Karaman'ın Ermenek ilçesi yakınlarındaki Özsayın Madencilik'e ait kömür ocağında 22 Kasım 2003 tarihinde grizu patlaması sonucu 10 madenci hayatını kaybetmişti.
Kurtarma ekipleri madencilerin cesetlerine madenden 355 metre aşağı indikleri zaman ulaşmışlardı. Ölen madencilerin bir kısmı Ermenek'in Ardıçkaya köyünde toprağa verilmıştı. Kazada, "Eyüp Göker, Yusuf Şahin, Abdullah Şengün, Ali Başar, Hidayet Gürbüz, Ali Şenkal, Mustafa Aygün, Ahmet Bilgin, Sebahattin Ersyon ve Hasan Çelik hayatını kaybetti. 11 yıl sonra Ermenek'de bugün de madenin çökmesi sonucu 18 işçiden halen haber alınamıyor.
28 Ekim 2014 Salı
Ayağını ters diktiler
Yeni diz yapmak yerine ayağını kullanacaklar.
Doğu Yorkshire, Hull’da yaşayan 22 yaşındaki Jordon Moody’nin bacağının bir kısmı kemik kanseri sebebiyle kesilmek zorunda kaldı. Genç kadının bacağındaki kanserli bölüm alındıktan sonra dizinden altındaki sağlıklı bölüm tekrar yerine dikildi ancak bu kez ayağı arkaya bakacak şekilde yerine yerleştirilen bacağı bir yanlışlık sonucu bu şekilde dikilmedi.
Yeni bir diz yapmaktansa ayağın bilek eklemini diz gibi geliştirmeye karar veren doktorlar Moody’nin bacağını bilinçli olarak ters diktiler. Diz yapısına doğal olarak çok benzeyen ayak bileği eklemini bundan böyle yeni dizi olarak kullanacak olan Jordon Moody, şimdi ayağına takılacak olan takma bacağın yapılmasını bekliyor.
Doktorların bu yaklaşımı sayesinde belki de Noel’den önce yeniden yardımsız yürüyebilecek olan genç kadın geleceğe umutla bakıyor. Moody, diz altı proteziyle birlikte yeniden yürümenin hayallerini kuruyor. Acunn.com
Doğu Yorkshire, Hull’da yaşayan 22 yaşındaki Jordon Moody’nin bacağının bir kısmı kemik kanseri sebebiyle kesilmek zorunda kaldı. Genç kadının bacağındaki kanserli bölüm alındıktan sonra dizinden altındaki sağlıklı bölüm tekrar yerine dikildi ancak bu kez ayağı arkaya bakacak şekilde yerine yerleştirilen bacağı bir yanlışlık sonucu bu şekilde dikilmedi.
Yeni bir diz yapmaktansa ayağın bilek eklemini diz gibi geliştirmeye karar veren doktorlar Moody’nin bacağını bilinçli olarak ters diktiler. Diz yapısına doğal olarak çok benzeyen ayak bileği eklemini bundan böyle yeni dizi olarak kullanacak olan Jordon Moody, şimdi ayağına takılacak olan takma bacağın yapılmasını bekliyor.
Doktorların bu yaklaşımı sayesinde belki de Noel’den önce yeniden yardımsız yürüyebilecek olan genç kadın geleceğe umutla bakıyor. Moody, diz altı proteziyle birlikte yeniden yürümenin hayallerini kuruyor. Acunn.com
Ateş de su da toprak da hava da onları vurdu
Ağır çalışma konuşllarında gecesini gündüzüne katarak çalışan madenciler alınmayan önlemler yüzünden her koşulda hayatını kaybediyor... Madenciler havasız ortamlarda boğuluyor. Soma'da alevler içinde can veriyor. Ermenek'te su içinde boğulma tehlikesiyle karşılaşıyor. Karadon'da göçük altında kalıyor...
Türkiye’de 1941 yılından bu yana 3 bini aşkın madenci kazalarda hayatını kaybetti. 100 binden fazlası da yaralandı. Zor çalışma koşullarında güneş yüzü görmeden sabah karanlığından akşam karanlığına kadar çalışan madenciler gerekli önlemler alınmadığı için hayatlarını kaybetti. 1992’de Zonguldak Kozlu’da grizu patlaması sonucu havasızlıktan 263 madenci öldü. Türkiye bundan ders alır sandık olmadı… Yıl 2010 olmuştu, yine kara elmasın başkenti Zonguldak’ta toprak göçmesi sonucu 30 işçi faciada hayatını kaybetti. Türkiye yine dersini almadı.
HALEN HABER ALINAMIYOR
Alınmayan önlemler yüzünden Türkiye tarihinin en ağır kayıplı maden faciası 2014 yılının 13 Mayıs günü Manisa’nın Soma kentinde yaşandı. İşçiler yaşam odası, sensor arızası gibi ‘basit’ önlemler alınmadığı için yanarak can verdi. Bu kez faturada 301 yazıyordu!.. Bu gün ise Karaman’ın Ermenek ilçesinde madende mahsur kalan 18 işçiden halen haber alınamıyor. Maden sahibinin yeğeni, “Başımız sağolsun” açıklamasını yapınca Türkiye’nin umutları azaldı. 18 işçinin boğularak can verme ihtimali üzerinde duruluyor…
BÜYÜK MADEN FACİALARI
1983 Armutçuk grizu faciası: 7 Mart 1983 tarihinde Zonguldak'ın Armutçuk beldesindeki taş kömürü ocağında meydana gelen grizu patlamasında 103 işçi yaşamını yitirdi.
1990 Amasya grizu faciası: 7 Şubat 1990 tarihinde Amasya'da, Yeni Çeltek Kömür İşletmesi'ne ait maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 3 işçi yanarak 65 işçi ise göçük altında kalarak hayatını kaybetti.
1992 Kozlu grizu faciası: Türkiye madencilik tarihinin en büyük felaketlerinden birinde, 3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak'ın Kozlu ilçesindeki taş kömürü ocağında meydana gelen zincirleme patlamalarda 263 madenci yaşamını yitirdi.
26 Mart 1995 Sorgun faciası: Yozgat'ın Sorgun ilçesinde, Matsan Madencilik Şirketi'ne ait kömür ocağında grizu patlaması sebebiyle meydana gelen kazada 38 kişi göçük altına kalarak can verdi.
22 Kasım 2003 Ermenek faciası: Karaman'ın Ermenek ilçesinde, özel bir firmanın işlettiği kömür ocağında grizu patlaması sebebiyle 10 işçi yaşamını yitirdi. İşçilerin cesetleri olaydan günler sonra çıkarılabildi.
8 Eylül 2004 Küre faciası: Kastamonu Küre’de bulunan yeraltı bakır ocağında, cevherin nakledildiği 150 metre uzunluğundaki bandın alev alması nedeniyle meydana gelen yangında, oluşan karbonmonoksit ve diğer zararlı gazların etkisiyle 19 çalışan hayatını kaybetti.
10 Aralık 2009: Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesindeki maden ocağında, 19 işçi grizu patlaması ile oluşan göçük sonucunda hayatını kaybetti.
,
23 Şubat 2010: Odaköy faciası: Balıkesir'in Dursunbey ilçesine bağlı Odaköy’de toplam 47 kişinin çalıştığı maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 17 kişi ölürken 30 kişide yaralandı.
17 Mayıs 2010: Karadon faciası: Zonguldak'ta, Karadon Taşkömürü İşletme Müessesesi'nin işlettiği kömür madeninde grizu patlaması ve oluşan göçükler sebebiyle 30 kişi hayatını kaybetti.
7 Temmuz 2010: Edirne'nin Keşan ilçesine bağlı Küçükdoğanca köyündeki madende çıkan yangın ve oluşan göçük sebebiyle 3 kişi hayatını kaybetti.
8 Ocak 2013: Kozlu faciası: Zonguldak Kozlu’da TTK’ya ait kömür ocağında metan gazı patlamasının yol açtığı göçük sebebiyle 8 işçi hayatını kaybetti.
13 Mayıs 2014: Soma faciası: Türkiye madencilik faciasının en büyüğü Soma’da yaşandı. Soma Holding’e ait ocakta yaşanan faciada 301 işçi yaşamını yitirdi.
(hürriyet.com.tr)
Türkiye’de 1941 yılından bu yana 3 bini aşkın madenci kazalarda hayatını kaybetti. 100 binden fazlası da yaralandı. Zor çalışma koşullarında güneş yüzü görmeden sabah karanlığından akşam karanlığına kadar çalışan madenciler gerekli önlemler alınmadığı için hayatlarını kaybetti. 1992’de Zonguldak Kozlu’da grizu patlaması sonucu havasızlıktan 263 madenci öldü. Türkiye bundan ders alır sandık olmadı… Yıl 2010 olmuştu, yine kara elmasın başkenti Zonguldak’ta toprak göçmesi sonucu 30 işçi faciada hayatını kaybetti. Türkiye yine dersini almadı.
HALEN HABER ALINAMIYOR
Alınmayan önlemler yüzünden Türkiye tarihinin en ağır kayıplı maden faciası 2014 yılının 13 Mayıs günü Manisa’nın Soma kentinde yaşandı. İşçiler yaşam odası, sensor arızası gibi ‘basit’ önlemler alınmadığı için yanarak can verdi. Bu kez faturada 301 yazıyordu!.. Bu gün ise Karaman’ın Ermenek ilçesinde madende mahsur kalan 18 işçiden halen haber alınamıyor. Maden sahibinin yeğeni, “Başımız sağolsun” açıklamasını yapınca Türkiye’nin umutları azaldı. 18 işçinin boğularak can verme ihtimali üzerinde duruluyor…
BÜYÜK MADEN FACİALARI
1983 Armutçuk grizu faciası: 7 Mart 1983 tarihinde Zonguldak'ın Armutçuk beldesindeki taş kömürü ocağında meydana gelen grizu patlamasında 103 işçi yaşamını yitirdi.
1990 Amasya grizu faciası: 7 Şubat 1990 tarihinde Amasya'da, Yeni Çeltek Kömür İşletmesi'ne ait maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 3 işçi yanarak 65 işçi ise göçük altında kalarak hayatını kaybetti.
1992 Kozlu grizu faciası: Türkiye madencilik tarihinin en büyük felaketlerinden birinde, 3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak'ın Kozlu ilçesindeki taş kömürü ocağında meydana gelen zincirleme patlamalarda 263 madenci yaşamını yitirdi.
26 Mart 1995 Sorgun faciası: Yozgat'ın Sorgun ilçesinde, Matsan Madencilik Şirketi'ne ait kömür ocağında grizu patlaması sebebiyle meydana gelen kazada 38 kişi göçük altına kalarak can verdi.
22 Kasım 2003 Ermenek faciası: Karaman'ın Ermenek ilçesinde, özel bir firmanın işlettiği kömür ocağında grizu patlaması sebebiyle 10 işçi yaşamını yitirdi. İşçilerin cesetleri olaydan günler sonra çıkarılabildi.
8 Eylül 2004 Küre faciası: Kastamonu Küre’de bulunan yeraltı bakır ocağında, cevherin nakledildiği 150 metre uzunluğundaki bandın alev alması nedeniyle meydana gelen yangında, oluşan karbonmonoksit ve diğer zararlı gazların etkisiyle 19 çalışan hayatını kaybetti.
10 Aralık 2009: Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesindeki maden ocağında, 19 işçi grizu patlaması ile oluşan göçük sonucunda hayatını kaybetti.
,
23 Şubat 2010: Odaköy faciası: Balıkesir'in Dursunbey ilçesine bağlı Odaköy’de toplam 47 kişinin çalıştığı maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 17 kişi ölürken 30 kişide yaralandı.
17 Mayıs 2010: Karadon faciası: Zonguldak'ta, Karadon Taşkömürü İşletme Müessesesi'nin işlettiği kömür madeninde grizu patlaması ve oluşan göçükler sebebiyle 30 kişi hayatını kaybetti.
7 Temmuz 2010: Edirne'nin Keşan ilçesine bağlı Küçükdoğanca köyündeki madende çıkan yangın ve oluşan göçük sebebiyle 3 kişi hayatını kaybetti.
8 Ocak 2013: Kozlu faciası: Zonguldak Kozlu’da TTK’ya ait kömür ocağında metan gazı patlamasının yol açtığı göçük sebebiyle 8 işçi hayatını kaybetti.
13 Mayıs 2014: Soma faciası: Türkiye madencilik faciasının en büyüğü Soma’da yaşandı. Soma Holding’e ait ocakta yaşanan faciada 301 işçi yaşamını yitirdi.
(hürriyet.com.tr)
O maden bir ay kapalı kaldı 25 gün önce açıldı
Göçüğün yaşandığı ocağın sahibi Saffet Uyar’ın yakın akrabası Soner Uyar, hurriyet.com.tr’ye yaptığı açıklamada, 18 madencinin durumunun kritik olduğunu söyledi. Uyar, olayın bugün saat 12.15 sıralarında yaşandığını da kaydetti. Uyar, olayın yaşandığı madenin Torba Yasa’dan sonra kapandığını Kurban Bayramı’ndan sonra yeniden açıldığını söyledi.
‘BİR AY KAPALI KALDI’
Olaydan hemen sonra ocak başına geldiğini söyleyen Soner Uyar şunları söyledi “Şu anda 18 kişi mağdur durumda. Çalışmalar devam ediyor. Büyük bir su topluluğu var. Yardım ekipleri geliyor. Ordaki kişilere henüz ulaşılmış değil. Olay saat 12.15’te yemek sırasında olmuş. Olay anında ocakta 26 işçi bulunuyordu. 8 kişi kaçmış; içeride 18 işçi kalmıştı. Şuan suyun tahliyesi yapılıyor; ocaklara temiz hava veriliyor. Suyu çektirmeden içeri girmenin imkânı yok. 150-200 metre mesafedeki galerilerde su bulunuyor. Şuan durumları için yüzde 90 zor diyorum… Ocakta yukarı yönlü alanlar var.Eğer oralara ulaşamazlarsa durumlar zor. Ama yine de Allah’tan umut kesilmez. Şuana çevre köylerden ve diğer maden ocaklarından ustalar müdahale ediyor. Torba Yasa çıkmadan önce 200 kişi çalışıyordu. Yasa çıktıktan sonra ocak kapandı. Bir ay kadar kapalı kaldı. Sonra bazı görüşmeler yapıldı. Kurban Bayramı’ndan sonra tekrar açıldı. 100 kişi kadar çalışıyordu. Üç vardiya sistemi ile çalışıyor. Her vardiyada ortalama 26-30 kişi çalışıyor. Burası bizim amcaoğluna (Saffet Uyar) ait. Bizim ocak da yakında bir yerde bulunuyor. Olay olduktan hemen sonra buraya geldik.” Hürriyet
‘BİR AY KAPALI KALDI’
Olaydan hemen sonra ocak başına geldiğini söyleyen Soner Uyar şunları söyledi “Şu anda 18 kişi mağdur durumda. Çalışmalar devam ediyor. Büyük bir su topluluğu var. Yardım ekipleri geliyor. Ordaki kişilere henüz ulaşılmış değil. Olay saat 12.15’te yemek sırasında olmuş. Olay anında ocakta 26 işçi bulunuyordu. 8 kişi kaçmış; içeride 18 işçi kalmıştı. Şuan suyun tahliyesi yapılıyor; ocaklara temiz hava veriliyor. Suyu çektirmeden içeri girmenin imkânı yok. 150-200 metre mesafedeki galerilerde su bulunuyor. Şuan durumları için yüzde 90 zor diyorum… Ocakta yukarı yönlü alanlar var.Eğer oralara ulaşamazlarsa durumlar zor. Ama yine de Allah’tan umut kesilmez. Şuana çevre köylerden ve diğer maden ocaklarından ustalar müdahale ediyor. Torba Yasa çıkmadan önce 200 kişi çalışıyordu. Yasa çıktıktan sonra ocak kapandı. Bir ay kadar kapalı kaldı. Sonra bazı görüşmeler yapıldı. Kurban Bayramı’ndan sonra tekrar açıldı. 100 kişi kadar çalışıyordu. Üç vardiya sistemi ile çalışıyor. Her vardiyada ortalama 26-30 kişi çalışıyor. Burası bizim amcaoğluna (Saffet Uyar) ait. Bizim ocak da yakında bir yerde bulunuyor. Olay olduktan hemen sonra buraya geldik.” Hürriyet
Fedon'dan çok sert bayram mesaji! "Böyle düşünen şerefsizleri..."
Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde 2 yıl önce düzenlenen 29 Ekim cumhuriyet bayramı kutlamalarına elinde Türk bayrağı ile katılan Fedon, kendisine ait sosyal paylaşım sitesinde paylaşılan yorumlara bugün yanıt verdi. ’Duygu sömürüsü yapıyor’ eleştirilerine tepki gösteren Fedon "Böyle düşünen şerefsizleri, bizlerin tırnağı kadar Türk olmaya davet ediyorum. Cumhuriyet bayramınız kutlu olsun" dedi.
Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde iki yıl önce düzenlenen 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinliklerine elinde Türk bayrağı ile katılan sanatçı Fedon, koluna yaptırdığı Atatürk imzalı dövmesi, kulağında ay yıldızlı küpesi ve elinde Türk bayrağı ile fotoğraflarını kendisine ait sosyal paylaşım sitesinde paylaştı. Fotoğrafın altına yapılan ’Duygu sömürüsü yapıyor’ yorumlarına çok kızan Fedon, sosyal paylaşım sitesinde verdiği yanıtta "Kulağıma bazı arkadaşlarımın ’duygu sömürüsü yapıyor’ gibi sözleri geliyor. Böyle düşünen şerefsizleri bizlerin tırnağı kadar Türk olmaya davet ediyorum. Cumhuriyet bayramınız kutlu olsun" dedi.
’BU ÜLKE BÖLÜNMEYECEK’
DHA muhabirine telefon ile açıklamada bulunan 68 yaşındaki Fedon bugün İstanbul’da olduğunu belirterek şunları söyledi:
"Yarın oğlum Fedon ve eşim ile birlikte hem gündüz yapılacak etkinliklere motosikletlerimizle, hem de gece yapılacak Fener alayına elimizde Türk bayrakları ile katılacağız. Çanakkale’de şehit olan bir dedenin torunuyum. Türkiye Cumhuriyeti’nde bugün refah içerisinde yaşıyorsak, atalarımızın döktüğü kanlar sayesindedir. Bugün Atatürk’e borcumuzu ödemeye çalışıyoruz. Bizim rahat yaşamamız için kan dökenlere bu borcumuzu ödemek zorundayız. Bu ülke bölünmeyecek. Bayrağımızı son kanımıza kadar havada tutmak bizim ve her Türk’ün görevidir. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Bayrağı ilelebet yaşayacak. Buna engel olmak isteyenler emellerine ulaşamayacak. Öğrendiğim ilk üç sevgi Allah, ana ve Atatürk sevgisi oldu." Milliyet
Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde iki yıl önce düzenlenen 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinliklerine elinde Türk bayrağı ile katılan sanatçı Fedon, koluna yaptırdığı Atatürk imzalı dövmesi, kulağında ay yıldızlı küpesi ve elinde Türk bayrağı ile fotoğraflarını kendisine ait sosyal paylaşım sitesinde paylaştı. Fotoğrafın altına yapılan ’Duygu sömürüsü yapıyor’ yorumlarına çok kızan Fedon, sosyal paylaşım sitesinde verdiği yanıtta "Kulağıma bazı arkadaşlarımın ’duygu sömürüsü yapıyor’ gibi sözleri geliyor. Böyle düşünen şerefsizleri bizlerin tırnağı kadar Türk olmaya davet ediyorum. Cumhuriyet bayramınız kutlu olsun" dedi.
’BU ÜLKE BÖLÜNMEYECEK’
DHA muhabirine telefon ile açıklamada bulunan 68 yaşındaki Fedon bugün İstanbul’da olduğunu belirterek şunları söyledi:
"Yarın oğlum Fedon ve eşim ile birlikte hem gündüz yapılacak etkinliklere motosikletlerimizle, hem de gece yapılacak Fener alayına elimizde Türk bayrakları ile katılacağız. Çanakkale’de şehit olan bir dedenin torunuyum. Türkiye Cumhuriyeti’nde bugün refah içerisinde yaşıyorsak, atalarımızın döktüğü kanlar sayesindedir. Bugün Atatürk’e borcumuzu ödemeye çalışıyoruz. Bizim rahat yaşamamız için kan dökenlere bu borcumuzu ödemek zorundayız. Bu ülke bölünmeyecek. Bayrağımızı son kanımıza kadar havada tutmak bizim ve her Türk’ün görevidir. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Bayrağı ilelebet yaşayacak. Buna engel olmak isteyenler emellerine ulaşamayacak. Öğrendiğim ilk üç sevgi Allah, ana ve Atatürk sevgisi oldu." Milliyet
Korkunç sözler! 'Kaçanın anası ağlamaz' Tepki yağdı
Karaman'daki maden ocağında su baskınıyla ilgili maden ocağı yetkilisi Şahin Uyar 'Başımız sağ olsun' dedi.
Bir akrabasının da madende bulunduğunu belirten Uyar, kendi akrabasının sudan korkup kaçtığını ancak diğer çalışanların aldırış etmediğini söyledi. Uyar “Hani bir laf varya ‘kaçanın anası ağlamaz’ diye bazı arkadaşlarımız kaçar, bazıları da ne olacak der. Vahim bir olay olmuş keşke olmasaydı.” diye konuştu. Öte yandan karaman Valisi Murat Koca, işçilerin isimlerinin belirlendiğini, göçük altında 18-20 işçi olduğunu tahmin ettiklerini söyledi.
Habertürk’te katıldığı programda maden kazasıyla ilgili açıklamalarda bulunan Şahin Uyar şunları söyledi:
Suyu boşaltmak en mantıklısı. Bu mavi borularla sular çekiliyor. Su indikçe borular aşağı doğru itiliyor. Arkadan gelen suyun miktarına bağlı. Buradaki mühendislerin söylediğine göre milyon metreküp su var diyorlar. Bu bir iki gün sürebilir. Tersine galeriye kaçmışlarsa kurtulma şansları çok yüksek. İnsan bir şey yemediği zaman 15-20 gün dayanabilirler.
Kömür ocağında işçiler mahsur kaldı!Kömür ocağında işçiler mahsur kaldı!
“YERALTINDA ÇALIŞILMIŞ MADENLER VAR”
Yukarıda olduğu için oraya su dolma şansı yok. Ama bağlantılı yerler suyla dolduysa sıkıntılı olabilir. Yer altındaki sulardan oluşan su toplulukları varsa, bir göleti düşünün, altında maden olduğunu düşünün. Bu çevrede gölet yok ama oraya doğru yaklaşınca ani su geliyor. Yeraltında diğer çalışmış madenler var. O madenlere yaklaştığı için, geçmişte çalışmalar olmuş, böyle bir olay olmuş olabilir. Çalışılıp kömürler alındığı için su birikiyor. Biriktiği için yeni maden ocağındaki sular bu tarafa gelmiş. Onu tespit etmek daha önceden mümkün değil. Zaten belirli bir metreye indiği zaman belirli bir su gelir. Şu şekilde olabilir. Maden kanunu var. Gideceği zaman, 15 metre öncesine sondaj yapılmak zorunda. Orada da böyle bir sondaj yapıldı yapılmadı bilmiyorum. Vali bey şöyle söylüyor. Olay yanlış anlamış herhâlde. 26 kişi çalışıyormuş 28 kişi kendi imkanlarıyla çıkmış. 18 kişi kalmış.
“YAŞAM ODASI OLSA BİR ŞEY FARK ETMEYECEK”
Bu galeride çalışan işçi sayısı 26 kişi. Madende çalışan 78 kişi. Kurtulanlar kurtarma ekiplerine yardım ediyor. Şu anda 78-80 kurtarma ekibimiz var. İtfaiye müdürlüğü beni aradılar. Onlar daha büyük pompaları olduğu söylediler İstanbul Büyükşehir’den. Ahtapot adı verilen su tahliye araçları yönlendirilmiş durumda. Yaşam odası yok. burası çok büyük bir maden olmadığı için yaşam odası gerekmiyor. Küçük madende yaşam odası kuralı yok. Yaşam odası olsa da bir şey fark etmiyor.
“BAŞIMIZ SAĞ OLSUN”
Herkes zannediyor ki çok can kurtaran bir şey. Olaya ulaşmak için de mesafe kat etmek lazım. Herkes bu olayı yanlış anlıyor yada anlatılıyor. Göçük yada su baskını olmazsa yaşam odasına gidilebilir. Su baskınında yaşam odasının hiçbir etkisi yoktur. Başımız sağ olsun, bütün arkadaşlarımızın.
“KAÇANIN ANASI AĞLAMAZ”
Kurtulan arkadaşımızdan birisi benim akrabam. Nereye kaçtılar, can havliyle ne yaptılar bilinmiyor. Diğer işçilerin kaçmadığını anlattı bana. Öbür arkadaşları bu kadar sudan korkulur mu dediler dedi, ben kaçtım dedi. Bazı insanların canı tatlı olur ya, hemen kaçarlar korkarlar. Diğer arkadaşlar herhalde aldırış etmemişler. Hani bir laf varya ‘kaçanın anası ağlamaz’ diye bazı arkadaşlarımız kaçar, bazıları da ne olacak der. Vahim bir olay olmuş keşke olmasaydı. (Milliyet)
Bir akrabasının da madende bulunduğunu belirten Uyar, kendi akrabasının sudan korkup kaçtığını ancak diğer çalışanların aldırış etmediğini söyledi. Uyar “Hani bir laf varya ‘kaçanın anası ağlamaz’ diye bazı arkadaşlarımız kaçar, bazıları da ne olacak der. Vahim bir olay olmuş keşke olmasaydı.” diye konuştu. Öte yandan karaman Valisi Murat Koca, işçilerin isimlerinin belirlendiğini, göçük altında 18-20 işçi olduğunu tahmin ettiklerini söyledi.
Habertürk’te katıldığı programda maden kazasıyla ilgili açıklamalarda bulunan Şahin Uyar şunları söyledi:
Suyu boşaltmak en mantıklısı. Bu mavi borularla sular çekiliyor. Su indikçe borular aşağı doğru itiliyor. Arkadan gelen suyun miktarına bağlı. Buradaki mühendislerin söylediğine göre milyon metreküp su var diyorlar. Bu bir iki gün sürebilir. Tersine galeriye kaçmışlarsa kurtulma şansları çok yüksek. İnsan bir şey yemediği zaman 15-20 gün dayanabilirler.
Kömür ocağında işçiler mahsur kaldı!Kömür ocağında işçiler mahsur kaldı!
“YERALTINDA ÇALIŞILMIŞ MADENLER VAR”
Yukarıda olduğu için oraya su dolma şansı yok. Ama bağlantılı yerler suyla dolduysa sıkıntılı olabilir. Yer altındaki sulardan oluşan su toplulukları varsa, bir göleti düşünün, altında maden olduğunu düşünün. Bu çevrede gölet yok ama oraya doğru yaklaşınca ani su geliyor. Yeraltında diğer çalışmış madenler var. O madenlere yaklaştığı için, geçmişte çalışmalar olmuş, böyle bir olay olmuş olabilir. Çalışılıp kömürler alındığı için su birikiyor. Biriktiği için yeni maden ocağındaki sular bu tarafa gelmiş. Onu tespit etmek daha önceden mümkün değil. Zaten belirli bir metreye indiği zaman belirli bir su gelir. Şu şekilde olabilir. Maden kanunu var. Gideceği zaman, 15 metre öncesine sondaj yapılmak zorunda. Orada da böyle bir sondaj yapıldı yapılmadı bilmiyorum. Vali bey şöyle söylüyor. Olay yanlış anlamış herhâlde. 26 kişi çalışıyormuş 28 kişi kendi imkanlarıyla çıkmış. 18 kişi kalmış.
“YAŞAM ODASI OLSA BİR ŞEY FARK ETMEYECEK”
Bu galeride çalışan işçi sayısı 26 kişi. Madende çalışan 78 kişi. Kurtulanlar kurtarma ekiplerine yardım ediyor. Şu anda 78-80 kurtarma ekibimiz var. İtfaiye müdürlüğü beni aradılar. Onlar daha büyük pompaları olduğu söylediler İstanbul Büyükşehir’den. Ahtapot adı verilen su tahliye araçları yönlendirilmiş durumda. Yaşam odası yok. burası çok büyük bir maden olmadığı için yaşam odası gerekmiyor. Küçük madende yaşam odası kuralı yok. Yaşam odası olsa da bir şey fark etmiyor.
“BAŞIMIZ SAĞ OLSUN”
Herkes zannediyor ki çok can kurtaran bir şey. Olaya ulaşmak için de mesafe kat etmek lazım. Herkes bu olayı yanlış anlıyor yada anlatılıyor. Göçük yada su baskını olmazsa yaşam odasına gidilebilir. Su baskınında yaşam odasının hiçbir etkisi yoktur. Başımız sağ olsun, bütün arkadaşlarımızın.
“KAÇANIN ANASI AĞLAMAZ”
Kurtulan arkadaşımızdan birisi benim akrabam. Nereye kaçtılar, can havliyle ne yaptılar bilinmiyor. Diğer işçilerin kaçmadığını anlattı bana. Öbür arkadaşları bu kadar sudan korkulur mu dediler dedi, ben kaçtım dedi. Bazı insanların canı tatlı olur ya, hemen kaçarlar korkarlar. Diğer arkadaşlar herhalde aldırış etmemişler. Hani bir laf varya ‘kaçanın anası ağlamaz’ diye bazı arkadaşlarımız kaçar, bazıları da ne olacak der. Vahim bir olay olmuş keşke olmasaydı. (Milliyet)
Bill Cosby bana tecavüz etti!
Barbara Bowman, geçmişte birlikte çalıştığı Bill Cosby'nin kendisine tecavüz ettiğini söyledi.
1985 yılında özel bir seçme ile Bill Cosby için çalışmaya başlayan Barbara Bowman, Cosby'nin iki yıl sonra kendisine tecavüz ettiğini iddia etti. Daily Mail'a konuşan Bowman, "Bana ilaç verdi ve tecavüz etti. O bir canavar, bana bir canavar gibi geldi. Umudum diğer insanların da ünlü, zengin ve güçlü kişiler tarafından tehdit edilip susmayı tercih etmemesi. Eğer bir kişiyi bile yardım edebilirsim, amacıma ulaşmışım demektir" diye konuştu.
Bowman, Cosby'nin kendisine onu bir baba gibi görmesini ve ona yüzde yüz güvenmesini istediğini söyledi. Bowman 19 yaşındayken, bir akşam otel odasında uyandığından Cosby'yi fark ettiğini, panik olduğunu ve Cosby'nin ona saldırdığını anlattı. Cosby'nin kemerinin çıkardığı sesi unutamadığını söyleyen Barbara, tecavüzün detaylarını aktardı.
Bu olaydan sonra kendisinin kovulduğunu ve hiçbir yerde iş bulamadığını anlatan Bowman, 25 yıl sonra gerçeklerin açığa çıkmasını istediğini belirtti. (Medyafaresi)
1985 yılında özel bir seçme ile Bill Cosby için çalışmaya başlayan Barbara Bowman, Cosby'nin iki yıl sonra kendisine tecavüz ettiğini iddia etti. Daily Mail'a konuşan Bowman, "Bana ilaç verdi ve tecavüz etti. O bir canavar, bana bir canavar gibi geldi. Umudum diğer insanların da ünlü, zengin ve güçlü kişiler tarafından tehdit edilip susmayı tercih etmemesi. Eğer bir kişiyi bile yardım edebilirsim, amacıma ulaşmışım demektir" diye konuştu.
Bowman, Cosby'nin kendisine onu bir baba gibi görmesini ve ona yüzde yüz güvenmesini istediğini söyledi. Bowman 19 yaşındayken, bir akşam otel odasında uyandığından Cosby'yi fark ettiğini, panik olduğunu ve Cosby'nin ona saldırdığını anlattı. Cosby'nin kemerinin çıkardığı sesi unutamadığını söyleyen Barbara, tecavüzün detaylarını aktardı.
Bu olaydan sonra kendisinin kovulduğunu ve hiçbir yerde iş bulamadığını anlatan Bowman, 25 yıl sonra gerçeklerin açığa çıkmasını istediğini belirtti. (Medyafaresi)
Kömür ocağında dehşet.. 18 işçi göçük altında!
Karaman'daki maden ocağında su baskınıyla ilgili maden ocağı yetkilisi Şahin Uyar 'Başımız sağ olsun' dedi. Bir akrabasının da madende bulunduğunu belirten Uyar, kendi akrabasının sudan korkup kaçtığını ancak diğer çalışanların aldırış etmediğini söyledi. Uyar "Hani bir laf varya 'kaçanın anası ağlamaz' diye bazı arkadaşlarımız kaçar, bazıları da ne olacak der. Vahim bir olay olmuş keşke olmasaydı." diye konuştu. Öte yandan Karaman Valisi Murat Koca, işçilerin isimlerinin belirlendiğini, göçük altında 18-20 işçi olduğunu tahmin ettiklerini söyledi.
Habertürk'te katıldığı programda maden kazasıyla ilgili açıklamalarda bulunan Şahin Uyar şunları söyledi:
Suyu boşaltmak en mantıklısı. Bu mavi borularla sular çekiliyor. Su indikçe borular aşağı doğru itiliyor. Arkadan gelen suyun miktarına bağlı. Buradaki mühendislerin söylediğine göre milyon metreküp su var diyorlar. Bu bir iki gün sürebilir. Tersine galeriye kaçmışlarsa kurtulma şansları çok yüksek. İnsan bir şey yemediği zaman 15-20 gün dayanabilirler.
"YERALTINDA ÇALIŞILMIŞ MADENLER VAR"
Yukarıda olduğu için oraya su dolma şansı yok. Ama bağlantılı yerler suyla dolduysa sıkıntılı olabilir. Yer altındaki sulardan oluşan su toplulukları varsa, bir göleti düşünün, altında maden olduğunu düşünün. Bu çevrede gölet yok ama oraya doğru yaklaşınca ani su geliyor. Yeraltında diğer çalışmış madenler var. O madenlere yaklaştığı için, geçmişte çalışmalar olmuş, böyle bir olay olmuş olabilir. Çalışılıp kömürler alındığı için su birikiyor. Biriktiği için yeni maden ocağındaki sular bu tarafa gelmiş. Onu tespit etmek daha önceden mümkün değil. Zaten belirli bir metreye indiği zaman belirli bir su gelir. Şu şekilde olabilir. Maden kanunu var. Gideceği zaman, 15 metre öncesine sondaj yapılmak zorunda. Orada da böyle bir sondaj yapıldı yapılmadı bilmiyorum. Vali bey şöyle söylüyor. Olay yanlış anlamış herhâlde. 26 kişi çalışıyormuş 28 kişi kendi imkanlarıyla çıkmış. 18 kişi kalmış.
"YAŞAM ODASI OLSA BİR ŞEY FARK ETMEYECEK"
Bu galeride çalışan işçi sayısı 26 kişi. Madende çalışan 78 kişi. Kurtulanlar kurtarma ekiplerine yardım ediyor. Şu anda 78-80 kurtarma ekibimiz var. İtfaiye müdürlüğü beni aradılar. Onlar daha büyük pompaları olduğu söylediler İstanbul Büyükşehir'den. Ahtapot adı verilen su tahliye araçları yönlendirilmiş durumda. Yaşam odası yok. burası çok büyük bir maden olmadığı için yaşam odası gerekmiyor. Küçük madende yaşam odası kuralı yok. Yaşam odası olsa da bir şey fark etmiyor.
"BAŞIMIZ SAĞ OLSUN"
Herkes zannediyor ki çok can kurtaran bir şey. Olaya ulaşmak için de mesafe kat etmek lazım. Herkes bu olayı yanlış anlıyor yada anlatılıyor. Göçük yada su baskını olmazsa yaşam odasına gidilebilir. Su baskınında yaşam odasının hiçbir etkisi yoktur. Başımız sağ olsun, bütün arkadaşlarımızın.
"KAÇANIN ANASI AĞLAMAZ"
Kurtulan arkadaşımızdan birisi benim akrabam. Nereye kaçtılar, can havliyle ne yaptılar bilinmiyor. Diğer işçilerin kaçmadığını anlattı bana. Öbür arkadaşları bu kadar sudan korkulur mu dediler dedi, ben kaçtım dedi. Bazı insanların canı tatlı olur ya, hemen kaçarlar korkarlar. Diğer arkadaşlar herhalde aldırış etmemişler. Hani bir laf varya 'kaçanın anası ağlamaz' diye bazı arkadaşlarımız kaçar, bazıları da ne olacak der. Vahim bir olay olmuş keşke olmasaydı.
VALİ KOCA: 18-20 İŞÇİ GÖÇÜK ALTINDA
Karaman Valisi Murat Koca, Ermenek ilçesinde maden işçilerinin mahsur kalmasına ilişkin, göçük altındaki galeride biriken suyun tahliye çalışmalarının sürdüğünü belirterek, "Göçük altında 18-20 işçi olduğunu tahmin ediyoruz. Bunların isimleri belli" dedi.
Vali Murat Koca yaptığı açıklamada, ocaktaki galeride ciddi su birikintisi olduğunu söyledi. Koca, "Galerideki suyun tahliye çalışmaları sürüyor. Göçük altında 18-20 işçi olduğunu tahmin ediyoruz. Bunların isimleri belli. AFAD ve Türkiye Taşkömürü Kurumu ekipleri de yolda" diye konuştu.
Habertürk'te katıldığı programda maden kazasıyla ilgili açıklamalarda bulunan Şahin Uyar şunları söyledi:
Suyu boşaltmak en mantıklısı. Bu mavi borularla sular çekiliyor. Su indikçe borular aşağı doğru itiliyor. Arkadan gelen suyun miktarına bağlı. Buradaki mühendislerin söylediğine göre milyon metreküp su var diyorlar. Bu bir iki gün sürebilir. Tersine galeriye kaçmışlarsa kurtulma şansları çok yüksek. İnsan bir şey yemediği zaman 15-20 gün dayanabilirler.
"YERALTINDA ÇALIŞILMIŞ MADENLER VAR"
Yukarıda olduğu için oraya su dolma şansı yok. Ama bağlantılı yerler suyla dolduysa sıkıntılı olabilir. Yer altındaki sulardan oluşan su toplulukları varsa, bir göleti düşünün, altında maden olduğunu düşünün. Bu çevrede gölet yok ama oraya doğru yaklaşınca ani su geliyor. Yeraltında diğer çalışmış madenler var. O madenlere yaklaştığı için, geçmişte çalışmalar olmuş, böyle bir olay olmuş olabilir. Çalışılıp kömürler alındığı için su birikiyor. Biriktiği için yeni maden ocağındaki sular bu tarafa gelmiş. Onu tespit etmek daha önceden mümkün değil. Zaten belirli bir metreye indiği zaman belirli bir su gelir. Şu şekilde olabilir. Maden kanunu var. Gideceği zaman, 15 metre öncesine sondaj yapılmak zorunda. Orada da böyle bir sondaj yapıldı yapılmadı bilmiyorum. Vali bey şöyle söylüyor. Olay yanlış anlamış herhâlde. 26 kişi çalışıyormuş 28 kişi kendi imkanlarıyla çıkmış. 18 kişi kalmış.
"YAŞAM ODASI OLSA BİR ŞEY FARK ETMEYECEK"
Bu galeride çalışan işçi sayısı 26 kişi. Madende çalışan 78 kişi. Kurtulanlar kurtarma ekiplerine yardım ediyor. Şu anda 78-80 kurtarma ekibimiz var. İtfaiye müdürlüğü beni aradılar. Onlar daha büyük pompaları olduğu söylediler İstanbul Büyükşehir'den. Ahtapot adı verilen su tahliye araçları yönlendirilmiş durumda. Yaşam odası yok. burası çok büyük bir maden olmadığı için yaşam odası gerekmiyor. Küçük madende yaşam odası kuralı yok. Yaşam odası olsa da bir şey fark etmiyor.
"BAŞIMIZ SAĞ OLSUN"
Herkes zannediyor ki çok can kurtaran bir şey. Olaya ulaşmak için de mesafe kat etmek lazım. Herkes bu olayı yanlış anlıyor yada anlatılıyor. Göçük yada su baskını olmazsa yaşam odasına gidilebilir. Su baskınında yaşam odasının hiçbir etkisi yoktur. Başımız sağ olsun, bütün arkadaşlarımızın.
"KAÇANIN ANASI AĞLAMAZ"
Kurtulan arkadaşımızdan birisi benim akrabam. Nereye kaçtılar, can havliyle ne yaptılar bilinmiyor. Diğer işçilerin kaçmadığını anlattı bana. Öbür arkadaşları bu kadar sudan korkulur mu dediler dedi, ben kaçtım dedi. Bazı insanların canı tatlı olur ya, hemen kaçarlar korkarlar. Diğer arkadaşlar herhalde aldırış etmemişler. Hani bir laf varya 'kaçanın anası ağlamaz' diye bazı arkadaşlarımız kaçar, bazıları da ne olacak der. Vahim bir olay olmuş keşke olmasaydı.
VALİ KOCA: 18-20 İŞÇİ GÖÇÜK ALTINDA
Karaman Valisi Murat Koca, Ermenek ilçesinde maden işçilerinin mahsur kalmasına ilişkin, göçük altındaki galeride biriken suyun tahliye çalışmalarının sürdüğünü belirterek, "Göçük altında 18-20 işçi olduğunu tahmin ediyoruz. Bunların isimleri belli" dedi.
Vali Murat Koca yaptığı açıklamada, ocaktaki galeride ciddi su birikintisi olduğunu söyledi. Koca, "Galerideki suyun tahliye çalışmaları sürüyor. Göçük altında 18-20 işçi olduğunu tahmin ediyoruz. Bunların isimleri belli. AFAD ve Türkiye Taşkömürü Kurumu ekipleri de yolda" diye konuştu.
3 üniversite bitirdi kazma-kürek çalışıyor
Balıkesir’de yaşayan 4 çocuk annesi 40 yaşındaki Sonay Baş, üç üniversite bitirmesine rağmen sürekli bir iş bulamayınca, İŞKUR’un Toplum Yararına Çalışma Projesi kapsamında Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nde geçici işçi olarak çalışmaya başladı. Çevre yeşillendirmesi çalışmaları kapsamında kazma- kürek sallayarak ekmek parası kazanan Sonay Baş, "Türkiye’de iş bulmak zor. Çocuklarıma helal lokma götürmek için mücadele ediyorum. Buna da şükür" dedi. Bir üniversite bitiren bile iş bulamazken, üç üniversite bitiren Sonay Baş, çaresizlikten kazma-kürek çalışıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye’de resmi işsiz sayısı 2014 yılı Temmuz döneminde 2 milyon 867 bin kişiyi buldu. Aynı dönemde işsizlik oranı erkeklerde yüzde 8.8, kadınlarda ise yüzde 12 düzeyine ulaştı. İş bulmakta güçlük çekenlerden üç üniversite mezunu Sonay Baş, Balıkesir’de geçici işler yaparak 2 oğlu ve 2 kızı ile yaşam mücadelesi veriyor.
ÇOK SAYIDA DA KUS BİTİRMİŞ
Son olarak Balıkesir’de İŞKUR’un Toplum Yararına Çalışma Projesi’nde iş bulan Baş, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü bünyesinde çalışmaya başladı. Kentin çeşitli yerlerinde yeşillendirme çalışmaları kapsamında dikilecek çiçekler için kimi zaman kazma kürek sallayıp, kimi zaman da tırmık çekerek zemin hazırlayan Sonay Baş, 3 üniversite diplomasına rağmen yaptığı işten hiç gocunmadığını kaydetti. Kendini her alanda geliştirmek için çaba harcadığını belirten Sonay Baş şunları anlattı:
"Konya Ereğli’de liseyi bitirdikten sonra evlendim. Bir süre bu şehirde kaldıktan sonra eşimin görevi nedeniyle Muş’a taşındık. Burada Muş Meslek Yüksekolu’nun Çocuk Gelişimi Bölümü’nü bitirdim. Daha sonra anadolu üniversitesi’nin iki yıllık Halkla İlişkiler Bölümü’nü bitirdim. Bu zaman zarfında çocuklarım oldu. 5 yıl önce Balıkesir’e geldik. Bu arada eşimden ayrılıp çocuklarımla kaldım. Bu aşamada bir kozmetik firmasının ürünlerini satarken, bilgisayar kursundan, biçki dikiş nakış kursuna kadar pek çok kursa katıldım. KOSGEB’den girişimcilik sertifikası aldım. Kantin işletmeciliği kursunu tamamladım. Balıkesir’de bir özel güvenlik şirketinde yöneticilik, SGK’da güvenlik müdürlüğü yaptım. Yerel bir TV’de reklam bölümünde çalıştım. Bu işleri yaparken Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdim. Fakat dersler, kurslar ve çocuklarımın bakımı nedeniyle KPSS’de 71’den fazla not alamadım."
DÜZENLİ BİR İŞ BEKLİYOR
Tüm çabasına rağmen sürekli bir iş bulamadığını vurgulayan Sonay Baş, bu işe girme öyküsünü de şöyle aktardı:
"Kadrolu bir iş bulamayınca Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’ndeki İŞKUR masasına başvurdum. Geçen günlerde telefon geldi ve geçen hafta pazartesi günden bu yana, yeşillendirme yapmak için zemin düzeltmeleri yapıyoruz. İşimden memnunum bir sıkıntım yok. Biliyorsunuz, Türkiye’de iş sıkıntısı var. Daha iyi şartlarda çalışmak isterim ama buna da şükrediyorum. Allah sağlık verdiği müddetçe, çocuklarıma helal lokma götürmek için çalışacağım. Kazma kürek de olsa 40 yıl düşünsem aklıma gelmeyecek yapamayacağım işleri yapmak zorunda kaldım. Belli bir kurumda düzenli bir iş yapmak için pek çok başvuru yaptım ve haber bekledim, hala bekliyorum. İnşallah bu yaştan sonra iyi bir iş çıkar ve ben de hayallerime kavuşurum. Allah bana da hayırlı bir emeklilik nasip eder." (Hürriyet)
3 günlük işçiye 16 maaş tazminat hakkı geldi
Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) geçen hafta 6356 sayılı Sendikalar Yasası'nın bazı maddelerinde verdiği iptal kararı tüm çalışanların yüzünü güldürdü. Bundan sonra 'sendikal faaliyet nedeniyle' işten atılan tüm işçiler, işe iade davası ya da sendikal tazminat davası açabilecekler. Böylece bir iş yerinde 3 günlük çalışan bile sendikal gerekçeyle işten atıldığında 16 maaş tazminat alabilecek.
28 yıldır binlerce davada işçi avukatlığı. sendika danışmanlığı yapan ve çalışma hayatına ilişkin onlarca tebliği bulunan, son olarak AYM'nin dinlediği isimler arasında yer alan Dr. Murat Özveri, AYM kararını Hürriyet'e yorumladı. Özveri, 3 günlük işçinin bile sendikal faaliyetten işten atıldığında 16 maaş tazminat alabileceğini söyledi.
16 YA DA 12 MAAŞ TAZMİNAT HAKKI
Özveri, 6356 sayılı yasa gereği 30 ve daha az işçi çalıştıran iş yerlerinde çalışan işçilerin ya da herhangi bir holdingte 6 aydan az çalışanlar ile belirli süreli iş sözleşmesi imzalayanların sendikal faaliyet nedeniyle işten atılması durumunda 'sendikal tazminat' alamadığı gibi, işe iade davası da açamadıklarına dikkat çekti.
Ancak AYM'nin iptaliyle, artık tüm çalışanların sendikal faaliyet nedeniyle işten çıkarılması durumunda isterse 'sendikal tazminat' isterse de 'işe iade davası' açabileceğini söyledi. Özveri, iki davanın birden açılamayacağını vurguladı. Yeni durumu şöyle örnekledi:
"Mevcut İş Kanunu gereği 30 ve altında işçi çalıştıran iş yerlerine işe iade davası açılamıyor. Yine bir işyerinde 6 aydan az çalışanlar ile belirli süreli iş sözleşmesi imzalayanlar da bu haktan yararlanamıyor. AYM kararı sonrası bir işçi sendika toplantılarına katıldığı ya da sendikaya üye olduğu için işten atılırsa, o işyerinde ne kadar süredir çalışıp çalışmadığına bakılmaksızın dava açabilecek. Bu isterse işe iade davası isterse de 'sendikal tazminat davası' olacak.
Bir başka ifadeyle, bir işçi sendikal nedenle işten atılırsa süresine, nerede, hangi sözleşmeyle çalıştığına bakılmaksızın; işe iade davası açabilecek. Bu durumda mahkeme iki karar verebilir. O işçinin işe iadesine hükmederse işçiye sadece 4 aylık çalıştırılmayan süre ücreti ödenir ve işçi işine geri döner. İşine geri dönmek istemezse, 12 aylık maaşı kadar 'tazminat' alır.
Mahkeme, ikinci olarak işe iadesi yerine 1 yıllık ücretinden az olmayacak şekilde 'işe iade tazminatına' hükmedebilir. Ki bu durumda, işçi 12 maaş tazminat, ilave olarak da 4 maaş çalıştırılmayan süre ücreti olmak üzere toplam 16 maaş alabilir."
Murat Özveri, işçinin 'sendikal tazminat' davası açması durumunda ise mahkemenin 12 maaştan az olmamak üzere 'sendikal tazminata' hükmedebileceğini anlattı. Bu durumda da işçinin 12 brüt maaş alacağını söyledi.
31 YILLIK YASAK SONA ERDİ
Özveri, 2012 yılında yenilenen 6356 Sayılı Sendikalar Yasası'nın 12 Mart ve 12 Eylül yasaklarını devam ettiren önemli bir hükmünün AYM tarafından iptal edildiğine dikkat çekti. ILO'nun yıllardır Türkiye'yi uyarmasına rağmen şehir içi ulaşımında ve bankacılık sektöründe grev ve lokavtı yasaklayan hükmün 6356 sayılı yasa tasarısına sonradan eklendiğini anımsattı. AYM'nin iptaliyle 1983 yılı esas alındığında 31 yıllık yasağın bittiğini anlatan Özveri, bundan sonra her iki sektörde çalışanların da greve çıkabileceğini vurguladı.
ILO'ya göre grevin sadece iki durumda sınırlanabileceğini ifade eden Özveri, "Birincisi nüfusun tümünün veya bir bölümünün yaşamını, kişisel güvenliğini veya sağlığını tehlikeye atabilecek zorunlu temel hizmetlerde. Örneğin hastaneler, elektrik-su, polis ve silahlı güçler, itfaiye, hava trafik kontrolü. İkinci olarak da bunlar dışında kalan temel hizmetlerde insanların yaşamı, güvenliği çok zora girerse sadece bunu kolaylaştırıcı düzeyde devlet greve müdahale edebiliyor. Yoksa grev yasaklanamaz. Mutfak atıklarının toplanması- çöp işleri, demiryolu taşımacılığında uzun süren bir grev olursa geçici müdahale edilebilir, diyor. Yoksa yasaklamaya izin vermiyor. Örneğin asker sevkiyatı gerekiyor, ilaç gönderilecek bunun için demiryolunu çalıştırırsın, işini tamamlarsın greve devam edilir, diyor.
(Aysel Alp / Hürriyet)
Bacağı bu hale geldi
Venezüella'da 13 yaşındaki bir kızın bacağına görenler şaştı kaldı. İnanılmaz tahribatın sebebi ise yılan ısırığı.
Yılan tarafından ısırılan 13 yaşındaki zavallı kızın bacağı çürüdü. Şok eden olayda sol bacağı tamamıyla çürüyen kız yılan tarafından ısırıktan bir ay sonra doktora başvurdu. Bu sebeple tedavi için çok geç kalındığı ve kas dokusunun çürümeye başladığı görüldü. Doktorlara göre şiddetli yılan zehri dokunun erken ölmesine neden olmuş.
Yılan zehirlerinin çok karmaşık ve farklı türleri bulunuyor. Uzmanlar yılan ısırığı durumlarında hastanın acilen tedavi edilmesi gerektiğine aksi takdirde zehrin düşük kan basıncı ile birleştiğinde böbreklerin zarar görmesine hatta ölüme bile yol açabileceğine dikkat çekiyor.
Yılan tarafından ısırılan 13 yaşındaki zavallı kızın bacağı çürüdü. Şok eden olayda sol bacağı tamamıyla çürüyen kız yılan tarafından ısırıktan bir ay sonra doktora başvurdu. Bu sebeple tedavi için çok geç kalındığı ve kas dokusunun çürümeye başladığı görüldü. Doktorlara göre şiddetli yılan zehri dokunun erken ölmesine neden olmuş.
Yılan zehirlerinin çok karmaşık ve farklı türleri bulunuyor. Uzmanlar yılan ısırığı durumlarında hastanın acilen tedavi edilmesi gerektiğine aksi takdirde zehrin düşük kan basıncı ile birleştiğinde böbreklerin zarar görmesine hatta ölüme bile yol açabileceğine dikkat çekiyor.
Dere kenarında çok acı olay!
Rize’nin Fındıklı İlçesi Sümer Köyü’nde dere kenarında göğsünde tek kurşun yarası bulunan 19 yaşındaki Emine Kocakoç’un cesedi bulundu.
Dere kenarında ceset gören vatandaşlar durumu jandarmaya bildirdi. Olay yerinde inceleme yapan ekipler, cesedi bulunan genç kızın aynı köyde yaşayan Emine Kocakoç olduğunu belirledi. Göğsünde tek kurşun yarası bulunan Kocakoç’un yanında bulunan tabancayla intihar ettiği ihtimali de değerlendiriliyor.
Kocakoç’un cesedi otopsi için Trabzon Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.
Dere kenarında ceset gören vatandaşlar durumu jandarmaya bildirdi. Olay yerinde inceleme yapan ekipler, cesedi bulunan genç kızın aynı köyde yaşayan Emine Kocakoç olduğunu belirledi. Göğsünde tek kurşun yarası bulunan Kocakoç’un yanında bulunan tabancayla intihar ettiği ihtimali de değerlendiriliyor.
Kocakoç’un cesedi otopsi için Trabzon Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.
Ebolaya karşı korunmada püf noktaları
Tedavisi yok, korunmak şart; ama nasıl!?
Ebola virüsü ortaya çıktığı günden bu yana binlerce can aldı. Dünyada giderek büyüyen ve ne yazık ki tüm önlemlerin yetersiz kaldığı bu ölümcül salgın nedeniyle ortalama 4 bin kişi hayatını kaybetti. Peki dünyanın bu korkulu salgın hastalığı Ebola virüsünden korunmak için kişisel ne gibi önlemler alabiliriz, nelere dikkat etmeliyiz? Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Öğretim Üyesi ve Acıbadem Fulya Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Hülya Kuşoğlu, milliyet.com.tr'ye önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Ne ilacı var ne aşısı! Korkunun adı, Ebola virüsü. Üstelik tehdit önlenemez şekilde artarak devam ediyor. Afrika'dan sonra Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa için de risk oluşturan, adını Kongo'daki nehirden alan 'Ebola' salgını Türkiye için de uluslararası seyahatlerin olduğu her ülke kadar tehlike oluşturuyor. Ebola virüs hastalığı 1976’dan bu yana bilinmekte ancak bu yıl ilk görülmeye başlandığı mart ayından bu yana binlerce can aldı. Dört binden fazla kişi tıbbın şimdilik çaresiz kaldığı bu ölümcül virüs nedeniyle hayatını kaybetti. Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Öğretim Üyesi ve Acıbadem Fulya Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Hülya Kuşoğlu, hastalığın virüs ile enfekte kişilerden temas yoluyla geçebileceği için kişisel korunma tedbirlerinin önemine dikkat çekiyor. Ebola virüsü nefes yoluyla bulaşmıyor. Hastanın vücut sıvılarının (kan, idrar, dışkı, kusmuk, tükürük, balgam ve diğer vücut sıvıları) başkasının ağız, göz, burun içine veya ciltteki açık yaralarına bulaşması ile hastalık oluşturuyor. Salgın yaşanan ülkelerde enfekte olan kişilerin vücut sıvılarıyla temastan kaçınılması gerekiyor. Her şeyde olduğu gibi Ebola’dan korunmada da su ve sabunun son derece önemli rol oynadığını vurgulayan Dr. Kuşoğlu "Ebola virüsü insandan insana her türlü tükürük, kan, idrar, ter gibi vücut sıvıları ile bulaşan bir hastalık olduğu için su ve sabun en önemli tedbirlerin başında geliyor. 20-30 saniye süren el yıkama pek çok enfeksiyon için en güzel korunma yöntemi olduğu gibi hayat kurtarıcı da oluyor" diyor.
Şüpheli teması olanlar 21 gün süre ile izlenmeli
Henüz ülkemizde bir vaka yaşanmamasına rağmen, Dünya sağlık Örgütü ve TC Sağlık Bakanlığının tedbir amaçlı hazırlık önerileri sık sık güncellenerek hastanelere bildiriliyor. Salgının yaşandığı ülkeler ile teması olan kişilerin dikkatli olması gerektiğini belirten Dr. Kuşoğlu “Enfekte kişiler salgının yaşandığı ülkeler ile teması olan kişilerdir. Uluslararası seyahatlerin giderek yaygınlaştığı, havayoluyla insanların bir günde birkaç ülkeyi birden dolaşabildiği günümüzde, kişiler sağlıklı görünse dahi, salgının aktif olarak yaşandığı ülkelerle bir teması olduğunda hastalığın kuluçka süresi olan 21 gün süre ile klinik belirtiler yönünden yakından izlenmelidir” diyor. Dr. Kuşoğlu çok önemli bir noktanın da altını çiziyor: “Riskli bölgelerden gelip enfeksiyon bulguları olan kişilere karşı temkinli olunması şart. Ayrıca o ülkelerde bulunanlar Ebola virüsünün belirtilerine karşı da son derece uyanık olmalı. Salgının olduğu ülkelerle teması olup ek olarak grip gibi başlayan yüksek ateş, bulantı, halsizlik, kusma, kas ağrısı gibi durumlarda hemen en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak gerekiyor. Ancak şu unutulmamalıdır ki kişide ateş, halsizlik, kas ağrısı gibi bulgular yokken başka insanlara virüs bulaştırması olası değildir." Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Kuşoğlu, "Kişiler yurt dışında bilmedikleri yerlerde avlanmış hayvanların etlerini kesinlikle tüketmemeli. Hayvanlarla temas etmemek de büyük önem taşıyor" diyor.
Salgının yaşandığı ülkeler ile temasınız varsa hekime danışın
Hastalığın henüz aşısı da yok tedavi edici ilacı da. Antibiyotik tedavisi dahil hiçbir tedavi yöntemi fayda sağlamıyor. Dünya alarmda ve çalışmalar hızla devam ediyor ancak ne zaman işe yarayacağı belirsiz. Dr. Kuşoğlu bu noktada sık sık el yıkamanın yanısıra, kişilerle öpüşme yerine uzaktan selamlaşılması, çantada Alkol bazlı güvenilir dezenfektan ürünleri bulundurulması gerektiğini vurguluyor. Grip benzeri belirtileri olduğundan dolayı hastanelere Ebola şüphesi ile başvuran hastaların sayısında son dönemde büyük artış yaşanırken, Dr. Kuşoğlu "Bilinmelidir ki öncelikle salgının yaşandığı ülkeler ile temasın olması gerekiyor. Salgın olan ülkelere seyahati olan, Ebola ile enfekte olan kişi ile teması olup ateş, halsizlik, kas ağrısı gibi belirtilerin başlaması halinde hastaneye başvurmalı ve başvurana kadar başka kişilere dokunmamalı. Hastane personelini enfeksiyon riskinden dolayı bilgilendirmeli, hasta, kişisel korunma önlemlerini almış hastane personeli tarafından tetkik edilmelidir” diyor.
Ebola virüsü ortaya çıktığı günden bu yana binlerce can aldı. Dünyada giderek büyüyen ve ne yazık ki tüm önlemlerin yetersiz kaldığı bu ölümcül salgın nedeniyle ortalama 4 bin kişi hayatını kaybetti. Peki dünyanın bu korkulu salgın hastalığı Ebola virüsünden korunmak için kişisel ne gibi önlemler alabiliriz, nelere dikkat etmeliyiz? Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Öğretim Üyesi ve Acıbadem Fulya Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Hülya Kuşoğlu, milliyet.com.tr'ye önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
Ne ilacı var ne aşısı! Korkunun adı, Ebola virüsü. Üstelik tehdit önlenemez şekilde artarak devam ediyor. Afrika'dan sonra Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa için de risk oluşturan, adını Kongo'daki nehirden alan 'Ebola' salgını Türkiye için de uluslararası seyahatlerin olduğu her ülke kadar tehlike oluşturuyor. Ebola virüs hastalığı 1976’dan bu yana bilinmekte ancak bu yıl ilk görülmeye başlandığı mart ayından bu yana binlerce can aldı. Dört binden fazla kişi tıbbın şimdilik çaresiz kaldığı bu ölümcül virüs nedeniyle hayatını kaybetti. Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Öğretim Üyesi ve Acıbadem Fulya Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Hülya Kuşoğlu, hastalığın virüs ile enfekte kişilerden temas yoluyla geçebileceği için kişisel korunma tedbirlerinin önemine dikkat çekiyor. Ebola virüsü nefes yoluyla bulaşmıyor. Hastanın vücut sıvılarının (kan, idrar, dışkı, kusmuk, tükürük, balgam ve diğer vücut sıvıları) başkasının ağız, göz, burun içine veya ciltteki açık yaralarına bulaşması ile hastalık oluşturuyor. Salgın yaşanan ülkelerde enfekte olan kişilerin vücut sıvılarıyla temastan kaçınılması gerekiyor. Her şeyde olduğu gibi Ebola’dan korunmada da su ve sabunun son derece önemli rol oynadığını vurgulayan Dr. Kuşoğlu "Ebola virüsü insandan insana her türlü tükürük, kan, idrar, ter gibi vücut sıvıları ile bulaşan bir hastalık olduğu için su ve sabun en önemli tedbirlerin başında geliyor. 20-30 saniye süren el yıkama pek çok enfeksiyon için en güzel korunma yöntemi olduğu gibi hayat kurtarıcı da oluyor" diyor.
Şüpheli teması olanlar 21 gün süre ile izlenmeli
Henüz ülkemizde bir vaka yaşanmamasına rağmen, Dünya sağlık Örgütü ve TC Sağlık Bakanlığının tedbir amaçlı hazırlık önerileri sık sık güncellenerek hastanelere bildiriliyor. Salgının yaşandığı ülkeler ile teması olan kişilerin dikkatli olması gerektiğini belirten Dr. Kuşoğlu “Enfekte kişiler salgının yaşandığı ülkeler ile teması olan kişilerdir. Uluslararası seyahatlerin giderek yaygınlaştığı, havayoluyla insanların bir günde birkaç ülkeyi birden dolaşabildiği günümüzde, kişiler sağlıklı görünse dahi, salgının aktif olarak yaşandığı ülkelerle bir teması olduğunda hastalığın kuluçka süresi olan 21 gün süre ile klinik belirtiler yönünden yakından izlenmelidir” diyor. Dr. Kuşoğlu çok önemli bir noktanın da altını çiziyor: “Riskli bölgelerden gelip enfeksiyon bulguları olan kişilere karşı temkinli olunması şart. Ayrıca o ülkelerde bulunanlar Ebola virüsünün belirtilerine karşı da son derece uyanık olmalı. Salgının olduğu ülkelerle teması olup ek olarak grip gibi başlayan yüksek ateş, bulantı, halsizlik, kusma, kas ağrısı gibi durumlarda hemen en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak gerekiyor. Ancak şu unutulmamalıdır ki kişide ateş, halsizlik, kas ağrısı gibi bulgular yokken başka insanlara virüs bulaştırması olası değildir." Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Kuşoğlu, "Kişiler yurt dışında bilmedikleri yerlerde avlanmış hayvanların etlerini kesinlikle tüketmemeli. Hayvanlarla temas etmemek de büyük önem taşıyor" diyor.
Salgının yaşandığı ülkeler ile temasınız varsa hekime danışın
Hastalığın henüz aşısı da yok tedavi edici ilacı da. Antibiyotik tedavisi dahil hiçbir tedavi yöntemi fayda sağlamıyor. Dünya alarmda ve çalışmalar hızla devam ediyor ancak ne zaman işe yarayacağı belirsiz. Dr. Kuşoğlu bu noktada sık sık el yıkamanın yanısıra, kişilerle öpüşme yerine uzaktan selamlaşılması, çantada Alkol bazlı güvenilir dezenfektan ürünleri bulundurulması gerektiğini vurguluyor. Grip benzeri belirtileri olduğundan dolayı hastanelere Ebola şüphesi ile başvuran hastaların sayısında son dönemde büyük artış yaşanırken, Dr. Kuşoğlu "Bilinmelidir ki öncelikle salgının yaşandığı ülkeler ile temasın olması gerekiyor. Salgın olan ülkelere seyahati olan, Ebola ile enfekte olan kişi ile teması olup ateş, halsizlik, kas ağrısı gibi belirtilerin başlaması halinde hastaneye başvurmalı ve başvurana kadar başka kişilere dokunmamalı. Hastane personelini enfeksiyon riskinden dolayı bilgilendirmeli, hasta, kişisel korunma önlemlerini almış hastane personeli tarafından tetkik edilmelidir” diyor.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı tatili kaç gün?
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı yaklaşıyor. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda okulların tatil olacak mı? 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı hakkında tüm detaylar haberimizde...
Cumhuriyet Bayramı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet yönetimi ilan etmesi anısına her yıl 29 Ekim günü Türkiye'de ve Kuzey Kıbrıs'ta kutlanan bir millî bayramdır.
Cumhuriyet Bayramı'nın kutlandığı ülkelerde 28 Ekim öğleden sonra ve 29 Ekim tam gün olmak üzere bir buçuk gün resmî tatildir. 29 Ekimlerde stadyumlarda şenlikler yapılır, akşam ise geleneksel olarak fener alayları düzenlenir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin onuncu yılı kutlamalarının yapıldığı 29 Ekim 1933 tarihinde verdiği 10. Yıl Nutku'nda, bu günü en büyük bayram olarak nitelendirmiştir.
28 Ekim 2014 salı günü öğle saat 13:00 da başlayacak olan cumhuriyet bayramı tatili 29 Ekim günü ile birlikte bir buçuk saat sürecek. 28 Ekim salı günü memurlar yarım gün mesai yapacaklar.
Cumhuriyet Bayramı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet yönetimi ilan etmesi anısına her yıl 29 Ekim günü Türkiye'de ve Kuzey Kıbrıs'ta kutlanan bir millî bayramdır.
Cumhuriyet Bayramı'nın kutlandığı ülkelerde 28 Ekim öğleden sonra ve 29 Ekim tam gün olmak üzere bir buçuk gün resmî tatildir. 29 Ekimlerde stadyumlarda şenlikler yapılır, akşam ise geleneksel olarak fener alayları düzenlenir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin onuncu yılı kutlamalarının yapıldığı 29 Ekim 1933 tarihinde verdiği 10. Yıl Nutku'nda, bu günü en büyük bayram olarak nitelendirmiştir.
28 Ekim 2014 salı günü öğle saat 13:00 da başlayacak olan cumhuriyet bayramı tatili 29 Ekim günü ile birlikte bir buçuk saat sürecek. 28 Ekim salı günü memurlar yarım gün mesai yapacaklar.
Palyaçolar terör estirdi
Fransa'da son günlerde esrarengiz bir palyaço saldırıları yaşanıyor. Palyaço kılığına bürünmüş kişiler, ellerinde kesici aletlerle, akşam saatlerinde sokaklarda terör estiriyor. Dün akşam çıkan olaylarda polis palyaço kılığına girmiş 14 genci gözaltına aldı.
Fransa ile ABD’nin Kaliforniya eyaletinin son haftalarda ortak bir yanları var: Palyaçolar. Kaliforniya’da, bazı Hollywood prodüksiyonu filmleri örnek alarak etrafa terör saçan palyaçolar Fransa’da da paniğe neden oluyor. Bu yıl ilk olarak bahar aylarında ortaya çıkan fenomen, sosyal medya aracılığıyla hızla yayılarak tüm ülkeyi saran bir psikoza dönüşüyor.
ETRAFA SALDIRIYORLAR
Haftasonu ülkenin güney sahillerindeki Montpellier kentinde yoldan geçen 35 yaşındaki bir kişi, elinde demir sopa olan palyaço kıyafetli bir kişinin saldırısna uğradı. Palyaçonun yakalandığını duyuran polis, ülkenin güneyindeki Herault ilinde otomobillere saldıran bir diğer palyaçoyu daha ele geçirdi. Palyaçonun, sorgusunda, “ABD’de sosyal medyada başlatılan ‘saldıran palyaço’ modasına uyduğunu” söylediği bildirildi. Polis, Herault ilinde altı benzer şikayet daha aldığını açıkladı. Perigueux kentinde sokaktan geçenleri elindeki hançerle korkutan 17 yaşındaki bir palyaço yakalandı. Ülkenin İsviçre sınırındaki Mulhouse kentinde ise beyzbol ve çekiçle insanları korkutan beş palyaço ele geçirildi. Fransız polisi, ülkenin kuzeyindeki Douai kentinde orta dereceli okulların çıkışında öğrencileri korkutan palyaçoları aramaya ise devam ediyor.
GÖRÜNTÜLER SOSYAL MEDYADA YAYILIYOR
Özellikle akşam saatlerinde, okul çıkışlarında, otoparklarda veya parklarda çocuk ve gençleri korkutan palyaço kılıklı kişilerin çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu belirtiliyor. Bunlardan bazıları sadece korkutmak niyetiyle hareket ederken, kimileri ellerinde elektrikli testere, balta, çekiç veya bıçak gibi aletlerle yoldan geçenlere saldırıyor. Bu saldırılar, palyaçolarla beraber hareket eden kişiler tarafından kamerayla kaydedilip, sosyal medya aracılığıyla dağıtılıyor. Fransa’nın kuzeyindeki palyaçolar tarafından açılan Facebook sayfasında kayıtlı 58 bin abone bulunuyor. Bordeaux kentindeki palyaçoların açtığı Facebook sayfasına ise ilk iki günde 4 bin 400 kişinin abone olduğu söyleniyor.
POLİS PALYAÇOLARI TUTUKLAMAYA BAŞLADI
Benzer şikayetlerin ülkenin doğu ve kuzey bölgeleri ile başkent Paris ve çevresinde de polis tarafından kaydedildiği belirtiliyor. Korkutan palyaço vakalarını son derece ciddiye alan polis, medya aracılığıyla palyaço kılığında sokaklarda halkı korkutan gençleri uyarıyor. Bu arada, yakalanan palyaçolar da derhal yargı önüne çıkarılmaya başlandı. Ülkenin kuzeyindeki Pas-de-Calais bölgesinde bulunan Douvrin kasabasında günlerce sokaktan geçenleri korkutan 19 yaşındaki bir diğer genç, 6 ay tecilli hapis ve 105 saat kamu yararına çalışma cezasına mahkum edildi. Mahkum olan genç, elinde sahte bir bıçakla yoldan geçenleri tehdit etmekle suçlanıyordu.
Palyaçoların ünlü çizgi roman kahramanı Batman’ın düşmanı palyaço kılıklı Joker ve DM Pranks Production adlı, palyaçoların rol aldığı korku klipleri çeken ve İtalya merkezli olduğu belirtilen bir şirketin filmlerinden esinlendiği söyleniyor. Korkutan palyaço fenomeni ABD ve Fransa dışında İngiltere ve İtalya’da da gözlemleniyor.
Fransa ile ABD’nin Kaliforniya eyaletinin son haftalarda ortak bir yanları var: Palyaçolar. Kaliforniya’da, bazı Hollywood prodüksiyonu filmleri örnek alarak etrafa terör saçan palyaçolar Fransa’da da paniğe neden oluyor. Bu yıl ilk olarak bahar aylarında ortaya çıkan fenomen, sosyal medya aracılığıyla hızla yayılarak tüm ülkeyi saran bir psikoza dönüşüyor.
ETRAFA SALDIRIYORLAR
Haftasonu ülkenin güney sahillerindeki Montpellier kentinde yoldan geçen 35 yaşındaki bir kişi, elinde demir sopa olan palyaço kıyafetli bir kişinin saldırısna uğradı. Palyaçonun yakalandığını duyuran polis, ülkenin güneyindeki Herault ilinde otomobillere saldıran bir diğer palyaçoyu daha ele geçirdi. Palyaçonun, sorgusunda, “ABD’de sosyal medyada başlatılan ‘saldıran palyaço’ modasına uyduğunu” söylediği bildirildi. Polis, Herault ilinde altı benzer şikayet daha aldığını açıkladı. Perigueux kentinde sokaktan geçenleri elindeki hançerle korkutan 17 yaşındaki bir palyaço yakalandı. Ülkenin İsviçre sınırındaki Mulhouse kentinde ise beyzbol ve çekiçle insanları korkutan beş palyaço ele geçirildi. Fransız polisi, ülkenin kuzeyindeki Douai kentinde orta dereceli okulların çıkışında öğrencileri korkutan palyaçoları aramaya ise devam ediyor.
GÖRÜNTÜLER SOSYAL MEDYADA YAYILIYOR
Özellikle akşam saatlerinde, okul çıkışlarında, otoparklarda veya parklarda çocuk ve gençleri korkutan palyaço kılıklı kişilerin çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu belirtiliyor. Bunlardan bazıları sadece korkutmak niyetiyle hareket ederken, kimileri ellerinde elektrikli testere, balta, çekiç veya bıçak gibi aletlerle yoldan geçenlere saldırıyor. Bu saldırılar, palyaçolarla beraber hareket eden kişiler tarafından kamerayla kaydedilip, sosyal medya aracılığıyla dağıtılıyor. Fransa’nın kuzeyindeki palyaçolar tarafından açılan Facebook sayfasında kayıtlı 58 bin abone bulunuyor. Bordeaux kentindeki palyaçoların açtığı Facebook sayfasına ise ilk iki günde 4 bin 400 kişinin abone olduğu söyleniyor.
POLİS PALYAÇOLARI TUTUKLAMAYA BAŞLADI
Benzer şikayetlerin ülkenin doğu ve kuzey bölgeleri ile başkent Paris ve çevresinde de polis tarafından kaydedildiği belirtiliyor. Korkutan palyaço vakalarını son derece ciddiye alan polis, medya aracılığıyla palyaço kılığında sokaklarda halkı korkutan gençleri uyarıyor. Bu arada, yakalanan palyaçolar da derhal yargı önüne çıkarılmaya başlandı. Ülkenin kuzeyindeki Pas-de-Calais bölgesinde bulunan Douvrin kasabasında günlerce sokaktan geçenleri korkutan 19 yaşındaki bir diğer genç, 6 ay tecilli hapis ve 105 saat kamu yararına çalışma cezasına mahkum edildi. Mahkum olan genç, elinde sahte bir bıçakla yoldan geçenleri tehdit etmekle suçlanıyordu.
Palyaçoların ünlü çizgi roman kahramanı Batman’ın düşmanı palyaço kılıklı Joker ve DM Pranks Production adlı, palyaçoların rol aldığı korku klipleri çeken ve İtalya merkezli olduğu belirtilen bir şirketin filmlerinden esinlendiği söyleniyor. Korkutan palyaço fenomeni ABD ve Fransa dışında İngiltere ve İtalya’da da gözlemleniyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)