.
İsviçre medyasında yer alan haberlere göre, Basel'de Suriyeli 14 ve 16 yaşlarındaki iki Müslüman erkek öğrencinin, kadın öğretmenleriyle tokalaşmayı dini gerekçelerle reddetmesi sonrası, kentin eğitim kurumu bir karra aldı.
Kurum, Müslüman erkek öğrencilere, gerektiğinde kadın öğretmenlerin elini
sıkma zorunluluğu getirdi. Karara uymayan öğrencilerin ailelerinin 5 bin frang (yaklaşık 5 bin dolar) para cezasına çarptırılacağı belirtildi.
Kararın erkeklerin, kadınların ellerini sıkmasının İslamın temel ilkeleriyle ters düşmediği gerekçesiyle alındığı ifade edildi.
İsviçre'de geçen nisan ayı başında iki erkek öğrencinin kadın öğretmenleriyle tokalaşmayı reddetmesi üzerine, bu öğrencilere konuyla ilgili karar alınana kadar kendi isteklerine göre hareket etme izni verilmişti.
Geride kalan iki aylık süre içinde İsviçre hükümeti ve eğitim kurumları, öğrencilere verilen bu geçici izin kararını eleştirmişti. İsviçre Adalet Bakanı Simonetta Sommaruga da kararı eleştirerek, tokalaşmanın İsviçre kültürünün bir parçası olduğunu belirtmişti.
Öte yandan, bu iki öğrencinin ailelerinin İsviçre'de vatandaşlık başvurularının da askıya alındığı ifade edildi. ntv
İsviçre'nin Basel kentinde, Müslüman erkek öğrencilere, kadın öğretmenlerinin elini sıkma zorunluluğu getirildi.
İsviçre medyasında yer alan haberlere göre, Basel'de Suriyeli 14 ve 16 yaşlarındaki iki Müslüman erkek öğrencinin, kadın öğretmenleriyle tokalaşmayı dini gerekçelerle reddetmesi sonrası, kentin eğitim kurumu bir karra aldı.
Kurum, Müslüman erkek öğrencilere, gerektiğinde kadın öğretmenlerin elini
sıkma zorunluluğu getirdi. Karara uymayan öğrencilerin ailelerinin 5 bin frang (yaklaşık 5 bin dolar) para cezasına çarptırılacağı belirtildi.
Kararın erkeklerin, kadınların ellerini sıkmasının İslamın temel ilkeleriyle ters düşmediği gerekçesiyle alındığı ifade edildi.
İsviçre'de geçen nisan ayı başında iki erkek öğrencinin kadın öğretmenleriyle tokalaşmayı reddetmesi üzerine, bu öğrencilere konuyla ilgili karar alınana kadar kendi isteklerine göre hareket etme izni verilmişti.
Geride kalan iki aylık süre içinde İsviçre hükümeti ve eğitim kurumları, öğrencilere verilen bu geçici izin kararını eleştirmişti. İsviçre Adalet Bakanı Simonetta Sommaruga da kararı eleştirerek, tokalaşmanın İsviçre kültürünün bir parçası olduğunu belirtmişti.
Öte yandan, bu iki öğrencinin ailelerinin İsviçre'de vatandaşlık başvurularının da askıya alındığı ifade edildi. ntv
Otelciler kötü haberi verdi
Türkiye Otelciler Birliği (TÜRBO) Başkanı Timur Bayındır; sektörün Mayıs ayı performansının ardından, turizmde bu yıl çift haneli daralma yaşanmasının kesinleştiğini söyledi.
Bayındır, Rusya ile gerilen ilişkiler, son dönemde yaşanan bombalı saldırı olayları ve artan güvenlik endişeleri nedeniyle İstanbul başta olmak üzere Türkiye genelindeki otel doluluk oranlarının sert düşüş kaydettiğini belirtti.
Yaz dönemine ilişkin rezervasyonlarda da kayda değer bir iyileşme yaşanmaması ve fiyat düşüşleri nedeniyle önümüzdeki aylarda gelirlerdeki düşüşün daha da hızlanacağını tahmin ettiklerini belirten Bayındır; yıl sonu gelir hedeflerine ulaşılmasının mümkün görünmediğini ifade etti.
Turizm, Türkiye'nin cari açığın finansmanında en büyük kalemlerden biri konumunda bulunuyor.
Güncel OVP'ye göre turizm (seyahat) gelirlerinin 2015'te 27 milyar dolara gerilemesi ve 2016'da da bu seviyede kalması bekleniyor.
İLK ÇEYREKTE DARALDI
TÜİK verilerine göre, turizm gelirleri ilk çeyrekte yüzde 16.5 azalarak 4.07 milyar dolar oldu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerinin açıkladığı Ocak-Mart verilerine göre, yabancı ziyaretçi sayısı da yüzde 10.3 düşüşle 4.06 milyon kişi oldu.
TÜROB'un geleneksel öğle yemeğinde Reuters'a değerlendirmede bulunan Bayındır, resmi rakamların ilk üç aya işaret etmesine karşın, sektörün Nisan ve Mayıs performansının da önümüzdeki döneme ilişkin iyi sinyal vermediğini belirterek, "Güvenlik endişeleri turizmi sekteye uğratıyor. Birçok ülkenin vatandaşlarını Türkiye'ye seyahat konusunda uyarması nedeniyle Türkiye'ye turist gelişi maalesef olmuyor. Turistlerin gelmemesi tamamen güvenlik ve imaja dayalı" dedi ve ekledi:
"ÖNGÖREMİYORUZ"
"Mayıs ayındaki gidişatı da gördükten sonra sektördeki düşüşün bu yıl çift haneli olacağına eminiz. Rakam veremiyoruz çünkü çift hanenin ulaşacağı seviyeyi öngöremiyoruz."
TÜROB verilerine göre, Nisan ayında Türkiye genelinde otellerin doluluk oranları geçen yıl aynı dönemdeki yüzde 66.9 seviyesinden yüzde 52.2'ye geriledi.
Aynı dönemde İstanbul'daki otellerin doluluk oranları ise yüzde 74 seviyesinden yüzde 50.3'e düştü. Bu düşüş, son 10 yılın en sert düşüşü oldu.
Doluluklardaki düşüşün Mayıs ayında daha da artacak gibi göründüğünü ifade eden Bayındır, "Mayıs-Ağustos arasındaki dönem sektörün en dolu ayları. Dolayısıyla bu aylardaki doluluk oranlarında yaşanacak gerileme nedeniyle gelirlerdeki düşüş de daha kuvvetli olacak" dedi.
FİYAT REKABETİ GELİRLERİ VURDU
Bayındır, az sayıdaki turisti çekebilmek için oteller arasında yaşanan fiyat rekabetinin de gelirleri vurduğunu söyledi.
TÜROB verilerine göre, Nisan ayında İstanbul'da elde edilen ortalama odabaşı gelir, geçen yıl aynı dönemdeki 96.3 eurodan 57.7 euroya geriledi.
Turizmdeki kayıpların yerli turistle telafi edilmesinin mümkün olmadığını belirten Bayındır, hükümetin sektörü desteklemek için getirdiği teşvikleri ise olumlu bulduklarını; ancak yeterli görmediklerini söyledi.
Hükümet, geçtiğimiz aylarda turizm sektörüne destek sağlamak amacıyla önce "Turizm Acil Eylem Destek Paketi"ni ardından da "Turizm Sektörü İstihdam Destek Paketi"ni açıklamıştı.
Bayındır, konaklama sektöründe SGK ve muhtasar ödemelerin 18 ay faizsiz olarak ertelenmesi, 2017 sonuna kadar sosyal sigorta primlerinin yarısının merkezi bütçe tarafından karşılanması ve konaklama sektöründe esnek çalışma modelinin en kısa süre içerisinde hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.
Bayındır ayrıca, sektörün bu zor döneminde gelen asgari ücret artışı nedeniyle sektördeki bir çok tesiste de yüzde 25'e varan istihdam daralmaları gözlendiğini söyledi.
Bayındır, Rusya ile gerilen ilişkiler, son dönemde yaşanan bombalı saldırı olayları ve artan güvenlik endişeleri nedeniyle İstanbul başta olmak üzere Türkiye genelindeki otel doluluk oranlarının sert düşüş kaydettiğini belirtti.
Yaz dönemine ilişkin rezervasyonlarda da kayda değer bir iyileşme yaşanmaması ve fiyat düşüşleri nedeniyle önümüzdeki aylarda gelirlerdeki düşüşün daha da hızlanacağını tahmin ettiklerini belirten Bayındır; yıl sonu gelir hedeflerine ulaşılmasının mümkün görünmediğini ifade etti.
Turizm, Türkiye'nin cari açığın finansmanında en büyük kalemlerden biri konumunda bulunuyor.
Güncel OVP'ye göre turizm (seyahat) gelirlerinin 2015'te 27 milyar dolara gerilemesi ve 2016'da da bu seviyede kalması bekleniyor.
İLK ÇEYREKTE DARALDI
TÜİK verilerine göre, turizm gelirleri ilk çeyrekte yüzde 16.5 azalarak 4.07 milyar dolar oldu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerinin açıkladığı Ocak-Mart verilerine göre, yabancı ziyaretçi sayısı da yüzde 10.3 düşüşle 4.06 milyon kişi oldu.
TÜROB'un geleneksel öğle yemeğinde Reuters'a değerlendirmede bulunan Bayındır, resmi rakamların ilk üç aya işaret etmesine karşın, sektörün Nisan ve Mayıs performansının da önümüzdeki döneme ilişkin iyi sinyal vermediğini belirterek, "Güvenlik endişeleri turizmi sekteye uğratıyor. Birçok ülkenin vatandaşlarını Türkiye'ye seyahat konusunda uyarması nedeniyle Türkiye'ye turist gelişi maalesef olmuyor. Turistlerin gelmemesi tamamen güvenlik ve imaja dayalı" dedi ve ekledi:
"ÖNGÖREMİYORUZ"
"Mayıs ayındaki gidişatı da gördükten sonra sektördeki düşüşün bu yıl çift haneli olacağına eminiz. Rakam veremiyoruz çünkü çift hanenin ulaşacağı seviyeyi öngöremiyoruz."
TÜROB verilerine göre, Nisan ayında Türkiye genelinde otellerin doluluk oranları geçen yıl aynı dönemdeki yüzde 66.9 seviyesinden yüzde 52.2'ye geriledi.
Aynı dönemde İstanbul'daki otellerin doluluk oranları ise yüzde 74 seviyesinden yüzde 50.3'e düştü. Bu düşüş, son 10 yılın en sert düşüşü oldu.
Doluluklardaki düşüşün Mayıs ayında daha da artacak gibi göründüğünü ifade eden Bayındır, "Mayıs-Ağustos arasındaki dönem sektörün en dolu ayları. Dolayısıyla bu aylardaki doluluk oranlarında yaşanacak gerileme nedeniyle gelirlerdeki düşüş de daha kuvvetli olacak" dedi.
FİYAT REKABETİ GELİRLERİ VURDU
Bayındır, az sayıdaki turisti çekebilmek için oteller arasında yaşanan fiyat rekabetinin de gelirleri vurduğunu söyledi.
TÜROB verilerine göre, Nisan ayında İstanbul'da elde edilen ortalama odabaşı gelir, geçen yıl aynı dönemdeki 96.3 eurodan 57.7 euroya geriledi.
Turizmdeki kayıpların yerli turistle telafi edilmesinin mümkün olmadığını belirten Bayındır, hükümetin sektörü desteklemek için getirdiği teşvikleri ise olumlu bulduklarını; ancak yeterli görmediklerini söyledi.
Hükümet, geçtiğimiz aylarda turizm sektörüne destek sağlamak amacıyla önce "Turizm Acil Eylem Destek Paketi"ni ardından da "Turizm Sektörü İstihdam Destek Paketi"ni açıklamıştı.
Bayındır, konaklama sektöründe SGK ve muhtasar ödemelerin 18 ay faizsiz olarak ertelenmesi, 2017 sonuna kadar sosyal sigorta primlerinin yarısının merkezi bütçe tarafından karşılanması ve konaklama sektöründe esnek çalışma modelinin en kısa süre içerisinde hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.
Bayındır ayrıca, sektörün bu zor döneminde gelen asgari ücret artışı nedeniyle sektördeki bir çok tesiste de yüzde 25'e varan istihdam daralmaları gözlendiğini söyledi.
Ardı ardına acı haberler
Mardin'in Nusaybin ilçesinde teröristlerin tuzakladığı el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu 2 asker şehit oldu, 9 güvenlik görevlisi yaralandı. Tunceli’nin Ovacık İlçesi Kuşluca Jandarma Karakolu'na düzenlenen saldırıda iki asker yaralandı
Edinilen bilgiye göre, Nusaybin ilçesi Fırat Mahallesi Çağ Çağ Caddesi'nde operasyona çıkan askerlere yönelik el yapımı patlayıcılı saldırı düzenlendi. Saldırıda 1 uzman çavuş şehit oldu.
Hain saldırıda ağır yaralanan ve Nusaybin Devlet Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alınan polis memuru doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamadı, şehit sayısı 2'ye yükseldi. Saldırıda 9 güvenlik görevlisinin de yaralandığı ve Nusaybin Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındığı belirtildi. Yaralıların durumlarını iyi olduğu ifade edildi.
TUNCELİ'DE JANDARMA KARAKOLUNA SALDIRI
Tunceli’nin Ovacık İlçesi Kuşluca Jandarma Karakolu yakınlarında koruma görevi yürüten güvenlik güçlerine PKK’lı teröristler keskin nişancı tüfeği ile açtığı ilk ateşte 2 asker yaralandı. Tunceli’nin Ovacık İlçesi Kuşluca Jandarma Karakol Komutanlığı’nda görevli personel, güvenliği sağlamak için karakol çevresinde görev yaparken, bugün saat 14.30 sıralarında bir grup PKK’lı teröristin silahlı saldırısına uğradı. PKK’lıların keskin nişancı tüfeği Kanas ile açtığı ilk ateşte 2 asker yaralandı. Bölgede bulunan diğer askerlerin anında karşılık vermesiyle bölgede çatışma çıktı. Çatışma sürürken, Tunceli Jandarma Bölge Komutanlığı’ndan kalkan Kobra helikopterler PKK’lıların bulunduğu alanları ateş altına aldı. Bu ara çatışmanın sürdüğü bölgeye Ovacık ile Hozat ilçelerinden çok sayıda jandarma özel harekat timleri sevk edildi. Yaralı askerler helikopterle Elazığ Asker Hastanesi’ne kaldırılarak tedavi altına alındı. DHA
Akdeniz'de mülteci teknesi alabora oldu: 80 kişi öldü
İtalya açıklarında son 24 saat içerisinde ikinci tekne faciası yaşandı. Sığınmacıları taşıyan bir tekne alabora oldu, 80 kişi öldü.
İtalyan sahil güvenliğinden yapılan açıklamada, alabora olan teknedeki yaklaşık 80 kişinin yaşamını yitirdiği belirtildi.
Teknedeki 24 kişi ise İtalyan ekipler tarafından kurtarıldı.
Olay son 24 saat içerisinde Akdeniz sularında yaşanan 2 tekne faciası olarak kayıtlara geçti.
Libya'da dün yola çıkan yüzlerce sığınmacıyı taşıyan bir balıkçı teknesi alabora olmuş, 7 kişi ölmüştü. ntv
İtalyan sahil güvenliğinden yapılan açıklamada, alabora olan teknedeki yaklaşık 80 kişinin yaşamını yitirdiği belirtildi.
Teknedeki 24 kişi ise İtalyan ekipler tarafından kurtarıldı.
Olay son 24 saat içerisinde Akdeniz sularında yaşanan 2 tekne faciası olarak kayıtlara geçti.
Libya'da dün yola çıkan yüzlerce sığınmacıyı taşıyan bir balıkçı teknesi alabora olmuş, 7 kişi ölmüştü. ntv
Yılın Basın Fotoğrafı Ödülü “Aylan Bebek”e
TFMD Yılın Basın Fotoğrafı 2016 Ödülleri, Ankara'da düzenlenen törenle sahiplerini buldu.
1985 yılından beri aralıksız olarak düzenlenen TFMD Yılın Basın Fotoğrafı 2016 yarışmasına bu yıl 4 bin 155 kare fotoğrafla katılım sağlandı.
Doğan Haber Ajansı’ndan Nilüfer Demir’in tüm dünyada yankı uyandıran Aylan bebek fotoğrafı, Yılın Basın Fotoğrafı ve Yılın Haber Fotoğrafı birincilik ödüllerine layık görüldü. Yine ‘Yılın Siyaset Fotoğrafı’ dalında Doğan Haber Ajansı’ndan Uğur Can birinciliğe layık görüldü. İkinciliğe Cumhuriyet Gazetesi’nden Necati Savaş, üçüncülüğe ise Milliyet Gazetesi’nden Oğuz Yeter layık görüldü.
Yılın Haber Fotoğrafı ikincisi Tumay Berkin’in olurken, Yılın Haber Fotoğrafı Mansiyon ödülünü EPA foto muhabiri Tolga Bozoğlu kazandı.
Spor Toto Yılın Spor Fotoğrafı ödülünü Yeniyüzyıl Gazetesi’nden Eser Erenler alırken, bu dalda ikinciliği EPA’dan Tolga Bozoğlu, üçüncülüğü Habertürk Gazetesi’nden Sedat Yılmaz, mansiyon ödülünü de Milliyet Gazetesi’nden Ercan Arslan elde etti.
Avrupa Birliği Özel Ödülüne Reuters’dan Ümit Bektaş layık görülürken, Yılın Günlük Hayat Fotoğrafı dalında birinciliği serbest foto muhabiri Yağız Karahan, ikinciliği Cumhuriyet Gazetesi’nden Can Erok ve üçüncülüğü de Hürriyet Gazetesi’nden Selahattin Sönmez kazandı.
Portre fotoğrafı dalında Agence Le Journal’den Emin Özmen ve aynı dalda Hürriyet Gazetesi’nden Levent Kulu mansiyon aldı. Yılın Çevre ve Doğa Fotoğrafı dalında ise serbest foto muhabiri Aykut Fırat, üçüncü oldu.
Türkiye Güzellikleri dalında ise birinciliği Milliyet Gazetesi’nden Ozan Güzelce, üçüncülüğü Associated Press’den Emrah Güler elde ederken, Rafet Hüner Özel Ödülü’nü İhlas Haber Ajansı’ndan Eren Bozkurt aldı.
Yılın Foto Röportajı dalında AFP’den Bülent Kılıç birincilik ödülü alırken, bu dalda ikinciliğe Le Journal’den Emin Özmen, üçüncülüğe ise Atlas Dergisi’nden Kerem Yücel layık görüldü.
1985 yılından beri aralıksız olarak düzenlenen TFMD Yılın Basın Fotoğrafı 2016 yarışmasına bu yıl 4 bin 155 kare fotoğrafla katılım sağlandı.
Doğan Haber Ajansı’ndan Nilüfer Demir’in tüm dünyada yankı uyandıran Aylan bebek fotoğrafı, Yılın Basın Fotoğrafı ve Yılın Haber Fotoğrafı birincilik ödüllerine layık görüldü. Yine ‘Yılın Siyaset Fotoğrafı’ dalında Doğan Haber Ajansı’ndan Uğur Can birinciliğe layık görüldü. İkinciliğe Cumhuriyet Gazetesi’nden Necati Savaş, üçüncülüğe ise Milliyet Gazetesi’nden Oğuz Yeter layık görüldü.
Yılın Haber Fotoğrafı ikincisi Tumay Berkin’in olurken, Yılın Haber Fotoğrafı Mansiyon ödülünü EPA foto muhabiri Tolga Bozoğlu kazandı.
Spor Toto Yılın Spor Fotoğrafı ödülünü Yeniyüzyıl Gazetesi’nden Eser Erenler alırken, bu dalda ikinciliği EPA’dan Tolga Bozoğlu, üçüncülüğü Habertürk Gazetesi’nden Sedat Yılmaz, mansiyon ödülünü de Milliyet Gazetesi’nden Ercan Arslan elde etti.
Avrupa Birliği Özel Ödülüne Reuters’dan Ümit Bektaş layık görülürken, Yılın Günlük Hayat Fotoğrafı dalında birinciliği serbest foto muhabiri Yağız Karahan, ikinciliği Cumhuriyet Gazetesi’nden Can Erok ve üçüncülüğü de Hürriyet Gazetesi’nden Selahattin Sönmez kazandı.
Portre fotoğrafı dalında Agence Le Journal’den Emin Özmen ve aynı dalda Hürriyet Gazetesi’nden Levent Kulu mansiyon aldı. Yılın Çevre ve Doğa Fotoğrafı dalında ise serbest foto muhabiri Aykut Fırat, üçüncü oldu.
Türkiye Güzellikleri dalında ise birinciliği Milliyet Gazetesi’nden Ozan Güzelce, üçüncülüğü Associated Press’den Emrah Güler elde ederken, Rafet Hüner Özel Ödülü’nü İhlas Haber Ajansı’ndan Eren Bozkurt aldı.
Yılın Foto Röportajı dalında AFP’den Bülent Kılıç birincilik ödülü alırken, bu dalda ikinciliğe Le Journal’den Emin Özmen, üçüncülüğe ise Atlas Dergisi’nden Kerem Yücel layık görüldü.
Reza Zarrab’ın mal varlığı dudak uçuklattı
Savcı Bharara'nın Reza Zarrab için hazırladığı dosyada Zarrab ve ailesinin yaşadığı lüks hayat da yer aldı.
ABD’de tutuklu bulunan Reza Zarrab’ın büyük malvarlığını, yaşamakta olduğu lüks hayat tarzının da ortaya koyduğunun vurgulandığı Savcı Bharara’nın dosyasında, “Zarrab ilk ifadesinde 8 milyon dolara aldığı bir evi olduğunu, bir ofis ve Türkiye’de bir mağaza sahibi olduğunu söyledi. Tüm bu ifadeler yalan” denildi. Buna gerekçe olarak da Zarrab’ın 2014 Mayıs ayında mal varlığına ilişkin gönderdiği bir e-posta kanıt olarak ortaya konuldu. Bu e-postaya göre, Zarrab’ın Savcı Bharara’nın dosyasına giren mal varlığı şöyle;
* Zarrab’ın en kendi adına en azından 20 gayrımenkul, sahip olduğu şirketler, kızı ve eşi adına da en az üç gayrımenkul.
* Toplam değerleri 40 bin Euro’yu aşan çok sayıda silah
* Zarrab, eşi ve Royal grubu tarafından sahip olunan toplam değeri 100 bin Euroya varan 6 adet at
* Yaklaşık 7 deniz gemisi (Rza Yatçılık ve Royal Turk LLC adına kayıtlı)
* TC-RZA adına kayıtlı bir özel jet
* Zarram ya da Royal şirketi adına kayıtlı 17 lüks otomobil
* Toplam değerleri 10 milyon dolardan fazla sanat eserleri
ABD’de tutuklu bulunan Reza Zarrab’ın büyük malvarlığını, yaşamakta olduğu lüks hayat tarzının da ortaya koyduğunun vurgulandığı Savcı Bharara’nın dosyasında, “Zarrab ilk ifadesinde 8 milyon dolara aldığı bir evi olduğunu, bir ofis ve Türkiye’de bir mağaza sahibi olduğunu söyledi. Tüm bu ifadeler yalan” denildi. Buna gerekçe olarak da Zarrab’ın 2014 Mayıs ayında mal varlığına ilişkin gönderdiği bir e-posta kanıt olarak ortaya konuldu. Bu e-postaya göre, Zarrab’ın Savcı Bharara’nın dosyasına giren mal varlığı şöyle;
* Zarrab’ın en kendi adına en azından 20 gayrımenkul, sahip olduğu şirketler, kızı ve eşi adına da en az üç gayrımenkul.
* Toplam değerleri 40 bin Euro’yu aşan çok sayıda silah
* Zarrab, eşi ve Royal grubu tarafından sahip olunan toplam değeri 100 bin Euroya varan 6 adet at
* Yaklaşık 7 deniz gemisi (Rza Yatçılık ve Royal Turk LLC adına kayıtlı)
* TC-RZA adına kayıtlı bir özel jet
* Zarram ya da Royal şirketi adına kayıtlı 17 lüks otomobil
* Toplam değerleri 10 milyon dolardan fazla sanat eserleri
Etiketler:
abd,
ebru gündeş,
haber,
reza zarrab,
rıza sarraf
Reza Zarrab Makedonya vatandaşıymış
ABD'de tutuklu bulunan Reza Zarrab'ın iki değil üç pasaportu olduğu ortaya çıktı. Dosyaya göre; Zarrab'ın Türkiye ve İran'a ek bir de Makedonya vatandaşlığı bulunuyor.
Savcı Bharara’nın “Zarrab kefaletle salıverilmesin” talebini içeren dilekçesinde, Zarrab’ın Türkiye ve İran vatandaşlığının yanısıra, Makedonya vatandaşlığına da sahip olduğu bilgisi yer aldı. Ne İran’ın, ne de Makedonya’nın ABD ile “suçluların iadesi anlaşması” bulunmadığına dikkat çeken Savcı Bharara, Türkiye’nin ise “kendi vatandaşlarını iade etmediğine” vurgu yaptı. Ayrıca Zarrab’ın “Erdoğan dahil, üst düzey Türk yetkililerle iyi ilişkiler içinde olduğunu” da belirten Bharara, bu durumun Türkiye’ye gitmesi halinde, Zarrab’ın geri gönderilmeyeceğine kanıt olarak ifade etti.
Savcı Bharara’nın “Zarrab kefaletle salıverilmesin” talebini içeren dilekçesinde, Zarrab’ın Türkiye ve İran vatandaşlığının yanısıra, Makedonya vatandaşlığına da sahip olduğu bilgisi yer aldı. Ne İran’ın, ne de Makedonya’nın ABD ile “suçluların iadesi anlaşması” bulunmadığına dikkat çeken Savcı Bharara, Türkiye’nin ise “kendi vatandaşlarını iade etmediğine” vurgu yaptı. Ayrıca Zarrab’ın “Erdoğan dahil, üst düzey Türk yetkililerle iyi ilişkiler içinde olduğunu” da belirten Bharara, bu durumun Türkiye’ye gitmesi halinde, Zarrab’ın geri gönderilmeyeceğine kanıt olarak ifade etti.
Yaralı polis, Rüzgar Çetin hakkındaki şikâyetini geri çekti
Yönetmen Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin’in Beşiktaş’ta bir polisin şehit olmasına neden olan kazaya ilişkin tutuklu yargılandığı davada, yaralı polis memuru Emre Tetik’in şikayetinden vazgeçtiği ortaya çıktı. Çetin ailesinin, şehit polis memuru İsmet Alagöz’ün eşi Özlem Alagöz’e, mağduriyetlerinin giderilmesi teklifinde bulunduğu, ancak Alagöz’ün bu teklifi reddettiği öğrenildi.
Yönetmen Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin, 29 Ocak 2016 tarihinde lüks aracıyla Beşiktaş’ta polis aracına çarpmış, kazada polis memuru İsmet Alagöz şehit olurken, polis memuru Emre Tetik ağır yaralanmıştı. Rüzgar Çetin’in 22 yıl 6 aya kadar hapis istemiyle tutuklu yargılandığı davada yeni bir gelişme yaşandı. Davanın müştekilerinden polis memuru İsmet Tetik’in avukatı aracılığıyla İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne bir dilekçe göndererek şikayetinden vazgeçtiği ortaya çıktı.
“ŞİKAYETİMDEN VAZGEÇİYORUM”
Tetik’in 2 Mayıs 2016 tarihli iki cümlelik dilekçesinde, “İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/61 sayılı dosyasında, sanık Rüzgar Çetin hakkındaki şikayetimizden ve davaya katılma talebimizden feragat ediyoruz. Şikayetimizden ve davaya katılma talebimizden feragatimiz doğrultusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla vekaleten arz ve talep ederim” denildi.
ŞEHİDİN EŞİNE DE TEKLİF YAPILDI
Konuya ilişkin polis memuru Emre Tetik’in avukatından herhangi bir açıklama yapılmazken, Çetin ailesinden şehit polis memuru İsmet Alagöz’ün eşi Özlem Alagöz’e de bir teklif yapıldığı öğrenildi.
Çetin ailesinin, ilk duruşmanın ardından avukatları aracılığıyla, Özlem Alagöz ve avukatlarını arayarak, “Başsağlığı için arıyoruz. Mağduriyetinizi giderelim. Çocuklarınızın geleceği için anlaşalım. Onlar bizim de çocuklarımız. Şikayetinizden ister vazgeçin ister vazgeçmeyin” şeklinde teklifte bulundukları belirtildi. Özlem Alagöz’ün bu başsağlığı ve teklifi reddettiği kaydedildi.
Rüzgar Çetin’in tutuklu yargılandığı davanın bir sonraki duruşması 16 Haziran tarihinde görülecek.
KAZANIN ARDINDAN TUTUKLANMIŞTI
Ünlü yönetmen Sinan Çetin'in işletmeci oğlu Rüzgar Çetin, Beşiktaş’ta lüks marka aracıyla, karşı yönden gelen polis aracıyla çarpışmış, araçtan fırlayan polis memuru İsmet Fatih Alagöz kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti. Olayda bir polis memuru da yaralanmıştı. Kaza esnasında alkollü olduğu öğrenilen Çetin, olayın ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Rüzgar Çetin’in “Bir kişinin ölümüne, bir kişinin yaralanmasına neden olmak” suçlarından 3 yıldan 22 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılmasını talep ediliyor.
Yönetmen Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin, 29 Ocak 2016 tarihinde lüks aracıyla Beşiktaş’ta polis aracına çarpmış, kazada polis memuru İsmet Alagöz şehit olurken, polis memuru Emre Tetik ağır yaralanmıştı. Rüzgar Çetin’in 22 yıl 6 aya kadar hapis istemiyle tutuklu yargılandığı davada yeni bir gelişme yaşandı. Davanın müştekilerinden polis memuru İsmet Tetik’in avukatı aracılığıyla İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne bir dilekçe göndererek şikayetinden vazgeçtiği ortaya çıktı.
“ŞİKAYETİMDEN VAZGEÇİYORUM”
Tetik’in 2 Mayıs 2016 tarihli iki cümlelik dilekçesinde, “İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2016/61 sayılı dosyasında, sanık Rüzgar Çetin hakkındaki şikayetimizden ve davaya katılma talebimizden feragat ediyoruz. Şikayetimizden ve davaya katılma talebimizden feragatimiz doğrultusunda gereğinin yapılmasını saygılarımla vekaleten arz ve talep ederim” denildi.
ŞEHİDİN EŞİNE DE TEKLİF YAPILDI
Konuya ilişkin polis memuru Emre Tetik’in avukatından herhangi bir açıklama yapılmazken, Çetin ailesinden şehit polis memuru İsmet Alagöz’ün eşi Özlem Alagöz’e de bir teklif yapıldığı öğrenildi.
Çetin ailesinin, ilk duruşmanın ardından avukatları aracılığıyla, Özlem Alagöz ve avukatlarını arayarak, “Başsağlığı için arıyoruz. Mağduriyetinizi giderelim. Çocuklarınızın geleceği için anlaşalım. Onlar bizim de çocuklarımız. Şikayetinizden ister vazgeçin ister vazgeçmeyin” şeklinde teklifte bulundukları belirtildi. Özlem Alagöz’ün bu başsağlığı ve teklifi reddettiği kaydedildi.
Rüzgar Çetin’in tutuklu yargılandığı davanın bir sonraki duruşması 16 Haziran tarihinde görülecek.
KAZANIN ARDINDAN TUTUKLANMIŞTI
Ünlü yönetmen Sinan Çetin'in işletmeci oğlu Rüzgar Çetin, Beşiktaş’ta lüks marka aracıyla, karşı yönden gelen polis aracıyla çarpışmış, araçtan fırlayan polis memuru İsmet Fatih Alagöz kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti. Olayda bir polis memuru da yaralanmıştı. Kaza esnasında alkollü olduğu öğrenilen Çetin, olayın ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Rüzgar Çetin’in “Bir kişinin ölümüne, bir kişinin yaralanmasına neden olmak” suçlarından 3 yıldan 22 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılmasını talep ediliyor.
25 Mayıs 2016 Çarşamba
Dizel mi almalı yoksa benzinli mi?
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Makina Mühendisliği Otomotiv Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Atilla Bilgin, yeni araç alacak ya da araçlarını değiştirecek kişilerin en çok "dizel araç mı benzinli araç mı?" ikileminde kaldığını belirterek, yeni araç alırken kullanıcının taşıdı ne kadar kullanacağının önemli olduğunu söyledi.
Çalışma teknolojisi bakımından dizel motorların benzinli motorlara göre çok daha verimli olduğunu anlatan Bilgin, bir dizel motorun verimi yüzde 40 iken, benzinli motorun veriminin yüzde 30'larda olduğuna dikkati çekti. Bilgin, "Bu demek oluyor ki aynı yakıtla dizel motor taşıt daha fazla yol gider. Bir de dizel yakıtı benzinden daha ucuz. Bu daha da cazip yapıyor ama dizel motor araç alırken benzinli motorlu araca göre daha fazla para ödüyorsun. Bu durumda kişinin aracı ne kadar kullanacağına bakmak gerekir." diye konuştu.
Kullanıcıların araçlarıyla ortalama yılda 15 bin kilometre yol yaptığına işaret eden Bilgin, şöyle devam etti: "Fiyat farkıyla ekonomiklik birbirine çok paralel çizgide ilerler. Yılda 15 bin kilometrenin üzerinde kullanıyorsanız dizel aracı alırken verdiğiniz fazla parayı 10 yıl içinde amorti etmiş oluyorsunuz. 10 yıl sonra da kara geçmiş oluyorsunuz. Yılda 15 bin kilometreden daha az kullanıyorsanız, benzinli taşıt almanızda hiçbir sakınca yok. Bir de bunun psikolojik boyutu var. İnsanlar ilk araç alırken çok daha büyük bir paraya kıyarken, günlük kullanımda cebinden çıkan paranın daha az olmasını ister. Öyle düşünüldüğü zaman dizel araç insana çok daha ekonomik gelir."
DİZEL MOTORLU ARAÇLAR DAHA MASRAFLI
Bilgin, araçların bakım masrafına bakıldığı zaman da dizel motorlu taşıtın bakım masrafının daha yüksek olduğunu belirterek, "Dizel motorlu araçlar daha yüksek teknolojiye sahip olduğu için bunların periyodik bakım maliyetleri daha yüksektir. Bakım masraflarını düşününce benzinli motorlu araçlar biraz daha cazip duruma geliyor." değerlendirmesinde bulundu. Dizel motorun periyodik bakımının aralıklarının çok daha kısa olduğunu da ifade eden Bilgin, "Ortalama benzinli bir motorda periyodik bakımlar 20 bin kilometrede iken tabi firmadan firmaya markadan markaya modelden modele değişir, bunlar dizel motorlu bir araçta 15 bin kilometreye kadar inebiliyor ve bakım masrafı da daha fazla oluyor." dedi.
İbrahim Bodur son yolculuğuna uğurlandı
Kale Grubu Kurucusu ve Onursal Başkanı İbrahim Bodur’u son yolculuğuna uğurlamak için Çanakkale Seramik Fabrikaları’nda tören düzenlendi. Üzerinde Kabe örtüsü bulunan tabut omuzlarda taşınarak fabrika içindeki camii önüne getirildi. Torunu İbrahim Bodur dedesi İbrahim Bodur’un fotoğrafını taşıdı. Bodur’un, temelini 1957 yılında attığı ilk tesisin kapısı önündeki törende gözyaşı dökerek konuşan kızı Zeynep Bodur Okyay, "Onun mirasını korumak hepimizin boynunun borcu" dedi.
İstanbul’da pazartesi günü yaşlılığa bağlı sağlık sorunları nedeniyle vefat eden Kale Grubu Kurucusu ve Onursal Başkanı 88 yaşındaki İbrahim Bodur için bugün Çan İlçesi’ndeki Çanakkale Seramik Fabrikaları’nda uğurlama töreni düzenlendi. Tören, duayen sanayici İbrahim Bodur’un, Çanakkale Seramik Fabrikaları’nda temelini 1957 yılında attığı tesisin kapısı önünde gerçekleştirildi. İbrahim Bodur’un eşi Sevim Bodur, kardeşi Süleyman Bodur, kızı Zeynep Bodur Okyay, damadı Osman Okyay, torunu İbrahim Bodur, Çanakkale Valisi Hamza Erkal, Balıkesir Valisi Mustafa Yaman, Malatya Valisi Süleyman Kamçı, Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, Bitlis Valisi Ahmet Çınar, eski Başbakan Yıldırım Akbulut, Esnaf Odaları Konfederasyonu Genel Başkanı Bendevi Palandöken, eski bakanlar Ali Coşkun ve Faruk Nafiz Özak, milletvekilleri, kaymakamlar, belediye başkanları, fabrika çalışanları, Kaleseramik’in bayi ve iş ortakları ile çok sayıda kişi törene katıldı. Fabrika bahçesinde dökülen lokmalar, konuklara dağıtıldı.
"ROL MODELDİ"
İbrahim Bodur’un kızı, Kale Grubu Başkanı ve Ceo’su Zeynep Bodur Okyay, törende gözyaşlarını tutamadığı duygusal bir konuşma yaptı. Babası için helallik alan Zeynep Bodur Okyay, konuşmasına başlarken, "Bugün Kale Grubu’nun kurucusu, Türk sanayinin ulu çınarı, sayın İbrahim Bodur’u; babamı son yolculuğuna uğurluyoruz" dedi. Okyay, şunları söyledi:
"Hepimizin acısı derin, üzüntümüz de sonsuz. Onun 1955 yılından itibaren başladığı çalışmaları, 1957 yılında temelini attığı ve bu sene Allah nasip edip bize aynı temelin üzerinde yenilediğimiz bu binanın önünde, bu kuruluşların ilk kapısının önünde ağırlamayı uygun bulduk. Ama ne kadar şanslı bir insanız ki, ulu çınarın gölgesinde yetişmeyi, sanayiciliği, iş adamlığını, her şeyden önce insan olmanın ne demek olduğunu onun gölgesinde öğrenme şansı bulduk. Babamın öğütlerini ömür boyu ben ve tüm Kale ailesi çalışanları olarak hatırlayacağız. Gerçekten ondan çok şey öğrendik. Bize rehberlik etti. Gerçekten yolumuzu da aydınlattı. Daima inandı, güvendi, cesaretlendirdi. Sevgi ve saygıyı öğreten çok yüce gönüllü bir insandı. Attığı her adımı insan sevgisi, memleket sevdasıyla atan gerçekten bir rol modeldi. Ömrüm boyunca onun gibi vatanperver, onun gibi bu millete inanan bir insan az gördüm. Onun mirasını gelecek kuşaklara, aynı değerleri koruyarak aktarmak bizim boynumuzun borcudur. Ben eminim ki, şimdi soruyorum, aynı düstur üzerine gitmeye tüm Kale Ailesi olarak var mısınız? Allah razı olsun. Onun mirasını korumak hepimizin boynumuzun borcu. Allah hepimize sabır versin. Gerçekten içimden bir parça kopuyor. Bir evlat olarak ondan bin kere razıyım. Allah’a şükrediyorum böyle bir babanın evladı olduğum için. Hepimiz inançlı insanlarız. Burada bitmediğine inanan insanlarız. Anneme de Allah’tan hayırlı uzun ömür niyaz ediyorum."
Zeynep Bodur Okyay’ın konuşması sırasında Ahmet Yaramaz isimli eski bir çalışan da "Buranın temelinde çalıştım. 1958 yılında bitti, bıraktım. 1983 yılında da emekli oldum. En son 40’ncı kuruluş yılında geldiğinde kendisiyle görüşmüştük" dedi. Okyay da babasıyla ilgili konuşan Ahmet Yaramaz’ın elini öpüp, teşekkür etti.
"KALE GİBİ İNSANDI"
Çanakkale Valisi Hamza Erkal ise, İbrahim Bodur’a Allah’tan rahmet diledi. Memleketin çok kıymetli bir insanı kaybettiğini anlatan Vali Erkal, sanayi duayeni Bodur’un bütün halkına, yaşadığı Çan’a, İstanbul’a ve bütün memlekete hizmet ettiğini vurguladı. Vali Erkal, İbrahim Bodur’un herkese öncülük ettiğini, bu yönüyle dev bir insan olduğunu belirterek, "İsminde de Kale vardı. Çanakkale’ye yakışır bir şekilde. Kale, gibi bir insandı. Bu memleketin kalesiydi. Sanayisi, yaptıkları hayırları, gönül insanı olmakla ve buradaki yaşayan herkese kucak açmakla kale gibi bir insandı. Bugün bu kale gibi insanı ahrete yolcu ediyoruz" dedi.
ÜZERİNE KABE ÖRTÜSÜ ÖRTÜLDÜ
Tören ardından üzerinde Kabe örtüsü bulunan İbrahim Bodur’un tabutu omuzlarda taşınarak fabrika içindeki camii önüne getirildi. Torunu İbrahim Bodur dedesi İbrahim Bodur’un fotoğrafını taşıdı. Bodur ailesi taziyeleri kabul etti. Namaz saatine kadar dualar okundu. Burada öğle namazının ardından kılınan cenaze namazı kılındı ve İbrahim Bodur’un cenazesi doğduğu köy olan Yenice İlçesi’ne bağlı Nevruz Köyü’ndeki aile kabristanında defnedilmek üzere yola çıkarıldı. DHA
"ROL MODELDİ"
İbrahim Bodur’un kızı, Kale Grubu Başkanı ve Ceo’su Zeynep Bodur Okyay, törende gözyaşlarını tutamadığı duygusal bir konuşma yaptı. Babası için helallik alan Zeynep Bodur Okyay, konuşmasına başlarken, "Bugün Kale Grubu’nun kurucusu, Türk sanayinin ulu çınarı, sayın İbrahim Bodur’u; babamı son yolculuğuna uğurluyoruz" dedi. Okyay, şunları söyledi:
"Hepimizin acısı derin, üzüntümüz de sonsuz. Onun 1955 yılından itibaren başladığı çalışmaları, 1957 yılında temelini attığı ve bu sene Allah nasip edip bize aynı temelin üzerinde yenilediğimiz bu binanın önünde, bu kuruluşların ilk kapısının önünde ağırlamayı uygun bulduk. Ama ne kadar şanslı bir insanız ki, ulu çınarın gölgesinde yetişmeyi, sanayiciliği, iş adamlığını, her şeyden önce insan olmanın ne demek olduğunu onun gölgesinde öğrenme şansı bulduk. Babamın öğütlerini ömür boyu ben ve tüm Kale ailesi çalışanları olarak hatırlayacağız. Gerçekten ondan çok şey öğrendik. Bize rehberlik etti. Gerçekten yolumuzu da aydınlattı. Daima inandı, güvendi, cesaretlendirdi. Sevgi ve saygıyı öğreten çok yüce gönüllü bir insandı. Attığı her adımı insan sevgisi, memleket sevdasıyla atan gerçekten bir rol modeldi. Ömrüm boyunca onun gibi vatanperver, onun gibi bu millete inanan bir insan az gördüm. Onun mirasını gelecek kuşaklara, aynı değerleri koruyarak aktarmak bizim boynumuzun borcudur. Ben eminim ki, şimdi soruyorum, aynı düstur üzerine gitmeye tüm Kale Ailesi olarak var mısınız? Allah razı olsun. Onun mirasını korumak hepimizin boynumuzun borcu. Allah hepimize sabır versin. Gerçekten içimden bir parça kopuyor. Bir evlat olarak ondan bin kere razıyım. Allah’a şükrediyorum böyle bir babanın evladı olduğum için. Hepimiz inançlı insanlarız. Burada bitmediğine inanan insanlarız. Anneme de Allah’tan hayırlı uzun ömür niyaz ediyorum."
Zeynep Bodur Okyay’ın konuşması sırasında Ahmet Yaramaz isimli eski bir çalışan da "Buranın temelinde çalıştım. 1958 yılında bitti, bıraktım. 1983 yılında da emekli oldum. En son 40’ncı kuruluş yılında geldiğinde kendisiyle görüşmüştük" dedi. Okyay da babasıyla ilgili konuşan Ahmet Yaramaz’ın elini öpüp, teşekkür etti.
"KALE GİBİ İNSANDI"
Çanakkale Valisi Hamza Erkal ise, İbrahim Bodur’a Allah’tan rahmet diledi. Memleketin çok kıymetli bir insanı kaybettiğini anlatan Vali Erkal, sanayi duayeni Bodur’un bütün halkına, yaşadığı Çan’a, İstanbul’a ve bütün memlekete hizmet ettiğini vurguladı. Vali Erkal, İbrahim Bodur’un herkese öncülük ettiğini, bu yönüyle dev bir insan olduğunu belirterek, "İsminde de Kale vardı. Çanakkale’ye yakışır bir şekilde. Kale, gibi bir insandı. Bu memleketin kalesiydi. Sanayisi, yaptıkları hayırları, gönül insanı olmakla ve buradaki yaşayan herkese kucak açmakla kale gibi bir insandı. Bugün bu kale gibi insanı ahrete yolcu ediyoruz" dedi.
ÜZERİNE KABE ÖRTÜSÜ ÖRTÜLDÜ
Tören ardından üzerinde Kabe örtüsü bulunan İbrahim Bodur’un tabutu omuzlarda taşınarak fabrika içindeki camii önüne getirildi. Torunu İbrahim Bodur dedesi İbrahim Bodur’un fotoğrafını taşıdı. Bodur ailesi taziyeleri kabul etti. Namaz saatine kadar dualar okundu. Burada öğle namazının ardından kılınan cenaze namazı kılındı ve İbrahim Bodur’un cenazesi doğduğu köy olan Yenice İlçesi’ne bağlı Nevruz Köyü’ndeki aile kabristanında defnedilmek üzere yola çıkarıldı. DHA
Zülfü Livaneli’den flaş istifa
Zülfü Livaneli, UNESCO iyi niyet elçiliğinden istifa etti.
Yaklaşık 20 yıldır UNESCO'nun iyi niyet elçiliği görevini yürüten Zülfü Livaneli, görevinden istifa ettiğini açıkladı.
1996'dan beri Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür kurumu UNESCO için çalışan Zülfü Livaneli istifasını, Genel Direktör Irina Bokova'ya gönderdiği bir mektupla bildirdi. UNESCO'nun yapısı gereği hükümetlerarası bir kuruluş olduğunu belirteren Livaneli, insan hakları ihlalleri, düşünce ve basın özgürlüğüne vurulan darbelere dikkat çekti.
“İKİYÜZLÜLÜK”
Birleşmiş Milletler'in uluslararası alanda atadığı tek Türk iyi niyet elçisi olan Zülfü Livaneli,
UNESCO’ya seslendi:
Bunlar karşısında susarak insanlık zirveleri yapmak ve soyut barış söylemlerinde bulunmak, UNESCO'nun temel idealleri ile çelişki oluşturuyor. Sur'daki tarih hazinesi yok edilirken İstanbul'da Dünya Kültür Mirasını Koruma konuşmaları yapmak ikiyüzlülük anlamına geliyor.”
Livaneli, iyi niyet elçiliğine 1996 yılında Federico Mayor tarafından “Müzik ve edebiyat alanında dünya barışına yaptığı katkılar” nedeniyle atanmıştı.
Yaklaşık 20 yıldır UNESCO'nun iyi niyet elçiliği görevini yürüten Zülfü Livaneli, görevinden istifa ettiğini açıkladı.
1996'dan beri Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür kurumu UNESCO için çalışan Zülfü Livaneli istifasını, Genel Direktör Irina Bokova'ya gönderdiği bir mektupla bildirdi. UNESCO'nun yapısı gereği hükümetlerarası bir kuruluş olduğunu belirteren Livaneli, insan hakları ihlalleri, düşünce ve basın özgürlüğüne vurulan darbelere dikkat çekti.
“İKİYÜZLÜLÜK”
Birleşmiş Milletler'in uluslararası alanda atadığı tek Türk iyi niyet elçisi olan Zülfü Livaneli,
UNESCO’ya seslendi:
Bunlar karşısında susarak insanlık zirveleri yapmak ve soyut barış söylemlerinde bulunmak, UNESCO'nun temel idealleri ile çelişki oluşturuyor. Sur'daki tarih hazinesi yok edilirken İstanbul'da Dünya Kültür Mirasını Koruma konuşmaları yapmak ikiyüzlülük anlamına geliyor.”
Livaneli, iyi niyet elçiliğine 1996 yılında Federico Mayor tarafından “Müzik ve edebiyat alanında dünya barışına yaptığı katkılar” nedeniyle atanmıştı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)