Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, Üsküdar-Beykoz arasına metro hattı ve Harem-Beylerbeyi-Küçüksu Tüneli'nin yapılacağı müjdesini verdi.
Üsküdar Belediye Meclisi, 2017 Mali Yılı Bütçesi ve Stratejik Plan ile Performans Programını görüşmek üzere Ekim ayı olağan toplantısını gerçekleştirdi.
Toplantıda Stratejik Plan ile yine Stratejik Planda yer alan amaç ve hedeflere bağlı olarak hazırlanan Performans Programı da oy çokluğuyla kabul edildi.
Üsküdar Belediyesi Meclis Salonu'nda gerçekleştirilen bütçe görüşmelerine, Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, Başkan Yardımcıları, AK Parti ve CHP Meclis Üyeleri'nin yanı sıra Üsküdar Belediyesi birim müdürleri de katıldı.
İlçede planlanan yatırım ve projeler ile müdürlük harcama kalemlerini içeren 410 milyon liralık 2017 yılı bütçesi Meclis'e sunuldu. Yapılan oylamada bütçe oy çokluğuyla meclisten geçti.
2 büyük proje
Bütçe görüşmelerini değerlendiren Başkan Hilmi Türkmen, bu dönem yapılacak 'Kentsel Dönüşüm' çalışmalarının yanı sıra 'Üsküdar Meydan Düzenlemesi', temizlik, eğitim, sağlık, spor, kültür sanat, sosyal yardım alanlarında yapılan ve yapılacak olan projeler hakkında da bilgiler verdi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile görüştüğüne değinen Türkmen, bütçe görüşmeleri sırasında Üsküdar'da başlanacak 2 büyük projenin de müjdesini verdi.
Üsküdar-Beykoz arasına metro geliyor
Türkmen, Kadir Topbaş'ın kamuoyuyla paylaşabilirsin dediğine değinerek, "Raylı sistem Üsküdar'dan Beykoz'a kadar uzanacak. Marmaray'ın hemen çıkışından başlayarak yer altından Beykoz'a yeni bir metro hattı inşa edilecek. Tabi projeleri yapılıyor. 2019'a yetişmese de 2020-2021'e yetiştirilmesi amaçlanıyor. Şimdiden halkımıza hayırlı olsun" diye konuştu.
Harem-Beylerbeyi-Küçüksu tüneli
Türkmen, Üsküdar'a yapılacak diğer büyük projenin de Harem'den başlayarak yine Beykoz'a uzanacağını söyledi.
Türkmen, "Diğer proje yine Harem'den başlayacak. Beylerbeyi Stadı'nın olduğu yerin hemen oradan çıkacak oradan tekrar yer altından devam ederek Küçüksu'ya kadar uzanacak. Lastik tekerlekli araçların geçiş yapacağı Tünel projesi de hayata geçirilecek. Bu iki proje eş zamanlı yürütülecek. Birisi metro diğeri de lastik tekerlekli araçlar için tünel olacak" diyerek Üsküdarlılara müjdeyi verdi.
"Üsküdar Meydanı'ndaki şantiye görünümünden kurtulacak"
Üsküdar'da 2 tane önemli hedefleri olduğunu söyleyen Türkmen, bunlardan birisinin 'Kentsel Dönüşüm' diğerinin de 'Üsküdar Meydan Projesi' olduğunu belirtti.
Türkmen, kentsel dönüşümde önemli mesafe kaydettiklerine belirterek, "Meydanla ilgili de 2004'ün Mayıs ayında Marmaray'ın temelinin atıldığı günden bu yana sürekli bir şantiye görünümü hali mevcut. Süratle yeni hizmet binamıza taşındık. Eski belediye binasını yıktık. Proje tamamlandığında altı 1000 araçlık otopark üstü meydan olarak düzenlenecek. Mevcut alan 3 kat genişleyecek. Oradaki katlı otoparkı da yıl başına kadar oradan kaldırmış olacağız. Mimar Sinan alanı 17 bin metrekare olacak. Muazzam bir Üsküdar Meydanı inşallah 2018 yılının Ağustos ayına bitirmiş olmayı hedefliyoruz" diye konuştu.
Meydanda bulunan Korkmazlar Çarşısı'ndaki dükkan sahiplerinin de mağdur edilmeyeceğini vurgulayan Türkmen, "Hak sahipleriyle yapılacak projeyi görüştük. Önümüzdeki hafta buradaki mal sahibi dostlarımızı davet edip yeni yapılacak dükkanları nasıl olacak numarası ne olacak herkese tek tek yerini göstereceğiz. Oranın da yıkımıyla birlikte buraları da komple meydana dahil etmiş olacağız. Yeni yapılacak olan iş merkezini Mimar Sinan Meydanı'ndaki belediye binasının arka kısmına yerleştirilecek. Burası AVM olmayacak, meydanı tekrar beton yığını haline getirmek söz konusu değil. Korkmazlar Çarşısı'ndaki dükkanların taşınacağı güzel bir iş merkezi olacak" dedi.
Türkmen, hükümet konağı ile yeni belediye binası arasındaki 2 bin 600 metrekarelik özel mülk olan alanın da kamulaştırılacak meydana dahil olacağını belirtti.
Harem Otogarı taşınıyor
İBB'nin planlanmasını tamamladığı ve ihalesini yaptığı projeler olduğunu vurgulayan Türkmen, Harem Otogarı'nın taşınacağını söyledi.
Türkmen, "Ataşehir'de yeni bir otogar ihalesi yapıldı. Yeni otogar tamamlandığında Harem Otogarı oraya taşınacak. Ve sonrasında Harem muazzam bir rekreasyon alanı olacak. Gökdelenler oteller yapılacak deniliyor. Öyle bir şey olmayacak. Dinlenme alanları, çocuk oyun alanları, parklar ile Harem özel bir yere dönüşecek" dedi.
Büyük projeler tamamlandı
Üsküdar'da yapımı süren iki önemli proje daha bulunduğunu hatırlatan Türkmen, Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy Metro hattının ve Avrasya Tüp Geçidi'nin tamamlanmak üzere olduğunu söyledi. Çamlıca Tepesi'ndeki anten kirliğinin de artık sona ereceğine dikkat çekti.
Başkan Türkmen, sadece Üsküdar ve İstanbul'un değil aynı zaman da Türkiye'nin de sayılı projelerinden olan bu iki projenin yakın zamanda açılacağına vurgu yaparak, şunları söyledi:
"Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy Metro hattı 2017'nin Mayıs ayında halkımızın hizmetine sunulacak. Avrasya Tüp Geçidi ise 20 Aralık 2016'da açılacak.
Yine 2017'nin Mayıs ya da Haziran aylarında yıllardır konuşulan ama hiç çözülemeyen Çamlıca Tepesi'ndeki anten kirliliği de nihayet sona ermiş olacak. Büyük Çamlıca'daki TV-radyo vericileri kaldırılıp Küçük Çamlıca Tepesi'ndeki inşası süren tek bir kuleye taşınacak.
53 kattan oluşan kule 220 metre yüksekliğe sahip. Her bir katının yüksekliği 4.5 metre olan Çamlıca TV-Raydo Kulesi'nin üzerinde 165 metre uzunluğunda anten olacak. Toplam uzunluğu 365 metreye ulaşan kulenin maliyeti 170 milyon TL civarında olacak. Çamlıca TV Radyo Kulesi tamamlandığında İstanbul'un sembolü olacak.
Cumhuriyet tarihinin en büyük eseri olacak olan Çamlıca Cami'nin de inşaatı 2017'de tamamlanacak. Ramazan ayında ibadete açılacak. Fakat çevre düzenlemeleri bir süre daha devam edecek."
Tarihi Beylerbeyi Tüneli'ni yeniden trafiğe açarak vatandaşlarımızın hizmetine sunduklarını hatırlatan Türkmen, "Boğaz trafiğine takılmadan Üsküdar'a ulaşımı kolaylaştırdık. O güzergâhı kullananlar için güzel bir hizmet oldu" diye konuştu.
Daha yeşil bir Üsküdar
Üsküdar'da kişi başına düşen yeşil alanın oranını 8.9 metrekareye çıkarmayı hedeflediklerini söyleyen Türkmen, bunun dünya startlarını yakalayan bir oran olduğunu belirterek, "Göreve geldiğimiz 2014 senesinde hedefimizi kişi başına 10 metrekare olarak belirlemiştik. Hamdolsun bu sene sonuna kadar bunu kişi başına 9 metrekare yaparak sonrasında bu oranı hedeflediğimiz noktaya ulaşacağız" dedi.
Validebağ Kent Ormanı Korusu hayata geçiriliyor
Türkmen, seçim vaatleri arasında bulunan 'Validebağ Kent Ormanı' projesini 2017 yılında gündemlerine alacaklarını belirtti.
Türkmen, "Şu an İBB ile proje çalışmalarımız devam ediyor. Validebağ Korusu'nun önümüzdeki dönemde bu halinden çok farklı bir noktaya taşıyacağız. O bölgede yaşayan vatandaşlarımızla, dostlarımızla yapacağımız görüşmelerimizde mutabık kalacağımız projeyi hayata geçireceğiz" dedi.
Bağlarbaşı Spor Kompleksi açılıyor
Türkmen, spora yönelik yatırımlarını 2017 yılında da sürdüreceklerine vurgu yaparak, Üsküdar Belediyesi ve Vakıfbank arasında yapılan protokolle Bağlarbaşı'nda muazzam bir kapalı spor salonu inşa ettiklerini söyledi.
Türkmen, 2016'nın Kasım ayında spor salonunu açacaklarını söyledi. Salonun 3 bin kişilik olacağını belirten Türkmen, "Türkiye'nin en mükemmel kapalı spor merkezlerinden bir tanesini yaptık. Merkezin içinde adeta yok yok. Hentbol, basketbol salonları, yüzme havuzu, fitnes salonu, sosyal tesisler, kapalı otoparkı ile muazzam bir eser meydana geldi" şeklinde konuştu.
Türkmen konuşmasının son bölümünde Ünalan'da yapımı bitmek üzere olan Ünalan Kapalı Spor Salonu'nu da yakında hizmete açacaklarını söyledi.
8 Ekim 2016 Cumartesi
7 Ekim 2016 Cuma
Danıştay son kararı verdi: 2018'de özel kurslar tek ders verebilecek
Danıştay, Milli Eğitim Bakanlığının özel eğitim kurslarına getirdiği "3 bilim grubu" sınırlamasını, 15 Temmuz'dan sonra FETÖ ile ilişkisi nedeniyle okulları kapatılan bir grubun başvurusuyla durdurmuştu. Bakanlığın itiraz ettiği yürütmeyi durdurma kararıyla ilgili Danıştay son sözünü söyledi. İdari Dava Daireleri Kurulu, bakanlığı haklı buldu.
Milli Eğitim Bakanlığı ile özel okullar arasında anlaşmazlık konusu olan ve daha önce yürütmesi durdurulan "3 bilim grubu" sınırlamasıyla ilgili Danıştay nihai kararını verdi. İdari Dava Daireleri Kurulu, bakanlığı haklı buldu ve yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı.
Milli Eğitim Bakanlığı ile özel okullar arasında davalık olan özel eğitim kurslarıyla ilgili Danıştay son kararını verdi. Milli Eğitim Bakanlığının, özel okulların en fazla 3 bilim grubunda özel eğitim kursu açabileceğine ilişkin düzenlemesinin yürütmesi Danıştay 8. Dairesi tarafından durdurulmuştu. Bakanlığın itirazı üzerine dosyayı görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, son sözü söyledi, yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı.
FETÖ ile siyasette yaşanan krizlerden biri olan dershanelerin özel eğitim kurumlarına dönüştürülmesi kararının ardından Milli Eğitim Bakanlığı, 18 Eylül 2015’te özel öğrenci etüt merkezlerinin en fazla üç bilim grubunda kurs açmasına izin veren bir genelge yayımlamıştı. Nil Eğitim Hizmetleri şirketinin bu düzenlemeye karşı açtığı dava üzerine Danıştay 8. Dairesi Şubat 2016’da bu maddeyi iptal etmişti. Bakanlık da bunun üzerine özel öğretim kurslarında "bilim grubu", yani açılacak ders sayısını beşe çıkarmıştı.
Bakanlığın 5 Ağustos 2016'da Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile de "bilim grubu" sayısı bire düşürülmüştü. Böylece özel öğretim kursları, daha önce Talim Terbiye Kurulu tarafından Türk dili ve edebiyatı, matematik, fizik, kimya, biyoloji, tarih, coğrafya ve felsefe olmak üzere belirlenen sekiz bilim grubundan sadece birini seçerek ders verebilecekti.
Bakanlık, mevcut özel öğretim kurslarıyla ilgili de özel okullara 1 Temmuz 2018'e kadar, kurumların bir bilim grubunda faaliyet göstermeye uygun hale getirilmesi için süre tanımıştı. Kurum açma izni bir bilim grubuna uygun olarak yeniden düzenlenmemiş olan özel öğrenci etüt eğitim merkezlerinin hakkında ise sürekli kapatma işlemi uygulanacağı belirtilmişti.
Milli Eğitim Bakanlığı düzenlemenin gerekçesi olarak da uygulamada karşılaşılan aksaklıkların çözümü ile öğrenci ve velilerin yaşayabileceği muhtemel sorunların önlenmesini açıklamıştı.
8 Ağustos 2015 tarihli "Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik"in yürütmesinin durdurulması kararına Milli Eğitim Bakanlığının itirazının ardından dosyayı görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, MEB'in başvurusunu haklı bularak söz konusu kararı kaldırdı. Böylece yönetmeliğin özel eğitim kurumlarının açacağı özel eğitim kursları sınırlaması hükümleri yeniden geçerlilik kazandı. cnntürk
Milli Eğitim Bakanlığı ile özel okullar arasında anlaşmazlık konusu olan ve daha önce yürütmesi durdurulan "3 bilim grubu" sınırlamasıyla ilgili Danıştay nihai kararını verdi. İdari Dava Daireleri Kurulu, bakanlığı haklı buldu ve yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı.
Milli Eğitim Bakanlığı ile özel okullar arasında davalık olan özel eğitim kurslarıyla ilgili Danıştay son kararını verdi. Milli Eğitim Bakanlığının, özel okulların en fazla 3 bilim grubunda özel eğitim kursu açabileceğine ilişkin düzenlemesinin yürütmesi Danıştay 8. Dairesi tarafından durdurulmuştu. Bakanlığın itirazı üzerine dosyayı görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, son sözü söyledi, yürütmeyi durdurma kararını kaldırdı.
FETÖ ile siyasette yaşanan krizlerden biri olan dershanelerin özel eğitim kurumlarına dönüştürülmesi kararının ardından Milli Eğitim Bakanlığı, 18 Eylül 2015’te özel öğrenci etüt merkezlerinin en fazla üç bilim grubunda kurs açmasına izin veren bir genelge yayımlamıştı. Nil Eğitim Hizmetleri şirketinin bu düzenlemeye karşı açtığı dava üzerine Danıştay 8. Dairesi Şubat 2016’da bu maddeyi iptal etmişti. Bakanlık da bunun üzerine özel öğretim kurslarında "bilim grubu", yani açılacak ders sayısını beşe çıkarmıştı.
Bakanlığın 5 Ağustos 2016'da Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliği ile de "bilim grubu" sayısı bire düşürülmüştü. Böylece özel öğretim kursları, daha önce Talim Terbiye Kurulu tarafından Türk dili ve edebiyatı, matematik, fizik, kimya, biyoloji, tarih, coğrafya ve felsefe olmak üzere belirlenen sekiz bilim grubundan sadece birini seçerek ders verebilecekti.
Bakanlık, mevcut özel öğretim kurslarıyla ilgili de özel okullara 1 Temmuz 2018'e kadar, kurumların bir bilim grubunda faaliyet göstermeye uygun hale getirilmesi için süre tanımıştı. Kurum açma izni bir bilim grubuna uygun olarak yeniden düzenlenmemiş olan özel öğrenci etüt eğitim merkezlerinin hakkında ise sürekli kapatma işlemi uygulanacağı belirtilmişti.
Milli Eğitim Bakanlığı düzenlemenin gerekçesi olarak da uygulamada karşılaşılan aksaklıkların çözümü ile öğrenci ve velilerin yaşayabileceği muhtemel sorunların önlenmesini açıklamıştı.
8 Ağustos 2015 tarihli "Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik"in yürütmesinin durdurulması kararına Milli Eğitim Bakanlığının itirazının ardından dosyayı görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, MEB'in başvurusunu haklı bularak söz konusu kararı kaldırdı. Böylece yönetmeliğin özel eğitim kurumlarının açacağı özel eğitim kursları sınırlaması hükümleri yeniden geçerlilik kazandı. cnntürk
Etiketler:
darbe,
fethullah gülen,
haber,
ohal,
okul
THY'den kritik kış saati düzenlemesi
Türk Hava Yolları (THY), yeni saat düzenlemesiyle ilgili olarak, 30 Ekim 2016-25 Mart 2017'de yapılacak uçuşlarda, yolcularının herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmaması için gereken tüm çalışmaları tamamladığını duyurdu.
THY Basın Müşavirliğinden yapılan açıklamaya göre, ilgili Bakanlar Kurulu kararı ile kış saati uygulamasının kaldırılması ve yaz saati uygulamasının tüm yıl sürecek olması nedeniyle uçuşların tarife yapısı yeniden düzenlendi.
THY, 8-9 Ekim'de yapılacak işlemle, 30 Ekim 2016 ile 25 Mart 2017 arasında yapılacak seferlere ait saatleri, havacılık alanındaki uluslararası ve yerel otoritelerin hava trafik düzenlemelerine uyum sağlanabilmesi açısından, Türkiye çıkışlı ve Türkiye varışlı bir saat ileriye alacak.
İlgili tarife düzenlemesi sonrası yapılan tarih değişikliği ve iade talepleri, yolcu biletlerindeki orijinal ücret kurallarına göre işlem görecek.
Açıklamada, yolcuların seyahatlerinden önce uçuşlarıyla ilgili son durumu, Türk Hava Yolları internet adresi ve çağrı merkezinden öğrenmeleri istendi.
Nobel Barış Ödülü Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos'a
Nobel Barış Ödülü'nün Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos'a verilmesi kararlaştırıldı. Santosk FARC ile dört yıl süren görüşmelerin ardından ülkede 52 yıldır süren savaşa son verecek barış anlaşmasını imzalamıştı. Ancak anlaşma referandumda reddedildi.
Nobel Barış Ödülü için 376 aday vardı. Ödüle, Kolombiya'da 52 yıllık çatışmaya FARC örgütü ile varılan barış anlaşmasıyla son veren Devlet Başkanı Juan Manuel Santos layık görüldü.
Barış Ödülü'nün Santos'a verileceğine ilişkin açıklama Norveç'in başkenti Oslo'da yapıldı. 228 kişi ve 148 kurum aday olarak gösteriliyordu. Ancak Nobel kuralları gereği hiçbiri deklare edilmemişti.
Adaylar arasında son dönemde Suriye'de enkazdan kurtarma çalışamalarında adını sıklıkla duyduğumuz "Beyaz Kasklılar" yardım örgütü de vardı. Hatta Suriyeli mültecileri ağırlayan Yunan adalarının da adı geçmişti. Kazanansa, Kolombiya'da 52 yıllık çatışmaya son veren barış anlaşması sebebiyle, Devlet Başkanı Santos oldu.
Oslo'da yapılan açıklamada Santos'un barış çabaları övüldü.
Ülkede barış anlaşmasına dair yapılan referandumdan sandıktan hayır çıkmış, hatta o karar sonrası Nobel şansının azaldığı yorumları yapılmıştı. Küba'da yapılan görüşmeler sonrası varılan anlaşma çatışmalarda kullanılan kurşunlardan yapılan kalemle imzalanmış, törene BM Genel Sekreteri dahil pek çok yabancı devlet adamı da katılmıştı.
Nobel Barış Ödülü için 376 aday vardı. Ödüle, Kolombiya'da 52 yıllık çatışmaya FARC örgütü ile varılan barış anlaşmasıyla son veren Devlet Başkanı Juan Manuel Santos layık görüldü.
Barış Ödülü'nün Santos'a verileceğine ilişkin açıklama Norveç'in başkenti Oslo'da yapıldı. 228 kişi ve 148 kurum aday olarak gösteriliyordu. Ancak Nobel kuralları gereği hiçbiri deklare edilmemişti.
Adaylar arasında son dönemde Suriye'de enkazdan kurtarma çalışamalarında adını sıklıkla duyduğumuz "Beyaz Kasklılar" yardım örgütü de vardı. Hatta Suriyeli mültecileri ağırlayan Yunan adalarının da adı geçmişti. Kazanansa, Kolombiya'da 52 yıllık çatışmaya son veren barış anlaşması sebebiyle, Devlet Başkanı Santos oldu.
Oslo'da yapılan açıklamada Santos'un barış çabaları övüldü.
Ülkede barış anlaşmasına dair yapılan referandumdan sandıktan hayır çıkmış, hatta o karar sonrası Nobel şansının azaldığı yorumları yapılmıştı. Küba'da yapılan görüşmeler sonrası varılan anlaşma çatışmalarda kullanılan kurşunlardan yapılan kalemle imzalanmış, törene BM Genel Sekreteri dahil pek çok yabancı devlet adamı da katılmıştı.
Göztepe-Kazlıçeşme arası yarından itibaren 15 dakika...
Göztepe-Kazlıçeşme arasında süreyi 100 dakikadan 15 dakikaya indirecek Avrasya Tüneli yarın açılıyor. İlk geçişi Cumhurbaşkanı Erdoğan gerçekleştirecek. 20 Aralık’ta açılacak dev projede asfalt çalışması tamamlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yarın kendi kullanacağı makam otomobiliyle Avrupa yakasından Asya yakasına geçerek tünelden ilk geçişi gerçekleştirecek.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü 26 Ağustos'ta hizmete açılırken, Boğaz'ın iki yakasını bu kez yer altında birleştiren Avrasya Tüneli'nin çalışmalarında da sona gelindi. Yap-işlet-devret modeliyle Türk- Kore Ortak Girişimi ATAŞ sorumluluğunda, otomobiller için İstanbul Boğazı'nın altına yapılan 14.6 kilometrelik Avrasya Tüneli Projesi'nde çalışmalar 7/24 devam ediyor.
YER ALTINDA ÇALIŞMA
Proje kapsamında, Kazlıçeşme 'U Dönüş' yapısı tamamlanırken, Yenikapı ve Samatya alt geçitlerinin imalatı ve diğer yol işlerinde son aşamaya gelindi.
Sabah'ta yer alan habere göre, Sarayburnu-Kazlıçeşme ile Harem- Göztepe arasındaki bağlantı yollarına tünel istikametini gösteren tabelalar da yerleştirildi.
Yer üstünde olduğu gibi yeraltında da hummalı bir çalışma yürütülüyor. Avrasya Tüneli'nin asfalt çalışması tamamlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yarın kendi kullanacağı makam otomobiliyle Avrupa yakasından Asya yakasına geçerek tünelden ilk geçişi gerçekleştirecek.
Çalışmaların belirlenen takvime uygun olarak sürdüğü, açılışın ise 20 Aralık'ta yapılacağı belirtildi. 2011 yılında başlanan, 1 milyar 250 milyon dolarlık yatırımla İstanbul Boğazı'nın 106 metre altında yapılan Avrasya Tüneli'nden günde 100 bin aracın geçeceği öngörülüyor.
GİŞELER TAMAMLANIYOR
Avrasya Tüneli'nde Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nde uygulanan Serbest Geçiş Sistemi yerine hali hazırda Boğaz Köprüsü'nde uygulanan şeritler arası ada barındıran gişe yapıları yapılacak. Ücret toplama sadece otomatik sistemler üzerinden yapılacak olup trafik sıkışıklığına yol açabilecek nakit toplama olmayacak. Buna karşın OGS ve HGS kullanıcıları için farklı şeritler olmayacak, tüm şeritlerden geçiş yapılabilecek.
Cemaatte kavga çıktı
Cemaatte kavga... Kamuoyunda Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, Marifet Derneği Başkanı Muhammmed Keskin ile bağlantısını kestiğini açıkladı. Keskin, Şefik Kocaman ve ekibine yaptığım tüm övgülerden geri dönüyorum. Frenleri patlamış. Yarın ne olacağı belli değil” dedi.
Yeni Şafak'ta yer alan habere göre Cübbeli Ahmet, Marifet Derneği hakkında daha önce yaptığı methiyelerden geri döndüğünü duyurdu. Cübbeli Ahmet, "Benim Marifet Derneği ile ilişkim kesilmiştir. Muhammed Keskin, Şefik Kocaman ve ekibine yaptığım tüm övgülerden geri dönüyorum. Frenleri patlamış. Yarın ne olacağı belli değil. Ben bunlardan korkmuyorum. Bunların ağa babalarından korkmadım, bunlardan mı korkacağım" dedi.
'HOCAEFENDİ'Yİ ZİYARETİME İZİN VERMİYORLAR'
Mahmut Ustaosmanoğlu'nu ziyaret etmesine izin verilmediğini belirten Cübbeli Ahmet, "Efendi Hazretleri'ni ziyarete gittiğimde kapıyı suratıma kapatıp içeri dahi almadılar. Bu zamana kadar böyle bir şeyi size söyledim mi? Yine söylemezdim, ama hakiki yüzleri ortaya çıktı" şeklinde konuştu.
'GÖRECEĞİZ BAKALIM KİME ALLAH'IN TOKADI GELECEK'
Muhammed Keskin'in, avukatını aradığını belirten Cübbeli Ahmet, "1 saate yakın konuşmuş. Sonunda 'Allah'ın tokadı gelecek' demiş. Göreceğiz bakalım kime gelecek Allah'ın tokadı" diye konuştu.
USTAOSMANOĞLU'NUN BACANAĞI
Marifet Derneği Başkanı Keskin Mahmut Ustaosmanoğlu'nun bacanağı.
Keskin daha önce de Beykoz Çavuşbaşı'nda yaptırılan kaçak inşaat ile gündeme gelmişti. Marifet Derneği tarafından Beykoz Çavuşbaşı'ndaki orman arazisine kaçak olarak yaptırılan inşaat geçtiğimiz şubat ayında belediye ekipleri tarafından yıkıldı.
Binayla ilgili "Mahmud Efendi Külliyesi yıkılıyor" haberlerine ise İsmailağa Vakfı'ndan tepki gelmişti.
Yapılan açıklamada "Külliyenin ne yapımında, ne de yapılan müdahalede, İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı'nın ilgisi de dahli de söz konusu değildir" denilmişti.
Yeni Şafak'ta yer alan habere göre Cübbeli Ahmet, Marifet Derneği hakkında daha önce yaptığı methiyelerden geri döndüğünü duyurdu. Cübbeli Ahmet, "Benim Marifet Derneği ile ilişkim kesilmiştir. Muhammed Keskin, Şefik Kocaman ve ekibine yaptığım tüm övgülerden geri dönüyorum. Frenleri patlamış. Yarın ne olacağı belli değil. Ben bunlardan korkmuyorum. Bunların ağa babalarından korkmadım, bunlardan mı korkacağım" dedi.
'HOCAEFENDİ'Yİ ZİYARETİME İZİN VERMİYORLAR'
Mahmut Ustaosmanoğlu'nu ziyaret etmesine izin verilmediğini belirten Cübbeli Ahmet, "Efendi Hazretleri'ni ziyarete gittiğimde kapıyı suratıma kapatıp içeri dahi almadılar. Bu zamana kadar böyle bir şeyi size söyledim mi? Yine söylemezdim, ama hakiki yüzleri ortaya çıktı" şeklinde konuştu.
'GÖRECEĞİZ BAKALIM KİME ALLAH'IN TOKADI GELECEK'
Muhammed Keskin'in, avukatını aradığını belirten Cübbeli Ahmet, "1 saate yakın konuşmuş. Sonunda 'Allah'ın tokadı gelecek' demiş. Göreceğiz bakalım kime gelecek Allah'ın tokadı" diye konuştu.
USTAOSMANOĞLU'NUN BACANAĞI
Marifet Derneği Başkanı Keskin Mahmut Ustaosmanoğlu'nun bacanağı.
Keskin daha önce de Beykoz Çavuşbaşı'nda yaptırılan kaçak inşaat ile gündeme gelmişti. Marifet Derneği tarafından Beykoz Çavuşbaşı'ndaki orman arazisine kaçak olarak yaptırılan inşaat geçtiğimiz şubat ayında belediye ekipleri tarafından yıkıldı.
Binayla ilgili "Mahmud Efendi Külliyesi yıkılıyor" haberlerine ise İsmailağa Vakfı'ndan tepki gelmişti.
Yapılan açıklamada "Külliyenin ne yapımında, ne de yapılan müdahalede, İsmailağa Camii İlim ve Hizmet Vakfı'nın ilgisi de dahli de söz konusu değildir" denilmişti.
6 Ekim 2016 Perşembe
FETÖ'den açığa alınan polis intihar etti
Bayburt'ta FETÖ operasyonları kapsamında açığa alınan 12 bin 800 polis arasında adı geçen Bayburt Emniyet Müdürlüğü'nde görevli 32 yaşındaki Emrah Oğuz, intihar etti.
Olay, 3 Ekim günü gece geç saatlerinde yaşandı. FETÖ operasyonları kapsamında açığa alındığını öğrenen Emrah Oğuz, iddialara göre tabancasını teslim etmek için gittiği Bayburt Emniyet Müdürlüğü yakınlarında tabancayla başına ateş ederek intihar etti. Kanlar içinde kalan ve çevreden olayı görenlerin çağırdığı ambulansla Bayburt Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Emrah Oğuz, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Erzurumlu olan Emrah Oğuz'un Trabzon Adli Tıp Kurumu'na gönderilen cenazesi, 4 Ekim günü gerekli işlemlerin ardından ailesine teslim edildi. DHA
5'nci sınıflar yalnız dil dersi alacak
Milli Eğitim Bakanlığı'nın reform paketine göre 5'nci sınıfta öğrencilere yalnızca yabancı dil eğitimi verilecek.
Başbakan Binali Yıldırım’ın önceki gün eğitimle ilgili açıkladığı reform paketinin ayrıntıları netleşti. Habertürk'te yeralan habere göre, 4+4+4 eğitim sisteminde 5. sınıfta sadece dil eğitimi verilecek. Okul öncesi zorunlu eğitim sistemi önce prefabrik sınıflarda pilot çalışmayla denenecek. Tekli eğitimde ders saat 09.00’da başlayacak, akşam 16.00’da sona erecek.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2.5 yıldır üzerinde çalıştığı yabancı dil projesini hayata geçirecek. MEB, bu çerçevede okullarda yabancı dil eğitiminin kalitesini artırmayı hedefliyor. Buna göre 5. sınıfta sadece Türkçe ve yabancı dil eğitimi verilecek. Bu kademede Türkçe-İngilizce, Türkçe-Fransızca, Türkçe-Almanca, Türkçe-Arapça gibi dersler yer alacak.
Yabancı dil öğretmeni ataması artırılacak
Müfredata göre 5. sınıfta işlenmesi gereken konular, 4. ve 6. sınıf derslerine yayılacak. İlkokul ikinci sınıfta başlayan İngilizce dersi programı devam edecek. Her yıl yaklaşık bin 500 yabancı dil öğretmeni atayan MEB, bu sayıyı artıracak.
İngilizce’nin yanı sıra Almanca, Fransızca ve Arapça gibi dillerde de öğretmen kontenjanı artırılacak. MEB, tekli eğitime geçilmesi kapsamında 3 bin yeni okul yapmayı hedefliyor. Her sınıf mevcudunu 30 öğrenci olarak planlayan MEB, okul giriş çıkış saatlerini de belirledi. Buna göre yeni sistemde öğrenciler sabah 09.00’da ders başı yapacak. Akşam 16.00’da dersler sona erecek. Yapılacak müfredat çalışmalarıyla ders sayısı azaltılacak ama ders yoğunluğu artırılacak.
MEB, okul öncesi zorunlu eğitime pilot uygulama ile başlayacak. Belirlenecek illerde okulların içine veya bahçesine prefabrik, betonarme ya da konteyner anaokulları yapılacak ve burada eğitim verilmeye başlanacak. Pilot uygulamanın başarılı olması halinde sistem Türkiye geneline yaygınlaştırılacak.
Başbakan Binali Yıldırım’ın önceki gün eğitimle ilgili açıkladığı reform paketinin ayrıntıları netleşti. Habertürk'te yeralan habere göre, 4+4+4 eğitim sisteminde 5. sınıfta sadece dil eğitimi verilecek. Okul öncesi zorunlu eğitim sistemi önce prefabrik sınıflarda pilot çalışmayla denenecek. Tekli eğitimde ders saat 09.00’da başlayacak, akşam 16.00’da sona erecek.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2.5 yıldır üzerinde çalıştığı yabancı dil projesini hayata geçirecek. MEB, bu çerçevede okullarda yabancı dil eğitiminin kalitesini artırmayı hedefliyor. Buna göre 5. sınıfta sadece Türkçe ve yabancı dil eğitimi verilecek. Bu kademede Türkçe-İngilizce, Türkçe-Fransızca, Türkçe-Almanca, Türkçe-Arapça gibi dersler yer alacak.
Yabancı dil öğretmeni ataması artırılacak
Müfredata göre 5. sınıfta işlenmesi gereken konular, 4. ve 6. sınıf derslerine yayılacak. İlkokul ikinci sınıfta başlayan İngilizce dersi programı devam edecek. Her yıl yaklaşık bin 500 yabancı dil öğretmeni atayan MEB, bu sayıyı artıracak.
İngilizce’nin yanı sıra Almanca, Fransızca ve Arapça gibi dillerde de öğretmen kontenjanı artırılacak. MEB, tekli eğitime geçilmesi kapsamında 3 bin yeni okul yapmayı hedefliyor. Her sınıf mevcudunu 30 öğrenci olarak planlayan MEB, okul giriş çıkış saatlerini de belirledi. Buna göre yeni sistemde öğrenciler sabah 09.00’da ders başı yapacak. Akşam 16.00’da dersler sona erecek. Yapılacak müfredat çalışmalarıyla ders sayısı azaltılacak ama ders yoğunluğu artırılacak.
MEB, okul öncesi zorunlu eğitime pilot uygulama ile başlayacak. Belirlenecek illerde okulların içine veya bahçesine prefabrik, betonarme ya da konteyner anaokulları yapılacak ve burada eğitim verilmeye başlanacak. Pilot uygulamanın başarılı olması halinde sistem Türkiye geneline yaygınlaştırılacak.
Etiketler:
başbakan,
binali yıldırım,
haber,
okul
Hükümet 2 bin TL işsizlik maaşı üzerinde çalışıyor
Hükümet işsiz kalanlara 15 ay süreyle 2 bin liraya varan maaş ödenmesi üzerinde çalışıyor. İşsizlik maaşı alabilmenin şartları da azaltılıyor.
Hürriyet'te yer alan habere göre, işsiz kalanlara sağlanan imkanlar artırılıyor.
İşçilere işsiz kaldıklarında ödenen maaşın artırılması, süresinin uzatılması, yararlanmanın kolaylaştırılması için düğmeye basıldı.
Mevcut sistemde, kendi istek ve kusuru dışında işini kaybedenler; son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış ve son 3 yıl içinde en az 600 gün işsizlik sigortası primi ödemiş olmak şartıyla maaş alıyor.
Edinilen bilgiye göre; işten ayrılmadan önce son 120 gün olan eksiksiz prim ödeme süresinin 30 güne, son 3 yılda 600 gün prim ödeme şartının da 100 güne çekilmesi, kendi kusuru dışında işten çıkarılma şartının kaldırılması üzerinde duruluyor.
İşsizlik maaşının süresinin uzatılması ve tutarının artırılması da gündemde. Mevcut sistemde işsizlik maaşı bağlanırken son 4 aylık dönemdeki ortalama brüt kazanca bakılıyor. Kazancın yüzde 40'ı kadar maaş ödeniyor. Maaş, brüt asgari ücretin yüzde 80'ini aşamıyor.
Kademeli artacak
Halen işsizlik maaşı damga vergisi düşüldükten sonra en düşük 653, en yüksek ise bin 307 lira seviyesinde bulunuyor. İşsizlik maaşında üst sınırın kademeli olarak artırılması formülü üzerinde duruluyor.
Uzmanlar, işsizlik maaşının üst sınırının öncelikli olarak bin 500 liraya, sonrasında ise 2 bin liraya kadar çıkarılabileceğini belirtiliyor.
Ayrıca halen işsiz kalanlara 10 aya kadar süreyle maaş ödenirken, 15 aya kadar çıkarılması üzerinde duruluyor.
Bağ-Kur'lu için de fon geliyor
İşçiler işsiz kaldığında devreye giren 'işsizlik fonu'nun esnaf için de oluşturulması amacıyla çalışma yapılıyor. Sistemin detayları henüz netleşmedi ancak fon kurulduğunda esnaf her ay işsizlik sigortası primi ödeyecek. İşsiz kaldığında da fondan para alabilecek. Fona devlet katkısı da sağlanması üzerinde duruluyor.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, esnaf için işsizlik fonu oluşturulmasına yönelik bir çalışmanın bulunduğunu belirterek, "Bunun bir ayağı esnaf, bir ayağı devlet. Devlet katkı vermeye hazır" demişti.
Hürriyet'te yer alan habere göre, işsiz kalanlara sağlanan imkanlar artırılıyor.
İşçilere işsiz kaldıklarında ödenen maaşın artırılması, süresinin uzatılması, yararlanmanın kolaylaştırılması için düğmeye basıldı.
Mevcut sistemde, kendi istek ve kusuru dışında işini kaybedenler; son 120 gün içinde prim ödeyerek sürekli çalışmış ve son 3 yıl içinde en az 600 gün işsizlik sigortası primi ödemiş olmak şartıyla maaş alıyor.
Edinilen bilgiye göre; işten ayrılmadan önce son 120 gün olan eksiksiz prim ödeme süresinin 30 güne, son 3 yılda 600 gün prim ödeme şartının da 100 güne çekilmesi, kendi kusuru dışında işten çıkarılma şartının kaldırılması üzerinde duruluyor.
İşsizlik maaşının süresinin uzatılması ve tutarının artırılması da gündemde. Mevcut sistemde işsizlik maaşı bağlanırken son 4 aylık dönemdeki ortalama brüt kazanca bakılıyor. Kazancın yüzde 40'ı kadar maaş ödeniyor. Maaş, brüt asgari ücretin yüzde 80'ini aşamıyor.
Kademeli artacak
Halen işsizlik maaşı damga vergisi düşüldükten sonra en düşük 653, en yüksek ise bin 307 lira seviyesinde bulunuyor. İşsizlik maaşında üst sınırın kademeli olarak artırılması formülü üzerinde duruluyor.
Uzmanlar, işsizlik maaşının üst sınırının öncelikli olarak bin 500 liraya, sonrasında ise 2 bin liraya kadar çıkarılabileceğini belirtiliyor.
Ayrıca halen işsiz kalanlara 10 aya kadar süreyle maaş ödenirken, 15 aya kadar çıkarılması üzerinde duruluyor.
Bağ-Kur'lu için de fon geliyor
İşçiler işsiz kaldığında devreye giren 'işsizlik fonu'nun esnaf için de oluşturulması amacıyla çalışma yapılıyor. Sistemin detayları henüz netleşmedi ancak fon kurulduğunda esnaf her ay işsizlik sigortası primi ödeyecek. İşsiz kaldığında da fondan para alabilecek. Fona devlet katkısı da sağlanması üzerinde duruluyor.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, esnaf için işsizlik fonu oluşturulmasına yönelik bir çalışmanın bulunduğunu belirterek, "Bunun bir ayağı esnaf, bir ayağı devlet. Devlet katkı vermeye hazır" demişti.
4 müzik birliğine 'rekabet' soruşturması
Rekabet Kurulu, 4 müzik sektörü meslek birliği hakkında rekabeti sınırlayıcı eylemlere girdikleri iddiasıyla soruşturma açtı.
Soruşturma bilgisi kurulun sitesinde yer aldı.
Sitede yer alan açıklamada şöyle denildi:
"Müzik meslek birliklerinin 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 4. ve 6. maddelerini ihlal ettikleri ve Rekabet Kurulunun 20.06.2007 tarih ve 07-53/617-206 sayılı kararında belirtilen kriterlere aykırı davrandıkları iddialarını içeren başvuru üzerine yürütülen önaraştırma Rekabet Kurulunca karara bağlandı."
Soruşturmaya konu anılan yasa maddeleri, 'rekabetin ihlali' ve 'piyasada tekel oluşturma'yı içeriyor.
Soruşturma açılan birlikler şunlar:
* Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM),
* Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği (MSG),
* Mü-Yap Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği (MÜ-YAP),
* Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR)
Kurul sitesinde, soruşturmanın gerekçesine ilişkin ise, "Bilindiği üzere 4054 sayılı Kanun'un 4. maddesi, teşebbüsler arasındaki rekabeti sınırlayıcı anlaşmaları ve uyumlu eylemleri; 6. maddesi, hâkim durumun kötüye kullanılmasını yasaklamaktadır. Soruşturma, adı geçen meslek birliklerinin 4054 sayılı Kanun'un 4. ve 6. maddelerini ihlal edip etmediklerinin tespiti amacıyla başlatıldı" denildi.
Soruşturma bilgisi kurulun sitesinde yer aldı.
Sitede yer alan açıklamada şöyle denildi:
"Müzik meslek birliklerinin 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 4. ve 6. maddelerini ihlal ettikleri ve Rekabet Kurulunun 20.06.2007 tarih ve 07-53/617-206 sayılı kararında belirtilen kriterlere aykırı davrandıkları iddialarını içeren başvuru üzerine yürütülen önaraştırma Rekabet Kurulunca karara bağlandı."
Soruşturmaya konu anılan yasa maddeleri, 'rekabetin ihlali' ve 'piyasada tekel oluşturma'yı içeriyor.
Soruşturma açılan birlikler şunlar:
* Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM),
* Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği (MSG),
* Mü-Yap Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği (MÜ-YAP),
* Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR)
Kurul sitesinde, soruşturmanın gerekçesine ilişkin ise, "Bilindiği üzere 4054 sayılı Kanun'un 4. maddesi, teşebbüsler arasındaki rekabeti sınırlayıcı anlaşmaları ve uyumlu eylemleri; 6. maddesi, hâkim durumun kötüye kullanılmasını yasaklamaktadır. Soruşturma, adı geçen meslek birliklerinin 4054 sayılı Kanun'un 4. ve 6. maddelerini ihlal edip etmediklerinin tespiti amacıyla başlatıldı" denildi.
'F noktasından G noktasına' artık yasak
CHP Genel Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak, Milli Eğitim Bakanlığı'nın, FETÖ'ye yakın olduğu gerekçesiyle bazı yayın evlerine ait ders kitaplarının dağıtımını durduğunu açıkladı. Budak ‘'50 milyon lira değerindeki, 13 bin ton kitap iptal edildi. Kitaplar arasında sadece FETÖ kapsamındakiler yok. Müjdat Gezen'in adı geçtiği için İngilizce kitabı da iptal edildi. Matematik kitabında ise “F noktasından G noktasına doğru” örneği verildiği ve bu örnekte Fethullah Gülen'in isminin baş harfleri olması gerekçesiyle de kitap iptal edildi” dedi.
Sözcü Gazetesi'nden Başak Kaya'nın haberine göre Budak şu ifadeleri kullandı:
Gezen ve Talipoğlu “İngilizce kitabı, Tayfun Talipoğlu ve Müjdat Gezen'in, örnek verilen konu içinde adı geçtiği için iptal edildi. Matematik kitabında ise “F noktasından G noktasına doğru” örneği verildiği için Gülen'in isminin baş harfleri olması gerekçesiyle kitap iptal edildi. Paranoya haline getirdiler. Milli gelir de çar çur ediliyor.”
Budak, okullarda kitap dağıtımının gecikmesinin de kitap iptallerinden kaynaklandığını savundu ve ‘'Yıllardır bu kitaplar okutuluyor. Hükümet 17/25 Aralık sonrasında cemaati terör örgütü ilan etmiş olmasına karşın geçen yıl da aynı kitaplar okutuldu. Niye o zaman tedbir alınmadı, müdahale edilmedi? Kendisini ‘Allah affetsin' diye savunanlar herkesi adliyelere sevk ediyor'' diye konuştu.
4 milyar lira ödendi
MEB, ilk kez 2003’te başladığı ücretsiz ders kitabı dağıtımı için 13 yılda 3 milyar 700 milyon 208 bin 905 lira ödedi. 2003-2015 yıllarını kapsayan dönemde, ilkokul ve ortaokul öğrencilerine 1 milyar 585 milyon 654 bin 106 kitap dağıtıldı. Bu kitaplar için 2 milyar 536 milyon 957 bin 457 lira ödendi. Lise kademesinde ise uygulamanın başladığı 2006’dan bugüne kadar basılan 621 milyon 338 bin 705 kitap için 1 milyar 163 milyon 251 bin 448 lira ödendi.
Sözcü Gazetesi'nden Başak Kaya'nın haberine göre Budak şu ifadeleri kullandı:
Gezen ve Talipoğlu “İngilizce kitabı, Tayfun Talipoğlu ve Müjdat Gezen'in, örnek verilen konu içinde adı geçtiği için iptal edildi. Matematik kitabında ise “F noktasından G noktasına doğru” örneği verildiği için Gülen'in isminin baş harfleri olması gerekçesiyle kitap iptal edildi. Paranoya haline getirdiler. Milli gelir de çar çur ediliyor.”
Budak, okullarda kitap dağıtımının gecikmesinin de kitap iptallerinden kaynaklandığını savundu ve ‘'Yıllardır bu kitaplar okutuluyor. Hükümet 17/25 Aralık sonrasında cemaati terör örgütü ilan etmiş olmasına karşın geçen yıl da aynı kitaplar okutuldu. Niye o zaman tedbir alınmadı, müdahale edilmedi? Kendisini ‘Allah affetsin' diye savunanlar herkesi adliyelere sevk ediyor'' diye konuştu.
4 milyar lira ödendi
MEB, ilk kez 2003’te başladığı ücretsiz ders kitabı dağıtımı için 13 yılda 3 milyar 700 milyon 208 bin 905 lira ödedi. 2003-2015 yıllarını kapsayan dönemde, ilkokul ve ortaokul öğrencilerine 1 milyar 585 milyon 654 bin 106 kitap dağıtıldı. Bu kitaplar için 2 milyar 536 milyon 957 bin 457 lira ödendi. Lise kademesinde ise uygulamanın başladığı 2006’dan bugüne kadar basılan 621 milyon 338 bin 705 kitap için 1 milyar 163 milyon 251 bin 448 lira ödendi.
Rüzgar Çetin’in tahliyesinin perde arkasında 3 milyon TL varmış!
Alkollü halde kullandığı araçla bir polis memurunun ölümüne neden olan Rüzgar Çetin’in tahliyesinden kan parası çıktı. Şikâyetten vazgeçmek için 10 milyon lira isteyen polisin ailesi, 3 milyona anlaştı. Avukat da 300 bin lira aldı.
İstanbul Beşiktaş’ta yaşanan trafik kazasında polis Fatih Alagöz’ün ölümüne neden olan Rüzgar Çetin’in tahliyesinin perde arkasında “kan parası” varmış. Sabah’tan Erhan Öztürk’ün haberine göre; Çetin ailesinin, şikâyetten vazgeçmeleri için aileye 3 milyon lira, avukata ise 300 bin lira verdiği ortaya çıktı.
Kaza, Ortaköy’de geçen ocakta yaşanmış, kazada polis Fatih Alagöz ölmüş, polis Emre Tetik ise yaralanmıştı. Kazanın ardından alkollü olduğu belirlenen ve tutuklanan yönetmen Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin, İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’de yargılandı. Mahkeme, 239 gün hapis yatan Çetin’le ilgili kararını önceki gün verdi. Mahkeme başkanının şerh koyduğu kararda; Çetin’e taksirle bir kişinin ölümüne, bir kişinin de yaralanmasına neden olmak suçundan 5 yıl hapis cezası çıktı.
SOSYAL MEDYADA TEPKİ
Mahkeme Çetin’in suçu bilinçli taksirle işlediği gerekçesiyle cezayı 7 yıl 6 ay hapse yükseltti. Ardından da Çetin’in duruşmalardaki iyi halini göz önünde bulundurarak cezayı 6 yıl 3 aya indirdi. Çetin’in ehliyetinin 1 yıl 6 ay süreyle geri alınmasına karar veren mahkeme, Çetin’i tutuklulukta geçirdiği süreyi göz önüne alarak tahliye etti. Çetin’in ailenin şikâyetten vazgeçmesinin ardından serbest kalması, sosyal medyada tepkilere neden oldu. Peki Alagöz ve Çetin aileleri nasıl anlaştı? Polisin ailesi, şikâyetten neden vazgeçti? İddialara göre; kazadan sonra Çetin ailesi, Alagöz ailesiyle bir çok kez temas kurmaya çalıştı. Çetin’in annesi Hale Çetin, kazadan sonra İstanbul’dan Adana’ya taşınan şehit polisin eşi Özlem Alagöz’ün yanına gitti. Ona “Ben de anneyim. İki çocuğunuz, bizim de evladımız. Siz de bizim ailemizdensiniz. Ömür boyu beraber olacağız” dedi ama şehit eşi şikâyetinden vazgeçmedi. Çetin’in annesi de ısrarını sürdürdü. Kazanın yaşandığı günden anlaştıkları güne kadar Alagöz’ü ikna etmek için defalarca Adana’ya giden anne Çetin, sonunda Alagöz’ü razı etti ve anlaştılar. Ancak bir sorun vardı. Şehit polisin Çorum’da yaşayan anne babası ve iki kardeşi, gelinlerinin Çetin ailesiyle anlaştığını ve şikâyetten vazgeçmeye hazırlandığını öğrendi.
’10 MİLYON FAZLA, DÜŞÜRÜN’
Hemen Çetin ailesiyle temas kuran Alagöz ailesi kendilerinin şikâyetçi olacağını bildirdi. Bunun üzerine görüşmeler iki taraflı devam etti. Bir süre sonra şehit polisin yakınları, Çetin ailesinden 10 milyon lira kan parası istedi. Anne Çetin, “Bu para çok fazla. Miktarı düşürün” dedi. Yakınları istedikleri rakamı 6 milyon liraya düşürdü. Çetin ailesi ise son olarak 3 milyon lira teklif etti ve anlaşma sağlandı. Anne Çetin, taraflarla Çorum’da buluştu. Şehit polisin yakınlarına 3 milyon lira, Alagöz ailesinin avukatına da 300 bin lira verdi. Çetin’in annesinin, parayı bu süreçte sürekli elinde taşıdığı çantayla aileye teslim ettiği belirtildi.
‘VİCDANLAR RENCİDE OLDU’
Rüzgar Çetin’le ilgili mahkeme kararı, yeni bir davaya da neden oldu. Annesini bir trafik kazasında kaybeden Canan F., mahkemenin kararından vicdanen rahatsız olduğunu belirterek, avukatı Ozan Kayahan aracılığıyla mahkemeye başvurdu. Canan F., üye hâkimler Arzu D. ve Fatma A.’nın Çetin için verdiği hüküm nedeniyle Maliye Bakanlığı’na 100 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Kararı eleştiren avukat Kayahan, “Gariban biri ucuz eski bir arabayla bir polisi öldürseydi, yine sayın hâkimler bu hafif cezayı verecekler miydi? Vicdanları rencide edici bir karar vermişlerdir. Davanın geri döneceğini düşünüyorum” dedi.
İstanbul Beşiktaş’ta yaşanan trafik kazasında polis Fatih Alagöz’ün ölümüne neden olan Rüzgar Çetin’in tahliyesinin perde arkasında “kan parası” varmış. Sabah’tan Erhan Öztürk’ün haberine göre; Çetin ailesinin, şikâyetten vazgeçmeleri için aileye 3 milyon lira, avukata ise 300 bin lira verdiği ortaya çıktı.
Kaza, Ortaköy’de geçen ocakta yaşanmış, kazada polis Fatih Alagöz ölmüş, polis Emre Tetik ise yaralanmıştı. Kazanın ardından alkollü olduğu belirlenen ve tutuklanan yönetmen Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin, İstanbul 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’de yargılandı. Mahkeme, 239 gün hapis yatan Çetin’le ilgili kararını önceki gün verdi. Mahkeme başkanının şerh koyduğu kararda; Çetin’e taksirle bir kişinin ölümüne, bir kişinin de yaralanmasına neden olmak suçundan 5 yıl hapis cezası çıktı.
SOSYAL MEDYADA TEPKİ
Mahkeme Çetin’in suçu bilinçli taksirle işlediği gerekçesiyle cezayı 7 yıl 6 ay hapse yükseltti. Ardından da Çetin’in duruşmalardaki iyi halini göz önünde bulundurarak cezayı 6 yıl 3 aya indirdi. Çetin’in ehliyetinin 1 yıl 6 ay süreyle geri alınmasına karar veren mahkeme, Çetin’i tutuklulukta geçirdiği süreyi göz önüne alarak tahliye etti. Çetin’in ailenin şikâyetten vazgeçmesinin ardından serbest kalması, sosyal medyada tepkilere neden oldu. Peki Alagöz ve Çetin aileleri nasıl anlaştı? Polisin ailesi, şikâyetten neden vazgeçti? İddialara göre; kazadan sonra Çetin ailesi, Alagöz ailesiyle bir çok kez temas kurmaya çalıştı. Çetin’in annesi Hale Çetin, kazadan sonra İstanbul’dan Adana’ya taşınan şehit polisin eşi Özlem Alagöz’ün yanına gitti. Ona “Ben de anneyim. İki çocuğunuz, bizim de evladımız. Siz de bizim ailemizdensiniz. Ömür boyu beraber olacağız” dedi ama şehit eşi şikâyetinden vazgeçmedi. Çetin’in annesi de ısrarını sürdürdü. Kazanın yaşandığı günden anlaştıkları güne kadar Alagöz’ü ikna etmek için defalarca Adana’ya giden anne Çetin, sonunda Alagöz’ü razı etti ve anlaştılar. Ancak bir sorun vardı. Şehit polisin Çorum’da yaşayan anne babası ve iki kardeşi, gelinlerinin Çetin ailesiyle anlaştığını ve şikâyetten vazgeçmeye hazırlandığını öğrendi.
’10 MİLYON FAZLA, DÜŞÜRÜN’
Hemen Çetin ailesiyle temas kuran Alagöz ailesi kendilerinin şikâyetçi olacağını bildirdi. Bunun üzerine görüşmeler iki taraflı devam etti. Bir süre sonra şehit polisin yakınları, Çetin ailesinden 10 milyon lira kan parası istedi. Anne Çetin, “Bu para çok fazla. Miktarı düşürün” dedi. Yakınları istedikleri rakamı 6 milyon liraya düşürdü. Çetin ailesi ise son olarak 3 milyon lira teklif etti ve anlaşma sağlandı. Anne Çetin, taraflarla Çorum’da buluştu. Şehit polisin yakınlarına 3 milyon lira, Alagöz ailesinin avukatına da 300 bin lira verdi. Çetin’in annesinin, parayı bu süreçte sürekli elinde taşıdığı çantayla aileye teslim ettiği belirtildi.
‘VİCDANLAR RENCİDE OLDU’
Rüzgar Çetin’le ilgili mahkeme kararı, yeni bir davaya da neden oldu. Annesini bir trafik kazasında kaybeden Canan F., mahkemenin kararından vicdanen rahatsız olduğunu belirterek, avukatı Ozan Kayahan aracılığıyla mahkemeye başvurdu. Canan F., üye hâkimler Arzu D. ve Fatma A.’nın Çetin için verdiği hüküm nedeniyle Maliye Bakanlığı’na 100 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Kararı eleştiren avukat Kayahan, “Gariban biri ucuz eski bir arabayla bir polisi öldürseydi, yine sayın hâkimler bu hafif cezayı verecekler miydi? Vicdanları rencide edici bir karar vermişlerdir. Davanın geri döneceğini düşünüyorum” dedi.
5 Ekim 2016 Çarşamba
Duruşmaya boşanma avukatı da geldi
Geçtiğimiz Mart ayında karısı Ebru Gündeş ve çocuğuyla ABD’nin Miami Kenti’ne geldiği gün havalimanında FBI tarafından gözaltına alınan ve İran yaptırımlarını ihlal, ABD’yi dolandırmak, karapara ve bankacılık sahtekârlığı suçlarından tutuklanıp 75 yıl hapis istemiyle yargılanan İran kökenli Türk işadamı Reza Zarrab’ın (33) New York’ta süren davasına devam edildi.
Ve bu seferki duruşmayı Zarrab’ın İstanbul’da bulunan babası Hüseyin Zarrab dahil tüm Zarrab Ailesi’nin avukatlığını üstlenen, Ebru Gündeş’le boşanması sürecinde Reza Zarrab’ı temsil edecek olan Şebnem Eriş de salonun ön sırasından izledi.
İki saat geç başlayan duruşmada ilk sözü, İran yaptırımları konusunda uzman, Zarrab’ın savunma ekibinden avukat Paul Clement aldı. Ve Zarrab’a yönelik suçlamaların İran yaptırımlarını ihlal ve bankacılık sahtekârlığı olmak üzere iki temel eksende geliştiğini, ancak Zarrab ABD vatandadaşı olmadığından ve Zarrab’ın gerçekleştirdiği, New York Başsavcısı Preet Bharara’nın hazırladığı iddianameye konu para transferlerinin ABD yargısının yetki alanına girmediğini, ayrıca bu transferler sonucu Amerikan bankalarının bir zarar yaşamadıklarını iddia ederek bu iki temel suçlamanın düşürülmesini talep etti. Clement, bu talebin mahkemece kabul edilmesi halinde bu ikisine bağlı gelişen karapara ve ABD’yi dolandırma suçlamalarının da otomatikman düşürülmesini istedi.
Ardından Zarrab’ın savunma ekibine liderlik eden avukat Benjamin Brafman söz aldı. O da gözaltına alındığı gün Zarrab’ın telefon şifresini gümrük memurlarına verirken haklarının ihlal edildiğini öne sürüp, bu nedenle Zarrab’ın telefonundan elde edilen delillerin yok sayılmasını istedi.
23 OCAK'TA JÜRİ KARŞISINA ÇIKACAK
Savcılık adına konuşmayı ise Bharara’nın yardımcısı Michael Lockard yaptı. Lockard, ilgili yasalardan ve daha önceki mahkeme kararlarından emsaller vererek Zarrab’a yönelik suçlamaların geçerli olmasını istedi. Yaklaşık iki saat süren sözlü savunmaların ardından Berman duruşmayı sona erdirdi. Zarrab’ın avukatlarının talepleriyle ilgili ne zaman karar vereceğine dair ise bir açıklama yapmadı. Eğer savunma ve başsavcılık arasında bir anlaşma olmazsa, Zarrab’ın 23 Ocak 2017’de jüri karşısına çıkarılması bekleniyor.
BOŞANMA DAVASI YOK
Zarrab Ailesi’nin avukatı Şebnem Eriş, davayla ilgili gelişmeler nedeniyle son iki aydır New York’a gelip gittiğini belirterek Ebru Gündeş’in henüz bir boşanma davası açmadığını, Zarrab ve Gündeş’in aralarında daha önce yapılmış bir mal paylaşımı anlaşması olduğunu, çocuklarının velayeti için ise görüşmelerin devam ettiğini söyledi.
Eriş, anlaşmalı boşanmalarda Türk mahkemeleri her iki tarafın da mahkeme salonunda bulunmasını istediğinden, Zarrab’ın halen New York’ta hapiste tutuluyor olmasının durumu karmaşıklaştırdığını belirtti. Hürriyet
Ve bu seferki duruşmayı Zarrab’ın İstanbul’da bulunan babası Hüseyin Zarrab dahil tüm Zarrab Ailesi’nin avukatlığını üstlenen, Ebru Gündeş’le boşanması sürecinde Reza Zarrab’ı temsil edecek olan Şebnem Eriş de salonun ön sırasından izledi.
İki saat geç başlayan duruşmada ilk sözü, İran yaptırımları konusunda uzman, Zarrab’ın savunma ekibinden avukat Paul Clement aldı. Ve Zarrab’a yönelik suçlamaların İran yaptırımlarını ihlal ve bankacılık sahtekârlığı olmak üzere iki temel eksende geliştiğini, ancak Zarrab ABD vatandadaşı olmadığından ve Zarrab’ın gerçekleştirdiği, New York Başsavcısı Preet Bharara’nın hazırladığı iddianameye konu para transferlerinin ABD yargısının yetki alanına girmediğini, ayrıca bu transferler sonucu Amerikan bankalarının bir zarar yaşamadıklarını iddia ederek bu iki temel suçlamanın düşürülmesini talep etti. Clement, bu talebin mahkemece kabul edilmesi halinde bu ikisine bağlı gelişen karapara ve ABD’yi dolandırma suçlamalarının da otomatikman düşürülmesini istedi.
Ardından Zarrab’ın savunma ekibine liderlik eden avukat Benjamin Brafman söz aldı. O da gözaltına alındığı gün Zarrab’ın telefon şifresini gümrük memurlarına verirken haklarının ihlal edildiğini öne sürüp, bu nedenle Zarrab’ın telefonundan elde edilen delillerin yok sayılmasını istedi.
23 OCAK'TA JÜRİ KARŞISINA ÇIKACAK
Savcılık adına konuşmayı ise Bharara’nın yardımcısı Michael Lockard yaptı. Lockard, ilgili yasalardan ve daha önceki mahkeme kararlarından emsaller vererek Zarrab’a yönelik suçlamaların geçerli olmasını istedi. Yaklaşık iki saat süren sözlü savunmaların ardından Berman duruşmayı sona erdirdi. Zarrab’ın avukatlarının talepleriyle ilgili ne zaman karar vereceğine dair ise bir açıklama yapmadı. Eğer savunma ve başsavcılık arasında bir anlaşma olmazsa, Zarrab’ın 23 Ocak 2017’de jüri karşısına çıkarılması bekleniyor.
BOŞANMA DAVASI YOK
Zarrab Ailesi’nin avukatı Şebnem Eriş, davayla ilgili gelişmeler nedeniyle son iki aydır New York’a gelip gittiğini belirterek Ebru Gündeş’in henüz bir boşanma davası açmadığını, Zarrab ve Gündeş’in aralarında daha önce yapılmış bir mal paylaşımı anlaşması olduğunu, çocuklarının velayeti için ise görüşmelerin devam ettiğini söyledi.
Eriş, anlaşmalı boşanmalarda Türk mahkemeleri her iki tarafın da mahkeme salonunda bulunmasını istediğinden, Zarrab’ın halen New York’ta hapiste tutuluyor olmasının durumu karmaşıklaştırdığını belirtti. Hürriyet
Antalya'da özel huzurevinde skandal görüntüler
Antalya’da özel yaşlı ve hasta bakımevinde yarasını karıncaların sardığı hastadan, yüzünü tamamen saran yaralardan acı içerisinde yardım isteyen hastaya kadar skandal görüntüler ortaya çıktı. Olayın duyulmasının ardından bakımevi hakkında Antalya Valiliği tarafından inceleme başlatıldı.
Antalya’da özel bir yaşlı ve hasta bakımevinde yarasını karıncaların sardığı, cilt kanseri olduğu için yüzü yaralar içinde bakımsız yaşlı insanların skandal görüntüleri ortaya çıktı.
Antalya’da yaşlı ve bakıma muhtaç insanlara hizmet veren özel bir bakımevinde ortaya çıkan görüntüler görenleri hayrete düşürdü. 5 katlı ve içerisinde yaklaşık 50 bakıma muhtaç hasta ve yaşlı insanın konakladığı bakımevindeki içler acısı manzara çalışanlar tarafından cep telefonlarıyla kaydedildi.
Hastanın yarasını ve yatağını karıncalar sardı
Bir çalışanın cep telefonu ile kayıt altına aldığı görüntülerde bir oda içerisinde birbirine çok yakın yataklarda yatan yaşlı ve hasta insanların bakımsız ve çok zayıf oldukları görüldü. İsminin Ahmet olduğu öğrenilen ve cilt kanseri olduğu için yüzünün sağ tarafı kulağına kadar büyük yaralarla kaplanan ve iki gözü tamamen kör olan bir hastanın ise yatakta acı içinde kıvrandığı görüldü. İsminin Elmas olduğu öğrenilen bir kadın hastanın ise yatağını ve bacağındaki yarayı karıncaların sardığı yine cep telefonu tarafından kaydedildi.
Kahvaltıda kurtlu zeytin
Tekerlekli sandalyeye muhtaç engelli Atilla isimli bir kişi ise “Her gün kahvaltıda peynir ekmek ve domates veriyorlar. 2 gündür zeytin de vermez oldular. Ayda bir kere ya da iki kerede haşlanmış yumurta veriyorlar. 4 gündür şeker yok. Ben zeytini seviyorum ama zeytin yok” diyerek bakımsızlıktan dert yandı.
Kötü muamele nedeniyle bakımevinden ayrıldığını belirten engelli Kadir Sağır yetkililerin akli dengesi yerinde olmayanlara şiddet uyguladıklarını öne sürdü. Maaşlarının kendilerine verilmediğini belirten Sağır, kendilerine kurtlu zeytinler yedirildiğini öne sürerek “Müdürlerimiz bize iyi davranmıyordu. Müdürler akli dengesi yerinde olmayanlara şiddet uyguladı. Maaşlarımızı,bayram harçlıklarımızı bize vermiyor. Hastalara getirilen yiyecekleri kendileri yiyorlar. Kahvaltılar hep aynı; zeytin, peynir. Zeytinlerin çoğu kurtlu geliyor. Sağlıklı bir şey yok. Öğle yemekleri iyi geliyor o da sosyal hizmetlerden kontrole gelirler diye. Sigarayı kaçak ve tütün olarak veriyor. Hastaların pansumanı tam olarak yapılmıyor. 3’üncü katta Ahmet amca var yüzü cilt kanseri adam geldiğinden beri doğru dürüst hastaneye gitmiyor. İçerisi çok kötü kokuyor ve insanlara hastalık saçıyor. Ben bir engelli olarak yetkililere sesleniyorum” dedi.
4 yıl çalıştıktan sonra dayanamadığı için işten ayrıldığını belirten 37 yaşındaki S.K. ise çarpıcı iddialarda bulundu. Akli dengesi yerinde olmayan hastalara şiddet uygulandığını belirten eski çalışan S.K., şöyle konuştu:
“Şizofren hastalar dövülüyor. Arkamda hiç kimsem olmadığı için ses çıkaramadım. Diğer personellere de taahhütname imzalatılmış. Onlarda o yüzden duruyor. Maddi gücüm olmadığı için hiçbir yere şikayet edemedim.”
“Bakımsızlıktan ölenler oldu, bakanlığın gönderdiği parayı zimmetlerine geçiriyorlar”
Yoğun bakım hastalarına bakılamadığını da ileri süren S.K. bakımsızlıktan ölen hastaların olduğunu savundu. Hastaların fareler ve böceklerle bir arada yaşadığını da iddia eden S.K., “Burada yoğun bakım ünitesi yok, yoğun bakımlık hastalara bakılamıyor. Çoğu hastanın kimsesi yok. Hastalara işkence edildiğini gördüm. Hastaları bankaya para almaya götürüp o paraları da kendi zimmetlerine geçiriyorlar. O paraların hepsi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan geliyor. Hastalıktan çok ölenler oldu. Hastaların yaraları el girecek kadar oyuluyor. O yaraları iyileştirecek hiçbir şey yok. Ahmet amca var. Yüzü açıkta ve çok kötü kokuyor. Tek kişi kalması gerekirken başkalarıyla bir arada kalıyor. Elmas teyze vardı alzheimer hastası karıncalar sarmıştı. Bize geldiğinde iyiydi bize gelince çöktü. Hamam böcekleri var. Hastanın birinin yatağının altında yuva yapmış. Yatağı kaldırdığımızda binlerce vardı. ” dedi.
İftira ile tehdit iddiası
İşten ayrılınca yetkililere şikayet ettiğini ve bu şikayetin öğrenilmesinin ardından tehditler aldığını belirten eski çalışan, “Benimde maaşımdan gereksiz yere kesintiler yapınca yıllık iznimi de vermeyince ayrılmak istedim işten. Antalya Sağlık İl Müdürlüğü’ne, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na hatta Başbakanlık İletişim Merkezi’ne şikayet ettim. Bunu öğrenince beni aradılar ve tehdit ettiler.” dedi.
Valilik ve Sosyal Hizmetler'den inceleme
Olayın duyulmasının ardından Vali Yardımcısı Canan Hançer Baştürk, bakımevinde inceleme yaptı. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ekiplerinin de yer aldığı incelemede Vali Yardımcısı Baştürk, yaşlı ve hasta bakımevinin içerisine girerek incelemelerde bulundu. Öte yandan inceleme sırasında tekerlekli sandalyede bulunan bir kişinin ise bakımevinden çıkartılarak yakın bir parkta gezdirildiği dikkatlerden kaçmadı. cnntürk.com.tr
Antalya’da özel bir yaşlı ve hasta bakımevinde yarasını karıncaların sardığı, cilt kanseri olduğu için yüzü yaralar içinde bakımsız yaşlı insanların skandal görüntüleri ortaya çıktı.
Antalya’da yaşlı ve bakıma muhtaç insanlara hizmet veren özel bir bakımevinde ortaya çıkan görüntüler görenleri hayrete düşürdü. 5 katlı ve içerisinde yaklaşık 50 bakıma muhtaç hasta ve yaşlı insanın konakladığı bakımevindeki içler acısı manzara çalışanlar tarafından cep telefonlarıyla kaydedildi.
Hastanın yarasını ve yatağını karıncalar sardı
Bir çalışanın cep telefonu ile kayıt altına aldığı görüntülerde bir oda içerisinde birbirine çok yakın yataklarda yatan yaşlı ve hasta insanların bakımsız ve çok zayıf oldukları görüldü. İsminin Ahmet olduğu öğrenilen ve cilt kanseri olduğu için yüzünün sağ tarafı kulağına kadar büyük yaralarla kaplanan ve iki gözü tamamen kör olan bir hastanın ise yatakta acı içinde kıvrandığı görüldü. İsminin Elmas olduğu öğrenilen bir kadın hastanın ise yatağını ve bacağındaki yarayı karıncaların sardığı yine cep telefonu tarafından kaydedildi.
Kahvaltıda kurtlu zeytin
Tekerlekli sandalyeye muhtaç engelli Atilla isimli bir kişi ise “Her gün kahvaltıda peynir ekmek ve domates veriyorlar. 2 gündür zeytin de vermez oldular. Ayda bir kere ya da iki kerede haşlanmış yumurta veriyorlar. 4 gündür şeker yok. Ben zeytini seviyorum ama zeytin yok” diyerek bakımsızlıktan dert yandı.
Kötü muamele nedeniyle bakımevinden ayrıldığını belirten engelli Kadir Sağır yetkililerin akli dengesi yerinde olmayanlara şiddet uyguladıklarını öne sürdü. Maaşlarının kendilerine verilmediğini belirten Sağır, kendilerine kurtlu zeytinler yedirildiğini öne sürerek “Müdürlerimiz bize iyi davranmıyordu. Müdürler akli dengesi yerinde olmayanlara şiddet uyguladı. Maaşlarımızı,bayram harçlıklarımızı bize vermiyor. Hastalara getirilen yiyecekleri kendileri yiyorlar. Kahvaltılar hep aynı; zeytin, peynir. Zeytinlerin çoğu kurtlu geliyor. Sağlıklı bir şey yok. Öğle yemekleri iyi geliyor o da sosyal hizmetlerden kontrole gelirler diye. Sigarayı kaçak ve tütün olarak veriyor. Hastaların pansumanı tam olarak yapılmıyor. 3’üncü katta Ahmet amca var yüzü cilt kanseri adam geldiğinden beri doğru dürüst hastaneye gitmiyor. İçerisi çok kötü kokuyor ve insanlara hastalık saçıyor. Ben bir engelli olarak yetkililere sesleniyorum” dedi.
4 yıl çalıştıktan sonra dayanamadığı için işten ayrıldığını belirten 37 yaşındaki S.K. ise çarpıcı iddialarda bulundu. Akli dengesi yerinde olmayan hastalara şiddet uygulandığını belirten eski çalışan S.K., şöyle konuştu:
“Şizofren hastalar dövülüyor. Arkamda hiç kimsem olmadığı için ses çıkaramadım. Diğer personellere de taahhütname imzalatılmış. Onlarda o yüzden duruyor. Maddi gücüm olmadığı için hiçbir yere şikayet edemedim.”
“Bakımsızlıktan ölenler oldu, bakanlığın gönderdiği parayı zimmetlerine geçiriyorlar”
Yoğun bakım hastalarına bakılamadığını da ileri süren S.K. bakımsızlıktan ölen hastaların olduğunu savundu. Hastaların fareler ve böceklerle bir arada yaşadığını da iddia eden S.K., “Burada yoğun bakım ünitesi yok, yoğun bakımlık hastalara bakılamıyor. Çoğu hastanın kimsesi yok. Hastalara işkence edildiğini gördüm. Hastaları bankaya para almaya götürüp o paraları da kendi zimmetlerine geçiriyorlar. O paraların hepsi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan geliyor. Hastalıktan çok ölenler oldu. Hastaların yaraları el girecek kadar oyuluyor. O yaraları iyileştirecek hiçbir şey yok. Ahmet amca var. Yüzü açıkta ve çok kötü kokuyor. Tek kişi kalması gerekirken başkalarıyla bir arada kalıyor. Elmas teyze vardı alzheimer hastası karıncalar sarmıştı. Bize geldiğinde iyiydi bize gelince çöktü. Hamam böcekleri var. Hastanın birinin yatağının altında yuva yapmış. Yatağı kaldırdığımızda binlerce vardı. ” dedi.
İftira ile tehdit iddiası
İşten ayrılınca yetkililere şikayet ettiğini ve bu şikayetin öğrenilmesinin ardından tehditler aldığını belirten eski çalışan, “Benimde maaşımdan gereksiz yere kesintiler yapınca yıllık iznimi de vermeyince ayrılmak istedim işten. Antalya Sağlık İl Müdürlüğü’ne, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na hatta Başbakanlık İletişim Merkezi’ne şikayet ettim. Bunu öğrenince beni aradılar ve tehdit ettiler.” dedi.
Valilik ve Sosyal Hizmetler'den inceleme
Olayın duyulmasının ardından Vali Yardımcısı Canan Hançer Baştürk, bakımevinde inceleme yaptı. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ekiplerinin de yer aldığı incelemede Vali Yardımcısı Baştürk, yaşlı ve hasta bakımevinin içerisine girerek incelemelerde bulundu. Öte yandan inceleme sırasında tekerlekli sandalyede bulunan bir kişinin ise bakımevinden çıkartılarak yakın bir parkta gezdirildiği dikkatlerden kaçmadı. cnntürk.com.tr
Savcıdan Rüzgar Çetin'in tahliyesine itiraz
Rüzgar Çetin davasına bakan duruşma savcısı, Çetin'in tahliye edilmesi kararına itiraz etti. Savcı ayrıca Çetin'in tutuklanmaması halinde yurt dışı çıkış yasağı konmasını talep etmişti. Savcının talebi sonrası mahkeme Çetin hakkında yurt dışına çıkış yasağı verdi, yeniden tutuklanma talebi reddedildi.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ekrem Şakar, Beşiktaş'ta bir polis memurunun şehit olması, birinin de ağır yaralanmasıyla sonuçlanan kazaya karıştığı iddiasıyla yargılandığı davada 6 yıl 3 ay hapisle cezalandırılan Rüzgar Çetin'in tahliyesine itiraz etti.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin, Beşiktaş'ta bilinçli taksirle bir polis memurunun şehit olmasına, birinin de ağır yaralanmasına neden olduğu gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırdığı Rüzgar Çetin'in "verilen ceza miktarı, tutuklulukta geçirdiği süre, mağdurların şikayetlerinden vazgeçmesi" göz önüne alınarak oy çokluğuyla tahliye edilmesi kararına, duruşma savcısı itirazda bulundu.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Şakar, mevcut delil durumu, dosyadaki raporlar ve tutuklu kaldığı süreyi dikkate alarak Çetin'in tutuklanmasını, mahkeme aksi kanaatte ise sanık hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulması talebini içeren dilekçesini, davaya bakan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesine sundu.
Duruşma savcısı, Çetin'in tahliye edilmesi kararına itiraz etti. Savcı, Rüzgar Çetin'in tutuklanmaması halinde hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulmasını da talep etti. Savcının talebi sonrası mahkeme Çetin hakkında yurt dışına çıkış yasağı verdi. Karar, uygulamaya alındı. Çetin'in yeniden tutuklanma talebi reddedildi.
Bir üst mahkeme olan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin itiraza ilişkin 3 gün içinde karar vermesi bekleniyor. Duruşma savcısı mütalaasında 22 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılmasını istemişti.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ekrem Şakar, Beşiktaş'ta bir polis memurunun şehit olması, birinin de ağır yaralanmasıyla sonuçlanan kazaya karıştığı iddiasıyla yargılandığı davada 6 yıl 3 ay hapisle cezalandırılan Rüzgar Çetin'in tahliyesine itiraz etti.
İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesinin, Beşiktaş'ta bilinçli taksirle bir polis memurunun şehit olmasına, birinin de ağır yaralanmasına neden olduğu gerekçesiyle 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırdığı Rüzgar Çetin'in "verilen ceza miktarı, tutuklulukta geçirdiği süre, mağdurların şikayetlerinden vazgeçmesi" göz önüne alınarak oy çokluğuyla tahliye edilmesi kararına, duruşma savcısı itirazda bulundu.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Şakar, mevcut delil durumu, dosyadaki raporlar ve tutuklu kaldığı süreyi dikkate alarak Çetin'in tutuklanmasını, mahkeme aksi kanaatte ise sanık hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulması talebini içeren dilekçesini, davaya bakan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesine sundu.
Duruşma savcısı, Çetin'in tahliye edilmesi kararına itiraz etti. Savcı, Rüzgar Çetin'in tutuklanmaması halinde hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulmasını da talep etti. Savcının talebi sonrası mahkeme Çetin hakkında yurt dışına çıkış yasağı verdi. Karar, uygulamaya alındı. Çetin'in yeniden tutuklanma talebi reddedildi.
Bir üst mahkeme olan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin itiraza ilişkin 3 gün içinde karar vermesi bekleniyor. Duruşma savcısı mütalaasında 22 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılmasını istemişti.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)