Bartın’da kaldırımda yürüyen üniversite öğrencisi 23 yaşındaki Burcu Duran, kontrolden çıkan otomobilin çarpması sonucu hayatını kaybetti.
Kaza, saat 16.00 sıralarında Gölbucağı Mahallesi’ndeki kavşakta meydana geldi. 21 yaşındaki Uğur K. yönetimindeki otomobil, bir anda kontrolden çıkarak yaya kaldırımına çıktı. Hızlı gelen otomobil, kaldırımda yürüyen üniversiteli Burcu Duran'a çarparak havaya fırlattı.
Otomobil taklalar atarak, bir galeriye ait park halinde bulunan 6 otomobile çarptı, ardından kaldırım üzerinde yan yatarak durabildi.
Kazada, Kırıkkale Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Diyestisyenlik Bölümü 2’nci sınıf öğrencisi Burcu Duran ağır yaralandı. İlk müdahalesi olay yerine gelen 112 sağlık ekipleri tarafından yapılan Duran, kaldırıldığı Bartın Devlet Hastanesi’nde müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Hafif yaralanan sürücü Uğur K. ise aynı hastanede yapılan tedavisinin ardından gözaltına alındı.
Polis kazayla ilgili soruşturma başlattı. DHA
5 Mart 2017 Pazar
Somali’de son 2 günde 110 kişi açlıktan öldü
Somali’nin güney batısındaki Bay bölgesinde son 2 günde 110 kişi açlıktan yaşamını yitirdi.
Somali Başbakanı Hasan Ali Hayri, Ulusal Kuraklık Komitesi ile düzenlediği toplantıda, kuraklık sebebiyle son 2 günde Bay bölgesinde 110 kişinin öldüğünü açıkladı.
Cumhurbaşkanı Muhammed Abdullah Fermacu, salı günü ülke genelinde etkili olmaya başlayan kuraklığın yol açtığı insani krizle mücadele için "ulusal felaket" ilan etmişti. Fermacu, Somali'de yaşanabilecek insani trajedinin önüne geçilebilmesi ve kuraklıktan etkilenen ailelere yardım ulaştırılabilmesi için uluslararası kamuoyunun desteğini istemişti.
Birleşmiş Milletler'den yapılan açıklamada ise ülkedeki aşırı kuraklık sebebiyle 6,2 milyon kişinin açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğu belirtilmiş, krizin çözümü için uluslararası toplum acilen harekete geçmeye çağrılmıştı.
Açıklamada, ülkede devam eden şiddetli kuraklığın bölgedeki tarımı yok olma noktasına getirdiği, hayvanların ölümüne neden olduğu kaydedilmişti. ntvmsnc
Somali Başbakanı Hasan Ali Hayri, Ulusal Kuraklık Komitesi ile düzenlediği toplantıda, kuraklık sebebiyle son 2 günde Bay bölgesinde 110 kişinin öldüğünü açıkladı.
Cumhurbaşkanı Muhammed Abdullah Fermacu, salı günü ülke genelinde etkili olmaya başlayan kuraklığın yol açtığı insani krizle mücadele için "ulusal felaket" ilan etmişti. Fermacu, Somali'de yaşanabilecek insani trajedinin önüne geçilebilmesi ve kuraklıktan etkilenen ailelere yardım ulaştırılabilmesi için uluslararası kamuoyunun desteğini istemişti.
Birleşmiş Milletler'den yapılan açıklamada ise ülkedeki aşırı kuraklık sebebiyle 6,2 milyon kişinin açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğu belirtilmiş, krizin çözümü için uluslararası toplum acilen harekete geçmeye çağrılmıştı.
Açıklamada, ülkede devam eden şiddetli kuraklığın bölgedeki tarımı yok olma noktasına getirdiği, hayvanların ölümüne neden olduğu kaydedilmişti. ntvmsnc
Feyzioğlu: ‘Başkana eyalet kurma yetkisi veriliyor’
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 16 Nisan’da referanduma sunulacak Anayasa değişikliği teklifinin, devlet başkanına tek başına eyalet benzeri kamu tüzel kişilikleri oluşturma yetkisi verdiğini söyledi.
Ulusal Dayanışma Platformu tarafından Türkiye Barolar Birliği’nde “Yaşasın Cumhuriyet” başlıklı panel düzenlendi. Panelde konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 16 Nisan’da referanduma sunulacak Anayasa değişikliği teklifinin, devlet başkanına tek başına eyalet benzeri kamu tüzel kişilikleri oluşturma ve üniter yapıyı darmadağın edecek yetkiler verdiğini söyledi. Feyzioğlu, “Değişiklik teklifinin, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na Türkiye’nin üniter devlet yapısını korumak amacıyla koyduğu çekinceleri tek başına kaldırma yetkisini verdiğini büyük bir endişeyle tespit ettik” dedi.
“SAKINCALI DÜZENLEMELER İÇERİYOR”
Panelde konuşan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu ise Anayasa değişikliği teklifinde sakıncalı gördükleri düzenlemeleri şöyle sıraladı: “Gördük ki bu değişiklik teklifi; kuvvetler ayrılığını yok eden, mahkemeleri aynı zamanda parti genel başkanı da olabilecek devlet başkanına bağımlı kılan, dolayısıyla hakim ve savcıların üzerine iktidar partisinin il ve ilçe başkanlarını koyan, hukuki bilgiye ve hakka dayanan avukatlık mesleğinin de yerine iş takipçiliğini getiren çok sakıncalı düzenlemeler içeriyor. Aynı zamanda söz konusu değişiklik teklifinin, devlet başkanına tek başına eyalet benzeri kamu tüzel kişilikleri oluşturma, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na Türkiye’nin üniter devlet yapısını korumak amacıyla koyduğu çekinceleri tek başına kaldırma yetkisini verdiğini büyük bir endişeyle tespit ettik.”
“YÜREĞİ TÜRK MİLLETİ İÇİN ÇARPAN MİLYONLAR TARİH YAZIYOR”
Türkiye’nin geleceğini yakından ilgilendiren Anayasa değişikliğine karşı kamuoyunu bilgilendirmeyi görev edindiklerini anlatan Feyzioğlu şöyle devam etti: “Belki daha huzurlu, daha sakin, daha sıradan bir gündemde yaşıyor olmayı isteyebilirdik. Ancak o zaman bugünün tarihini başkaları yazar, biz de kitaptan okurduk. Şimdi yüreği Türk Milleti için çarpan milyonlar hep birlikte tarih yazıyor.” DHA
Ulusal Dayanışma Platformu tarafından Türkiye Barolar Birliği’nde “Yaşasın Cumhuriyet” başlıklı panel düzenlendi. Panelde konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 16 Nisan’da referanduma sunulacak Anayasa değişikliği teklifinin, devlet başkanına tek başına eyalet benzeri kamu tüzel kişilikleri oluşturma ve üniter yapıyı darmadağın edecek yetkiler verdiğini söyledi. Feyzioğlu, “Değişiklik teklifinin, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na Türkiye’nin üniter devlet yapısını korumak amacıyla koyduğu çekinceleri tek başına kaldırma yetkisini verdiğini büyük bir endişeyle tespit ettik” dedi.
“SAKINCALI DÜZENLEMELER İÇERİYOR”
Panelde konuşan TBB Başkanı Metin Feyzioğlu ise Anayasa değişikliği teklifinde sakıncalı gördükleri düzenlemeleri şöyle sıraladı: “Gördük ki bu değişiklik teklifi; kuvvetler ayrılığını yok eden, mahkemeleri aynı zamanda parti genel başkanı da olabilecek devlet başkanına bağımlı kılan, dolayısıyla hakim ve savcıların üzerine iktidar partisinin il ve ilçe başkanlarını koyan, hukuki bilgiye ve hakka dayanan avukatlık mesleğinin de yerine iş takipçiliğini getiren çok sakıncalı düzenlemeler içeriyor. Aynı zamanda söz konusu değişiklik teklifinin, devlet başkanına tek başına eyalet benzeri kamu tüzel kişilikleri oluşturma, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na Türkiye’nin üniter devlet yapısını korumak amacıyla koyduğu çekinceleri tek başına kaldırma yetkisini verdiğini büyük bir endişeyle tespit ettik.”
“YÜREĞİ TÜRK MİLLETİ İÇİN ÇARPAN MİLYONLAR TARİH YAZIYOR”
Türkiye’nin geleceğini yakından ilgilendiren Anayasa değişikliğine karşı kamuoyunu bilgilendirmeyi görev edindiklerini anlatan Feyzioğlu şöyle devam etti: “Belki daha huzurlu, daha sakin, daha sıradan bir gündemde yaşıyor olmayı isteyebilirdik. Ancak o zaman bugünün tarihini başkaları yazar, biz de kitaptan okurduk. Şimdi yüreği Türk Milleti için çarpan milyonlar hep birlikte tarih yazıyor.” DHA
3 Mart 2017 Cuma
Parlamento çalışmasına kedi engeli
Fas parlamentosunun ikinci kanadı Danışma Kurulu binasını genişletme projesi, bina sahibi kedi yüzünden durduruldu.
İnternet gazetesi "El-Umk El-Mağribi"nin haberine göre, Avrupa kökenli bir kadının kedisi, parlamentoya bağlı binanın genişletilme projesinin durmasına neden oldu.
Danışma Kurulu ofisi, başkent Rabat'taki binanın genişletilmesine karar verdi. Yan bina eski binaya eklenmek üzere satın alınmak istendiğinde bu yapının sahibinin bir kedi olduğu ortaya çıktı.
Olayla ilgili araştırmada, Avrupalı bir kadının bu binanın sahibi olduğu ve ölmeden önce binanın kedisine bırakılması için vasiyette bulunduğu anlaşıldı.
Önceki danışma kurulunun binanın genişletilmesi projesini aynı nedenle durdurduğu, şu anki Danışma Kurulu Başkanı Hakim Binşmış'ın ise Ekim 2015'te göreve gelmesinin akabinde soruna çözüm bulmak için bir kez daha harekete geçtiği aktarıldı.
İnternet gazetesi "El-Umk El-Mağribi"nin haberine göre, Avrupa kökenli bir kadının kedisi, parlamentoya bağlı binanın genişletilme projesinin durmasına neden oldu.
Danışma Kurulu ofisi, başkent Rabat'taki binanın genişletilmesine karar verdi. Yan bina eski binaya eklenmek üzere satın alınmak istendiğinde bu yapının sahibinin bir kedi olduğu ortaya çıktı.
Olayla ilgili araştırmada, Avrupalı bir kadının bu binanın sahibi olduğu ve ölmeden önce binanın kedisine bırakılması için vasiyette bulunduğu anlaşıldı.
Önceki danışma kurulunun binanın genişletilmesi projesini aynı nedenle durdurduğu, şu anki Danışma Kurulu Başkanı Hakim Binşmış'ın ise Ekim 2015'te göreve gelmesinin akabinde soruna çözüm bulmak için bir kez daha harekete geçtiği aktarıldı.
Suriyeli gelin sayısı yüzde 82 arttı
Türkiye İstatistik Kurumu 2016 yılı evlenme ve boşanma istatistiklerini yayımladı. Buna göre evlenen çiftlerin sayısı 2016'da bir önceki yıla göre yüzde 1,4 azalarak 594 bin 493 oldu. En fazla yabancı gelin Suriyelilerden, en fazla yabancı damat Almanlardan seçildi. Suriyeli gelinlerin sayısı yüzde 82 artışla 6 bin 495'e yükseldi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan rakamlara göre evlenen çiftlerin sayısı 2016'da bir önceki yıla göre yüzde 1,4 azalarak 594 bin 493'e geriledi. Boşanan çiftlerin sayısı da bir önceki yıla göre yüzde 4,3 azalarak 126 bin 164 olarak gerçekleşti. En fazla yabancı gelin Suriyelilerden, en fazla yabancı damat Almanlardan seçildi.
Yabancı gelinlerin sayısı 2016 yılında 22 bin 583 olurken, yabancı gelinler toplam gelinlerin yüzde 3,8’ini oluşturdu. Yabancı gelinler uyruklarına göre incelendiğinde, Suriyeli gelinler (6 bin 495 kişi) yüzde 28,8 ile birinci sırada yer aldı. Suriyeli gelinleri yüzde 11,7 ile Alman gelinler (2 bin 644 kişi) ve yüzde9,6 ile Azerbaycanlı gelinler (2 bin 170 kişi) izledi.
Suriyeli damat sayısı 377
Yabancı damatların sayısı geçen yıl 3 bin 777 olurken, toplam damatların yüzde 0,6’sını oluşturdu. Yabancı damatlardan Alman damatlar (bin 338 kişi) yüzde 35,4 ile birinci sırada yer aldı. Alman damatları yüzde 10 ile Suriyeli damatlar (377 kişi) ve yüzde 7,7 ile Avusturyalı damatlar (291 kişi) takip etti.
Kaba boşanma hızının 2016 yılında en yüksek olduğu il, binde 2,63 ile İzmir olarak kayıtlara geçti. Bu ili binde 2,55 ile Muğla, binde 2,46 ile Antalya izledi. Kaba boşanma hızının en düşük olduğu iller ise binde 0,15 ile Hakkari ve Şırnak oldu. Bu illeri de binde 0,23 ile Siirt, binde 0,25 ile Muş izledi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan rakamlara göre evlenen çiftlerin sayısı 2016'da bir önceki yıla göre yüzde 1,4 azalarak 594 bin 493'e geriledi. Boşanan çiftlerin sayısı da bir önceki yıla göre yüzde 4,3 azalarak 126 bin 164 olarak gerçekleşti. En fazla yabancı gelin Suriyelilerden, en fazla yabancı damat Almanlardan seçildi.
Yabancı gelinlerin sayısı 2016 yılında 22 bin 583 olurken, yabancı gelinler toplam gelinlerin yüzde 3,8’ini oluşturdu. Yabancı gelinler uyruklarına göre incelendiğinde, Suriyeli gelinler (6 bin 495 kişi) yüzde 28,8 ile birinci sırada yer aldı. Suriyeli gelinleri yüzde 11,7 ile Alman gelinler (2 bin 644 kişi) ve yüzde9,6 ile Azerbaycanlı gelinler (2 bin 170 kişi) izledi.
Suriyeli damat sayısı 377
Yabancı damatların sayısı geçen yıl 3 bin 777 olurken, toplam damatların yüzde 0,6’sını oluşturdu. Yabancı damatlardan Alman damatlar (bin 338 kişi) yüzde 35,4 ile birinci sırada yer aldı. Alman damatları yüzde 10 ile Suriyeli damatlar (377 kişi) ve yüzde 7,7 ile Avusturyalı damatlar (291 kişi) takip etti.
Kaba boşanma hızının 2016 yılında en yüksek olduğu il, binde 2,63 ile İzmir olarak kayıtlara geçti. Bu ili binde 2,55 ile Muğla, binde 2,46 ile Antalya izledi. Kaba boşanma hızının en düşük olduğu iller ise binde 0,15 ile Hakkari ve Şırnak oldu. Bu illeri de binde 0,23 ile Siirt, binde 0,25 ile Muş izledi.
ABD İnsan hakları raporunda Türkiye eleştirisi
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan yıllık insan hakları raporunda Türkiye'ye 75 sayfa ayrılırken, adil yargılama ve düşünce özgürlüğü konusunda yaşanan sorunlara dikkat çekildi
Amerikan Dışişleri Bakanlığı tarafından yıllık olarak yayınlanan İnsan Hakları Raporu, bu yıl Başkan Obama dönemine ilişkin son rapor olma özelliğini de taşıyor. Dünya ülkelerindeki insan hakları ve ifade özgürlüğü gibi konuların değerlendirildiği belgede Türkiye'ye bu yıl 75 sayfa ayrılmış. Bu da Türkiye ile ilgili kısmın geçen yıldan iki sayfa daha uzun olduğu anlamına geliyor.
Amerikanın Sesi'nde yayımlanan Mehmet Sümer'in haberine göre, raporda 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sırası ve sonrasında yaşananlardan bahsedilirken özellikle tutuklu gazeteci sayısının fazlalığına dikkat çekiliyor.
Rapor, Türkiye’nin çok partili parlamenter bir sistem ile yönetildiği, bir Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın bulunduğu anayasal bir sistem olduğu ifadeleri ile başlıyor.
Raporda ilk olarak 15 Temmuz başarısız darbe girişimi ve bu girişim esnasındaki sivil kayıplardan bahsediliyor. Rapor 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sırasında 240’dan fazla kişinin hayatını kaybettiğini, 2 bin 100’den fazla kişinin de yaralandığını hatırlatıyor.
Raporda Türk hükümetinin darbe girişiminden Fethullah Gülen ve yandaşlarını sorumlu tuttuğundan bahsedilirken, Gülen için “din adamı” ifadesi kullanılıyor.
Raporun girişindeki özet kısmında başarısız darbe girişimi ile birlikte PKK terörüne ilişkin de rakamlar veriliyor. PKK ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda, 600’den fazla güvenlik gücü mensubunun ve en az 200 sivil vatandaşın hayatını kaybettiği belirtilirken bilinmeyen sayıda PKK’lının da öldürüldüğü ifade ediliyor. Söz konusu terör olayları nedeniyle yaklaşık 300 bin kişinin de evlerini terk etmek zorunda kaldıkları tahminine yer veriliyor.
İnsan Hakları Raporu’nda ayrıca PKK terörü ile birlikte IŞİD saldırıları neticesiyle de çok sayıda sivilin 2016 yılı boyunca hayatını kaybettiğine dikkat çekiliyor.
Raporda Türkiye’deki en temel insan hakları sorunları şu başlıklar şeklinde sıralanıyor.
* Adil yargılama sürecine ulaşım sorunları,
* Hükümetin ifade özgürlüğüne müdahalesi,
* Sivillerin güvenliğinin sağlanamaması,
* Cezaevlerindeki insan hakları ihlalleri,
* İnsan hakları ihlali gerçekleştiren güvenlik güçleri ve yöneticiler hakkında soruşturma açılması ve cezalandırılmaları konusundaki eksiklikler
* Adil Yargılama Süreçlerine Erişim Sorunları
Adil yargılama süreçlerine ulaşım sorunları kısmında, mahkemelerin darbeyi ya da terör örgütlerini desteklediği suçlaması ile onbinlerce kişinin hapse atılmasına karar verdiği, bu kişilerin büyük çoğunluğu hakkında suçlamalar ile ilgili yeterli delil ve kanıt olmadığı ifade ediliyor. OHAL kapsamında çıkarılan kararnameler ile şüphelilerin adli yardım almakta zorlandıkları belirtilirken bir aya kadar uzayan sebepsiz gözaltılar konusuna da dikkat çekiliyor. Bazı insan hakları örgütlerinin tespitlerine göre suçlulara ulaşılamaması durumunda, bu kişilerin yerine aile bireylerinin tutuldukları ya da seyahat haklarına sınırlamalar getirildiğine atıfta bulunuluyor. Raporun yine aynı bölümünde çok sayıda okul, kurum ve derneğin kapatıldığı, onbinlerce kişinin de yasal başvuru ya da temyiz hakkı olmadan işlerinden atıldığı belirtiliyor.
İfade Özgürlüğüne Müdahale
Raporun ifade özgürlüğü ile ilgili bölümünde ise darbe girişimin ardından Türkiye’de hükümetin, ifade özgürlüğüne, medyaya ve internete kısıtlamalar getirdiği belirtiliyor. Ayrıca raporda, "Gülen Hareketi" olarak isimlendirilen grup ile ilişkili ya da PKK terör örgütü ile bağlantılı oldukları gerekçesi ile, 140’dan fazla gazetecinin hapse gönderildiğine dikkat çekiliyor. Bununla birlikte çok sayıda medya kuruluşuna baskın yapıldığı, çoğunun kapatıldığı, kitapların yasaklandığı, gazeteciler ve editörler hakkında teröre destek suçlamaları ile davalar açıldığı, internet sitelerinin engellendiği ve yayın yasakları getirildiği hatırlatılıyor. Hükümetin tartışmalı bölgelere yabancı basını ve gözlemcileri sokmadığı, buralardaki durum ile ilgili bağımsız raporlar hazırlanmasını önlediği belirtiliyor.
Sivillerin Güvenliğinin Sağlanamaması
Amerikan Dışişleri Bakanlığı İnsan Hakları 2016 Yılı Raporu’na göre hükümet, PKK ile mücadele noktasında sivillerin güvenliğini sağlamakta başarısız oldu. Yüzbinlerce kişi şiddet olayları nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldı. 200’e yakın sivil hayatını kaybetti. Yine rapora göre çeşitli insan hakları örgütlerinin verdiği bilgiler, güvenlik güçlerinin Suriye sınırından Türkiye’ye kaçak yollardan girmeye çalışan çok sayıda kişiyi vurarak öldürdüğüne, darbe girişimi sonrası gözaltına alınan kişilere taciz ve işkence uygulandığına işaret ediyor.
Cezaevlerinde İnsan Hakları İhlalleri
Raporda dikkat çekilen bir başka konu da hapishanelerin kalabalıklaşması. Darbe girişiminden sonra onbinlerce kişinin tutuklanması nedeniyle, hapishanelerde aşırı kalabalığın ortaya çıktığına dikkat çekiliyor. Bu noktada hükümetin, 3 binden fazla yargı mensubunu görevden almasının yargının bağımsızlığını kısıtladığı, davaların ertelenmesine neden olduğu ve bir korku ortamı yarattığı ifade ediliyor. Öte yandan adı insan hakları ihlallerine karışan yönetici ve güvenlik güçleri hakkında soruşturma açılması ve cezalandırılmaları konusunda hükümetin attığı adımların sınırlı kaldığı hatırlatılıyor.
Raporda ayrıca, Türkiye’nin erken yaşta evliliğin önlenmesi, kadın ve çocuk haklarının korunması, aralarında Alevilerin, Hristiyanların ve LGBTİ bireylerin de bulunduğu azınlık haklarının gözetilmesi gibi konularda da yetersiz kaldığı, AKP hükümeti yanlısı basın kuruluşlarının azınlıkları hedef alan söylemlerde bulunduğu tespitleri yapılıyor.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı tarafından yıllık olarak yayınlanan İnsan Hakları Raporu, bu yıl Başkan Obama dönemine ilişkin son rapor olma özelliğini de taşıyor. Dünya ülkelerindeki insan hakları ve ifade özgürlüğü gibi konuların değerlendirildiği belgede Türkiye'ye bu yıl 75 sayfa ayrılmış. Bu da Türkiye ile ilgili kısmın geçen yıldan iki sayfa daha uzun olduğu anlamına geliyor.
Amerikanın Sesi'nde yayımlanan Mehmet Sümer'in haberine göre, raporda 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sırası ve sonrasında yaşananlardan bahsedilirken özellikle tutuklu gazeteci sayısının fazlalığına dikkat çekiliyor.
Rapor, Türkiye’nin çok partili parlamenter bir sistem ile yönetildiği, bir Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın bulunduğu anayasal bir sistem olduğu ifadeleri ile başlıyor.
Raporda ilk olarak 15 Temmuz başarısız darbe girişimi ve bu girişim esnasındaki sivil kayıplardan bahsediliyor. Rapor 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sırasında 240’dan fazla kişinin hayatını kaybettiğini, 2 bin 100’den fazla kişinin de yaralandığını hatırlatıyor.
Raporda Türk hükümetinin darbe girişiminden Fethullah Gülen ve yandaşlarını sorumlu tuttuğundan bahsedilirken, Gülen için “din adamı” ifadesi kullanılıyor.
Raporun girişindeki özet kısmında başarısız darbe girişimi ile birlikte PKK terörüne ilişkin de rakamlar veriliyor. PKK ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda, 600’den fazla güvenlik gücü mensubunun ve en az 200 sivil vatandaşın hayatını kaybettiği belirtilirken bilinmeyen sayıda PKK’lının da öldürüldüğü ifade ediliyor. Söz konusu terör olayları nedeniyle yaklaşık 300 bin kişinin de evlerini terk etmek zorunda kaldıkları tahminine yer veriliyor.
İnsan Hakları Raporu’nda ayrıca PKK terörü ile birlikte IŞİD saldırıları neticesiyle de çok sayıda sivilin 2016 yılı boyunca hayatını kaybettiğine dikkat çekiliyor.
Raporda Türkiye’deki en temel insan hakları sorunları şu başlıklar şeklinde sıralanıyor.
* Adil yargılama sürecine ulaşım sorunları,
* Hükümetin ifade özgürlüğüne müdahalesi,
* Sivillerin güvenliğinin sağlanamaması,
* Cezaevlerindeki insan hakları ihlalleri,
* İnsan hakları ihlali gerçekleştiren güvenlik güçleri ve yöneticiler hakkında soruşturma açılması ve cezalandırılmaları konusundaki eksiklikler
* Adil Yargılama Süreçlerine Erişim Sorunları
Adil yargılama süreçlerine ulaşım sorunları kısmında, mahkemelerin darbeyi ya da terör örgütlerini desteklediği suçlaması ile onbinlerce kişinin hapse atılmasına karar verdiği, bu kişilerin büyük çoğunluğu hakkında suçlamalar ile ilgili yeterli delil ve kanıt olmadığı ifade ediliyor. OHAL kapsamında çıkarılan kararnameler ile şüphelilerin adli yardım almakta zorlandıkları belirtilirken bir aya kadar uzayan sebepsiz gözaltılar konusuna da dikkat çekiliyor. Bazı insan hakları örgütlerinin tespitlerine göre suçlulara ulaşılamaması durumunda, bu kişilerin yerine aile bireylerinin tutuldukları ya da seyahat haklarına sınırlamalar getirildiğine atıfta bulunuluyor. Raporun yine aynı bölümünde çok sayıda okul, kurum ve derneğin kapatıldığı, onbinlerce kişinin de yasal başvuru ya da temyiz hakkı olmadan işlerinden atıldığı belirtiliyor.
İfade Özgürlüğüne Müdahale
Raporun ifade özgürlüğü ile ilgili bölümünde ise darbe girişimin ardından Türkiye’de hükümetin, ifade özgürlüğüne, medyaya ve internete kısıtlamalar getirdiği belirtiliyor. Ayrıca raporda, "Gülen Hareketi" olarak isimlendirilen grup ile ilişkili ya da PKK terör örgütü ile bağlantılı oldukları gerekçesi ile, 140’dan fazla gazetecinin hapse gönderildiğine dikkat çekiliyor. Bununla birlikte çok sayıda medya kuruluşuna baskın yapıldığı, çoğunun kapatıldığı, kitapların yasaklandığı, gazeteciler ve editörler hakkında teröre destek suçlamaları ile davalar açıldığı, internet sitelerinin engellendiği ve yayın yasakları getirildiği hatırlatılıyor. Hükümetin tartışmalı bölgelere yabancı basını ve gözlemcileri sokmadığı, buralardaki durum ile ilgili bağımsız raporlar hazırlanmasını önlediği belirtiliyor.
Sivillerin Güvenliğinin Sağlanamaması
Amerikan Dışişleri Bakanlığı İnsan Hakları 2016 Yılı Raporu’na göre hükümet, PKK ile mücadele noktasında sivillerin güvenliğini sağlamakta başarısız oldu. Yüzbinlerce kişi şiddet olayları nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldı. 200’e yakın sivil hayatını kaybetti. Yine rapora göre çeşitli insan hakları örgütlerinin verdiği bilgiler, güvenlik güçlerinin Suriye sınırından Türkiye’ye kaçak yollardan girmeye çalışan çok sayıda kişiyi vurarak öldürdüğüne, darbe girişimi sonrası gözaltına alınan kişilere taciz ve işkence uygulandığına işaret ediyor.
Cezaevlerinde İnsan Hakları İhlalleri
Raporda dikkat çekilen bir başka konu da hapishanelerin kalabalıklaşması. Darbe girişiminden sonra onbinlerce kişinin tutuklanması nedeniyle, hapishanelerde aşırı kalabalığın ortaya çıktığına dikkat çekiliyor. Bu noktada hükümetin, 3 binden fazla yargı mensubunu görevden almasının yargının bağımsızlığını kısıtladığı, davaların ertelenmesine neden olduğu ve bir korku ortamı yarattığı ifade ediliyor. Öte yandan adı insan hakları ihlallerine karışan yönetici ve güvenlik güçleri hakkında soruşturma açılması ve cezalandırılmaları konusunda hükümetin attığı adımların sınırlı kaldığı hatırlatılıyor.
Raporda ayrıca, Türkiye’nin erken yaşta evliliğin önlenmesi, kadın ve çocuk haklarının korunması, aralarında Alevilerin, Hristiyanların ve LGBTİ bireylerin de bulunduğu azınlık haklarının gözetilmesi gibi konularda da yetersiz kaldığı, AKP hükümeti yanlısı basın kuruluşlarının azınlıkları hedef alan söylemlerde bulunduğu tespitleri yapılıyor.
Dikkat! YGS adaylarına 'kimlik belgesi' duyurusu
ÖSYM'den, 12 Mart'ta gerçekleştirilecek Yükseköğretime Geçiş Sınavı'na (YGS) başvuran adayların, yeni kimlik kartı teslim edilinceye kadar verilecek belgenin 15 gün geçerlilik süresinin kapsamının genişletilmesinden dolayı adayların "geçici kimlik kartı" veya "kimlik kartı talep belgesi" ile de sınava girebilecekleri duyuruldu.
ÖSYM'nin internet sitesinde yer alan 22 Şubat tarihli 2017 YGS adaylarının sınava girecekler için geçerli olacak kimlik kartlarına ilişkin duyuruda güncelleme yapıldı.
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce kimlik kartlarının yenilenmesi başvurularında yeni kimlik kartı düzenleninceye kadar düzenlenecek olan geçici kimlik belgesinin kapsamının genişletildiği, daha önce 15 gün süreyle geçerli olacağı duyurulan belgenin, kişinin kimlik kartı teslim edilinceye kadar geçerli olması sağlandığı hatırlatıldı.
YGS'ye girecek olan 1998-1999-2000 yılı doğumlu öğrencilerin kimlik kartlarının öncelikli olarak basımı için gerekli sistemsel düzenlemeler yapıldığı ifade edilen duyuruda, "2017-YGS adayları, güncel fotoğraflı ve soğuk damgalı mevcut nüfus cüzdanları,Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartları, geçerlilik süresi dolmamış pasaportları veya yeni kimlik kartları teslim alınıncaya kadar Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen geçici kimlik belgesi veya kimlik kartı talep belgesi ile sınava girebileceklerdir." bilgisi yer aldı.
ÖSYM'nin internet sitesinde yer alan 22 Şubat tarihli 2017 YGS adaylarının sınava girecekler için geçerli olacak kimlik kartlarına ilişkin duyuruda güncelleme yapıldı.
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünce kimlik kartlarının yenilenmesi başvurularında yeni kimlik kartı düzenleninceye kadar düzenlenecek olan geçici kimlik belgesinin kapsamının genişletildiği, daha önce 15 gün süreyle geçerli olacağı duyurulan belgenin, kişinin kimlik kartı teslim edilinceye kadar geçerli olması sağlandığı hatırlatıldı.
YGS'ye girecek olan 1998-1999-2000 yılı doğumlu öğrencilerin kimlik kartlarının öncelikli olarak basımı için gerekli sistemsel düzenlemeler yapıldığı ifade edilen duyuruda, "2017-YGS adayları, güncel fotoğraflı ve soğuk damgalı mevcut nüfus cüzdanları,Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartları, geçerlilik süresi dolmamış pasaportları veya yeni kimlik kartları teslim alınıncaya kadar Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen geçici kimlik belgesi veya kimlik kartı talep belgesi ile sınava girebileceklerdir." bilgisi yer aldı.
Antalya'da aynı yerde ikinci köpek katliamı
Antalya'da daha önce 2 kedi ve 12 köpeğin zehirlenerek öldürüldüğü bölgede bu kez de 2 sokak köpeği av tüfeğiyle öldürülmüş halde bulundu.
Antalya'da geçen Ocak ayında 2 kedi ile 12 köpeğin zehirlenerek öldürüldüğü bölgede, bu kez de 2 köpek av tüfeğiyle öldürülmüş bulundu. Hayvan severleri tedirgin eden olay, sabah saatlerinde Kepez İlçesi Duraliler Mahallesi'nde meydana geldi. Pastane sahibi olan Hüseyin Kılar, 3 gün önce kaybolan Golden cinsi 'Efe' adlı köpeği ile başka bir köpeği, boş bir arazide av tüfeğiyle öldürülmüş halde buldu.
Aynı mahallede sürekli hayvanların öldürüldüğünü dile getiren Kılar, "Komşularımızdan hayvanlarının kaybolduğu ve öldüğünü duyuyorduk. Ancak ilk kez benim başıma geldi. Köpeğimi üç gün boyunca her yerde aradım. Sosyal medyada bulunması için paylaşımlar yaptım. Ancak sonuç alamadım. Sabah saatlerinde ise öldürülmüş buldum. Böyle bir vahşet olamaz. Yetkililer artık buna bir çare bulsun"dedi. 2 ay önce de mahalle sakinleri, aynı bölgede 12 köpek ve 2 kediyi zehirlenerek öldürülmüş halde bulmuştu.
Antalya'da geçen Ocak ayında 2 kedi ile 12 köpeğin zehirlenerek öldürüldüğü bölgede, bu kez de 2 köpek av tüfeğiyle öldürülmüş bulundu. Hayvan severleri tedirgin eden olay, sabah saatlerinde Kepez İlçesi Duraliler Mahallesi'nde meydana geldi. Pastane sahibi olan Hüseyin Kılar, 3 gün önce kaybolan Golden cinsi 'Efe' adlı köpeği ile başka bir köpeği, boş bir arazide av tüfeğiyle öldürülmüş halde buldu.
Aynı mahallede sürekli hayvanların öldürüldüğünü dile getiren Kılar, "Komşularımızdan hayvanlarının kaybolduğu ve öldüğünü duyuyorduk. Ancak ilk kez benim başıma geldi. Köpeğimi üç gün boyunca her yerde aradım. Sosyal medyada bulunması için paylaşımlar yaptım. Ancak sonuç alamadım. Sabah saatlerinde ise öldürülmüş buldum. Böyle bir vahşet olamaz. Yetkililer artık buna bir çare bulsun"dedi. 2 ay önce de mahalle sakinleri, aynı bölgede 12 köpek ve 2 kediyi zehirlenerek öldürülmüş halde bulmuştu.
Fransa'dan sığınmacılara büyük ayıp!
Fransa'nın Calais kentinde belediye, sığınmacılara yemek dağıtımı ve yıkanma imkanı sağlayan seyyar duş kabinlerinin yerleştirilmesine aldığı bir kararla yasak getirdi.
Fransa'nın kuzeyinde bulunan ve geçen yıl ekim ayı sonunda boşaltılan Calais sığınmacı kampında yabancı uyrukluların yeniden toplanmalarını engellemek amacıyla belediye tarafından tartışmalı bir uygulama başlatıldı. Calais Belediyesinin aldığı karara göre, sığınmacılara yemek vermek ve duş almalarını sağlayan seyyar kabinler kurmak yasaklandı.
Belediyenin kararında, sığınmacılara yemek ve yıkanma gibi konularda desteğin, geçen yıl ekim ayı sonunda boşaltılan "Jungle" isimli kampın yeniden oluşması için çağrı anlamına geleceği belirtilerek, bölgede insani yardım amaçlı çalışan derneklerin bu eylemlerine son vermesi istendi.
Belediye Başkanı'ndan "İnsani yardımlara karşıyım" açıklaması
Belediye Başkanı Natacha Bouchart, yerel La Voix du Nord gazetesine yaptığı açıklamada, "insani anlamda söylemek zor olsa da gıda yardımı ve duş gibi konularda insani yardımlara karşı olduğunu" ifade etti.
Calais'ye dün ziyarette bulunan İçişleri Bakanı Bruno Le Roux, bu kentte yeni kampların oluşmasına izin vermeyeceklerini belirtmiş ve mevcut sığınmacılara yemek dağıtımına müsaade edileceğini açıklamıştı. cnntürk
Fransa'nın kuzeyinde bulunan ve geçen yıl ekim ayı sonunda boşaltılan Calais sığınmacı kampında yabancı uyrukluların yeniden toplanmalarını engellemek amacıyla belediye tarafından tartışmalı bir uygulama başlatıldı. Calais Belediyesinin aldığı karara göre, sığınmacılara yemek vermek ve duş almalarını sağlayan seyyar kabinler kurmak yasaklandı.
Belediyenin kararında, sığınmacılara yemek ve yıkanma gibi konularda desteğin, geçen yıl ekim ayı sonunda boşaltılan "Jungle" isimli kampın yeniden oluşması için çağrı anlamına geleceği belirtilerek, bölgede insani yardım amaçlı çalışan derneklerin bu eylemlerine son vermesi istendi.
Belediye Başkanı'ndan "İnsani yardımlara karşıyım" açıklaması
Belediye Başkanı Natacha Bouchart, yerel La Voix du Nord gazetesine yaptığı açıklamada, "insani anlamda söylemek zor olsa da gıda yardımı ve duş gibi konularda insani yardımlara karşı olduğunu" ifade etti.
Calais'ye dün ziyarette bulunan İçişleri Bakanı Bruno Le Roux, bu kentte yeni kampların oluşmasına izin vermeyeceklerini belirtmiş ve mevcut sığınmacılara yemek dağıtımına müsaade edileceğini açıklamıştı. cnntürk
2 Mart 2017 Perşembe
Meğer sandviçteki tavuğun yarısı tavuk değilmiş
Kanada’da fast food merkezlerinden alınan yiyecekler üzerinde yapılan araştırmalar sonucu tavuk etlerinin tamamen tavuk olmadığı ortaya koyuldu.
İngiliz gazetesi Independent’ın haberinde özellikle Subway sandviç zincirinin kullandığı tavuk etinin yaklaşık yüzde 50’sinin soya ve diğer katkı maddelerinden oluşturulduğu belirlendi.
Diğer ünlü fast food zincirlerinin tavuk ürünlerinde gerçek etin yüzde 80’i geçtiği belirtildi. Trent Üniversitesi’nden Matt Harnden, en kötü sonuçların Subway’den geldiğini anlatırken, kuruluşun bazı ürünlerinde tavuk etinin oranı yüzde 43’ün altına indi.
İngiliz gazetesi Independent’ın haberinde özellikle Subway sandviç zincirinin kullandığı tavuk etinin yaklaşık yüzde 50’sinin soya ve diğer katkı maddelerinden oluşturulduğu belirlendi.
Diğer ünlü fast food zincirlerinin tavuk ürünlerinde gerçek etin yüzde 80’i geçtiği belirtildi. Trent Üniversitesi’nden Matt Harnden, en kötü sonuçların Subway’den geldiğini anlatırken, kuruluşun bazı ürünlerinde tavuk etinin oranı yüzde 43’ün altına indi.
1 Mart 2017 Çarşamba
EPDK Başkanı Yılmaz'dan elektriğe zam açıklaması
Elektrik fiyatlarıyla ilgili konuşan EPDK Başkanı Yılmaz, "Yapmış olduğumuz hesaplarda zamla ilgili bir öngörümüz yok. Elektrik fiyatlarıyla ilgili zammı gerektirecek veri yok" dedi.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Mustafa Yılmaz, bir televizyon programında soruları yanıtladı.
Yılmaz, nisan ayında açıklanacak yeni tarifelerle ilgili zam öngörmediklerini açıkladı.
EPDK Başkanı elektrik fiyat tarifesiyle ilgili olarak şunları söyledi: "Bİz bununla ilgili kararı alırken maliyet bazlı hesaplama yapıyoruz. Yapmış olduğumuz hesaplarda zamla ilgili bir öngörümüz yok. Elektrik fiyatlarıyla ilgili zammı gerektirecek veri yok.Tahminlerimiz herhangi bir anormal veri olmayacağı kanaatindeyiz zama yönelik."
Piyasanın derinleşmesi için herkesin istediği tedarikçiden enerjiyi almasını hedeflediklerini belirten Yılmaz, "Tüketilen enerjinin yüzde 90'ı serbest tüketici limitinde. 8 milyonun üzerinde serbest tüketici olma hakkı var. Bugün 3 milyona yakın tüketici bu hakkını kullanıyor. Bu rakamların daha üst seviyeye çıkmasını ve piyasanın derinleşmesini istiyoruz" dedi.
"Sözleşmeyi iyi okuyun, aman dikkat"
Tüketicilere uyarılarda bulunan Yılmaz, "Yapmış olduğunuz sözleşmeyi iyi okuyun, aman dikkat. Çok sayfalı ufak puntolu sözleşmelerden kaçınsınlar. Müşterilere haksızlık yapan şirketler olduğu takdirde bunun karşısındayız. Müşteriler promosyonlara aldanmasın. Fiyatları ekonomik olarak almanın hesabını yapsınlar" diye konuştu.
"Doğalgazın ulaşmadığı il kalmayacak"
Yılmaz, Türkiye'de 76 ilde doğalgaz olduğunu hatırlatarak, "Doğalgaz sektöründe destan yazıldı. Ağrı'yla Tunceli ilimizin de ihalesini yaptık. 3 ille ilgili 8'e yakın şirket başvurdu. Çok kısa zamanda, bir ay içinde ihalesi yapılınca doğalgazın ulaşmadığı il kalmamış olacak" diye konuştu.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Mustafa Yılmaz, bir televizyon programında soruları yanıtladı.
Yılmaz, nisan ayında açıklanacak yeni tarifelerle ilgili zam öngörmediklerini açıkladı.
EPDK Başkanı elektrik fiyat tarifesiyle ilgili olarak şunları söyledi: "Bİz bununla ilgili kararı alırken maliyet bazlı hesaplama yapıyoruz. Yapmış olduğumuz hesaplarda zamla ilgili bir öngörümüz yok. Elektrik fiyatlarıyla ilgili zammı gerektirecek veri yok.Tahminlerimiz herhangi bir anormal veri olmayacağı kanaatindeyiz zama yönelik."
Piyasanın derinleşmesi için herkesin istediği tedarikçiden enerjiyi almasını hedeflediklerini belirten Yılmaz, "Tüketilen enerjinin yüzde 90'ı serbest tüketici limitinde. 8 milyonun üzerinde serbest tüketici olma hakkı var. Bugün 3 milyona yakın tüketici bu hakkını kullanıyor. Bu rakamların daha üst seviyeye çıkmasını ve piyasanın derinleşmesini istiyoruz" dedi.
"Sözleşmeyi iyi okuyun, aman dikkat"
Tüketicilere uyarılarda bulunan Yılmaz, "Yapmış olduğunuz sözleşmeyi iyi okuyun, aman dikkat. Çok sayfalı ufak puntolu sözleşmelerden kaçınsınlar. Müşterilere haksızlık yapan şirketler olduğu takdirde bunun karşısındayız. Müşteriler promosyonlara aldanmasın. Fiyatları ekonomik olarak almanın hesabını yapsınlar" diye konuştu.
"Doğalgazın ulaşmadığı il kalmayacak"
Yılmaz, Türkiye'de 76 ilde doğalgaz olduğunu hatırlatarak, "Doğalgaz sektöründe destan yazıldı. Ağrı'yla Tunceli ilimizin de ihalesini yaptık. 3 ille ilgili 8'e yakın şirket başvurdu. Çok kısa zamanda, bir ay içinde ihalesi yapılınca doğalgazın ulaşmadığı il kalmamış olacak" diye konuştu.
İstanbul'un Avrupa Yakasında elektrik kesintisi
İstanbul Avrupa Yakasında bazı ilçelere 4 Mart Cumartesi günü planlı bakım ve iyileştirme çalıştırmaları kapsamında elektrik verilemeyecek.
Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ'den (BEDAŞ) yapılan yazılı açıklamaya göre, İstanbul'un Bağcılar, Büyükçekmece, Esenler, Bakırköy, Arnavutköy ve Güngören ilçelerinin bazı mahallelerinde 08.00-19.00 saatlerinde elektrik kesintisine gidilecek.
İstanbul'un Bağcılar ilçesinin bazı mahallelerinde 08.00-18.00, Büyükçekmece ilçesinin bazı mahallelerinde ise 09.00-16.00 saatlerinde elektrik kesintisi uygulanacak.
Aynı gün Esenler ilçesinin bazı sokaklarına 09.00-17.00, Bakırköy ilçesinin bazı semtlerine 10.00-13.00, Arnavutköy ilçesinin bazı semtlerine 10.00-14.00 ve Güngören ilçesinin bazı semtlerine 10.00-19.00 saatlerinde elektrik verilemeyecek.
Aboneler, elektrik verilemeyecek ilçelerdeki mahalle ve sokaklara ilişkin detaylar ile kesintinin saat bilgilerine BEDAŞ'ın internet sitesinde yer alan "Planlı Bakım ve Yatırım Çalışmaları" bölümünden ulaşabilecek.
Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ'den (BEDAŞ) yapılan yazılı açıklamaya göre, İstanbul'un Bağcılar, Büyükçekmece, Esenler, Bakırköy, Arnavutköy ve Güngören ilçelerinin bazı mahallelerinde 08.00-19.00 saatlerinde elektrik kesintisine gidilecek.
İstanbul'un Bağcılar ilçesinin bazı mahallelerinde 08.00-18.00, Büyükçekmece ilçesinin bazı mahallelerinde ise 09.00-16.00 saatlerinde elektrik kesintisi uygulanacak.
Aynı gün Esenler ilçesinin bazı sokaklarına 09.00-17.00, Bakırköy ilçesinin bazı semtlerine 10.00-13.00, Arnavutköy ilçesinin bazı semtlerine 10.00-14.00 ve Güngören ilçesinin bazı semtlerine 10.00-19.00 saatlerinde elektrik verilemeyecek.
Aboneler, elektrik verilemeyecek ilçelerdeki mahalle ve sokaklara ilişkin detaylar ile kesintinin saat bilgilerine BEDAŞ'ın internet sitesinde yer alan "Planlı Bakım ve Yatırım Çalışmaları" bölümünden ulaşabilecek.
Yurt dışındaki kamu görevlilerinin izinleri durduruldu
Resmi Gazete'de yayımlanan Başbakanlık genelgesine göre yurt dışında görevli kamu personelinin izinleri durduruldu. Referandum nedeniyle 57 ülkede 27 Mart-9 Nisan tarihleri arasında oy kullanılacağı belirtilen genelgede bu tarihler arasında tüm kamu görevlilerinin izinlerinin durdurulduğu belirtildi.
Resmi Gazete'de yayımlanan "yurt dışında görevli kamu personelinin izinlerinin durdurulmasına ilişkin Başbakanlık genelgesi"nde, TBMM Genel Kurulunca kabul edilen 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 11 Şubat tarihli Resmi Gazete'de yer aldığı hatırlatıldı.
3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun'un 2'nci maddesinde, "Anayasa değişikliğinin halk oylaması, ilgili Anayasa değişikliği Kanununun Resmi Gazete'de yayımını takip eden altmışıncı günden sonraki ilk pazar günü yapılır." hükmüne yer verildiği belirtilen genelgede, bu hüküm çerçevesinde anayasa değişikliğine ilişkin halk oylaması tarihinin Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) 11 Şubat tarihli kararı ile 16 Nisan olarak belirlendiği ifade edildi.
27 Mart - 9 Nisan tarihleri arasında
Bununla birlikte yurt dışı seçmen kütüğüne kayıtlı seçmenlerin 16 Nisan Pazar günü yapılacak anayasa değişikliği halk oylamasında, bulundukları ülkelerde veya oy verme günlerinde bulundukları yerlerdeki temsilciliklerde kurulacak sandıklarda oy kullanabileceği bildirilen genelgede, şunlar kaydedildi:
"Bu kapsamda; YSK'nın 15 Şubat 2017 tarihli ve 101 sayılı kararı ile 16 Nisan Pazar günü yapılacak olan Anayasa değişikliği yurt dışı seçmen kütüğüne kayıtlı seçmenlerin 57 ülkede 27 Mart-9 Nisan tarihleri arasında ve azami 14 gün süre ile oy kullandırılmasına, oy verme başlangıç tarihlerinin ve oy kullanma sürelerinin ülkelerine göre farklı olabileceğine ancak oy kullanmanın son gününün 9 Nisan olduğuna karar verilmiştir.
YSK'nın 101 sayılı kararı ile oy kullanma tarihleri belirlenen 57 ülkedeki tüm kamu görevlilerinin yurt dışında yapılacak halk oylamasında görev almalarının gerekmesi nedeniyle, mezkur kararda belirtilen ülkelerde görev yapan tüm kamu görevlilerinin izinleri, kararda belirtilen oy kullanma tarihleri süresince durdurulmuştur."
Resmi Gazete'de yayımlanan "yurt dışında görevli kamu personelinin izinlerinin durdurulmasına ilişkin Başbakanlık genelgesi"nde, TBMM Genel Kurulunca kabul edilen 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 11 Şubat tarihli Resmi Gazete'de yer aldığı hatırlatıldı.
3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun'un 2'nci maddesinde, "Anayasa değişikliğinin halk oylaması, ilgili Anayasa değişikliği Kanununun Resmi Gazete'de yayımını takip eden altmışıncı günden sonraki ilk pazar günü yapılır." hükmüne yer verildiği belirtilen genelgede, bu hüküm çerçevesinde anayasa değişikliğine ilişkin halk oylaması tarihinin Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) 11 Şubat tarihli kararı ile 16 Nisan olarak belirlendiği ifade edildi.
27 Mart - 9 Nisan tarihleri arasında
Bununla birlikte yurt dışı seçmen kütüğüne kayıtlı seçmenlerin 16 Nisan Pazar günü yapılacak anayasa değişikliği halk oylamasında, bulundukları ülkelerde veya oy verme günlerinde bulundukları yerlerdeki temsilciliklerde kurulacak sandıklarda oy kullanabileceği bildirilen genelgede, şunlar kaydedildi:
"Bu kapsamda; YSK'nın 15 Şubat 2017 tarihli ve 101 sayılı kararı ile 16 Nisan Pazar günü yapılacak olan Anayasa değişikliği yurt dışı seçmen kütüğüne kayıtlı seçmenlerin 57 ülkede 27 Mart-9 Nisan tarihleri arasında ve azami 14 gün süre ile oy kullandırılmasına, oy verme başlangıç tarihlerinin ve oy kullanma sürelerinin ülkelerine göre farklı olabileceğine ancak oy kullanmanın son gününün 9 Nisan olduğuna karar verilmiştir.
YSK'nın 101 sayılı kararı ile oy kullanma tarihleri belirlenen 57 ülkedeki tüm kamu görevlilerinin yurt dışında yapılacak halk oylamasında görev almalarının gerekmesi nedeniyle, mezkur kararda belirtilen ülkelerde görev yapan tüm kamu görevlilerinin izinleri, kararda belirtilen oy kullanma tarihleri süresince durdurulmuştur."
Gülen, cemaatini kıyamet günü Sırat'tan geçirecekmiş
Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’nın, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği ‘FETÖ’ raporunda “Gülen’in olağanüstü bir kişiliğe sahip olduğu, kıyamet günü Sırat Köprüsü’nün başında durarak cemaatini cennete götürebilmek gibi yetkiye sahip olduğu fikri empoze edilmiştir” denildi.
Terörle Mücadele Daire Başkanlığı tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilen raporda çarpıcı ifadeler yer alıyor. Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre hazırlanan raporda Gülen'in algıların yerleştirilmesi için bir takım metafizik olaylar, büyü, cin, akıl ötesi kurgular ile rüyaların kullanıldığı yer alıyor. Terörle Mücadele Daire Başkanlığı'nın başsavcılığa gönderdiği 280 sayfalık rapor özetle şöyle:
FETÖ, kanunlar ve hukukun boşluklarından istifade ile kavramları istismar ederek, ‘hakların kötüye kullanılması’ metoduyla felç etme ve iktidarı elde etme stratejisi izlemektedir. Örgüt, ‘kuvvet dengesini’ yeterli gördüğü an ülkeye ve ülkenin tüm anayasal kurumlarına el koymayı planlamıştır. Devlete değil örgüte çalışan polis, asker, yargı, mülkiyedeki bağlıları ve sahip olduğu medyayla geniş çaplı bir algı yönetimine başvurarak, kamuoyunu görüşleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışmıştır.
'Seçilmiş ve olağanüstü kişilik'
Gülen, ‘kutsal misyonun lideri olarak’, kendisinin ve örgüt mensuplarının yeryüzü hakimiyetinin er geç elde edileceğini belirtmektedir. Böylesine iddialı hedeflerin, sıradan insanlarca başarılabileceği düşünülmediğinden, öncelikle Gülen’in seçilmiş ve olağanüstü bir kişiliğe sahip olduğu, kıyamet günü Sırat Köprüsü’nün başında durarak cemaatini cennete götürebilmek gibi İslam Peygamberi’nde bile olmayan bir yetkiye sahip olduğu fikirleri empoze edilmiştir. Gülen’in herkes tarafından anlaşılmadığı iddia edilen, sözde ilahi bir kaynaktan bilgi aldığı varsayılan ezoterik bir kişiliğe büründürülmesi sağlanmıştır.
Çok güçlü bir hiyerarşik yapılanma altında en tepedeki elit bir zümrenin istediği doğrultuda yönetilen örgütün, sözde kutsal görevini başarabilmesi için mensuplarına daima takiye-tedbir-gizlilik içerisinde hareket etmeleri gerektiği empoze edilmiştir.
Örgüt mensupları, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerinin veya pek çok vatandaşımız açısından hak ihlaline yol açan yasadışı faaliyetin hukuksuzluk olduğuna inanmamaktadır. Aksine bunların kutsal misyonu gerçekleştirmek için gerekli, meşru ve kendilerine ilahi olarak verilmiş bir ‘Haksızlık yapma ve zulmetme ayrıcalığı’ olduğunu düşünmektedir. ‘Başyüceler’ adlı oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle egemenlik hakkını kullanmayı düşünmektedir.
'Fethullahçı diktatörlük'
Radikal örgütlere katılan elemanların örgütün gizli hedeflerini içselleştirip şiddete başvurması zamana yayılan bir süreçtir. Son aşama ise örgütün dini ideolojisine hizmet etme, gerektiğinde canını vermeyi göze alma ve suç işleyerek kanunları ihlal etmeyi meşru sayma sürecidir. Tipik bir aldatıcı, radikal kitle hareketi karakterini yansıtan bu bakış açısı, gelecekte olması hayal edilen Fetullahçı diktatörlüğün kurulmasına dek sürecektir.
Örgütün fişleme faaliyetleriyle kişiler hakkında bilgi arşivi oluşturduğu anlaşılmaktadır. İnsanların FETÖ mensubu olması, madalyonun bir yüzü ise ikinci yüzü FETÖ mensubu olanların FETÖ mensubu olarak kalmasıdır. Gülen tarafından kazanılan kişilerin ölene dek örgüt içinde kalması ve hizmet etmesi için bireysel düzeyde tez geliştirildiği tespit edilmiştir. Kodlar örgütün özel iletişim dilinde, ‘hizmet’ olarak adlandırılan yasadışı ‘FETÖ örgütüne giren kişilerin ölene dek örgütte kalması anlamına gelmektedir.
Büyü, cin ve akıl ötesi kurgular
Devlet içine yerleştirdikleri kadrolarla isimsiz ihbar mektubu ve medyadaki uzantılarıyla oluşturdukları algıları, emellerine ulaşmaya engel gördükleri kamu personelini tasfiye etmek için kullanmışlar ve devleti işgal etmek projesini hayata geçirmişlerdir. Bu proje, Gülen’in tabiriyle teknik nakavt olarak adlandırılmaktadır. Algıların yerleştirilmesi için bir takım metafizik olaylar, büyü, cin, akıl ötesi kurgular ile rüyalar kullanılmıştır. Bir ehli hizmetin’ kamil insan olması için beyin yıkama ve mankurtlaştırılma süreçlerini tamamlaması, FETÖ’nün ideolojisini benimsemesi üstlerine itaat etmesi ve her görevi harfiyen yerine getirmesi gerekmektedir.
Terörle Mücadele Daire Başkanlığı tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilen raporda çarpıcı ifadeler yer alıyor. Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre hazırlanan raporda Gülen'in algıların yerleştirilmesi için bir takım metafizik olaylar, büyü, cin, akıl ötesi kurgular ile rüyaların kullanıldığı yer alıyor. Terörle Mücadele Daire Başkanlığı'nın başsavcılığa gönderdiği 280 sayfalık rapor özetle şöyle:
FETÖ, kanunlar ve hukukun boşluklarından istifade ile kavramları istismar ederek, ‘hakların kötüye kullanılması’ metoduyla felç etme ve iktidarı elde etme stratejisi izlemektedir. Örgüt, ‘kuvvet dengesini’ yeterli gördüğü an ülkeye ve ülkenin tüm anayasal kurumlarına el koymayı planlamıştır. Devlete değil örgüte çalışan polis, asker, yargı, mülkiyedeki bağlıları ve sahip olduğu medyayla geniş çaplı bir algı yönetimine başvurarak, kamuoyunu görüşleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışmıştır.
'Seçilmiş ve olağanüstü kişilik'
Gülen, ‘kutsal misyonun lideri olarak’, kendisinin ve örgüt mensuplarının yeryüzü hakimiyetinin er geç elde edileceğini belirtmektedir. Böylesine iddialı hedeflerin, sıradan insanlarca başarılabileceği düşünülmediğinden, öncelikle Gülen’in seçilmiş ve olağanüstü bir kişiliğe sahip olduğu, kıyamet günü Sırat Köprüsü’nün başında durarak cemaatini cennete götürebilmek gibi İslam Peygamberi’nde bile olmayan bir yetkiye sahip olduğu fikirleri empoze edilmiştir. Gülen’in herkes tarafından anlaşılmadığı iddia edilen, sözde ilahi bir kaynaktan bilgi aldığı varsayılan ezoterik bir kişiliğe büründürülmesi sağlanmıştır.
Çok güçlü bir hiyerarşik yapılanma altında en tepedeki elit bir zümrenin istediği doğrultuda yönetilen örgütün, sözde kutsal görevini başarabilmesi için mensuplarına daima takiye-tedbir-gizlilik içerisinde hareket etmeleri gerektiği empoze edilmiştir.
Örgüt mensupları, 17/25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerinin veya pek çok vatandaşımız açısından hak ihlaline yol açan yasadışı faaliyetin hukuksuzluk olduğuna inanmamaktadır. Aksine bunların kutsal misyonu gerçekleştirmek için gerekli, meşru ve kendilerine ilahi olarak verilmiş bir ‘Haksızlık yapma ve zulmetme ayrıcalığı’ olduğunu düşünmektedir. ‘Başyüceler’ adlı oligarşik özellikler taşıyan bir zümre eliyle egemenlik hakkını kullanmayı düşünmektedir.
'Fethullahçı diktatörlük'
Radikal örgütlere katılan elemanların örgütün gizli hedeflerini içselleştirip şiddete başvurması zamana yayılan bir süreçtir. Son aşama ise örgütün dini ideolojisine hizmet etme, gerektiğinde canını vermeyi göze alma ve suç işleyerek kanunları ihlal etmeyi meşru sayma sürecidir. Tipik bir aldatıcı, radikal kitle hareketi karakterini yansıtan bu bakış açısı, gelecekte olması hayal edilen Fetullahçı diktatörlüğün kurulmasına dek sürecektir.
Örgütün fişleme faaliyetleriyle kişiler hakkında bilgi arşivi oluşturduğu anlaşılmaktadır. İnsanların FETÖ mensubu olması, madalyonun bir yüzü ise ikinci yüzü FETÖ mensubu olanların FETÖ mensubu olarak kalmasıdır. Gülen tarafından kazanılan kişilerin ölene dek örgüt içinde kalması ve hizmet etmesi için bireysel düzeyde tez geliştirildiği tespit edilmiştir. Kodlar örgütün özel iletişim dilinde, ‘hizmet’ olarak adlandırılan yasadışı ‘FETÖ örgütüne giren kişilerin ölene dek örgütte kalması anlamına gelmektedir.
Büyü, cin ve akıl ötesi kurgular
Devlet içine yerleştirdikleri kadrolarla isimsiz ihbar mektubu ve medyadaki uzantılarıyla oluşturdukları algıları, emellerine ulaşmaya engel gördükleri kamu personelini tasfiye etmek için kullanmışlar ve devleti işgal etmek projesini hayata geçirmişlerdir. Bu proje, Gülen’in tabiriyle teknik nakavt olarak adlandırılmaktadır. Algıların yerleştirilmesi için bir takım metafizik olaylar, büyü, cin, akıl ötesi kurgular ile rüyalar kullanılmıştır. Bir ehli hizmetin’ kamil insan olması için beyin yıkama ve mankurtlaştırılma süreçlerini tamamlaması, FETÖ’nün ideolojisini benimsemesi üstlerine itaat etmesi ve her görevi harfiyen yerine getirmesi gerekmektedir.
Barbaros Şansal'a tahliye kararı
Modacı Barbaros Şansal hakkında bir son dakika gelişmesi yaşandı. Şansal'ın avukatı Efkan Bolaç, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, mahkemenin tahliye kararı verdiğini duyurdu.
Sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklanarak hakkında dava açılan ünlü modacı Barbaros Şansal'ın tutukluluğuna yapılan itiraz üzerine tahliyesine karar verildi. Tahliye kararı veren üst mahkeme, Şansal hakkında yurtdışına çıkış yasağı da koydu.
Ünlü modacı Barbaros Şansal, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden (KKTC) sınırdışı edildikten sonra gözaltına alındı ve nöbetçi hakimlikçe 3 Ocak'ta tutuklandı. Şansal hakkında "Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek" suçundan 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Ancak tahliye taleplerine rağmen Şansal'ın tutukluluğunun devam etmesi üzerine avukatı Efkan Bolaç, müvekkilinin tahliye edilmesi için itirazda bulundu. İtirazı İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi değerlendirdi. Mahkeme bugün verdiği kararda, itirazı kabul ederek Şansal'ın tahliyesine hükmetti. Mahkeme, Şansal hakkında yurtdışına da çıkış yasağı konulmasına karar verdi.
Kararı, Şansal'ın avukatı Efkan Bolaç açıkladı.
Bolaç açıklamasında, "Barbaros Şansal hakkında yapmış olduğumuz itiraz üzerine İstanbul 5. Ağır ceza mahkemesi tahliye kararı verdi" ifadelerini kullandı.
Şansal tahliye oldu
Barbaros Şansal'ı tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi çıkışında yakınları ve avukatı Efkan Bolaç karşıladı. Şansal avukatına çıkışta "İçerisi daha güvenli" dedi. Şansal açıklama yapmadan aracına binerek cezaevinden ayrıldı.
Sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklanarak hakkında dava açılan ünlü modacı Barbaros Şansal'ın tutukluluğuna yapılan itiraz üzerine tahliyesine karar verildi. Tahliye kararı veren üst mahkeme, Şansal hakkında yurtdışına çıkış yasağı da koydu.
Ünlü modacı Barbaros Şansal, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden (KKTC) sınırdışı edildikten sonra gözaltına alındı ve nöbetçi hakimlikçe 3 Ocak'ta tutuklandı. Şansal hakkında "Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek" suçundan 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Ancak tahliye taleplerine rağmen Şansal'ın tutukluluğunun devam etmesi üzerine avukatı Efkan Bolaç, müvekkilinin tahliye edilmesi için itirazda bulundu. İtirazı İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi değerlendirdi. Mahkeme bugün verdiği kararda, itirazı kabul ederek Şansal'ın tahliyesine hükmetti. Mahkeme, Şansal hakkında yurtdışına da çıkış yasağı konulmasına karar verdi.
Kararı, Şansal'ın avukatı Efkan Bolaç açıkladı.
Bolaç açıklamasında, "Barbaros Şansal hakkında yapmış olduğumuz itiraz üzerine İstanbul 5. Ağır ceza mahkemesi tahliye kararı verdi" ifadelerini kullandı.
Şansal tahliye oldu
Barbaros Şansal'ı tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi çıkışında yakınları ve avukatı Efkan Bolaç karşıladı. Şansal avukatına çıkışta "İçerisi daha güvenli" dedi. Şansal açıklama yapmadan aracına binerek cezaevinden ayrıldı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)