FETÖ darbe girişimi sonrası birçok kamu kurum ve kuruluşunda yürütülen çalışmalar kapsamında bugüne kadar 45 bin 954 personel görevden uzaklaştırıldı.
Başbakanlık, Kalkınma Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Türksat AŞ, ekonomi bakanlığı, Milli eğitim Bakanlığı (MEB), Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Başbakanlık Toplu konut İdaresi (TOKİ), Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunun (TAPDK) da aralarında bulunduğu birçok kamu kurum ve kuruluşunda görevden uzaklaştırma işlemi gerçekleştirildi.
Kalkınma Bakanlığında açığa alınan personel sayısı 82'ye ulaştı. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile bağlı, ilgili ve ilişkili kurumlarında toplam 560 personel; Ekonomi Bakanlığında 15, TÜİK'te 21 personel açığa alındı.
BTK merkez ve taşra teşkilatında görev yapan 170 kişi açığa alınırken, kurum destek hizmetlerinde çalışan 58 personele görevden el çektirildi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığında toplam açığa alınan personel sayısı 599 oldu.
DHMİ Genel Müdürlüğünde 139, TAPDK'da 8 personel görevden uzaklaştırıldı.
TOKİ Başkanlığında görevli 22 personel açığa alındı, TÜRKSAT AŞ'de 29 kişinin iş akitleri feshedildi.
Hazine Müsteşarlığında 2 genel müdür, bir genel müdür yardımcısı ve 5 daire başkanı dahil toplam 62 kişi açığa alındı.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına bağlı ilgili ve ilişkili kurumlardan 529 kişi görevden uzaklaştırıldı.
Orman ve Su İşleri Bakanlığında merkez ve taşra teşkilatında görevden uzaklaştırılan personel sayısı 197 oldu.
42 BİN 767
MEB'de merkez ve taşra teşkilatında görev yapan FETÖ ile irtibatlı kamu personeline yönelik yürütülen çalışma kapsamında açığa alınan personel sayısı 21 bin 738'e ulaştı. Ayrıca, 21 bin 29 öğretmen açığa alındı. Böylece MEB'de görevden uzaklaştırılan toplam personel 42 bin 767 oldu.
Milli Savunma Bakanlığınca 262 askeri hakim ve savcı görevden uzaklaştırıldı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığında FETÖ ile irtibatlı 58'i Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden olmak üzere çeşitli unvanlarda toplam 70 personel görevden el çektirildi.
Ankara Üniversitesinde görevli 4 öğretim elemanı açığa alındı.
Bülent Ecevit Üniversitesinde 20'si öğretim üyesi 11'i idari personel olmak üzere 31 kişi açığa alındı.
TRT'de 300, RTÜK'te de çeşitli unvanlardaki 29 personel görevlerinden uzaklaştırıldı.Hürriyet
25 Temmuz 2016 Pazartesi
Binali Yıldırım'dan 'TSK'da yeniden yapılanma' açıklaması
Başbakan Binali Yıldırım, "Bu darbe girişiminde de gördük ki burada bir güvenlik zafiyeti var. Hiyerarşi, komuta kademesiyle alt kademe arasında bazı sorunlar var. Bu sorunları ortadan kaldıracak şekilde yeniden yapılanmaya gideceğiz." dedi.
Başbakan Yıldırım, Bloomberg News'te katıldığı programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Türkiye'nin büyük bir felaketin eşiğinden döndüğünü belirten Yıldırım, şöyle devam etti:
"Maalesef silahlı, kanlı bir darbe girişimi, milletimizin direnciyle, hükümetimizin ve Cumhurbaşkanımızın dirayetiyle başarısız hale getirildi ve ülkede işler normale döndü. Bu darbeye sebep olanların bu işten kolay kurtulmalarını kimse beklemesin. Çünkü arkada 246 şehidimiz, binlerce yaralımız var. Bunların hesabı sorulacak. Hesap sorarken intikam duygusuyla hareket etmeyeceğiz, adalet ile hareket edeceğiz. Çünkü Türkiye bir hukuk devleti. Hukuk devletinin gereği neyse o yapılacak."
Başbakan Yıldırım, Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturmanın ne kadar derine gideceğini yargının belirleyeceğine dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı:
"Bizim belirlememiz söz konusu değil. Biz sadece yargının işini yapması için gerekli desteği vereceğiz. Ama zannediyorum büyük oranda zaten bu işin içinde olanlar, bu işe karışanlar, fiilen bu darbe girişimini yönetenler halihazırda zaten adalete teslim oldu. Geriye kalan çok fazla insan olduğunu düşünmüyorum. Şu anda zaten çatışma yok. Çatışma dediğiniz, 15 Temmuz gecesi saat gece 10.00'da başladı ve olay, ertesi günü sabah 04.00'te, 05.00'te bitti. Onun dışında herhangi bir çatışma, herhangi bir can kaybı söz konusu değil. 04.00'ten itibaren de artık bu işe karışan bütün zanlılar, şüpheliler toplanmaya başlandı. Şu anda onların sorguları devam ediyor. Bazılarının sorguları sürüyor, bazıları tutuklandı, bazıları da halen aranıyor."
Darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL uygulaması
FETÖ'nün darbe girişiminin ardından çıkarılan olağanüstü hal (OHAL) durumunun üç aydan daha fazla uzatılıp uzatılmayacağına yönelik soruya Başbakan Yıldırım, "Şöyle, Fransa'yı düşünün, Fransa'da bir terör hadisesi oldu. Birinci sefer yetmedi, ikinci sefer uzadı. Şimdi üçüncü kez de uzattılar. Altı ay daha uzattılar. Yani biz uzatmaktan yana değiliz. Bir kere bunu söyleyeyim. Ama üç ay içinde bütün bu işleri yoluna koyarsak, kaldırırız. Ama hala yapmamız gereken işler varsa, ihtiyaç varsa şüphesiz uzatmayı da gözardı etmeyiz, bunun bilinmesi gerekir." dedi.
"Fransa'da yaşanan olay ile Türkiye'de yaşanan olay kıyas bile kabul etmez." ifadesini kullanan Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çünkü orada sadece bir terör hadisesi oldu, insanlar hayatını kaybetti. Burada ülkenin rejimini değiştirmeye, demokrasiyi yok etmeye yönelik ciddi bir silahlı darbe girişimi var. Dolayısıyla bizim bu anlamda OHAL'de, Fransa'ya göre çok daha haklı gerekçelerimiz var. Bu OHAL, şunu özellikle ifade etmek isterim ki anayasaya dayanarak yapılmış bir iştir. Bizim anayasamıza göre dört şekilde OHAL veya sıkıyönetim var. Bir, ağır ekonomik koşular, ülkede büyük sıkıntılar varsa temel ihtiyaçlar karşılanamıyorsa olağanüstü hal ilan edilebilir. İki, büyük bir afet, felaket veya toplumsal şiddet olayları yaygınlaşmışsa olağanüstü hal ilan edilebilir. Bir de ülkenin rejimine, meşru hükümetine karşı bir darbe girişimi varsa olağanüstü hal ilan edilebilir. Biz bu durumu kullanarak olağanüstü hal ilan ettik."
Binali Yıldırım, olağanüstü hal uygulamasının vatandaş için değil, devlet için ilan edildiğini vurgulayarak, "Yani devlet için, hükümet için olağanüstü hal ilan ettik. Niye? Bu darbeye sebep olanları, bu darbenin doğurduğu sonuçları ortadan kaldırmak için gerekli hukuki süreçleri, reformları, yapısal değişiklikleri hızlı bir şekilde halletmek, bir daha darbe yaşanacak şartları ortadan kaldırmak... İşin özü, esası budur." dedi.
"Darbe girişimine karışan binlerce insan var"
"OHAL durumunda bir takım özel tedbirler devreye sokacak mısınız?" sorusu üzerine Yıldırım, "Bir kere gayet tabii ilk kanun hükmünde kararnameyi çıkardık. Bu kanun hükmünde kararnamede neler var? Bir kere çok sayıda insan gözaltına alındığı için, bunların sorgulaması için zaman lazım. 4 gündü, bunu 30 güne çıkardık. Sadece bu işle ilgili, yani darbe girişimine karışmış, ülkenin rejimini yıkmaya çalışanlarla ilgili binlerce insan var. Bunların sorgulamasının sağlıklı yapılması için bu süreyi uzattık." karşılığını verdi. Darbe girişimi sırasında hayatını kaybedenlerin şehit sayılması ve şehitlik, gazilik haklarından yararlanmaları için bir düzenleme yapıldığını anımsatan Yıldırım, söz konusu kişilerin yakınlarına da bir takım haklar sağlandığını bildirdi.
"Silahlı Kuvvetler başta olmak üzere, ciddi bir yeniden yapılanma ihtiyacı var"
Başbakan Yıldırım, ayrıca darbe girişiminde bulunan FETÖ'nün bütün okulları, hastaneleri, dernekleri ve vakıflarına el konulduğuna dikkati çekerek, "Devlet el koydu ama mülkiyetine el koydu. Ancak faaliyetleri kesintiye uğramayacak. Devletin kontrolünde okullar, hastaneler çalışmaya devam edecek ve sorumlu olan dernek, vakıf yöneticileri de yargıda hesaplarını verecekler. Bu da yaptığımız bir şey. Ayrıca bu darbe girişimine fiilen FETÖ ile ilgili iştirak eden askeri, sivil personel ve yargı mensupları... Bunların da görevlerine son verilmesi için yine bir düzenleme yaptık, bunu da hayata geçirdik." diye konuştu.
Bunun dışında ilerleyen süreçte başka düzenlemelerin hayata geçirileceğini belirten Yıldırım, "Nedir bu düzenlemeler? Bir kere kurumlarda, Silahlı Kuvvetler başta olmak üzere, ciddi bir yeniden yapılanma ihtiyacı var. Bu darbe girişiminde de gördük ki burada bir güvenlik zafiyeti var, hiyerarşi, komuta kademesiyle alt kademe arasında bazı sorunlar var. Bu sorunları ortadan kaldıracak şekilde yeniden yapılanmaya gideceğiz. Demokratikleşme yönünde atmamız gereken daha çok adımlar var, onları da bu sürede tamamlamış olacağız. Ayrıca ekonomiyle ilgili düzenlemeler var ancak ekonomiyle ilgili düzenlemeleri bu olağanüstü hal kapsamında düşünmüyoruz. Onlar ayrıca parlamentonun normal çalıma takvimi içerisinde yapılmaya devam edecek. Onların detaylarına isterseniz gireriz." ifadesini kullandı.
"Yapılacak reformlar, bu durum, istihbarat başkanlarını da kapsayacak mı?" sorusuna Yıldırım, şöyle yanıt verdi:
"Biz öncelikle tabii kurumların buradaki yapısal sorunları neyse onları halledeceğiz. Tabii şu anda bu darbe girişimi esnasında görev başında bulunanlarla ilgili de herhangi bir zafiyet, herhangi bir hata varsa veya kasıt varsa bunları da tabii ki araştırıyoruz. Peşinen kimseyi suçlu ilan etmek bizim görevimiz değil ama bilinen bir gerçek var. Bu darbe öncesi bir istihbarat zafiyeti yaşanmıştır. Bu darbeye müdahale konusunda bir zafiyet yaşanmıştır. Bütün bunlar araştırılacak, sebepleri ortaya çıkarılacak, sorumluları ortaya çıkarılacak ve bunun hesabı hukuk sistemimiz içerisinde sorulacak."
Başbakan Yıldırım, Bloomberg News'te katıldığı programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Türkiye'nin büyük bir felaketin eşiğinden döndüğünü belirten Yıldırım, şöyle devam etti:
"Maalesef silahlı, kanlı bir darbe girişimi, milletimizin direnciyle, hükümetimizin ve Cumhurbaşkanımızın dirayetiyle başarısız hale getirildi ve ülkede işler normale döndü. Bu darbeye sebep olanların bu işten kolay kurtulmalarını kimse beklemesin. Çünkü arkada 246 şehidimiz, binlerce yaralımız var. Bunların hesabı sorulacak. Hesap sorarken intikam duygusuyla hareket etmeyeceğiz, adalet ile hareket edeceğiz. Çünkü Türkiye bir hukuk devleti. Hukuk devletinin gereği neyse o yapılacak."
Başbakan Yıldırım, Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturmanın ne kadar derine gideceğini yargının belirleyeceğine dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı:
"Bizim belirlememiz söz konusu değil. Biz sadece yargının işini yapması için gerekli desteği vereceğiz. Ama zannediyorum büyük oranda zaten bu işin içinde olanlar, bu işe karışanlar, fiilen bu darbe girişimini yönetenler halihazırda zaten adalete teslim oldu. Geriye kalan çok fazla insan olduğunu düşünmüyorum. Şu anda zaten çatışma yok. Çatışma dediğiniz, 15 Temmuz gecesi saat gece 10.00'da başladı ve olay, ertesi günü sabah 04.00'te, 05.00'te bitti. Onun dışında herhangi bir çatışma, herhangi bir can kaybı söz konusu değil. 04.00'ten itibaren de artık bu işe karışan bütün zanlılar, şüpheliler toplanmaya başlandı. Şu anda onların sorguları devam ediyor. Bazılarının sorguları sürüyor, bazıları tutuklandı, bazıları da halen aranıyor."
Darbe girişimi sonrasında ilan edilen OHAL uygulaması
FETÖ'nün darbe girişiminin ardından çıkarılan olağanüstü hal (OHAL) durumunun üç aydan daha fazla uzatılıp uzatılmayacağına yönelik soruya Başbakan Yıldırım, "Şöyle, Fransa'yı düşünün, Fransa'da bir terör hadisesi oldu. Birinci sefer yetmedi, ikinci sefer uzadı. Şimdi üçüncü kez de uzattılar. Altı ay daha uzattılar. Yani biz uzatmaktan yana değiliz. Bir kere bunu söyleyeyim. Ama üç ay içinde bütün bu işleri yoluna koyarsak, kaldırırız. Ama hala yapmamız gereken işler varsa, ihtiyaç varsa şüphesiz uzatmayı da gözardı etmeyiz, bunun bilinmesi gerekir." dedi.
"Fransa'da yaşanan olay ile Türkiye'de yaşanan olay kıyas bile kabul etmez." ifadesini kullanan Yıldırım, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Çünkü orada sadece bir terör hadisesi oldu, insanlar hayatını kaybetti. Burada ülkenin rejimini değiştirmeye, demokrasiyi yok etmeye yönelik ciddi bir silahlı darbe girişimi var. Dolayısıyla bizim bu anlamda OHAL'de, Fransa'ya göre çok daha haklı gerekçelerimiz var. Bu OHAL, şunu özellikle ifade etmek isterim ki anayasaya dayanarak yapılmış bir iştir. Bizim anayasamıza göre dört şekilde OHAL veya sıkıyönetim var. Bir, ağır ekonomik koşular, ülkede büyük sıkıntılar varsa temel ihtiyaçlar karşılanamıyorsa olağanüstü hal ilan edilebilir. İki, büyük bir afet, felaket veya toplumsal şiddet olayları yaygınlaşmışsa olağanüstü hal ilan edilebilir. Bir de ülkenin rejimine, meşru hükümetine karşı bir darbe girişimi varsa olağanüstü hal ilan edilebilir. Biz bu durumu kullanarak olağanüstü hal ilan ettik."
Binali Yıldırım, olağanüstü hal uygulamasının vatandaş için değil, devlet için ilan edildiğini vurgulayarak, "Yani devlet için, hükümet için olağanüstü hal ilan ettik. Niye? Bu darbeye sebep olanları, bu darbenin doğurduğu sonuçları ortadan kaldırmak için gerekli hukuki süreçleri, reformları, yapısal değişiklikleri hızlı bir şekilde halletmek, bir daha darbe yaşanacak şartları ortadan kaldırmak... İşin özü, esası budur." dedi.
"Darbe girişimine karışan binlerce insan var"
"OHAL durumunda bir takım özel tedbirler devreye sokacak mısınız?" sorusu üzerine Yıldırım, "Bir kere gayet tabii ilk kanun hükmünde kararnameyi çıkardık. Bu kanun hükmünde kararnamede neler var? Bir kere çok sayıda insan gözaltına alındığı için, bunların sorgulaması için zaman lazım. 4 gündü, bunu 30 güne çıkardık. Sadece bu işle ilgili, yani darbe girişimine karışmış, ülkenin rejimini yıkmaya çalışanlarla ilgili binlerce insan var. Bunların sorgulamasının sağlıklı yapılması için bu süreyi uzattık." karşılığını verdi. Darbe girişimi sırasında hayatını kaybedenlerin şehit sayılması ve şehitlik, gazilik haklarından yararlanmaları için bir düzenleme yapıldığını anımsatan Yıldırım, söz konusu kişilerin yakınlarına da bir takım haklar sağlandığını bildirdi.
"Silahlı Kuvvetler başta olmak üzere, ciddi bir yeniden yapılanma ihtiyacı var"
Başbakan Yıldırım, ayrıca darbe girişiminde bulunan FETÖ'nün bütün okulları, hastaneleri, dernekleri ve vakıflarına el konulduğuna dikkati çekerek, "Devlet el koydu ama mülkiyetine el koydu. Ancak faaliyetleri kesintiye uğramayacak. Devletin kontrolünde okullar, hastaneler çalışmaya devam edecek ve sorumlu olan dernek, vakıf yöneticileri de yargıda hesaplarını verecekler. Bu da yaptığımız bir şey. Ayrıca bu darbe girişimine fiilen FETÖ ile ilgili iştirak eden askeri, sivil personel ve yargı mensupları... Bunların da görevlerine son verilmesi için yine bir düzenleme yaptık, bunu da hayata geçirdik." diye konuştu.
Bunun dışında ilerleyen süreçte başka düzenlemelerin hayata geçirileceğini belirten Yıldırım, "Nedir bu düzenlemeler? Bir kere kurumlarda, Silahlı Kuvvetler başta olmak üzere, ciddi bir yeniden yapılanma ihtiyacı var. Bu darbe girişiminde de gördük ki burada bir güvenlik zafiyeti var, hiyerarşi, komuta kademesiyle alt kademe arasında bazı sorunlar var. Bu sorunları ortadan kaldıracak şekilde yeniden yapılanmaya gideceğiz. Demokratikleşme yönünde atmamız gereken daha çok adımlar var, onları da bu sürede tamamlamış olacağız. Ayrıca ekonomiyle ilgili düzenlemeler var ancak ekonomiyle ilgili düzenlemeleri bu olağanüstü hal kapsamında düşünmüyoruz. Onlar ayrıca parlamentonun normal çalıma takvimi içerisinde yapılmaya devam edecek. Onların detaylarına isterseniz gireriz." ifadesini kullandı.
"Yapılacak reformlar, bu durum, istihbarat başkanlarını da kapsayacak mı?" sorusuna Yıldırım, şöyle yanıt verdi:
"Biz öncelikle tabii kurumların buradaki yapısal sorunları neyse onları halledeceğiz. Tabii şu anda bu darbe girişimi esnasında görev başında bulunanlarla ilgili de herhangi bir zafiyet, herhangi bir hata varsa veya kasıt varsa bunları da tabii ki araştırıyoruz. Peşinen kimseyi suçlu ilan etmek bizim görevimiz değil ama bilinen bir gerçek var. Bu darbe öncesi bir istihbarat zafiyeti yaşanmıştır. Bu darbeye müdahale konusunda bir zafiyet yaşanmıştır. Bütün bunlar araştırılacak, sebepleri ortaya çıkarılacak, sorumluları ortaya çıkarılacak ve bunun hesabı hukuk sistemimiz içerisinde sorulacak."
Etiketler:
başbakan,
binali yıldırım,
darbe,
haber,
ohal
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 3 parti başkanına davet
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve AK Parti Genel Başkanı Binali Yıldırım'ı, darbe girişimi karşısındaki kararlı tutumları sebebiyle teşekkür etmek ve son gelişmeleri değerlendirip önerilerini almak üzere yarın saat 14.00'te Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne davet etti.
Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, CHP Genel Sekreteri Kamil Okyay Sındır, MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman ve AK Parti Genel Sekreteri Abdülhamit Gül'e gönderdiği mektupta, Türkiye'nin, 15 Temmuz'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu, asker elbisesi giymiş bir grup terörist tarafından gerçekleştirilen silahlı ve kanlı darbe girişimine maruz kaldığını belirtti.
Mektupta, "FETÖ mensubu teröristler tarafından cebir ve şiddet kullanmak suretiyle, anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini, temel hak ve hürriyetleri, meşru Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmak amacıyla gerçekleştirilen, silahlı darbe teşebbüsü milletimizin demokrasisine sahip çıkarak, ortaya koyduğu kahramanca direniş sayesinde engellenmiştir." ifadesine yer verildi.
Milletin, darbe girişimi karşısında gösterdiği kararlı tutumu, siyasi partilerden de beklediği vurgulanan mektupta, şunlar kaydedildi: "Bu zorbalığa karşı gösterdiği kararlı tutumla, tüm kurumlarımıza çok önemli sorumluluklar yükleyen milletimiz, birlik ve beraberliğimizin en üst düzeyde olması gereken bu kritik dönemde, diğer kuruluşlarımızla birlikte, siyasi partilerimizden de bunun gereğini yerine getirmesini beklemektedir.
Bu çerçevede, Sayın Cumhurbaşkanımız 25 Temmuz Pazartesi günü saat 14.00'te CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli ile AK Parti Genel Başkanı Sayın Binali Yıldırım'ı, hem darbe girişimi karşısındaki kararlı tutumu sebebiyle kendilerine teşekkür etmek, hem de son gelişmeleri değerlendirip, önerilerini almak üzere, Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne davet etmektedir."
Bahçeli ve Kılıçdaroğlu gidiyor
MHP Genel Başkanı Bahçeli ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daveti üzerine yarın 14.00'te Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gideceği bildirildi.
Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, CHP Genel Sekreteri Kamil Okyay Sındır, MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman ve AK Parti Genel Sekreteri Abdülhamit Gül'e gönderdiği mektupta, Türkiye'nin, 15 Temmuz'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu, asker elbisesi giymiş bir grup terörist tarafından gerçekleştirilen silahlı ve kanlı darbe girişimine maruz kaldığını belirtti.
Mektupta, "FETÖ mensubu teröristler tarafından cebir ve şiddet kullanmak suretiyle, anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini, temel hak ve hürriyetleri, meşru Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmak amacıyla gerçekleştirilen, silahlı darbe teşebbüsü milletimizin demokrasisine sahip çıkarak, ortaya koyduğu kahramanca direniş sayesinde engellenmiştir." ifadesine yer verildi.
Milletin, darbe girişimi karşısında gösterdiği kararlı tutumu, siyasi partilerden de beklediği vurgulanan mektupta, şunlar kaydedildi: "Bu zorbalığa karşı gösterdiği kararlı tutumla, tüm kurumlarımıza çok önemli sorumluluklar yükleyen milletimiz, birlik ve beraberliğimizin en üst düzeyde olması gereken bu kritik dönemde, diğer kuruluşlarımızla birlikte, siyasi partilerimizden de bunun gereğini yerine getirmesini beklemektedir.
Bu çerçevede, Sayın Cumhurbaşkanımız 25 Temmuz Pazartesi günü saat 14.00'te CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli ile AK Parti Genel Başkanı Sayın Binali Yıldırım'ı, hem darbe girişimi karşısındaki kararlı tutumu sebebiyle kendilerine teşekkür etmek, hem de son gelişmeleri değerlendirip, önerilerini almak üzere, Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne davet etmektedir."
Bahçeli ve Kılıçdaroğlu gidiyor
MHP Genel Başkanı Bahçeli ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daveti üzerine yarın 14.00'te Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gideceği bildirildi.
TRT'de Tijen Karaş'a darbe bildirisi okutan yarbay tutuklandı
Darbe girişimi sırasında TRT'de spiker Tijen Karaş'a darbe bildirisini okutan Yarbay Ümit Gençer'in tutuklandığı öğrenildi.
Edinilen bilgiye göre, Gençer, dün getirildiği Ankara Adliyesinde, savcılık sorgusu sonrasında tutuklama talebiyle nöbetçi sulh ceza hakimliğine sevk edildi.
Gençer, Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliğindeki ifadesinin ardından tutuklandı.
Ankara'da, çeşitli rütbelerdeki 339 asker dün tutuklanmıştı.
Edinilen bilgiye göre, Gençer, dün getirildiği Ankara Adliyesinde, savcılık sorgusu sonrasında tutuklama talebiyle nöbetçi sulh ceza hakimliğine sevk edildi.
Gençer, Ankara 2. Sulh Ceza Hakimliğindeki ifadesinin ardından tutuklandı.
Ankara'da, çeşitli rütbelerdeki 339 asker dün tutuklanmıştı.
Darbe girişimi gecesi Erdoğan'ı İstanbul'a böyle getirdiler
15 Temmuz gecesi darbecileri şaşırtmak için Dalaman Havalimanı'ndan 3 uçağın havalandığı ortaya çıktı.
15 Temmuz darbe girişiminden saatler önce darbeci askerler Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 15 yıllık özel pilotunu arayarak 'Cumhurbaşkanı'nın tatil
dönüşü Ankara'ya gelirken kullanacağı rota' istemiş.
İlk kez sorulan soru
Erdoğan'ın eski bir asker olan özel pilotu ise rotanın henüz belli belirterek "Rota belli olsa bile kimseye vermem. Hem siz rotayı ne yapacaksınız? Bugüne kadar kimse bize uçuştan önce böyle bir şey sormadı. Güvenlik için rotayı sadece pilotların bilmesi gerekir" diyor. Karşı taraf bir kaç kez daha ısrar etse de pilottan rotayı alamıyor.
3 ayrı uçak havalandı
Posta Gazetesi'nin haberine göre o geceye ilişkin bir diğer çarpıcı ayrıntı ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul'a götürülmesi ile alakalı. 15 Temmuz gecesi helikopterle gizlice Dalaman'a ulaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan için Dalaman Havalimanı'ndan 3 ayrı uçak bekletiliyor. Erdoğan teknik özelliklerini çok iyi bildiği TC-ATA uçağını tercih ediyor. Ve bu uçağa binip yola çıkıyor.
İnegöl üstünde gelen emir
ATA uçağının hemen ardından Cumhurbaşkanlığı'na ait diğer uçaklar da Dalaman Havalimanı'ndan kalkıyor. Amaç hainleri şaşırtmak. Cumhurbaşkanı'nın hangi uçak içinde olduğunu anlayamamaları. İnegöl'ün üstüne gelene kadar uçağın nereye ineceğini kimse bilmiyor. İnegöl üstündeyken Erdoğan İstanbul'a inin emrini veriyor.
15 Temmuz darbe girişiminden saatler önce darbeci askerler Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 15 yıllık özel pilotunu arayarak 'Cumhurbaşkanı'nın tatil
dönüşü Ankara'ya gelirken kullanacağı rota' istemiş.
İlk kez sorulan soru
Erdoğan'ın eski bir asker olan özel pilotu ise rotanın henüz belli belirterek "Rota belli olsa bile kimseye vermem. Hem siz rotayı ne yapacaksınız? Bugüne kadar kimse bize uçuştan önce böyle bir şey sormadı. Güvenlik için rotayı sadece pilotların bilmesi gerekir" diyor. Karşı taraf bir kaç kez daha ısrar etse de pilottan rotayı alamıyor.
3 ayrı uçak havalandı
Posta Gazetesi'nin haberine göre o geceye ilişkin bir diğer çarpıcı ayrıntı ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul'a götürülmesi ile alakalı. 15 Temmuz gecesi helikopterle gizlice Dalaman'a ulaşan Cumhurbaşkanı Erdoğan için Dalaman Havalimanı'ndan 3 ayrı uçak bekletiliyor. Erdoğan teknik özelliklerini çok iyi bildiği TC-ATA uçağını tercih ediyor. Ve bu uçağa binip yola çıkıyor.
İnegöl üstünde gelen emir
ATA uçağının hemen ardından Cumhurbaşkanlığı'na ait diğer uçaklar da Dalaman Havalimanı'ndan kalkıyor. Amaç hainleri şaşırtmak. Cumhurbaşkanı'nın hangi uçak içinde olduğunu anlayamamaları. İnegöl'ün üstüne gelene kadar uçağın nereye ineceğini kimse bilmiyor. İnegöl üstündeyken Erdoğan İstanbul'a inin emrini veriyor.
Etiketler:
ankara,
darbe,
haber,
istanbul,
recep tayyip erdoğan
Nazlı Ilıcak için gözaltı kararı
Darbe soruşturması kapsamında gazeteci Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu 42 gazeteci için gözaltı kararı verildi.
Paralel yapının medya ayağı ile ilgili bu sabah saatlerinde operasyonlar için düğmeye basıldı. İstanbul Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Başsavcıvekili İrfan Fidan'ın talebi üzerine gözaltı kararı verildi. FETÖ/PDY örgütünün medya ayağı kapsamında 42 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. Gazeteci Nazlı Ilıcak'ın İstanbul'daki evinde bulunamadığı belirtildi. Ilıcak'ın Bodrum'da olabileceğini değerlendiren İstanbul polisi, Muğla polisi ile temasa geçti.
Paralel yapının medya ayağı ile ilgili bu sabah saatlerinde operasyonlar için düğmeye basıldı. İstanbul Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Başsavcıvekili İrfan Fidan'ın talebi üzerine gözaltı kararı verildi. FETÖ/PDY örgütünün medya ayağı kapsamında 42 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. Gazeteci Nazlı Ilıcak'ın İstanbul'daki evinde bulunamadığı belirtildi. Ilıcak'ın Bodrum'da olabileceğini değerlendiren İstanbul polisi, Muğla polisi ile temasa geçti.
15 üniversite tercih kılavuzundan siliniyor
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), darbe girişimi sonrasında, OHAL Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan üniversitelere ait bilgilerin tercih kılavuzundan çıkarılacağını açıkladı.Aralarında Fatih, Şifa, Gediz, izmir, Süleyman Şah'ın da bulunduğu 15 üniversite önceki gün kapatılmıştı.
Resmi Gazete’de yayımlanan kararnameye göre, milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen ve FETÖ/PDY ilişkisi belirlenen 15 vakıf üniversitesi, 934 özel okul, 109 özel öğrenci yurdu ve pansiyonu, 35 özel sağlık kurum ve kuruluşu, 104 vakıf, 1125 dernek, 19 sendika, federasyon ve konfederasyon kapatıldı.
Kapatılan yükseköğretim kurumlarının öğrenci sayıları
Resmi Gazete’de yer alan bilgilere göre, kapatılan vakıfların her türlü taşınır ve taşınmazları ile her türlü mal varlığı, alacak ve hakları, belge ve evrakı Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bedelsiz olarak devredilmiş sayılacak. Sağlık uygulama ve araştırma merkezleri ve kapatılan diğer kurum ve kuruluşlara ait olan taşınırlar ile her türlü mal varlığı, alacak ve haklar, belge ve evrak Hazine’ye bedelsiz olarak devredilmiş sayılacak. Kapatılanlar her türlü borçlarından dolayı hiçbir şekilde Hazine’den bir hak ve talepte bulunulamayacak. cnntürk
Kerime Kumaş'ın ilk ifadesi
Darbe girişimi sırasında Yalova’dan havalanıp İstanbul’a 3 sorti yapan kadın Pilot Üsteğmen Kerime Kumaş, ifadesinde Vodafone Arena’ya asker indirdiğini, Boğaz Köprüsü’nde sıkışan askerleri kurtardığını ve helikopterinin isabet aldığını anlattı. Tutuklanan Üsteğmen Kumaş, "Olayın darbe girişimi olduğunu sonradan öğrendim, yine de verilen emirleri uyguladım" dedi.
15 Temmuz darbe soruşturması kapsamında dün Yalova’da gözaltına alınıp tutuklanan Üsteğmen Kumaş verdiği ifadesinde, 2008 yılında İzmir Çiğli 2’nci Ana Jet Üssü’nde pilot eğitimini tamamladıktan sonra helikopter pilotu olarak Konya’daki 3’üncü Ana jet Üs Komutanlığı’nda göreve başladığını belirterek, 2012 Hava Harp Okulu 5’inci Filo’ya atandığını söyledi.
Üsteğmen Kumaş, Hava Harp Okulu Öğrenci Alayı Komutanı Albay Hüseyin Ergezen ve 5’inci Filo Komutanı Albay Yusuf Yenihayat’ın talimatları doğrultusunda 15 Temmuz günü kullandığı UH1H tipi helikopterle İstanbul semalarına üç sorti yaptığını söyledi. Kumaş ayrıca Albay Hüseyin Ergezen’in talimatıyla TRT binasına gittiğini, Albay Yusuf Yenihayat’ın talimatıyla da bir grup askeri öğrenciyi Beşiktaş’taki Vodefone Arena stadına indirdiği kaydetti.
Üsteğmen Kumaş, yine Albay Erhan Korcan’ın talimatıyla Atatürk Havalimanı’na gittiğini, daha sonra Boğaz Köprüsü’nde mahsur kalan darbeci askerleri almak için görevlendirildiği, burada helikopterinin isabet aldığını, buna rağmen köprüye iniş yaparak askeri personeli aldığını anlattı..
Kumaş, FETÖ terör örgütünün yaptığı bu darbe girişimini sonradan anlayabildiğini, ancak talimatlara uymaya devam ettiğini de sözlerine ekledi. DHA
15 Temmuz darbe soruşturması kapsamında dün Yalova’da gözaltına alınıp tutuklanan Üsteğmen Kumaş verdiği ifadesinde, 2008 yılında İzmir Çiğli 2’nci Ana Jet Üssü’nde pilot eğitimini tamamladıktan sonra helikopter pilotu olarak Konya’daki 3’üncü Ana jet Üs Komutanlığı’nda göreve başladığını belirterek, 2012 Hava Harp Okulu 5’inci Filo’ya atandığını söyledi.
Üsteğmen Kumaş, Hava Harp Okulu Öğrenci Alayı Komutanı Albay Hüseyin Ergezen ve 5’inci Filo Komutanı Albay Yusuf Yenihayat’ın talimatları doğrultusunda 15 Temmuz günü kullandığı UH1H tipi helikopterle İstanbul semalarına üç sorti yaptığını söyledi. Kumaş ayrıca Albay Hüseyin Ergezen’in talimatıyla TRT binasına gittiğini, Albay Yusuf Yenihayat’ın talimatıyla da bir grup askeri öğrenciyi Beşiktaş’taki Vodefone Arena stadına indirdiği kaydetti.
Üsteğmen Kumaş, yine Albay Erhan Korcan’ın talimatıyla Atatürk Havalimanı’na gittiğini, daha sonra Boğaz Köprüsü’nde mahsur kalan darbeci askerleri almak için görevlendirildiği, burada helikopterinin isabet aldığını, buna rağmen köprüye iniş yaparak askeri personeli aldığını anlattı..
Kumaş, FETÖ terör örgütünün yaptığı bu darbe girişimini sonradan anlayabildiğini, ancak talimatlara uymaya devam ettiğini de sözlerine ekledi. DHA
İstanbul'da toplu taşıma çarşamba gecesine kadar ücretsiz
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kentteki toplu ulaşım hizmetlerinin 27 Temmuz Çarşamba gece yarısına kadar ücretsiz olacağını duyurdu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin resmi twitter hesabından yapılan duyuruda, "İstanbul'da toplu ulaşım araçları, 27 Temmuz 2016 saat 24.00'e kadar (haftanın ilk üç günü) ücretsiz hizmet vermeye devam edecek." ifadelerine yer verildi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin resmi twitter hesabından yapılan duyuruda, "İstanbul'da toplu ulaşım araçları, 27 Temmuz 2016 saat 24.00'e kadar (haftanın ilk üç günü) ücretsiz hizmet vermeye devam edecek." ifadelerine yer verildi.
24 Temmuz 2016 Pazar
Vebal
Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil'in rekor kıran Vebal yazısı...
1043 okul kapatıldı.
109 yurt kapatıldı.
15 üniversite kapatıldı.
1577 dekan açığa alındı.
22 bin öğretmen açığa alındı.
*
Çok güzel.
*
Ama… Hatırlarsınız mutlaka, üniversite sınavında cevap şıklarına alenen “şifre” yerleştirdikleri ortaya çıkmıştı. “Mod medyan” tabir edilen algoritma modelini biliyorsanız, soruyu okumasanız bile doğru cevabı buluyordunuz.
*
Akp'nin ösym başkanı utanmadan inkar etmişti, “şifre filan yok” demişti.
*
Cumhurbaşkanı o zamanlar Abdullah Gül'dü, “ösym başkanından aldığım bilgiler beni tatmin etti” dedi.
Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek'ti, “sayın cumhurbaşkanının tatmin olduğu konuda biz de tatmin olmuşuzdur” dedi.
Milli eğitim bakanı Nimet Çubukçu'ydu, “şifre iddiasında bulunanlar mahçup olacaklar, ösym başkanının açıklamaları tatmin edici” dedi.
Yök başkanı Yusuf Ziya Özcan'dı, “ben de tatmin oldum” dedi.
En son asrın liderimiz konuştu…
“Ösym başkanının açıklamalarından tatmin oldum” dedi, şifre var diyenleri “provokasyon yapıyorlar” diye suçladı.
*
Cumhurbaşkanından başbakana, Akp komple tatmin olunca, sayın ahalimiz de tatmin oldu, hadisenin üstü örtüldü. Hadisenin üstü örtüldükten sonra, ösym başkanı gene utanmadı, gayet pişkin şekilde itiraf etti, “şifre var ama sehven konulmuş” dedi.
*
Halbuki… KPSS sorularının çalındığını, polis akademisi sınav sorularının çalındığını, harp okulları sınav sorularının çalındığını, astsubay okulları sınav sorularının çalındığını, Anadolu lisesi sınav sorularının çalındığını, tıpta uzmanlık sınav sorularının çalındığını, yabancı uyruklu öğrenci sınav sorularının çalındığını, akademik personel sınav sorularının çalındığını, kaymakamlık sınav sorularının çalındığını, hakim-savcı adaylığı sınav sorularının çalındığını, diyanet işleri müezzinlik sınav sorularının bile çalındığını dünya alem biliyordu. Bu sınav sorularını cemaatin çaldığını, üniversite sınavına şifreyi cemaatin yerleştirdiğini, cemaat dersanelerine giden öğrencilere “mod medyan” öğretildiğini sağır sultan bile duymuştu.
*
Bizim sultan hariç…
*
Bizimki mitinglerde bağıra bağıra övünüyordu, “yoksulların çocukları okumasın istiyorlardı, kapıcı olsun istiyorlardı, şimdi yoksul çocukları avukat oluyor, mühendis oluyor, doktor oluyor” diyordu.
*
Netice kardeşim?
*
1043 okul kapatıldı.
109 yurt kapatıldı.
15 üniversite kapatıldı.
1577 dekan açığa alındı.
22 bin öğretmen açığa alındı.
*
Hepsinin hal çaresi var, okulları devlete devredersin, Fethullahçı öğretmenleri-akademisyenleri yargılarsın, meslekten atarsın, milli eğitim sistemimizi bu virüslerden temizlersin, hepsi mümkün.
*
Peki…
Fethullahçılar şifre tezgahıyla önüne geçtiği için, aslında kazanmış olduğu fakülteye giremeyen, açıkta kalan öğrenciler ne olacak?
Soruları önceden ezberleyen Fethullahçılar yüzünden, kendi hakkı olan Anadolu lisesini kaçırıp, düz liseye gitmek zorunda kalan, daha iyi eğitim alma hakkı gaspedilen öğrenciler ne olacak?
İki lafı biraraya getiremeyen embesiller “ışık” hızıyla profesör olurken, doçent bile olması engellenen, lanet olsun deyip, üniversiteden ayrılan pırıl pırıl akademisyenler ne olacak?
Kamu personeli olacakken, öğretmen olacakken, hakim olacakken, savcı olacakken, uzman hekim olacakken, subay olacakken, astsubay olacakken, kariyerleri çalınan insanlarımız ne olacak?
*
Tatmin oldunuz ama…
2005'ten bu yana, her sınavda şaibe var.
*
Kaç milyon çocuğun geleceği çalındı?
Kaç milyon insanın hayatı çalındı?
Kaç milyon yurttaşın kader çizgisi hileyle değiştirildi?
*
Beraber yürüdünüz bu yollarda, kendi çocuklarınız yurtdışında okudu, milletin çocuklarının hayatı kaydı…
Nasıl taşıyacaksınız bu günahı?
*
Ohal kapsamında çıkarılacak bir kanun hükmünde kararnameyle “vebal”den de kurtulmak mümkün mü?
Darbeci subay milli atlet çıktı
Darbe girişimi sırasında Muğla'nın Marmaris İlçesi'nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konakladığı otele saldırı düzenleyen askerler arasında yer alan ve güvenlik güçlerinin yol kontrolü sırasında yakalanan Üsteğmen Ali Sarıbey'in milli atlet olduğu ve Dünya Ordulararası Şampiyonluğu bulunduğu ortaya çıktı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ayrılmasının ardından, Muğla'nın Marmaris İlçesi'nde konakladığı otele saldırı düzenleyen askerler arasında yer alan ve dün çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanan Üsteğmen Ali Sarıbey, 2011 yılında Brezilya'nin Rio kentinde düzenlenen ve 19 ülkeden 100'e yakın sporcunun katıldığı Dünya Askeri Oyunları'nda Amfibi Kros Yarışması'nda 9.56.12'lik derecesi ile dünya birincisi oldu. Dünya Şampiyonu ve Atletizm Milli Takımı antrenörlerinden Haydar Doğan'ın çalıştırdığı Sarıbey'in uzun mesafe koşularında sık sık kürsüye çıkarak madalya aldığı belirtildi.
Rakibi olan atlet: Çok şaşkınım, inanamıyorum
Lisanslı atletlerden Mehmet Boztepe sosyal paylaşım hesabından 'Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bulunduğu Marmaris'teki otele o ayrıldıktan kısa süre sonra helikopterle gelip saldırıda bulunan darbeci askerlerden biri daha yakalandı. Yakalanan firari darbecinin Üsteğmen Ali Sarıbey olduğu öğrenildi. Bu şahısla birçok yarışta hepimiz rakiptik. Çok şaşkınım, hatta inanamıyorum' yorumunu yaptı.
'Efendi ve dürüst bir sporcu idi'
Milli sporcu ve antrenör Kemal Özdemir ise bir sosyal paylaşım sitesinde yaptığı paylaşımda "Ali Sarıbey benim sporcumdu. Okulda iken efendi, dürüst ve iyi bir sporcu idi. Çok ama çok şaşırdım ancak tutukluluk ve hüküm aynı şey değildir, muhtemelen görev diye yola çıkmışlardır diye düşünüyorum, elbet bilerek de yola çıkmış olabilirler" ifadelerine yer verdi. Yaşar Anter / Bodrum / DHA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ayrılmasının ardından, Muğla'nın Marmaris İlçesi'nde konakladığı otele saldırı düzenleyen askerler arasında yer alan ve dün çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklanan Üsteğmen Ali Sarıbey, 2011 yılında Brezilya'nin Rio kentinde düzenlenen ve 19 ülkeden 100'e yakın sporcunun katıldığı Dünya Askeri Oyunları'nda Amfibi Kros Yarışması'nda 9.56.12'lik derecesi ile dünya birincisi oldu. Dünya Şampiyonu ve Atletizm Milli Takımı antrenörlerinden Haydar Doğan'ın çalıştırdığı Sarıbey'in uzun mesafe koşularında sık sık kürsüye çıkarak madalya aldığı belirtildi.
Rakibi olan atlet: Çok şaşkınım, inanamıyorum
Lisanslı atletlerden Mehmet Boztepe sosyal paylaşım hesabından 'Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bulunduğu Marmaris'teki otele o ayrıldıktan kısa süre sonra helikopterle gelip saldırıda bulunan darbeci askerlerden biri daha yakalandı. Yakalanan firari darbecinin Üsteğmen Ali Sarıbey olduğu öğrenildi. Bu şahısla birçok yarışta hepimiz rakiptik. Çok şaşkınım, hatta inanamıyorum' yorumunu yaptı.
'Efendi ve dürüst bir sporcu idi'
Milli sporcu ve antrenör Kemal Özdemir ise bir sosyal paylaşım sitesinde yaptığı paylaşımda "Ali Sarıbey benim sporcumdu. Okulda iken efendi, dürüst ve iyi bir sporcu idi. Çok ama çok şaşırdım ancak tutukluluk ve hüküm aynı şey değildir, muhtemelen görev diye yola çıkmışlardır diye düşünüyorum, elbet bilerek de yola çıkmış olabilirler" ifadelerine yer verdi. Yaşar Anter / Bodrum / DHA
Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç tutuklandı
Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) darbe girişimiyle ilgili soruşturma kapsamında gözaltına alınan Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç tutuklandı.
YÖK tarafından "yürütülen bazı soruşturmaların selameti açısından" görevden uzaklaştırılan, ardından da FETÖ'nün darbe girişimine yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alınan Prof. Dr. Saraç, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.
Savcılıktaki ifade işlemlerinin ardından mahkemeye çıkarılan Saraç tutuklandı. Prof. Dr. Saraç, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince 20 Temmuz'da rektörlükteki makam odasında gözaltına alınmış, odadaki bazı belge ve dokümanlara el konulmuştu. Hürriyet
YÖK tarafından "yürütülen bazı soruşturmaların selameti açısından" görevden uzaklaştırılan, ardından da FETÖ'nün darbe girişimine yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alınan Prof. Dr. Saraç, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.
Savcılıktaki ifade işlemlerinin ardından mahkemeye çıkarılan Saraç tutuklandı. Prof. Dr. Saraç, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince 20 Temmuz'da rektörlükteki makam odasında gözaltına alınmış, odadaki bazı belge ve dokümanlara el konulmuştu. Hürriyet
Başbakan Yıldırım: Tanklar bizi durdurmaya çalıştı
Başbakan Binali Yıldırım, FETÖ'nün darbe girişiminde bulunduğu geceye ilişkin, "Ankara istikametine devam ederken tanklara rastladık, bizi durdurmaya çalıştılar, bir müddet durduk, sonra yol genişledi süratle uzaklaştık" dedi.
Yıldırım, A Haber ve ATV ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
15 Temmuz gecesi darbeyi saat kaçta öğrendiği ve o anda neler hissettiği yönündeki soru üzerine Yıldırım, İstanbul'da Dolmabahçe Ofisi'nde çalıştıktan sonra saat 21.30 sıralarında Anadolu yakasına Tuzla civarındaki evine doğru hareket ettiğini söyledi.
Boğaziçi Köprüsü'ne geçtikten 10 dakika sonra, daha eve varmadan köprünün tutulduğunu ve oradaki insanlara "Sıkı yönetim ilan oldu, hadi geri gidin, evlerinize dağılın" diye uyarılar yapıldığını duyduğunu aktaran Yıldırım, ilk andaki yaşananları yakın korumasından ve kendisini arayan dostlarından öğrendiğini belirtti.
Saat 22.00 sıralarında da eve vardığını anlatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hemen bir durum değerlendirmesi yaptık. Önce İçişleri Bakanı'nı aradım, Genelkurmay Başkanı'nı aradım ama ulaşamadım. Genelkurmay Başkanı'nın telefonu çalıyor, cevap vermiyor. İçişleri Bakanı'nın telefonu kapalı gözüküyor. Sonra öğrendik ki İçişleri Bakanı Erzurum'a gidiyormuş, uçaktaymış o esnada.
Genelkurmay Başkanı'nın da elinden telefonu almışlar, dolayısıyla telefona cevap veremiyor. Hemen bir gariplik olduğu kanaati bende zaten hasıl oldu. Ne yapmamız gerekiyor, ayaküstü hemen yanımdaki arkadaşlarla bir değerlendirme yaptık. Ankara Valisi'ni aradım, Emniyet Genel Müdürünü aradım, İstanbul Valisi'ni aradım, bir durum tespiti yaptım.
Baktık ki iş kötüye gidiyor. Her yandan tanklar çıkmaya başlamış, uçaklar alçak uçuş yapıyor, helikopterler sahada, belli ki bir şey var ama işin adını koymak gerekiyor. Orada şöyle bir karara vardım, bu bir kalkışmadır, silahlı kuvvetleri içerisinde emir komuta zinciri dışında gelişen bir kalkışmadır. Neye karşı, milli iradeye karşı, demokrasiye karşı bir silahlı eylemdir, terörist bir faaliyettir."
Gelişen bilgileri vatandaşa aktarmak için bir televizyon kanalına bağlantı kurulduğunu dile getiren Yıldırım, Türkiye'de demokrasiye, siyasi iradeye karşı bir kalkışma olduğunu ancak bu kalkışmanın silahlı kuvvetlerin komuta kademesinin hiyerarşik yapısıyla alakalı olmadığını aktardıklarının altını çizdi.
Başbakan Yıldırım, silahlı kuvvetler içerisinde askeri üniformaya bürünmüş birtakım terör gruplarının bir hareketinin yaşandığını vatandaşlara bildirdiklerini söyledi.
"Kalkışmanın emir komuta zinciri içinde olmadığına nasıl emin oldunuz?" sorusuna ise Yıldırım, şu yanıtı verdi:
"Açıkcası ben orada kısa değerlendirmem ve aldığım bilgiler sonucu böyle bir karara vardım. Daha doğrusu benim buradaki teşhisim böyleydi. O tamamen kendi inisiyatifimle verdiğim bir karardır. Daha sonra olayların gelişiminden, bu silahlı darbe teşebbüsünün ortadan kaldırılması için çok ciddi katkı sağlandığını öğrendim.
Nasıl bir katkı sağlanmış...Bizim bu beyanatımızı duyan bazı komutanlar, 'Başbakan açıkladı, bu bir kalkışma, bu, komuta kademesinin bilgisi, onayı doğrultusunda olan bir iş değil, dolayısıyla hemen valilerle, bütün emniyet güçleriyle bir araya gelerek neler yapılabileceğini, hangi adımların atılacağını birlikte planlamışlar. Bu önemli bir gelişmeydi."
Halka yaptığı çağrıyı hatırlatan Yıldırım, vatandaşlara, "Merak etmeyin, hükümetimiz, başta başkomutanımız, Cumhurbaşkanımız olmak üzere biz bu çapulculara pabuç bırakmayacağız, gereğini yapacağız. Rahat olun. Bunu yapanlar da hesabını en ağır şekilde ödeyecek" şeklinde açıklamalar yaptığını ifade etti.
Televizyon kanallarına da telefonla bağlantı kurduğunu aktaran Yıldırım, "Adım adım sorular soruları getirdi. Bu örgüt kimdir, nedir, hangi gruptur, boyutu nedir gibi sorulara muhatap olduk. O ara başta grup diye tanımladığım bu yapının FETÖ olduğunu anladık. Saldırılardan, gelişmelerden, bu işe katılan isimlerden hareketle adını da koyduk. Aşağı yukarı gece yarısından biraz önceydi, zannediyorum 22.30 gibi adını da koydum. Ondan sonra tabii orada biz bunları yaparken bir yandan da arkadaşlar, tanklar buraya doğru geliyor. Burası güvenli değil, gitmemiz lazım. Biz hala Tuzla'dayız" diye konuştu.
"Ölmek var, dönmek yok"
Bu gelişmeler yaşanırken bir yandan da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile telefonda görüştüklerini anlatan Başbakan Binali Yıldırım, şu değerlendirmede bulundu:
"Cumhurbaşkanımız da bir şeylerin ters gittiğini biliyordu ve birtakım olayların yayılarak devam ettiği kanaati onda da vardı. Şunu konuştuk, dedik ki, 'Ölmek var, dönmek yok. Halkın iradesini bunların eline, bu eşkiyaların, bu canilerin eline asla vermeyeceğiz. Son nefesimize kadar mücadele edeceğiz. Vatandaşımızı bu zilletten kurtaracağız.'
Bunun için ne yapalım, elimizde emniyet güçleri var, özel harekat polisi var, asker içerisinde de vatanını, milletini, bayrağını seven askerlerimiz var, subaylarımız var. Bunlara bu işe bulaşmamalarını, bu konuda devletinden, milletinden taraf olmalarını istedik ama ciddi bir orantısız güç var. Bir yandan bombalamalar da başlamış. Kritik noktalar, bomba atmaya başladılar.
Tabii burada dedik ki, Sayın Cumhurbaşkanımızla kararlaştırdık, artık işin sahibi milleti de bu mücadeleye davet etmemiz gerekiyor ve dedik ki, 'Gün bugündür, darbeye karşı, bu soysuz darbe girişimine karşı milletimiz, ülkeye, demokrasiye, milli iradeye sahip çıkmalı ve sokağa inmelidir' dedik. Meydanlara halkı davet ettik."
"Tanklara rastladık"
Darbe girişiminin ardından insanların akın akın işgalcilerin olduğu noktalara hareket ettiklerini ifade eden Yıldırım, insanlıktan nasibini almayan üniformalı teröristlerin doğrudan insanları helikopterlerden taradıklarını, tankları insanların üzerine sürdüklerini, uçaklarla havadan bomba atıp toplu ölümlere yol açtıklarını, binaları yerle bir ettiklerini söyledi.
Yıldırım, Ankara'nın Gölbaşı ilçesindeki Polis Özel Harekat Merkezi'ndeki polislerin, Güneydoğu'dan iki üç gün önce bölücü terörle mücadeleden geldiklerini ve o gece olaylara müdahale etmek için hazırlık yaparken bombalandıklarını, 50 polisin şehit olduğunu belirtti.
Bir şekilde bu işin kontrol altına alınması için harekete geçtiklerini anlatan Yıldırım, şöyle konuştu:
"Bir yandan Sayın Cumhurbaşkanımız orada güvenli değil. Bulunduğu yerden ayrılma planları yapıyor. Biz de dedik ki 'Bu hava akınlarını durduralım. Bunlar Akıncı'dan koordine ediliyor.' Tuzla'dan çıktım. Nereye gidelim? Önce 'Sabiha Gökçen'e gidelim' dedik, sonra arkadaşlar 'Burası hedef yer, oraya gitmemiz çok sakıncalı Ankara istikametine gidelim' dediler. Nihayet Ankara'ya gideceğimiz için öyle karar verdik ama giderken, evden çıktık, devam ederken tanklara rastladık, onlar 'durun' diye bize işaret ettiler, durdurmaya çalıştılar, bir müddet durduk, riayet ettik. Azıcık gittikten sonra yol genişledi, oradan da süratle uzaklaştık, atlattık.
Bu arada tabii mutlaka şunu yapmamız gerektiğini düşündük. Bir yandan Hava Kuvvetleri ile irtibat kurmaya çalışıyoruz. Genelkurmay Başkanımız ile görüşemiyoruz tabiatıyla. Hava Kuvvetlerinde kuvvet komutanını aradık, ona da erişemedik. Bu sefer Hava Savunma Komutanlığı var Eskişehir'de. Orada 3-4 tane general var. Onlarla görüştüm."
Yıldırım, komutanların "Efendim izinsiz, kontrol dışı Diyarbakır, Akıncılar ve Balıkesir'den kalkan uçaklar Ankara, İstanbul üzerinde akçak uçuş yapıyor, bombalıyor helikopterler aynı şekilde" dediklerini belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
"Onlara 'Kardeşim sizin elinizde başka araç yok mu, niye kaldırıp bunları baskılamıyorsunuz, niye bunların insanlar üzerine saldırılarını engellemiyorsunuz?' dedim. İşte, 'Araçlar yüklü değil, yüklenmesi iki saat sürer, Erzurum'dan bir saat gelmeleri sürer' şeklinde konuşuyorlar. Bu benim canımı çok sıktı. 'Böyle bir şey olamaz kardeşim. Bu dedikleriniz ikna edici değil. Bakın size emrediyorum, derhal bu saldırıları püskürtmek üzere uçakları kaldırın ve bu kepazeliği ortadan kaldırın, emrediyorum' deyince generallerden biri 'yazılı emir gönderin' dedi.
Orada tabii benim sigortam attı. 'Ne yazılı emri kardeşim' dedim. 'Bak ben senden bunun hesabını soracağım. Bu telefonda dediğim her şey yazılı emir niteliğindedir. Ya bu emrin gereğini yaparsın yahut da bunun bedelini ağır şekilde ödersin' dedim. Bu kadar mücadeleden sonra oradan uçakların gelmesini başarabildik ama en az iki saat kaybettik."
Yıldırım, "Telefonda konuştuğunuz general gözaltında mı?" sorusu üzerine "Zannediyorum gözaltındaki generallerden biri" ifadesini kullandı.
"Jandarmalar içerden fırladı, ateş etmeye başladı"
Bu konuşmalar sırasında Ankara'ya gitmeye devam ettiklerini aktaran Binali Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Anayoldan gelince 'Karayolu güvenli değil, girmeyin' diye uyarılarda bulununca arkadaşlar, farklı güzergahı tercih etme ihtiyacı duyduk. Bir yandan da yapılacak işleri organize ediyoruz, gelişmeleri takip ediyoruz. Bir yandan da yola devam ediyoruz. Böyle böyle Petek yoluna geldik. Gerede'den ayrıldık Samsun istikametine, oradan Ilgaz'a. O ara biraz tehditler arttı. Ilgaz Tüneli'ne gittik. O tünelde biraz kaldık.
İnsanın nereden aklına gelecek. Temelini attığımız tünel gün gelecek kalkan, sığınak olacak. Böyle bir hatıra da yaşadık. Artık hava taarruzlarının püskürtüldüğünü, düşman unsurların baskılandığını anlayınca yavaş yavaş döndük Çankırı üzerinden Ankara'ya geleceğiz. Yavaş yavaş gün ağarmaya başladı. Ilgaz Dörtyol'a gelmeden karşıda Jandarma aracını gördük ve yaklaşınca içeriden fırladılar ve başladılar ateş etmeye. Arkadaşlar karşılık verdi. Şoförümüz hemen geri vitese taktı ve süratle atış menzilinden çıktık ve oradan bir tali yola girerek Ilgaz merkeze geldik. Merkezde biraz kaymakamın evine konuk olduk."
"Bu bir terörist ama hasta bir terörist"
Yıldırım, "Aracınıza isabet eden kurşun oldu mu?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Hayır isabet etmedi ama ateş oldu, yani birkaç el ateş edildi. Bize doğru hedef gözeterek ateş ettikleri belli. Ama arkadaşlarımız da karşılık verdi. Allah'tan herhangi bir sıkıntı yaşamadık yani. Ucuz atlattık diyebiliriz. Yiyeceğimiz ekmek, içeceğimiz su varmış. Allah sakladı. Önemli değil tabi. Önemli olan bu kadar masum insanı gözünü kırpmadan öldüren bu canileri bu millet asla affetmeyecek.
Bunların ne dinle işi var, ne imanla işi var. Bunları kıblesi, kutsalı yok. Bu bir terörist ama hasta bir terörist. Dini kullanıyor. Din Müslümanların ortak değeri. Bu değeri kullanarak insanları suçuna ortak etmek için her şeyi yapıyor. İşin adını doğru koymak lazım. Amerikalı başkan yardımcısına da bunu aynen söyledim. 'Bu adamı daha fazla muhafaza edemezsiniz. Ayan beyan bu insanlık suçu işliyor. Bu kadar insanın kanına girdi. Dolayısıyla bu suç makinesini ülkeye teslim edin' dedim. İşin özeti bu." cnntürk
Yıldırım, A Haber ve ATV ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
15 Temmuz gecesi darbeyi saat kaçta öğrendiği ve o anda neler hissettiği yönündeki soru üzerine Yıldırım, İstanbul'da Dolmabahçe Ofisi'nde çalıştıktan sonra saat 21.30 sıralarında Anadolu yakasına Tuzla civarındaki evine doğru hareket ettiğini söyledi.
Boğaziçi Köprüsü'ne geçtikten 10 dakika sonra, daha eve varmadan köprünün tutulduğunu ve oradaki insanlara "Sıkı yönetim ilan oldu, hadi geri gidin, evlerinize dağılın" diye uyarılar yapıldığını duyduğunu aktaran Yıldırım, ilk andaki yaşananları yakın korumasından ve kendisini arayan dostlarından öğrendiğini belirtti.
Saat 22.00 sıralarında da eve vardığını anlatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hemen bir durum değerlendirmesi yaptık. Önce İçişleri Bakanı'nı aradım, Genelkurmay Başkanı'nı aradım ama ulaşamadım. Genelkurmay Başkanı'nın telefonu çalıyor, cevap vermiyor. İçişleri Bakanı'nın telefonu kapalı gözüküyor. Sonra öğrendik ki İçişleri Bakanı Erzurum'a gidiyormuş, uçaktaymış o esnada.
Genelkurmay Başkanı'nın da elinden telefonu almışlar, dolayısıyla telefona cevap veremiyor. Hemen bir gariplik olduğu kanaati bende zaten hasıl oldu. Ne yapmamız gerekiyor, ayaküstü hemen yanımdaki arkadaşlarla bir değerlendirme yaptık. Ankara Valisi'ni aradım, Emniyet Genel Müdürünü aradım, İstanbul Valisi'ni aradım, bir durum tespiti yaptım.
Baktık ki iş kötüye gidiyor. Her yandan tanklar çıkmaya başlamış, uçaklar alçak uçuş yapıyor, helikopterler sahada, belli ki bir şey var ama işin adını koymak gerekiyor. Orada şöyle bir karara vardım, bu bir kalkışmadır, silahlı kuvvetleri içerisinde emir komuta zinciri dışında gelişen bir kalkışmadır. Neye karşı, milli iradeye karşı, demokrasiye karşı bir silahlı eylemdir, terörist bir faaliyettir."
Gelişen bilgileri vatandaşa aktarmak için bir televizyon kanalına bağlantı kurulduğunu dile getiren Yıldırım, Türkiye'de demokrasiye, siyasi iradeye karşı bir kalkışma olduğunu ancak bu kalkışmanın silahlı kuvvetlerin komuta kademesinin hiyerarşik yapısıyla alakalı olmadığını aktardıklarının altını çizdi.
Başbakan Yıldırım, silahlı kuvvetler içerisinde askeri üniformaya bürünmüş birtakım terör gruplarının bir hareketinin yaşandığını vatandaşlara bildirdiklerini söyledi.
"Kalkışmanın emir komuta zinciri içinde olmadığına nasıl emin oldunuz?" sorusuna ise Yıldırım, şu yanıtı verdi:
"Açıkcası ben orada kısa değerlendirmem ve aldığım bilgiler sonucu böyle bir karara vardım. Daha doğrusu benim buradaki teşhisim böyleydi. O tamamen kendi inisiyatifimle verdiğim bir karardır. Daha sonra olayların gelişiminden, bu silahlı darbe teşebbüsünün ortadan kaldırılması için çok ciddi katkı sağlandığını öğrendim.
Nasıl bir katkı sağlanmış...Bizim bu beyanatımızı duyan bazı komutanlar, 'Başbakan açıkladı, bu bir kalkışma, bu, komuta kademesinin bilgisi, onayı doğrultusunda olan bir iş değil, dolayısıyla hemen valilerle, bütün emniyet güçleriyle bir araya gelerek neler yapılabileceğini, hangi adımların atılacağını birlikte planlamışlar. Bu önemli bir gelişmeydi."
Halka yaptığı çağrıyı hatırlatan Yıldırım, vatandaşlara, "Merak etmeyin, hükümetimiz, başta başkomutanımız, Cumhurbaşkanımız olmak üzere biz bu çapulculara pabuç bırakmayacağız, gereğini yapacağız. Rahat olun. Bunu yapanlar da hesabını en ağır şekilde ödeyecek" şeklinde açıklamalar yaptığını ifade etti.
Televizyon kanallarına da telefonla bağlantı kurduğunu aktaran Yıldırım, "Adım adım sorular soruları getirdi. Bu örgüt kimdir, nedir, hangi gruptur, boyutu nedir gibi sorulara muhatap olduk. O ara başta grup diye tanımladığım bu yapının FETÖ olduğunu anladık. Saldırılardan, gelişmelerden, bu işe katılan isimlerden hareketle adını da koyduk. Aşağı yukarı gece yarısından biraz önceydi, zannediyorum 22.30 gibi adını da koydum. Ondan sonra tabii orada biz bunları yaparken bir yandan da arkadaşlar, tanklar buraya doğru geliyor. Burası güvenli değil, gitmemiz lazım. Biz hala Tuzla'dayız" diye konuştu.
"Ölmek var, dönmek yok"
Bu gelişmeler yaşanırken bir yandan da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile telefonda görüştüklerini anlatan Başbakan Binali Yıldırım, şu değerlendirmede bulundu:
"Cumhurbaşkanımız da bir şeylerin ters gittiğini biliyordu ve birtakım olayların yayılarak devam ettiği kanaati onda da vardı. Şunu konuştuk, dedik ki, 'Ölmek var, dönmek yok. Halkın iradesini bunların eline, bu eşkiyaların, bu canilerin eline asla vermeyeceğiz. Son nefesimize kadar mücadele edeceğiz. Vatandaşımızı bu zilletten kurtaracağız.'
Bunun için ne yapalım, elimizde emniyet güçleri var, özel harekat polisi var, asker içerisinde de vatanını, milletini, bayrağını seven askerlerimiz var, subaylarımız var. Bunlara bu işe bulaşmamalarını, bu konuda devletinden, milletinden taraf olmalarını istedik ama ciddi bir orantısız güç var. Bir yandan bombalamalar da başlamış. Kritik noktalar, bomba atmaya başladılar.
Tabii burada dedik ki, Sayın Cumhurbaşkanımızla kararlaştırdık, artık işin sahibi milleti de bu mücadeleye davet etmemiz gerekiyor ve dedik ki, 'Gün bugündür, darbeye karşı, bu soysuz darbe girişimine karşı milletimiz, ülkeye, demokrasiye, milli iradeye sahip çıkmalı ve sokağa inmelidir' dedik. Meydanlara halkı davet ettik."
"Tanklara rastladık"
Darbe girişiminin ardından insanların akın akın işgalcilerin olduğu noktalara hareket ettiklerini ifade eden Yıldırım, insanlıktan nasibini almayan üniformalı teröristlerin doğrudan insanları helikopterlerden taradıklarını, tankları insanların üzerine sürdüklerini, uçaklarla havadan bomba atıp toplu ölümlere yol açtıklarını, binaları yerle bir ettiklerini söyledi.
Yıldırım, Ankara'nın Gölbaşı ilçesindeki Polis Özel Harekat Merkezi'ndeki polislerin, Güneydoğu'dan iki üç gün önce bölücü terörle mücadeleden geldiklerini ve o gece olaylara müdahale etmek için hazırlık yaparken bombalandıklarını, 50 polisin şehit olduğunu belirtti.
Bir şekilde bu işin kontrol altına alınması için harekete geçtiklerini anlatan Yıldırım, şöyle konuştu:
"Bir yandan Sayın Cumhurbaşkanımız orada güvenli değil. Bulunduğu yerden ayrılma planları yapıyor. Biz de dedik ki 'Bu hava akınlarını durduralım. Bunlar Akıncı'dan koordine ediliyor.' Tuzla'dan çıktım. Nereye gidelim? Önce 'Sabiha Gökçen'e gidelim' dedik, sonra arkadaşlar 'Burası hedef yer, oraya gitmemiz çok sakıncalı Ankara istikametine gidelim' dediler. Nihayet Ankara'ya gideceğimiz için öyle karar verdik ama giderken, evden çıktık, devam ederken tanklara rastladık, onlar 'durun' diye bize işaret ettiler, durdurmaya çalıştılar, bir müddet durduk, riayet ettik. Azıcık gittikten sonra yol genişledi, oradan da süratle uzaklaştık, atlattık.
Bu arada tabii mutlaka şunu yapmamız gerektiğini düşündük. Bir yandan Hava Kuvvetleri ile irtibat kurmaya çalışıyoruz. Genelkurmay Başkanımız ile görüşemiyoruz tabiatıyla. Hava Kuvvetlerinde kuvvet komutanını aradık, ona da erişemedik. Bu sefer Hava Savunma Komutanlığı var Eskişehir'de. Orada 3-4 tane general var. Onlarla görüştüm."
Yıldırım, komutanların "Efendim izinsiz, kontrol dışı Diyarbakır, Akıncılar ve Balıkesir'den kalkan uçaklar Ankara, İstanbul üzerinde akçak uçuş yapıyor, bombalıyor helikopterler aynı şekilde" dediklerini belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
"Onlara 'Kardeşim sizin elinizde başka araç yok mu, niye kaldırıp bunları baskılamıyorsunuz, niye bunların insanlar üzerine saldırılarını engellemiyorsunuz?' dedim. İşte, 'Araçlar yüklü değil, yüklenmesi iki saat sürer, Erzurum'dan bir saat gelmeleri sürer' şeklinde konuşuyorlar. Bu benim canımı çok sıktı. 'Böyle bir şey olamaz kardeşim. Bu dedikleriniz ikna edici değil. Bakın size emrediyorum, derhal bu saldırıları püskürtmek üzere uçakları kaldırın ve bu kepazeliği ortadan kaldırın, emrediyorum' deyince generallerden biri 'yazılı emir gönderin' dedi.
Orada tabii benim sigortam attı. 'Ne yazılı emri kardeşim' dedim. 'Bak ben senden bunun hesabını soracağım. Bu telefonda dediğim her şey yazılı emir niteliğindedir. Ya bu emrin gereğini yaparsın yahut da bunun bedelini ağır şekilde ödersin' dedim. Bu kadar mücadeleden sonra oradan uçakların gelmesini başarabildik ama en az iki saat kaybettik."
Yıldırım, "Telefonda konuştuğunuz general gözaltında mı?" sorusu üzerine "Zannediyorum gözaltındaki generallerden biri" ifadesini kullandı.
"Jandarmalar içerden fırladı, ateş etmeye başladı"
Bu konuşmalar sırasında Ankara'ya gitmeye devam ettiklerini aktaran Binali Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Anayoldan gelince 'Karayolu güvenli değil, girmeyin' diye uyarılarda bulununca arkadaşlar, farklı güzergahı tercih etme ihtiyacı duyduk. Bir yandan da yapılacak işleri organize ediyoruz, gelişmeleri takip ediyoruz. Bir yandan da yola devam ediyoruz. Böyle böyle Petek yoluna geldik. Gerede'den ayrıldık Samsun istikametine, oradan Ilgaz'a. O ara biraz tehditler arttı. Ilgaz Tüneli'ne gittik. O tünelde biraz kaldık.
İnsanın nereden aklına gelecek. Temelini attığımız tünel gün gelecek kalkan, sığınak olacak. Böyle bir hatıra da yaşadık. Artık hava taarruzlarının püskürtüldüğünü, düşman unsurların baskılandığını anlayınca yavaş yavaş döndük Çankırı üzerinden Ankara'ya geleceğiz. Yavaş yavaş gün ağarmaya başladı. Ilgaz Dörtyol'a gelmeden karşıda Jandarma aracını gördük ve yaklaşınca içeriden fırladılar ve başladılar ateş etmeye. Arkadaşlar karşılık verdi. Şoförümüz hemen geri vitese taktı ve süratle atış menzilinden çıktık ve oradan bir tali yola girerek Ilgaz merkeze geldik. Merkezde biraz kaymakamın evine konuk olduk."
"Bu bir terörist ama hasta bir terörist"
Yıldırım, "Aracınıza isabet eden kurşun oldu mu?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Hayır isabet etmedi ama ateş oldu, yani birkaç el ateş edildi. Bize doğru hedef gözeterek ateş ettikleri belli. Ama arkadaşlarımız da karşılık verdi. Allah'tan herhangi bir sıkıntı yaşamadık yani. Ucuz atlattık diyebiliriz. Yiyeceğimiz ekmek, içeceğimiz su varmış. Allah sakladı. Önemli değil tabi. Önemli olan bu kadar masum insanı gözünü kırpmadan öldüren bu canileri bu millet asla affetmeyecek.
Bunların ne dinle işi var, ne imanla işi var. Bunları kıblesi, kutsalı yok. Bu bir terörist ama hasta bir terörist. Dini kullanıyor. Din Müslümanların ortak değeri. Bu değeri kullanarak insanları suçuna ortak etmek için her şeyi yapıyor. İşin adını doğru koymak lazım. Amerikalı başkan yardımcısına da bunu aynen söyledim. 'Bu adamı daha fazla muhafaza edemezsiniz. Ayan beyan bu insanlık suçu işliyor. Bu kadar insanın kanına girdi. Dolayısıyla bu suç makinesini ülkeye teslim edin' dedim. İşin özeti bu." cnntürk
Milli Eğitim Bakanı 20 binin üzerinde öğretmen alınacağını açıkladı
Milli Eğitim Bakanı Yılmaz "açığa alınan öğretmen sayısı artı bir de bu özel okullar devlete geçtikten sonraki ihtiyaç olan öğretmen sayısı kadar öğretmen alınacaktır. Bu da 20 binin üstünde bir rakam demektir, ilerleyen süreçte bu rakam kesinleşecektir" dedi.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, "Açığa alınan öğretmen sayısı artı bir de bu özel okullar devlete geçtikten sonraki ihtiyaç olan öğretmen sayısı kadar öğretmen alınacaktır. Bu da 20 binin üstünde bir rakam demektir, ilerleyen süreçte bu rakam kesinleşecektir." dedi.
Sivas'ta Cumhuriyet Meydanı'nda devam eden demokrasi nöbetinde vatandaşlarla bir araya gelen Yılmaz, bir basın mensubunun, FETÖ'nün darbe girişimi kapsamında lisansı iptal edilen ve açığa alınan öğretmenlerin yerine bu yıl atama yapılıp yapılmayacağını sorması üzerine, sözleşmeli ve mülakata bağlı öğretmen alımı yapılacağını belirtti.
Öğretmen alımını daha önce şubat ayı olarak açıkladıklarını ancak yeni çıkan durum üzerine bunu öne çekeceklerini dile getiren Yılmaz, "Biliyorsunuz bugüne kadar Milli Eğitim Bakanı olarak öğretmen alımımızın sözleşmeli ve mülakata bağlı olarak şubat ayında olacağını söylemiştim. Ancak yeni çıkan durum karşısında, kamu görevinden ilişiği kesilecek öğretmenlerin yerine bu yıl öğretmen alımı yapacağız. Dolayısıyla birinci husus bu. 2016 yılında sözleşmeli ve mülakatla öğretmen alacağız." diye konuştu.Bakan Yılmaz, FETÖ'ye bağlı kapatılan okulların ve bu okuldaki öğrencilerin durumunun sorulması üzerine de şunları kaydetti:
"Öğrenciler bizim öğrencilerimiz ve hiçbirisini mağdur etmeyeceğiz. Birçoğu özel okula gidiyor. Devletin malı olan o okulları da biz işleteceğiz ama öğretmenlerin, öğretmen lisansları iptal edilmiştir. O öğretmenlerle değil, Milli Eğitim Bakanlığının yeni alacağı öğretmenlerle eğitime devam edeceğiz. Öğrencilere şunu söylüyoruz; hiç kimse mağdur olmayacak. Eskisinden çok daha iyi bir eğitimi inşallah evlatlarımıza vereceğiz."
"Devletin malı olan o okulları biz işleteceğiz"
Öğretmen alımına ilişkin bilgi veren Yılmaz, "Onların öğretmenlik lisansları iptal olmuştur. Açığa alınan öğretmen sayısı artı bir de bu özel okullar devlete geçtikten sonraki ihtiyaç olan öğretmen sayısı kadar öğretmen alınacaktır. Bu da 20 binin üstünde bir rakam demektir, ilerleyen süreçte bu rakam kesinleşecektir." ifadelerini kullandı.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, "Açığa alınan öğretmen sayısı artı bir de bu özel okullar devlete geçtikten sonraki ihtiyaç olan öğretmen sayısı kadar öğretmen alınacaktır. Bu da 20 binin üstünde bir rakam demektir, ilerleyen süreçte bu rakam kesinleşecektir." dedi.
Sivas'ta Cumhuriyet Meydanı'nda devam eden demokrasi nöbetinde vatandaşlarla bir araya gelen Yılmaz, bir basın mensubunun, FETÖ'nün darbe girişimi kapsamında lisansı iptal edilen ve açığa alınan öğretmenlerin yerine bu yıl atama yapılıp yapılmayacağını sorması üzerine, sözleşmeli ve mülakata bağlı öğretmen alımı yapılacağını belirtti.
Öğretmen alımını daha önce şubat ayı olarak açıkladıklarını ancak yeni çıkan durum üzerine bunu öne çekeceklerini dile getiren Yılmaz, "Biliyorsunuz bugüne kadar Milli Eğitim Bakanı olarak öğretmen alımımızın sözleşmeli ve mülakata bağlı olarak şubat ayında olacağını söylemiştim. Ancak yeni çıkan durum karşısında, kamu görevinden ilişiği kesilecek öğretmenlerin yerine bu yıl öğretmen alımı yapacağız. Dolayısıyla birinci husus bu. 2016 yılında sözleşmeli ve mülakatla öğretmen alacağız." diye konuştu.Bakan Yılmaz, FETÖ'ye bağlı kapatılan okulların ve bu okuldaki öğrencilerin durumunun sorulması üzerine de şunları kaydetti:
"Öğrenciler bizim öğrencilerimiz ve hiçbirisini mağdur etmeyeceğiz. Birçoğu özel okula gidiyor. Devletin malı olan o okulları da biz işleteceğiz ama öğretmenlerin, öğretmen lisansları iptal edilmiştir. O öğretmenlerle değil, Milli Eğitim Bakanlığının yeni alacağı öğretmenlerle eğitime devam edeceğiz. Öğrencilere şunu söylüyoruz; hiç kimse mağdur olmayacak. Eskisinden çok daha iyi bir eğitimi inşallah evlatlarımıza vereceğiz."
"Devletin malı olan o okulları biz işleteceğiz"
Öğretmen alımına ilişkin bilgi veren Yılmaz, "Onların öğretmenlik lisansları iptal olmuştur. Açığa alınan öğretmen sayısı artı bir de bu özel okullar devlete geçtikten sonraki ihtiyaç olan öğretmen sayısı kadar öğretmen alınacaktır. Bu da 20 binin üstünde bir rakam demektir, ilerleyen süreçte bu rakam kesinleşecektir." ifadelerini kullandı.
"Şu ana kadar 13 bin 165 kişi gözaltında"
Meydanlarda demokrasi nöbeti tutan vatandaşlara seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizin kutlu yürüyüşünü engellemek isteyenlerin azgın piyonları olan teröristler, milletin ortak iradesi, sarsılmaz cesareti karşısında bir kez daha bozguna uğradı" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, telekonferans sistemi ile 15 Temmuz'da püskürtülen darbe girişimine karşı meydanlara toplanarak demokrasi nöbeti tutan vatandaşlara hitap etti.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen canlı yayınla Erdoğan, şöyle konuştu:
"15 Temmuz'da iradesini çiğnetmeyen büyük Türkiye vardı"
Darbeye teşebbüs gecesi meydanlara çıkan vatandaşlara teşekkürlerini ileten Erdoğan, 15 Temmuz gecesinde 246 kişinin şehit olduğunu söyledi. Erdoğan darbeye teşebbüs gecesinde Türkiye'nin tek yürek olduğunu belirterek "15 Temmuz gecesi sokaklarda Sünni - Alevi yoktu, Türk-Kürt yoktu o gece sokaklarda sağcı-solcu, iktidar-muhalefet yoktu. 15 Temmuzda tıpkı Çanakkale'de İstiklal Harbi'nde olduğu gibi tüm fertleriyle tek yürek tek bilek olmuş iradesini bir avuç darbeciye çiğnetmeyen büyük Türkiye vardı, Türk Milleti vardı. 15 Temmuz milletimizin kökü nerede olursa olsun hangi güce dayanırsa dayansın bu millete ve bu ülkeye ait olmayanlara karşı tarihi bir meydan okumasıdır. Demokrasi mücadelesini destekleyen tüm siyasi partilerimize, bu partilere gönül veren oy veren tüm vatandaşlarıma hukuk devletinin hak ve özgürlüklerin milletimizin ve ülkemizin geleceğinin yanında yer aldıkları için şükranlarımı sunuyorum. 15 Temmuz gecesi Türkiye tüm farklılıklarını tüm renklerini tüm mezheplerini geride bırakarak tek millet tek bayrak tek vatan tek devlet ilkeleri etrafında birleşmiştir"
"Çevremizdeki ve içimizdeki ihanet şebekelerini harekete geçiriyorlar"
Türkiye'nin önünü kesmek için birtakım ihanet şebekelerinin harekete geçtiğini vurgulayan Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye'yi bu ihanet çetesi mensupları aracılığıyla devleti teslim alabileceklerini sanarak 15 Temmuz akşamı harekete geçenler ertesi gün akşam olmadan milletimiz tarafından hüsrana uğratılmışlardır. Bu sözüm maşalarla birlikte onları bir katil sürüsü halinde sokaklara salanlar için de geçerlidir. Hepsini biliyoruz, vakti saati geldiğinde onların hesaplarını da önlerine koyacağız. Şimdi çalışma zamanı, çalışacağız çok çalışacağız. Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaştıracağız. Bununla kalmayacak 2053, 2071 vizyonlarımızı gerçekleştireceğiz. Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri haline gelen savunma sanayinde dışa bağımlılığı tamamen ortadan kalkan büyük projelerini yatırımlarını kesintisiz hayata geçiren bir Türkiye'nin önünde kimse duramaz. İşte bunu bildikleri için buldukları her fırsatta önümüzü kesmeye ayağımıza çelme takmaya çalışıyorlar. Kendi güçlerinin yetmediği yerde çevremizdeki ve içimizdeki ihanet şebekelerini harekete geçiriyorlar. Türkiye'nin başındaki PKK belasının bir türlü sona ermemesinin sebebi budur. Suriye'de PYD adıyla bu örgüt bir kolunun icat edilip güney sınırlarımız boyunca karşımıza çıkartılmasının sebebi de budur. DAİŞ denilen bir örgüt icat edilip, bölgemize ve ülkemize musallat edilmesi de aynı gayeye matuftur. Son 3 yıldır da FETO denilen bu örgütü önce yargı ve polis içindeki mensuplarıyla, onlar başaramayınca ordu içindeki üniforma giymiş teröristleriyle üzerimize sürenlerin amacı da aynıdır. Ülkemizin kutlu yürüyüşünün engellemek isteyenlerin azgın piyonları olan teröristler milletin ortak iradesi sarsılmaz cesareti karşısında bir kez daha bozguna uğradı"
"Şu ana kadar 13 bin 165 kişi gözaltında"
Şu ana kadar gözaltı sayısının 13 bin 165 kişi olduğunu belirten Erdoğan, tutuklanarak cezaevine konulanların 123'ünün general olmak üzere 5 bin 863 kişi olduğunu söyledi. Erdoğan gözaltı süresinin ise 4 günden 1 aya çıkartıldığını belirterek şunları söyledi: " Şu saate kadar gözaltına alınanların sayısı 13 bin 165'tir. Bunların 8 bin 838'i asker, 2 bin 101'i hâkim savcı, 1485'i polis, 52'si mülki idari amiri 689'u sivildir. Tutuklanarak cezaevine konulanların sayısı 123'ü general 282'si rütbeli polis 1559'u hâkim savcı olmak üzere 5 bin 863'tür. Diğerlerinin sorguları devam ediyor. Darbe girişimi sonrasındaki tedbirlerin etkin ve hızlı bir şekilde yürütülebilmesini sağlamak için Milli Güvenlik Kurulumuzun tavsiyesiyle hükümetimiz olağanüstü hal ilan etmiştir. Bu karar meclisimiz tarafından da onaylanmıştır. Bugün OHAL çerçevesinde ilk kanun hükmünde kararnameler çıkartılarak süreç işletilmeye başlanmıştır. Bugünkü resmi gazetede yayımlanan kararnamelerle gözaltı süresi 4 günden 1 aya çıkartıldı"
Fetullahçı Terör Örgütüne mensup devlet görevlilerinin memuriyetle ilişikleri kesilmeye başlandığını belirten Erdoğan " Paralel yapıya ait 934 okul, 109 öğrenci yurdu, 15 üniversite, 104 vakıf, 35 sağlık kuruluşu, 1125 dernek, 19 sendika kapatıldı. Tüm bu kurumların mal varlıklarına devlet tarafından el konuldu "dedi. cnntürk
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, telekonferans sistemi ile 15 Temmuz'da püskürtülen darbe girişimine karşı meydanlara toplanarak demokrasi nöbeti tutan vatandaşlara hitap etti.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen canlı yayınla Erdoğan, şöyle konuştu:
"15 Temmuz'da iradesini çiğnetmeyen büyük Türkiye vardı"
Darbeye teşebbüs gecesi meydanlara çıkan vatandaşlara teşekkürlerini ileten Erdoğan, 15 Temmuz gecesinde 246 kişinin şehit olduğunu söyledi. Erdoğan darbeye teşebbüs gecesinde Türkiye'nin tek yürek olduğunu belirterek "15 Temmuz gecesi sokaklarda Sünni - Alevi yoktu, Türk-Kürt yoktu o gece sokaklarda sağcı-solcu, iktidar-muhalefet yoktu. 15 Temmuzda tıpkı Çanakkale'de İstiklal Harbi'nde olduğu gibi tüm fertleriyle tek yürek tek bilek olmuş iradesini bir avuç darbeciye çiğnetmeyen büyük Türkiye vardı, Türk Milleti vardı. 15 Temmuz milletimizin kökü nerede olursa olsun hangi güce dayanırsa dayansın bu millete ve bu ülkeye ait olmayanlara karşı tarihi bir meydan okumasıdır. Demokrasi mücadelesini destekleyen tüm siyasi partilerimize, bu partilere gönül veren oy veren tüm vatandaşlarıma hukuk devletinin hak ve özgürlüklerin milletimizin ve ülkemizin geleceğinin yanında yer aldıkları için şükranlarımı sunuyorum. 15 Temmuz gecesi Türkiye tüm farklılıklarını tüm renklerini tüm mezheplerini geride bırakarak tek millet tek bayrak tek vatan tek devlet ilkeleri etrafında birleşmiştir"
"Çevremizdeki ve içimizdeki ihanet şebekelerini harekete geçiriyorlar"
Türkiye'nin önünü kesmek için birtakım ihanet şebekelerinin harekete geçtiğini vurgulayan Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye'yi bu ihanet çetesi mensupları aracılığıyla devleti teslim alabileceklerini sanarak 15 Temmuz akşamı harekete geçenler ertesi gün akşam olmadan milletimiz tarafından hüsrana uğratılmışlardır. Bu sözüm maşalarla birlikte onları bir katil sürüsü halinde sokaklara salanlar için de geçerlidir. Hepsini biliyoruz, vakti saati geldiğinde onların hesaplarını da önlerine koyacağız. Şimdi çalışma zamanı, çalışacağız çok çalışacağız. Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaştıracağız. Bununla kalmayacak 2053, 2071 vizyonlarımızı gerçekleştireceğiz. Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri haline gelen savunma sanayinde dışa bağımlılığı tamamen ortadan kalkan büyük projelerini yatırımlarını kesintisiz hayata geçiren bir Türkiye'nin önünde kimse duramaz. İşte bunu bildikleri için buldukları her fırsatta önümüzü kesmeye ayağımıza çelme takmaya çalışıyorlar. Kendi güçlerinin yetmediği yerde çevremizdeki ve içimizdeki ihanet şebekelerini harekete geçiriyorlar. Türkiye'nin başındaki PKK belasının bir türlü sona ermemesinin sebebi budur. Suriye'de PYD adıyla bu örgüt bir kolunun icat edilip güney sınırlarımız boyunca karşımıza çıkartılmasının sebebi de budur. DAİŞ denilen bir örgüt icat edilip, bölgemize ve ülkemize musallat edilmesi de aynı gayeye matuftur. Son 3 yıldır da FETO denilen bu örgütü önce yargı ve polis içindeki mensuplarıyla, onlar başaramayınca ordu içindeki üniforma giymiş teröristleriyle üzerimize sürenlerin amacı da aynıdır. Ülkemizin kutlu yürüyüşünün engellemek isteyenlerin azgın piyonları olan teröristler milletin ortak iradesi sarsılmaz cesareti karşısında bir kez daha bozguna uğradı"
"Şu ana kadar 13 bin 165 kişi gözaltında"
Şu ana kadar gözaltı sayısının 13 bin 165 kişi olduğunu belirten Erdoğan, tutuklanarak cezaevine konulanların 123'ünün general olmak üzere 5 bin 863 kişi olduğunu söyledi. Erdoğan gözaltı süresinin ise 4 günden 1 aya çıkartıldığını belirterek şunları söyledi: " Şu saate kadar gözaltına alınanların sayısı 13 bin 165'tir. Bunların 8 bin 838'i asker, 2 bin 101'i hâkim savcı, 1485'i polis, 52'si mülki idari amiri 689'u sivildir. Tutuklanarak cezaevine konulanların sayısı 123'ü general 282'si rütbeli polis 1559'u hâkim savcı olmak üzere 5 bin 863'tür. Diğerlerinin sorguları devam ediyor. Darbe girişimi sonrasındaki tedbirlerin etkin ve hızlı bir şekilde yürütülebilmesini sağlamak için Milli Güvenlik Kurulumuzun tavsiyesiyle hükümetimiz olağanüstü hal ilan etmiştir. Bu karar meclisimiz tarafından da onaylanmıştır. Bugün OHAL çerçevesinde ilk kanun hükmünde kararnameler çıkartılarak süreç işletilmeye başlanmıştır. Bugünkü resmi gazetede yayımlanan kararnamelerle gözaltı süresi 4 günden 1 aya çıkartıldı"
Fetullahçı Terör Örgütüne mensup devlet görevlilerinin memuriyetle ilişikleri kesilmeye başlandığını belirten Erdoğan " Paralel yapıya ait 934 okul, 109 öğrenci yurdu, 15 üniversite, 104 vakıf, 35 sağlık kuruluşu, 1125 dernek, 19 sendika kapatıldı. Tüm bu kurumların mal varlıklarına devlet tarafından el konuldu "dedi. cnntürk
Etiketler:
darbe,
haber,
ohal,
recep tayyip erdoğan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)