Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 7 Haziran- 1 Kasım arasındaki belirsiz dönemin kendisi sayesinde atlatıldığını belirterek, “Güçlü Cumhurbaşkanlığı sayesinde krize meydan verilmeden geçirilmesi, milletimizin memnuniyetini daha da arttırmıştır. Geldiğimiz noktadan geriye dönüşün mümkün olmadığını herkes kabul etmek durumundadır. Türkiye’nin geldiği yer hem yeni anayasayı hem başkanlık sistemini acil bir ihtiyaç olarak önümüze çıkarmıştır” dedi.
Eyüp Belediyesi tarafından inşası tamamlanan yeni hizmet binası ve 13 tesisin toplu açılışı dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Açılışa Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ile çok sayıda bakan katıldı. Erdoğan şunları söyledi:
SAYIN DAVUTOĞLU’NA TEŞEKKÜR: Bölgemizin ve ülkemizin geçtiği şu önemli günlerde belli sıkıntılar yaşanıyor. Bizlerin de aramızdaki birliği, beraberliği çok daha güçlendirmemiz lazım. Biliyorsunuz, iktidar partisi olan AK Parti, 22 Mayıs’ta kongreye gitme kararı aldı. Sayın Başbakan da, bu kongrede aday olmayacağını açıkladı. Ben de huzurlarınızda Sayın Davutoğlu’na teşekkür ediyorum.
BU BİR BAYRAK YARIŞI: Şimdi, 22 Mayıs’taki kongrede seçilecek kişi, Sayın Davutoğlu’ndan bu bayrağı devralacak ve hizmet yarışı bu şekilde sürüp gidecek.
TAKİP ETMEMDEN RAHATSIZ OLUYORLAR: 40 yıllık dava arkadaşlarımın içinde bulunduğu, kurucu genel başkanı olduğum, 12 yıl başbakanlığını yürüttüğüm partiyle ilgili gelişmeleri yakından takip etmem birilerini rahatsız ediyor. Niye rahatsız oluyorsun? Bundan daha doğal ne olabilir.
CUMHURBAŞKANI SAYESİNDE YÖNETİM BOŞLUĞU OLMAZ: Bugünkü Türkiye, dünün rotasız, amaçsız Türkiyesi değil. Milletimiz, kendi oylarıyla seçtiği Cumhurbaşkanı sayesinde, seçimler ve hükümetler gelip geçse de ülke yönetiminde bir boşluk olmadığını, olmayacağını artık çok iyi biliyor. Esasen benim başkanlık sistemi konusunu gündeme getirmemin sebebi de budur.
ARTIK HERKES KABUL ETMELİ: Milletimiz, 2007 anayasa değişikliğiyle hukuki altyapısı hazırlanan, 10 Ağustos 2014 seçimiyle de fiili adımı atılan yeni dönemin faydasını görmüştür. Bilhassa, 7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri arasındaki belirsizlik döneminin, güçlü Cumhurbaşkanlığı sayesinde krize meydan verilmeden geçirilmesi, milletimizin memnuniyetini daha da arttırmıştır. Geldiğimiz noktadan geriye dönüşün mümkün olmadığını, artık herkes kabul etmek durumundadır.
KİŞİSEL TALEP DEĞİL: Yeni anayasa, başkanlık sistemi konusu da Tayyip Erdoğan’ın kişisel talebi değildir. Türkiye’nin bugüne kadar yaşadığı tecrübeler sonunda geldiği yer, hem yeni anayasayı, hem başkanlık sistemini acil bir ihtiyaç olarak önümüze çıkarmıştır.
BAŞKANLIKTA BUNLAR OLMAZ: Meclis’te, komisyonlarda olanları görüyorsunuz değil mi? Başkanlık sisteminin olduğu ülkede bunları göremezsiniz.
BU DEĞİŞİMDEN KORKMAYA GEREK YOK: ŞU anda 64’üncü Hükümet görev başında, 22 Mayıs’tan sonra 65’inci Hükümet kurulacak. Aynı şekilde, şahsım 12’nci Cumhurbaşkanı olarak bu görevde bulunuyorum. Başkanlık sistemine geçtikten sonra, milletimizin teveccühüyle bu göreve gelecek kişi Türkiye’nin 1’inci başkanı olarak görevine başlayacak. Bu değişimden korkmaya gerek yok. Tam tersine, herkesten bu değişime destek vermesini, katkı sağlamasını bekliyoruz. Meseleyi kişiselleştirenlerin, ülkeye ve millete karşı sorumluluktan kaçtıklarını biliyoruz. Bu konjonktürde kendilerini veya kendi arzu ettikleri birini milletimizin başkan olarak seçmeyeceğini görenler, halkın gönlünü kazanmaya çalışmak yerine sistemi tıkamayı tercih ediyorlar. Böyle bir anlayışı kabul etmiyoruz. Türkiye, bu anlayışa rağmen 13 yıldır tarihi reformlara imza attı. İnşallah, yine bunlara rağmen yeni anayasa ve başkanlık sistemini hayata geçireceğiz. Bizim için asıl olan milletimizin tercihidir, milletimizin menfaatidir.
BİZ YOLUMUZA SEN YOLUNA: SURİYE’de 12 milyon insan mağdur edilmiş, 600 bine yakın masum katledilmişken, hiçbir Müslüman bu vebalden kendini ayrı tutamaz. Şu anda Bangladeş’teki gelişmelere sessiz kalanlar da bu vebalden kurtulamaz. Türkiye dört bir yanından terör örgütlerinin ve onlara destek olan güçlerin doğrudan dolaylı saldırısı altında iken şu anda AB bakın ‘Vize için terörle mücadele yasasını değiştireceksiniz’ diyor. Siz önce Avrupa Parlamentosu’nun yanında çadır kuran teröristlere müsaade ederken bu zihniyetinizi niye değiştirmiyorsunuz? Teröristlere çadır kurdurtacaksın ve onlara orada imkân sağlayacaksın ve bunu demokrasi adına yaptığını söyleyeceksin. Bize de ‘Vize kaldıracağım bunun şartı, şunu değiştirmen...’ Kusura bakma, hadi bakalım biz yolumuza gidiyoruz, sen de yoluna git. Kiminle anlaşabiliyorsan onlarla da anlaş.
YENİ BİR KRİTER DEĞİL: AB’nin Terörle Mücadele Yasası’nda değişiklik yapılmasına yönelik talebi yeni bir kriter değil. Bu kriter, Brüksel ile Ankara arasında Geri Kabul Anlaşması (GKA) – vize liberalizasyonu sürecinde yapılan görüşmelerde başından bu yana yer alan kriterlerden biri. Türkiye, bu kriterin vize muafiyeti için karşılanması gereken 72 kriterden biri olmasına ve yol haritasında yer almasına Aralık 2013’te onay verdi. Bu kriter bağlamında Türkiye’den adil yargılanma, ifade özgürlüğü, toplantı ve dernek kurma özgürlüğü gibi konularda AB ülkeleriyle uyumlu düzenlemeler isteniyor. Türkiye’nin bu alanda her şeyden önce terör tanımını uyumlaştırması ve kapsamını daraltması gerekiyor. DHA
7 Mayıs 2016 Cumartesi
TRT muhabirinin kolunu ısırdı, sosyal medya yıkıldı
Çekim için Filistin'e giden TRT muhabiri, Osmanlı döneminde doğduğunu ve 100 yaşında olduğunu söylediği Alemmiye Hammude ile konuşmaya çalışırken Alemmiye ninenin muhabirin kolunu ve elini ısırması dikkat çekti. Sosyal medyayı da yıkan bu röportajdan 4 gün sonra Alemmiye ninenin öldüğü öğrenildi.
KORKTUĞU GÖZLERDEN KAÇMADI
TRT Türk'de gezi programı yapan ekip Filistin'e gitti. TRT muhabiri Osmanlı döneminde doğduğunu ve 100 yaşını aştığını söylediği Alemmiye Hammude ile konuşmaya çalıştı. Muhabir yaşlı kadına Osmanlı döneminden söz ederken, Alemmiye nine ise muhabirin kolunu ve elini ısırmaya çalışması dikkat çekti. TRT muhabiri ise bu sırada Hammude ninenin kendilerini öpücüklere boğduğunu söyledi.
Bu arada röportajdan 4 gün sonra Alemmiye Hammude'nin öldüğü öğrenildi.
KORKTUĞU GÖZLERDEN KAÇMADI
TRT Türk'de gezi programı yapan ekip Filistin'e gitti. TRT muhabiri Osmanlı döneminde doğduğunu ve 100 yaşını aştığını söylediği Alemmiye Hammude ile konuşmaya çalıştı. Muhabir yaşlı kadına Osmanlı döneminden söz ederken, Alemmiye nine ise muhabirin kolunu ve elini ısırmaya çalışması dikkat çekti. TRT muhabiri ise bu sırada Hammude ninenin kendilerini öpücüklere boğduğunu söyledi.
Bu arada röportajdan 4 gün sonra Alemmiye Hammude'nin öldüğü öğrenildi.
Bu karar 30 bin kişiyi etkileyecek
İstanbul Gaziosmanpaşa’da 30 bin evi etkileyeceği belirtilen ‘acele kamulaştırma kararı’nın iptali için İstanbul İdare Mahkemesi’nde toplu dava açıldı. Sosyal Haklar Derneği’nin avukatlarından Can Atalay, “Acele kamulaştırma kararı, ancak milli müdafaa gibi istisnai durumlarda alınır” dedi.
İstanbul Gaziosmanpaşa’da 5 bin parsellik alandaki taşınmazlar için Bakanlar Kurulu kararıyla verilen ‘acele kamulaştırma kararı’nın iptali için İstanbul İdare Mahkemesi’nde toplu dava açıldı. Gaziosmanpaşa’da oturan yaklaşık 1000 kişi adına dava açan Sosyal Haklar Derneği’nin avukatlarından Can Atalay, kararın Gaziosmanpaşa’da 30 bin evi ve yaklaşık 110 bin kişiyi etkileyeceğini belirterek, “Acele kamulaştırma kararı, ancak milli müdafaa gibi son derece istisnai durumlarda alınabilecek bir karardır, burada ise rant için böyle bir karar alınıyor” dedi.
RİSKLİ ALAN İLAN EDİLDİ
İstanbul Gaziosmanpaşa’da ‘riskli alan’ ilan edilen yerlerde bulunan bazı taşınmazlar hakkında Bakanlar Kurulu tarafından acele kamulaştırma kararı verilmişti. 10 Nisan’da Resmi Gazete’de yayımlanan kararda, riskli alan sınırları içerisinde kalan bazı taşınmazların Gaziosmanpaşa Belediyesi tarafından kamulaştırılacağı belirtilmişti.
Avukat Can Atalay, söz konusu alanın daha önce 2013 yılında Bakanlar Kurulu tarafından “riskli alan” ilan edilmesine karar verildiğini, ancak Danıştay’ın bu kararı iptal ettiğini söyledi.
Atalay, “2015’te ‘te Bakanlar Kurulu aynı alanı yeniden riskli bölge ilan etti, 10 Nisan’da da acele kamulaştırma kararı çıktı. Bu kadar büyük bir kamulaştırma alanında taşınmazların ne yapılacağı da belli değil. Bu, burada oturan insanların mülkiyet hakkını kısıtlayan çok ağır bir uygulama. Burada asıl amaç, emeğiyle geçinen bu insanları buradan sürmek” diye konuştu.
PROTESTO ETTİLER
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin önünde toplanan yaklaşık 150 kişilik bir grup da ellerinde pankartlar taşıyarak Bakanlar Kurulu kararını protesto ettiler. Gaziosmanpaşa Barınma Hakkı Meclisi’nden Canan Can, “Depremdir, riskli alandır denilerek aslında rant için ilan edilen bu acele kamulaştırma kararlarına karşı geldik ve gelmeye de devam ediyoruz. Bu dava, tüm Türkiye için örnek teşkil edecek bir davanın ilk adımıdır” dedi.
‘ELİMİZDEN ALINMAK İSTENİYOR’
DAVACILARDAN Makbule Ekinci (60) de, “Bizim yıllarca çalışarak, dişimizden tırnağımızdan artırarark aldığımız evlerimizi elimizden almak istiyorlar. Evimi elimden alırlarsa biz nerede oturacağız? Buna karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi.
Bakanlar Kurulu’nun aldığı karar, ilçenin Bağlarbaşı, Karlıtepe, Küçükköy, Sarıgöl, Silahtarağa, Yenimahalle, Yenidoğan ve Yıldıztabya mahallelerindeki 4 milyon 300 bin metrekarelik alanı ve yaklaşık 30 bin evi kapsıyor. Hürriyet
İstanbul Gaziosmanpaşa’da 5 bin parsellik alandaki taşınmazlar için Bakanlar Kurulu kararıyla verilen ‘acele kamulaştırma kararı’nın iptali için İstanbul İdare Mahkemesi’nde toplu dava açıldı. Gaziosmanpaşa’da oturan yaklaşık 1000 kişi adına dava açan Sosyal Haklar Derneği’nin avukatlarından Can Atalay, kararın Gaziosmanpaşa’da 30 bin evi ve yaklaşık 110 bin kişiyi etkileyeceğini belirterek, “Acele kamulaştırma kararı, ancak milli müdafaa gibi son derece istisnai durumlarda alınabilecek bir karardır, burada ise rant için böyle bir karar alınıyor” dedi.
RİSKLİ ALAN İLAN EDİLDİ
İstanbul Gaziosmanpaşa’da ‘riskli alan’ ilan edilen yerlerde bulunan bazı taşınmazlar hakkında Bakanlar Kurulu tarafından acele kamulaştırma kararı verilmişti. 10 Nisan’da Resmi Gazete’de yayımlanan kararda, riskli alan sınırları içerisinde kalan bazı taşınmazların Gaziosmanpaşa Belediyesi tarafından kamulaştırılacağı belirtilmişti.
Avukat Can Atalay, söz konusu alanın daha önce 2013 yılında Bakanlar Kurulu tarafından “riskli alan” ilan edilmesine karar verildiğini, ancak Danıştay’ın bu kararı iptal ettiğini söyledi.
Atalay, “2015’te ‘te Bakanlar Kurulu aynı alanı yeniden riskli bölge ilan etti, 10 Nisan’da da acele kamulaştırma kararı çıktı. Bu kadar büyük bir kamulaştırma alanında taşınmazların ne yapılacağı da belli değil. Bu, burada oturan insanların mülkiyet hakkını kısıtlayan çok ağır bir uygulama. Burada asıl amaç, emeğiyle geçinen bu insanları buradan sürmek” diye konuştu.
PROTESTO ETTİLER
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin önünde toplanan yaklaşık 150 kişilik bir grup da ellerinde pankartlar taşıyarak Bakanlar Kurulu kararını protesto ettiler. Gaziosmanpaşa Barınma Hakkı Meclisi’nden Canan Can, “Depremdir, riskli alandır denilerek aslında rant için ilan edilen bu acele kamulaştırma kararlarına karşı geldik ve gelmeye de devam ediyoruz. Bu dava, tüm Türkiye için örnek teşkil edecek bir davanın ilk adımıdır” dedi.
‘ELİMİZDEN ALINMAK İSTENİYOR’
DAVACILARDAN Makbule Ekinci (60) de, “Bizim yıllarca çalışarak, dişimizden tırnağımızdan artırarark aldığımız evlerimizi elimizden almak istiyorlar. Evimi elimden alırlarsa biz nerede oturacağız? Buna karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi.
Bakanlar Kurulu’nun aldığı karar, ilçenin Bağlarbaşı, Karlıtepe, Küçükköy, Sarıgöl, Silahtarağa, Yenimahalle, Yenidoğan ve Yıldıztabya mahallelerindeki 4 milyon 300 bin metrekarelik alanı ve yaklaşık 30 bin evi kapsıyor. Hürriyet
Can Dündar'a 5 yıl 10 ay hapis
MİT TIR’larına ait görüntüleri yayınladıkları gerekçesi ile Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, davanın dördüncü duruşması dün İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmaya Can Dündar ve Erdem Gül katıldı. Davanın müştekileri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT Müsteşarlığı avukatları da hazır bulundu. Gizli yapılan duruşmaya sadece Dündar ve Gül’ün eşleri izleyici olarak alındı. Savcı Evliya Çalışkan’ın mütalasının okunmasının ardından söz verilen Can Dündar ve Erdem Gül savunmalarına 6 Mayıs 1972’de idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşla anarak başladı. Suçlamaları kabul etmeyen Dündar, “Diliyoruz ki habercilikten ceza almayalım. Bu bütün gazeteciler üzerinde Demokles kılıcı yerleştirir. Suçsuz olduğumuza inanıyoruz” dedi.
‘SUÇLU DEĞİL GAZETECİYİZ’
Gül de “Büyük hukukçu Faruk Erem’in ‘Suçluyu kazıyın, ardından insan çıkar’ sözünü hatırlatmak istiyorum. Buradaki suçluyu kazıyın, altından gazeteci çıkıyor. Biz suçlu değiliz gazeteciyiz” diye konuştu.
KARAR İÇİN 2,5 SAAT ARA VERDİ
Dündar ve Gül’ün son sözlerinin sorulmasının ardından mahkeme heyeti 17.30’da kararı hazırlamak için duruşmaya ara verdi. Saat 19.50’de yeniden başlayan duruşmada mahkeme kararını açıklamadan önce dosya üzerindeki gizlilik kararını kaldırarak koridorda bekleyen basın mensupları, milletvekillerini de duruşma salonuna aldı.
BAŞKAN, ‘GEÇMİŞ OLSUN’ DEDİ
Duruşma başlamadan önce mahkeme başkanı Canel Rüzgar, duruşma arasında silahlı saldırıya uğrayan Can Dündar’a “Bu alçakça saldırıyı kınıyoruz. Heyet olarak hayretle karşıladık. Şiddetle ve lanetle kınıyoruz” dedi. Duruşma savcısı Evliya Çalışkan da Can Dündar’a “Geçmiş olsun” dedi.
Mahkeme heyeti, varlığı yönünde henüz kesin bir yargı hükmü mevcut olamayan bir örgüte (FETÖ/PDY) yardım etmek şeklinde yüklenen suçtan bu aşamada herhangi bir hüküm kurulamayacağına dikkat çekerek, “Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan dosyanın ayrılarak yargılamanın devamına karar verdi.
DARBEYE TEŞEBBÜSTEN BERAAT
Dündar ve Gül’ün TIR’ı durduran ve yargılanmakta olan sanıklarla önceye dayalı veya eylem sırasında herhangi bir irtibat ve ilişkilerinin bulunmadığını ifade ederek “Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan beraatlerine karar verdi.
CASUSLUK İSPAT EDİLEMEDİ
‘Siyasal ve askeri casusluk maksadıyla hareket etmek’ suçun gerçekleşmesi için zorunlu olan ‘Başka bir devletle veya terör örgütü ile anlaşma olgusu’nun hukuk uygun şekilde elde edilmiş delillerle ispat edilemediği belirtildi.
Sanıkların eylemin oluş ve kabulüne göre “Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçlarından değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.
GİZLİ BİLGİLERİ AÇIKLAMAKTAN CEZA
Can Dündar’ın, “Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçundan alt sınırdan uzaklaşarak 7 yıl hapisle cezalandırılmasına karar verdi. Geçmişi, sabıkasız oluşu ve geleceği üzerindeki etkisini dikkate alarak Dündar’a verilen cezayı 5 yıl 10 aya indirdi. Erdem Güle Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçundan verilen 6 yıl hapis cezası da aynı gerekçelerle 5 yıla indirdi. Gül ve Dündar hakkındaki yurt dışına çıkış yasağını da kaldıran mahkeme heyeti, karara itiraz yolunun açık olduğunu hatırlattı. DHA
Duruşmaya Can Dündar ve Erdem Gül katıldı. Davanın müştekileri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT Müsteşarlığı avukatları da hazır bulundu. Gizli yapılan duruşmaya sadece Dündar ve Gül’ün eşleri izleyici olarak alındı. Savcı Evliya Çalışkan’ın mütalasının okunmasının ardından söz verilen Can Dündar ve Erdem Gül savunmalarına 6 Mayıs 1972’de idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşla anarak başladı. Suçlamaları kabul etmeyen Dündar, “Diliyoruz ki habercilikten ceza almayalım. Bu bütün gazeteciler üzerinde Demokles kılıcı yerleştirir. Suçsuz olduğumuza inanıyoruz” dedi.
‘SUÇLU DEĞİL GAZETECİYİZ’
Gül de “Büyük hukukçu Faruk Erem’in ‘Suçluyu kazıyın, ardından insan çıkar’ sözünü hatırlatmak istiyorum. Buradaki suçluyu kazıyın, altından gazeteci çıkıyor. Biz suçlu değiliz gazeteciyiz” diye konuştu.
KARAR İÇİN 2,5 SAAT ARA VERDİ
Dündar ve Gül’ün son sözlerinin sorulmasının ardından mahkeme heyeti 17.30’da kararı hazırlamak için duruşmaya ara verdi. Saat 19.50’de yeniden başlayan duruşmada mahkeme kararını açıklamadan önce dosya üzerindeki gizlilik kararını kaldırarak koridorda bekleyen basın mensupları, milletvekillerini de duruşma salonuna aldı.
BAŞKAN, ‘GEÇMİŞ OLSUN’ DEDİ
Duruşma başlamadan önce mahkeme başkanı Canel Rüzgar, duruşma arasında silahlı saldırıya uğrayan Can Dündar’a “Bu alçakça saldırıyı kınıyoruz. Heyet olarak hayretle karşıladık. Şiddetle ve lanetle kınıyoruz” dedi. Duruşma savcısı Evliya Çalışkan da Can Dündar’a “Geçmiş olsun” dedi.
Mahkeme heyeti, varlığı yönünde henüz kesin bir yargı hükmü mevcut olamayan bir örgüte (FETÖ/PDY) yardım etmek şeklinde yüklenen suçtan bu aşamada herhangi bir hüküm kurulamayacağına dikkat çekerek, “Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan dosyanın ayrılarak yargılamanın devamına karar verdi.
DARBEYE TEŞEBBÜSTEN BERAAT
Dündar ve Gül’ün TIR’ı durduran ve yargılanmakta olan sanıklarla önceye dayalı veya eylem sırasında herhangi bir irtibat ve ilişkilerinin bulunmadığını ifade ederek “Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan beraatlerine karar verdi.
CASUSLUK İSPAT EDİLEMEDİ
‘Siyasal ve askeri casusluk maksadıyla hareket etmek’ suçun gerçekleşmesi için zorunlu olan ‘Başka bir devletle veya terör örgütü ile anlaşma olgusu’nun hukuk uygun şekilde elde edilmiş delillerle ispat edilemediği belirtildi.
Sanıkların eylemin oluş ve kabulüne göre “Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçlarından değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.
GİZLİ BİLGİLERİ AÇIKLAMAKTAN CEZA
Can Dündar’ın, “Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçundan alt sınırdan uzaklaşarak 7 yıl hapisle cezalandırılmasına karar verdi. Geçmişi, sabıkasız oluşu ve geleceği üzerindeki etkisini dikkate alarak Dündar’a verilen cezayı 5 yıl 10 aya indirdi. Erdem Güle Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçundan verilen 6 yıl hapis cezası da aynı gerekçelerle 5 yıla indirdi. Gül ve Dündar hakkındaki yurt dışına çıkış yasağını da kaldıran mahkeme heyeti, karara itiraz yolunun açık olduğunu hatırlattı. DHA
6 Mayıs 2016 Cuma
Bıyıklı Bekir Bozdağ
Bursa'nın merkez Osmangazi ilçesi 11 EylülBulvarı üzerindeki yeni adliye binasının temel atma törenine katılan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ yeni imajıyla dikkat çekti. Bozdağ'ın bıyık bıraktığı görüldü.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bıyık bıraktı.
Bursa'nın merkez Osmangazi ilçesi 11 EylülBulvarı üzerindeki yeni adliye binasının temel atma töreni, Adalet Bakanı Bekin Bozdağ, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Gençlik ve SporBakanı Akif Çağatay Kılıç, AK Partimilletvekilleri ile Bursa protokolünün katılımıyla gerçekleştirildi. Törende Adalet Bakanı Bekir Bozdağ yeni imajıyla dikkat çekti. Bozdağ'ın bıyık bıraktığı görüldü.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bıyık bıraktı.
Bursa'nın merkez Osmangazi ilçesi 11 EylülBulvarı üzerindeki yeni adliye binasının temel atma töreni, Adalet Bakanı Bekin Bozdağ, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Gençlik ve SporBakanı Akif Çağatay Kılıç, AK Partimilletvekilleri ile Bursa protokolünün katılımıyla gerçekleştirildi. Törende Adalet Bakanı Bekir Bozdağ yeni imajıyla dikkat çekti. Bozdağ'ın bıyık bıraktığı görüldü.
Saldırganın yakasına ilk Can Dündar'ın eşi yapıştı
Gazeteci Can Dündar'a saldırıdan hemen sonra eşi Dilek Dündar saldırganın kaçmaması için yakasına yapıştı.
Çağlayan Adliyesi önünde Can Dündar'a yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırıda eşi Dilek Dündar'ın tavrı dikkat çekti. Saldırgan iki el ateş eder etmez Can Dündar'ın eşi Dilek Dündar saldırganın kaçmasını engellemek için yakasına yapışarak tuttu.
Dilek Dündar'ın yanında bulunan CHP Milletvekili Muharrem Erkek ise, saldırganın boşta kalan elini tutup boğazından yakaladı. Yaklaşık 1 dakika saldırgan bu şekilde etkisiz hale getirilmeye çalışıldı daha sonra sivil polisler saldırgana müdahale etti.
Saldırı olayını anlatan Dilek Dündar, "Silahı görünce üzerine gittim. O sırada ’vatan hainisin’ deyip iki defa ateş açtı. Can’ı o sırada başka bir yere kaçırdılar" dedi.
Çağlayan Adliyesi önünde Can Dündar'a yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırıda eşi Dilek Dündar'ın tavrı dikkat çekti. Saldırgan iki el ateş eder etmez Can Dündar'ın eşi Dilek Dündar saldırganın kaçmasını engellemek için yakasına yapışarak tuttu.
Dilek Dündar'ın yanında bulunan CHP Milletvekili Muharrem Erkek ise, saldırganın boşta kalan elini tutup boğazından yakaladı. Yaklaşık 1 dakika saldırgan bu şekilde etkisiz hale getirilmeye çalışıldı daha sonra sivil polisler saldırgana müdahale etti.
Saldırı olayını anlatan Dilek Dündar, "Silahı görünce üzerine gittim. O sırada ’vatan hainisin’ deyip iki defa ateş açtı. Can’ı o sırada başka bir yere kaçırdılar" dedi.
Bağdat Caddesi'ndeki tecavüz dehşetinde son dakika gelişmesi
Kadıköy'de 19 yaşındaki üniversite öğrencisi E.F.B.'ye tecavüz ettiği gerekçesiyle servis şoförü Cengiz A.'nın "Cinsel saldırı" ve "Nitelikli gasp" suçlarını işlediğini gerekçesiyle 45 yıl hapis cezası verildi. Mahkeme tecavüzcü için hiçbir indirim yapmadı, cezayı en üst sınırdan verdi.
Kadıköy'de 19 yaşındaki Üniversite öğrencisi E.F.B.’ye tecavüz ettiği gerekçesiyle "Nitelikli cinsel saldırı" ve "Nitelikli gasp" suçlarından yargılanan servis şoförü Cengiz Ay 45 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
DURUŞMAYA YOĞUN KATILIM
Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın 2. duruşmasına tutuklu sanık Cengiz Ay, mağdur E.F.B. ve taraf avukatları katıldı. E.F.B.’nin anne ve babasının da katıldığı duruşmaya Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın avukatı da geldi. Duruşma öncesi yoğun güvenlik önlemi alınırken E.F.B.’nin arkadaşları ile Kadın Cinayetleri Durduracağız Platformu üyeleri de duruşmayı takip etti.
45 YIL HAPİS, İNDİRİM UYGULANMADI
Duruşmada Cumhuriyet Savcısı’nın esas hakkındaki mütalaasının ardından mahkeme heyeti kararını açıkladı. Cengiz Ay’ın "Nitelikli cinsel saldırı" suçundan 30 yıl, "Nitelikli gasp" suçundan ise 15 yıl olmak üzere toplamda 45 yıl hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi. Sanığın olaydan sonraki davranışları, herhangi bir pişmanlık göstermemiş olmasını dikkate alan mahkeme, verilen cezada herhangi bir indirime de gitmedi. Sanığın "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçunu işlediğini ifade eden mahkeme bu suç yönünden ise Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. DHA
Kadıköy'de 19 yaşındaki Üniversite öğrencisi E.F.B.’ye tecavüz ettiği gerekçesiyle "Nitelikli cinsel saldırı" ve "Nitelikli gasp" suçlarından yargılanan servis şoförü Cengiz Ay 45 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
DURUŞMAYA YOĞUN KATILIM
Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın 2. duruşmasına tutuklu sanık Cengiz Ay, mağdur E.F.B. ve taraf avukatları katıldı. E.F.B.’nin anne ve babasının da katıldığı duruşmaya Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın avukatı da geldi. Duruşma öncesi yoğun güvenlik önlemi alınırken E.F.B.’nin arkadaşları ile Kadın Cinayetleri Durduracağız Platformu üyeleri de duruşmayı takip etti.
45 YIL HAPİS, İNDİRİM UYGULANMADI
Duruşmada Cumhuriyet Savcısı’nın esas hakkındaki mütalaasının ardından mahkeme heyeti kararını açıkladı. Cengiz Ay’ın "Nitelikli cinsel saldırı" suçundan 30 yıl, "Nitelikli gasp" suçundan ise 15 yıl olmak üzere toplamda 45 yıl hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi. Sanığın olaydan sonraki davranışları, herhangi bir pişmanlık göstermemiş olmasını dikkate alan mahkeme, verilen cezada herhangi bir indirime de gitmedi. Sanığın "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçunu işlediğini ifade eden mahkeme bu suç yönünden ise Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. DHA
Nihat Hoca'nın bu pozu sosyal medyayı salladı!
ATV ekranlarında izleyici ile buluşan ve zaman zaman yaptığı yorumlarla haberlere konu olan ünlü ilahiyatçı Nihat Hatipoğlu'nun hayranlarından biriyle çekildiği kare olay oldu.
Nerede çekildiği bilinmeyen fotoğraf, kısa sürede sosyal medyada en çok paylaşılanlar arasına girdi.
ELEŞTİREN DE VAR NORMAL BULAN DA
Bu kare üzerinden bazı kesimler ünlü ilahiyatçıyı eleştirirken, bazıları da fotoğrafın son derece normal olduğunu savundu.
Nerede çekildiği bilinmeyen fotoğraf, kısa sürede sosyal medyada en çok paylaşılanlar arasına girdi.
ELEŞTİREN DE VAR NORMAL BULAN DA
Bu kare üzerinden bazı kesimler ünlü ilahiyatçıyı eleştirirken, bazıları da fotoğrafın son derece normal olduğunu savundu.
Ahmet Davutoğlu'nun kullandığı 'Refik' kelimesi ne demek?
Başbakan Ahmet Davutoğlu yaptığı konuşma esnasında ‘Evvel refîk bade'l-tarîk’ demişler; sözü büyük yankı uyandırdı. Peki Refik ne demek? Başbakan bu sözü kime ithafen söyledi. Başbakan'ın ‘Evvel refîk bade'l-tarîk’ sözü ne anlama geliyor.
Ahmet Davutoğlu'nun konuşmasında geçen Refik olmak tabiri, birçok kişinin aklında soru işareti yarattı. Başbakan Ahmet Davutoğlu yaptığı açıklama esnasında kullandığı refik kelimesi ile gündeme oturdu. Peki Başbakan'ın kullandığı refik kelimesi hangi anlama geliyor?
REFİK OLMAK NE DEMEKTİR?
Açıklamada cümle içerisinde kullandığı "refik olma özelliğiyle bağdaştıramadım" ve "AK Parti'nin devamı için refik değişmesi için genel başkanın değişmesi kararı bende hasıl oldu" sözleri dinleyenlerin kafasında soru işareti oluşturdu.
Kelime, Türk Dil Kurumu'nun sözlüğüne göre, ilk anlamı bakımından arkadaş ve dost ifadesini vermektedir. İkinci anlamı ise, eş, koca ve zevç manasına gelmektedir. Kuran-ı Kerim'de Nisâ suresi içerisinde de geçen kelime, mealen şu şekilde buyrulmuştur:
Kim Allahü teâlâya ve Resûl'e itâat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine lütuflarda, ihsânlarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehîdler ve sâlih kişilerle berâberdir. Bunlar ne güzel refiktirler. (Nisâ sûresi: 69) Aynı zamanda Hadis-i şeriflerde de kullanılan terim, dini kaynaklarda şu şekilde yer almaktadır:
Önce refîk sonra yol. (Şâh-ı Nakşibend) Yâ Rab! Kabrimi Ravda-i Cennet et, Yalnız bırakma, refîkim rahmet et. (M. Sıddîk Gümüş)
Allahü teâlâ refîktir, yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri ve başka hiçbir şeye vermediğini yumuşak davranana ihsân eder. (Hadîs-i şerîf-Müslim)
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun dün partisini olağanüstü genel kurula götürme kararını açıklamasının ardından Google Trends listesinde refik aramalarında gözle görülür bir artış yaşandı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu dün düzenlediği basın toplantısında birçok defa arkadaş, dost, eş anlamına gelen Refik kelimesini kullanmıştı. Davutoğlu’nun kullandığı bu kelime, TDK'nın Türkçe sözlüğünde bugüne kadar 234 milyon 702 bin 21 kez sorgulandı. TDK'da, Refik kelimesinin ilk anlamı arkadaş, dost karşılığını bulurken, ikinci anlamında eş, koca ve zevc olarak yer alıyor.
Ahmet Davutoğlu'nun konuşmasında geçen Refik olmak tabiri, birçok kişinin aklında soru işareti yarattı. Başbakan Ahmet Davutoğlu yaptığı açıklama esnasında kullandığı refik kelimesi ile gündeme oturdu. Peki Başbakan'ın kullandığı refik kelimesi hangi anlama geliyor?
REFİK OLMAK NE DEMEKTİR?
Açıklamada cümle içerisinde kullandığı "refik olma özelliğiyle bağdaştıramadım" ve "AK Parti'nin devamı için refik değişmesi için genel başkanın değişmesi kararı bende hasıl oldu" sözleri dinleyenlerin kafasında soru işareti oluşturdu.
Kelime, Türk Dil Kurumu'nun sözlüğüne göre, ilk anlamı bakımından arkadaş ve dost ifadesini vermektedir. İkinci anlamı ise, eş, koca ve zevç manasına gelmektedir. Kuran-ı Kerim'de Nisâ suresi içerisinde de geçen kelime, mealen şu şekilde buyrulmuştur:
Kim Allahü teâlâya ve Resûl'e itâat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine lütuflarda, ihsânlarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehîdler ve sâlih kişilerle berâberdir. Bunlar ne güzel refiktirler. (Nisâ sûresi: 69) Aynı zamanda Hadis-i şeriflerde de kullanılan terim, dini kaynaklarda şu şekilde yer almaktadır:
Önce refîk sonra yol. (Şâh-ı Nakşibend) Yâ Rab! Kabrimi Ravda-i Cennet et, Yalnız bırakma, refîkim rahmet et. (M. Sıddîk Gümüş)
Allahü teâlâ refîktir, yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri ve başka hiçbir şeye vermediğini yumuşak davranana ihsân eder. (Hadîs-i şerîf-Müslim)
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun dün partisini olağanüstü genel kurula götürme kararını açıklamasının ardından Google Trends listesinde refik aramalarında gözle görülür bir artış yaşandı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu dün düzenlediği basın toplantısında birçok defa arkadaş, dost, eş anlamına gelen Refik kelimesini kullanmıştı. Davutoğlu’nun kullandığı bu kelime, TDK'nın Türkçe sözlüğünde bugüne kadar 234 milyon 702 bin 21 kez sorgulandı. TDK'da, Refik kelimesinin ilk anlamı arkadaş, dost karşılığını bulurken, ikinci anlamında eş, koca ve zevc olarak yer alıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan AB'ye rest: Biz yolumuza siz yolunuza...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun ayrılmasından sonra göç ve vize anlaşmaları konusunda işbirliği çağrısı yapan Avrupa Birliği'ne sert yanıt verdi: Kusura bakma biz yolumuza gidiyoruz, sen de yoluna git!
Eyüp Belediyesi hizmet binası ve toplu açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, vize konusuna değinerek AB'ye sert çıktı:
"Türkiye dört bir yanından terör örgütlerinin ve onlara destekçilerinin saldırısı altındayken, şu anda AB vize için 'Terörle mücadele yasasını değiştireceksiniz' diyor. Siz önce AB Konseyi önünde çadır kuranlara karşı zihniyetinizi niye değiştirmiyorsunuz? Onlara çadır kurduracaksınız, demokrasi için olduğunu söyleyeceksin; bize de vizeyi kaldıracağım şartı şu. Biz yolumuza gidiyoruz, siz de yolunuza gidin. Kiminle anlaşabiliyorsan onla anlaş."
AB ÇAĞRIDA BULUNMUŞTU
AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Hansjörg Haber, düzenlenen bir basın toplantısında yaptığı açıklamada, "Davutoğlu hükümetiyle iyi bir işbirliğimiz vardı, mülteci anlaşması bu hükümetin önerdiği bir girişimdi" şeklinde konuşmuştu. Haber, "Bu anlaşmayı tamamına erdirebilmek için teknik konularda devamlılığın yanı sıra, kriterlerin yerine getirilmesi için de gönüllü olunmasına ihtiyaç duyulmaktadır" açıklamasını yapmıştı. Hürriyet
Google'da herkes 'refik'i aradı
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun dün partisini olağanüstü genel kurula götürme kararını açıklamasının ardından Google Trends listesinde refik aramalarında gözle görülür bir artış yaşandı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu dün düzenlediği basın toplantısında birçok defa arkadaş, dost, eş anlamına gelen Refik kelimesini kullanmıştı. Davutoğlu’nun kullandığı bu kelime, TDK'nın Türkçe sözlüğünde bugüne kadar 234 milyon 702 bin 21 kez sorgulandı. TDK'da, Refik kelimesinin ilk anlamı arkadaş, dost karşılığını bulurken, ikinci anlamında eş, koca ve zevc olarak yer alıyor.
DAVUTOĞLU DÜN NE DEMİŞTİ?
Bu bağlamda son MKYK’da yaşananlar ve önergenin kendisi parti usulleri bakımından benim açımdan çok büyük bir önem arz etmiyor. Onun için ilk imzayı kendim attım. Ama takip edilen yöntemi, refik (arkadaş) olma özelliğiyle bağdaştıramadım, bağdaştıramam.
Başbakan Ahmet Davutoğlu dün düzenlediği basın toplantısında birçok defa arkadaş, dost, eş anlamına gelen Refik kelimesini kullanmıştı. Davutoğlu’nun kullandığı bu kelime, TDK'nın Türkçe sözlüğünde bugüne kadar 234 milyon 702 bin 21 kez sorgulandı. TDK'da, Refik kelimesinin ilk anlamı arkadaş, dost karşılığını bulurken, ikinci anlamında eş, koca ve zevc olarak yer alıyor.
DAVUTOĞLU DÜN NE DEMİŞTİ?
Bu bağlamda son MKYK’da yaşananlar ve önergenin kendisi parti usulleri bakımından benim açımdan çok büyük bir önem arz etmiyor. Onun için ilk imzayı kendim attım. Ama takip edilen yöntemi, refik (arkadaş) olma özelliğiyle bağdaştıramadım, bağdaştıramam.
Can Dündar'dan saldırı sonrası ilk açıklama
Can Dündar, kendisine yapılan saldırı girişiminden sonra açıklama yaptı
Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, saldırının bir gözdağı olduğunu söyledi. Dündar, saldırı girişimi sonrası yaptığı kısa açıklamada, "İyiyim bende bir şey yok. Mahkeme ara vermişti. Çıktığımızda böyle bir saldırı gerçekleşti. Nedir bilmiyorum. Sadece silahını bana yönelttiğini gördüm" diye konuştu. Saldırının doğrudan kendisine yönelik olduğunu ve saldırganı gördüğünü belirten Dündar, "Kim olduğunu bilmiyoruz sadece kimlerin hedef gösterdiğini biliyoruz. Kimlerin bizi hedef haline getirdiğini biliyoruz" dedi.
Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, saldırının bir gözdağı olduğunu söyledi. Dündar, saldırı girişimi sonrası yaptığı kısa açıklamada, "İyiyim bende bir şey yok. Mahkeme ara vermişti. Çıktığımızda böyle bir saldırı gerçekleşti. Nedir bilmiyorum. Sadece silahını bana yönelttiğini gördüm" diye konuştu. Saldırının doğrudan kendisine yönelik olduğunu ve saldırganı gördüğünü belirten Dündar, "Kim olduğunu bilmiyoruz sadece kimlerin hedef gösterdiğini biliyoruz. Kimlerin bizi hedef haline getirdiğini biliyoruz" dedi.
Can Dündar'a ateş etti muhabiri vurdu
Can Dündara'a Çağlayan Adliyesi'nde düzenlenen silahlı saldırıda NTV muhabiri Yağız Şenkal yaralandı.
O anlara tanıklık eden ve kendisi de seken kurşunlardan yaralanan NTV muhabiri Yağız Şenkal şunları söyledi:
Saldırgan gözaltında, Can Dündar adliyeye girdi ben de ambulans bekliyorum. Can Dündar’ın yanına birisi yaklaştı. Bir şeyler söyleyip ateş etti. O sırada seken kurşunlardan biri bana, bacağıma geldi.Şimdi ambulans geldi arkadaşlar beni tedavi ediyorlar. DHA
Can Dündar'a silahlı saldırı
MİT TIR'ları davasında kapsamında Çağlayan Adliyesi'nde bulunan Can Dündar'a silahlı saldırı girişiminde bulunuldu. Can Dündar'a adliye önünde iki el ateş edildi. Kurşun isabet etmeyen Can Dündar'ın durumu iyi. Kurşunlardan biri Dündar'ın yakınında bulunan NTV muhabiri Yağız Şenkal'in bacağını sıyırdı. Saldırgan gözaltında. Can Dündar'a silahlı saldırı gerçekleştiren kişinin Murat Şahin adlı kişi olduğu öğrenildi.
MİT TIR'ları davasının bugünkü duruşmasında mahkeme heyeti karar için ara verdi. Bu sırada adliye önünde Can Dündar gazetecilerin sorularını yanıtlarken bir şahıs yanına yaklaşıp slogan atarak ayaklarına doğru iki el ateş etti. Dündar silahlı saldırıda herhangi bir yara almazken, yanında bulunan NTV muhabiri Yağız Şenkal'in bacağını bir kurşun sıyırdı. Dündar ve Şenkal'in sağlık durumu iyi. Polisler şahsa hemen müdahale ederek gözaltına aldı. Can Dündar saldırı girişiminin ardından adliyeye döndü. Dündar, "Kim olduğunu bilmiyorum. Sadece bana yönelik silahını yönelttiğini gördüm. Kimlerin bizi hedef gösterdiğini biliyoruz. Umarım onlar ders alır" diye konuştu.
KİMLİK İDDİASI
Can Dündar'a saldıran kişinin üzerinden 1976 Sivas doğumlu kimlik çıkan Murat Şahin olduğu ortaya çıktı. Görgü tanıkları aldırganın "Seni yaşatmayacağım vatan haini" diye bağırdıktan sonra silahını ateşlediğini söyledi
MİT TIR'ları davasının bugünkü duruşmasında mahkeme heyeti karar için ara verdi. Bu sırada adliye önünde Can Dündar gazetecilerin sorularını yanıtlarken bir şahıs yanına yaklaşıp slogan atarak ayaklarına doğru iki el ateş etti. Dündar silahlı saldırıda herhangi bir yara almazken, yanında bulunan NTV muhabiri Yağız Şenkal'in bacağını bir kurşun sıyırdı. Dündar ve Şenkal'in sağlık durumu iyi. Polisler şahsa hemen müdahale ederek gözaltına aldı. Can Dündar saldırı girişiminin ardından adliyeye döndü. Dündar, "Kim olduğunu bilmiyorum. Sadece bana yönelik silahını yönelttiğini gördüm. Kimlerin bizi hedef gösterdiğini biliyoruz. Umarım onlar ders alır" diye konuştu.
KİMLİK İDDİASI
Can Dündar'a saldıran kişinin üzerinden 1976 Sivas doğumlu kimlik çıkan Murat Şahin olduğu ortaya çıktı. Görgü tanıkları aldırganın "Seni yaşatmayacağım vatan haini" diye bağırdıktan sonra silahını ateşlediğini söyledi
300 bin kişiye iş
Çalışma Bakanı Süleyman Soylu, esnek çalışmayı düzenleyen yeni İş Kanunu’nun köle tasarısı olmadığını belirterek kayıtdışını kayıtaltına alarak özel istihdam bürolarından iş sağlayarak 300 bin kişiye yeni istihdam yaratacaklarını söyledi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, İş Kanunu’nda değişiklik yapan tasarı ile ilgili detayları paylaştı. Düzenlemenin sendikaların nitelendirdiği gibi “köle tasarısı” olmadığını savunan Soylu, “Bu, Türkiye’de belki de ancak 250 bin kişiye, 300 bin kişiye yeni bir iş kapısı açacaktır.
Doğum yapan yerine özel istihdam bürosundan bir geçici kadın işçi temin edilecek ve yarı gün o çalışacak, yarı gün de ötekisi çalışacak” dedi. TBMM Genel Kurulu’nda İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın öneceki akşamki görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Soylu, merdiven altında, kayıtdışı çalışan insanları kayıt içine almak için böyle bir yasa tasarısı ortaya çıktığını dile getirdi. Soylu “Bugün hangi kadın evinde bir metal işiyle uğraşırken veya bir örgü işiyle uğraşırken veya bir kutu yapımı işiyle uğraşırken bir sosyal güvenlik sistemi içerisindedir? Bugün hiçbirisinin sosyal güvenlik sistemi yok” dedi.
GEÇİCİ DAİMİ İŞÇİ OLABİLİR Mİ
Soylu, bu düzenlemenin iş hayatında önemli bir süreci gerçekleştirecek anlayışı ortaya koyacağını vurgulayarak, “Kayıtdışı istihdam alanındaki tabloyu, bu tasarıyla istihdama döndürmeye çalışıyoruz. Bu tasarı, Türkiye’de 250-300 bin kişiye yeni bir iş kapısı, istihdam kapısı açacaktır” diye konuştu. “Kadınların sigortalı olmadan önce yaptıkları doğumla ilgili borçlanma gerçekleştirilebilir mi?” diye sorulduğunu ifade eden Soylu, “Bu yapılabilir ama aktüel dengemizi alt üst eder. Bunu yaptığımız andan itibaren, gelir-gider dengemizi yürütebilme kabiliyetine sahip olamayız. Eğer kadın doğum borçlanmasını, sigorta başlangıç tarihinden önceye çektiğimiz andan itibaren, bu, sigorta sistemi açısından sürdürülebilir olmayacaktır” ifadesini kullandı.
DOĞUM YAPAN KADIN YERİNE
Kadınlarla ilgili yapılan eleştiriyi son derece yanlış bulduğunu söyleyen Soylu “Son çıkardığımız kanunda, bir kadın doğum yaptığı zaman iki ay, dört ay, altı ay ve altı yaşına kadar, çocuğu okula gidene kadar bir şekilde yarı zamanlı çalışabilme fırsatına sahip. Yarı zamanlı çalışabilme fırsatına sahip olduğu zaman, işvereni ile, işyeri ile çalışan kadın arasında bir problem oluşabilir. Tam da bunu tahkim eden, orada onun daimî işçiliğini daimî kılan bir anlayıştır bu. Onun yerine özel istihdam bürosundan bir geçici kadın işçi temin edilecek ve yarı gün o çalışacak, yarı gün de ötekisi çalışacak ve orada doğum yapan ve doğum yapması sebebiyle de hem iki ay izin alan hem de yarı zamanlı çalışma hakkı bulunan kadının da iş akdiyle ilgili herhangi bir problem ortaya çıkmayacak” dedi.
Geçici daimi olmayacak
En önem verdikleri meselenin “Acaba geçici işçi olarak bir yere giren bir kişi muvazaayla daimî bir işçi olabilir mi?” olduğunu kaydeden Soylu yasada en az 50 adet tedbirle bunun önünü kestiklerini belirtti. Soylu şöyle devam etti: “Mümkün değil, bir hareket kabiliyeti söz konusu değildir. İşveren de bundan taraftır, işçi de bundan taraftır. İnsan geçici işçi olarak girer, ondan sonra başka bir iş yerinde çalışır, bu bir istihdam açma kanalıdır ve bu özellikle kadınları, gençleri, uzun süre işsiz kalanları önemli ölçüde istihdamla beraber buluşturma anlayışının kendisidir. Geçici işçiliğin daimî işçiliğe daimî işçiymiş gibi, daimî işçinin yerine oluşmasına imkân vermeyecek bir düzenleme ortaya koyduk. Geçici işçiyse o, süresi içerisinde geçici işçi olarak kalır, daimî işçi de daimî işçiliğini devam ettirir.”
Sigortalıda mevsimsel düşüş
Bakan Soylu 2015 Aralık ayında 12 milyon 794 bin toplam 4/A sigortalı olduğunu belirterek “2016 Ocakta 12 milyon 480 bin, 2016 Şubatta 12 milyon 495 bin, 2016 Martta 12 milyon 570 bin. Aralık, ocak, şubat ve mart aylarında her yıl mevsimsel bir düşüş söz konusudur özellikle çalışanlarda yani bu, 2015, 2014, 2013’te de aynısıdır. Bizim 4/A’lı sigortalı sayımız özellikle 2002, 2003’ten itibaren merdiven şeklinde çıkar yani kasım ve aralık aylarında en yükseğe vurur, aralık ayından sonra da ocak ayından itibaren de tam anlamıyla, geçen seneki ulaştığı noktadan 250 bin, 300 bin, 350 bin yukarıdan başlar” dedi. Hürriyet
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, İş Kanunu’nda değişiklik yapan tasarı ile ilgili detayları paylaştı. Düzenlemenin sendikaların nitelendirdiği gibi “köle tasarısı” olmadığını savunan Soylu, “Bu, Türkiye’de belki de ancak 250 bin kişiye, 300 bin kişiye yeni bir iş kapısı açacaktır.
Doğum yapan yerine özel istihdam bürosundan bir geçici kadın işçi temin edilecek ve yarı gün o çalışacak, yarı gün de ötekisi çalışacak” dedi. TBMM Genel Kurulu’nda İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın öneceki akşamki görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Soylu, merdiven altında, kayıtdışı çalışan insanları kayıt içine almak için böyle bir yasa tasarısı ortaya çıktığını dile getirdi. Soylu “Bugün hangi kadın evinde bir metal işiyle uğraşırken veya bir örgü işiyle uğraşırken veya bir kutu yapımı işiyle uğraşırken bir sosyal güvenlik sistemi içerisindedir? Bugün hiçbirisinin sosyal güvenlik sistemi yok” dedi.
GEÇİCİ DAİMİ İŞÇİ OLABİLİR Mİ
Soylu, bu düzenlemenin iş hayatında önemli bir süreci gerçekleştirecek anlayışı ortaya koyacağını vurgulayarak, “Kayıtdışı istihdam alanındaki tabloyu, bu tasarıyla istihdama döndürmeye çalışıyoruz. Bu tasarı, Türkiye’de 250-300 bin kişiye yeni bir iş kapısı, istihdam kapısı açacaktır” diye konuştu. “Kadınların sigortalı olmadan önce yaptıkları doğumla ilgili borçlanma gerçekleştirilebilir mi?” diye sorulduğunu ifade eden Soylu, “Bu yapılabilir ama aktüel dengemizi alt üst eder. Bunu yaptığımız andan itibaren, gelir-gider dengemizi yürütebilme kabiliyetine sahip olamayız. Eğer kadın doğum borçlanmasını, sigorta başlangıç tarihinden önceye çektiğimiz andan itibaren, bu, sigorta sistemi açısından sürdürülebilir olmayacaktır” ifadesini kullandı.
DOĞUM YAPAN KADIN YERİNE
Kadınlarla ilgili yapılan eleştiriyi son derece yanlış bulduğunu söyleyen Soylu “Son çıkardığımız kanunda, bir kadın doğum yaptığı zaman iki ay, dört ay, altı ay ve altı yaşına kadar, çocuğu okula gidene kadar bir şekilde yarı zamanlı çalışabilme fırsatına sahip. Yarı zamanlı çalışabilme fırsatına sahip olduğu zaman, işvereni ile, işyeri ile çalışan kadın arasında bir problem oluşabilir. Tam da bunu tahkim eden, orada onun daimî işçiliğini daimî kılan bir anlayıştır bu. Onun yerine özel istihdam bürosundan bir geçici kadın işçi temin edilecek ve yarı gün o çalışacak, yarı gün de ötekisi çalışacak ve orada doğum yapan ve doğum yapması sebebiyle de hem iki ay izin alan hem de yarı zamanlı çalışma hakkı bulunan kadının da iş akdiyle ilgili herhangi bir problem ortaya çıkmayacak” dedi.
Geçici daimi olmayacak
En önem verdikleri meselenin “Acaba geçici işçi olarak bir yere giren bir kişi muvazaayla daimî bir işçi olabilir mi?” olduğunu kaydeden Soylu yasada en az 50 adet tedbirle bunun önünü kestiklerini belirtti. Soylu şöyle devam etti: “Mümkün değil, bir hareket kabiliyeti söz konusu değildir. İşveren de bundan taraftır, işçi de bundan taraftır. İnsan geçici işçi olarak girer, ondan sonra başka bir iş yerinde çalışır, bu bir istihdam açma kanalıdır ve bu özellikle kadınları, gençleri, uzun süre işsiz kalanları önemli ölçüde istihdamla beraber buluşturma anlayışının kendisidir. Geçici işçiliğin daimî işçiliğe daimî işçiymiş gibi, daimî işçinin yerine oluşmasına imkân vermeyecek bir düzenleme ortaya koyduk. Geçici işçiyse o, süresi içerisinde geçici işçi olarak kalır, daimî işçi de daimî işçiliğini devam ettirir.”
Sigortalıda mevsimsel düşüş
Bakan Soylu 2015 Aralık ayında 12 milyon 794 bin toplam 4/A sigortalı olduğunu belirterek “2016 Ocakta 12 milyon 480 bin, 2016 Şubatta 12 milyon 495 bin, 2016 Martta 12 milyon 570 bin. Aralık, ocak, şubat ve mart aylarında her yıl mevsimsel bir düşüş söz konusudur özellikle çalışanlarda yani bu, 2015, 2014, 2013’te de aynısıdır. Bizim 4/A’lı sigortalı sayımız özellikle 2002, 2003’ten itibaren merdiven şeklinde çıkar yani kasım ve aralık aylarında en yükseğe vurur, aralık ayından sonra da ocak ayından itibaren de tam anlamıyla, geçen seneki ulaştığı noktadan 250 bin, 300 bin, 350 bin yukarıdan başlar” dedi. Hürriyet
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)