15 Ocak 2015 Perşembe

Papa'dan şok Fransa yorumu! "Anneme küfreden..."

Charlie Hebdo katliamının ardından Papa Francis'den de bir yorum geldi. Papa "Düşünceyi ifade etmenin de sınırları vardır" dedi, şöyle örneklendirdi: Eğer arkadaşım Gasparri anneme küfrederse bir yumruk yemeyi bekleyebilir. Bu çok normaldir. İnsanların inançlarıyla dalga geçemezsiniz.

Milliyet'in haberine göre; Filipinler'e yapacağı ziyaret için uçakta gazetecilere açıklama yapan Papa Francis Charlie Hebdo katliamıyla ilgili konuştu. Düşünceyi ifade etmenin bazı sınırları vardır. Özellikle bir insanın inancına hakaret edilmesi ya da alay edilmesi durumunda” diyen Papa, düşünceyi ifade özgürlüğünü temel bir insan hakkı olduğunu ancak herkesin düşüncesini ifade ederken kamu yararını gözetmesi gerektiğini söyledi.

Daily News’da yer alan habere göre Papa duruma ilişkin ziyaretlerinde kendisine eşlik eden Alberto Gasparri üzerinden bir örnek verdi ve “Eğer iyi arkadaşım Dr. Gasparri anneme küfrederse bir yumruk yemeyi bekleyebilir. Bu çok normaldir. Kimseyi provoke edemezsiniz. Kimsenin inançlarına hakaret edemezsiniz. Kimsenin inançlarını dalga konusu yapamazsınız.” dedi.

Böyle bulundu! (+18)

Filipinler’in başkenti Manila’da kan donduran görüntüler ortaya çıktı. Papa Francis’in ülkeye gerçekleştireceği gezi öncesi yönetim Manila sokaklarındaki kimsesiz çocukların hepsini toplayarak bir hücreye koyduğu ortaya çıktı. Üstelik çocukların zorla tutulduğu bu yerde kimisi açlıktan ölüyor.

Filipinler’de yaşanan bu skandal kan donduran görüntüleri ortaya çıkardı.  Papa’nın ziyareti öncesi büyük bir hareketliliğin yaşandığı ülkede yetkililer sokaklardaki kimsesiz çocukları adeta başıboş köpekleri toplar gibi toplayıp sığınma evine getirdi. Toplama kampını andıran bu yerde çocuklar yetişkinlerle aynı koğuşlarda büyük bir kalabalık içinde tutuluyor. Geceleri yerde yatmaya zorlanan çocuklar yetişkinler ya da kendilerinden daha büyükler tarafından dayak ve işkenceye maruz kalıyor. İnsanlık dışı görüntülerin yaşandığı bu yerde açlıktan ölen çocuklar bile var. 11 yaşında bir çocuğun beton zemin üzerinde çıplak bir şekilde yatan cansız bedeni buarada yaşanan dehşetin en güzel göstergesi.Üstelik bu utanç ortamına Papa’nın ziyereti sırasında sokaklarda çocukların dolaşmaması için bir çok çocuk hapsedilmiş durumda. Bunlardan biri de bir demir çubuğa kelepçelenmiş halde tutulan ve acı içinde ağlayan 13 yaşındaki kız çocuğu. (Milliyet)






14 Ocak 2015 Çarşamba

Yaşar Kemal hastaneye kaldırıldı!

Ünlü yazar Yaşar Kemal'in solunum güçlüğü nedeniyle Çapa Tıp Fakültesi'nde tedavi altına alındı.

Ünlü yazar Yaşar Kemal’in bugün solunum güçlüğü çekmesi nedeniyle Çapa Tıp Fakültesi’ne getirildiği ve tedavi altına alındığı bildiriliyor.

YAŞAR KEMAL KİMDİR
Asıl adı Kemal Sadık Göğceli olan Kemal, 1923 yılında Adana’nın Osmaniye İlçesi’ne bağlı Hemite Köyü’nde dünyaya geldi. Annesi Nigâr Hanım ile çiftçi Sadık Efendi’nin oğludur. Yaşadığı küçük bir kaza nedeniyle tek gözünü kaybetmiştir. Yaşar Kemal, ilköğrenimine Burhanlı köyü ilkokulunda başladı, Kadirli Cumhuriyet İlkokulu’nda tamamladı. Adana’da ortaokula devam etti. Ortaokul son sınıftayken okulu bırakmak zorunda kaldı ve amelebaşılık, ırgatlık, çeltik tarlalarında kontrolörlük , arzuhalcilik, öğretmenlik, kütüphane memurluğu gibi çeşitli işlerde çalıştı.
Yaşar Kemal 1950 yılında siyasi nedenlerle bir yıl Kozan Cezaevi’nde tutuklu kaldı, sonra serbest bırakıldı. Yazar, bu olaydan sonra 1951 yılında İstanbul’a yerleşti ve kısa bir işsizlik döneminden sonra Cumhuriyet Gazete’sinde fıkra ve röportaj yazarlığına başladı. Cumhuriyet gazetesindeki bu görevi 1963 yılına kadar devam etti.
Yazar, “Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün” röportajıyla Gazeteciler Cemiyeti Özel Başarı Armağanı’nı, ilk romanı olan “İnce Memed” ile 1955 yılında Varlık Roman Armağanı’nı, 1974 yılında “Demirciler Çarşısı Cinayeti”adlı eseriyle Madaralı Roman Ödülü’ nü, kazandı.
Ayrıca “Yer Demir Gök Bakır” ile 1977′de Fransa’da Edebiyat Eleştirmenleri Sendikası tarafından yılın en iyi yabancı romanı seçildi. “Binboğalar Efsanesi” ile 1979′da yaz dönemi için Büyük Edebiyat Jürisi tarafından seçilen kitaplar arasında yer aldı ve 1984 yılında Fransa’nın Légion D’Honneur nişanını aldı.
Adana’da yetişmesinden dolayı eserlerinde Torosları, Çukurova’yı ve o yörenin insanlarının çektiği yaşam sıkıntılarını, ezilişini, ağalık, kan davaları gibi toplumsal olayları dile getiren Yaşar Kemal, roman, deneme, öykü, çocuk romanı, derleme gibi farklı edebi eserlerle Türk Edebiyatı’na katkıda bulunmuştur.

Doktorların yoğun bakımda kebap partisi!

Hastanenin yoğun bakımında çekildiği iddia edilen görüntüler sosyal medyayı salladı.


Elazığ’da bir özel hastanenin yoğun bakım ünitesinde çekildiği iddia edilen görüntüler şaşkına uğrattı. Doktorlar, titizlikle bakılması gereken ağır hastaya aldırış bile etmeden ziyafet çektiler.
Hastanın tedavisi ve bakımının yaşamsal önemi olduğu yerlerden biri olan yoğun bakımda çalışan personelin kebap keyfi büyük tepki çekti.

YOĞUN BAKIMDA KEBAP ZİYAFETİ
Gazeteci Burhan Akdağ’ın paylaştığı fotoğraflarda hastane içinde bile yasak olması gerekirken, yoğun bakım ünitesinde doktorların kebap ziyafeti verdiği görülüyor.

SOSYAL MEDYADA TEPKİ
Bir sehpa üzerine serilen gazetelerin üstüne konulan kebabı doktorlar afiyetle yerken arka planda ise ameliyattan çıkmış bir hastanın kendinden geçmiş görüntüsü yer alıyor.
İnternette yer alan fotoğraflara ise çok sert tepkiler geldi. Sözcü


Hakan Uzan'ın telekız pazarlığı belgeselde

Firari işadamı Hakan Uzan'ın telekız pazarlığı IDX kanalında yayınlanan 'Canavar Anneler' isimli belgesele konu oldu.

Belgeselde çocuk sahibi olup suça karışmış annelerinin hikayesini anlatıyor. Milyarderlere eskort kız pazarlayan ajansın sahibi Michelle Braun, yaptığı bir röportajda Hakan Uzan'ın kendisine yılda 3 milyon dolar ödediğini iddia etmişti.

 Uzan , Türkiye'nin en ünlü GSM operatörlerinden birinin milyarder patronu diye tanıtıldı. Belgeselde Uzan'ın Michelle Braun ile yaptığı görüşmeler temsili olarak yer verildi. Uzan'ı ikizi kadar benzeyen bir oyuncu canlandırdı. (Günaydın-Yüksel Aytuğ)

Schengen'le ilgili şok teklif

PARİS’te hiciv dergisi Charlie Hebdo’ya yapılan saldırının ardından küresel bir boyut kazanan “Je suis Charlie” protestosu Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda da kendine yer bulurken kontrolsüz seyahat olanağı sağlayan Schengen sistemine yönelik tartışmalar iyiden iyiye kızışıyor.

Basına konuşan Fransa’daki aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin lideri aynı zamanda da AP üyesi Marine Le Pen, “Fransa’nın sınırlarının kontrolünü ele almasının zamanı geldi. Silah tüccarlarına ve teröristlere yardımcı olan Schengen’i askıya almalıyız” dedi. Serbest dolaşımı “çılgın” bir fikir olarak değerlendiren ve Schengen’in ardında yatanın “ideolojik körlük” olduğunu savunan Le Pen, “Ülkemize giren ve çıkana karar vermekte özgür olmalıyız” diye konuştu.

Değişikliğe gerek yok

Le Pen’in bu açıklamaları yaptığı sırada AP Genel Kurulu’nda ülkesinin AB Dönem Başkanlığı’nın sona ermesi nedeniyle konuşma yapan İtalya Başbakanı Matteo Renzi ise “Düşmanlarımız bizi öldürmek değil, yaşam biçimimizi değiştirmek istiyor. Evet, düşman var, inkâr edilemez. Ama bu din değil; ideoloji, fanatizm” ifadelerini kullanıp Schengen’de değişikliğe ihtiyaç olmadığını belirterek, “Duvarları yükseltmek Avrupalılık olamaz” dedi. AP’deki ikinci büyük grup olan Sosyalistler Grubu’nun lideri Gianni Pittella ise Schengen’i askıya alma önerisinin “delice” olduğunu söyledi.
Neler değişebilir
Schengen konusunda kısa vadede atılabilecek en hızlı adımı dış sınırlardaki kontrollerin yasal düzenlemeler çerçevesinde AB vatandaşlarına da gerektiği gibi uygulanacak şekilde artırılması oluşturuyor. Schengen konusu başta olmak üzere terörle mücadele konusunda AB çapında kararların 12 Şubat’ta Brüksel’de yapılacak zirveden çıkması bekleniyor. Ulusal çapta ise şimdiden farklı öneriler söz konusu. Fransa’da cezaevindeki radikal İslamcı tutukluların izole edilmesi, İngiltere’de internette radikal faaliyetlere kısıtlama getirilmesi, İtalya’da terörizm için süper savcı uygulaması ve radikallerin 24 saat izlenmesi, Almanya’da ise istihbarat birimleri arasında işbirliğinin artırılması tartışılıyor.

"Bugün bu çocuğa sahip çıkamıyoruz"

GENELKURMAY eski Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 2010 yılında Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’nde 9 askerin şehit olduğu Gediktepe karakoluna yönelik PKK baskınında yaralanan ve ziyareti sırasında, 'Burada dikili taş olmaya razıyım' sözü ile unutamadığı asker Volkan Demir ile Gaziantep’te karşılaştı. Başbuğ, halen bacaklarında şarapnel parçası bulunan askerin işsiz olduğunu öğrenince "Bugün bu çocuğa sahip çıkamıyoruz, acı bir durum ne diyeyim?" sözleriyle üzüntüsünü dile getirdi.

Hakkari’nin Şemdinli ilçesi’nin Irak sınırındaki Gediktepe Karakolu’na, 19 Haziran 2010’da PKK’lı teröristler tarafından saldırı düzenlendi. 9 askerin şehit olduğu saldırıda aralarında aslen Giresunlu olan ancak Gaziantep’te yaşayan er Volkan Demir’in de bulunduğu 14 asker yaralandı. Bu saldırıdan bir gün sonra Gediktepe Karakolu’na o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ giderek inceleme yaptı ve yaralı askerlerle görüştü.

Ziyaret sırasında yaralı askerlerden Volkan Demir’in terhisine 50 gün kaldığını öğrenen Orgeneral İlker Başbuğ, o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’a, ’terhis süresi kısalan askerleri sınırda görevlendirmeme’ yönünde görüş bildirdi. Ancak bu teklifi duyan Volkan Demir, Başbuğ ve Erdoğan’ı, "Arkadaşlarımın şehit olduğu, yaralandığı Gediktepe’de değil 50 gün, bir ömür askerlik yapmaya, dikili taş olmaya razıyım’ sözleriyle duygulandırdı.

O SÖZÜNDEN HATIRLADI

Bacağındaki şarapnel parçalarına rağmen askerliğini Gediktepe’de tamamlayarak Gaziantep’e dönen ve bir süre psikolojik tedavi gören Volkan Demir, çatışmanın ardından hafif yaralı olduğu ve hastanede tedavi görmediği gerekçesiyle gazilik unvanını elde edemedi. 

Ağır işlerde çalışamayan ve bacaklarındaki şarapnel parçaları da halen duran Demir, aramasına rağmen bir türlü iş bulamadı. Volkan Demir, Gediktepe’de Recep Tayyip Erdoğan ve İlker Başbuğ ile birlikte çekilmiş çerçevelettiği fotoğraf ile 'Atatürk ve Cumhuriyet' konulu söyleşi için Gaziantep’e gelen İlker Başbuğ’un yanına gitti. İlker Başbuğ, kendisini tanıtan Volkan Demir’i, fotoğrafa bakınca 'dikili taş olurum' sözünden hatırladı.


''BU ÇOCUĞA SAHİP ÇIKAMIYORUZ, ACI''

Bir süre sohbet ettiği Volkan Demir’in bacaklarında hala şarapnel parçası bulunduğunu ve işsiz olduğunu öğrenen Başbuğ, duruma üzülerek şöyle konuştu:
"İşsiz olmasına üzüldüm. Ben o gün ziyarette, ’terhisine az süre kalanları sınır hattından geriye alalım, geri hizmette kullanalım’ önerisinde bulundum. Bu askerimiz o zaman bu teklifi duyunca; ’Burada dikili taş olmaya razıyım’ dedi. Başbakan da orada, bu sözü ben bugün gibi hatırlıyorum. Bugün bu çocuğa sahip çıkamıyoruz, acı bu. Ne diyeyim yani? Ülkede şehitlerinize, gazilerinize ve size hizmet eden emeklilerinize sahip çıkacaksınız. Bir devlet, bir millet şehitlerinin geride bıraktıklarına, gazilerine ve emeklilerine sahip çıkmıyorsa o ülkenin geleceğini ben parlak görmüyorum."

PROF. ARPACIOĞLU İLGİLENECEK

İlker Başbuğ, yeniden gördüğü için mutlu olduğunu ifade ettiği Volkan Demir’in tedavisi ve iş bulması için yardımcı olacağını söyledi. İlker Başbuğ daha sonra, bir düşünce grubu başkanı da olan Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ömer Arpacıoğlu’na kendisini duygulandıran askeri tanıttı, tedavisi ve iş bulması için ilgilenmesini istedi. 

Prof. Dr. Arpacıoğlu da bu isteğe olumlu yanıt vererek, askerin bacaklarındaki şarapnellerin çıkarılması ve kalıcı bir iş bulmasına yardım edeceğini söyledi. Hürriyet

Banyoda düşen 4 aylık hamile kadın öldü

İZMİR’in Buca İlçesi’nde, evinin banyosunda ayağının kayması sonucu düşerek başını yere çarptığı öne sürülen, yeni evli 4 aylık hamile 28 yaşındaki Sevde Keyvan, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.

Olay, bugün saat 00.30 sıralarında Yenigün Mahallesi numara 59/1’de meydana geldi. İddiaya göre, yıkanırken dengesini kaybeden Sevde Keyvan, yere düşerek başını beton zemine çarptı.    

Keyvan’ın uzun süre banyodan çıkmamasından şüphelenen eşi Mehmet Keyvan içeri girdi. Eşini yerde baygın olarak bulan Mehmet Keyvan, durumu sağlık ve polis ekiplerine bildirdi. İhbar üzerine gelen sağlık ekiplerinin yaptığı müdahalenin ardından Sevde Keyvan, ambulansla Buca Seyfi Demirsoy Hastanesi’ne kaldırıldı.

Burada tedaviye alınan Sevde Keyvan, yapılan müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi. Keyvan’ın cesedi, kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için otopsi yapılmak üzere İzmir Adli Tıp Kurumu Morgu’na kaldırıldı. Mehmet Keyvan ile 5 aylık evli olan Sevde Keyvan’ın 4 aylık hamile olduğu belirtildi.

Cumhuriyet önünde olağanüstü güvenlik

Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo'nun bugünkü sayısından bir bölümünün Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanacağı haberleri üzerine, gazete binası önünde polis güvenlik önlemi aldı. Gece yarısı gazeteye çıkan sokaklar tedbir amaçlı polis tarafından trafiğe kapatıldı. Gazete önündeki yolu kullanmak isteyen çok sayıda vatandaş geri dönmek zorunda kaldı. Sabah saat 09:00 sıralarında güvenlik önlemleri azaltıldı, sokaklar trafiğe açıldı. Gece yarısı matbaa çıkışında da kamyonlar durduruldu ve gazeteye bakıldı. Yaklaşık 40 dakika süren kontrollerin sonunda kamyonların dağıtıma çıkmasına izin verildi.

Fransa'da 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırının ardından, ilk sayısını çıkartacak olan Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo'nun bir bölümünün Cumhuriyet gazetesinde yayınlanacağı haberleri üzerine, Şişli'de bulunan Cumhuriyet gazetesi binası önünde polis güvenlik önlemi aldı.

CUMHURİYET'TE BUGÜN NE VAR? 
FRANSA’da 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırının ardından, Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo yeni sayısıyla çıktı; raflarda yerini aldı. Cumhuriyet gazetesi de, dünya genelinde 16 dilde 3 milyon basılan 16 sayfalık Charlie Hebdo Dergisi’nden 4 sayfa yazı ve karikatür seçkisine yer verdi.
Gazetede yayımlanan bölümlerde, saldırıyı kınamak için sokaklara çıkanların resimlerinin üzerine konuşma baloncuğu açılarak "özgürlük" ve "demokrasi" yazıları yazıldı. Dergide Katoliklerin dini lideri Papa Francisco karikatürleri yer aldı. Bir karikatürde Nijerya’da Boko Haram örgütünün öldürdüğü 2 bin kişiden bahsedildi. Derginin yazarı Antonio Fischetti "Ölmediler İşte" başlıklı yazısında, silahlı saldırıda hayatını kaybeden arkadaşlarından bahsetti; onlara özlemini dile getirdi. Saldırıda hayatını kaybeden yazar ve çizerlerin karikatürlerine de yer verildiği görüldü.

Saat 24.00 sıralarında "akrep" diye tabir edilen zırhlı polis aracı gazete binası önünde beklemeye başladı. Saat 01.00'dan itibaren de gazeteye çıkan Şişli Büyükdere Caddesi'ni Abide-i Hürriyet Caddesi'ne bağlayan yol, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sokağı ve İstiklal Sokak güvenlik şeridi ve demir bariyerlerle araç trafiğine kapatıldı. Sabah saatlerinde kapanan yolları kullanarak işe ve okula gitmek isteyen çok sayıda vatandaş geri dönmek zorunda kaldı. (Hürriyet)

Cumhuriyet tarihinde bir 'ilk' daha yaşanacak!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Türk siyaset tarihine not düşülecek bir kabulde bulunacak. Cumhuriyet tarihine damga vuran Çankaya Sofrası, bugünkü kabulle birlikte Cumhurbaşkanlığı Sofrası olarak adlandırılacak.


Milliyet'ten Aydın Hasan'ın haberine göre Çankaya Sofrası, Mustafa Kemal Atatürk’ün yakın çevresiyle biraya gelip Kurtuluş Savaşı yılları ile sonrasında önemli kararları alıp tartıştığı  bir sofraydı. Bu sofraya önce bugün Müze Köşk olarak adlandırılan tarihi bina sahne oldu. Bu gelenek, 1932 yılından sonra Pembe Köşk’te devam etti.

Abdullah Gül, 2007 yılında Cumhurbaşkanı olduğunda unutulan bu geleneği sürdürdü.

Dönemin Cumhurbaşkanı Gül; kültür, sanat ve bilim dünyamızın önde gelen isimleriyle fikir alışverişinde bulunmak amacıyla, Prof. Dr. Halil İnalcık ile Prof. Dr. Talat Halman`ı 28 Kasım 2007; Doğan Hızlan, Selim İleri, Adalet Ağaoğlu, Elif Şafak, Rasim Özdenören ve Hilmi Yavuz`u ise 4 Şubat 2008 tarihlerinde öğle yemeğinde ağırladı.

İlk defa halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı olan Erdoğan da, bu geleneği sürdürme kararı aldı.

Ancak Erdoğan’ın bugün saat 13.00’deki programında Cumhurbaşkanlığı Sofrası ifadesi yer aldı.

Böylece Çankaya Sofrası geleneği de Cumhurbaşkanlığı Sofrası olarak resmi olarak değiştirilmiş oldu.

13 Ocak 2015 Salı

Hangi asker hangi devletin

Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı, çeşitli dönemlerinde tarih sahnesinde yer almış olan 16 Türk devletinin askerlerini giysileriyle temsil eden uygulamayı Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki resmi karşılama törenlerinde kullanmaya önümüzdeki süreçte de devam edecek.

Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Muhafız Alayı'na mensup 16 askerin, resmi karşılama törenlerine, Cumhurbaşkanlığı forsunda yıldızlarla simgelenmiş durumdaki Türk devletlerinin askerlerinin giysileriyle katılmaları bundan sonraki resmi karşılamalarda da sürecek. Bu yeni projenin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bilgisi dahilinde Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı tarafından gerçekleştirildiği kaydedildi.

Bu yeni uygulamayla birlikte Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nın bando, tören taburu gibi unsurlarına 16 Türk devletinin askerlerini temsil eden askerler de eklenmiş oldu. Törene temsil ettikleri devletin askerlerin üniformalarıyla iştirak eden 16 muhafızın nerede nasıl duracakları konusunda kesin bir kural bulunmadığı;  yapılacak farklı planlamalarla tören alanında farklı biçimde konumlandırılmalarının da mümkün olduğu öğrenildi.

İlk kez Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın resmi karşılama töreninde kullanılan 16 askerin kıyafetlerinin, araştırmalar neticesinde aslına uygun olarak hazırlatılmış oldukları kaydedildi.


HANGİ ASKER HANGİ TÜRK DEVLETİNİN
Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndaki merdivenin sağında yer alan askerler (aşağıdan yukarıya) 1- Babür İmparatorluğu, 2- Hazar Kağanlığı, 3 - Uygur Kağanlığı, 4 - Avar Kağanlığı, 5 - Harezmşah Devleti, 6 - Gazneli Devleti, 7 - Altınordu Devleti ve 8 -Karahanlı Devleti'ni temsil ediyor.

Merdivenin solunda yer alan muhafızlar ise (aşağıdan yukarıya) 9 - Osmanlı İmparatorluğu, 10 - Göktürk Kağanlığı, 11 - Timur İmparatorluğu, 12 - Selçuklu İmparatorluğu, 13 - Akhun İmparatorluğu, 14 - Avrupa Hun İmparatorluğu, 15 - Batı Hun İmparatorluğu ve 16 - Büyük Hun İmparatorluğu'nu temsil ediyor. (hürriyet.com.tr)

Tokalaşmayan Müslüman yandı

17 kişinin öldüğü terör saldırılarının ardından başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkeleri, 11 Eylül olayından sonra ABD’nin yaptığı gibi küresel güvenlik planını tartışıyor.
Artık Fransa da 'kulak' kesilecek 

Paris’teki AB bakanları toplantısından çıkan mesajlar, Schengen koşullarının sertleşeceğini gösterdi. Fransa'da ise bundan sonra kritik kurumların başına polis dikilecek, “dinleme” ve internet kontrolü yasasında değişikliğe gidilecek. Dinlemelerin kapsamı genişletilecek. Dünden itibaren Fransa’daki 700 Yahudi okuluna 5 bin polis takviyesi yapıldı.

Tokalaşmayan Müslüman yandı

İspanya'da 'Cihatçılara karşı şok plan' başlığı altında hazırlanan bir tasarıda, komşu, öğretmen ve hatta doktorlar çevresinde gördüğü, eğitim verdiği veya muayene ettiği "radikal dinci"leri en yakın yetkiliye ihbar edebilecek. Plan ilk olarak Müslüman ağırlıklı semtlerde uygulanacak. Bölgenin öğretmenlerine ve doktorlarına özel yetkiler verilecek. Bu kişiler elini tokalaşmaya vermeyen, doktor muayanesinde soyunmak istemeyen Müslümanları fişleyebilecek.  (Akşam)

Abdest uyuşturucu krizini geçiriyor!

Uyuşturucu ile Mücadele, Kimsesizlere Bakma ve Koruma Derneği Genel Başkanı Ebubekir Demirci, uyuşturucu meselesinin ancak dinle çözüleceğini söyledi.

Bursa’nın Yenişehir ilçesinde Erbakan Vakfı tarafından ‘Uyuşturucu olmadan yetişen gençlik’ konulu konferans tertiplendi. Vakfın tesislerinde gerçekleştirilen konferansa konuşmacı olarak Uyuşturucu ile Mücadele, Kimsesizlere Bakma ve Koruma Derneği Genel Başkanı Ebubekir Demirci ve Genel Sekreter Adnan Yalanız katıldı. Konferansın açılış konuşmasını yapan Erbakan Vakfı Yenişehir Şubesi Başkanı Osman Kıryak, ülkemizin ve gençliğin kanayan yarası olan uyuşturucunun önlenmesi ve zararlarının anlatılabilmesi için böyle bir çalışma içine girdiklerini belirterek, “Her geçen gün çoğalan ve gençliğimizi manen, madden, ahlaken mahveden, bağımlıların hayatına mal olan uyuşturucu illetinin her kesimden insanı dehşete düşürdüğü aşikardır. Biz de bu meselede elimizi taşın altına koymak istedik” dedi.

Uyuşturucu ile Mücadele, Kimsesizlere Bakma ve Koruma Derneği Genel Başkanı Ebubekir Demirci, uyuşturucu meselesinin ancak dinle çözüleceğini belirterek, “Uyuşturucu krizine giren insanlara abdest aldırıyoruz, kriz bitiyor. Bunu birçok uyuşturucu müptelasının üzerinde denedik ve aynı neticeyi aldık. Sevgi verilmeyen her çocuk uyuşturucuya müptela olur. Evlatlarımıza sahip çıkıp, onlara sevgi vermek bizim birinci vazifemizdir. Bizler çocuklarımızın kabiliyetlerini keşfedip ortaya çıkarmazsak onları yanlış yönlere sevk ederiz” diye konuştu.
Genel Sekreter Adnan Yalanız ise, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” zihniyetinin yanlış olduğunu belirterek, “O yılan bir gün bize de bulaşır. Kendi ailemizi değil, çevremizi de bu konuda uyarıp elimizi taşın altına koymalıyız” dedi.

12 Ocak 2015 Pazartesi

HIV virüsü taşıyan kadın öldü, bebeği için karar verilecek

İzmir’de geri gönderim merkezinde kaldığı sırada tüberkülozdan ölen, ancak aynı zamanda da HIV virisü taşıdığı belirlenen Kamerunlu Tamfu Nancy Nkeni’nin cenazesini, ABD’de bulunan ailesinin gelip alacağı bildirildi. Ancak halen Çocuk Esirgeme Kurumu’nda bulunan bebeğinin hemen Nkeni’nin ailesine verilmeyeceği, uluslararası çocuk hukukuna göre karar verildikten sonra aileye teslim edilebileceği belirtildi.


Geçen nisan ayında pasaportuyla Türkiye’ye giriş yaptıktan sonra İzmir’e gelen Tamfu Nancy Nkeni’nin, film gibi bir hayat sürdüğü ortaya çıktı. Birçok Uzakdoğu ve Afrika ülkesinde kalan Nkeni, Avupa ülkelerine, oradan da ailesinin yaşadığı ABD’ye geçebilmek için İzmir’e geldiği öne sürüldü.

KOLAY GEÇİŞ İÇİN hamilelik İDDİASI

Tamfu Nancy Nkeni’nin İzmir’de de, Avrupa ülkelerinde özellikle de Kaçak olarak geçeceğiYunanistan’da vatandaşlık hakkını kolay elde edebilmek için hamile kaldığı ileri sürüldü. Ancak İzmir’den istediği geçişi sağlayamayan, bunun sonrasında da fuhuş yapmak zorunda kalan Nkeni, doğuştan HIV virüsü taşımasının yanı sıra, burada kaldığı sağlıksız koşullar sonrasında tüberküloz hastalığına yakalandı. Geçen Ağustos ayında Tepecik eğitim Hastanesi’nde bebeğini dünyaya getirdikten sonra bir yandan da tüberküloz tedavisi gören Tamfu Nancy Nkeni, Yabancılar Geri Gönderim Merkezi’ne alındı. Bebeğiyle olumsuz yaşam koşullarından kurtulması için polisin yaptığı girişimler de sonuçsuz kalınca Nkeni, üç hafta önce bir kez daha fenalaştı. Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan Nkeni, bu kez yaşamını yitirdi.

AVUKATI: FUHUŞA ZORLANDI

Cenazesi halen Adli Tıp Kurumu’nda bulunan Tamfu Nancy Nkeni’nin avukatı Emine Sarı, talihsiz kadının yaşamıyla ilgili açıklamalar yaptı. Birçok ülkeyi gezen ve ailesinin yanına gitmeyi isteyen Nkeni’nin fuhuşa zorlandığını, onun da vatandaşlık hakkı kazanmak için hamile kalmış olabileceğini kaydeden Sarı şunları söyledi:

"Tamfu Nancy Nkeni, bebeğiyle zor koşullarda yaşıyordu. Onun için hem bizim hem de polisin girişimleri oldu ama, bir türlü farklı bir kurumun misafirhanesine aldıramadık. Sağlık durumu iyi diyorlardı ama o yoğun bakımdan üç hafta çıkamadı, ardından da hayatını kaybetti. Onu ölümünde bir ihmaller zinciri olduğuna inanıyorum. Zaten savcılık soruşturma başlattı. Eminim ailesi geldiğinde de onlar da şikayetçi olacaklardır. Ailesi yakında Türkiye’ye gelip cenazesini ABD’ye götürecek. Bizim de burada hukuki takiplerimiz sürecek."

BEBEK İÇİN KARAR SONRA

Tamfu Nancy Nkeni’nin ailesinin, halen Çocuk Esirgeme Kurumunda bulunan kız bebeği almak istedikleri, ancak bunun için uluslararası hukuk kurallarının işletileceği kaydedildi. Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü yetkilileri Türkiye’de otomotik bir velayet sisteminin olmadığını, başvurunun bakanlık nezdinde, uluslararası hukuk kurallarına göre değerlendirilip, ondan sonra karar verileceğini açıkladı. DHA



Bonzai kullanan genç donarak öldü

Sultanbeyli'de bonzai kullandığı iddia edilen genç, boş bir arazide donarak hayatını kaybetti. Gencin uyuşturucunun etkisiyle soğuğu hissetmediği ve bu şekilde hayatını kaybettiği ifade edildi.

Edinilen bilgilere göre olay Sultanbeyli otoban gişelerinin yanındaki yeşillik alanda meydana geldi. Boş arazide bir ceset gören vatandaşlar, durumu polise bildirdi. Olay yerine gelen polis, bonzai içtiği belirtilen şahsın, donarak hayatını kaybettiğini belirledi. Cesedin üzerinde yapılan incelemede Selman Gökpınar adına düzenlenmiş kimliğe ulaşıldı. Ceset incelemelerin ardından Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Polis, cesedin hemen yanında bonzai içmek için kullanılan ve ‘kova' olarak tabir edilen pet şişeyi de buldu. Gencin uyuşturucunun etkisiyle soğuğu hissetmediği ve hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Hürriyet