4 Temmuz 2016 Pazartesi

Mahkemeden THY kabin amirinin ölümüyle ilgili karar

Türk Hava Yolları (THY) kabin amirinin Japonya'da otel odasında hayatını kaybetmesiyle ilgili mahkeme “iş kazası” kararı verdi. 3 yıl boyunca süren hukuk mücadelesinde, Adli Tıp Kurumu, kabin amirinin ölümünü, iş stresine bağlı beyin kanaması olarak değerlendirdi.


Türk Hava Yolları'nda kabin amiri olarak çalışan Zeynep Sema Müstecaplıoğlu 9 Mart 2013 tarihinde İstanbul – Osaka seferinin ardından konakladığı otelde, beyin kanaması nedeniyle hayatını kaybetmişti. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) müfettişleri yaptığı incelemenin sonucunda, vefat nedeni ile yaptığı iş arasında bir illiyet bağı kurulamadığı gerekçesi ile Müstecaplıoğlu’nun ölümünü iş kazası olarak değerlendirmedi.

AİLE ÖLÜMÜN İŞ KAZASI OLARAK TESPİTİ İÇİN DAVA AÇTI

Ölümün iş kazası olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten aile, Müstecaplıoğlu'nun vefatının iş kazası olduğunun tespiti talebi ile SGK ve THY aleyhine Bakırköy 18. İş Mahkemesine dava açtı. Ailenin avukatı Hasan Erdem tarafından mahkeme dosyasına sunulan dilekçelerde, önceden THY'de çalışma sonrası 48 saat ara dinlenmesi verilmekteyken, uzun uçuşlar sonrası ara dinlenme sürelerinin 24 saate kadar düşürüldüğüne değinildi.

“DİNLENME SÜRESİNİN AZALMASI VEFATI KAÇINILMAZ KILDI”

Dinlenme sürelerinin uçağın piste teker konması ile başladığı vurgulanan dilekçelerde, yolcuların uçaktan tahliyesi, uçaktan iniş, otele gidiş ve bunlara ek olarak her seferden 2-3 saat öncesinde hazır bulunmak gibi süreçlerin çıkartılması ile personele 13-14 saatlik bir dinlenme süresi kaldığı, 24 saatten daha az dinlenmelere, uçuşların yüksek irtifada gerçekleşiyor olması ve kabin içi basıncındaki değişiklikler de eklenmesiyle, Zeynep Sema Müstecaplıoğlu'nun rahatsızlanması üzerine vefatının gerçekleşmesinin kaçınılmaz olduğuna değinildi.

SGK VE THY DAVANIN REDDİNİ İSTEDİ

Davaya dilekçe sunan SGK avukatı, iş kazasının tarifinin kanunda açık olduğunu ifade ederek dava konusu kabin amirinin ölümü ile yaptığı iş arasında illiyet bağı bulunmadığını, bu nedenle davanın reddedilmesini istedi.

Yine davaya dilekçe sunan THY avukatı ise Müstecaplıoğlu’nun iş kazası sonucu hayatını yitirmediği, alınması gereken önlemlerin alındığını ve ölümde THY’nin bir sorumluluğu bulunmadığını aktararak davanın reddedilmesini istedi.

STRES GİBİ FAKTÖRLERİN BEYİN KANAMASINDA KOLAYLAŞTIRICI ETKİSİ

İki tarafın dilekçelerinin ardından mahkeme, Müstecaplıoğlu’nun ölümüne ilişkin Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınmasına karar verdi. Adli Tıp Kurumunca dava dosyasına ulaşan 29 Temmuz 2015 tarihli raporda “Zeynep Sema Müstecaplıoğlu'nun kabin görevlisi olması nedeniyle uzun süreli sık seyahat ettiği, stres gibi faktörlerin beyin kanamasında kolaylaştırıcı etkisinin olabileceği” ifade edildi.

BİLİRKİŞİ RAPORU: “İŞ KAZASI OLARAK KABULÜ GEREKİR”

Yine dava sürecinde alınan 28 Nisan 2016 tarihli bilirkişi raporuna göre ise “Sigortalının işveren tarafından görevle iş yeri dışında başka bir yere gönderilmesi halinde, asıl işini yapmaksızın geçen zaman birimi içinde uğradığı tüm kazaların, iş kazası olarak kabulünün gerekeceği” belirtildi.

MAHKEME ‘İŞ KAZASI' DEDİ

Kararını açıklayan mahkeme, Zeynep Sema Müstecaplıoğlu’nun iş verenin emir ve talimatları doğrultusunda hareket ederken beyin kanaması geçirerek vefat ettiğini belirtti. Kararında 5510 sayılı yasanın 13-c maddesi hükmüne göre “sigortalının iş veren tarafından görevle iş yeri dışında başka bir yere gönderilmesi halinde asli işini yapmaksızın geçen zaman diliminde uğradığı tüm kazalar iş kazası olarak kabul edilecektir” hükmünü hatırlatan mahkeme, Zeynep Sema Müstecaplıoğlu’nun istirahat için konakladığı otelde beyin kanaması geçirerek hayatını kaybetmesinin iş kazası olarak kabulüne karar verdi.Sözcü

SSK ve Bağkur emeklilerinin maaş zammı belli oldu

Temmuz ayı enflasyon rakamlarının açıklanmasıyla birlikte emeklinin alacağı zam belli oldu.



Yaklaşık 9 milyon emeklinin maaş zammı belli oldu. Türkiye İstatik Kurumu’nun açıkladığı enfeksiyona göre yaklaşık 9 milyon emeklinin maaş zammı belli oldu. SSK ve Bağ-Kur emeklileri, Temmuz’da, bu yılın ilk 6 aylık döneminde gerçekleşen enflasyon kadar zam alacak. Buna göre, emekliler Temmuz ayında 3,63 oranında zam alacaklar.

480 bin kölemiz var

167 ülkede gerçekleştirilen araştırmaya göre dünyada 18.3 milyon köle yaşıyor. Türkiye ise en çok modern kölenin bulunduğu 14’üncü ülke oldu.


İktidarda olduğu 14 yıl boyunca yaşam standartlarında Türkiye'yi geriye götüren AKP, köle endeksinde ise Türkiye'yi üst sıralara taşıdı.

Avustralya merkezli insan hakları örgütü Walk Free Vakfı, 2016 Küresel Kölelik Endeksi'ni açıkladı. Vakfın 167 ülkede gerçekleştirdiği araştırmaya göre, modern kölelik statüsünde yaşayan 45.8 milyon insan bulunuyor.

18.3 milyon insanın modern köle olarak yaşadığı Hindistan endekste ilk sırada bulunurken, Türkiye 480 bin köle nüfusuyla endekste 14'üncü sırada yer aldı. Vakfın araştırmasında modern kölelik tespiti için farklı yöntemler uygulandı. 24 kriter üzerinden yapılan değerlendirmede sivil ve politik korumalar, sosyal ve ekonomik haklar, bireysel güvenlik ve mülteci yaşamları ele alındı. İnsanların zorla alıştırılmaları, fuhşa sürüklenmeleri, yemek yeme ve içme hakları ile borçlandırılmaları değerlendirildi.

KUZEY KORE ORANDA LİDER

Küresel Kölelik Endeksi'nde ülkelerin köle nüfuslarının toplam nüfusa oranı listesinde ilk sırada Kuzey Kore bulunuyor. 25.1 milyon nüfusa sahip Kuzey Kore'de nüfusun yaklaşık yüzde 4.4'ü (1.1 milyon) köle olarak yaşıyor.

Kuzey Kore'yi yüzde 4 ile Özbekistan, yüzde 1.6 ile Kamboçya, yüzde 1.4 ile Hindistan ve yüzde 1.3 ile Katar takip ediyor. Türkiye yüzde 0.6 köle oranı ile endekste yine üst sıralarda. Endekste, Kuzey Kore'de devlete bağlı çalışma kamplarında insanların zorla çalıştırıldığı, Kuzey Koreli kadınların başta Çin olmak üzere çevre ülkelerde zorla evlendirildiği ve ticari cinsel sömürü aracı haline geldiği belirtildi.

Özbekistan'ın dünyanın en büyük 6'ncı büyük pamuk üreticisi olduğunun ifade edildiği endekste, vatandaşların hasat zamanında zorla pamuk tarlalarında çalıştırıldığı kaydedildi.

KÖLELER BATI'YA HİZMET EDİYOR

Asya ülkelerinin modern kölelik sayılarının üst sıralarda olduğuna dikkat çekilen endekste, bu ülkelerdeki ucuz işçilikle Batı Avrupa'ya,  aponya'ya, Kuzey Amerika'ya ve Avustralya'ya üretim yapıldığı vurgulandı.

Endekste yer alan Afganistan, Irak, Libya, Somali, Suriye ve Yemen'den ise ülke içerisindeki karışıklıklar nedeniyle sağlıklı veri alınamadığı ayrıca belirtildi.

LÜKSEMBURG’DA SADECE 100 KİŞİ

Küresel Kölelik Endeksi'nde en az köle sayısı ve oranı Lüksemburg'da kaydedildi. Yüzde 0.018 köle oranına sahip Lüksemburg'da toplam köle sayısı ise 100 kişi ile sınırlı kaldı. Modern köle sayısının en az olduğu ülkelerin sosyal ve ekonomik hakların en gelişmiş olduğu Avrupa ülkeleri olması dikkat çekiyor. Lüksemburg'dan sonra en az kölenin bulunduğu ülkeler sırasıyla ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya, Kanada, Avustralya, Belçika, İsveç, Avusturya, İsviçre, Danimarka, Norveç, İrlanda ve Yeni Zelanda olarak sıralandı. Taylan Büyükşahin / Sözcü


Bağdat’taki IŞİD saldırısında ölü sayısı 200’ü aştı

Irak, Başkent Bağdat'ta dün sabaha karşı IŞİD tarafından gerçekleştirilen korkunç bir saldırıyla sarsılırken, ülkede üç günlük ulusal yas ilan edildi. Fransız haber ajansı AFP'ye bilgi veren kaynaklar, ölü sayısının 200'ü aştığını aktardı.


IŞİD, önceki gün sahur vaktine doğru Karada semtinde bir restoran ve alışveriş merkezinin bulunduğu bölgede bomba yüklü bir aracı patlattı.

Iraklı yetkililer, caddelerin kabalık olduğu bir saatte düzenlenen saldırıda en az 151 kişinin öldüğünü, yaklaşık 200 kişinin ise yaralandığını açıklamıştı.

Bugün gelen haberlerde ölü sayısının 200’ü aştığı bildiriliyor. Fransız haber ajansı AFP’ye bilgi veren Iraklı yetkililer, ölü sayısının 213’e ulaştığını, 200’den fazla kişinin de yaralandığını belirtti.
Bu rakam, resmi makamlarca teyit edilirse, Irak tarihinin en kanlı intihar saldırısı olarak tarihe geçecek.

Dinci canilerin korkunç saldırısına ilişkin dün de çelişkili haberler geldi. Al Jazeera’ye konuşan polis kaynakları ölü sayısının en az 131 olduğunu söyledi. Bazı medya organlarına göre ise bu sayı maalesef 172’ydi…

BAŞBAKAN YILDIRIM’DAN İBADİ’YE TAZİYE TELEFONU

Dün bombalı saldırıyla sarsılan Karada’yı ziyaret eden Irak Başbakanı Haydar el İbadi, öfkeli bir kalabalığın tepkisiyle karşılaştı. Göstericiler İbadi’nin konvoyunu taş yağmuruna tutarken, “Hırsız” sloganları attı.

Başbakan Binali Yıldırım’ın taziye telefonu açtığı Iraklı mevkidaşı İbadi, daha sonra yaptığı açıklamada, üç günlük ulusal yas ilan etti ve öfkeli kalabalığın tepkisini anlayışla karşıladığını ifade etti.

Başbakan Yıldırım görüşmede, “Bağdat’ta yaralananlar için hert ürlü desteği vermeye hazırız. Irak’ın toprak bütünlğünün Türkiye için çok önemli. DAEŞ ortak bela” dedi. İbadi’nin de Başbakan Yıldırım’a teşekkürlerini ilettiği belirtildi.

CESETLERİN ÇIKARILMASI İÇİN BİRKAÇ GÜNE İHTİYAÇ VAR

Patlayıcı yüklü soğutma kamyonun El Hadi merkezi yakınlarında infilak ettirilmesiyle gerçekleştiği belirtilen patlamanın, bu yıl Irak’ta düzenlenen en kanlı saldırı olduğu bildiriliyor.

AFP haber ajansına konuşan bir sivil savunma birliği üyesi, “Cesetlerin çıkarılması için birkaç güne ihtiyacımız var. Çok zor bir görev. Ölenlerin listesinde aileler olduğunu gördüm, babalar, oğullar, anneler, kızlar, tüm aileler patlamayla yok olmuş” dedi.

Beyaz Saray’dan saldırıyla ilgili yapılan açıklamada “IŞİD’in yok edilmesi için ortak çabalarımız doğrultusunda Irak halkı ve hükümetiyle birliğimizi koruyoruz” dendi. Sözcü

3 Temmuz 2016 Pazar

Kentsel dönüşümde kötü niyetliler engellenmeli

Piyalepaşa İstanbul’a başlarken hak sahiplerinden ilginç talepler aldıklarını belirten Polat, “Kötü niyetlileri frenleyecek yeni dönüşüm yasası lazım” dedi.



Polat Holding Başkanı Adnan Polat, 82 dönüm arazi üzerinde başlattıkları Piyalepaşa İstanbul projesinde sürpriz engellerle karşılaştıklarını ve bu engellerde kimseyi kırmadan yürümek istedikleri için yavaş ilerlediklerini söyledi. Beyoğlu bölgesinde sadece mekansal değil, sosyal, kültürel ve ekonomik bir dönüşüme de öncülük etmeyi ve modern bir yaşam alanı yaratmayı hedeflediklerini belirten Polat, yaklaşık bir ay önce temel atma töreniyle inşaata başladıklarını hatırlatarak, “Bu projede hak sahiplerinden hiç aklımıza gelmeyecek engellerle karşılaştık” dedi.

İMAMIN 4 EŞLİ İLGİNÇ HESABI

Polat, karşılaştıkları en ilginç sorunlardan birini şöyle aktardı: “Holding bünyesindeki Piyalepaşa Gayrimenkul Geliştirme Yatırımı ve Ticaret Genel Müdürü Kaan Yücel, 5 katlı 10 daireli bir apartmanda 9 dairedeki hak sahipleriyle anlaştıklarını ama birisinin ille de benimle görüşmek istediğini söyledi. Kendisi mahallenin imamı imiş. İmamı ofise davet ettim. Eşiyle birlikte geldi.
İmam efendiye ‘Elini vicdanına koy. Senin daire gerçekte ne kadar eder' diye sordum. 120 lira civarı eder dedi. Ağzından bu değeri alınca biraz rahatladım ve bu sorunu kolay aşabileceğimizi düşündüm. Ve dairesine ne kadar istediğini sordum. Cevabı 1 milyon lira oldu. Afalladım… İmam efendi, ‘120 bin lira değer biçtiğin evine 1 milyon lira istiyorsun. Olacak iş mi? Bu rakamı nereden buldun' diye sordum. Duyduklarım daha ilginçti. İmam oturduğu yerden eşini göstererek, ‘Bu benim hanımım. Diğeri de evde. Dinimiz 4'e kadar müsaade ediyor. 4 hanımı hesaba katıp 1 milyon lira istiyorum' dedi. Ben de bu sözler üzerine zoraki tebessümle ‘Ne yani, dinimiz 6 eşe müsaade etseydi, aynı daireye 1.5 milyon lira mı isteyecektin' deyip pazarlığı o an kestim.” Şehrin merkezinde yer alan Piyalepaşa İstanbul'un ulaşım açısından da avantajlı konumda olduğunu belirten ve bu proje için engelleri birer birer aşarak yürüdüklerini vurgulayan Polat, “Sonunda imam efendiyle de anlaşma sağladık” dedi ancak ödedikleri fiyatı söylemedi. Piyalepaşa Gayrimenkul Genel Müdürü Kaan Yücel'in de sözlerinden anladığımız kadarıyla, imama istediği 1 milyon lira verilmedi. Ancak, rakam dairenin gerçek değeri olan 120 bin liranın üzerine çıkarılmak zorunda kalındı.

20 SANTİMETRE İÇİN 24 KİŞİ

Kaan Yücel de, Adnan Polat ile birlikte katıldığı sohbet ortamında Piyalepaşa'da karşılaştığı ilginç hak sahibi öykülerinden birini şöyle anlattı: “Bazı konutlarda haklar o kadar bölünmüş ki, bir binadaki dairenin 20 santimetrekaresi için bizimle görüşmeye gelen hak sahipleri tam 24 kişiydi. İlginç bir durumdu bizim için de. 20 santimetrekarelik hak mı olur diyorduk.” Bu minik hak sahipleri ile nasıl anlaştıkları sorumuz üzerine Yücel, “Anlaşmak zor. Onlara yapacağımız konutlardan birinden hisse vereceğiz. O dairedeki yeni hisse sahipleri daha sonra satışa çıkarıp, nakite dönerler. Parayı haklarına düşen ölçüde paylaşırlar” karşılığını verdi. Adnan Polat da kentsel dönüşümdeki aksaklıklara değindi ve “Aslında kentsel dönüşümle ilgili yasa çok iyi hazırlanmıştı. Biz kendimiz yazmaya kalksak, herhalde başlangıçta aynısını yapardık. Yalnız, uygulamada yasayla ilgili yeni ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. Bunları dikkate alıp ekleme ve düzeltmeler yapmak gerekiyor” dedi. Polat sözlerini şöyle tamamladı: “Kentsel dönüşümde vatandaşı evinden kanun gücüyle çıkarmak istemiyoruz. Ne yapıp edip, anlaşmaya çalışıyoruz. Yalnız kanun, kötü niyetli hak sahibini de, kötü niyetli yatırımcıyı da frenleyecek şekilde olmalı.”

800 MİLYON DOLARLIK ÇOCUK PARKLI PROJE

Adnan Polat, sohbetimizin bir bölümünde kızının Atina'da yaşadığını belirterek, konut projelerinde çocuk parkı ihtiyacını torunu sayesinde daha iyi fark ettiğini vurguladı. Polat, “Kızım çocuğunu her gün evinin yakınındaki parka götürüyor. Torunum parkta oynarken fotoğrafını çekip benimle paylaşıyor. Bu benim de hoşuma gitti. Şimdi projelerimizde her uygun bulduğum alana çocuk parkı koyduruyorum. Bizim çocukluk yıllarımızda sokaklar oynamaya müsaitti. Şimdi çocuklar binaların içine hapsoluyor” dedi. Toplam 800 milyon dolarlık Piyalepaşa projesindeki yeşil alan planına da değinen Polat, “Piyalepaşa'da 82 dönümlük alanın 30 dönümü yeşil alan olacak" dedi.

(Hayri Çetinkaya / Sözcü)

Akdeniz’de deprem

Antalya’nın Kaş İlçesi açıklarında Richter Ölçeği ‘ne göre 3.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi.

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Bilgilendirme Servisi verilerine göre saat 04.32’de Antalya’nın Kaş ilçesi açıklarında Richter Ölçeği ‘ne göre 3.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Akdeniz’in 5.10 kilometre derinliğinde meydana gelen depremin en yakın yerleşim yerine 11.63 kilometre uzaklıktaki Bayındır köyü olduğu belirtildi. DHA

2 Temmuz 2016 Cumartesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık mesajı

CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, Kilis’teki iftarda Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık müjdesi verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün 7 Aralık Üniversitesi’nde Kızılay’ın verdiği iftarda Kilisliler, Suriyeli sığınmacılar, şehit yakınları ve gazilerle bir araya geldi. Erdoğan konuşmasında özetle şunları söyledi:

BAZI SOYSUZLAR VAR

“Vatansız olmak çok zor fakat vatanından ayrı kalmak çok daha zor. Tabi bazı soysuzlar var. Onlar için millet, devlet hiç ifade etmez. Sorsanız küresel yakıştırmalar yaparlar. Kendini bilmeyenlerin vatan diye bir derdi elbette olmaz. Burada bulunan muhacir ve ensar tüm kardeşlerim vatanın ne demek olduğunu çok iyi bilir. Bizim ülke olarak resmi sınırlarımız başkadır, gönül sınırlarımız başkadır. Gönül sınırlarımızın hududu biziz kardeş olarak. Vatanınızdan uzak değilsiniz. Sadece evinizden, toprağınızdan uzaksınız.

Bu akşam bir müjde vermek istiyorum. Kardeşlerimizin içerisinde inanıyorum ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak isteyenler var. Konuyla ilgili İçişleri Bakanlığımızın attığı adımlar var. Bakanlığımız oluşturduğu ofisle takip etmek suretiyle bu kardeşlerimize, bu yardımı, bu desteği yaparak vatandaşlık imkanını vereceğiz.

BABAN GİBİ OLMAZSIN DİYORDUK

Türkiye olarak Suriye konusunda 6 yıl önce neredeysek bugün de aynı yerdeyiz. Suriye’nin başındaki zalimdir bu işi buraya getiren. PYD’li YPG’li teröristten, DAEŞ’liden daha ileri bir teröristtir. Bunun hesabını, bedelini çok ağır ödeyecektir. 6 yıl önce Suriye halkının sesine kulak verilsin, bunlar güçle baskıyla olmaz diyorduk. Bugün de aynısını söylüyoruz. Kendisiyle ailecek görüşüyorduk. ‘Baban gibi olmazsın’ diyorduk. Gülüyordu. Demek ki iki dünyası vardı. 6 yıl içerisinde gerçek dünyası ortaya çıktı. Medeniyet ülkesi, tarih ülkesi Suriye’ye bu adam yazık etti. Dış güçlerin müdahalesi olmasaydı, terör örgütleri karıştırılmasaydı, rejim olmasaydı bugün Suriye özgür bir ülkeydi.

ATEŞİ KAYNAĞINDA SÖNDÜRELİM

DAİŞ denilen bu amaçla ortaya sürülmüş bir kukladır aslında. PYD YPG örgütler aynı amaçla güçlendirilmiş taşeronlardır. Avrupa ülkelerinde birkaç terör eylemlerinin ardından nasıl bir telaş, panik yaşadıklarını gördük. Buradan bir kez daha batıya ve tüm dünyaya bu ateşi kaynağında söndürme çağrısı yapıyorum. Mevcut rejimin Suriye halkını bir arada yaşatma kabiliyeti kalmamıştır.” Hürriyet

27 Haziran 2016 Pazartesi

Bitlis’te bir asker şehit

Genelkurmay Başkanlığı, bugün Bitlis kırsalında yürütülmekte olan operasyonlar sırasında, PKK'lı teröristler tarafından tuzaklanan el yapımı patlayıcının patlatılması sonucu bir askerin şehit olduğunu, biri ağır olmak üzere 2 askerin de yaralandığını açıkladı.


Genelkurmay’ın resmi internet sitesinden yapılan yazılı açıklama, şöyle: “27 Haziran 2016 Pazartesi günü Bitlis ili kırsalında yürütülmekte olan operasyonlar esnasında, bölücü terör örgütü mensubu teröristler tarafından tuzaklanan el yapımı patlayıcının patlatılması neticesinde bir kahraman silah arkadaşımız şehit olmuş, biri ağır olmak üzere iki kahraman silah yaralanmıştır. Yaralı silah arkadaşlarımız derhal hastaneye sevk edilerek tedavilerine başlanmıştır. Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehidimize Allah'tan rahmet, şehidimizin değerli ailesine, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri ile Yüce Türk Milletine başsağlığı ve sabır, yaralanan kahraman silah arkadaşlarımıza acil şifalar temenni ediyoruz. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.”

26 Haziran 2016 Pazar

Oktay Vural, Meral Akşener'i mi destekleyecek? Yanıt verdi

MHP'den grup başkanvekilliğinden istifa eden Oktay Vural, kararının nedenini anlattı, 'Meral Akşener'i destekleyip desteklemeyeceğine' ilişkin soruyu yanıtladı.


Oktay Vural neden MHP Grup Başkanvekilliği'nden istifa ettiniz sorusuna şu yanıtı verdi: "Bu yaşadığımız süreçle ilgili görüş ve düşüncelerimi herhangi bir makam, mevki ya da şahsi ikbal arayışı olmaksızın camiama iletebilmek için bu safhada istifa etmem gerektiğini gördüm, Ben her türlü gelişme karşısın­daki tavrımı açıkça ortaya koyan ve savunan biriyim. Fakat grup baş­kanvekili olarak temsil ettiğim makam, bu gelişmeler karşısında tavrımı net bir şekilde ortaya koy­mamı engelliyordu. MHP’nin genel başkanvekili yoktur ama grup başkanvekili vardır. Bu makam güvene dayalıdır. Söyleye­ceğim sözler yanlış anlaşılabilirdi. Bu kaygıyla biraz daha bekledim. 10 Temmuz kararıyla kadrolar yenilenecek. Bu bir fırsattır. Herke­sin eli açık olsun, demokratik bir ortam içinde düşüncelerimizi paylaşalım istedim. Bu konularla ilgili meseleye hesabi olarak bakmıyorum. Attığım adım, bir plan sonucunda değil"

KOPUŞU GETİREN NE OLDU?

Habertürk'ten Kübra Par'a konuşan Vural'ın "Peki sizi kopuş noktasına getiren ne oldu?" sorusu üzerine şöyle konuştu: "Bu süreç içinde tercihte bulunanların üsluplarının kırıcı noktaya gelmesi, dedikodular ve bizim dışımızdakilerin bu durumu tetiklemesi beni rahatsız etti. Davamızın yıp­randığını düşünüyorum. Bu kırılganlıkla­rın kendi aramızdaki hukuku koparmasını, fay hatlarını daha fazla derinleştirmesini istemem. Kamuoyu bu gidişat konusunda benden fikrimi beyan etmemi bekliyordu. Kimseyi kırıp dökmeden, saygınlığımı muha­faza ederek bu beklentilere cevap verdim. Bu bir ihtiyaçtı. Gazetecilerle konuşurken “MHP ile ilgili soru sormayın” demek zorunda kalı­yordum. Oysa benim gibi birisinin partisinin gidişatı konusunda fikrinin olması gereki­yordu. Mesela 15 Mayıs’ta Yargıtay kararı­nın beklenmesi gerektiğini düşünüyordum. Saat 16.00’da icra hâkimi bir karar veriyor, 20.00’de başka bir hâkim o kararı bozuyor. Saat başı karar değişiyordu. İnanın bu geliş­melerden rahatsız oldum ama bir tavır ortaya koyamadım çünkü kararı etki­lemek istemedim. Artık bundan sonra bir şeyin olmasına ya da olmamasına etki edemem ama karar verecek olanların nasıl karar verebileceğine etki edebilirim.

Vural, bundan sonra ne yapacağına henüz karar vermediğini söyledi.

MERAL AKŞENER’İ DESTEKLEYECEK Mİ?

Vural, "Aday olmayacağınız ve Meral Akşener’e destek vereceğiniz iddiası doğru mu?" sorusu üzerine de şöyle konuştu:

Beklentisi olanlar bu değerlendirmeleri yapıyorlar ama ben tavrımı başkalarının değerlendirmeleriyle yapacak değilim. Bu süreçlerin nasıl başarıya ulaşaca­ğını değerlendirip akıl süzgecin­den geçirerek bir karar vereceğim. Bu kararı verince de samimi fikrimi açıklamış olacağım. Hangi kararı vermiş olursam olayım, o karar bu hareketin korunmasına yönelik olacaktır. Herkes bundan emin ola­bilir. 10 Temmuz’da kadrolar deği­şecek. Yeni bir şeyler olacak. Şimdi istifa etmemin sebebi, bu ortam içinde neler yapılması gerektiğini ifade edebilmektir. Söylediğimiz sözler makam için zannedilebi­liyor ama ikbal arayışında deği­lim. Allah’ıma hamdolsun ki bakan, genel başkan yardımcısı, grup baş­kanvekili oldum. Partimi iyi temsil ettiğime inanıyorum. Mücadeleci bir insanım. Güven sağladım. Yenilenme sürecine katkı sağlamak istiyorum. Herkes rahat olsun.

ÖNCE EŞİMİN MEZARINA GİTTİM

Vural, "Grup başkanvekilliğinden ayrılma kararımı salı günü aldım. Kimseye söylemedim çünkü o gün genel başkanın grup toplantısında konuşması vardı, önüne geçmek istemedim. Çarşamba günü eşimin mezarını ziyarete gittim. “Böyle böyle oldu” dedim, biraz hasbihal ettim. Sonra çalışma arkadaşlarımı toplayıp kararımı onlara da açıkladım. Milletvekillerini de arayacaktım çünkü grup başkanvekillerinin istifasını basından öğrenmeleri doğru olmazdı ama o sırada haber patladı.”

TÜBİTAK'ın beğenmediği proje dünya birincisi oldu

TÜBİTAK jürisinin, lise öğrencileri için düzenlenen bilim yarışmasına almadığı proje, ABD'deki Genius Olimpiyatları'nda dünya birincisi oldu.


Habertürk'ten Pervin Kaplan'ın haberine göre, Antalya TED Koleji’nden 10. sınıf öğrencisi Mehmet Can Dursun ile 11. sınıf öğrencisi İrfan Efe Boztepe, şeker hastalarının iyileşmeyen yaraları için atık yengeç ve karides kabuklarından yara bandı üretti. Projelerini TÜBİTAK’ın lise öğrencileri için düzenlediği bilim yarışmasına yolladılar. Ancak TÜBİTAK bölge jürisi, geçen ocak ayında yaptığı değerlendirme toplantısında projeyi beğenmedi ve bölge sergisine bile çağırmadı.

Ancak iki liseli genç, aynı projeyi ABD’deki Genius Olimpiyatları’na gönderdi. Ve atık yengeç-karides kabuklarından yara bandı, 54 ülkeden 2 bin 450 proje ile girdiği yarıştan dünya birincisi olarak çıktı. Üstelik Oswego New York Eyalet Üniversitesi de yıllık 10 bin dolar burs vererek gençleri eğitimlerini burada sürdürmeye davet etti.

"ÇOK ÜZÜLMÜŞTÜK"

TÜBİTAK’ın beğenmediği projenin dünya şampiyonu olmasından büyük mutluluk duyduklarını söyleyen Mehmet Can Dursun ile İrfan Efe Boztepe “TÜBİTAK projemizi beğenmeyip, bölge sergisine bile çağırmadığında çok üzülmüştük. Çünkü güzel bir proje yapmıştık. Hazırladığımız yara örtüsünü denemiş ve iyileştirici özelliğini test etmiştik. TÜBİTAK beğenmedi ama ABD’den şampiyonluk aldık. Keşke kendi ülkemizde de beğenilseydik” dedi.


"KRİTERLERİNİ BİLE ANLAYAMADIK"

Projenin danışmanı kimya öğretmeni Gülay Demirci ise şampiyonluk öyküsünü şöyle anlattı:

“TÜBİTAK’ın proje yarışmasına başvurduk. Türkiye’yi 12 bölgeye ayırarak projeler kabul ediliyordu. Biz Konya bölgesinden katıldık. En başta elendik, beğenilmedik, değerlendirme kriterlerini bile anlamadık. Zaten neden elendiğinizi açıklamıyorlar. Sadece seçilemediğinizi söylüyorlar. Çocuklar çok üzüldü ama ABD’de dünya şampiyonu oldular. Üstelik burslu okumaya ABD’ye davet edildiler.”

DİĞER PROJE DE 3'ÜNCÜ OLDU

Lise öğrencileri arasında çevre konuları ile ilgili uluslararası proje yarışması olan Genius Olimpiyatları SUNY Oswego Üniversitesi tarafından bu yıl 6’ncı kez 5 ayrı kategoride düzenlendi. TED Antalya Koleji bu yarışmaya iki projeyle başvurdu. Yara bandının bilim dalında dünya birinciliği aldığı yarış- mada Baran Başkan ve Ata Özlük tarafından hazırlanan elektromanyetik dalgaları kalkanlayan nano lif projesi ise dünya üçüncüsü oldu. Oswego New York Eyalet Üniversitesi 4 öğrenciyi de yıllık 10 bin dolar bursla üniversitede okumak üzere davet etti.

"IRAK SAVAŞINDAKİ YARALI ASKERLERDEN ETKİLENDİK"

Öğrenciler bu projeyi neden ve nasıl yaptıklarını şöyle anlattı: “Irak savaşı sırasında askerlerin kanayan yaralarına kitosan tozu serpip kanamayı durdurduklarını okumuştuk. Bu da yengeç gibi kabuklu hayvanlarda olan bir madde. Biz bunu polilaktik asit ile birleştirdik. Bu asit yorulunca vücuttan çıkan bir asit yani insana yabancı değil. Bu yara bandı da özellikle şeker hastalarının kapanmayan yaraları ile yanık yaralarında kullanılacak. Çünkü açık yara mikrop kapıyor, kapatınca da iyileşmiyor. Bu bant hava geçirici ve çözünür özellikte...”

Emekliye maaş promosyonunda 'gizli kredi' iddiası

Bursa Tüketiciler Derneği Genel Başkanı Sıtkı Yılmaz, bazı bankaların maaş promosyonu adı altında emekli aylıklarına kullanılabilir kredi ekleyerek, mağduriyet yaşattığını iddia etti.


Yılmaz, dernek binasında düzenlediği basın toplantısında, bankaların emeklilere maaş taşıma konusunda reklam ve ilanlarında "300 lira promosyon", "çeyrek altın" ve "düşük faizli kredi" gibi cazip tekliflerde bulunduğunu söyledi. 

Emeklilerin de bu cazip tekliflerden yararlanmak istediğini belirten Yılmaz, "Maaşlar bankaya yattıktan sonra bazı bankalar emeklinin maaşına 300 lira promosyon parası koymak yerine 500 lira tutarında kullanılabilir kredi koymaktadırlar. Maaş ve kredi ayrı ayrı tanımlanmadığı için de emekli çok yüksek faizli kredi kullandığının farkına geç varmaktadır. Bazı bankalar bir elden emekliye vermiş gibi gözüktüğü parayı, diğer elden fazlasıyla geri almaktadır. Tüketicinin bu mağduriyetine Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) duyarlı olmalı ve denetim görevini yerine getirmelidir." diye konuştu. 

Yılmaz, Bursa'da maaşını bankaya taşıyan bir emeklinin, promosyon adı altında mağdur edildiğini öne sürdü. 

İlgili bankanın, bu emeklinin maaşına 500 lira kullanılabilir kredi koyduğunu iddia eden Yılmaz, şöyle devam etti: 

"Emekli, maaşının son 50 lirasını çekerken kredi uyarısını fark etti ve durumu banka yetkileriyle görüştü. Maaşının içine hangi yetkiyle kredi konulduğunu sordu ve banka yetkilisi emekliye cevap veremedi. Banka yetkilileri emekliye verdiği 300 liranın yanı sıra 150 lirayı tüketiciden alarak krediyi kapattı. 4-5 günlük süre içinde bu kredi nedeniyle Yılmaz bankaya 5,82 lira faiz ödeme durumuyla karşı karşıya kaldı. Bankaya itirazda bulunan emekli haklı bulundu ve banka 5,82 liralık faizi sildi. Yanlışlıkla çektiği krediye karşılık birkaç gün içinde bankaya 5,82 lira borçlanan emekli, maaşının tümünü bankaya vadeli yatırsaydı aylık bu kadar gelir elde etmesi mümkün değildi. Emeklilerimiz maaşlarını taşırken çok dikkatli davranmalı, sadece promosyona kanmamalı, hesap işletim ücretine ve diğer kesintilere kadar bankalarla müzakere etmeli, ondan sonra kararını vermelidir." 

Banka yetkililerine çağrıda bulunan Yılmaz, haksız hukuksuz uygulamaların er ya da geç yargıdan döneceğini sözlerine ekledi. Hürriyet

Bu deprem uyarıyor

Merkez üssü Yalova açıkları olan iki deprem dün Marmara Bölgesi’ni salladı. Uzmanlara göre bu sarsıntılar büyük deprem için bir uyarı niteliğinde.


Dün sabah 8.30 ve 8.40’ta Yalova açıklarında meydana gelen 3.0 ve 4.4 şiddetindeki iki deprem İstanbul’da da hissedildi. Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi, sitesinde bir açıklama yayınladı. Buna göre depremin merkez üssü 17 Ağustos 1999 Kocaeli depreminin merkez üssünün yanı başında. Açıklamada “Bölgede birkaç yılda bir bu tür orta şiddette depremler meydana geliyor. Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Batı Marmara’dan geçen uzantısı, Marmara Denizi içinde en yoğun deprem aktivitesinin gözlendiği yer” denildi. Bilindiği gibi Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın kuzey kolu, İzmit Körfezi-Adalar açıklarındaki Marmara Denizi’nden geçip Mürefte-Şarköy’e bağlanarak Saroz Körfezi’ne uzanıyor.

ÖNCÜ DEMEK YANLIŞ

Jeolog-Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, “Büyük bir depremin beklenildiği yerde depremin ayak sesini duymak son derece doğal. Bu deprem uyarıyor” diyor. 1999 Gölcük ve Düzce depremlerinden sonra Marmara Denizi’nde uluslararası gemiler kullanarak araştırmalar yaptıklarını ve alarm verdiklerini anlatıyor: “Marmara Bölgesi tehdit altına girdi. Bu biriken enerjiyi, Marmara’da olacak 7 veya üzeri deprem boşaltacak. Önlem alınması için hükümetleri, yerel yönetimleri ve halkı uyardık.”

DÖNÜŞÜM ARSALARI NE OLDU?

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, deprem sonrası vatandaşların konaklaması için ayrılan dönüşüm arsalarını gündeme getirdi. Tekin, Hürriyet’e şunları söyledi: “17 yıllık süre içerisinde en ufak yol alınamadı. Marmara depreminden sonra kamu arsaları dönüşümü ve deprem vergisi getirildi. Ancak geçen zaman içerisinde deprem dönüşümü için ayrılan arsalar rantçılara verildi. Deprem vergisi paralarıyla duble yollar yapıldı. 15 milyon yurttaşımızın deprem anında faydalanması için ayrılan kamu arsaları bin kişiye, tahsis edildi. Ekonomik bedeli ise 100 milyar dolarla 150 milyar dolar civarıdır.” (hürriyet.com.tr)

25 Haziran 2016 Cumartesi

Nabi Avcı'dan 'Kurban Bayramı tatili' açıklaması

Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, bu yıl Ramazan Bayramı gibi Kurban Bayramı'nın da Bakanlar Kurulu tarafından 9 güne çıkartılabileceğini söyledi.


Antalya'nın Demre ilçesinde Likya Uygarlıkları Müzesi'nin açılışına katılan Bakan Avcı, gazetecilere yaptığı açıklamada, Ramazan Bayramı tatilinin, Bakanlar Kurulu kararıyla 9 güne çıkarıldığını hatırlattı.

Bunun iç turizm açısından önemli bir hareketlilik getirdiğine dikkati çeken Avcı, "Erken açıklanması da gördüğümüz kadarıyla sektör tarafından olumlu karşılandı. Bunun sonuçlarını almaya başladıklarını söylüyorlar. Geçen yıl 5 aylık erken rezervasyon sayısı 3 milyonken, bu yıl 4 milyonu geçti. İnşallah Ramazan Bayramı ile bu sayının 4 milyon 300 bin civarında olacağını tahmin ediyoruz. Şu anda otellerdeki doluluk oranları yüzde 80'e ulaşmış gibi görünüyor." dedi.
Avcı, sektör yetkililerinin bu oranın bayramda yüzde 90-95'e çıkacağını söylediğini aktardı. Ramazan Bayramı'nda umdukları neticeyi alacaklarını ifade eden Avcı, bu durumun sadece konaklama sektörüne değil, esnafa da yansımasını ümit ettiklerini dile getirdi.

Kurban Bayramı tatili içinde benzer bir düzenlemeyi planladıklarını vurgulayan Avcı, "Gelecek Kurban Bayramı tatilini yapılacak düzenlemeyle 9 güne çıkartabileceğimiz bir takvim görünüyor. Zannediyorum Bakanlar Kurulu yine erken bir açıklama yapacaktır. Çünkü okulların açılışı hemen arkasından olacağı için erken açıklanmasında yarar olabilir. Dolayısıyla eylül ayında da Kurban Bayramı münasebetiyle turizmde bir hareketlilik bekliyoruz." diye konuştu.
Avcı, turizmcilerden bayram tatillerini iyi değerlendirmelerini, özellikle iç turizme yönelik fiyat politikalarını iyi ayarlamalarını istedi.

Yaşar Nuri Öztürk son yolculuğuna uğurlandı

Önceki gün hayata gözlerini yuman İlahiyatçı Yaşar Nuri Öztürk son yolculuğuna uğurlandı. Kelimenin tek anlamıyla Öztürk Ailesi'nin Sözcü'ye verdiği ilanda da denildiği gibi "Türkiye'nin Hocası" son yolculuğunda da yalnız bırakılmadı. Yaşar Hoca'nın ailesi ve çok sayıda seveni, cenaze namazının kılındığı Karacaahmet Şakirin Camii'ni, avlusunu hatta çevresindeki yolları bile hınca hınç doldurdu. Cenazeye siyaset, medya, sanat ve iş dünyasından önemli isimler de katıldı.


Uzun süredir kanser hastalığı ile mücadele eden ve önceki gün hayatını kaybeden ilahiyatçı yazar Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk son yolculuğuna uğurlandı. Öztürk’ün cenazesi Karacaahmet Şakirin Camii’nde kılınan öğle namazının ardından Kanlıca Mezarlığı’nda götürüldü.

Önceki gün doğum gününde, 65 yaşında hayatını kaybeden eski milletvekili ve ilahiyatçı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün Türk bayrağına sarılı tabutu Şakirin Camii’ne getirildi. Yakınları ve sevenlerinin erken saatlerde doldurmaya başladığı cami avlusunda oğulları Cüneyt, Mustafa Tahir, Ali Nuri ile kızı Saniye Öztürk taziyeleri kabul etti. Sevenleri, Öztürk’ün tabutu başında dualar etti.
Oğlu Cüneyt Öztürk yaptığı basın mensuplarına yaptığı açıklamada büyük üzüntü yaşadıklarını belirtti.

“ALLAH DOĞDUĞU GÜNDE KENDİSİNİ YANINA ALDI”

Öztürk, “Ülkemizin çok değerli bir evladı hayata gözlerini yumdu. Hepimiz çok üzgünüz. Son 3-4 ayını hastanede ve evde tedavi altında geçirdi. Yanımızdaydı, elimizin altındaydı. Çok güzel bir vefatı oldu. Tabi vefatların hiçbiri güzel değildir. Ama şekil olarak bizleri üzmedi, kendini yormadı. Allah doğduğu günde kendisini yanına aldı. Hepimizin, vatanımızın, Türk-İslam aleminin başı sağ olsun” diye konuştu.

Yaşar Nuri Öztürk’ün cenazesi Kanlıca’daki aile kabristanlığına defnedildi.

“SON YOLCUĞUNDA BİLE DUYMAK İSTEMİYORSUNUZ”

Yaşar Hoca’yı son yolculuğuna uğurlamak için cami avlusunu, bahçesini hatta çevredeki yolları bile dolduran sevenleri, cenaze namazı öncesinde naaşın başında konuşma yapan imamı duyamayınca kısa süreli alkışlı protestoda bulundu. Ses sisteminin çalıştırılmamasına tepki gösterenlerden, “Hoca’yı son yolculuğunda bile duymak istemiyorsunuz” sesleri yükseldi. Sözcü

Kimsesiz kalan annenin kızı için yürek burkan isteği

İzmir’de önce kızını, sonra eşini kaybeden ve oğlunun da cezaevine girmesiyle yıkılan, hasta kızıyla bir başına kalan acılı anne Fatma Oluk, hayırseverlerden güneş görmek isteyen evladı için balkon istedi.


İzmir'in Gaziemir ilçesinde oturan, mutlu bir evliliği ve çocuklarıyla aile yaşamı olan Fatma Oluk'un hayatı, 2003 yılından sonra yaşadığı acılarla tam anlamıyla bir drama dönüştü. 2003 yılında önce kızı Selma Harmankaya'yı ardından eşi Durmuş Harmankaya'yı kaybeden Fatma Oluk, oğlunun da cezaevine girmesiyle yıkıldı. Doğuştan epilepsi hastası olan ve fizik tedavi göremediği için yürüyememeye başlayan 24 yaşındaki kızı Özlem ile bir başına kalan talihsiz kadın, maddi imkansızlıkların da eklenmesiyle hayat mücadelesi vermeye başladı. Evsiz kalan acılı anne, bir yardımseverin apartman bodrumunu kendilerine vermesiyle yeni bir hayata başladı. Dışarı çıkamayan, yürüyemeyen kızının yıllardır bodrum katından dışarıya çıkamamasının acısını yaşayan anne Fatma Oluk, hayırseverlerden güneşi görmeyi isteyen kızı için balkon istedi.

“ŞU EVLADIM GÜNEŞ GÖRSÜN”

Kendi rahatsızlıkları sebebiyle kızıyla güçlükle ilgilenen ve hayat mücadelesi veren Fatma Oluk, “Kendim için değil ben çocuğum için bir balkonlu yer istiyorum. Kızımın birini trafik kazasında kaybettim, oğlum kaç yıldır cezaevlerinde, daha 3 senesi var. Yanına hiç gidemiyorum. Sadece Cuma günleri telefonla görüşüyorum. Şu evladım güneş görsün, eli günü görsün günler görsün de benim de ömrüm bitmesin böyle ağlaya ağlaya buralarda. Ben başka bir şey istemiyorum. Ben hiçbir şey istemiyorum. Tek çocuğumu dışarılara çıkarmak, göstermek istiyorum” dedi.


“TEK İSTEĞİM ÇOCUĞUM GÜNEŞ GÖRSÜN”

Kızını kilosundan dolayı kaldıramadığını ne yapacağını şaşırdığını belirten acılı anne, “Ne yapayım ben çıkaramıyorum, götüremiyorum. Bahçede yıkıyorum, içeriye katamıyorum. Kocaman hakkından gelemiyorum. Bir tutan yok, Bir Allah'ın kulu gelip de ‘ne yapıyorsun' diyen yok. Beni ne soruyorlar, ne sayıyorlar. Şu kapımı açan yok. Ben bir şey istemiyorum. Tek çocuğum güneş gören bir yerde olsun, bir oda bir salon. Hayırseverlerden istiyorum” diye konuştu.

Kızının kendisinde sürekli dışarı çıkmak, güneş görmek istediğini ileten talihsiz kadın, “Anne dışarı çıkacağım ben diyor. ‘Anne git adam bul gel de beni çıkarıver dışarı' diyor. Kapının önüne çıkıyorum bakıyorum sağa sola, yoldan geçen bir adam çağırıyorum. O da ‘ben çıkaramam belim ağrır' diyor. Hadi yavrum derim, çıkaran yok içeri girelim. Oturur ağlarım dururum artık. Çıkaramıyorum, şuradan kaldırıp çıkaramıyorum ki” ifadelerini kullandı.

“YEMİN EDERİM BENİM ÇEKTİĞİMİ KİMSE ÇEKMEDİ”

Çektiği acıları anlatırken gözyaşlarına hakim olamayan acılı anne, şunları söyledi:

“Yemin ederim benim çektiğimi var ya kimse çekmedi çok zor. Ölen kızım ‘Anne ben sana ev alacağım, kurtaracağım' derdi. Kiramız birikti 4 bin TL oldu, veremedik. Tren kazasında aniden orada ölmüş. Bildirmeyiz, oğlan da soruyor, nasılsınız diye iyiyiz, iyiyiz, iyiyiz. Allah razı olsun akülü araba verdiler. Sürüyoruz, dışarı çıkarmıyoruz. Eskiden komşularım vardı onlarla çıkartırdım. Burada kimseyi görmüyorum. Akşam oldu mu ‘Anne beni çıkar.'”


Anne Fatma Oluk, kızının fizik tedavi alamadığını ve bu yüzden yürüyemediğini, eğer tedavi görürse iyileşecebileceğini de sözlerine ekledi.

TEK DUASI ANNESİNDEN ÖNCE ÖLMEK

Tek dileği bir balkondan dışarıyı, insanları, güneşi görmek olan Özlem Harmankaya'nın duası ise yürekleri sızlattı. Annesinden sonra ölürse ona bakacak kimsenin olmamasından endişe eden Özlem,

“Ben engelliyim, yürüyemiyorum. Annem çıkaramıyor. Gezmek istiyorum, yürüyemiyorum.
Duvarlar arasında kalıyorum, kimseyi göremiyorum. Dışarı çıkmak istiyorum, çıkamıyorum. Bahçeleri görmek istiyorum göremiyorum. Ben yürüyemiyorum, ayaklarım hasta benim. Hiçbir yere çıkamıyorum. Allah'ım beni annemden sonraya koyma.” Sözcü