7 Ağustos 2016 Pazar

İşte Atalay Demirci'nin ifadesi

Komedyen Atalay Demirci, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, Fetullahçı Terör Örgütü'nün darbe girişimine yönelik başlattığı soruşturma kapsamında tutuklandı. Demirci emniyetteki ifadesinde, bir televizyon kanalında yayınlanan yarışma programını kazanmasında "kendisi için oy kullanan örgüt mensuplarının payı olduğunu düşündüğünü" söyledi.


Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince gözaltına alınan Demirci, emniyetteki işlemlerinin ardından Ankara Adliyesine getirildi. Savcılık sorgusunun ardından, "terör örgütüne üye olma" suçundan tutuklanmasıyla Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilen Demirci, tutuklandı. 
Demirci'nin, sosyal medya hesabından, FETÖ'nün elebaşı Fetullah Gülen'e yakınlığıyla bilinen eski futbolcu ve milletvekili Hakan Şükür ve basketbolcu Enes Kanter'le yazışmaları ortaya çıkmıştı.  Atalay Demirci ifadesinde, Kanter, Şükür ile yazıştığını, bu kişilerle ara sıra görüştüğünü söyledi. 
Fetullah Gülen ile tanıştığını da kabul eden Demirci, "Tanıdığım abiler, Fetullah Gülen ile tanıştığımda bana 'Sen özel bir insansın, hoca efendi seni sevmiş, yoksa görüşemezdin' dediler" diye konuştu. 

'Fetullah Gülen'le tanıştım'

Tutuklanan Demirci emniyette verdiği ifadesinde, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile tanıştığını itiraf ederek, örgüt ile irtibatını anlattı.

Dünya Radyo'da 2000 yılında işe başladığını ve "Kelalaka" adlı programı 7 yıl sunduğunu aktaran cnntürk'e göre; Atalay Demirci, bu süre içerisinde FETÖ ile bağlantılı dershaneler, okullar ve derneklerde gösteri yaptığını ve radyo programcısı olarak yurt dışında düzenlenen birçok programa katıldığını anlattı. Atlanta'da 2005 yılında katıldığı bir festival öncesinde, kod adı "Vefa" olan Muhammet Yusuf Kulaksız'ın, tanıştırmak için kendisini FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'e götürdüğünü belirten Demirci, bu görüşmenin yaklaşık 1 saat sürdüğünü dile getirdi.

Atalay Demirci, ifadesinde, ziyarete ilişkin şunları söyledi: "2005 yılında Muhammet Yusuf Kulaksız isimli şahıs ile birlikte gittiğimizde yine bu şahıs aracılığıyla tanıştık. Bundan başka da Fetullah Gülen isimli şahıs ile bir görüşmem herhangi bir şekilde olmadı. Sonraki süreçte de yakınımda bulunan insanlardan, 'Bak, artık hocaefendi ile de tanıştın, hal ve hareketlerine daha çok dikkat etmelisin' anlamında çok sözler duydum. Bu sözleri de genelde tüm yurt yetkilileri, dershane görevlileri, radyo çalışanlarından duydum. Yusuf Kulaksız benim huzura alındığımı her program öncesinde, gittiğimiz her yerde dile getirdiği için bu söylemlere muhatap olurdum. Bu ziyaretten dolayı gittiğimiz gösterilerden de Fetullah Gülen'i ziyaret etmenin manevi hazzı sebebi ile herhangi bir ücret kazancım olmadı."

'Cemaat sayesinde popülaritem arttı'

Meslekte ilerlemesinde örgütün rolü olup olmadığı ve örgütten bir destek alıp almadığı sorulan Demirci, ifadesinde bu soruyu ise şöyle yanıtladı: "Bu örgütten direkt olarak bir destek gördüm diyemem, ancak Dünya Radyo'da çalışmamdan dolayı kabul etmeliyim ki çevremde daha çok bunlara hizmet eden insanlar olmakla beraber popülaritem daha da arttı. 2007 yılında Dünya Radyo'dan ayrılmama rağmen 2013 yılındaki 'Yetenek Sizsiniz' yarışmasında benim adıma cemaat tarafından oy kullanan şahısların olduğunu düşünüyorum. Benim ayrılmam üst kademedeki Muhammet Yusuf Kulaksız ile olmuştur. Alt kademedeki cemaate bağlı kişilerin bundan haberleri olmadığını düşünüyorum. Ancak ben cemaate bağlı hiç kimseyi arayıp, destek olmalarını istemedim."

Twitter hesabının hacklenmesi

Atalay Demirci, Hakan Şükür ve Enes Kanter ile sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı yazışmalara ilişkin sorulara ise şu cevapları verdi: "Hakan Şükür ve Enes Kanter ile yaptığım yazışmalar, 'benim örgüt içerisinde bir faaliyette bulunduğum' algısı oluşturularak internete servis edildi. Kullanmış olduğum telefonuma abuk subuk, tehdit ve hakaret dolu mesajlar aldım. O andan sonra bana bir kötülük yapabileceklerini düşünerek, Beysukent'te bulunan polis merkezine giderek suç duyurusunda bulundum. Hatta yıllardır tüm arkadaşlarımı kaydettiğim numaramı ve telefonumu değiştirme ihtiyacı hissettim." Devlete ve millete ihanet etmediğini belirten Demirci, aralarında Şükür, Kanter, Fetullah Gülen'in yeğeni Kemal Gülen ile Ekrem Dumanlı'nın da bulunduğu, tanıdığı kişilerin isimlerini verdi.

Atalay Demirci, "Zamanında bu insanlarla, örgüt mensubu değil de bir hayırlı iş yapan grup olarak bildiğim için aynı safta göründüm ve çalıştım. Şu an bu düşüncelerimin yanlış olduğunun farkındayım. Bugüne kadar onlarla geçirdiğim her anım yüzünden büyük bir pişmanlık ve üzüntü duymaktayım." diye konuştu. İfadesinde mal varlığına ilişkin de bilgi veren Demirci, ortalama 2 milyon lira değerinde bahçeli bir ev ve lüks bir otomobili ile Ankara Gölbaşı'nda 2 dönüm arsası bulunduğunu söyledi. Yaklaşık 2 milyon lira borcu olduğunu da iddia eden Atalay Demirci, Enes Kanter'den mayıs ayında 100 bin dolar borç aldığını ve yaptığı telefon görüşmesinde de borcu söz verdiği tarihte ödeyemeyeceğini söylediğini aktardı.

Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklanan Demirci, cezaevine konuldu. 


Cumhurbaşkanı Erdoğan: Devleti sıfırdan kuracağız

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, darbe girişimini büyük bir depreme benzetti ve artçıları olabileceğini, hazırlıklı olmak gerektiğini söyledi. "Öz güveni yüksek ve tankı halka sürmeyecek kadar vatanını seven bir asker istediklerini" söyleyen Erdoğan, FETÖ için "Onların köklerini kazacağız. Devleti sıfırdan kuracağız" dedi.


Erdoğan, Katar merkezli El Cezire Televizyonu'na verdiği mülakatta, FETÖ'nün darbe girişimiyle ilgili soruları cevapladı. Erdoğan, bu grubun dini bir cemaat olmadığını, ülkeyi ve ekonomiyi kontrol altına almaya çalışan terör örgütü olduğunu vurgulayarak, "Zalime karşı gevşeklik göstermek mazluma yapılmış bir ihanettir. Darbecilere karşı gevşeklik göstermeyeceğiz. Onlar haindirler. Onlara merhamet etmeyeceğiz" dedi.

Örgütün sadece kendi özel çıkarları olduğunu, bu çıkarları yok edeceklerine dikkati çeken Erdoğan, "Devlet kurumlarında bunların var olmalarına izin vermeyeceğiz" ifadelerini kullandı. Erdoğan, devleti demokratik şekilde yönettiklerini anlatarak, "Darbeciler, Meclisi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesini ve MİT'i bombaladılar. Ordu birimlerine hakim olmaya çalıştılar. Onlar bazı binaları ele geçirebilirler ama asla halkı ele geçiremeyecekler" değerlendirmesinde bulundu.

'Ona tabi olanlar bedelini ödeyecek'

"Pensilvanya'daki zatın verdiği emirle siviller bombalandı" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ona tabi olan tüm zalimler bunun bedelini ödeyecek. Bunlar halka egemen olmak için dini istismar ediyor. Ölümden korkmuyoruz. Bizler Müslümanız ve bize göre ölüm bir kaderdir. Kaderimiz geldiğinde bu ne bir saat öne alınır ne de geriye. Tankın altına yatan gence bakın."

'Dershaneleri kapatınca gözleri döndü'

El Cezire'ye verdiği mülakatta, cemaatin yüksek mevkilere sızmasına ilişkin ise, "Bunlar kertenkele gibi renk değiştiriyorlar, Haşhaşiler gibi. Özal ile Demirel ile Ecevit ile iyi ilişkileri vardı ancak daha sonra gerçek yüzleri ortaya çıktı. 2010'dan bu yana onlarla mücadele ediyorduk. Dershaneleri kapattık, bu onların en güçlü kaleleriydi. Kapattığımız zaman gözleri döndü. ABD'de kiralık okulları var. ABD'de de işleri engellenirse yine gözleri dönecek. Birçok ülke bize diyor ki 'Gelin, bizi bunlardan kurtarın. Türkler olarak kendi okullarınızı kurun" ifadelerini kullandı.

'Darbe girişiminin artçıları olacak'

Darbenin Yüksek Askeri Şura toplantısı nedeniyle erkene alındığını ancak halkın darbecilere izin vermediğini anlatan Erdoğan, darbe girişimini de büyük bir depreme benzetti ve artçıları olabileceğini, hazırlıklı olmak gerektiğini söyledi.

FETÖ'ye karşı yürütülen mücadeleye ilişkin de Erdoğan, şunları anlattı: "Dikey temizlik yapmak zorundayız, yatay da. Askeri okulları temizliyoruz. TSK'da da bu temizlik gerekiyordu. Savunma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı daha da güçlü olacak. Öz güveni yüksek ordu istiyoruz ancak aynı zamanda tankı halka süremeyecek kadar vatanını seven bir asker istiyoruz."

'Devleti sıfırdan kuracağız'

Soruşturmaların devam ettiğine ancak bunun uzun vadeli bir iş olacağına değinen Erdoğan, "Onların köklerini kazacağız. Devleti sıfırdan kuracağız. Güvenlik güçlerimizi temizleyeceğiz. Bu yöndeki çalışmaları destekliyoruz" diye konuştu.

İstanbul Yenikapı'da muhalefet partilerinin de katılımıyla düzenlenecek "Demokrasi ve Şehitler Mitingi" ile ilgili olarak da Erdoğan, "Bu mitinge katılmaları için CHP ve MHP'ye davet gönderdim ve onlardan da olumlu cevap aldım. Bu mitingde birlik olduğumuz mesajını vereceğiz. Yenikapı mitingi sadece Türkiye için değil tüm dünya için önemli. Bugün tek vatan, tek bayrak, tek millet ve tek devlet olacağız" ifadelerini kullandı.

'Despot ya da diktatör değilim'

Darbe girişiminin sonrasına yönelik yapılan eleştiriler hatırlatılan ve "kendisinin ülkeyi istediği gibi yönetme kudretine eriştiği" yönündeki değerlendirmeler sorulan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bunları asla kabul etmiyorum. Ben Türk halkının bana vermediği bir hakkı kullanmam. Despot ya da diktatör değilim. Eğer halk başkanlık sistemine geçme yönünde bir karar alırsa o vakit bana verilen yetkileri kullanırım. Ben anayasanın bana vermemiş olduğu bir yetkiyi asla kullanma hakkına sahip değilim. Bu, Tayyip Erdoğan'ın karakteridir. Bütün dünyanın bunu böyle bilmesini istiyorum."
Batı ülkelerinin tutumlarına ilişkin eleştirilerini yineleyen Erdoğan, Gülen'in Türkiye'ye iadesine ilişkin de "ABD’nin bizi anlayacağını ve teslim konusunda gerekeni yapacağını umuyoruz" dedi. Erdoğan, ABD yönetiminin Gülen'in darbe ile bağlantısına ilişkin sorduğu kanıtın da Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar olduğunu söyledi.

Fethullah Gülen'i "çok akıllı biri olmamakla", "peygamber kıssaları anlatarak sadece ağlayan ve insanları ağlatan bir zat" olarak tanımlayan Erdoğan, "Ama ne yazık ki ona inananlar var. Birikimler yaptılar. Bu paralarla büyük yatırımlar yaptılar. İslam'ı kullandılar. Bir Mısır televizyon kanalında dediği gibi, 170 ülkede okulları var. Onlar o devletlerin liderlerinin, ileri gelenlerinin çocuklarını yetiştiriyorlar ve zamanla o ülkeleri ele geçirmek istiyorlar" şeklinde konuştu.

Erdoğan mülakatta bölge sorunlarına ve Avrupa'ya yönelik mülteci akınına ilişkin de konuştu, Rusya'ya yapacağı ziyarete değindi ve Putin ile Suriye'yi ele alacaklarını belirtti.

15 Temmuz şehidinin evini ziyaret etti

Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz gecesi Borsa İstanbul binası önünde şehit olan Fatih Satır ve 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde şehit olan Çetin Can'ın ailelerine taziye ziyaretinde bulundu. Erdoğan'a eşi Emine Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan da eşlik etti. Erdoğan, Çetin Can'ın Avusturya'da bulunan kardeşleri Öznur ve Yusuf ile FaceTime programı aracılığıyla konuştu. Şehidin kardeşi Yusuf, "Cumhurbaşkanım sizleri çok seviyoruz" dedi, Erdoğan da "Bizde sizi çok seviyoruz" diye cevap verdi.

Ziyaretler sırasında halkın yoğun ilgi gösterdiği Erdoğan, herkesi Demokrasi ve Şehitler Mitingi'ne davet etti. Çetin Can'ın ailesine taziye ziyaretinden ayrıldığı sırada toplanan kalabalığa da hitap eden Erdoğan, şunları söyledi: "Kim ne derse desin bu ülkeyi bölemeyecekler. Bu milleti parçalayamayacaklar. Milletime inanıyorum, milletime güveniyorum. Milletimi meydanlara davet ettiğim o gece, meydanları 3 saat içerisinde 10 binlerin, 100 binlerin, milyonların doldurduğu o gece bir darbeler tarihidir. Fakat darbeler tarihini ters yüz eden bir tarihtir. Siz bu tarihi tam tersine çevirdiniz, püskürttünüz. Yeni bir tarih yazdınız. Dünya bunu yazacak, dünya bunu okuyacak. Küçük yavrularımız sizlerle övünecekler. Bizi kıskandılar, bizi kıskanıyorlar. Türkiye'yi küçültmek istediler. Türkiye'yi bölmek istediler. Ama onlar küçültmek istedikçe, bölmek istedikçe Türkiye büyüdü, büyümeye devam ediyor." cnntürk.com

İran, nükleer fizikçi Şehram Emiri'yi idam etti

İran'ın, 2009'da ortadan kaybolan ve ABD'ye sığınma talep ettiği ortaya çıkan nükleer fizik Şehram Emiri'yi idam ettiği duyuruldu. Sığınma başvurusu kabul edilmeyen Emiri, İran'a döndüğü 2010'dan beri cezaevindeydi.


İran'da 2010'dan bu yana tutuklu bulunan nükleer fizikçi Şehram Emiri'nin idam edildiği bildirildi.
Londra merkezli Manoto TV'nin haberine göre, Emiri'nin annesi, oğlunun idam edildiğini söyledi.
Emiri'nin, 2009'da Suudi Arabistan'da umre ziyaretindeyken kaybolmuş daha sonra Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) gittiği ortaya çıkmıştı.

Washington yönetimi, Emiri'nin ABD'den sığınma talep ettiğini açıklamıştı. Emiri ise Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) tarafından alıkonulduğunu iddia etmişti.

2010'da İran'a döndüğünde CIA'nın elinden kaçtığını ileri sürülen Emiri, ülkede kahraman gibi karşılanmıştı. Kısa süre sonra ise gözaltına alınan Emiri, daha sonra tutuklanarak hapse mahkum edilmişti.

Tahran yönetimi, idamla ilgili bir açıklama yapmadı. cnntürk

6 Ağustos 2016 Cumartesi

Zaman Gazetesi'nin reklamı için tutuklama

FETÖ darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturma dosyasına giren Zaman gazetesinin, darbe girişiminden 9 ay 10 gün önce yayınlanan reklam filmi ile ilgili gözaltına alınan ve tutuklama talebiyle hakimliğe sevk edilen gazetenin reklam müdürü tutuklanırken, reklam filmini hazırlayan ajansın sahibi adli kontrol ile serbest bırakıldı.


İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca yürütülen soruşturma dosyasına, kapatılan Zaman gazetesinin, darbe girişiminden 9 ay 10 gün önce yayınlanan reklam filminin girmesi üzerine savcılık talimatıyla gazetenin reklam müdürü Yakup Şimşek ile reklam filmini hazırlayan ajansın sahibi T.M.S. gözaltına alındı.

Emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından bugün Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayına getirilen şüpheliler, burada soruşturmayı yürüten savcılığa ifade verdi. Savcılık, şüphelileri tutuklanmaları talebiyle hakimliğe sevk etti. Nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliği, şüphelilerden Yakup Şimşek'in tutuklanmasına karar verdi. Hakimlik, reklam ajansın sahibi T.M.S'ın ise adli kontrol hükümleri uygulanarak serbest bırakılmasına hükmetti. Şüpheli hakkında adli kontrol hükümleri kapsamında yurt dışına çıkış yasağı kondu.

Savcılıktan alınan bilgiye göre, söz konusu reklam filminin kapatılan gazetenin eski genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın talimatıyla yapıldığı, film ile örgütün askeri kanadına mesaj gönderildiği belirtildi. Dumanlı hakkında “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs” suçundan yakalama kararı çıkarılmasına karar verilmişti. cnntürk

Memur-Sen açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı

Memur-Sen, temmuzda dört kişilik ailenin açlık sınırını bin 504, yoksulluk sınırını ise 4 bin 232 lira olarak belirledi.


Memur-Sen tarafından çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak amacıyla yapılan "açlık ve yoksulluk sınırı araştırması"nın temmuz sonuçları açıklandı.

Buna göre, dört kişilik ailenin açlık sınırı bin 504, yoksulluk sınırı ise 4 bin 232 lira olarak tespit edildi.

Temmuzda bir önceki aya göre gıda fiyatlarında ortalama yüzde 2,66'lık artış yaşandı.

Göze çarpan en büyük fiyat artışları, yüzde 46,25 ile domates, yüzde 41,45 ile taze fasulye, yüzde 29,86 ile çarliston biber, yüzde 22,60 ile sivri biber ve yüzde 18,78 ile sarımsakta meydana geldi.
En fazla fiyat düşüşleri ise yüzde 28,64 ile erik, yüzde 9,59 ile kiraz, yüzde 2,99 ile salam, yüzde 2,45 ile fındık içi, yüzde 2,36 ile yumurtada oldu.

Temmuzda bir önceki aya göre giyim fiyatları ortalama yüzde 3,08 düştü. Bu fiyatlarda hazirana göre en dikkat çekici değişim, yüzde 0,41 ile giysi tamirinde görüldü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu işin bittiğine inanmıyorum

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilk kez medya yöneticileriyle buluştu. Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin bittiğine inanmadığını belirterek, 'Üst akıl acımasızca oynuyor. Bu işin bittiğine inanmıyorum, rehavete kapılmayacağız. Medyanın tavrını takdir etmek boynumuzun borcu. Bu Çanakkale ruhudur. Demokrasiye inananları tankla topla sindiremezseniz' dedi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan medya yöneticileriyle buluşmasında önemli açıklamalarda bulundu. Medyaya darbe girişimindeki tutumundan dolayı teşekkür eden Erdoğan, "Öncelikle bu darbe girişimi sırasında ve sonrasında medyamızın demokrasiden, özgürlüklerden milli iradeden, milletten yana ortaya koyduğu tavır sebebiyle sizlere şahsım ve milletim adına çok teşekkür ediyorum. Benim medya konusundaki düşüncelerim, özellikle de eleştirel yaklaşımım hepinizin malumudur. Fakat bu defa medyamız gazeteleriyle, televizyonlarıyla, internet haber siteleriyle gerçekten sağlam ve kararlı bir duruş sergiledi. Dolayısıyla bu olumlu tavrı takdir etmek, bunu hem bizzat sizlere hem de kamuyouna ifade etmek boynumun borcudur diye düşünüyorum.

Her ne kadar yaşanan acı ve açık olaylara rağmen "ama"lı "fakat"lı konuşan yazan birtakım medya mensupları var idiyse de bunlar bu dönemde azınlıkta kalmıştır. Medya mensuplarımızın kahir ekseriyeti demokratik rüştlerini bu dönemde ispat etmişerdir. Siyasette gözlediğimiz milli ve demokratik ortak zeminle bir araya gelebilme başarısını medyamız da tekrarlamıştır" dedi.

"Rehavete kapılmayacağız"

cnntürk^ün haberine göre; 15Temmuz sürecini değerlendiren Erdoğan şunları söyledi; Bu işin bittiğine şu anda tabii inanmıyorum. Atacağımız daha adımlar var, rehavete kapılmayacağız. Şehitlerimize özellikle Allah'tan rahmet diliyorum. Yaralılarımıza, gazilerimize şifalar diliyorum. Milletimizin bu darbeye karşı ortaya koyduğu tavır, inanıyorum ki darbeler tarihinde farklı bir yere oturacaktır. Bu millet ecdadından almış olduğu mirası aynen yeni nesille, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle ortaya koymuştur. Burada özellikle kadınlarımızı anmadan edemeyeceğim. Onların şehadete koşması çok çok farklıydı. Bütün bu olaylar bizim geleceğe yönelik umudumuzu artırırken, inşallah darbeler tarihini alt üst edecek, sadece bu milletin değil, dünyadaki halkların inanıyorum ki örnek alacağı bir tavır ortaya koymuştur."

Sadece Türk Bayrağı

Yenikapı'da yapılacak mitingle ilgili olarak da Erdoğan, alana geleceklerden sadece Türk Bayrağı getirmelerini istedi. Erdoğan, "Kimse bayrağımızın dışında bir bayrakla alana gelmesin. Sadece Türk Bayrağı burada olacak. Orada inşallah tek millet olarak, tek bayrak olarak, tek vatan olarak, tek devlet olarak, tek yürek olarak, bir arada olacağız.

Herhangi bir spekülasyona fırsat vermeden, herhangi bir olumsuzluğa inşallah fırsat vermeden bu buluşmamımızı noktalayacağımıza inanıyorum" dedi.

İlker Başbuğ: FETÖ'nün en büyük silahı istihbarat

Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, FETÖ 15 Temmuz darbe girişimi ilgili önemli açıklamalar yaptı. Başbuğ, FETÖ'nün en büyük silahının istihbarat olduğunu söyledi.


Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde ’Atatürk’ün Kitap Aşkı, Okudukları ve Yazdıkları’ konulu söyleşiye katıldı. Başbuğ, Atatürk’ün not defterlerine yazdıklarını derlediği, ’20’nci Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal’ kitabından bölümleri de okuduğu söyleşide, 15 Temmuz darbe girişimi ve FETÖ'yle ilgili açıklamalarda bulundu.

Başbuğ, FETÖ'nün en büyük silahının istihbarat olduğunu belirterek, 'Bugün dünya nasıl yönetiliyor biliyor musunuz? Kişilere ait personel bilgileri üzerinden yönetiliyor. Ana silah bu. Üretmek ya da kontrol etmek istediğiniz kişilere ilişkin, kişisel istihbarat, en büyük silahtır. Dünya bunun üzerinde duruyor. Kişisel istihbarat çok önemli. Gülen cemaatinin ana silahı nedir biliyor musunuz? Kişisel istihbarat. Ana silahlarından bir tanesi bu. Bu çok büyük bir yapılanma, çok büyük bir istihbarat yapılanmasına dayanıyor. Bu konuyu çok büyük bir silah olarak kullandı, kullanıyor, kullanmaya da devam ediyor. Düşünce ve duyguyu sentez yapabiliyorsanız topluluğu arkanızdan götürmeniz, ölüme götürmeniz bile çok kolay' dedi.

10 bin polis adayı alınacak, işte aranan şartlar...

Emniyet Genel Müdürlüğü'nce Polis Meslek Eğitim Merkezleri'ne 18. dönem polis meslek eğitimi için bini kadın olmak üzere toplam 10 bin polis memuru adayı alımı yapılacak.


Ön başvurular, 8-19 Ağustos 2016 tarihleri arasında Polis Akademisi Başkanlığına ait www.pa.edu.tr adresinden online olarak gerçekleştirilecek.

Polis meslek eğitimi için alınacak adaylarda aranacak şartlar şöyle:

- Lisans mezunu olmak veya denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak.

- 31 Aralık 2016 tarihi itibari ile 30 yaşından gün almamış olmak.

- 2015 veya 2016 yıllarında yapılan KPSS lisans P3 puan türünden en az 60 puan almış olmak.

- Emniyet Teşkilatı personeli şehit veya vazife malulü eş veya çocukları için KPSS lisans P3 puan türünden en az 48 puan almış olmak.

Öğrencilerin yemek, barınma ve sağlık giderleri Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından karşılanacak.

Eğitim sonunda başarılı olanlar polis memuru olarak göreve başlayacak.

Sınava giriş koşulları, sınav takvimi ve diğer hususlar www.pa.edu.tr resmi internet sitesinden ilan edilecek.

Melih Gökçek: 14 Ağustos'ta ne yapacaklarını biliyoruz

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, sosyal medyada dolaşan 14 Ağustos iddialarıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Gökçek, "Bunlar tutturdu 'Yok 12 Ağustos, yok 14 Ağustos'u bekleyin' diye. Ne yapacaklarının istihbaratını da aldık" dedi.


Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, "Demokrasi Nöbeti"nin 21. gününde de nöbet tutan vatandaşları ziyaret etti.

cnntürk'ün haberine göre; 15 Temmuz Kızılay Demokrasi Meydanı'nda vatandaşlara seslenen Başkan Gökçek, FETÖ'cülerin bir başka hain planı daha olduğunu belirterek, "Bütün Türkiye'yi bir hafta elektriksiz bırakacak, trafoları patlatacak bir sabotaj içerisindeler" dedi.

Başkan Gökçek, şöyle devam etti:

"Bunlar tutturdu 'Yok 12 Ağustos, yok 14 Ağustos'u bekleyin' diye. Ne yapacaklarının istihbaratını da aldık. Yapmak istedikleri şey şuymuş; hani bir gün elektrikler toptan kesildi hatırlıyor musunuz? Bu sabotajı yapan da bu şerefsiz FETÖ'cüler, başkası değil.

Şimdi aynı konuda bütün Türkiye'yi bir hafta elektriksiz bırakacak, trafoları patlatacak bir sabotaj içerisindeler. Bu da duyulduğu için bunu da yapamayacaklar. Biz buradayız Allah'ın izniyle."

ABD'den Gülen'in iadesi için yeni adım

ABD, Fetullah Gülen'in Türkiye'ye iadesi için yeni bir adım attı. ABD Adalet Bakanlığı, gelecek hafta içinde bu konuda görüşmelerde bulunmak üzere Türkiye'ye heyet gönderme kararı aldı.

15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından hükümet, Fetullah Gülen'in iadesi için, ikamet ettiği ABD'ye "acil tutuklama ve iade" talebinde bulunmuştu.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ başkanlığında yürütülen çalışmalar kapsamında geçen hafta ise Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü tarafından Gülen'in tutuklanması amacıyla ABD'ye ikinci bir yazı gönderilmişti.

Yaşanan bu gelişmelerin ardından ABD Adalet Bakanlığı, Fetullah Gülen'in iadesine ilişkin Türkiye Adalet Bakanlığı'na bir mektup gönderdi.

ABD Adalet Bakanlığı, mektupta, Gülen'in iadesi konusunda yapılacak görüşmeler için Adalet Bakanlığından bir heyetin ABD'ye gönderilmesini ya da Amerikan Adalet Bakanlığından bir heyetin Türkiye'ye gelmesini önerdi.

Bunun üzerine Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın talimatıyla Bakanlık yetkilileri konuyu değerlendirdi.

ABD heyeti geliyor

Adalet Bakanlığınca ABD'ye gönderilen cevap mektubunda, ilk olarak Amerika'dan bir heyetin gelmesi, daha sonra Türkiye'den bir heyetin ABD'de görüşmelerde bulunması teklif edildi.
Türkiye'nin teklifini kabul eden ABD Adalet Bakanlığı, gelecek hafta içerisinde uzman bir heyeti Türkiye'ye göndereceğini bildirdi.

ABD heyetinin Türkiye'de darbe girişimine ilişkin yapacağı görüşmelerden sonra Gülen'in iadesi için bu kez Adalet Bakanlığından bir heyetin ABD'ye gideceği öğrenildi.

Gözaltındaki öğretmenin ölümüne soruşturma

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, darbe girişimi soruşturması kapsamında Ümraniye'de 14 gün önce gözaltına alınan Gökhan Açıkkolu'nun bu sabah fenalaşarak hayatını kaybetmesiyle ilgili soruşturma başlatıldığını açıkladı.


İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yapılan yazılı açıklamada, Terör ve Örgütlü Suçlarla Mücadele Bürosu'nca 15 Temmuz tarihinde gerçekleştirilmeye çalışılan askeri darbe girişimi failleri hakkında başlatılan 2016/ 83705 sayılı geniş kapsamlı soruşturmasının halen devam ettiği belirtildi.

23 Temmuz'da gözaltına alındı

Soruşturma kapsamında gözaltına alınan şahısların ifadeleri ve samimi ikrarları sonucunda FETÖ/PDY terör örgütü faal elemanlarına tek tek ulaşıldığı ifade edilen açıklamada, Ümraniye'de ikamet eden ve örgüt içerisinde Fatih kod adıyla bilinen Gökhan Açıkkolu'nun yakalanması ve ikametinde arama, el koyma yapılması için savcılık talimatı verildiği anlatıldı. Talimat doğrultusunda İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliği'nin kararı ile 23 Temmuz'da Gökhan Açıkkolu'nun ikametinde arama, el koyma ve inceleme yapıldığı,aynı gün saat 23.00 sıralarında Gökhan Açıkkolu'nun gözaltına alındığı kaydedildi.

İki defa rahatsızlanmış

Açıklamada şüpheli Gökhan Açıkkolu'nun gözaltındayken iki defa rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığı vurgulanarak şöyle denildi:

"Şahıs o tarihten bu yana İstanbul Emniyet Müdürlüğü nezaretinde 24 saat esası ile gözaltı darp cebir raporu da aldırılmak suretiyle adliyeye sevk edilmesini beklemekteyken 28 Temmuz'da rahatsızlandığını beyan etmesi üzerine 112 Acil Servis ile Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne intikal ettirilmiş, burada yapılan muayene sonrasında nezarethanede kalmasında sakınca olmadığının belirtilmesi üzerine yeniden nezarethaneye getirilmiştir. Ancak 5 Ağustos günü, saat 04.45 sıralarında Gökhan Açıkkolu'nun tekrar rahatsızlandığının haber alınması üzerine, iki dakika sonra 112 Acil Servis aranmış, bu arada gözaltında görevli adli tıp doktoru tarafından şahsa ilk tıbbi müdahale yapılırken Gökhan Açıkkolu emniyet müdürlüğüne ulaşan ambulansa nakledilmiş, ambulans içerisinde de görevlilerce gereken tıbbi müdahale yapılarak Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne acilen intikal ettirilmiştir. Gökhan Açıkkolu'nun aynı gün saat 06.00 sıralarında hastanede hayatını kaybettiği bilgisi görevlilerimiz ve hastane görevlileri tarafından İstanbul Emniyeti'ne bildirilmiş olup şüpheli Açıkkolu'nun şeker hastalığından tedavi gördüğü bilindiğinden gereken ilaçlarını almasına izin verilmişti."

Açıklamada, Açıkkolu'nun gözaltı sırasında fenalaşarak daha sonra da hayatını kaybetmesine ilişkin olarak ayrı bir soruşturma başlatıldığı belirtildi.

Babası konuştu

Darbe girişimi soruşturması kapsamında Ümraniye'de 14 gün önce gözaltına alınan  bu sabah fenalaşarak hayatını kaybettiği açıklanan öğretmen Gökhan Açıkolu'nun anne ve babası oğullarının cenazesinin götürüldüğü Adli Tıp Kurumu önünde konuştu.

Ümraniye Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi'nin  tarih öğretmeni Gökhan Açıkkolu'nun cenazesi otopsi işlemi için Yenibosna'daki Adli Tıp Kurumu'na getirildi. Cenazeyi teslim almak için Adli Tıp Kurumu'na gelen Açıkkolu'nun babası Ayhan Açıkkol, oğlunun suçsuz olduğunu savundu. Gözyaşı döken baba,  oğlu Gökhan Açıkkolu'nun şeker hastası olduğunu vurgulayarak, "O gururlu birisiydi. Herhalde gururuna yediremedi, kalp krizi geçirdi" dedi. Acılı baba zaman zaman gözyaşı dökerek şunları söyledi

"Emniyete gittik görüştürmediler"

"Garip karşılanacak bir durum. Ayın 23 Temmuz tarihinde gözaltına alıyorlar ve telefon açıyorlar eşine. Emniyete gittik görüşelim diye. Maalesef görüştürmediler. Sağlıklı bir haber alamadık. Bizimkiler bu sabah telefon açıyor görüşmek için, rahatsızlandığını ve hastaneye kaldırıldığını söylüyorlar. Hastane yetkilileri de öldüğünü, morga gönderdiğini söyledi.

"Hainler mezarlığını gösteriyorlar"

Cenazeyi İstanbul'da defnetmeye müsaade etmiyorlar. Hainler mezarlığını gösteriyorlar. Hiçbir işe karışmadığı, hiçbir şey yapmadığı halde vatan haini oluyor. FETÖ nedir, kimdir tanımayız etmeyiz. Zamanında olmuştur, Müslüman adam, hoca adam diye. Ne bilelim zamanında böyle yapmış. Bizim çocuğumuzun ne suçu var. Zamanında Cumhurbaşkanımızın kendisi de kandırılmış, biz de kandırıldık eğer bir şey varsa.. Zannetmiyorum bir şey olduğunu da olmuşsa biz de kandırıldık. Benim çocuğum da kandırıldı. Götürdünüz orada ne muamele yaptınız.. Sapa sağlamdı çocuğum benim, cenazesini alıyorum. Cenazesini almaya çalışıyorum, yok vermiyorlar.. Hainler mezarlığına gömülecek. Ne cenazesi yıkanacak, ne kefinlenecek, ne cenaze namazı kılınacak.. Sanki vatan haini olarak tespit edilmiş.

Halbuki öyle bir şey yok. Daha gözaltında, ifadesi bile alınmamış. Herhangi bir hüküm yok. O gururlu birisiydi. Herhalde gururuna yediremedi, kalp krizi geçirdi. Şeker hastalığı da vardı. Sanki burası muz cumhuriyeti. Hiç hakkımızı arayamıyoruz, bir şey yapamıyoruz. Çocuğumuza hiç yoktan vatan haini damgası vuruldu. Kimseye zararımız olmadı. Ne Cumhurbaşkanına, ne Başbakana hiç kimseye bir şey söylemedik. Onlar için uğraştık. Bu ne zamana kadar böyle gidecek. "

Öte yandan anne Asya Açıkolu da oğlunun suçsuz olduğunu söyleyerek göz yaşlarına boğuldu.

(Kaynak:cnntürk)

Mümtazer Türköne: Pişmanım, darbeciler idam edilsin

Zaman Gazetesi'nin eski yöneticileri ve yazarlarına yönelik soruşturma kapsamında dün tutuklanan Mümtazer Türköne hakimlik sorgusunda, "En son darbe olayından sonra çoğunluk gibi ben de hayal kırıklığı yaşadım ve o camiayla birlikte olmaktan dolayı pişman oldum" dedi. "Keskin bir darbe karşıtı" olduğunu ifade eden Türköne, "Darbecilerin idam edilmesinin ve en ağır cezalar ile cezalandırılmasının caydırıcılık anlamında önemli olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.

Zaman Gazetesi'nin eski yöneticileri ve yazarlarına yönelik soruşturma kapsamında Mümtazer Türköne ile iki kişiyle birlikte "Silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçundan; adliyeye birlikte getirildiği 9 kişi de "FETÖ / PDY Silahlı Terör Örgütüne üye olmak" suçundan tutuklanmışlardı.

"Darbecileri caydırmak konusunda çok ciddi katkılarım olmuştur"

Mümtazer Türköne hakimlik sorgusunda tüm suçlamaları reddetti. Türköne, "Ben yaklaşık 30 yıldır siyaset biliminin çok geniş alanlarında yazılar yazan bir akademisyenim. Yayınlanmış 16 kitabım mevcuttur. Bu kitaplardan ikisi doğrudan darbeler hakkında yazılmıştır. Diğer kitaplarımda da eksiksiz ve istisnasız demokrasi müdafaası yapılmaktadır. Bu uzmanlık birikimiyle darbe tehdidi konusunda toplumu cesaretlendirmek ve darbecileri caydırmak konusunda çok ciddi katkılarım olmuştur" dedi.

"Halkı sokağa çağırma patenti bana ait bir tezdir"

"Darbe günü sayın Cumhurbaşkanı'nın halkı sokağa çağırması hem gazetede, köşemde ve televizyon programlarında defaatle dile getirdiğim ve patenti bana ait olan bir tezdir" diyen Türköne, "Bunu darbe konusu gündeme geldiği zamanda dile getirmiş ve tavsiyelerde bulunmuşumdur. Nitekim emniyette alınan ifademde kanıt dosyası olarak bana sunulan 5 makalenin hiçbirinde teşbih, mecaz, metafor ve hatta eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek kabilinden darbe iması addedilecek tek kelime yoktur. Tersine hükümeti eleştirirken çözüm olarak dosyada yer alan her yazıda da demokratik çözümler, alternatifler, sandık ve seçim gösterilmiştir" diye konuştu.

"Keskin bir darbe karşıtıyım"

Hükümete karşı eleştirileri de olduğunu ve eleştiri özgürlüğünün geniş tutulmasının darbe iklimini de yok edeceğini bildiği için sürdürdüğünü dile getiren Türköne, "Ben radikal hatta keskin addedilebilecek bir darbe karşıtıyım. Bunun tek bir istisnası yoktur. Nitekim darbe gecesi de meşru hükümetin yanında yer aldığımı belirten, akabinde darbenin ihanet ve şerefsizlik olduğunu belirten tweetler attım. Sonrasında da darbe tehdidi devam ederken hükümeti destekleyen, darbeyi lanetleyen ve bütün toplumun dikkatini ve darbe sonrası toplumu restore edecek bu travmanın geçmesini sağlayacak uyarılarda bulundum. Benim kadar radikal bir darbe karşıtının darbeci ithamına maruz kalmasını, gördüğüm muamelenin ötesinde çok onur kırıcı buluyorum. Özellikle darbe gündemi sonrasında ülkenin duyduğu birlik, beraberlik için çaba harcama zamanı varken şahsımın bilhassa uluslararası camia da 'iktidarı eleştirenler darbe karşıtı olarak tutuklanıyor' şeklinde aleyhe bir propagandaya konu edilmesinden ülkem ve milletim adına derin bir üzüntü duyarım" şeklinde konuştu.

"Gülen örgütüyle herhangi bir bağlantım yoktur"

Fethullah Gülen örgütüyle herhangi bir bağlantısı olmadığını öne süren Mümtazer Türköne, "Kendisini tanıyorum. Zaman gazetesinin onun kontrolünde olduğunu biliyorum. Kendisiyle 2006 ve 2011 yıllında iki defa görüştüm. Aramızda kayda değer bir görüşme olmadı. Yanımda da AK partili yöneticiler mevcuttu. En son darbe olayından sonra çoğunluk gibi ben de hayal kırıklığı yaşadım ve o camiayla birlite olmaktan dolayı pişman oldum. Ben bir yazar olarak daha fazla okuyucuya ulaşmak amacıyla Türkiye'de tirajı en yüksek gazete olan Zaman gazetesinde yazmayı tercih ettim. Esasında başka da yazı yazabileceğim gazete yoktur. Kişilik olarak mühalif bir yapım vardır" dedi.

"Açıktan müdahale olmadı"

Gazetede yazdığı süre boyunca hangi konularda yazı yazacağı konusunda açıktan bir müdahale olmadığını belirten Türköne, "Bazen farklı konularda yazmam için güncel olaylar hatırlatıldı ve tavsiye edildi. Yazdığım hiçbir yazıya müdahale edilmedi. Şahsen de gazetenin yayın politikasıyla kendimi bağlı hissetmedim. Zaman zaman manşetlerde savunulan görüşlere aykırı yazılar yazdım. 2004 yılındaki Fethullah Gülen cemaatinin faaliyetlerinin sona erdirilmesine dair karar hakkında 2013 yılında aykırı görüşlerimi bildirdim. MGK'nın o anki şartlarına göre karar aldığını ve Fethullah Gülen cemaatine herhangi bir olumsuz uygulamanın hükümet tarafından uygulanmadığını belirttim.Bu yazı gazetenin yayın politikasına aykırı bir yazıydı. Buna rağmen bu yazıya da müdahale edilmedi" şeklinde konuştu.

"Darbecilerin idam edilmesi caydırıcılık anlamında önemli"

"Ülkemin yaşadığı trajediyi kendi yaşadığım trajedinin üstünde görüyorum" diyen Türköne sözlerini şöyle tamamladı: "Yani ülkem adına çok derin bir üzüntü yaşıyorum. 15 Temmuz gününde yaşanan darbe girişimi hakkında bir aydın olarak içimde derin bir yara hissediyorum. Ülkemin başına gelebileceklerinden endişeleniyorum. Darbecilerin idam edilmesinin ve en ağır cezalar ile cezalandırılmasının caydırıcılık anlamında önemli olduğunu düşünüyorum." DHA

Fransız Bilim Adamlarından İstanbul İçin Deprem Uyarısı

Marmara Denizi altında kurulan gözlem ekibinde görev alan Fransız bilim adamları, 6 aylık çalışma sonunda hazırladıkları raporu, Le Figaro gazetesi ile paylaştı. Uzmanlar iki fay hattının burun buruna olduğunu ve hareket etmediğini, ancak ilk hareketlilikte 2 metreye kadar kayma yaşanabileceğini ve bunun da 7 ila 8 büyüklüğünde depreme yol açabileceğini söylediler.

Fransız Le Figaro Gazetesi, ses dalgalarını ölçen balizlerinin, "İstanbul'un tektonik tabakalar altındaki fay hattında basıncın en yüksek seviyede olduğunu" gösterdiğini yazdı. Amerika'nın Sesi'nde yeralan habere göre, Marmara Denizi altında deprem olasılığını araştırmak üzere oluşturulan uluslararası bilim heyetinde yer alan Fransız uzmanlar, son araştırmaların "iki fay hattının burun buruna olduğunu ve hareket etmediğini, ancak ilk hareketlilikte 2 metreye kadar kayma yaşanabileceğini ve bunun 7 ila 8 richter büyüklüğünde bir depreme yol açacağını söylediler. Bilim adamları, "Ancak henüz bu depremin yarın mı yoksa 30 yıl sonra mı olacağı konusunda bir bilgimiz yok. Belki de bunu hiç bilemeyeceğiz" dediler.

"Fay hattındaki basınç en yüksek seviyede"

İstanbul'un 10 kilometre kadar güneyinde Avrasya ve Anadolu tektonik plakalarını ayıran bir jeolojik fay hattı bulunuyor. Ve bu iki tektonik plaka, birbirine orantılandığında, her yıl yaklaşık 20 mm. kayıyor. Ancak ara yüzeylerinde, sürtünme kuvveti serbestçe kaymalarını engelliyor. Dolayısıyla düzenli olarak bloke olan iki fay hattı, yıl içinde gerçekleşen tüm yer değiştirmeleri de biriktiren bir şekilde, bir kaç saniyede, ani hareketliliklerle kayıyor bu da şiddetli depremlere yol açıyor.
Yüzlerce kilometre uzunluğundaki Kuzey Anadolu fay hattı, 1912, 1939, 1942, 1943, 1944, 1957, 1967, 1999 ve 2014'te, bazı yerlerinden defalarca kırılma gösterdi. İzmit'te 1999'da, 18 bin kişinin öldüğü, 25 bin kişinin de yaralandığı 7.2 büyüklüğünde bir depreme yol açtı. İstanbul'da, Marmara Denizi'nin altında, uzun süredir fay hattında kırılma olmadı. İstanbul'da önemli bir deprem en son 250 yıl önce, 1766'da gerçekleşti.

‘7 veya 8 büyüklüğünde deprem’

Fransız Paris Yerküre Fizik Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Robin Lacassin, "Eğer o tarihten bu yana fay hattında hareketlilik olmadıysa, bu da demektir ki 2 metreye yakın bir haraketlilik olabilir. Ve bu 7 ila 8 büyüklüğünde bir deprem anlamına gelmektedir" dedi

Marmara Denizi altında karşılıklı sıkışan iki fay hattının yaratacağı deprem etkisinin ufak hareketlerle hissedilmeden geçip geçmeyeceğini araştırmak üzere aralarında Fransız bilim adamlarının da bulunduğu uluslararası bir uzman ekip kuruldu.

Projeye katılan Batı Bretagne Üniversitesi jeofizikçisi Jean-Yves Royer, "Suların elektromanyetik dalgaları bloke etmesi nedeniyle fay hareketlerini GPS aracılığıyla ölçemiyoruz. Bunun üzerine 2014 yılı sonunda, Marmara Denizi'nde, İstanbul'un güneyindeki bölümüne, 800 metre derinlikte, fay hattının 1700 metre uzunluğunda, ses dalgalarını ölçen akustik balizlerden oluşan bir ağ yerleştirdik. Fay hatlarının ayrışma uzaklığını ölçmek için balizler kendi aralarında iletişim sağlıyor. Ama bu sistem, dalga hızını belirleyen suyun sıcaklığı, basınç ve tuzluluk oranı gibi etkenlerin de çok iyi bilinmesini gerektiriyor "dedi.

"Çok büyük risk var"

Uluslararası uzman ekip Geophysical Research Letters adlı bilim dergisinde araştırmalarının ilk 6 aylık bölümünün sonuçlarını yayınladılar. Royer, "Balizler arasındaki uzaklıkları net bir şekilde ölçtük. Ve bir hareketlilik tespit etmedik. Bir yıllık gözlem rakamları da geldi. O da bu tespiti doğrular nitelikte. Fay hattı bloke olmuş durumda. Bu bizim için sürpriz olmadı ama son derece güzel bir deneysel onay anlamına geliyor. Emin olmak için deneylere devam etmek gerekiyor. Ama bu bulgu aynı zamanda çok büyük bir risk olduğunu doğruluyor ve bu çok endişe verici" diye konuştu.
Marmara Denizi altındaki ses balizlerinin 5 yıl deney alanında kalması öngörülüyor. Eğer sistemin dayanıklı olduğu görülürse, bu sistem deniz altını izleyen "sismografların da eklendiği sürekli bir izleme sistemine" çevrilebilecek.

"Deprem öngörüsü garanti değil"

Fransız uzman Royer, "Ama bu şu an 1 milyon Euro'ya mal olan sistemin maliyetinin 10 ila 100 katı arasında yükselmesi anlamına geliyor" diyerek işin finansal zorluklarına dikkat çekiyor. Üstelik bu kadar pahalı bir sistem depremin öngörülmesini de garanti edemiyor" görüşünü dile getirdi.

Paris Yerküre Fizik Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Robin Lacassin, " Bu jeolojik ve jeofizik ölçümlerin sonunda yalnızca potansiyel deprem riskini ve boyutunu tahmin edebiliriz. Araştırmanın bu haliyle depremin yarın mı yoksa 30 yıl sonra mı meydana geleceğini bilemeyiz. Belki de bu hiçbir zaman olanaklı olmayacak" dedi. DHA

5 Ağustos 2016 Cuma

Gülen'in avukatları yurt dışına kaçtı

Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce düzenlenen operasyonda, haklarında gözaltı kararı bulunan 31 avukattan, aralarında Fetullah Gülen'in avukatlarının da bulunduğu 6'sının yurt dışına kaçtığı tespit edildi.


AA muhabirinin emniyet yetkililerinden aldığı bilgiye göre, FETÖ soruşturması kapsamında, Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince, gözaltına alınan avukatlar; Ş.Y, K.K, H.B.A, İ.B, M.D, M.H, A.G.Ö, M.A, E.B, N.P, E.A, C.K, M.K, A.B, Ü.Y. ve M.D'nin emniyetteki işlemleri sürüyor.

Öte yandan firari şüphelilerden FETÖ elebaşı Gülen'in avukatlığını yaptığı bilinen Nurullah Albayrak ve Hayrettin Açıkgöz ile Mehmet Kadir Filizer, Hakan Yıldız, Melik Bayat ve Mustafa Dokumacı'nın yurt dışına kaçtıkları belirlendi.  Yetkililer, aralarında Mehmet Rasim Kuseyri ve Adnan Şeker'in de bulunduğu diğer 9 şüpheli avukatın yakalanması için çalışmaların sürdüğünü bildirdi.

Şüpheliler, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliğiyle" suçlanıyor.  Hürriyet

Obama'nın kızı Sasha, restoranda kasiyerliğe başladı

ABD Başkanı Barack Obama'nın 15 yaşındaki kızı Sasha, bir deniz ürünleri restoranında kasiyer olarak çalışmaya başladı. Sasha Obama'yı 6 gizli servis ajanı koruyor.


ABD basınında yer alan haberlerde, 15 yaşındaki Sasha Obama'nın Massachusetts eyaletininin Martha's Vineyard Adası'nda bir deniz restoranında kasiyerlik yapmaya başladığı bildirildi.

Obama ailesinin genelde yazlarını geçirmek için tercih ettiği Martha's Vineyard'daki restoranda çalışan Sasha Obama'nın güvenliğinin 6 gizli servis ajanı tarafından sağlandığı belirtildi. First Lady Michelle Obama, daha önce yaptığı açıklamalarda kızlarını olabildiğince normal koşullarda büyütmek istediğini söylemişti.

Sasha'nın ablası Malia ise film setlerinde stajyerlik yapmıştı.

ABD Başkanı Obama daha önce aynı restoranda sipariş verirken...