Hindistan'ın Uttar Pradeş eyaletinde sekiz eşeğe hapis cezası verildi. Yaklaşık 3 bin lira değerindeki bitikiyi talan eden 8 eşek üç günlük hapis cezasını ardından serbest bırakıldı.
Orai Bölge Hapishanesi Yöneticisi Sitaram Sharma yerel medyaya yaptığı açıklamasında, “Swachh Bharat projesi kapsamında hapishane alanına bir ekili alan kurmayı planlıyorduk. Delhi ve Agra’dan bu proje için çeşitli bitkiler getirttik. Fakat son birkaç gün içinde keçiler, eşekler ve inekler, 50 bin rupiyi aşkın değerdeki bitkileri parçaladı. Biz de hayvanların sahiplerini bulup onları iade ettik; ancak, eşeklerin sahibini bulamadık. Bu yüzden sahibi bulunana kadar ve hatalarını anlayana kadar eşekleri hapishane içinde bir alana kapattık” dedi.
Pazartesi günü hapishaneye giden eşeklerin sahibi Kamlesh Kumar, hapishane yöneticisinden eşekler adına af diledi ve eşekler sahibine, hayvanlarını hapishane sınırına yaklaştırmama koşuluyla geri verildi. Hayvanların hapishanede kaldıkları süre boyunca otla beslendiğini söyleyen Sharma, eşeklerin sahibi gelene kadar kaçmamaları için kapatıldıklarını belirtti. DHA
2 Aralık 2017 Cumartesi
30 Kasım 2017 Perşembe
Toplu taşımada Türkiye genelinde tek kart dönemi
Ulaştırma Bakanlığı'nın uzun süredir üzerinde çalıştığı 'Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemi' kapsamında vatandaşlar tek bir kart ile Türkiye genelinde toplu taşıma araçlarına binebilecek.
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın üzerinde çalıştığı 'Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemi'yle toplu taşımada tek kart sistemine geçilecek.
Vatandaşlar üzerinde isimleri bulunan kart ile Türkiye genelinde metro, otobüse, vapur ve metrobüse binebilecek.
Bakanlığın çalıştığı bir diğer konu da karayolları ile ilgili. Yeni çalışma çerçevesinde karayollarındaki şerit çizgileri ve trafik levhaları uluslararası standartlara uygun şekilde dizayn edilecek.
Ayrıca fiber optik ve geniş bant şebekeleri, karayollarının altyapısına uygun olacak şekilde konumlandırılacak. Trafik lambaları ise çevreci ve led teknolojisi gibi enerji alanında tasarruf yaptıracak teknolojilerle donatılacak.
Her ilde Trafik Yönetim Merkezleri kurulacak. Karayolu üzerindeki kameralar ve algılayıcılar tarafından toplanan bilgiler, bu merkezlere iletilecek. Buralarda işlenen bilgileri sürücülerle, yolcularla ve diğer ilgili yerlerle paylaşacak.
Şehirlerarası bir yolda yapım çalışması, hava durumuna bağlı bir risk veya sürücünün uyarılması gerekli olan bir durum varsa bu uyarıları değişebilen levhalar üzerinden sürücülerle paylaşılacak.
Şehir içi ulaşımda araç yoğunluğuna göre trafik sinyalizasyonunu düzenleyen akıllı kavşak kontrol sistemleri ile trafik akışı hızlandırılacak. Buna göre ışıklar araç ve yaya yoğunluğuna göre trafiği yönetecek.
Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın üzerinde çalıştığı 'Ulusal Akıllı Ulaşım Sistemi'yle toplu taşımada tek kart sistemine geçilecek.
Vatandaşlar üzerinde isimleri bulunan kart ile Türkiye genelinde metro, otobüse, vapur ve metrobüse binebilecek.
Bakanlığın çalıştığı bir diğer konu da karayolları ile ilgili. Yeni çalışma çerçevesinde karayollarındaki şerit çizgileri ve trafik levhaları uluslararası standartlara uygun şekilde dizayn edilecek.
Ayrıca fiber optik ve geniş bant şebekeleri, karayollarının altyapısına uygun olacak şekilde konumlandırılacak. Trafik lambaları ise çevreci ve led teknolojisi gibi enerji alanında tasarruf yaptıracak teknolojilerle donatılacak.
Her ilde Trafik Yönetim Merkezleri kurulacak. Karayolu üzerindeki kameralar ve algılayıcılar tarafından toplanan bilgiler, bu merkezlere iletilecek. Buralarda işlenen bilgileri sürücülerle, yolcularla ve diğer ilgili yerlerle paylaşacak.
Şehirlerarası bir yolda yapım çalışması, hava durumuna bağlı bir risk veya sürücünün uyarılması gerekli olan bir durum varsa bu uyarıları değişebilen levhalar üzerinden sürücülerle paylaşılacak.
Şehir içi ulaşımda araç yoğunluğuna göre trafik sinyalizasyonunu düzenleyen akıllı kavşak kontrol sistemleri ile trafik akışı hızlandırılacak. Buna göre ışıklar araç ve yaya yoğunluğuna göre trafiği yönetecek.
Hayvanat bahçesindeki aslanın hali yürekleri burktu
Bangladeş’in Comilla şehrindeki hayvanat bahçesinde bulunan aslanın zayıf ve güçsüz hali görenlerin tepkisine neden oldu. 18 yaşındaki aslanın yaşlılıktan ve iyi bakılmamaktan bu hale geldiği öne sürüldü.
Bangladeş'in Comilla şehrindeki hayvanat bahçesinde bulunan aslanın zayıf ve güçsüz hali görenlerin tepkisine neden oldu.
Yuvraj adlı aslan 2004 yılında Comilla Hayvanat Bahçesi'ne getirilmişti. Ancak ziyaretçileri eğlendirmek adına hayvanat bahçesine getirilen Yuvraj, artık insanları eğlendirmek yerine her geçen gün kendi ölümünü bekliyor. Bölgedeki vatandaşlar ise Yuvraj'a gerekli bakımın yapılmadığı ve yeterli yiyeceğin verilmediği için güçsüzleştiğini söylüyor.
Bir ziyaretçi hayvanat bahçesinde Yuvraj'ı ziyaret ettikten sonra, “Aslan kafesinde artık kedi yaşıyor. Biz bu aslanın artık kediye döndüğünü anlayabiliyoruz. Bunun sebebi ise devlet tarafından hayvanat bahçesindeki hayvanlar için ayrılan bütçenin birçoğunun rüşvet yoluyla insanlar tarafından harcanması. O yüzden o insanlar şişmanlamışken aslanın halı budur işte” dedi.
Comilla Vali Yardımcısı Sanjay Kumar Bhowmik ise bu iddiayı reddederek, Yuvraj'ın yaşlanması nedeniyle yıpranmış göründüğünü belirtti. Ayrıca kendisi Yuvraj'ı bakmak için ayrı bir veteriner takımı oluşturulduğunu de bildirdi.
Veteriner Maksudul Hasan Howlader, “Yuvraj artık 18 yaşına geldi. Normalde bu tür aslanlar 15-16 yaşından fazla yaşamıyor. Ancak Yuvraj hala yaşıyor ve biz onu sürekli kontrol ediyoruz. Yuvraj, yavaşça daha da kötü hale dönüyor. Bu bir hastalık değil. Bu yaşamanın bir sürecidir. Onun buradan çıkartılarak ormana götürülüp serbest bırakılması gerekir. Ancak bu yapılmıyor” dedi.
Öte yandan, ziyarete gelen bir vatandaş tarafından çekilen Yuvraj'in videosu, sosyal medyada büyük ilgi topladı. Sosyal medyada çok konuşulan konuya hayvanseverler ise bir hayvana eziyet ettiği için devlet yetkilerini suçluyor ve kısa bir zaman içinde Yuvraj'ın serbest bırakılmasını istiyor. (Sözcü)
Bangladeş'in Comilla şehrindeki hayvanat bahçesinde bulunan aslanın zayıf ve güçsüz hali görenlerin tepkisine neden oldu.
Yuvraj adlı aslan 2004 yılında Comilla Hayvanat Bahçesi'ne getirilmişti. Ancak ziyaretçileri eğlendirmek adına hayvanat bahçesine getirilen Yuvraj, artık insanları eğlendirmek yerine her geçen gün kendi ölümünü bekliyor. Bölgedeki vatandaşlar ise Yuvraj'a gerekli bakımın yapılmadığı ve yeterli yiyeceğin verilmediği için güçsüzleştiğini söylüyor.
Bir ziyaretçi hayvanat bahçesinde Yuvraj'ı ziyaret ettikten sonra, “Aslan kafesinde artık kedi yaşıyor. Biz bu aslanın artık kediye döndüğünü anlayabiliyoruz. Bunun sebebi ise devlet tarafından hayvanat bahçesindeki hayvanlar için ayrılan bütçenin birçoğunun rüşvet yoluyla insanlar tarafından harcanması. O yüzden o insanlar şişmanlamışken aslanın halı budur işte” dedi.
Comilla Vali Yardımcısı Sanjay Kumar Bhowmik ise bu iddiayı reddederek, Yuvraj'ın yaşlanması nedeniyle yıpranmış göründüğünü belirtti. Ayrıca kendisi Yuvraj'ı bakmak için ayrı bir veteriner takımı oluşturulduğunu de bildirdi.
Veteriner Maksudul Hasan Howlader, “Yuvraj artık 18 yaşına geldi. Normalde bu tür aslanlar 15-16 yaşından fazla yaşamıyor. Ancak Yuvraj hala yaşıyor ve biz onu sürekli kontrol ediyoruz. Yuvraj, yavaşça daha da kötü hale dönüyor. Bu bir hastalık değil. Bu yaşamanın bir sürecidir. Onun buradan çıkartılarak ormana götürülüp serbest bırakılması gerekir. Ancak bu yapılmıyor” dedi.
Öte yandan, ziyarete gelen bir vatandaş tarafından çekilen Yuvraj'in videosu, sosyal medyada büyük ilgi topladı. Sosyal medyada çok konuşulan konuya hayvanseverler ise bir hayvana eziyet ettiği için devlet yetkilerini suçluyor ve kısa bir zaman içinde Yuvraj'ın serbest bırakılmasını istiyor. (Sözcü)
Kadıköy Rıhtım'a yapılacak camiye Koruma Kurulu onay verdi
İstanbul Çevre Düzeni Planı'nda 'yeşil alanı ve spor alanı' olarak belirlenen, Çevre Bakanlığı tarafından 2015'te yapılan değişiklikle 'cami alanı' olan Kadıköy Rıhtım'da Başbakanlık, Diyanet ve İstanbul Müftülüğü talebi doğrultusunda yapılacak 'Kadıköy Ulu Cami' projesine onay çıktı.
Kadıköy Rıhtım’da, Başbakanlık, Diyanet İşleri Başkanlığı ve İstanbul Müftülüğü’nün talebi doğrultusunda yapılacak, 20 bin kişi kapasiteli ‘Kadıköy Ulu Cami Projesi’ne koruma kurulundan onay çıktı: Projenin ayrıtıntıları şöyle:
İstanbul 5 Numaralı Koruma Kurulu’nun 9 Kasım 2017 tarihli kararı doğrultusunda, projenin uygulanacağı yaklaşık 30 bin metrekarelik tescilsiz dolgu alanında, cami, şadırvan ve hizmet birimleri için 11 bin 232 metrekare taban oturumlu ve toplamda 33 bin 559 metrekarelik inşaat alanı oluşturuldu. Peyzaj ve çevre düzenlemesi olarak 19 bin 730 metrekarelik alan ayrıldı. Projede, 3 bodrum katlı ve yaklaşık 1200 araç kapasiteli yeraltı otoparkı da var.
Bakanlık rapor yazdı
Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre 15 Eylül 2009’da onaylanan ve imarda İstanbul’un anayasası olarak kabul edilen 1/100 bin ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda, “Kentsel ve Bölgesel Yeşil ve Spor Alanı”nı, Çevre Bakanlığı tarafından 2 Kasım 2015 tarihinde onaylanan imar planı değişikliğiyle “cami alanı”na alındı. Bakanlığın raporunda gerekçe olarak, İstanbul’un Anadolu yakasında, planlama alanı ve yakın çevresinde, ‘Selatin Cami’ veya ‘Ulu Cami’ mahiyetinde cami olmadığı belirtilip, “Büyük cemaatlerle cuma namazlarının, bayram namazlarının veya kalabalık cenaze namazlarının kılınacağı bir ‘Ulu Cami’ inşa edilebilecek nitelikte uygun bir yerin planlanması gerektiği tespit edilmiştir” denildi.
Belediye plana itiraz etmişti
Kadıköy Belediyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2 Kasım 2015’te onaylandığı plana itiraz edip dava açtı. Gerekçe olarak da, 8 Ekim 2012’de onaylanan “Haydarpaşa Gar, Kadıköy Meydanı ve Çevresi Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı”nda, arazinin büyük bölümü “İSKİ Hizmet Alanı” ve Kentsel Sit Alanı komşuluğunda, “Etkileme Geçiş Sahası” olarak görüldüğü ve aynı zamanda İSKİ’nin ileri biyolojik arıtma tesisi yapmayı planladığı rezerv alanı olduğunu gösterdi. İptal ve yürütmenin durdurulması için açılan dava henüz sonuçlanmadı.
Nuhoğlu: İBB ruhsatı düzenleyip inşaata başlayabilir
Eğer 5000’lik plana açtıkları dava sonucu, yürütmeyi durdurma kararı çıkmazsa, İBB yapı ruhsatını düzenleyip inşaata başlayabileceğini söyleyen Kadıköy Belediye Başkanı Aykut Nuhoğlu, kararın siyasi olduğunu öne sürdü.
Nuhoğlu şöyle konuştu: “2 yıllık süreçte bu bölgede 33 bin 559 metrekarelik bir inşaat yapısına dönüştü. İmar planında ibadet yeri olarak görünen bir alan değilken, il müftüsünün aklına dolgu alanına cami nereden geldi. Bu süreçte Kadıköy halkı bilgilendirilmedi. Bilirkişi raporları bizden yana. Kurul kararı iptali için açılan davada, 3. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Çevre Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün itirazıyla yürütmeyi durdurma kararı kaldırıldı. Ama dava devam ediyor. İhtiyaç olup olmadığı kararını Kadıköylülerin vermesi gerekiyor. Bu kadar geniş yapıya ihtiyaç olup olmadığı tartışılmalı. Kıyı kanununa göre, yapılaşma alanın yüzde üçünü geçemez, yükseklik 5.5 metreyi aşamaz. Bu kadar hızlı bir şekilde niye ihtiyaç duyuldu? Çevresinde 9 tane ibadet yeri var.”
Kadıköy Rıhtım’da, Başbakanlık, Diyanet İşleri Başkanlığı ve İstanbul Müftülüğü’nün talebi doğrultusunda yapılacak, 20 bin kişi kapasiteli ‘Kadıköy Ulu Cami Projesi’ne koruma kurulundan onay çıktı: Projenin ayrıtıntıları şöyle:
İstanbul 5 Numaralı Koruma Kurulu’nun 9 Kasım 2017 tarihli kararı doğrultusunda, projenin uygulanacağı yaklaşık 30 bin metrekarelik tescilsiz dolgu alanında, cami, şadırvan ve hizmet birimleri için 11 bin 232 metrekare taban oturumlu ve toplamda 33 bin 559 metrekarelik inşaat alanı oluşturuldu. Peyzaj ve çevre düzenlemesi olarak 19 bin 730 metrekarelik alan ayrıldı. Projede, 3 bodrum katlı ve yaklaşık 1200 araç kapasiteli yeraltı otoparkı da var.
Bakanlık rapor yazdı
Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre 15 Eylül 2009’da onaylanan ve imarda İstanbul’un anayasası olarak kabul edilen 1/100 bin ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda, “Kentsel ve Bölgesel Yeşil ve Spor Alanı”nı, Çevre Bakanlığı tarafından 2 Kasım 2015 tarihinde onaylanan imar planı değişikliğiyle “cami alanı”na alındı. Bakanlığın raporunda gerekçe olarak, İstanbul’un Anadolu yakasında, planlama alanı ve yakın çevresinde, ‘Selatin Cami’ veya ‘Ulu Cami’ mahiyetinde cami olmadığı belirtilip, “Büyük cemaatlerle cuma namazlarının, bayram namazlarının veya kalabalık cenaze namazlarının kılınacağı bir ‘Ulu Cami’ inşa edilebilecek nitelikte uygun bir yerin planlanması gerektiği tespit edilmiştir” denildi.
Belediye plana itiraz etmişti
Kadıköy Belediyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2 Kasım 2015’te onaylandığı plana itiraz edip dava açtı. Gerekçe olarak da, 8 Ekim 2012’de onaylanan “Haydarpaşa Gar, Kadıköy Meydanı ve Çevresi Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı”nda, arazinin büyük bölümü “İSKİ Hizmet Alanı” ve Kentsel Sit Alanı komşuluğunda, “Etkileme Geçiş Sahası” olarak görüldüğü ve aynı zamanda İSKİ’nin ileri biyolojik arıtma tesisi yapmayı planladığı rezerv alanı olduğunu gösterdi. İptal ve yürütmenin durdurulması için açılan dava henüz sonuçlanmadı.
Nuhoğlu: İBB ruhsatı düzenleyip inşaata başlayabilir
Eğer 5000’lik plana açtıkları dava sonucu, yürütmeyi durdurma kararı çıkmazsa, İBB yapı ruhsatını düzenleyip inşaata başlayabileceğini söyleyen Kadıköy Belediye Başkanı Aykut Nuhoğlu, kararın siyasi olduğunu öne sürdü.
Nuhoğlu şöyle konuştu: “2 yıllık süreçte bu bölgede 33 bin 559 metrekarelik bir inşaat yapısına dönüştü. İmar planında ibadet yeri olarak görünen bir alan değilken, il müftüsünün aklına dolgu alanına cami nereden geldi. Bu süreçte Kadıköy halkı bilgilendirilmedi. Bilirkişi raporları bizden yana. Kurul kararı iptali için açılan davada, 3. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Çevre Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün itirazıyla yürütmeyi durdurma kararı kaldırıldı. Ama dava devam ediyor. İhtiyaç olup olmadığı kararını Kadıköylülerin vermesi gerekiyor. Bu kadar geniş yapıya ihtiyaç olup olmadığı tartışılmalı. Kıyı kanununa göre, yapılaşma alanın yüzde üçünü geçemez, yükseklik 5.5 metreyi aşamaz. Bu kadar hızlı bir şekilde niye ihtiyaç duyuldu? Çevresinde 9 tane ibadet yeri var.”
29 Kasım 2017 Çarşamba
2018'deki MTV zam oranı belli oldu
"Torba tasarı" olarak bilinen Bazı Vergi Kanunları İle Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilmesiyle araç sahiplerinin 2018 yılında ödeyecekleri Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) tutarları da belli oldu.
Eskiden MTV araçların yılına ve motor hacmine göre hesaplanırken, yeni yasa ile bunlara bir de taşıt değeri eklendi. Araçların vergisiz fiyatı olarak tanımlanan taşıt değeri, 2018 yılından itibaren MTV'yi belirleyecek üç unsurdan biri olacak.
MTV için uygulanacak yeniden değerleme oranı 1300 cc altı araçlar için yüzde 15, 1300 cc üstü araçlar için ise yüzde 25 olarak uygulanacak.
KİM NE KADAR ÖDEYECEK?
Buna göre, MTV 1300 cc ve aşağısı araçlar için fiyatı 40 bini aşmayanlarda (1-3 yaş arası) 743 lira, fiyatı 40-70 bin lira arası olanlarda 817 lira, fiyatı 70 bini aşanlarda 892 lira olarak uygulanacak.
MTV, 1300 cc-1600 cc arası araçlar için fiyatı 40 bini aşmayanlarda (1-3 yaş arası) bin 294 lira, fiyatı 40-70 bin lira arası olanlarda bin 423 lira, fiyatı 70 bini aşanlarda bin 553 lira olacak.
MTV, 1601 cc-1800 cc arası araçlar için fiyatı 100 bini aşmayanlarda (1-3 yaş arası) 2 bin 512 lira, fiyatı 100 bini aşanlarda 2 bin 741 lira;
1801 cc-2000 cc arası araçlar için fiyatı 100 bini aşmayanlarda (1-3 yaş arası) 3 bin 957 lira, fiyatı 100 bini aşanlarda 4 bin 317 lira;
2001 cc-2500 cc arası araçlar için fiyatı 125 bini aşmayanlarda (1-3 yaş arası) 5 bin 936 lira, fiyatı 125 bini aşanlarda 6 bin 476 lira olarak uygulanacak.
MTV, 4001 cc ve yukarısı araçlar için, fiyatı 475 bini aşmayanlarda (1-3 yaş arası) 32 bin 431 lira, fiyatı 475 bini aşanlarda 35 bin 379 lira olacak.
31 ARALIK 2017'DEN ÖNCE TESCİL EDİLEN ARAÇLAR
31 Aralık 2017 tarihinden önce kayıt ve tescil edilen araçlar için MTV hesaplamasında taşıt değerine bakılmayacak. Bu araç sahipleri MTV'yi araçlarının motor hacmine göre ödeyecek.
Buna göre 31 Aralık 2017'den önce aracını tescil ettirenler, 1 Ocak 2018'den itibaren 1300 cc ve aşağısı araçlar (1-3 yaş) için 743 lira, 1301 cc-1600 cc arası araçlarda bin 294 lira, 1601 cc-1800 cc arası araçlarda 2 bin 284 lira, 1801 cc-2000 cc arası araçlarda 3 bin 598 lira, 4001 cc ve yukarısı araçlarda 29 bin 483 lira MTV ödeyecek.
Eskiden MTV araçların yılına ve motor hacmine göre hesaplanırken, yeni yasa ile bunlara bir de taşıt değeri eklendi. Araçların vergisiz fiyatı olarak tanımlanan taşıt değeri, 2018 yılından itibaren MTV'yi belirleyecek üç unsurdan biri olacak.
MTV için uygulanacak yeniden değerleme oranı 1300 cc altı araçlar için yüzde 15, 1300 cc üstü araçlar için ise yüzde 25 olarak uygulanacak.
KİM NE KADAR ÖDEYECEK?
Buna göre, MTV 1300 cc ve aşağısı araçlar için fiyatı 40 bini aşmayanlarda (1-3 yaş arası) 743 lira, fiyatı 40-70 bin lira arası olanlarda 817 lira, fiyatı 70 bini aşanlarda 892 lira olarak uygulanacak.
MTV, 1300 cc-1600 cc arası araçlar için fiyatı 40 bini aşmayanlarda (1-3 yaş arası) bin 294 lira, fiyatı 40-70 bin lira arası olanlarda bin 423 lira, fiyatı 70 bini aşanlarda bin 553 lira olacak.
MTV, 1601 cc-1800 cc arası araçlar için fiyatı 100 bini aşmayanlarda (1-3 yaş arası) 2 bin 512 lira, fiyatı 100 bini aşanlarda 2 bin 741 lira;
1801 cc-2000 cc arası araçlar için fiyatı 100 bini aşmayanlarda (1-3 yaş arası) 3 bin 957 lira, fiyatı 100 bini aşanlarda 4 bin 317 lira;
2001 cc-2500 cc arası araçlar için fiyatı 125 bini aşmayanlarda (1-3 yaş arası) 5 bin 936 lira, fiyatı 125 bini aşanlarda 6 bin 476 lira olarak uygulanacak.
MTV, 4001 cc ve yukarısı araçlar için, fiyatı 475 bini aşmayanlarda (1-3 yaş arası) 32 bin 431 lira, fiyatı 475 bini aşanlarda 35 bin 379 lira olacak.
31 ARALIK 2017'DEN ÖNCE TESCİL EDİLEN ARAÇLAR
31 Aralık 2017 tarihinden önce kayıt ve tescil edilen araçlar için MTV hesaplamasında taşıt değerine bakılmayacak. Bu araç sahipleri MTV'yi araçlarının motor hacmine göre ödeyecek.
Buna göre 31 Aralık 2017'den önce aracını tescil ettirenler, 1 Ocak 2018'den itibaren 1300 cc ve aşağısı araçlar (1-3 yaş) için 743 lira, 1301 cc-1600 cc arası araçlarda bin 294 lira, 1601 cc-1800 cc arası araçlarda 2 bin 284 lira, 1801 cc-2000 cc arası araçlarda 3 bin 598 lira, 4001 cc ve yukarısı araçlarda 29 bin 483 lira MTV ödeyecek.
28 Kasım 2017 Salı
Türkiye’nin ilk Lyme Kliniği, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde kuruluyor
Sessiz katil lakabıyla bilinen ve 365'ten fazla hastalığı taklit edebilen Lyme hastalığı, yüzyılın salgını olarak nitelendiriliyor. Üstelik Türkiye'de 7 milyon kişide bu hastalık var ancak hastalar uzmanlara ulaşamıyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi bu sorundan yola çıkarak Lyme Kliniği açmaya ve hastalıkla ilgili bir laboratuvar kurmaya karar verdi. Uzmanlar ayrıca usta oyuncu Türkan Şoray'ı da hastalıkla ilgili uyardı. İşte nedeni...
Dünyada yüzyılın salgını olarak nitelendirilen ve 365'ten fazla hastalığı taklit etmesiyle bilinen, ‘Borrelia Burgdorferi' bakterisinin yol açtığı Lyme hastalığı ile ilgili Dokuz Eylül Üniversitesi'nde Lyme Kliniği ve Lyme Laboratuvarı açılmasına karar verildi.
SESSİZ KATİL
“Sessiz Katil” adıyla da bilinen ve dünyada hızla yayılarak insanlığı tehdit ettiği belirtilen Lyme ile ilgili İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi'nde, Üniversite rektörü Prof.Dr. Erdal Çelik başkanlığında bir toplantı yapıldı. Üniversitenin Tıp Fakültesi Başhekimi Prof.Dr. Mete Edizer ile 10 yılı aşkın zamandır Lyme hastalığı hakkında çalışmalar yapan Prof.Dr. Biyolog Barbaros Çetin'de toplantıya katıldı. Yapılan toplantıda Lyme hastalığının insanlığı tehdit ettiği, Türkiye'de 7 milyon kişide Lyme hastalığı olduğu, ancak konusunda uzman hekimlerin görev yapacağı Lyme kliniklerinin bulunmadığı vurgulandı. Bu eksikliği gidermek amacıyla Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde Lyme Kliniği açılmasına, Lyme hastalığı ile ilgili araştırma grubu ve Lyme Laboratuvarı kurulmasına karar verildi.
İLK DEFA BİR REKTÖR DESTEK VERDİ
Yıllardır Lyme konusunda araştırmalar yapan Prof.Dr. Biyolog Barbaros Çetin, dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde Lyme kliniklerinin kurulduğunu belirterek alınan bu kararın çok önemli olduğunu söyledi. Prof.Dr. Biyolog Çetin; “Biliyorsunuz Türkiye'de Lyme hastalığı ile ilgili çalışmalar yapıyorum. Hedeflerimden bir tanesi de Türkiye'de Lyme hastalığı teşhisi konulan hastalarımızın tedavilerinin yapılabileceği bir araştırma merkezinin kurulmasıydı. Bu araştırma merkezinin bir üniversite ve tıp fakültesi bünyesinde olması gerekiyordu. Nihayet ilk defa bir rektör bu konuda her türlü desteği vereceğini bu toplantıda açıkladı. Önümüzde ki günlerde bu karar üniversite yönetiminin önüne gelecek. Türkiye'de ilk defa Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde Lyme hastalığı ile ilgili bir araştırma ve tedavi kliniği kurulması çalışmaları başlayacak. Ayrıca Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü olarak Lyme bakterisi ile ilgili bir araştırma grubu kuracağız. Bu grubun startını sayın rektör verdi. Bu ekip Türkiye'de ilk defa bu bakterinin ile ilgili laboratuvar çalışmaları yapacak” dedi.
“ÇOK SAYIDA MAĞDUR LYME HASTASINDAN TALEP VAR”
Avrupa'da ve Amerika'da şu anda temeli 25 ile 30 yıl önce atılmış Lyme klinikleri olduğunu belirten Prof.Dr. Biyolog Barbaros Çetin, “Ben 10 yıldır Lyme konusunda çalışmalar yapıyorum. Özellikle son 5 yıldır yoğun test talepleri var. Hemen hemen her gün ortalama 15 telefon alıyorum, mailler geliyor ve her gün insanlar ofisime ziyarete geliyorlar. Çok sayıda Lyme hastası var. Ben bunu 2 yıl önce Finlandiya'da ki uluslararası Lyme konferansında da söylemiştim. Yapılan çalışmalarla da bilimsel olarak kanıtladık. Türkiye'de 7 ile 10 milyon arası Lyme hastası var. Bunu birkaç kez deklare etmiştik. Şu anda en geçerli Lyme testi Almanya'da ki laboratuvarlarda yapılıyor. Lyme hastalarının Türkiye'de test yaptıracakları yer yok. İnsanlar mağdur. Pozitif çıkan insanlar doğal olarak doktor ve klinik arıyorlar. Lyme konusunda doktora yapmış, ihtisas yapmış bir tane yetişmiş ve alt yapısı olan doktorumuz yok. Bu açığı biran önce kapatmamız gerekiyor. Sadece Dokuz Eylül Üniversitesinin bu tarihi girişimi yetmez. Diğer tıp fakültelerinin sayın dekanlarına acilen çağrım, mümkünse ve ellerinde imkânları varsa Lyme kliniği kurma çalışmalarına başlasınlar” dedi.
TÜRKAN ŞORAY'A ÇAĞRI
Türkiye'de Lyme'a yakalanmış çok sayıda tanınmış kişi olduğunu belirten Çetin, Türk sinemasının sultanı Türkan Şoray'a da bir çağrıda bulundu. Çetin; “Geçtiğimiz günlerde Sayın Türkan Şoray beyin tümörü ameliyatı oldu. Kendisi yıllardır kuşing sendromu hastası. Kuşing hastalarının birçoğu ise Lyme hastası. Buradan kendisine ve yakınlarına bir çağrıda bulunuyorum. Lütfen acilen Lyme testi yaptırsınlar. Çünkü bu bakterinin beyin tümörü ve dördüncü evre beyin kanseri ‘blastoma' yaptığı ispatlandı. Bende bunların akademik belgeleri var” dedi.
DHA
Dünyada yüzyılın salgını olarak nitelendirilen ve 365'ten fazla hastalığı taklit etmesiyle bilinen, ‘Borrelia Burgdorferi' bakterisinin yol açtığı Lyme hastalığı ile ilgili Dokuz Eylül Üniversitesi'nde Lyme Kliniği ve Lyme Laboratuvarı açılmasına karar verildi.
SESSİZ KATİL
“Sessiz Katil” adıyla da bilinen ve dünyada hızla yayılarak insanlığı tehdit ettiği belirtilen Lyme ile ilgili İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi'nde, Üniversite rektörü Prof.Dr. Erdal Çelik başkanlığında bir toplantı yapıldı. Üniversitenin Tıp Fakültesi Başhekimi Prof.Dr. Mete Edizer ile 10 yılı aşkın zamandır Lyme hastalığı hakkında çalışmalar yapan Prof.Dr. Biyolog Barbaros Çetin'de toplantıya katıldı. Yapılan toplantıda Lyme hastalığının insanlığı tehdit ettiği, Türkiye'de 7 milyon kişide Lyme hastalığı olduğu, ancak konusunda uzman hekimlerin görev yapacağı Lyme kliniklerinin bulunmadığı vurgulandı. Bu eksikliği gidermek amacıyla Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde Lyme Kliniği açılmasına, Lyme hastalığı ile ilgili araştırma grubu ve Lyme Laboratuvarı kurulmasına karar verildi.
İLK DEFA BİR REKTÖR DESTEK VERDİ
Yıllardır Lyme konusunda araştırmalar yapan Prof.Dr. Biyolog Barbaros Çetin, dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde Lyme kliniklerinin kurulduğunu belirterek alınan bu kararın çok önemli olduğunu söyledi. Prof.Dr. Biyolog Çetin; “Biliyorsunuz Türkiye'de Lyme hastalığı ile ilgili çalışmalar yapıyorum. Hedeflerimden bir tanesi de Türkiye'de Lyme hastalığı teşhisi konulan hastalarımızın tedavilerinin yapılabileceği bir araştırma merkezinin kurulmasıydı. Bu araştırma merkezinin bir üniversite ve tıp fakültesi bünyesinde olması gerekiyordu. Nihayet ilk defa bir rektör bu konuda her türlü desteği vereceğini bu toplantıda açıkladı. Önümüzde ki günlerde bu karar üniversite yönetiminin önüne gelecek. Türkiye'de ilk defa Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde Lyme hastalığı ile ilgili bir araştırma ve tedavi kliniği kurulması çalışmaları başlayacak. Ayrıca Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü olarak Lyme bakterisi ile ilgili bir araştırma grubu kuracağız. Bu grubun startını sayın rektör verdi. Bu ekip Türkiye'de ilk defa bu bakterinin ile ilgili laboratuvar çalışmaları yapacak” dedi.
“ÇOK SAYIDA MAĞDUR LYME HASTASINDAN TALEP VAR”
Avrupa'da ve Amerika'da şu anda temeli 25 ile 30 yıl önce atılmış Lyme klinikleri olduğunu belirten Prof.Dr. Biyolog Barbaros Çetin, “Ben 10 yıldır Lyme konusunda çalışmalar yapıyorum. Özellikle son 5 yıldır yoğun test talepleri var. Hemen hemen her gün ortalama 15 telefon alıyorum, mailler geliyor ve her gün insanlar ofisime ziyarete geliyorlar. Çok sayıda Lyme hastası var. Ben bunu 2 yıl önce Finlandiya'da ki uluslararası Lyme konferansında da söylemiştim. Yapılan çalışmalarla da bilimsel olarak kanıtladık. Türkiye'de 7 ile 10 milyon arası Lyme hastası var. Bunu birkaç kez deklare etmiştik. Şu anda en geçerli Lyme testi Almanya'da ki laboratuvarlarda yapılıyor. Lyme hastalarının Türkiye'de test yaptıracakları yer yok. İnsanlar mağdur. Pozitif çıkan insanlar doğal olarak doktor ve klinik arıyorlar. Lyme konusunda doktora yapmış, ihtisas yapmış bir tane yetişmiş ve alt yapısı olan doktorumuz yok. Bu açığı biran önce kapatmamız gerekiyor. Sadece Dokuz Eylül Üniversitesinin bu tarihi girişimi yetmez. Diğer tıp fakültelerinin sayın dekanlarına acilen çağrım, mümkünse ve ellerinde imkânları varsa Lyme kliniği kurma çalışmalarına başlasınlar” dedi.
TÜRKAN ŞORAY'A ÇAĞRI
Türkiye'de Lyme'a yakalanmış çok sayıda tanınmış kişi olduğunu belirten Çetin, Türk sinemasının sultanı Türkan Şoray'a da bir çağrıda bulundu. Çetin; “Geçtiğimiz günlerde Sayın Türkan Şoray beyin tümörü ameliyatı oldu. Kendisi yıllardır kuşing sendromu hastası. Kuşing hastalarının birçoğu ise Lyme hastası. Buradan kendisine ve yakınlarına bir çağrıda bulunuyorum. Lütfen acilen Lyme testi yaptırsınlar. Çünkü bu bakterinin beyin tümörü ve dördüncü evre beyin kanseri ‘blastoma' yaptığı ispatlandı. Bende bunların akademik belgeleri var” dedi.
DHA
Diyanet’ten Bitcoin açıklaması geldi! Bitcoin caiz mi? Bitcoin nedir?
Diyanet İşleri Bitcoin hakkında açıklama yaptı. Hızla yükselen kripto para birimi Bitcoin sürekli yükseliş hareketiyle gündeme gelirken bu sefer dini bir konuyla gündeme geldi. Diyanet'e sorulan "Bitcoin caiz mi?" sorusunun cevabı "hayır" oldu...
Bitcoin yükselişiyle bu sıralar sık sık gündeme geliyor. Bitcoin hakkında Diyanet’ten açıklama geldi, “Bitcoin ve Ethereum gibi sanal paraları yatırım amaçlı almak caiz midir?” şeklinde sorulan soruya Diyanet İşleri’nden dinen uygun olmadığı cevabı geldi.
“MERKEZİ OTORİTEYE SAHİP DEĞİL”
BitcoinTalk'ta yer alan konu başlığında da belirtildiği üzere, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı'na “Bitcoin ve Ethereum gibi sanal paraları yatırım amaçlı almak caiz midir?” şeklinde bir soru yöneltiliyor. Din İşleri ise kripto paraların merkezi bir otoriteye sahip olmadığına ve bu yüzden devlet teminatı altında olmadığına dikkat çekerken değer kazanıp kaybetme konusunda spekülasyonlara açık olması ve kara para aklamak için kullanıldığı gerekçesiyle şu aşamada dinen uygun olmadığı yönünde soruyu cevaplıyor.
BİTCOİN NEDİR?
Avustralyalı iş adamı Craig Wright, sanal parayı bulan kişi olduğunu ve uzun süredir Nakamoto lakabını kullandığını duyurdu. Bitcoin'in önde gelen kullanıcıları ve sanal parayı geliştiren yazılımcılar da Craig Wright'ın Bitcoin'i bulan kişi olduğunu teyit ediyor. BBC'nin haberine göre Craig Wright kimliğini açıklarken, Bitcoin'in yaratıcısına ait olduğu bilinen Bitcoinlere dair teknik verileri de paylaştı ve böylece sanal paranın yaratıcısı olduğunu da kanıtlamış oldu. Kimliğini BBC, Economist ve GQ yayın kuruluşlarına eş zamanlı olarak açıklayan Wright, BBC'ye tarihte gerçekleşen ilk Bitcoin para transferine dair dijital belgeleri de gösterdi. Craig Wright, kimliğini açıklayarak Bitcoin'in mucidinin kim olduğu tartışmalarına bir son vermek istediğini ifade etti.
Bitcoin'in yüzü olmak istemediğini ifade eden Craig Wright, “Kimliğimi açıkladım çünkü son zamanlarda üstümde giderek artan bir baskı vardı. Sevdiğim insanların da aslı olmayan dedikodulardan olumsuz etkilenmesini istemedim” diyor. Yetkililer Wright'in kimliğini devam eden bir vergi soruşturması yüzünden açıkladığını belirtti. u sanal para biriminin bağlı olduğu bir güç veya merkez bulunmadığı için fiyatını tamamen arz ve talep koşulları belirliyor. Normal ekonomi şartlarında olduğu gibi talep artınca fiyat yükselirken, talep azalınca fiyat düşüyor.
Ancak, bu sana para birimi son yıllarda ciddi bir düşüş yaşamış olsa da, tekrar yükselişe geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bitcoin yükselişiyle bu sıralar sık sık gündeme geliyor. Bitcoin hakkında Diyanet’ten açıklama geldi, “Bitcoin ve Ethereum gibi sanal paraları yatırım amaçlı almak caiz midir?” şeklinde sorulan soruya Diyanet İşleri’nden dinen uygun olmadığı cevabı geldi.
“MERKEZİ OTORİTEYE SAHİP DEĞİL”
BitcoinTalk'ta yer alan konu başlığında da belirtildiği üzere, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı'na “Bitcoin ve Ethereum gibi sanal paraları yatırım amaçlı almak caiz midir?” şeklinde bir soru yöneltiliyor. Din İşleri ise kripto paraların merkezi bir otoriteye sahip olmadığına ve bu yüzden devlet teminatı altında olmadığına dikkat çekerken değer kazanıp kaybetme konusunda spekülasyonlara açık olması ve kara para aklamak için kullanıldığı gerekçesiyle şu aşamada dinen uygun olmadığı yönünde soruyu cevaplıyor.
BİTCOİN NEDİR?
Avustralyalı iş adamı Craig Wright, sanal parayı bulan kişi olduğunu ve uzun süredir Nakamoto lakabını kullandığını duyurdu. Bitcoin'in önde gelen kullanıcıları ve sanal parayı geliştiren yazılımcılar da Craig Wright'ın Bitcoin'i bulan kişi olduğunu teyit ediyor. BBC'nin haberine göre Craig Wright kimliğini açıklarken, Bitcoin'in yaratıcısına ait olduğu bilinen Bitcoinlere dair teknik verileri de paylaştı ve böylece sanal paranın yaratıcısı olduğunu da kanıtlamış oldu. Kimliğini BBC, Economist ve GQ yayın kuruluşlarına eş zamanlı olarak açıklayan Wright, BBC'ye tarihte gerçekleşen ilk Bitcoin para transferine dair dijital belgeleri de gösterdi. Craig Wright, kimliğini açıklayarak Bitcoin'in mucidinin kim olduğu tartışmalarına bir son vermek istediğini ifade etti.
Bitcoin'in yüzü olmak istemediğini ifade eden Craig Wright, “Kimliğimi açıkladım çünkü son zamanlarda üstümde giderek artan bir baskı vardı. Sevdiğim insanların da aslı olmayan dedikodulardan olumsuz etkilenmesini istemedim” diyor. Yetkililer Wright'in kimliğini devam eden bir vergi soruşturması yüzünden açıkladığını belirtti. u sanal para biriminin bağlı olduğu bir güç veya merkez bulunmadığı için fiyatını tamamen arz ve talep koşulları belirliyor. Normal ekonomi şartlarında olduğu gibi talep artınca fiyat yükselirken, talep azalınca fiyat düşüyor.
Ancak, bu sana para birimi son yıllarda ciddi bir düşüş yaşamış olsa da, tekrar yükselişe geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kandil ne zaman?
Melvid Kandilinin yaklaşmasıyla birçok kişi Mevlid Kandilinin tam olarak hangi tarihte olduğunu merak ediyor. Google'da "kandil bugün mü?" araması yapan vatandaşlar, kandilde hangi ibadetler yapılacağını, kandilin en iyi nasıl değerlendirileceğini araştırıyor. İşte merak edilenler...
İslam alemi 29 Kasım’da Mevlid Kandilini idrak edecek. Mevlid kandiline çok kısa bir süre kala vatandaşlar Google’da kandile dair aramalar yapıyor ancak Google bir hata sebebiye kandil gününü hatalı şekilde veriyor. Google tarafından 30 Kasım olarak gösterilen kandil tarihi aslında 29 Kasım. Peki mevlid kandilinde neler yapılmalı?
MEVLİD KANDİLİ'NDE HANGİ İBADETLER YAPILIR?
Mevlid Kandili peygamber efendimizin doğum gecesidir. Bu anlamlı gece en güzel şekilde değerlendirilmeye çalışılır. Mevlid Kandili'nde;
– Peygamber efendimiz Hz. Muhammed için salatü selamlar getirilir ve şefaati ümit edilerek ümmetinden olma bilinci yenilenir
– Bol bol zikirde bulunulur
– Kuran-ı Kerim okunur, okuyan kişiler dinlenir
– Kişiler kendileri ve Mümin kardeşleri için hayır duaları ederler
– Kandil gecesinin akşam, yatsı ve Sabah namazları camide cemaat ile birlikte kılınır
– Kandil gecesinin gündüzünde oruç tutmaya çalışılır.
MEVLİD KANDİLİ ANLAMI VE ÖNEMİ
Mevlid; doğum zamanı, doğulan yer ve zaman anlamına gelmektedir. Peygamber Efendimiz (sav)’in doğduğu geceye Mevlid Gecesi denir. Bu gece aynı zamanda Rebiülevvel ayının onikinci gecesidir.
Dünyanın her kesiminden Müslümanlar, her sene bu geceyi Mevlid Kandili olarak kutlamaktadır. İslam’da Hz Muhammed (sav)’in doğum günü farklı mezheplerde kutlanır. Sünniler Rebiülevvel ayının Onbirinci gecesini Onikinci’ye bağlayan geceyi, Şiiler ise 17. günü Mevlid günü ve 17’ye dönen geceyi de Mevlid Gecesi olarak adlandırırlar. Bu iki tarih arasındaki haftayı da Kutlu Doğum Haftası olarak ilan etmişlerdir. Peygamber Efendimiz (sav)’in doğumu tüm Müslüman Alemin de kutlu doğum haftası olarak adlandırılarak bir hafta kutlanılır. Bu hafta Müslümanların bayramıdır.
Mevlid Kandili insanı insan yapan bütün güzelliklerin toplandığı rahmet elçisi Hz. Peygamberin (sav)’in doğumunu kutladığımız, onun bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatan insanlık ve merhametini, insaf ve adaletini, sabır ve metanetini, kerem ve cömertliğini, insanlığa sunduğu değerleri anlayıp hayatımızı onun yüce ahlâkıyla güzelleştireceğimiz bir tazelenme haftasıdır.
MEVLİD KANDİLİNDE DÜĞÜN OLUR MU?
İslam alimlerine göre Mevlid Kandili gibi mübarek gün ve gecelerde evlenmekte veya gerdeğe girmekte bir sakınca yoktur. Önemli olan o mübarek günün gecenin öneminin idrak edilmesidir.
MEVLİD KANDİLİ'NDE HANGİ İBADETLER YAPILIR?
Mevlid Kandili peygamber efendimizin doğum gecesidir. Bu anlamlı gece en güzel şekilde değerlendirilmeye çalışılır. Mevlid Kandili'nde;
– Peygamber efendimiz Hz. Muhammed için salatü selamlar getirilir ve şefaati ümit edilerek ümmetinden olma bilinci yenilenir
– Bol bol zikirde bulunulur
– Kuran-ı Kerim okunur, okuyan kişiler dinlenir
– Kişiler kendileri ve Mümin kardeşleri için hayır duaları ederler
– Kandil gecesinin akşam, yatsı ve Sabah namazları camide cemaat ile birlikte kılınır
– Kandil gecesinin gündüzünde oruç tutmaya çalışılır.
MEVLİD KANDİLİ ANLAMI VE ÖNEMİ
Mevlid; doğum zamanı, doğulan yer ve zaman anlamına gelmektedir. Peygamber Efendimiz (sav)’in doğduğu geceye Mevlid Gecesi denir. Bu gece aynı zamanda Rebiülevvel ayının onikinci gecesidir.
Dünyanın her kesiminden Müslümanlar, her sene bu geceyi Mevlid Kandili olarak kutlamaktadır. İslam’da Hz Muhammed (sav)’in doğum günü farklı mezheplerde kutlanır. Sünniler Rebiülevvel ayının Onbirinci gecesini Onikinci’ye bağlayan geceyi, Şiiler ise 17. günü Mevlid günü ve 17’ye dönen geceyi de Mevlid Gecesi olarak adlandırırlar. Bu iki tarih arasındaki haftayı da Kutlu Doğum Haftası olarak ilan etmişlerdir. Peygamber Efendimiz (sav)’in doğumu tüm Müslüman Alemin de kutlu doğum haftası olarak adlandırılarak bir hafta kutlanılır. Bu hafta Müslümanların bayramıdır.
Mevlid Kandili insanı insan yapan bütün güzelliklerin toplandığı rahmet elçisi Hz. Peygamberin (sav)’in doğumunu kutladığımız, onun bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatan insanlık ve merhametini, insaf ve adaletini, sabır ve metanetini, kerem ve cömertliğini, insanlığa sunduğu değerleri anlayıp hayatımızı onun yüce ahlâkıyla güzelleştireceğimiz bir tazelenme haftasıdır.
MEVLİD KANDİLİNDE DÜĞÜN OLUR MU?
İslam alimlerine göre Mevlid Kandili gibi mübarek gün ve gecelerde evlenmekte veya gerdeğe girmekte bir sakınca yoktur. Önemli olan o mübarek günün gecenin öneminin idrak edilmesidir.
27 Kasım 2017 Pazartesi
2018 resmi tatil günleri belli oldu!
2018 yılı tatil takvimini araştırmaya başlayan vatandaşlar için önümüzdeki yıl kaç gün tatil yapılacağı çoktan belli oldu bile. 2018 yılı tatille başlayacak. Peki, çalışanlar 2018 yılında kaç gün tatil yapacak?
2017 yılının resmi tatilleri 29 Ekim ile birlikte tamamlandı. 29 Ekim, pazar gününe gelmesi nedeniyle çalışan kesim için bir tatil avantajı oluşturmadı ancak öncesinde 30 Ağustos ile birleşen Kurban Bayramı tatili, 11 gün ile şimdiye kadar yapılan tatiller arasında en uzunların biri oldu. Peki 2018 yılında da aynı şekilde uzun tatil var mı ve çalışanlar kaç gün tatil yapacak?
2018 yılında haftasonları ve resmi tatillerle birlikte toplam 116 gün izin gözüküyor. İşte aralarında 9 günlük Kurban Bayramı tatilinin de olası olduğu tüm tatil günleri…
YILBAŞI TATİLİ
Yılın son günü olan 31 Aralık, Pazar gününe denk geliyor. Dolayısıyla 1 Ocak Pazartesi günü resmi tatil. 30 Aralık Cumartesi ile birlikte düşünüldüğünde çalışanlar için üç günlük bir tatil fırsatı doğuyor.
23 NİSAN
Yılbaşı tatilinden sonraki ilk resmi tatil 23 Nisan’da. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Pazartesi gününe denk geliyor. Dolayısıyla aynı yılbaşı tatilinde olduğu gibi yine hafta sonu ile birleştirilebilecek 3 günlük bir tatil söz konusu.
1 MAYIS
23 Nisan’dan 8 gün sonra 1 Mayıs tatili var. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü Salı gününe genk geliyor. Aradaki Pazartesi günü izin alabilecekler için bu kez 4 günlük bir tatil fırsatı doğuyor.
19 MAYIS
Haftasonuna gelen ilk resmi tatil 19 Mayıs’ta. Cumartesi gününe denk geldiği için çalışanlar için ekstra bir tatil fırsatı oluşturmayacak.
RAMAZAN BAYRAMI
19 Mayıs’tan sonra bu kez sırada Ramazan Bayramı var. Ancak Ramazan Tatili’nde uzun bir tatil gözükmüyor. Arefe günü 14 Haziran Perşembe gününe denk geliyor. Dolayısıyla resmi tatil günleri perşembe öğleden sonra ile birlikte Cuma, Cumartesi ve Pazar. Çalışanlar, zaten iki günü haftasonu olan 3.5 günlük bir tatille yetinmek zorunda.
15 TEMMUZ
19 Mayıs gibi 15 Temmuz tatili de hafta sonuna denk geliyor. 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Pazar günü.
KURBAN BAYRAMI
2017 yılındaki Kurban Bayramı 30 Ağustos ile birleştiği için 11 gün tatil yapma şansı bulan çalışan kesim, 2018’de de Kurban Bayramı’nda uzun bir tatil yapma şansına sahip olabilecek. Kurban Bayramı’nın arefesi 20 Ağustos Pazartesi gününe denk geliyor. Takip eden Salı, Çarşamba, Perşembe ve Cuma ise resmi tatil. Dolayısıyla bu sene Kurban Bayramı’nda yine 9 günlük bir tatil gözüküyor.
30 AĞUSTOS
30 Ağustos Zafer Bayramı 2018 yılında Perşembe gününe denk geliyor. Sonraki Cuma gününü tatil olarak kullanabilecekler için yaz sonunda 4 günlük bir izin gözüküyor.
29 EKİM
2017 yılında Pazar gününe denk gelen 29 Ekim tatili bu kez Pazartesi günü. Dolayısıyla yine 3 günlük bir tatil var.
2018 yılında haftasonları ve resmi tatillerle birlikte toplam 116 gün izin gözüküyor. İşte aralarında 9 günlük Kurban Bayramı tatilinin de olası olduğu tüm tatil günleri…
YILBAŞI TATİLİ
Yılın son günü olan 31 Aralık, Pazar gününe denk geliyor. Dolayısıyla 1 Ocak Pazartesi günü resmi tatil. 30 Aralık Cumartesi ile birlikte düşünüldüğünde çalışanlar için üç günlük bir tatil fırsatı doğuyor.
23 NİSAN
Yılbaşı tatilinden sonraki ilk resmi tatil 23 Nisan’da. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Pazartesi gününe denk geliyor. Dolayısıyla aynı yılbaşı tatilinde olduğu gibi yine hafta sonu ile birleştirilebilecek 3 günlük bir tatil söz konusu.
1 MAYIS
23 Nisan’dan 8 gün sonra 1 Mayıs tatili var. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü Salı gününe genk geliyor. Aradaki Pazartesi günü izin alabilecekler için bu kez 4 günlük bir tatil fırsatı doğuyor.
19 MAYIS
Haftasonuna gelen ilk resmi tatil 19 Mayıs’ta. Cumartesi gününe denk geldiği için çalışanlar için ekstra bir tatil fırsatı oluşturmayacak.
RAMAZAN BAYRAMI
19 Mayıs’tan sonra bu kez sırada Ramazan Bayramı var. Ancak Ramazan Tatili’nde uzun bir tatil gözükmüyor. Arefe günü 14 Haziran Perşembe gününe denk geliyor. Dolayısıyla resmi tatil günleri perşembe öğleden sonra ile birlikte Cuma, Cumartesi ve Pazar. Çalışanlar, zaten iki günü haftasonu olan 3.5 günlük bir tatille yetinmek zorunda.
15 TEMMUZ
19 Mayıs gibi 15 Temmuz tatili de hafta sonuna denk geliyor. 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Pazar günü.
KURBAN BAYRAMI
2017 yılındaki Kurban Bayramı 30 Ağustos ile birleştiği için 11 gün tatil yapma şansı bulan çalışan kesim, 2018’de de Kurban Bayramı’nda uzun bir tatil yapma şansına sahip olabilecek. Kurban Bayramı’nın arefesi 20 Ağustos Pazartesi gününe denk geliyor. Takip eden Salı, Çarşamba, Perşembe ve Cuma ise resmi tatil. Dolayısıyla bu sene Kurban Bayramı’nda yine 9 günlük bir tatil gözüküyor.
30 AĞUSTOS
30 Ağustos Zafer Bayramı 2018 yılında Perşembe gününe denk geliyor. Sonraki Cuma gününü tatil olarak kullanabilecekler için yaz sonunda 4 günlük bir izin gözüküyor.
29 EKİM
2017 yılında Pazar gününe denk gelen 29 Ekim tatili bu kez Pazartesi günü. Dolayısıyla yine 3 günlük bir tatil var.
26 Kasım 2017 Pazar
İşte Naim'in Japonya'daki kayıp kızı: Naomi Süleymanoğlu
18 Kasım günü hayatını kaybeden efsane sporcu Naim Süleymanoğlu'nun Japonya'da Naomi Mori adlı bir kızı olduğu ortaya çıktı. Süleymanoğlu'nun ailesi şimdi kız çocuğunu bulmak için harekete geçti.
Olayı Habertürk Gazetesi'nden Muharrem Sarıkaya yazdı. Sarıkaya konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı:
GECE telefonum çaldığında, böyle bir hikâye ile karşılaşacağımı beklemezdim.
Eski Halter Federasyonu Asbaşkanı, arkadaşım Zeki Türkeş, “Senden Naim Süleymanoğlu ile ilgili bir ricamız var” diye söze girdi.
Türkeş için Naim Süleymanoğlu’nun ailesi dışındaki tek yakını diyebilirim...
Türkiye’deki yaşamının büyük bölümüne tanıklık etmiş, ölüm haberini alınca Çin’den gelip cenaze işlemini bizzat yürütmüştü...
Hem kendisinin hem de Süleymanoğlu’nun ailesinin ricasını aktardı:
“Biliyorsun Naim hiç evlenmedi ama aynı eşten 3 kızı var; bir de Japon eşinden 4’üncü kızı var” diye söze girdi.
Ölümünden kısa süre önce, 2 gazeteciye verdiği röportajda açıkladığını belirtip o günkü şu sözünü anımsattı:
“Evlenmedim ama itiraf edeyim; çocuklarım var. Benim soyadımı taşıyan, hem de 4 tane! 3 kız bir anneden. Onlar Türkiye’de ve annelerinin yanında kalıyor. Biri de yurtdışında annesinde kalıyor...”
Sohbetlerinde, “Ben evlilik imzasını kâğıda değil, kalbime attım” dermiş.
Türkiye’deki eşinden olma (Hatice) kızları Nilay, Esin ve Sezin’i kamuoyu cenazede babalarını son yolculuğuna uğurlarken tanımıştı...
"SON DÖNEMLERİNDEN HEP ONDAN SÖZ EDİYORDU"
Bunları aktardıktan sonra sözü talebe getirdi:
“Naim’in kardeşleri ve kızları, Japonya’daki yeğenlerine, kardeşlerine ulaşmak istiyor. Tanışıp görüşmeyi arzu ediyor. Ama ne yapsak ulaşamadık...”
Bu kadar ısrarlı olmalarının nedenini de kardeş Muharrem Süleymanoğlu dile getirdi:
“Son dönem Japonya’daki kızına çok düşmüştü; sürekli ondan söz ediyordu. Biz tanışmak istiyoruz. Ayrıca gerisinde bir mal varlığı bıraktı, kimsenin kimseye hakkı geçmesin. Onun da babasının mirasında hakkı var...”
Duygu hücrelerim karıncalandı, sesim titredi...
Zeki Türkeş devamını getirdi:
“Kızın küçüklükten kalma bir fotoğrafı var. Annesinin adını da biliyoruz; o da Japonya’da bir gazeteciymiş...”
Sonra nasıl tanıştıkları hakkında bilgi paylaştı.
Seul Olimpiyatları’nı (1988) Japonya’daki gazetesi adına izlemek için gelen genç gazeteci Kyoko Mori, 9 dünya, 6 olimpiyat madalyası alan Naim Süleymanoğlu ile de röportaj yapmış.
Birbirlerinden hoşlanmışlar; olimpiyat süresince de devamlı görüşmüşler...
NAİM'E BENZESİN DİYE ADINI NAOMİ KOYDULAR
Kyoko Mori, Naim Süleymanoğlu’nun, “Birlikte yaşamak istiyorum, benimle Türkiye’ye gelir misin?” teklifini kabul edip Türkiye’ye gelmiş.
Doğum tarihi konusunda emin değiller, ancak Kyoko Mori ile Ankara’da birlikte yaşarken, 1990 veya muhtemel ki 1991’de bir kız çocukları dünyaya gelmiş.
Kyoko Mori, doğumu da Ankara Büyük Doğumevi’nde yapmış...
Kız çocuklarının adını Naim’i çağrıştırması için “Naomi” koymuşlar...
Evli olmadıkları için soy ismini annesi vermiş, kayıtlara “Naomi Mori” diye geçmiş...
Kyoko Mori, 2 yıl daha birlikte yaşadıktan sonra 1993’te kıskançlık tartışması sonucu kızını alıp Türkiye’den ayrılmış.
Bir daha da dönmemiş.
Geriye, Naim’in gülüşünü ve yüz hatlarını olduğu gibi yansıtan Naomi’nin resmi kalmış...
Şimdi, Naim Süleymanoğlu’nun kardeşleri ve kızları, geriye kalan cana ve Kyoko Mori’ye ulaşmak istiyor...
Kalan mirasın onun da hakkı olduğunu belirtip “Kimsenin hakkı kimseye geçmesin” diyor.
Şimdi anlıyorum ki Naim Süleymanoğlu, Hak yoluna yürürken, gerisinde sadece dünya ve olimpiyat madalyaları değil, onurlu ve örnek kardeş ve evlatlar da bırakıp gitmiş...
Olayı Habertürk Gazetesi'nden Muharrem Sarıkaya yazdı. Sarıkaya konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı:
GECE telefonum çaldığında, böyle bir hikâye ile karşılaşacağımı beklemezdim.
Eski Halter Federasyonu Asbaşkanı, arkadaşım Zeki Türkeş, “Senden Naim Süleymanoğlu ile ilgili bir ricamız var” diye söze girdi.
Türkeş için Naim Süleymanoğlu’nun ailesi dışındaki tek yakını diyebilirim...
Türkiye’deki yaşamının büyük bölümüne tanıklık etmiş, ölüm haberini alınca Çin’den gelip cenaze işlemini bizzat yürütmüştü...
Hem kendisinin hem de Süleymanoğlu’nun ailesinin ricasını aktardı:
“Biliyorsun Naim hiç evlenmedi ama aynı eşten 3 kızı var; bir de Japon eşinden 4’üncü kızı var” diye söze girdi.
Ölümünden kısa süre önce, 2 gazeteciye verdiği röportajda açıkladığını belirtip o günkü şu sözünü anımsattı:
“Evlenmedim ama itiraf edeyim; çocuklarım var. Benim soyadımı taşıyan, hem de 4 tane! 3 kız bir anneden. Onlar Türkiye’de ve annelerinin yanında kalıyor. Biri de yurtdışında annesinde kalıyor...”
Sohbetlerinde, “Ben evlilik imzasını kâğıda değil, kalbime attım” dermiş.
Türkiye’deki eşinden olma (Hatice) kızları Nilay, Esin ve Sezin’i kamuoyu cenazede babalarını son yolculuğuna uğurlarken tanımıştı...
"SON DÖNEMLERİNDEN HEP ONDAN SÖZ EDİYORDU"
Bunları aktardıktan sonra sözü talebe getirdi:
“Naim’in kardeşleri ve kızları, Japonya’daki yeğenlerine, kardeşlerine ulaşmak istiyor. Tanışıp görüşmeyi arzu ediyor. Ama ne yapsak ulaşamadık...”
Bu kadar ısrarlı olmalarının nedenini de kardeş Muharrem Süleymanoğlu dile getirdi:
“Son dönem Japonya’daki kızına çok düşmüştü; sürekli ondan söz ediyordu. Biz tanışmak istiyoruz. Ayrıca gerisinde bir mal varlığı bıraktı, kimsenin kimseye hakkı geçmesin. Onun da babasının mirasında hakkı var...”
Duygu hücrelerim karıncalandı, sesim titredi...
Zeki Türkeş devamını getirdi:
“Kızın küçüklükten kalma bir fotoğrafı var. Annesinin adını da biliyoruz; o da Japonya’da bir gazeteciymiş...”
Sonra nasıl tanıştıkları hakkında bilgi paylaştı.
Seul Olimpiyatları’nı (1988) Japonya’daki gazetesi adına izlemek için gelen genç gazeteci Kyoko Mori, 9 dünya, 6 olimpiyat madalyası alan Naim Süleymanoğlu ile de röportaj yapmış.
Birbirlerinden hoşlanmışlar; olimpiyat süresince de devamlı görüşmüşler...
NAİM'E BENZESİN DİYE ADINI NAOMİ KOYDULAR
Kyoko Mori, Naim Süleymanoğlu’nun, “Birlikte yaşamak istiyorum, benimle Türkiye’ye gelir misin?” teklifini kabul edip Türkiye’ye gelmiş.
Doğum tarihi konusunda emin değiller, ancak Kyoko Mori ile Ankara’da birlikte yaşarken, 1990 veya muhtemel ki 1991’de bir kız çocukları dünyaya gelmiş.
Kyoko Mori, doğumu da Ankara Büyük Doğumevi’nde yapmış...
Kız çocuklarının adını Naim’i çağrıştırması için “Naomi” koymuşlar...
Evli olmadıkları için soy ismini annesi vermiş, kayıtlara “Naomi Mori” diye geçmiş...
Kyoko Mori, 2 yıl daha birlikte yaşadıktan sonra 1993’te kıskançlık tartışması sonucu kızını alıp Türkiye’den ayrılmış.
Bir daha da dönmemiş.
Geriye, Naim’in gülüşünü ve yüz hatlarını olduğu gibi yansıtan Naomi’nin resmi kalmış...
Şimdi, Naim Süleymanoğlu’nun kardeşleri ve kızları, geriye kalan cana ve Kyoko Mori’ye ulaşmak istiyor...
Kalan mirasın onun da hakkı olduğunu belirtip “Kimsenin hakkı kimseye geçmesin” diyor.
Şimdi anlıyorum ki Naim Süleymanoğlu, Hak yoluna yürürken, gerisinde sadece dünya ve olimpiyat madalyaları değil, onurlu ve örnek kardeş ve evlatlar da bırakıp gitmiş...
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’ne ödül
Sağlık Gönüllüleri Türkiye ve Hospital Manager dergisi tarafından bu yıl 11’incisi düzenlenen Sağlıkta Sosyal Sorumluluk Ödülleri ve Yılın Başarılı Sağlık Yöneticisi Ödülleri, sahiplerini buldu. Törende “Sağlık Sistemine Özgün ve Nitelikli Katkı Ödülü” için NPİSTANBUL Beyin Hastanesi layık görüldü
Sağlık Gönüllüleri Türkiye ve Hospital Manager dergisi tarafından bu yıl 11'incisi düzenlenen Sağlıkta Sosyal Sorumluluk Ödülleri ve Yılın Başarılı Sağlık Yöneticisi Ödülleri Acıbadem Altunizade Hastanesi'nde düzenlenen törende sahiplerini buldu.
Sağlıkta Sosyal Sorumluluk Ödülleri'nde Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi, “sağlık sistemine yapmış olduğu özgün katkılar” dolayısıyla ödüle layık görüldü. Ödül, Üsküdar Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Furkan Tarhan, İnsani Değerler ve Ruh Sağlığı Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Fırat Tarhan'ın da katıldığı gecede Prof. Dr. Nevzat Tarhan'a takdim edildi.
“BEYİN HASTANESİ OLMAK ÇOK ÖNEMLİ”
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi olarak 20 yıllık bir geçmişe sahip olduklarını ve sürekli ilkleri hayata geçirmek için çalıştıklarını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, beyin görüntüleme ve beyin haritalama konusunda dünya çapında yürütülen projelerin içerisinde yer aldıklarını söyledi. Prof. Dr. Tarhan, G-20 kapsamında Antalya, Çin ve Hamburg'da düzenlenen N20 Zirvesine katıldıklarını ve beyinle ilgili hastalıklar konusunda önemli sunumlar yaptıklarını söyledi.
“Beyin bizim için öncelikli bir alan” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Beyin Hastanesi olmak çok önemli. Avrupa'nın ikinci beyin hastanesini kurduk. Beynin yanı sıra psikiyatri, nöroloji, psikoloji ve başka branşlarda da hizmet veriyoruz. Beyin alanında yeni tedavi yöntemlerini ilk kez hayata geçiriyoruz” dedi.
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi olarak duyu bütünleme gibi pekçok tedavi yöntemini ilk kez uyguladıklarını belirten Tarhan, “Ben asker kökenliyim. Silahlı Kuvvetler'de çok kullanılan terminolojiler var; ‘Komutan sadece yapılan işlerden değil, yapılmayan işlerden de sorumludur' denir. Biz de hekim olarak sadece yapılanlardan değil, yapılmayan tedavilerden de sorumluyuz. Hasta karşımıza geldiği zaman ona sadece mevcut tedaviler değil, başka tedavi yöntemlerinin de düşünülmesi gerekiyor. Bu motivasyonla hareket ettim, yeniliklere açık bir şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Birçok yeniliği de bu felsefeyle hayata geçirdik” diye konuştu.
“BAZILARI YAKINMAYI SEVER AMA…”
Yılın Başarılı Sağlık Yöneticisi Ödülleri'nde ise Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur, Sağlık Yönetiminde Yaşam Boyu Başarı Ödülü'nün sahibi oldu. Prof. Dr. Metin Çakmakçı tarafından ödül verilen Prof. Dr. Haydar Sur da ödüle layık görülmekten duyduğu memnuniyeti dile getirerek “Bazı insanlar yakınmayı çok sever ben hayatta yakınan insanlardan olmamayı istedim. Çalıştım kendimi gerçekleştirmenin gerçek bir huzur olduğuna inandım. Bunu sağlayabilmiş yüce insanlardan biri olamadık ama olma yolunda bundan sonra da çalışacağıma huzurlarınızda söz veriyorum. Bu bana enerji verecek, bundan sonra hem öğrencilerim hem ülkem hem de arkadaşlarım için daha çok çalışacağım” dedi.
Sağlık alanında Türkiye'nin önde gelen vakıf ve kurumlarının layık görüldüğü Yılın Başarılı Sağlık Yöneticisi Ödüllerinin jürisi Prof.Dr. Melih Bulut, Prof.Dr. Barış Diren, Prof.Dr. Metin Çakmakçı, Yaşar Yıldırım, Bülent Kiymir, Meri İstiroti ve Oğuz Engiz'den oluştu. Sağlıkta Sosyal Sorumluluk Ödüllerinin jürisi ise Prof.Dr. Haluk Gürgen, Prof.Dr. Barış Diren, Sibel Güneş, Semra Baysan, Ayşenur Asuman Uğur ve Oğuz Engiz'den oluştu.
Sağlık Gönüllüleri Türkiye ve Hospital Manager dergisi tarafından bu yıl 11'incisi düzenlenen Sağlıkta Sosyal Sorumluluk Ödülleri ve Yılın Başarılı Sağlık Yöneticisi Ödülleri Acıbadem Altunizade Hastanesi'nde düzenlenen törende sahiplerini buldu.
Sağlıkta Sosyal Sorumluluk Ödülleri'nde Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi, “sağlık sistemine yapmış olduğu özgün katkılar” dolayısıyla ödüle layık görüldü. Ödül, Üsküdar Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Furkan Tarhan, İnsani Değerler ve Ruh Sağlığı Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Fırat Tarhan'ın da katıldığı gecede Prof. Dr. Nevzat Tarhan'a takdim edildi.
“BEYİN HASTANESİ OLMAK ÇOK ÖNEMLİ”
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi olarak 20 yıllık bir geçmişe sahip olduklarını ve sürekli ilkleri hayata geçirmek için çalıştıklarını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, beyin görüntüleme ve beyin haritalama konusunda dünya çapında yürütülen projelerin içerisinde yer aldıklarını söyledi. Prof. Dr. Tarhan, G-20 kapsamında Antalya, Çin ve Hamburg'da düzenlenen N20 Zirvesine katıldıklarını ve beyinle ilgili hastalıklar konusunda önemli sunumlar yaptıklarını söyledi.
“Beyin bizim için öncelikli bir alan” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Beyin Hastanesi olmak çok önemli. Avrupa'nın ikinci beyin hastanesini kurduk. Beynin yanı sıra psikiyatri, nöroloji, psikoloji ve başka branşlarda da hizmet veriyoruz. Beyin alanında yeni tedavi yöntemlerini ilk kez hayata geçiriyoruz” dedi.
NPİSTANBUL Beyin Hastanesi olarak duyu bütünleme gibi pekçok tedavi yöntemini ilk kez uyguladıklarını belirten Tarhan, “Ben asker kökenliyim. Silahlı Kuvvetler'de çok kullanılan terminolojiler var; ‘Komutan sadece yapılan işlerden değil, yapılmayan işlerden de sorumludur' denir. Biz de hekim olarak sadece yapılanlardan değil, yapılmayan tedavilerden de sorumluyuz. Hasta karşımıza geldiği zaman ona sadece mevcut tedaviler değil, başka tedavi yöntemlerinin de düşünülmesi gerekiyor. Bu motivasyonla hareket ettim, yeniliklere açık bir şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Birçok yeniliği de bu felsefeyle hayata geçirdik” diye konuştu.
“BAZILARI YAKINMAYI SEVER AMA…”
Yılın Başarılı Sağlık Yöneticisi Ödülleri'nde ise Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur, Sağlık Yönetiminde Yaşam Boyu Başarı Ödülü'nün sahibi oldu. Prof. Dr. Metin Çakmakçı tarafından ödül verilen Prof. Dr. Haydar Sur da ödüle layık görülmekten duyduğu memnuniyeti dile getirerek “Bazı insanlar yakınmayı çok sever ben hayatta yakınan insanlardan olmamayı istedim. Çalıştım kendimi gerçekleştirmenin gerçek bir huzur olduğuna inandım. Bunu sağlayabilmiş yüce insanlardan biri olamadık ama olma yolunda bundan sonra da çalışacağıma huzurlarınızda söz veriyorum. Bu bana enerji verecek, bundan sonra hem öğrencilerim hem ülkem hem de arkadaşlarım için daha çok çalışacağım” dedi.
Sağlık alanında Türkiye'nin önde gelen vakıf ve kurumlarının layık görüldüğü Yılın Başarılı Sağlık Yöneticisi Ödüllerinin jürisi Prof.Dr. Melih Bulut, Prof.Dr. Barış Diren, Prof.Dr. Metin Çakmakçı, Yaşar Yıldırım, Bülent Kiymir, Meri İstiroti ve Oğuz Engiz'den oluştu. Sağlıkta Sosyal Sorumluluk Ödüllerinin jürisi ise Prof.Dr. Haluk Gürgen, Prof.Dr. Barış Diren, Sibel Güneş, Semra Baysan, Ayşenur Asuman Uğur ve Oğuz Engiz'den oluştu.
Doğa Derneği, flamingolar için uyardı! ‘Projeyi iptal edin’
İzmir Körfezi'ne yapılması planlanan 'Otoban Geçiş Projesi', Gediz Deltası’nda yüz binlerce yıldır yaşayan flamingoları gündeme getirdi. Proje, flamingoların beslenme alanının tam ortasından geçiyor. Doğa Derneği Genel Koordinatörü Dicle Tuba Kılıç, "Otoban projesini flamingolar ve doğa koruma açısından geçerli kılabilecek hiçbir bilimsel neden yok. Bugün de gördüğümüz gibi İzmir’in Gediz Deltası binlerce canlıya yuva olmaya devam ediyor ve bu şehir flamingoların dünyadaki en önemli yaşam alanlarından biri" dedi.
Doğa Derneği ve basın mensupları kışın yaklaşması ile birlikte sayıları daha da artan İzmir'in flamingolarını yerinde ziyaret etti. Karşıyaka Güney Gediz Deltası'nda incelemelerde bulunan ekip, İzmir Körfez Otobanı'nın inşa edilmesi planlanan yer ve flamingoların yaşam alanı arasındaki ilişkiyi doğrudan gözlemledi.
Bölgede 15-20 bin çift flamingonun ürediği anlatılırken, Flamingoların dünyadaki toplam nüfusunun bu alanda yaşadığı aktarıldı. İzmir'in Gediz Deltası'nın bu özelliğinin 158 yıldır bilindiği ve bilimsel literatürde yer aldığı ifade edildi.
Bugüne kadar bu alanla ilgili projelerin kamu yararı ve uluslararası anlaşmalar uyarınca engellendiği belirtilirken, 1998 yılında oluşturulan yeni İzmir Limanı projesinin flamingolar için iptal edildiği hatırlatıldı.
BİLİMSEL BİR NEDEN YOK
Doğa Derneği Genel Koordinatörü Dicle Tuba Kılıç, Gediz Deltası’nın bugüne kadar Türkiye'nin en iyi korunan alanlarında birisi olduğunu belirterek, “Flamingo yaşam alanlarında planlanan, çeşitli kurumlar tarafından doğaya zarar vermeyeceği iddia edilen iki liman projesi, yine bu ülkenin yöneticileri ve kamu vicdanı tarafından durduruldu. Bu projeler iptal edildikten sonra bölgedeki flamingo nüfusu azalmadı, tersine arttı. Dolayısıyla otoban projesini flamingolar ve doğa koruma açısından geçerli kılabilecek hiçbir bilimsel neden yok. Bugün de gördüğümüz gibi İzmir'in Gediz Deltası binlerce canlıya yuva olmaya devam ediyor ve bu şehir flamingoların dünyadaki en önemli yaşam alanlarından biri. Şu an yaşamakta olduğumuz 20 yıl öncekiyle aynı tablo. Yani İzmir'in yönetimi konusunda bir kurumsal hafıza sorunu var. Yöneticiler ve kamuoyu bölgenin önemi konusunda yanlış bilgilendiriliyor. Otoban projesini planlayanlar için burası boş bir arazi. Oysa durum öyle değil. Burası binlerce kuşun, milyonlarca başka canlının yuvası, evi” dedi.
20 YIL GERİYE GİDİLDİ
Gediz Deltası’nın otoban şantiyesine dönüştürülmek istendiğini aktaran Kılıç, “İzmir bu tartışma ile 20 yıl geriye döndü. Dünyanın tüm şehirlerinde köprü yapabilirsiniz ancak flamingolar ile iç içe yaşama şansına yeryüzünde İzmir'den başka hiçbir şehirde sahip değilsiniz. İzmir'in karar vericilerini alanı ve flamingoları gördükten sonra hareket etmeye davet ediyoruz” açıklamasını yaptı. Geçtiğimiz ay, Doğa Derneği, EGEÇEP, TMMOB ve 85 kişi İzmir Körfezi'ne yapılması planlanan otoban bağlantılı köprü projesine dava açarak çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporu ‘olumlu’ kararının iptalini istemişti.
Doğa Derneği ve basın mensupları kışın yaklaşması ile birlikte sayıları daha da artan İzmir'in flamingolarını yerinde ziyaret etti. Karşıyaka Güney Gediz Deltası'nda incelemelerde bulunan ekip, İzmir Körfez Otobanı'nın inşa edilmesi planlanan yer ve flamingoların yaşam alanı arasındaki ilişkiyi doğrudan gözlemledi.
Bölgede 15-20 bin çift flamingonun ürediği anlatılırken, Flamingoların dünyadaki toplam nüfusunun bu alanda yaşadığı aktarıldı. İzmir'in Gediz Deltası'nın bu özelliğinin 158 yıldır bilindiği ve bilimsel literatürde yer aldığı ifade edildi.
Bugüne kadar bu alanla ilgili projelerin kamu yararı ve uluslararası anlaşmalar uyarınca engellendiği belirtilirken, 1998 yılında oluşturulan yeni İzmir Limanı projesinin flamingolar için iptal edildiği hatırlatıldı.
BİLİMSEL BİR NEDEN YOK
Doğa Derneği Genel Koordinatörü Dicle Tuba Kılıç, Gediz Deltası’nın bugüne kadar Türkiye'nin en iyi korunan alanlarında birisi olduğunu belirterek, “Flamingo yaşam alanlarında planlanan, çeşitli kurumlar tarafından doğaya zarar vermeyeceği iddia edilen iki liman projesi, yine bu ülkenin yöneticileri ve kamu vicdanı tarafından durduruldu. Bu projeler iptal edildikten sonra bölgedeki flamingo nüfusu azalmadı, tersine arttı. Dolayısıyla otoban projesini flamingolar ve doğa koruma açısından geçerli kılabilecek hiçbir bilimsel neden yok. Bugün de gördüğümüz gibi İzmir'in Gediz Deltası binlerce canlıya yuva olmaya devam ediyor ve bu şehir flamingoların dünyadaki en önemli yaşam alanlarından biri. Şu an yaşamakta olduğumuz 20 yıl öncekiyle aynı tablo. Yani İzmir'in yönetimi konusunda bir kurumsal hafıza sorunu var. Yöneticiler ve kamuoyu bölgenin önemi konusunda yanlış bilgilendiriliyor. Otoban projesini planlayanlar için burası boş bir arazi. Oysa durum öyle değil. Burası binlerce kuşun, milyonlarca başka canlının yuvası, evi” dedi.
20 YIL GERİYE GİDİLDİ
Gediz Deltası’nın otoban şantiyesine dönüştürülmek istendiğini aktaran Kılıç, “İzmir bu tartışma ile 20 yıl geriye döndü. Dünyanın tüm şehirlerinde köprü yapabilirsiniz ancak flamingolar ile iç içe yaşama şansına yeryüzünde İzmir'den başka hiçbir şehirde sahip değilsiniz. İzmir'in karar vericilerini alanı ve flamingoları gördükten sonra hareket etmeye davet ediyoruz” açıklamasını yaptı. Geçtiğimiz ay, Doğa Derneği, EGEÇEP, TMMOB ve 85 kişi İzmir Körfezi'ne yapılması planlanan otoban bağlantılı köprü projesine dava açarak çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporu ‘olumlu’ kararının iptalini istemişti.
25 Kasım 2017 Cumartesi
Türkiye'nin IQ ortalaması en yüksek 20 şehri belli oldu
Zeka Testi Merkezi, internetteki adresinde uyguladığı IQ testinde kullanıcıların beyanına göre bulunduğu kent ve cinsiyetlerini sorarak bir puana ulaşıyor. İnternette 30 dakikalık süre içinde verilen cevaplara göre alınan puanlarla, katılımcıların illere göre de sıralaması belirleniyor. 276 bin 565 kişiden toplanan verilere göre Türkiye’nin IQ ortalaması en yüksek 20 kenti belirlendi. İşte bu endekse göre IQ ortalaması en yüksek 20 kent.
20- Antalya IQ Ortalaması: 108.44
19- Karabük IQ Ortalaması: 108.59
18- Bayburt IQ Ortalaması: 108.68
17- Muğla IQ Ortalaması: 108.80
16- Isparta IQ Ortalaması: 108.81
15- Karaman IQ Ortalaması: 108.85
14- Sakarya IQ Ortalaması: 108.86
13- Gümüşhane IQ Ortalaması: 109.10
12- Balıkesir IQ Ortalaması: 109.33
11- Yalova IQ Ortalaması: 109.35
10- Kocaeli IQ Ortalaması: 109.40
9- Kütahya IQ Ortalaması: 109.42
8- Bartın IQ Ortalaması: 109.47
7- Edirne IQ Ortalaması: 109.54
6- İstanbul IQ Ortalaması: 109.75
5- Trabzon IQ Ortalaması: 110.05
4- İzmir IQ Ortalaması: 110.35
3- Çanakkale IQ Ortalaması: 110.61
2- Eskişehir IQ Ortalaması: 112.08
1- Ankara IQ Ortalaması: 112.16
Bazı küçük illerden katılımcı sayısı az olduğu için, o ilin genel ortalaması çok düşük ya da yüksek çıkabiliyor. İşte beyana dayalı bu sistemle Türkiye’nin IQ ligi...
162 IQ İLE EİNSTEİN'I GEÇMİŞTİ
İngiltere’de 11 yaşındaki Aum Amin, IQ testinde ünlü fizikçiler Albert Einstein ve Stephen Hawking’ten daha fazla puan almayı başarmıştı. Dünyanın en prestijli IQ testlerinden olan Mensa sınavına giren Aum Amin’in IQ’su 162 çıkmıştı.
19- Karabük IQ Ortalaması: 108.59
18- Bayburt IQ Ortalaması: 108.68
17- Muğla IQ Ortalaması: 108.80
16- Isparta IQ Ortalaması: 108.81
15- Karaman IQ Ortalaması: 108.85
14- Sakarya IQ Ortalaması: 108.86
13- Gümüşhane IQ Ortalaması: 109.10
12- Balıkesir IQ Ortalaması: 109.33
11- Yalova IQ Ortalaması: 109.35
10- Kocaeli IQ Ortalaması: 109.40
9- Kütahya IQ Ortalaması: 109.42
8- Bartın IQ Ortalaması: 109.47
7- Edirne IQ Ortalaması: 109.54
6- İstanbul IQ Ortalaması: 109.75
5- Trabzon IQ Ortalaması: 110.05
4- İzmir IQ Ortalaması: 110.35
3- Çanakkale IQ Ortalaması: 110.61
2- Eskişehir IQ Ortalaması: 112.08
1- Ankara IQ Ortalaması: 112.16
Bazı küçük illerden katılımcı sayısı az olduğu için, o ilin genel ortalaması çok düşük ya da yüksek çıkabiliyor. İşte beyana dayalı bu sistemle Türkiye’nin IQ ligi...
İngiltere’de 11 yaşındaki Aum Amin, IQ testinde ünlü fizikçiler Albert Einstein ve Stephen Hawking’ten daha fazla puan almayı başarmıştı. Dünyanın en prestijli IQ testlerinden olan Mensa sınavına giren Aum Amin’in IQ’su 162 çıkmıştı.
ntvmsnc.com.tr
Black Friday 2017 indirimleri başlıyor: Peki nedir bu Black Friday?
Alışveriş yapmak için indirim kovalayanların en çok rağbet ettikleri günlerden olan Black Friday 2017 geldi. Kara Cuma yani orjinal ismiyle Black Friday nedir? Dünya genelinde alışveriş çılgınlığı olarak tabir edilen ve binlerce markanın yüksek oranda indirime gittiği gün olan Kara Cuma (Black Friday) için bekleyiş sürüyor. Black Friday indirimleri ne zaman başlıyor?Ülkemizde Kara Cuma olarak da anılan Black Friday, 2017 yılında 24 Kasım'a denk gelecek ancak indirimler bir hafta öncesinden başladı. Peki Kara Cuma yani Black Friday nedir?
Yüksek indirimlerle tüm dünyada alışveriş çılgınlığına dönüşen Black Friday günü 2017’de 24 Kasım olarak belirlendi ancak indirimler bu tarihin çok daha öncesinde başladı. Dünya genelinde büyük indirimlerle anılan Black Friday gününün anlamı da merak ediliyor. ABD’deki firmaların her yıl elektronikten tekstile birçok üründe yüzde 15-20’lerden yüzde 70’lere varan oranlarda indirim yaptığı “Black Friday”e Amerikalılar yoğun ilgi gösteriyor. Kara Cuma yani Black Friday nedir, nasıl ortaya çıkmıştır? Hangi ürünlerde indirim var? İşte tüm ayrıjntılar…
BLACK FRIDAY YANİ KARA CUMA NEDİR?
Black Friday adı verilen bu alışveriş gününde mağazalar çok erken saatlerde açılır, beklenenin çok daha üstünde indirimler yapılır, çalışanların mesai saati daha fazla olur. ABD ve Kanada dışında İngiltere'de de yapılan bu çılgın günde resmi tatil uygulanmaz. Bu güne Black Friday denmesinin sebebi ise gün boyunca gerçekleşen alışverişten dolayı trafiğin altüst olması, mağazaların önünde yollara taşan kuyrukların oluşması, taşkın bir kalabalığa sahne olan sokaklar ve önlenemeyen gürültü.
Bu alışveriş gününe tarihte ilk defa 1961 yılında gazetelerde Black Friday olarak bahsedilmiştir. O günde, Philadelphia'da, alışverişten dolayı oluşan yoğun trafik ve zorluklar nedeniyle bu isim verilmiştir. Son yıllarda, bu gün, hem insanlar hem de mağazalar için olumlu şekilde karşılanmaktadır. Walmart gibi ünlü mağazalar her yıl, kapılarını müşterilerine daha erken açmaktadırlar, ve işçilerin mesaisi daha yoğun geçmektedir.
ALIŞVERİŞ ÇILGINLIĞI ŞİDDETİ TIRMANDIRIYOR
Şiddetin en büyük örneği 2006 yılında ABD Ohio şehrinde karşımıza çıkıyor. Walmart kapılarının açılışıyla içeri giren kalabalık tarafından çalışanların yaralanmasından 2008’de ABD New York’ta sabah 5’te kapı açılışıyla yoğunluk sebebiyle önce kapıyı ve camları kırıp ardından 34 yaşında bir çalışanın ezilip ölmesine sebep olmasının yanı sıra 2010 yılında ise Wisconsin şehrindeki bir kadın, Toys ‘R’ Us mağazasında kuyruklara aradan girip itiraz edenleri vurmakla tehdit ettiği için tutuklanmıştı.
KARA CUMA’DA ÖLÜMLÜ KAZALAR YAŞANIYOR
Öte yandan son yıllarda özellikle Black Friday günlerinde yoğunlaşan kalabalık sebebiyle ciddi kazalar da beraberinde geldiği belirtiliyor. Küçük kazaların yanı sıra ölümle sonuçlanan Black Friday çılgınlığı görmek de mümkün. Sözcü
Yüksek indirimlerle tüm dünyada alışveriş çılgınlığına dönüşen Black Friday günü 2017’de 24 Kasım olarak belirlendi ancak indirimler bu tarihin çok daha öncesinde başladı. Dünya genelinde büyük indirimlerle anılan Black Friday gününün anlamı da merak ediliyor. ABD’deki firmaların her yıl elektronikten tekstile birçok üründe yüzde 15-20’lerden yüzde 70’lere varan oranlarda indirim yaptığı “Black Friday”e Amerikalılar yoğun ilgi gösteriyor. Kara Cuma yani Black Friday nedir, nasıl ortaya çıkmıştır? Hangi ürünlerde indirim var? İşte tüm ayrıjntılar…
BLACK FRIDAY YANİ KARA CUMA NEDİR?
Black Friday adı verilen bu alışveriş gününde mağazalar çok erken saatlerde açılır, beklenenin çok daha üstünde indirimler yapılır, çalışanların mesai saati daha fazla olur. ABD ve Kanada dışında İngiltere'de de yapılan bu çılgın günde resmi tatil uygulanmaz. Bu güne Black Friday denmesinin sebebi ise gün boyunca gerçekleşen alışverişten dolayı trafiğin altüst olması, mağazaların önünde yollara taşan kuyrukların oluşması, taşkın bir kalabalığa sahne olan sokaklar ve önlenemeyen gürültü.
Bu alışveriş gününe tarihte ilk defa 1961 yılında gazetelerde Black Friday olarak bahsedilmiştir. O günde, Philadelphia'da, alışverişten dolayı oluşan yoğun trafik ve zorluklar nedeniyle bu isim verilmiştir. Son yıllarda, bu gün, hem insanlar hem de mağazalar için olumlu şekilde karşılanmaktadır. Walmart gibi ünlü mağazalar her yıl, kapılarını müşterilerine daha erken açmaktadırlar, ve işçilerin mesaisi daha yoğun geçmektedir.
ALIŞVERİŞ ÇILGINLIĞI ŞİDDETİ TIRMANDIRIYOR
Şiddetin en büyük örneği 2006 yılında ABD Ohio şehrinde karşımıza çıkıyor. Walmart kapılarının açılışıyla içeri giren kalabalık tarafından çalışanların yaralanmasından 2008’de ABD New York’ta sabah 5’te kapı açılışıyla yoğunluk sebebiyle önce kapıyı ve camları kırıp ardından 34 yaşında bir çalışanın ezilip ölmesine sebep olmasının yanı sıra 2010 yılında ise Wisconsin şehrindeki bir kadın, Toys ‘R’ Us mağazasında kuyruklara aradan girip itiraz edenleri vurmakla tehdit ettiği için tutuklanmıştı.
KARA CUMA’DA ÖLÜMLÜ KAZALAR YAŞANIYOR
Öte yandan son yıllarda özellikle Black Friday günlerinde yoğunlaşan kalabalık sebebiyle ciddi kazalar da beraberinde geldiği belirtiliyor. Küçük kazaların yanı sıra ölümle sonuçlanan Black Friday çılgınlığı görmek de mümkün. Sözcü
8 yılda en az bin 915 kadın öldürüldü
Kadın cinayetleri durmak bilmiyor. Son 8 yılda 'Yemeğe salça koyduğu' için öldürülen kadın bile var. Kadın cinayeti faillerinin yüzde 50'si kurbanların kocası ya da erkek arkadaşı.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Türkiye’deki tablo, ihtiyaç duyulan mücadelenin boyutlarına dair fikir verici nitelikte: 2010‘dan bu yana en az 1915 kadın öldürüldü. Öldürülen her iki kadından birinin faili kocası veya erkek arkadaşıydı. En az 396 cinayet ayrılık veya boşanma aşamasında gerçekleşti. 355 cinayetin öncesinde kadınlar şiddet, taciz veya tehdide maruz kalmıştı. En az 237 cinayet, kadınların güvenlik endişesiyle resmi bir başvuruda bulunduğu halde işlendi.
Medyaya yansıyan kadın cinayetlerinin haritalandığı kadincinayetleri.org sitesi, 2010’dan bu yana kadınların nerede, ne zaman, kim tarafından, hangi bahaneyle öldürüldüğünü, cinayete giden süreçte ihmallerin yaşanıp yaşanmadığını nesnel olarak ortaya koymak ve cinayetlerin önlenmesi yolunda oluşturulacak politikalara katkı sağlamak amacıyla hazırlandı.
KATİL, GENELDE KADININ PARTNERİ
Kadın cinayetleriye ilgili resmi verilerin paylaşılmaması nedeniyle bianet’in erkek şiddeti çetelesindeki cinayet bilgilerinden yola çıkarak yürütülen çalışmaya göre, öldürülen 1915 kadının 1193‘ünün faili (yüzde 62‘si) kocası, erkek arkadaşı, eski kocası ya da eski erkek arkadaşıydı. 213 kadın babası, oğlu ya da erkek kardeşi tarafından öldürüldü. 114 kadının faili ise erkek akrabası oldu.
BAHANE: TELEFON ŞİFRESİ
Aldatılma şüphesi, kadının boşanma isteği, erkeğin barışma isteğinin reddi ve namus/ töre, erkeklerin kadınları öldürme bahanelerinden önde gelenler oldu. Bunun yanı sıra “Kadının yemeğe salça koyması”, “Erkeğin ‘erkekliğiyle’ dalga geçilmesi”, “Kadının erkeği şikayet etmesi” ya da “Kadının telefon şifresini söylememesi” de kadınları öldürmenin medyaya yansıyan bahaneleri arasında yer aldı.
BİR TEK BAYBURT'TAN HABER GELMEDİ
Kadın cinayetlerinin il ve ilçelere göre dağılımı:
-2010‘dan bu yana sadece İstanbul’da öldürülen kadın sayısı 261.
-İzmir’de 139, Ankara’da 105, Adana’da 102, Gaziantep’te 88, Antalya’da 81.
-Son 8 yılda kadın cinayeti haberinin yansımadığı tek il Bayburt oldu.
-En az sayıda cinayet haberi ise Artvin, Karabük, Gümüşhane, Tunceli ve Bingöl’den geldi.
ATEŞLİ SİLAHLA ÖLDÜRDÜLER
Kadın cinayetleri haberlerinden toplanan bilgilere göre, 2010‘dan bu yana gerçekleşen 1915 cinayetin 1006’sı ateşli silahlarla işlendi. 1195 cinayet ise kadının, erkeğin veya ailelerinin evinde gerçekleşti.
(Kaynak:ntvmsnc.com.tr)
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Türkiye’deki tablo, ihtiyaç duyulan mücadelenin boyutlarına dair fikir verici nitelikte: 2010‘dan bu yana en az 1915 kadın öldürüldü. Öldürülen her iki kadından birinin faili kocası veya erkek arkadaşıydı. En az 396 cinayet ayrılık veya boşanma aşamasında gerçekleşti. 355 cinayetin öncesinde kadınlar şiddet, taciz veya tehdide maruz kalmıştı. En az 237 cinayet, kadınların güvenlik endişesiyle resmi bir başvuruda bulunduğu halde işlendi.
Medyaya yansıyan kadın cinayetlerinin haritalandığı kadincinayetleri.org sitesi, 2010’dan bu yana kadınların nerede, ne zaman, kim tarafından, hangi bahaneyle öldürüldüğünü, cinayete giden süreçte ihmallerin yaşanıp yaşanmadığını nesnel olarak ortaya koymak ve cinayetlerin önlenmesi yolunda oluşturulacak politikalara katkı sağlamak amacıyla hazırlandı.
KATİL, GENELDE KADININ PARTNERİ
Kadın cinayetleriye ilgili resmi verilerin paylaşılmaması nedeniyle bianet’in erkek şiddeti çetelesindeki cinayet bilgilerinden yola çıkarak yürütülen çalışmaya göre, öldürülen 1915 kadının 1193‘ünün faili (yüzde 62‘si) kocası, erkek arkadaşı, eski kocası ya da eski erkek arkadaşıydı. 213 kadın babası, oğlu ya da erkek kardeşi tarafından öldürüldü. 114 kadının faili ise erkek akrabası oldu.
BAHANE: TELEFON ŞİFRESİ
Aldatılma şüphesi, kadının boşanma isteği, erkeğin barışma isteğinin reddi ve namus/ töre, erkeklerin kadınları öldürme bahanelerinden önde gelenler oldu. Bunun yanı sıra “Kadının yemeğe salça koyması”, “Erkeğin ‘erkekliğiyle’ dalga geçilmesi”, “Kadının erkeği şikayet etmesi” ya da “Kadının telefon şifresini söylememesi” de kadınları öldürmenin medyaya yansıyan bahaneleri arasında yer aldı.
BİR TEK BAYBURT'TAN HABER GELMEDİ
Kadın cinayetlerinin il ve ilçelere göre dağılımı:
-2010‘dan bu yana sadece İstanbul’da öldürülen kadın sayısı 261.
-İzmir’de 139, Ankara’da 105, Adana’da 102, Gaziantep’te 88, Antalya’da 81.
-Son 8 yılda kadın cinayeti haberinin yansımadığı tek il Bayburt oldu.
-En az sayıda cinayet haberi ise Artvin, Karabük, Gümüşhane, Tunceli ve Bingöl’den geldi.
ATEŞLİ SİLAHLA ÖLDÜRDÜLER
Kadın cinayetleri haberlerinden toplanan bilgilere göre, 2010‘dan bu yana gerçekleşen 1915 cinayetin 1006’sı ateşli silahlarla işlendi. 1195 cinayet ise kadının, erkeğin veya ailelerinin evinde gerçekleşti.
Öldürülen 1915 kadının yaş gruplarına göre dağılımı (kadincinayetleri.org) |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)